Ne olacak bu internetin geleceği?

1
Çoğumuz internetsiz nasıl yaşadığımızı hatırlamak istemiyoruz, hatta bazılarımız hatırlamıyor bile… İnsan hayatını şekillendiren ve yön veren herşey geliştirilen teknolojilerdir, buluşlardır. Toplayıcı olarak yaşayan ilk insanların karasabanın ilk halini keşfetmesi ve toprağı daha rahat işlemesi, karnını doyuracak sebzeleri, meyveleri daha rahat ekebilmesi, daha fazla toprağı işleyerek üretim fazlasını depolayabilmesi emin olun o dönem insanı için bizim internetsiz yaşayamayacağımız gibi önemli bir buluştu. O dönemde kaçınılmaz son olarak karasaban teknolojisine sahip olmayan ve bu yüzden daha az toprağı işleyerek karnını doyuramayan kabileler karasabanı icat eden kabilenin kölesi oldular. Bu sistem aynı diğer teknolojilerde olduğu gibi sarmal bir döngü halinde günümüze kadar geldi. İnsan ırkının çoğalması, kabilelerin devletler haline gelmesi bu sistemi etkilemedi, sadece teknolojik gelişmelere paralel olarak kendini yeniledi. Temel felsefe hep aynıydı: Teknolojiye sahip olan bir diğerini köleleştirdi. Karasabana sahip olan kabile, üyelerinin aç kalmamasını garanti edebiliyordu. Dolayısı ile o kabile kendisi için savaşacak ve çalışacak köle bulmakta güçlükte çekmiyordu. Karasaban teknolojisi aç kalınmayacağının garantisiydi. Karasaban sahibi olmayan kabileler bu kabileye katılmak için sıraya giriyordu. Dönemin GreenCard’ını alabilmeniz ve karnınızın doyması için ya iyi bir savaşçı ya da efendisine kayıtsız şartsız itaat eden iyi bir köle olmanız karasaban teknolojisinin sahibi olan kabile için yeterliydi. Son dönemde insan hayatını değiştiren birçok teknoloji geliştirildi. Televizyon, savunma teknolojileri, bilgisayar teknolojileri, uzay teknolojileri, enerji teknolojileri vs. Tüm bu teknolojileri tek tek açmaya gerek duymuyorum. Ama bu teknolojilerin tek ortak noktası hepsinin internet teknolojisine bağlı olması. Kabaca düşünürsek, dünyadaki milyonlarca banka şubesini birbirine bağlayan, milyarlarca bilgisayarı birbirine bağlayan, yüzbinlerce uçağın iniş kalkışını kontrol eden, havaalanlarının güvenliğini sağlayan, milyarlarca cep telefonunun işleyişini sağlayan, neredeyse tüm dünya ülkelerinin askeri tesislerinin kontrolü hatta en basiti yemek listeleri bile internet teknolojilerinden faydalanılarak yönetiliyor, hazırlanıyor veya idare ediliyor. Bu örnekleri bir kaç bin taneye kadar çıkarmak mümkün. Peki nereden çıktı bu internet teknolojisi, kimdir bunun sahibi? Bu muazzam teknoloji ilk olarak Amerikan ordusunda kullanıldı. Yani bu teknoloji Amerika devletinin malıdır.  Yukarıda da değindiğimiz gibi teknolojiye sahip olan devlet, teknolojisini kullanarak diğer topluluklar üzerindeki öncülüğünü, zenginliğini sürdürmek ister. İnternet teknolojisi de aynen bu mantık çerçevesinde kontrollü olarak dünyadaki diğer topluluklara, devletlere verildi veya sisteme dahil edildi. Ancak kesinlikle şu durum göz ardı edilmemeli, hiçbir devlet çıkarı olmadan bir ülkeye teknoloji transferi yapmaz. İnternet teknolojisine bağlanan tüm bankalar, telefon operatörleri, TV şirketleri ve devletlerin tüm hizmetleri bunun bedelini de ödemek zorundadır. Kendinizden pay biçin, kimsenin yapamadığı bir buluş geliştirdiğinizde veya yeteneğinizi ortaya çıkardığınızda kazancınızı maksimize etmek, hayat standardınızı yükseltmek istersiniz. İşte devletlerin kontrolündeki teknolojilerde de bu durum esas alınır. İnternet gibi hayati teknolojilerde elbette paradan daha değerli şeylerde söz konusudur. Karasabanı icat eden kabile emin olun kendi karasabanlarından daha iyi daha nitelikli bir karasabanı icat etme ihtimali olan kabileden hiç haz etmemiştir ve onları kontrol etme gereği duymuştur. Diğer ülkelere teknoloji transferi yapan devletler için en önemli şey, o teknolojinin çalınmayacağından ve daha iyisinin kendi kontrolleri olmadan geliştirilmesi ihtimaline karşı önlemler alınmasını sağlamaktır. Teknolojilerini transfer ettikleri devletlerin yöneticilerinin neler yaptığı, devlet sırlarının öğrenilmesi kısacası o devletin mahreminin de gözaltına alınması teknoloji satan/transfer eden ülke için değerlidir. Çünkü teknoloji geliştiren devletler, bilginin (hele ki devletlere ait gizli bilgilerin) ne kadar değerli bir güç olduğunu herkesten daha iyi bilirler. Nitekim internet teknolojisi de Amerika tarafından dünyadaki diğer ülkelere verilirken tüm bu hususlar dikkate alınmıştır. Hatırlayacağınız gibi 2014 yılının başlarında Amerika istihbaratının tüm dünyayı dinlediği açıklanmış, bunu yaparken de internet teknolojilerinin kullanıldığı çıkan haberlerde yazılıp çizilmişti. Elbette Amerika devleti bu iddialara detaylı cevap verme gereği bile duymamış, internet teknolojilerini kimseye zorla kullandırtmadığını, herkesin bu teknolojiyi kendi isteği ile kullandığını tüm dünyaya uygun şekilde hissettirmiştir. Kaldı ki bu teknolojiyi kendi ülkesinde kullanan ve haddini bilen birçok devlet yöneticisi de dinleme olaylarına ait tartışmaları kendi ülkelerinde geçiştirmiş ve teknolojisini kullandığı devleti kızdırmamaya özen göstermiştir. Özetlemek gerekirse teknoloji transferi yapan Amerika elbette ki teknolojisinin karşılığında istediği her şeyi teknolojisini transfer ettiği ülkeden alabilir. Çünkü kimseyi zorlayarak gelin bu teknolojiyi kullanın dememiştir. Diğer Devletler ve İnternet’in Durumu? İnternetin, Amerika Devletinin malı olması ve bu teknolojinin yönetimini kimseyle paylaşmaması uluslararası platformlarda da sürekli gündeme getirilmektedir. Son yıllarda Birleşmiş Milletlerde gündeme gelen Amerika’nın internetin kontrolünü ve yönetimini diğer ülkelerle de paylaşması gerektiği yönündeki baskılar artmaktadır. Elbette haklı olarak Amerika devleti bu tartışmalara kulağını tıkamış durumda ve internetin yönetimini kimseyle paylaşmaya yanaşmamaktadır. Binlerce yıldan beri insanoğlu icatlarını ve buluşlarını, kazancını maksimize etmek, kendi çevresinin/topluluğunun/devletinin daha rahat, daha güvenli şekilde yaşaması için korumakta ve kimseyle paylaşmamaktadır. Teknoloji ve Psikoloji Teknoloji geliştiren devletler tüm bu çalışmalarını elbette gizlilik içerisinde yaparlar. Çünkü teknoloji geliştirilmesinin aynı zamanda dünyada psikolojik üstünlükte sağladığı bir gerçektir. Devletlerin birbirlerine karşı olan asıl tehdit algıları, sahip oldukları teknolojilerden daha üstününü rakibinin geliştirme kaygısıdır. Sanayi casusluğu, fikir hırsızlığı, bilim insanı teşvikleri, bilim insanı cinayetleri, vb. arka planda dönen devletler arası teknoloji savaşının birer argümanıdır. Farklı bir örnek verecek olursak, savaş teknolojisi geliştiren ülkeler çoğu zaman masum ülkelerde bu acımasız teknolojileri kullanarak saldırmaya cesaret edemedikleri rakiplerine güç gösterisi yapmayı tercih ederler. Bunlar işin psikolojik tarafıdır. Peki, Amerika gibi teknoloji geliştiren rakipleri ne yapıyor? Arada bir basında, bazı ülkelerin kendi internet ağlarını kurduklarını bunu test ettikleri haberlerine denk gelmişsinizdir. Evet, birçok ülke kendi internetini kurmaya çalışıyor ve ciddi gelişmelerde söz konusu. Amerika devleti elbette kendi teknolojisi olan interneti korumaya devam edecek, bunun için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Amerika ordusunun, denizaltılarının, savaş gemilerinin okyanusun altından geçen internet kablolarının güvenliğini sağlama görevi olduğunu da mutlaka okumuşsunuzdur. İnternet, Amerika devleti için yeni dünya düzeninde asla vazgeçemeyeceği en etkili silahtır. Hiçbir savaşçıda savaşmadan silahını teslim etmez. İnternete ne olacak? Elbette internet teknolojisi de biçim değiştirecek. Aynı binlerce yıllık basit karasabanın traktör olması gibi. Nasıl ki ilk uzun menzilli, isabetli atış yapan güçlü toplardan Scud, Patriot teknolojilerine geldiysek internette biçim değiştirecek ve her devlet kendi internetine sahip olacak ve kullanacak. Belki yüzlerce yıl sonra insan ırkı nasıl ki karasaban teknolojisini bulan kabilenin adını hatırlamadığı gibi internet teknolojisini geliştiren devletin adını hatırlamayacak. Karasaban teknolojisine sahip olan ve hayatta kalan yüzlerce, binlerce kabile gibi kendi internet teknolojisine sahip olan birçok devlet olacak. Karmaşıklıkta burada başlayacak gibi görünüyor. İnternet devletleri, siber devletler. Mevcut dünya düzeninde herkes fiziki bir devletin vatandaşı durumunda. Kayıtlı olduğu fiziki devletin kimliğini, pasaportunu kullanmakta, vergisini o devlete ödemekte. Fiziki olarak yüzlerce devlette yaşayan biz insanlar, siber dünyada şu anda tek devlette buluşuyoruz. Amerika devletinin sahibi olduğu internet devletinin bireyleriyiz. Şu anda kendi internetini kurmaya çalışan devletler öncelikle kendi vatandaşlarını kendi Siber Devletlerine zorunlu bırakacaktır. Elbette bunu yaparken mutlaka cazip imkânlar sağlanacaktır. Kendi ülkesindeki bankaların işlemlerini, devlet kurumlarının başvurularını, devlet iletişimini kendi ağında zorunlu kılarak bir şekilde Amerika’nın sahibi olduğu internetten uzaklaştırıp kendi sahip olduğu interneti kullanmasını sağlayacaktır. Bu tür ülkelerin sayısı mutlaka artacaktır ama bu tür muazzam sistemi geliştirecek ülkelerin sayısı da dünyada parmakla sayılıdır. Bu durumda en şanslı (!) kişiler ise teknoloji geliştiremeyen ülkelerin vatandaşları olacaktır. Bir den fazla ülkenin internet ağında gezme imkânı bulabilecek, o ağda ticaret yapabilecek veya o ağdaki sosyal medya sitelerinde kendini ifade ederek o ağı kullanabilecek. Elbette bu şanslı (!) durum karşılıksız olmayacaktır. Birçok internet devletinin oluşması dünya ekonomisine de ciddi katkılar sağlayacak, yeni sektörler, iş alanları oluşturacaktır. Bu düşünceyi daha fazla geliştirmek adına aklıma gelen soruları paylaşmak istiyorum. Kendi internetini kuran devlet, kendi siber devletine mülteci kabul edecek mi? Diğer siber devlete sızıp oradaki web sitesine saldırı yapanlar olacak mı? Kendi internet ağına sahip olan fiziki devletler, siber devletlerine daha fazla kullanıcı çekmek için sömürgelerine baskı yapacak mı? Bir Siber devlette e-ticaret yapmak için, Siber devletin sahibine vergi mi ödenecek? Şu anda olduğu gibi Siber Devleti yöneten devlet, kendi teknolojisini kullanan devletleri dinleyebilecek, e-postalarını kontrol etmeye devam edecek mi? Bir Siber Devlet ağından diğer Siber Devlet ağına girerken pasaport istenecek mi? Siber devletler arasında savaş çıkacak mı? Siber devlet ağlarının güvenliği için Fiziksel devletler savaşacak mı? Bir Siber Devlette faaliyet gösteren bir banka diğer Siber Devlette şube açabilecek mi? Evet, insanlığın karasabanın icadıyla başlayan teknoloji macerası büyük bir hızla devam ediyor. Bu yazı biraz fütürist biraz gerçek dünya gerçekleri göz önüne getirilerek kaleme alınmıştır. Bu makaledeki, kesinlik ve mutlakıyet içeren ifadeleri hoşgörüyle karşılamanızı umuyorum.

Vodafone’dan “Kamuda Dijital Dönüşüm” çağrısı

1
Türkiye için daha iyi bir gelecek hedefiyle dijital dönüşüme öncülük ederek değişim ve dönüşüm yaratan çözümler sunan Vodafone, gelenekselleştirdiği paydaş buluşmalarının dördüncüsünü düzenledi. İlk kez Ankara’da Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Gökhan Öğütün ev sahipliğinde gerçekleştirilen “Kamuda Dijital Dönüşüm Çalıştayı”nın açılış konuşmasını Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Yadigar Gökalp İlhan yaptı. Kamu hizmetlerinde dijital dönüşüm, vatandaş memnuniyetinde artış ve kamu sektöründe verimlilik hedeflerine yönelik fikirlerin ve fırsatların konuşulduğu çalıştayda kamu sektörünün liderleri, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, üniversiteler ve basın mensuplarından oluşan 120 kişilik bir paydaş ekosistemi yer aldı. Vodafone, çalıştayda kamu paydaşlarını Türkiye’nin dijital dönüşümünün bir parçası olmaya davet etti. Çalıştayda kamu kurumlarının daha etkin, daha verimli ve daha az maliyetli iş yapmasına katkıda bulunacak, en yüksek vatandaş memnuniyetini ve sosyal faydayı sağlayacak çözümler paylaşıldı. Kamuda dijital dönüşümün yol haritasını birlikte ortaya çıkarmak adına üç ana başlık altında çalışma grupları gerçekleştirildi. Kamunun liderleri “Kurum içi verimlilik”, “Kurumlar arası dijitalleşme” ve “Dijital vatandaşlık hizmetleri” ana başlıkları konusunda gelişim fırsatlarını ve fikir önerilerini paylaştı. Çalışma gruplarında kamuda dijital dönüşümün hız kazanması için hayata geçirilebilecek potansiyel projeler ele alındı.

EMEIA Bölgesi’nin en iyi Fujitsu elçisi Türkiye’den

0
Fujitsu, Select Partner Programı çerçevesinde EMEIA (Avrupa, Ortadoğu, Hindistan ve Afrika) bölgesindeki ticari faaliyetlere çok önemli katkılarda bulunan iş ortakları ile Fujitsu Forum sırasında gerçekleştirdiği bir ödül töreni ile biraraya geldi. Ödül gecesine tüm Avrupa, Ortadoğu, Hindistan ve Afrika bölgesinden her biri mükemmel mali performans ve inovasyon sergileyen iş ortakları katıldı. Ulusal Select Yılın Partneri Ödülü’nü kazanan Fujitsu elçileri, uluslararası ödül yarışmasına da otomatik olarak katılma hakkı kazandılar. En iyi Fujitsu elçisi Türkiye’den EMEIA bölgesindeki ‘En İyi Fujitsu Elçisi’ Türkiye’den ISB (Information Solutions Business) oldu. ISB’nin ödülü kazanmasında yüksek odaklı Fujitsu portföyünün yanı sıra sadakat, doğruluk, iletişim ve grup çalışmaları etkili oldu. İnsan odaklı toplum vizyonuyla tüm dünyaya teknolojik ürün ve çözümler sunan Fujitsu,  kanal satış yapısına büyük önem veriyor. Bu seneki Select Partner Ödülü, Fujitsu’nun Select Partner Programının globalleşmede zirve yaptığı ve kanal ortaklarının daha kârlı iş yaptığı bir yıla da damgasını vurmuş oldu. Tedarikçi güvenilirliğinin daha çok önem kazandığı bir süreçte,  devam eden kanal  programları ve büyüme teşvikleri, teknoloji endüstrisinin gelişimine önemli katkılarda bulundu. Fujitsu ayrıca yerel ve global anlamda yeni kanal altyapısı ve araçlarına yatırım yapmaya devam ediyor. Ödüller şu kategorilerde sunuldu;
  • EMEIA Yılın Ortağı Ödülü Avusturya’dan ACP IT Solutions’a sektörden izleyicilerin katılımı ile verildi.
  • SELECT Mükemmellik Ödülü Almanya’dan BECHTLE,
  • EMEIA En iyi Fujitsu Elçisi– Türkiye’den ISB.
  • EMEIA En iyi Yeni Müşteri Kazanımı– İtalya’dan DATAMATE.
  • EMEIA Yılın En iyi Takım Kazananı– Belçika’dan INCRIUS.

Sektörler arasında yakınsama olacak

0
Autodesk Uluslararası ENI Satıştan Sorumlu Başkan Yardımcısı Pete Baxter ile sektörler arası yakınsamayı ve Autodesk ürünlerinin bu konudaki yeri hakkında konuştuk.

BlackBerry şeytanın bacağını kırabilecek mi?

1
BlackBerry 2009 yılının modasını 2014 yılına taşıyan telefonu Classic’i tanıttı. Fiziksel QWERTY klavyelerden kurtulmuş dünyada bir QWERTY klavyeli telefon olmasıyla birlikte, Küba ambargosunun kalkma ihtimali bulunduğu günlerde ve BlackBerry’nin en büyük pazarlarından olan Rusya ve Orta Avrupa’daki büyük karmaşa arifesinde en son ve en güçlü cihazını çıkarması oldukça eğlenceli. Ancak BlackBerry’nin şansı uzun zamandır yaver gitmiyordu. Passport modeliyle oldukça dalga geçilmişti – özellikle WSJ’den Joanna Stern bu konuda pek sertti – ve Playbook’tan sonraki cihazları pek varlık gösterememişlerdi. Kısacası BlackBerry ilerleme kat edemiyordu. Daha yalın olmaya devam ettikleri kesin ancak herhangi bir yöne doğru ilerlemiyorlardı. İnanılmaz bir jeopolitik kargaşanın öncesinde yeni telefonlarını tanıttıklarından ötürü BlackBerry için dünyanın sonu gelecek değil elbette. Tatil dönemleri hızla yaklaşıyor ve 2015 finansal yılı bol bol Classic siparişine sebep olacak yollar sunabilir. BlackBerry aynı zamanda deniz aşırı ülkelerde de popüler bir marka olarak görülüyor. Hem BlackBerry hem de Apple biraz parası ve prestiji olanlar için üretilmiş lüks cihazlar olarak görülüyorlar. Aynı zamanda iş için BlackBerry’i ve ev için iPhone’u kullanan profesyonellerin sayısını da unutmamak gerek. BlackBerry’nin sonunun geldiği düşünülüyordu ancak bu ve parlak yeni CEO’larının yardımıyla bu ölüm vadisinden kurtulabilirler.

Çılgın teknoloji CEO’larının notları: 2014 baskısı

1
Hem Türkiye’de hem de dünyada çok zorlu geçen 2014 yılında teknoloji CEO’larının favori söylemlerini sizler için sıraladık.
  • Olay gerçekten zam istemek ile ilgili değil, sistemin size doğru zammı vermesine bilmek ve buna inanmakla ilgili. Microsoft CEO Satya Nadella
  • Ya bütün bu endüstriyi tamamen ele geçirmeye geliyoruz ya da içindekileri değiştirmeye. T-Mobile CEO John Legere
  • Facebook CEO’su Mark Zuckerberg Hindistan’da gelişmekte olan bölgelere de internet erişimini desteklediğini söyledi. Mark Zuckerberg
  • Munchie Deliliği: Twitter Ceo’su Dick Costollo’nun attığı Twitlerin üstüne Facebook yatırımcısı Peter Thiel Tiwitter hakkında “Twitter çok kötü yönetilen bir şirket” dedi.
  • “Ben deli değilim.” BlackBerry CEO John Chen. (Batan bir telefon üreticisinin başkanlığını üstlenmeyi kabul ettiğinde gelen sorular üstüne.)
  • Teknolojik bir hayvanat bahçesi satın aldık: Çinli ticaret şirketi Alibaba, bir hayvan yerine birçok hayvana ev sahipliği yapacak bir hayvanat bahçesi satın aldıklarını söyledi. Alibaba kurucusu Jack Ma.
  • Basketbolu seviyorum. Hayır, hiçbir zaman gerçekten oynamadım. Basitçe anlatmak gerekirse çaylak takımından kesilmiştim. Ama basketbolu seviyorum. Kolej takımı için iyi bir istatistikçiydim ama birkaç serbest atış yarışmasına katılmıştım. Microsoft eski CEO’su Steve Ballmer.

Epson’dan 100 milyonuncu kristal panel

0
Epson, 3LCD projektörlerin kalbindeki çekirdek cihaz HTSP (Yüksek Isılı Polisilikon) panellerin tedarikçisi olma konumunu koruyor ve sektöre öncülük ediyor. İlk 3LCD projektörünü 1989 yılında lanse eden Epson’un projektör modelleri; eşit derecede Renkli ve Beyaz Işık çıkışı (CLO), olağanüstü renk parlaklığı, ayrıntılı ve net görüntüler, enerji verimliliği özellikleriyle ön plana çıkıyor. Yüksek parlaklık ve kontrast gibi avantajları sayesinde, 3D ve interaktif özelliği ile fonksiyonları artar hale gelen 3LCD projektörler son zamanlarda pek çok farklı alanda kullanılmaya başlandı. Ofislerde iş sunumlarının vazgeçilmez ekipmanları haline gelen projektörler; ayrıca hem eğitim alanında hem de ev sinema segmentinde yerlerini aldı. Geniş alana hitap eden projektörler, bu sayede okulda dersleri, evde maç ve film keyfini daha eğlenceli hale dönüştürmek isteyenlerin tercihi.  

Ebolayı takip ve kontrol yazılımı geliştirildi  

0
Ebola salgınının dünya çapında yayılmaya devam etmesi tıp dünyasının yanı sıra teknoloji şirketlerini de harekete geçirdi. Xerox’un geliştirdiği Maven adlı salgın hastalık yönetim yazılımı, Ebola ile mücadelede kullanılmaya başlandı. Xerox Maven, Ebola ile ilgili her türlü veriyi kaydedip analiz ederek hastalığın takibini ve yetkililerin vakalara daha hızlı müdahale etmesini sağlamaya çalışıyor. Afrika’da ortaya çıkıp dünya çapında yayılma eğilimi gösteren Ebola’ya karşı tıp dünyası, ilaç ve teknoloji şirketleri hummalı bir çalışma içinde. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre Ebola’dan bugüne kadar yaklaşık 6 bin kişi hayatını kaybetti. Henüz tedavi edici bir yöntem bulunamamış olması sebebiyle, hastalığı takip etmek ve yayılmasını önlemek için yapılacak temas izleme çalışmaları hayati bir önem arz ediyor. Dünyanın herhangi bir bölgesinde görülen her bir Ebola vakası ile ilgili bilgi ve verinin girilerek, analiz edilmesini sağlayan Xerox Maven yazılımı, hali hazırda ABD’deki 12 vaka bölgesinde ve Avustralya’nın iki eyaletinde kullanılmaya başlandı. Maven nasıl çalışıyor? Ebola teşhisi veya şüphesiyle gelen vaka bilgilerinin belli parametreler altında Maven’e girilmesiyle sistem çalışmaya başlıyor. Maven ile virüse maruz kalmış kişilerin, bu kişilerle temas kuran insanların ve vakaların görüldüğü alanların kaydı tutuluyor. Maven yazılım sistemi üzerinde sanal karantina bölgeleri oluşturuluyor. An be an coğrafi olarak Ebola virüsünün yayılımı takip ediliyor. Ayrıca, hastalık bulaşan kişilerin sağlık kuruluşlarında bulunan eski kayıtları, Maven salgın yönetim sistemine aktarılıyor. Virüs taşıyan kişilerin yaşadıkları bölgeler, son aylarda yapmış oldukları seyahetler, kalmış oldukları yerler ve kimlerle temas kurdukları Maven sistemine giriliyor. Böylece virüsün kimlere bulaşmış olabileceği ve nasıl bir yayılma izlediği saptanmaya çalışılıyor.

“Büyüme hedefi yüzde 50”

0
Süleyman Zafer Kuzucu ile yeni kurulan Comnet ve çözümleri hakkında konuştuk.

EMC TIR uçurdu!

0

EMC ve Formula 1 takımı Lotus işbirliği ile hazırlanan projede, F1 pilotu ve profesyonel ekstrem sürücü Mike Ryan kontrolündeki EMC TIR’ıyla dünyanın en cesur rekorlarından biri kırıldı. Tamamen güvenlik önlemlerinin alındığı boş bir yolda yapılan denemede, 83 metrelik EMC TIR’ı, hareket halindeki F1 aracının üzerinden tam olarak 26 metre (83 feet) uçarak yürek hoplatan bir şova imza atıyor.

İki şirketin birlikte tasarladığı rekor atlayışın görüntüleri ise yılın en etkileyici performansının sergilendiği viral video olarak izlenme ve sosyal medyada paylaşılma rekorları kırıyor.

Video şu ana kadar dünya çapında:

–          37 milyonun üzerinde görüntülendi.

–          30,000 defa YouTube’da beğenildi.

–          19,538 defa YouTube Paylaşıldı.

–          67,700 kere Facebook’ta paylaşıldı.

–          20,000 Facebook yorumu aldı.

–          9,000 kere Tweet’lendi.

–          800’den fazla habere ve bloga konu oldu.

CRM’de “gerçek zaman” dönemi

0
İş Zekâsı, Büyük Veri ve Müşteri İlişkileri Yönetimi Konusunda Entegre Çözümler Sunan, Türkiye’de ve Dünyada Birçok Başarılı Projeye İmza Atmış Intellica’nın, Kurucu Ortağı Dr. Kemal Ünaltuna, Gerçek Zamanlı CRM Hakkında Önemli Bilgiler Veriyor. Gerçek zamanlı CRM’i,  firmaların müşterileri ile iletişimlerini monologdan diyaloğa geçirmeleri olarak tanımlayabiliriz. Hedef, müşteri davranışlarını gerçek zamanlı olarak izleyerek, ihtiyacını doğru algılamak ve müşteri hareketleri ile eş zamanlı olarak iletişim yapılmasını sağlamak. Günümüzün hızlı, dinamik ve müşteri merkezli pazarlama dünyasında müşteriyle etkileşimlerin ve kampanya duyurularının müşterinin tam ihtiyacı olduğu anda gerçekleşmesi büyük önem taşıyor. Bu kapsamda, CRM (Müşteri ilişkileri Yönetimi) yerine CEM (Müşteri Deneyimi Yönetimi) kavramı pazarlamaya yeni bir yön ve ivme kazandırıyor. Ortaya çıkan birçok CRM çözümünün içinde olay tabanlı yani “anlık” aksiyon alabilen yapılar özellikle göze çarpıyor. Örneğin Intellica’nın  EVAM (Event & Action Manager)  çözümü ile müşteri hareketlerini gerçek zamanlı olarak analiz edip, çeşitli ortamlardan gelen hareketlerin içerisinde önceden tanımlanmış senaryolara uyan desenler aranıyor. Senaryolardaki desenler keşfedildiğinde ise müşterilere akıllı öneriler yine gerçek zamanlı olarak yapılabiliyor. Bu çözüm sayesinde kampanyaların geri dönüşleri dört-beş kat daha fazla olabiliyor. Ayrıca, müşteri ve olay odaklı yaklaşımlarla, sadece anlamlı nokta ve zamanlarda pazarlama aksiyonlarının yapılması da sağlanıyor. Müşterilerin firma ile her temas anı oldukça değerli. Bu anın doğru değerlendirilmesi, müşteri deneyiminin üst düzeyde tutulması konusunda da böyle yapılar artık her firmanın ihtiyacı haline geliyor. Türkiye’de gerçek zamanlı CRM yapan şirketlerin sayısı da günden güne artıyor. Özellikle iletişim, bankacılık ve e-business alanlarında kullanımı yaygınlaştı. Bir GSM şirketinin abonelerinin lokasyonuna bağlı olarak iletişim kurması veya abonenin kullanıma göre abonesine avantaj sağlayacak tarifeler önermesi örnekler arasında sayılabilir. Bir başka örnek ise, bir medya grubu ziyaretçi verilerini üretildiği anda kullanarak, okurlarının ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabiliyor. Okurların internet ortamında tıkladığı web siteleri, haberler, reklamlar vb. bilgiler izlenerek,  ilgi alanlarına uygun içeriklere yönlendirilip, anlık olarak uygun kampanyalar sunulabiliyor.

Avea inTouch 4 ve Avea Smartband tanıtıldı

0
Avea, kendi markası altında geliştirdiği akıllı cihaz serisinin yeni üyeleri Avea inTouch 4 ve Avea Smartband’i, 16 Aralık’ta İstanbul’da Esma Sultan Yalısı’nda düzenlenen özel gecede tanıttı. Lansmanın ev sahipliğini Avea Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Dehşan Ertürk yaptı. Gecenin sunuculuğunu Burcu Esmersoy üstlenirken,  Sıla da davetliler için çok özel bir konser verdi. Gecenin sürpriz ürünü olan Avea Smartband, tüm konuklara hediye edildi. Avea Smartband’in tüm konuklara hediye edilmesiyle salonda heyacanlı bir yarışma başladı. DJ Oben Budak’ın sergilediği kısa bir müzik performansı esnasında, en çok kalori harcayan 4 konuğa da Avea inTouch 4 hediye edildi. Erkan Akdemir: “Milyonları akıllı telefonla tanıştırdık” Toplantının açılışında konuşan Avea CEO’su Erkan Akdemir, “Avea’nın teknolojik gücü, Avea inTouch 4 ve Avea Smartband ile bir kez daha ortaya çıktı. Müşterilerimize teknolojisi ve tasarımıyla öne çıkan böyle başarılı ürünler sunmaktan gurur duyuyoruz. Bugüne kadar müşterilerimizin önemli bir kısmı ilk akıllı telefon deneyimini Avea inTouch serisindeki cihazlarla yaşadı. Avea olarak milyonları akıllı telefonla tanıştırdık. Avea olarak akıllı telefon penetrasyonundaki liderliğimizi yeni akıllı cihazlarımızla daha da perçinleyeceğiz. Milyonları akıllı telefonlarla buluşturmaya devam edeceğiz. Avea inTouch 4 ve Avea Smartband’in müşterilerimiz tarafından büyük bir beğeniyle karşılanacağına inanıyoruz” dedi. Üç farklı konsept üzerinde tasarlandı Avea inTouch 4,  3 farklı konsept olan “Tarz, Teknoloji ve Eğlence” üzerinde geliştirilerek tasarlandı. Avea inTouch 4, “Tarzını Yakalamak” isteyenler için “Yenilikçi ve Şık Tasarım”a sahip. Avea inTouch 4’ün tasarımı ve renkleri tamamen Avea’ya özel olarak üretildi. Avea Mobil Bağlantı Direktörü Baran Yurdagül, Avea inTouch 4’ün benzerlerinde bulunmayan Carbon Siyah, Titanium Gri ve Gold renk seçenekleriyle yenilikçi bir akıllı telefon olarak herkesin dikkatini çekeceğini ifade etti. Yurdagül, “Avea inTouch 4 ile metalik görünümü, ele oturan, kavisli ve ergonomik tasarımıyla oldukça şık bir ürüne imza attık.  Yandex tarafından Avea inTouch 4 sahipleri için özel olarak geliştirilen Avea Tema arayüzü ile kullanıcılar daha kolay ve hızlı bir kullanıma sahip olacaklar” dedi. Avea Smartband ile hayatına hareket kat Yeni Avea markalı cihazların diğer yıldızı Avea Smartband akıllı bileklik ise sağlıklı yaşam tarzını kontrol altında tutmak ve hareketli bir yaşama ayak uydurmak için tasarlandı.  Avea Smartband; adım sayma, katedilen mesafe ve harcanan kalori gösterme özellikleriyle kullanıcıları, hayatlarına hareket katmaya davet ediyor.  Avea Smartband, ayrıca uyku kalitesini takip ederek, derin ve hafif uyku süresi hakkında kullanıcıya bilgi veriyor. Avea Smartband, saat özelliğinin dışında akıllı alarm özelliği ile uykunun hafif olduğu saatte titreşimle uyandırabiliyor.  Telefona indirilebilecek mobil uygulaması ile Avea Smartband senkronize edildiğinde; günlük hedefler belirleme ve hedefleri takip etme olanağı sağlanıyor.  Günlük, haftalık, aylık raporlar ile aktivite geçmişi de kolaylıkla takip edilebiliyor. Avea Smartband, Bluetooth 4.0 versiyonuna sahip Android 4.3 ve IOS 7 üzeri işletim sistemine sahip tüm akıllı telefonlarla uyumlu olarak çalışıyor. Avea inTouch 4 alan kullanıcılar, Avea Smartband’e çok daha avantajlı teklifler ile sahip olacaklar.

Teknoloji Melekleri aranıyor

0
Yüzde 75 istihdam garantisiyle ‘Teknoloji Uzmanları’ yetiştirmek amacıyla başlatılan ve İstanbul Ticaret Odası‘nın liderlik ettiği Teknoloji Melekleri Projesi start aldı. Projenin tanıtımı İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar ve TOBB İstanbul Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Hatice Güner Kal‘ın katılımıyla gerçekleştirildi. Teknoloji Melekleri Projesi, İstanbul Ticaret Odası (İTO) ve Türkiye Borsalar Odalar Birliği (TOBB) İstanbul Kadın Girişimciler Kurulu işbirliği ile İstanbul Ticaret Üniversitesi ortaklığında, İstanbul Kalkınma Ajansı’nın destekleriyle gerçekleştiriliyor. Üsküdar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, İŞKUR ve 8 telekomünikasyon şirketi (Genpa Telekomünikasyon, Baltürk Elektronik, Global Bilgisayar, Kampanya Elektronik, Eko Telekomünikasyon, Ataçlar Center, Şengüller Telekomünikasyon, Teknoteks İletişim Hizmetleri) de iştirakçi olarak yer alıyor. Proje sayesinde 18 ile 25 yaş arasında, ilk etapta en az lise mezunu 90 genç kadının, ‘Teknoloji Uzmanı‘ olarak başladıkları kariyer yolculuklarına ‘girişimci’ olarak devam etmeleri hedefleniyor. Eğitimi başarıyla tamamlayan gençler, City & Guilds tarafından akredite edilecek olan uluslararası geçerliliğe sahip ‘Teknoloji Uzmanı’ sertifikasına hak kazanacaklar. İş fikri olan girişimci adaylarının KOSGEB Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi almaları sağlanacak ve bu katılımcılar KOSGEB Yeni Girişimci Desteği’ne başvurma hakkı kazanacaklar. Proje sonunda ‘Proje Pazarı’ etkinliği de düzenlenecek. İş fikrini hayata geçirmek isteyen kadın girişimciler, bu sayede projelerini akademisyenlere ve melek yatırımcılara sunma imkanı bulacaklar. İş fikrine sahip genç girişimciler arasından belirlenecek sayıda kadın kursiyer, ABD’deki Silikon Vadisi’ne gidecek.

Makinedeki Hayalet

1
Uykumun arasında, yatağın konumu gereği güneşin direkt gözüme girmemesi gerektiğini hayal meyal anımsamam aklımı karıştırdı ve yeniden uykuya dalmamı engelledi. Çünkü zihnime beni uyanmaya zorlayan bir dizi soru doluşmaya başlamıştı ama en ürpertici olanı şuydu: “İyi de ben kendi yatağımda uyumadım mı gece?”
Günlerdir hastaydım, çoğunlukla kesintisiz öksürüğe bağlı ciddi bir baş ve boğaz ağrısına bağlı yorgunluk, bazen de yükselen ateşim beni yanıltıyor olabilirdi, belki de rüya görüyor ama kendimi uyumuyor sandığım için algım bozuluyordu.
Uyanmış olup olmadığımı anlamak için gözlerimi açarak üzerimi örten yorganı kaldırmaya yeltendim ve şaşkınlık… Yorgan gece yatağa girdiğimde açık mavi renkteydi ama o anda kahverengi bir yorgandı elimde tuttuğum.
Odaya göz gezdirdim korkuyla: “Yatağın ve daha da anlamsızı pencerelerin yeri değişmiş…”
Yatağa girme yönüme göre her zaman terliklerimi bıraktığım noktaya ayaklarımla bastığımda terlikler de yerinde değildi, yeri değişmiş olan kapının yanındaki yeri değişmiş komodinin dibindeydi ve terlikler artık önceki renklerinde değillerdi.
“Saçmalık bu” diye söylenerek, desenleri ve rengi değişmiş halıya basıp, tedirgin adımlarla terliklere ulaştım ama içimi kaplayan tedirginlik paniğe doğru gitmeye başladı: “Beni birileri kaçırmış olabilir mi?” Hemen vücudumu kontrol ettim, neyseki göbeğim yerindeydi, demek ki bendim… Sonra sertçe öksürdüm, ellerimle hızla gövdemi kontrol ettim, böbrekler, ciğerler, dikiş izi ya da acı hissi yok… Rahatlasam mı bilemediğim o an çok ürkütücüydü, hala yarı uykulu bir sersemlik içinde olduğumdan, yeri ve kapı kolu değişmiş olan kapıya yöneldim korkmaya devam ederek…
 Bütün kazazedelerin ilk sorusu: “Neden ben?” olmuştur, doğal olarak içimden durmaksızın tekrarlıyordum: “Neden ben? Neredeyim? Burası neresi? Neden ben?” Emin olduğum tek şey; kendim kendimdim ve gövdemde, zaten olmayanlar dışında anlayabildiğim bir eksiklik yoktu…
Uyanmaya en yakın olduğumu sandığım anda şunu fark ettim, evdeki bütün kapılar ve pencerelerin yeri ve açılma yönleri değişmişti, kütüphanenin yeri, koltuklar… Ama yine de burası benim evimdi, kitaplarımı tanıdım ve ben neden böyle olduğunu anlamak için çabalamaktan iyice bunaldığım için kabus gördüğüm fikrine kapılmak üzereydim ki, ayağımı sert bir şeye çarptım. Kontrolsüz biçimde bağırarak küfür ettim, ayağımdaki acının sahiciliği beni tamamen uyandırdı. Çaresizce şunu anladım, ev kendini  otomatik olarakgüncellemişti.
Bu yalnızca benim kabusum mu?
Yüklü miktarda ödeme yapıp bir cihaz alıyorsunuz ve 16 GB sınırı var, sistem güncellemesi geliyor ve 5,9 GB “boş alan” gerekiyor… Sadece taşıdığınız bir ağırlığa dönüşmek üzere mi yani?
Yüklediğiniz uygulamalar, gece gündüz durmaksızın size bir şeyler yolluyor, onaylatmak istiyor ya da 1 $ daha öderseniz hayatınızı değiştireceğini iddia ediyor.
Hepsi nerede olduğunuzu bilmek ve bütün arkadaş ve adres listelerinizi takip etmek istiyor?
Bir kaç mobil cihaza sahipseniz ve -çoğu sadece meraktan ve ücretsiz olduğundan- yüklediğiniz çok uygulama varsa, ki çoğunu ilk kurulduğu andan sonra neredeyse hiç kullanmamıştınız, her gün onlarca yeni güncelleme = ağ trafiği + o sırada cihazın çalışmaması, asli işini yapamaması ve benzeri bir yığın sıkıntı…
Beğenerek kullandığınız ve size günlük karmaşada biraz eğlence üreten her hangi bir uygulama aniden iki ayrı uygulamaya dönüşüp sizi, kendi kendine diğerinin üyesi yapıyor, aralıksız olarak, istenmeyen = talep edilmemiş “Ali yeni uygulamayla şunu yaptı” şeklinde mesajlar yollamaya başlıyor…
Açmazlardan biri de şu, bütün bu cihazları ve bağlı sayısız “uygulama”yı bu denli sürekli kullanmak için, ekonomik sorunlarının çok olmaması gerekiyor, fakat eğer zamanını iş ile geçiriyorsan, bütün bunları -hele hele üreticilerinin istediği sıklıkta- kullanman asla mümkün olmayacak.
Gelelim sadede…
Benim türümden, teknoloji “meraklısı” ve teknolojinin “uzun vadede” insanlığı kurtaracak olan tek çözüm olduğunu düşünenlerin bile bıkmasına ramak kalmışken biraz farklı düşünmeye başlamak belki ruh sağlığımız açısından yararlı olabilir.
Çözüm vazgeçmek değil elbette, ama sıkı bir temizlik şart gibi duruyor. Uzak olmayan bir gelecekte “akıllı evler” de günlük hayatımızı ele geçirirse olacakları düşünmek bile oldukça korkutucu görünüyor. Başka hiçbir nedenden olmasa bile, zaman kaybı açısından… Biraz da sinir bozukluğu elbette…
Teknolojiyi yaşamak mı? Pazarlama araçları arasında boğulmak mı?
Kendimizi kandırmayalım, üzerimize gelen ve işgale dönüşen bu kısım aslında  teknolojiyle ilgili değil, öncelikle ticaretle ilgili ve sektörleşmenin yeni oturmaya başlaması nedeniyle varolan acemilikler üzerinden de hedefi şaşırmış olabiliriz anlık olarak. Bunlara sabır göstermek değil, düzenleyici ve anlamlı taleplerimizi, bu işin ticaretini yapan ve piyasayı düzenleyen kurumlara  anlatacak yeni yollar aramakla ilgili.
Tıpkı; emniyet kemerleri, patlamayan lastikler, sis lambaları ya da kar zincirleri gibi, güvenliğimize ve huzurumuza destek sağlayacak bir takım araçlar olmalı.
Geleceğe giderken 
Bilgi Toplumu yanılsaması altında “teknoloji bağımlısı sürüler” haline getirilmeye karşı bir şeyler yapabilmenin yollarını aramanın zamanı yaklaşıyor gibi görünüyor…
Merakla yaşıyoruz; gelecek bize rüya ile kabus arasındaki bu salıncakta kim bilir daha neler gösterecek?

Apple, Rusya’da satışlarını durdurdu

2
Apple, dövizde dalgalanma azaldığında satışları devam ettirecek. IDC raporlarına göre Rusya pazarında 2013 yılında 1.6 milyon adet iPhone satan Apple, 2013 yılında dünya genelinde 153.4 milyon adet iPhone satmıştı. Dünya satışlarına göre çok yüksek bir yere sahip olmasa da, azımsanmayacak bir pazar olan Rusya pazarı, dövizin son yılların en sert dalgalanmaya başlaması neticesinde sıkıntıda. Apple, yaşanan döviz dalgalanması durulmadan satışlarını durdurma kararı aldı. Rusya’da neler oldu? Son yıllarda Rusya, para birimi rubledeki en büyük çöküşü yaşıyor. Rusya’nın faiz artırımı rubledeki düşüşü frenleyemedi ve dolar/ruble oranı ilk kez 80 seviyesini aşarak yeni bir rekor kırdı. Rusya’nın risk primini gösteren 5 yıllık CDS’leri de 34 baz puan artışla 581 puanla 5,5 yılın zirvesine yükseldi. Rusya Merkez Bankası, bugün yani 17 Aralık günü dolara sert bir müdahale yaptı. Merkez Bankası’nın 7 milyar dolarlık döviz rezervini satmaya hazır olduğu belirtildi. Bu gelişmeler sonrası dolar, rubleye karşı 80 seviyesinden 62 seviyesine düşmüş oldu. Bakalım şimdilik yükselişi frenleyen Rusya, önümüzdeki günlerde rublenin değerini artırabilecek mi? Ayrıca Apple, satışlarına tekrar devam edecek mi merakla bekleniyor. Kaynak: www.shiftdelete.net

Asseco SEE’den yurtdışı proje

0
Güvenli e-ödeme çözümleri alanında uzman ve deneyimli kadrosuyla hizmet veren Asseco SEE, bankalara güvenli e-ödeme alanında komple bir elektronik ticaret altyapısı sunuyor. Dış kaynak kullanımı servisi olarak sunulan bu yapıyla, bankalar herhangi bir yatırım yapmadan ve kısa sürede e-ödeme altyapısına sahip olma avantajı elde edebiliyorlar. Türkiye’nin önde gelen bankalarına hizmet, ürün satış, bakım ve 7×24 operasyonel teknik destek hizmeti sağlayan Asseco SEE, Türkiye’deki bilgi birikimini ve deneyimini Azerbaycan’a taşıdı. Yapı Kredi Bank Azerbaycan’ın sanal POS altyapısını hayata geçiren Asseco SEE, sunduğu hizmet ile katma değerli avantajlar yaratıyor. E-ödeme sistemlerinde Asseco SEE dönemi 2000 yılından bu yana e-ticaret sektörüne güvenli e-ödeme çözümleri ve sanal POS altyapı hizmetleri sunan Asseco SEE, Yapı Kredi Bank Azerbaycan’ı yeni teknolojileriyle bir adım öne taşıyor. Üye iş yerlerinin kredi kartı ile online ödeme kabul etmelerine olanak sunduklarını belirten Asseco SEE Grup Yöneticisi Burak Kutlu, “Asseco SEE olarak fiziksel dünyada yapılan tüm ödeme işlemlerinin sanal dünyada da güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlıyoruz. Dış kaynak hizmeti olarak sunduğumuz bu çözüm, banka ortamında değil, Asseco SEE bünyesindeki alt yapı üzerinde çalışıyor. Yapı Kredi Bank Azerbaycan’a sunduğumuz hızlı ve güvenilir hizmetlerimiz ile ödeme sistemleri alanında yeni bir dönemin kapılarını aralamış oluyoruz. Yapı Kredi Bank Azerbaycan müşterileri, kurduğumuz sanal POS sistemi ile e-ödeme hizmetlerinden kolay, hızlı ve güvenli bir şekilde yararlanabilecekler” dedi. Güvenli e-ödeme çözümü Nestpay, Asseco SEE tarafından geliştirildi Asseco SEE tarafından geliştirilen güvenli e-ödeme çözümü NestPay, başta bankalar olmak üzere, online ödemeler pazarında, müşterilerine tahsilat çözümü sunmak isteyen finansal kurumların ihtiyaçlarını karşılıyor. Türkiye pazarının yanı sıra, uluslararası pazara da sunulan NestPay, binlerce iş yerine sanal POS’larını merkezi bir lokasyondan yönetebilme olanağı sağlıyor.

EMC uyarıyor, veri kaybına dikkat

0
EMC, veri koruma konusunda Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 24 ülke genelinde gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Türkiye’de, veri kaybı ve veriye tekrardan erişebilme süresindeki aksaklıklar, işletmelere ortalama yılda 10 milyar TL’ye mal oldu. Bu zararın yüzde 60’ı veri kaybı, yüzde 40’ı ise veriye tekrardan erişebilme süresindeki kayıp olarak belirlendi. Dünya genelinde ise işletmelerin zararı, 1,7 trilyon dolar. Türkiye, veri koruma konusunda pazar olgunluğu sıralamasında 24 ülke arasında 23. sırada yer aldı; listenin başında ise Çin, Hong Kong ve Hollanda yer alıyor. EMC sponsorluğunda, Vanson Bourne tarafından gerçekleştirilen Global Veri Koruma Endeksi’ne göre, dünya genelinde 2012’den bu yana veri kayıpları yüzde 400 artarken, son 12 ay içerisinde Türkiye’deki şirketlerin yüzde 75’i veri kaybı ve kaybolan veriye erişebilme süresinde aksama yaşadı. Buna rağmen araştırmada, işletmelerin yüzde 50’sinin veri yedekleme yapmadığı ve kaybolan veriye ancak ortalama 32 saat sonra yeniden erişebildikleri ortaya çıktı. EMC Türkiye Genel Müdürü Önder Sönmez, yaptığı değerlendirmede “Bu araştırma veri kaybının ve veriye erişmede beklenmedik aksamaların, dünyanın dört bir yanında, her sektörden işletmeye olağanüstü büyük maddi kayıplara neden olabileceğinin altını çiziyor. Dünya çapında araştırmaya katılan yetkililerin yüzde 62’si karma bulut, büyük veri ve mobil ortamlardaki verilerini koruma konusunda zorlandıklarını ifade etti. Buna bağlı olarak da hemen hemen hepsi veri koruma sistemlerinin gelecekte işle ilgili karşılaşacakları zorlukları aşmada yeterli olacağı konusunda kendini güvensiz hissediyor. Global Veri Koruma Endeksi’nin, BT liderlerini, mevcut veri koruma çözümlerinin uzun vadeli hedeflere uygun olup olmadığını yeniden değerlendirmeye iteceğini umuyoruz” dedi. Veri kaybında en çok sorun yaşayan sektörler: kamu, enerji ve BT Araştırma sonuçlarına göre, herhangi bir vaka sırasında kaybolan veri miktarı her geçen gün artıyor:
  • Araştırmaya katılan işletmelerin yüzde 75’i, son on iki ay içinde veri kaybı ya da veriye erişebilme süresinde beklenmedik bir aksaklık yaşamış.
  • Sorun yaşayan sektörler arasında yüzde 88 ile kamu birinci, yüzde 87 ile enerji sektörü ikinci olurken, BT sektörü ise, yüzde 80 ile 3. sırada yer aldı.
  • Aksaklıkların ticari sonuçları çalışan verimliliği kaybı (yüzde 51), gelir kaybı (yüzde 41) ve ürün-hizmet geliştirmede gecikmeler (yüzde 39) olarak sıralandı.
Veri korumada şirketler kendine güvensiz, enerji sektörü bilinçli Birçok şirket veri koruma konusunda karşılaştıkları zorlukları aşmak için birden çok BT ürün ve çözüm tedarikçisinden yararlanmayı seçiyor. Ancak, bu tür bir çoklu çözüm yaklaşımı riskleri de artırabiliyor. Veri koruma çözümlerini iki ya da üç tedarikçi firmadan temin eden işletmeler veri koruma stratejilerini tek bir tedarikçi üzerinden uygulayan işletmelere göre üç kat daha fazla veri kaybetti.
  • Ortalama bir şirket BT’ye yılda 168 milyon TL bütçe ayırıyor, veri korumanın bu bütçede yeri ise 11,5 milyon TL.
  • Şirketlerin yüzde 85’i, veri kurtarmada kendine güvenmiyor.
  • Katılımcıların yüzde 66’sı, veri korumanın işletmelerinin başarısında çok kilit bir rol oynadığına inanıyor. Bu oran veri korumaya en fazla yatırımı yapan enerji sektöründe yüzde 92, perakende de ise yüzde 24.
Her 9 işletmeden biri, verilerini bilgisayar veya mobil cihazlarında saklıyor Araştırmaya göre, veri koruma için Türkiye’deki işletmelerin çoğu, işletme içerisinde yer alan fiziksel sunucuları tercih ediyor (yüzde 35). Açık bulut çözümlerini kullananlar yüzde 19; özel bulut çözümlerini kullananlar ise yüzde 8’lerde yer alıyor. İşletmelerin yüzde 9’u ise, halen verilerini bilgisayarlarında ve mobil cihazlarında saklıyor. İşletmelerin yüzde 49’u büyük veri, yüzde 46’sı mobil cihazlar, yüzde 31’i ise karma bulut uygulamalarındaki verilerini koruma konusunda zorlandıklarını ifade ediyor. Gelişmiş veri koruma teknolojilerinin benimsenmesi ve kullanılması aksaklıkların ortaya çıkma ihtimalini önemli düzeyde azaltıyor.

Facebook Bing’i bırakıyor

1
Facebook Microsoft’un Bing arama motorunu kendi motorunu ön plana çıkarmak için bıraktı. Daha önceleri Facebook aramalarında Bing sonuçlarını görüntülemek için bir seçenek bulunuyordu ancak birkaç günden beri bu seçenek kaybolmuş durumda. Facebook’un kendi teknolojisi olan Social Graph’ı temel alan arama motoru sonuçlarda yorumlara, fotoğraflara ve Facebook ekosistemindeki diğer bilgilere odaklanmayı sağlayacak. Diğer bir deyişle dev sosyal ağ sınırlarını duvar ile örecek. Her iki taraf da geçtiğimiz Cuma günü Reuters tarafından verilen haberi doğruladı. Bir Facebook sözcüsü “Şu an Facebook Search’te web sonuçları göstermiyoruz çünkü insanlara kendileriyle Facebook üzerinden paylaşılan bilgileri aramaları için yardım etmeye odaklanmış durumdayız. Microsoft ile çok farklı alanlarda müthiş ortaklıklarımız devam ediyor.” diye konuştu. Microsoft da söz konusu kararın “bir süre önce” alındığını, buna rağmen sonuçların geçen hafta kaybolmaya başladığını onayladı. facebook-bing Facebook CEO’su Mark Zuckerberg geçmişte Facebook üzerinde aramanın bir gün Web üzerinde aramaları geçebileceğine inandığını söylemişti. Site üzerinde günde bir milyardan fazla arama yapıldığını işaret eden Zuckerberg bu sayının küçük bir arama motorunun seviyesinde olduğunu belirtmişti. Microsoft sosyal ağ ile hala az miktarda ancak etkili bir ilişkiye sahip. Şirket aynı zamanda 2010 yılında Facebook reklamları kendi bünyesine çekene kadar sosyal ağa banner reklamları sağlıyordu. Facebook’un arama fonksiyonunun arkasındaki Social Graph teknolojisi geçtiğimiz hafta gelen iOS güncellemesiyle birlikte ilk defa mobil kullanıcıların hizmetine sunulmuştu.

Gençler analitik dünyasına hazırlanıyor

1
SAS’ın akademik çalışmaları desteklemek, analitik bakış açısının önemini geleceğin liderlerine anlatmak ve geleceğin veri analistlerini yetiştirmek amacıyla üniversite öğrencilerine sunduğu Analytics U programının lansmanı 16 Aralık 2014’te İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşegül Toker’in de katılımıyla Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşti. Üniversite öğrencileri ve akademik kadrolarına 3 farklı paket alternatifi sunan Analytics U programı, yazılımların ücretsiz ya da ileri versiyonlarda çok düşük ücretlerle kullanımına olanak tanıyor. Bunun yanı sıra SAS, programdan faydalanan öğrencilere sunacağı staj olanaklarıyla ve gerek öğrenci gerekse akademik kadrolara vereceği eğitimlerle geniş kapsamlı bir destek sunuyor. Bu kapsamda SAS Türkiye ekibi, 16 Aralık 2014 Salı günü Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve öğretim üyeleri ile bir araya gelerek programın lansmanını yaptı. İİBF Dekanı Prof. Dr. Ayşegül Toker’in açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik, SAS Türkiye Pazarlama Müdürü Nurcan Bıçakçı Arcan’ın veri analitiğinin iş dünyasındaki yeri ve Analytics U programın detaylarını içeren sunumuyla devam etti. Etkinlik boyunca öğrencilerin dünya analitik lideri SAS ile ilgili yanıt aradıkları sorular cevaplanarak, SAS’ın öğrencilere sunduğu imkânlar ve sektöre hazırlık aşamasında atabilecekleri adımlara değinildi.  Prof. Dr. Toker, konuyla ilgili açıklamasında verinin doğru analiz edilip karar süreçlerine entegre edildiğinde şirketlerin iş sonuçlarına doğrudan etki yaptığını vurguladı. Artan rekabet ortamında şirketlerin analitiğe olan ihtiyacının daha da artacağını belirten Toker, bu alandaki kalifiye işgücü ihtiyacının da doğru orantılı olarak artmakta olduğunu söyledi. Toker, pazardaki bu gerekliliği gören ve bu alana yatırım yapan SAS’ın Analytics U programını önemli bir girişim olarak gördüklerini belirtti. SAS Türkiye Pazarlama Müdürü Arcan ise analitiğin hangi sektörde olurlarsa olsunlar tüm firmalar için bir değer yarattığını ve bunun farkında olan şirketlerin gün geçtikçe arttığını belirtti. Bu noktada tüm dünyada yetişmiş kalifiye işgücünün arttırılması gerektiğine vurgu yapan Arcan şöyle devam etti: “Analytics U programının temel amaçları arasında akademik çalışmaları desteklemek, geleceğin liderlerine analitik bakış açısının işlerine neler katabileceğini anlatabilmek ve artan veri analisti ihtiyacını adresleyebilecek kalifiye iş gücünün yetişmesine destek olmak var. Burada sunulan hizmet sadece ücretsiz yazılım değil; program kapsamında öğrencilerin eğitim ve staj olanaklarıyla deneyim kazanmalarını sağlıyoruz. SAS’ın bugün Türkiye’de bankacılık, sigortacılık, telekom, enerji, perakende gibi öğrencilerin kariyer hayatlarında ilgilerini çekebilecek sektörlerdeki artan varlığı, öğrencilik hayatında SAS yazılımlarıyla tanışanlar için şüphesiz bir avantaj yaratacak. Biz bu program hakkında çok heyecanlıyız. Heyecanımızı paylaşan ve bugün bizi Boğaziçi Üniversitesi’nde ağırlayan değerli hocamız Prof. Dr. Ayşegül Toker’e ayrıca teşekkür etmek isteriz.”