Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 1652

Sosyal medya profiliniz ruhunuzun aynası mı?

0

Sosyal medya, hiç kuşkusuz haberlere, etrafımızda olanlara en hızlı bir şekilde ulaştığımız popüler bir mecra. Ancak, yapılan analizler, kullanıcıların sosyal medyada paylaşılan negatif mesaj ve linklerden önemli ölçüde etkilenebildiklerine işaret ediyor. Dolayısıyla, ruh halimizin gün boyunca nasıl olacağının sosyal medya etkileşimimizle doğrudan ilgili olduğunu söyleyebiliriz.

Gün boyunca ekranlarımızdan geçen haberlerin önemli bir bölümünün negatif duygular uyandırdığı yadsınamaz bir gerçek. Ancak, en azından dijital ortamda bu tür içeriklerin ayıklanabilmesini sağlamak artık mümkün olacak. Google tarafından geliştirilen ağ tarayıcısı Chrome için tasarlanan bir eklenti, mikroblog Twitter’da haber kaynağına düşen negatif paylaşımları cımbızlıyor.

Google’ın, Chrome tarayıcı sayfasında “A Better Place” başlığı altında yer alan uzantı, sabah 7 ile 11 saatleri arasındaki negatif Tweet’leri cımbızlıyor. “A Better Place” geliştiricisi Jonty Wareing, bunu, bir diğer sosyal ağ Facebook’un uyguladığı psikolojik testin sonuçlarından esinlenerek tasarladığını ifade ediyor. Zira, 700 bin kullanıcı üzerinde yapılan sosyal test sonucunda, kullanıcıların haber kaynağında görüntüledikleri olumsuzlukların duygu ve davranışlarına yansıdığı paylaşılmıştı.

Kimilerinin kullanışlı bulmadığı uzantıya aşağıdaki link aracılığıyla ulaşılabiliyor:

https://chrome.google.com/webstore/detail/a-better-place/ajihembjdmpchmpcocjlagkfcobmdaog

Bakır hatlarda 10 Gbps ile hız rekoru kırıldı

0

Deney, bakır kabloların fiber ile değiştirilmek istendiği bir döneme denk gelmesi itibariyle dikkati çekiyor. Telekom şirketleri, fiberin müşterilerine çok daha rekabetçi ve hız beklentilerini karşılayan bir hizmet sunabilmeleri için gerekli olduğu açıklamasını yapıyor.

Alcatel Lucent’ten, yapılan açıklamada (1) toplam 30 metre uzunluğunda iki parça standart telefon kablosunun kullanıldığı belirtiliyor. Açıklamaya göre, testte kullanılan ve “XG-FAST” olarak isimlendirilen kablo, seri üretime geçilmesi durumunda bir kaç yıl içerisinde kullanıcılara 1 gbps hızda erişim sağlayabilecek. Bu ise altyapı maliyetlerinin kayda değer ölçüde azaltılması, yani bir diğer deyişle kullanıcılara daha ekonomik internet erişimi sunulabilmesi anlamına geliyor.

Ancak, tüm bu pozitif deneyimsel sonuçlara karşın kimi analistler bu teknolojinin internette zaman zaman görülebilen tıkanıklıkları ortadan kaldırmayacağını ifade ediyor. Bu öngörüye göre, sinyal artırımı yapan santrallerden uzakta ve özellikle kırsal bölgelerde yaşayan kullanıcılar, internet hızındaki düşüşü en fazla hissedenler olacak. Rekor sayılabilecek hızlara erişmenin kuralı bir süre daha aynı kalacak: santrale yakın bir konumda olmak.

Rekor testin ayrıntılarına bakmak gerekirse; teknoloji, Bell’in Belçika, Antwerp’deki çalışanları tarafından geliştirildi. Ekip, bahsi geçen hızı sağlamak için bir taraftan XG-Fast adı verilen kabloyu üretirken bir taraftan da veri akışını destekleyecek 500 MHz veri aktarma kapasitesine sahip bir kit tasarladı.

(1) http://www.alcatel-lucent.com/press/2014/alcatel-lucent-sets-new-world-record-broadband-speed-10-gbps-transmission-data-over-traditional

Samsung’un başı dertte!

0

Amerikan Sivil Toplum Kuruluşu (STK) China Labor Watch’un iddiasına göre Samsung’un iş ortağı üretici bir firma uzun saatler boyunca çalıştırdığı çocuk işçilere gereken ödemeleri yapmadı. Ucuz iş gücü kullandıkları gerekçesiyle zaman zaman eleştirilen teknoloji şirketlerinin son halkasına Samsung eklendi. İddialar ciddi. Çin’in, Dongguan şehrinde Samsung adına üretim yapan Shinyang Electronics, hem yasaların izin verdiği yaş sınırının altında işçi çalıştırıyor, hem de bu işçilerin hak ediş bedellerini tam ödemiyor.

Çocuk işçiler günde 11 saat çalıştırılıyor

İşçi sendikasının raporu, Uzak Doğu’daki çarpık çalışma şartlarını da göz önüne seriyor. Buna göre çocuk işçiler günde 11 saat çalıştırılıyor ve normal mesai süresine ek çalıştıkları sürelere herhangi

bir ek ücret verilmiyor. Dahası, ağır şartlarda çalıştırılan bu çocuklar, Samsung’dan gelen taleplerin düşmesi halinde herhangi bir tazminat ödenmeksizin işten çıkartılıyor.

Sendikanın yönelttiği suçlamalar, Samsung’un kısa bir süre önce yayımladığı raporda ifade edilenlerle zıtlık arz ediyor. Samsung’un, raporunda, geçtiğimiz yıl bağımsız bir denetleme kuruluşu tarafından 100 alt yüklenici firmada yapılan incelemeler sonucunda herhangi bir çocuk işçinin tespit edilmediği ifade edilmişti. Ancak sendika, 2012 yılında hazırlanan raporunda Samsung’un iş ortaklarının çocuk işçi çalıştırmalarına göz yumduğu iddiasını dile getirmişti. Samsung, sendikanın geçmişte insanlık dışı olarak nitelendirdiği çalışma şartlarını iyileştireceğine dair söz vermişti.

İşe alımlarda çok daha katı kurallar uygulamaya başladığını kamuoyuna duyuran Samsung, talep ettiği iyileştirmeleri yerine getirmeyen şirketlerle işbirliğini durduracağını açıklamıştı. Ancak, son durumu değerlendiren China Labor Watch yöneticisi Li Qiang’un, Samsung’un ‘Sosyal Sorumluluk’ raporunun reklamdan başka bir amaç taşımadığı yönündeki değerlendirmesi durumun sanılandan da ciddi olabileceğini düşündürüyor. (1) Samsung’un, Çin’de yüzlerce iş ortağının olduğunu dile getiren gözlemciler, şirketin hazırlattığı araştırma raporunda farklı bir uygulamanın yapılmış olabileceğini ve bulguların bundan dolayı gerçeklerden uzak ortaya çıkmış olabileceği ihtimalini değerlendiriyor. Samsung, geçtiğimiz yıl da bir başka kıtada, Brezilya’da mevcut çalışma yasalarını ihlal ettiği gerekçesiyle ülkenin Çalışma Bakanlığı tarafından dava edilmişti.

(1) http://www.chinalaborwatch.org/news/new-488.html

TechInside Podcast – Bölüm 2

0

[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/158332094″ params=”auto_play=false&hide_related=true&show_comments=false&show_user=true&show_reposts=false&visual=false” width=”100%” height=”100″ iframe=”true” /]

Bu hafta ele aldığımız başlıklar;

  • Mobil’de dev işbirliği: Intel, Samsung, Broadcom, Atmel gibi şirketlerin oluşturduğu konsorsiyum
  • Qualcomm’un Wilocity firmasını satın alması
  • Deloitte tarafından yayınlanan Nesnelerin İnterneti Raporu
  • Yeni bir sosyal ağ: AskWitty.com
  • Çevrimiçi video reklam pazarında büyüme oranları
  • Google’ın kurucuları Larry Page ve Sergey Brin’in çalışma saatleri hakkındaki düşünceleri
  • Türkiyede internet sitelerinin basın kanunu kapsamına alınması
  • EMC’nin bulut depolamada yönü

Mobil arayüzden bağlananlar Podcast yayınımıza buradan ulaşabilirler.

LG’den yuvarlanabilir televizyon!

0

LG, tv tarihinde devrim sayılabilecek yuvarlanabilen ürününü ilk kez geçtiğimiz yıl, dünyanın en büyük tüketici elektroniği fuarı sayılan CES’te tanıttı. Bahsi geçen tv’ler, kristal berraklığında görüntü olarak düşünülen Ultra HD kalitesinde görüntü sunuyor. Şirket yaptığı açıklamada, geleneksel tv’lerden çok daha dayanıklı olarak nitelendirilen  ürünü en geç 2017 yılında tüketiciyle buluşturmak istediğini duyurdu.

Yuvarlanabilen  Ekranın Sırrı Kullanılan Materyalde

LG yetkilileri, her kesin aklını kurcalayan ürünün nasıl olup da bu denli esnek olduğu sorusuna, polyimid isimli yüksek moleküler bir maddenin kullanılmasıyla çözüm bulunduğunu ifade ederek cevap veriyor. Yenilikçi teknolojiyle cihazın arka panelinde plastik yerine çok daha ince bir film materyal ikame ediliyor. Kullanılan materyaller cihazı hafifletmekle kalmıyor, aynı zamanda puslu görüntü olgusunu da ortadan kaldırıyor.

Gözlemciler, yuvarlanabilen tv’lerin yeni ve yaratıcı kullanım alanlarını da beraberlerinde getireceği görüşünü dile getiriyor. İlk etapta 152 cm’lik bir standartta üretilmesi düşünülen yeni nesil tv’ler, 1,200×810 çözünürlüğe sahip olacak. Bu ise, bir başka deyişle geleneksel HD tv’lerden 16 kat daha iyi bir çözünürlük kalitesini ifade ediyor.

“Esnek ekran” konseptinin yakın bir gelecekte cihaz ekosisteminde köklü değişimleri de beraberinde getireceğini söylemek sanırız kehanet olmasa gerek. Kolaylıkla esneyebilen ekran teknolojisinin dokunmatik yüzeylerle birleşmesi tüketiciler adına sınırsız seçenekte yeni ürün anlamına geliyor. Böylelikle, günümüzde küçük boyutta ve taşınabilir olmalarıyla cazip görülen tablet pc’ler çok daha geniş ekranlarlarıyla karşımıza çıkabilir. Ne dersiniz?

Hastaneler çalışan beklentilerini BT ile yönetiyor

0

Kurumsal müşterilerine IT alanında pazar bilgisi ve danışmanlık hizmetleri sunan IDC‘nin, gerçekleştirdiği araştırmaya göre hastanelerin bilgi teknolojilerine yönelimlerinde, çalışan memnuniyeti en önemli neden olarak sıralanırken verimlilik ve organizasyonel büyüme bunu takip ediyor.

“Hastane çalışanlarının beklentisi IT yatırımlarında önemli bir etken

Araştırmaya liderlik eden Health Insights analisti Nino Giguashvili, çalışan beklentisinin kendilerini şaşırttığını, ancak Türkiye IT sağlık pazarının gelişimini göstermesi bakımından da bir o kadar önem arz ettiğini ifade ediyor. Sağlık hizmetleri sektörünün çok hızlı bir gelişme gösterdiğine dikkat çeken Giguashvili, buna karşılık kalifiye eleman sayısında beklentiler nispetinde bir artışın olmamasının mevcut çalışanların elde tutulmasını daha bir önemli hale getirdiğini belirtiyor.

IDC analizine göre, çalışan davranışları Türkiye’deki sağlık IT yatırımlarında temel faktörler arasında bulunuyor. Bununla birlikte, yetişmiş personel sayısının kısıtlı olması IT alanında yenilikçi politikalar uygulanmasını zorlu hale getiriyor. Hastalara ait tıbbi kayıtların dijitalleştirilmesi ve bunların dijital ortamlarda saklanması, araştırma raporunda dikkati çeken diğer unsurlar arasında yer alıyor.

Türkiye’de, sağlık alanındaki temel eğilimlerin pozitif bir gelişim gösterdiğini ifade eden IDC analisti Giguashvili, bunun hastalar için pozitif bir unsur olduğunu söylüyor. Giguashvili’nin, ifadesine göre sağlık alanında gelecek yıllarda en hızlı büyüme mobilite alanında yaşanacak. Geçtiğimiz Mayıs ayında, nüfusu 100 bini geçen yerleşim merkezlerindeki 30 hastanenin IT yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırma, yeni nesil sağlık teknolojileri kadar spesifik sağlık çözümlerini de analiz etti.

Klinik iş akışları ile entegre hastane çözümlerinin sağlık çevrelerince kabul görmesinin zaman alacağını öngören araştırma, finans ve altyapı sınırlamalarına rağmen sanallaştırma, mobil çözümler ile IT güvenliği alanlarında yatırım artışı beklentisini kayda geçiriyor

Sosyal Medya yönetimi (mi?)

0

Sosyal medya yönetimi konusunda sıkıntısı olan birçok firma biliyorum. 4-5 mecrada birden hesapları olan, her mecraya tek tek girip paylaşım yapmaya çalışan ve bir paylaşım talebi geldiğinde o anki tüm işleri kâbusa dönen personeller tanıyorum. Burada acaba sosyal medya yönetimini bir ajansa mı devretsek, yoksa her mecra için ayrı personel mi belirlesek diye düşünende vardır eminim.

Panik yok! Her şeyin bir çözümü var!

Bilmeyenler için söylüyorum, bu tarz sıkıntısı olan arkadaşlar için alternatif yazılımlar mevcut. Örneğin Hootsuite ve Buffer. Bu iki yazılım popüler sosyal medya mecralarını tek bir panelden yönetmenizi sağlıyor. Hootsuite özellikle iOS tarafında benim ilgimi çekti, ancak tabi geliştirilmesi gerekiyor.

Bu tip uygulamalarda ne yapıyorsunuz az çok tahmin edebilirsiniz. Mevcut hesaplarınızı bu uygulamalara tanıtıyorsunuz, daha sonra sizin belirleyeceğiniz takvime göre uygulamalar paylaşımlarda bulunuyor. Bu paylaşımlardan da bir istatistiksel veri elde ediyorsunuz. Yöneticilerinize yaptığınız çalışmalar konusunda bilgi verebilmeniz için oldukça faydalı araçlar gibi görünüyor.

Yine de ben bu araçlar yerine her mecranın kendi fonksiyonlarını kullanarak paylaşımlarda bulunulmasını tavsiye ediyorum. Çünkü işi bir robota bırakmak, her mecraya aynı tip paylaşımlar yapmak çok akıllıca bir durum değil. Mecranın içinde yaşanması ve gelen tepkilere hemen yanıt verilmesi gerekiyor ki bir yönetim faaliyeti yapılmış olsun. Özellikle kendi kurumlarının sosyal medya yönetimini yapan arkadaşlara tavsiyem mecraların tarzına göre paylaşımlar yapmaları ve bu paylaşımların istatistiklerini de yine aynı mecranın araçları ile almaları.

Atlanılan bir nokta daha var. Sosyal ağlar aslında artık tamamen bir reklam ortamı haline dönüşüyor. Kurumlar sosyal medyada paylaşım yaparak ilerleme kaydetmeye çalışıyor ancak arka plandaki reklam potansiyelinin hiç farkında değil. Özellikle ödemeli reklamcılık alanlarında sosyal medya oldukça fazla ilerledi. Bu yüzden sadece paylaşım yaparak yönetmek yerine, profesyonel bir yardım alarak sosyal medyanın ödemeli reklamcılık faaliyetlerini de kullanmanızı öneriyorum. Artık meşhur diziler dışında televizyon izlenme oranlarının oldukça düştüğünü herkes kabul ediyor. Peki, bu kitle nerede? Tabii ki sosyal medyada…

Dükkânın önünü kapatma derdik eskiden müşteri kaçmasın diye. Marketin önüne araba park ettiği zaman olay çıkardı. Bir broşür bastırırdık o ayki kazancımızı verirdik. Şimdi ise çok düşük rakamlara özellikle sosyal ağlarda ciddi bir reklam potansiyeli varken, örneğin otellerin “bakın ne güzel bir ordövr tabağı hazırladık” diye resim çekip sosyal ağlarda paylaşması, bir distribütörün “yeni mallarımız geldi” tarzında koli fotoğrafları paylaşması akıllara zarar bir durum.

Özetle, bir sosyal medya yönetimi yapmak istiyor iseniz ve elinizde çok fazla hesap var ise alternatif uygulamalar sizin işinize yarayabilir. Ancak bu uygulamaları da kullanırken mutlaka güvenlik konusunda tedbirinizi almanız lazım. Yönetim aşamasında ise lütfen şu tabak resimlerinden, kutulardan, pikselleşmiş fotoğraflardan uzak durun. Kaliteli verilere odaklanın, kaliteli resimler paylaşın.

Mobil hayatın önlenemez yükselişi

0

We Are Social Singapore tarafından hazırlanan Sosyal Medya, İnternet ve Mobil Kullanımı İstatistikleri 2014 raporu Türkiye dahil 24 ayrı ülkenin internet penatrayonu, sosyal medya kullanımı, online geçirilen süre ve mobil cihaz kullanımı verileri sunuyor. Türkiye istatistiklerine göz atacak olursak;

  Türkiye’de 35 milyonun üzerinde internet kullanıcısı bulunuyor ve internet kullanımının tüm nüfusa oranla yüzde 45.

  •  36 milyon aktif Facebook hesabı var.
  •  Günde ortalama 4,9 saatimizi kişisel bilgisayarlar üzerinden, 1,9 saatimizi mobil cihazlar aracılığıyla internette harcıyoruz.
  •  Günde ortalama 2 saat 32 dakikamızı sosyal medyada geçiriyoruz.
  •  Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya platformu olan Facebook’u (yüzde 93), sırayla Twitter (yüzde 72), Google+ (yüzde 70) ve LinkedIn (yüzde 33) takip ediyor.

Özellikle gençler arasında mobil cihazlar, internet ve sosyal ağlar hayatın vazgeçilmezleri arasına girdi. Türkiye’de 5 gençten 3’ünün düzenli internet erişimi bulunuyor. Kırsal kesimde ise 5 gençten 2’si düzenli olarak internete erişebiliyor. Mobil cihazı yerine sevgilisini/eşini görmekten vazgeçenler oranı ise %6.

İş hayatında ise durum çok da farklı değil, çalışanlar artık sadece mobil cihazlarını ofise getirmiyor onlarla yaşıyorlar. Pew Research raporlarına göre yüzde 44 oranında cep telefonu kullanıcısı çağrı, mesaj veya e-posta kaçırmamak adına cihazları ile uyuyor.

Armagan BAS
Vizyon Arge Ürün ve Çözüm Yöneticisi Armağan Baş

Bu sonuçları değerlendiren Vizyon Arge Ürün ve Çözüm Yöneticisi Armağan Baş istatistiklerin mobil cihaz ve mobil uygulamaların yükselişini bu denli işaret etmesi, 2015’te mobil cihaz ve uygulamalar konusunda yeni bir dönemin bizleri beklediğini göstermekte olduğunu belirtti. Web uygulamalarının yavaş yavaş mobil uygulamalara taşınması alışkanlıklarımızı mobilleştiriyor. Mobil cihazlar yönetimi devralıyor şeklinde yorumladı.

Armağan Baş, konuyla ilgili olarak Mobil Şebeke Yöneticilerine (MNO) büyük görevler düştüğünü belirterek Inseptra markası altında sağladıkları mobil trafik analitiği, güvenlik ve optimizasyon çözümleri ile mobil veri ve uygulama çeşitliliğine ultra HD gözlüklerle bakarak mobil trafikteki eğilimlerin daha iyi anlaşılmasını sağladıklarını ifade etti.

Penta Teknoloji ve TP-LINK’ten iş ortaklığı

0

Bu anlaşma ile Penta, TP-LINK ürünlerinin dağıtımının yanı sıra, proje ve çözüm firmalarına TP-LINK kurumsal ürünler tarafında da destek olacak.

Penta Satış Pazarlama Direktörü Murat İsen, TP-LINK ile işbirliğini ürün gamını zenginleştirme hedefi doğrultusunda önemli bir adım olarak gördüğünü belirtti.  İsen, TP-LINK’in Penta ile hızla büyüyen akıllı ev pazarı ve özellikle KOBİ segmentindeki firmaların tüm network ihtiyaçlarını karşılayacak geniş ürün yelpazesiyle Türkiye pazarında büyüyeceğini vurguladı.

TP-LINK Ülke Müdür Yardımcısı Ali Dinçer ise, 2010 yılından bu yana kendi ofisiyle Türkiye’de faaliyet gösteren TP-LINK’in doğrudan satış yapmadığını, ürünlerin dağıtımını distribütörler ve onların bayileri aracılığıyla yaptıklarını söyledi. Dinçer; gelişen iş hacmi ve çeşitlenen ürünler sonucunda distribütörlük yapılarını yenileme kararı aldıklarını belirterek, sözlerine şöyle devam etti: “Penta, teknoloji sektöründe sürekli büyüyen, önemli bir tedarikçi. Bu işbirliğimizin sektörümüze de yeni bir soluk getireceğine inanıyoruz” dedi.

Microsoft kaş yapmaya çalışırken göz çıkardı

0

Microsoft, korsan yazılım başta olmak üzere sanal suça karşı örgütlü mücadele yürüten teknoloji şirketlerinden biri olarak biliniyor. Ancak, şirket, geçtiğimiz günlerde kantarın topuzunu biraz kaçırınca, sıradan kullanıcılar da bu operasyon hedefleri arasına aldı ve ortaya milyonlarca mağdur çıktı.

Basına yansıyan habere göre Microsoft, sanal suçla mücadele çerçevesinde küçük bir internet şirketi ile onun 1.8 milyon müşterisinin webe erişimini engelledi. Olayın hukuksal boyutunun olması nedeniyle kamuoyuna çok fazla bilgi paylaşılmıyor. Sanal ortamda iyi ile kötüyü ayırt etmenin zorluğuna dikkat çeken gözlemciler, teknoloji şirketleri ile yasa uygulayıcıların işlerinin bir hayli zor olduğunu belirtiyor.

İyiyi kötüyü ayırmak zorlaştı

cloud_security

 

Microsoft, 30 Haziran tarihinde ABD’nin Nevada eyaletinde mahkemeye başvurarak, müşterilerine karşı kullanılan bir yazılımın durdurulmasını talep etmişti. Ancak bu talep, eyalette hukuk normları çerçevesinde iş yapan Vitalwerks Internet Solutions isimli şirket ve onun çok sayıdaki müşterisinin olumsuz etkilenmesine neden oldu. Zira sanal suç örgütü saldırılarını bu şirketin altyapısını kullanarak gerçekleştiriyordu.

Mahkeme başvurusunda Vitalwerks’i, kullanıcılarının bilgisayarlarına virüs bulaştırmakla açıkça suçlayan Microsoft, şirket altyapısının internete erişimini kapattırdı. Ancak, Microsoft, avukatları aracılığıyla dün yaptığı açıklamada olayların Vitalwerks’in bilgisi dışında geliştiğini kabul ederek bunun teknik bir hata olduğunu duyurdu. Ancak, müşterilerini koruma adına aşırı hassas davranan Microsoft’un Vitalwerks’e tazminat ödeyip ödemeyeceği bilinmiyor.

Apple’dan çevreci radikal adımlar

0

Apple da bunun son örneğini oluşturuyor. Şirket, dün yaptığı açıklamayla ürünlerini üreten iş ortaklarının karbon emisyon oranlarını da takip ettiğini duyurdu. Apple, bir süre önce sera etkisine neden olan gaz atıklarını azalttığını açıklamıştı. Apple, son dönemlerde şirketin artış kaydeden su tüketimine çözüm bulmak için arayışlarını sürdürüyor. Bu çerçevede, çevre koruma ajansı EPA’nın eski yöneticisi Lisa Jackson’u görevlendiren Apple, böylelikle gözlemcilerden geçer not almayı başardı.

2014 Çevre Sorumluluk Raporu”nu yayınlayan Apple’a göre yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımlar meyvelerini veriyor. Bu, daha az karbon salınımının ve maliyetlerin kayda değer oranda azaltılması anlamına geliyor. Rapora göre, alınan tedbirler çerçevesinde 2011 ile 2013 yılları arası dönemde enerji kullanımında yüzde 44’lük artış olmasına rağmen karbon salınımı yüzde 31 azaldı.

Apple-Campus-Concept-Art-Top

Silikon Vadisi’nde, yeni bir kampüs inşa eden Apple, bu çalışmalar dolayısıyla su harcamalarında hatırı sayılır bir artışın yaşandığını gizlemiyor. Ancak, şirket yetkilileri bu tüketimin rasyonel sınırlara çekilmesi için çaba sarf edildiğini ifade ediyor. Şirket ayrıca, Foxconn başta olmak üzere kendisi için üretim gerçekleştiren iş ortaklarının çevreye gereken duyarlılığı göstermemelerinin karbon oranındaki büyüklüğe çarpan etkisi yaptığını ve bunun değişmesi gerektiğini kabul ediyor.

1997 yılında, 181 ülke tarafından imzalanan Kyoto Protokolü çerçevesinde karbon dioksit ve sera etkisine neden olan gazların salınımlarının azaltılması ve dolayısıyla çevrenin en az şekilde etkilenmesi hedefleniyor.

Kaspersky Lab uyarıyor

0

Bulut tabanlı dosya depolama hizmetlerinin internet kullanıcıları arasında uzun zamandır popüler olmasına rağmen, bu tür hizmetlerin tartışılmaz kolaylığı bir dereceye kadar içerdikleri risklerin sayısı ile dengeleniyor. Örneğin, birçok kullanıcı uzman tavsiyelerine kulak vererek pasaport ve diğer belgelerini depolamak üzere buluta gönderiyorlar; ancak bazen hizmetin güvenlik açıkları kişisel verilerin güvenliğini tehlikeye atabiliyor

Örneğin, makinelerini, torrent‘ten indirdiklerini vb. uzaktan kontrol etmek ve izlemek üzere bu tarz hizmetleri etkin bir şekilde kullanmak isteyen bilgisayar sahipleri için talimatlara ulaşmak kolay. Bu tavsiyelere uyan kullanıcılar, yanlışlıkla, siber suçlular tarafından özellikle hedefli saldırılar durumunda kolaylıkla istismar edilebilecek farklı güvenlik açıkları oluştururlar. Kaspersky Lab uzmanları, kurumsal ağlara bulut hizmetleri nedeniyle virüs bulaşma riskine karşı kurumları uyarıyor.

Olası bir senaryo, siber suçluların bir çalışanın dizüstü bilgisayarında kurulu olan Dropbox istemcisi üzerinden dizüstü bilgisayarın kontrolünü ele geçirmesi. Bu durum, çalışanın ofis dışında olduğu durumlarda gerçekleşebiliyor. Virüs bulaşmış belgeler bulut klasörlerinde yer alıyorsa, Dropbox bunları aynı hizmeti çalıştıran kurumsal ağa bağlı tüm cihazlara otomatik olarak kopyalıyor. Dropbox bu açıdan tek değil. Onedrive (diğer adıyla SkyDrive), Google Drive, Yandex Disk, vb. dahil olmak üzere tüm popüler bulut depolama uygulamalarının otomatik senkronizasyon özelliği var.

Onay veren Kaspersky Lab kullanıcılarının verileri analiz edildikten sonra, uzmanlar, ev bilgisayarlarındaki bulut klasörlerinde bulunan kötü amaçlı yazılımların yaklaşık %30’unun senkronizasyon mekanizmaları yoluyla yerleştirildiğini belirledi.

Kurumsal kullanıcılar için bu rakam yüzde 50’ye ulaşıyor. Kurumsal kullanıcılar genellikle bulut klasörlerindeki Microsoft Office dosyalarına virüs bulaştırırken, bunların ev kullanıcılarının bilgisayarlarında genellikle kötü niyetli Android uygulamaları ile aynı anda bulunduğuna dikkat edilmesi gerekiyor.

Kaspersky Lab, sunduğu kurumsal çözümde mevcut olan ve sistem yöneticisi tarafından çalışmasına açıkça izin verilmeyen herhangi bir yazılımı engelleyebilen yenilikçi Uygulama Kontrolü teknolojisinin avantajlarından yararlanmayı öneriyor. Uygulama Kontrolü, kurumsal ağları Dropbox aracılığıyla gelen hedefli saldırılara karşı, kullanıcıların normal çalışmalarına engel olmadan koruyacak.

 

 

EMC’nin hedefi: Melez bulut depolama çözümleri

0

TechInside olarak etkinliği yerinde takip ettik ve EMC Kıdemli Pazarlama Çözüm Yöneticisi Craig Cotton ile görüştük.

EMC, 8 Temmuz tarihinde Londra’da EMC Redefine Possible 2014  isimli bir etkinik düzenledi. Şirket, yeni Isilon OneFS platformuyla müşterilerinin yapılandırılmamış verilerini kolaylıkla tasnif edebilmelerini sağlıyor. Platform, güncellenen teknolojisi sayesinde verilerin kolaylıkla depolanabilmelerini ve korunmasını mümkün hale getiriyor.

Ağa bağlı veri akışı sağlayabilen Isilon, altyapıların kimi noktalarında veri trafiği dolayısıyla görülen sıkışmaları en aza indiriyor. EMC yetkilileri, platformun farklı uygulamalar ile erişim yöntemlerini desteklediğini belirtiyor. Veriye ağ üzerinden erişim ve bunun paylaştırılması konularında alternatif metotların geliştirildiğini ifade eden EMC, Başkan Yardımcısı Jeremy Burton, ancak bunların günümüz IT beklentilerini karşılamaya yetmediğine dikkat çekiyor.

EMC yetkililerinin verdiği bilgilere göre, kullanıcılar, Isilon platformu üzerinde depolanan verilerine HDFS, REST ve SWIFT gibi metotları kullanılarak da erişilebilecek. Kullanıcıların, hali hazırda 4K video akışına imkân sağlayan SMB çoklu kanal çözümünü değerlendirebildiğini ifade eden EMC yöneticileri, Petabyte ölçeğinde verinin kullanımının OneFS işletim sisteminin yeni sürümüyle mümkün hale getirildiğini kaydediyor.

Intel’in, Ivy Bridge donanım mimarisi üzerinde inşa edilen Isilon S210 ile X410, önceki nesillerden çok daha yüksek çıkış güçleriyle beklentilere cevap veriyor. EMC yetkililerinin verdiği bilgilere göre adı geçen ürünler, Temmuz ayı itibariyle şirketlerin talebine sunuluyor. EMC’den, yapılan açıklamada bulut bilişim platformu OpenStack SWIFT Object protokolü ile Java tabanlı HDFS bilgi sistemlerine yönelik desteğin bu yılın sonuna kadar sunulabileceği belirtildi.

Diğer yandan, EMC Bilgi Altyapısından Sorumlu Üst Düzey Yöneticisi David Goulden, organizasyonların idare etmeye çalıştıkları 4B T mega eğilimini; sosyal, bulut bilişim, mobil ve büyük veri olarak sayarak, bunların etkili bir biçimde değerlendirilmelerini sağlamak için yeni uygulama alanları yarattıklarını ifade ediyor. Bu uygulamaların, yeni bir tür bilgi silosu olamayacağına dikkat çeken Goulden, bunların farklı bir mimari ile tasarlanacağını öngörüyor.

TwinStrata, EMC’nin, satın alımını duyurduğu bir diğer isim oldu. Şirket, bulut teknolojilerinin yaygınlaşmasına paralel olarak verinin kurum içi depolamadan çok daha geniş bir alana erişimine imkan kazandırmayı hedefliyor. EMC, VMax depolama depolama ailesinin yeni ürünleriyle de veriye çok daha geniş bir çerçevede güvenli erişim sağlamayı planladığını açıkladı.

İki yıl önce merkezi İsrail’de bulunan XtremIO depolama çözümleri sağlayıcısını satın alan EMC, bu ürün gamını “XtremIO 3.0” şeklinde güncellediğini duyurdu. Veri sıkıştırma başta olmak üzere günümüzün birçok yeniliğini ürüne yansıtan EMC, geçtiğimiz dönemde sadece bu segmentten 100 milyon dolardan fazla gelir sağlandığını açıkladı.

Facebook’suz 99 gün yaşayabilir misiniz?

0

Sosyal medya erişimi olmadan gün geçirmek pek mümkün değil gibi. Bu satırları okuyan her 100 kişiden 99’unun en azından bir sosyal medya hesabının olduğunu ihtimal dahilinde sayarsak, sorunun çoğumuza yöneldiğini söyleyebiliriz.

Peki; “Facebook’suz 99 gün yaşayabilir misiniz?” sorusu nereden çıktı? Hatırlanacağı üzere, Facebook’un, kullanıcılarına herhangi bir bilgi vermeden psikolojik test uyguladığı geçtiğimiz günlerde ortaya çıkmış ve büyük tepkilere neden olmuştu. Kar amacı gütmeyen Hollandalı bir sivil toplum oluşumu, başlattığı kampanya ile Facebook kullanıcılarını, sosyal ağı en az 99 gün unutmaya çağırıyor.

Kendisine, “99 Days of Freedom” ismini veren organizasyonun, http://99daysoffreedom.com adresindeki web sayfası, “Facebook’suz bir hayatın nasıl olduğunu merak ediyor musunuz?” sorusuyla karşılıyor kullanıcıları. Deneyime katılmak isteyenler, üç adımda Facebook’suz bir döneme katılabiliyor. Yine organizasyonun baz aldığı verilere göre, sosyal ağ kullanıcıları “Facebook perhizi” yaparak toplamda 1683 dakikanın, yani bir başka ifadeyle 28 “özgür” saatin tadını çıkartıyor olacak.

Join the Experiment

Bu ilginç deneyime katılmak isteyenlerin serüveni “Join the Experiment” (Deneyime Katıl) butonuna tıklamalarıyla start alıyor. Deneyim çerçevesinde profil fotoğrafını değiştirmesi istenen kullanıcı, sonrasında ise “99 Days of Freedom” sitesi üzerinde, Facebook’suz kaç gününün kaldığını gösteren bir geri sayım mekanizması oluşturuyor. Son aşamadaysa, kullanıcının Facebook uygulamasını mobil cihazından kaldırması isteniyor.

Silikon Vadisi’ndeki Türkler

0

Yenilikçi fikir sahibi girişimcilere iş fikirlerini test etme ve olgunlaştırma imkânı sunan “TTNET Teknoloji Vadisi” programının ve Sabancı Üniversitesi ön hazırlık merkezi SUCOOL’un 5 girişimcisi, Silikon Vadisi turunu tamamladı. Silikon Vadisi’ndeki şirketlerin başarı hikâyelerini ilk elden dinleme, yatırımcı ve hızlandırıcı programlara projelerini tanıtma ve geribildirim alma imkânı bulan girişimciler, dünya devleriyle tanışmanın heyecanıyla Türkiye‘ye döndü.

İlk durakları Etohum San Francisco konferansı olan girişimciler, bu ziyaretin ardından Stanford Üniversitesi‘nin hızlandırıcısı Startx, 500 Startups, Founder Institute ve Plug & Play hızlandırıcılarını ziyaret etti. Google, Twitter ve Skype gibi internet dünyasının lider şirketlerini de görme fırsatı bulan girişimciler, dünyanın en iyi tasarım firması olarak seçilen IDEO’da atölye çalışmasına katıldı.

Ayrıca girişimciler, Eventbrite, Evernote, Flipboard, New Relic, Goodeggs‘in aralarında olduğu start-up şirketlerini ziyaret ederek, ilk elden bilgi alma şansına da sahip oldu.Tur kapsamında SUCOOL tarafından Silikon Vadisi’nde, 50’ye yakın girişimci ve yatırımcının katıldığı ve girişimcilerin projelerini tanıtıp geri bildirim alma şansı buldukları bir demo günü de düzenledi. Girişimciler yaptıkları projelerin benzerlerini yapan firmaların CEO‘larıyla tanışıp mentorluk alma şansını yakaladı.

Parmak damarı okuma teknolojisi, mobil çözümlerle daha kolay

0

SGK, sağlık hizmetleri maliyetlerinin geri ödemesinde gereksiz harcamaları aşağı çekmek ve sistemin suistimal edilmesini önlemek amacıyla 1 Eylül 2013’ten bu yana kademeli olarak kendi Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemi’ne geçmeye başladı.

Projenin özel hastaneleri kapsayan birinci aşaması tamamlanırken, üniversite hastaneleri için gerçekleştirilecek ikinci aşama da başlamak üzere. Hitachi’nin teknolojisini kullanarak daha önce bankacılık sektöründe güvenilirliğini kanıtlayan MIG, 1 Eylül 2014’ten itibaren üniversite hastanelerini de kapsayacak son teknoloji çözümünü pazara sundu.

Hitachi Türkiye Ülke Müdürü Erman Akgün

Hitachi Türkiye Ülke Müdürü Erman Akgün

Biyometrik doğrulamada en güvenilir ve taklit edilemez yöntem olan parmak damarı okuma teknolojisini Hitachi ve MIG geliştirerek mobil hale getirdi.  WiFi-3G bağlantılı BIOMIG cihazı kullanıcı dostu olma ve verimlilik anlamında benzerlerinden ayrılıyor. Böylelikle hastayı sabit bir makineye bağlı tutmak yerine yeni nesil cihaz hastanın ayağına gidiyor. Hastadan aldığı parmak damarı haritasını saniyeler içinde SGK veri tabanı ile karşılaştırıp sonuca ulaşabiliyor.

ZyXEL’den kesintisiz WiFi hizmeti

0

ZyXEL, yüksek performansa sahip, kesintisiz ve güvenilir Wi-Fi hizmeti ve büyük ölçekli Wi-Fi ağları için 512 adete kadar erişim noktası (AP) desteği sunan yeni nesil NXC5500 Kablosuz LAN kontrolörleri ile pazarda iddiasını sürdürüyor.

WLAN optimizasyonu ile beğeni toplayan ve en yeni ZLD V4.10 yazılımına sahip NXC5500; kullanıcılara ZyMESH, otomatik iyileştirme (Auto Healing) ve istemci yönlendirme (client steering) gibi üst düzey teknik özellikler sağlarken, aynı zamanda kesintisiz ve kolay bir ağ yönetim olanağı da sunuyor.

NXC5500, daha yüksek bant genişliği sağlayan ve daha esnek konuşlandırma olanağı tanıyan güçlü donanım özellikleri sayesinde yüksek performans avantajı sunuyor. Kendi Cihazını Getir (BYOD) eğilimi ofis ve iş çevrelerinde yaygınlaştıkça, iş ağlarının çoğu birden fazla cihazı olan daha fazla kullanıcıya hitap etmek durumunda.

Aynı anda 16 bin eşzamanlı cihazın iş yeri ağına bağlanabilmesine olanak tanıyan NXC5500 kablosuz ağ yönetim cihazının sahip olduğu geniş kapsamlı erişim yönetim fonksiyonları sayesinde büyük ölçekli ağları yönetmek de son derece kolaylaşıyor.

NXC5500, ZyXEL tarafından geliştirilen ZyMESH teknolojisi sayesinde, geleneksel kablolama yöntemiyle ulaşılamayan bölgelerde de WiFi yönetimin kapsaması sağlanıyor. Ayrıca otomatik iyileşme (auto healing) özelliği sayesinde, bilgisayar ağı otomatik olarak optimizasyon gerçekleştirebiliyor.

Tüketicilerin en iyi WiFi hizmetini alabilmeleri için NXC5500‘de bant seçimini ve sinyal eşik noktalarını ayarlayan bir istemci yönlendirme (client steering) özelliği mevcut. Bant seçimi, 2.4 GHz bant genişliğindeki trafik yoğun olduğunda 5 GHz çift bant servisine geçiş yaparak hem trafik dengeleme işlevi görüyor, hem de 802.11n hem de 802.11ac standartlarındaki cihazların desteklenebilmelerini sağlıyor. NXC5500 sinyal eşik değeri ölçümü yaparak istemcileri en doğru erişim noktasına yönlendiriyor. Böylece tüm ağda yüksek WiFi hizmet kalitesi sunulmasını güvence altına alıyor.

 

Atos, Bull ile büyüyor

0

Bu birleşme sayesinde Atos, üretim, sağlık ve kamu sektörü için sunduğu  çözüm portföyünü zenginleştirmeyi ve grubun Fransa başta olmak üzere İber Yarımadası, Polonya, Afrika ve Brezilya gibi bölgelerdeki konumunu güçlendirmeyi planlıyor.

Birleşme, Canopy de dahil olmak üzere bulut hizmetlerinden elde edilen yaklaşık 400 milyon avro gelirle Atos’un bulut operasyonlarında Avrupa’daki 1 numaralı konumunu güçlendirecek ve grubun bulut altyapı çözümleri alanındaki operasyonlarını ciddi şekilde geliştirecek.

Atos, Bull markası altında yılda yaklaşık 500 milyon avro gelir sağlayan, büyük veri ve siber güvenliği alanlarında özel bir oluşum yaratmayı amaçlıyor. Hedef, Bull’un siber güvenlik ve yüksek performanslı bilişim alanında sahip olduğu eşsiz deneyimden faydalanarak Atos’un bu segmentlerdeki küresel erişimini ve mevcut operasyonlarını desteklemek.

Trend Micro uyarıyor

0

Çevrimiçi bankacılık uygulamaları daha çok kullanıcı tarafından tercih edildikçe siber saldırıların yönü de bu alana kayıyor. Şu aşamada tüm Alman bankalarını tehdit eden EMOTET saldırısının, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgelerindeki tüm bankacılık sistemlerine yayılma riski bulunuyor. Türkiye de bu zararlı yazılımdan etkilenebilecek riskli ülkeler arasında.

EMOTET zararlı yazılımı, istenmeyen e-postalar ile yayılıyor. Kişilere banka hesaplarında bir hareket olmuş gibi bir bilgilendirme mesajı gönderiliyor. E-posta içindeki bağlantıyla sisteme bağlanan kullanıcıların internet bankacılığı şifreleri çalınıyor. EMOTET, sisteme bulaştıktan sonra diğer bileşenlerini de indirerek hedefteki bankalar hakkında bilgiler içeren bir dosya oluşturuyor. Oluşturulan bu dosya, başka ülkelere göre uyarlanarak Alman bankaları dışındaki bankaları da hedef alabiliyor.

Kullanıcı, EMOTET’in tanıdığı bir banka üzerinden işlem yaparsa o banka sitesine gönderilen bütün ağ trafiği kaydediliyor. EMOTET ağ üzerinde giden veri trafiğini izliyor ve bu şekilde kullanıcı adı ve şifrelerini ele geçiriyor.

Tehdidin Türkiye’deki bankaları da etkileyebileceğine vurgu yapan Trend Micro Akdeniz Ülkeleri Genel Müdürü Yakup Börekcioğlu, tüm Türk bankalarının ve banka müşterilerinin de önlem almaları gerektiğini vurguladı. Börekcioğlu, kullanıcılara banka hesaplarını ilgilendiren e-postaların kaynağını doğrulamaları ve finansal işlemlerini bankalarına danışarak yapmaları tavsiyesinde bulundu.

Para kazandıracak yeni bir sosyal ağ doğuyor

0

Bu konu muhtemelen ülkemizde ilk defa yazılıyor ve dünyada da ilk onda yer alacağından eminim. Benim de bir haber kanalım sayesinde bilgim oldu. Evet bu hafta köşe yazımı yeni bir sosyal ağ olan AskWitty.com’a ayırmayı uygun gördüm. Öncelikle İngilizcede ask witty; zekice, kurnazca, esprili şekilde soru sor anlamında kullanılıyor.

Bu yeni ağda mantık kullanıcıların soru sorması ve soruya şıklar ekleyebilmesi üzerine kurulmuş. Aslında bu hem Facebook hem de Facebook kullanıcıları tarafından kullanılan bir yöntem. Ancak bütün fikrin soru-cevap ve anket mantığı üzerine kurulması oldukça ilginç ve üzerinde durulası bir fırsat.

Popüler olabilmek çok kolay

Malum sosyal ağlar insanların kendince popülerlik sağlamak amacıyla kullandıkları ortamlar olarak da karşımıza çıkıyor zaman zaman. İşte AskWitty.com’da bir konuda çok değişik ve farklı olarak sorular sormak mümkün. Buradaki amaç en kurnazca soruları sormak ve bunların cevabı olarak da yine en dikkat çekici cevap şıklarının yazılmasını sağlamak.

Sitede amaçlanan bir diğer şey ise diğer sosyal paylaşım siteleri gibi kullanıcıların birbirini takip edebilmesi, paylaşımlarının “soru” olarak yazılarak daha fazla insanın o konu için fikir paylaşımında bulunması ve fikrine yakın seçeneği oylayarak kendini ifade etmesi. Özellikle ülkemizde siyasi baskılar nedeniyle insanlar Twitter veya Facebook’ta bazı sivri veya uç noktalı yazıları paylaşmaktan veya yorumlamaktan kaçınıyor. Ama söz konusu olan yazı, bir soru haline getirildiğinde ve uygun şıklar eklendiğinde sistem, herkesin kendini rahat ifade edeceği bir platform haline geliyor.

Ya kurumsal dünya?

AskWitty.com bireysel olduğu kadar kurumsal kullanıcılara da hitap edecek şekilde yapılandırılmış. Kullanıcıların klasik reklamlardan sıkıldığı gerçeğinden hareket eden yapımcılar, bu platformda şirketlerin insanlara “subliminal” mesaj verecekleri bir ortam hazırlamaya çalışmış. Örneğin bir üretici yeni bir ütü çıkardığında ve bunu tanıttığında klasik yöntemleri kullanmış oluyor. Ama bu yeni ütünün atıyorum “en çok hangi renginin beğenildiğini” soru olarak bu platformda sorarsa oylanma oranları kullanıcıda merak uyandırabiliyor. Şirket günün sonunda sistem üzerinde anket yaparken aslında bilinçaltı mesaj göndererek kullanıcıları yönlendirmiş de oluyor.

Gelir modeli

Sistem ilk adımda farklılaşabilmek adına kullanıcılara maddi kazanç sağlama olanağı da sunuyor. Tabii bu tamamen kullanıcının paylaşımlarına ve yeteneğine kalmış. Kısaca sistem, en zeki, en kurnazca soru soran kullanıcılara, sorularını oylatma ölçüsünde bir miktar gelir elde etme şansı sunuyor. Bunun için bir web sitesine ihtiyacı yok. Şayet kullanıcının sorduğu soru gerçekten insanların dikkatini çekebilecek güzel bir soru ise bunu kendi sosyal ağlarında isterse web sitesinde, blog sayfasında gömülü kodlarını paylaşarak sorabilecek ve oylatma ölçüsünde gelir kazanacak. AskWitty.com yaratıcıları bu sisteme CPV adını vermiş. Yani “Cost Per Vote-Oylama Başına Ücretlendirme”.

Evet şimdilik bu konuda aktaracaklarım bunlar ama bence takipte kalın. Zira bu konuda iyi şeyler olacak gibi.