İşletmeler için Karma Bulut yeniden tanımlanıyor

0
EMC; EMC ve VMware’in donanım, yazılım ve hizmetlerini entegre eden ve özel bulut ile açık bulutun en üstün özelliklerini bir araya getiren EMC Kurumsal Karma Bulut Çözümü’nü tanıttı. Türkiye Genel Müdürü Önder Sönmez’in ev sahipliğindeki basın toplantısında yeni çözümün tanıtımının yanı sıra, 27 Kasım’da, Ankara’da düzenlenecek EMC Forum kapsamında gerçekleştirilen araştırmaya ilişkin dikkat çekici bulgular paylaşıldı. EMC Kurumsal Karma Bulut Çözümü, BT’yi hizmet olarak 28 gün gibi kısa bir sürede kurulmuş şekilde sunuyor. Yeni çözüm sayesinde işletmeler artık açık bulut hizmetlerinin hızı ve çevikliği ile özel bulut altyapısının kontrol ve güvenlik özellikleri arasında seçim yapmak zorunda kalmayacak. BT kuruluşları modern ve hızla değişmekte olan iş ortamının zorlayıcı şartlarına ayak uydurmak için rekabet etmek durumunda. Bu nedenle hem güvenilir, kontrol altında ve sağlam olduğu için özel buluttan; hem de basit, düşük maliyetli ve esnek olduğu için de açık buluttan yararlanmak zorundalar. EMC Kurumsal Karma Bulut Çözümü işletmelerin sistemlerine hem açık, hem de özel bulutun en üstün özelliklerini bir arada içeren bir karma bulut konuşlandırmasına olanak sağlıyor. EMC Türkiye Genel Müdürü Önder Sönmez, Türkiye pazarına sunulan yeni Kurumsal Karma Bulut Çözümü’nü şu sözlerle değerlendirdi: “İşletmeler karma bulut çözümlerini hızlı bir şekilde sistemlerine konuşlandırmak için birçok kez seçeneklerinden ödün vermek zorunda kalıyor. Zira, hızlı ve basit şekilde olan kurulumlar birçok koşulu da beraberinde getiriyor.” Türkiye’deki şirketlerin özel ve açık bulut özelliklerinin birleşimine çok sıcak baktığına değinen Sönmez; “EMC Forum kapsamında gerçekleştirmekte olduğumuz araştırma sonuçlarına göre; şirketlerin yüzde 62’si özel ve açık bulut hizmetlerinin, çeviklik ve güvenlik alanlarında kendilerini daha üst seviyeye taşıyacağını düşünüyor. EMC olarak, Kurumsal Karma Bulut Çözümü’müzde açık bulut hizmetlerinin hızı ve çevikliği ile özel bulut altyapısının kontrol ve güvenlik özelliklerini bir araya getirdik. Çözümümüzün hızlı bir şekilde sisteme kurulmasına ek olarak, müşterilerimize diledikleri seçenekleri sunmak için mühendislerimiz, tasarım sürecinde uzun zaman harcadı. Ancak, karma buluttan yararlanılan BT dönüşümü yalnızca teknolojiyi içermiyor; bu nedenle EMC müşterilerine ayrıca başarısı kanıtlanmış uzman hizmetler sunuyor. Bu sayede Türkiye’deki CIO’lar, BT’yi hizmet olarak alabilmeleri için ihtiyaç duydukları gereksinimlerini planlayabilecek ve BT, işletmeler için bir hizmet olarak sunulabilecek” dedi.

Gelecek Maker’larla güzel olacak

0
İstanbul dolayısıyla da Türkiye ilk kez bir Mini Maker Faire etkinliğine sahne oldu. “Maker Faire” maker’ların şöleni, kutlaması, panayırı anlamına geliyor. Bol bol eğlence, acayip icatlar, işe yarayan ve hiç bir işe yaramayan acayip makineler, programlar, gösteriler iki gün boyunca İstanbullularla buluştu. Turkcell ev sahipliğinde Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Mini Maker Faire etkinlik alanı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu, Turkcell CEO’su Süreyya Ciliv, Turkcell Genel Müdür Yardımcıları Selen Kocabaş, Tuğrul Çora ve Yiğit Kulabaş, Turkcell Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Akça başta olmak üzere Turkcell Üst Yönetimi’ni de ağırladı. Mini Maker Fare etkinliğine reklam dünyasının önemli ismi Levent Erden ve Young Guru Academy Kurucusu Sinan Yaman da yakın ilgi gösterdi ve maker’larla projeleri üzerine sohbet ettiler. İzmir Fen Lisesi, Alman Lisesi, Bilkent Üniversitesi gibi Türkiye’nin dört bir yanından lise ve üniversite öğrencilerinin, sektör liderlerinin yoğun ilgi gösterdiği organizasyonda, ALKEV, Şişli Terakki Lisesi, Cumhuriyet Koleji, Bahçeşehir Fen ve Teknoloji Koleji gibi pek çok okul projelerini sergileme imkânı buldu. 111 ilginç proje-icat kamuoyuyla paylaşıldığı etkinlikte 150’den fazla maker, yani üretken ve yaratıcı insan çalışmalarını sergiledi. Aynı zamanda iki gün boyunca gerçekleştirilen ‘Maker ve Eğitim’, ‘Maker ve Hukuk’, ‘Maker ve Siyaset ve Toplum’ konulu panellerde, konuyla ilgili birbirinden değerli konuşmacılar, deneyimlerini ve görüşlerini paylaştı.

Snapchat’in para transfer atağı

1
Snapchat popüler mesajlaşma uygulamasına yeni bir özelliğin geleceğini açıkladı: Arkadaşlara para gönderebilme yeteneği. ‘Snapcash’, ödeme şirketi Square ile yaptığı ortaklık sayesinde insanlara banka kartı bilgilerini girme ve buradan direkt olarak arkadaşlarının banka hesaplarına gitmek üzere güvenli bir şekilde para transferi yapabilme seçeneği sunacak.
TechInside Analizi:  Dijital dünyada popüler olan uygulamalara sahip her şirketin gündeminde, bir şekilde, para transferlerine ve ödemelere aracı olmak yatıyor. Bu iş çok cazip zira milyonlarca kullanıcıyı kuruşlar ile çarptığınızda yıllık milyarlarca liralık ek gelir elde etmek gayet olası. Esas soru şu; komik veya mahrem! fotoğraf göndermek için tasarlanmış bir uygulamadan para göndermek kullanıcılar için ne kadar güvenli olabilir? Bu sorunun cevabını görmek için biraz bekleyeceğiz. Ancak gözden kaçırılmaması gereken şu ki işletmeler ve girişimciler için bireysel finans çözümleri çok büyük bir potansiyel sunacak.
Arkadaştan arkadaşa ödemeler ile Snapchat; PayPal ve Venmo’nun sahibi olan eBay’in, Gmail’e bu yılın başında ödeme özelliği getiren Google’ın ve yakın zamanda benzer bir özelliği sunma potansiyeli olan Facebook’un da dahil olduğu kalabalık bir alana giriyor. Snapchat’in mobil ödeme alanına girişi özellikle ilgi çekici. Geçtiğimiz sene CEO’su Evan Spiegel Facebook tarafından önerilen 3 milyar dolarlık teklifi reddettiğinde bazı kişiler uygulamanın sadece kaybolan özçekimleri göndermenin eğlenceli bir yolu olduğunu ve önemli gelir fırsatlarından yoksun olduğunu tahmin ediyorlardı. Şirket ise daha bu sene içinde reklam stratejisini açıkladı ve ilk reklamını Ekim ayında yayınladı. snapchat Snapchat’in açıklaması baz alındığında iki şirket arasında nasıl bir anlaşma olduğu belirli değil zira kullanıcılar servis için ücretlendirilecek gibi gözükmüyor. Snapcash muhtemelen Square’in bir sene önce çıkan kendi para gönderme servisi Square Cash’in üzerine inşa edildi. Square normalde kendi Square Register platformundan ödeme kabul eden şirket sahiplerinden ödeme başına yüzde 2,75 komisyon alıyor. Bir şirket kasasından ziyade dijital cüzdana daha çok benzeyen Square Cash’in kullanımı ise ücretsiz. Square ve Snapchat ek olarak kullanıcıların finansal bilgilerinin mahremiyeti konusunda bazı soruların da üstesinden gelmek zorunda. Snapchat yakın zamanda Snapchat tarafından desteklenmeyen bir üçüncü parti uygulama tarafından ve kullanıcı fotoğraflarının ele geçirildiği bir hack saldırısından etkilendi ve bazı kullanıcılar hala şirkete kişisel bilgi vermek konusunda tedbirli davranıyor. Fakat Snapchat yaptığı açıklamasında “Square bu alanda çok fazla tecrübeye sahip ve takımlarımız Snapcash’in herkes için muhteşem bir deneyim olması için çok sıkı çalıştı.” dedi.

İşletmeler için Facebook servisi: Facebook@Work

0
Facebook uzun bir süredir dijital işinize bir süre ara vererek bebek fotoğraflarına, arkadaşlarınızın durum güncellemelerine veya Excel tablolarıyla dolu bilgisayar ekranlarından başka herhangi bir şeye bakmanıza imkan tanıyarak soluk almanıza yarayan bir mecraydı. Yakında işinizi de kendisine taşımak isteyecek. Şirket, konuyla alakalı ancak proje hakkında konuşma yetkisine sahip olmadıkları için anonim kalmak zorunda olan kaynakların bildirdiğine göre, özellikle işyerlerinde kullanım için tasarlanmış yeni bir ürünü test ediyor. Kaynakların bildirdiği üzere Facebook@Work adı verilen ürün kullanıcıların, grup sohbetleri ve çalışma arkadaşları ile belge paylaşımları sağlayarak, projeler üzerinde birlikte çalışmalarına imkan sağlayacak.
TechInside Analizi:  Sosyal ağların popüler hale gelmesi ile birlikte pek çok şirket kurumsal sosyal ağ çözümlerine odaklanmıştı. Microsoft bu çerçevede Yammer’ı satın almıştı. IBM ve SAP’nin benzer çözümleri bulunuyor. Şimdi Facebook’un bu alana kendisinin girmesi, kullanıcı tabanı göz önüne alındığında kurumsal sosyal ağ pazarındaki diğer oyuncular için büyük bir tehdit oluşturuyor. Özellikle Facebook’un bu çözümü, Facebook platformunun ana niteliği olan, uygulama geliştirme ve yayınlama altyapısı ile sunacağına kesin gözü ile bakabiliriz. Bu durumda Facebook@Work Salesforce ve benzeri CRM, Satış Yönetimi gibi çözümler için gerçekten korkmaları gereken bir rakibe dönüşebilir. Elbette bu gelişmeler bağımsız programcılar ve işletmeler için yeni bir uygulama platformuna sunacakları çözümler için yeni bir gelir kapısı da açabilir.
Geçtiğimiz Pazar günü The Financial Times tarafından duyurulan proje, yine aynı kaynaklara göre şu an birkaç farklı şirketin dahil olduğu test sürecinde olup önümüzdeki aylarda duyurulması bekleniyor. Facebook’un bu hizmet için para alıp almayacağı veya kullanım için bir yazılım indirmenin gerekli olup olmayacağı henüz bilinmiyor. Facebook’tan henüz resmi bir açıklama da gelmiş değil. hipchat-hero2 Şirketin bu hareketi henüz genç olan birlikte çalışma yazılımı pazarının geçtiğimiz aylardaki önemli ölçüde kızışmasının üzerine gelmiş durumda. Kurumsal seviyede birlikte çalışma üzerine heyecan verici bir girişim olan Slack yakın zamanda yazılım tabanlı servisini şirketlere taşımak amacıyla 120 milyon dolar risk sermayesi yatırımı aldı. İki diğer Silikon Vadisi girişimleri Hipchat ve Asana da aynı servisleri sunuyorlar. Tabii bilhassa Microsoft ve Google’ın her birinin büyük şirketler için önerdiği birlikte çalışma araç takımları da mevcut. Ancak Facebook’un bu çabası yeni değil. Konu hakkında bilgisi alınan kaynaklar şirketin yıllar önce proje üzerinde çalışmaya başladığını söylüyor. Şirket içinde önceliği sürekli değişen proje Facebook için her zaman en üst önceliğe sahip olmamış. Şu an Facebook@Work projesi Facebook’un Londra ofisindeki bir takım tarafından yürütülüyormuş. Yine de konuyla alakası olan kişiler Facebook ve bir diğer büyük şirket müşterilerini hedefleyen şirket olan Dropbox’un üst düzey yönetiminde bulunan kişilerin, yayınlanmasının üzerinden bir yıldan az bir süre geçtikten sonra 1 milyar dolarlık değere ulaşan Slack’i yakından takip ettiklerini söylüyorlar. Facebook yıllarca süren geliştirmelerden sonra nihayet ürünü açıklamaya hazır gibi gözükse de 1,3 milyar devamlı kullanıcısı bulunan dev sosyal ağın şirketleri bu ürünü kullanmaya ikna etmesi zor olacak. En zoru da bilgi işlem müdürlerinin ve güvenlik genel müdürlerinin bu tip bir yazılım veya servise geçişe onay vermesi olacak. Zira pek çok büyük şirket teorik olarak çalışanlarına iş yaptırabilmek için Facebook’a ofis içinde erişimi kısıtlıyor.

E-ticaret’in dijital reklamla dansı

0
Teknoloji kullanımını artırarak performansları büyük ölçüde iyileştiren dijital dönüşüm, birçok şirketin gündemini oluşturuyor. Üst düzey yöneticiler büyük veri, mobil erişim, sosyal medya ve çeşitli CRM araçları kullanarak müşterilerini daha iyi tanıma ve onlara daha kaliteli hizmet verme konusuna yoğun ilgi gösteriyor. Türkiye’nin en büyük perakende markalarının e-ticaret sitelerinde imzası bulunan Inveon, kullanıcıların internet alışverişinde hareket modellerini inceledi. Buna göre kullanıcı trafiğinin yüzde 30’unu Adwords kampanyaları getiriyor. Bu kampanyalar aracılığıyla sitelere girerek alışveriş yapan kullanıcılar toplam cironun yüzde 40’ını oluşturuyor. Dijital dönüşümün perakende sektöründe taşları yerinden oynatacağını kaydeden Inveon Yönetici Ortağı Moris Kastro, teknolojik dönüşümün çıkış noktalarından birinin müşteriyi daha iyi tanıma kanalları olacağını belirtti. Kastro, Google verilerine göre; CD/DVD satın alanların yüzde 86’sının, kişisel cihaz satın alanların yüzde 71’inin, spor malzemeleri satın alanların yüzde 35’inin öncesinde internetten araştırma yaptığına dikkat çekerek, “Doğru anahtar kelimelere yatırım yaparak ilgili reklam alanlarında etkinlik sağlamak ve reklam üzerinden e-ticaret sitesine erişecek müşterilere ulaşmak için doğru markalama kampanyaları yapmak çok önemli” diye konuştu. Kişilerin daha önceki alışverişlerine, demografik bilgilerine ve tercihlerine dayanarak kişiye özel kampanyalar sunabildiklerini ifade eden Kastro, artık perakende şirketlerinin doğru iş ortaklarıyla beraber geliştirdikleri yazılımlarla ve kullandıkları CRM araçlarıyla daha fazla etkileşim noktası yaratmaya çalıştıklarını belirtti. Kastro, sözlerini şöyle sürdürdü: “Müşteriyi odağına alan perakendeciler, müşteri sadakati sağlamanın en az kazanmak kadar zor olduğu bu sektörde onları tanıyarak rakiplerinden ayrışmak istiyor. Bu noktada doğru dijital kampanyalar, hem markaların doğru konumlanmasını hem de daha fazla müşteriye ulaşmalarını sağlayabiliyor.” Doğru müşteriye, doğru zamanda doğru kampanyayı sunabilmek için kullanıcıların gerek internet araştırmasında gerekse e-ticaret sitesine girdikten sonra satın alma döngüsü içinde nasıl hareket ettiklerini iyi analiz etmek gerektiğini belirten Moris Kastro, yaptıkları çalışmalar sonucunda ulaştıkları verileri şöyle sıralıyor.
  • Perakende e-ticaret sitelerinin aylık ciroları incelendiğinde yoğun dönemin Aralık ve Mart ayları olduğu görülüyor. Perakende e-ticaret sitelerinin yıllık satış cirolarının yüzde 20’si bu iki ay içinde gerçekleşiyor. Satışın en düşük olduğu ay ise yıllık cironun yüzde 5,4’üne sahip Ağustos ayı.
  • Online alışveriş için perakende e-ticaret sitelerinin ziyaret saatlerine bakıldığında en yoğun saatlerin ‘öğleden sonra’ ve gece olduğu görülüyor. Alışverişin en çok yapıldığı saatler 14:00 ve 22:00saatleri.
  • En çok online alışveriş yapılan gün Cuma.
  • Kullanıcıların en çok tercih ettikleri kampanyalara bakıldığında Türkiye’deki e-ticaret kullanıcılarının yüzde 55 oranında «bedava kargo» kampanyasını kullanıyor. Bedava kargo kampanyasını yüzde 17 ile «hediye kuponu», yüzde 14 ile belli bir miktar alışverişe indirim takip ediyor. Mağazalar ya da markalar arası kampanyalar çok fazla ilgi görmüyor.
  • Alışveriş severlerin e-ticaret sitelerinde geçirdikleri süreler incelendiğinde markanın kullanıcıyı satın almaya ikna etmek için 2 dakikadan az bir süresi olduğu görülüyor. İlk ziyaretinde satın alma gerçekleştiren kullanıcı sitede ortalama 10,2 dakika geçirirken, satın alma yapmayan kullanıcı ortalama 1,49 dakikada siteyi terk ediyor.
  • Online giyim alışverişinin en yoğun olarak yapıldığı şehirlere baktığımızda ilk 3 sırada İstanbul, Ankara ve İzmir gibi Türkiye’nin en büyük illerinin bulunduğu görülüyor. Antalya ve Bursa da 4’üncü ve 5’inci sıralarda yer alıyor.
  • Gıda alışverişini internetten yapma yoğunluğunda ilk 3 sıranın aynı kalmasına rağmen 4’üncü ve 5’inci şehirler Bursa ve Adana olarak sıralanıyor.

VCE, Avnet ile Türkiye pazarında büyüdü

0

EMC ve Cisco’nun VMware ile Intel’in de yatırımlarıyla kurduğu, VMware’in sanallaştırma ürünlerini, Cisco ve EMC’nin sunucu, ağ ve veri depolama ürünleriyle birleştirerek, dünyanın en gelişmiş bütünleşik altyapı ürünü Vblock’u pazara sunan VCE 2014 ve 2015 değerlendirmelerini paylaştı. Cirosunu 2012 den bu yana yüzde 100 arttıran ve küreselde 2014 senesini 2 Milyar $ ciro ile bitirmeyi hedefleyen VCE, ürünlerinin Türkiye’deki tek dağıtıcısı olan Avnet ile iş ortaklığının kazanımlarını değerlendirildi.

 Vblock ürün ailesini 2012 senesinden bu yana Türkiye’de kurumsal müşterilere sunmakta olan VCE, ürünleri için IDC’nin yaptığı araştırmaya göre Vblock ürün ailesinin pazardaki başarısının nedenleride sıralandı.  Araştırmanın sonuçlarına göre Vblock müşterilerinin veri merkezi toplam sahip olma maliyetleri yüzde 50 düşerken, erişilebilirlikleri %96 artmakta olduğu açıklandı.

Aynı zamanda VCE’nin bir veri merkezinde bulunan tüm katmanları tek bir ürün olarak kendi fabrikasında bir araya getirebilmesi müşterilerine önemli katkılar sağlamaktadır. Araştırmada fabrikada üretim, konfigürasyon ve test servislerinin kurulumları hızlandırarak, birlikte çalışabilirliği garanti ettiği ve öngörülebilir performans sunduğu açıklanmıştır.

IDC raporuna göre VCE’nin yenilikçi yazılımı, VCE VisionTM Intelligent Operations sanal ve fiziksel tüm veri merkezi kaynaklarını tek ekrandan yönetebilir kılar. Vision ayrıca VCE Vblock’un içindeki katmanlar için gerekli olan tüm güncellemeleri doğrular, test eder ve tüm Vblock için tek yaşam döngüsü sunar.

Tek yaşam döngüsü sistem uyumluluğunu ve performansını garanti altına alarak giderleri ve riskleri azaltır. VCE müşterileri veri koruma dahil, tüm veri merkezi desteğini VCE’den alarak farklı servis kaynaklarına da ihtiyaç duymaz. Bu tek elden desteğin, veri merkezi risklerini azalttığı, operasyonel kaynakların daha randımanlı kullanılmasına olanak sağladığı da IDC raporunda  açıklanan bilğiler arasında bulunmaktadır.

Eller aya biz yaya…

2
12 Kasım 2014 tarihinde, Avrupa Uzay Ajansı’na (ESA) ait Rosetta isimli uzay aracı, Philae ismi verilen kapsülü dünya tarihinde ilk kez bir kuyruklu yıldıza indirmeyi başardı. Bu kadar ilki bir arada kullanmak bir gazeteci için zor olsa da gerçekten dünya tarihinde bir ilk yaşandı. Bilime teknolojiye kafa yoranlar bir bilinmeyeni daha çözerek buradan veri toplamaya başladı. Buradaki en önemli soru, “tüm bunlar karşısında biz ne yapıyoruz” sorusu. Sosyal medyayı takip edenler her konuda olduğu gibi bu konudaki bölünmeyi de görmüştür. Bir kesime yakın olanlar yeni cumhurbaşkanlığı köşküne harcanan parayla biz de Türkiye olarak bunu yapabilirdik mesajı verdi. Başka bir kesime yakın olanlar, ineğe tapanlar uzaya gidiyor biz hala yerimizde sayıyoruz yorumlarını yaptı. Başka birileri ilim Çin’de de olsa gidip alınız vecizine gönderme yaptı. Somut ne var? Bu sorunun cevabı kocaman bir sıfır. Ben de bu konuda fikrimi ortaya koymak istiyorum. Ülkemizin bilim ve teknoloji konusundaki yeri ortada. Bu geri kalmışlığımızı da her zaman yeterli beyinlere sahip olmayışımıza, eğitim sisteminin eksikliğine ya da bütçesizliğe bağlıyoruz. Ancak görüyoruz ki yeni cumhurbaşkanlığı köşküne bütçe ayrılabiliyorsa pekala bilimsel araştırmalar için de bütçe ayrılabilir. Turkcell Teknoloji Zirvesi’nde sahneye çıkan genç deha Kaan Göksal gibi beyinler bu ülkede doğuyor ve eğitilebiliyorsa o tarafta da sorun yok demektir. Kısaca özetlemek gerekirse ülke olarak sorunumuzun “niyet” olduğunu düşünüyorum. Niyetlendik mi gerisi gelecek ama bunun için ne yapmak lazım onu bilemiyorum.

Girişimin amacı kâr mı yoksa ciro mu olmalı?

0
İşe yeni başlayan şirketlerin gündeminde temel bir soru oluyor; Risk sermayesi yatırımları ciro ile mi yoksa kârlılık ile ilgileniyorlar? Bu karmaşık gibi görünen soru için cevap açık ve basit; her ikisi birden. Pek çok yatırımcı kâr yerine gelir artışını görmeyi tercih ediyor. Biliyorlar ki, büyüme zamanla kârı beraberinde getirebilir. Örneğin; bir tane yerine 12 rulo kağıt havlu satın almak daha ucuza gelir. Ya da sıkma hardala karşı büyük bir kavanoz hardal almak daha ucuzdur. Aynı kurallar şirketlerin satın alınımlarında da kullanılıyor—ama genellikle işgücü, imalat, pazarlama ve dağıtım gibi daha pahalı şeyler için geeçerli oluyor. Eğer bu sıfırdan işe başlayan şirket, meyve suyu satıyorsa ve her bir şişeden para kaybediyorsa, yatırımcı bilir ki üründen daha çok üretince o ürünü ucuzlaştırmak mümkündür. Örneğin; her bir şişe için, tüm aracı kutularca meyve suyu doldurmak ve tek bir kutuyu başka birinin aracına koymak daha ucuzdur. Ölçek ve verim oranı fiyatı düşürdüğünde kâr ortaya çıkar. SoundBetter’ın kurucusu ve CEO’su Shachar Gilad; “şirketler büyüdükçe hacim ekonomisinden faydalanıyorlar” diyor ve ekliyor; “Başlangıçta kâr için olumlu düşünmeyi önlemek ve büyümeye odaklanmak sorun değil. Ama gösterişli bir şekilde kazanç elde etmek ve yol haritasında kar için açık bir yola sahip olmak güzel bir fikir.” Artık biliyoruz ki yatırımcıları en çok etkileyen şey kârı görünür hale getirme becerisi. Madalyonun diğer yüzünde kâra giden yol olmadan sadece kötü yüksek büyüme olabilir. Biri arar ve yeni arabaları 5 dolara satar. Eğer yeterince arabanız varsa, insanlar satın almak için kuyruğa girer ve müthiş bir kazanç göstermiş olursunuz. Ama bu iş modeli herhangi bir ölçekte hiçbir kâr sağlamaz. Eğer şirketiniz on kuruş için bir lira harcıyorsa, verim oranına rağmen bu iyi bir yatırım değildir. Şirketler bunu daha fazla para kaybetmek için yapıyor. Jason Fried Groupon’un ilan tahtasına 2011 Ocakta ayrılacağının bildiriminde bulundu. Fried; “bu kadar kısa bir zamanda başka herhangi bir şirketin yapamayacağı şekilde çok daha başarılı bir yükselme oldu” dedi ve ekledi; “ama bana göre bu iş dünyasında ölçülebilir bir başarı değil. Benim başarı ölçütüm ‘Bu iş kazançlı mı?’ Halihazırda, Groupon bu yapıya uymuyor ama bu mümkün olabilir.İşte bu yüzden, kârın nereden geldiğini hesaba katmadan sadece artış ve gelire odaklanmak yanlış. Kazanç ve kâr arasındaki farka bakınca cevabı bulmak da mümkün. İdeal durum kârı arttırmak için ona giden yolu görme yeteneğidir. Ve kâra giden yol en iyi şekilde büyümeden geçer. Bu yatırımcıların kutsal kâsesidir.

Apple Pay üçüncü haftasında hayatı değiştiriyor

0
Şimdi Apple Pay milyonlarca iPhone 6 ve iPhone 6 Plus kullanıcılarına NFC ödeme gücünü lütfettikten sonra işler değişmeye başladı. Elbette bu sistemden herkes kazançlı çıkacak.
TechInside Analizi:  Çok ilginç bir durum ki Apple iPhone 6 ailesinin giderek Android telefonlardan farkının kalmadığı söylense de Apple milyonlarca telefon satmayı başarıyor. Üstelik sadece Apple cihazları ile uyumlu NFC ödeme sistemi patlama yaparken bu durum diğer NFC ödeme teknolojilerini de olumlu yönde etkiliyor. Bunun olmasını beklemek oldukça güç ama bir gün Apple ve diğer NFC platform sağlayıcıları tek bir ortak çözümde birleşmeyi başarırsa o zaman gerçekten fiziksel cüzdanlara ve kredi kartlarına elveda diyebiliriz.
New York Times tarafından hazırlanan bir rapor Amerikan tüketici alışkanlıklarının Apple Pay sayesinde nasıl yavaşça değiştiğini ortaya koydu. Whole Foods 150.000 iPhone ödemesi kaydederken Walgreens de Apple Pay’in Ekim ayında çıkmasından bu yana (CurrentC’nin de katkılarıyla) NFC ödemelerinin ikiye katlandığını açıkladı. McDonald’s ise Apple’ın ödeme seçeneğinin şimdiden “ödemek için dokun” sistemlerinin yüzde 50′sini ele geçirdiğini söylüyor. Servisin çıkışının üzerinden sadece üç hafta geçmesine ve geniş bir Android telefon ağına kıyasla servisin sadece iki iPhone modelinde çalışmasına rağmen böyle bir sonuç çıkması oldukça etkileyici, fakat bir analistin de söylediği gibi bu aslında yavaşça gelişen bir devrim:
Açıkça söylemek gerekirse bunun başlıca sebebi Apple markasının gücü ve satıcılarla müşterilerin bu deneyimin kolaylığına hayran oluşu. Bunun bir gecede tüm manzarayı değiştireceğini söylemiyorum fakat diğer mobil cüzdanlarda böyle bir şey hiç olmamıştı.
Apple-Pay Apple Pay buradaki tek kazanan değil. New York Times’ın haberine göre Android’in (ve yakın zamanda Windows Phone’un) “ödemek için dokun” sistem alternatifleri Softcard ve Google Wallet da yüklemeler ve kullanıcı etkileşimlerinde artış gözlemliyor. Apple’ın NFC hizmetlerini telefonlarımızı daha da güçlendirecek şekilde genişletme planlarına dair söylentiler de heyecan verici ihtimalleri düşünmeye sebep oluyor. Aslında bir şekilde bunun olacağı bekleniyordu. Eğer en azından ABD’de akıllı telefonların önemli bir bölümü NFC ödemelerinden yoksun olduğu sürece perakendecilerin bu teknolojiye yatırım yapmasını beklemek zordu. Bu kaygı yapılan her iPhone 6 ödemesiyle birlikte dağılıyor, şirketler artık daha kolay bu riski alacaklardır. Apple’ın bahar aylarında Apple Watch’ı çıkarması ile aynı benimseyiş patlamasını görmek de mümkün olabilir. Aslında bunun olacağını neredeyse kesin olarak görüyoruz. Asus ZenWatch’u gören insanlar onun Apple Watch olup olmadığını soruyorlar. Akıllı saatler veya mobil ödemelere ilgi gün geçtikçe büyüyor ve bu hepimiz için iyi bir şey.

Mobil uygulamalarda “yap gitsin” dönemi bitti

0
“Yap gitsin” anlayışı uygulama mağazalarında yıllardır işe yaramıyor. Günümüzün kalabalık uygulama mağazalarında uygulamanızın en üst sonuçlarda gözükmesi için alın teri sarf etmelisiniz. Yalnızca o zaman uygulamanız potansiyel para kazanma noktasını geçmek için ihtiyacınız olan görünürlüğe ulaşabilir. Mobil uygulamalar eskiden olduğu gibi bir altın madeni değil ancak uygulama sektörü hala fırsatlar ile ağzına kadar dolu. Hırs, idrak ve sabrın doğru oranlarda bileşimiyle siz de kendi özel uzmanlık alanınızdaki bir sonraki popüler uygulamayı üretebilirsiniz. İşte günümüzün kalabalık uygulama mağazalarında başarılı olmak için değerlendirip uygulayabileceğiniz 5 basit ancak önemli adım: lider-fikir-beyin-adam 1. Milyon dolarlık fikri yeniden tanımlayın Eğer başarılı olma ölçünüz 100 milyar dolarlık pazarın yüzde 1’ini almaksa tekrar düşünün. İlk olarak o devasa marketin küçük parçalara bölünmesi daha zor olacaktır. Muhtemelen süreçlerini geliştirmek ve müşterileriyle ilişkilerini ilerletmek için yıllarını harcamış büyük firmalarla rekabet edeceksiniz. Dahası, yatırımcılar da bir pazarın sadece yüzde 1’ini ele geçirecek bir ürüne yatırım yapmayı istemeyeceklerdir. Onlar pazarın yüzde 40, yüzde 50 gibi büyük oranlarını hedefleyen ürünleri isterler. Bugün başarılı olmak için milyon dolarlık fikirlerin sabit rakamlar yerine ilhamlardan gelmesi gerekmektedir. Marc Benioff salesforce.com fikrini Hawaii’de yunuslarla birlikte yüzerken bularak girişimciliğin “buldum!” anları için seviyeyi güzel bir şekilde belirledi. Bir denklem yerine tutkuyla hareket etmek daha iyidir zira pazar şartları günümüzde o kadar hızlı değişiyor ki sayılar geçerliliğini yitiriyor. Product-market-fit-puzzle 2. Ürünün pazara uyduğunu bilin Artık yaratıcı bir fikriniz var. Peki, bunu kim satın alacak? Emrinizdeki bir çok aracı kullanarak ürününüze ter ve gözyaşı akıtmadan önce o ürünün pazarda ne kadar ilgi çekeceğini hesaplayın. Mesela App Annie size pazarınızın ne kadar doymuş olduğunu bulmada ve hangi özel alana yoğunlaşmanız gerektiği hakkında yardımcı olabilir. Flinto da kodlamaya gerek duymadan bir uygulamanın prototipini hazırlamanızı sağlar, böylece tasarımızı arkadaşlarınız üzerinde test edebilir ve ürüne dalmadan erken geri bildirim alabilirsiniz. Uygulamanızın kimi ve neyi hedefleyeceği hakkında fikir sahibi olduğunuzda sıra onu tasarlamaya gelecektir. graphic-design-pencil 3. İyi bir tasarımcı bulun Girişiminizi kendi imkanlarınızla sürdürürken “kendin yap” modülleri kulağa fiyat bakımından uygun hatta cazibeli gelebilir. Fakat bu yaklaşımın doğasında riskler vardır. Profesyonel tasarımı taklit edemezsiniz çünkü düşünmesi gereken çok fazla detay vardır. Onun yerine birinci sınıf bir tasarımcı için bütçe ayırın. Önce bir tasarımı ele geçirip parlatması için onu uzmanınıza gönderin. Tasarımcınızın işi bittiğinde bunu güvendiğiniz 60 kişide test edin. Samimi geri bildirimlerini alın, son ayarları yapın ve ancak ondan sonra tasarımı bitti varsayın. 4. Teknik yeterliliği unutmayın Bir uygulama yapmak arka arkaya ekranlar koymaktan fazlasıdır. Apple eğer teknik özellikleri uymuyorsa uygulamanızı ret edebilir ve bu konuda gitgide daha seçici oluyor. Bu da tasarım gibi sizin uygulamanız tarzı uygulamalarda deneyimi olan bir geliştirici veya uygulamanızın başarılı olması için yeni teknikler öğrenmeye hevesli olan bir programcı gibi ne yaptığını bilen bir kişi gerektirir. Digital-Transformation 5. Dağıtım kanalınızı en iyi şekilde kullanın App Store’da bu App Store Optimizasyonu (ASO) demektir. Bu olmadan uygulamanızın erişimi ciddi bir şekilde kısıtlıdır. Başlığınızda anahtar kelimeleri kullanmak gibi taktikleri öğrenmek için zaman harcayın. Uygulamanızın insanların gerçekten bulabileceği bir yerde listelendiğini göreceksiniz. Özetlemek gerekirse, günümüzde başarılı bir uygulama yapmak imkansız değil. Tamamen içgüdüsel bir şey de değil. Yukarıdaki yönergeleri izleyerek uygulamanızın gerçek başarı potansiyelini ortaya çıkartabilirsiniz.

Vodafone yeni girişimcilik programını tanıttı

2
Vodafone Türkiye, toplumsal gelişim için yaptığı sosyal yatırımlara bir yenisini daha ekledi. Türkiye’deki genç girişimcilerin dijital fikirlerini öğrenmek ve Vodafone Türkiye’nin dijital dönüşüm vizyonuyla entegre etmek üzere, Türkiye Vodafone Vakfı (TVV), Uluslararası Girişimcilik Merkezi (UGM) ve Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği Business Angels’ın (BUBA) katkılarıyla oluşturulan Vodafone FikirÇarkı Girişimcilik Programı, Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Ender Buruk, UGM Başkanı Sezai Hazır ve BUBA Başkanı Timuçin Bilgör’ün ev sahipliğinde düzenlenen bir toplantıyla tanıtıldı. Mobil teknolojileri yakından takip eden ve yaratıcı dijital iş fikirleri geliştiren “yenilikçi şirketler”in (startup’ların) hedeflendiği programla, Türkiye’nin dijital dönüşümüne katkı sağlayabilecek fikirlere maddi destek sağlanacak. Ayrıca, program sonucunda belirlenecek projelerin hayata geçirilmesi ve kamuoyuna geniş kapsamlı tanıtılması için tam destek verilecek. Vodafone FikirÇarkı Girişimcilik Programı ile dijital projeler için eğitim, iletişim altyapısı ve teknik danışmanlık hizmetlerinin yanı sıra yılda toplam 5 milyon TL’lik maddi destek de sağlanacak. Ender Buruk: “Dijital girişimcilik projelerine yılda 5 milyon TL’lik destek vereceğiz” Vodafone FikirÇarkı Girişimcilik Programı’nın tanıtım toplantısında konuşan Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Ender Buruk, Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin büyük bir potansiyel vaat ettiğini söyledi. Buruk, şöyle konuştu: “Geçtiğimiz günlerde açıklanan Küresel Girişimcilik Monitörü’nün 2013 yılı Türkiye sonuçlarına göre, Türkiye’de her 100 kişiden 32′si, önümüzdeki üç yılda girişimcilik faaliyetinde bulunmayı planlıyor. Bu oran, gelişmekte olan ülkelerde %29,09, gelişmiş ülkelerde ise yüzde 14,27. Diğer yandan, üniversite mezunu girişimcilerin oranı, 2006 yılında %15,30 iken, 2013’te yüzde 44’e yükselmiş bulunuyor. Bu rakamlar, bize, Türkiye’de girişimci potansiyelinin son derece yüksek olduğunu, özellikle de gençlerin girişimciliğe daha fazla ilgi duyduğunu gösteriyor. Biz de Vodafone Türkiye olarak, ülkemizdeki genç girişimci ekosisteminin büyümesine katkı sağlamak amacıyla, Türkiye Vodafone Vakfı, Uluslararası Girişimcilik Merkezi ve Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği Business Angels’ın da katkılarıyla, Vodafone FikirÇarkı Girişimcilik Programı’nı oluşturduk.”

Diğer telefonların bant genişliğini kullanmak

0
TechInside Analizi:  Dünya ekonomisi paylaşım kültürü ile gelişecek gibi görünüyor. Toplumsal fonlama sistemleri (Kickstarter, Indiegogo vb.), Uber, BlaBlaCar, Airbnb gibi paylaşıma dayalı servisler ve yakın gelecekte dijital varlıklar ile servislerin paylaşılması. Kim bilebilir ki bir gün GSM operatörlerini aradan çıkartıp herkesin elindeki telefonlar ile tüm dünya üzerinde internete çıkacağı bir paylaşım mobil ağı bile oluşturulabilir. Hayallerin önünde hiç bir teknik engel görmüyoruz.
Haber buradan başlayacakÇinli internet devi 21Vianet önümüzdeki yılın başlarında Hong Kong’da daha hızlı veri indirme imkanı sunabilmek için yeni bir teknik kullanan bir cep telefonu ağı açacak. Ağdaki bir telefon düşük veri sinyaline sahip olduğunda yakındaki daha güçlü sinyale sahip telefon ile Wi-Fi yardımı ile bağlantı kurarak onun bağlantısını ödünç alacak. “Örgü ağı” (mesh network) olarak bilinen bir tekniğin kullanılmasıyla mümkün hale gelen teknoloji aralarında ABD’nin de bulunduğu diğer ülkelere de yakın zamanda gelebilir. Teknolojinin arkasındaki Texas merkezli girişim M87’ye göre cihazların aynı bant genişliğini paylaşması indirme hızlarını yüzde 50 veya daha fazla arttırabiliyor. Bu durum da özellikle iç mekanlarda veya gökdelenlerin bol olduğu yerlerdeki gibi sinyalin zayıf olduğu mekanlarda oldukça faydalı olabiliyor. M87 mobil veri kapsama alanlarını genişletmek isteyen iki ABD’li mobil telefon operatörünün de teknolojiyi değerlendirdiklerini söylüyor. Şirket bu yılın başında Hong Kong’lu ortağı 21Vianet ve lider çip üreticisi Qualcomm’un da aralarında bulunduğu şirketlerden 3 milyon dolar değerinde yatırım aldı. Bu fedakar bant genişliği paylaşımının sadece bir adet hilesi var: bağlantısını paylaşan telefon bunu yapmak için pilini kullanmak zorunda. M87 CEO’su David Small bu cezanın çok küçük olduğunu ve cihazın sadece yüzde 60 üzeri şarjı varken bağlantı paylaşabilecek şekilde ayarlanabileceğini söylüyor.
Hampton teknolojinin faydalı olabileceği yaygın bir senaryo örneği olarak kahve dükkanın arka taraflarında oturan kişiyi veriyor. Bu kişinin telefonu, en yakındaki hücre kulesinden daha iyi sinyal alan cam kenarındaki kişinin telefonuna bağlanarak veri indirme hızını arttırabilir. Hampton’un açıklamasına göre bir bina içerisinde birbirlerinden 9 ile 15 metreye kadar uzaktayken bağlantı kurabilen telefonlar açık alanda ise 55 metreye kadar uzaklıklarda bağlantı kurabiliyor. M87’nin teknolojisi bir mobil telefon operatörünün kendi ağında kullanılabilmesi için telefonlara satılmadan önceden yazılım yüklemesini gerektiriyor. Yazılım bir yandan arka planda sürekli çalışarak cihazın sinyal seviyesini ölçerken diğer yandan etrafında aynı yazılıma sahip diğer telefonları arıyor. big-data-mobile Mobil taşıyıcılar bir cihaz diğeriyle bağlantı kurduğunda geçerli olacak kesin kuralları belirleyebiliyor. Hampton M87’nin tavsiye edilen ayarlarının gün içerisinde ortalama bir telefonun pilinin yüzde 10’ununu tüketmesi anlamına geldiğini söylüyor. Şirket aynı zamanda taşıyıcılara, insanlara sistemden çıkabilmeleri için bir seçenek sunmalarını tavsiye ediyor. M87’nin yazılımı şimdilik sadece Android cihazlarda bulunuyor. Hong Kong University of Science and Technology’de bilgisayar bilimi profesörü olan Pan Hui, teknolojinin uygulanabilir olduğunu ancak zorluklar ile beraber geldiğini söylüyor. Bunlardan biri bir kişinin verisinin diğer telefonlardan güvenli bir şekilde geçmesinin sağlanması ve M87 bunu şifreleme ile yapabileceğini söylüyor. Başka ve belki de daha büyük bir zorluk ise insanların kişisel cihazlarını servis sağlayıcılara ve diğer müşterilere yardımcı olma amacıyla kullanılması fikrine ısınmaları. Hui insanların kendilerine “pilimi ve bant genişliğimi neden senin trafiğini aktarmak için harcayayım?” diye sorabileceklerini söylüyor. Hampton kullanıcıların sisteme uymak zorunda kalacaklarını kabul etmekle beraber teknolojiyi kullanan Telekom operatörlerinin insanlara servisi çekici kılmak için gerek pazarlamayla gerek servisin içinde kalanlara sunacakları avantajlarla farklı yollar bulmaya hevesli olacaklarını söylüyor.

182 ülkede dijital müzik servisi

0
Dünyanın 182 ülkesinde, 35 milyon şarkılık bir kataloğa erişim imkânı sunan ve 16 Eylül 2013 tarihinde ülkemizde aktif yayına başlayan dijital müzik servisi Deezer, 2014’ün 2. yarısında kullanıcılarını yeni hizmet ve özelliklerle buluştururken hızla genişleyen ağına ABD’yi de ekledi. Bilgisayarlar, tabletler ve akıllı telefonların yanı sıra kablosuz ev ve otomobil müzik sistemleri, Smart TV’ler ve Xbox 360 konsolları ile her an, her yerde müziğe erişim imkânı sunan Deezer, ABD’de Sonos ses sistemlerine özel Deezer Elite üyeliği ve Bose’u SoundTouch ve SoundLink ses sistemleri üzerinden geleneksel Premium+ üyelik modeliyle müzik tutkunlarına kesintisiz müzik keyfi sunmaya başladı. Almanya’da Vodafone ile gerçekleştirdiği işbirliği sonucu Ampya müzik servisini de bünyesine katan Deezer, son olarak kişiselleştirilmiş konuşmalı internet radyosu ve ödüllü mobil ürünlerin önde gelen markası Stitcher’ı da satın aldı. Bu birleşmeyle dünyanın kapsamı en geniş işitsel içerikli streaming servisine dönüşen Deezer, 35 milyonluk geniş müzik kataloğuna ek olarak 35 bin konuşmalı radyo programı ve podcast’e erişim hizmetine de başladı. Deezer Türkiye’de aktif kullanıcı bazında 1 yılda yüzde 300 büyüdü! Dünya üzerinde 5 milyonu ücretli olmak üzere 16 milyon müzik kullanıcısına sınırsız müzik deneyimi yaşatan Deezer Türkiye’deki 1. yılında da müzik dinleme alışkanlıklarını yeni bir boyuta taşıdı. Deezer’ın geçtiğimiz 1 yılını bir sohbet toplantısında değerlendiren Türkiye Genel Müdürü Selen Zorlu Tuğsuz, Deezer’ın müzik severleri korsandan yasal platforma taşıdığını ve bu yolla sanatçıların da hak ettikleri telifleri yeniden kazanmaya başladıklarını söyledi. Deezer Türkiye Genel Müdürü; “Deezer 180’den fazla ülkede servis veriyor. 16 milyon aktif, 5 milyondan fazla da ücret ödeyen kullanıcısı var. Türkiye’de geçen yıl 16 Eylül’de aktif yayınımıza başladık. Yayına geçtiğimiz tarihten bu yana aylık aktif kullanıcı sayımız yüzde 300 arttı. Deezer başta olmak üzere Türkiye’de çevrimiçi müzik servislerinin artmasıyla yasal müzik dinleme alışkanlığı da hızla artmaya başladı. Her türlü cihazdan müziğe sınırsız ve kolayca ulaşabilme rahatlığı, ses kalitesinin üstünlüğü ve offline mod özelliği ile internet erişimine ihtiyaç duyulmadan müzik erişimi sağlayabilmemiz bu artışın ana nedenlerinden. Gerek Türkiye’de gerekse dünyada yaşanan bu dönüşüm müzik endüstrisine olumlu şekilde yansıyor. Plak şirketleri çevrimiçi müzik servislerinin korsan müzik dinlemelerini büyük çapta azalttığını ve CD/plak satışlarını desteklediğini söylüyor.” dedi. Dünya genelinde akıllı telefon kullanımının artışının da çevrimiçi müzik hizmeti sunan servisleri olumlu etkilediğine dikkat çeken Selen Zorlu Tuğsuz, “Deezer’da müziklerin yüzde 65’i mobil cihazlar üzerinden dinleniyor. Bu rakam her geçen gün hızla artıyor. Deezer servisine erişim için bazı ülkelerde operatör işbirliklerimiz var. 10 ülkede 40 operatör Deezer ile kullanıcılarına çevrimiçi müzik servisini kullanma olanağı sağlıyor. Bu da müzik endüstrisini olumlu bir şekilde etkiliyor.” ifadesini kullandı.

TechInside’ın 3. sayısı çıktı

0
TechInside-Dergi-Sayi-003-Kapak Değerli TechInside Takipçileri ve Ziyaretçileri, TechInside Basılı Dergimizin üçüncü sayısı ile karşınızdayız. Her geçen sayı ile birlikte kendimizi biraz daha geliştirip size daha iyi içerik ve daha iyi tasarım ile hazırlanan ücretsiz bir dergi sunmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. TechInside Basılı Dergisi aylık olarak ve her ayın 15’inde yayınlıyoruz. Bayilerde satışı olmuyor ve kontrollü bir abonelik ile 3 binden fazla C seviye yöneticiye ve sektör çalışanlarına ücretsiz olarak gönderiyoruz. Yüzlerce sayfalık, sadece bakıp geçeceğiniz bir içerik yerine, işinize yarayacak, size fazla zaman kaybettirmeden bilgi sahibi olmanızı sağlayacak, size vizyon kazandıracağını düşündüğümüz bir dergi hazırlamaya çalışıyoruz. Üçünü sayımızın kapak konusu: Alternatif Ödeme Sistemleri Size burada içerik ile alakalı daha fazla bilgi vermeye gerek görmüyoruz zira TechInside Basılı Dergi‘mizi ücretsiz olarak indirebilir ve kendiniz okuyabilirsiniz. Eğer herhangi bir işletmede yönetici, medya veya PR ajansı çalışanı iseniz ücretsiz olarak dergimize bu formu doldurarak abone olabilirsiniz. Henüz kaydolmadıysanız haftalık e-posta bültenimize de kaydolmanızı tavsiye ediyoruz. Umarız okurken keyif alır ve faydalanırsınız. Lütfen bizimle görüşlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin. Kısa sürede bize hızla ivme veren sizlere, desteğiniz ve ilginiz için tekrar teşekkür ediyoruz.

E-ticaretin doğal değişimi ne anlama geliyor?

0
TechInside Analizi:  İnternet teknolojilerinin gelişimi işletmeler ile tüketiciler arasında inanılmaz ölçüde veri bilgi alışverişini beraberinde getiriyor. Bu durum artım sabit banner alanlarına sıkışıp kalmanın ötesinde, dinamik ve bireye özel reklamların hayatımıza girmesini sağlıyor. E-ticaret bir daha asla aynı olmamak üzere sürekli şekil değiştiriyor.
Dijital dünyayı çevreleyen yenilikçiliğe yakından dikkat edildiğinde, e-ticaretin son on yılda yaptığı devrimsel etki karşısında hayrete düşmemek elde değil. Büyük oyuncuları hepimiz biliyoruz (Amazon, eBay, Zappos) ve yakın zamandaki Alibaba halka arzı (tarihteki en büyük ilk halka açılış) ile e-ticaret şirketlerinin göz ardı edilemeyecek bir iş modeli ile artık jenerasyonun güçlü oyuncuları olarak hak talebinde bulundukları aşikar. Bu fırsatın farkına varan e-ticaret girişimlerinin sayısı geçtiğimiz yıllarda dikkate değer bir şekilde arttı fakat devleri yeni başlayanlardan ayıran büyük bir zorluk var: nasıl kullanıcı elde edilip sadık devamlı müşteri kitlesi oluşturulacağı. Spektrumun diğer tarafında gerek The Huffington Post ve Mashable gibi dijital olarak bağımsız markalar gerek The New York Times veya The Wall Street Journal gibi oturmuş yükümlüler olsun dijital içerik üretiminin ve genel olarak web yayıncılığı sektörünün yükselişine şahit olduk. Bu markalar gündelik olarak ziyaret eden milyonlarca özel izleyiciye sahip fakat ‘‘geleneksel’’ dijital reklamcılık metalaştırılmaya devam ettiği sürece web yayıncıları e-ticaretteki emsalleri ölçeğinde para kazanmada zorlanıyorlar. Problem de bunun içinde yatıyor. ticaret-klavye-commerce-shop-basket E-ticaretin ötesinde: sosyal ve doğal ticaret  Geçtiğimiz birkaç senede yenilikçi bir avuç kişi şu an çok bariz görünen aynı kanıya vardılar: içerik ve ticaretin bileşimi banner reklam dışında var olabilir. Bu kişiler e-ticaretin etrafındaki ‘‘yeni nesil’’ fırsatlara yoğunlaşmaya başladılar, bu fırsatların pek çoğu da sosyal ve değişen medya tabiatı sayesinde ortaya çıkıyordu. Seri girişimci Joe Einhorn tarafından kurulan ‘‘sosyal ticaret’’ platformu Fancy, bu yeni yakınsama trenine atlayan ilklerden biriydi. Çıkışın ardından yaptığı ilk söyleşilerinden birinde Einhorn, Fancy’i yapmaya karar vermesinin arkasındaki sebebi hakkında konuştu: “İnsanların en sonunda hangi araç ile bu bilgiyi tüketeceğini soruyoruz. Eğer şeylerin renklerini, şekillerini yani nasıl gözüktüklerini gerçekten bilirsek çok zengin bir veri kümesi olabiliriz. Eğlenceli bir sosyal ticaret sistemi ortaya çıkardık fakat aynı zamanda bizi ayrı tutacak sorunları da gerçekten çözmeye çalışıyoruz.” Einhorn’un vizyonu tuttu ve Kanye West, Ashton Kutcher gibi ünlü sevenleri sayesinde platform milyonlarca kullanıcıyı ürünleri farklı bir şekilde keşfetmeleri ve tüketmeleri için topladı. Bugünkü zorluk, veya belki de fırsat demeliyiz, kullanıcıları bir kere “4 dijital duvarınız” arasına aldıktan sonra bir yandan onlara içeride kalmaları için sebepler sunarken bir yandan da nasıl onlarla bağlanacağınızı anlamak. Ne de olsa markalar (ister kar amacı gütmeyenler, ister multi milyar dolarlık şirketler olsun) müşteri çekmek ve tutmak için aşırı derecede zaman harcıyorlar. Print Doğal Ticaret nedir?  Şimdiki daha önemli soru ise bir yandan yazı ile ilgili kesin kurallar korunurken diğer yandan ticaretin içerik deneyimiyle nasıl kusursuzca birleştirileceği. Cevabı yakın zamanda ortaya çıkan ve inanılmaz derecede başarılı olan, ilgili ürün tavsiyelerinin içerik deneyimiyle bütünleştiği, bilenlerin deyimiyle “doğal ticaret”. Doğal ticaretin en saygı uyandıran yönlerinden biri ispatlandığı üzere esnekliği. Temelde doğal ticaret, e-ticaret ve dijital içerik şirketlerinin karşılaştığı her iki problemi de çözüyor ve en etkileşimli izleyicilerin önüne en alakalı ürünleri, izleyicilerin onlar hakkında bilgi almak ve onları satın almak isteyecekleri en uygun zamanlarda ve yerlerde karşılarına organik olarak çıkartıyor. Birkaç başarılı örnek arasında Thrillist ve onun JackThread ürünleri ile olan sık örülmüş entegrasyonu, Gawker Media’nın Amazon ve kendi Kinja platformunun entegrasyonu yardımıyla makalelerinde bulunan yeni tarzda yerleştirilebilir ürün tavsiyeleri ve The Next Web’in e-posta, sosyal ve editoryal kanalları kullanarak tamamen doğal bir ödeme akışında sunduğu yüksek derecede alakalı ürünler bulunuyor. Bu çalışmalar kullanıcılara gerçekten ilgi duydukları kanallarda kişiselleştirilmiş ürün tavsiyeleri sunuyor. Sadık okuyucular tavsiye edilen ürünleri, indirimleri ve servisleri keşfediyor, ardından da geldiklerinde bulmayı umdukları markalı deneyimin dışına çıkarmadan devamlı kullanıcı haline geliyorlar. “Doğal ticaret doğal reklam kavramına oldukça benziyor” diye düşünebilirsiniz. Aynı kapsamı paylaşsalar da doğal ticaret reklamcılar için uygulanabilir ve etkili bir taktiği yayıncıların avantajına çeviriyor. Doğal reklamın yaptığı gibi az alakalı ürünleri öne çıkarmak yerine doğal ticaret izleyici alakalarına uygun hedeflenmiş ürün ve servisleri tavsiye ediyor. Ek olarak kullanıcıları site üzerinde tutarak ve onların alakalı ürünler almasını sağlayarak yayıncılar hali hazırda olanak sağladıkları fakat önceden sahip olmadıkları bir işlem üzerindeki döngüyü sonlandırabiliyorlar. e-ticaret-2 Yayıncılar, tüketiciler ve markalar için fırsat Doğru yapılırsa doğal ticaret yayıncıların para kazanmalarına, izleyiciler ile işe yaradığı ispatlanmış dijital reklamcılığı veya gelir getiren herhangi bir taktiği bütünleyen bir taktik ile etkileşime geçmelerine ve izleyicilerinin sayılarını arttırmalarına olanak tanıyor. Trillist gelirinin yaklaşık yüzde 80’ini ticaretten sağlarken The Next Web ve Cult of Mac kendi markalı dükkanlarından yıllık 7 haneli gelirler elde ediyor. Tüketiciler güvendikleri içerik üreticiler yardımıyla hali hazırda ürünleri keşfediyor, haklarında bilgi ediniyor ve almak istediklerine karar veriyorlar. Şimdiki tek fark ise tüketicilerin ürünleri satın almak için başka bir yere gitmek yerine bu aynı yayıncılardan direkt olarak satın alabiliyor olmaları. Bu yayıncılara sadece yeni bir gelir fırsatı sunup ve izleyicilerinin gitmesini önlemiyor, aynı zamanda tüm ilişkiyi de kuvvetlendiriyor – okuyucular artık müşteriler de oluyor. Markalar da aynı şekilde ürün ve servisleri en alakalı izleyicinin önüne çıkaran, (sıfır ön ödeme maliyetiyle) gelir getiren çözüme sahip hedef medya satış yerleri aracılığıyla teşhirden faydalanmaya devam ediyor. Dolayısıyla doğal ticaret, ilgi uyandıran faydalı içerik ve en önemli kişiler olan hedef kitle ile kıymetli ilişkiler oluşturmaya devam eden bir deneyimin yardımıyla benzer yayıncılar ve markalar için kullanıcı merkezli para kazanma kanalı sağlıyor.

Kreatif işler nasıl üretilir?

0
YouTube ya da Facebook’ta bir video izlediğimizde ‘vay be ne kadar güzel olmuş’ diyorsak, bu video tabiri caizse bam telimize dokunuyorsa onu üreten kişi doğru yoldadır diye düşünürüz. Her ne kadar bu işler ortak zeka ile üretilse de arkasında her zaman keskin bir zeka, duygular ve takım çalışması vardır. Turkcell Teknoloji Zirvesi’nde yapılan oturumlardan biri de işte bu keskin zekanın formüllerini ortaya koyması açısından önemliydi. Yaratıcılığın Kodları isimli oturumda reklam ve pazarlama dünyanın önemli isimleri vardı. Fatoş Karahasan, Esra Süzme,  Alemşah Öztürk ve Erol Batislam yukarıda anlattığımız konuda nasıl adımlar atmamız gerektiğini anlattılar. Fatoş Karahasan’ın yaptığı sunumda kreatif olmanın 7 kuralı örneklerle anlatıldı. Bu kurallar bize insanların kalbine dokunan, ajitasyona kaçmayan ama bir mesajı olan işler üretmede yardımcı olacak ipuçları içeriyor. İşe ihtiyaçtan başlama Kreatif olmanın birinci kuralı işe ihtiyaçlardan başlamak. Pazarlamacı olarak öncelikle bu konuya önem vermek gerekiyor. Bir reklamın ya da kampanyanın başarılı olması için önce kişiye dokunması, bir ihtiyacı gidermesi gerekiyor. Bunu sağlayan çalışma bir adım öne geçmiş oluyor. Tasarımı başrol oyuncusu yapmak İkinci kural ise tasarımı başrolde kullanmak. Eskiden logonun sadece bir tasarım öğesi olarak görüldüğünü belirten Alemşah Öztürk, artık eko sistem reklamcılığının yaygın olarak kullanıldığını söylüyor. Bu konuda en iyi örneğin Apple olduğuna dikkat çeken Öztürk, Apple logosunun artık eko sistem ile bütünleştiği görüşünü savunuyor. Müşterilerin yolculuklarına eşlik et Üçüncü kural ise müşterilerin yolculuklarına eşlik etme gerekliliği. Bir reklamı hazırlarken amaç sadece ürün satmak olmamalı. Müşterinin o ürünü kullanırken içinde bulunduğu durum ya da durumları resmetmek de önemli hale geliyor. Bu konuda Erol Batislam ‘reklam gibi olmayan reklam’ kavramını hatırlatıyor. Teknolojiyi günlük yaşamın parçası haline getirmek Dördüncü kuralda ise teknolojiyi günlük yaşamın bir parçası haline getirerek sunmak yatıyor. Bu konuda verilen örnek ise British Airways’in ilginç açık hava reklamı oldu. İngiltere’de yayınlanan reklamda hareketli bir bilboardda küçük bir çocuk görünüyor ve üstünden geçen uçağın ismi ve gittiği yer yazıyor. Çocuk da bu uçağı takip ederek ekrandan çıkıyor. Basit gibi görünse de arkasında karmaşık teknolojiler bulunan bu reklam teknolojinin günlük hayatta ve reklam dünyasında nasıl kullanıldığını göstermesi açısından önemli. İnsanlara mutlu anları sun ve duygularına seslen Beşinci kural ise insanlara mutla anları sunmak. Reklamlarda genelde mutlu anlar sunulur. Ancak bunu yaparken duygu sömürüsü yapmamak ve abartıya kaçmamak gerekiyor. Eğlenceli zeki ve başarılı ol Altıncı kural ise eğlenceli zeki ve başarılı olmak. Reklam hazırlamanın en önemli kurallarından biri de bu. Eğer bu beklentilere cevap verebilen bir reklam hazırlanırsa bunun geri dönüşü de o ölçüde başarılı oluyor.  Yaptığınla gurur duy Son kural ise yapılan işle gurur duymak. Sadece reklam için değil tüm işlerde yapılan çalışmalarla gurur duymak önemli. O işi üretenin yaptığı işi beğenmesi ve onunla gurur duyması gerekiyor ki bu sayede işin kalitesi ve etki de artmış oluyor.

Paraşüt tahsilatları hızlandırıyor

0
Paraşüt, kullanıcılarına kredi kartı ile tahsilat hizmeti de sunmaya başladı. Bu hizmetle işletmeler, tüm fatura ve tahsilat süreçlerini tek merkezden yöneterek hızlandırıyor ve müşterilerine kredi kartı ile alternatif ödeme seçeneği sunarak tahsilatlarını garanti altına alıyor. Paraşüt, her işletme için kritik olan temel finansal hizmet ve bilgileri gerçek zamanlı ve kolay anlaşılır şekilde sunuyor. İşletmeler için bir finansal kontrol paneli niteliği taşıyan sistem fatura ve ödeme planı oluşturma, vadesi geçen ve gerçekleşen tahsilat ve ödeme bilgisi, ödenmesi gereken KDV, nakit akışı, şirket harcamaları, satış ve alışlardaki büyüme eğilimi gibi bilgi ve gereksinimleri tek elden yanıtlıyor. Hızlı ve kolay başvuru Kredi kartı ile tahsilat yapabilmek için uygulamaya giriş yaptıktan sonra çrvrimiçi başvuru formunu doldurmak yeterli. Bilgilerini eksiksiz olarak giren işletmeler, 48 saat içinde kullanıma hazır hale gelen sanal POS’ları ile müşterilerine tüm VISA ve MasterCard’larla ödeme seçeneğini sunabiliyor. Yalın ve sabit ücretlendirme Herhangi bir koşul ya da taahhüt talep edilmeden, sadece tahsil edilen tutar üzerinden %2,5 ve işlem başına 25 kuruş komisyon uygulaması ile yalın bir ücretlendirme yapılıyor. Paraşüt, resmi düzenlemeler ile birlikte önümüzdeki yıllarda e-Fatura’ya (elektronik fatura) geçiş yapması gereken pek çok işletmeye e-Fatura hizmetini de çok yakın zamanda sunmaya hazırlanıyor. İyzico altyapısı ile güvenli ödeme Paraşüt, kredi kartı ile ödeme özelliği konusunda iyzico’yu çözüm ortağı olarak seçti. Üst düzey veri güvenliği standardı PCI-DSS sertifikasına sahip iyzico ile tahsilatlar güvenli bir altyapı üzerinden gerçekleştiriliyor.

GE Türkiye İnovasyon Merkezi’ni duyurdu

0
Yerelleştirme girişimleri ve teknoloji eğitimi alanında olanakları genişletmeye odaklanan GE, aynı zamanda 2015 yılında GE Türkiye İnovasyon Merkezi’nin açılışını duyurdu. İstanbul Teknopark’ta yer alacak olan merkez endüstrinin karşılaştığı sorunlara yerel çözümler geliştirmek için müşteriler, girişimciler ve akademisyenlerle işbirliği içinde çalışarak “Endüstriyel Kuluçka Merkezi” işlevi görecek. “Endüstrinin Geleceği”, üç temel unsur olan Endüstriyel İnternet, İleri Üretim Teknikleri ve Küresel Akıl ile Türkiye’de endüstrilerin üretkenliğinin ve verimliliğinin artırılmasına yönelik fırsatların altını çiziyor. Bu da daha hızlı, daha işbirliğine yönelik ve daha esnek üretim sunuyor. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin gelişimi hızlanırken üretimin her ölçekte yapılabilmesi sağlanıyor. Daha yerelleştirilmiş tedarik zinciri maliyetleri düşürüp, verimliliği artırırken, yeni fikirler için kuluçka işlevi de görüyor. GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan Özsoy ve GE Baş Ekonomisti Marco Annunziata “Endüstrinin Geleceği” yaklaşımının makroekonomik etkilerini değerlendirdi. GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan Özsoy yaptığı açılış konuşmasında, ‘Endüstrinin Geleceği’ perspektifinin unsurlarını paylaştı ve Türkiye’nin endüstriyel gelişim potansiyelinin altını çizdi. Özsoy: “GE olarak, 1948’den bu yana Türkiye’nin çözüm ortağı olmaktan gurur duyuyoruz. Günümüzde rekabetçiliğin ve büyümenin en önemli anahtarı olan inovasyonun daha hızlı gelişmesini sağlayan ‘Endüstrinin Geleceği’ perspektifi, dünyanın rekabetçi ekonomileri arasında yer alan Türkiye’nin geleceğinin şekillendirilmesi açısından önemli fırsatlar sunuyor.”  GE Türkiye İnovasyon Merkezi 2015’te açılacak GE Türkiye İnovasyon Merkezi, farklı fikirlerin desteklendiği, beslendiği ve yerel inovasyon ekosistemi ile etkileşim içinde olacak. İleri üretim teknikleri, endüstriyel internet ve yaşam bilimleri laboratuvarını kapsayan merkez, dünya genelinde herkesin birbiriyle iletişim içinde olduğu, içerik ve kaynaklara erişim sağlayacak. GE Sağlık’ın Yaşam Bilimleri Laboratuvarı, firmanın ilaç geliştirme, protein bilimi ve biyoişlem araştırmaları için geliştirdiği en son araç ve teknolojilere sahip olacak ve Türkiye biyofarmasötik ilaç sektörü için sunulan ileri teknik eğitim ve teknolojik değerlendirme olanaklarının yanı sıra üniversitelerin biyoteknoloji derslerinin farklı unsurları için de açık olacak. GE’nin Orta Doğu ve Rusya’da bulunan müşterilerinin yanında akademisyenler, ilaç ve biyoteknoloji araştırmacıları da küçük ölçekli çalışmaları için laboratuvardan faydalanabilecekler. Teknik uzmanların istihdam edileceği yeni laboratuvar GE Sağlık’ın, GE Türkiye İnovasyon Merkezi’nde önemli bir yere sahip olacak.

TechInside Podcast – Bölüm 15

0
[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/177002365″ params=”auto_play=false&hide_related=true&show_comments=false&show_user=true&show_reposts=false&visual=false” width=”100%” height=”100″ iframe=”true” /] Bu hafta ele aldığımız başlıklar; – Turkcell CEO’su Süreyya Ciliv 4G müjdesini verdi – Profesör ve Fütürist Michio Kaku geleceği anlattı – Türkiye girişimcilik ekosistemine yakın bakış – Bir girişimin ana stratejisi ne olmalı? Bob Dorf cevapladı. TechInside Podcast yayınlarımıza iTunes üzerinde de abone olabilirsiniz.