Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 1651

Google hackerlara karşı elit ekip oluşturuyor

2

Arama motoru Google, kullanıcıların başını ağrıtan hackerlara karşı mücadele edecek özel bir ekip kuruyor. Elite ekibin, hackerların yanı sıra son zamanlarda adını sıklıkla duyuran Amerikan ulusal istihbarat örgütlerine karşı da görev yapacağı belirtiliyor.

Blog yazısıyla kamuoyuna açıklama yapan Google güvenlik mühendisi Chris Evans, Project Zero olarak adlandırılan ekibin geniş ölçüde kullanılan yazılımlardaki açıkları bulacağını ve bunların üreticilere bildirileceğini, sonrasındaysa geliştiricilerin bu açıkları yamayacaklarını ifade etti.

Paylaşılan bilgilere göre, 10 tam zamanlı araştırmacı internetteki kötücül yazılım, açık ve virüsleri araştıracak. Takımda yer alan isimler arasında iPhone ve Sony Playstation 3’ü hack eden George Hotz da bulunuyor. Bunun yanı sıra Google, uyguladığı ödül sistemiyle kendi yazılımlarında herhangi bir açığı tespit eden kişiye 20 bin dolara kadar para ödülü vermeyi taahhüt ediyor.

NSA’in, tüm dünyada kaygılara neden olan Heartbleed güvenlik açığını iki yıldır bilmesine rağmen suskun kaldığı, bunun, istihbarat örgütünün açığı bilgi toplamak amacıyla kullanmasından kaynaklandığı iddia edilmişti.

İnternet ve yazılım güvenliği şirketleri başta olmak üzere kuruluşların daha güvenli bir webin sağlanması amacıyla girişimlerinin olduğunu biliyoruz. Her ne kadar okyanusta damla misali bir etkiye sahip olsa bu girişimler caydırıcılığın ötesinde kullanıcılara güven kazandırıyor. Dünyanın, en güçlü şirketlerinden biri sayılan Google’ın sırf bu amaçla bir ekip oluşturması kötü çevrelere verilecek anlamlı bir mesaj olarak değerlendirilmeli.

Devlet internetle kamuoyunu yönlendirebilir mi?

0

Soru hayli keskin ve bir o kadar da düşündürücü. İşin ilginç tarafı, bunun ihtimal olasılığının bir hayli yüksek olmasında. Günümüzün en etkin kitle iletişim mecrası haline gelen internetin artık casusların, hackerların cirit attıkları bir yer olduğu herkes tarafından biliniyor. Devletler, burayı kullanarak kamuoylarını daha etkili bir şekilde yönlendirebilir ve hatta bir kamuoyu araştırmasından istedikleri bir sonucu çıkartabilirler.

Bu durumun ortaya çıkartılmasındaki en önemli isim hiç kuşkusuz son dönemlerde dünyanın adından en çok söz ettiren kişilerden biri olan eski Amerikalı istihbaratçı Edward Snowden. Halen, Rusya’da geçici sığınma altında yaşayan Snowden’in ifşa ettiği dokümanlarda, devletin gizli propaganda eylemlerinde kullanabileceği hacking tekniklerinden bahsediliyor.

Snowden’in, online yayın The Intercept ile paylaştığı dokümanlara göre, devlet, gizli servis aracılığıyla kamuoyunu dezenformasyon bombardımanına tutabilecek hacking yetkinliğine sahip. Bu, devleti yöneten kişilerin herhangi bir iz bırakmadan, kolaylıkla dezenformasyon yani yanlış bilgilendirme yapabilecekleri ve dolayısıyla kamuoylarını kolaylıkla, istedikleri yönde yönlendirebilecekleri anlamına geliyor.

Anlaşıldığı kadarıyla, Snowden’in, sözünü ettiği hacking tekniğini şu an için İngiliz Ulusal Güvenlik Kuruluşu GCHQ kullanıyor. GCHQ istihbarat elemanlarının, bilinen yetkinlikleri arasında, hedef bilgisayarları kullanılamaz hale getirmek, hedef bilgisayarlardaki dosyaları kullanıcı erişimine kapatmak, kullanıcı bilgisi dışında hesabı aracılığıyla e-posta göndermek ve web sitelerini DDoS saldırılarıyla erişilemez hale getirmek gibi farklı hacking teknikleri bulunuyor.

Snowden’in paylaşımlarının ardından bir açıklama yapmak durumunda kalan GCHQ, kurumun, yönerge ve uygulamalarının insan hakları ve Avrupa Konvansiyonu ile uyumlu olduğunu duyurdu. Ancak, Amerikan istihbarat örgütleri başta olmak üzere özellikle son yıllarda ayyuka çıkan kimi gizli devlet uygulamaları, kamuoyunu yatıştırmaya dönük açıklamalara daha mesafeli yaklaşıma yol açıyor.

PC dünyası için zor günler bitiyor mu?

0

Mikroçip üreticisi Intel, bilgisayar dünyasına ümit veren sonuçlar açıkladı. Rakamlar, mobil ürünlere yönelimin ardından bilgisayar dünyasında esmeye başlayan kara bulutların dağılmaya başladığını gösteriyor.

Dünyanın, en büyük yarı iletken üreticisi Intel, kişisel bilgisayarlar ve sunucu pazarına en fazla tedarik sağlayan şirket oldu. Ancak şirket, mobil telefon ve tablet gibi cihazların popülarite kazanmasıyla birlikte üretimini önemli ölçüde düşürmek zorunda kaldı. Bu durum, uzunca bir süre şirketin cirolarına negatif yansıdı.

Intel, dün yaptığı açıklamayla ürün gamında gerçekleştirdiği revizyonun bilançolarına yansımaya başladığını duyurdu. Buna göre şirketin net geliri son çeyrek verilerine göre yüzde 40 artarak 2.8 milyar dolara ulaştı. Bu, bir önceki çeyrek gelirine göre 2 milyar dolarlık bir artışı ifade ediyor.

Gelişmeyi değerlendiren Intel CEO’su Brian Krzanich, şirket ürünlerinin artan oranda kişiselleştiğini ve daha mobil ve internet erişimli bir karakteristik kazandığını ifade etti. Intel’in, gelir sağlamayan iş alanına girmek istemediğinin altını çizen Krzanich, şirketlerin yeni bilgisayarlara olan taleplerinin pazardaki iyileşmeye yön verdiğini belirtti.

Bilgi teknolojileri araştırma ve danışmanlık şirketi Gartner, geçtiğimiz hafta paylaştığı raporda, sekiz çeyrek döneminin ardından ilk kez dünya genelinde bilgisayar sevkiyatının yüzde 0.1 nisbetinde artış gösterdiğini duyurmuştu. Bir taraftan dünyanın çeşitli bölgelerinde devam etmekte olan savaş iklimi ve beraberinde getirdiği finansal kırılganlıkların ardından teknoloji dünyasından gelen bu haber bir çoğumuz için yeni bir umut ışığı doğuruyor.

Bir bitcoine satılık CNET veri tabanı

0

Amerikan teknoloji portalı CNET, Rus eylemciler tarafından hack edildi. Yapılan ilk açıklamalara göre hackerlar, site üyesi 1 milyondan fazla kullanıcının şifre ve e-posta bilgilerini ele geçirdi.

CNET, saldırıya ilişkin yaptığı haberinde, W0rm adını veren hacker grubundan bir temsilcinin kendilerine kullanıcı şifrelerini kırdıklarını ifade ettiklerini duyurdu. W0rm’un, Twitter üzerinden gerçekleştirdiği paylaşıma göre eylemciler CNET altyapısına popüler bir programlama aracı olarak bilinen Symfony PHP framework üzerindeki bir güvenlik açığını kullanarak ulaştı.

CNET’in sahibi CBS’den yapılan açıklamada ise, bir kaç sunucuya izinsiz erişimin bir kaç gün önce tespit edildiği ve sorunun çözüldüğü ifade edildi. Açıklamalara göre Rus hacker grubu, CNET veri tabanını dijital para birimi olarak bilinen 1 Bitcoine yani 622 dolar karşılığında satıyor. CNET yetkilileri, grubun para sağlamaktan çok kamuoyu ilgisini çekmek istediğini ifade ediyor.

Geçtiğimiz yıl, aralarında BBC ve Adobe’un da olduğu çok sayıda websitesini hack eden W0rm, internet güvenliğinin iyileştirilmesini eylemlerine gerekçe olarak gösteriyor. Grubun, twitter aracılığıyla CNET’e gönderdiği bir mesajda dijital güvenliğin, telif haklarının korunmasından çok daha önemli olduğunu paylaşması dikkat çekiyor.

CNET’in, Haziran ayı ComScore verilerine göre sadece ABD’de 27 milyonu aşkın tekil ziyaretçisi bulunuyor.

Akıllı cihazı elden çıkartırken dikkat edilmesi gerekenler

0

Akıllı telefon, tablet pc ve bilgisayar; çok sayıda üretici arasında yaşanan kıyasıya rekabet donanım fiyatlarını göreli bir şekilde aşağıya çekiyor. Bu, doğal olarak kullanıcıların sahip oldukları ürünleri yenileriyle değiştirebilmelerini kolaylaştırıyor. Kimilerine göre daha önce ortalama 1.5 yıl süren cihaz sahip olma süresi bugünlerde 8 aya ve hatta daha kısa sürelere gerilemiş durumda. Ancak, cihazımızı ikinci el pazarda satışa koymadan önce dikkat etmemiz gerekenler var.

Bir elektronik güvenlik firmasının geçtiğimiz günlerde kamuoyu bilgsine sunduğu bir araştırma, kullanıcıların farkında olmadan bilgilerini satışa çıkarttıkları cihaz üzerinde bırakabildiklerini ortaya koyuyor. Avast, yayımladığı raporda  10 binlerce Amerikalının benzer dikkatsizlikler dolaysıyla ciddi risklerle karşı karşıya olduğunu blogunda paylaştı.

Analizlere göre, her gün 80 bine yakın Amerikalı akıllı telefonlarını eBay gibi platformlar kanalıyla satışa koyuyor. Kullanıcıların önemli bir bölümü cihazları üzerindeki bilgileri siliyor ya da sildiğini zannediyor. Ancak, bu cihazlardaki veriler olması gerektiği gibi silinmemiş ise internette ücretsiz sunulan kurtarma yazılımlarıyla geri kazanılabiliyor. Bu, özel hayatın gizliliğine yeni bir tehdit olarak değerlendiriliyor.

Bir önceki kullanıcının sakladığı bilgilerin cihazın yeni sahibinin ilgisini çekmeyeceği düşüncesinin gerçeği yansıtmadığını değerlendiren güvenlik uzmanları, her ihtimale karşı satışa konulan cihazların tüm kişisel bilgilerden arındırılarak teslim edilmesigerektiğini ifade ediyor.

Peki ne yapmalı?

İşletim sistemlerinden bağımsız olarak tüm cihazların üzerlerindeki bilgi, doküman ve görsellerin, tanımlanan yönlendirmeler takip edilerek geri kazanılamayacak bir biçimde silinmesi gerekiyor. Akıllı telefonunu dönüştürmek isteyenlerin izlemeleri gereken kurallardan birkaçı;

.SIM kartınızı cihazdan çıkartın. Zira, telefon ajandanızın yanı sıra çekmiş olduğunuz fotoğraf gibi diğer bilgiler de katta depolanabiliyor,

.Cihazınızda hafıza kartı gibi verileri depoladığınız bir eklenti varsa, bunu almayı unutmayın,

.Cihazınızdaki verileri silin ve fabrika ayarlarına geri dönüş (Factory Reset) seçeneğini kullanın,

.Gözlemciler, verileri kriptolamanın da istenmeyen kişilere ulaşmalarının engellenmesinde etkili bir çözüm olduğunu dile getiriyor.

Benzer durum, tablet pc ve diğer bilgisayarlar için de geçerli. Dolayısıyla, cihazların içlerindeki verilerin bir başka yere taşınması ve ardından geri kazanılamayacak şekilde silinmesi gerekiyor. Bunların dışında, satışa çıkarttığınız cihaz içeriklere erişimde kullanılan iTunes benzeri platformlara ekliyse cihazın bu hesaptan çıkartılması gerekiyor.

Magnetic hard drive kullanan donanım sahiplerinin, bunları elden çıkartırken bir kat daha fazla dikkatli olmalarında fayda var. Zira, yeni kullanıcı farklı bir işletim sistemi yüklese bile diskteki her bölüm silinmiyor ve dolayısıyla eski veriler bir şekilde geri kazanılabiliyor.

Uzmanlar, popülaritesi her gün biraz daha artan oyun konsollarını da bu işlemlerin dışında tutmamak gerektiğine ve üzerlerindeki kişisel verilerin yönergeler çerçevesinde silinmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Üst yönetim dijital tehditlerden bihaber

0

Mikro ödemelerle birlikte elektronik ödeme (e-ödeme) hacmi katlanarak artıyor. Bu, son yıllarda hackerların göz diktikleri başlıca alanlardan biri haline geldi. Geçtiğimiz yıl tatil sezonunda ABD’nin önde gelen perakende zincirlerine yönelik haklama eylemleri hafızalardaki tazeliğini koruyor. Veri güvenliğini koruyan güncel yasal düzenlemelerin hazırlanmasının zaman alacağını öngören işletmeler, kapsamlı çözüm bulmak amacıyla harekete geçiyor.

Online güvenlik, son yıllarda en sıklıkla okuduğumuz konu başlıkları arasında üst sıralarda yer alıyor. Bankacılık, finans, satış ve pazarlama şirketlerine ait web siteleri kullanıcılarıyla birlikte doğrudan hackerların hedefi haline geliyor. Benzer saldırılar dolayısıyla perakende zinciri Target örneğinde olduğu gibi kimi zaman üst düzey yöneticiler istifa etmek zorunda kalırken kimilerindeyse yüklü tazminatların ödenmesi gündeme gelebiliyor.

BT yöneticileri, pahalı veri güvenlik sistemlerini kurumlarına entegre etmede üst yönetimin desteğini alamamaktan şikayet ediyor. Tam da bu noktada geçtiğimiz günlerde Guardian’ın organize ettiği bir toplantıyla konu ele alındı. Symantec ve Fujitsu’nun, destek verdikleri etkinlikle BT yöneticilerinin üst yönetimi nasıl ikna edebileceklerine dair ipuçları verildi. Bu çerçevede, veri korumada BT ve BT güvenliği yöneticilerinin aralarında nasıl daha etkili bir sinerji oluşturabilecekleri gibi konular masaya yatırıldı.

Yapılan görüş alışverişinden çıkan sonuçlar arasında, işletmelerin, altyapı güvenliğinin sağlanması için karmaşık çözümler aramak yerine örneğin, çalışanların kırılması daha zor şifreler kullanması gibi çok daha temel konu ve çözümlere odaklanmalarının gerekliliği ve gizli kurumsal bilgilere erişme yetkisi olan çalışanların daha özenle seçilmesi gibi öneriler yer alıyor.

Güvenlik uzmanlarının, caydırıcılığı sağlayacak ek güvenlik tedbirleri almanın gerekliliğine vurgu yapmakla birlikte tüm bunların olası saldırıları engellemeyeceğini ifade etmeleri dikkati çekiyor. Uzmanlar, şirketlerin bu tür saldırılarla baş edebilmek için ne gibi bir aksiyon planına sahip olduklarının daha bir önem kazandığını vurguluyor. Uzmanlara göre, sanal tehditlerle mücadelede başarılı olmak için öncelikle saldırılara karşı korunmasız olunduğunun kabul edilmesi gerekiyor. İngiliz siber suçla mücadele birimi yetkilisi Charlie McMurdie, saldırıların hedefi olan kimi şirketlerin, kabul etmek yerine isimlerinin kamuoyunda duyulmaması adına bunu görmezden gelmeyi tercih ettiklerini belirtiyor.

Şirketlerde teknolojiye hükmeden isim CIO’ların gelecekteki rolü güncel tartışmaların odağındaki sorulardan bir diğeri. Bilişim teknolojilerinin günlük yaşamın bir parçası halini alması kimilerine göre teknolojiden sorumlu yönetici CIO’ların gerekliliğini daha sorgulanır hale getiriyor. Firmalara denetim, vergi ve danışmanlık hizmetleri sunan Grant Thornton tarafından hazırlanan bir rapora göre İngiltere’deki 350 büyük firmadan sadece altısının CIO’su yönetim kurulunda yer buluyor. Bu, kimilerince şirket üst yönetimlerinin teknolojiyi pek de önemsemediklerinin bariz bir göstergesi.

BT ile BT güvenliği yöneticilerinin iş süreçlerinde ve şirket politikalarında daha aktif rol üstlenmeleri sorunların çözümünde etkili olacağı değerlendiriliyor. Ancak, bunun nasıl gerçekleşmesi gerektiği hala cevap bekleyen sorular arasında değerlendiriliyor. Gözlemciler, BT yöneticilerinin salt teknoloji konusunda uzman kişiler olmaktan öte yönetsel becerilere sahip kişiler olmalarının daha büyük önem kazanacağı görüşünü dile getiriyor.

IBM ve İstanbul Şehir Üniversitesi işbirliği yaptı

0

IBM, Üniversite İlişkileri girişimi çerçevesinde İstanbul Şehir Üniversitesi ile bir araya gelerek ortak bir yüksek lisans programı tasarladığını duyurdu. Bu kapsamda, İstanbul Şehir Üniversitesi’nde Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü içinVeri Bilimi Yüksek Lisans Programıtasarlandı. Yeni Yüksek Lisans Programına öğrenciler, 2014 güz dönemi itibarıyla kayıt olabilecekler.

Veri Bilimi Yüksek Lisans Programı, Veri Mühendisliği, Sosyal Ağlar, Veri Görüntüleme, Büyük Veri Analizi, İstatistiksel Öğrenme Öğeleri, Veri Madenciliği, ve Derin Öğrenim gibi konulardan oluşan dersleri içerecek. IBM Türk’ün üniversite ilişkileri programında, öncelikli olarak akademi dünyasının bilimsel araştırmalarda IBM’in küresel Ar-Ge havuzundan yararlanmasını sağlamak hedefleniyor.

Bugün IBM’in dünyadaki İleri Araştırma Merkezlerinin yer aldığı 20 ülkeden biri de Türkiye’de 2007 yılında açılan İstanbul İleri Araştırmalar Merkezi’dir. (CAS-İstanbul). IBM üniversitelerden mezun olacak gençlerin, iş dünyasının beklentilerine uygun beceri ve donanımlar edinebilmesi için ortak eğitim projeleri, gerçek iş senaryolarının uygulandığı yarışmalar düzenleniyor. Öğrenciler, çeşitli sertifikasyon programlarına davet ediliyor, IBM’in araştırma laboratuvarlarından, iş birimlerinde ve çözüm ortaklarında staja alınıyor.

Çin, iPhone’u ulusal güvenliğe tehdit olarak görüyor

0

Çin hükümeti tarafından desteklenen yayın organları, Apple tarafından tasarlanan iPhone mobil telefonların ülke adına ulusal bir tehdit oluşturduğunu duyurdu. Yayınlar, cihazın zaman damgası ile benzeri diğer kritik bilgileri takip edebilmesini buna neden olarak gösteriyor.

Çinli yayın kuruluşu CCTV, yayımladığı bir haberinde, sıkça gidilen yerleri gösteren Frequent Location gibi uygulamaların kullanıcıların hareketlerinin kolaylıkla takip edilebilmesini sağladığını ve dolayısıyla ülkenin ticari sır niteliğindeki ekonomik profilinin çıkartılmasında kullanılacağı yorumunu yaptı. Bu oldukça hassas bir veri nitelemesinde bulunan Çinli gözlemciler, benzeri kamu verilerinin de mahrem sayılması gerektiğini değerlendiriyor.

Apple’ın cevabı gecikmedi

Çin, devlet yayın organlarının değerlendirmeleri kısa sürede ABD’de yankı buldu ve Apple’ın cevabı gecikmedi. Reuters’e açıklamada bulunan Apple, kullanıcı mahremiyetinin korunduğunu ve cihazın sadece lokasyon bazlı servisler kullanıldığında veri topladığını ifade etti. Apple, açıklamasında, kendisinin sağlanan verileri kullanıcıları takip amacıyla kullanmadığını özellikle vurgulaması dikkat çekiyor.

Apple, son zamanlarda Çin devlet yayınları tarafından kullanıcı verilerini toplamak ve Amerikan istihbarat birimlerine bunları aktarmakla itham ediliyor. Bunun yanında, aynı yayın organlarının yetersiz müşteri hizmetleri dolayısıyla Apple’ı eleştirmesi de gözlerden kaçmıyor.

Apple yönetiminin, suçlamalara verdiği cevap ise bilinen türden. Şirket yetkilileri, bugüne kadar hiç bir devlet kuruluşuyla, kendilerine istihbarat sağlanması amacıyla çalışılmadığını, bundan sonra da aynı politikanın devam edeceğini kamuoyuyla paylaşıyor.

Apple, görünüşe göre Çin’in hışmına uğrayan tek Amerikan teknoloji şirketi değil. Yaklaşık bir aydan bu yana Google‘a erişim yasaklanmış durumda. Çin yönetimi, 1989 yılında Tiananmen Meydanı’nda kanlı bir şekilde bastırılan öğrenci olaylarının yıldönümünde Google arama motoru ie e-posta hizmetine erişimi engelledi ya da yavaşlatarak kullanılamaz hale getirdi. Çin merkezi yönetimi de kamu binalarında Microsoft’un Windows 8 işletim sistemi kullanımını bir süre önce yasaklamıştı.

Keywords: Apple, iPhone, Windows, Google, CCTV, Microsoft, Frequent Locations, Çin, Tiananmen Meydanı

Bankalar Türk Telekom dedi

0

Türk Telekom,  yaygın iletişim ağı ile bankacılık sektörüne hizmet veriyor. Özellikle güvenlik, hız ve kalitenin önemli yer tuttuğu bankacılık sektöründe birden fazla şubesi olan bankaların yüzde 93’ü Türk Telekom’dan kurumsal erişim desteği alıyor.

Türkiye’de faaliyet gösteren toplam 45 bankadan 16’sı tek şube ile hizmet verirken, birden çok şubesi olan 29 bankadan 27’si Türk Telekom’un Kurumsal Erişim Hizmetleri’nden yararlanıyor. Türk Telekom’un hizmet ağı toplamda bankaların yüzde 93’üne destek sağlarken, ülkemizde birden fazla şube ile faaliyet gösteren yabancı sermayeli bankaların ise tamamı Türk Telekom’u tercih ediyor. Ülkemizde birden fazla şubesi bulunan yabancı sermayeli 12 bankanın tümü iletişim altyapısında Türk Telekom Kurumsal Erişim Hizmetleri’ni kullanıyor.

Amazon drone kurye servisi başlatıyor

0

Drone’lar, yani insansız hava araçları (İHA), bir süreden beri hayatımızda varlar. Daha çok askeri alanlarda gördüğümüz uzaktan kumanda edilen bu uçaklar artık çok daha geniş bir çevrede hizmet veriyor. Bunların sonuncusuysa dağıtım hizmeti.

İnternet alışveriş sitesi Amazon, bir drone filosu kurmak için hazırlık yapıyor. Zira, alanında dünyanın enbüyüğü sayılan şirket, yenilikçi yöntemlerle müşterilerine daha iyi hizmet vermek ve yeni müşteriler kazanmak istiyor. Amazon, bu amaçla geçtiğimiz günlerde Amerikan Sivil Havacılık otoritesi FAA’ya müracaatta bulundu. Amazon CEO’su Jeff Bezos, İHA’larla kurye hizmeti fikrini ilk olarak geçtiğimiz Aralık ayında ortaya atmıştı.

Amazon, Prime Air adı verilen hizmet ile ağırlığı 2 kilo 270 gramı geçmeyen ürünler müşterilere ulaştırılabilecek. Amazon yöneticilerinden Paul Misener imzalı bir mektupla yapılan başvuruda, şirketin bir süreden beri sekiz ve dokuzuncu nesil İHA’ları test ettiği ifade ediliyor. İHA’lar, kamuoyuna yapılan açıklamalara göre saatte 80 kilometre yol kat edebiliyor.

Drone’ların emniyetli kullanımı tartışılıyor

Ticari drone’ların sağlayacağı avantajlar kadar bunların emniyetli bir şekilde kullanılmaları gereği de kamuoyunda tartışılıyor. Zira, son dönemlerde yaşanan drone kazaları sivil havacılıkta daha kapsayıcı kuralların uygulanması gereğini gündeme getiriyor. ABD ve İngiltere, drone kullanımına sıkı kurallar uygulayan iki ülke olarak biliniyor. Amazon, istediği izni alabilmek için drone’larla temasın kaybedildiği durumlarda araçlara acil iniş yapabilme yetisinin kazandırılacağı sözünü veriyor. Makinelere öğrenme yetisini sağlayacak sistemler üzerinde bir süreden beri çalıştığı bilinen Amazon’un, güvenli uçabilen insansız hava araçları geliştirebileceği belirtiliyor.

FAA’nın, başvuruya olumlu cevap vermesi halinde bu dünyada kurye hizmeti anlamında bir devrim anlamına gelecek. Öyle ki acil ihtiyaç hissettiğiniz bir ürün diğer ulaştırma araçlarından çok daha kısa bir sürede drone’larla kapınıza, kimbilir çatınıza ulaşmış olacak.

Spora teknoloji damgası

0

Spor ve teknoloji yıllardır kol kola ilerleyen iki sektör. Belki de bu iki olgunun ilk biraraya geldi yer Formula 1 yarışları. Bu işbirliği öylesine başarılı bir hal aldı ki yarışların elektrikli otomobillerle yapılan Formula E versiyonu koşuluyor artık.

Motor sporları tarafında özellikle Formula 1’de sponsor şirketlere bakacak olursak Kaspersky, Dell, Intel, EMC, Qualcomm, SAP, Casio, BlackBerry ve NEC markaları karşımıza çıkıyor. Formula 1 dışında MotoGP, Nascar ve WRC (World Rally Championship) gibi popüler motorsporları da teknoloji şirketlerinin en çok ilgi gösterdiği branşlar arasında yer alıyor.

Olimpiyatlara teknoloji desteği

Motorsporları dışında yaz ve kış olimpiyatları da teknoloji şirketlerinden önemli destekler alıyor. Özellikle yaz olimpiyatları Atos gibi şirketlerin altyapı çalışmaları sayesinde kesintisiz tüm dünyaya sunuluyor. Özellikle WiFi erişimi ve internet altyapısı da yine bu uzman şirketler tarafından sağlanıyor.

Türkiye’nin ilk akıllı stadyumu: Vodafone Arena

Vodafone sponsorluğunda yenilenen ve üst kullanım hakları Beşiktaş Jimnastik Kulübü’ne ait İnönü Stadyumu da Vodafone Arena ismini alarak Türkiye’nin ilk akıllı stadyumu olmaya hazırlanıyor. Stat akıllı ekran teknolojileriyle donatılacak ve her alanda WiFi erişim noktaları olacak. Ayrıca cam bir tavana sahip olacak stadın tüm işlevleri de yine çevrimiçi ortamlarda yönetilebilecek.

Dünya şampiyonuna teknoloji desteği

Son konu başlığımız da geçtiğimiz günlerde Almanya’nın zaferiyle sona eren Dünya Kupası oldu. Almanya; İngiliz atasözü “Futbol doksan dakika oynanan ve sonunda Almanların kazandığı bir oyundur” deyişine nazire yaparcasına kupayı hakkıyla kazandı. Bugün gönderilen bir bilgilendirmede de Almanya’nın bu başarısında Alman yazılım şirketi SAP’nin rolü anlatılıyordu.

Kısaca artık teknoloji ve spor ikiz kardeşler. Bunu inkar eden geleceği inkar eder.

 

YouTube özgün programlar için Holywood ile görüşüyor

0

Son yıllarda izlenme oranlarında önemli gelişmeler kaydeden video paylaşım platformu YouTube, kullanıcılarına orijinal içerik sunmak amacıyla önemli adımlar atıyor. Bu çerçevede YouTube’un sahibi Google’ın Holywood çevreleriyle görüştüğü ifade ediliyor.

İki yıl önceki verilere göre, ortalama bir kullanıcının günde 15 dakika harcadığı YouTube, bu süreyi düzenli gelire dönüştürmek istiyor. Şirket son 3 yıldan bu yana kullanıcılarına premium olarak bilinen, ikinci el olmayan, kaliteli içerikler sunmak için çaba sarf ediyor. Gözlemciler, Holywood prodüktörleriyle sürdürülen görüşmeleri uzun vadede daha iyi bir reklam gelirine sahip olmak için atılan adımlar olarak değerlendiriyor.

2005 yılında Steve Chen, Chad Hurley ve Jawed Karim tarafından kurulan YouTube, 2006 yılı Kasım ayında 1.65 milyar dolar karşılığında Google tarafından satın alındı. O dönemde daha çok kullanıcıların çektikleri videoları yükledikleri bir site olarak hizmet veren YouTube, geçen zaman içerisinde orijinal ve kaliteli içeriklerle trafiğin artırılabileceğini yatırımcılarına gösterdi.

Halen devam eden görüşmelerde hangi tür içeriklere daha fazla desteğin verileceği bilinmiyor. Ancak, dışarıya sızan bilgilere göre Google, birden çok bölümden oluşan içeriklere 1 ila 3 milyon dolar arası bir bütçe desteği sunabilir. Platform, içeriklerin oluşturulmasına ek olarak bunların tanıtım ve pazarlanması için prodüksiyon şirketine kaynak da sağlayacak.

YouTube’un, ilgilendiği içerikler arasında uzunluğu ortalama 30 dakika olan show programları bulunuyor. Bunlar, Amazon ve diğer online içerik sağlayıcıların desteklediği içerik türleriyle benzerlik gösteriyor. Halen, aylık 1 milyardan fazla tekil kullanıcı sayısıyla YouTube, dünyanın en popüler video platformu özelliğini taşıyor. Gözlemciler, Google’ın düşen kar marjını YouTube ile dengelemek istediğini değerlendiriyor.

YouTube, 3 yıl önce başlattığı bir girişim çerçevesinde aralarında ünlü şarkıcı Madonna ve ESPN kanalının da bulunduğu 100 farklı mecraya 100 milyon dolarlık bir bütçe desteği sağlamıştı. YouTube yetkilileri, geçen süre içerisinde bu mecralarca üretilen içeriklere aboneliklerin yüzde 2 düzeyine ulaştığını ifade etmesi dikkat çekiyor.

Anlaşıldığı kadarıyla, zaman içerisinde artan içerik çeşitliliğine rağmen bu kullanıcı beklentilerinin gerisinde kalıyor. Kullanıcılar, daha dinamik, gündeme paralel ve çoğu zaman da gündemi belirleyen programlar izlemek ve paylaşmak istiyor.

Teknoser’de Genel Müdürlük Görevine Bülent Tellioğlu getirildi

0

Teknoser’de, Genel Müdürlük görevine sektörün deneyimli isimlerinden Bülent Tellioğlu getirildi. Tellioğlu, 800 kişilik ekibi ile Türkiye genelinde hizmet veren Teknoser’in, hızla gelişen iş hacminin ve genişleyen hizmet çerçevesinin daha da büyümesinde liderlik yapacak. Lisans eğitimini ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde tamamlayan Bülent Tellioğlu, profesyonel kariyerine 1987 yılında Meteksan Bilişim Grubu’nda başladı. Burada yaklaşık 10 yıl boyunca çeşitli yönetsel, operasyonel ve teknik pozisyonlarda görev yaptıktan sonra Satış ve Operasyondan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı’na getirildi.

2003 yılında Genel Müdürlüğe atanan Tellioğlu, aynı zamanda Yönetim Kurulu Üyesi ve Kıdemli Başkan Yardımcısı olarak görev aldı. 2009 yılında Altus Bilişim’i kurarak, Türkiye’nin önde gelen finans kuruluşlarına BT ve ATM saha servisleri ile yazılım geliştirme hizmetleri sunmaya başladı. Altus Bilişim’in 3 yıl içinde sektörün önde gelen firmaları arasına katılması sürecine öncülük eden Tellioğlu, dört yıl sonunda tüm hisselerini ABD merkezli Diebold’a satarak çıkış yaptı. Bülent Tellioğlu, Teknoser ekibine katılmadan önce Diebold Türkiye’de Ülke Müdürü olarak görev yapıyordu.

Teknoloji eğilimleri yakınsamadan etkileniyor

0

Yapılan araştırmalar, son dönemde Ortadoğu ve Afrika, (MEA) kurumsal BT (Bilgi Teknolojileri) pazarında göreceli bir olgunlaşmanın görüldüğüne işaret ediyor. Araştırma şirketi IDC‘nin, Kıdemli Araştırma Analisti Swapna Subramani, bu gelişmede veri merkezi altyapılarındaki güncellemeler kadar verimli altyapılara yönelimin de etkili olduğu görüşünü dile getiriyor.

Farklı teknoloji, cihaz veya çözümlerin birbirine benzeyen yapılar şeklinde birleşmesi şeklinde özetlenebilen yakınmsama, etkisini her alanda gösteriyor. Bulut bilişim, mobilite, sosyal iş ve büyük veri, veri merkezi mimarisi ve verimliliğin öne çıkartıldığı, talebin yoğunlaştığı segmentleri ifade ediyor. Optimum kullanımla operasyon maliyetlerinin aşağıya çekilebildiği bir ortamda veri merkezlerinin hızlı dönüşümü şirketlerin ana gündem maddeleri arasına giriyor.

Yakınsama, bilgi altyapılarında hızlı dönüşümü gerekli kılan bir kavram olarak daha sıklıkla telaffuz ediliyor. IDC’nin tanımlamasına göre, yakınsanmış altyapılar, donanım üreticileri tarafından sertifikalanmış depolama ve ağ sistemleri ile yazılımlardan oluşuyor. Böylelikle, yakınsama konseptiyle tasarlanan altyapılar şirket ve kurumların beklentilerine cevap veriyor.

Bankacılık, telekomünikasyon, yakınsamadan en fazla faydalanan alanlar arasında

Yakınsama, organizasyonlara uyarlanabilir altyapılar sunarak kullanıcıların tüm verimlilik beklentilerine cevap veriyor. IDC Analisti Subramani, performansı iyileştirilmiş altyapıların böylelikle şirketler için daha kolay yönetilebilir bir yapı haline geldiğini ifade ediyor. Subramani, MEA bölgesinde tespit edilen büyümede mobilite, karmaşık veri tabanları ile bulut bilişimin etkili olduğuna dikkat çekiyor. Bankacılık, telekomünikasyon, kamu ve perakende, yakınsama altyapılarının beraberlerinde getirdiği sade ve hızlı uygulamalardan fayda sağlıyor.

Yakınsama altyapıları, diğer gelişmekte olan teknolojiler gibi çeşitli mücadeleleri de beraberlerinde getiriyor. Yeni teknolojilerin altyapılara uyarlanması, adından en fazla bahsedilen sıkıntılı geçiş dönemlerini oluşturuyor. Bunun paralelinde bazı CIO’ların, kurumlarının altyapılarına yakınma teknolojilerinin entegrasyonunda problem yaşadıklarını beyan ettikleri ve bunların yönetim süreçlerini etkilediği dillendiriliyor.

Bir taraftan altyapı yakınsaması sağlanırken diğer yandan bunun gerektirdiği kalifiye BT elemanlarının olmaması, en önemli mücadelelerden biri olarak kendisini gösteriyor. Subramani, yakınsama altyapıların BT çalışanlarına rutin sorumluluklardan farklı sorumluluklar getirdiğini, bunun da üretici firmaların sundukları eğitim ve sertifika programlarıyla çözülebildiğini ifade ediyor.

Veri merkezleri, iş dünyasının talepleri doğrultusunda gelişimini ve teknolojiyi daha verimli kullanıyor. Üreticiler, büyük ölçekte sanallaştırılmış ortamlarda daha yüksek bir altyapı verimliliği sağlanması noktasında şirketlere yeni çözümler sunuyor. IDC, bu çerçevede MEA bölgesindeki şirketlerin, yakınsamanın sağladığı hızlı, esnek, verimli ve harcama tasarrufu gibi altyapı avantajlardan önemli ölçüde faydalanacaklarını öngörüyor.

Space Bins daha çok çantaya yer açıyor

0

Space Bins’in her biri, altı çanta alma kapasitesine sahip olacak. Bu da Sky Interior özeliğine sahip yeni nesil 737’lerdeki mevcut pivot dolaplara kıyasla iki çanta daha fazla alabilmesi anlamına geliyor. Bu hesaplama, 23 cm x 36 cm x 56 cm (9-in x 14-in x 22-in) ölçülerindeki standart bir el çantası esas alınarak yapıldı.

Boeing Ticari Uçaklar 737 Programı Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Beverly Wyse, “Havayolu müşterilerimiz ve yolcularımız arasında oldukça popüler olan Boeing Sky Interior’ı esas aldık ve çantalar için daha da fazla alan sağlayarak bu başarının üzerine bir yenisini ekledik. 737’nin dünyanın en çok satan uçağı olmasının sebeplerinden biri, Space Bins gibi özelliklerle uçağı sürekli olarak iyileştirmek için müşterilerimizle birlikte çalışıyor olmamız.  Space Bins’in alt yüzeyi daha alçak olduğu için, dolabın  arkaya kadar daha iyi görülmesine ve çanta koymanın daha kolay hale gelmesine olanak sağlıyor. Aynı zamanda mevcut pivot dolaplar kadar kolay kapanıyor ama dolap kilit mekanizması gerektirmiyor.

Lansman müşterisi ve yerel ortak olan Alaska Airlines, daha geniş dolaplar 2015 sonlarında kullanılır hale gelir gelmez Space Bins’i tüm yeni teslim alacağı uçaklara monte etmeye başlayacak. Space Bins, şimdilik yeni üretilen yeni nesil 737’lerde ve 737 MAX uçaklarında tercihe bağlı bir özellik olarak bulunuyor.

Alaska Airlines Hazine Müdürü ve Finans Başkan Yardımcısı Mark Eliasen, “Alaska, uçuşu sorunsuz ve rahat bir deneyim haline getirmeye kendini adamıştır. Ek depolama alanı,  yolcularımızın kişisel eşyalarını kabin içinde yanlarında bulundurmalarına olanak sağlayacak. Bunun onlar için keyifli olacağını düşünüyoruz” dedi. Boeing’in Space Bins’i aynı zamanda şu an hizmette olan yeni nesil 737’lere de uyarlanabilecek.

 

737-900 ER ve 737 MAX 9 Baz Alınarak Yapılan Hesaplamaya Göre Azami Çanta Kapasitesi

 

Dolap Tipi (Lansman Yılı)                                                       Toplam Çanta Sayısı  

____________________________________________________________________________________

Standart Dolaplar (1998)                                                                       77

Büyük Dolaplar (2002)                                                                          125

Pivot Dolaplar (2010)                                                                            132

Space Bins (2015)                                                                                  194                                         

 

Diebold’un Türkiye Ülke Müdürlüğüne Gökhan Başdemir atandı

0

Self-servis finansal hizmetlerle bilgi sistemleri alanında 25 yıllık bir deneyime sahip olan Gökhan Başdemir, 13 yıl süreyle KoçSistem Bankacılık ve Saha Hizmetleri Müdürü olarak görev yaptı. Meteksan Sistem şirketinde genel müdür yardımcısı olarak da çalışan Başdemir, servis hizmetlerinin satışı konusunda deneyim kazandı. Gökhan Başdemir, 2009 yılında Altus Bilişim’i kurdu ve şirket 2012 yılında Diebold tarafından satın alındı.

Altus Bilişim, finans, telekom ve kamu sektörünün önde gelen kuruluşlarına yazılım hizmeti sağlıyor. Gökhan Başdemir, Diebold’un Altus Bilişim’i satın almasından bu yana Diebold Türkiye Servis Müdürü olarak çalışıyordu. Altus Bilişim, geçen son 2 yıllık süreçte ülke genelindeki altyapı yatırımlarını başarıyla tamamlarken, servis standartlarını ve yetkinliklerini daha da geliştirdi.

Fujitsu rekor kırdı

0

PRIMEQUEST 2800E, türdeş sunucu konfigürasyonuyla rekor kırarak, en iyi tek sistem içerisinde dört adet iki soketli bölümlendirme sahibi iki soketli sistem olduğunu gösterdi, aynı zamanda iki sunucu üstünde dört adet 4 soketli bölümlendirme bazında “VMmark bütünsel dünya rekoru” kırdı.

Bu sonuçlar donanım bölümlendirme yeteneği sayesinde elde edilmiş ileri esneklik ve etkinliği kanıtlarken Fujitsu’nun yakın rakiplerini neden sürekli alt ettiğini de gösteriyor. PRIMEQUEST 2800E aynı zamanda, TPC-E kıyaslamalı testlerinde elde ettiği 8582,52 tpsE ve tpsE başına 205 USD’lık fiyatıyla yeni bir dünya rekoruna imza attı.

Bu etkileyici sonuçlar PRIMEQUEST 2800E sisteminin UNIX sistemlerine eşdeğerde erişim ve yüksek performansa ihtiyaç duyulan kritik görev uygulamalarında, yüksek ölçekli veritabanları ve gerçek zamanlı analitik çözümlerde ideal bir sistem olduğunu gösteriyor.

x86 tabanlı mimarisinin esnekliği ve maliyet avantajı ile oluşan sistemin kritik görev özellikleri şaşırtıcı düzeyde platform güvenilirliği sağlarken aynı zamanda inovatif hata önleyici ve kendi kendini tamir edebilme özelliklerini sunuyor.

Cevherden başarıya giden en kısa yol

0

Önceki köşe yazımda en değerli doğal kaynağımızın gençler olduğunu anlatmış ve onları verimli şekilde işlemek için artık elimizdeki teknolojik imkanları kullanmamız gerektiğini belirtmiştim. Ancak burada üzerinde düşünülmesi gereken ana fikrin teknolojiyi kullanmak değil, onu nasıl kullanacağımıza odaklanmak olduğunun da altını çizmiştim. Henüz okumayanları buradan alabiliriz.

En değerli doğal kaynağımızı işlemek için başarılı bir yol arayışımızı henüz tamamlamış değiliz. Hatta yakınında bile değiliz. Bu yüzden bu arayışı bir girişimcilik çerçevesinde ele almak lazım. Tam bu noktada geçen yazımda ele aldığım Steve Blank‘in The Startup Owner’s Manual isimli kitabına geri dönmek istiyorum.

Blank ister web ve mobil kanallardan isterse fiziksel kanallardan olsun tüm girişimlerin içinde bulundukları arayışta benzer yollardan geçtiğini söyler. Ancak bu yollar her seferinde bir bilinmezdir. Yapısı ancak geçildikten sonra anlaşılabilir. Günün sonunda girişimleri başarılı kılacak şeyin ise kendi başlarına bu bilinmezlik içinde kaybolmak ve her defasında geçtikleri yolun başarısını yolun sonunda görmek yerine, yolun kendisini müşterileri ile birlikte geçmelerini önerir (Customer Development: Müşteriyle Geliştirme metodolojisi).

Girişimlerin arayışı içinde müşteri ile atılan her adımda hataların anında görülmesi ve gerek yol değişikliği (pivot) gerekse şerit değişikliği (ufak ayarlamalar) yaparak başarılı sonuca ulaşma ihtimallerini yükseltebilirler. Peki, bu anlattıklarımızın en değerli doğal kaynağımız olan gençlerimizin eğitilmesi ve başarılı bir nesil ortaya çıkartılması ile ne alakası var?

İki şeyin arayışı içindeyiz; ilki başarılı bir eğitim sistemi kurmak. İkincisi ise bu sistemde eğitim almış gençlerden küresel bir başarı çıkartacak olanları bulmak.

Genel olarak eğitim sistemine bakış açısının değişmesi gerektiğini artık kabul etmeliyiz. Henüz bu küresel olarak kabul görmüş bir durum değil ama çok ilginç örnekler var. Yazıma devam ederken sırasıyla aşağıdaki TED konuşmalarını izlemeniz gerektiğini düşünüyorum. (Oynat butonuna bastıktan sonra sağ alt köşeden Türkçe alt yazıları açabilirsiniz.)

Ken Robinson:”Okullar yaratıcılığı nasıl öldürüyor?”

[ted id=66]

Sugata Mitra: “Çocukların yönettiği eğitim”

[ted id=949]

ve son olarak doğrudan çocuklar ile alakalı olmasa da ilham vermesi için Bunker Roy: “Yalınayaklar hareketinden öğrenmek”

[ted id=1248]

Artık eğitime bakış açınız değişmiş olmalı. Kabul etmeliyiz ki gençlerimizi öğrenmelerini gerekli gördüğümüz bilgiler ile değil, sadece öğrenmek istedikleri ve yetenekli oldukları alanlardaki bilgiler ile donatmamız gerekiyor. Üstelik bunu yaparken belki kavramların ve metodolojilerin tanımlarını ve yöntemlerini değil ancak uygulamaları ile onlara girişimciliği de öğretmemiz gerekiyor.

Eğer 4-5 yaşlarından itibaren çocuklarımızı bu mantık ile yetiştirebilirsek 12-13 yaşlarına geldiklerinde ihtiyaç duyacakları tüm donanıma sahip olabilirler. Burada kastettiğim donanım bir mühendis veya işletmeci olmaları değil, ama bir mühendis veya işletmeci olmak için kendi yollarını çizebilecek araçlara hakim hale gelmeleri. Böylece dünyayı değiştirme fikri ve ilhamı ile yetiştirdiğimiz bu genç kuşaklar 20’li yaşlarına gelene kadar diledikleri kadar çok deneme ve yanılma ile girişim yolunun arayışı içinde yürüyebilirler.

Eğer bu yaklaşımı teknoloji ile destekler ve doğru şekilde modelleyip hayata geçirebilirsek artık geriye “Küresel ölçekte başarılı olabilecek miyiz? Biz de bir Facebook, Google benzeri şirketler çıkartabilecek miyiz?” diye sormak yerine tek bir soru kalacak; “Bu ne zaman olacak?” Bu zamanı belirleyen parametre ise elimizdeki cevherin miktarı olacak.

4G 2019’da ana eğilim olacak

0

Mobil çözümler sunan Ericsson’un Mobilite Raporu’na göre mobil aboneliklerin rakamı 9.2 milyara ulaşacak. AsyaPasifik bölgesi, akıllı telefon ile bunların tüketeceği veri genişliğinde aslan payını alacak. 2014, birinci çeyreği verilerine göre küresel ölçekte, akıllı telefonlar, mobil aboneliklerin yüzde 35‘ini oluşturuyor.

Raporda öne çıkan diğer önemli başlıklar ise şu şekilde sıralanıyor:

– Yıldan yıla mobil abonelik büyüme rakamı yüzde 7,

LTE ve HSPA, 2019’da şebekelerin en yoğun kullanacakları teknoloji olacak,

– Akıllı telefon kullanan abonelerin sayısı 2 yıl içerisinde daha basit telefon türlerinin kullanımını geçecek.

2014’ün ilk çeyreği baz alındığında Hindistan, Çin, Endonezya, Tayland, Bangladeş mobil abone artışını en fazla sağlayan 5 ülke olarak kayda geçti. Bu yılın birinci çeyrek dönemi göz önüne alındığında ekosistemini 120 milyon artıran mobil telekomünikasyon, böylelikle dünya genelinde 6.8 milyar rakamıyla bu alanda kendine yeni bir rekor sağladı.

Kendi başına bir dev olan Çin, 1.250 milyon mobil abone sayısıyla dünyanın 5’te 1’ini elinde tutarken, dünyanın ikinci büyük nüfusuna sahip Hindistan, 790 milyon ile onu izliyor. Ancak, analizler Hindistan’ın mevcut gelişim hızıyla Çin’i  geçtiğine işaret ediyor. Bunda, sadece 2014 ilk çeyreğinde ilk kez “alo” diyen 28 milyon kullanıcının payı bulunuyor.

Kuzey Amerika ve Ortadoğu ise 365 milyon abonelikle dünya pazarının yüzde 10.6’sını oluşturuyor. Asya-Pasifik ve Batı Avrupa bölgelerinde görülen hızlı büyümede sosyal medya kadar mobil oyunların da hatırı sayılır bir payının olduğu dikkat çekiyor. Bu bölgelerdeki ülkeler, 3G ve 4G teknolojilerinde dünyanın en yüksek penetrasyon oranına sahipken Doğu Avrupa, Latin Amerika ve Ortadoğu’da halen 2G teknolojisi ağırlıklı olarak kullanılıyor. Şebeke projeksiyonuna bakıldığında; Kuzey Amerika’da 5 yıl içerisinde LTE kullanımının yüzde 85, Avrupa’da ise 4G kullanımının yüzde 50 düzeyine ulaşması öngörülüyor.

Akıllı telefon üreticileri için yeni fırsatlar

Hali hazırda yüzde 35 penetrasyon oranına rağmen akıllı telefon pazarının hızlı gelişimi, üreticiler için de yeni fırsatlar anlamına geliyor. 2014 ilk çeyreği verilerine göre satılan mobil telefonların yüzde 65’i akıllı modeller oldu. Bu, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15’lik bir artışı ifade ediyor. Beş yıl içerisinde akıllı telefon kullanıcı aboneliğinin 5.6 milyar rakamını bulacağı ve bunun da toplam mobil abonelerinin yüzde 82.3ünü oluşturacağı hesaplanıyor.

Yapılan projeksiyonlara göre Çin, Japonya ve Güney Kore, LTE şebeke kullanımında yüzde 50 müşteri portföyüne sahip olacak. Yakın gelecekte görülecek mobil abone artışında ekonomik gelişmeler kadar kullanıcı ihtiyaçlarının da önemli rol oynayacağı belirtiliyor. Gözlemciler dünya mobil pazarının gelecekte nasıl şekilleneceğinde kullanıcı eğilimleri kadar makro ekonomik göstergelerin ve bölgesel pazar gelişimlerinin de payının bulunacağına dikkat çekiyor.

GlassHouse Türkiye ekibi inovasyon çalışmalarında

0

Daha iyinin peşinde yeni fikirler oluşturmayı amaçlayan GlassHouse Türkiye ekibi seminerin ardından 4 ayrı çalışma grubuna ayrıldı. Aynı amaca yönelik farklı konularda etkili ve yaratıcı fikirlerin bir ay boyunca tartışıldığı beyin fırtınası oturumları sonunda oluşturulan raporlar yönetime sunuldu. Detaylı değerlendirmeler neticesinde her çalışma grubunun en yenilikçi fikirleri seçilerek, uygulanmak üzere projelendirme çalışmalarına başlandı.

GlassHouse Türkiye şirket koçu Dr.Murat Bilgili, yaşanan verimli süreçle ilgili aşağıdaki açıklamayı yaptı:

“Organizasyonların inovasyon çalışmalarıyla hem mevcut ama farkedilmeyen, hem de sıçrama tahtası niteliğinde potansiyel fırsatları görebilmeleri önemli.  Bu sayede kurumsal yapılar sürekli olarak kendini yenileyebilir ve gelecekle yarış içerisinde olabilirler.  Bu farkındalık ile hep daha iyiye ulaşabilmek için uzunca zamandır kendisiyle yarışan genç ve dinamik GlassHouse Türkiye ekibi ile böyle bir çalışmanın içerisinde olmak bana büyük keyif veriyor.”

İnovasyonun günümüzün rekabetçi koşullarındaki önemine değinen GlassHouse Türkiye CEO’su Emre Pekar da ekip arkadaşlarıyla gerçekleştirdikleri bu çalışmanın kendileri için çok yararlı olduğunu ve inovasyon süreçlerini hızlandırarak sürdüreceklerini belirterek, “Değişik bir bakış açısıyla oluşturulan yenilikçi fikirleri en kısa sürede projelendirip hayata geçireceğiz ve bu projelerin GlassHouse Türkiye’ye katma değer yaratacağına, sektördeki lider konumunu pekiştireceğine inanıyoruz” dedi.

EMC’nin ana iş ortağı olarak, deneyimli ekibiyle hayata geçirdikleri başarılı projelerle hızlı ve tutarlı bir şekilde büyümesini sürdüren GlassHouse Türkiye, ülkemizde 200’ün üzerinde kuruma Veri Yedekleme ve Tekilleştirme alanında benzersiz çözüm ve hizmetler sunuyor.

2013 yılında hedeflerinin üzerinde bir büyüme gerçekleştirdiklerini belirten Pekar; “2014 yılında da bizi rakiplerimizden farklı kılan hizmet kalitemizden, tüm iş süreçlerimizde tutarlılığına önem verdiğimiz insana yaklaşımımızdan, sürekli ve aracısız iletişimle beslenen inovatif yapımızdan, yaşayarak oluşturduğumuz değerlerimizden ödün vermeyerek; GlassHouse Türkiye ailemize, değerli rekabetiyle bizi motive eden sektörümüze, bilgimizi paylaşarak yol arkadaşlığı yaptığımız müşterilerimize ve ülkemize değer katmak için çalışmaya devam edeceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.