Sansürün uzun ve mağlup tarihi

0
Görsel: IsaacMao, Flickr
Görsel: IsaacMao, Flickr
Uygarlık tanımı yapılması çok zor bir kavram. İnsanın hangi tarihten itibaren ‘uygar’ sayılması gerektiği de gerçekten muamma. Yine de hangi tarihten başlatırsanız başlatın, uygarlık tarihi her döneminde sansür illeti ile birlikte yaşamış. Sansür, sanki genel ideolojiyi savunanlardan ve büyük bir çoğunlukla dönem iktidarlarından bir virüs gibi yayılmış uygarlığın damarlarında. Hem de her alanda. Sanattan politikaya, inanışlardan cinsel tercihlere, sporlardan kıyafetlere kadar sansürün gazabına uğramamış hiçbir alan yok. Tarih boyunca tüm sansürlerin tek ortak yanıysa, hiçbir sansürün başarılı olamamış olması. Geçici olarak engel olsa da sansürlenen şeye muhakkak ki toplumlar tarafından erişilmiş, çoğaltılmış ve genellikle de sansürü koyanların ortadan kaybolmasıyla sonuçlanmış. Ben de bu yazıda uygarlık tarihinin bazı altı çizilesi sansür vakalarını bir hatırlatmak istedim. Öncelikle ‘sansür’ kelimesinin kökenlerine bakalım. Aslında, sansür bir durumu değil bir kişiyi anlatan bir kelime. Antik Roma’daki iki baş yargıçtan ahlak ve tavırlarla ilgili gelişmeleri takip eden, değerlendiren ve bu konularda karar verenine ‘sansür’ adı verilmiş. Zamanla bu kelime bir kişiyi değil bir durumu, bir uygulamayı anlatır şekilde kullanılmaya başlanmış. İlk Sansür Bürosu da yine Antik Roma’da M.Ö. 443 yılında kurulmuş. Genellikle tarih bilimciler ilk ve en ünlü sansür vakası olarak, Sokrates’in, gençliğin aklına örf, adet ve inanışlara göre uygunsuz fikir ve bilgileri soktuğu iddiası ile zehir içmeye zorlanması ve Sokrates’in tüm felsefi öğretisinin yasaklanmasını sayarlar. Tarihse M.Ö. 339’dur. Devamındaki bazı ilginç sansür vakalarından örneklereyerek devam edelim, isterseniz. Konfiçyus’un tüm yapıtları M.Ö. 250 yılında dönemin Çin Hanedanı tarafından politik olarak uygun bulunmadıkları için yasaklanmıştı. Yahudi devletleri Hıristiyanlık dininin geleceğine dair kehanetleri olan kahin Jeremiah’ın adının bile anılmasını engellemişti. İncil’in Roma’da; Kuran’ın ilk dönem Hıristiyan devletlerinde yasaklanmış olmasını söylememe gerek bile yok sanırım. 1501 yılında Floransa’da, Mikelanj’ın ünlü David heykeli, bu başyapıtı ahlaka mugayyir bulan bağnazlar tarafından taşlanmış ve bir kolu kırılmıştı. Aynı heykelin Kaliforniya’daki bir replikası da 1939 yılından 1969 yılına kadar edep bölgeleri bir incir yaprağı ile örtülmek marifetiyle sansürlenmişti. 1969’da David’in bir posterini sergileyen Sidney’deki bir kitapçı Avustralya zabıtası tarafından basılmış ve postere el konuşmuştu. Güzelliğin simgesi olarak kabul edilen ünlü Venus de Milo heykeli, 1853 yılında Almanya’nın Mannheim şehrinde, ‘çıplak’ olduğu için lanetlenmişti. 1930 yılında Palmolive markası, Venus heykelini reklamlarında kullanmak istediğinde ise ancak ve sadece göğüs uçlarına birer nokta ile sansür uygulayarak izin alabilmişti. Ortaçağ Fransa’sında sincap ve kurt kürklerini giymek, değerli taşlar ve altından yapılı takılar takmak yasaklanmıştı. Hatta yasaklar o kadar ileri gitmişti ki geliri belli bir seviyenin üzerinde olanların yılda sadece üç elbise alma hakları vardı. Dördüncü elbiseyi satın almak suç sayılıyordu. Kulağa tuhaf gelse de William Shakespeare en çok sansürlenen yazarlardan birisiydi. Kraliçe I. Elisabeth döneminde, “II. Richard” eseri komple yasaklanmıştı. 1660 yılında, yazarın bir çok oyunu, ‘izleyenlerin aklına yanlış fikirler getirebileceği için’ devlet eli ile Sir William Avenant tarafından ya kırpılmış ya da yeniden yazılmıştı. Nazi Almanya’sında binlerce kitap yasaklanmış, 100 binlerce kitap şehir meydanlarında aleve verilmişti. Sovyetler Birliği’nde de sansür sistematik olarak toplumun batı ile iletişimini kesmek için uygulanmış ve batılı yazarların kitapları, televizyon dizileri ve filmleri sürekli yasaklanmıştı. Daha yakın tarihlere gelirsek, John Lennon’ın 1966 yılında Beatles’ın İsa’dan daha ünlü olduğunu söylemesi Amerikalı tutucu kitleleri kızdırmıştı. Bunun sonucunda sokaklarda toplanan kitleler Beatles LP’lerini ve posterlerini ateşe vermişti. Bir süreliğine Amerikan radyolarında Beatles şarkılarının çalınması yasaklanmaya uğraşılmıştı. Tarihin en çok yasaklanan ve/veya sansüre uğrayan kitapları listesinden bir kaç eseri de saymak isterim: Mark Twain’in ‘Huckleberry Finn’in Maceraları’, Anne Frank’ın Günlüğü, Aldous Huxley’nin ‘Cesur Yeni Dünya’sı, John Steinbeck’in ‘Gazap Üzümleri’. Bu liste çok daha uzatılabilir. Sanırım listenin ortak noktasıysa her birinin aynı zamanda dünya tarihinin en çok satan kitapları arasında yer alması. Türkiye tarihi de sansür tarihidir. İktidarların kimliğine göre Nazım Hikmet’in, Sezai Karakoç’un, Aziz Nesin’in, Necip Fazıl Kısakürek’in ve hatta Yaşar Kemal’in dahi sansürden nasibini aldığı ve yasaklandığı dönemlerle doludur Cumhuriyet tarihi. Onlarca film gösterime dahi giremeden yakılmış ve yok edilmişti. 1980 darbesi sonrası birçok kitap sun unsuru olarak kabul edilmiş, insanlar evlerinde belli kitapları bulundurdukları için tutuklanmış ve toplanan kitaplar yakılarak yok edilmişti. Geldik bugüne. Modern, aydınlık, iletişim pıtırcığına dönmüş global dünyamıza. İnternet dönemi ile birlikte yeni ve yenilikçi bir sansür dönemi başladı. Çin ve İran’ın başını çektiği, Suudi Arabistan, Kuzey Kore, ABD, Türkiye, Mısır ve İngiltere gibi ülkelerin takip ettiği bir sansür furyası. Bugün, en azından bu yazıda, internet sansüri ile ilgili çok yorum yapmayacağım. Tarihe bakınca şunu görmüyor olmak, sanıyorum yeterli. Sansür ve yasaklar hiçbir görüş, inanış ya da fikrin toplumlara erişmesine engel olamamış ve hiçbir yönetim sansür ve yasaklamalar ile kendi iktidarının devamını sağlayamamış. Başka bir yazıda, global bir bakış açısı ile tüm dünyadaki internet sansürü ve yasaklamalar ile ilgili konuşmak üzere…

Akıllı saat arayanlara Quadro Smart Watch S71

0
Quadro Smart Watch S71 aksesuvar olarak akıllı saat kullanmayı planlayanlar için ideal seçeneklerden bir tanesi olmayı hedefliyor.

Zamanının en büyük icadı artık Çinliler’in

0
Ninebot“İki tekerlekli, öne doğrulduğunuzda ilerleyip hızlanıyor, doğrulduğunuzda ise yavaşlayıp duruyor. Üstelik dengesini kendi sağlıyor. Geleceğin ulaşım aracı bu olacak, toplu ulaşım tamamen değişecek!” yorumlarıyla süslenen bir araçtan bahsediyoruz. İlk ortaya çıktığında Ginger olarak adlandırılan, ancak piyasaya sürülmesiyle birlikte Segway adını alan bu cihaz, hakkında söylenilenlerin çok azını yerine getirebildi. Sahip olduğu teknolojiyle sizi dengede tutmayı başaran bu ürün, iddia edildiği gibi toplu ulaşımı değiştiremese de fuar gibi kalabalık organizasyonlarda koşturmaktan ayakları şişen görevlilerin en büyük yardımcısı oldu. 2000’lerin başlarında ilk olarak ortaya çıkan Segway, dün itibariyle günümüzün bir başka yükselen şirketi olan Çin merkezli Xiaomi‘nin bünyesine geçti. Xiaomi tarafından desteklenen Ninebot tarafından satın alınan Segway, dünyanın en büyük elektrikli scooter pazarı da olan Çin’de daha iyi bir noktaya gelebilir. Segway’i satın alan Ninebot, yaptıklarıyla Xiaomi haricinde tanınmış yatırım fonlarından Sequoia‘dan da destek almayı başarmıştı. Yapılan açıklama, Segway’in alımında gelen 80 milyon dolarlık yatırımın kritik olduğunu söylüyor.

Qualcomm’da yeni başkan yardımcısı

0
qualcommQualcomm’da başkan yardımcılığı görevine getirilen Yulia Klebanova, mobil taşıyıcılarla iş birliklerinin yönetimi, abonelerin 2G’den 3/4G servislerine geçişlerinin yürütülmesi, Qualcomm teknolojilerinin tanıtılması ve bölgede mobil ekosistemin gelişimine yönelik çalışmalar yapılması gibi sorumlulukları üstlenecek. Klebanova, Rusya BT sektöründe 20 yılı aşkın deneyiminin ardından Qualcomm’a katıldı. Önceleri birçok uluslararası BT şirketinde çeşitli pozisyonlarda görev alan Yulia Klebanova, 2002 yılında Intel’in bölgesel birimlerinde hükümetle ilişkileri yürüten satış direktörü olarak görev aldı. 2005 yılında Intel Corporation bünyesinde Rusya, Ukrayna ve Kazakistan’da Kurumsal Satış Direktörü olarak görev alan Klebanova, Intel’den önce Lucent’te taşıyıcılarla ilişkilerden sorumlu bir satış pozisyonunda görev yapıyordu. NTV Internet, Lucent ve Stins Coman’da çeşitli pozisyonlarda çalışan yulia Klebanova, Leningrad Politeknik Enstitüsü’nde Mühendislik dalında lisans, New York Dowling College’den de Finans ve Bankacılık dalında MBA derecelerine sahip.

Infraskope işletmelerin gözü kulağı olacak

0
Infraskope, işletim sistemlerini, ağ cihazlarını ve uygulamaları gözetleyen, işletmelerin bu kaynaklardan topladığı kayıtları sorgulayabilmesini ve analiz edebilmesini sağlayarak önemli kayıtlar için uyarı mekanizmalarını çalıştıran bir log yönetim aracı. Yüzde yüz yerli sermaye ile geliştirilen ürünle ilgili Karmasis Genel Müdürü Murat Eraydın ile görüştük.

ESET ve TEB Eskişehir’de bilgi güvenliğini anlattı

0
ESET_TEBESET ve Türk Ekonomi Bankası‘nın (TEB) düzenlediği ESET-TEB Kurumsal Bilgi Güvenliği toplantılarının Eskişehir ayağı Divan Express Otel’inde yapıldı. Dijital dünyadaki güvenlik riskleri ve çözümleri konusunda kurumları ve kullanıcıları bilgilendirmeyi amaçlayan toplantıya Eskişehir’den pek çok kurumun temsilcileri ve BT yöneticileri katıldı. ESET Türkiye Satış Müdürü Barbaros Akkoyunlu, toplantıda yaptığı konuşmada lisanssız olarak internetten indirilen korsan ürünlerin tehlikelerine dikkat çekti. Akkoyunlu’ya göre Türkiye’de lisanssız ürün kullanma oranı bazı kategorilerde yüzde 50’yi geçiyor. Güvenlik yazılımları konusunda da durum farklı değil. Bu nedenle Türkiye, zararlı yazılımların en çok yayıldığı ülkelerin başında geliyor. “Virüsler korsan sever“ diyen Akkoyunlu, bilgisayardan indirilen lisanssız programların siber suçlulara, zararlı yazılımları bulaştırmak için eşsiz bir imkan tanıdığını belirtti. “Siz farketmezsiniz ama korsan yazılımlar virüs içerebilir. Bilgisayarı yavaşlatır, veri kaybı veya kimlik, parola, kredi kartı bilgileri hırsızlığı gibi maddi ve manevi olumsuz sonuçlara yol açabilir. Ayrıca indirilen ürünün performansı da genellikle düşük olur. Özellikle korsan antivirüs programları koruma sağlamadığı gibi büyük zararlar da verebilir“ dedi. TEB İnternet ve Mobil Bankacılık Yöneticisi Şahin Gör ise 76 milyonluk nüfusa sahip ülkemizde son verilere göre 40 milyon sosyal medya hesabı, 69 milyon da cep telefonunun kullanıldığını belirterek, Türklerin dijital ve mobil hayata hızla entegre olduğunu söyledi. Finansal dünyanın da bundan etkilendiğine dikkat çeken Şahin Gör, ülkemizde banka müşterilerinin artık bankacılık işlemlerini internet bankacılığını atlayarak doğrudan cep telefonu üzerinden gerçekleştirmeyi tercih etmeye başladıklarını söyledi. Gör, “Geldiğimiz noktada mobil bankacılık uygulamamız CEPTETEB’i kullanan müşterilerimizin yüzde 55’i, sadece bu kanalı kullanarak bankacılık işlemlerini diledikleri zaman diledikleri yerden gerçekleştiriyor“ dedi. Müşterilerinin beklentilerine cevap vermek için şirketlerin de dijitalleşmesi ve mobil teknolojileri kullanması gerektiğini vurgulayan Şahin Gör, dijitalleşme ile oluşabilecek güvenlik risklerinden korunmanın mümkün olduğunu söyledi. ESET-TEB Kurumsal Bilgi Güvenliği Toplantıları, İzmir ve Antalya’dan sonra Eskişehir’de gerçekleştirildi. Toplantılar 2015 yılı boyunca Bursa, Konya, Samsun, Denizli, Kayseri, Gaziantep ve Adana’da da yapılacak.

Yeni nesil marketler müşterisini tanıyacak

0
YZB2015Türkiye Perakendeciler Federasyonu tarafından “Dönüşümü Başlat, Geleceği Kazan” teması çerçevesinde “Teknoloji” konusuyla düzenlenen ve 7’nci kez kapılarını aralayan YZB 2015, bir teknoloji dönüşümüne de ev sahipliği yaptı. YZB 2015’te, organize perakendenin en önemli halkası olan yerel zincir marketlerin geleceğini şekillendirecek ve daha eğlenceli alışveriş olanağı sunacak teknolojiler katılımcılara tanıtıldı. Yerli ve yabancı şirketlerin uzman isimleri tarafından tanıtılan yazılım, donanım ve yeni nesil akıllı market ekipmanları, katılımcılar tarafından büyük ilgi gördü. 400 metrekare alana kurgulanan ‘Geleceğin Marketi’nde, ilk kez görücüye çıkan ve önümüzdeki dönemde kullanılmaya başlanacak olan yeni nesil akıllı market ekipmanlarının, önümüzdeki 3 yıl içinde ülke genelinde kullanılmaya başlanması öngörülüyor. Alışverişi kolaylaştırarak, tüketicilerin daha hızlı alışveriş yapmalarına olanak tanıyacak akıllı marketler, sahip oldukları teknolojiler sayesinde büyük enerji tasarrufu sağlayarak, çevreci olacak. Market, tüketiciyi rafa yönlendirecek Alışveriş alışkanlıklarını değiştirecek olan akıllı marketlerde ürünler, teknolojik raflar sayesinde tüketicisine tazeliğini simgelerle gösterirken, tazeliğini yitiren ürünler, “Artık taze değilim” simgesiyle kullanıcısını uyaracak. Öte yandan yeni nesil marketler, müşterisini daha marketten içeri girmeden tanıyacak. Bu sayede tüketicinin ilgisine göre raflar uyarılarda bulunarak, indirimde olan ürünlere yönlendirebilecek. Ayrıca marketlerde kullanılacak “Karekod” uygulaması ile ürünler tüketicilerine alerjen olup, olmadığını söyleyecek. Üzerine konulan meyve-sebze dahil ürününü tanıyan tartı ise, tüketiciye ürün hakkında fiyat da dahil olmak üzere detaylı bilgi paylaşırken, akıllı alışveriş arabaları alışverişlerde toplam fiyatı gösterecek. İndirimi göstererek tüketiciyi ilgi alanına göre yönlendiren ekipmanlar, kasiyersiz kasalar gibi yenilikler sayesinde, gelecekte yeni bir alışveriş dönemi başlayacak.

Almanya iletişim verilerini saklayacak

0
Almanya Adalet Bakanı Heiko Maas
Almanya Adalet Bakanı Heiko Maas
Dijital yaşamın sunduğu olanakların her geçen gün daha fazla kişi tarafından kullanılıyor olması beraberinde kişisel verilerin gizliliği tartışmalarını da getiriyor. Bu konunun gündeminde olduğu son ülke ise Almanya oldu. Deutsche Welle’nin haberine göre Almanya Adalet Bakanı Heiko Maas ve İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, terör suçlarıyla mücadele başta olmak üzere şüphelilerin takibi amacıyla telefon ve internet verilerinin en fazla 10 hafta süreyle saklanması konusunda anlaştı. Habere göre, hazırlanacak yasal düzenleme, telekomünikasyon şirketlerine telefon numaraları, arama saatleri ve sürelerini, internet kullanımında da IP adreslerini saklama yükümlülüğü getirecek. Servis sağlayıcılara 10 hafta sonra bu verileri silme zorunluluğu da getirildiğini belirten Adalet Bakanı Maas, sadece yer bilgisinin dört hafta saklanacağını da sözlerine ekledi. İçeriğin saklanmayacağını özellikle belirten Almanya Adalet Bakanı Heiko Maas, telefon ya da internet üzerinden gerçekleşen iletişimin içeriğinin ise kesinlikle kayıt altına alınmayacağını belirtti. Açıklamaya göre ağır bir suç söz konusu olduğunda mahkeme kararıyla sadece güvenlik makamlarının verilere ulaşabileceğini dile getiren Maas, ilgili kişinin de bilgilendirileceğini kaydetti. Hazırlanacak yasal düzenleme sadece Almanya’daki iletişim verileri için geçerli olacak.

TechInside’ın 8. sayısı çıktı

2
TechInside-Dergi-Sayi-008-1Değerli TechInside okurları, Çocuklar çabuk büyür, girişimler de öyle… İlk olarak web sitemizle sizlerle buluşmuş ve kısa bir süre sonra da basılı dergimizle sizlere merhaba demiştik. Sitemizin birinci yaşına doğru hızla ilerlerken, dergimiz de sekizinci ayını doldurdu. Bu ay bir sürprizle, artan sayfa sayımızla karşınızdayız. Yani sizlerden aldığımız geribildirimler doğrultusunda yapmayı düşündüğümüz yeniliklerin ilkiyle… Bu sayede sizlere daha dolu bir içerik sunmanın yanında, planladığımız yenilikler için de şimdiden yer açmış olduk. TechInside basılı dergimizin sekizinci sayısında özellikle 2015 başından bu yana gündemden düşmeyen Siber Güvenlik konusunu ele aldık. Tüm kapak konularımızda olduğu gibi burada da farklı başlıkları değerlendirmeyi ihmal etmedik. Dergimizde tam 10 sayfalık bir bölümde Siber Güvenlik alanındaki uzman firmalardan yeni siber tehlikeler ve neler yapılması gerektiğine dair görüşlerini aldık. Bununla birlikte Avrupa’nın öne çıkan genç siber güvenlik şirketlerinin yenilikçi çözümlerini ve bu olayların henüz farkında olmayan çocuklarımızın karşılaştığı siber zorbalık konusunu masaya yatırdık. Analiz köşemizde teknolojinin çok da gündeme gelmeyen bir yanını, işin hammadde tarafında dünya pazarının nasıl şekillendiğini ele aldık. Çin’in gerek rezerv gerekse üretim miktarlarında dünya liderliğini elinde tuttuğu bu alanda, özellikle Afrika’daki madenlerde çalışan işçilere karşı tutumuna dair eleştirileri de yazımıza eklemeyi ihmal etmedik. İçeriğini giderek daha kaliteli ve daha zengin hale getirmeye çalıştığımız TechInside dergimizin dijital kopyasını her zaman olduğu gibi bu linkten ücretsiz indirebilirsiniz. Eğer herhangi bir işletmede yönetici, medya veya PR ajansı çalışanı iseniz, bu formu doldurarak dergimize ücretsiz aboneliğinizi başlatabilirsiniz. Henüz kaydolmadıysanız haftalık e-posta bültenimize de dahil olmanızı tavsiye ediyoruz. Artan sayfa sayımız ve içeriğimizle ilgili görüşlerinizi her zaman olduğu gibi bekliyoruz. TechInside ekibi

Mobil reklamcılık 200 milyar dolara ulaşacak

0
emarketer_186756Kullanıcıların tercihlerine bağlı olarak reklamcılık sektörü de dönüşüyor. Son yıllardaki araştırma ve gelecek öngörülerine bakıldığında, artan mobil cihaz kullanımının bu alandaki reklamları da güçlendirdiği görülüyor. eMarketer tarafından yapılan bir araştırmaya göre 2013’te 19, 2014’te ise 42 milyar dolar olan mobil reklamcılık pazarının 2016 sonunda 100 milyar dolar barajını aşması bekleniyor. İçinde bulunduğumuz yılı 68 milyar dolarla kapatması beklenen bu alandaki en uzak öngörüler 2019’u gösteriyor. Pazar 200 milyar dolara doğru Araştırma, 2016 sonrasında azalan artış oranlarıyla da olsa pazarın yüksek rakamlara ulaşacağını gösteriyor. 2017 için 133 milyar dolarlık bir büyüklük öngörülürken, 2018’de 166, 2019’da ise 200 milyar dolar sınırına ulaşması bekleniyor. eMarketer’in açıklamasındaki alt kırılımlara bakıldığında ise, mobil internet reklamcılığındaki harcamaların toplam medya harcamaları içindeki payını yükselteceği göze çarpıyor. Yine yıl bazında baktığımızda 2013’te yüzde 3.7’lik bir pay söz konusu iken, 2015 sonunda yüzde 11.9’la çift hanelere çıkması, 2019 sonunda ise yüzde 26.8’e ulaşacağı tahmin ediliyor. Yine mobil internet reklamlarının dijital reklam dünyası içindeki payının ise yüzde 70’e ulaşması bekleniyor. Kullanıcıların artan mobil cihaz kullanımının bir yansıması olan bu oran 2014’te yüzde 30’un hemen altında bulunuyordu. Ülke bazında ABD ve Çin önde Araştırmanın ülke bazındaki durumuna bakıldığında ise ABD ve Çin’in hem bugün hem de 2018 tahminlerinde açık ara önde olduğu görülüyor. ABD ve Çin için 2015 sonu mobil internet reklamcılığı harcaması tahminler, 28,4 ve 13,9 milyar dolar olarak görünürken, 2018’de 57,5 v 40,6 milyar dolarla yine bu iki ülkenin sıralamadaki yerini koruyacağı görülüyor. Listenin üçüncü sırasında yer alan İngiltere’nin ise ancak 2018 sonunda 10 milyar doları aşması bekleniyor. 22 ülkenin yer aldığı listede Türkiye için veri bulunmuyor.

Türk Telekom sponsorluğundaki Uzay Maratonu tamamlandı

0
NASA Space Apps Challenge (3)NASA’nın uluslararası projesi ‘Space Apps Challenge’, Türk Telekom Grubu ana sponsorluğunda ve TAG-TekArabaGidelim organizatörlüğüyle, İTÜ Maslak Kampüsü’ndeki Türk Telekom Binası Arı 4’te gerçekleştirildi. İstanbul’da ikinci kez yapılan ve bu yıl 60 ülke ve 130 şehirde aynı anda başlayan etkinlik büyük ilgi gördü. Bu yıl 120 kişilik rekor katılımla gerçekleştirilen etkinlikte birbirinden yaratıcı projeler mücadele etti. Türk Telekom Grubu sponsorluğunda yapılan etkinlikte toplam 14 proje sunuldu. Teknoloji uygulamaları geliştirerek, yaşanan zorlukların aşılması, uzay teknolojilerinde ilerlemenin sağlanması ve insanlığın gelişmesi için birlikte çalışmayı teşvik etmek amacıyla düzenlenen yarışma kapsamında Türkiye ayağını kazanan üç takım, NASA’nın küresel etkinliğinde Türkiye’yi temsil etme hakkı kazandı. 48 saatlik maratonun sonucunda katılımcılar, hazırladıkları projeler ile Türkiye’nin değerli akademisyen, girişimci, yönetici ve bilim insanlarından oluşan bir jüriye sunum yaptı. Türk Telekom Grubu Strateji ve İş Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı Hakan Dursun, Türk Telekom İş Planlama Genel Müdür Yardımcısı Fırat Yaman Er, Vivense kurucusu ve CEO’su Kemal Erol, Özyeğin Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden Doç. Enis Kayış ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Doç. Mehmet Güray Güler’den oluşan jüri oylaması sonucu; “Best Use of Hardware” kategorisinde Samsun’dan katılan ASE takımı, Hexadron adlı projeleri ile; “Best Mission Concept” kategorisinde ise İTÜ’nün Fuego takımı “Beeg Idea” adlı projeleri ile dereceye girdi. Etkinliğe katılanlar arasında yapılan oylamada birinciliği jürinin de favorisi olan Kabataş Erkek Lisesi takımı Cryptex’in “Cristopher” isimli projesi aldı. Seçilen üç proje, NASA’nın küresel değerlendirmesine katılarak, diğer şehirlerin kazananlarıyla mücadele etme şansı bulacak. Ayrıca, projesi küresel değerlendirmeye gitmeye hak kazanan 3 takımın temsilcileri Türk Telekom’un davetlisi olarak Silikon Vadisi’ni ziyaret edecek. İTÜ takımı ise global değerlendirmede dereceye girmeyi başarırsa TAG-Tek Araba Gidelim’in İTÜ özel ödülü olan 10 bin TL kazanacak.

Intel kablosuz bir dünyanın kapılarını aralıyor

0
Intel, tüm dünyada büyük ses getiren, 14 nanometre teknolojisiyle üretilen 5. nesil işlemcilerinin Türkiye lansmanını gerçekleştirdi. Kablo kelimesini hayatımızdan silmeyi vaat eden yeni 5. Nesil Intel Core işlemciler, kablosuz şarjı mümkün kılmasının yanında kablosuz görüntü aktarım teknolojisini de kullanıcıların hizmetine sunuyor. Bu işlemcilere sahip cihazlar, herhangi bir kabloya ihtiyaç duymadan bağlantı kurabiliyor ve görüntü paylaşabiliyor. Etkinlikte bir röportaj gerçekleştirdiğimiz Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın, yeni işlemcilerle kişilerin ve kurumların daha önce yaşadığı pek çok kaygıyı gidereceklerine dikkat çekti. Yeni işlemcilerin 14 nanometre teknolojisiyle üretilmesi sayesinde artık çok daha ince, hafif ve hızlı ürünler geliştirilebileceğine dikkat çeken Aydın, burada ön plana çıkacak ürünler arasında 2’si 1 arada cihazları işaret etti. İki kat pil ömrü ve performans Yeni işlemcilerin, son kullanıcılar için daha yüksek hız ve çok sayıda kablo gereksinimini ortadan kaldırması gibi yenilikler getirdiğini ifade eden Aydın, önceki nesle oranla 2,5 kata varan oranda daha fazla pil ömrünün kullanımda büyük kolaylık sağlayacağını da belirtti. Aydın, kurumlar için 5.nesille birlikte gelen bir başka yeniliği ise kablosuz görüntü aktarımı olarak tanımladı. Kablosuz monitör ve docking istasyonlarını görmeye başlayacağımızı ifade eden Aydın, bunun önemli bir kolaylık olduğunun altını çizdi. Kurumlar için yeni güvenlik standartları Aydın, kablosuz yaşamın getirdiği özgürlüğün teminatı için yüksek güvenlik katmanları geliştirildiğini de sözlerine ekledi. Özellikle kurumsal kullanımda bu ihtiyacın karşılanması noktasında, 5. nesil Intel Core işlemcilerin Intel vPro teknolojisiyle birlikte yüksek güvenlik standartları sunduğunu kaydetti. Bu yeniliklerin, gelişmiş şifreleme standartlarıyla zararlı yazılımların ulaşamayacağı bir dilde iletişim kurduğuna vurgu yapan Aydın, 5. Nesil Intel Core işlemcilerin, her türlü kablosuz bağlantı noktasında, basit, güvenli ve aracısız bir bağlantı kurmanın en kolay yolunu sunduğunu ifade etti.

Frankfurt One hazır İstanbul One yolda

0
Zenium Technology Partners, bugüne kadar alışageldiğimiz bildiğimiz veri merkezi şirketlerinden ayrışan bir özelliğe sahip. Zenium’un hizmet alanı, ingilizcede “Technical real estate” olarak adlandırılıyor. Şirket müşterilerine veri merkezi için donanım ve yazılım haricinde, veri merkezini kuracakları teknik altyapı ve yeterliliğe sahip, her türlü ihtiyacı düşünülüp planlanmış toptan “veri merkezi alanı”sunuyor. Yani yaptıklarını veri merkezi emlak işi olarak düşünebilirsiniz. 500 metrekare üzeri alana ihtiyaç duyan banka, telekom operatörü gibi büyük ölçekli müşterilere doğrudan hizmet verebildikleri gibi, kendi müşterilerine veri merkezi hizmeti sunan sistem entegratörler de Zenium’un müşteri portföyünde yer alabiliyor. Zenium, önümüzdeki aylarda Türkiye’de İstanbul One adlı yeni veri merkezi binasını hizmete açmaya hazırlanıyor. İstanbul One’ın açılışı ile birlikte Türkiye yeni bir iş alanı ve pazarla tanışacak. 160 milyon dolar yatırımla inşa edilen veri merkezi aynı zamanda Türkiye’nin en büyük veri merkezi olacak. İstanbul One’ın ilk müşterisi KoçSistem oldu. İstanbul One’ın açılışı öncesi, Zenium’un ilk yatırımı olan Frankfurt One veri merkezinin açılışı 14 Nisan Salı günü gerçekleştirildi. Zenium Türkiye Ülke Müdürü Aslıhan Güreşcier’in görüşlerini Frankfurt’ta aldık.

BlaBlaCar iki ayda iki şirket birden satın aldı

0
BlaBlaCarBlaBlaCar, bugün dünyanın ikinci en büyük şehirler arası ulaşım ağı olan carpooling.com’u satın aldığını açıkladı. Carpooling.com da, Mart ayında satın alınan Macaristan merkezli Autohop gibi şirketin bünyesine katılarak, Amsterdam’dan Zagreb’e tüm Avrupa’da entegrebir yolculuk paylaşım ağı yaratılmasına katkı sağlayacak. Aynı zamanda bu satınalmayla beraber, BlaBlaCar dünyanın en büyük paylaşım ekonomisi platformlarından biri haline gelmiş oldu. 2001 yılında kurulan, Daimler’in desteklediği ve Earlybird’ün yatırım yaptığı carpooling.com, Almanya’nın en eski şehirler arası ulaşım servisi (Almanya’da bilinen adıyla mitfahrgelegenheit.de) ve 14 yıl içinde Almanya’da yolculuk paylaşımını şekillendirerek en saygı duyulan servislerden biri haline geldi. Carpooling.com’un satın alınması, BlaBlaCar’ın Avrupa’nın en fazla nüfusa sahip ülkesi Almanya’daki topluluğunu genişletmesini sağlayacak. Carpooling.com’un Münih’teki ekibi BlaBlaCar’ın 11. ofisi olacak ve BlaBlaCar’ın önceden varolan Hamburg ofisiyle beraber çalışacak. Eylül 2014’te Türkiye’de faaliyete başlayan BlaBlaCar, kurulduğu ülke olan Fransa’yla birlikte 18 ülkede 20 milyon üyeye hizmet veriyor.

Siber suçluları bulmak zorlaşıyor

0
bigstock-Hacker-Typing-On-A-Laptop-44548564Websense tarafından hazırlanan rapor, saldırganların, teknik uzmanlar ve uzmanlıklar yerine yüksek teknolojiye sahip araçlar kullanarak kapasitelerini nasıl güçlendirdiklerini gösteriyor. Birbirine bağlı gizli yönlendirme, eski kodların yeniden kullanılması ve diğer birçok teknik, bu saldırganların gizli kalmasına olanak sağlarken; tehdidin saptanma sürecini  zaman alan, zor ve tamamıyla güvenilmez bir hale getiriyor. Daha yeni ve daha güvenli olanlar yerine eski standartların geniş çaplı kullanımı, sistemlerin savunmasız ve tehditlere açık hale gelmesine sebep oluyor. Tehditler, Bash, OpenSSL ve SSLv3’ün kod tabanını da içeren bir ağ sistemine kadar ulaşarak  genişliyor ve hassas verilere ele geçerebilecek bir altyapıya sahip olunuyor. Websense uzmanlarına göre bugünkü tehditlerle başa çıkabilmek için göz önünde bulundurulması gereken etkenleri; “Güvenlik yazılımlarının loglarının Kill Chain etrafında analiz edilmesi , birbiriyle entegre çözümler kullanılması , güvenlik bilincini yukarıya çekebilecek araçlar kullanılması, SSL inspection ile SSL tabanlı atakların analiz edilmesi ve kurum dışı güvenlik stratejilerinin; geleneksel yöntemler yerine daha akıllı ve web tehditlerini durdurabilecek şekilde yeniden şekillendirilmesi”  olarak sıralıyor. Websense Security Labs 2015 Tehdit Raporu, eyleme geçirilebilir bilgi sağlama  ve güvenlik personeline ağ savunma stratejilerini oluşturma konusunda rehberlik etmenin yanı sıra, davranışsal ve teknik temelli 8 ana saldırı trendini de gözler önüne seriyor. Bu bulgulardan öne çıkan 4’ü ise şu şekilde sıralanıyor: 1 – Sibersuç işlemek kolaylaştı: İçinde bulduğumuz MaaS (Malware-as-a-Service) çağında, başlangıç seviyesindeki saldırganlar bile, kiralık exploit kit’ler ve MaaS; satın alınabilir diğer yöntemler ve gelişmiş, çok aşamalı atağın bir kısmını taşeron olarak alma yolu ile, başarılı bir veri hırsızlığı saldırısı üretip kullanabiliyor. Yüksek teknolojiye sahip araçlara erişimin daha kolay olmasının yanı sıra, malware üreticileri yeni teknolojileri eskileri ile birleştirerek hayli etkili tekniklerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Websense uzmanları buna örnek olarak; “Kaynak kodu ve exploit tek ve gelişmiş olabilir, ancak saldırılarda kullanılan altyapıların çoğu geri dönüştürülür ve kötü amaçlarla tekrar kullanılır.” yorumunu yapıyor. 2014 yılında, zararlı dosyaların yüzde 99.3’ü, daha önce bir veya daha fazla malware tarafından kullanılmış bir Command and Control URL’sinden faydalanıyor. Ayrıca malware üreticilerinin yüzde 98.2 si, diğer 5 çeşit malware’de de bulunan C%C leri kullanıyor. 2 – Yeni bir şey mi dejavu mu?: Saldırganlar, makro gibi eski taktikleri yeni teknikler ile istenmeyen e-postalarda bir araya getiriyor. Eski tehditler, e-posta ve web kanallarıyla yayılan yeni tehditlerin içine geri dönüştürülüp katılıyor ve böylece, en güçlü savunma yöntemlerine karşı bile meydan okuyabiliyor. 10 yıl öncesinin en önde gelen saldırı aracı olan e-posta, siber saldırılar konusunda günümüzde daha baskın bir rol oynayan web’e rağmen halen çok güçlü bir saldırıcı aracı olma niteliğini koruyor. 2014 yılında,Websense tarafından taranan iletilerin yüzde 84’ünün kötü amaçlı olduğu anlaşılmış. Bu rakam, bir önceki yıla oranla yüzde 25’lik bir artış anlamına geliyor.Websense aynı zamanda, kötü amaçlı e-postaların yüzde 28’ini bir antivirüs programı uyarı vermeden önce teşhis ettiğini belirtiyor. Websense Security Labs,  2014 yılının sadece son 1 ayında bile makro atak içeren  3 milyondan fazla e-posta tespit etmiş durumda. Dijital Darvinizm – Gelişen tehditler karşısında hayatta kalma: Tehdit üreticileri, ürettikleri tehditlerin sayısından ziyade niteliği ile ilgileniyor. Websense Security Labs, 2014 yılında 3.96 milyar güvenlik tehdidini tespit etmiş durumda; bu sayı 2013 yılına oranla yüzde 5.1 daha düşük. Yine de, çok büyük miktarda güvenlik yatırımları yapan önemli kuruluşların maruz kaldığı sayısız veri sızıntısı, geçen yılın tehditlerinin ne kadar etkili olduğunun bir ispatı olarak tanımlanıyor. Saldırganların, görünürlüklerini azaltmak için saldırı metodlarını yeniden yapılandırdığı da raporda dikkat çeken bir konu. Bunu, Kill Chain’in aşamalarını takip ederken daha az doğrusal hareket ederek sağlayabiliyorlar. Websense uzmanları bu yöntemi uygulayan saldırganların tespit edilmesinin zor olduğunu belirtirken, nedenini ise “çünkü aşamaları atlarlar, tekrar ederler ya da aşamalara kısmen dahil olurlar. Böylelikle daha az görünür olurlar.” sözleriyle açıklıyor. Tanımlama tuzağından kaçının: Hacker’ların bilgiyi kafesleyebildikleri, ‘logging and tracking’i atlatabildikleri veya gizliliklerini koruyabildikleri durumlarda tanımlama yapmak zorlaşıyor. Aynı ikinci dereceden kanıtın çok kez analiz edilmesi, çok farklı sonuçların elde edilmesiyle sonuçlanıyor. Bir atağı onarım aşamasında takip etmek için yeterli zaman ayırılması gerekiyor. Rapordaki diğer başlıklar BT’nin IQ’sunu yükseltme: Kaynak kullanımları ve teknolojilerin benimsenmesi konusunda yeni yaklaşımlar edinilmezse,  2017 yılına gelindiğinde güvenlik personelinde  2 milyonluk bir açık olması bekleniyor. Böyle bir durumda, kurumların rakipleri tarafından alt edilmesi kaçınılmaz olabilir. İç tehditleri anlama: Çalışanlar tarafından kazara veya kasıtlı olarak gerçekleştirilmiş eylemlerin, iç tehdit olarak veri güvenliği konusundaki risk faktörlerinden biri olmaya devam edeceği görülüyor. Hassas altyapı: 2014 yılında, tehdit unsurlarının ağ altyapısına dek yayıldığı tespit edilmiş durumda. Çünkü gizli kalmış zayıfsızlıklar, Bash, OpenSSL, SSLv3 ve yıllardır kullanılan diğer popüler kod temellerinde ortaya çıkıyor. Nesnelerin interneti – tehdit çoğaltıcı: Nesnelerin internetinin, 2020 yılına gelindiğinde, 20 ila 50 milyar arası cihaz aracılığıyla saldırı  fırsatlarını arttıracağı öngörülüyor. Nesnelerin interneti, eskiden aklımıza bile gelmeyecek bağlantı ve aplikasyonlar sunuyor. Burada, yayılma kolaylığı ve keşfetme arzusu, güvenlikle ilgili endişelere üstün geliyor. Websense Security Labs 2015 Tehdit Raporu verileri, ThreatSeeker Intelligence Cloud kullanılarak, tüm dünyadan gelen, günde 5 milyara kadar girdinin alınmasıyla elde edilmiş ve işlenmiştir. Uzman yorumları, Avrupa, Orta Doğu, Asya ve Kuzey Amerika’da bulunan araştırmacı ve mühendislerin Kill Chain üzerinde gerçekleşen saldırı aktivitelerini incelemesi sonucu ve anketler sonucu, Websense Security Labs tarafından hazırlanmıştır.

Sensormatic, Office 365 ile etkin iletişim sağladı

1
Sensormatic CIO'su Asım Akın
Sensormatic CIO’su Asım Akın
Müşteri iletişiminde ve kurum içi iletişimde ideal teknoloji çözümünü arayan Sensormatic, Office 365 ile tüm yazışma ve paylaşım süreçlerinde hız ve kontrol sağladı. Mail sunucusunun işletiminde yaşanan zorlukların iletişimde kesinti yaratmasından rahatsız olan Sensormatic’te Office 365 platformu ile posta hizmeti, posta arşivleme, güncel Office lisanslama, SharePoint Intranet, Lync anlık mesajlaşma, Yammer sosyal medya platformlarına kavuşuldu. Bu geçiş ile sürekli eskiyen yazılım lisanslarına yatırım yapmak yerine işletme maliyeti ile kullandıkça ödeme yapılan bir modele geçildi. Elektronik güvenlik sistemleri uzmanı Sensormatic’in CIO’su Asım Akın, “Kendi alanımızda sergilediğimiz teknolojik üstünlüğü bünyemizde kullandığımız bilişim teknolojilerinde de yakalamak zorunda olduğumuzun bilincindeydik.” diyerek Office 365 ve uygulamalarıyla iş akışı ve süreçleri üzerindeki kontrollerinin güçlendiğine dikkat çekti. Sensormatic’le gerçekleştirilen çalışma hakkında bilgi veren Microsoft Türkiye Office Pazarlama Grup Müdürü Çiğdem Kayalı, Office 365 ile e-postalarda kota kavramının tarihe karıştığını belirterek “Office 365 geçişi sonrası kullanıcıların posta kutusu kapasiteleri 50 kat artmış oldu. Ayrıca her kullanıcıya sınırsız e-posta arşiv özelliği kazandırıldı. Legitimate Hold özelliği sayesinde kullanıcılar maillerini silseler bile bulut üzerinden söz konusu kayıpları geri dönüştürebiliyorlar” dedi. Sınırsız e-posta arşivi Sensormatic’in Office 365 platformunda çalışan OneNote ile toplantı performansını artırdığına, SharePoint ile kurumsal hafıza oluşması sağlandığına ve uzaktan eğitimler için Lync kullanıldığına dikkat çeken Asım Akın ise, “Anlık mesajlaşma özellikle yaygın yapıda çalışan proje ekiplerinde verimliliği son derece artırıyor. Lync ile birlikte anlık mesajlaşma, uzak masaüstü bağlantısı, çevrimiçi toplantı yapma, video konferans gibi birçok güçlü iletişim aracına sahip olundu. En çok kullanılan özelliklerden bir tanesi saha çalışanlarının, müşteriler ve iş başvurusu yapan adaylar ile çevrimiçi video konferans toplantıları oldu. Bu toplantıları kayıt altına alabilme özelliği sayesinde uzaktan eğitimler için de Lync kullanılmaya başlandı” diye konuştu. Akın, genç nüfuslu bir şirket olan Sensormatic’te kurumsal sosyal medya platformunun da çalışanların oldukça ilgisini çektiğini belirtti. Şirket içi eğlence faaliyetlerinin yanında, çalışılan projelere ait Yammer grupları oluşturuldu. Sahadaki ve ofisteki çalışanların aynı platformda görüş paylaşabilmesi şirket çalışanları arasında verimliliği artırdı. Ofis çalışanları sahadaki ekip arkadaşlarının paylaşımları ile sahada neler olduğunu görebilir hale geldi. Özellikle mobil cihazlarda sosyal medya paylaşımı yapılabilmesi her çalışanın kendini ifade etmesini sağladı. Beş farklı cihazda Office kullanılabiliyor Office 365 geçişi ile birlikte tüm kullanıcıların en güncel Office versiyonları ile uyumlu şekilde çalışması sağlandı. Aynı kapsamda Office 365’in kullanıcıların 5 farklı cihazında Office lisansı kullanmasına olanak tanıması, çalışanların kişisel ve mobil cihazlarında da en güncel versiyonu lisanslı şekilde kullanabilmelerini sağladı. System Center ile güçlü BT yönetimi sağlandı Öte yandan hızlı artan BT envanteri ve kullanıcı sayısı Sensormatic’te sistem yönetiminin de iyileştirilmesini gerektirdi Microsoft System Center ile birlikte tüm envanter çevrimiçi olarak yönetilebilir hale geldi. Sistemi sürekli bütüncül bir yaklaşım ile takip eden bu uygulama ile duran sunucu servisleri, yer kalmayan bilgisayarlar, arızalanan diskler, hatalı giriş yapan kullanıcılar anında gözlemlenip sistemlerin sürekliliği sağlanmış oldu.

Nokia, Alcatel-Lucent’ı satın aldı

0
NokiaKüllerinden doğmayı başaran Anka kuşu gerçekten var mı bilemeyiz ama Nokia hakkında en çok yapılan benzetmeler bir Anka kuşu misali yeniden büyümeye geçmesiydi. Son zamanlarda belirli alanlara odaklanarak yoluna devam eden Nokia, hatırlanacağı üzere mobil cihaz bölümünü Microsoft’a satmış ve bu alandan çekilerek işin altyapı kısmına odaklanmıştı. Bugün yapılan duyuru ise Nokia’nın yeniden en güçlü oyunculardan biri olacağını gösteriyor. Alcatel-Lucent’ı tam 15.6 milyar avroya (16.6 milyar dolar) satın alan şirket, bu alımda kendi hisselerini kullandı. Bu da, Alcatel-Lucent hisse sahiplerinin Nokia’nın yüzde 33.5’ine sahip olduğu anlamına geliyor. Konuya dair söylentiler Alcatel-Lucent’ın bir bölümünü alacağı yönündeydi. Ancak gelinen noktada şirketin tamamı Nokia bünyesine geçmiş oldu. B durum, şirketin pazardaki diğer önemli oyuncular arasında gösterilen Ericsson ve Huawei’ye karşı elini güçlendirecek. Bir alım bir satım Nokia, Alcatel-Lucent alımından kısa bir süre önce Here isimli harita servisini satmayı düşündüğünü de açıklamıştı. Alcatel-Lucent’ın tamamının satın alınması, Here için bir alıcı mı çıktı sorusunu akıllara getiriyor.

Sigortam.net’te CEO değişikliği

0
Sigortam.net CEO'su Tahsin Gürdoğan
Sigortam.net CEO’su Tahsin Gürdoğan
2001 yılında Türkiye’de online ve telefon üzerinden sigorta satış ve karşılaştırma hizmeti sunmaya başlayan ve 2 milyondan fazla müşteriye hizmet vermiş olan Sigortam.net’in yeni İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su sektörel deneyimleri ile Tahsin Gürdoğan oldu. Gürdoğan, 1996 yılından başlayarak elde ettiği 20 yıla yakın iş tecrübesini  yatırım bankacılığı, fon yönetimi ve uluslararası sermaye piyasaları alanıyla, sigorta sektörünün elementer, hayat ve bireysel emeklilik  branşlarında oluşturdu. İş hayatına Vakıfbank Yatırım Bankacılığı Başkanlığı bölümü, Uluslararası Sermaye Piyasaları ve Yatırım Fonları Yönetimi’nde başlayan Gürdoğan, Avivasa (Ak Emeklilik dönemi) şirketinde pazarlama ve emeklilik fonları ürün yönetiminin ardından, HSBC Bank’da elementer sigorta ürünleri ve bireysel emeklilik fonlarını banka dağıtım kanalları için projelendirerek pazarlama faaliyetlerinin yönetiminde yer aldı. BNP Paribas Cardif Sigorta ve Hayat şirketlerinin Satış, Pazarlama ve İş Geliştirme faaliyetlerinden sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevlerini üstlendikten sonra Groupama Sigorta ve Groupama Emeklilik Şirketleri’nin Pazarlama, İş Geliştirme, Bankassurans, Alternatif Kanallar ve Kurumsal İletişim’inden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak iş hayatına devam etti. AIG Sigorta Şirketi’nin Global Brokerlar, Büyük Müşteriler ile onlara bağlı “Captive Acente” yönetiminin yanı sıra AIG çatısı altında Türkiye’nin de içinde bulunduğu Doğu Avrupa bölgesindeki on ülkenin çok uluslu şirket programlarının “Client Engagement” kapsamında bölge sorumluluğunu üstlendi. Tahsin Gürdoğan üniversite eğitimini Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde BS derecesi alarak tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden yüksek lisans derecesi ile mezun olan Gürdoğan, ODTÜ’de istatistik ve yöneylem bilimi üzerine de eğitim aldı. Ayrıca başta Londra ve Paris olmak üzere pazarlama, satış ve iş ortaklıkları üzerine birçok kurumsal eğitim programına katıldı. Çeşitli sivil toplum örgütlerinde görev alan Gürdoğan geçmişte  Türkiye Genç İşadamları Derneği’nde Yönetim Kurulu Üyeliği, Sicil Disiplin Kurulu Başkanlığı ve Saymanlık gibi farklı görevleri de üstlenmiştir. Evli olan Gürdoğan, ikiz çocuk babasıdır.

Apple Dünya Geliştiriciler Konferansı artık herkese açık

0
Apple_WWDC2015Apple bugün 26. yıllık Dünya Geliştiriciler Konferansı’nın (WWDC) 8 – 12 Haziran tarihleri arasında San Fransisco’da Moscone West Merkezi’nde yapılacağını ve bu sene geliştiriciler için hiç olmadığı kadar çok oturum yayınlanacağını duyurdu. Apple’ın ünlü geliştirici topluluğu, yenilikçi uygulamalarını oluşturmayı sürdürmelerine yardım eden iOS ve OS X’in geleceği hakkında bilgi almak için WWDC’de bir araya gelecek. WWDC Konferansı, geliştiricilerin işlerine yeni teknolojileri entegre etmesine ve uygulamalarını daha da geliştirmesine yardımcı olacak 100’ün üzerinde teknik oturuma, 1000’in üzerinde Apple mühendisine ve uygulamalı laboratuvarların yanı sıra geçen yılın en iyi yeni uygulamalarının vitrine çıktığı Apple Tasarım Ödülleri’ne ev sahipliği yapacak. Geliştiriciler 17 Nisan Cuma günü Pasifik Yaz Saati ile 10:00’a kadar WWDC web sitesinden bilet başvurularını yapabilecek. Biletler rastgele seçme işlemiyle katılanlara dağıtılacak ve geliştiriciler en geç 20 Nisan Pazartesi günü Pasifik Yaz Saati ile 17:00’ye  kadar başvurularının durumu hakkında bilgi alacak. Dünyanın her yerindeki öğrencilere ve katılan STEM kuruluşlarının üyelerine ücretsiz bir bilet kazanma fırsatı vermek içinse 350’ye kadar WWDC Bursu dağıtılacak.