Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 1641

Bir günde 87 bin uçak yere çakılacak!

0

teknolojiGerçek zamanlı olarak toplanan ve ileri teknoloji araçlarla analiz edilen veriler, doğru kararlar alma konusunda yöneticilere yardımcı oluyor. Veri günümüzde işletmeler için her zamankinden çok daha değerli olduğu için gerektiği gibi korunması, depolanması ve yönetilmesi gerekiyor. Hassas ve kritik verilerin kaybı sonucunda oluşabilecek finansal kayıplar, müşteri ve iş ortaklarının güveninin sarsılması veya şirketin büyümesine engel oluşturabilecek önemli operasyonel sorunların ortaya çıkması, lokal düzeyde büyük zararlar verebiliyor.

İşletmelerin yaşam döngüsünde bu kadar önemli bir yer tutan verinin, gündelik yaşamımızdaki yansımaları ve küresel ölçekteki etkileri ise, “veri”siz geçen bir günün özetiyle daha görünür kılınıyor.

Verinin olmadığı bir günde:
Dünya çapındaki 1,75 milyar akıllı telefon sahibi telefonlarını kullanamayacak.
Dünya çapındaki e-posta kullanıcıları, eskiden olduğu gibi 24 saat içinde 182 milyar mesaj gönderip alamayacak.
4.9 milyon Skype kullanıcısı anlık mesajlaşma ve video arama uygulamasında 2 milyar dakika geçirme gibi bir lükse sahip olamayacak.

Geçmiş döneme ait hava durumu bilgileri, güncel gözlem verileri ve uzun vadeli ağır hava şartları arasında bağıntı kurmak mümkün olmayacak çünkü doğru tahminlerde bulunabilmek için her gün milyarlarca hesap yapılıyor ve 10.000 güne yayılan gözlem verileri inceleniyor.
E-ticaret yapanlar 2 milyar dolarlık satış kaybı yaşayacak. 244 milyon Amazon, 149 milyon eBay üyesi bundan olumsuz etkilenecek.

Dünyanın bir diğer ucundan bankadaki hesaplara erişilemeyecek.
2018’de 1,12 milyar olacağı tahmin edilen, petrol ve doğalgaz endüstrisinde kullanılan, hücresel bağlantı veya uydu bağlantısına sahip cihazlar kullanılamayacak. Dolayısıyla zorlu şartlara sahip uzak diyarlardaki hidrokarbon avında sektör aktörlerine hiçbir fayda sağlamayacak.
ABD’de masa başındaki hekimlerin yüzde 78’i ve hastanelerin yüzde 59’u hastaların elektronik sağlık kayıtlarına erişemeyecek; hayati tehlike oluşturan tıbbi sorunlarda bu kayıtlar referans olarak alınamayacak.

Sosyal medyada 500 milyon tweet, 70 milyon Instagram fotoğrafı paylaşılamayacak. O gün, 864 milyon Facebook kullanıcısı ise, ortalama 39 dakikasını geçirmek, yaklaşık 4.75 milyar paylaşım yapmak ve 10 milyardan fazla mesaj göndermek için bu mecrayı kullanamayacak. YouTube kullanıcıları da aynı gün 4 milyardan fazla video izleme fırsatı bulamayacak.

Dünya çapındaki 903.3 milyon pay-TV abonesi boş ekranla yetinmek zorunda kalacak.
Dünya çapında 16 milyon 320 bin arabaya yol gösteren navigasyon cihazları çalışmayacak. Google’ın geliştirdiği “kendi kendine giden araba”, aracın konumunu saptamak için gereken tüm o verileri (1GB/saniye) sensör sistemlerinden toplayamayacak. Hava trafik kontrol sistemleri çalışmayacağı için 87 bin uçak yere çakılacak.

Kendilerine gönderilen postaları dört gözle bekleyen insanlar, o gün UPS’te 58.3 milyon, FedEx’te 50 milyon posta takip bilgisi talebi oluşturamayacak. Büyük bir heyecanla iPhone 6 ve iPhone 6 Plus siparişlerini bekleyen insanlar, 4 milyon telefonun bir türlü kendilerine ulaşmaması yüzünden büyük bir hayal kırıklığına uğrayacak.

Defne Telekomünikasyon Filistin’de faaliyete başladı

0

20’den fazla ülkede, telekom operatörlerine farklı çözümler sunan Defne Telekomünikasyon ve 140 ülkede binin üzerinde şebekeye ağ ekipmanları sunan Ericsson, bilgi ve deneyimlerini birleştirerek ortak geliştirdikleri projelere bir yenisini daha ekledi. Defne Telekomünikasyon ve Ericsson işbirliği ile Filistin’in lider operatörü Jawwal’ın abonelerinin komşu ülke iletişim ağlarına istem dışı dahil olmalarını önleyen Border Roaming Controller çözümü devreye alındı. Bu çözüm ile aboneler, faturalarına farkında olmadan yansıyacak roaming bedellerinden kurtuldu.

Defne Telekomünikasyon Genel Müdürü Oğuz Haliloğlu, Filistin’de mobil abonelerin sıklıkla karşılaştığı en önemli sorunlardan birinin, komşu ülke operatörlerinin ağlarına istem dışı otomatik bağlanma olduğunu belirterek, anlaşma ile ilgili şu bilgileri verdi: “Ülke sınırları yakınında, komşu ülke iletişim ağlarının sinyalleri bazen daha kuvvetli olabilir ve bu bölgelerde bulunan aboneler istemeden otomatik olarak yabancı iletişim ağına bağlanabilir ve servislerini kullanabilir. Bu da abonelerin farkında olmadan yüksek roaming ücretlerine tabii kalmalarına, ‘fatura şoku’ yaşamalarına neden olabilir. Müşteri memnuniyetsizliği ve bu nedenle yaşanan çeşitli tazminat sorunları ile sonuçlanan bu problem, operatörün gelirlerine ve maliyetlerine de olumsuz etki yapar. Filistin’de de bu sorun sıklıkla yaşanıyordu.”

 Oğuz Haliloğlu sözlerine şöyle devam etti, “Gelişmiş ve kaliteli müşteri hizmeti verebilmek, ve hem kendilerinin hem de abonelerinin maliyetini azaltabilmek için, mobil operatörler iletişim ağlarının kapsamı olduğu her yerde abonelerine kendileri servis verebilmek ister.

Defne Telekomünikasyon’un Ericsson işbirliğiyle Jawwal iletişim ağında hizmete soktuğu Border Roaming Controller ürünü, kendi iletişim ağı kapsama alanı içinde olan sınır bölgelerdeki abonelerinin farkında olmadan komşu ülke iletişim ağına geçmelerini engelleyen akıllı bir çözüm.”

Filistin’in lider mobil ve sabit hat operatörü olan Jawwal’ın Switching Departmant Manager’ı, Khaldoun Qawasmi, Border Roaming Controller servisinin abonelerinin yaşadığı önemli bir soruna çözüm getirdiğini belirterek, “Hem kaliteli hizmet verebilmek, hem de abonelerimizin maliyetlerini azaltabilmek için Defne Telekomünikasyon ve Ericsson ile önemli bir hizmeti gerçekleştirdik. Projenin uygulamaya geçmesinin ardından, roaming ücretlerinin abonelerimizde yaratmış olduğu müşteri memnuniyetsizliği giderilirken, iletişim ağı gelirimiz de yükseldi,“ diye konuştu.

Ericsson Key Account Manager’ı, Hekmat Daqqah, Filistin’de gerçekleştirdikleri anlaşmadan duydukları memnuniyeti dile getirerek; “2006 yılından bu yana Defne Telekomünikasyon ile farklı ülkelerde birçok önemli proje gerçekleştirdik. Birlikte, Filistin’in lider operatörü Jawwal ile yine önemli bir anlaşmaya ve projeye imza attık. Orta Doğu ve Afrika ülkelerindeki GSM operatörleri ve telekomünikasyon ağları için birçok çalışmayı da beraber yürütmeye devam ediyoruz. Defne ile olan işbirliğimizi daha uzun yıllar yenilikçi servislerle de devam ettireceğiz.” dedi.

Yealink’in akıllı konferans çözümü: CP860

0

CP860+%2B+CPE80Başta ses performansı olmak üzere çarpıcı özellikleri ile öne çıkan Yealink CP860, özellikle küçük ve orta ölçekli toplantı odalarında gerçekleştirilen telekonferans görüşmeleri için şirketlerin en büyük yardımcısı olmaya aday.

Elmas biçimli köşeli tasarımıyla, modern toplantı odalarının dekorasyonunun kusursuz bir parçası olan Yealink CP860 IP konferans telefonunun güçlü özellikleri, telekonferans görüşmelerinin en yüksek verimlilikle yapılmasına yardımcı oluyor. Ürünün Optima HD ses ve akustik yankı engelleme özellikleri sayesinde, konuşma kalitesi en üst seviyeye çıkıyor. Üç adet dahili mikrofon üç metrelik dairesel alanda ses yakalayabilirken, opsiyonel olarak sunulan kablolu harici mikrofonlarla konuşma alanı daha da genişletilebiliyor.

Yealink CP860’ın hayatı kolaylaştıran en önemli özelliklerinden biri de görüşmelerin kaydedilmesine olanak sağlaması. İstenen telekonferans görüşmeleri USB portuna takılan harici diske kaydedilebilirken, PC’nin yanı sıra Skype ve Lync gibi softphone bağlantısı sayesinde, her yerden her cihaz ile bağlantı kurularak tümleşik iletişim avantajlarından da yararlanılabiliyor.

Yealink CP860 diğer özellikler:

-Auto-Provision: FTP, TFTP, HTTP, HTTPS, PnP
-TR69 ve SNMP ile yönetim
-Arka plan seslerini engelleme
-5 Yönlü konferans
-1000 Satır rehber
-XML ve LDAP Rehber entegrasyonu
-192×64 Piksel LCD Grafik ekran

Bitcoin New York borsasına girdi

0

largest-bitcoin-exchange-suspends-withdrawals.siDijital para birimleriyle tanışalı aslında çok uzun zaman olmadı. Birkaç sene öncesine kadar, hepimizin şüpheyle yaklaştığı dijital para birimleri, bugün çok sayıda “dijital yatırımcı”nın ortaya çıkmasına neden oldu. Dijital madencilik yöntemiyle evlerindeki boş işlemci gücüyle ürettikleri dijital para birimlerini, gerçek dolarlara çeviren dijital yatırımcılar aynı zamanda dijital cüzdanlarına doldurdukları Bitcoin gibi dijital para birimlerinin zamanla aşırı değerlenmesi nedeniyle çok büyük kazanç sahibi de oldular.

Yine de dijital para birimi devletler tarafından bir türlü beklediği ilgiyi görmedi. Bunda da aslında şaşıracak bir şey yok. Hiçbir devlet, ekonomisinin kendi kontrolü dışında başka bir kaynak tarafından üretilmiş parayla dönmesini istemez. Üstelik bu para birimi, kimden geldiği kime gittiği belli olmayan, takibi yapılamayan bir yapıya da sahip olunca, ister istemez karanlık işler peşindeki çevrelerin gözdesi olmuşsa, problem daha da büyümüş demektir.

Yasadışı işlemler için Bitcoin

Bitcoin’in başına da bu geldi. İnternet üzerinden uyuşturucu satmak veya satın almak isteyen kişilerin, banka hesapları, kredi kartları gibi kolayca izlenebilen finansal araçları devreden çıkararak, arkasında hiçbir iz bırakmayan Bitcoin’i kullanarak işlemler yapmaya başlamaları ABD yönetimini o kadar çileden çıkardı ki, Bitcoin’in borsası haline gelen bir siteyi işleten bu bu işten kısa sürede 20 milyon dolar kazanç sağladığı tespit edilen bir genci, laptopuyla birlikte, oturduğu kafede tutuklayıverdiler, siteyi de kapattılar. ABD’ye göre, dünyanın uyuşturucu trafiğinin önemli bölümü bu site üzerinde dönmeye başlamıştı.

Screen-Shot-2015-05-19-at-3.18.23-🌙İşte şimdi o ABD, BitCoin’i kendi borsası üzerinde takip etmeye başlıyor.  New York borsası (NYSC) dün yaptığı duyuruyla, kısa bir süre deneme amaçlı olarak, Bitcoin indeksi açtığını belirtti.

Yeni Bitcoin indeksi günde bir kere hesaplanacak ve iki saat içinde yayınlanacak. New York borsası başkanı, yatırımcıların Bitcoin değerini de sağlıklı şekilde görmeyi talep ettiklerini ve bu şekilde yatırımlarını daha doğru değerlendirdiklerini vurguladı.

New York borsası, Bitcoin değerini ise Coinbase isimli bir dijital takas sitesinden alacak ki, NYSC sene başında bu siteye küçük bir yatırım yaparak ortak olmuştu.

Kısaca söylemek gerekirse, ABD Bitcoin’i yasal ve izlenebilir bir para birimi haline getirmek için uğraş veriyor. Bu çabanın sonucunda diğer dijital para birimlerinde ani yükselişlerin yaşanmasını bekleyebiliriz ama aynı zamanda sıradan vatandaşın da yakında kendi dijital cüzdanlarını açıp yatırımlarını dijital para birimlerine yönlendirdiğini görebiliriz. Bilgisayarının çalışmadığı zamanda madencilik programlarını açıp üç kuruş ek gelir kazanmak isteyecek insanların sayısında önemli bir artış olabileceğini de unutmayalım.

 

MasterCard yeni servisi Send’i tanıttı

0

21132-a1ecb13a_945_556ABD’de Paypal, hesap açarken kullanıcılarını yanılttığı ve kullanıcılarına beklenmedik ücretler çıkardığı için mahkemede anlaşma yoluna giderek ceza ödemeyi kabul ederken, MasterCard Paypal’e ve diğer P2P ödeme sistemlerine rakip olacak yeni servisi Send’i tanıttı.

Send sayesinde kullanıcılar bir banka hesabı belirtmeksizin, üzerinde MasterCard logosu olan kredi kartları veya banka kartları ile Send üzerinde hesap açıp diğer Send üyelerine dijital olarak para yollayabilecekler.

MasterCard sistemin nasıl işlediğine dair henüz detaylı bilgi vermedi ancak ilk aşamada ABD’de geçerli olacak hizmet sayesinde kullanıcıların herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda, dilediği cihazdan hesaplarına ulaşabileceklerinin altını çizdi.

Send sistemine para gönderip almak için bankalar devre dışı kaldığı için, ödemelerin anında kullanıcıların kartına geçeceğinin de altı çizildi.

 

Alibaba’nın vergisi Yahoo’yu yaktı!

0

Marissa MayerAlibaba, Çin’in ve belki de dünyanın en büyük online ticaret şirketi. Tüm dünyadan sayısız müşteri, hergün Çin malları sipariş etmek için Alibaba üzerinde yüklü alışverişler yapıyorlar.

Bu karlı şirketin yarısını alarak geleceğini garanti almak isteyen Yahoo, Alibaba’nın yüzde 40 hissesi için 1 milyar ödeme yapmış ve Alibaba’ya ortak olmuştu.

Alibaba şimdi, Yahoo’nun elindeki hisselerin yarısını geri almak için Yahoo’ya 7.6 milyar dolar ödüyor. Yahoo’nun eline vergiden sonra 4.3 milyar dolar kalması bekleniyor. Ancak bu karşı alışverişe rağmen Yahoo’nun hisleri dün aniden yüzde 7 oranında değer kaybetti. Uzun süredir stabil seyreden hisse senetlerindeki bu keskin düşünün nedeni  Yahoo’nun beklenenden daha fazla vergi ödemek zorunda kalma ihtimali bulunuyor. ABD Gelir İdaresinin yurt dışında kurulan veya satın alınan yavru şirketlerin gelirlerinin vergilendirilmesi konusunda yeni bir düzenleme yapması bekleniyor zira Apple gibi şirketlerin yurt dışında kurdukları şirketler vasıtasıyla çok az vergi ödeyerek ticaret yaptıkları biliniyor.

Hisse değeri 44 dolardan 41 doların altına inen Yahoo için ayrıca, Alibaba gibi karlı bir Çin şirketindeki hisse payını azaltması da olmusuz bir etki yarattı. Yatırımcılar, Alibaba’daki hisselerinin yarısını kaybeden Yahoo’nun şirket değerinin düştüğünü hesaplayarak hisse senetlerini satma yoluna gittiler.

 

Dünya Bilgi Toplumu ve Telekomünikasyon Günü

0

article3217.w_lTüm Telekomünikasyon İş Adamları Derneği (TÜTED) tarafından düzenlenecek olan 2015 Dünya Telekomünikasyon Günü, “Telekomünikasyon ve Bilgi & İletişim Teknolojileri: İnovasyonun Sürücüleri” teması etrafında şekillenecek.

TÜTED, bu tema çerçevesinde gerek kamu gerekse telekomünikasyon sektörünün önde gelen firma temsilcilerini İstanbul’da düzenleyeceği etkinlikte bir araya getirmeyi planlıyor. Organizasyon, T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin’in katılımı ile İstanbul Grand Cevahir Hotel’de gerçekleşecek. Etkinlik Turkcell, Türk Telekom, ve Vodafone’un ana sponsorluğunda düzenlenecek.

Dünya Telekomünikasyon Günü etkinliği Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin, BTK Kurul Başkanı Dr. Tayfun Acarer ve TÜTED Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Dilek Ataman Bağdatlıoğlu’nun açılış konuşmaları ile başlayacak. Etkinliğe Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Genel Sekreteri Houlin Zhao ve ICANN Başkanı Fadi Chedade’nin de katılması bekleniyor.

Bu yıl ITU’nun 150. kuruluş yılı olması nedeniyle ITU’nun 150. yılına yönelik çeşitli kutlamalar da gerçekleştirilecek.
Etkinlikte mobil ve sabit iletişim sektörleri ile ağ teknolojileri sektörünün lider markaları Cisco, Turkcell, Türk Telekom ve Vodafone’dan üst düzey yöneticilerin katılacağı ortak panelde “İnovasyonun Sürücüleri” konuşulacak. Panelin moderatörlüğü BTK Kurul Üyesi Celalettin Dinçer tarafından yapılacak.

TÜTED ile Dünya Telekomünikasyon Günü
Her yıl Mayıs ayında Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin (ITU) kuruluş yıldönümü olan
Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü’nü kutlamaları, telekomünikasyon sektörünün bir araya gelmesine vesile oluyor. Telekomünikasyon sektöründe kurulmuş ilk sivil toplum kuruluşu olan TÜTED, her yıl başarılı organizasyonlara imza atıyor. 2014’te tüm dünyada düzenlenen etkinliklerde “Sürdürülebilir Kalkınma için Geniş Band” teması konu alınmıştı.

Pebble batıyor mu?

0

time_steel_3upKickstarter’da ortaya çıkan bir akıllı saat projesi olarak büyük başarı yakalayan ve henüz büyük markaların akıllı saatleri ortada yokken kullanıcılarına akıllı saat ulaştıran Pebble için işler artık iyi gitmiyor olabilir.

Yeni saati için Kickstarter’da 20 milyon dolarlık fon toplayan Pebble’ın, bir bankaya olan 5 milyon dolar borcunu yeniden yapılandırmak ve 5 milyon dolar daha kredi almak için başvurması, şirketin maddi durumunun iyi olmadığı söylentilerine yol açtı.

10 milyon dolarlık yeni kredi başvurusunda bulunan Pebble’a bankadan olumsuz cevap verilmesi de işin ciddiyetini ortaya koyuyor. Ayrıca şirketin çalışanlarının da çok huzursuz olduğu ve şirketin iyi yönetilmedini düşündükleri dila getiriliyor. Apple, Samsung, Motorola, LG gibi dev markalar artık pazarda kendi akıllı saatleriyle bulunurken Peeble’ın güvendiği tek kozu, piyasadaki bağımsız akıllı saat üreticisi olarak kullanıcıların desteğine sahip olmaktı. Ancak şirket çalışanları artık bu desteğin de ortadan kalktığını düşünüyorlar. Dahası, Olio Watch gibi yeni bağımsız akıllı saat üreticilerinin kullanıcıların daha fazla ilgisini toplaması da Pebble’ın tahtını kabetmek üzere olduğunun işareti olarak görülüyor.

Ayrıca Peeble’ın, işe alım sürecini devrettiği bir insan kaynakları şirketinin, işe katkıda bulunabilecek pek çok yeni çalışan adayını, sevimsiz bazı prosedürler ile eliyor olması da çalışanları rahatsız ediyor. Toplam 150 kişilik bir ekibe sahip olan şirketin çalışanlar, yeni işe alım sürecinde Pebble yöneticilerinin birebir devrede olmasını istiyorlar, zira üzerlerindeki iş yükünü hafifletecek doğru çalışma arkadaşlarını seçmek konusunda, insan kaynakları şirketlerinin yeterli olamadıklarını düşünüyorlar.

 

Twitter yeni rekorunu Güney Amerika’da kıracak

0

twitterUsta pilot Chesley B. Sullenberger, 15 Ocak 2009’da kurtardığı hayatların bir sosyal medya mecrasını nasıl fersah fersah ileri taşıyacağından habersizdi. Kalkıştan hemen sonra motora giren kuş sürüsü nedeniyle iki motoru da duran uçağı Hudson Nehri’ne indirerek 150 yolcu ve 5 mürettebatın hayatını kurtaran Sullenberger’e yalnızca yolcuların ve yakınlarının değil, Twitter yöneticilerinin de teşekkür etmesi gerek.

O gün, uçak nehre doğru süzülme manevrası yaparken Twitter’da birbiri ardına mesajlar gönderilmişti. Uçağın çalıştığı binanın önünden süzülerek Hudson Nehri’ne indiğini paylaşanlar, uçak nehre indikten sonra fotoğrafını çekip yine Twitter üzerinden gönderenler, kendi helikopteri bulunan haber kanallarına bile fark atarak olayın televizyonlardan çok önce tüm dünyaya yayılmasını sağlamıştı. Örneğin, nehre inmiş uçağın bir fotoğrafını paylaşan Janis Krüms‘ün çekip Twitpic üzerinden Twitter’da paylaştığı fotoğraf 1 milyondan fazla görüntülenmişti. Bu olay, “Evet, Twitter ciddiye alınması gereken bir medyadır.” görüşünü güçlendirmişti.

Twitter o günden bu yana pek çok kez kendi rekorunu kırmayı başardı. Futbol dünya kupası, ABD’deki önemli spor organizasyonlarının finali derken Türk kullanıcılar da ülkemizde yasaklandığı dönemde normalden iki üç kat fazla paylaşım yaparak ilginç bir rekoru sahiplenmişti.

Yükselen değer: Güney Amerika

Twitter, bir sonraki rekorunu ise Güney Amerika’dan çıkaracağa benziyor. Bunun iki önemli nedeni var: Brezilya’da düzenlenen FIFA Dünya Kupası ve yine Brezilya’nın başkenti Rio de Janerio’da düzenlenecek Yaz Olimpiyatları.

Araştırma sonuçları da bu iddiayı destekliyor. GlobalWebIndex’in raporuna göre aktif Twitter kullanıcılarının yüzde 23’ü Güney Amerika ülkelerinde bulunuyor. 16-64 yaş aralığındaki kullanıcıları baz alan araştırmaya göre en yüksek pay ise yüzde 29 ile Ortadoğu ve Afrika bölgesinde. Araştırmada son 1 ay içinde herhangi bir cihazdan Twitter hesabına giriş yapmış olan kullanıcılar değerlendirmeye alınmış.

eMarketer’in Nisan 2015 tarihli araştırmasına göreyse ülke bazında Brezilya Güney Amerika ülkeleri arasında 14.2 milyon kullanıcıyla ilk sırada bulunuyor. 2013-2019 arasının ele alındığı projeksiyona göre bu ülkede 2019 sonunda 17.8 milyon Twitter kullanıcısı bulunacak. İkinci sırada yer alan Meksika‘nın 8.1 milyondan 11.2 milyona, üçüncü sıradaki Arjantin‘in ise 4.1 milyondan 5.9 milyon kullanıcıya çıkması bekleniyor. Bölge genelinde 2013’te yüzde 43.6’lık bir kullanıcı artışı yaşanırken, bu oranın nüfusun daha fazla kesimine ulaşması nedeniyle yıldan yıla azaldığı görülüyor. 2015 sonu için öngörülen bölgedeki toplam Twitter kullanıcısı ise 30 milyonu geçiyor.

Yeni rekor Güney Amerika’dan çıkacak

Screen_Shot_2014-07-14_at_10.22.50Yukarıda bahsettiğimiz hızlı yükselişte, geçen yıl Brezilya’da düzenlenen FIFA Dünya Kupası’nın önemli bir rolü var. Twitter’ın kendi verilerine göre #WorldCup etiketiyle toplam 672 milyon tweet atılmış. Bunlar arasında öne çıkansa Brezilya – Almanya arasındaki yarı final maçı. 8 Temmuz’daki bu maç için atılan tweet sayısı tam 35.6 milyon. Almanya – Arjantin arasındaki final maçı için bu sayı 32.1 milyon.

Aynı dakika içinde atılan en fazla tweet ise Almanya’nın kupayı kazanması sonrası gönderilmiş: Tam 618.725 tweet. İkinci sırada ise Almanya milli takımından Mesut Özil’in Sami Khedira’ya yaptığı asistle atılan gol var: 580.166 tweet. Yine bir ek bilgi olarak bu tweet’lerin dağılımının yalnızca Amerika kıtası odaklı olmadığını, saat farkına rağmen özellikle Batı Avrupa’da daha yoğun bir kullanım olduğunu belirtelim.

Benzer, hatta daha yüksek adetlere ise 2016’daki Yaz Olimpiyatları’nda ulaşıldığını görmek sürpriz olmayacak. Özellikle Güney Amerika ülkelerindeki hızlı kullanıcı sayısı artışı, Olimpiyatlar sırasında kırılacak rekorların (Usain Bolt’un yeni 100 metre rekorunu bir kez daha kırdığını düşünün) anında tüm dünyayla paylaşılması Twitter adına yeni rekorlar getirecektir. Rekoru oluşturan tweet’lerin dağılımında ise anında paylaşanlar ile olimpiyat ruhunu yaşayıp bir iki dakika geç paylaşanlar arasındaki farka bakmak gerekecek.

Rekor sosyal medya reklam harcamalarında da kendisini gösterecek

Güney Amerika’nın bu çıkışı sosyal medyada yapılan reklam harcamalarında da etkisini gösteriyor. Yine eMarketer’in rakamlarına göre bölgedeki sosyal medya odaklı reklam harcamaları 2015 sonunda 700 milyon dolara yaklaşacak. Fikir vermesi için tüm dünyadaki sosyal medya reklam harcamalarından Twitter’ın 2 milyar dolar, Facebook’un 15.5 milyar dolar ve LinkedIn’in 903 milyon dolar gelir elde ettiğini ekleyelim. 2015 için dünya genelindeki beklenti 23.6 milyar dolar. Pastadan büyük dilimi alan Kuzey Amerika’nın 2013’teki 4.94 milyar dolarlık hacminin bu yıl 10 milyar dolar barajını aşacağını, Güney Amerika’nın ise Olimpiyatlar’ın düzenleneceği önümüzdeki yıl 700 milyon dolara ulaşacağını söylememiz gerek.

WorldWebIndex’in araştırmasında oran olarak en fazla aktif Twitter kullanıcısına sahip olan Ortadoğu ve Afrika bölgesi ise reklam harcamalarında son sırada yer alıyor. Mecra farketmeksizin geçen yıl 100 milyon dolar barajını aşabilen sektörün 2017 sonunda bile ancak 280 milyon dolara çıkması bekleniyor.

Autodesk, Windows 10 ve Hololens’e giriyor

0

Autodesk, 3B yazıcı platformu Spark’ın Windows 10 sürümünde yer alacağını duyurdu. İki şirket, 3B dijital modellerin Microsoft HoloLens’le çalışabilir olması için de işbirliğini sürdürüyor.

3B tasarım yazılımı şirketi Autodesk, geleceğin dijital ve fiziki üretim trendlerini hızlandırmak için Microsoft’la gerçekleştirdiği işbirliği kapsamında, Windows 10 sürümünde açık kaynaklı 3B baskı platformu Spark ile yer alacak. Şirket 3B modelleme yazılımlarını Microsoft’un hibrit gerçeklik ortamı Microsoft HoloLens’e uyumlu hale getirmeyi de hedefliyor.

Windows 10’a 3B baskı desteği

İşbirliğinin ilk adımı olarak Autodesk Spark 3B baskı yazılımının, Windows 10’da yer alması sağlanacak. Bu sayede Windows kullanıcıları en iyi ve güvenilir 3B baskı deneyimine doğrudan erişebilecek ve “katmanlı üretim” (additive manufacturing) sürecini çeşitli yazılım, malzeme ve yazıcı tercihlerine göre kolayca yürütebilecekler. SPARK API’lerini Microsoft geliştirici topluluğuna ücretsiz olarak sunacak olan Autodesk, böylece 3B baskı endüstrisinin erişim alanını ve büyümesini hızlandırmayı amaçlıyor. Autodesk ve Microsoft, 3B baskı teknolojisini daha ulaşılabilir hale getirmeye yönelik ortak hedefleri doğrultusunda 3B Üretim Formatı (3MF) Konsorsiyumu’nun kurucu üyeleri olacak ve standart bir 3B veri paylaşımı ve baskı formatı geliştirmek üzere birlikte çalışacak.

Autodesk HoloLens ile uyumlu çalışacak

İşbirliğinin ikinci adımında Autodesk yazılımları ile yaratılan 3B modellerin, Microsoft HoloLens sanal gerçeklik ortamına yerleştirilmesi hedefleniyor. Maya ya da Fusion 360 gibi Autodesk yazılımları ile gerçekleştirilen dijital modellerin HoloLens’in sunduğu hibrit gerçeklik ortamında görüntülenebilmesini sağlayacak olan çalışma kapsamında, oyun geliştiriciler ve film yapımcıları yeni nesil eğlence deneyimlerini çok daha kolay hayata geçirebilecekler. Tasarımcılar ve mühendisler ise ürün geliştirme sürecinin tasarım aşamasında, tam ölçekli bir modeli dijital olarak görüntüleyebilecek ve üretime geçmeden önce fiziki prototip hazırlamak için gereken ekstra zaman ve maliyetten tasarruf edebilecekler. Gelecekte tasarımcı ve mühendisler, Fusion 360 gibi Autodesk yazılımları ile fikirlerini 3B modellere dönüştürebilecek; modellerini HoloLens’le görüntüleyip Spark uyumlu yazıcılardan 3B baskısını kolayca alabilecekler.

Periscope üzerinden ilk marka lansmanı

0

Periscope_Lansman_1Bilginet’in Genel Müdür Yardımcısı Tolga Yücel, yeni nesil bir iletişim aracı olan Periscope üzerinden Türkiye’de ilk defa gerçekleştirilen canlı yayında, Bilginet ’in yeni kurumsal kimliği ve markanın yeni mimarisi hakkında bilgiler verdi.

Tolga Yücel, konuşmasında e-ticaretin bugünü ve geleceği ile ilgili tespitlerde bulunurken “Dijitalleşmeye bağlı olarak değişen tüketici alışkanlıkları ve satın alma davranışlarındaki yeni eğilimler, ticaretin ve iş yapma biçimlerinin kurallarını değiştiriyor. Kuralların değişiminde lokomotif durumda olan e-ticaret sektörü, dünyada 1,3 trilyon dolarlık bir hacme ulaştı. Gelişmiş ülkelerde e-ticaret üzerinden yapılan alışverişler, perakende sektörünün toplam büyüklüğünün %20’sini oluşturuyor. Büyüme hızı açısından ele alındığında, Türkiye’de de durum farklı değil. Ancak benzer büyüklükleri yakalamak için daha çok yol kat edilmesi gerekiyor. E-ticaret kullanıcısının 12 Milyona ve e-ticaret hacminin de 20 Milyar TL’ye yaklaştığı ülkemizde, sadece 22 bine yakın aktif e-ticaret sitesi bulunuyor” dedi.

Türkiye’nin mevcut durumunun gelişmeye açık olduğunu belirten Yücel “Arz piyasasında, dijital dönüşümün yaygınlaşmaması ve daha fazla yeni oyuncunun e-ticarete girmemesinin sonuçlarının rakamlara yansıdığını görüyoruz. Online perakendenin toplam perakende sektörü içindeki oranı hâlâ %1,5 ile %2 arasında. Bu oranın gelecekte, gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşacağı düşünüldüğünde, Türk girişimcilerini yeni nesil ticarette büyük fırsatlar bekliyor” diyerek girişimcinin daha fazla yanında olacaklarını belirtti.

Bankalararası Kart Merkezi (BKM) verilerine göre Türkiye’de internetten alışveriş yapanların %63’ü ayda 1 veya daha az e-ticaret yapmakta. Tüketicilerin kart kullanım alışkanlıklarına bakıldığında ise taksitli alışverişin %37, tek çekim alışverişin ise %63 oranında olduğu görülüyor.

Yeni kurumsal kimliğinde, bereket ve seçenek özgürlüğünü ifade eden “Nar”ı ana görsel olarak kullanan Bilginet, marka vaadini de “Hepimiz için E-Ticaret” olarak yeniledi. Ayrıca yeniden tasarladığı e-ticaret paketlerinde; sınırsız trafik, e-mail hesabı, sınırsız web alanı, sınırsız depolama hizmeti ve sınırsız ürün çeşidinin girişine imkân tanıyan bir altyapı sunan Bilginet, 5 ayrı segment için tasarlanmış paketiyle iş dünyasının yanında daha fazla olmayı amaçlıyor.

Netflix 100 milyar dolara koşuyor

0

netflixTürkiye’de 4G/5G tartışmaları yapıla dursun, ABD’nin ünlü online video yayın servisi Netflix, bugün borsada tavan yapan hisse değerleriyle yeni bir rekor kırdı ve internette içerik sağlayan servislerin ne kadar değerlenebileceğine dair harika bir örnek oluşturdu.

Hisse başına 628.5 dolarla toplam değeri 100 milyar dolara yaklaşan Netflix, teknoloji dünyasındaki 100 milyar dolarlık şirketler kulübüne girmek üzere olduğu gibi, dünyanın en değerli medya şirketi de olmak üzere. Üstelik bunu sadece, internet üzerinden isteyen kullanıcıya istediği filmi, diziyi, programı, istediği zaman seyrettirebilmesiyle başarmış durumda.

Hızlı İnternet = Büyük Para

Aslında ülkemizdeki 4G/5G tartışmalarını bu haberlerin ve gelişmelerin ışığında okumak gerekiyor. Türkiye’nin 3G ihalesinde yaptığı yanlış gibi, yavaş/eski bir teknolojiye 10 sene daha mahkum olması, dünyada hızla yaygınlaşan ve yüksek hızlı internete dayalı ticari servislerin yarattığı iş potansiyelini de kaçırmamız anlamına gelecek. Öte yandan, 5G’ye geçmek için birkaç sene daha 3G’ye tahammül etmek, dünya ile aramızın daha da açılmasına sebep olacak ve 5G geldiğinde Türkiye’deki girişimcilerin, şirketlerin dünyadaki oyuncuların 100’ler milyar dolar değerindeki gücüyle rekabet etmek şansı kalmayacak.

Netflix’in başarısı aynı zamanda, internette içeriğin ne kadar değerli olduğunu da gösteren bir örnek olarak karşımızda duruyor. Üstelik Netflix bu alanda tek değil. Amazon Instant Video veya benzeri hizmetler de herkesi kıskandıracak kadar güzel paralar kazanıyorlar ve tüm bu kazancın temelindeki anahtar kelime: İçerik.

İçerik satarak 100 milyar dolar!

Netflix şimdi 100 milyar dolarlık bir şirket olmaya bu kadar yaklaşmışken ve elbette rakipleri de hiç küçümsenecek isimler değilken, internet üzerinden yayın yapan bu video-içerik servislerinde artık çok daha fazla özgün yapımlar görmeye başlayacağımızı tahmin ediyorum. Rakipler birbirine avantaj sağlamak için çok daha fazla “kendi yapımları” olan diziler ve hatta sinema filmleri ile karşımıza çıkabilirler. Yani, ünlü Hollywood yönetmeni X’in, ünlü sinema oyuncuları Y ve T ile birlikte çekeceği yeni filmi Z’nin sinema salonlarında gösterilmeyeceği ve sadece Netflix’te yayına gireceği haberleriniz duymamıza az kaldı. Bakalım Türkiye bu yeni nesil medya/eğlence iş modelini ne zaman ve hangi şartlar altında keşfedecek ve ne kadar başarılı olacak? Bakalım, internet için özel hazırlanan film, dizi ve programlarla ne zaman karşılaşacağız?

Canon, Lifecake uygulamasını satın aldı

0

Full_SuiteAilelere yönelik bir fotoğraf paylaşım uygulaması olan Lifecake ile anne babalar çocuklarının hayatlarının kronolojisini kayıt altına alıyor. Fotoğraflar ve videoları diğer aile bireyleri ve arkadaşlarıyla paylaşabiliyorlar. Tüm aile üyeleri akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlar ve basılı foto defterlerinden aile fotoğraflarını görebiliyor.

Aile fotoğrafları her geçen gün artıyor

Canon Europa Dijital Hizmetler Direktörü Alberto Spinelli, “Günümüzde hepimiz eskisinden çok daha fazla cihaz kullanarak çok daha fazla fotoğraf çekiyoruz; darmadağın halde tutabiliyoruz ya da kaybediyoruz. Fotoğrafı çektiğimiz anı hatırladığımız anda, fotoğraflarımızı çabucak, parmağımızı kaydırarak bulmak ve herhangi bir ekranda yeniden yaşamak veya baskısını alıp saklamak isteriz. Canon olarak kullanıcıların isteklerine göre düzenlenen uygulamalarla tam da bunu yapabilecekleri dijital hizmetler hazırlıyoruz” dedi.

Alberto Spinelli, şöyle konuştu: “Ailelerin, sayısı her gün daha da artan fotoğraflarını kontrol altında tutmalarını kolaylaştıran bir dijital hizmet sunan Lifecake, Canon Group’a katılan oldukça ilginç bir yeni üye oldu. Bu satın alma işlemi, fotoğraf çeken herkese hikayelerini ve deneyimlerini hayata geçirmeleri için ihtiyaç duydukları tüm araçları sunma ve onlarla istedikleri her yerde ve her ortamda bağlı kalma vizyonumuzla tam olarak uyumludur.”

Canon 80 yıldır ailelerin yanında

Lifecake’in CEO’su ve kurucu ortağı Nicholas Babaian uygulama hakkında “Canon’un erişim kapasitesi ve teknolojisiyle hizmetimizin görünürlüğü ve kullanımında patlama yaşayacağız. Aynı zamanda ekibimiz Canon’un dijital hizmetler ekosistemini hızlandıracak. Ancak bizi en çok sevindiren mevcut ve potansiyel müşterilerimizin, fotoğrafçılık alanında en itibarlı markalardan biriyle, değerleri anlarının güvenli ellerde olduğunu bilecekleri oldu. Canon, neredeyse 80 yıldır ailelerin değerli anlarını yakalamalarına ve yeniden yaşamalarına yardımcı olduğu gibi gelecek nesiller için de bunu yapmaya devam edecek” dedi.

Lifecake şu an dünya çapında İngilizce dilinde kullanılıyor. Bugün Fransızca, Almanca, İspanyolca ve İtalyanca dillerinde de kullanıma açıldı. Canon, uygulamayı satın almak için ödedikleri miktarı açıklamadı.

 

Operasyon Buhtrap kullanıcıları tehdit ediyor

0

Operasyon BuhtrapESET, Rusya’da Windows kullanıcılarını hedef alan yeni bir casus yazılımı tespit etti. Operasyon Buhtrap olarak tanımlanan siber saldırı fırtınasında, farklı kod imza sertifikaları kullanıldı ve geniş ölçüde Rus bankaları hedef alındı.

Çok zekice çalışan bu zararlı yazılımı tanımlayan ‘Buhtrap’ kelimesi; muhasebeci anlamına gelen ‘Buhgalter’ ve tuzak anlamına gelen ’trap’ kelimelerinden türetildi. ESET’in tespit ettiği ve ‘Operasyon Buhtrap’ adını verdiği siber saldırı kampanyasında, siber suçlular, bazı Windows Word belgelerini zararlı yazılımla enfekte etti. Siber suçlular, kurbanları zararlı eklentiyi açmaları konusunda cezbetmek için büyük Rus mobil telefon operatörü olan MegaFon’un sahte faturalarını kullanarak bu Word dosyası kullanıcılara gönderdi.

İşlemediği suç yok gibi…
Kurbanların bilgisayarlarına bu Word belgesi yoluyla dağıtılan Buhtrap yazılımı, bilgisayarların uzaktan kontrol edilmelerine izin veriyor ve kullanıcı hareketlerini kayıt ediyor. Yazılım, suçlulara backdoor yani arka kapı kurmalarına izin veriyor. Hackerler, böylelikle kullanıcının hesap bilgileri ve şifrelerini alabiliyor hatta yeni bir hesap yaratabiliyorlar. Ayrıca keylogger yani klavye okuyucu ve clipboard hırsızı yani kopyala-yapıştır için kullanılan belleğin kopyalanmasına yönelik yazılımları da yükleyebiliyorlar.

Sistem güncelleştirmelerinizi mutlaka yapın!
Operasyon Buhtrap’ı değerlendiren ESET Güvenlik Araştırmacısı Jean-Ian Boutin, “Bu saldırı kampanyası bilgisayarların düzgün koruma altında olması gerektiğini ve sistem yamalarının-güncellemelerinin yüklenmesi gerektiğinin hepimize bir hatırlatmasıdır. Siber suçlular tarafından kullanılan teknikler genel olarak hedefli saldırılardır. Tanıdık olduğumuz geleneksel bankacılık yazılımları kullanılmıştır. Ağ üzerindeki her hangi bir bilgisayar etkilendiğinde, siber suçluların etkilenmiş bilgisayardan diğerine erişmeleri sadece an meselesidir, kullanıcıları izleyerek casusluk ve hileli bankacılık işlemleri gerçekleştirilebilir“ yorumunu yaptı.

Kurumsalda ideal çözüm: Panasonic Toughpad FZ-M1

0

Panasonic’in kesintisiz mobil çalışma anlayışına yönelik dayanıklı tabletleri Panasonic Toughpad sayesinde enerji şirketleri artık tüketici tabletlerinin kısa pil ömrü, az dayanıklılık ve çalışmaya uygun olmayan ekran gibi dezavantajlarıyla vedalaşıyor. 150 cm yükseklikten düşmelere karşı dayanıklılığı testlerle sabit olan Toughpad FZ-M1 toz ve suya karşı uluslararası IP65 direnç standartlarını karşılıyor ve -10 ila +50 derece arasındaki sıcaklık koşullarında verimli bir şekilde çalışabiliyor.

Tüketici tabletlerinde bulunmayan dayanıklılık: Panasonic Toughpad FZ-M1
Intel CoreTMi5 işlemcili, tamamen dayanıklı, fansız çalışan 7 inç tableti olan FZ-M1 yalnızca 540 gram ağırlığa ve 18 mm kalınlığa sahip. Cihaz geniş bağlantı ve esneklik seçenekleriyle öne çıkıyor. 4G mobil geniş bant, GPS ve anten özellikleri sayesinde anlık bilgi paylaşımının hayati önem taşıdığı enerji sektöründeki mobil çalışanlar bilgi ve verileri anlık olarak paylaşabiliyorlar. Mini-Serial, LAN, NFC, akıllı kart okuyucu, 1D/2D barkod okuyucu, UHF RFID, tam boyut USB 3.0, micro SD, kulaklık, DC-In ve microSIM ürünün opsiyonel özellikleri arasında yer alıyor. Ortam ışığı sensörü gibi dahili pil ömrü tasarruf teknolojilerine sahip olan Toughpad FZ-M1, 2 saat süreli şarj edilen değiştirilebilir pili ile 8 saat boyunca çalışabiliyor. Daha uzun süre çalışma ihtiyacı bulunan kullanıcılar için çalışma anında değiştirilebilir pil kurulumu ayarlanabilir giriş seçenekleri ile yapılabiliyor.

Mahremsiz mahremiyet tutkusu

0

 

Özellikle Facebook’un sıklıkla değişen ‘privacy – mahremiyet’ ayarları ve son bir-iki yıldır Amerikan Milli Güvenlik Ajansı NSA ile ilgili Edward Snowden’ın açıkladığı belgelerle gündemin en önüne fırlayan kişisel gizlilik konusunu çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Bunun için de biraz geriye dönüp, değerlendirmeye 25 yıl kadar geriden başlamakta çok fayda var.

1980’lerin sonuna doğru ve 90’lı yılların başında BBS’ler (Bulletin Board System) çok yaygın hale geldiler. Her hangi birinin kendi bilgisayarına yüklediği bir yazılım aracılığı ile hizmete soktuğu BBS’lere kullanıcılar, bu BBS’in telefon numarasını bir terminal (bağlantı) yazılımı üzerinden arayarak bağlanıyorlardı. Bir kez sisteme girip üye olduktan sonra (paralı üyelikli olanları bile vardı ve bir dönem bundan çok para kazananlar da oldu), sistemin içerisinde paylaşılan dosyalara erişebiliyor ya da farklı temalı sohbet odalarına girip sohbet edebiliyordunuz. BBS döneminde kullanıcılar genel olarak kendi isimlerini tercih etmiyor ve bir rumuz ile sisteme dahil oluyorlardı.

BBS’ler gerçekten özgür bir ortam sunuyordu. Bugün her hangi bir internet sitesinin paylaşması durumunda, site sahibinin rahatlıkla hapse girebileceği birçok içerik (görsel, video, metin) BBS’lerde rahatlıkla ve açıkça paylaşılıyordu. Hatta bugün dokunulmaz olarak algılanan konulara adanmış BBS’ler dahi vardı.

BBS’lerde ağırlıklı olarak rumuz kullanılmasının nedeni ise kişilerin gerçek hayattaki kimliklerinin yanına ikinci bir kimlik eklemelerinden kaynaklanıyordu. O zaman kimse bunu tuhaf olarak algılamıyordu.

Daha sonra, internetin yaygınlaşması ile birlikte BBS’ler popülerliğini yitirdi ve ortadan kayboldu (halen fanatikleri vardır ve aktif BBS’lerin listesine internette küçük bir arama ile erişebilirsiniz).

Popüler internetin ilk günleri
İnternet tarihçesine baktığınızda her ne kadar 1970’lere kadar uzanabiliyorsanız da bu uluslararası bilgi ağının gerçek popülerliğini ve zemin kazanmasını doksanlı yıllarla elde ettiğini söyleyebiliriz. Gelişen altyapılar ve daha güçlü bağlantı hızları interneti, birden bilgisayarlar arası iletişimin vazgeçilmez platformu olma noktasına taşıdı.

Aslında internet ilk kuruluş amacına hiç ihanet etmeden yoluna devam ediyor: Kişilerin birbirleri ile iletişim ve bilgi alış verişi halinde bulunması. Başlangıçta sadece akademik ideallerle tanımlanan bu amaç, bugün her tür iletişim ihtiyacını karşılar noktaya geldi.

İnternetin global olarak yaygınlaştığı 90’ların ikinci yarısında ise internet kullanıcılarının sosyalleşmek için kullandıkları 3 yaygın araç vardı. Haber grupları (newsgroups), IRC sohbet kanalları ve bugünkü forum sitelerinin ataları olan forum siteleri. Çok kısa bir süre içerisinde bu üçlüye anında mesajlaşma yazılımları ve ücretli ya da ücretsiz üyelikli arkadaşlık siteleri katıldılar.

80’lerin başından itibaren farklı şekillerde var olan haber grupları çok uzun bir süre (hatta halen) BBS kültürünü taşımaya devam ettiler. Döneminin BBS kullanıcıları, hızla haber gruplarının içerisinde yerlerini aldılar. İş, yaşam tarzı, akademik ve yetişkinlere yönelik çeşitli başlıklarla ayrışan haber grupları, takipçilerinin birbirleri ile haberleşmelerine ya da ilgili konuya yönelik dosya ve içerik paylaşımına olanak tanıyordu.

IRC sistemi ise tamamen sohbet merkezli bir yapıydı. Farklı başlıklarda açılan sohbet kanallarına bir rumuz ile giriyor ve burada toplu sohbete katılabilirken, dilediğiniz kullanıcı ile birebir de sohbet edebiliyordunuz.

ICQ çılgınlığını ise çok anlatmama gerek yok her halde. Bugün her ne kadar MSN Messenger, Gtalk ve daha yeni küçük kardeşleri Facebook Messanger, WhatsApp, Viper, Snapchat gibi alternatiflere  popülerliğini kaybetmiş olsa da, internet tarihinden bahseden her hangi birinin ICQ’yu anmaması mümkün değil. Anında mesajlaşma programlarının önünü açan ICQ, bir daha hiçbir popüler anında mesajlaşma programının cesaret edemediği bir özelliği de barındırıyordu: Random chat.

Öncelikle yetişkinlere özel arkadaşlık siteleri ile popüler hale gelen arkadaşlık siteleri ise zaman içinde farklı ilgi ve yaş gruplarına göre ciddi bir çeşitliliğe kavuştu.

Ancak 90’ların sonu ve 2000’lerin başında tüm bu sosyal ağ yapılarının ortak bir özelliği vardı: Kullanıcılarının çok azı kendi gerçek kimlikleri ile bu yapıların içerisinde yer alıyorlardı. Kendi kimlikleri ile yer alanların dahi hemen hemen tamamının ikinci bir anonim kullanıcısı daha oluyordu.

Bunun altında yatan en önemli neden ise bireylerin kendi hayatlarında ifade etme fırsatı bulamadıkları kimliklerini, özgürce bu sanal kimlikler ile sergileyebiliyor olmalarıydı. Örneğin sosyal statüsü, içinde yaşadığı toplum ya da aile yapısı nedeniyle eşcinsel eğilimlerini günlük hayatında rahatlıkla yaşayamayan bir kişi, bu internet alanlarında tanınma riskini üstlenmeden tüm rahatlığı ile davranabiliyordu. Bu durum sadece cinsel kimliklerin sergilenmesinde değil, siyasi ya da sosyal kimliklerin sergilenmesinde de ciddi bir rahatlık ve güven duygusu getiriyordu bireylere. Bu sayede dünyanın farklı yerlerindeki birçok siyasi komplo, insan hakları ihlalleri ve benzeri durum, gerçek kimliği belli olmayan ama rumuzları çok iyi tanınan kişiler tarafından internet toplumuna ifşa edilerek ortaya çıkarıldı.

Facebook çağı
Teknolojinin daha da gelişmesi, akkılı telefonların devreye girmesi ve 2000’li yıllarla birlikte ise internet sosyolojisinde yeni bir döneme girildi: Gerçek kimlikler.

Yeni teknolojilerin, rumuzların gerçek kimliğini ve kaynağını çok rahat tespit eder hale gelmesi ve iktidarların teknolojiyi daha iyi anlayıp kullanmaya başlaması ile birlikte internette rumuz dönemi yok olmaya başladı. Ayrıca 70’li ve 80’li yıllardaki soğuk savaş dönemine ve polis devlet yapılanmalarına dair fikri ve tecrübesi olmayan yeni bir neslin internette daha hâkim hale gelmesi ve daha az saklanmaya ihtiyaç duyması da kişilerin internette gerçek kimlikleri ile yer almaları alışkanlığını oluşturmaya başladı.

Özellikle Facebook’un (kurucusunu da şaşırtacak kadar hızlı bir şekilde) önünü açtığı yeni arkadaşlık/sosyal paylaşım portalleri kişilerin tüm bilgileri ve özel hayatları ile yer almaktan çekinmedikleri yapılara dönüştüler. Linkedin ve Xing gibi sosyal iş ağları ile de güçlenen internette ‘gerçek kendin’ olma trendi, gittikçe OKcupid gibi yeni kuşak yetişkinlere yönelik arkadaşlık siteleri ile de yeni bir boyut kazandı. Artık bireyler sadece hangi yemeği sevdiklerini, hangi takımı tuttuklarını, hafta sonu havuzda çekilen fotoğraflarını paylaşmaktan çekinmedikleri gibi, en özel hayatlarında bile neden hoşlandıklarını açıkça söylemekten rahatsızlık duymamaya başladılar.

Mahremin olmadan mahremiyet istemek
Tabii bütün bu süreç beraberinde bambaşka tartışmaları da getirdi. Bunların en önemlilerinden birisi de mahremiyet yani kişisel gizlilik konusu. Özellikle son bir kaç yıl içerisinde üstüste yaşanan toplumsal olaylarla bir anda herkesin yeniden keşfettiği mahremiyet kavramının bu çağda yeniden tanımlanmasına şahit oluyoruz gibi görünüyor. Bugün bir kişi, bir paylaşım sitesinde bütün fotoğraflarını paylaşıp, bunların sadece istediği kişiler tarafından görüleceği varsayımını taşıyorsa, külliyen yanıldığını baştan kabul etmek durumunda.

Uydu fotoğraflarının burnumuzdaki sivilceyi dahi çekebildiği, görüşmüyorken bile telefonumuz aracılığıyla konuştuklarımızın kaydedilebildiği, internetten 100 doların altında bir fiyata satın alabileceğiniz aparatlarla komşunun evinde konuşulan her şeyin dinlenebildiği bir dünyada yaşıyoruz artık. Bunun üzerine gerçek adımızı kullanarak, kendi elimizle her tür bilgimizi ve yetmezmiş gibi fotoğraf ve videolarımızı paylaştıktan sonra, bunların neden herkes tarafından görünmesinden rahatsızlık duyulduğunu anlamakta zorluk çekiyorum, açıkçası.

Açık seçik kişisel gizlilik
Bugünün mahremiyeti açıklıktan geçiyor gibi görünüyor. Öylesine ortada ve yaptıklarınızın ve söylediklerinizin arkasında durabilmelisiniz ki mahremiyet sizin için korkacağınız bir gri alan olmasın. Yani sosyal medyanın birçok kıymeti kendinden menkul yıldızı gibi internette yağıp estikten sonra, yüzyüze gelindiğinde iki kelimeyi bir araya getirememe acizliğini sergilememek gerekiyor.

Tabii ki burada üç nokta var üzerinde ayrıca durulması gereken. Biri, kişisel bilgilerin ticari amaçla kullanılması. Bu her nedenle olursa olsun, izin alınmadan tatbik edildiğinde hukuken de suç oluşturan bir durum olduğu için zaten tartışmanın tarafı dahi değil, bence.

İkincisi bu bilgilerin, sizden habersiz bir şekilde devletler/iktidarlar/resmi kurumlar ile paylaşılması. Bu konu gerçekten halen birçok soru işaretini barındırıyor ve mahremiyetten daha ziyade kişisel verilerin güvenliği başlığına oturuyor. Kişisel verilerin güvenliği konusunu bir başka içerik başlığında daha detaylı irdelemek üzere şimdilik rafa kaldırıyorum.

Üçüncüsü ise paylaşmak istemeyenler. İşte, onlara da saygım sonsuz. Eğer becerebiliyorsanız, tecrit edin kendinizi. Paylaşmayın adınızı, fotoğrafınızı, sevdiklerinizi ve duygularınızı… Müthiş olur gerçekten bu çağda böylesine bir yaşamı kurgulamak. Yapabilene sonsuz tebrikler… Ancak bir yandan sosyal internet çağının her nimetinden yararlanıp, bir yandan da ”Ay ben Facebook’ta tag’lemiyorum hiçbir fotoğrafımı, tag’lenenleri de kaldırıyorum” ikiyüzlülüğünü yapmayın lütfen… İşte o zaman kişisel gizlilik kisvesi altında, “Ben herkesin hayatına girerim ama kimseyi benimkine sokmam” şark kurnazlığı başlıyor gibi geliyor bana…

Günün sonunda, bundan yüzyıllar önce ne doğruysa insanoğlu için bugün de o doğru aslında. Tüm zorluklarına, oluşabilecek sosyal baskılara, doğabilecek problemlere, tek başına kalma riskine rağmen cesurca tek bir desturu olmalı insanın: Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol!

Ondan sonrası hep iyilik, hep güzellik…

Büyük verinin merkezindeki isimden ipuçları

0

Bugünün ve geleceğin en büyük iş trendlerinden biri olan “büyük veri” yatırımlarının yön bulacağı smartcon etkinliği, bu alanda dünyanın önde gelen fikir liderlerini, stratejistleri ve veri bilimcilerini Türk iş dünyası ile 26-27 Mayıs 2015 tarihleri arasında Zorlu Center PSM’de buluşturacak.

Dr. Frank Säuberlich
Dr. Frank Säuberlich

Büyük veri ile ilgili vizyon, deneyim, teknoloji ve stratejilerin paylaşılacağı bu önemli etkinlik, dünyada “büyük veri” yatırımları denince ilk akla gelen isimlerden biri olan Dr. Frank Säuberlich’i de konuşmacı olarak ağırlayacak. Dr. Frank Säuberlich, dünyadaki 10 veri bilimciden biri ve aynı zamanda Teradata Veri Bilimi Takımı Direktörlüğü görevini yürütüyor. Kariyeri boyunca derin analizlerle müşteriyi tanıma ve müşteri tarafındaki satın alma talebini artırma projelerinde çalışmış olan Dr. Säuberlich’in; veri analizi sayesinde başarısı yüzde 50’nin üzerinde artırılmış onlarca küresel proje deneyimi bulunuyor.

Dr. Säuberlich, Teradata Türkiye’nin Platin Sponsor olarak yer aldığı smartcon etkinliğinin ilk günü olan 26 Mayıs’ta yapacağı konuşmada Türk iş dünyasına, ‘Büyük veriyi gözünüzde büyütmeyin. Büyük veriye küçük adımlarla başlayın; aylar hatta yıl boyunca süren analitikler yerine birkaç ayda etkili sonuçlar alacağınız parçadan bütüne gitme yaklaşımı ile hareket edin’ mesajı vererek başarılı büyük veri projeleri için kritik ipuçlarını paylaşacak.

Dijitalleşme, büyük veri analiziyle mümkün
Smartcon Big Data, Big İdeas etkinliğinin Platin Sponsoru olan Teradata Türkiye’nin Ülke Müdürü Gamze Aydın ise dünyada hızlı bir dijital dönüşümün yaşandığının altını çizerek  herşeyin akıllı hale geldiği bir dünyanın arkasında akıllıca kullanılan veri olduğuna dikkat çekti. Aydın, ‘Nesnelerin interneti dediğimiz yeni dijital dönüşüm kavramı; evlerimizden okullarımıza, yollarımızdan işyerlerimize, şehrimize ve dünyanın diğer ülkelerine kadar bizi ağlarla bağlarken, kullandığımız hemen her cihazın internete bağlı olduğu bu dünyada üretilen devasa verilerin analizi şirketlere ve ülkelere inanılmaz fırsatlar sunuyor. Bu fırsatları görmek, anlamak, tanımak, iş modellerine dönüştürmek ve fayda sağlamak için tüm iş profesyonellerini smartcon etkinliğine bekliyoruz’ çağrısında bulundu.

Gamze Aydın, 60 kişiye ulaşan uzman kadrosuyla Teradata Türkiye ekibinin bu etkinlikte teknoloji, bilgi ve deneyimlerini kullanıcılarla paylaşacak olmaktan büyük mutluluk duyduklarının altını çizdi.

Otomobil kullanmak için son 5 sene!

0

Front-quarter-view_V2-582x388Sürücüsüz otomobil teknolojileri sadece birkaç sene önceye kadar hayal gibi görünüyordu. Gerçi Google kendi kampüsünde sürücüsüz otomobilleri başarıyla test ediyordu hatta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Google’ı ziyaretinde bu araçlarla kampüs içinde yolculuk etmişti.

Ancak artık sürücüsü olmaksızın seyahat edebilen otonom otomobiller, gerçek trafik şartlarında testlere başladılar. Kaliforniya trafiğinde şu anda her gün yolculuk eden 48 otonom otomobil bulunuyor. Bu otomobillerin elbette bir sürücüsü bulunuyor ancak otomobiller çoğu zaman otonom olarak hareket ediyor.

Otonom otomobiller konusunda adı en çok duyulan firmanın Google olması da sizi yanıltmasın. Google bu teknolojiyi geliştiren tek firma değil. Çok sayıda ünlü otomobil üreticisi, kendi sürücüsüz otomobil teknolojilerini ufak ufak otomobillerine entegre ediyorlar. Çoğu lüks araç bugün sürücüsü direksiyonu tutmasa, pedallara müdahale etmese bile önündeki araca veya yayaya çarpmayacak hatta yola kendi başına devam edecek kadar akıllanmış durumda. Bulduğu boş park alanlarına kendi kendine park edebilen ve parktan çıkabilen araçların reklamlarına aşinasınızdır. İşte bu akıllı park teknolojileri, sürücüsüz otomobil teknolojilerinin meyvelerinden biri.

Otomobil üreticileri aslında çok daha fazlasını yapabilecek durumdalar ancak gerçek trafikte otomobillerini sürücüsüz olarak seyre sokmaya şimdilik cesaret edemiyorlar ve sadece park gibi basit, ölüm tehlikesi içermeyen durumlar için çözümler sunuyorlar. Bu çekincenin en önemli sebebiyse, otomobil üreticilerinin trafikteki diğer şoförlere güvenemeyişi. Zira testler de gösteriyor ki, trafikteki en büyük problem, şoförler. Otonom otomobil üreten firmalar kendi otomobillerine güveniyorlar ama trafikteki diğer şoförlerin hareketlerini tahmin edemiyorlar. Aniden şerit değiştirenler, kırmızı ışıkta geçenler, makas atanlar, hız limitine uymayanlar, otobanda geri geri giderek kaçırdığı kavşağa dönmek isteyenler… Tüm bu beklenmedik hareketler otonom sürüş teknolojilerini tehlikeye sokuyor.

İşte bu yüzdendir ki, Google da dahil olmak üzere tüm otonom sürüş teknolojisi üreten firmalar, otomobillerden direksiyonları kaldırıp insanların otomobil sürmesini yasaklamak istiyorlar ve bunun beş yıl içinde gerçekleşmesini istiyorlar.

Elbette beş sene sonra aniden dünyadaki tüm otomobilleri çöpe atıp birden bire herkesin altında robot otomobiller vermek mümkün olmayacak ancak beş sene sonra gelişmiş ülkelerde robot otomobiller için yeni yasalar çıktığında, trafiğin de bu yeni otomobillere göre yeniden düzenlenmesini bekleyebiliriz.

Öyle görünüyor ki, ülkeler yollarındaki trafiği otonom otomobiller için belli bir geçiş sürecine sokacaklar, bu süreç boyunca da tüm otomobil sahiplerinin otomobillerini yeni otonom teknolojilere adapte etmeleri istenecek. Belki beş, belki on sene sürecek bu geçiş sürecinin ardından ise eski otomobillerin trafikte veya en azından, belli başlı yollarda yasaklanması söz konusu olacak. Yani bugün satın aldığımız otomobilimizi on beş sene sonra ancak semt içindeki yollarda, bakkala gidip gelmek için kullanabileceğiz. Otobanlara çıkmak, ana yollarda seyretmek, yüksek hız yapabilmek içinse robot otomobil sahibi olmamız gerekecek.

 

Vestel’den savunma şovu

0

karayel7Vestel Savunma Sanayii AŞ, Karayel İnsansız Hava Aracı (İHA) Sistemi ile Deniz Kurdu tatbikatı esnasında Çanakkale Havalimanı’ndan havalanarak gerçekleştirdiği uçuşta, Dz.K.K tarafından verilen görevleri başarıyla yerine getirdi.

Karayel, 10 saat 50 dakika havada kalarak tatbikat kapsamında en uzun uçuşu gerçekleştirdi. Karayel böylece, Türkiye’de sivil bir havalimanından havalanan ve askeri bir tatbikatta görev icra eden ilk Taktik İHA Sistemi olarak bir başarıya daha imza attı.

14-28 Mayıs tarihleri arasında süren geleneksel Deniz Kurdu Tatbikatı esnasında Vestel Savunma Sanayii Taktik İHA Sistemi Karayel, Dz.K.K.lığı tarafından belirlenen harekat senaryoları kapsamında kendisine verilen görevleri başarıyla gerçekleştirdi. Karayel tatbikat esnasında taşıdığı faydalı yük ile kesintisiz olarak havadan görüntü aktarımı sağlayarak beğeni kazandı.

Vestel Savunma Sanayi tarafından tamamen özgün olarak milli kaynaklarla geliştirilen yerli Taktik İHA Karayel, esas amacı olan keşif ve gözetleme kabiliyetini yerine getirmesini sağlayan yüksek teknolojiye sahip elektro optik kameralı faydalı yükü ile Deniz Kurdu Tatbikatı esnasında uçuşlarını gerçekleştirdi.

Karayel 4671 Nato Uçuşa Elverişlilik Standardına uyumlu ilk ve tek taktik İHA olmasının yanı sıra taşıdığı faydalı yük ile de fark yaratıyor. 1080p, 50X optik zoom kabiliyetine sahip, ileri teknoloji ürünü olan bu sınıftaki bir kamera ilk defa Taktik İHA Karayel sistemine Vestel Savunma A.Ş. tarafından entegre edildi. Söz konusu kameranın en büyük özelliği, gökyüzünde yüksek irtifada çok hassas bir şekilde lazer ile hedef işaretleme yaparak hedeflenen cismi çok iyi bir netlikle kullanıcıya iletebilme kabiliyetine sahip olmasıdır. Vestel Savunma, Karayel ile dünya İHA liginde Türkiye’nin üst sıralara çıkmasına katkıda bulunuyor.

Fujitsu Kamu Yararına Teknoloji Konferansı

0

inovasyonFujitsu tarafından bu yıl altıncısı düzenlenen Kamu Yararına Teknoloji Konferansı, 26 Mayıs Salı günü JW Marriott Hotel Ankara’da gerçekleşecek. Kamu sektöründe verimliliği artıracak çözümlerin yanı sıra bilişim dünyasına ışık tutacak pek çok önemli konu ele alınacak.

T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Davut Kavranoğlu’nun da katılacağı ve Japon Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Takahiko Katsumata’nın konuşma yapacağı Kamu Yararına Teknoloji Konferansı’nda bu yıl, konusunda uzman yerli ve yabancı 20’den fazla konuşmacı yer alacak.

Fujitsu Yeni Genel Müdürü Selda Bağdat Bahadır’ın açılış konuşmasıyla başlayacak konferansta; Fujitsu Depolama Ürün Grubu Başkanı Bernhard Brandwitte “İnsan Odaklı İnovasyon”, Fujitsu Laboratuvarları Avrupa Bölgesi Başkan Yardımcısı Dr. Adel Rouz “Fujitsu AR-GE Yatırımları ve Stratejileri” ve Fujitsu Global Sunucu Platformları Başkan Yardımcısı Udo Würtz  “Data Center Konsolidasyon Stratejilerine Bakış” başlıklı bir sunum yapacak.

Sektörün önemli isimlerinin yer alacağı paralel oturumların yanı sıra “Data Center Konsolidasyonu ve İş Sürekliliği” konulu bir panel gerçekleşecek. Her yıl alanında uzman konuşmacıların yer aldığı panelin konuşmacıları ise şöyle; Bankalararası Kart Merkezi Genel Müdürü Dr. Soner Canko, Intel Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Yalım Eriştiren, Microsoft Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Kamu Sektöründen Erhan Yalçın, TÜBİSAD Bilgi Merkezi Komisyonu Başkanı Mustafa Çağan ve Türkiye Bilişim Derneği Başkanı İlker Tabak.