Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 1772

Üretimde de güvenlik şart

0

Türkiye’nin de aralarında olduğu ülkelerde 3.900 BT çalışanı arasında yapılan Kaspersky Lab anketine göre, endüstri ve imalat firmaları, hizmet tmelli firmalardan çok daha farklı güvenli önceliklerine sahip. Kurumsal BT güvenliği veri korumaya odaklanmış, endüstriyel BT güvenliğiyse süreç korumaya odaklanmış durumda.

Kaspersky Lab’ın anketinde, İmalat ve Kamu Hizmetleri ve Enerji sektörleri de dahil olmak üzere 17 farklı sektörden kullanıcılar sınıflandırıldı. Bu iki endüstriyel sektör, BT ağlarının tasarımları – üst düzeyde özellikli endüstriyel yazılımlar tarafından yönetilen makineler – ve şirketlerin bu ağları korumak için çok daha farklı önceliklere sahip olmaları açısından diğer sektörlerden farklı bir yerde duruyor.

Bu noktayı görselleştirmek amacıyla aşağıdaki tablolarda bu iki sektörün en çok değer verdikleri verilerin hangi tür veriler oldukları ve güvenlik ihlali durumlarında en fazla hangi tip verileri kaybettikleriyle ilgili sorulara ne gibi yanıtlar verdikleri görülüyor. Bu taban tabana zıt yanıtlar endüstriyel şirketlerin belirli tiplerdeki verilere diğer sektörlerdeki şirketlere kıyasla çok daha fazla önem verdiğini ve bu verilerin oldukça yüksek bir oranda çalınıp çalınmadığını gösteriyor.

 

Unutkanlık veri güvenliğini tehdit ediyor

0

İngiltere’nin başkenti Londra’da yaklaşık 24 bin taksi bulunuyor. ESET, London King’s Cross istasyonundaki taksiler ve yaklaşık 300 taksi sürücüsü ile bir anket çalışması gerçekleştirdi. Anket verilerine göre, her taksici aracında yılda 8 unutulmuş telefon buluyor. Yani bir başka deyişle her gün 520, yılda ise 190 bin  telefon taksilerde unutuluyor.

 

Anket sonuçlarının gösterdiği diğer şaşırtıcı ve endişe uyandıran sonuç ise; bu telefonların yaklaşık yarısı korunmasız olarak bulunuyor. Bu demektir ki, telefonu bulan kişi içerisindeki bütün bilgilere kolaylıkla erişebilme imkanına sahip.

 

Kullanıcılar kendilerini ne yazık ki hedef olarak görmüyor

Anketi değerlendiren ESET Güvenlik Uzmanı Graham Cluley, “Günümüzde pek çoğumuz cep telefonlarımızı bankacılık ya da kurumsal e-posta yazışmaları gibi  işlerimiz için kullanmaktayız. Bu nedenle telefonlarımızın yanlış ellere düşmesini asla istemeyiz. Çalışmamız gösteriyor ki, siber suçlara karşı medyada da pek çok  bilgilendirme yapılmasına rağmen tüketiciler hala kendilerini gerçek bir hedef olarak görmemektedir. Siber suçlular, mobil cihazlarımızda hassas verilerin olduğunun oldukça farkındadırlar ve bunu avantaj olarak kullanırlar. Tüketiciler, herhangi bir kayıp durumunda en azından cihazlarındaki verileri koruyabilmek için parola kullanmalıdırlar” uyarısında bulundu.

 

Mobil cihazların güvenliği öncelik olmalı

Graham Cluley, anket değerlendirmesini şu sözlerle tamamlıyor: “Kullanıcıların kendine sorması gereken ilk soru, eğer mobil cihazım kötü niyetli birinin eline geçerse, içinde bulunan hem kişisel hem de profesyonel anlamdaki veriler beni zor durumda bırakır mı? Eğer cevap evet ise, ki öyle olacağını varsayıyorum, mobil cihazların güvenliği birincil öncelik olmalıdır.”

Cep telefonunuz ne kadar temiz?

0

Akıllı telefonlarda sağlığı çok ciddi anlamda tehdit eden bakterilerin yaşadığı biliniyor. Bu bakterilerin birçok hastalığa yol açtığı haberleri, bilinçli telefon kullanıcılarının akıllarında soru işareti oluşturuyor. “Akıllı telefonların da insanlar gibi düzenli olarak bakıma ihtiyacı vardır” diyen Mobilcadde Genel Müdürü Erkan Yılmaz, telefonların temizliğine özen göstererek, herhangi bir mikrop ve hastalığa karşı önlem alınabileceğini belirtti.

İngiltere’de bulunan Surrey Üniversitesi’nde Mikrobiyoloji öğrencileri, geçtiğimiz yıl cep telefonlarını yakından inceledi ve cep telefonları üzerinde birçok bakterinin varlığını farketti. Tuvaletlere oranla 18 kat daha fazla bakteri bulunan telefonlar, kullanıcıların sağlığını riske atabilecek kadar tehlikeli görünüyor. Üniversiteden Doktor Simon Park, cep telefonlarının iletişim amacı olmasıyla birlikte kullanıcılarının kişisel izlerini de taşıdığını belirtti. Yani telefonlara yiyecek ve içeçekler de bulaştırılıyor. O nedenle bu bakterilerin içerisinde gıda zehri içerenler de bulunuyor. Riski bu kadar yüksek olan cep telefonları için kolay temizlik yöntemleri yardıma koşuyor. Cep telefonu temizlik yöntemlerinden birkaçını listeleyen Mobilcadde uzmanları, cep telefonu temizliğine özen gösterilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Tuşlu telefonlar daha fazla bakteri içeriyor

Akıllı telefonların tuşlu olan modelleri, dokunmatik türlere göre içerisinde daha fazla bakteri barındırıyor. O nedenle tuşu bir telefon kullanıyorsanız, ortalama 3 ayda bir, tuşlarını açarak kulak çöpü ile temizlemelisiniz. Eğer telefonunuzun tuş bölmesini açamıyorsanız, kullanılmamış bir diş fırçası ile arada kalan mikropları temizleyebilirsiniz.

Batarya ve kart yuvası temizliği

Cep telefonunuz parçalara ayrılabiliyorsa, yine 3 ayda bir telefonu kapattıktan sonra en ince parçalarına kadar ayırmalısınız. Bataryayı pamuk ya da toz önleyici mendil ile temizledikten sonra, kart yuvası ve diğer ayrıntı bölgeleri kulak çöpü ya da kullanılmamış diş fırçası yardımı ile temizleyebilirsiniz.

Kulaklık ve şarj girişi temizliği

Cep telefonlarının kulaklık ve şarj girişleri çok fazla toz tutar. O sebeple telefonun en çok bakteri bulunan bölgelerine bu girişleri örnek gösterebiliriz. Bu bölgeleri belirli aralıklar ile kullanılmamış bir diş fırçası yardımı ile yumuşak bir şekilde temizleyebilirsiniz. Telefonunuzun kulaklık girişi için telefon süsleri, şarj girişi için ise toz önleyici ayaklık kullanarak toz oluşumunu en aza indirebilirsiniz.

Ekran temizliği

Akıllı telefonunuzun ekranı ve arka kasasınız temizlemek için ekran temizleyici spreyler kullanmalısınız. Islak mendillerin telefona zarar verdiğini ve çizik oluşmasına sebep olduğunu bilmenizde fayda var. Telefonunuz için bu tür özel spreyler her zaman daha güvenli olacaktır.

Ekran koruyucu film kullanmanın önemi

Ekran koruyucu filmler, telefon ekranını çiziklerden koruma amacıyla kullanılıyor. Bu amaç dışında telefonu her türlü bakteri ve tozdan koruması da ekran filminin hünerleri arasında yer alıyor. Maksimum 3 ayda bir ekran filminizi değiştirmeniz, cihazınızdaki mikropların azalmasını sağlayacaktır.

Telefon kılıfı kullanın

Telefon kılıfları, cep telefonunuzu darbeye karşı korurken bakteri ve mikroplar ile de arada kalkan görevi görüyor. Telefon kılıfı kullanmak mikropların oluşumunu azaltarak daha temiz bir telefona sahip olmanızı sağlayacak. Telefon kılıfını da belirli dönemlerde temizlemeniz iyi olacaktır.

Tuvalete telefonunuz ile girmeyin

Mikropların en çok yayıldığı yer olarak bilinen tuvaletler, telefonunuza çok hızlı bir şekilde yapışacak ve çoğalarak tehdit oluşturacaktır. Bu tür kirli bölgelere girdiğinizde telefonunuzu dışarıda bırakmalısınız.

Telefonunuzu herkese vermeyin

Bildiğiniz gibi hastalık ve virüslerin en kolay yayılma yolu insandan insana geçiştir. Şahsınıza ait telefonu birden fazla kişi kullanıyor ise, mikropların artma ve bir takım hastalıkların size geçme olasılığı daha yüksek oluyor.

Kulaklık kullanın

Telefonunuzun hoparlör bölgesinde bulunan bakteriler, kulağınızda herhangi bir enfeksiyona neden olabilir. Bu mikroplardan korunmak için telefon görüşmelerinizi kulaklık aracılığı ile yapmanızı öneririz.

Lenovo, BlackBerry ile ilgileniyor

1

Geçen yılın (2013) Kasım ayında spekülatif bir şekilde kulislerde Çinli teknoloji devi Lenovo’nun Kanadalı akıllı telefon ve mobil çözümler üreticisi BlackBerry’yi satın alacağı konuşulmuştu. Ancak o tarihlerden bu yana elle tutulur bir gelişme yaşanmadı.

Bir finans, analiz sitesi olan Benzinga’nın yayınladığı bir habere göre Lenovo BlackBerry’ye tekrar bir satın alma teklifi götürmüş durumda. Doğrulanmamış haberlere göre Lenovo BlackBerry hisseleri başına 15 dolar fiyat teklifi vermiş ve daha sonra bu teklif 18 dolara kadar yükselmiş. Bu söylentiler bile BlackBerry’nin hisselerinin borsada yüzde 8 değer kazanmasını sağlamış durumda. Ancak her iki taraftan da süreç ile alakalı hiç bir açıklama gelmiş değil.

Lenovo’nun BlackBerry’ye ihtiyacı var mı?

İşin doğrusu Lenovo daha önce IBM’den kişisel bilgisayar ve yakın zamanda sunucu bölümlerini satın aldı. Güçlü bir üretim operasyonuna ve yenilikçi bir mühendislik ekibine sahip. Bu noktada BlackBerry’nin akıllı telefon pazarında yaşadığı neredeyse yok oluş sınırındaki kayıplara rağmen neden Lenovo böyle bir satın alma yapmak istiyor olabilir? Buradaki olası cevaplardan birisi Lenovo’nun BlackBerry’nin teknolojisinden çok elinde tuttuğu patentler ile ilgilendiği yönünde olabilir. Lenovo kurumsal pazara ciddi bir giriş hamlesi içinde ve “dijital dönüşüm” konsepti ile hareket ediyor. Bu süreçte BlackBerry’nin elindeki mobil ve iletişim güvenliğine yönelik patentler Lenovo için önemli olabilir.

Ancak iki firma kendi aralarında anlaşsa bile bu satış işlemi çok kolay olmayabilir. Kanada hükümeti BlackBerry’nin ülkedeki telekom yapısı içinde oynadığı önemli rol itibariyle Çinli bir firmaya satılmasını onaylamadığına dair söylemler geçen yıldan bu yana gündemde.

Kim bilir belki de bir Türk teknoloji devi BlackBerry’yi satın almaya karar verebilir.

Yandex’ten üç büyüklere destek

0

Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın resmi arama motoru Yandex, bu 3 büyük spor kulübüyle daha önce eşi benzeri görülmemiş bir iş ortaklığına başlıyor. Üç büyüklere özel olarak tasarlanan Yandex arama sayfaları (yandex.com.tr/bjk, yandex.com.tr/fb, yandex.com.tr/gs) ya da Yandex.Browser sürümleri üzerinden arama yapan taraftarlar takımlarına da maddi destek sağlamış olacaklar.

Kullanıcıların aradığı bilgiye en kısa yoldan erişmesini sağlayan Yandex, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarlarının en sık araştırdığı bilgileri de takımlara özel arama sayfalarında ve Yandex.Browser sürümlerinde hızlıca sunuyor. Taraftarlar bu sayfalarda son oynanan ve gelecek maçların detaylarını anında görebiliyor. Yandex.Türkiye’nin 3 büyük kulüp ile imza attığı iş birliği sayesinde de taraftarlar, aradıklarına hızlıca erişmelerinin yanı sıra takımlarının da kazanmasını sağlıyor.

Futbol aşkı ile yanıp tutuşanlar için

Yandex ile takımına destek vermek isteyen taraftarların yapması gereken tek şey futbolaski.yandex.com.tr adresine girerek, takımlarının renklerine sahip Yandex’i kullanmaya başlamak. Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarları kendi takımlarına ait Yandex arama sayfasında ne kadar çok arama yaparsa takımlarına da o kadar maddi gelir kazandırmış oluyor. Taraftarlar bu büyük yarışta takımlarının ne durumda olduğunu da yine futbolaski.yandex.com.tr adresindeki grafikten görebiliyor.

Havaya yazan kalemden para kazanmak

0

Her geçen gün üç boyutlu yazıcılar ile alakalı yeni bir haber gündeme geliyor. Geçtiğimiz sene pazara çıkan ve giderek artan şekilde kendinden bahsettiren yeni bir konsept ürün ile tanıştık; 3doodler. Piyasaya çıkmadan büyük heyecan uyandıran bu ürün piyasa çıkar çıkmaz ününü hak ettiğini ispat etti. Bu ürün üç boyutlu yazıcının çalışma mekaniğini bir kalem haline dönüştürerek yeni bir kavramın da kapısını araladı; “Üç boyutlu el sanatları”.

Peter Dilworth ve Maxwell Bogue tarafından ortaya atılan bu dahiyane fikir ile üç boyutlu yazıcıların sarf malzemesi olan abs/pla şeritleri bir kalem ile kullanılabiliyordu.

3doodler-kalem

Hikayeyi biraz başa saracak olursak; 3doodler ilk kez en popüler fonlama ortamlarından birisi olan Kickstarter üzerinde tanıtıldı. 99 dolar fiyat ile satışa çıkacaktı ve destek arıyordu. Kısa sürede inanılmaz bir ilgi gören ürün 2,3 milyon dolar toplamayı başardı ve daha piyasaya çıkmadan bir çok sipariş alarak harika bir fikir olduğunu ispat etti.

3doodler Amerika’da satışa çıktıktan kısa bir süre sonra, Mart 2014 tarihinde, İngiltere’de 100 Pound civarında bir fiyat ile piyasaya sürüldü. 3doodler sanatçılardan, çocuklara kadar geniş bir kitle tarafından alıcılar buldu.

Sanatçılar tarafından elbise tasarımından, dekoratif lambalara kadar bir çok sanatsal tasarım yapıldı.

Artistic-3Doodled-Lampshade

 

Kalemin kolay ve güvenli kullanımı sayesinde çocuklar oyuncaklar, çöpten adamlar, üç boyutlu geometrik şekiller gibi yüzlerce farklı tasarım yaptılar.

3Doodler-Set-for-2014-Release-1

 

Ürün teknik tasarımcıların da ilgisini çekti. Temmuz ayında MattBishere isimli bir tasarımcı 3doodler kalem ile tasarladığı model uçağına, uzaktan kumanda ile ilgili ilaveler yaparak, uçuş denemelerine başladığını videolar ile duyurdu.

3doodler-plane-finished-5

 

Geçtiğimiz eylül ayında Louis DeRosa isimde bir başka sanatçı hexacopter yaptı.

3ddoler-hexacopter

Ürünün resmi sitesinde her geçen gün yeni konseptler tanıtılıyor. Takip etmek bile oldukça güç. Henüz üç boyutlu yazıcıların gerçek potansiyeli keşfedilmemişken 3doodler ile aralanan kapı çok daha farklı ufukları bize göstermeyi başardı.

3Doodler-Set-for-2014-Release-4

Bu işten nasıl para kazanılır?

Şimdiden bir çok muadil ürün pazara çıktı. Her ürün, pedal ve değişik uçlar gibi yeni aksesuarlar ile farklı yaklaşımlar ortaya koyuyor. Ancak bu ürünün henüz gerçek potansiyeline ulaştığını söylemek için gerçekten çok erken.

Ürün fiyat avantajı ve kullanım kolaylığı sayesinde çok daha büyük bir kitleye hitap ediyor. Eğitim, otomotiv, tadilat işleri, mutfak sanatları gibi pek çok alanda benzeri ürünler için henüz keşfedilmemiş bir dünya var.

Öte yandan ürünün kendisi makul bir fiyata satılırken muhtelif özelliklere sahip sarf malzemeleri kullanılarak çok farklı amaçlara hizmet edecek yeni pazarlar oluşturmak mümkün. Örneğin plastik malzemeler yerine sıcaklık ile kristalize olabilen sıvılar, hatta cam kullanarak mücevher pazarında çok farklı çözümler üretilebilir.

Fırsatların altın bir tepside sunulmadığını sadece ipuçlarını takip etmek gerektiğini asla gözden kaçırmamak lazım.

Acron büyümeye devam ediyor

0

Genç bir şirket olmasına rağmen 440 civarında çalışan sayısına sahip olan Acron büyümeye devam ediyor. Konuyla ilgili Acron Genel Müdürü Semih Gür ile sohbet ettik.

Software AG yazılımın gücünü ispatladı

0

Software AG’nin Alfabet Kurumsal Mimari Platformu, Gartner raporunda 13 farklı yazılım sağlayıcı ile birlikte 15 kriter üzerinden değerlendirildi.  Gartner, raporunda ‘lider’ olarak tanımladığı şirketleri şu sözlerle tarif etti: “Bu yılki Magic Quadrant’ta Liderler kurumsal mimariyi destekleyecek geniş çeşitlilikte becerilere ve bu becerileri farklı paydaş gruplarına sunma ustalığına sahipler.”

 

Kurumsal mimaride vizyoner bir çözüm:

Software AG CTO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Wolfram Jost, konuyla ilgili şunları söyledi: “Software AG’nin Magic Quandrat’ta yer almasının, Software AG’nin kurumsal mimari alanındaki fikir önderliğini tasdikleyen bir gelişme olduğuna inanıyoruz. Alfabet’in uzun süredir tanınan yenilikçi teknolojisi kurumsal BT çapında özel bilgiler sunarak, müşterilerimizin şirketlerini modern dijital kurumlara dönüştürme çabalarına destek oluyor.”

 

Kurumsal Mimari Yönetimi doğru kararları almayı kolaylaştırıyor

Kurumsal Mimari Yönetimi, hem iş hem de BT liderlerinin BT destekli kurumsal strateji ve vizyonunun yerleştirilmesine yönelik plan ve yönetim süreçlerine destek olma amacıyla kullandıkları temel bir kurum disiplini olarak tanımlanıyor. Günümüzde dijital girişimler, şirketin kurumsal iş modelini belirlemek ve uygulamak için kurumsal yönetim, kurum mimarisi, BT stratejistleri ve BT planlamacıları arasındaki iş birliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor. Alfabet bu alanda kilit öneme sahip işlevsellikle kurumlara destek oluyor:

 

Raporun tamamına erişmek için: www.softwareag.com/recognition.

Ne sihirdir ne keramet yazılımda marifet

1

Düşünsenize donanım dünyası karma karışık bir hale gelmiş. IBM gibi bir dev bu tarafı karsız görmüş ki satarak savarak çıkmanın yollarını arıyor. Bir başka şirket bu elden çıkarılan işleri alarak büyüme hedefliyor. HP gibi bir marka hala yeniden yapılanma peşinde. Ama yazılım tarafı öyle değil. İşi sadece yazılım olan şirketlerin büyüme eğilimleri ortada. Donanımcı olarak başlayan dev teknoloji şirketleri de daha fazla yatırımı yazılım alanına yapıyor.

Dünün altyapı şirketi Huawei çıkıyor cep telefonu işine giriyor ve Nokia, LG gibi yılların markalarını geçerek Apple, Samsung gibi devlerin ardından üçüncü sırada kendine yer bulabiliyor. Tabii buradan şu sonuç çıkmasın. Yazılım da bu donanımlar üzerinde çalışacak. Hal böyle olunca iki tarafa da ihtiyaç olacak. Benim bahsettiğim işin dönüşüm noktası ve bizim gibi teknolojide çıkış yolu arayan ülkeler için yazılımın tünelin ucundaki ışık olması.

Ülkemizde rakamlara baktığımızda yazılımın sürekli büyüdüğünü gözlemliyoruz. Tabii son rakamları bu alanın değerli sivil toplum kuruluşu YASAD’dan almakta fayda var. Bu büyümeyi de mobil teknolojilerin desteklediği gerçeğini unutmadan hemen şunu söylemek gerekiyor.  M2M gibi teknolojiler, yeni nesil ödeme sistemleri derken son dönemde ortaya çıkan projelerle ülkemiz adından bahsettirir bir hale geldi.

Bu başarı kimseyi şımartmasın diye hemen aklıma gelen bir soruyu da gündem alayım. Peki, bu başarı sürdürülebilir mi? Bence bu sorunun yanıtı evet. Zira tesadüf olamayan bir başarıdan bahsediyoruz. 2001 krizinin e olumlu yansıması da aslında finansal alandaki teknolojilerin bu denli hızlanmasına neden oldu.

Diyeceğim o ki kaçan balık büyük olur misali biz de yıllardır bilişim alanında kaçan trenin büyüklüğünde bahsediyoruz. Gözümüzü açıp yazılım ve mobil üzerine yönelirsek ve bunun için yeterli kamu desteği sağlanabilirse önümüz gerçekten çok açık.

Sandworm NATO ve AB’yi hedef aldı

0

Bilgisayar korsanları tarafından başta NATO olmak üzere Avrupa Birliği’ndeki birçok kurum ve özel işletmeyi hedef alan bir siber saldırı gerçekleştirildi. Genellikle büyük ölçekli kurumların kullandığı ve kısaca SCADA olarak adlandırılan merkezi yönetim, denetleme ve bilgi toplama sistemlerini hedef alan saldırı ile kurumlardan çeşitli bilgiler sızdırılmaya çalışıldı.

Trend Micro uzmanları Kyle Wilhoit ve Jim Gogolinski’nin yaptığı araştırmaya göre korsanlar tarafından Windows işletim sistemi üzerinde Sandworm isimli bir güvenlik açığı kullanıldı. Saldırıda Windows üzerinden çalıştırılan SCADA alt yapısındaki CIMPLICITY isimli bir akıllı operatör paneli hedef alındı. Microsoft ise saldırının oraya çıkmasının ardından Sandworm açığına karşı bir güvenlik yaması yayınladı.

Saldırıyı inceleyen Trend Micro uzmanları Rusya’ya karşı söylemleriyle tanınan Ukraynalı politikacı Oleh Tiahnybok adına gönderilen sahte e-postaların zararlı yazılımı yaydığını belirledi.

Büyük verinin yolu NAS’lardan geçecek

1

IDC verilerine göre, 2020 yılına kadar küresel veri hacmi 40 trilyon Gigabyte‘a çıkacak. Veri artışında internet erişimine sahip cihaz sayısının da büyük bir etkisi mevcut. Morgan Stanley analistleri, 2020 yılında 75 milyar cihazın internete bağlı olacağını belirtiyorlar. Araştırma şirketi Gartner’a göre, büyük veri ve analizleri; 2015’e kadar 3,7 trilyon dolarlık ürün ve hizmet ile birlikte 4,4 milyon kişilik yeni istihdam yaratacak. Bu gelişmeler ışığında,  firmaların veri depolama ihtiyaçlarını karşılamak için uygun maliyetli, performansı yüksek ürünler tercih etmeleri kaçınılmaz oluyor.

Kurumlar büyük veri ile nasıl baş ediyorlar?

Kurumların yapılandırılmış ve yapılandırılmamış verilerle baş etmek zorunda olduğunu ve BT yöneticilerinin artan veri miktarı ile birlikte yeni teknolojilere yöneldiklerini belirten Synology Türkiye Ürün Müdürü Volkan Yiğit, “Şüphesiz ki bu gelişme, veri depolama alanında bazı değişimleri zorunlu kılıyor. İçerik üreten cihazların sayısındaki artış, veri depolama ihtiyacını ön plana çıkarıyor. Veri düzenli bir şekilde artarken, veri depolamanın ve yönetmenin şekli de değişiyor. Bu gelişmeler ışığında firmaların veri depolama çözümlerini uygun maliyetli ve performansı yüksek çözümleri ve ürünleri tercih etmeleri kaçınılmaz oluyor. Hatta kurumlar artık yazılım ve donanım gibi bileşenlere ayrı ayrı odaklanmaktan ziyade uçtan uca çözümlere yöneliyorlar. Tümleşik bir hizmet alarak servis kalitelerini ve performanslarını artırmayı, veri yönetiminde kolaylık ve süreklilik elde etmeyi hedefliyorlar.” diyor.

Veri depolama alanında köklü bir dönüşüm yaşanıyor

Kurumların veri depolama çözümlerinde yüksek performanslı, güvenilir, daha fazla kapasiteye sahip, kullanıcı dostu ve verimli cihazları tercih ettiklerini aktaran Yiğit, NAS (Network Attached Storage– Ağa Bağlı Depolama) çözümlerinin kurumlara ve son kullanıcılara sağladığı faydaları hakkında  “Kurumlar; veri depolama çözümlerinde uygun maliyetli, daha az güç tüketimine sahip, ölçeklendirilen ve değişen ihtiyaçları adresleyen hızlı ve esnek çözümlere odaklanıyorlar. Synology olarak sağladığımız yenilikçi çözümlerle veri depolama alanında köklü bir dönüşüm gerçekleştiriyoruz. Kurumların ve son kullanıcıların iş performanslarını artıran NAS ürünlerimizin kullanımı kolay kullanıcı arayüzleri mevcut. Verimli ve kullanışlı bir deneyimi garanti altına alan ürünlerimiz, sahip olma maliyeti, enerji tasarrufu sağlaması gibi avantajlar ile birlikte çevikliği ve gücü de kullanıcılarının hizmetine sunuyor.” bilgisini veriyor.

IBM mikroişlemci işinden çıkıyor

1

IBM kendisi için her geçen gün daha fazla zarar yazmasına neden olan mikroişlemci üretim işinden çıkmaya karar verdi. Bu işi devralacak firma ise Globalfoundries Inc. olacak.

Her iki şirkette anlaşmanın finansal detayları hakkında açıklamada bulunmazken isminin açıklanmasını istemeyen, sürece yakın bir kaynağa göre IBM bu devir işlemi için Globalfoundries’e 1,5 milyar dolar ödeyecek.

IBM’in uzun süredir ürettiği sunucu ve bilgisayarlar için mikroişlemci sağlayan bu biriminin zarar ettiği bilinen bir gerçekti. Özellikle IBM’in sunucu işinden de çıkıyor olması artık bu bölüme olan ihtiyacını tümüyle ortadan kaldırmış oldu.

Yaklaşık altı ay önce bu satış için medyada dile getirilen söylentilerde ise IBM’in satış için 2 milyar dolar arasında bir ödeme beklediği ama 1 milyar doların üstünde ödeme yapan kimsenin çıkmadığı yönündeydi. IBM’in altı ay içinde 2 milyar dolarlık satıştan devralacak firmaya 1,5 milyar dolar ödeyecek noktaya gelmesi için bu bölümden cidden büyük zarar ettiği gerçeğini ortaya çıkartıyor.

VLSI Research için çalışan analist G. Dan Hutcheson‘a göre IBM Globalfoundries’e (GF) iki nedenden dolayı ödeme yapıyor olabilir; bunların ilki GF’nin IBM’in ihtiyaç duyduğu işlemcileri üretmeye devam etmesi için tesisleri işletme maliyetlerini karşılaması veya ikincisi GF’nin mevcut yapısını bu şekilde revize etmesi.

Bu süreç için GF’nin seçilmesinin arkasındaki neden ise IBM’in mevcut operasyonlarına yakın coğrafi konumda olması olarak yorumlanıyor.

IBM son yıllar içinde önce PC sonra Sunucu ve nihayetinde mikroişlemci üretiminden çıkarak fiziksel üretim süreçlerinden kurtuluyor. Öte yandan akıllı şehirler, akıllı dünya, büyük entegrasyon projeleri ve benzeri katma değeri yüksek danışmanlık ve proje yönetimi gibi işler ile yazılım alanında sunduğu çözümler IBM’in yeni dönem stratejisinde katma değeri yüksek işler olarak karşımıza çıkmakta.

Masaüstü sanallaştırmada yeni dönem

0

ViewSonic, masaüstü sanallaştırma ile ilgili ürün yelpazesini hızlı performansı ile dikkat çeken SC-Z56 Quad DP Zero Client (sıfır istemci) ile genişletti. Birden fazla yüksek çözünürlüklü monitörde hızlı performans sağlayan SC-256 Quad Output Zero Client, yüksek görüntü kalitesini çoklu ekranda yaşamak isteyenler için ideal.

Sahip olduğu VMware Horizon sertifikası ile VMware teknolojisini temel alan ağlarda ultra yüksek güvenlik ve yönetilebilirlik sağlayan SC-256, 4 dijital çıkışı, 6 USB girişi ile çoklu ekran kullanımını desteklerken verimliliğe katkıda bulunuyor.

ViewSonic SC-Z56 Zero Client aynı anda 4 x (1920×1200) monitörü ya da 2x (2560×1600) monitörü destekleyerek en son teknolojiyi kullanan kamusal alanlar ve kurumsal şirketlerin yanısıra sağlık ve güvenlik sektörleri için ideal çözümler sunuyor.

Tam bir Zero Client ürünü olan SC-Z56, yüksek enerji tasarrufu ve güvenilirlik için yerel bir bellek veya hareketli parça içermeyen kompakt bir parça halinde kullanıcıya ulaşıyor.

Tasarımı sayesinde masaüstüne uzaktan bağlanabilen ya da monitöre doğrudan monte edilebilen SC-Z56, kullanıcılarına yüksek hızlı sanal masaüstü performansı sunarken, 2D/3D grafik uygulamalarını destekliyor.

Gaziantep büyümesini mobilite ile sürdürecek

0

Türkiye’nin en yenilikçi mobil iletişim operatörü Avea, müşteri odaklı yatırımlarıyla Anadolu’daki büyümesine hız kesmeden devam ediyor. Avea, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin ise 8. büyük şehri Gaziantep’te yaptığı toplantıda hem Gaziantep hem de bölgeye yönelik çalışmalarını değerlendirdi.

Toplantıda iş ortakları ve bayileriyle Gaziantep’in Avea’nın büyümesindeki güçlü bölgelerin başında geldiğine dikkat çeken Avea Satış Direktörü Tarık Duvan: “Avea olarak, müşteri odaklı yatırımlarımızla Anadolu’da büyümeye hız kesmeden devam ediyoruz. Buradaki iş ortaklarımız ve bayilerimizle Gaziantep Avea’nın büyümesindeki en güçlü bölgelerin başında geliyor. Sahip olduğumuz abone bazında değerlendirdiğimizde Gaziantep, GAP bölgesindeki abonelerimizin yüzde 36’sını; tüm Türkiye’deki abonelerimizin ise yüzde 3’ünü oluşturuyor” dedi.

Tarık Duvan, Gaziantep’in hem bireysel hem kurumsal bazda teknolojiyi yakından takip eden bir şehir olduğunu ve bölgedeki pek çok işletmenin yeni nesil teknolojileri kendi bünyesine uyarlama konusunda atak davrandığını vurgulayarak şunları söyledi:

“Bu, iletişim çağının yakalanması açısından çok sevindirici. Gaziantep’e baktığımızda, buradaki büyük sanayi işyerleri sayısının Türkiye genelinin yüzde 4’ünü, küçük sanayi işyerleri sayısının ise Türkiye’nin yüzde 6’sını oluşturduğunu görüyoruz. Bunlar oldukça dikkat çekici oranlar. Diğer illerle karşılaştırıldığında, Gaziantep sanayisinin bu kadar güçlü olmasında en gelişmiş iletişim teknolojilerin kullanılması kuşkusuz büyük önem taşıyor. Burada bine yakın KOBİ ile yakın temas halinde çalışıyor; onların verimliliğini artırıp işlerini hızlandırmaktan dolayı da gurur duyuyoruz.”

Dell Çözüm Günü için geri sayım

0

Uçtan uça sunduğu çözümler ile dikkat çeken Dell; tümüyle sanallaştırılmış bir ortam oluşturmak için gerekli olan tüm kurumsal portföyü ile müşterilerinin tüm ihtiyaçlarına yanıt veriyor.

Dell Türkiye Ülke Müdürü Didem Duru, “BT altyapılarını yenileyen şirketlerin ihtiyaç duydukları tüm ürünleri tek bir üreticiden alma eğilimi olduğunu görüyoruz. Özellikle BT bütçelerinden en yüksek verimi almak isteyen müşteriler için, tedarikçi sadakati de önemli bir konu. Dell olarak bu ihtiyaçlara yönelik esnek çözümler sunmak için çalışıyoruz. Uçtan uca bir ürün ve çözüm sağlayıcı olarak, müşterilerimize ihtiyaçları olanı, en kısa sürede, en düşük fiyat ve mümkün olan en yüksek verimle sunabiliyoruz. Türkiye, Dell için çok önemli bir pazar ve Dell olarak Türkiye’yi bir merkez olarak konumlandırmak istiyoruz. Son dönemde Türkiye’de müşteri portföyümüzü iki katına çıkardık. Gelecekte de bu alanda yatırımlarımız devam edecek.”

Dell Solutions Tour 2014, 25 Kasım’da İstanbul’da

Dell’in global dönüşümünün ve uçtan uca çözüm sağlayıcısı olma vizyonunun paylaşıldığı, dünya çapında 76 ülkede gerçekleştirilen “Dell Çözüm Günü”, geçtiğimiz yıl ilk kez İstanbul’da da gerçekleştirilmişti. Bu yıl da 25 Kasım’da İstanbul Levent’te bulunan Wyndham Otel’de gerçekleştirilecek organizasyonda; ağ altyapıları, sanallaştırma, yazılım ve veri merkezlerinin değişimi gibi konular ön planda olacak.

Dell’in hizmet merkezli bir BT modeli ile çalıştığını söyleyen Duru; “Kurumsal ağlardan tabletlere, PC’lerden BT danışmanlığa kadar uzanan geniş bir alanda sunduğumuz ürün ve çözümler ile kullanıcılarının hayatlarını kolaylaştırmayı amaçlıyoruz. Sağlık, otomotiv, perakende, finans, üretim ve eğitim sektöründe faaliyet gösteren müşterilerimiz Dell’in uçtan uca BT modelleriyle hem iş süreçlerini kolaylaştırıyor hem de müşteriden gelen isteklere yanıt verme süresini ciddi oranda azaltıyorlar. 25 Kasım tarihinde Levent’teki Wyndham Otel’de gerçekleştireceğimiz “Dell Çözüm Günü”nde de tüm bu çözümlerimizi müşterilerimiz ile paylaşacağız” dedi.

Dünyamızı geleceğe taşımak için

1

Dünyanın önde gelen teknoloji şirketlerinden Xerox, iş hedefleri ile çevre ve toplumsal sorumluluklarını bir arada nasıl yürüttüğünü açıklayan, 2014 yılı Küresel Vatandaşlık Raporu’nu yayınladı. Xerox’un 2006 yılından itibaren her yıl düzenli olarak duyurduğu “Küresel Vatandaşlık Raporu”, kurumun yönetim ve çalışan değerlerini, çevre politikalarını, sürdürülebilir iş yaklaşımlarını ve sosyal sorumluluklarını ortaya koyuyor.

Küresel Vatandaşlık Raporu ile ilgili açıklamada bulunan Xerox Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO Ursula Burns; “Dünyadaki birçok şirkete sürdürülebilirlik konusunda rehber oluyor, kendimize koyduğumuz hedeflerle sınırlarımızı zorluyoruz. Daha iyi bir dünyada, sürdürülebilir bir çevrede yaşamak için etik yönetim ve toplumsal katılım anlayışı ile hareket ediyor, bu bakış açısını iş süreçlerimizin her aşamasında tavizsiz bir şekilde uygulamaya çalışıyoruz. Her koşulda Xerox için, dünya için ve müşterilerimiz için en iyi olanı sürdürülebilir kılmaya çalışıyoruz” dedi.

Xerox 2014 yılı küresel vatandaşlık raporunda, Xerox’un kendisine, müşterilerine, ve etkileşimde bulunduğu çevreye fayda sağlayan çalışmalar örneklerle anlatılıyor. 2014 yılı raporu, müşterilere destek, çalışma yerinin iyileştirilmesi, gezegenin korunması, sürdürülebilir şirket ve toplumsal gelişime katkı olmak üzere 5 ana başlık altında değerlendiriliyor.

Xerox’un 2014 Küresel Vatandaşlık Raporu’nda öne çıkan çalışmalar ve elde edilen sonuçlar şu şekilde sıralanıyor:

  • Son 5 yılda sera gazı emisyonları yüzde 24 oranında azaltıldı.

 

  • Xerox’un 2009 yılında konulan sıfır atık hedefi içinde 2015 yılında yüzde 50’ye ulaşmak planlanmıştı. Ancak Xerox 2013 yılı sonunda atık miktarını yüzde 60 azaltarak 2015 hedefine 2013 sonunda aştı.

 

  • Su koruma programı ile son 3 yıl içinde su tüketimi yüzde 17 oranında azaltıldı.

 

  • Yüzde 27 oranında kadın yönetici istihdamı ile kadınların çalışma hayatında daha fazla yer alması sağlanırken, yüzde 12 oranında başka ülkelerden gelen farklı kültüre sahip yönetici istihdamı ile de kültürel çeşitliliği destekliyor.

 

Raporun tamamı http://www.xerox.com/corporate-citizenship/2014/enus.html bağlantısından incelenebilir. Xerox’un çevresel sürdürülebilirlik faaliyetleri hakkında daha fazla bilgi almak için  www.xerox.com/environment bağlantısı ziyaret edilebilir.

Unify, yeni kanal iş ortağı programını duyurdu

0

Unify, yeni “İş Ortağı Programı” ile iş ortaklarına özel fırsatlar sunarak iş ortağı olanaklarının gelişimini hızlandırıyor. Program, küresel çaplı iş ortaklarının Unify’ın tümleşik iletişim çözüm portföyüne erişmelerini sağlarken, aynı zamanda yoğun rekabet şartlarında bir adım önde başlamalarını da beraberinde getiriyor.

Unify, iş ortaklarını ayrıcalıklı konuma taşıyor

Yeni İş Ortağı Programı hakkında bilgi veren Unify Türkiye Ülke Müdürü Erda Tütüncüoğlu, şu açıklamalarda bulundu: “Unify İş Ortağı Programı, satış kanalları üzerine odaklanma sürecimize olan bağlılığımızın bir adımı. Unify, sınıfının en iyisi olan iş ortaklarıyla anlaşma sağlayıp bu anlaşmaları sürdürmeye odaklanıyor. Çok yönlü satış yaklaşımına geçiş sürecimiz devam ediyor ve satışların aktif olarak iş ortakları tarafından desteklendiği, Unify’ın müşteriyle birebir temas halinde olduğu iş ortağı öncelikli bir yapıyı hedefliyoruz.” dedi.

Yüksek kârlılık ve hızlı yatırım geri dönüş olanağı

Unify İş Ortağı Programı, temel bir iş ya da teknik yeterlilik yerine, uzmanlık ve konuyla ilgili özelleşmeye dayalı bir işleyiş sayesinde kâr öngörülebilirliğini mümkün kılıyor. Verimli bir şekilde tasarlanmış teşvikler sunan program, yüksek kârlılık ve hızlı yatırım geri dönüşü imkânları sunuyor. Ayrıca iş ortakları, inovatif çözümler ve gelecek vizyonu ile yeni fırsatlara da erişebiliyorlar. Unify, iş ortaklarının pazarlama opsiyonlarını genişletebilmek ve potansiyel pazarlama çözümlerini zenginleştirebilmek için tümleşik iletişim portföyünün daha büyük bir kısmını iş ortaklarına sunuyor. Bu portföy, kuruluşlar için uyumlu olan OpenScape Voice, OpenScape ve 1.000’den fazla kullanıcıyı destekleyebilen OpenScape Business’ı içeriyor. Ayrıca program, gelecekte yeni ürün ve çözümlerin eklenmesini de kolaylaştırıyor.

Instagram’dan çıkartılacak kurumsal dersler

3

IRC kanalında 10 kişiyi gördük mü “HERKES GELMİŞ!” dediğimiz zamanların üstünden 20 yıl geçmiş. İnsanlık tarihinde son derece önemsiz, mikron boyutunda bir sekans. Ama bir insan ömrü için hiç de kısa sayılmaz. Her duyduğumda tüylerimi diken diken eden Y kuşağı unvanına layık görünenler bile 34 yaşına gelmiş düşününce.

Bu zaman dilimine pek çok şey sığdırdık. Hatta bazılarının iddiasına göre 20 ve 21. yüzyıllar insanlık tarihinin toplamından daha fazla şeye sahne oldu. Fakat sosyal ağların hayatımıza girişiyle -ayak uydurma telaşı yüzünden- yaşadığımız dönüşümün hacmi ve hızını çok azımız gözlemleme fırsatı bulabildik.

Bu sürecin en önemli belirleyicileri arasında zihinlerin yeniden kodlaması, evrensel davranış kodları ve sembollerin yaygınlaşması, cihazları biyolojik uzantılarımız haline gelmesi ve her şeyin birbiriyle ilişkili hale getirmesi bulunuyor.

Fotoğraf odaklı sosyal ağ Instagram’ı düşünelim. Kendisini satın alan Facebook’tan 8 kat hızlı büyüyen bir cüce. 2013’teki son resmi açıklamaya göre 150 milyon aktif kullanıcıya sahip. Geçen sene kendi çapında önemli bir karar alarak video paylaşım özelliğini kullanıma sundu. Bu sayede üyeler 15 saniyelik hareketli görüntüleri paylaşabilir hale geldi.

-Aynen Twitter’ın 140 karakteri gibi- yeni bir algı kalıbına dönüşen bu 15 saniyeyi anlamlı hale getirmek yaratıcı zihinlerin yeni rekabet alanına dönüştü. Yemek tarifleri verenler, haber sunanlar, promosyon yapanlar ve dahası. Hisse değerinin anında %37 artması da cabası.

Fakat esas önemli konu bu ve benzeri gelişmelerin arka planda tetiklediği olaylar zinciri. Örneğin istatistiklere göre her Instagram kullanıcısı ayda ortalama 1 video yüklüyor. Her Instagram videosu da ortalama 10MB yer kaplıyor. Kabaca bir hesapla sadece Instagram videoları mobil veri yığınında aylık 1,5 milyar gigabaytlık paya sahip (Vine, Twitter, Facebook ve türevlerini düşünün bir de).

Ve bunun bulut depolama altyapısı sunanlara, yedekleme sektörüne, veri merkezi hizmetlerine, mobil şebeke altyapılarına bindirdiği yükü hayal edin. Bu sayede satılan ek veri paketleri, kota aşım bedelleri ve bunlara bağlı yükseltme satış gelirlerini (upsell) de unutmayın sakın.

Yani bir popüler uygulamanın basit görünen bir hizmeti kendisiyle doğrudan hiçbir ilişkisi olmayan birçok farklı yapıyı kapsayan milyarlarca dolarlık bir pazar yaratıyor. Yazının başında değindiğim ‘herkesin ve her şeyin diğer herkes ve her şeyle ilgili olması’ tespitinin kurumsal boyutu bu işte.

Operatörlerin yerinde olsam Instagram’ın video süresini 5 saniye daha uzatması talebiyle çantaya birkaç milyar doları koyup masasına otururdum.

Hayata geçen (ve tutan) her yeni hizmet onlarca farklı sektörü büyütüyor; ve elbette batan da küçültüyor. Her fırsatta yüzümüze vurulan büyük veri ve bulut bilişim rakamlarının içinde ördek suratlı videolarımızın, ‘ortaya karışık’ adlı facebook albümlerimizin azınlıkta olduğunu sanmayın sakın. Dijitalde (kem gözler hariç) herkes mazrufa değil; zarfa bakıyor neyse ki.

Gelelim işin kullanıcı tarafına. Bütün bu yapılar tüketici ve çalışanlarda yeni bir beklenti silsilesi yaratıyor. Müşteriler de çalışanlar da kurumların hizmetlerinden her an ayakta, her an çalışan, alabildiğine kolay kullanımlı ve güvenilir çözümler bekliyor.

Tam da bu sebepten saha ekibinin elindeki cihazlara bir uygulama geliştirecek ekibin Facebook uygulamasını temel alması gayet zekice bir başlangıç olabilir. Ya da kurum içi iletişim için Twitter modelini düşünmesi.

Fakat -nedense- genel eğilim hep tekerleği yeniden keşfetmekten yana.

Öğreneceğiz.

İnternet İnternet olalı, böyle data görmedi

1

Her şey pek güzel, internet icat olalı, dünya tepeden tırnağa değişti ve bu değişim hız kesmeden sürüyor. Başlangıçta ihmal edilebilir gibi görünen bazı durumlar artık bizzat sorunun kendisi haline gelmek üzere ve günlerdir, bunu nasıl yazabileceğimi düşünüyorum.

1 milyar adet web sitesini kim yapıyor?

Eğer linkteki siteye gidecek olursanız, benim burada vereceğim rakamın yükselmekte olduğunu kendiniz de göreceksiniz, evet tabii ki, bu site web sitelerini tek tek saymıyor ama artık ortalama “yeni web sitesi yapma hızı” var ve nerede yavaşlayacağını halen bilmiyoruz: http://www.internetlivestats.com/

Ben bu yazıyı yazarken, ikinci kutudaki sayı: 1,078,433,132 idi.

Durumun ciddiyeti ve vehametini tanımlamak gerektiğine göre, ilginizi çekebilmeyi umarak temel başlığı açayım: Bu noktada alttaki grafikler Ağustos 2014 verileri üzerinden kurgulanmıştır. Verilerdeki değişimin hızı bile nasıl bir yoğunlaşma olduğunu anlatmaya yeter aslında.

Piyasanın günbegün geliştiği ve durmaksızın genişlediği, ama sektörleşmenin gerçekleşmediği “web sitesi” alanındaki son üç yılın verilerine göz atalım:

2012 – 2013 ve 2104 verilerine yanyana baktığımızda bile durum ortada. **

2012 : “In the December 2012 survey we received responses from 633,706,564 sites”

2013 : “In the June 2013 survey we received responses from 672,985,183 sites, 148k more than last month.”

2014 : “In the August 2014 survey we received responses from 992,177,228 sites — four million fewer than last month.”

 Websitesi_Sayisi.jpg

2014 yılı rakamlarını doğru kabul edeceksek, 992 milyon küsür site yayında bulunuyor. En az ilgili bir kişiye bile şu soruyu sorduğumuzda çoğunlukla olumsuz yanıt alıyoruz: “Sizce dünyada iyi çalışan, sahibinin ve kullanıcılarının memnun olduğu, 1 milyon (yazıyla bir milyon) tane web sitesi var mıdır?”

Yukarıdaki sayıları bilgi olarak aktarmadığımızda bu yanıt genel olarak: “Yoktur” biçiminde oluyor.

Sayı bilgilerini aktardığımızda oluşan tereddüt sonrası, yanıt: “E o zaman belki vardır” biçimine dönüşüyor.

Bu durumda en iyimser rakamlara zorlasak: Örneğin, 92 milyon iyi web sitesi vardır türünden, neredeyse imkansız bir önermeyi doğru bile kabul etsek, 900 milyon çöp site -an itibarıyla artmış olacak- olduğunu da kabul etmiş oluyoruz.

 Büyük Verinin Görünmeyen Maliyeti: Büyük Çöplük

 

TW_İW.jpg

Peki bu soruna dair olası çözümler neler olabilir ya da olmalıdır?

Piyasanın “para etmeyen veri” kısmını görmezden gelmesinin maliyeti, giderek altından kalkılması olanaksız bir yüke dönüşüyor gibi görünüyor.

Para etmeyen veri yok mu demektir?

Eğer siteleri daha az kaynak tüketen yollarla yapamazsak, sadece hayatta kalmaya çalışan ve her herhangi bir anda sürdürülemez noktaya gelecek olan bir süreçten sözediyoruz demektir. Donanım tarafında, işlemci ve depolama kapasitelerinin de belli bir tempoda artması, sorunu bir yandan görünmez hale getirirken, bir yandan veri büyüklüğünün hızını arttırdığından tuhaf bir açmaza girmiş oluyoruz.

Şu anda gelişecek her hangi bir metodun, sistemde -örneğin- %20 verimlilik sağlayacağını varsayabilseydik, bu yaklaşımla 200 milyon sitenin, bugün için anlık olarak ne tüketiyorlarsa, hepsinin geri kazanılacağı anlamına geleceğini görebilecektik, bu yönde düşünülürse büyük fotoğraftaki sorunun anlamını kavrayabiliriz.

Bu türden bir verimlilik sürecinin, enerji, insan kaynağı, depolama, mekan ve sistem giderleri yanısıra marjinal maliyetler açısından nasıl bir bütçeye denk geldiğini hesaplamak gerektiğini sanmıyorum.

Bir yol bulunmalı

Vikipedya’da şu bilgiler var: “Büyük veri; toplumsal medya paylaşımları, ağ günlükleri, bloglar, fotoğraf, video, log dosyaları vb. gibi değişik kaynaklardan toparlanan tüm verinin, anlamlı ve işlenebilir biçime dönüştürülmüş biçimine denir. Olageldiği gibi, ilişkisel veri tabanlarında tutulan yapısal verinin dışında kalan, son dönemlere dek çok da kullanılmayan, yapısal olmayan veri yığınıdır. Artık yıkılmış olan yaygın bilişimci inanışına göre, yapısal olmayan veri, değersizdi, ama büyük veri bize bir şey gösterdi o da günümüzdeki bilgi çöplüğü diye adlandırılan olgudan muazzam derecede önemli, kullanılabilir, yararlı yani çöplükten hazine çıkmasına neden olan yegane sistemdir. Büyük veri; web sunucularının logları, internet istatistikleri, sosyal medya yayınları, bloglar, mikrobloglar, iklim algılayıcıları ve benzer sensörlerden gelen bilgiler, GSM operatörlerinden elde edilen arama kayıtları gibi büyük sayıda bilgiden oluşuyor.”

Benim burada anlatmaya çalıştığım ise bunun da ötesinde, bu Big Data’yı oluşturan ve “data” sayılmayan ama olağanüstü bir kaynak verimsizliği yaratan, çalışan kod tabir edebileceğimiz, sunucu taraflı kodlar, html, css, JS türünden, emek maliyeti de içeren kısım. Yani daha Big Data’ya gelemedik…

Sonuç niyetine…

Müşterinin çözüm sanabileceği “şey”leri anlamaya çalışıp yeni çözümsüzlükler üretmek ve varolan çöp yığınını büyütmek yerine, gerçekten çözüm olan ve verimliliği arttırıp sorunları azaltacak iş modellerini geliştirmeye çalışmak gerekli.

 

** Kaynaklar

http://royal.pingdom.com/2013/01/16/internet-2012-in-numbers/

http://news.netcraft.com/archives/2012/12/04/december-2012-web-server-survey.html

http://news.netcraft.com/archives/2013/06/06/june-2013-web-server-survey-3.html

http://news.netcraft.com/archives/2014/08/27/august-2014-web-server-survey.html

 

Meraklısına notlar:

http://www.internetlivestats.com/

http://pennystocks.la/internet-in-real-time/

http://www.retale.com/info/retail-in-real-time/

Hayatın her alanında SAS etkisi

0

Yeni yapılanmasıyla Türkiye pazarındaki büyümesine hız katan SAS Türkiye, düzenlenen basın toplantısında SAS çözümlerinin nasıl hayatın her alanına etki ettiğini vurguladı. SAS Türkiye Genel Müdürü Hakan Erdemli yaptığı konuşmada “Sunduğumuz analitik temelli çözümlerle müşterilerimizin önündeki fırsatları ya da riskleri farkedip, ona göre harekete geçmelerine yardım ediyoruz. Biz bu anlamda kurumsal müşteriyle birebir ilişki içindeyiz ve onların hayatlarını kolaylaştırmak ve iş sonuçlarına pozitif değer katmak için uğraşıyoruz. Ama elbette onlar vasıtasıyla sokaktaki insanın hayatına da bankadan kredi alırken, en sevdiği mağazadan alışveriş yaparken, en sevdiği restoranda yemek yerken, cep telefonu operatöründen tam da onun alışkanlıklarına göre bir kampanyayla indirimli paket teklifi alıp mutlu olurken veya internette gezinirken etki ediyoruz.”

Tüm bunları yapmanın temelinde “Analitik” olduğunu belirten Hakan Erdemli ayrıca analitiğin giderek farkedilen önemine paralel olarak, bu alanda yetkin iş gücü gelişmesi için uğraştılarını, Türkiye’de 20’den fazla üniversite ile işbirliği yaptıklarını ve önümüzdeki dönemde üniversitelerle yapacakları yeni projeleri de açıklayacaklarını bildirdi. SAS Türkiye’nin 2014 ve 2015 beklentilerini de anlatan Erdemli, “SAS Türkiye olarak, ülkemizde telekom, bankacılık, sigorta, perakende, kamu ve enerji sektörlerinde çok önemli projelere imza atıyoruz. Geçtiğimiz yıl üç haneli rekor büyümeden sonra bu yılın ilk üç çeyreğinde de büyümemizi sürdürdük. 2014’ü SAS Türkiye tarihinin en yüksek rakamlarıyla kapatmayı öngörüyoruz. 2015’te de yeni sektörler ekleyerek, müşterilerimizin karar süreçlerine ‘Analitik’ temelli yaklaşımla değer katmaya devam edeceğiz. Çünkü biz inanıyoruz ki kararlar dünyayı döndürür ve en doğru kararlar analitik hayat döngüsünün süreçlere dahil edilmesiyle alınır” dedi.

SAS Türkiye ekibi güçleniyor

SAS Türkiye ekibi, son 1 ay içinde göreve başlayan üç yeni yönetici ile gücüne güç kattı. Pazarlama Müdürü pozisyonuna getirilen Nurcan Bıçakçı Arcan, PricewaterhouseCoopers’ta iş hayatına başladıktan sonra Turkcell ve Türk Telekom Grubu’nda çeşitli kademelerde pazarlama ve iş geliştirme görevlerinde bulundu. Bilişim sektöründe pazarlama alanında 10 yılı aşkın deneyime sahip olan Arcan, Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu ve Oxford Brookes Üniversitesi’nde Executive MBA programına devam ediyor.

SAS Türkiye kıdemli müşteri yöneticisi olarak göreve başlayan Burcu Çakır, EMC Türkiye’de genel sektör müşteri yöneticiliği ve bilgi güvenliği çözümleri ürün yöneticiliğinin yanı sıra Symantec Turkiye’de de 8 yıl boyunca müşteri yöneticiliği yaptı.  Işık Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümü mezunu olan Çakır, SAS’ın finans sektörüne sunduğu lider analitik ve iş zekası ürünleriyle ilgileniyor olacak.

SAS Ankara Bölge Müdürü olarak göreve başlayan Tansel Okay, ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği bölümünden lisans ve yüksek lisans derecelerini aldı. Sun Microsystems, Software AG, OYAK Teknoloji, SAS ve Oracle firmalarında Avrupa, Orta Doğu ve Afrika bölgelerinde farklı görevler alan Okay, bilişim sektöründe 24 yıllık deneyime sahip.

Matadorbet