Oculus Rift teknolojisi basit bir anlatım ile sanal gerçeklik başlığından oluşuyor. Baş hareketlerini algılayabilen alıcılar ile yön tayini yapabilen kask sistemi yeni versiyonda gelen HD ekranlar ile kullanıcısına insan gözünün görebileceğinden daha geniş bir alanı kapsayacak şekilde sanal bir görüntü oluşturuyor.
İlk anda oyun sektörüne yönelik olarak gibi görülebilecke bu teknolojinin mühendislik, güvenlik, askeri teknolojiler ve benzeri pek çok alanda uygulamasını yapmak gayet mümkün.
Facebook’un Oculus firmasını satın almasına dönecek olursak, MarketWatch analistlerinden Jeff Reeves bu satın alma bedelinin Whatsapp gibi olması gereken bedelden çok daha yukarda olduğunun altını çiziyor. Reeves’e göre bu durum Facebook yatırımcılarının onay verdiği bir durum değil ancak Facebook içinde neredeyse tek başına karar verme gücünün tamımını elinde tutan Mark Zuckerberg için; “Neredeyse diktatörsel yönetim anlayışının sonucu olarak bu durum oluştu” yorumunu yapıyor Revees.
Aslında olup bitenler sadece Facebook’un bir sanal gerçeklik görüntüleme sistemi üreticisini satın alması ile sınırlı değil. Üç boyutlu oyunların atası sayılan Doom‘un programcısı ve ID Software‘in kurucusu John Carmack‘de şu anda bir Facebook çalışanı.
Peki, bir sosyal arkadaşlık ve paylaşım sitesi olan Facebook’da gerçekten neler olup bitiyor?
Aslında bu sorunun cevabı Facebook’un büyüme seyrinin içinde saklı olabilir. Pek çok kişinin bildiği gibi Facebook üzerindeki çiftlik ve diğer benzer oyunları ile Zynga Facebook’un büyümesine büyük katkı sağladı. Kısacası Facebook sürekli yenilikçi fikirler ile ortaya çıkan yeni sosyal ağlara karşı elinde alternatif bir koz bulundurması gerektiğini çok iyi biliyor. Bu kozu oyun alanındaki platform niteliğini geliştirmek olarak belirlemiş olabilir. Öte yandan Whatsapp satın alması ile birlikte düşünüldüğünde yeni nesil gençlerin gelecekte iş görüşmeleri için uzun seyahatler yapmak yerine sosyal ağları kullanacağını da şimdiden büyük olasılıkla öngörebiliriz. Ancak bunlardan daha önemlisi Facebook bir internet sayfası olmaktan çıkıp dijital bir dünya kurgulamayı hedefliyor olabilir.
İşletmeler için bu gelişmeler ne anlam taşıyor?
Günümüzde pek çok Bilgi İşlem Yöneticisi kendilerine Facebook sayfası açılması, Facebook uygulamasının hayata geçirilmesi için gelen taleplere çözüm bulmak zorunda kalıyor. Çok uzak olmayan yakın bir gelecekte bu talepler Facebook platformundaki oyunların içinde yer almak ve sanal Facebook dünyasında yer almak şeklinde karşımıza çıkması gayet muhtemel. İşte bu noktada şirketlerin sadece Facebook üzerinde reklam, sayfa veya uygulama ile var olmanın ötesine geçip olası bir sanal dünya içinde nasıl yer edineceklerine dair strateji geliştirmeye başlamasını gerektiriyor. Bu yüzden Facebook’un Oculus Rift’i satın alması tüm eleştirilere rağmen boşa yapılmış bir yatırım olmanın ötesinde işletmeler için çok daha fazla anlam ifade etmek zorunda. Oculus’un Satılması Neden Önemli?
Oculus Rift teknolojisi basit bir anlatım ile sanal gerçeklik başlığından oluşuyor. Baş hareketlerini algılayabilen alıcılar ile yön tayini yapabilen kask sistemi yeni versiyonda gelen HD ekranlar ile kullanıcısına insan gözünün görebileceğinden daha geniş bir alanı kapsayacak şekilde sanal bir görüntü oluşturuyor.
İlk anda oyun sektörüne yönelik olarak gibi görülebilecke bu teknolojinin mühendislik, güvenlik, askeri teknolojiler ve benzeri pek çok alanda uygulamasını yapmak gayet mümkün.
Facebook’un Oculus firmasını satın almasına dönecek olursak, MarketWatch analistlerinden Jeff Reeves bu satın alma bedelinin Whatsapp gibi olması gereken bedelden çok daha yukarda olduğunun altını çiziyor. Reeves’e göre bu durum Facebook yatırımcılarının onay verdiği bir durum değil ancak Facebook içinde neredeyse tek başına karar verme gücünün tamımını elinde tutan Mark Zuckerberg için; “Neredeyse diktatörsel yönetim anlayışının sonucu olarak bu durum oluştu” yorumunu yapıyor Revees.
Aslında olup bitenler sadece Facebook’un bir sanal gerçeklik görüntüleme sistemi üreticisini satın alması ile sınırlı değil. Üç boyutlu oyunların atası sayılan Doom‘un programcısı ve ID Software‘in kurucusu John Carmack‘de şu anda bir Facebook çalışanı.
Peki, bir sosyal arkadaşlık ve paylaşım sitesi olan Facebook’da gerçekten neler olup bitiyor?
Aslında bu sorunun cevabı Facebook’un büyüme seyrinin içinde saklı olabilir. Pek çok kişinin bildiği gibi Facebook üzerindeki çiftlik ve diğer benzer oyunları ile Zynga Facebook’un büyümesine büyük katkı sağladı. Kısacası Facebook sürekli yenilikçi fikirler ile ortaya çıkan yeni sosyal ağlara karşı elinde alternatif bir koz bulundurması gerektiğini çok iyi biliyor. Bu kozu oyun alanındaki platform niteliğini geliştirmek olarak belirlemiş olabilir. Öte yandan Whatsapp satın alması ile birlikte düşünüldüğünde yeni nesil gençlerin gelecekte iş görüşmeleri için uzun seyahatler yapmak yerine sosyal ağları kullanacağını da şimdiden büyük olasılıkla öngörebiliriz. Ancak bunlardan daha önemlisi Facebook bir internet sayfası olmaktan çıkıp dijital bir dünya kurgulamayı hedefliyor olabilir.
İşletmeler için bu gelişmeler ne anlam taşıyor?
Günümüzde pek çok Bilgi İşlem Yöneticisi kendilerine Facebook sayfası açılması, Facebook uygulamasının hayata geçirilmesi için gelen taleplere çözüm bulmak zorunda kalıyor. Çok uzak olmayan yakın bir gelecekte bu talepler Facebook platformundaki oyunların içinde yer almak ve sanal Facebook dünyasında yer almak şeklinde karşımıza çıkması gayet muhtemel. İşte bu noktada şirketlerin sadece Facebook üzerinde reklam, sayfa veya uygulama ile var olmanın ötesine geçip olası bir sanal dünya içinde nasıl yer edineceklerine dair strateji geliştirmeye başlamasını gerektiriyor. Bu yüzden Facebook’un Oculus Rift’i satın alması tüm eleştirilere rağmen boşa yapılmış bir yatırım olmanın ötesinde işletmeler için çok daha fazla anlam ifade etmek zorunda. Mobil Tehdit: HTML5 Uygulamalar
Bu durum uygulama geliştiriciler için büyük kolaylık sağlasa da ABD Syracuse Üniversitesi Profesörlerinden Kevin Du; “bir felakate hızla yaklaşıyoruz” diyerek bu gelişmeyi ele alıyor ve yaşanabilecek bir senaryoyu şöyle özetliyor; “Bir hava alanındaki ücretsiz Wi-Fi bağlantısını kullandığınız anda saldırganlar zararlı kodları telefonunuza yükleyebilir. Bu kodlar kendini kopyalayarak rehberinizdeki tüm arkadaşlarınıza kendisini yollayabilir.”
Tamam, elimizde bir felaket senaryosu var fakat bu durum bir senaryo olmanın ötesine taşınabilir mi? SyracuseÜniversitesi Bilgisayar Bilimleri ve Mühendisliği Fakültesinde gerçekleştirilen bir araştırmaya göre Cross-Device Scripting (XDS) saldırıları HTML5 teknolojisini zayıf yönlerinden birisini oluşturuyor. Bu araştırmanın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
Araştırmanın teknik detaylarına girmeden bu çalışmayı yapan ekibin verdiği dört farklı saldırı senaryosuna göz atacak olursak;
- Bir hava alanında HTML5 tabanlı bir uygulama ile ücretsiz Wi-Fi noktalarını tararken saldırıya maruz kalabilirsiniz.
- Eğer aldığınız SMS’leri okumak için HTML5 tabanlı bir uygulama kullanıyorsanız saldırıya maruz kalabilirsiniz.
- Eğer MP3 dosyalarını dinlemek için HTML5 tabanlı bir uygulama kullanıyorsanız saldırıya maruz kalabilirsiniz.
- Eğer HTML5 tabanlı bir uygulama ile bir barkod okutursanız saldırıya maruz kalabilirsiniz.
Finansal Siber Saldırıların Çoğu Türkiyede
Bulutta Mülkiyet Haklarının Korunması
Orjinal CD veya DVD’lerin kopyalanma hakları ile alakalı tartışmaları hatırlayanlar kimler? Artık nadiren CD veya DVD kullanır hale geldik hatta donanım üreticileri artık daha ince taşınabilir bilgisayarlar üretmek için cihazlarında optik sürücülere yer bile vermiyorlar. Ancak tartışmaları hatırlayacak olursak tüketicilerin sahip olduğu orjinal bir optik medyayı kopyalama hakkının nerede başlayıp bittiği ile alakalı bir tartışma söz konusuydu.
Artık devir değişti. Optik ortamlar yerine satın aldığımız uygulamalarımızı internet üzerindeki bulut servislerinde (iTunes Store, Google Play vb.) tutuyoruz. Oyunlarımız Steam hesabında duruyor. Bu alanlara ilk adım atan firmalar liderliği taşırken diğer teknoloji devleri de bu alana giriş yaparak pay sahibi olmaya çalışıyor.
Ancak buluttaki gelişmeler farklı durumları gündeme taşımaya başladı. Spotify servisine üyesiniz. Milyonlarca parçayı dilediğiniz gibi dinleyebiliyorsunuz. Peki bu hesabınızı kullandığınız cihazınıza bir hoparlör bağlayıp mağazanızda dinletseniz? TTNET’in TiViBu servisi üzerindeki üyeliğiniz ile güncel bir filmi veya diziyi uygun araçlar ile kaydedip saklasanız? Veya siz bu tarz bir servis verecekseniz benzeri uygulamalar için nasıl önlem almalısınız? Veya izin vermelisiniz?
Bir diğer sorun ise kişilerin kontrolündeki bu dijital servislerin sağladığı hakların, kişinin vefatı ile birlikte kime devredileceği?
Her iki açıdan da ele alındığında bu sorunların çözümünün son tüketiciler değil uygulama ve servis sağlayıcılar tarafından yapılması gerektiği açıkça görülüyor. Ancak ticari işletmelerin son tüketici hakları üzerindeki hassasiyetlerini belirleyecek olan kuralların çerçevesinin ise devletler tarafından çizilmesi gerekmekte.
Gerek Amerika Birleşik Devletleri gerekse Avrupa Birliğinde bulut üzerinden verilen hizmetlerin ve servislerin fikri mülkiyet hakları ile alakalı ciddi araştırmalar yapılmakta ve geleceğe dönük stratejilerin belirlenmesi gerekiyor. Siz değerli okuyucularımızdan da bu konudaki görüşlerinizi bizler ile paylaşmanızı rica ediyoruz zira şimdiden bu konular ile alakalı çalışmalar yapılmaya başlanmaz ise gelecek dönemde yabancı düzenlemelere uymak zorunda kalmaktan başka şansımız kalmayabilir. Intel Edison’a Güncelleme Geldi

iPad için Office 365 Uygulamaları Neyi Değiştirir?
Bunun üzerine Microsoft CEO’su Satya Nadella teşekkür etmişti;
Uzun yıllar boyunca bir birine en dişli rakip olan Microsoft ve Apple’ın bu tutumu arkasında yatan nedir? Aslında bu sorunun cevabı benzer işbirliklerinin oluştuğu ABD teknoloji sektöründe sıkça görülebiliyor. İngilizce’de buna Coopetition deniliyor. Türkçe’ye rekabet ederken iş birliği yapmak anlamında çevirirken belki de Rekaberlik gibi yeni bir terim kullanmamızı gerektirecke bir kavram olarak çıkmakta. Apple’ın gelişen ve büyüyen ekosistemi içinde yer almak Microsoft için bir zorunluluk haline gelmişti, Apple ise her ne kadar umursamaz bir tavır takınsa da Microsoft gibi büyük ve özellikle kurumsal dünyada güçlü bir şirketin uygulamalarını bünyesinde bulundurmanın kendilerine avantaj sağlayacağının farkında. Şirketler ve Kullanıcılar için Ne Değişecek? Dijital dünyanın evrilerek bulut tabanlı sistemlere hızla geçiş yaptığı bir dönemde cihazların buluta yazılımların ise servislere dönüştüğüne şahit oluyoruz. iPad için MS Office tek başına bir anlam ifade etmek zorunda olsaydı bunun karşılığını Microsoft’un alması gerçekten güç olabilirdi. Ancak durum böyle değil. Kurumsal müşterilerin uzun yıllardır Exchange, Sharepoint gibi çözümler ile iç içe olması, Microsoft’un elinde hâlâ en güçlü mail istemcilerinden birisi olan Outlook’un bulunması bu dönüşüm içinde Microsoft’un elini güçlendiriyor. Bu güçlü eli Office 365 çözümleri ile servislere dönüştüren Microsoft kendisi için geleceği olan ve kullanıcıları için avantajlı bir servise dönüştürüyor. Uzun yıllar boyunca Exchange sunucularının sıkıntıları ile uğraşan BT yöneticileri (ki ben de bunlardan birisiyim) bir kere Office 365 dünyasına adım attığında gerek yönetim kolaylığı gerekse sahip olduğu güçlü araçlar ile mutlu oluyor. Üstelik işletmeler açısından maliyet analizi yapıldığında Office 365 aboneliğnin personel maliyetine indirgenme kolaylığı özellikle KOBİ ölçeğindeki işletmelerin karar alma sürelerini kısaltırken hayatlarını kolaylaştırıyor. Peki, MS Office 365 dünyası gerçekten bu kadar toz pembe mi? Aslında değil. MS’un hâlâ karmaşık görünen lisanslama modellerini iyice basitleştirmesi ve hatta fiyatlarını rekabet edilemez seviyede düşürmesi gerekiyor zira her ne kadar aksi iddia edilse de açık kaynaklı çözümlerin maliyetleri sadece ilk sahip olma değil toplam sahip olma maliyetleri de hızla düşmekte. Tam bu noktda iPad için MS Office uygulamalarının Office 365 abonelerine ücretsiz sağlanması şimdilik ciddi bir rekabet kozunu Microsoft’a verebilir. Aslında tek kolaylaştırmayı hedeflediği şey kurumsal kullanıcıların tablette rahat çalışması değil kendi servislerinin daha hızlı satın alma kararını etkileyebilmek. Şimdilik bu strateji doğru görünüyor ve Microsoft’un Office 365 ekosistemini büyütmesi için faydalı olabilir. Madalyonun öte yanında ise Microsoft’un hızla kan kaybeden son kullanıcı ekosisteminde çok daha ciddi adımlar atarak geciktiği mobil ve bulut devrimini artık yakalaması gerekiyor. Yoksa sadece kurumsal kanalın bulut dünyasındaki mutluluğu Microsoft için hedeflediği büyümeyi sağlaması adına yeterli olamama ihtimaline sahip.HP Rüşvet ve Yolsuzluk Araştırmalarında Anlaşmaya Vardı

Intel ve SGI Yeni Soğutma Teknolojisi Geliştiriyor

Tüketici Gerçekten Ne İstiyor?

- Tüketicilerin yüzde 73‘ü vaat edilen ve gerçekleşen hizmetler arasındaki farkı rahatsız edici buluyor.
- Yüzde 71’i şirketlerin kişisel bilgileri nasıl kullanacaklarına güvenemedikleri için rahatsız hissediyor.
- Yüzde 47’si kişiye özel hizmetlerin eksikliği sebebiyle tedarikçisini değiştiriyor.
- Yüzde 57’si personelin doğru hizmet ve etkileşimi sunamamasından dolayı rahatsız.
- Yüzde 50’si sadakat programlarının ihtiyaçlara göre düzenlenmediğini ifade ediyor.
- Türk tüketicilerin yüzde 60’ı araştırmaları sırasında düzenli olarak, yüzde 59’uise hizmet talepleri için mobil cihaz kullanıyor.
- Yüzde 55’i satın alma ve hizmet talebini mobil uygulamalar kanalı ile talep edemediği durumda kendisini engellenmiş hissediyor.
- Yüzde 68’i aynı teklifin farklı kanallarda birbiriyle aynı olmamasından dolayı rahatsızlık hissediyor.
- Yüzde 80’i müşteri hizmetlerini kullanırken aynı soruların tekrarlanmasından mutsuzluk duyuyor.
- Yüzde 43’ü online platformlarda ürün ve hizmetlerle ilgili görüşleri okurken, yüzde 29’u bu görüşlerden etkilendiklerini ifade ediyorlar.
Heartbleed Hakkında Bilmeniz Gereken Herşey

Müşteri Çağında Kazanan Olmak
Arkada bıraktığımız yirmi yılık dönem son bulurken devasa işletmeler giderek güçlenen müşterilerin taleplerini daha iyi anlamak ve onlara daha iyi hizmet vermek için kendilerini yeniden keşfediyorlar.
Bu yeni dönemde rekabetin kuralları yeniden belirleniyor. Başarı kriterleri değişiyor ve modern bir işletmeye dönüşmek için farklı bir bakış açısı kazanmak gerekiyor.
Bu alanda önemli iki araştırma gerçekleştiren Forrester dört temel noktaya dikkat çekiyor;
- Müşteri deneyimini dönüştürmek bir zorunluluk haline geldi
- Mobil düşünce şeklini kucaklamak gerekiyor
- Djital yaşamı benimsemek bir zorunluluk oldu
- Büyük Veriyi verimli iş bilgeliğini dönüştürmek lazım
Cisco 2014 Güvenlik Raporunu Açıkladı

Türkiye’de Girişimcilik Beklentisi Geride Kaldı
Microsoft App Studio’nun Örtüsünü Kaldırdı
Microsoft App Studio hiç programlama bilmeyenlerin bile kullanarak basit uygulamalar geliştirebileceği bir platform olarak karşımıza çıkıyor. Browser ile erişilen App Studio platformunda sunulan şablonlardan birisini seçen kullanıcı daha sonra özelleştirmeler ile yardımı ile geliştirmek istediği uygulamayı şekillendirebiliyor. Sosyal medya ve içerik paylaşım sitelerine bağlanarak içerikleri otomatik olarak alabilen App Studio bileşenleri ile temel uygulamları hazırlamak bir kaç tıklama ve adımı takip etmek kadar kolay.
Uygulama geliştirme sürecini tamamlayan kullanıcılar diledikleri takdirde Microsoft Uygulama Mağazasında yayınlamaya hazır şekilde paketlenmiş uygulamalarını Windows Phone 8.0, Windows Phone 8.1 ve Windows 8.1 ile uyumlu olacka şekilde download edebiliyorlar.
Microsoft henüz Beta süresinin bitişi ile alakalı bir açıklama yapmış değil. Platformu incelemek isteyen meraklı kullanıcılar buradan ilgili platforma ulaşabilirler. Veri Tabanlarının Geleceği


Qualcomm WiFi Sorunlarını Çözecek

ABD Başkan adayları e-posta güvenliğini umursamıyor
2016 yılında yapılan ABD Başkanlık seçimlerinde, başkan adayı Hillary Clinton’ın kampanya ekibinin e-postaları çalınmış ve yazışmaları bütün dünyaya yayınlanmıştı. Bu skandalın Hillary Clinton’a büyük oy kaybettirdiği de biliniyor.
Tüm istihbarat örgütleri başkan adaylarının peşinde
Yeni başkanlık seçimleri yaklaşırken, güvenlik kurumlarının ABD Başkan adayları konusunda yaptığı araştırmanın sonuçları ise şaşkınlık yarattı.
Buna güre başkan adaylarının sadece üçte biri e-posta güvenliği konusunda önlem almış durumda. Diğer adayalr ise e-posta servislerini hala güvensiz şekilde kullanıyorlar.
ABD’yi yönetecek ve dolayısıyla dünyadaki siyasi, askeri ve ekonomik gelişmelerde kritik rol sahibi olacak bir insanın veri güvenliği konusunda umarsız olması büyük endişe yaratıyor. FBI’a göre, mevcut ABD Başkanı Donald Trump da bu tür bir dikkatsizlik sonucunda Rus istihbaratının eline düşmüş durumda ve sırlarının açığa çıkmaması için Rusya’nın direktifleri doğrultusunda karar alıyor olabilir.
[bkz url=https://www.techinside.com/bytedance-guvenlik-sorusturmasi-geciriyor/]
Bu iddia eski FBI başkanı ile Trump’ın büyük bir çatışma yaşasmına neden olmuştu. Aynı iddia ile şimdi ABD’de başkanın görevinden alınması için önemli bir kampanya da yürütülüyor. Eski başkan Obama da görevinden ayrılmadan önce, Trump’ın başkan seçilmesine Rusların destek olup olmadığına dair bir soruşturma açtırmış ve soruşturma sonucunda Rusların desteği olduğu vurgulanmıştı.
Ancak bunun siyasi bir karalama olmadığını ispatlamak mümkün olmadığından Trump’ın göreve gelmesine engel olamamışlardı.











