Reddit CEO’su Steve Huffman, The Verge ile yaptığı bir röportajda, “Bu deli insanlar, kızgınlar çünkü eskiden bedava bir şeyler alıyorlardı ve şimdi bedava olmayacak” dedi. Aslında tüm protestoların sebebi de buydu.
Reddit’in yaklaşan değişiklikleri protesto etmek için bu hafta başlarında 8.000’den fazla alt dizin 48 saat boyunca karardığında , eylemin platform üzerinde ani bir etkiye sahip olduğuna dair işaretler vardı. Protestonun ilk gününün sabahı Reddit, mobil uygulamalarının yanı sıra masaüstü ve mobil web sitelerini etkileyen ” büyük bir kesinti ” yaşadı.
Ancak bu işaretlerin ötesinde, protestonun web sitesinin trafiği üzerinde ne kadar pratik bir etkisi olduğunu söylemek zordu. İnternet analitiği firması Similarweb tarafından Engadget’e sağlanan verilere göre , etki küçük ama dikkat çekiciydi. 12 Haziran’da kesintinin başlamasından bir gün önce, Similarweb, masaüstü ve mobil web istemcilerinde Reddit’e günlük 57 milyondan fazla ziyaret kaydetti.
Protestoların ilk gününün sonunda günlük ziyaretler 55 milyonun altındaydı. Ardından, 13 Haziran’ın sonunda, Similarweb, Reddit’e günlük 53 milyondan az ziyaret kaydetti. Web sitesinin geçen ayki ortalama günlük hacmiyle karşılaştırıldığında, Reddit’in 13 Haziran’da gördüğü 52.121.649 ziyaret yüzde 6,6’lık bir düşüşü temsil ediyordu.
Aynı zaman diliminde, Similarweb, Reddit kullanıcılarının platformda geçirdikleri sürenin miktarında daha dramatik bir düşüş kaydetti. Protesto başlamadan bir gün önce, web sitesindeki ortalama bir oturum yaklaşık sekiz dakika 31 saniye uzunluğundaydı. Bir gün sonra, bu ölçüm yedi dakika 17 saniyeye veya son üç yıldaki en düşük istatistiğe düştü.
Bunların sonlanması da katlanarak platformu çöküşe götürmesi de sürecin yönetim kalitesine bağlı. Ama kitlelerin birleşiminden beslenen bir platform, kararlarını alırken kimsenin kimseye muhtaç olmadığını ve her zaman kendisine bir alternatif çıkartılabileceğini unutmamalı.
Salı günü en sonWindows11 güncellemesini indiren popüler Malwarebytes antivirüs yazılımı kullanıcıları Chrome ile ilgili bir sorun fark etmiş olabilir: tarayıcı yüklendiğinde artık ekranda görünmüyor.
Geçtiğimiz günlerde Windows 10 KB5027215 ve Windows 11 KB5027231 yamaları kullanıma sunuldu. Bugünlerde Windows güncellemelerinin sorunlara neden olacağı hemen hemen kabul ediliyor, ancak bu özellikle Windows 11 ile sınırlı görünüyor.
Kullanıcılar, yamayı yükledikten sonra Google Chrome’un yüklemeden sonra artık görüntülenmediğinden şikayet ettiler. Tarayıcı, cihaz yöneticisinde listeleniyor, ancak ekranda görünmüyor. Bir kişi, bu sorunu çözmenin tek yolunun Malwarebytes’i devre dışı bırakmak olduğunu yazdı.
Bir Malwarebytes çalışanı, Windows 11’de Malwarebytes Exploit Protection ve Chrome ile tarayıcının çökmesine neden olan sorunlar olduğunu doğruladı. Şirket, Windows Update KB5027231’in neden olduğundan şüphelendiğini ve aktif olarak sorunu giderdiğini söyledi.
Başka bir Malwarebytes çalışanı, sorun çözülene kadar birkaç geçici çözüm önerdi. Ya Chrome’u varsayılan tarayıcı olarak ayarlayın ki bu bazı insanlar için çalışmıyor gibi görünüyor ya da Chrome’u Malwarebytes ürününde Ayarlar->Güvenlik sekmesinden yapılabilen korumalı bir uygulama olarak kapatın.
Bazı kullanıcılar, bu öneriler işe yaramazsa, antivirüsün Exploit Protection’ı devre dışı bırakmanın sorunu çözebileceğini söylüyor, ancak Chrome’u korumalı bir uygulama olarak kapatmak gibi, bariz güvenlik riskleri de beraberinde geliyor.
Rapor, Windows yama yüklemesinin ardından Chrome’da sorunun Malwarebytes olduğuna odaklanıyor, ancak bazı kullanıcılar diğer antivirüs programlarının da aynı soruna neden olduğunu söylüyor.
Bir kişi, hatanın yalnızca kullanıcıların Windows 11’de varsayılan seçenek olarak ayarlanmış başka bir Chromium tabanlı tarayıcıya (Edge, Opera, Vivaldi vb.) sahip olduğunda ortaya çıktığını iddia ediyor, ancak bu doğrulanmadı.
Tüm bu kaosun ve bilgi kirliliğinin ortasında şirketler imkanlarını sorunun tam tespitine ve çözmeye odaklamış durumda.
Geçtiğimiz günlerde Elon Musk ‘ın 97 dakikalık bir ropörtajı Twitter’da paylaşıldı ve Elon Musk’ın tweete verdiği yanıt Twitter’ın geleceğe yönelik hedefleri noktasında kafalarda soru işaretlerine neden oldu.
Tweet’te, kullanıcı Twitter üzerinden bu tarz uzun videoları akıllı televizyonlarda izleyebilmek için bir uygulama yapılmasını istediğini belirtiyordu ve Elon Musk’da ”Geliyor” şeklinde bir cevap verdi.
Bu tarz bir app Twitter’ın İnstagram TV gibi bir denemeye ya da Youtube’la rekabete girmeye kalkışıp kalkışmayacağı gibi soruları da akıllara getiriyor. Bunlar her ne kadar şimdilik uzak gibi görünse de; Elon Musk, fevri kararlarıyla ünlü ve parasını batırmaktan korkmayan biri. O yüzden gelmekte olanın gelmesini beklemekten başka seçenek yok.
Bir yatırımcı sunumuna göre , yakın zamanda yeni CEO’sunu işe alan sosyal medya şirketi, para kazanmanın daha fazla yolunu keşfetmek için video ve ticaret ortaklıklarına odaklanmayı planlıyor. Sunum sırasında dikey videoların Twitter’da geçirilen sürenin %10’undan fazlasını oluşturduğu ortaya çıktı.
Twitter şefi Linda Yaccarino, yatırımcılara şirketin siyasi ve eğlence figürleri, ödeme hizmetleri, haber ve medya yayıncıları ile potansiyel ortaklıklar hakkında erken görüşmelerde bulunduğunu söyledi.
Bu arada Twitter, ödenmemiş kira nedeniyle Colorado, Boulder’daki ofisinden atılması gibi çeşitli nedenlerle haberlerde yer aldı . Ayrıca şirketin Google Cloud ödemelerini ödemediği ve hizmetlerinin Haziran ayı sonuna kadar kapatılabileceği bildirildi .
Üretken yapay zeka alanındaki rekabet arttıkça, OpenAI hem metin oluşturma modellerini yükseltiyor hem de fiyatlandırmayı düşürüyor. OpenAI ‘nın bu hamleleri rekabeti daha da kızıştırıyor.
OpenAI , GPT-3.5-turbo ve GPT-4’ün yeni sürümlerinin piyasaya sürüldüğünü duyurdu. İşlev çağırma, geliştiricilerin programlama işlevlerini GPT-3.5-turbo ve GPT-4’e tanımlamasına ve modellerin bu işlevleri yürütmek için kod oluşturmasına olanak tanır.
Örneğin işlev çağırma, harici araçları çağırarak soruları yanıtlayan, doğal dili veritabanı sorgularına dönüştüren ve metinden yapılandırılmış verileri çıkaran sohbet robotları oluşturmaya yardımcı olabilir. OpenAI, “Bu modeller, hem bir işlevin ne zaman çağrılması gerektiğini algılamak için … hem de işlev imzasına uyan JSON ile yanıt vermek için ince ayarlanmıştır ” diye yazıyor. “İşlev çağırma, geliştiricilerin yapılandırılmış verileri modelden daha güvenilir bir şekilde geri almalarına olanak tanır.”
OpenAI, işlev çağrısının ötesinde, büyük ölçüde genişletilmiş bir bağlam penceresiyle bir GPT-3.5-turbo çeşidi sunuyor. Belirteçlerle veya ham metin bitleriyle ölçülen bağlam penceresi , modelin herhangi bir ek metin oluşturmadan önce dikkate aldığı metni ifade eder. Küçük bağlam pencerelerine sahip modeller, en son konuşmaların içeriğini bile “unutma” eğilimindedir ve bu da onları, genellikle sorunlu şekillerde konudan saptırmalarına yol açar.
Yeni GPT-3.5-turbo, normal GPT-3.5-turbo’nun dört katı bağlam uzunluğunu (16.000 jeton) iki kat fiyatla sunar — 1.000 giriş jetonu (yani modele beslenen jetonlar) başına 0,003 USD ve 1.000 çıkış jetonu başına 0,004 USD ( modelin ürettiği belirteçler). OpenAI, tek seferde yaklaşık 20 sayfalık metin alabildiğini söylüyor – özellikle yapay zeka başlangıcı Anthropic’in amiral gemisi modelinin işleyebileceği yüzlerce sayfadan daha kısa. (OpenAI, GPT-4’ün 32.000 belirteçlik bağlam pencereli bir sürümünü test ediyor , ancak yalnızca sınırlı sürümde.)
Artı tarafta OpenAI, GPT-3.5-turbo – genişletilmiş içerik pencereli sürüm değil, orijinal sürüm – fiyatını %25 oranında düşürdüğünü söylüyor. Geliştiriciler artık modeli 1.000 giriş jetonu başına 0,0015 ABD Doları ve 1.000 çıkış jetonu başına 0,002 ABD Doları karşılığında kullanabilir, bu da dolar başına yaklaşık 700 sayfaya eşittir.
OpenAI’nin daha popüler metin gömme modellerinden biri olan text-embedding-ada-002 için fiyatlandırma da düşürülüyor. Metin yerleştirmeleri, metin dizelerinin ilişkililiğini ölçer ve genellikle arama (sonuçların bir sorgu dizesiyle alaka düzeyine göre sıralandığı) ve öneriler (ilgili metin dizelerine sahip öğelerin önerildiği) için kullanılır.
Text-embedding-ada-002 artık 1.000 jeton başına 0,0001 USD’ye mal oluyor ve önceki fiyattan %75 daha düşük. OpenAI, azalmanın sistemlerindeki verimliliğin artmasıyla mümkün olduğunu söylüyor – şüphesiz, Ar-Ge ve altyapıya yüz milyonlarca dolar harcadığından, başlangıç için kilit bir odak alanı.
Open AI GPT-4 henüz halefini eğitmeye başlamadı
OpenAI , Mart ayı başlarında GPT-4’ün piyasaya sürülmesinden sonra, mevcut modellere yapılan artımlı güncellemelerin – devasa yeni sıfırdan modellere değil – MO’su olduğunun sinyalini verdi. Economic Times’ın ev sahipliği yaptığı yakın tarihli bir konferansta CEO Sam Altman, OpenAI’nin GPT-4’ün halefini eğitmeye başlamadığını yeniden teyit ederek şirketin bu modeli başlatmadan önce “yapacak çok işi olduğunu” belirtti.
Buradaki ”yapacak çok iş” ‘ten kastın son günlerde üretken yapay zekalarla ortaya konan modellerin çökmesi ile ilgili tartışmalar söz konusu olabilir. Çünkü yapay zeka öğretilerinin başka bir yapay zekanın hazırladığı içeriklerden beslenmesi ve insan üretimi özünden uzaklaşarak modellerin çökmelerinin başlaması ile ilgili, yapay zekanın henüz başka bir yapay zekayı eğitmeye hazır olmadığı ile ilgili söylemler uluslararası basında ve camialarda hakim.
Türk Telekom güçlü altyapısı ve WiFi alanındaki tecrübesiyle, dünyanın en yoğun havalimanlarından İstanbul Havalimanı’nda, kültür-sanatın kalbi AKM’de, stadyumlarda, kütüphanelerde, ören yerlerinde, müzelerde, restoranlarda, marinalarda, uçak içinde ve binlerce lokasyonda WiFi deneyimi sunuyor. 81 ilin tamamında kullanıcıları WiFi ile buluşturan Türk Telekom, 20 Haziran Dünya WiFi Günü’ne özel tüm Türkiye’de kullanıcılara ücretsiz internet hizmeti sağlıyor.
İnsan odaklı yaklaşımı ve herkes için erişilebilir iletişim vizyonuyla, uçtan uca çözümler sunan Türk Telekom, bu hizmetlerinin en verimli şekilde kullanılması için Türkiye’nin dört bir yanında WiFi hizmeti veriyor.Hizmet alanını her geçen gün genişleten Türk Telekom, 20 Haziran Dünya WiFi Günü dolayısıyla 81 ilde, binlerce lokasyonda kullanıcılara bugüne özel ücretsiz WiFi sağlıyor.
Dünya WiFi Günü boyunca internet ücretsiz olacak
Konuyla ilgili açıklama yapan Türk Telekom Pazarlama ve Müşteri Deneyimi Genel Müdür Yardımcısı Zeynep Özden şöyle konuştu: “Türk Telekom olarak, Türkiye’yi geleceğe bağlayacak altyapı ve teknolojiler için çalışıyoruz. Dünyanın en yoğun havalimanlarından İstanbul Havalimanı da dahil olmak üzere havalimanlarında, kültür-sanatın kalbi AKM’de, stadyumlarda, kütüphanelerde, ören yerlerinde, müzelerde, restoranlarda, marinalarda, uçak içlerinde, otobüs-feribot gibi toplu taşıma alanlarında ve binlerce noktada kullanıcılarımıza WiFi internet deneyimi yaşatıyoruz. Buralardaki ziyaretçilere keyifli anlar ve ayrıcalıklar sunmayı amaçlarken, WiFi hizmetlerimizle tüm misafirlerin, bulundukları her mekânda yüksek hızda internetten faydalanmalarını sağlıyoruz. Yenilikçi dijital servislerimiz ve yerli teknoloji girişimlerine yönelik adımlarımızla Türkiye’nin dijital dönüşümüne öncülük ediyoruz. Teknolojiyi insana yardım ve faydaya dönüştüren yatırımlarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Bu kapsamda 81 ili uçtan uca fiber internet ile donatıyor, kullanıcılarımızı WiFi hizmeti ile buluşturuyoruz.”
Türk Telekom, WiFi hizmetini deprem bölgesinde sürdürüyor
Türk Telekom, deprem bölgesinde çadır kentler ve konteyner kentlerin iletişim altyapısını kurarak bölgeye internete erişim desteğini sürdürüyor. Bölgede iletişimin sürekliliğine yönelik çalışmalarına devam eden Türk Telekom, AFAD koordinasyonu ile depremden etkilenen vatandaşların barınma ihtiyacını karşılayan çadır kentlerde mobil ve WiFi hizmeti, konteyner kentlerde ise kurduğu altyapı üzerinden WiFi hizmeti sağlıyor.
Ulubaşlar Grubu şirketlerinden Ulu Motor ile Çin’in en büyük teknoloji firmalarından Skywell’in üreticisi Skyworth, Türkiye’de Batarya Geliştirme ve Üretim fabrikası açmak üzere anlaşmaya vardı.
Anlaşmaya göre 2024 yılının ilk çeyreğine kadar 800 + 4C mimariye sahip batarya üretim fabrikası açılacak. Bu bataryalar ile şarj gücü 120kw’den 480kw’ye yükselecek, bu da 8 dakikada yüzde 0 ila 80 doluluğa ulaşmasını sağlayacak. Her iki grup bu ortak proje için toplamda 25 Milyon dolarlık yatırım gerçekleştirecekler. Ülkemizde pazara girdiği andan itibaren en dikkat çekici elektrikli SUV’lardan biri olan ve 2022 yılında TEHAD tarafından yapılan halk oylaması ile yılın elektrikli otomobili seçilen Skywell ET5; güçlü tasarımı, hızlı şarj olan performanslı batarya teknolojisi, şehir içi 642 km’ye çıkabilen menzili, yarı otonom sürüş, akıllı özellikleri ve en önemlisi 8 yıl 150 bin km batarya garantisi ile Avrupa ve Türkiye elektrikli otomobil pazarının önemli bir oyuncusu olmuş durumda. Ulubaşlar Grubu şirketlerinden Ulu Motor distribütörlüğü ile Türkiye pazarına çok hızlı bir giriş yapan ve Türk tüketicisi tarafından büyük ilgi ile karşılanan Skywell’in üreticisi Skyworth yaptığı işler ve yatırımlarla adından söz ettirmeye devam ediyor. Geçen sene Çin’in Jiangsu eyaletinde 1,2 GWh kapasiteye sahip batarya fabrikası açan marka, bu hamle ile küresel pazardaki rekabette elini güçlendirdi. 22 bin metrekarelik tesiste bir batarya modülü ve iki batarya paketi üretim hattı kuran markanın 2023 yılı hedefi ise 170 milyon dolarlık batarya üretmek.
Skywell Türkiye CEO’su Mahmut Ulubaş
Uzun menzil tercih edenlere özel
Skywell’in özellikle son 10 yılda elde ettiği yeni nesil araçlar alanındaki tecrübesiyle tasarladığı ET5’in talebi karşılayabilecek sayıda üretildiğini söyleyen Skywell Türkiye CEO’su Mahmut Ulubaş, “86 kwh yüksek kapasiteli bataryası sayesinde, şehir içinde 642 km’ye kadar menzil sunabilen ET5, 0’dan 100 km/s hıza ulaşması 7.9 saniye sürüyor. Son teknolojik donanımlarla tasarlanan 150 kW gücündeki elektrikli eSUV modelimiz, hızlı şarj olma özelliğiyle yüzde 20’den yüzde 70 seviyesine dolumu ise yaklaşık 30 dakika sürüyor. Tüm bu özellikleriyle piyasadaki modellerden sıyrılan yeni tasarımımız, özellikle uzun menzilli ve konforlu bir sürüş tercih edenler için kusursuz bir seçenek oluşturuyor” dedi.
“Benzine Oranla 6 Kat Oranında Daha Tasarruflu”
Elektrikli araçların çok daha tasarruflu olduğunu belirten Ulubaş “Ev tipi prizlerde 100 kilometrelik mesafe için gereken şarj kapasitesinin maliyeti, yaklaşık olarak 20 liralık bir maliyete denk geliyor. Bu rakam, özellikle son dönemde büyük artış gösteren benzine oranla 6 kat oranında tasarruf imkânı sağlıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Ulubaş, Türkiye’de Batarya Geliştirme ve Üretim fabrikası açmak üzere anlaşmaya varılması ile ilgili olarak da “Batarya özellikle otomotiv pazarının dönüşümünde anahtar unsur ve bu teknolojiyi burada üretmek Türkiye’ye önemli kabiliyetler kazandıracak. Ülkemiz ekonomisine önemli katkılar sağlayacak. İstihdam anlamında da Türkiye’ye önemli bir getirisi olacak. Özellikle ihracat tarafında bizim gurur duyacağımız işler yapmamızı sağlayacak. Ayrıca Skywell’in üç sene içerisinde piyasaya sürmeye planladığı yeni modellerinin de Türkiye’de üretilmesi konusunda çalışmalarımız devam ediyor. Onunla ilgili de olumlu gelişmeler beklemekteyiz.” şeklinde konuştu.
Skywell Kurucu Ortağı ve CEO’su Wu Longba
“Yakıtlı Otomobillerle Arasındaki Dolum Süresi Farkını Kaldıracağız”
Skywell Kurucu Ortağı ve CEO’su Wu Longba ise Skywell’in performansını arttırmak için sürekli Ar-Ge çalışmaları yaptıklarını belirterek “Yeni bir teknoloji üzerinde çalışıyoruz. Skywell ET5 LR’da 800V+4C süper hızlı yeni şarj teknolojisine sahip olacak, şarj gücü 120kw’den 480kw’ye yükselecek, bu da 8 dakikada yüzde 0 ila 80 doluluğa ulaşmasını sağlayacak. Bu sayede yakıtlı otomobiller arasındaki dolum süresi farkını ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Çin’de en yükseği 860V yazılımla bataryalara sahip araçlar üretilmekte ve ülkede üretilen araçların yüzde 23’ü elektrikli araç kategorisinde. İlerleyen yıllarda bu rakamın yüzde 50 olması planlanıyor.” dedi.
Türkiye’ye yatırım yapacaklar
Türkiye’de yapmak istedikleri yatırımlar hakkında da konuşan Wu Longba “Hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın 15 ülkesinde distribütörümüz olan Ulu Motor ile yatırımlar konusunda çok yakın çalışıyoruz. Birlikte batarya fabrikası açmak konusunda anlaşmaya vardık. Bununla ilgili olarak fizibilite çalışmalarına en kısa zamanda başlayacağız. Türkiye, Çin ilişkileri açısından da önemli bir dönüm noktası olacak bu iş birliği için çok heyecanlıyız. Ayrıca Türkiye’de bir araç üretim hattı kurmayı, yedek parça tedarik sistemini Türkiye’ye getirmeyi ve bazı parçaların üretimini burada yapmayı da planlarımız arasına koyduk, tüm bu süreçler için zaman içinde Ulu Motor ile farklı iş ortaklıklarımız olacak. İsteğimiz Türkiye’nin yeni enerji araç endüstrisi teknolojisini ve kapasitesini geliştirmeyi planlamak.” şeklinde konuştu.
SOCRadar dijital risk koruma platformu olarak kullanıcıların uçtan uca güvenliğini sağlıyor. Analizlerin yapılmasını aksiyon alınmasını kolaylaştırıyor.
IoT, sosyal, makine öğrenimi, büyük veri analitiği, yapay zeka ve artırılmış gerçeklik, dijital girişimlerin operasyonları kolaylaştırmasına, yeni iş modelleri benimsemesine ve müşteri deneyimini iyileştirerek hızı, çevikliği, verimliliği ve karlılığı en üst düzeye çıkarmasına olanak tanıyor. Dijital dönüşüm, yeni dijital risk biçimleriyle birlikte muazzam iş fırsatları yaratıyor.
Dijital risk nedir?
Dijital risk, dijital dönüşümden ve ilgili teknolojilerin benimsenmesinden kaynaklanan istenmeyen sonuçları ifade ediyor. Siber güvenlik, üçüncü taraf, iş sürekliliği, veri gizliliği ve diğer dijital risk türleri, iş hedeflerine ulaşma konusundaki belirsizliği artırıyor.
Stratejik iş hedefleri, büyük veri analitiği, Nesnelerin İnterneti ve yapay zeka gibi dijital girişimlerin arkasındaki itici güç oluşturuyor. Ancak bu girişimler , her kuruluşun yönetmeyi öğrenmesi gereken farklı türde dijital riskler ortaya çıkardı . Siber güvenlik alanı bunlardan biri.
Özellikle büyüyen bir saldırı yüzeyi ve saldırıların karmaşıklığının artması bağlamında siber saldırı riski.
Saldırı yüzey analizi
Bir yazılım ortamının saldırı yüzeyi, yetkisiz bir kullanıcının (“saldırgan” olarak adlandırılır) ortama veri girmeye veya ortamdan veri çıkarmaya çalışabileceği tüm farklı konumların (“saldırı vektörleri” olarak adlandırılır) toplamı anlamına geliyor. Birincil güvenlik önlemi, saldırı yüzeyini mümkün olduğunca minimum seviyede tutmak.
Attack Surface, geliştiricilerin uygulamalar oluşturup değiştirerek ve risk değerlendirmesine güvenlik uzmanları uygulayarak uygulama güvenlik risklerini belirlemesine ve yönetmesine yardımcı olmak için tasarlanmış durumda . Buradaki vurgu, bir uygulamayı dış saldırılardan korumaktır; sistemin kullanıcılarına veya operatörlerine yönelik saldırıları (örn. kötü amaçlı yazılım yerleştirme, sosyal mühendislik saldırıları) dikkate almıyor.
İçeriden gelen tehditlere daha az vurgu yapılırken kavramlar aynı kalıyor. Dahili saldırı yüzeylerinin harici saldırı yüzeylerinden farklı olması muhtemeldir ve bazı kullanıcılar kapsamlı ayrıcalıklara sahip olabilir. Bu nedenle dijital risklerden korunmak için Saldırı Yüzeyi Analizi olmazsa olmazlar arasında yer alıyor. Saldırı Yüzeyi Analizi şunlara yardımcı oluyor:
Sistemin hangi fonksiyonlarının ve bölümlerinin güvenlik açıklarına karşı gözden geçirilmesi ve test edilmesi gerektiğini belirleyin.
Korunması gereken yüksek riskli kod bölümlerini belirleyin. derinlemesine savunma — sistemin hangi unsurlarının korunması gerektiği
Saldırı yüzeyinin ne zaman değiştiğini ve bir tehdit değerlendirmesi gerektiğini belirleyin.
SOCRadar®bu konuda uçtan uca bir çözüm sağlıyor. Ücretsiz sürümü ile platform sayesinde;
Bilgisayar korsanlarının maruz kaldığı bilinmeyen varlıklarınızı keşfedin.
IP adreslerinizin kötü niyetli olarak etiketlenip etiketlenmediğini kontrol edin.
Etki alanı adınızı saldırıya uğramış web sitelerinde ve kimlik avı veritabanlarında izleyin.
Kritik bir sıfır gün güvenlik açığı açıklandığında bildirim alın.
Dgpays tarafından geliştirilen ve akıllı telefonların POS cihazı olarak kullanılmasına imkan veren DgPOS uygulaması, ABD’li teknoloji şirketi ZMBIZI’nin telefonlarında kullanılmaya başlandı. Temassız uluslararası ödeme sistemleri uyumlu DgPOS sayesinde, ZMBIZI telefon sahipleri kart kabul işlemlerini telefonları üzerinden gerçekleştirebiliyor.
Dgpays’in POS uygulaması ABD’li teknoloji şirketi ZMBIZI’nin telefonlarında kullanıma geçti
Türkiye’nin önde gelen finans teknoloji platformu Dgpays tarafından geliştirilen yenilikçi ödeme kabul çözümü DgPOS uygulaması, ABD’li teknoloji şirketi ZMBIZI’nin akıllı telefonlarında kullanılmaya başlandı. 18 aylık başarılı bir pilot programın ardından ZMBIZI, Haziran 2023’te Dgpays’in altyapısını sağladığı ve TAP™ adı verilen ticari programını ilk kez telefonlarında kullanıma sundu. DgPOS, Android işletim sistemi barındıran herhangi bir cihazın POS cihazı olarak işlev görmesine imkan veriyor.
DgPOS’un ZMBIZI telefonlarında kullanılmaya başlanması ile yüz binlerce Android işletim sistemli akıllı telefon kullanıcısı, kart kabul işlemleri için harici satış noktası terminaline ihtiyaç duymadan ödemeleri telefonlarından anında ve temassız olarak tahsil edebileceği uygun maliyetli bir çözüme kavuştu. Bu uygulama ile ABD ve Kanada’daki mikro ve küçük işletmelerin finansal ekosisteme daha fazla dahil edilmesi ve yeni müşteri potansiyelinden faydalanarak satış hacimlerinin desteklenmesi amaçlanıyor.
Uluslararası ödeme sistemleriyle uyumlu DgPOS uygulaması dünyanın her yerinde kullanılabiliyor
ZMBIZI iş birliği ile Dgpays, ZMBIZI akıllı telefonlarında tek bir uygulama içerisinde tamamen entegre bir üye iş yeri kabulü, onay, aktivasyon ve ödeme kabulü işlevlerini sunuyor. ZMBIZI’ye özel olarak geliştirilen bir sistemle, ABD ve Kanada’da üye işyeri olmak için bankaya fiziki olarak başvurmaya gerek kalmadan, bilgi ve dokümanları uygulama üzerinden bankaya göndererek birkaç dakika içinde onay bilgisi alınıyor. Sistem, temassız uluslararası ödeme sistemleri uyumuyla, coğrafi sınır olmaksızın dünyanın her yerinde kullanılabiliyor.
Dgpays Genel Müdürü Kaya: “Uygulamamızın uluslararası alanda kullanıma geçmesinden gurur duyuyoruz”
Konuya ilişkin açıklamada bulunan Dgpays Genel Müdürü Hasan Kaya “İnovatif DgPOS ürünümüzün Amerika’da teknoloji şirketi ZMBIZI telefonlarında kullanıma geçmiş olmasından gurur duyuyoruz. Hem işletmeler hem de müşterilerin hayatını kolaylaştırarak güvenli ve hızlı alışveriş imkanı sunan DgPOS ile ilgili kullanıcıların beğenileri tarafımıza ulaşıyor. Ödeme sistemleri çözümlerimizin ülkemiz sınırlarını aşarak uluslararası boyutta gördüğü ilgiden mutluyuz. İlerleyen dönemde de hız kesmeden hem yurtiçinde hem de yurtdışında yapacağımız önemli iş birlikleriyle beraber finansal teknoloji alanındaki çalışmalarımız sürecek” ifadelerini kullandı.
Enerjisa Enerji, ‘İşimin Enerjisi’ çatısı altında hayata geçirdiği uygulamalarla enerji tüketiminde tasarrufu ve verimliliği sağlamak, karbon salımını en aza indirmek için çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda Enerjisa Enerji’nin TEMSA’nın Adana’daki otobüs fabrikasında hayata geçirdiği 850 kWp kurulu gücündeki Çatı Üzeri Güneş Enerjisi Santrali Projesi ile yıllık 1.194 MWh elektrik üretilecek ve 398 hanenin elektrik tüketimine eşdeğer yeşil enerji ile yıllık yaklaşık 774 ton karbon salımı önlenecek.
Türkiye’nin enerji dönüşümüne öncülük eden lider enerji şirketi Enerjisa Enerji ile Sabancı Holding ve PPF Group (Skoda Transportation) ortaklığı çatısı altında faaliyet gösteren, otobüs, midibüs ve hafif kamyon üretiminde dünyanın lider markaları arasında yer alan TEMSA, önemli bir iş biriliğine imza attı. Sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji çözümlerini ardı ardına hayata geçiren Enerjisa Enerji, İşimin Enerjisi çatısı altında yer alan Güneş Enerjisi Santrali projelerinden bir yenisini dünyanın lider motorlu araç üreticilerinden biri olan TEMSA ile gerçekleştiriyor.
TEMSA fabrikasının çatısı Güneş panelleri ile donatılacak
İş birliği kapsamında TEMSA’nın Adana’daki otobüs fabrikasının çatısına kurulan 1.890 adet güneş paneli ile birlikte araçların üretimindeki enerjinin önemli bir kısmı yenilenebilir enerjiden sağlanmış olacak. Sürdürülebilirlik ilkelerinden biri olan yerinde üretimin sektöre ilham verecek bir örneği olacak proje sayesinde yıllık 398 hanenin elektrik tüketimine eşdeğer 1.194 MWh elektrik üretimi güneş enerjisi ile sağlanacak ve bu sayede 774 ton karbon salımının önüne geçilecek.
İş birliği kapsamında hayata geçirilen Çatı Üzeri Güneş Enerjisi Santrali Projesi ile işletmelerin en önemli maliyetlerinden olan enerji tüketiminde verimlilik sağlayarak tasarruf etmek, enerji verimliliği sağlamak ve TEMSA’nın sürdürülebilirlik hedeflerine katkı vermek amaçlanıyor.
Yenilenebilir enerji teknolojileri
İşimin Enerjisi çatısı altında gerçekleştirilen uygulamalar ile müşterilerinin enerji ve maliyet tasarrufu sağlamasının yanı sıra sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlamayı da amaçladıklarını belirten Enerjisa Enerji CEO’su Murat Pınar sözlerine şöyle devam etti: “İklim krizi hem kamu hem özel sektörün ajandasında uluslararası seviyede tüm dünyanın ortak sorunu olarak yer alıyor. Biz bir enerji şirketi olarak sorumluluğumuzun farkında olarak hareket edip müşterilerimizin yenilenebilir enerji teknolojilerine erişiminde köprü görevi üstleniyoruz. Aynı zamanda İşimin Enerjisi uygulamalarımız ile hem enerji tasarrufu sağlıyor hem de temiz enerji üretimine katkı sağlıyoruz.. Ülkemizin dış ticaret açığının birinci sırasında olan enerjinin Türkiye’deki üretimi artırarak aşılabileceği aşikar. Bu noktada da tecrübelerimizi, sürdürülebilir ve yeşil enerji çözümlerini hayata geçirmek isteyen müşterilerimiz ile paylaşıyoruz.
Devreye aldığımız bu proje ile beraber toplam kurulu gücümüz 24.1 MWp’ye ulaştı. TEMSA da ‘Daha İyi Bir Gelecek’ için çıktığımız bu yolda bizimle iş birliği yaparak bu amaca katkı sağlamış oldu. Müşterimizin tüm ihtiyaçlarını saha çalışmalarıyla tespit ettik ve tamamen TEMSA’ya özel anahtar teslim bir proje sunduk. Enerji performans modelimiz kapsamında tesisin 10 yıllık bakımını da yine Enerjisa Enerji olarak biz gerçekleştireceğiz. Bu proje ile 2022 yılında başlamış ve 2023 yılı sonuna kadar hayata geçecek İşimin Enerjisi çözümleri ile 39 bin ton karbon salımının ve 5.15 milyon m3 doğalgaz kullanımının önüne geçme hedefimize bir adım daha yaklaşmış bulunuyoruz. Projede emeği geçen herkese teşekkür ederim.”
TEMSA CEO’su Tolga Kaan Doğancıoğlu ise sürdürülebilirliği tüm faaliyetlerinin temeline yerleştirdiklerinin altını çizerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“TEMSA olarak üretim faaliyetlerimizi, gelecek nesillerin gereksinimlerini tehlikeye sokmadan ve çevre kirliliğine sebep olmadan gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Enerji ve doğal kaynak kullanımı konusunda çevre dostu teknolojilerin uygulanması ve tasarruf önlemleri ile ilgili çalışmalar yürütüyoruz. 2025 yılında, sattığımız şehir içi otobüs segmentindeki araçlarımızın yüzde 50’sinin alternatif yakıtlı olmasını hedefliyoruz. Sürdürülebilirliği tüm faaliyetlerimizin odağına taşırken, araç üretiminde harcadığımız enerjinin de temiz enerji olmasını önemsiyoruz. Bu kapsamda Enerjisa Enerji’nin İşimin Enerjisi projelerini dikkatle inceledik ve hayata geçirdiğimiz bu iş birliği sayesinde güvenilir ve temiz enerji üretimi gerçekleştirerek şirketimizin ve ülkemizin sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlayacağımız için mutluyuz.”
Basefunder Kitle Fonlama Platformu, kitle fonlamanın kalkınmaya etkisini artırmak, geleceği değiştirecek girişimlere daha geniş kitlelerin yatırım yapmalarını sağlamak için Kitle Fonlama Ağlarını (KFA) hayata geçiriyor. Türkiye’de ve dünyada bir ilk olan KFA ile yatırımcılar, bulundukları şehre yönelik bir ağ kurabileceği gibi, herhangi bir mesleki derneğin yöneticisi de kitle fonlama ağı kurarak üyeleri ile etkileşim halinde ortak amaç doğrultusunda birlikte yatırım yapabilecekler.
Basefunder Kurucusu ve Genel Müdürü Mehmet Dolgan
Herkes Basefunder üzerinde kendi fonlama ağını kurabilecek
İsteyen herkesin Basefunder üzerinde kendi fonlama ağını kurabileceği gibi, mevcut ağlardan birine üye olabileceğini belirten Basefunder Kurucusu ve Genel Müdürü Mehmet Dolgan, kişilerin, meslek örgütleri veya üniversite kulüplerinin Kitle Fonlama Ağı kurabileceğini belirterek, kitle fonlama ağı yöneticisinin tanıtım faaliyetlerine destek olmak üzere Basefunder’ın, ilgili ağ üzerinden yapılan fonlamadan elde edilen komisyonu ağ yöneticisi ile paylaşacağını bildirdi.
Kitle fonlama kampanyalarında bazı yatırımcıların bir projenin potansiyelinin farkına vararak, diğer yatırımcıları da bu proje ile ilgili yatırım kararı almaya yönlendirebileceğine vurgu yapan Dolgan, Kitle Fonlama Ağları’nın ülkenin kalkınmasında da önemli rol oynayacağını sözlerine ekledi.
Geliştirilen yeni bir yapay zeka cihazı olan Deep Glioma, beyin tümörü türlerini belirleyebiliyor. Bu teknoloji, tedaviye başlama süresini kısaltmak için kullanılabilecek. Yeni AI cihazı, bir nörocerrah olan Dr. Daniel A. Orringer tarafından geliştirildi.
Deep Glioma, bir tümörün genetik yapısını tahmin edebiliyor. Genellikle nörocerrahların bir biyopsi yaparak bir tümördeki genetik mutasyonları belirlemek ve biyobelirteçleri aramak için en az bir ay gerektiği bir süreci, bu cihaz yalnızca üç dakika gibi kısa bir sürede gerçekleştiriyor. Bu işlemi gerçekleştirirken, %93’lük bir doğruluk oranına ulaşıyor.
Deep Glioma, 120 türde beyin kanseri tümörünü tespit edebiliyor
Dr. Orringer, “Gerçekten, klinisyenlerin ve hastaların bu bekleme süresini anlaması zor” dedi. Deep Glioma, 120 türde beyin kanseri tümörünü tespit etme potansiyeline sahip. En ölümcül form olan glioblastom, gliom türünde bir tümör ve iki haftada boyutunu iki katına çıkarabiliyor. Glioblastomlu hastaların tipik yaşam beklentisi genellikle sekiz aydır, bu yüzden tespit hızı hayati öneme sahiptir.
Sistem şu anda klinik deneyler aşamasında ve eğer FDA onayı alınırsa, beyin kanseri ve diğer kanser türlerini çok daha hızlı teşhis etmeye yardımcı olabilecek. Dr. Orringer, “Terminal bir tanı karşısında zamanın anlamı çok büyük” diye ekledi.
ChatGPT, neredeyse günaşırı yeni bir atılımla gündem oluyor. Google, ChatGPT ile birlikte oyuna yeni bir özellik daha katmaya karar verdi. Yeni özellikle birlikte; kullanıcılar, maillerini hazırlarken ”yazmama yardım et” fonksiyonunu kullanarak yapay zeka desteğine başvurabilecekler.
Yazmama yardım et
Gmail’i açın ve “Oluştur” düğmesini tıklayın.
Oluşturma penceresinin altında “Yazmama yardım et” düğmesini bulun ve tıklayın.
Bilgi istemi kutusunda, e-postanin ne söylemesini istediğinizi kısaca tanımlayın. Örneğin, “izin başvurusu için bir e-posta yaz” veya “bir etkinlikte yokluğumu açıklayan bir e-posta gönder” yazabilirsiniz.
“Oluştur”u tıklayın, Gmail e-postanizin bir taslağını oluşturacaktır. Taslağı gerektiği gibi düzenleyebilirsiniz.
Memnun kaldığınızda, “Ekle” seçeneğine tıklayın.
Hazır olduğunuzda, e-postayı göndermek için “Gönder”e tıklayın.
Fakat mail sürecinizi yapay zeka ile yürütmeyi planlıyorsanız ona ne istediğinizi detaylı bir şekilde açıklamalı; süreci ve sonuçlarını kontrol altında tutmalısınız.
Google’ın bu alandaki cesur ve hızlı adımları hem teknolojinin geliştirilmesi için tecrübe etme imkanı tanıyor, hem kullanıcıya konfor alanı yaratıyor hem de tüm bu artılarıyla ona rekabette üstünlük sağlıyor.
Rekabet kurumu, reklamcılık ve reklam teknolojileri hizmetleri faaliyetleri kapsamında Google’a soruşturma açtı. Google ceza mı alacak?
Rekabet kurumu internet sitesinde yayınlanan 19.6.2023 tarihli yazıda Alphabet Inc., Google LLC, Google International LLC, Google Ireland Limited ve Google Reklamcılık ve Pazarlama Ltd. Şti. hakkında soruşturma açıldığını açıkladı.
Sitede yayınlanan yazıda soruşturmanın sebebi de açıklandı. Rekabet kurumunun sitesinde yayımlanan açıklama şöyle:
Alphabet Inc., Google LLC, Google International LLC, Google Ireland Limited ve Google Reklamcılık ve Pazarlama Ltd. Şti.den oluşan ekonomik bütünlüğün çevrim içi görüntülü reklamcılık ve reklam teknolojileri hizmetleri faaliyetlerine ilişkin olarak bağlama ve kendini kayırma davranışlarıyla 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesini ihlal ettiği iddiası üzerine yürütülen önaraştırma Rekabet Kurulunca karara bağlandı.
Önaraştırmada elde edilen bilgi, belge ve yapılan tespitleri 18.05.2023 tarihli toplantısında müzakere eden Rekabet Kurulu, bulguları ciddi ve yeterli bularak; 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesini ihlal edip etmediğinin tespitine yönelik olarak; Alphabet Inc., Google LLC, Google International LLC, Google Ireland Limited ve Google Reklamcılık ve Pazarlama Ltd. Şti.den oluşan ekonomik bütünlük hakkında soruşturma açılmasına, 23-23/432-M sayı ile karar verdi.
Google ceza mı alacak?
Rekabet kurumu tarafından açılan bu soruşturma neticesinde Google’ın kesin olarak kanunu ihlal ettiği, bunun sonucunda da kesin olarak bir ceza ile karşı karşıya kalıp kalmayacağını şimdiden söylemek mümkün değil.
Google daha önce hangi cezaları almıştı?
2017 yılında Google, Avrupa Komisyonu tarafından “Google Alışveriş” hizmeti ile ilgili olarak rekabet kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle 2.42 milyar euro para cezasına çarptırıldı.
2018’de Avrupa Komisyonu, Android mobil işletim sisteminin rakip uygulamalar ve hizmetler için pazarı adaletsiz bir şekilde kısıtladığı gerekçesiyle Google’a 4.34 milyar euro para cezası verdi.
2019’da, Google, Avrupa Komisyonu tarafından çevrimiçi reklamcılık hizmeti AdSense’yi kullanarak rekabeti kısıtladığı gerekçesiyle 1.49 milyar euro para cezasına çarptırıldı.
2019’da Fransa’nın veri koruma otoritesi CNIL, Google’ı GDPR (Genel Veri Koruma Tüzüğü) kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle 50 milyon euro para cezasına çarptırdı.
2020’de, Türkiye Rekabet Kurumu, Google’a arama motoru pazarında rekabeti kısıtladığı gerekçesiyle yaklaşık 296 milyon TL para cezası verdi.
Bu cezaların yanı sıra, Google, çeşitli ülkelerin yasalarını ve düzenlemelerini ihlal ettiği gerekçesiyle daha birçok kez cezalandırıldı.
Nottingham Üniversitesi yaya ve otonom araç etkileşimi için uygulamalı bir araştırma yaptı. Çalışma sonuçları etkileşimin artması gerektiğini gösteriyor.
Birleşik Krallık’taki akademisyenler tarafından, yayaların direksiyon başında ‘hayalet sürücü’ denen otonom araçlara nasıl tepki verdiğini belirlemek için alışılmadık bir çalışma yürütüldü.
Nottingham Üniversitesi araştırma görevlisi David R. Large – aracın aslında sürücüsüz olduğu izlenimini yaratmak için bir araba koltuğu gibi giyindi. Yani bu deneyde doğrudan otonom araç kullanılmadı.
Otonom araç için farklı dış ekranların insanların onu nasıl algıladığı üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu gösteren araştırma ile kılık değiştirmenin etkili olduğu kanıtlandı.
İnsan-Makine arayüzleri kullanıldı
Üniversitenin insan faktörleri araştırma grubunda kıdemli bir araştırma görevlisi olan Large: “Yayaların sürücüsüz bir araba ile nasıl etkileşime gireceğini keşfetmek istedik ve tepkilerini keşfetmek için bu benzersiz metodolojiyi geliştirdik. Otonom aracın karşıdan karşıya geçmek isteyen insanlar tarafından hangi tasarımların en yüksek güven düzeyini davet ettiğini belirlemeye hevesliydik” diyor.
Araba, farklı Harici İnsan-Makine Arayüzlerine (eHMI’ler) sahip sürücüsüz araçlara yayaların nasıl tepki vereceğini anlamak için üniversitenin Park Kampüsü çevresinde birkaç gün boyunca gezdirildi. Aracın ön tarafına yerleştirilmiş görsel ekranlar ile görüntüler paylaşıldı. “Seni gördüm” veya “Yol veriyorum” gibi kısa mesajların eşlik ettiği anlamlı gözler ve bir yüz dahil olmak üzere bir dizi farklı tasarım eHMI’ye yansıtıldı.
Test boyunca, 520 yaya araba ile etkileşime girdi ve 64 yanıt araç kamerası aracılığıyla kaydedildi. Belirtilen tepkiler arasında insanların karşıdan karşıya geçmelerinin ne kadar sürdüğü, araca ne sıklıkta baktıkları ve ne kadar süre baktıkları da yer aldı. Araştırmaya katılan bir başka akademisyen olan Profesör Gary Burnett’in de açıkladığı gibi, sonuçlar çok etkileyiciydi.
Burnett: “Yoldan karşıya geçip geçmemeye karar verirken önemli sayıda katılımcı tarafından harici HMI’nın önemli bir faktör olarak kabul edildiğini görmekten memnun olduk. Bu tür işleri ilerletmek için cesaret verici bir keşif” dedi.
Özellikle, 2022 yılında Japonya’nın Tokyo Üniversitesi’nden akademisyenler tarafından yürütülen benzer araştırmanın sonucunu yansıtan, gözlerin yer aldığı eHMI en fazla dikkati topladı. Oysa bir LED şerit daha az net olarak değerlendirildi ve daha düşük güven düzeylerine yol açtı. İlginç bir şekilde, arabanın sürücüsüz olduğuna inanmalarına rağmen birkaç yayanın otonom aracın yavaşladığını kabul etmek için el işaretleri kullandığı da kaydedildi. Bu da hala bir miktar sosyal etkileşim beklentisi olduğunu gösteriyor.
Tamamı çevrimiçi olarak indirilebilen araştırmanın bulgularının , dünyanın çeşitli yerlerinde sürücüsüz taksi hizmetlerinin yaygınlaşması hızlanırken dikkate alınabileceği umuluyor.
Google Pixelözellikle son birkaç cihazında ekran anlamında büyük gelişmeler gerçekleştirmişti. Fakat parlaklık konusu başta olmak üzere hala eleştiri aldığı noktalar vardı ve yeni çıkacak cihazlarda bunun için birçok geliştirme yapıldı.
Google içindeki bir kaynağa göre , yeni seri, telefondan en iyi görüntüleme deneyimini almanızı sağlamak için yepyeni ekran teknolojilerini içeriyor. Başka bir deyişle, önceki Pixel cihazların ekranlarından çok şey değişti.
Mükemmel telefon boyutu hakkındaki fikriniz diğerlerinden farklı olabilir. Ne de olsa bu yıllardır süregelen bir tartışma. Ancak ne düşünürseniz düşünün, Google Pixel serisi piyasaya sürüldüğünde genellikle iki boyutta gelir. Pro olmayan model 6,3 inç olma eğilimindeyken, Pro model 6,7 inç ekrana sahip.
Bu, kullanıcılara küçük ve büyük boyutlu bir telefon arasında seçim yapma şansı verir. Ancak Google, Pixel 8 serisi ile formülü biraz değiştiriyor. Pro olmayan model 6,3 inç yerine 6,17 inçtir. Bu, standart modeli daha cep dostu ve boyut olarak kompakt hale getirir.
Öte yandan Pixel 8 Pro, önceki modelle aynı 6,7 inçlik ekranı koruyor. Ancak amiral gemilerinde düz ekranları sevenler için bir parça iyi haber var . Pro modelindeki panel Pixel 7 Pro’dan daha düz! Bunun dışında Google, her iki modun köşelerinde ince ayar yaptı. Ekranlar, cihazların ergonomisini geliştirmesi gereken öncekinden biraz daha az kare.
Daha parlak ekran için
Geçmişte Google, Pixel cihazları için her zaman OLED ekranlara takılıp kalmıştı. Ve Pixel 8 serisi bu konuda bir istisna değildir. Ancak Google, panellerin üreticisini değiştirdi. Son birkaç nesildir Google, ekranlar için yalnızca Samsung’a güvendi.
Buna karşılık, Google Pixel 8 Pro’da Samsung’dan bir panel var, ancak standart telefon şu anda iki görüntüleme kaynağına sahip: Samsung ve BOE . Google içeriden biri, telefonların iki versiyonda gönderilip gönderilmeyeceğini doğrulamasa da, her iki panel de aynı özellikleri paylaşıyor.
Google, önemli ölçüde geliştirilmiş parlaklığa sahip ekranları tercih etti. Kodda beyan edilen değerlere göre Pro Pixel 8 olmayan mod, HDR içerikte 1400 nite kadar pik parlaklık elde edebiliyor. Ve Pro modeli 1600 nite kadar çıkabilir.
Pixel 8 Pro’da Biraz Daha Düşük Ekran Çözünürlüğü
Ekran çözünürlüğüne gelince Pixel 8, Pixel 7 ile aynı sayılara sahip. Yani selefi ile aynı 2400×1080 çözünürlüğe sahip. Ancak yeni serideki Pro modelinde hafif bir düşüş görüldü. Ekran çözünürlüğü 2992×1334 pikseldir. Karşılaştırıldığında, Pixel 7 Pro 3120×1440 piksele sahip. Ancak bu farkın bilinçli bir şekilde bakılmadıkça gözle ayırt edilemeyecek kadar az olması bekleniyor.
Biraz daha düşük çözünürlükte bile, Google Pixel 8 Pro’nun ÜFE’si (İnç Başına Piksel) 490’dır ve bu oldukça yüksektir. Böylece telefonda keskin ve detaylı görüntüler almak beklenebilir.
Değişken yenileme hızında gereken geliştirmeler yapıldı
Pixel 6 serisinden bu yana Google, Pro ve Pro olmayan modeller arasındaki ana farklardan biri olarak yenileme hızını kullanmıştır. Örneğin, Pro olmayan Pixel 6 modeli 90Hz ekrana sahipken Pixel 6 Pro, 120Hz ekrana sahiptir. Pixel 6a ise 60Hz’lik bir panelle geldi.
Google, geçtiğimiz günlerde 90Hz panelli Pixel 7a’yı çıkardığı için Pixel 7 serisi ile bir değişiklik yaptı . Bu, serinin düşük seviye seçeneğinin orta seviye seçenekle daha iyi rekabet etmesini sağlar. Şimdi ise Google, Pixel 8 serisi için aradaki farkı yeniden açtı. Hem Google Pixel 8 hem de Pixel 8 Pro, 120Hz ekranlarla birlikte gelir.
Peki, Pixel 8 serisinin Pro ve Pro olmayan modelinin ekranlarını birbirinden ayıran nedir? Google, Pro modeline değişken yenileme teknolojisini entegre etti. Pil ömrünü artıracak ve sorunsuz bir genel deneyim sunacak şekilde 60 Hz ve 120 Hz arasında sorunsuz bir şekilde değişebilir.
Değişken yenileme hızı, önceki Pixel modellerinde mevcuttu. Ancak bu telefonlar yalnızca birkaç önceden tanımlanmış yenileme hızı arasında geçiş yapabilir. Bu, yazılım tarafında biraz dalgalı bir deneyimle sonuçlandı. Ayrıca, ekranlar yenileme hızını değiştirdiğinde çok fazla ekran yırtılması yaşarsınız.
Ayrıca, yeni ekranlar yenileme hızını 5 Hz’e kadar düşürerek pil ömrünü önemli ölçüde artırabilir.
Tesla’nın pil tedarikçisi insan hakları ihlali iddialarıyla gündeme geldi. Glencore’un çalışma şartları raporları tepki topladı.
Tesla, maden devi Glencore’dan pil malzemeleri tedarik ederken kendisini tartışmaların ortasında buldu. 2010’dan bu yana Glencore’a yöneltilen yolsuzluk ve sömürücü çalışma koşulları da dahil olmak üzere 70’in üzerinde suçlamayla, İş ve İnsan Hakları Kaynak Merkezi tarafından derlenen suçlular listesinin sürekli olarak başında yer almaları şaşırtıcı değil. Yenilenebilir enerji malzemelerine olan talep hızla artarken, madencilik endüstrisinin karanlık yüzü, sürdürülebilir ve etik bir enerji geçişi vizyonuna önemli bir meydan okuma oluşturuyor.
Glencore insan hakları ihlaliyle sık sık gündeme geliyor
Tesla ve Glencore, madencilik operasyonlarının neden olduğu zararı gidermek için önlemler aldıklarını iddia ederken, Glencore’un Kaynak Merkezi listesinin en ön sıralarında üst üste iki yıl boyunca kıskanılacak konumunu sürdürmesi ciddi endişelere yol açıyor. Kar amacı gütmeyen kuruluşun bulguları, 2022’de belgelenen iddiaların yarısından fazlasında Glencore da dahil olmak üzere yalnızca beş şirketin oynadığı önemli rolün altını çiziyor. Bu ihlalleri ortadan kaldırmak için alınan asil temiz enerji arayışı, diğer maden çıkarma endüstrilerinin hatalarını tekrarlama riskini taşıyor.
Merkezin doğal kaynaklar araştırmacısı Caroline Avan, yeni minerallere yönelik artan talebin yol açtığı yoğun madencilik çabalarına eşlik eden büyüyen tehlikelere dikkat çekiyor. Avan, Tesla gibi mega şirketlerin yalnızca talepte bulunarak değil, tedarikçilerinin insan hakları ihlallerinden kaçınmaları konusunda ısrar ederek tüm sektörü etkileme gücüne sahip olduğunu vurguluyor. Kaynak Merkezinin “geçiş mineralleri izleyicisi”, 2010’dan bu yana işçi sömürüsünden çevresel bozulmaya, çatışmaları körüklemeye ve hatta hükümet yetkililerine yasadışı ödemelere 500’den fazla iddianın şaşırtıcı bir listeyi ortaya koyuyor.
Bu iddialar ağırlıklı olarak yenilenebilir enerji teknolojileri, elektrikli araçlar ve piller için vazgeçilmez olan altı kritik mineralin madenciliği etrafında dönüyor: kobalt, bakır, lityum, manganez, nikel ve çinko. Şirket doğrudan 2022’de beş iddiayla ve Glencore ile bağlantılı ortak girişimleri içeren dört ek suçlamayla karşı karşıya kalırken, Glencore’un katılımı büyük görünüyor. Rapor, Glencore’u ve daha geniş madencilik sektörünü hedef alan ve önceki yıla göre dört kat artan yolsuzluk iddialarında endişe verici bir artışa dikkat çekiyor. Glencore’un yabancı rüşvet ve piyasa manipülasyonu suçlamalarını kabul etmesi ve beraberinde 1.1 milyar dolarlık ağır bir para cezası, itibarını daha da zedeliyor.
Glencore’a yöneltilen şikayetler arasında Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Peru ve Kolombiya’daki madenlerdeki işçi haklarıyla ilgili endişeler yer alıyor. Glencore’un Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki kobalt madenindeki zorlu çalışma koşullarına sunduğu belirtiliyor. .alışanların bunaltıcı sıcakta uzun saatler boyunca su ve yiyeceğe sınırlı erişimle dayandığına dair raporlar yer alıyor. Tesla’nın madende üretilen kobaltın önemli bir bölümünü satın aldığı bildirilirken, şirket bu iddialara henüz yanıt vermedi.
Dijital altyapı sağlayıcısı Equinix, teknoloji karar vericileri ile görüşerek hazırladığı Equinix 2023 Küresel Teknoloji Trendleri Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı. Anket sonuçları; Türkiye’deki işletmelerin %93’ünün yapay zekâdan faydalanmayı sürdürdüğünü ve yapay zekâyı destekleyecek altyapıyı oluşturmanın bir öncelik olmaya devam ettiğini gösteriyor.
Equinix 2023 Küresel Teknoloji Trendleri Araştırması’na göre Türkiye’deki 10 BT liderinden dördü (%40), mevcut BT altyapılarının, sektörler arasında yaygın olarak benimsenmesine rağmen yapay zeka (AI) teknolojisinin taleplerine tam olarak hazır olmadığına inanıyor. BT liderlerinin şirketlerindeki yapay zekâ gelişmeleriyle ilgili sorulara verdiği yanıtları inceleyen araştırma, teknolojinin hem işletmeden işletmeye hem de işletmeden tüketiciye sektörlerdeki uygulamalarda hızla yayıldığı bir yıllık önemli yapay zekâ atılımlarının ardından gerçekleştirildi.
Equinix Türkiye Genel Müdürü Aslıhan Güreşcier,araştırmayailişkin görüşlerini şu şekilde dile getirdi: “Türkiye ve dünya çapındaki teknoloji liderleri, yapay zekânın işletmelerine entegrasyonunu hızlandırıyor. Yapay zekâ, artık modern bir kuruluşa güç veren akıllı ve otonom sistemleri etkinleştirmek için giderek daha kritik bir yetkinlik haline geliyor. Araştırmaya göre Türkiye’deki kuruluşlar en çok e-ticaret (%95) alanında yapay zekâyı kullanıyor ya da kullanmayı planlıyor. E-ticaretin ardından ise siber güvenlik (%94) ve BT operasyonları (%93) geliyor. Günümüzde yapay zekâ kullanımını en üst düzeye çıkaramayan işletmeler rekabette geride kalma ihtimaliyle yüzleşirken, bu teknolojiyi en üst düzeyde kullanabilen kuruluşlar daha sürdürülebilir bir dijital gelecek çabaları sayesinde daha hızlı inovasyon yapabilecekler.”
Yapılan araştırma, yapay zekâ kullanımının tüm endüstri sektörlerinde artışta olduğunu ortaya çıkardı.
Türkiye’den ankete katılan 100 BT karar vericisinin %93’ü, yapay zekânın avantajlarından yararlanmak istediğini ve yapay zekâyı birden çok temel işlevde kullandığını veya kullanmayı planladığını belirtti. Dünya çapında ankete katılan 2.900 BT karar vericisinin görüşleri ile aynı oran globalde %85’te kaldı.
Doğru yapay zekâ modellerinin başarılı bir şekilde geliştirilmesinin, birden çok buluta ve veri aracısına yayılabilen hem dahili hem de harici veri kaynaklarına güvenli ve yüksek hızlı erişime bağlı olduğunu belirten Equinix Kıdemli Teknoloji Uzmanı Kaladhar Voruganti, “Örneğin, kuruluşlar kendi özel üretken yapay zekâ çözümlerini oluşturmaya başlarken, gizli verilerini harici veri kaynaklarına ve yapay zekâ modellerine yüksek hızlı erişimle özel ve güvenli bir yerde işlemek isteyebilirler. Ayrıca uçta daha fazla verinin üretildiği bir döneme giriyoruz. Bu nedenle, yapay zekâ işlemenin performans, gizlilik ve maliyet nedenleriyle uca taşınması gerekir. Bu gereksinimleri karşılamak için teknoloji liderleri, yapay zekâ model eğitiminin ve model çıkarımının farklı konumlarda gerçekleşebileceği hibrit çözümler uygulayabilir. Nihayetinde işletmeler, ölçeklenebilir yapay zekâ çözümleri oluşturmak için BT çerçevelerinin, büyük ve çeşitli veri kümelerinin gerekli veri alımını, paylaşımını, depolanmasını ve işlenmesini sağlayıp sağlayamayacağını sürdürülebilirliği göz önünde bulundurarak değerlendirmelidir” dedi.
Harrison.ai’nin CEO’su ve Kurucu Ortağı Aengus Tran ise karmaşık yapay zekâ stratejilerini uygulama konusundaki görüşlerini şu şekilde ifade etti: “Dünyanın dört bir yanındaki klinisyenler için yapay zekâ çözümleri oluştururken, bilgi işlem ve veri depolama platformlarımızın güvenli bir şekilde barındırılması en yüksek teknik önceliğimiz. Üzerinde eğittiğimiz ve yapay zekâ çözümlerimizi geliştirdiğimiz oldukça büyük veri kümelerini taşımak adına gereken şekilde hibrit bulut modellerini etkinleştirmek için son derece hızlı ve doğrudan bir bağlantıya güveniyoruz. Bu dijital altyapı, tıbbi görüntüleme çözümlerinden, daha fazla veri ve işleme gerektiren yeni yapay zekâ sağlık hizmetleri çözümlerine kadar daha birçok büyük sağlık hizmeti sorunlarının üstesinden gelmemizi sağlıyor ve ayrıca küresel sağlık hizmeti standardını iyileştirmeye ve günde bir milyon yaşamı etkileme vizyonumuzu gerçekleştirmeye yardımcı oluyor.”
EMEA’daki BT liderlerinin, altyapılarının yapay zekanın ihtiyaçlarını karşılama yeteneği konusundaki yanıtları Asya-Pasifik (%44) ve Amerika’daki (%32) BT liderlerinin yanıtlarıyla karşılaştırıldığında %49 ile EMEA bu konuda en fazla belirsizliğe sahip bölge oldu. Aynı oran, Türkiye’de ise %40 olarak sonuçlandı.
Teknoloji liderleri arasında kodsuz uygulamalar endişe yaratıyor. BT liderleri henüz bu çözüme hazırlıklı görünmüyor.
Yakın zamanda yapılan bir araştırma, kuruluşların yüzde 85’inin az kod içeren ve kod içermeyen BT çözümleriyle ilerlemekle ilgilendiğini ortaya koydu. Araştırma, katılımcılarından yarısından biraz fazlasının, az kod içeren uygulama oluşturma platformları kullanan BT dışındaki çalışanlarla rahat olduğunu gösteriyor. Jitterbit tarafından yayınlanan anket, BT liderlerinin düşük kodun temel iş zorluklarını çözme yeteneği ve daha az ölçüde veri güvenliği ve erişilebilirlik sorunları konusunda hala gergin olduğunu ortaya koyuyor.
Aynı zamanda, kuruluşların, yaygın ve kalıcı teknoloji yetenek eksikliklerinin üstesinden gelmek için az kod kullanarak ve kod kullanmadan ilerlemekten başka seçeneği olmayabilir. PwC Labs’ın ortağı Robin Stein: “Geliştiricilere yeteneklerini daha karmaşık girişimlere odaklamaları için zaman kazandırırken, daha hızlı, daha kaliteli teslimat için görevleri otomatikleştirmek için güçlü araçlardan yararlanabiliyorlar. Yazılım geliştirme hakkında nasıl düşündüklerine dair paradigmayı değiştirmek ve az kodla veya hiç kod kullanmayarak benimsemek, çalışanları temel BT işlevindekilerin ötesine taşıyarak kapasiteyi ortaya çıkarmanın anahtarı” diyor.
Kodsuz uygulamalar hakkında görüşler
LeanIX’in platform stratejisinden sorumlu Başkan Yardımcısı Dominik Rose, bu aşamada kuruluşlar “hangi düşük ve kodsuz platformların çözüp değiştirebileceğini” çözmeye başlıyor. Rose: “Örneğin, ERP gibi mevcut BT çözümlerini dijital müşteri ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanan çözümlerle birleştirirken düşük ve kod gerektirmeyen çözümler iyi çalışıyor. Ancak ölçeklenebilir kurumsal çözümler oluşturmak için en iyi yaklaşım bu değil. Şablonlu deneyimlerle her müşteri sorununu çözemezsiniz. Bu nedenle şirketler, mevcut platformlardan en iyi şekilde yararlanmanın daha iyi yollarını bulmalıdır. basmakalıp geçici çözümlere ihtiyaç var” diyor.
Rose, farklı sistemlerin farklı orkestrasyon araçları ve seviyeleri gerektirdiğini belirtiyor. Rose: “Düşük ve kodsuz çözümler, uygulama ortamlarının akıllı modernizasyonu için kesinlikle kullanılabilir. Ancak günün sonunda, bu platformlar tek başına yetenekli geliştiricilere olan ihtiyacı azaltmayacaktır” dedi.
Lexmark International’da Optra Engineering’in küresel başkan yardımcısı Sudhir Mehta ise düşük kodlu ve kodsuz hareketin “hibrit çalışmaya geçişin yanı sıra teknik beceri eksiklikleri” tarafından hızlandırıldığını kabul ediyor. Mehat: “İş sonuçlarını hızlı bir şekilde ve daha az teknik ek yük ile ele almak için doğal bir çeviklik sunuyor. Teknik olmayan bir çalışanın sınırlı mühendislik veya BT desteği ile sonuçları hızlı bir şekilde ele alması için güç sağlıyor” dedi.
Mehta: “Düşük kodlu veya kodsuz, bulutta yerel ve sıfırdan oluşturulmuş yepyeni uygulamalara sahip şirketler arasında daha yaygın. Bulut tabanlı operasyonlarla iyi oynuyor. Hala eski ve şirket içi uygulamaları çalıştıran işletmelerde daha az görülüyor” dedi.
Kullanıcılar artık Sipay Mobil Uygulaması’nda hesapları arasında para transferi yapabilecek, bankalardaki bakiyelerini anlık olarak görüntüleyebilecek.
Finansal teknoloji sektörüne 2018 yılının son aylarında giriş yapan Sipay, 16 Mayıs 2023 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan tebliğ ile birlikte Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşu faaliyet izin kapsamını genişletti. FinTech sektöründe bir ilke imza atarak Açık Bankacılık’ı hizmetleri arasına ekleyen Sipay artık dijital cüzdanı üzerinden, kullanıcıların farklı banka hesap hareketlerini görüntülemelerine ve para transferi yapabilmelerine imkân sunuyor.
Semih Muşabak / Sipay CEO
“Sektörde bir ilke imza attık”
Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Sipay CEO’su Semih Muşabak, şunları söyledi: “Her ne kadar global tecrübeye sahip yönetici kadrosu ile yola çıkmış olsak da startup ruhunu hiç kaybetmedik. Henüz beşinci yılımızı doldurmadan FinTech sektöründe öncü bir rol üstlendik. Sektörümüzde ilk açık bankacılık lisansı alan marka olduk. Merkez Bankası tarafından Açık Bankacılık alanındaki faaliyet genişlememizin açıklanmasının üzerinden daha 1 hafta geçmeden Sipay kullanıcılarına, açık bankacılık hizmetlerimizi sunmaya başlamaktan dolayı mutluyuz ve gururluyuz. Yıllardır sektör olarak hayalini kurduğumuz yapıda, ilk banka dışı finansal kuruluş olarak yerimizi almamız bizim için son derece gurur verici. Henüz dönüşümün daha çok başındayız. Bundan sonraki süreçte de Açık Bankacılık ile birlikte kullanıcılarımıza katma değerli hizmetler sunmanın yanı sıra finansal hizmetlere kolay ve avantajlı şekilde ulaşmalarını sağlamaya hız kesmeden devam edeceğiz.”
“En hızlı büyüyen FinTech şirketiyiz”
2018 yılının son aylarında kurulan bir şirket olarak sektörde yüzde 10’dan fazla pazar payı ile ilk 3 marka arasında yer aldıklarına dikkat çeken Muşabak, “Özellikle 2022 yılının başından itibaren inovatif ürünlerimizin sahada kullanımı daha hızlı yaygınlaştı. Bankalara karşı rekabet değil rekaberlik içinde bulunarak, bankaların verdiği hizmetlerle bizim sunabileceğimiz çözümleri birleştirip müşterilerimizin finansal ihtiyaçlarını tek bir noktadan karşılamak üzerine aksiyonlar alıyoruz. 360 derece FinTech mottosuyla birçok ürünü ayrı ayrı değil bütünleşik olarak sunuyoruz. Bugün geldiğimiz noktada en hızlı büyüyen FinTech şirketiyiz.”
“Sektörün geleceğine yön vermeyi sürdüreceğiz”
2023 yılının ilk çeyreğinde 2022 yılının aynı dönemine kıyasla aracılık ettikleri işlem sayılarında 14,5 kat artış olduğunu vurgulayan Semih Muşabak, “Bu işlemlerde geçen hacimlerde 12,5 kat, üye işyeri sayısında ise 4 kat artış yaşadık. Uçtan uca çözüm sunmayı her zaman odağımıza adlığımız dijital cüzdan tarafında 2023 yılının ilk çeyreğinde white label hizmetlerimiz ile birlikte 1 milyondan fazla kullanıcıya ulaştık. Sipay markası altında ise 100 bin kullanıcıyı aştık” dedi. “Kurulduğumuz günden bu yana inovatif çözümlere odaklanıyor, tüm ürün ve çözümlerimizi kendimize ait yazılımlarımızla yapay zekâ teknolojisini etkili bir şekilde kullanarak geliştiriyor ve sunuyoruz” diyen Muşabak, FinTech sektörünün geleceğine yön vermeye devam edeceklerini söyledi.