Mustafa Koç vefat etti, sosyal medya yıkıldı

0
koc Türkiye bugüne üzücü bir haberle merhaba dedi. Sabah saatlerinde Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un kalp krizi geçirdiği bilgisi ajanslara ulaştı. Bu haberin hemen akabinde Koç’un hayatını kaybettiği dedikoduları ortaya atıldı. Koç Holding, Mustafa Koç’un hala hayatta olduğunu ve Beykoz Devlet Hastanesi’nden, Amerikan Hastanesi’ne nakil edildiğini açıkladı.

4 saatlik müdahale yeterli olmadı

Fakat Koç’un Amerikan Hastanesi’ne nakil edilmesinden kısa süre sonra acı gerçek de ortaya çıktı. Yapılan açıklamada Koç’un sabah saat 07:00sularında geçirdiği kalp krizi sonrasında, 4 saat süren yoğun çabalara karşın kurtarılamadığı ve hayata gözlerini yumduğu belirtildi. Türkiye’nin önde gelen iş adamlarından biri olan Mustafa Koç’un vefatı, sosyal medyada da odak konusu oldu. Birçok ünlü isim, Mustafa Koç’un vefatı üzerine baş sağlığı mesajı yayınladı. İşte Koç’un ölümünün sosyal medyadaki yansıması. https://twitter.com/Metin_Akpinarr/status/690118822255271937   Kaynak: ShiftDelete.Net

GM, otomobil sahibi olma kavramını değiştirecek

0
gmmaven05 Otomobil üreticilerinin gelecek tahminleri, çok ilginç öngörüler içeriyor. Hızla yükselen “paylaşım” mantığının yakın gelecekte otomobil endüstrisini de etkileyeceğine dair projeksiyonlar yapan firmalar, yakın gelecekte insanların otomobil satın almak yerine otomobilleri paylaşmak üzerine alternatif bir ekonomi geliştireceklerini düşünüyorlar. Bugün hızla yükselen Uber gibi mobil uygulamaların da desteklediği bu öngörüye göre, otomobil satışları hızla düşecek, insanlar işten eve, evden işe gitmek için on binlerce dolar ödeyip bir otomobil satın almak yerine çok daha düşük maliyetler otomobilleri paylaşacaklar. Otomobil paylaşım uygulamaları hızla popülerleşecek ve çok sayıda insan ulaşım ihtiyacını bu paylaşım ugulamaları üzerinden düşük maliyetle giderecekler. Otomobil satın alan az sayıdaki insan da otomobillerinin maliyetini, paylaşım uygulamaları sayesinde çıkaracak.

Otomobil paylaşım uygulaması

Bu öngörüler otomotiv endüstrisinde hala tartışıla dursun, ünlü otomobil üreticisi GM şimdiden kendi “paylaşım” servisini yayına soktu. Maven isimli otomobil paylaım uygulamasını teste başlayan GM, yakın gelecekte otomobillerini bu uygulamanın üzerinde pazarlamayı ve gelir elde etmeyi umuyor. Uygulamanın mantığı ise bir grup kullanıcının, aynı otomobili paylaşması ve bunun için ödeme yapması üzerine kurulu. Ancak burada önemli bir detay var. Paylaşılan otomobil, GM şirketine ait oluyor. Yani aslında GM, otomobil paylaşmak isteyen gruplara otomobillerini kiralıyor. Bunu da mobil uygulama üzerinden çok pratik şekilde yapıyor. Uygulama, otomobili paylaşan kişilerin hesabından otomatik olarak ücreti tahsil ediyor, ücretlendirme de saat başına yapılıyor. Böylece tüm gün otomobili kiralamak gibi pahalı bir maliyete katlanmaksızın, küçük arkadaş grupları, belli lokasyonlar arasındaki ulaşım ihtiyacını GM’den otomobil kiralayarak gideriyorlar. Otomobil paylaşım uygulaması olarak Maven, özellikle ABD piyasasında bir ilk değil. Piyasada yavaş yavaş adını duyurmaya başlayan Getaround, Zipcar ve Turo isimli start-up’lar da otomobil paylaşımı konusunda ABD halkının dikkatini çekiyorlar.

Foxconn, Sharp’ı satın mı alıyor?

0
sharp Sharp, Japonya’nın eski ve güçlü teknoloji şirketlerinden biri olarak tanınıyor. Ancak uzun zamandır Sharp’ta işler pek iyi girmiyor. Satışları büyük oranda düşen ve borç batağında debelenen Japon devi, her şeye rağmen ayakta durmak için çaba veriyor. Özellikle ekran teknolojileri konusunda deneyimli olan Sharp’ın aynı zamanda tüketici elektroniği alanında farklı ürünleri de bulunuyor. Foxconn ise Çin’in en önemli teknoloji şirketlerinden biri. Onu aslında, Apple için taşeron olarak iPhone ve iPad’leri üretmesiyle de tanıyoruz. Ancak Foxconn, artık sadece taşeron bir üretici olmak istemiyor ve teknoloji üretip bunu Apple gibi dev şirketlere satan firma olmayı da istiyor. Bu amaçla da Apple’ın kullandığı ekran teknolojilerini üreten Sharp’a göz koymuş görünüyor. Borçları nedeniyle zor zamanla yaşayan Sharp’ı satın almak için masaya 5,4 milyar dolar nakit para koyan Foxconn şimdilik Sharp’ı satın almaya en yakın firma gibi görünüyor. Foxconn’dan birkaç hafta önce bir Japon yatırım fonu Sharp’a 2,7 milyar dolarlık teklif yapmıştı. Dolayısıyla Foxconn, işini garantiye almak için en yakın rakibinin iki katı teklifle Sharp’ın karşısına çıkmış bulunuyor. Sharp’ın 2016 içinde bankalara ödemesi gereken 4.4 milyar dolarlık borç ödemesi bulunuyor ve bu ödemeler gerçekleşmezse iflas ilanının gelmesi söz konusu olacak. Dolayısıyla Sharp’ın önünde teklifi kabul etmekten fazla bir seçenek bulunmuyor ancak daha büyük bir teklif veren çıkabilir veya Sharp önemli nakit akışı sağlayacak yeni iş anlaşmaları yaparsa, önündeki borç ödemelerini yeniden yapılandırma şansına erişebilir.

Sevgililer Günü, yıllık e-ticaret hacminin %5’inin oluşturacak

0
14 subat E-ticaret sitelerinin, yıl boyunca en çok satış hacmine ulaştığı günlerin başında gelen 14 Şubat için tavsiyelerde bulunanan Emarsys Türkiye Ülke Müdürü Murat Erdör, 14 Şubat tarihinin birçok sektör için önem taşıdığını ve bu özel günün yıllık e-ticaret hacminin yüzde 5’ini oluşturduğunu vurgulayarak, kurumların geri dönüş oranlarını ve alışveriş miktarlarını artırabilmeleri için 5 önemli noktayı mutlaka uygulamaları gerektiğini ifade etti. Murat Erdör, Sevgililer Günü kampanyaları özelinde tavsiyeleri şöyle sıraladı:

1. Başlıklarla ön plana çıkın

Kampanya başlıkları net olarak ana mesajı vermeli ve ilgi çekici olmalıdır. Başlığınızda, “Sevgililer Günü’ne özel ürünler” yerine “Sadece Sevgililer Günü’ne özel %70’e varan indirimler” cümlesi daha fazla dikkat çekebilir.

2. Gönderim zamanına dikkat edin

Sevgililer Günü alışverişi e-ticaret alanında en çok hafta içi ve ofislerden yapılıyor. E-posta gönderimi yaparken bu detayı dikkate almanızda fayda var.

3. Hatırlatma e-postasını unutmayın

Sevgililer Günü gelmeden önce müşterilerinize tekrar hatırlatma e-postası gönderip, hediye fikirleri hakkında bilgiler verebilirsiniz.

4. Segmente edin

Sevgililer Günü’nde sipariş veren erkekler, kadınlardan 2 kat daha pahalı hediyeler alıyor. Hedef grubunuzu erkek ve kadınlar olarak ayırıp, erkeklere kadın, kadınlara erkek hediye alternatifleri gönderin.

5. Referans sunun

E-posta içeriğinizde ve web sayfanızda referanslara ve ürün değerlendirmelerine mutlaka yer verin. Birçok müşteri aynı ürünü satın alan kişilerin fikirlerine önem verir.   Emarsys hakkında: Emarsys, B2C şirketlerine yönelik bulut pazarlama yazılımları alanında dünyanın önde gelen sağlayıcılarından biri olarak ilk B2C pazarlama bulutunu sunan marka konumunda bulunuyor. İşletmelere müşterilerini hedeflemeleri için hedefe yönelik bilgiler sunan şirket, makine öğrenmesi ve veri bilimiyle gerçek kişiselleştirme ve her kanalda mesaj iletimini bir araya getirerek müşterilere en etkin şekilde ulaşılmasını, bağlılığın ve sonuçların maksimize edilmesini sağlıyor. 16 uluslararası ofisi ve 500’den fazla çalışanıyla 140 ülkedeki 1.300’ü aşkın müşterisine hizmet sunan Emarsys, her ay 1 milyardan fazla müşteri profilini analiz ediyor ve segmentlere ayırıyor. Ayrıca 250.000’dan fazla kişiselleştirilmiş kampanya yaratarak müşterilerinin gelirlerini ve yatırım getirilerini arttırmasına yardımcı oluyor.

DARPA beyin kontrol cihazı yaptı

0
darpa ABD’nin savunma bakanlığına bağlı dev araştırma kurumu DARPA çok önemli bir teknoloji üzerinde çalıştığını resmen duyurdu. DARPA’nın açıklamasına göre kurum “brain-machine interfaces” (Beyin-makine arayüzü) (BMI) ismini verdiği yeni bir teknolojiyi hayata geçirmek üzere. BMI, insan beynine eklenecek bir cihaz ile dijital cihazları beyin vasıtasıyla kontrol etmeyi mümkün kılıyor. Daha anlaşılır bir örnek vermek gerekirse, beyine yerleştirilecek küçük bir cihaz, akıllı telefon ile iletişim kurarak, kullanıcının sadece düşünerek kontak listesindeki kişileri aramasını, uygulamaları çalıştırmasını sağlayacak. Söz konsu cihaz, DARPA’nın uzun süredir üzerinde çalıştığı Neural Engineering System Design (NESD) projesinin bir parçası olarak geliştiriliyor. Cihazın temel işlevi ise nöronlar arasındaki kimyasal sinyalleri dijital sinyallere çevirmek olacak.  

Unkapanı müzik piyasasına ‘dijital fikri mülkiyet’ geliyor

0
muzik Elektronik zaman damgası uygulaması Tasdix, Unkapanı Digital’le birlikte önemli bir işbirliğine imza attı. Senaryodan besteye, fotoğraftan şiire, grafik çiziminden yazılım koduna tüm eserler için dijital ortamda koruma imkanı sunan Tasdix ile Unkapanı müzik piyasasını dijital platforma taşıyan Unkapanı Digital’in bu işbirliği amatör müzisyenlerin eserlerini hukuki delil oluşturacak şekilde güvence altına alıyor. Türkiye’nin ilk ve lider elektronik sertifika sağlayıcısı E-GÜVEN’in bir ürünü olan Tasdix, 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında eserlerin oluşturulma zamanlarına dair delil oluşturuyor. Unkapanı Digital ise geleceğin yıldızlarının eserlerini yapımcılarla buluşturan dijital bir platform. Platform tüm müzik türlerine açık. Türkiye’nin önde gelen müzik yapım şirketleri üye olarak bu platformda yer alıyor ve müzik dünyasına adım atmaya hazırlanan yeni isimleri yakından izliyorlar. Yapılan işbirliği kapsamında, eser sahipleri önce Unkapanı Digital’e üye oluyor, ardından Tasdix.com’a üye olarak ücretsiz Tasdix programını bilgisayarlarına indiriyorlar. Videolarını herhangi bir yerde yayınlamadan önce çok kısa bir sürede Tasdixleme işlemini gerçekleştirdikten sonra Unkapanı Digital sitesine videolarını yüklüyorlar. Böylelikle eserinin herkesten önce kendinde olduğunu yasal olarak kanıtlayabilme fırsatına sahip oluyorlar.

Tasdix esere ve eser sahiplerinin emeğine sahip çıkıyor

tasdixProjeyi tanıtmak amacıyla düzenlenen toplantı, E-GÜVEN Genel Müdürü Can Orhun, Unkapanı Digital Proje Koordinatörü Mustafa Kınış, Fikri Mülkiyet Hakları Koruma Derneği’nden Avukat Dilek Üstün Ekdial ve MÜYAP Başkanı Bülent Seyhan’ın ev sahipliğinde gerçekleşti. Toplantıda konuşan E-GÜVEN Genel Müdürü Can Orhunşunları ifade etti: “E-GÜVEN olarak Tasdix’in Unkapanı Digital’e verdiği destek ile öncelikli hedefimiz müzik piyasasına ilk adımlarını atan müzisyenleri, eserlerini nasıl koruyacaklarına yönelik bilinçlendirmek. Günümüzde dijitalleşen hayat, yaratıcı çalışmalar yapan kişilere yeni ufuklar açarak yeni araçlar sunarken aynı zamanda eserlerinin izinleri dışında kullanımına ilişkin de ciddi bir tehdit oluşturuyor. Tasdix ile bu tehdidi en aza indirmek için çalışıyoruz. Tasdix, sağladığı hizmetle, sanatçıların bu eserler için harcadığı, maddi ve manevi, ölçülebilir ve ölçülemeyen emeğine sahip çıkıyor.” Proje dahilinde platforma üye olanlara sundukları fırsatlara da değinen Orhun şöyle devam etti: “Yaratıcı zihnin ne zaman yeni bir eser ortaya çıkaracağı öngörülemiyor. Örneğin bir müzisyen gece yarısı yaptığı besteyi bilgisayarında Tasdix kullanarak anında güvence altına alabiliyor. Bu işbirliğiyle artık Unkapanı Digital’de de müzisyenler, eserlerini anında Tasdixleyerek özgürce paylaşabilecek ve yapımcılara sunabilecek. Unkapanı Digital platformuna üye olanları, Tasdix’e de üye olmaya davet ederek, Ocak 2017’ye kadar eserlerini ücretsiz Tasdixleme fırsatı sunuyoruz. Böylelikle hem amatör müzisyenleri eserlerini korumaları yönünde bilinçlendiriyoruz hem de ücretsiz bir hizmet sağlıyoruz.”

Eserlerini duyurmak isteyen geleceğin yıldızlarının önünü açacak

Projenin mimarları arasında bulunan Unkapanı Digital Proje Koordinatörü Mustafa KınışUnkapanı Plakçılar Çarşısı’nın dijital platforma taşınmasının hikayesini anlattığı konuşmasında: “Günümüzde teknoloji bize büyük imkânlar sunuyor. Ben de neden birçok dijital kanalda hesapları olan yapımcılar ve seslerin, yine dijital kanallarda ve sosyal medyada videolarını yükleyerek duyurmak isteyen amatör müzisyenler bir platformda buluşmasın diye düşündüm. Unkapanı Digital ülkenin her yerinden hatta yurtdışından bile amatör ses sanatçılarının kendi videolarını yükleyerek portal üzerinde kayıtlı olan müzik yapımcıları ile buluşma fırsatı sunan bir dijital ortam. Türkiye’de son 10 yılda fiziki albüm satışı yüzde 80’lerin üzerinde düşerken dijitalde gelirler 2004 yılında 0,4 milyon dolardan 2013’te 9,7 milyon dolara yükseldi. Dijitalin bu derece yaygınlaştığı günümüzde amatör sanatçıların dijital ortamlarda seslerini duyurmaları kadar elbette eserlerini koruyabilmeleri de çok önemli. Bu noktada Tasdix ile birlikte gerçekleştirdiğimiz projeyle amatör müzisyenler hem eserlerini sergileyebiliyor hem de onları güvence altına alabiliyor. Tasdix ve Unkapanı Digital işbirliğinin hem seslerini hem de eserlerini duyurmak isteyen geleceğin yıldızlarının önünü açacağına inanıyorum.” dedi. Toplantıya katılanlar arasında Tasdix ve Unkapanı Digital işbirliğine destek veren Unkapanı Digital Proje Danışmanı Üstün Barışta, MÜYORBİR Başkanı/sanatçı Burhan Şeşen, Ada Müzik kurucusu Bülent Forta, Dokuzsekiz Müzik kurucusu Ahmet Çelenk, Çimen’s Yapım kurucusu/sanatçı Mazlum Çimen, Kalan Müzik Kurucusu Hasan Saltıkda vardı. Konuk sanatçı olarak katılanlar arasında Soner Sarıkabadayı ve Murat Ak yer aldı. Murat Ak toplantının sonunda davetlilere mini bir konser performansı sergiledi.

Faraday otomobillerinin tasarımında 3D teknolojisi

0
faraday Faraday, elektrikli otomobil üreticisi Tesla’ya rakip olarak ortaya çıkan yeni bir otomobil üreticisi. Üreteceği elektrikli otomobillerle piyasada önemli bir rekabet yaratması ve elektrikli otomobil fiyatlarının düşmesine katkıda bulunması da bekleniyor. Hem Faraday Future hem de Dassault Systèmes, bugünlerde insanlar ve arabaları arasındaki ilişkide gerçekleşmekte olan büyük değişimin farkında. Bu yeni otomobil neslinin gelişimi, üreticilerin klasik otomotiv tasarımı disiplinlerini İnternete bağlanabilirlik, alternatif güç kaynakları ve otonom sürüş teknolojileriyle entegre etmesini gerektiriyor. Faraday Future, Dassault Systèmes’in 3DEXPERIENCE platformunu bu hızlı tasarım ve teknoloji entegrasyonunu olanaklı hale getirebilecek tek yenilikçilik platformu olarak gördü. Faraday Future Ürün ArGe Kıdemli Başkan Yardımcısı Nick Sampson şunları söyledi: “Otomotiv deneyimi ile müşterilerimizin geriye kalan hayatı arasında bağlantı sağlamaya yönelik nihai hedefimizle araç tasarımına kullanıcı odaklı ve teknoloji öncelikli bir yaklaşım getiriyoruz. Dassault Systèmes’in müşteri deneyimi odağı ve eşsiz teknolojileri, piyasadaki en gelişmiş elektrikli araçlar sunmaya yönelik en iddialı programımızı gerçekleştirmemize olanak tanıyacak. Dassault Systèmes’in ‘Target Zero Defect’ ve ‘Smart Safe & Connected’ gibi endüstri çözümü deneyimleri Faraday Future’un karar vermesini kolaylaştırmıştır.” 3DEXPERIENCE platformunu temel alan “Target Zero Defect” ve “Smart Safe & Connected” endüstri çözümü deneyimleri, dünya çapında 400’den fazla çalışanı bulunan şirkette iki hafta içinde uygulamaya koyuldu. Faraday Future’un üretimi, daha önce herhangi bir diğer çözümle mümkün olmayan bir şekilde tasarlamasına, simüle etmesine ve hazırlamasına olanak tanıyor. Dassault Systèmes Ulaşım ve Mobilite Sektörü Başkan Yardımcısı Olivier Sappinşunları söyledi: “Faraday Future ulaşım ve mobilite sektörünü dönüştürmeye çalışmaktadır. Dassault Systèmes ile ortak olmayı seçerek, hızlı bir şekilde uygulamaya koyulan ve hızlı ve iddialı geliştirme takvimine uyum sağlayan kanıtlanmış bir çözüme sahip oldular. Faraday Future 3DEXPERIENCE platformunu hızlı bir şekilde benimsemiş ve otomotiv ve yüksek teknoloji sektörlerindeki kapsamlı deneyimimizin avantajlarından faydalanmaya başlamıştır.” Faraday Future’a konsept otomobilini gerçeğe dönüştürmesinde yardımcı olmasına ek olarak 3DEXPERIENCE platformundan, Faraday Future’un Kuzey Las Vegas’ta inşa edilmekte olan üretim tesisinde de faydalanılacak. Dassault Systèmes’in “Lean Production Run” dahil üretim için endüstri çözümü deneyimleri, Faraday Future gibi şirketler tarafından tesis iyileştirme, kalite kontrolü ve tesis operasyonlarında gerçek zamanlı görünürlük için kullanılıyor. 3DEXPERIENCE platformunun üretim becerilerinin zenginliğinden faydalanan Faraday Future, en yüksek modern standartlara dayalı bir yüksek teknoloji fabrikası inşa edebilecek ve gelecekte yeni nesil otomobillere yönelik talebin bir adım önünde olacak.

Jeopolitik belirsizlikler global CEO’ları endişelendiriyor

0
startup_ceo[1]PwC’nin dünya genelinde 1.400’ün üzerinde CEO ile görüşerek hazırladığı ve “Değişen dünyada başarının yeni tanımı” teması ile yayınlanan 19. Yıllık Küresel CEO Araştırması’nın sonuçlarına göre CEO’ların 2016’da küresel ekonominin iyileşeceğine dair büyüme beklentileri, geçen yıla göre 10 puan düşerek yüzde 27’ye geriledi. Küresel ekonominin kötüye gideceğini söyleyen CEO’ların oranı ise yüzde 23 oldu; bu oran 2015 yılında yüzde 17 seviyesindeydi. Beklentilerin azalmasında Çin’in ekonomide yaptığı yeniden düzenlemeler, ham petrol fiyatlarındaki düşüş ve jeopolitik güvenlik endişeleri öne çıktı. Sonuçları, Davos’ta gerçekleştirilen Dünya Ekonomik Forumu yıllık toplantısının açılışında duyurulan PwC Küresel CEO Araştırması’na göre 2016 yılında küresel ekonominin iyileşeceğine dair en iyimser olan bölgeler yüzde 34 oranla Orta Doğu ve yüzde 33 oranla Batı Avrupa olurken, Kuzey Amerika’daki CEO’lar arasında iyimser düşünenlerin oranı yüzde 16’da kaldı. Çin’deki CEO’ların yüzde 33’ü ise küresel ekonomik büyümenin 2016 yılında yavaşlayacağını düşündüğünü belirtti. Küresel CEO Araştırması’na göre bu gibi belirsiz zamanlarda şirket yönetimini üstlenen CEO’ların yüzde 90’ı iş stratejisi geliştirirken en çok tüketici taleplerine önem verdiklerini söylerken, şirketlerinin hedeflerini daha geniş bir toplumsal etki yaratacak şekilde değiştirdiklerini belirten CEO’ların oranı yüzde 69 oldu. CEO’lar bu kapsamda “yükselen beklentileri anlamak ve karşılamak”, “bu beklentileri karşılayacak ve hayata geçirecek teknoloji, inovasyon ve yeteneğe odaklanmak” ile “başarının tanımını yeniden belirleyerek risk ve fırsatları daha iyi ölçümleyebilmek” üzere çalıştıklarını belirttiler.

Haluk Yalçın: Boşa geçirecek saniyemiz yok, hedeflerimize odaklanmalıyız

Araştırma sonuçlarını değerlendiren PwC Türkiye Başkanı Haluk Yalçın şunları söyledi; “19. Küresel CEO Araştırmamız, dünya ekonomisine yön veren CEO’ların bu yıla yönelik görüşlerinin yanısıra ekonomide ve iş yapma yöntemlerinde değişen trendleri de ortaya koyuyor. Bu yönüyle araştırmanın dünyamızın geleceğine hükmeden “Mega trendler” ile ilgili öngörülerimizi de doğruladığını söyleyebiliriz. Enerji denklemi dünya dengelerini farklı yönlerden test ediyor. Küresel ekonomideki karmaşık görünüme ve güvenlik konularının dikkatimizi fazlasıyla dağıttığı ortama rağmen yılın en temel trendlerinden biri olarak teknolojideki sıçrama ve onunla birlikte gelen dijital dönüşüm kendini gösteriyor. Türkiye açısından boşa geçirecek bir saniyemiz yok. Jeopolitik riskler ve dünya ekonomisindeki yavaşlığa rağmen büyüme, markalaşma ve endüstriyel yatırım hedeflerine yönelik çok sıkı çalışmalı büyük adımlar atmalıyız.”

CEO’lar en çok aşırı düzenleme ve jeopolitik gelişmelerden endişe ediyor

PwC’nin araştırmasına göre CEO’ların yüzde 66’sı, 2016 yılında işletmelerini bekleyen tehditlerin üç yıl öncesine göre daha fazla olduğunu düşünüyor. CEO’ların yüzde 79’u “aşırı regülasyonları” büyüme beklentilerinin önündeki en büyük tehdit olarak görürken, geçtiğimiz yıl CEO’ların endişeleri arasında dördüncü sırada yer alan jeopolitik belirsizlik, bu yıl ikinci sıraya yükseldi; CEO’ların yüzde 74’ü bu endişeyi işaret etti. Döviz kurundaki dalgalanma ve kilit yeteneklerin bulunabilirliği konuları da bu yıl CEO’ları en çok endişelendiren sorunlar arasında yer aldı. Ülke çıkarlarına ve ticari çıkarlara tehditleri temsil eden siber güvenlik konusu da CEO’ların yüzde 61’inin endişeleri arasında yer alıyor. Endişe seviyesi en yüksek olan CEO’lar ülke olarak ABD, Avustralya ve İngiltere’de, sektör olarak bankacılık, teknoloji ve sigortacılıkta yer alıyor. Araştırmaya Türkiye’den katılan CEO’lar genel trendden biraz farklılaşarak yüzde 93 oranla jeopolitik belirsizlikler, yüzde 90 oranla döviz kurundaki kırılganlık ve yüzde 77 oranla sosyal istikrarsızlık konularını 2016 yılında kendilerini bekleyen en büyük tehditler olarak öne çıkardılar.

Rus CEO’lar gelir artışı bekliyor

Araştırmada önümüzdeki yıl şirketlerinin büyüyeceğinden oldukça emin olduğunu söyleyen CEO’ların oranı 2015’e göre dört puan düşüşle yüzde 35’e geriledi. Bu karamsarlığa rağmen, Hindistan’daki CEO’ların yüzde 64’ü, İspanya’daki CEO’ların yüzde 54’ü, Romanya’daki CEO’ların ise yüzde 50’si daha iyimser olarak öne çıktı. Oranlarda en çarpıcı değişimin yaşandığı ülke ise Tayvan oldu. Kısa vadeli şirket büyümesi konusunda kendinden oldukça emin olan CEO’ların oranı geçtiğimiz yıl yüzde 65’ken, 46 puanlık bir düşüşle bu yıl yüzde 19 oldu. Güven düzeyi en düşük ülke ise İsviçre oldu. 2015 yılında İsviçre’deki CEO’ların yüzde 24’ü gelir artışı konusunda kendinden oldukça emin olduğunu söylerken, bu oran 2016 yılında yüzde 16’ya geriledi. Gelirlerin artışı konusunda güven, geçtiğimiz yıla göre dünyadaki büyük ekonomilerin neredeyse tümünde azaldı. Örneğin Çin’de CEO’ların gelir artış beklentisi yüzde 36’dan yüzde 24’e, ABD’de yüzde 46’dan yüzde 33’e, İngiltere’de yüzde 39’dan yüzde 33’e ve Almanya’da yüzde 35’ten yüzde 28’e düştü. Bu oran sadece İtalya ve Japonya’da geçen yılla benzer kaldı. İtalya’da şirket gelirlerine güven her iki yıl da yüzde 20 iken, Japonya’da geçen yıl yüzde 27’den bu yıl yüzde 28’e çıktı. Bu genel eğilime karşı çıkan tek ülke olan Rusya’da geçtiğimiz yıl yüzde 16 ile oldukça düşük olan güven seviyesi bu yıl yüzde 26’ya yükseldi. Türkiye’de ise şirket büyümesi konusunda “çok emin” olduğunu söyleyen CEO’ların oranı yüzde 40 oldu.

İlk 10 yatırım pazarına Meksika geri döndü ve BAE katıldı

Yatırım beklentileri açısından ABD, Çin, Almanya ve İngiltere, CEO’ların önümüzdeki 12 aydaki büyüme için en önemli gördüğü ülkeler olmaya devam etti. Meksika ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de, Endonezya ve Avustralya’nın yerini alarak bu yıl ilk 10’a girdi. Küresel yatırım pazarları arasında Hindistan, Brezilya, Japonya ve Rusya da yer alıyor. Türkiye’deki CEO’ların yatırım yapmayı planladığı ülkeler arasında ise yüzde 27 oranla ilk sırada ABD, yüzde 23 ile Rusya ve ardından yüzde 20 oranla Almanya ve Çin geliyor.

PwC Küresel CEO Araştırması 2016 sonuçlarından öne çıkanlar…

İşe alım beklentilerinde 2 puanlık düşüş PwC araştırmasına göre geçen yıla göre iki puanlık düşüşle CEO’ların yüzde 48’i, önümüzdeki 12 ayda çalışan sayılarını artırmayı planlıyor. İşletmelerin işe alım faaliyetlerinin en yüksek olduğu ülkeler, Hindistan (yüzde 70), İngiltere (yüzde 66) ve Çin (yüzde 57) olarak görülüyor. Temel becerilerin ulaşılabilirliğine ilişkin endişeler yüzde 72 ile hala yüksek oranda seyrediyor. Eğlence ve medya sektörü ve teknoloji sektörü başta olmak üzere bazı sektörlere ilişkin endişe seviyelerinin yüksek olduğu görülürken, STEM (fen bilimleri, teknoloji, mühendislik, matematik) becerilerinin eskiden beri önemli olduğu üretim, ilaç ve yaşam bilimleri sektörleri de endişe seviyesi açısından ön plana çıkıyor. Coğrafi açıdan endişe seviyeleri Asya-Pasifik (yüzde 81), Orta Doğu (yüzde 83) ve Afrika bölgelerinde (yüzde 86) en yüksek; Batı Avrupa’da yüzde 59 ile en düşük seviyede gerçekleşti. CEO’ların yüzde 49’u geleceğin liderlerini geliştirme yöntemlerini değiştirdiklerini söylüyorlar. Bu da işletme liderlerinin, gelecek kuşak CEO’ların teknoloji, daha kapsamlı tehditler ve paydaşların organizasyonlardan beklentilerini içeren daha karmaşık bir ortamı idare edebilmek için daha kapsamlı becerilere sahip olması gerektiğinin bilincinde olduğunu gösteriyor. CEO’ların artan paydaş beklentileri ve işletmeye güven konularına ilişkin kapsamlı görüşlerine bakıldığında, yüzde 41’i işyeri kültürü ve davranışlarına daha fazla odaklandıklarını belirtiyor. Türkiye’deki CEO’ların yarısı yetenekleri elinde tutmak için performans yönetimine odaklanırken, önümüzdeki 12 ay içerisinde planladıkları yeniden yapılandırma çalışmalarının arasında maliyet düşürme girişimleri, yeni iş ortaklıkları ve yurtiçi birleşme/satın almalar öne çıkıyor.

CEO’lar vergi sistemi ve gelir eşitliğinde iyileştirme bekliyor

CEO’ların yüzde 56’sı net ve etkili bir vergi sisteminin hükümetlerin birinci önceliği olması gerektiğini belirtirken, yüzde 53’ü nitelikli, eğitimli ve uyum sağlayabilen iş gücünün, yüzde 50’si ise hem fiziksel hem de dijital altyapının önemli olduğunu belirtiyor. Ancak CEO’lar özellikle etkin bir vergi sistemi ve gelir eşitliği açısından hükümetlerinin çok iyi olduğunu söylemekten kaçındılar. CEO’ların yüzde 67’si istikrarlı bir vergi sisteminin düşük vergi oranlarından daha önemli olduğu görüşünde. Diğer yandan CEO’ların yüzde 33’ü hükümetlerin kişisel verileri koruma konusunda yetersiz olduğunu söylerken, yüzde 26’sı ise yeterli olduğunu görüşünde. Çin (yüzde 46), ABD (yüzde 60), Brezilya (yüzde 72), ve Arjantin (yüzde 52) bu konuda en yüksek endişe seviyelerine sahip hükumetler arasında yer alıyor.

Teknolojik gelişmelerin işletme beklentilerinde etkisi yüksek

Küresel CEO Araştırması’na göre CEO’ların yüzde 90’ı artan müşteri ve paydaş beklentilerini değerlendirmek ve bu beklentileri karşılamak için teknoloji kullanımı şekillerini değiştirdiklerini belirtiyor. En önemli değişim seviyeleri, müşterilerin hizmet beklentilerinin yüksek olduğu bankacılık ve sermaye piyasaları (yüzde 90), sigortacılık (yüzde 95), konaklama ve eğlence (yüzde 94) ve sağlık (yüzde 93) sektörlerinde görülüyor. Genel olarak, CEO’ların dörtte üçü (%77) teknolojik gelişmelerin, işletmelerin iletişim, raporlama, yatırım ve planlamaya yönelik beklentilerini önümüzdeki beş yıl içinde değiştirmiş olacağına inanıyor. Türkiye’deki CEO’lar için de ek maliyetler önemli bir engel teşkil ederken, doğru yeteneklerin eksikliği yüzde 53 oranla en önemli engel olarak karşımıza çıkıyor. Buna ek olarak, CEO’ların yüzde 87’si şirketlerin uzun vadeli kârlılığı, kısa vadeli kârlılıktan daha önde tutacağını söylüyor. Genele bakılacak olursa, CEO’lar başarılı kuruluşlarda müşteri ve diğer paydaş ihtiyaçlarının hissedarların ihtiyaçlarından daha önemli olacağına inanıyor. Yeni teknolojiler konusunda CEO’lar en yüksek faydayı veri ve analiz araçları ile CRM sistemlerinden beklerken, Ar-Ge ve yenilik ise yüzde 53 oranla ikinci sırada geliyor. Tayvan (yüzde 76), Brezilya (yüzde 72), Fransa (yüzde 71) ve Almanya’daki (yüzde 67) CEO’lar ise küresel ortalamaya göre Ar-Ge ve yeniliğe daha fazla öncelik veriyor.

Honeywell ve ODTÜ’den HVAC Teknoloji Platformu

0
honey Honeywell ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi geleceğin mühendislerinin otomasyon teknolojileri alanındaki eğitimlerine katkıda bulunmak amacıyla ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemleri eğitim platformu HVAC’ı kurdu. Honeywell’in sosyal sorumluluk programı Honeywell Hometown Solutions’ın kurumsal vatandaşlık yaklaşımıyla ücretsiz olarak sunduğu ekipmanlar ile oluşturulan platform, Makina Mühendisliği Bölümü öğrencilerine, bina otomasyonu ve iklimlendirme kontrolü alanında ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemlerindeki saha süreçlerini birebir modelleme imkanı sunuyor. Honeywell Türkiye ve Orta Asya Başkanı Orhan Geniş, “Daha önce ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü işbirliği ile hayata geçirdiğimiz projeyi Makine Mühendisliği Bölümü ile bu yıl bir adım daha ileriye taşıyoruz. Bu işbirliği sayesinde ülkemizin ihtiyacı olan daha fazla sayıda kaliteli mühendislik öğrencisinin yetişmesi için eğitimlerine destek oluyoruz. Amacımız öğrencilerin mezun olduktan sonra karşılaşacakları profesyonel iş hayatındaki süreçlere daha kolay uyum sağlamalarına destek olmak ve Türkiye’nin kalifiye iş gücüne katkıda bulunmak. Bu amaç doğrultusunda Türkiye’nin en değerli üniversitelerinin başında gelen ODTÜ ile işbirliği yapıyor olmaktan ötürü gurur duyuyoruz” dedi. Projeyle ilgili değerlendirmede bulunan ODTÜ Makina Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tuna Balkan da, “Honeywell’in ürünleri ile akademisyenlerimiz tarafından tasarlanan HVAC Teknoloji Platformu’nun öğrencilerimizin deneysel eğitim süreçlerine önemli katkı sağlayacağına inanıyorum. En son teknoloji ile geliştirilen platform gerçek zamanlı deneyimlemede öğrencilerimiz için çok değerli bir fırsat. Honeywell ile gerçekleştirdiğimiz işbirliği sayesinde öğrencilerimiz küresel ölçekli iş fırsatlarına önceden hazırlanma imkanı bulacaklar” şeklinde konuştu. Honeywell ve ODTÜ işbirliği, Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü Süreç Denetim Laboratuvarı’nda kurulan platform ile ilk kez 2014 yılında başlamıştı. Proses otomasyon ve kontrol teknolojileri konusundaki eğitimlerde kullanılan ilk platformun ardından işbirliğinin bir sonraki adımı olarak hayata geçen bu yeni platform ile öğrencilerin iklimlendirme sistemleri konusundaki son teknolojilere daha iyi uyum sağlayarak gelecekteki iş hayatına şimdiden hazır olmaları amaçlanıyor. Tasarımı ODTÜ Makina Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri ile işbirliği içerisinde gerçekleştirilen platformun klima santrali (AHU) ünitesinde, Honeywell saha cihazları kullanıldı. Honeywell Entegre Bina Yönetim Yazılımı (Enterprise Buildings Integrator – EBI) adı verilen entegre bir ön uç/frontend aplikasyonu ile gerçek bir binanın HVAC simülasyonunun modellenmesine olanak sağlayan platformun kontrolü Honeywell XL Web II Kontrolörleri ile gerçekleştirildi. Platform sayesinde öğrenciler bina otomasyonu ve iklimlendirme sistemlerinde farklı otomasyon senaryolarını modelleyerek gerçek zamanlı deneyler yapma imkanına sahip oldular. 1992 yılında kurulan Honeywell Türkiye’nin İstanbul, Ankara ve İzmir’de şubeleri bulunmaktadır. Türkiye’nin önde gelen sanayi tesislerinin çoğu, üretimde kalite ve enerji verimliliği nedeniyle Honeywell’i tercih etmektedir. Ticari binalar ve konutlarda konforlu bir yaşam ve güvenli bir çalışma alanı oluşturmak için Honeywell’in akıllı bina teknolojileri tüketiciler tarafından öncelikli olarak tercih edilmektedir.

Endüstri 4.0 Ne Değildir?

0
QuestionMarkEğer medyadaysanız bir şekilde kendinizi okutmanız, izletmeniz gerekir. Bunun için sıkça yapılan uygulamalardan biri ise içinde yüksek sayılar bulunan haberlere sansasyonel bir hava katıp vermektir. Davos Zirvesi’nin ana gündemi olan Endüstri 4.0 tam da medyaya istediği bu malzemeyi verdi. Zirveyi düzenleyen Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) blogunda çıkan bir makale hızla yayıldı. Yalnızca Türkiye’deki yayınlar değil, hemen her ülkenin önde gelen yayınında da aynı haber vardı. Alex Gray imzasıyla yayınlanan bu makale, Endüstri 4.0’la ilgili WEF’in blogunda yayınlanan onlarca makaleden yalnızca biri. Ancak medyada diğer makaleler arasında bulunan Endüstri 4.0’ın ne tip değişimler getireceği, Afrika ülkelerine ne gibi ekonomik katkıları olacağı, hangi sektörü nasıl değiştireceğine dair yorumlar maalesef pek çıkmadı. Bunu bir kenara bırakıp Endüstri 4.0’ın gerçekte ne gibi değişimler getireceğine bakmakta fayda var. Çünkü bu yapılmadığı takdirde insanların aklında sadece robotların ve yapay zekanın yaygınlaşması yüzünden 5 milyon kişiyi işsiz bırakacağı kalacak. Yapay zekanın halen bebek adımları attığını ve raporda belirtilen 2020’de değil, 2025 sonrasında asıl etkisini göstereceğini hatırlatmakta fayda var. Detayları TechInside için daha önce yazdığım, “2026’yı İnsan Egosu Şekillendirecek” başlıklı yazıda bulabilirsiniz. Yaşanacak değişimlere dönelim. Endüstri 4.0’ı öncelikle geçmişteki kapsamlı değişimlerle karşılaştırmakta fayda var. Mesela tarlaların artık insan ve hayvan gücüyle değil, traktörle sürülmesi gibi. Eğer bu olmasaydı bugün sadece belirli bölgelerde değil, dünyanın pek çok yerinde açlık sorunuyla karşı karşıya olacaktık. Endüstri 4.0, şimdi bunu bir adım daha öteye taşıyan yenilikler içeriyor. Nesnelerin interneti, drone tipi insansız hava araçları, uydu verilerinden uzun vadeli hava durumu takibi gibi işlemler, 5G gibi gelişmiş iletişim teknolojileri sayesinde ekilen tarlalardan çok daha yüksek verim alınabilecek. Dünya nüfusunun büyük bir iştahla arttığını düşünürsek daha verimli tarlalara kesinlikle ihtiyacımız var. Bir başka sektörü ele alalım. Mesela otomotiv. Üretim sektörü, Dünya Ekonomik Forumu’nun raporunda belirtildiği gibi en fazla etkilenecek alanlardan biri. En fazla derken 5 yıllık dönem için öngörülen azalma oranının yüzde 1,63 olduğunu belirtmeliyim. Ancak otomotiv özelindeki değişim sanılanın aksine bu kadar etkili olmayacak. Zira otomotiv üretiminde endüstriyel robot kullanımının geçmişi 1959’a kadar gidiyor. Endüstriyel robotların en yoğun kullanıldığı ülkelerden biri olan ABD’deki oran zaten bugün bile kimi tesislerde yüzde 80’lere kadar çıkmış durumda. Almanya’da da benzer bir durum söz konusu. Bir diğer büyük üretici Japonya için de aynı yorumu yapmak mümkün. Otomotivi bugünkü büyüklüğüne getirenler arasında robotların payı büyük. Şöyle düşünün, eski usül insan gücü odaklı bir üretim sürecinden bahsediyor olsaydık o çok beğendiğiniz otomobili almak için belki 1,5 – 2 yıl beklemeniz gerekecekti. Bunu ister miydiniz? Endüstri 4.0 elbette sadece tarım ve otomotivi dönüştürmeyecek. İnşaat, medya, finans, enerji, sağlık diğerlerine oranla daha fazla etkilenecek sektörler arasında yer alıyor. Diğer yandan verimliliğe olan katkısı sayesinde küresel ısınmayla mücadelede de en önemli araçlardan biri olacak. Aşağıda, Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos’un hemen öncesinde yayınladığı Future of Jobs isimli rapordan bir ekran görüntüsü bulacaksınız. Burada hangi sektörde ne oranda çalışan sayısı değişimi olacağı net bir şekilde veriliyor. WEF_FutureofJobs-20 Raporda olan, ancak medyada görünmeyen bir diğer nokta da 2020’de çalışanların ne gibi yeteneklere sahip olması gerektiği. Problem çözme yeteneğiniz yine öncelikli, ama mesela kalite kontrol işi çoğunlukla robotlar tarafından yapılacağından iş dünyasında aranan bir kriter olmayacak. 2020 kriterlerinden biri “duygusal zeka”nız. Yaratıcılık da hızla yükselenler arasında. Özetle, Endüstri 4.0 sadece sektörleri değil, iş dünyasını ve dolayısıyla sizi dönüştürecek. Umarım, geleceğin iş dünyası temsilcilerini yetiştiren üniversitelerimiz bu durumun farkındadır…

KOBİ’lerin e-ticaret satışları %60 arttı

0
Büyütmek için tıklayın
IdeaSoft, e-ticaret yapan KOBİ’lerin 2015 yılında gerçekleştirdikleri faaliyetlerden elde edilen verileri analiz etti. IdeaSoft’un hizmet verdiği 5300’ün üzerinde KOBİ üzerinde yapılan araştırmada, 2015 yılında Türkiye’de e-ticaret pazarının hızlı büyümesinin devam ettiğini ortaya koydu. Araştırma sonucunda Türkiye’de 2015 yılında KOBİ’lerin İnternet üzerinden satışlarını bir önceki seneye göre %60 oranında artırarak, toplamda 500 milyon TL’yi aşan bir seviyeye ulaştıkları belirlendi. E-ticarete her geçen gün daha çok alışan Türkiye’de 2015 yılında KOBİ’lerin e-ticaret alanında müşteri sayısı, mevcut müşteriler ve potansiyel müşteri adayları ile birlikte 3 milyon kişiyi geçti.

KOBİ’lerin E-ticaret Siparişleri %45 Oranında Artarak 2 Milyonu Aştı

IdeaSoft’un yaptığı detaylı analizlerde dikkat çeken bir diğer veri ise sipariş adetlerindeki artış oldu. Satışlarla doğru orantılı olarak, e-ticaretle uğraşan KOBİ’lere verilen sipariş adedi %45 oranında artarak 2 milyonu aştı. Türkiye geneline bakıldığında tüm siparişlerin %42,9’u Marmara Bölgesi’nden gelirken, onu %16,1 ile İç Anadolu ve %13,2 ile Ege Bölgesi takip etti. Günlük ortalama 45000’den fazla ürünün satıldığının belirlendiği araştırmada e-ticaret sektöründe ayda 400.000’den fazla yeni ürünün de satışa sunulduğu tespit edildi.

Mobil Siparişler %420 Arttı ve Genel Sepet Ortalaması 245 TL Oldu

Akıllı telefonların yaygınlaşması ve mobil e-ticaret uygulamalarının öneminin artması, verilen siparişlerde mobil cihazların daha sık kullanılır olmasını da sağladı. Araştırmada, 2015 yılında mobil cihazlardan gelen sipariş sayısının %420 arttığı ortaya çıktı. E-ticarete olan ilgi doğal olarak KOBİ’lerin sahip olduğu e-ticaret sitelerinin ziyaretçi sayılarını da olumlu yönde etkiledi. KOBİ’lerin e-ticaret sitelerinin ziyaretçi sayısı 2015’te %35 oranında artarken, mobilde bu artış %125 oranında gerçekleşti. IdeaSoft, 2015’in değerlendirildiği araştırmada sepet ortalamasını da analiz etti. 45 farklı sektörden 5300’den fazla KOBİ’nin e-ticaret sitesi incelendiğinde, 2015 yılında sepet ortalamasının 245 TL olduğu ortaya çıktı. Bu da geçtiğimiz seneye oranla %10’luk bir artış anlamına geliyor. Türkiye’de İnternet’ten alışveriş yapanların taksit alışkanlıklarına bakıldığında ise 100 TL altındaki siparişlerin %24’ünde taksit tercihi yapılırken, 100 TL’nin üzerindeki siparişlerde taksit tercih oranının %55 olduğu bilgisi elde edildi.

the-future-of-online-shopping[1]

E-ticarette Kredi Kartından Vazgeçmiyoruz

Müşterilen ödeme tercihi seçeneklerini de analiz eden IdeaSoft, Türkiye’de kullanıcıların e-ticarette büyük oranda kredi kartını tercih ettiği sonucunu elde etti. Yapılan analizde %71,5 oranla kredi kartlı ödeme açık ara ilk sırada yer alırken, %11,3 oranla kapıda ödemenin ikinci, %11,1 oranla havale ve EFT’nin ise en çok tercih edilen üçüncü ödeme yöntemi olduğu belirlendi. Kredi kartı kullanım tercihlerine bakıldığında ise ilk sırada %23,8 ile Bonus yer alırken, onu %20 ile World Card ve %15,2 ile Maximum’un takip ettiği görüldü.

Hedef 1 Milyar TL

IdeaSoft Genel Müdürü Seyhun Özkara, “Türkiye, e-ticarete her geçen gün daha da ısınıyor. IdeaSoft’un da desteğiyle tüketicilerin, profesyonel altyapılara sahip e-ticaret sitelerine güvenlerinin artması ve KOBİ’lerin e-ticareti yeni ve önemli bir gelir kaynağı olarak görmesiyle Türkiye’de e-ticaret sektörünün büyümesi 2016’da da devam edecek. 2015’te KOBİ’ler e-ticaret üzerinden 500 milyon TL’yi aşan bir satış yaptı, 2016 yılında hedefimiz bunu 1 milyar TL’ye ulaştırmak. Bu hedefe ulaşmak için KOBİ’lerimize e-ticaret alanında gereken tüm desteği sunmaya devam edeceğiz. 2015’te 6300’den fazla kişiye ücretsiz e-ticaret eğitimi verdik. Müşteri memnuniyet oranımız %92’ye ulaştı. IdeaSoft olarak 2016 boyunca da sunacağımız eğitimler ve seminerlerle satış ve dijital pazarlama alanında KOBİ’lerimizi bilgilendirmeye ağırlık vereceğiz.” dedi.

Microsoft 1 milyar dolar değerinde bulut bağışı yaptı

0
azureMicrosoft, uzun zamandır bulut servislerini güçlendirmek adına önemli adımlar atıyordu. Şirketler için Microsoft’un Azure bulut servisleri, iş süreçleri açısından kritik işlevleri üstlenmeye başladı. Uygulamaları çalıştırmak, verileri depolamak için kullanılan bulut servisleri artık iş dünyasının vazgeçilmez parçalarından biri haline geldi. Ne var ki, bulut servisleri bedava bir hizmet değil ve özellikle üniversitler veya kar amacı gütmeyen organizasyonlar gibi kuruluşlar için güçlü bulut servislerine erişim önemli bir maliyet gerektiriyor. Microsfot şimdi bu kurumların daha özgür çalışabilmesi için, üniversitelere ve kar amacı gütmeyen kurumlara, önümüzdeki üç yıl boyunca, toplam değeri 1 milyar dolar olan bulut servislerini bağışlayacağını açıkladı. Microsoft’un bağış programı içinde, Azure, Office 365 uygulamaları, depolama alanları ve uzaktan erişim yazılımları da bulunuyor.

Netflix kullanıcı rakamları rekora koşuyor

0
netflix21 Netflix, uzun bir süre 60 ülke ile sınırlı yayın politikasını sene başında değiştirerek toplamda 190 ülkeye yayın yapan online bir deve dönüşmüştü. Geçen yıla 60 milyon düzeyinde abone ile giren online yayın servisinin 2016’daki ilk kullanıcı sayısı raporu, servisinin gelişimimin boyutlarını ortaya koydu. Rapora göre servis, 2015’in son çeyreğinde 5.59 milyon yeni abone kazandı ve servisin toplam abone sayısı 74.76 milyona çıktı. Facebook, WhatsApp, Instagram gibi servislerin milyar düzeyinde kullanıcı sayısına sahip olması sizi yanıltmasın, Netflix’in aboneleri sosyal medya servisleri gibi, ücretsiz kullanıcılardan oluşmuyor aksine bu 75 milyon kişi her ay 10-20 dolar ödeyerek servise aboneliklerini devam ettiriyorlar. Dolayısıla Netflix’in her ay 500-700 milyon dolar civarında sadece “abonelik” geliri bulunuyor. Ancak operasyon masraflarını da göz önünde tutarsak, şirketin çeyrek dönem karı 60-100 milyon dolar arasında değişiyor. Online yayın servisi şimdi, 2016’nin ilk çeyreğinde 6.1 milyon yeni abone bekliyor. Bunların bir çoğu da servisin yeni yayın yapmaya başladığı 130 ülkeden gelecek. Ayrıca şirketin hisse değeri de son bir yılda %124 artarak yatırımcılarını çok memnun etti.  

Londralı taksici Matthew’un Uber ile ibretlik savaşı

3
black_cab_london Uber, dünyanın her yerinde taksicilerin büyük tepkisiyle karşılaştı. Bu mobil taksi uygulaması, klasik taksicilerin işlerini elinden alacak kadar tehlikeliydi. Artık insanlar sokaktan taksi çevirmiyorlar hatta taksi durağını da aramıyorlar, ellerindeki uygulamada bir düğmeye basarak en yakındaki Uber taksisini, hemen bulundukları konuma doğru yönlendiriyorlardı. Telefonda taksi durağına adres anlatmaktan çok daha pratik bir yönetm değil mi? Üstelik, taksi duraklarını insanlar çoğunlukla evden veya ofisten arayabiliyorken, bir AVM’nin önünde, bir cadde ortasında, bir sokak başında durup da o yabancı bölgedeki taksi duraklarının numaralarını bile bilmiyorken, taksi duraklarını aramak çok mümkün değildir. Oysa Uber, kullanıcıları nerede olursa olsun, bir tıkla kullanıcının önüne taksi gönderebilme yeteneğine sahip bir uygulama olarak, çok pratikti. Hem de ödeme için nakite bile gerek kalmıyor, taksicilerle bozuk para kavgası da yaşanmıyordu. Dolayısıyla, halk Uber’i sevdi. Ama taksiciler bu sevgiyi o kadar kıskandı ki, Avrupa’daki çoğu şehirde, klasik taksicilerin Uber taksilerine sopalarla saldırdığı eylemlerle karşılaştık. Kimi toplu eylemlerde taksiciler şehrin yollarını tıkadılar, şehirleri felç ettiler ama Uber’i durdurmaları mümkün olmadı.

Londra’da Uber karşıtı kampanya

Şimdi ise yeni bir “Uber karşıtı kampanya” ile karşı karşıyayız. Londra’nın ünlü siyah taksicileri Uber’i kendi silahı ile vurmak üzere harekete geçtiler. Bir taksi şoförünün karısı, Londra taksileri için Uber’e rakip olacak mobil bir taksi uygulaması inşaa etmek için topluluk fonlamasıyla bir kampanya başlattı.  850 bin dolar değerindeki kampanya başarıya ulaşırsa, Londra taksicileri için özel bir mobil uygulama yapılacak ve Londra sakinleri artık klasik siyah taksilerini, telefonlarındaki uygulamaya tıklayarak kolayca çağırabilecekler. Uber, Londra’da 2012’den beri faaliyet gösteriyor ve klasik taksicilerin Uber’e karşı açtıkları tüm davalar hüsranla sonuçlandı, mahkemeler Uber’in yasal bir şirket olduğuna hükmetti, halk Uber’i kabullendi ve siyah klasik taksiler, şimdi son seçenek olarak aslında ilk olarak yapmaları gerekeni yapmaya karar aldılar. Bu kampanya aslında Uber’e karşı eylem haberlerini her duyduğumuzda dile getirdiğimiz seçenekti. Klasik taksi şirketlerinin teknolojiye direnmek yerine, teknolojiyi kendi lehlerine kullanmaları tavsiyelerinde bulunuyorduk. İşte nihayet Londralı taksiciler bu konuda mantıklı bir adım attılar.

Efsanevi taksici sınavı

Aslında Londralı taksicilerin Uber’e karşı savaşı, ayrı bir inceleme konusu olarak da görülebilir. Dünyadaki diğer şehirlerde taksiciler sıradan bir esnaf olarak görülürken, Londralı taksicilerin müthiş bir egosu bulunuyor ve kendilerini şehrin ulaşımını ayakta tutan kahramanlar olarak görüyorlar. Londra’da taksici olarak lisans alabilmek için, şehrin tüm sokaklarını, köşe başlarını sorulduğu anda haritada göstermeyi gerektiren bir sınav yapılıyor ve bu sınavı geçemeyen taksici olamıyor. Taksciler ise şehrin sembolü olan siyah cab isimli taksileri büyük bir gururla kullanıyorlar. Dolayısıyla, Uber Londra’ya ilk geldiğinde klasik taksiciler, halkın siyah cab’lere olan sevgisine güvenerek, Uber’in ilgi görmeyeceğin umuyorlardı ancak işler öyle olmadı. Londra halkı, siyah cab taksicilerinin egosu yerine kendi hayatlarına pratik şekilde ulaşım imkanı katan Uber’i seçti. Londra’da 25 bin “siyah cab” taksisi bulunuyor ve “Action for Cabbies” isimli topluluk fonlaması kampanyası ile bu taksiler için  Uber’e rakip bir mobil uygulama geliştirmek mümkün olacak. Kampanya ilk birkaç günde 50 bin dolar bağış toplamış bulunuyor. Daha 800 bin dolara ihtiyaçları var. Ancak sorun sadece parayı toplayarak çözülmüyor. Bu 25 bin siyah klasik Londra taksisinin bu mobil uygulama için kurulacak şirketle sözleşmeler yapması, üyelik açması, araçlarına teknolojik güncellemeler eklemleri gerekecek. Elbette bunlar çözülemeyecek sorunlar değil, yeter ki her şeyden önce teknolojiyi küçümseyen veya yok sayan kafa yapısı değişsin. Uber Türkiye’de de faaliyet gösteriyor ancak Türk taksiciler henüz fazla faal olmayan Uber’i protesto etme gereği duymadılar. Türkiye’de bazı yerel taksi uygulamaları var ancak bunların ne kadar etkin oldukları da tartışılır. Yine de buradan açık açık uyaralım, birgün Türk halkı da Uber’i keşfedecek ve o gün Türk taksicileri vakitleri varken teknolojiyi işlerine adapte etmedikleri çok pişman olacaklar. Taksici arkadaşlara, vaktiniz varken örgütlenin ve kendi yerel mobil uygulamanızı kurun veya hazır kurulu mobil uygulamaları işinize adapte edin derim.  

TSMC, 2020 yılında 5 Nanometre’ye geçiyor

0

nanometre-waffer

Geçtiğimiz yıl 20 nm ve altı üretim sürecine çabuk adapte olamayan ünlü üretici TSMC bazı müşterilerini rakibi Samsung’a kaptırmıştı.

TSMC ne üzerine çalışıyor?

İşlemci, Grafik işlemci (GPU)katı depolama birimleri ve bellek modülleri gibi içerisinde transistörler bulunan pek çok çipset biçimini üreten TSMC, firmaların tasarladığı çipsetleri üretme işini yapıyor. Burada da rekabet çok yoğun. Üreticiler arasında en iyi termal performans, en düşük nanometre gibi üretim süreciyle alakalı pek çok kriter, rekabeti doğrudan etkiliyor.

5 nanometreye 2020 yılında geçilecek

Şirketin ortak CEO’su Mark Liu, yaptığı açıklamada 5 nanometre üretim sürecine 2020 yılında geçeceklerini müjdeledi. Planlarda sarkma olur mu bilemiyoruz ama günümüzde 14 ve 16 nanometre seviyesinde üretim yapılıyor. Bundan sonraki adımların artık 10 nanometre ve altı olduğunu görüyoruz.

Düşük nanometrenin avantajları neler?

Nanometre düştükçe, aynı zar alanına daha çok transistör yerleştirebiliyorsunuz. Daha düşük nanometreyle üretilen transistörler, daha düşük çalışma voltajına ihtiyaç duyuyor. Bu da ısı ve daha düşük güç tüketimi anlamına geliyor. İyi bir mimariye sahip bir çipset, düşük nanometre üretim süreciyle üretildiğinde, ortaya hem ısınmayan, hem performanslı hem de nispeten daha az güç tüketen bir işlemci karşımıza çıkıyor. Kaynak: ShiftDelete.Net

Davos raporu: Dijital ekonomide 2 trilyon dolar

0
Verimliliğe ve büyümeye etki eden, dijital dönüşüm, rekabet, global operasyon modelleri, yetenek ve liderlik konularına odaklanan Accenture Strategy’nin, Davos 2016 kapsamında hayata geçirdiği araştırmaya göre, dijital beceri ve teknoloji kullanımının en iyi şekilde kullanılması halinde 2020 yılına kadar küresel ekonomide 2 trilyon dolarlık ek büyüme sağlanabileceği öngörülüyor. Accenture Strategy’nin ‘Dijital Ezber Bozan: Büyüme Çarpanları’ adlı raporu, Almanya, Amerika, Avusturalya, Brezilya, Çin, Fransa, Hollanda, İngiltere, İspanya, İtalya ve Japonya’da dijital ekonominin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’daki (GSYİH) payını ölçüyor. Araştırma kapsamında donanım, yazılım ve ilgili teknolojilerin GSYİH’ye katma değer yaratacağı tahmin edilirken üretimde kullanılan ara dijital ürün ve servislerin değeri de hesaplanıyor.

Dünyanın en dijital ekonomisi Amerika…

Rapor, dünya çıktısının yüzde 22’den fazlasının dijital ekonominin yetenek ve sermayesiyle bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Diğer yandan mevcut dijital yatırımların ABD’nin çıktısının yüzde 33’lük kısmını oluşturarak dünyanın en dijital ekonomisi olduğuna işaret ediyor. Ayrıca, ABD’de iş gücünün yüzde 43’ü, birikmiş sermayenin yüzde 26’sı dijital ekonomiyi destekliyor. Diğer pazarlarda ise dijital ekonominin GSYİH’de aldığı pay yüzde 13’ten yüzde 30’lara kadar değişiklik gösteriyor. Örneğin bu oran Çin’de yüzde 13 olurken, İngiltere ve Avustralya’da yüzde 30’lar seviyesinde karşımıza çıkıyor.

Dijital ekonominin GYSYİH’deki payı, 2015 ve 2020

Raporda büyüme oranlarının yükseltilmesi amacıyla, dijitalleşmenin iş ve ekonomiye hangi ölçüde nüfuz ettiğinin izlenmesi açısından şirketlerin Accenture Strateji Dijital Yoğunluk skorunu geliştirmesi gerektiği vurgulanıyor. Örneğin, ABD ekonomisinin genel dijital yoğunluğunda 10 puanlık bir artışın, 2020 GSYİH büyümesinde yüzde 1,8‘lik yani 368 milyon dolarlık bir artışa neden olacağı tahmin ediliyor. Ancak Accenture Strategy tarafından, dijital beceriler, sermaye ve diğer hızlandırıcılardaki gelişmelerle oluşturulacak ideal kombinasyon ile 2020’de yüzde 2,1 artışla 421 milyon dolarlık daha büyük bir büyümenin sağlanabileceği öngörülüyor. Diğer yandan Brezilya, İtalya, Çin ve Japonya dijital performanslarını artırma potansiyeli en yüksek ülkeler olarak görülüyor. Raporda ayrıca her ulusal ekonominin iyi gelir ve ekonomik çıktı elde edebilme çabalarını nasıl önceliklendirmesi gerektiği de anlatılıyor. Örneğin; Brezilya’nın yüzde 70’lik dijitalleşme çabasını bulut ve analitik gibi gelişmiş teknoloji uygulamalarına odaklaması öneriliyor.

Türkiye’de ise dijitalleşme skorundaki 10 puanlık bir artış şirkete ilave yüzde 1,5 kâr getiriyor

Accenture Türkiye Genel Müdürü Tolga Ulutaş, ülke ekonomilerinin en önemli lokomotiflerinden olan şirketlerin büyüme ve rekabet avantajı sağlamak için dijital dönüşümü tamamlamaları gerektiğini, böylece ülke ekonomilerinin büyüyebileceğini belirtiyor. Türkiye’de ilk defa hayata geçirilen Accenture Dijitalleşme Endeksi’nde de Accenture Strategy’nin bu raporunu destekleyen bir bulgu tespit edildiğini ifade eden Ulutaş, “Accenture Dijitalleşme Endeksi çalışmasında, dijitalleşmenin şirketlerin kârlılığı üzerindeki etkisi de analiz edildi. Buna göre, maksimum 100 puanlık Accenture Dijitalleşme Endeksi skorundaki her 10 puanlık artış, Türkiye’de bir şirket için ortalama olarak %1,5’lik ek Faiz ve Vergi Öncesi Kâr (FVÖK) marjı anlamına geliyor” dedi.

Büyümenin anahtarı platform tabanlı modeller…

Rapora göre, platform tabanlı iş modelleri dijital odaklı büyümenin en büyük fırsatlarından biri olarak görülüyor. Bu modeller, organizasyonlara yeni pazarlar yaratmaya, iş ortakları ve müşterileri ortak dijital platformda bir araya getirerek değer ortaya çıkarmaya olanak sağlıyor. Bugün, platform ekonomisine “yeni doğan dijital şirketler” egemen olmakta, ancak Accenture Strategy’nin raporu önemli bir öngörüde bulunuyor: Geleneksel endüstri sorumluları, müşteri erişimi ve ürün portföyünü platformun network gücü ile birleştirerek platform stratejilerinden en çok fayda sağlayan grup oluyor. Raporda, verimliliği ve büyümeyi artırmak için dijital iş modellerinin uygulanmasını geliştirecek 3 öneri de sunuluyor. Rapora göre değer fırsatlarına dayalı dijital yatırımların önceliklendirilmesi gerekiyor. Bunun için de dijital yatırım dengesinin dikkatlice hesaplanarak beceri ve teknolojilerin en uygun kombinasyonunun oluşturulması ve dijital yatırımların geri dönüşünün maksimize edilmesi öneriliyor. Endüstriye özel dijital stratejiyle rekabet edilmesi konusuna da dikkat çekilen raporda üçüncü öneri ise dijital dönüşüm için doğru ortamın oluşturulması olarak tanımlanıyor. Buna göre hem ‘Dijital IQ’nün geliştirilmesi hem de sektörler arası ilişkilerin geliştirilmesi için hükümetle iş birliği yapılması ve rekabet kurallarının değiştirilmesi öneriliyor.

Yemeksepeti büyük veriyle 4.5 milyon TL kazandı

0
yemeksepeti Yemeksepeti, elindeki büyük veriyi kullanarak hayata geçirdiği projeler ile 1 yılda toplam 4,5 milyon TL’lik katma değer sağladı. Bu projeler, hedefli kampanyalar, özel içerik çalışmaları, Fakat İyi Yedik projesi ve doğru segmentasyon ile kurgulanmış özel çalışmaları kapsıyor. Yemeksepeti COO’su Nedim Nahmias, “Verileri incelemeye yeterli zamanı ve eforu harcamayı tercih etmiyorsanız, böylesi büyük bir değerden mahrum kalıyorsunuz demektir” dedi. Yemeksepeti ürün geliştirmeden operasyona, yeni web sitesi altyapısından mobil güncellemelere kadar her alanda aldığı kararları büyük veri incelemeleri sonunda alıyor. Nedim Nahmias, “Yemeksepeti’nde bizim için en önemli konu her alanda müşteri memnuniyetini sağlamak. Bunu başarmak için attığımız her adımda kullanıcılarımızın tercih ve alışkanlıklarını göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Bu doğrultuda, büyük veriyi doğru kullanabiliyor olmak bizim en kuvvetli aracımız ve başarımızdaki kritik nokta. Büyük veri kullanımında ölçeklendirebildiğimiz en önemli alan ise pazarlama çalışmaları; sadece bu alanda 4,5 milyon gibi bir değer yaratıyoruz.” dedi. Geçen yüzyılda petrol ne idiyse, bugün büyük veri o Büyük veriyi petrole benzeten Yemeksepeti COO’su Nedim Nahmias’a göre, “Geçen yüzyılda petrol ne idiyse, bugün büyük veri o. Günümüzde şirketler artık enerjisini büyük veriden alıyor. Fakat veriyi işleyemiyorsanız, tıpkı petrol gibi size hiçbir fayda sağlamaz. Petrolü işleyip benzin ya da plastik elde edebilmeniz için kimi araçlara ve bilgi birikimine sahip olmanız gerekir. Veriyi doğru analiz ve metotlarla anlamlandırabilmek ve doğru yerde kullanabilmek için de benzer bir altyapıya ihtiyacınız var.” “Yüzde 1’lik cevheri arıyoruz” Büyük verinin içerisindeki çok küçük bir parçadan anlamlı sonuçlar elde edilebildiğini söyleyen Nahmias, “Bizim yaptığımız dev bir dağın içindeki %1’lik cevheri arayıp bulmak. Bir madenci gibi bu dev boyutlardaki datanın içini kazmalı, tekrarlardan, milyarlarca anlamlandırılamayan veriden kurtulmalı, mevcut verileri doğrulamalı ve belli bir düzene sokmalısınız” dedi. Hava durumundan derbi skorlarına, farklı verileri de kullanıyor Yemeksepeti BI (İş Zekası Departmanı) ekibi diğer tüm departmanlarla dirsek temasında çalışıyor. 4,5 milyon kullanıcının verileri, farklı kaynaklardan edinilen verilerle karşılaştırılıyor ve şirketin içgörüleri ile yorumlanarak anlamlı sonuçlar elde ediliyor. Nahmias konuyla ilgili, “Derbi sonuçlarına ya da akşamki dizi saatlerine bakarak, kullanıcılarımızın hareketlerindeki değişiklikleri yorumlayabiliyoruz. Google arama verileri ile kendi sipariş verilerimizdeki değişimi karşılaştırarak yeme-içme alanındaki trendleri görebiliyoruz” şeklinde örnek verdi. Tüm çalışma sistemini büyük veri üzerinden düzenleyen operasyon tarafında örnek vermek gerekirse de Yemeksepeti meteoroloji verileri ile karlı bir günde satışların ne şekilde değiştiğini inceleyebiliyor ve gelecek dönem yoğun kar yağışlarında bazı servis bölgelerini otomatik daraltarak müşteri memnuniyetinin azalmasını önlüyor. Tek proje ile 670 bin kullanıcıyı çekti Yemeksepeti’nin geçtiğimiz yıl en çok konuşulan büyük veri projesi, markaya 8 ödül getiren ‘Fakat İyi Yedik’ oldu. Günde yaklaşık 10 milyar satır civarında verinin dinamik olarak işlendiği bu proje Yemeksepeti’nin teknik taraftaki ustalığını ortaya koymakla kalmadı, sanal dünyada etkileşimi tetikleyerek markanın kullanıcıları ile arasındaki duygusal bağın pekişmesini de sağladı. Mikro siteyi kısa süre içinde 670 bin tekil kullanıcı kullandı. 2,5 milyon sayfa görüntülenmesi ve 5 binin üzerinde tweete ulaşıldı.

WhatsApp Tamamen Ücretsiz, Ama…

0
whatsapp Kısa bir süre önce resmi ağızdan gelen bir açıklama ile WhatsApp, tamamen ücretsiz olarak hayatına devam etme kararı aldı. Bilindiği gibi WhatsApp ücretsiz olmadan önce, ilk yıl için ücret talep etmezken, sonraki yıllar için cüzi miktarlarda ödeme talep ediyordu. Rekor bir miktar ile Facebook’un bünyesine kayan WhatsApp, geçirdiği birliktelik sonrasında, nitekim ücretsiz olarak yayın hayatına devam edecek. Peki WhatsApp’ın ücretsiz olması, 900 milyonu aşkın aylık aktif kullanıcısına rağmen nasıl bir gelir elde etmesi yolunu açacak?

Ücretsiz WhatsApp, gelir kaynağını hangi yöne çevirecek?

  techinside_promo-2--ucretsiz-whatsapp-2016 Bu noktada WhatsApp’ın reklam vermeye başlamayacağını söyleyerek, söze devam etmek gerekiyor. Açıklanan bilgilere göre WhatsApp, bundan sonraki süreci, sahip olduğu dev kullanıcı kitlesi için birer mesaj servisi aracı olacak. Bu aracılığı bankalar ve ilgili firmalar için geçit rolü ile sağlayacağa benziyor. Ancak, her ne kadar kamuoyuna böyle bir gelir düzenleme açıklaması yapılsa da, akıllara farklı düşünceleri de getirmiyor değil. Bu düşüncelerin en tepesinde ise; kullanıcıların analizlerinin yapılması planlandığı yer alıyor. Bu noktada devam etmeden önce, biraz geçmişe ve Facebook birlikteliğine dikkat çekmek gerekiyor. Bir dönemler Facebook, kullanıcıları üzerinde çeşitli analizler yapması ile gündeme gelmişti. Her ne kadar bu analizler beyaz noktada gösterilse de, sonrasında gelen birçok tartışmayı önleyememişti. Tekrar WhatsApp noktasına dönmek gerekirse, ücretsiz sunulan WhatsApp uygulamasının sunucu ve ar-ge gelirlerinin ne denli zirve noktalarda olduğu aşikar. Bununla ilişkili olarak, her daim internet ortamı ve Google için de söylenen bir yargıyı hatırlatmak gerekiyor. “İnternette hiçbir şey ücretsiz değildir. Sadece, talep edilen ödeme yöntemi değişiklik gösterir.” Bu ücretsiz yayın hayatı açıklamalarından sonra, elbette ki birçok kullanıcı gizlilik kuşkusu ile kullanımlarına son vermeyi düşünmeye başlamış olacaktır. Özetle toparlamak gerekirse, Facebook çatısı altında yer alan –ki Facebook’un tek gelirinin veri analizi olduğu, üstü kapalı belirtilmektedir- WhatsApp için, önümüzdeki dönemlerde çok sık kullanıcı gizliliği ve ihlalleri ile sarsıntılar duyulacağa benziyor.

Oculus: Sanal Gerçeklik, Dünyayı Değiştirecek!

0
sanal gerçeklik Sanal gerçeklik kaskları, 2016 yılı için somut olarak çıkması beklenen en önemli ürünler arasında yer alıyor. Aslında uzun süredir ha çıktı ha çıkacak denilirken, son tüketiciye ulaşabilen ürünler net olarak raflarda yer alamamıştı. Beklentilerle paralel olarak Oculus tarafında, ilk duyuru gelmiş ve heyecanlı bekleyişin tarihi de belli olmuştu. Son olarak ise, doğrudan Oculus tarafından sanal gerçeklik ile ilgili önemli açıklamalar geldi.

Jason Rubin kimdir?

  -oculus-rift-sanal-gerceklik-2016 Dünya geneli Oculus Rift sanal gerçeklik kaskı geliştirme stüdyoları başkanı olan Jason Rubin, teknolojinin geleceği ile ilgili çarpıcı sözler sarfettiği. Katıldığı bir röportaj kapsamında düşüncelerini dile getiren Jason Rubin; Oculus Rift sanal gerçeklik uygulamalarının ilk örneklerini, video stüdyoları tarafından geliştirilen sürükleyici yapıtlar ile kendini göstereceğini vurguladı. Sözlerine devam eden Rubin, sanal gerçeklik için sadece eğlence aracı içeriklerle sınırlı kalınmayacağını ve sahip olduğu potansiyel ile beraber; bilim, eğitim ve psikoloji alanlarında da etkileyici örneklere aracılık edeceğini dile getirdi.

Adım adım sanal gerçeklik!

Sanal gerçekliğin yayılmasını ve gelişim sürecini, cep telefonlarının yerini akıllı telefonlara bırakması ile benzetmesi de, dikkat çeken paragraflardan oldu. Nitekim Jason Rubin, dünya için sanal gerçekliğin çok farklı yenilikler taşıyacağını ve dünyayı değiştiren bir konsept olabileceğini ima etmiş oldu. Şu an için Jason Rubin ne kadar haklı bilinmez ancak, belirttiği alanlara yönelik ne yazık ki temel oluşturan atılımlar henüz bulunmuyor. Ek olarak Oculus Rift başta olmak üzere diğer dişli rakipler de, henüz raflarda boy gösteremedi. Öyle görünüyor ki sanal gerçeklik, 2016 yılının en çok konuşulan teknolojilerinden olmaya devam edecek ve nasıl bir potansiyel taşıdığı, daha net olarak açığa çıkmış olacak.