
Bulut kurumsal mesajlarınızı koruyabilir mi?
Güvenlik, günümüzün ana konu başlıklarından biri. Yapılan araştırmalar, çalışanların yarıdan fazlasının (% 68) farkında olmadan kritik kurumsal bilgilerin istenmeyen kişilerin eline geçmesine katkı sağladıklarını ortaya koyuyor. Ayrıca kimlik hırsızlığı, kurumsal güvenlik ihlali gibi tehditler artık saldırganların doğrudan hedefleyerek gerçekleştirdikleri eylemler haline dönüşüyor.
Günlük iletişimde vazgeçilmez bir şekilde kullanılan elektronik posta, halen en fazla kırılganlık yaşanan çözümlerin başında geliyor. Güvenlik uzmanları günümüzde en kolay sızılabilen uygulama olarak e-postayı gösteriyor. Dolayısıyla uzmanlar, devletlerin hemen herkesin elektronik posta iletilerini okuyabildiğini varsayıyor.
Kriptolama ciddi koruma sağlıyor
Peki, bir çözüm bulunabilir mi? Kriptolama, uzmanların üzerinde uzlaştıkları koruma yöntemi. Böylelikle, şifrelenen iletinizi ancak hedefteki kişi, uygun okuyucu koduna sahip olması halinde okuyabiliyor. Dolayısıyla, üçüncü göz her kim olursa olsun iletinize gözucuyla bile bakamıyor.
Virtru Chrome ya da Firefox tarayıcısına eklenebilen, bulut tabanlı, kriptolama çözümü olarak karşımıza çıkmakta. Gmail, Yahoo ve Hotmail gibi web tabanlı e-postalarla ve hatta iOS ile Android mobil işletim sistemleriyle uyumlu çalışması Virtru’ya yoğun ilgi ile karşı karşıya. İletileri tarayıcı üzerinde kriptolayan InfoEncrypt, ya da benzeri bir şekilde işleyen SafeMess değerlendirilebilecek diğer alternatifler arasında yer alıyor.

Yeni yönetici BlackBerry’i kurtarır mı?
Son dönemlerde kurumsal müşteri kaybı yaşayan mobil cihaz üreticisi BlackBerry, bu alana odaklanacak yeni bir üst düzey yönetici ile kurtuluş arayışında. BlackBerry CEO’su John Chen kısa bir süre önce yaptığı değerlendirmede şirketin hayatta kalma şansının yüzde 50 olduğunu ifade etmişti. Şirket, yaptığı atamayla bu oranı yükseltmek istiyor.
BlackBerry’e Operasyondan Sorumlu Yönetici sıfatıyla atanan Marty Beard‘a, kurumda çapraz fonksiyonlu örgütlenmeleri gerçekleştirmesi görevi verildi. Daha önceki çalışma yaşamında kurumsala odaklanan Beard’ın, şirket için ideal bir yönetici olduğu değerlendirmesini yapılıyor. Beard’ın atanması, aynı zamanda BlackBerry’nin halen belli bir kredibiliteye sahip olduğunun dışarıya gösterilmesi açısından önemli olduğu yapılan bir diğer değerlendirme.
Bir dizi kritik departman yönetimine geçiyor
Pazarlamadan, uygulama geliştirmeye, müşteri ilişkileri yönetiminden kaliteye kadar şirketin bir dizi kritik departmanı Beard’ın yönetimi altına giriyor. Beard, yakın zamana kadar müşteri hizmetleri bulut uygulama sağlayıcısı LiveOps şirketinde CEO olarak en iyi uygulama ve işlem pratiklerini hayata geçiriyordu.
Geç kalmış olmakla birlikte BlackBerry’nin böylesi işlevsel bir karar alması neticesinde, şirket operasyonlarının gelecekte önemli ölçüde etkilenmesi beklenebilir. BlackBerry, bu çerçevede, mevcut müşterilerini elinde tutma stratejisini devam ettirirken, diğer yandan yeni müşteriler kazanmak için yeni girişimlerde bulunabilir. Ancak BlackBerry’i içine girdiği açmazdan tek bir ismin kurtarmasını beklemek şimdilik sadece çok iyimser bir bakış açısından daha fazlası değil.

Bu gelişme işletmeler için ne anlam ifade ediyor?
Doğru kilit yöneticiler ve politikalar müşteri kaybetme eğilimi yaşayan işletmeler için kurtarıcı olabilir. İşletmelerin bu durumu erkenden fark etmeleri hayatta kalma şanslarını aynı ölçüde artırabilir. Ancak bu adım zamanında atılmaz ise kaçınılmaz sonu değiştirmek için sadece bir mucize yardımcı olabilir.Küresel işletmelerin dijital dönüşüm noktası
Uluslararası Yönetim Danışmanlığı firması McKinsey & Company Nisan ayında 850 C seviye yönetici ile bir araştırma gerçekleştirerek işletmelerin dijital dönüşümde hangi aşamada olduklarına dair önemli sonuçlar elde etti.
Araştırmanın ilk dikkat çeken noktası üst seviye yöneticilerin şirketlerinin dijital dönüşümlerini tamamlamak için çok daha fazla gayret harcadıklarını belirtmeleri. Ancak bunu başarabilmek için yapısal problemlerin çözülmesine öncelik verilmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Araştırmaya göre yöneticiler dijitalleşmeyi işletmelerinin büyümesi için en önemli görevlerin başında görüyorlar. Gelecek üç yıl içinde işletmelerinin yüzde 15 oranında büyümesinin ise dijitalleşme ile gerçekleşeceğini düşünüyorlar. Bunun arkasında yatan nedeni ise rekabet ortamında dijitalleşmenin büyük bir avantaj sağlayacağına dair güven duygusu oluşturuyor.
Araştırmanın ortaya çıkardığı yaklaşıma rağmen yöneticilerin büyük çoğunluğu işletmelerindeki yatırım anlayışının değişmesi gerektiğini ve bu konuda yetersiz kaldıklarının altını çizmiş. Büyük veri ve iş zekası gibi alanlara daha çok yatırım yapılması gerektiğine dair ortak bir kanaat bulunuyor. Dijital dönüşüm için gelecek üç yıl boyunca yapılacak yatırımlardan en büyük payı ise Büyük Veri oluşturacak.
Tüm bu sonuçlara rağmen raporun bir tespiti oldukça ilginç: İşletmelerin sadece yüzde 7’si dijital dönüşümü gerçek anlamda kavradıklarını ve bunlardan da sadece yüzde 4’ü yaptıkları yatırımın karşılığını aldıklarını belirtiyor. Dijital dönüşümde en çok yaşanan sıkıntının ise yeterli insan kaynağını bulmak olduğu belirtilmiş. Ancak bu durum sadece genel sıralama ve cirosu bir milyar doların altındaki işletmeler için geçerli.
Cirosu bir milyar doların üzerindeki işletmelerin dijital dönüşümde yaşadıkları sıkıntıların başında farklı bir durum bulunuyor; şirketlerinin yapısal organizasyonunu dijital dönüşüm için uygun bulmuyorlar.
İnsan kaynağı açısından en çok ihtiyaç duyulan yetenekler ise araştırma sonuçlarına göre şöyle sıralanıyor;



- Veri uzmanı ve analist
- Mobil ve internet yazılımcıları
- Proje ve program yöneticileri
- Bulut ve dağıtık işlem uzmanları
- Değeri anlamak: İşletmelerin pek çoğu dijital dönüşümün değerini anlaması için CEO’ların daha fazla gayret göstermesi gerekiyor.
- İşletme geneline etkiyi kabullenmek: İşletmelerin dijital dönüşümden verimli sonuç alabilmeleri için etkilerin tüm yapı üzerinde olacağını kabul etmeleri gerekiyor.
- Yeteneklere önem vermek: Dijital dönüşümün temel ihtiyaçlarından birisi yetenekli insan kaynağı bulabilmek. İşletmelerin bu konuya önem vererek öncelik sağlaması gerekiyor.
Türkiye’de işletmeler dijitale hazır mı?
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy ile gerçekleştirdiğimiz özel bir röportajın detaylarına göz attığımızda ise karşımıza şu bilgiler çıkıyor;
Yarinahazirim.com adresi üzerinden hizmete açılan Yarına Hazırım platformu, işletmelerin değişen iş dünyasında yarına ne kadar hazır olduklarını ve hazır olmak için neye ihtiyaç duyduklarını anlamalarını sağlıyor.
Vodafone’un yönetim danışmanlığı şirketlerinden Accenture ile birlikte yürüttüğü araştırmanın sonuçları, ilginizi çekebilir.
İşletmeler, olan çözümleri kullanmıyor
Vodafone ve Accenture tarafından hazırlanan infografik
- Her 10 işletmeden 6’sı sahada araç kullanıyor. Ancak yüzde 76’sı araçlarını takip etmiyor.
- Her 10 işletmeden 6’sı sahada ekibi ile iletişim kurmaya ihtiyaç duyuyor. Ancak yüzde 96’sı ekipleri arasında anlık iletişim sağlayacak teknolojileri kullanmıyor.
- Her 10 işletmeden 7’si müşterilerine tanıtım faaliyetlerine ihtiyaç duyuyor. Ancak bu işletmelerin yüzde 55’i bu ihtiyacına yardımcı olacak teknolojileri kullanmıyor.
- Her 10 işletmeden 6’sının işyeri dışında tahsilat yapmaya ihtiyacı var. Ancak yüzde 43’ü müşterilerine kolay ödeme imkanı sunan Mobil Pos teknolojisini kullanmıyor.
- Aynı şekilde her 10 işletmeden 4’ünün işini internet ortamına taşıyarak satış yapmaya ihtiyacı var. Ancak yüzde 63’ü bu ihtiyacına yönelik teknolojik çözümü kullanmıyor.
Önemli ipuçları
İşletmeler, dijitalleşme endeksini ve ihtiyaçlarını belirledikten sonra, müşterinin ihtiyacını karşılamak üzere;- Ekip Yönetimi Çözümleri
- Operasyonel Yönetim Çözümleri
- Müşteri Bağlılığı Çözümleri
Örnek çalışmalar
Dijitalleşerek verimliliğini artıran şirketler, aldıkları olumlu sonuçlarla dijital skoru düşük şirketler için örnek teşkil ediyor. Örneğin;- Ford Türkiye, Connected Trucks projesinde yüzde 60’a kadar süreçlerin denetimini sağlayarak M2M çözümüyle müşterilerine yüzde 20’ye varan operasyonel verimlilik sağladı.
- Lipton Türkiye, Vodafone Tablet Aplikasyonu projesi ile anında sahadan veri transferi sağlayarak operasyonel verimliliğini artırdı.
- Danone-Hayat Su, Connected Cabinet projesi ile soğuk dolapların uzaktan yönetilmesini M2M teknolojisi ile sağlayarak Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi.
- Araç takip sistemi kullanan işletmeler %15’e varan oranda yakıt tasarrufu sağlayabiliyor.
- Müşterilerine toplu mesaj ile tanıtım yapan işletmeler satışlarını %28’e varan oranlarda artırabiliyor.
BM: Kitlesel teknik takip tehlikeli
Birleşmiş Milletler (BM), tarafından hazırlanan bir rapor, devletlerin son dönemlerde kitlesel teknik takibe ağırlık verdiklerini ortaya koyuyor.
BM, İnsan Hakları Konseyi, tarafından kaleme alınan 16 sayfalık raporda, uygulamaların insan hak ve hürriyeti ile kişisel mahremiyeti koruyacak şekilde yapılması gerektiği belirtiliyor. Raporda, devletlerin takip sonucu elde ettikleri verileri saklamalarının orantısız ve gereksiz olduğu da ifade ediliyor.
BM, İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay, raporda, devletlerin şeffaflıktan uzak gerçekleştirdikleri teknik takibin, bir tedbirden çok alışkanlık halini aldığını ve bunun sivil toplum hayatına bir risk oluşturduğunu belirtiyor.
Teknik takibin yasal çerçevesi kamuoyuyla paylaşılmalı
Raporda, teknik takibin hangi şartlar altında gerçekleşeceği ve neleri kapsayacağının kamuoyuna duyurulmasının gerektiği ve bunun yasallık kazanması isteniyor. Raporda ayrıca, devletlerin servis sağlayıcı şirketleri kullanıcı verilerini kayıt altına almaya zorlamalarının ikna edici bir yönünün olmadığı ifade ediliyor.
Bu, işletmeler için nasıl bir anlam taşıyor?
Kuşkusuz, düzenlemelerin giderek baskısını daha fazla hissettirdiği bir dönemde işletmelerin buna karşı koymaları çok mümkün görünmüyor. Ancak, en azından şirketlerin kendi içlerindeki süreçleri iyileştirerek bu cephede kişisel gizliliğe saygılı yönergeler oluşturmaları iyi örnek oluşturabilir.

Avrupa Birliği’nden Apple’a eleştiri
Avrupa Birliği (AB), Avrupa Komisyonu (AK), Apple’dan kamuoyunu ivedilikle aydınlatmasını talep ediyor. Katmadeğerli mobil uygulamaların önemli bir bölümü ücretsiz olarak sunuluyor. Ancak, kimi zaman interaktif oyunlarda olduğu gibi kullanıcının mikro ödeme yapması istenebiliyor. Bu durumun, işlemi başlatmadan önce kullanıcılara bildirilmesi gerekiyor. AK, Apple ve bir diğer uygulama platformu sahibi Google’dan kullanıcı politikalarını daha şeffaf bir şekilde duyurmalarını istiyor. AK’nin, eleştirilerinin Google‘dan çok Apple‘a yönelmesi dikkat çekiyor. Açıklamasında, Apple’ın ücretli uygulamaları sanki bedavaymış gibi kullanıcılara sunmaya devam ettiğini hatırlatan AK, bugüne kadar atılmış somut bir adımın olmamasının üzüntü verici olduğunu ifade etti. Tüketici koruma kuruluşlarının şirket ile görüşmelerini sürdürdüğünü anımsatan AK, Apple’a karşı yaptırım seçeneklerinin de masada olduğu uyarısını yaptı.
Oyun kimi zaman 100 sterline mal olabiliyor Apple, konuya ilişkin yaptığı açıklamada kullanıcıları korumak adına girişimlerde bulunulduğunu duyurdu. AK, geçtiğimiz Eylül ayında, uygulama geliştiren şirketlerin oyunlarını sunarken kullanıcıları yeterli derecede bilgilendirmelerini kendilerinden talep etmişti. Endüstri çevreleri alınan tedbirlerle kimi zaman kullanıcıya 100 sterline mal olan mobil oyunların daha tutarlı bir gelişim izlemesinin de mümkün olacağını değerlendiriyor. İşletmeler için ne anlama geliyor İşletmelerin yaptıkları işin odağına tüketicileri yerleştirmeleri bir zorunluluk. Ancak bunun şirket yerine düzenleyici kurumlar tarafından denetlenmesi ve düzenlenmesi işletmelerin güvenirliğini tehlikeye sokabilir.

Cep telefonları iletişim için tehdit mi?
ABD‘de yapılan bir araştırma, cihaz kullanıcılarının önemli ölçüde dikkatlerini buraya yönlendirmeleri neticesinde çevreleriyle o anda kurdukları iletişimin zayıfladığını gösteriyor. Araştırmayı gerçekleştiren Virginia Tech Üniversitesi Psikoloji Profesörü Shalini Misra, telefonların kullanıcıların dikkatini dağıttığını, bunda insanların aynı sosyo-kültür seviyesine sahip kişilerle ilişkilerini geliştirme saplantılarının önemli payının olduğunu değerlendiriyor.
Sohbet etmek yerine telefona bakmak tercih ediliyor
Araştırma kapsamında yapılan teste katılan 200 kişiden, belli bir konuyu konuşmaları istendi. Bu amaçla denekler küçük gruplara ayrıldı. Sohbetin ilerleyen dakikalarında deneklerin her 3 dakikada bir telefon ya da tabletlerini kontrol ettiği görüldü. Araştırmacılar, gözlerin sürekli cihaz ekranında olmasının haliyle kişiler arası temasın kaybolması anlamına geldiğinin altını çiziyor.
İşletmeler için ne anlama geliyor?
Mobil cihazların iş süreçlerini kısalttığı bir gerçek, ancak kitlesel bir mekanikleşmeyi de beraberinde geliyor. Burada kullanıcıların bilinçli davranması akıllı cihazların hayatlarında baskın rol oynamasını nisbeten dengeleyebilir. Ancak görünen o ki işletmelerin gelecek günlerde bu durumu yönetmesi de gerekecek.

Türk teknoloji şirketlerine büyük fırsat
Birleşik Krallık Ticaret ve Yatırım Ajansı (UKTI), Birleşik Krallık ile Türkiye arasındaki ticaret ve yatırımı desteklemek amacıyla yürütülen GREAT kampanyası kapsamında Türkiye’deki genç teknoloji şirketleri arasında düzenlenecek ‘GREAT Startup’ yarışması düzenliyor.
Türkiye’deki genç teknoloji girişimcilerini hedefleyen ‘GREAT Startup’ yarışmasına Türkiye’de yaşayan, en az bir yıl önce kurulmuş şirketinde ana hissedarlardan biri olan, 40 yaşını geçmemiş bütün girişimciler başvurabilecek.
‘Kadın Teknoloji Girişimcisi’, ‘Üniversiteli Genç Girişimci’, ‘Anadolu’dan Teknoloji Girişimcisi’, ‘Sosyal Teknoloji Girişimcisi’ ve ‘b’ olmak üzere 5 farklı kategoride ödül dağıtılacak olan yarışmanın jürisi şu isimlerden oluşuyor;
Leigh Turner – Birleşik Krallık İstanbul Başkonsolosu ve UKTI Türkiye, Orta Asya ve Güney Kafkasya Genel Direktörü, Daniel King – UKTI Küresel Operasyonlar Hızlı Büyüyen ve Gelişmekte Olan Pazarlar Başkanı, James Tyler – Telecity Group International Ticaretten Sorumlu Başkan Yardımcı, Ali Sabancı – Pegasus Havayolları CEO’su, Nevzat Aydın – Yemek Sepeti.com CEO’su, Canan Özsoy – GE Türkiye CEO’su, Sina Afra – Markafoni.com kurucusu, Ümit Boyner – Boyner Holding Yönetim Kurulu Üyesi, M. Rauf Ateş – Capital, Ekonomist, Startup Business Genel Yayın Yönetmeni, Fatih İşbecer – Monitise Turkey CEstartupO’su, İhsan Elgin – Girişim Fabrikası Kurucu Direktörü, Tuğrul Tekbulut – Logo Yazılım Yönetim Kurulu Başkanı ve Hasan Aslanoba – Angel Investor / Aslanoba Grubu Kurucusu.
Türkiye’nin gelecekteki büyük teknoloji girişimcilerini ortaya çıkarmayı, desteklemeyi, başarı öykülerini paylaşmayı ve onlara global bir vizyon vermeyi hedefleyen GREAT “Startup” Yarışması’nda her kategoride ilk üç şirketin ismi kamuoyuna açıklanacak. Kategori birincisi olan şirketler ise risk sermayesi şirketlerinin katılımıyla gerçekleşecek Birleşik Krallık seyahatine katılım hakkı, Birleşik Krallık’a bir iş seyahati hakkı, Birleşik Krallık’ta iş kurmak isteyenlere danışmanlık/ilgili kişilerle tanışma ve Birleşik Krallık’ta iş yapmakta olan kişi ve şirketlerle tanışma/fikir alışverişinde bulunma olanağını kazanacaklar.
Başvuruların 20 Haziran – 30 Eylül arasında kabul edileceği yarışmada jüri, katılımcı şirketleri şu kriterlere göre değerlendirecek; yeni bir ürün ve hizmeti fikrini geliştirme, özgün bir iş modeli/iş fikri oluşturma, girişimcilik ruhu ve risk alabilmek, sürdürülebilir bir şirket stratejisi oluşturma, geleceğe yönelik sağlam bir iş planı, bulunduğu pazara hakimiyet ve kuruluştan bugüne büyüme hızı. 1-18 Ekim 2014 tarihlerinde yapılacak değerlendirmelerin ardından sonuçların açıklanacağı ödül töreni Ekim 2014’de gerçekleştirilecek. Yarışmaya www.gov.uk/great-startup-turkey internet sayfasından başvuru yapılıyor.
Bezos Yasasını duydunuz mu?
Teknoloji dünyasının içinde yer alanların çok iyi bildiği bir yasa vardır; Moore Yasası. Nedir bu Moore Yasası? Gelin, Wikipedia’daki tanımına bakalım;
“Moore Yasası, Intel şirketinin kurucularından Gordon Moore’un 19 Nisan 1965 yılında Electronics Magazine dergisinde yayınlanan makalesi ile teknoloji tarihine kendi adıyla geçen yasadır. Her 18 ayda bir tümleşik devre üzerine yerleştirilebilecek bileşen sayısının iki katına çıkacağını, bunun bilgisayarların işlem kapasitelerinde büyük artışlar yaratacağını, üretim maliyetlerinin ise aynı kalacağını, hatta düşme eğilimi göstereceğini öngören deneysel (ampirik) gözleme dayanır.”
Bu yasanın 18 ay değil 24 ayda bir geçerli olduğuna veya 2005 yılından sonra geçerliliğini artık yitirmeye başlayacağına dair iddialar ve tartışmalar oldu ve olmaya devam ediyor, ama yazımızın konusu bunların hiç biri değil. Çok yeni bir yasa: Bezos Yasası.
Bezos Yasası da neyin nesi?
“Bulut depolama çözümlerinin fiyatları her üç senede bir yüzde 50 azalacak.”Bezos Yasası AppZero‘nun CEO’su Greg O’Connor‘ın Amazon Web Servisleri (AWS) ile alakalı yaptığı bir analize dayanıyor. O’Conner diyor ki; “Bulut depolama çözümlerinin fiyatları her üç senede bir yüzde 50 azalacak.” 2008 yılının mayıs ayından itibaren 2014 yılının Nisan ayına kadar geçen 6 yıllık dönemde bu yasa AWS açısından işlevselliğini sürdürmüş durumda. Zaten Ama bu yasanın geçersiz olduğu bir nokta yok değil. Süreç çok daha hızlı işliyor. O’Conner henüz bu yasa önerisini ortaya attığında Microsoft Office 365 servisi üzerinde sağladığı 25 GB kapasiteli OneDrive bulut depolama çözümünü 1 TB büyüklüğe çıkardığını duyurmamıştı. Öte yandan Apple iCloud depolama fiyatlarında yüzde 70’in üzerinde bir indirime gitti.
Sınırsız Depolama ve Sonsuz Veri Merkezine Doğru
Sınırsız depolama ve sonsuz hizmet gücüne sahip bir veri merkezi pratikte mümkün değil ama teoride mümkün. Ne demek istiyorum? İşletmeler açısından ihtiyaç duyacakları tüm hizmetleri kapasite sınırı olmaksızın bulut veri merkezlerinden temin etmeye doğru giden bir dünya var. Üstelik bu dünyada hizmetler her üç senede bir en az yüzde 50 azalma eğilimi gösteriyor. Peki, CIO’ların ne yapması gerekiyor? Cevabı çok basit; Veri Merkezi yatırımı yaparken birden çok daha fazla kez düşünmeleri gerekiyor.Microsoft işten çıkarmaları bir fırsat mı?
Teknoloji şirketi Microsoft, binlerce kişiyi işten çıkartmaya hazırlanıyor. İşten çıkartmaların şirketin geçtiğimiz yıl satın aldığı telefon üreticisi Nokia ekseninde gerçekleşmesi bekleniyor.
Microsoft’un, Nokia’yı yeniden şekillendirmek istediği bir süreden beri konuşuluyordu. Ancak, kaç kişinin işten çıkartılacağı bilinmiyordu. Kamuoyuna sızan bilgilere göre ilk etapta 6 bin kişinin işten çıkartılması bekleniyor. Ancak işten çıkartmaların 18 bin kişiye kadar artabileceğine dair söylentiler de mevcut. Microsoft, kendisini bulut bilişim ve mobil dostu bir yazılım şirketi olarak yeniden tanımlamak istiyor.
Bu gelişme işletmeler açısından ne anlama geliyor?
Microsoft gibi bir yazılım devinin işe alma prosedürlerinde ne kadar hassas davrandığı göz önüne alınırsa işten çıkartacağı, alanlarında uzman 18 bin kişinin yeni şirketler kurabileceği veya işletmelerin bu uzmanları istihdam ederek personel açıklarında önemli bir boşluğu doldurma fırsatı yakalayacağını söyleyebiliriz. Kısacası yetenek avcıları için verimli bir dönem kapıda gibi görünüyor.Twittercılar reklamı taciz olarak görmüyor
Twitter kullanımının Türkiye’deki etkilerini ve demografisini belirlemek amacıyla yapılan tüketici araştırması dikkat çekici sonuçlar içeriyor.
Araştırma şirketi Nielsen tarafından 2014 Mart yapılan çalışma, 1000 Twitter kullanıcısı baz alınarak gerçekleştirildi. Nielsen Genel Müdürü Erdem Tolon, araştırmaya ilişkin yaptığı değerlendirmede, Twitter kullanıcılarının bu mecra üzerinde yapılan reklamları taciz gibi görmediklerine dikkat çekiyor. Buna göre kullanıcıların yüzde 53’ü Twitter’daki reklamları faydalı buluyor.
Araştırmada öne çıkan dikkat çekici diğer unsurlar şu şekilde sıralanabilir:
Yolculuk esnasında tweetlere bakma eğilimi yüksek.
- Kullanıcılarının yüzde 74‘ü her gün Twitter’a erişirken, bunların yüzde 56’sı platformu günde bir kaç kez kullanıyor,
- Kadın kullanıcılar daha çok ürün ve markalar hakkında paylaşımda bulunurken erkekler daha çok haber, spor ve iş ile ilgili paylaşımlarda bulunuyor,
- Her 3 kişiden 2’si marka ve şirketlerin Twitter hesaplarını takip ediyor,
- Arkadaşlar, aile bireyleri ve retweetler, kimin takip edilenler listesine ekleneceğinde etkili oluyor,

- Her 5 kullanıcıdan 2’si iki ya da daha fazla cihaz üzerinden siteye erişiyor,
- Kullanıcıların yarıdan fazlası (yüzde 56) Twitter’a pc ya da laptopları üzerinden ulaşıyor,
- Twitter’ın, tweetleri okumak ya da trend olan konuları görmek amacıyla üyelerine sunduğu katma değerli uygulamalar günlük bazda geniş ölçüde kullanılıyor,
- Twitter’a erişimde en çok kullanılan lokasyonlar; yüzde 48 ile iş ve kullanıcıların ev ile iş arasında yaptıkları yolculuk esnasında içinde bulundukları taşıt araçları,
- Kullanıcıların yüzde 73’ü Twitter’a mobil cihazlarından bağlanıyor ve bunların yüzde 56‘sı günde bir kaç kez hesaplarına erişiyor,
- Mobil kullanıcıların markalarla etkileşimleri diğer cihazlardan bağlananlara göre çok daha yüksek,
- Mobil kullanıcıların markalarla etkileşimlerinde buralardan gelen indirim ve kampanya haberleri etkili oluyor,
- Her 2 mobil kullanıcıdan 1’i markaların sitelerini ziyaret ederken yüzde 44’ü marka ürününü satın alıyor ve yüzde 38’i pozitif bir marka deneyimini paylaşıyor,
- Kullanıcıların yüzde 83’ü bir tv reklamı esnasında buna ilişkin paylaşımda bulunuyor, ya da televizyonda gördüğü bir marka ya da ürünü Twitter’da arıyor.
TechInside Podcast – Bölüm 3
[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/159225511″ params=”auto_play=false&hide_related=true&show_comments=false&show_user=true&show_reposts=false&visual=false” width=”100%” height=”100″ iframe=”true” /]
Bu hafta ele aldığımız başlıklar;
- Almanya Dünya Kupasını kazanırken teknolojiyi nasıl kullandı?
- Yakınsama kavramı nedir ve işletmeleri nasıl etkiliyor?
- YouTube Holywood ile neden görüşüyor? Google’ın amacı ne?
- Devletin internetle kamuoyunu yönlendirmesi mümkün mü?
- Dijital tehditlere karşı korunduğunuzdan emin misiniz?
Facebook, ağına alışveriş butonu ekliyor
Dünyanın, kullanıcı sayısı itibariyle en büyük sosyal ağı Facebook’un, ekleyeceği satınalma butonu sponsorlu reklamların hemen altında bulunacak. Şirketten yapılan açıklamada yeniliğin, halen sınırlı sayıda küçük ve orta ölçekli işletmelerin katılımıyla sürdürüldüğü ifade edildi.
Facebook’un, son dönemde dijital reklam gelirinde artış kaydettiği gözleniyor. eMarketer’in rakamlarına göre sosyal ağ, geçen yıl küresel reklam harcamalarının yüzde 5.8’ini elde ederken bu rakam 2014’de yüzde 7.8 düzeyine erişti. Dünyanın, dijital reklam harcamalarından en fazla gelir elde eden şirketi Google ise aynı dönemde küresel ölçekte yüzde 31.5 pay sağladı.
Pazarlama analistleri, iş çevrelerinin Facebook’u doğrudan satış yapmaktan çok kullanıcıları bilinçlendirmek için kullanılabilecek bir platform olarak gördüklerini paylaşıyor. Ancak, Facebook yönetimi doğrudan satış için yaptığı hazırlıkla adeta bu tezin yanlış olduğunu ispatlamaya çalışıyor.
Kredi kartı bilgilerinin satışı yapacak şirketlerle paylaşılmaması kullanıcı cephesinde Facebook’un tercih edilmesini sağlayabilecek bir unsur olarak göze çarpıyor.

İşletmeler için ne anlama geliyor?
Öncelikle Facebook’un zaman içinde bir e-ticaret platformuna dönüşme potansiyeli işletmeler açısından büyük bir fırsat oluşturacak. Bu durum eBay gibi pazar yeri servisleri için bir tehdit olabilir ancak e-ticarete girmek isteyen işletmeler için ucuz, etkin ve hedefe yönelik bir pazara bu kadar hızlı kavuşma şansı kesinlikle göz ardı edilemez.Apple yönetim kuruluna yeni üye
Apple, dün yaptığı açıklamayla yönetim kurulunda görev yapan Bill Campbell’ın emekli olmasının ardından yerine Susan L. Wagner’ın getirildiğini duyurdu. 17 yıl Apple’a hizmet veren Campbell, aynı zamanda yönetim kurulunda en uzun süreden beri görev alan kişi ünvanına sahipti.
Susan L. Wagner ise daha çok çizdiği başarılı iş kadını profiliyle tanınıyor. Yatırım ve varlık yönetimi şirketi BlackRock’un kurucu ortakları arasında bulunan Wagner, 2012 yılı ortalarına kadar bu şirketin başkan yardımcılığını yürütüyordu. Gözlemciler, Wagner’ın, şirketin bu denli büyümesinde kilit rol oynadığı değerlendirmesini yapıyor.
Apple CEO’su Tim Cook, Susan L. Wagner‘ın yönetim kuruluna seçilmesi dolayısıyla yaptığı değerlendirmede kendisinden finans dünyasında bir öncü olarak bahsetmesi dikkat çekiyor. Cook’un, açıklamasına göre Wagner şirkete küresel ölçekte yeni iş perspektifleri kazandırılmasında rol oynayacak. Bir süreden beri yeni yönetim kurulu üyesi için arayış içerisinde olduklarını belirten Apple Başkanı Art Levinson, Wagner’in seçkin kişiliğiyle şirkete pozitif bir etki yapacağına inandığını ifade etti.
Wellesley College’dan başarı derecesiyle mezun olan Wagner, sonrasında Chicago Üniversitesi’nden işletme yönetimi yüksek lisansı aldı. Fortune Magazine’in, iş dünyasının en güçlü 50 kadın yöneticisi arasında gösterdiği Wagner, kadın çalışanlara pozitif ayrımcılığı savunan bir isim olarak da dikkat çekiyor.
Halen, kurucusu olduğu BlackRock‘ta yönetim kurulu üyeliği yapan Wagner, Swiss Re, Wellesley College ve Hackley School‘un yönetimlerinde de görev alıyor.
Weber Shandwick’ten rehber
Kurumsal iletişim ve pazarlama faaliyetlerinin yakınlaşması olarak tanımlayabileceğimiz bu yeni eğilim, dijital medyadaki çapıcı değişimin ve marka itibarı ile kurumsal itibar arasındaki güçlü ilişkinin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Dünyadaki lider global halkla ilişkiler şirketlerinden biri olan Weber Shandwick, “İletişim ve Pazarlama Bütünleşmesi” (Convergence Ahead: The Integration of Communications and Marketing) adlı araştırmasındapazarlama departmanını da yöneten iletişim direktörlerinin 2012 yılından bu yana yüzde 35 oranında arttığını ortaya çıkardı.
Weber Shandwick’in bu çalışması; Amerika, Avrupa ve Asya Pasifik bölgelerindeki 10 pazarlama ve iletişim direktörüyle yapılan kapsamlı telefon görüşmelerinden çıkan sonuçlara dayanıyor..
İletişimi başarıyla bütünleştiren yöneticilerin deneyimlerini anlamak için, kısa bir süre önce gerçekleştirilenaraştırma; birleşme kararının ardındaki etmenleri, artıları-eksileri ve meydana gelen çeşitli örgütsel yapılanmaları derinlemesine inceliyor.
Araştırma tüm bunlara ek olarak; iletişim ve pazarlamayı aynı çatı altında birleştirmeyi düşünen iş dünyasının liderlerine de yönlendirmelerde bulunuyor.
Dijital medya birleşmeyi hızlandırıyor
Weber Shandwick’in araştırmasındaki bulgular bu bütünleşme akımını tetikleyen etkenlere dikkat çekiyor. Dijital medya, içerik üretimi ve teknolojinin birleşmede oynadığı rol ise bu etkenlerden en önemlisi… Sosyal medya ve dijital teknolojiler, pazarlama ve iletişim arasındaki sınırları ortadan kaldırırken, bu yeni yapılanma, veriye dayalı medya ortamının taleplerini karşılama konusunda daha başarılı oluyor.
Marka ve İtibarın Bölünmezliği
Pazarlama ve iletişimdeki bu bütünleşmenin ardındaki diğer etken ise; marka ve kurumsal itibarın birbirinden ayrılamaz olması. Weber Shandwick Kıdemli İtibar Stratejisti, Leslie Gaines Ross, “Bilginin online olarak anlık erişiminden dolayı şirketler marka itibarına yatırım yapmak kadar kurumsal itibara da yatırım yapmanın değerini görüyor. Söz konusu pazarlama iletişimi olduğunda liderler; iletişimciler ve pazarlamacıların bir araya gelmesini stratejik bir ihtiyaç olarak görüyor.”
Başarılı birleşme için 6 adım
Weber Shandwick’in “İletişim ve Pazarlama Bütünleşmesi” araştırması, deneyimlerini paylaşan, pazarlama ve iletişim direktörlerinin çıkardıkları derslerden elde edilen başarılı bir birleştirme rehberi sunuyor.
- Birleşmeyi stratejik avantaj sağlamak için ele alın – Pazarlama ve iletişim direktörleri, itibar kazanımı kadar pazarda yeniden konumlandırmayı kapsayan girişimler için bütünleştirmeyi paha biçilemez buluyor.
- Ortak bir vizyon ve misyon ile başlayın – Marka kimliğinizin bir tanımını yapın ve bütünleşen yeni departmanı, bu tek kurumsal ve marka misyonu etrafında düzenleyin. Şirketin misyonuna ulaşmak için değişimin mantığını açıkça ifade edin ve bütünleşme için ikna edici gerekçenizi anlatın.
- Derinlemesine yaygınlaştırın – Birlikte neler başarabileceğinizi ve yeni fonksiyonlarınızın nasıl işleyeceğini şirket içi paydaşlarınızla paylaşarak birleştirilen misyonu tanıtın. Özellikle iç birim yöneticilerinin, müşterilerin ve son tüketicinin başlıca ihtiyaç ve isteklerini keşfedin.
- Bütünleştirmeyi Yönetin – Uzak coğrafyalarda ve iş birimlerinde geniş organizasyonların yönetilmesi için genellikle güçlü bir koordinasyon gerekir. Şirketteki farklı bölümlerin liderlerine danışmanlık yapan grupların birleştirilmesi, öncelikleri belirlemeye yardımcı olur.
- Çabuk ama planlı hareket edin – İçgüdülerinize güvenin ve birleşmeyle oluşturulan yeni birimin sorunsuzca yürütülmesini sağlayacak aksiyonları hızlandırın.
- Başarılarınızı erkenden ve sık sık kutlayın – Sonuçları ilk fırsatta sergileyerek bütünleşmenin faydalarını şirket içinde kutlayın. Daha da önemlisi şirket içinde destek toplamak için bu değerleri sürekli olarak yöneticilerinizle paylaşın.
Kredi Kayıt Bürosu, finans CIO’larını buluşturdu
Kredi Kayıt Bürosu (KKB), finans sektöründe teknolojinin yönünü belirleyecek bir platform oluşturmak üzere sektör CIO’ları için ‘Tekno Füzyon’ adlı özel bir etkinlik düzenledi. Kredi Kayıt Bürosu Merkezi’nde gerçekleşen ve IDC Türkiye Başkanı Nevin Çizmecioğulları’nın konuşmacı olarak yer aldığı etkinliğe sektörden Bilgi Teknolojilerine yön veren bir çok üst düzey yönetici katıldı.
Etkinliğin başlığı olan ‘Tekno Füzyon’un etkinlik hedefini birebir yansıttığını belirten Kredi Kayıt Bürosu CIO’su Abdullah Bilgin, “Füzyonun anlamı bir çok elementin bir araya gelip, reaksiyonla kendilerinden daha ağır bir element ortaya çıkarması, bu isim de bankaların BT yönetimlerinin de teknoloji anlamında sinerji yaratarak böyle bir füzyon yaratabileceği mesajı veriyor” diye konuştu.
Katılımcılarının araştırma sonuçları ile teknolojide dünya gündemi hakkında geniş bilgi aldığı ve tekno füzyon oluşmasına katkı sağlanan etkinlikte “Dünyada büyük teknoloji kurumlarının yönetimlerinin izledikleri son eğilimler ve bunların olumlu/olumsuz etkileri”, “Türkiye’nin dünyadaki bu eğilimlere ilgisi, algısı ve bu gelişmeler doğrultusundaki hareket planları”, “Türkiye’de (en azından özel sektörde) teknolojik stratejileri belirlemek ve yönlendirmek için neler yapılabilir” konuları tartışıldı.
Bu doğrultuda en fazla üzerinde durulan konulardan bir tanesi bankaların rekabeti engellemeyecek bilgi teknolojileri altyapılarının konsolide edilerek tüm sektörce paylaşılabilir hale gelmesi için ortak hareket etme kararı oldu. Bilgin, üye bankaların da önerileri doğrultusunda paylaşılabilecek birçok potansiyel alanların ortaya çıktığını, banka BT temsilcilerinden oluşturulacak çalışma grupları ile bu potansiyel projelerin önceliklendirileceğini belirtti.
Bulut bazlı uygulama paylaşım platformları oluşturulması, ortak kullanılan ağ bağlantıların konsolidasyonun, kapalı-devre bulut hizmeti ile kritik verilerin kontrollü olarak tüm finans kurumlarınca paylaşılmasının gerek maliyetlerin düşürülmesi, gerekse de siber güvenliğin arttırılması anlamında önemli katkıları olacağını belirten Bilgin, Teknolojiye yatırım yapan en büyük kurumlar olarak bankaların bu alanlardan elde edeceği faydaların hem kurumların kendilerine hem de milli gelire önemli bir katkı sağlayacağını belirtti.
Etkinliğin CIO Klüp mantığında periyodik olarak devam etmesinin hedeflendiği, bunun sektörde teknolojinin yönünün belirlenmesinde, ortak projeler geliştirebilmek için bankalar BT yöneticileri arasında iletişiminin arttırılmasında önemli katkı sağlayacağı belirtildi.
Büyük veri küçük işletmeleri etkiliyor
Verinin, bulut bilişim ve diğer yenilikçi teknolojilerle kapsamının genişlemesi işletmeleri de önemli ölçüde etkiliyor. İşletmelerin günlük operasyonları da gelişmelerden etkileniyor. Verinin, hizmet kalitesinin daha da artırılması, risk analizi gibi başlıklarda daha geniş ölçüde kullanımı mümkün hale geliyor.
Mobil teknolojiler ile sosyal uygulamalar, geleneksel iş anlayışının köklü değişiminin ötesinde bunlara yeni iş alanlarının da eklenebilmesini mümkün kılıyor. Sağlıktan iş süreçlerinin kontrolüne kadar bir dizi yenilik, iş ve pratik hayata kolaylıklar getiriyor.
İşletmelere olduğu kadar yaşantımıza da kolaylık getiren yeniliklerden bir kaçı;
Geliştirilen kablosuz bir steteskopla doktorların gerçek zamanlı muayene yapabilmesi mümkün hale geliyor. Böylelikle hem doktor hem de hastası zaman kazanmış oluyor, hem de geleneksel yöntemlerle oluşması muhtemel enfeksiyon riski ortadan kaldırılıyor.
CleveMed tarafından geliştirilen bir test sistemiyle uyku apnesi olarak tanımlanan rahatsızlığın uzaktan tespit edilmesi ve dolayısıyla tedavisi mümkün hale geliyor. Uygulama aracılığıyla hasta kendi evinde istirahat ederken tüm veriler bir ağ aracılığyla doktorunun muayenehanesine ulaşıyor.
Bir diğer teknolojiyse, işletmelere akıllı şehir konsepti ekseninde çalışma ortamlarını etkili bir biçimde kontrol edebilme imkanını veren Intwine Connect. Platform, enerji yönetiminden içerideki havanın kaitesine kadar bir çok parametreyi bunları verimli kılacak şekilde ayarlıyor.
Günümüzde, işletmelerin başarı sağlayabilmelerinde büyük veriyi nasıl değerlendirdiklerinin önemli bir rol oynadığına dikkat çeken gözlemciler, büyüklüğü ve iş hacminden bağımsız olarak tüm işletmelerin veri ile bu eksende geliştirilen uygulamaları bünyelerine adapte etmelerinin kaçınılmaz olduğu değerlendirmesini yapıyor. SMB Group tarafından bir süre önce paylaşılan bir analizde, küçük boy işletmelerin ancak yüzde 18’inin, orta boy işletmelerin ise yüzde 57’sinin iş zekası ve analizi çözümlerini kullandıkları belirtiliyor.
Özellikle, sağlık, perakende gibi müşterilerle birebir temasın olduğu alanlarda yakın bir gelecekte çok daha farklı bir etkileşim kültürünün gelişimine hepbirlikte tanıklık edeceğimizi söyleyebiliriz.
Bloggera fazla göründün cezası
Arama motorunda üst sırada yer almak, blog yazarlarının en çok arzuladıkları şeylerden biridir. Ancak bu, kimi zaman akla gelmeyecek sorunlara da yol açabiliyor. Bugünlerde Fransa’da olduğu gibi.
Fransa’da bir hakim, bir blog değerlendirme yazısının Google arama sonuçlarında “çok üst sıralarda” yer aldığı gerekçesiyle blog sahibini tazminat ödemeye mahkum etti. Evet, yanlış okumadınız. Leschroniquesculturelles isimli blogda yer verilen bir yazının restoran sahibinin rekabet şansını azalttığı iddiasıyla açılan dava öngörülemeyen bir şekilde sonuçlandı.
Mahkeme dosyalarına göre, Google’ın arama sonuçlarında dördüncü sırada indekslediği blog yazısında bir restoranın tanıtımı, daha doğrusu değerlendirmesi yapılıyor. Blogger Caroline Doudet, yazısında restoranın düşük hizmet kalitesinden ve gördüğü ilgisizlikten bahsediyor. İşletmesine ilişkin değerlendirmenin arama sonuçlarında hayli yüksek bir blogda yer aldığını gören restoran sahibi durumu yargıya intikal ettiriyor. Davayı inceleyen hakim, 3 bin takipçisi olan blogun rekabeti kaydadeğer ölçüde etkileyebileceğine hükmediyor.
Alınan kararın yeni bir suç tanımı getirdiğine dikkat çeken gözlemciler, bunun benzeri diğer davalara emsal teşkil edebileceğini belirtiyor. Bu ise, bireylerin görüşlerini özgürce paylaşmalarının bir sonucu olan blogların yeniden tanımlanması gibi bir durumu beraberinde getirebileceği düşüncesini akıllara getiriyor.
Cezası ağır oldu
Gelelim hakimin bloggera verdiği cezalara. Hakim, ilk etapta blogger Doudet’ten ilgili yazının başlığını değiştirmesini talep ederken, yazının restorana maddi kayıplar yaşattığı gerekçesiyle de 2000 Dolar tazminat ödemesine karar verdi. Blogger, davanın akabinde yazısını internet ortamından kaldırdı.
Restoran sahibinin, tüm bu yaşananlara karşın sorulara herhangi bir cevap vermemesi dikkati çekiyor. Bu olayın, “reklamın iyisi kötüsü olmaz” deyişine güzel bir örnek teşkil ettiğini söylemek sanırız yanlış olmaz.