Casper ülkemizdeki en köklü yerli teknoloji şirketlerinden bir tanesi. Bireysel alandaki ürünlerini 24 yıldır tüketiciyle buluşturan markanın kurumsal alandaki çözümleri hakkında Casper Kurumsal Satış Grup Müdürü Enes Koçak ile sohbet ettik.
Synology, KOBİ’lere enerji tasarrufu sağlıyor
Büyük ölçekli şirketlerden kamuya, KOBİ’lerden bireysel kullanıcılara kadar geniş bir yelpazeye çözümlerini ulaştıran Synology, pazara sunduğu yeni DiskStation DS2015xs ve DS3615xs ürünleri ile maliyet tasarrufu ve verimlilik sunmaya devam ediyor.
Kurumları, kullanıma sunulan DiskStation DS2015xs ve DS3615xs ürünleri ile verimli kıldıklarını ifade eden Synology Türkiye Ürün Müdürü Volkan Yiğit, “Günümüzde verimli ve kolay veri yönetimi, kurumların ve bireylerin en büyük önceliği. Doğru verilerin doğru zamanda konumlandırılması ve uygun alanlarda kullanımı, yüksek katma değerlerin elde edilmesini mümkün kılıyor. Yeni ürünlerimiz sayesinde bu katma değerlere katkıda bulunmaya devam ediyoruz. Yüksek performanslı, verimli ve ihtiyaçlara göre şekillenebilen ürünlerimiz ile kullanıcılarımızı geleceğe taşıyoruz” dedi.
Yeni ürünlerden DiskStation DS2015xs, Cortex A15 dört çekirdekli işlemci ve 8 GB’a kadar genişletilebilir bir RAM modülü ile kullanıma sunuluyor. Ürün 8 yuvaya ve Dual 10GbE SFP+ LAN portlarına sahip. İstenildiğinde DX1215 genişletme ürünü ile yuva sayısı 20’ye kadar çıkabiliyor. Özellikle KOBİ’ler için standart bir kullanımın üzerinde maliyet avantajı sağlayan DS2015xs ile yüksek performanslara ulaşmak mümkün. DiskStation DS3615xs ise 3,4 GHz çift çekirdekli x64 işlemcisi ile yüksek performansı mümkün kılıyor. Ürün, 32 GB’a kadar genişletilebilir RAM modülünü üzerinde barındırıyor. DS3615xs, 3,0 12 yuvaya sahip bu ürün, dört adet Gigabit LAN portları sayesinde, yüksek hızlı veri aktarımında ultra yüksek performans dönemini de başlatmış bulunuyor.
Yüzde 90’a varan enerji tasarrufu
Kullanıcı ve enerji dostu NAS ürünleri ile veri depolama alanında yüzde 90’a varan enerji tasarrufu sağladıklarını belirten Yiğit, “Ürünlerimizin en temel özellikleri; kolay kullanılması, yüksek performansa sahip olması, sınırsız paylaşımı mümkün kılması, verimli olması ve güvenirlik. Mevcut BT altyapılarına kolay bir şekilde entegre edilebilen ürünlerimiz, verilerin tek bir noktadan kolayca yönetilebilmesine imkan sağlıyor. Verimli ve kullanışlı bir deneyim sunan ürünlerimiz, sahip olma maliyeti, enerji tasarrufu sağlaması gibi avantajlar ile birlikte sezgisel ve kullanıcı dostu arayüze sahip. Aynı zamanda ürünlerimiz en iyi fiyat/performans dengesini sunuyor. Synology olarak, kurumlara sürdürülebilir, uçtan uca çözümler sunmaya devam edeceğiz” dedi.
İş Bankası dijital dönüşüm yolculuğuna çıkıyor
Türkiye İş Bankası, 2024 100. yıl vizyonu doğrultusunda dijital dönüşüm yolculuğuna devam ediyor. Bu kapsamda 2014 yılında dünyada da ilk olan uygulamaları müşterilerine sunan İş Bankası, 2015’te de dijital dönüşümde yeni ürün ve hizmetlere imza atacak.
İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran, alternatif dağıtım kanallarına ilişkin bankanın stratejilerini paylaştığı toplantıda, İşCep’te Touch ID, XBox uygulaması İşBox gibi teknolojik yeniliklerinin yanı sıra 2015 ve gelecekteki hedeflerini aktardı.
Alternatif dağıtım kanalları yolculuğuna 1982 yılında Bankamatik ile başlayan, 1997 yılında internet bankacılığıyla devam eden İş Bankası’nda şube dışı kanallardan 2014 yılında 2,2 milyar adet işlem gerçekleştirildiğini kaydeden Aran, mobil bankacılık aktif müşteri sayısında son 3 yılda 7 kat artışla 2014 yılsonu itibarıyla 1,5 milyon aktif İşCep müşteri sayısına, mobil bankacılık işlemlerinde ise 12 kat artışla 521 milyon işleme ulaşıldığını belirtti.
Türkiye bankacılık sektöründe mobil bankacılıktan geçen her 2 yatırım işleminden 1’i, her 3 fatura işleminden 1’i ve her 4 finansal işlemden 1’inin İşCep’ten yapıldığını anlatan Aran, İş Bankası’nın alternatif dağıtım kanalları alanında yaptığı teknolojik atılımlara her geçen gün bir yenisini ekleyerek Türkiye’de mobil bankacılığın lideri konumunu korumaya devam ettiğini aktardı. 17 Eylül’de tanıtılan İşCep Touch-ID uygulamasının şu ana kadar 75 bin İş Bankası müşterisi tarafından kullanıldığını söyleyen Aran, aynı zamanda “Xbox One”da yer alan dünyadaki ilk banka olduklarını vurguladı.
Teknolojiye 200 milyon dolarlık yatırım
Dijital bankacılıktaki üstünlüğü yurt dışı şubelerinde de kullanmaya özen gösterdiklerini, özellikle 2015 yılında teknoloji alanında geliştirdikleri ürünleri ABD başta olmak üzere yurt dışına pazarlayacak ve oralarda da satışı gerçekleştirebilecek noktaya geldiklerini vurgulayan Aran, Silikon Vadisi ile Türkiye arasındaki bağlantıyı sağlayacak ve onun üzerinden diğer ülkelere göre önde oldukları alanlardaki ürünleri İş Bankası olarak yazılım şirketleri aracılığıyla pazarlayabileceklerini söyledi.
Teknolojiye yaptıkları yatırımın yıllık 100 milyon doların üstüne çıktığını kaydeden Aran, net ihracat geliri elde ettikleri alanlar arasına finans teknolojilerini yerleştirebileceklerini belirtti.
2015’e yön verecek 8 trend
Autodesk’e göre bu yıl, farklı malzeme ve teknolojilerle “canlanan” binaları, dijital şehirleri ve hatta uzayda üretimi konuşacağız. 3D yazıcılar ve baskı, büyük veri, artırılmış gerçeklik gibi son dönemde hayatımızı değiştirmeye başlayan önemli teknolojik kavramlar bu yıl daha da yoğun olarak hayatımızda yer alacak.
2015 trendlerini sekiz başlıkta toplayan Autodesk’in belirlediği kavramlar şu şekilde sıralanıyor;
Kitlesel kişileştirme
3D yazıcıdan kişiselleştirilmiş kulaklık üreten ABD merkezli start-up Normal, bu yolla müşterilerinin kulaklarına ideal şekilde oturan kulaklıkları sunuyor. Normal CEO’su Nikki Kaufman’ın tanımıyla “vücudunuza özel olarak üretilen” bu kulaklıklar, kişiselleştirilmiş ürünlerin gelebileceği en son noktaya bir örnek. Son yıllarda pek çok şirket müşterilerine, ürünlerini önceden tanımlanmış seçenekler üzerinden kendi zevk ve tercihlerine göre kişiselleştirme imkanı sunuyor. Autodesk, bundan sonra tüketicilerin kendi ihtiyaç, tercih ve vücutlarına özel olarak tasarlanmış ‘tek’ ürünleri daha çok tercih ve talep edeceklerini öngörüyor.
Dijital şehirler
Bugünün binaları, altyapı çalışmaları ve şehirlerinin tasarım ve inşaat süreçleri için, artık eskiden kullanılan ölçekli ahşap maketlerin kullanılması yeterli olmuyor. Ne de olsa ölçekli maketler, ne kadar düzgün yapılırsa yapılsın, bir şehir bağlamında inşa edilecek bir binanın nasıl bir etki yaratacağını anlama konusunda bilgi sağlamıyor. Bugünün mimar, mühendis ve şehir planlamacıları; lazer tarama sistemleri, sensörler ve bulut tabanlı yazılımlar gibi yeni teknolojilerden yararlanarak şehirlerin 3D modellerini oluşturuyor ve sanal olarak şehri her açıdan gözlemleyebiliyor. Tek tuşla analiz edip değişiklik yapma kolaylığı sunan bu teknoloji Los Angeles, Chicago, Singapur, Tokyo ve Boston gibi büyük şehirlerde kullanılmaya başladı. Bu “dijital şehirlerin” 3D modelleri, şehirdeki binaların şekli ve lokasyonu gibi bilgilerin yanı sıra, şehrin canlı bir tablosunu da çıkarıyor. Kaldırımlardan şehirde enerji kullanımına, karbon ayak izinden su dağıtımına, ulaşımdan bulaşıcı hastalıkların yayılma hareketine kadar çeşitli “şehir bilgileri” dijital ortamdan takip edilebiliyor.
Robotlarla ilişkimiz boyut değiştirecek
Gelecekte insanlar ve robotlar daha fazla etkileşime girecek, birbirinden daha fazla yararlanacak. Şimdilik günümüz robotları veriyi toplama ve makine öğrenme tekniklerinden yararlanarak bunlardan bir anlam çıkarma, kendileri ve insanlar için işleme ve uygun analitik bilgiye dönüştürme gücüyle sınırlı. Öngörülebilir gelecekte robotların, insanlardan ilham ve kılavuzluk almadan çalışması da beklenmiyor. Ne de olsa bir algoritma ne kadar tasarımcı olabilirse, bir robot da o kadar zanaatkar sayılabilir.
Tasarımlar büyüyecek
Lightning Motorcycles adlı şirket, yeni elektrikli motosiklet modeli için arka tekerleği gövdeye bağlayan oynar kolda yeni nesil bir tasarım gerçekleştirmek için Autodesk’in bir yaklaşımını kullandı. “Project Dreamcatcher” adlı bilgisayar destekli (CAD) sistem ile otomatik olarak belirli tasarım kriterlerine uygun yüzlerce hatta binlerce tasarım geliştiren şirket, bu çözümle en etkili tasarıma ulaşmayı başardı. Project Dreamcatcher yazılımı gibi teknolojiler, yeni bir tasarım döneminin de işaretçisi. Autodesk’e göre önümüzdeki dönemde tamamen organik ya da oldukça matematiksel görünen komplike formlara aşinalığımız artacak.
Uzayda üretim başlayacak
Made in Space adlı şirket tek bir konuya odaklanıyor: Uzayda üretim. 3D baskı teknolojisi testlerinde 30 bin saati geçkin çalışma gerçekleştiren Made in Space; bilgi birikimini, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda kullanılabilecek ilk 3D yazıcıları tasarlayıp üretmek için kullanıyor. Bu tek örnek bile 2015 yılına uzayda üretimin damga vuracağının bir göstergesi. Gelecek yıllarda uzay ortamında üretilen uzay sistemleri çok daha yaygınlaşacak. Böylece mühendisler tasarımlarını gerçekleştirirken, uzay aracı fırlatma maliyetinden doğan baskılarla kısıtlanmadan rahatça çalışabilecek.
Yaşayan binalar
Bugüne kadar cansız malzemelerle inşa edilen binalar, yeni malzeme ve teknolojiler sayesinde “canlanmaya” başlıyor, “yaşayan binalar” kavramı hayat bulmaya başlıyor. Örneğin tasarım ve araştırma stüdyosu The Living’in kurucu ortağı David Benjamin, İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi bitki biyologlarıyla işbirliği yaparak bakterilerden yeni kompozit malzemeler üretmeye çalışıyor. Bu süreçte, plastik üretimi için ham madde olarak geri dönüştürülemeyen petrol yerine yenilenebilir şeker kullanılıyor. The Living, 2014 yılında Modern Sanat Müzesi ve Moma PS1’in Genç Mimarlar Programı yarışmasına da, Hy-Fi ismi verilen “yaşayan” bir enstalasyon ile katıldı. İnovatif malzemeler şirketi Ecovative ile birlikte geliştirilen enstalasyon, mısır sapı ve mantar gibi tamamen doğada çözülebilen malzemelerden üretilen 10 bin tuğla ile inşa edildi. 13 metrelik bu kule eser yaz sonunda demonte edilerek, tuğlaları yeniden toprağa dönüştürüldü. 2015 yılı bu gibi çalışmaların arttığını gördüğümüz bir yıl olacak.
Artırılmış gerçeklik tasarımla buluşuyor
Oculus Rift gibi yeni sanal cihazlar ve artırılmış gerçeklik uygulamalarının daha fazla görünür olması için, yeni nesil uzamsal tasarımcıların da artması gerekiyor. Autodesk fütüristlerine göre halihazırda kullanılan dokunmatik ekran teknolojisi, sanal ve artırılmış gerçeklik platformları ile yaratılan uzamsal boyutlardan faydalanarak “Sanal Gerçeklik Tasarımı”nın önünü açacak. Bu tür uygulama geliştirme takımlarına katılacak mimarlık öğrencilerini, oyun tasarımcılarını ve çoklu boyut uzmanlarını parlak bir gelecek bekliyor.
3D veri patlaması yaşanacak
Autodesk, 123D Catch uygulaması veya Structure sensörü gibi uygulamalar ile mobil cihazlarda 3D modellemenin kolaylaşması sayesinde herkesin etrafındaki üç boyutlu dünyayı sanal olarak görüntüleyebileceğini öngörüyor. WebGL teknolojisi ve 3D baskının daha yaygın olarak kullanılmaya başlamasıyla birlikte, 2015 yılında 3 boyutlu veri miktarında ciddi bir patlama yaşanabilir. Kullanıcı talebine cevap veren sosyal platformlar, 3 boyutlu verinin doğrudan paylaşılmasını mümkün kılacak ve işbirliğine dayalı, 3D deneyim sunacak.
2015 sağlık teknolojilerine neler getirecek?
Bellevue, Wash merkezli sağlık IT şirketi Edifecs’in strateji danışmanı Jay Sultan, sektöre dair ilginç öngörülerde bulundu. Sultan’a göre öncelikle analiz için kullanılan veriler gerçek anlamda hem operasyonel hem de klinik kullanım için daha aktif olacak. Bu yıl ayrıca alışılagelmiş organizasyonel sorunlar arkada bırakılarak, verilerin nasıl kullanılacağına odaklanılacak. Yüksek risk taşıyan hastalar daha rahat tespit edilecek, bu süreçte proaktif bir anlayış hakim olacak.
Sultan’ın diğer öngörülerinden bazıları ise şu şekilde;
ICD-10 adlı kategoriler sistemi her türlü aksaklığa rağmen 1 Ekim 2015 tarihinde hayata geçecek. Zira masrafları karşılayan isimler ve protokolün aktif hale gelmesini sağlayacak CMS için milyar dolarlar harcandı.
Kredi kuruluşu ACA ile olan destek karmaşası devam edecek. Milyarlarca dolarlık birikime rağmen milyonlarca fakir Amerikalı sağlık hizmetlerinden yeterince faydalanamayacak. Bu arada yatırımcılar ağırlıklı olarak uzun süreli yatırımlara bel bağlayacak.
Giyilebilir teknoloji ürünleri ve teletıp küçük bir adımla da olsa yola gerçek anlamıyla koyulacak. Geniş kapsamlı hasta profili daha çok hastane tarafından kabul görecek, yine de kişiye özel sağlık çözümlerine ulaşılamayacak.
Geliştiriciler nesnelerin internetine hazır olmalı
Embarcadero Technologies’in gerçekleştirdiği bir araştırma nesnelerin internetinin (Internet of Things – IOT) yepyeni bir fırsat olarak görüldüğünü ortaya çıkarttı. Embarcadero Technologies’den John Thomas, geliştiriciler son kullanıcı ile olan bağları için uygulamalarındaki alışkanlıkları değiştirmeli diyor. Thomas’a göre “iş artık sadece 4 inç’lik telefonlar ile sınırlı değil. Gerçek çözümler üretebilmek için birden fazla platform gerekiyor”.
Araştırma, nesnelerin internetinde kullanılan cihazların yüzde 56’sının fiziksel klavye ve tuşlar gibi arayüzlere sahip olduğunu, yüzde 97’sinin sensörler ve GPS gibi standart dışı içeriklere uygun olduğu, yüzde 37’lik kesimin ise sanal gerçeklik ve dokunsal sanal gerçeklik gibi sıradışı başlıklara uyum göstereceğini ortaya koyuyor. Thomas’a göre geliştiriciler çok sayıdaki cihaz için birden fazla ve farklı çözüm üretmeyi öğrenmek zorunda.
Raporun detayları, nesnelerin interneti örneğinin cihazların sadece tek başına önem arz etmediğini, iş dünyasının da bu konuda önemli bir yer edineceğini gösteriyor. Veriler 2015’te IoT çözümleri üretecek geliştiricilerin oranının pazarın yüzde 77’sini oluşturacağını, aynı zamanda neredeyse yarısının da iş dünyası için farklı içerikler ortaya koyacağını paylaşıyor.
Son olarak paylaşılan bilgilere göre, IoT cihazlarının yüzde 71’i, başka cihazlar ve sunucular arasında veri paylaşımı yapacak, yüzde 72’si çoklu teknolojiler ile iltişim içinde olacak ve yüzde 49’u da bulut teknolojilerinin yanında Android ve Windows gibi sitemler ile uyumlu iş yürütecek.
Markaların müşteriyi ikna etmek için 20 saniyesi var
Ehrenberg-Bass Pazarlama Bilimleri Enstitüsü’nün yaptığı bir araştırma ve sunduğu “Shopping Takes Only Seconds…In-Store and Online” raporu marka sahipleri ve reklamcılar için önemli veriler içeriyor. Çok sayıdaki üretici, müşterisinin markalarına olan sadakatine inanırken, araştırma ise tam tersini söylüyor.
Rapora göre,
– Sıradan bir müşteri mağaza içi alışverişlerinde herhangi bir markanın ürününü almak için 13 saniye harcıyor. Veriler çok sayıdaki müşteri alışkanlıkları araştırmasından alınmış.
– Online satın alımlarda durum değişmiyor, müşteri sadece 19 saniyede ürünü seçerek alışverişini tamamlıyor; hatta bazıları 10 saniyede işini bitiriyor.
Kısacası zaten hayatı oldukça yoğun ve karmaşık olan müşteri kesimi, marka seçimi için fazladan zaman ayırmak istemiyor ve belli alışkanlıklarını takip ediyor. Ehrenberg-Bass’ın “zihinsel uygunluk” dediği anlayışa göre aynı markayı tercih eden kişiler belli kıstaslara dikkat ediyor ve alışkanlık ediniyor. Bir başka deyişle alıcı, ürünü satın alırken markayı ve içeriği hatırlatacak öğelere bakıyor. Bunlar arasında sloganlar ve ikonlar yer alıyor.
Daniel Kahneman’ın “Thinking, Fast and Slow” adlı kitabında, insanın aynı etkideki iki ayrı karar mekanizmasından, hızlı ve yavaş düşünmeden bahsediliyor.
Hızlı düşünmede ekstra zaman harcanmıyor, alışkanlıklar ön plana çıkabiliyor. Sıradan ürünler için karar mekanizması acele ediyor. Yavaş düşünmede ise zihinsel aktiviteyi zorlayacak, daha çok başlığı gözönüne getirecek, dolayısıyla daha çok vakit ayırılacak tercihler gerçekleştiriliyor. Müşterilerin çoğu ise hızlı düşünüyor.
Hızlı düşünme gerçekleştiren müşterileri kendisine çekmek isteyen markaların;
– Rakiplere göre daha avantajlı ve hafızaya hitap eden öneriler (dikkat çekici şeyler) kullanması,
– Stratejilerinde ve kullandığı uygulama metodlarında hafızaya hitap etmenin yollarını arayın. Bunlara sıkıca tutunun.
– Reklam kampanyalarınızın yoğunluğunu arttırarak hatırlanabilir olun.
– Medya üzerindeki etkinliğinize devam edin, markanızı öne çıkartın. Zira bazı ürünler her daim satın alınıyor.
Tivibu’dan bol gollü dönüşüm
Türk Telekom Grubu, televizyon yayıncılığı alanında iddialı adımlar atıyor. Televizyon izleme alışkanlığını tamamen değiştirerek kullanıcıya farklı bir TV izleme deneyimi sunan Tivibu, IPTV’den sonra uydu yayınlarına da başlayarak daha geniş kitlelere ulaşacak. Tivibu, uydu üzerinden 4K çözünürlüğe kadar çıkabilecek yayınları, IPTV’nin Durdur İzle-Geri Al İzle, Tekrar İzle gibi özellikleri ve dört ekrandan sunacağı farklı destekleyici uygulamaları ile Türkiye’de televizyon yayıncılığında yeni bir dönemi başlatacak.
Dünyanın en önemli spor organizasyonlarından birisi olan UEFA Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi’nin yayın haklarını alan Türk Telekom Grubu, Tivibu’nun gelişmiş özellikleri ile futbolseverlere yepyeni bir futbol keyfi yaşatmaya hazırlanıyor.
“TV yayıncılığı, Türk Telekom’un ana faaliyetlerinden biri oluyor”
Türk Telekom Grubu olarak nihai amaçlarının, müşterilerine alanında en iyi hizmetleri ilk ve en hızlı biçimde sağlamak olduğunu belirten Türk Telekom Grubu CEO’su Rami Aslan, Türkiye’de TV yayıncılığında yeni bir dönem başlattıklarını ve sektörü yeniden şekillendirmeye kararlı olduklarını söyledi.
Türkiye için daha fazla ‘değer’ ve ‘sinerji’ yaratmak için ‘Bireysel ve Kurumsal segment’lerden oluşan yeni entegre yapının oluşturulduğunu belirten Grup Bireysel İş Birimi CEO’su Erkan Akdemir ise şu açıklamayı yaptı: “Yeni entegre yapı içerisinde Türk Telekom Grubu’nun bireysel hizmetlerine bağlı tüm mobil, sabit telefon, geniş bant internet ve son olarak televizyon birimlerinin yönetimini üstlenmiş bulunuyorum. Tamamen müşteri odaklı olan bu yeni organizasyon, müşterilerimizin tüm ihtiyaçlarını teknoloji ve lokasyon bağımsız karşılamaya yönelik bir yapı.”
Tivibu’nun yeni hizmetiyle ilgili detayları paylaşan Türk Telekom Grubu Strateji ve İş Geliştirme Yöneticisi Hakan Dursun ise şunları aktardı:
“Dünyanın en değerli spor olaylarından ikisini; IPTV’nin yanı sıra uydu teknolojisi üzerinden sunacağız. Türk Telekom’un güçlü altyapısı ve teknolojisiyle; futbol izleme deneyimini tamamen farklılaştıracağız. Futbolseverler artık maç saatinde ekranın karşısında olmak zorunda değiller. Tivibu’nun ‘Tekrar İzle’ özelliği ile diledikleri maçı istedikleri zaman izleyebilecekler. Maçın en heyecanlı yerinde ekran başından ayrılmak zorunda kalan futbolseverler, Tivibu’nun IPTV’deki ‘Durdur İzle’ özelliği ile maç heyecanına kaldıkları yerden devam edebilecek. Tivibu’nun ‘Geri Al İzle’ özelliği sayesinde sporseverler IPTV’de canlı yayını geri alabilecek, en heyecan verici anları defalarca izleme fırsatı bulabilecek.
Sporseverler, Tivibu’nun Türkiye’de bir ilk olan Spor Mozaik kanalı sayesinde IPTV’de 6 yayını aynı anda izleme imkânı elde edecek. HD maç yayınlarımızı sürdüreceğiz ve uydu yayınlarında bazı maçlarda 4K çözünürlüğüne ulaşacağız. Futbolseverleri, en ünlü spor yorumcularından maçları dinleme seçeneğiyle tanıştıracağız. Güçlü teknoloji altyapımız ve özel içeriklerimiz ile Türkiye’deki televizyon yayıncılığını geliştirerek, sektöre bu alanda da öncülük etmeye devam edeceğiz.”
Türk Telekom’un TRT ile yapılan iş birliğiyle, UEFA Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’nin Salı ve Perşembe günleri oynanacak birer maçı TRT üzerinden açık kanalda da Tivibu ile eş zamanlı yayınlanacak.
6493 sayılı kanunla e-ticarette yeni bir dönem başlıyor
Asseco SEE, e-ticaret sektöründe yaşanan gelişmeleri sektör paydaşları ile değerlendirmek üzere, 15 Ocak 2015 tarihinde “E-ticarette yeni bir dönem başlıyor” temasıyla bir etkinlik düzenledi. Etkinlik kapsamında, ödemelerin kredi kartıyla gerçekleştiği e-ticaret dünyasındaki güvenlik olgusu da ele alındı.
Asseco SEE Grup Yöneticisi Burak Kutlu; “Hızlı ve güvenli alışveriş bir arada” başlıklı sunumuyla, kredi kartı bilgilerinin güvenli olarak saklanması, tek tıkla ödeme ve bu alanda Asseco SEE’nin çözümleri hakkında bilgiler verdi. Sahibinden.com Genel Müdür Yardımcısı Bora Biçer ve İşNet Yazılım Geliştirme Yöneticisi Hasan Atalay ise e-ticaret başarı öykülerini ve deneyimlerini katılımcılarla paylaştı.
Asseco SEE Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Şenver’in yönettiği, Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği (ETİD) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Orhun ile e-ticaret ve bilişim hukuku alanlarında uzman avukatlar Dr. Mete Tevetoğlu ve Sertel Şıracı’nın katılımıyla gerçekleşen panelde ise 6493 sayılı kanunun sektörü nasıl etkilediği, Türkiye’de e-ticaretin nasıl şekillendiği, kişisel verilerin güvenliği ve e-ticaret sektöründeki hukuksal düzenlemelerle ilgili ayrıntılı bilgiler verildi.
Mobil alışveriş güvenliği daha önemli hale getirdi
Türkiye’de e-ticaret hacmi son yıllarda çok hızlı büyüdü. Bu büyüme, internet üzerinden yapılan tüm ödemelerle ilgili yeni ürünleri ve çözümleri de beraberinde getiriyor. Özellikle mobil cihazlardan yapılan alışverişlerin artması ve 6493 sayılı kanun gibi yeni yasal düzenlemeler, kullanıcıların hassas ödeme verilerini güvenli ortamlarda saklama ihtiyacını gündeme getirdi. Etkinlikte sektörü ilgilendiren yeni yasal düzenlemelerle, kullanıcıların hassas ödeme verilerinin güvenli ortamlarda saklanmasının güvence altına alınarak, e-ticarette yeni bir dönemin başlamasına zemin hazırlandığına dikkat çekildi.
Cisco’dan anlamlı eğitim projesi
Safranbolu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, engellilerin topluma entegrasyonunu ve ekonomik hayata katılımlarını sağlamak amacıyla örnek bir projeyi hayata geçirdi. “Bilişim Engel Tanımaz” adını taşıyan proje ile, Safranbolu Ahi Evran Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde, Cisco Networking Academy programı dahilinde engelli gençlere ağ uzmanlığı eğitimi veriliyor.
Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı (BAKKA) tarafından TR81/14/Sosyal/0029 numaralı Sosyal Kalkınma Destek Projesi kapsamında desteklenen proje ile, 17-30 yaş arası yüzde 20 ortopedik engelli 10 genç, bilgisayar ağları tasarlayabilmeleri, oluşturabilmeleri ve yönetebilmeleri için gerekli bilgi ve becerileri öğreniyor.
Gençler, BAKKA tarafından sağlanan finansmanla, 28.09.2014 tarihinde başlayan ve 17.01.2015’te sona erecek, toplam 300 saatlik Cisco Networking Academy eğitimini başarıyla tamamladıklarında, uluslararası geçerliliği olan bir Ağ Uzmanlığı Sertifikası’na sahip olacak. Böylece gençler, kamuda ve özel şirketlerin bilgi işlem bölümlerinde istihdam edilme şansını yakalayabilecek.
2008 yılından bu yana Cisco Networking Academy üyesi olan Safranbolu Ahi Evran Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, “Bilişim Engel Tanımaz” projesinin yanı sıra bir başka başarıya daha imza attı: Okulda görevli bilişim teknolojileri öğretmeni ve Cisco Networking Academy Sorumlusu Ahmet Nusret Özalp, 2013/2014 öğretim yılında Ortadoğu, Kuzey Afrika, Avrupa bölgesinin en başarılı Cisco Bilişim Teknolojileri kursu eğitmeni seçilerek, IT Essentials Curriculum Specialist ve Advanced Level Instructor Excellence ödüllerine layık görüldü.
Epson’dan eğitim dünyasına özel kampanya
Eğitim dünyasında teknolojik cihazların kullanımı sürekli artıyor. Bu cihazlar arasında projektörlerin de ayrı bir yeri bulunuyor.
Epson, bu kapsamda eğitim sektörüne özel bir kampanya başlatmış durumda. Kampanya, 3D çift katlı projektör modeli EB-W16SK‘yı içeriyor ve 1 adet gerçek gümüş perde, 1 adet HDMI çoklayıcı ve 30 adet 3D pasif gözlük hediyeleri bulunuyor.
Epson EB-W16SK projektör sistemi, özel tasarlanmış bir montaj sistemiyle biraraya getirilmiş iki ayrı projektör ünitesinden oluşuyor. Her iki projektör üst üste ekli konumda ve görüntüler, otomatik projektör hizalama ayarı kullanılarak elektronik olarak hizalanıyor. Bu da kurulum süresini önemli ölçüde azaltıyor.
Epson 3LCD teknolojisi ile geniş bir renk yelpazesinde, aslına uygun şekilde doğal ve canlı renkler sağlayan Epson EB-W16SK, çeşitli ortam aydınlatmalarında parlak 3D görüntüler için 3.000’er lümenlik Beyaz ve Renkli Renk Çıkışı özelliklerine sahip.
HDMI uyumlu 3D sinyal formatlarının tümünü destekleyen Epson EB-W16SK, yanyana, üstte ve altta derlenmiş görüntü karesi içeriklerini görüntülüyor. Böylece mümkün olan en geniş 3D içerik aralığında görüntüleme yapma esnekliği sunuyor.
Aruba Networks, KOBİ pazarını da hedefliyor
Aruba Networks, ortaklarına yönelik iyileştirmelere devam ediyor. Yeni KOBİ odaklı kanal ekibi ve KOBİ’lere özel tasarlanmış ürünler sunan Aruba Networks, kısa süre önce piyasaya sürülen 802.11ac ürünlerini duyurdu.
Yeni ürünler dışında yeni programlar, promosyonlar ve KOBİ yetkilendirme desteği sunan Aruba, ayrıca İrlanda’nın Cork kentinde yine KOBİ çözümleri odaklı bir yetkinlik merkezini hayata geçirdi. Bu merkez, kurulumu ve bakımı kolay, KOBİ’lere uyum sağlayabilecek bulut tabanlı çözümler ile Instant Access noktalarının satışında ortakları desteklemeye odaklanacak.
Aruba Networks Küresel Kanalları Başkan Yardımcısı Karl Soderlund, “Aruba Instant ve Aruba Central ile gördüğümüz ilginin yanı sıra, geçtiğimiz aylarda önemli sayıda ortak edinmemiz, Aruba Bulut Wi-Fi Çözümünün büyük bir hızla KOBİ’lerin tercihi WLAN çözümü olduğunu gösteriyor.” açıklamasında bulundu.
Aruba Networks Türkiye Kanal Müdürü Bora Yüksel ise yeniliklerle ilgili şu yorumu yaptı: “Aruba Networks ile küçük ve orta ölçekli işletmelerde uzun yıllardır aktif olarak yer aldık. Başarımızın sırrı ise Instant APs; kullanım kolaylığı ve kalitesi bu pazar için kusursuz, bu yüzden Aruba’nın bu pazara daha fazla yoğunlaşacağını öğrenmekten büyük memnuniyet duyuyoruz.”
Dell’Oro Group tahminlerine göre, yıllık KOBİ WLAN pazarı birkaç yıl içinde milyar dolarlık bir büyüklüğe yaklaşabilir; zira KOBİ’ler ve dağınık şirketler hem küçük ofis/home ofis (SOHO) sınıfı cihazlarını yükseltmek hem de daha yüksek performanslı 802.11ac cihazlarına geçmek istiyor.
Bilgisayarlar bizi herkesten iyi tanıyor
Stanford Üniversitesi ile Cambridge Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği detaylı bir araştırma programı, bıraktığımız sanal ayak izleri sayesinde, bilgisayarların bizleri ailelerimizden daha iyi tanıyabileceğini gösteriyor. Facebook‘taki “Like” kayıtları gibi içerikler sayesinde, bilgisayarların psikolojimize bakarak karakter özelliklerimizi tanımlamasını olası kılıyor.
Araştırmacılar akıllı bilgisayarların tam anlamıyla gerçek olması durumunda, geliştirilen teknolojilerin kişisel veriler konusunda güvenlik sorunları yaratabileceğine dikkat çekiyor. Araştırmada, bilgisayarlar kişinin karakteri hakkındaki detayları, Like’lar sayesinde yakınları ya da iş arkadaşlarından daha iyi tahmin edebilmiş.
2013 yılındaki araştırmanın ardından başlatılan yeni safhada ise 86 bin 220 Facebook kullanıcısı gönüllü olarak myPersonality uygulaması üzerinden 100 puanlık karakter tespit sorularına dolaylı olarak yanıt vermiş. Like’lar sayesinde uygulama çok daha geçerli karakter testi sonuçları ortaya koymuş. Araştırmacılar 17 bin 622 katılımcının bir arkadaş ya da aile üyesi, 14 bin 410’unun ise iki ayrı kişi tarafından değerlendirilmesine (bilgi vermesine) izin vermiş.
Araştırmayı yürüten biliminsanlarına göre halihazırda veri taraması yapan kurumlar ve hizmet sağlayıcılar şimdiden geleceğe yönelik “alışkanlıkları tespit edebilen” makinelerin temelini atıyor.
BlackBerry satılıyor iddiası bu kez gerçek olabilir
Dün Türkiye saati ile geceyarısı civarı Reuters kaynaklı bir haber teknoloji dünyasının gündeminde ön sıralarda yer aldı. Habere göre, Samsung, BlackBerry’yi satın almak için ciddi bir hazırlık yapmıştı.
Reuters’in kendi kaynaklarına dayandırarak açıkladığı iddialara göre bu ciddi hazırlığın tutarı 7,5 milyar dolar. Bu haberin duyulmasıyla birlikte BlackBerry hisselerinde yüzde 30’u bulan artış da yaşandı.
Samsung ve BlackBerry yakınlaşması aslında yeni değil. Daha önce kurumsal müşterilere yönelik olarak işbirliğine giden iki şirket; BlackBerry’nin bir sonraki işletim sistemi BlackBerry 12 ve Samsung’un kurumlara yönelik mobil uygulama platformu Knox‘un uyumlu olması noktasında anlaşmıştı.
Kurumsal mobil platformlardaki rekabet 2014 başından bu yana sürekli artışta. Geçen yıl IBM ve Apple arasındaki işbirliği, bu pazarın ne kadar zorlaşacağını göstermişti.
Reklam alıcıları önce güvenlik diyor
Kasım 2014 tarihinde tamamlanan Integral Ad Science‘ın araştırması, Amerikalı dijital medya alıcılarının üç önemli başlığa dikkat ettiğini gösteriyor. Reklam dolandırıcılığı, izlenebilirlik ve marka güvenliği. Katılımcıların üçte biri reklam dolandırıcılığını ilk sıraya koyarken, yüzde 26’lık kesim takip edilebilirlik ve marka güvenliği demiş.
Asıl sorun ise şirketlerin tam anlamıyla aynı paydada buluşmaması. Aynı sıkıntı satın alım yapan mecralar için de geçerli. Reklam satışı yapan ve alım yapan farklı firmalar izlenebilirlik açısından oldukça farklı fikirlere sahip. Alıcıların sadece yüzde 22’si Media Rating Council‘in izlenebilirlik kurallarını yeterli bulduğunu söylüyor, satıcılarda ise oran yüzde 61’i buluyor. Amerikalı pazarlama mecraları ile ajansların önem verdiği ilk şey ise beklenileceği üzere marka güvenliği.
Katılımcıların büyük kısmı yatırdıkları paranın karşılığını tam olarak almak istediğini belirtiyor, katılımcıların belli bir kısmı satın aldıkları reklam içeriğini istedikleri gibi takip edebilmek arzusunda olduklarının altını çiziyor. Son olarak korkulu rüyaların başında bot’ların düzenli olarak hedef aldığı reklamlar bulunuyor. 10 ajanstan 3’ü bot’ların oluşturduğu sahte trafikten yakınırken, reklam satışı yapan isimlerin de yüzde 50’si aynı sıkıntıyı duyduklarını ekliyor.
Twitter’ın TV’ler için önemi ölçüldü
Dünya çapındaki medya şirketleri, TV kanallarındaki yeni sezon programları için çeşitli tanıtım kampanyalarına girişir, farklı pekçok isimden de reklam alır. Programların ilk bölümleri hem kanal sahibi medya şirketleri hem de reklamverenler için oldukça önemlidir. Peki ya Twitter gibi mecraların bu akıştaki etkisi ne kadar önemli olabilir?
Nielsen’ın yaptığı bir araştırmada Twitter’daki TV etkinlikleri 7/24 takip edilmiş, yeni programların ilk bölümlerindekin izleyici üzerideki etkilerini ve dolayısıyla reklamverenler için önemini ortaya çıkartmış. Şayet bu akış düzenli şekilde takip edilir ve diğer veri kanallarından gelen detaylar da doğru şekilde kullanılırsa, her iki taraf için de reklam konusunda önemli bir yol alınmış olacağı tespit edilmiş. Bu, hem olası kazananları kesinleştirirken hem de reklam satışlarını önceden yükseltme opsiyonu doğuruyor.
Ağustos – Kasım 2014 tarihleri arasında hem İngilizce, hem de İspanyolca yayın yapan 42 ayrı genel kanal ve kablolu TV servisi araştırmanın odak noktası yapılmış. 18 – 34 yaş arası izleyicilerin izledikleri TV reklamları ile programların prömiyerlerindeki izleyici sayısı arasındaki bağ araştırılırken, daha çok reklamı yapılan içeriklerin daha fazla seyirciye kavuştuğu, dolayısı ile başka markaların reklamlarının da daha çok kişiye ulaştığı tespit edilmiş.
Her bir programın prömiyerinden iki hafta önce biten, dört haftalık bir süreç dikkatle izlenmiş. Hem reklamlar hem de Twitter’daki TV etkinlikleri izlenerek, reklamlar ve seyirci sayısındaki orana dikkatle incelenmiş. İki başlığın, izleyici kitlesiyle olan bağı her ne kadar önemli gözükse de, Twitter, TV ve sosyal medyanın daha çok kitle çektiği fikri kesinliğe ulaşmış değil. Mecranın dikkat çektiği şey, bu verilerin diğer ağlar ve reklam şirketlerinin programlar için kullanacağı stratejilere destek olabileceği fikri.
Perakende bulutların üzerine taşınıyor
Microsoft, yeni yılı e-ticaret dinamiklerini değiştirecek bir iş birliğiyle karşıladı. Microsoft’un bulut bilişim teknolojisi ve e-ticaret çözümleriyle altyapısını güçlendiren Markafoni, tüketicilerini “Bulut AVM”de yeni bir alışveriş deneyimine davet ederken, Türkiye’deki e-ticaret ve perakende sektörüne de yeni bir dinamizm kazandıracak.
Microsoft ve Markafoni arasındaki iş birliği, Markafoni Grubu CEO’su İlker Baydar, Naspers Grubu E-ticaret COO’su Lawrence Illg, Microsoft Türkiye CEO’su Tamer Özmen ve Kurumsal Hizmetler Genel Müdür Yardımcısı Eda Uluca’nın katıldığı basın toplantısıyla bugün duyuruldu.
Markafoni Grubu CEO’su İlker Baydar, yeni iş birliği kapsamında Markafoni’nin Türkiye’nin ilk ve en değerli online alışveriş platformunu hayata geçireceklerini belirterek şöyle konuştu: “Markafoni olarak e-ticaret alanındaki yerel tecrübemizi Naspers’ın küresel deneyimi ile bir araya getirerek Türkiye’deki moda şirketlerinin hizmetine sunmayı hedefliyoruz. Perakende sektöründe onlarca başarılı projeyi hayata geçirmiş olan Microsoft Türkiye ile yarattığımız güç birliğiyle, Türk moda şirketlerine, e-ticarete doğru bir planla başlamalarını sağlayacak danışmanlığı ve çözümleri sunacağız. Moda markalarının e-ticaret yatırımlarını bilinçli yapmaları ve bu alanda doğru adımları atmaları, pazarın sağlıklı büyümesi açısından önemli. Bu nedenle Markafoni ve Microsoft olarak onlara bu alanda kolaylaştırıcı olmayı umut ediyoruz. Bu güç birliği bizi gerek grubumuza, gerekse Türk moda sektörüne sağlayacağı katkılar açısından çok heyecanlandırıyor.”
Bulut AVM, markalar için sürekli değer yaratma gücüne sahip olacak
İş birliğinin detayları hakkında bilgi veren Tamer Özmen, şöyle konuştu: “Microsoft olarak işletmelere yönelik verimliliği yeniden tanımlıyoruz, onların gücüne güç katıyoruz. Microsoft Türkiye ve Markafoni iş birliğiyle, moda ve yaşam perakendesini teknolojinin gücüyle bulutların üzerine taşıyoruz, bir üretkenlik platformu yaratıyoruz. Microsoft’un Bulut Bilişim altyapısına yapmış olduğu yatırımın tutarı 15 milyar doların üzerinde. 100’den fazla veri merkezinde yer alan bir milyonun üzerinde sunucudan oluşan bu kadar kapsamlı bir bulut platformunu, sadece Microsoft sunabiliyor. Bulut AVM dediğimiz bu platform, hem tüketicilere, hem de platformu kullanarak satış yapan markalara sunduğu çözümlerle sürekli değer yaratma gücüne sahip olacak.”
CNN’in insansız hava aracına onay geldi
Medya kuruluşlarının insansız hava araçlarını kullanmaları pek çok gündeme gelse de resmi kurumlar bu konuda izin vermekte pek de istekli değildi. Ancak ABD Sivil Havacılık Kurumu (FAA – Federal Aviation Administration) CNN’e bu izni verdi. Drone kullanmak isteyen markalara red cevabı veren kurum bu kez CNN’e olur yanıtını verdi. CNN, insansız hava aracını kendi haberleri için kullanacak.
CNN’in onay alması aslında çok da şaşılacak bir gelişme değil, zira ünlü isim Georgia Teknoloji Enstitüsü ile birlikte bu konuda Haziran ayından beri çeşitli çalışmalar yürütüyor. Amaç hem haberler için materyal toplayabilmek, hem de güvenliksiz bölgelere sadece drone ile giriş yapmak.
CNN bir dönem daha birden fazla profesyonel drone’u test edecek ve FAA’e rapor sunacak. Bunun neticesinde ise her drone için yeni kurallar kendilerine iletilecek.
Benzer bir durum daha önce İngiltere’de BBC’nin de başına gelmişti. Haber çekimlerinde bu cihazları kullanmak isteyen kurumun da izni alması CNN sonrası kolaylaşacak.
FAA’nın bu tavrı önemli bir değişimi de işaret ediyor. Çok değil, yaklaşık 1 yıl önce, ABD’de yerel bir gazeteciye haber çekimlerinde drone kullandığı için soruşturma açılmıştı.
Romoss Sailing 5 ile sürekli tam güç
Teknoloji severlerin tercihi Romoss mobil şarj ünitelerinin Sailing 5 modeli ile güç hep yanınızda. 13 bin mAH’lık Romoss Sailing 5 ile her zaman her yerde telefon, tablet, dizüstü bilgisayar ve uyumlu diğer tüm teknoloji ürünlerinizi şarj edebilirsiniz. İkili çıkış, geniş uyumluluk, eş zamanlı şarj edebilme, hızlı ve güçlü şarj kapasitesi özellikleri ile Romoss Sailing 5 sadece 296 gr. ağırlığında.
Beyaz renk ve ergonomik tasarımıyla teknolojik şıklığınıza da bütünlük katan Romos Sailing 5 yanınızdayken gücünüz hep tam.
Tavsiye edilen perakende satış fiyatı: 55 dolar + KDV.