Gelişen teknolojiyle birlikte bilgisayarlarımıza uzaktan erişim sağlamak her zamankinden daha kolay hale geliyor. Google’ın Chrome Uzak Masaüstü uygulaması sayesinde Telefonu bilgisayar kontrolü oldukça kolay bilgisayarınızı Telefonu bilgisayar kontrolünü kolayca kontrol etmenizi sağlayan kullanıcı dostu bir çözüm sunuyor. İşte adım adım rehber:
Adım 1:Telefonu bilgisayar kontrolü için Chrome Tarayıcınızı Açın ve Google Hesabınıza Giriş YapınChrome tarayıcınızı açın ve Google hesabınıza giriş yaparak Chrome Uzak Masaüstü sayfasına gidin. “Bilgisayarıma Eriş” seçeneğini belirleyin.
Adım 2: Chrome Uzak Masaüstü Uzantısını EkleyinUzaktan erişimi ayarlamak için mavi düğmeyi seçin ve sizi Chrome uzantısı sayfasına yönlendirsin. “Chrome’a Ekle” seçeneğini seçin ve uzantıyı ekleyin. Gerekirse, Uzak Masaüstü uygulamasını indirmek için talimatları takip edin.
Adım 3: Sistem Adınızı Seçin ve Pin Kodu EkleyinBilgisayarınızın adını seçin ve bir pin kodu ekleyerek devam edin.
Adım 4: Telefonunuzda Chrome Remote Desktop Uygulamasını AçınAkıllı telefonunuzda Chrome Remote Desktop uygulamasını indirin ve açın. Veya tarayıcı üzerinden Chrome Remote Desktop sayfasına gidin.
Adım 5: Bilgisayarınızı Seçin ve Pin Kodunu GirinUzaktan bağlanmak istediğiniz bilgisayarınızın adını seçin, pin kodunu girin ve devam etmek için onaylayın.
Adım 6: Uzaktan Kontrole Sahip Olun Artık telefonunuz aracılığıyla bilgisayarınızı uzaktan kontrol edebilirsiniz. Fareyi hareket ettirebilir, dosyalarınıza erişebilir ve bilgisayarınızdan gelen sesleri telefonunuzdan duyabilirsiniz.
Alternatif yollar:
Windows Uzak Masaüstü:Microsoft’un kendi çözümü, Windows kullanıcıları için güvenli bir uzaktan erişim seçeneği sunar.
TightVNC:Esnek ve kullanımı kolay bir çözüm arayanlar için VNC protokolünü temel alan bir seçenek.
RemoteMouse:Telefonunuzu fareye dönüştüren hafif bir uygulama.
Unified Remote:Medya kontrollerine hızlı erişim ve uyandırma özellikleriyle bilgisayarınızı uzaktan kontrol edin.
Bu yöntemlerle, bilgisayarınıza uzaktan erişim sağlamak artık daha kolay ve kullanıcı dostu hale geliyor.
Nvidia, oyuncuları ve teknoloji meraklılarını heyecanlandıran yeni RTX 40 Super serisi ekran kartlarını tanıtmaya hazırlanıyor. Çinli donanım mağazası IT Home, bu beklenen serinin çıkış tarihini açıkladı ve hayranları için müjdeli bir haber getirdi.
GeForce RTX 4070 Super ve 4070 Ti Super modelleri, 17 Ocak’ta, RTX 4080 Super ise 31 Ocak’ta piyasaya sürülecek. Bu tarihler, CES 2024 etkinliği ile aynı döneme denk geliyor. Nvidia, CES 2024 öncesinde özel bir etkinlik düzenleyerek yeni seriyi tanıtacak.
Öne çıkan özellikler:
RTX 4080 SUPER: Bu model, 10.240 çekirdek, 320 TMU, 112 ROP ve 64 MB L2 önbelleğe sahip AD103-400 GPU’yu kullanacak. 320W TGP (Toplam Grafik Gücü), 256 bit bellek veri yolu ve 16GB GDDR6X bellek ile donatılmış. Artan performansıyla dikkat çeken bu model, özel tasarımlı modellerle yüzde 10’a kadar daha hızlı olabilir.
RTX 4070 Ti SUPER: 285W TGP, 8.448 çekirdek ve 48 MB L2 önbellek içeren AD103-275 / AD102-175 GPU varyantlarına sahip. 16GB GDDR6 belleğiyle güçlendirilen bu model, selefine kıyasla yüzde 15 daha yüksek performans sunacak.
RTX 4070 SUPER: 7.168 çekirdek, AD104-350 veya AD103-175 GPU, 48 MB L2 önbellek, 192 bit veri yolu ve 12 GB GDDR6X bellek içerecek. Güç gereksinimindeki 20W’lik artışa rağmen, bu konfigürasyonun temel modelden yüzde 14 daha hızlı olması bekleniyor. Ayrıca, kartın Gen5 güç konnektörüne geçiş yapacağı belirtiliyor.
Nvidia’nın RTX 40 Super serisi, daha yüksek performans ve gelişmiş özellikleriyle oyun dünyasına yeni bir soluk getirecek gibi görünüyor. Oyun tutkunları ve teknoloji severler, Ocak ayındaki lansmanı dört gözle bekleyerek, yeni nesil grafik kartlarının sunacağı gücü merakla bekliyor.
Günümüzde satılan en popüler akıllı TV’ler, izlediğiniz her şey hakkında veri toplayan ve bunu, izlediğiniz şeyi tanımlamak ve size yüksek hedefli reklamlar sunmak için özel bir veritabanına gönderen bir tür reklam gözetim teknolojisi olan otomatik içerik tanımayı (ACR) kullayor. Yazılım büyük ölçüde gizleniyor ve devre dışı bırakılması karmaşık. Pek çok tüketici, bırakın yeni TV’lerinde aktif olduğunu, ACR’nin farkında bile değil.
Akıllı TV içerik tanıma
Öncelikle teknoloji hakkında kısa bir bilgi verelim: ACR, sürekli olarak ekran görüntüleri alıp bunları devasa bir medya ve reklam veri tabanıyla karşılaştırarak kablolu TV kutusu, yayın hizmeti veya oyun konsolu aracılığıyla sunulan içerik de dahil olmak üzere televizyonunuzda görüntülenenleri tanımlıyor. Bunu, TV’niz açıkken arka planda sürekli çalışan Shazam benzeri bir hizmet olarak düşünebilirsiniz. Bu TV’ler saatte 7.200, yani saniyede yaklaşık iki görüntü yakalayıp tanımlayabiliyor. Veriler daha sonra büyük bir iş olan içerik önerileri ve reklam hedefleme için kullanılıyor. Pazar araştırma firması eMarketer’a göre reklamverenler 2022’de akıllı TV reklamlarına tahmini 18.6 milyar dolar harcadı. Akıllı TV içerik tanıma özelliği ile aslında büyük bir pazar oluşturuyor.
Şartlar ve Koşullar, Gizlilik Politikası seçeneğini seçin.
Bilgi Hizmetlerini Görüntüleme onay kutusunun işaretli olmadığından emin olun.
Reklam hedeflemeyi kapatın . Bilgi Hizmetlerini Görüntüleme onay kutusunun altında İlgi Alanına Dayalı Reklam Hizmetleri ABD Gizlilik Bildirimi seçeneğinin işaretini kaldırın.
ACR’yi (ve işaretini kaldırdıysanız hedefli reklamcılığı) kapatmaya yönelik değişiklikleri onaylamak için ekranın altındaki Tamam seçenek kutusunu seçin.
Intel, uzun süredir beklenen yeni Meteor Lake mobil işlemci serisini duyurarak, “AI PC” olarak adlandırdığı işlemcilerin özelliklerini tanıttı. H ve U serilerinden oluşan bu işlemci ailesi, Intel’in Foveros 3D hibrit mimarisi ve Intel 4 üretim süreciyle üretilen ilk ürünleri olma özelliği taşıyor. Ayrıca, Nöral İşlem Üniteleri (NPU) içeren ilk Intel işlemcileri olarak dikkat çekiyor.
İşlemcilerin özellikleri şu şekilde sıralanıyor:
İşlemci Adı
Üretim Süreci
Çekirdek Dizilimi
İzlek
En Düşük / En Yüksek Saat Hızı
L3 Ön Bellek
GPU
TDP (PL1 / MTP)
Intel Core Ultra 9 185H
Intel 4
6+8+2 (16)
22
3.8 GHz / 5.1 GHz
24 MB
Arc Xe 8-çekirdek (2.35 GHz)
45 / 115W
Intel Core Ultra 7 165H
Intel 4
6+8+2 (16)
22
3.8 GHz / 5.0 GHz
24 MB
Arc Xe 8-çekirdek (2.30 GHz)
28 / 64 veya 115W
Intel Core Ultra 7 155H
Intel 4
6+8+2 (16)
22
3.8 GHz / 4.8 GHz
24 MB
Arc Xe 8-çekirdek (2.25 GHz)
28 / 64 veya 115W
Intel Core Ultra 5 135H
Intel 4
4+8+2 (14)
18
3.6 GHz / 4.6 GHz
18 MB
Arc Xe 7-çekirdek (2.20 GHz)
28 / 64 veya 115W
Intel Core Ultra 5 125H
Intel 4
4+8+2 (14)
18
3.6 GHz / 4.5 GHz
18 MB
Arc Xe 7-çekirdek (2.20 GHz)
28 / 64 veya 115W
Intel Core Ultra 7 165U
Intel 4
2+8+2 (14)
14
3.8 GHz / 4.9 GHz
12 MB
Arc Xe 4-çekirdek (2.00 GHz)
15 / 57W
Intel Core Ultra 7 164U
Intel 4
2+8+2 (14)
14
3.8 GHz / 4.8 GHz
12 MB
Arc Xe 4-çekirdek (1.80 GHz)
9 / 30W
Intel Core Ultra 7 155U
Intel 4
2+8+2 (14)
14
3.8 GHz / 4.8 GHz
12 MB
Arc Xe 4-çekirdek (1.95 GHz)
15 / 57W
Intel Core Ultra 5 135U
Intel 4
2+8+2 (14)
14
3.6 GHz / 4.4 GHz
12 MB
Arc Xe 4-çekirdek (1.90 GHz)
15 / 57W
Intel Core Ultra 5 134U
Intel 4
2+8+2 (14)
14
3.6 GHz / 4.4 GHz
12 MB
Arc Xe 4-çekirdek (1.75 GHz)
9 / 30W
Intel Core Ultra 5 125U
Intel 4
2+8+2 (14)
14
3.6 GHz / 4.3 GHz
12 MB
Arc Xe 4-çekirdek (1.75 GHz)
9 / 30W
Intel, bu yeni işlemcilerin yüksek performans ve düşük güç tüketimiyle dikkat çektiğini belirtiyor. Özellikle, Intel’in açıklamalarına göre, Ultra 7 165H’nin sistem boştayken Ryzen 7 7840U’dan %79 daha az güç tükettiği, Netflix izlerken %48, yerel 4K video oynatırken ise %44 daha az enerji harcadığı ifade ediliyor.
Intel aynı zamanda, yeni Meteor Lake işlemcilerinin oyun performansında önemli bir artış ve yapay zeka alanında 1.7 kat daha yüksek performans sunduğunu vurguluyor. İlk partide, MSI, Asus, Acer, Lenovo gibi markaların yeni işlemcilere sahip dizüstü bilgisayarlarını kullanıcılarla buluşturacağı belirtilirken, daha fazla seçeneğin 2024’te beklenildiği açıklanmıştır.
Ek olarak, Intel Evo sertifikasyonu için güncellenen spesifikasyonlar arasında Full HD ekran, 10 saatlik pil ömrü, 1.5 saniyede uyanma süresi, Wi-Fi 6E desteği ve yüksek kaliteli web kamerası gibi özelliklerin bulunması zorunluluğu da belirtiliyor.
Ekim ayında tanıtılan Xiaomi 14 ve 14 Pro için üzücü bir gelişme ortaya çıktı. Serideki bir modelin sadece Çin pazarına özel olacağı duyuruldu. İşte detaylar…
Bilindiği üzere Xiaomi, Ekim ayının sonunda merakla beklenen Xiaomi 14 ve 14 Pro’yu tanıttı. İlk etapta Çin’de satışa çıkan telefonların, yakın gelecekte küresel pazara açılacağı söylentileri dolaşıyordu. Ancak maalesef, Xiaomi 14 Pro’nun sadece Çin’e özel kalacağı açıklandı.
Kaçıranlar için Xiaomi, genellikle ana akım telefonlarını önce Çin’de, birkaç ay sonra ise küresel pazarda sunuyor. Xiaomi 14 ve 14 Pro’nun Ekim ayında tanıtılmasını düşünürsek, küresel bir lansman için geri sayım başlamıştı. Ancak, Xiaomi 14 Pro için devam eden bir Global HyperOS çalışması olmadığı belirtildi.
Xiaomi’nin bu kararı almasının nedeni henüz bilinmiyor. Belki de şirketin pazar araştırması, kullanıcıların temel modeli daha çok tercih edeceğini göstermiştir. Hatırlanacağı üzere Xiaomi 14 ve 14 Pro, benzer özelliklere sahipti, aralarındaki en büyük fark ise titanyum kasa yapısıydı. Bu nedenle Xiaomi, Pro modelini Çin pazarında tutmaya karar verebilir.
Şu ana kadar Xiaomi 14 için bir küresel lansman tarihi açıklanmış değil. Bu nedenle, Xiaomi 14 Pro’nun hala küresel pazara açılma şansı bulunabilir. Söylentilere göre, Xiaomi 14’ün dünya çapındaki tanıtımı Ocak ayında gerçekleşecek.
Xiaomi 14 özellikleri:
Ekran: 6,36 inç 1,5K, 1Hz ila 120Hz LPTO, 3.000 nit
İşlemci: Snapdragon 8 Gen 3
RAM: 12 GB ve 16 GB RAM
Depolama: 256 GB / 512 GB / 1 TB UFS 4.0
Kamera: f/1.6 50MP 23 mm, OIS, 50MP, f/2.2, 14 mm ultra geniş açı, 50MP f/2.0, 75mm, 3.2x optik zoom, OIS telefoto
Teknoloji dünyasında önemli bir dönüşüm yaşanıyor; LCD ve OLED ekranları geride bırakan, 2025’ten itibaren hızla büyüyerek 2028’de 1.46 milyar dolarlık bir pazara ulaşması beklenen microLED ekranlar, özellikle akıllı saatlerle başlayarak pazarda etkisini göstermeye hazırlanıyor.
Ekran Tedarik Zinciri Danışmanları (DSCC) araştırma firmasının yayınladığı rapora göre, microLED ekranlar, devrim niteliğindeki teknolojileri ve sunduğu önemli avantajlarıyla LCD ve OLED ekranları geride bırakıyor. MicroLED paneller, LCD ekranlara kıyasla üstün tepki süresi, renk kalitesi, kontrast ve enerji verimliliği sunarken, OLED panellerdeki ekran yanması ve düşük ömür gibi sorunlara da çözüm sunuyor.
DSCC’nin projeksiyonuna göre, 2028 yılına kadar microLED ekran pazarının 1.46 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşması bekleniyor. Bu büyümenin ana itici güçleri arasında akıllı saatler, artırılmış gerçeklik (AR) gözlükleri ve otomobil ekranları gibi alanlar bulunuyor. Özellikle giyilebilir cihazlarda yüksek parlaklık ve enerji verimliliği gibi avantajları sayesinde microLED ekranlar, akıllı saatlerde hızla yaygınlaşacak.
MicroLED teknolojisinin henüz tam anlamıyla olgunlaşmamış olması nedeniyle, düşük üretim verimliliği ve düşük piksel sayısı gibi sınırlamaları bulunan ekranlar, başlangıçta küçük cihazlarda tercih edilecek. İlk microLED ekranlı saatlerin önümüzdeki yıl piyasaya sürülmesi beklenirken, özellikle Apple ve Samsung gibi öncü şirketlerin bu teknolojiye hızla adapte olması bekleniyor. Apple’ın 2025 sonbaharında microLED ekranlı ilk Apple Watch’ı piyasaya sürmesi ve Samsung’un Galaxy Watch Ultra saatinde bir yıl içinde microLED ekranlara geçmeyi planlaması bu açıdan önemli adımlar olarak değerlendiriliyor.
Gelecekte, microLED panellerin televizyonlarda da yaygınlaşması beklenirken, şu an için pahalı ve olgunlaşmamış olan bu teknolojinin zaman içinde daha fazla popülerlik kazanması kaçınılmaz görünüyor.
Avrupa Komisyonu, teknoloji devleri Apple ve Google‘a, uygulama mağazalarındaki içerik denetimi konusunda Dijital Hizmetler Yasası’na (DSA) uyumlarını açıklamaları için çağrıda bulundu. Perşembe günü yapılan açıklamada, Komisyon, DSA kapsamında çevrimiçi platformlarda risk yönetimi konusunu netleştirmelerini ve bu hizmetlerin sağlayıcılarından, özellikle App Store ve Google Play gibi platformlar üzerinden satılan uygulamalara yönelik sistemik riskleri nasıl belirledikleri hakkında detaylı bilgi talep etti.
AB yetkilisi yaptığı açıklamada, “Komisyon, dijital hizmet sağlayıcılarından aldığımız raporlara ek olarak, App Store ve Google Play gibi büyük çevrimiçi platformlardaki risklerin nasıl değerlendirildiğine dair daha fazla şeffaflık bekliyor. Bu, hem kullanıcıların hem de işletmelerin dijital ortamda daha güvenli bir deneyim yaşamalarını sağlamak amacıyla yapılan önemli bir adımdır.” dedi. 15 Ocak 2024 tarihine kadar süre verilen bu talep, Apple ve Google‘ın yanıt vermesi için belirlenen son tarih.
Apple ve Google, bu yıl yürürlüğe giren Dijital Hizmetler Yasası çerçevesinde, yasadışı içerik ve çevrimiçi güvenlik riskleriyle mücadelede yeni yükümlülükleri karşısında benzeri görülmemiş bir yasal inceleme ile karşı karşıya. Komisyon, AB’nin soru listesinin tavsiye sistemleri, çevrimiçi reklamlar, kullanıcı verilerinin güvenliği ve gizliliği gibi geniş bir yelpazeyi kapsadığını belirterek, soruların şeffaflık ve kullanıcı güvenliği odaklı olduğunu vurguladı.
Bu gelişme, Apple ve Google‘ın DSA kapsamında karşılaştığı yasal zorlukları ve yeni düzenlemelere uyum sağlama sürecini daha yakından takip etme fırsatı sunarken, her iki şirketin de bu taleplere nasıl yanıt vereceği ve potansiyel mali yükümlülüklerle nasıl başa çıkacakları merak konusu oldu. Apple ve Google, DSA‘yı ihlal etmeleri durumunda yıllık küresel gelirlerinin %6’sına kadar para cezasına çarptırılabilir, bu da büyük teknoloji şirketleri için önemli bir finansal etki anlamına geliyor.
Gaming dünyasının vazgeçilmez isimlerinden biri olan Nvidia, uzun yıllardır tercih edilen GTX ekran kartlarının üretimini durdurma kararı aldı. Şirket, yoluna yalnızca RTX serisi ile devam etmeye karar vererek, GeForce GTX 16 serisinin kullanımdan kalkmasına yönelik önemli bir adım attı. Bu karar, 2024’ün ilk çeyreğinden itibaren geçerli olacak.
Yönetim Kurulu Kanalları aracılığıyla edinilen bilgilere göre, GTX 16 serisi için son siparişler bu ay içerisinde tamamlanacak ve 2024’ün ilk çeyreğinden itibaren sevkiyatlar durdurulacak. Nvidia, artık tam anlamıyla RTX serisine odaklanacak, böylece oyunculara daha yüksek performans ve yeni nesil teknoloji sunmayı hedefliyor.
Nvidia GTX 16 Teknik detaylara göz attığımızda, kullanımdan kaldırılacak modellerin GTX 1650 ve 1630 olduğunu görüyoruz. Diğer kartların üretimi ise zaten önceki dönemlerde durmuş durumda. Ancak bu değişiklik masaüstü GPU’larını kapsasa da, mobil bölümde GTX 16 serisinin devam edeceği belirtiliyor. Ayrıca, kartların üretiminin sonlanmasına rağmen sürücü ve güncelleme desteğinin devam edeceği vurgulanıyor, böylece mevcut kullanıcılar etkilenmeyecek.
Nvidia GTX 16 KALDIRMA KARARINI Nvidia‘nın bu kararı, 2019 yılında tanıtılan ve bütçe odaklı bir alternatif olarak öne çıkan Turing mikro mimarisini temel alan GTX 16 serisinin yerini, daha güçlü ve gelişmiş özelliklere sahip RTX serisi almış olacak. Ampere (RTX 30 serisi) fiyat indirimleri, GTX serisinin rekabet avantajını azaltmıştı. GTX 1660 Ti gibi modellerin, şu anda RTX 2060 ve 3060’a yakın fiyatlarla satıldığı göz önüne alındığında, Nvidia‘nın bu stratejik değişikliği anlaşılır bir hal alıyor.
Bu evrim, Nvidia‘nın oyun pazarındaki liderliğini sürdürme çabasının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Oyuncuların gelecekte daha çok RTX serisine yönelmelerini sağlayacak bu değişim, teknoloji tutkunları arasında heyecan uyandırdı. Nvidia‘nın RTX serisi ile neler sunacağını ve oyunculara nasıl bir deneyim yaşatacağını görmek için merak içinde beklemeye geçildi.
Ya da en azından OpenAI ile ilgili vermek istedikleri izlenim bu.
OpenAI, “süper zeki” yapay zeka sistemlerini, yani insanlarınkini çok aşan zekaya sahip teorik sistemleri yönlendirmek, düzenlemek ve yönetmek için yollar geliştirmek üzere Temmuz ayında Superalignment ekibini kurdu.
Burns, “Bugün, temelde bizden daha aptal olan veya belki de en fazla insan seviyesindeki modelleri hizalayabiliyoruz.” dedi.
Superalignment çabası, OpenAI kurucu ortağı ve baş bilim adamı Ilya Sutskever tarafından yönetiliyor; ancak Sutskever’in başlangıçta Altman’ın kovulması için baskı yapanlar arasında olduğu gerçeği ışığında şimdi kesinlikle kaşlarını kaldırıyor.
Bazı raporlar, Altman’ın dönüşünün ardından Sutskever’in “belirsizlik durumunda” olduğunu öne sürerken, OpenAI’in halkla ilişkiler raporu Sutskever’in gerçekten de Superalignment ekibinin başında olduğunu söylüyor.
Superalignment, yapay zeka araştırma topluluğu içinde biraz hassas bir konudur. Bazıları alt alanın erken olduğunu iddia ediyor; diğerleri bunun kırmızı bir ringa balığı olduğunu ima ediyor.
Altman, OpenAI ile Manhattan Projesi arasında karşılaştırmalar yapılması çağrısında bulunurken, kimyasal ve nükleer tehditler de dahil olmak üzere “felaket risklerine” karşı koruma sağlayacak yapay zeka modellerini araştırmak için bir ekip oluşturacak kadar ileri gitti; ancak bazı uzmanlar, girişimin teknolojisinin işe yarayacağını gösteren çok az kanıt olduğunu söylüyor.
Bu uzmanlar, süper zekanın yakında olacağı iddialarının, yalnızca algoritmik önyargı ve yapay zekanın toksisiteye yönelik eğilimi gibi günümüzün acil yapay zeka düzenleyici sorunlarından kasıtlı olarak dikkati uzaklaştırmaya ve dikkati dağıtmaya hizmet ettiğini ekliyor.
Ne olursa olsun Suksever, yapay zekanın bir gün varoluşsal bir tehdit oluşturabileceğine ciddi olarak inanıyor gibi görünüyor. Bildirildiğine göre, yapay zekanın insanlığa zarar vermesini engelleme konusundaki kararlılığını göstermek için tesis dışındaki bir şirkette ahşap bir heykel yaptırıp yakacak kadar ileri gitti ve Superalignment ekibi için OpenAI’in hesaplamasının önemli bir kısmını yönetti.
Aschenbrenner, “Yapay zekanın gelişimi son zamanlarda olağanüstü derecede hızlı oldu ve sizi temin ederim ki yavaşlamıyor.” dedi. “Sanırım çok yakında insan seviyesindeki sistemlere ulaşacağız, ancak bu burada bitmeyecek; doğrudan insanüstü sistemlere geçeceğiz… Peki insanüstü yapay zeka sistemlerini nasıl hizalayacağız ve onları güvenli hale getireceğiz? Bu gerçekten tüm insanlığın sorunu; belki de çağımızın çözülmemiş en önemli teknik sorunu.”
Superalignment ekibi şu anda gelecekteki güçlü yapay zeka sistemlerine iyi uygulanabilecek yönetişim ve kontrol çerçeveleri oluşturmaya çalışıyor . “Süper zeka” tanımının ve belirli bir yapay zeka sisteminin bunu başarıp başaramadığının ciddi bir tartışma konusu olduğu göz önüne alındığında, bu basit bir görev değil. Ancak ekibin şimdilik kararlaştırdığı yaklaşım, daha gelişmiş, karmaşık bir modeli (GPT- 4) istenen yönlere ve istenmeyen yönlerden uzaklaştırmak için daha zayıf, daha az karmaşık bir yapay zeka modelinin (örneğin GPT-2) kullanılmasını içeriyor.
Burns, “Yapmaya çalıştığımız şeylerin çoğu, bir modele ne yapması gerektiğini söylemek ve bunu yapmasını sağlamak.” dedi. “Talimatları takip edecek ve uydurma değil, yalnızca doğru olan şeylere yardımcı olacak bir modeli nasıl elde ederiz? Oluşturduğu kodun güvenli mi yoksa kötü bir davranış mı olduğunu bize söyleyecek bir modele nasıl sahip olabiliriz? Bunlar araştırmamızla başarmak istediğimiz görev türleridir.“
Ama bekleyin, diyebilirsiniz ki; yapay zekaya rehberlik eden yapay zekanın, insanlığı tehdit eden yapay zekayı önlemekle ne ilgisi var? Bu bir benzetme: Zayıf model, insan denetçilerin vekili anlamına gelirken; güçlü model, süper akıllı yapay zekayı temsil ediyor. Superalignment ekibi, süper akıllı bir yapay zeka sistemini anlamlandıramayan insanlara benzer şekilde, zayıf modelin güçlü modelin tüm karmaşıklıklarını ve nüanslarını “anlayamayacağını” ve bu kurulumun süper hizalanma hipotezlerini kanıtlamak için yararlı hale getirdiğini söylüyor.
Izmailov, “Altıncı sınıf öğrencisinin bir üniversite öğrencisini denetlemeye çalıştığını düşünebilirsiniz.” dedi. “Diyelim ki altıncı sınıf öğrencisi üniversite öğrencisine nasıl çözeceğini bildiği bir görevi anlatmaya çalışıyor… Altıncı sınıf öğrencisinin denetimi ayrıntılarda hatalara sahip olsa da, üniversite öğrencisinin konunun özünü anlayacağına dair umut var ve görevi amirden daha iyi yapabilecektir.”
Superalignment ekibinin kurulumunda, belirli bir göreve göre ince ayar yapılan zayıf bir model, o görevin genel hatlarını güçlü modele “iletmek” için kullanılan etiketler üretir. Ekip, bu etiketler göz önüne alındığında, zayıf modelin etiketlerinde hatalar ve önyargılar olsa bile, güçlü modelin zayıf modelin amacına göre az çok doğru genelleme yapabildiği sonucuna vardı.
Ekip, zayıf-güçlü model yaklaşımının halüsinasyonlar alanında çığır açıcı gelişmelere bile yol açabileceğini iddia ediyor.
Aschenbrenner, “Halüsinasyonlar aslında oldukça ilginç, çünkü model aslında söylediği şeyin gerçek mi yoksa kurgu mu olduğunu dahili olarak biliyor.” dedi. “Ancak bugün bu modellerin eğitilme şekline göre, insan yöneticiler onları bir şeyler söyledikleri için ‘beğeniyorum’ veya ‘beğenmiyorum’ şeklinde ödüllendiriyor. Dolayısıyla bazen insanlar, istemeden de olsa yanlış olan veya modelin aslında bilmediği şeyler söylediği için modeli ödüllendirirler. Araştırmamızda başarılı olursak, temel olarak modelin bilgisini toplayabileceğimiz ve bu çağrıyı bir şeyin gerçek mi yoksa kurgu mu olduğuna uygulayabileceğimiz ve bunu halüsinasyonları azaltmak için kullanabileceğimiz teknikler geliştirmeliyiz.“
Ancak benzetme mükemmel değil. Bu nedenle OpenAI fikirlerin kitle kaynak yoluyla sağlanmasını istiyor.
Bu amaçla OpenAI, süper zeka uyumuna ilişkin teknik araştırmaları desteklemek için 10 milyon dolarlık bir hibe programı başlatıyor; bunun dilimleri akademik laboratuvarlara, kar amacı gütmeyen kuruluşlara, bireysel araştırmacılara ve lisansüstü öğrencilere ayrılacak.
OpenAI ayrıca 2025’in başlarında süper hizalama üzerine bir akademik konferansa ev sahipliği yapmayı planlıyor ve burada süper hizalama ödülü finalistlerinin çalışmalarını paylaşacak ve tanıtacak.
İlginç bir şekilde, hibenin finansmanının bir kısmı eski Google CEO’su ve başkanı Eric Schmidt’ten gelecek. Altman’ın ateşli bir destekçisi olan Schmidt, tehlikeli yapay zeka sistemlerinin gelişinin yakın olduğunu ve düzenleyicilerin hazırlık konusunda yeterince çaba göstermediğini ileri sürerek hızla yapay zeka felaketinin poster çocuğu haline geliyor.
Bu mutlaka bir fedakarlık duygusundan kaynaklanmıyor. Wired’da yer alan bir rapor, aktif bir yapay zeka yatırımcısı olan Schmidt’in, ABD hükümetinin yapay zeka araştırmalarını desteklemek için önerdiği planı uygulamaya koyması durumunda ticari olarak büyük fayda sağlayacağını belirtiyor.
O halde bağış, alaycı bir bakış açısıyla erdem sinyali olarak algılanabilir. Schmidt’in kişisel serveti tahminen 24 milyar dolar civarında ve kendisininki de dahil olmak üzere, daha az etik odaklı yapay zeka girişimlerine ve fonlarına yüz milyonlarca dolar akıttı.
Schmidt elbette durumun böyle olduğunu reddediyor.
Bir açıklamada, “Yapay zeka ve diğer gelişen teknolojiler ekonomimizi ve toplumumuzu yeniden şekillendiriyor.” dedi. “Onların insani değerlerle uyumlu olmasını sağlamak kritik önem taşıyor ve OpenAI’nin yapay zekayı kamu yararına sorumlu bir şekilde geliştirmesi ve kontrol etmesine yönelik yeni [bağışlarını] desteklemekten gurur duyuyorum.“
Gerçekten de, bu kadar şeffaf ticari motivasyonlara sahip bir şahsın katılımı şu soruyu akla getiriyor: OpenAI’in süper hizalama araştırması ve topluluğu gelecekteki konferansa sunmaya teşvik ettiği araştırma, herkesin uygun gördüğü şekilde kullanmasına açık olacak mı?
Superalignment ekibi, hem OpenAI’in araştırmalarının hem de OpenAI’den hibe ve ödül alan diğer kişilerin Superalignment ile ilgili çalışmalara ilişkin çalışmalarının kamuya açık olarak paylaşılacağına dair güvence verdi.
Aschenbrenner, “Yalnızca modellerimizin güvenliğine değil, diğer laboratuvar modellerinin ve genel olarak gelişmiş yapay zekanın güvenliğine de katkıda bulunmak misyonumuzun bir parçası.” dedi. “Bu, tüm insanlığın yararına güvenli bir şekilde [AI] inşa etme misyonumuzun gerçekten temelini oluşturuyor. Ve bu araştırmayı yapmanın, onu faydalı ve güvenli hale getirmek için kesinlikle gerekli olduğunu düşünüyoruz.”
Spotify’ın bu “AI çalma listeleri” özelliği, kullanıcıların AI odaklı çalma listesi oluşturmaya nasıl tepki vereceğini görmek için yapılan bir testin parçası olarak ortaya çıktı. Şirket, testi doğruladı ancak teknoloji ve nasıl çalıştığı hakkında daha fazla ayrıntı paylaşmadı ve bir lansman zaman dilimi taahhüt etmedi.
Özellik, bir kullanıcı tarafından bir TikTok‘ta şöyle gösterildi: “Spotify’ın ChatGPT’sini rastgele mi keşfettim?“. Paylaştığı ekran görüntülerine göre AI çalma listeleri özelliğine Spotify’ın uygulamasındaki “Kütüphaneniz” sekmesinden ekranın sağ üst köşesindeki artı (+) butonuna basılarak ulaşılıyor. Burada bir açılır menü beliriyor ve AI çalma listesi özelliği, mevcut “Çalma Listesi” ve “Karışım” seçeneklerinin altındaki yeni bir seçenek.
Özelliğin açıklamasında “Fikirlerinizi AI kullanarak çalma listelerine dönüştürün.” yazıyor ve şu anda yalnızca İngilizce olarak mevcut olduğu belirtiliyor.
Seçeneği seçtikten sonra kullanıcılara, istemlerini AI sohbet robotu tarzı bir kutuya yazabilecekleri veya başlamak için önerilen istemlerin listesine göz atabilecekleri bir ekran sunuluyor. Videoda “enstrümantal elektronika ile işe odaklanın“, “sessizliği arka plandaki kafe müziğiyle doldurun” ve “eğlenceli, iyimser ve pozitif şarkılarla gaza gelin” gibi seçenekler sunuldu.
Kullanıcı ikinci istemi seçti ve AI sohbet robotu “İsteğiniz işleniyor…” yanıtını verdi ve ardından örnek bir oynatma listesi sundu.
Ekim ayında Spotify mobilde bu yeni AI özelliğine ilişkin referansların, “istemlerinize göre çalma listeleri” oluşturacak bir özelliğin ekran görüntülerini paylaşan teknoloji uzmanı Chris Messina tarafından keşfedildiği zaten bildirilmişti. Ancak Spotify o dönemde yeni özelliklerle ilgili spekülasyonlar hakkında yorum yapmayacağını söyleyerek AI çalma listeleriyle ilgili planlarını onaylamayı reddettmişti.
Şirket bugün hala AI çalma listeleri özelliğiyle ilgili kullanıcı beklentilerini, heyecanını küçümsemeye çalışıyor ve bunun şimdilik bir test olduğunu doğruluyor.
Bir Spotify sözcüsü, “Rutin olarak bir dizi test yapıyoruz. Bu testlerden bazıları daha geniş deneyimlerimize giden yolu açıyor, bazıları ise yalnızca önemli bir öğrenme işlevi görüyor.” dedi. “Şu anda paylaşacak başka bir şeyimiz yok.” diye eklediler.
Şirket henüz AI çalma listelerini kullanıma sunmaya hazır olmasa da yayıncı, kişiselleştirilmiş çalma listeleri ve yorumlar sunan AI DJ’in piyasaya sürülmesi de dahil olmak üzere AI’e yatırım yapıyor.
DJ’in lansmanı hakkında konuşan Spotify Kişiselleştirme Başkanı Ziad Sultan, şirketin “Geniş Dil Modelleri, üretken ses ve kişiselleştirme genelindeki tüm olasılıkları anlayan büyük bir araştırma ekibine” sahip olduğunu belirtti. Bir demeçte, Spotify’ın “Yapay Zeka uzmanlığı” ile tanınmak istediğini söyledi.
Spotify CEO’su Daniel Ek ayrıca Spotify’ın podcast’leri özetlemek ve otomatik olarak sesli reklamlar oluşturmak için üretken yapay zekayı kullanmayı düşünebileceğini söyleyerek şirketin yapay zekayı şirkette kullanmaya başladığı diğer yollarla da alay etti.
Ayrıca yapay zekanın müzik yaratmadaki rolünü de öne sürerek sanatçıların yeni şarkılar yaratırken yapay zeka araçlarını kullanabileceğini hayal edebileceğini söyledi. Spotify ayrıca gerçek kişi gibi ses çıkaran sunucu tarafından okunan podcast reklamları oluşturmak için yapay zekayı kullanmayı da araştırdı ve kişiselleştirme teknolojilerini desteklemek için kullanıyor.
Yeni AI özelliğinin halka açık olup olmayacağı ve ne zaman yayınlanacağı henüz bilinmiyor.
Fidye çeteleri, bilgisayar korsanlarının geleneksel olarak ketum olmalarına rağmen, artık medya stratejilerini fidye almak için daha etkili bir araç olarak kullanıyor. Sophos X-Ops tarafından yapılan analize göre, fidyeciler, taleplerini yerine getirmeleri için mağdurlar üzerinde baskı oluşturmak amacıyla saldırılarının medyada yer almasından faydalanıyor.
Analiz, fidye çeteleri ile medya arasındaki giderek artan ilişkiye dikkat çekiyor. Bazı bilgisayar korsanlarının, şantaj tekniklerini geliştirmek için tanıtımlarını kullanma potansiyelini gördüğü belirtiliyor. Bu strateji, mağdurların veri ihlali durumunda uğrayabilecekleri itibar kaybından ve para cezalarından endişe duymalarını sağlıyor.
Sophos X-Ops‘un araştırmasına göre, fidyeciler saldırıları medya kanalları aracılığıyla açıkça duyurarak mağdurları uyarmakta ve tehditlerini güçlendirmektedir. Bu taktik aynı zamanda olumlu tanıtım yapmak ve eleman kazanımını artırmak için de kullanılıyor.
Fidye çeteleri, medyanın etkisiyle birlikte kamusal imajlarını geliştirmek ve profesyonelleştirmek amacıyla ortak bir çaba içerisine girmiş gibi görünüyor. Sophos X-Ops‘a göre, bu gruplar arasında medya ile işbirliği yaparak olumlu bir ışık altında faaliyetlerini sunanlar da bulunuyor.
Ancak, medyada yer almak istemeyen fidye çeteleri de var. Bu gruplar, kendi faaliyetleri hakkında yanlış haber yapan medya kuruluşlarına ve gazetecilere karşı kavgacı bir tutum takınıyor. Medyanın saldırıları doğru bir şekilde yansıtmadığını düşündükleri durumlarda, bu gruplar açıkça itiraz ediyor ve kendilerini savunuyor.
Örneğin, bazı fidye çeteleri, sızıntı siteleri aracılığıyla doğrudan gazetecilere mesaj göndererek kendilerini savunma ve bilgi paylaşma fırsatı sunuyor. Ancak, bu tür iletişim stratejileri, hem medya hem de fidyeciler arasında karmaşık bir ilişkiyi ortaya çıkarıyor.
Sonuç olarak, fidye çetelerinin medya stratejileri, siber suç dünyasının giderek karmaşık hale gelmesini ve bu grupların hem kamusal imajlarını hem de suç faaliyetlerini yönetme şekillerini değiştirdiğini gösteriyor.
iPhone 15 serisi hala gündemde olsa da, teknoloji dünyası şimdiden iPhone 16 ve 17 modelleri hakkında bilgilerle çalkalanıyor. Apple’ın yeni modelleri için heyecan verici özellikler keşfedilmeye devam ediyor. Son sızıntılar, özellikle iPhone 16 ve 16 Pro’nun tasarımında beklenen değişikliklere dair ilk ipuçlarını sunuyor. İşte bu muhtemel tasarım değişikliklerinin ayrıntıları.
Kamera ve düğme tasarımı:
Sızdırılan görüntülere göre, iPhone 16’nın genel tasarımı, bir önceki model olan iPhone 15’e benzerlik gösteriyor. Ancak, önemli değişiklikler arka kamera sensörlerinde ve düğme tasarımında kendini gösteriyor. Üç farklı prototip içerisinde, birinde iPhone 15’in çıkıntılı kamera tasarımı devam ederken, diğerinde ise özellikle iPhone X’e benzer entegre bir tasarım tercih edilmiş. Ayrıca, pembe modelde mekanik düğmeler yerine birleşik ve kapasitif tuşlar bulunuyor.
Dinamik ada ve eylem düğmesi:
Apple mühendislerinin planlarına göre, iPhone 16 serisinde Dinamik Ada ve Eylem Düğmesi standart hale gelecek. Bu, kullanıcılara daha kullanıcı dostu bir deneyim sunmayı amaçlıyor. Bu özellikler, telefonun ergonomisini artırarak günlük kullanımı daha etkileşimli hale getirecek.
Gelecekteki Değişiklikler: Sızdırılan görüntülerin erken tasarım örnekleri olduğunu unutmak önemlidir. Apple’ın tasarım süreci henüz başlangıç aşamasında ve iPhone 16 serisinin piyasaya sürülmesine bir yıl gibi bir süre var. Bu nedenle, nihai sürümde bazı değişiklikler yaşanabilir. Takvimler 2023’ü gösterirken, teknoloji severlerin bu muhtemel yenilikleri bekleyişleri daha da artıyor.Sonuç: Özetle, iPhone 16 ve 16 Pro modelleri, tasarımında yapılan potansiyel değişikliklerle dikkat çekecek gibi görünüyor. Ancak, kesin bilgiler için resmi lansmanı beklemek gerekecek.
Teknoloji devi Apple, Windows işletim sistemine yönelik popüler müzik ve medya oynatıcılarından biri olan iTunes için önemli bir güvenlik güncellemesi yayınladı. Kullanıcıların cihazlarını güvende tutmak amacıyla önerilen güncelleme, Windows için iTunes’un 12.13.1 sürümünü içeriyor.
iTunes, genellikle iPhone, iPad ve Mac kullanıcıları tarafından kullanılan bir program olmasına rağmen, Windows platformundaki kullanıcıları da düzenli olarak güncellemelerle buluşturuyor. Yayınlanan güncelleme, özellikle güvenlik odaklı olup, kullanıcıları potansiyel tehditlere karşı koruma altına almayı amaçlıyor.
Son güncelleme olan iTunes 12.13.1, Mart 2023’te Windows için kullanıcılara sunulmuştu. Bu sürümde, güvenlik iyileştirmelerine ek olarak, yeni cihazlar için destek de eklenmişti. Apple, sürüm notlarında belirttiği üzere, bu güncellemeyle birlikte dikkate değer yeni özellikler sunmamakla birlikte, güvenlik konusunda yapılan iyileştirmelerle kullanıcıların koruma seviyesini artırıyor.
Mac kullanıcıları için önemli bir not, iTunes’un uzun bir süre önce yerini Finder ve TV uygulamalarına bırakmış olmasıdır. Ancak, Apple, Windows platformundaki kullanıcıları için düzenli güncellemeler sağlamaya devam ediyor.
iTunes’un güncel sürümü, kullanıcılar tarafından Microsoft Store üzerinden veya Apple’ın resmi web sitesindenindirilebilmektedir. Güvenlik önlemlerini en üst düzeye çıkarmak isteyen kullanıcılar, mümkün olan en kısa sürede bu güncellemeyi gerçekleştirmeleri önerilmektedir.
Bu güncelleme, Apple’ın sürekli olarak yazılım ve uygulamalarını güncel tutma çabalarının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Kullanıcılar, düzenli olarak güncellemeleri kontrol etmeli ve güvenlik açıklarını kapatmak adına güncellemeleri hemen gerçekleştirmelidir.
Sosyal medya devi Meta, Facebook, Instagram ve WhatsApp’ın çatı şirketi olarak bilinen şirket, Orsted ile gerçekleştirdiği anlaşma kapsamında 300MW güneş enerjisi ve enerji depolama sistemi için önemli bir adım attı. Yenilenebilir enerjiye yapılan bu büyük yatırım, şirketin sürdürülebilirlik hedeflerine güçlü bir katkı sağlayacak.
Meta‘nın Orsted ile imzaladığı sözleşme kapsamında, ABD’nin Arizona eyaletinde inşaatı devam eden 300MW güneş enerjisi çiftliği ve 300MW batarya enerji depolama sisteminin çıktısının büyük bir kısmına sahip olacak. Bu tesisin, ABD’li Salt River Project (SRP) ve Danimarkalı enerji şirketi Orsted ile birlikte geliştirildiği ve önümüzdeki yıl tamamlanması planlandığı belirtiliyor.*
Meta, sadece bu projeyle değil, aynı zamanda bu yılın başlarında başka bir güneş enerjisi tesisinden 50MW’lık bir kısmı satın alarak ve 2024 yılında faaliyete geçmesi planlanan 200MW’lık bir diğer güneş enerjisi tesisinin üretimine de katkıda bulunarak yenilenebilir enerjiye olan bağlılığını gösteriyor.*
Arizona’daki dev Mesa kampüsünü besleyecek olan bu yatırım, Meta‘nın sürdürülebilirlik taahhütlerine büyük bir destek sağlayacak. Şirket, 2020 yılında faaliyetlerinin tamamında net sıfır emisyona ulaşmış ve enerji talebini tamamen yenilenebilir enerjiyle karşılamıştı. Ancak, iş büyüdükçe Meta, temiz enerji projelerine yönelik yatırımlarını sürdürerek 2025 yılına kadar yalnızca ABD’de 9,8 GW rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesine yatırım yapmayı hedefliyor.
Meta’nın bu hamlesi, teknoloji şirketlerinin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için yenilenebilir enerjiye yatırım yapma konusundaki kararlılığını gösteriyor.
Teknoloji dünyası, OpenAI tarafından geliştirilen ChatGPT-4modeli ile Tokyo Üniversitesi’nden bir ekip tarafından ortaklaşa geliştirilen tüyler ürpertici insansı robot Alter3 ile çalkalanıyor. Bir yıldan kısa bir süre içinde, ChatGPT‘nin piyasaya sürülmesiyle başlayan bu işbirliği, yapay zeka ve robot teknolojilerinde çığır açan bir gelişmeye dönüştü.
Alter3, GPT-4‘ün güçlü dil modelini kullanarak, önceden programlanmış verilere ihtiyaç duymadan çeşitli pozları dinamik olarak taklit edebilen bir insansı robottur. Selfie duruşundan hayalet taklidine kadar geniş bir yelpazede hareketler sergileyebilen Alter3, GPT-4‘ün gelişmiş dil yeteneklerini kullanarak konuşma içeriğine yüz ifadeleri ve jestlerle yanıt verebilmektedir.
Ekip, Alter3‘ün insan hareketini anlamak için özel bir kod geliştirerek, robotun zaman içinde eylem dizileri oluşturmasını sağlayan bir yöntem kullanmaktadır. Bu, geliştiricilerin her bir vücut parçası için ayrı ayrı programlama yapmasına gerek kalmadan robotun spontane hareketler üretmesine olanak tanır.
Şu an için sadece üst gövdesinden oluşan Alter3, GPT-4 tabanlı yeni metinden harekete yetenek kazanarak, bir dizi isteği anlayabilecek ve geliştiricilere yönlendirebilecek seviyede bir akıl sergilemektedir. Örneğin, “iPhone’unla bir selfie çek” dediğinizde, robot bu isteği anlar ve GPT-4 tarafından dönüştürülen Python kodu ile gerekli hareketleri gerçekleştirir.
Alter3‘ün arkasındaki ekip, bu metinden hareket keşfinin diğer insansı robotlarda da kullanılabilir hale getirilmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Bu, insansı robot teknolojisinin önemli bir ilerleme kaydetmesini sağlayacak gibi görünüyor. Teknoloji dünyası, ChatGPT-4 ve Alter3 işbirliği sayesinde daha da heyecan verici bir geleceğe doğru ilerliyor.
Sosyal medya platformu TikTok , yeni bir başarıya imza atarak kümülatif gelirini 10 milyar doları aşan ilk oyun dışı uygulama oldu. Kullanıcıların satın aldığı ve içerik oluşturuculara gönderdiği parasal hediyelerle büyük bir ilgi gören TikTok, mobil uygulamaların gelir potansiyelinin sınırlarını zorluyor.
2021 yılında 2.7 milyar dolar kümülatif gelire ulaşan TikTok, 2022’de bu rakamı 6 milyar dolara çıkardı. 2023 yılı itibarıyla ise geliri 10 milyar doların üzerine çıkarak yüzde 61’lik bir artış kaydetti. Bu başarı, mobil oyun endüstrisinin liderlerini geride bırakarak uygulama ön plana çıkarıyor.
en fazla geliri, ABD kullanıcıları ve Çin’deki iOS kullanıcılarından elde ediliyor. Suudi Arabistan, Almanya, İngiltere ve Japonya gibi ülkeler de platformun önemli gelir kaynakları arasında yer alıyor. Kullanıcılar, TikTok paralarını satın alarak içerik oluşturuculara gönderiyor ve platform da bu işlemde yüzde 50’lik bir kesinti yapıyor. Kullanıcıların yaptığı harcamaların toplamı ise 20 milyar dolar civarında.
Mobil dünyada daha önce 10 milyar dolar kümülatif geliri aşan oyunlar arasında Candy Crush Saga, Honor of Kings, Monster Strike ve Clash of Clans bulunuyordu. TikTok, bu seçkin listeye dahil olarak sosyal medya arenasında gelecek yıl 15 milyar doları aşmayı hedefliyor.
TikTok’un bu finansal başarısı, mobil uygulama pazarının giderek çeşitlenerek gelir elde etme potansiyelini artırdığını gösteriyor. Sosyal medya devi, kullanıcılarına sunduğu eğlenceli ve etkileşimli içeriklerle birlikte ekonomik anlamda da büyük bir çekim merkezi haline gelmeye devam ediyor.
Dünyanın en zengin insanı ve Tesla ile SpaceX’in CEO’su Elon Musk, ABD’nin Teksas eyaletinin Austin şehrinde, “en üst düzeyde eğitime adanacak” bir üniversitenin inşasını finanse etmeyi taahhüt etti. Bloomberg tarafından elde edilen vergi dosyalarına göre, Musk, bu eğitim kurumuna 100 milyon dolarlık bir kaynak sağlayacak.
Kurulacak üniversitenin, öğrencilere “deneyimli öğretim üyeleri” tarafından sunulan ve “simülasyonlar, vaka çalışmaları, imalat/tasarım projeleri ve laboratuarlar” gibi uygulamalı öğrenme deneyimlerini içeren geleneksel bir müfredat sunması bekleniyor.
Elde edilen bilgilere göre, Musk’ın finanse etmeyi planladığı eğitim kuruluşu, üniversite öncesi aşamada 50 kişilik bir STEM (Fen, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) odaklı ilk ve ortaokul açmayı planlıyor. Bu okul, “en üst düzeyde eğitime adanmış” olacak ve STEM alanında öğrencilere öncü bir eğitim sunmayı amaçlıyor.
Kuruluş, Musk’ın geçen yıl 2,2 milyar dolarlık Tesla hissesini yatırdığı hayır kurumu The Foundation’dan alınacak harç ve bağışlarla finanse edilecek. Başvuruda, okulun “harçsız” olma niyetinde olduğu belirtilse de, harç alabilir ve ihtiyaç temelli burslar sunabilir. Öğrenci seçiminde liyakate önem verilecek ve okul, vakıf mütevellilerine, memurlarına, çalışanlarına veya aile üyelerine kabul garantisi vermiyor.
Elon Musk’ın net serveti 243,5 milyar dolar olarak tahmin ediliyor ve yaşamı boyunca hayır kurumlarına 410 milyon dolar bağışta bulundu. Bu yeni eğitim kurumuyla Musk, eğitimde çığır açmayı ve STEM alanında yetenekli gençleri desteklemeyi amaçlıyor.
Cristiano Ronaldo, EA Sports FC’ye karşı mücadelede Lionel Messi’ye katıldı. Portekizli futbol süperstarı artık yeni bir video oyunu olan UFL’nin yatırımcısı. Video oyunu hayranları, şirketlerin EA Sports’un bir süredir birçok farklı cephede sahip olduğu tekelini kırmaları için haykırıyor. Madden, futbol video oyunu tutkunlarının gözünde her yıl sürekli olarak yeni dip seviyelere ulaşıyor ve sevilen FIFA serisi de çok geride değil.
Ronaldo UFL ile çalışıyor
Bu yıl EA, FIFA serisini yeniden markalaştırdı ve yeni yönün ilk yinelemesi EA Sports FC 24 olarak adlandırıldı. Bu oyun şu anda metacritic’te 10 üzerinden 2,4 kullanıcı puanına sahip . Şirketin son birkaç yılda spor video oyunlarını keyifli hale getirme konusunda yaptığı kötü işe rağmen, hayranların tek bir temel nedenden dolayı bu oyunları satın almaktan başka seçeneği yok: geçerli bir rekabet yok.
Futbol video oyunları söz konusu olduğunda, EA’nın tek gerçek rakibi , Pro Evolution Soccer serisini geçmişte, özellikle Avrupa’da ve yurt dışındaki diğer pazarlarda başarılı olan Konami. PES’te yakın zamanda yeniden markalaştı ve 2021’de eFootball adını aldı. Dürüst olmak gerekirse, hayranlar o zamandan beri seriden nefret ediyor. Artık pazara yeni bir rakip girecek gibi görünüyor. Strikers Inc. tarafından geliştirilen ve “UFL” olarak adlandırılan futbol fanatikleri, oynaması ücretsiz oyunun EA ve Konami’ye meydan okuyabileceği ve gerçekçi ve eğlenceli bir oyun sunabileceği konusunda büyük umutlar besliyor. Ancak bunun gerçekleşmesi ve oyunun piyasaya sürülmesi için paraya ve kaynaklara ihtiyaçları var.
Futbol efsanesi Cristiano Ronaldo’nun 40 milyon dolarlık bir yatırımcı olarak açıklanmasıyla oyun büyük bir ivme kazandı. Bu büyük bir değişimin yanı sıra UFL’nin güvenilirliğinde de büyük bir artış anlamına geliyor. Ronaldo ve Lionel Messi uzun zamandır sahada rakiplerdi ve şimdi de video oyun endüstrisinde rakip olacaklar. Messi bir süredir Konami’nin oyunlarının elçisi konumundaydı. PES 2009, 2010, 2011 ve 2020’nin kapaklarında yer aldı . Sadece bir ay önce Messi, Instagram’da hayranlarını eFootball 2024 oynamaya çağıran bir video yayınladı.
Ronaldo ve Messi’nin karşıt takımlarda yer almasıyla EA’nin artık endişelenmesi gereken iki rakibi var. Anahtar, holdingin teklifini tahttan indirecek bir video oyunu sağlamak olacak. Ronaldo UFL ile artık Messi’yle aynı tarafta yer alıyor.
İki yıl geçmesine rağmen her dört uygulamadan biri halen Log4Shell’e karşı savunmasız durumda. Tüm zamanların en kötü şöhretli hatalarından biri olmasına rağmen ilgisizliğin giderilmesinde halen farkındalık eksikliği suçlanıyor.
Açık kaynaklı Java tabanlı Log4j kayıt yardımcı programında Log4Shell güvenlik açığının ortaya çıkmasından iki yıl sonra, yaklaşık dört uygulamadan biri güncelliğini yitirmiş kitaplıklara bağımlı hale geldi ve bu da onları istismara açık hale getirdi. Güvenlik mağazası Veracode’un araştırması, savunmasız uygulamaların büyük çoğunluğunun Log4j kitaplığını geliştiriciler tarafından uygulandıktan sonra hiçbir zaman güncellememiş olabileceğini, çünkü yüzde 32’sinin 2015 öncesi EOL sürümlerini çalıştırdığını ortaya çıkardı.
Log4Shell tehlikesi ile yaşanan sorunlar
Veracode’un önceki araştırmaları ayrıca tüm geliştiricilerin yüzde 79’unun üçüncü taraf kitaplıklarını projelere ilk kez dahil ettikten sonra asla güncellemediğini gösterdi ve Log4j2’nin 2014 yılına kadar uzandığı göz önüne alındığında, bu durum büyük güvenlik açığını açıklayabilir. Log4Shell tehlikesi bu kadar eski olmasına rağmen halen güncelliğini koruyor.
Çok daha küçük bir azınlık, Log4j güvenlik açığının Aralık 2021’de açıklandığı sırada savunmasız olan sürümleri çalıştırıyor. Yalnızca yüzde 2,8’i hala 2.0-beta9’dan 2.15.0’a kadar olan sürümleri kullanıyor. Sektör Log4Shell’e maruz kalan EOL sonrası sürümler. güvenlik açığından yararlanmanın takma adı. Yaklaşık yüzde 3,8’i hala Java günlükçüsünün Log4Shell saldırılarına açık olmayan ancak ayrı bir uzaktan kod yürütme (RCE) hatasına (CVE-2021-44832) karşı savunmasız olan yama sonrası sürümü olan 2.17 sürümünü çalıştırıyor.
Araştırmacılar bunun, güvenlik açığı ilk kez ortaya çıktığında hızlı hareket eden ve o zamanki tavsiyelere uygun olarak kütüphanelere dokunmama yönündeki eski alışkanlıklara geri dönen bir azınlık geliştiriciyi gösterdiğine inanıyor. Toplamda yalnızca yüzde 35’lik bir kesim Log4Shell’e karşı savunmasız kalıyor ve yaklaşık yüzde 40’ı da RCE kusurlarına karşı savunmasız. Veracode baş araştırma sorumlusu Chris Eng , “Yüzeysel düzeyde, yukarıdaki rakamlar Log4Shell güvenlik açığını düzeltmeye yönelik büyük çabanın sıfır gün güvenlik açığından yararlanma riskini azaltmada etkili olduğunu gösteriyor. Bu şaşırtıcı olmamalı” diyor. Ortadaki en büyük sorun yalnızca yamaların uygulanmaması değil. Sonatype’a göre , yalnızca son yedi günde güvenlik açığı bulunan sürümleri içeren Log4j indirmelerinin sayısı, toplam 3,7 milyonun yüzde 26’sını oluşturuyor.