Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 1771

Omurilik felcine çare bulunmuş olabilir

0

2010 yılında göğsünden aldığı bıçak darbesi sonucu felç geçiren Darek Fidyka artık bir destek yardımıyla yürüyebiliyor. Dünyada ilk defa uygulanan tedavi Londra’lı bilim adamları ile yapılan ortak çalışma ile Polonya’da gerçekleştirildi. Tedavinin detayları ‘Cell Transplantation’ adlı bilimsel dergide yayınlandı.

Destek yardımıyla yürüyebilen Fidyka bunun ‘‘inanılmaz bir duygu’’ olduğunu söyleyerek şunları ekledi: ‘‘Vücudunuzun yarısını hissedemezken çok çaresizsiniz ancak hissiniz geri gelmeye başladığında yeniden doğuyormuş gibi oluyor’’.

Tedavide koku almayı sağlayan hücrelerin bir kısmı kullanıldı. Çıkarılan yaklaşık 500.000 hücre iki hafta sonra omurilikte zedelenen kısmın üzerine ve altına toplam 100 mikro enjeksiyon ile nakledildi. Bu tedavi sonucunda hasarlı sinirlerde iyileşme başladı. Oldukça karmaşık ve zorlu bir tedavi sonucunda tekrardan zorlukla da olsa adım atmaya başlayan Darek, sinir zedelenmelerinden kaynaklanan felçli hastalar için bir umut ışığı oluşturuyor.

Bilim insanları gelecek 10-15 yıllık dönem içinde sinir zedelenmelerine dayanan felç vakalarının tedavi edilmeye başlanacağına dair ümitli olduklarını belirtiyorlar.

Fişlenmekten kendinizi nasıl gizlersiniz?

1

İnternet mahremiyetinizi sadece hacker’lar ve zararlı yazılımlar tehdit etmiyor. Eski bir Amerikan Haber Alma Ajansı, ajanı olan Edward Snowden’in ortaya çıkardığı gerçek İnternet kullanıcılarının korkulu rüyası oldu. Yıllardır, İnternet üzerinden yaptığınız her konuşma ve arama Amerika tarafından kaydediliyordu. PRISM adı verilen birimin tek görevi buradaki bilgileri deşifre edip insanları fişlemekti. İnternet üzerindeki profiliniz sizi potansiyel terörist ve suçlu yaparken, tüm geleceğinizi de etkileyen bilgiler türetiyor. F-Secure CRO (Araştırma Bölüm Müdürü) Mikko Hyppönen konuyla ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. Sizin için önemli olan, İnternet güvenliği mi yoksa kişisel haklarınız mı?

Son yıllarda dünya çapında İnternet’i kontrol altına almak isteyen devletlerin sayısı artış gösteriyor. Bazı ülkeler yasaklarla İnternet özgürlüğünü kontrol etmeye çalışırken, Amerika herkesin güvendiği markaları silaha çevirerek bunu yaptı. Birçok ünlü markanın ürettiği verileri ele geçiren NSA, insanları sınıflara ayırarak fişledi.

Mikko Hyppönen sorunun çözümünü vatandaşın kendi verilerini kullanmasında görüyor. Özel hayatınızın zorla ihlali yerine, vatandaşların verilerinin nasıl kullanacağını seçmesi için özgürlük sunulması gerektiğini savunuyor. Hyppönen “Unutmayın, mahremiyet insani bir haktır. Mahremiyetimizi korumak istediğimiz için, kimseye açıklama yapmak zorunda değiliz” diyerek konun altını çizdi.

F-Secure CRO’su Mikko Hyppönen 9 Aralıkta Türkiye’de olacak. İnternet güvenliği ve yasal haklarla ilgili basın mensuplarının sorularını özel olarak cevaplayacak.

Dijital video tüketimi dudak uçuklatıyor

0

İnsanlar video izlemeye giderek daha fazla zaman harcıyor ve çevrimiçi platformlarda bu oran çok daha hızlı yükseliyor. Elbette ‘çevrimiçi’ kavramı sadece bilgisayarları değil mobil platformları, oyun konsollarını ve IP TV tabanlı televizyon kutularını da içeriyor.

İnsanlar sadece 2014 yılının ikinci çeyreğinde internet üzerinden tam 38,2 milyar adet ücretsiz video izledi. Bu sayı geçtiğimiz yıl aynı döneme göre yüzde 43 daha yüksek. Üstelik izlenen bu videoların beşte üçü akıllı telefonlar üzerinden izlendi.

Aynı dönem içinde reklam verenler yüzde 25,8 oranında daha fazla para harcadılar. Bu artışın sebebi de elbette her ücretsiz video başına düşen ortalama iki reklam olarak gösterilebilir.

Ayrıca video sitelerinin aylık tekil ziyaretçi sayısı iki katından fazla arttı, yılda yüzde 146 civarında bir büyüme görülüyor.

Video trafiğini sadece Youtube veya Vimeo’da yayınlanan ücretsiz videolar oluşturmuyor. Adobe’nin araştırmasına göre çevrimiçi hizmetlere ‘giriş yapılarak’, yani bir kullanıcı adı ve şifre ile televizyon izleme oranları da geçtiğimiz yıla göre yüzde 388 oranında artmış durumda. Bu şekilde televizyon izleyen insanların sayısı da yine geçtiğimiz yıla göre yüzde 85 artmış.

Son olarak masaüstü bilgisayarlarından video izleyenler ‘televizyon kutularına’ geçiş yapıyor.

Araştırmalar Adobe Analytics ve Adobe Primetime kullanılan sitelerden alınan verilere göre yapılmış, dolayısıyla genel internet videosu çılgınlığının sadece bir kısmını içeriyor. Örnek olarak Youtube, Hulu ve Netflix gibi büyük oyuncuların araştırmaya dahil olup olmadığı belli değil.

Daha fazla detay için Adobe Digital Index‘e göz atabilir veya ilgili raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Kurumlar için sosyal medya tavsiyeleri

1

Beyaz yakalıların en büyük sıkıntılarından biri ‘varlığı bir dert, yokluğu yara’ haline gelen sosyal medyanın varlıklarının yönetimi.

Önce kullanıcılar için en belirgin sıkıntıları gözden geçirelim:

  • Sosyal medya hesaplarımız gerçekten bizim şahsımıza mı ait yoksa kurumumuzu da bağlıyor mu? Evde, trafikte ya da hafta sonu gezintide yaptıklarımız şirketimizi bağlamıyorsa -mesela- Facebook’ta yazdıklarımız neden bağlıyor?
  • Kişisel hesaplarımızda paylaşımların bağlı olduğumuz (bir garip terim daha işte) kurumu bağlamadığını yazmamız bir şeye yarar mı?
  • Kişisel hesaplarımızda kurumsal bir tavır takınmak sosyal medyada alerjik reaksiyon yaratabilir mi? Kendimize ait bir siber alan ütopya mı?
  • Kurumsal dünyaya adım atmadan önce oluşan dijital ayak izlerimiz çalışma hayatımızda bizi bağlamalı mı?
  • Yöneticilerimizin bizi sosyal medyada takip etmesi ya da kimi durumlarda denetlemesi şahsi alanımıza yönelik bir yetki aşımı olarak algılanabilir mi?

Bu maddelerin her biri başlı başına mesele. Fakat bunları kendi kendimize sorarken zihnimizdeki bulanıklığın önemli bir kısmı da aslında yine bizzat çalıştığımız şirketlerden kaynaklanıyor.

Büyük ya da küçük fark etmez; daha birçok şirketin internet kullanım sözleşmesi / yönetmeliği / protokolü bile yok. Çoğu şirket ortaya bir inisiyatif koymak için başına bir musibet gelmesi bekliyor. Fakat dijitalin kontrolsüzlüğü ve milisaniyelerle işleyen süratine alışkın olmayan geleneksel yapılar olayların krize döndüğü anlarda alabildiğine tecrübesiz, yol yordam bilmez haliyle neredeyse hiçbir şansa sahip değil gibi. Eminim hepinizin aklına en az bir iki örneği geliyordur.

Şirketlere de birkaç madde sıralayalım öyleyse:

  • Çalışanlarınızın elektronik postadan bloga, sosyal medyadan site yorumlarına kadar dijital kullanıma yönelik prensiplerimizi, kırmızı çizgilerinizi içeren bir protokol hazırlayın ve bunu iş sözleşmesine mutlaka ekleyin. Karşılıklı sorumluluk ve sınırların bilindiği bir ortamda her şey daha kolay olacaktır.
  • Şirketinizin ve bütün üst düzey yöneticinizin (özellikle sahiplerin) mutlaka en az bir sosyal medya hesabının bulunmasını sağlayın (Kullanılmayacak olanları dahi başkaları kullanmasın diye alın, bir kenarda dursun. Sakla samanı, gelir zamanı). İnsanlar resmi açıklamaları nereden takip edebileceklerini bilsin (yoksa ilk krizde onlarca sahte hesabın sizin adınıza saçmalamasını çaresizce seyretmek zorunda kalırsınız).
  • Kriz senaryosu yangın tatbikatı gibidir. Ne yapacağınızı önceden belirlemediyseniz çıktığı zaman kafası kopuk tavuk gibi oradan oraya savrulup durur, her şeyi daha da elinize yüzünüze bulaştırırsınız. Olası krizlerin senaryolarını önceden kurgulayın.
  • Sosyal medyada var olmamanın maliyetiyle ilgili kafa yormaktan çekinmeyin (bunu belki başka bir zaman, başka bir yazıda işleriz).
  • Çalışanların kurum içi sistemlerden internet hizmetlerine erişimi kısıtlama yöneticilerin çok sevdiği bir uygulama fakat (çaba özellikle verimlilik eksenindeyse) bu pratikte mümkün değil. Zira herkesin cebinde her şeye erişebileceği mobil cihazları var. Bunun yerine bu ‘harici heves’in kuruma yönelik nasıl kullanılabileceğine kafa yormakta fayda var.
  • Analog ya da dijital dünyada her zaman, her konuda işe yarayan altın kuralı sakın unutmayın: bir konuda karar verme, hareket etme konusunda tereddütte kaldıysanız, karar veremiyorsanız üstünüze danışın. Her kademe yükselişinde hem çözüme bir adım daha yaklaşmış olur hem de bombanın elinizde patlamasını engellemiş olursunuz.

Hepinize kolay gelsin!

Lenovo teknik serviste yeni isim

0

Profesyonel iş yaşamına 2008 yılında bilişim alanında destek hizmetleri müdürü olarak başlayan Çağrı Duruk, teknik destek servis departmanlarına şirket stratejileri ve vizyonu doğrultusunda liderlik etmek, bankalar, FMCG şirketleri, üniversiteler, sağlık endüstrisi vb. kuruluşların hizmet aktivitelerini koordine etmek, yeni çözümler ve süreçleri tasarlamak, aplikasyon ve yazılım ihtiyaçlarını koordine etmek gibi hizmetlerde bulundu. Çağrı Duruk’u geliştirdiği diğer öncü projeler arasında ise teknik servis departmanı ve cevaplandırma servisi kuruluşu, Wmvare Türkiye destek merkezi, bölge altyapı sistemlerinin tasarımı ve geliştirilmesi, Adidas Türkiye mobil giriş sistemi ve network projesi yer alıyor. İTÜ İşletme Fakültesi İşletme Mühendisliği mezunu olan Çağrı Duruk, Lenovo Türkiye’nin tüm teknik servisinin başında görev yapacak.

Atlasjet bulutu keşfetti

0

Tanıtım toplantısında AeroTab EFB sistemi hakkında bilgi veren Atlasjet Kaptan Pilotu Cemal Sancak, çalışmaların yaklaşık iki yıldır devam ettiğini ve altı aylık deneme süresi sonunda Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün onayı ile sistemin tüm uçaklara entegrasyonunun başarıyla tamamlandığını belirtti.

“Kağıtsız Kokpit” ile işlemler daha hızlı ve ekonomik

AeroTab EFB sistemi ile “Kağıtsız Kokpit” uygulamasına geçildiğini vurgulayan Sancak “Her uçuş öncesi ve sonrası, uçak ile operasyon merkezi arasında uçuş bilgilerini içeren bir takım evrak paylaşımları yapılır ve bunlara bağlı olarak uçuş performans analizi gibi son derece önemli veriler hesaplanır. Daha önce manuel olarak yürütülen ve kimi zaman uçuşlarda gecikmelere neden olan bu süreci, her uçağın kokpitine yerleştirdiğimiz tabletlere yüklenen EFB sistemi sayesinde tamamen otomatik hale getirdik.  Artık tüm uçuşlarımızın verileri genel merkeze elektronik ortamda hatasız ve hızlı bir şekilde akıyor ve buna bağlı rötar ihtimali ortadan kalkıyor” dedi.

Uluslararası sivil havacılık kuralları gereği kokpitte bulunması gereken manuel dokümanların taşıma aparatlarıyla birlikte yaklaşık 50 kilo ağırlığında olduğunu ve yeni sistem sayesinde bu ağırlığın kaldırıldığının altını çizen Sancak, böylelikle baskı maliyetleri de dahil olmak üzere filo genelinde yıllık yaklaşık 500 bin dolar tasarruf sağlandığını vurguladı.

Türkiye’de benzeri yok

Atlasjet CEO’su Orhan Coşkun, Atlasjet’in Türk teknolojisine yatırım yaptığını belirterek “Havacılıkta sadece teknolojiyi yakından takip etmek değil, yeniliğin öncüsü olmak gerekir. Atlasjet olarak, STM iş birliği ile hayata geçirdiğimiz AeroTab EFB-Elektronik Uçuş Çantası uygulamasının hem yerli üretim olması hem de içerik ve kapsamının genişliği açısından Türkiye’de başka bir benzeri bulunmuyor. Bu sistem sayesinde yolcularımıza sunduğumuz konforu ve emniyeti maksimize ederken, uçuş operasyonunun etkinliğini artırıyor, zamandan, yakıttan ve dolayısıyla maliyetlerden tasarruf ediyoruz. EFB sisteminin hayata gecirilmesindeki desteklerinden dolayı Sivil Havacılık Genel Müdürü Sn. Bilal Ekşi’ye teşekkürlerimi sunuyorum” şeklinde konuştu.

Türk Savunma Sanayii’nin ihtiyaç duyduğu yüksek teknolojileri ülkemize kazandırmak amacıyla 1991 yılında Savunma Sanayii İcra Komitesi kararı ile kurulan STM Genel Müdürü Recep Barut, yaptığı konuşmada “Savunma sektöründe havacılık ile ilgili görev destek sistemleri, komuta kontrol yazılımları gibi yüksek teknoloji projelerinde yıllardır elde etmiş olduğumuz bilgi birikiminin sivil havacılık sektörüne de katkı sağlamasını hedeflemekteyiz.” dedi. Recep Barut konuşmasına şöyle devam etti; “Bu amaçla başlattığımız EFB projesi TÜBİTAK’tan destek görerek daha geliştirme aşamasında Türk Sivil Havacılık sektörünün yoğun ilgisini çekti. Dünyadaki örneklerinden daha yenilikçi özelliklere sahip olan AeroTab EFB çözümü, Atlasjet ile yapılan iş birliği sonucunda SHGM uçuşa elverişlilik onayını alarak operasyonel kullanıma hazır bir ürün haline gelmiş ve bu onay sayesinde havacılık pazarına açılmıştır. Tamamen milli kaynaklarla Türk mühendislerince geliştirilen bu ürünün başarıyla kullanılmaya başlanmasında Atlasjet ile yapmış olduğumuz iş birliğinin önemi büyüktür. Amacımız, havacılık sektöründe kilit bir oyuncu olmak ve stratejik hedeflerimiz doğrultusunda Türkiye’nin ve havacılık endüstrisinin 2023 vizyonuna STM olarak katkı sağlamaktır.”

Mobil cihazlarımızı nasıl korumalıyız?

0

İnternet ve veri güvenliğinde küresel çözüm sağlayıcı Trend Micro, ABD İç Güvenlik Bakanlığı, Ulusal Siber Güvenlik Birliği ve Çoklu Eyalet Bilgi Paylaşımı ve Analizi Merkezi’nin ortaklaşa başlattığı ve Ekim ayı boyunca sürecek olan Ulusal Siber Güvenlik Farkındalık Ayı programı kapsamında tüm kullanıcıları bilgilendiriyor.

E-posta gönderimi, sosyal medya erişimi ve çevrimiçi bankacılık uygulamalarının kullanımı mobil cihazlar için artık rutin uygulamalar. Kullanıcılar ise genellikle mobil cihazlarında ne kadar veri barındırdıklarının farkında değiller. Kötü niyetli kişiler ise mobil cihazlarımızdan arama geçmişi, SMS, e-posta bilgileri, fotoğraflar, videolar, uygulamalara giriş şifreleri ve GPS bilgileri dahil birçok değerli bilginin peşinde.

Bilgisayar korsanları aynı zamanda sosyal ağlar, bankalar, uygulama mağazaları ve oyunlar gibi platformlardaki verilerimize de erişmek istiyorlar. Bu platformlarda bulunabilecek kredi kartı numaraları, adresler ve kişi bilgileri ise siber suçlular için oldukça cazip hedefler.

Kullanıcılar korunmak için neler yapabilirler?

‘Aşırı paylaşım’dan kaçının

Bazı kullanıcılar sosyal ağları kendi uzantıları olarak gördüklerinden kişisel bilgileriyle ilgili ‘aşırı paylaşım’ olarak nitelendirilen çok fazla detay paylaşabiliyor. Örneğin tatil planları gibi kişisel bilgilerin sosyal medya üzerinden paylaşılmasıyla, kötü niyetli kişiler fiziksel olarak evden uzakta olunduğunuzu anlayabiliyorlar. Aynı zamanda bu tarz iletişim bilgilerinin açıkça paylaşılması dolandırıcılar ve istenmeyen e-posta gönderimi yapan kişiler için interneti kocaman bir telefon defterine dönüştürüyor.

Birçok uygulamanın sosyal medya hesaplarıyla bağlantılı olması kişilerin aşırı paylaşım yaptıklarının farkında olmamasına neden oluyor. Sosyal medya platformlarıyla senkronize olan uygulamalar kişiler adına paylaşım yaptıkları için yapılan birçok aktivite sosyal medyada yer alıyor. Sosyal medya hesapları ve mobil cihazlardaki gizlilik özelliklerinin düzgün ayarlanmamış olması aşırı paylaşıma neden oluyor.

Şüpheli ve zararlı yazılımlara karşı dikkatli olun

Geçtiğimiz sene yüksek güvenlik riski taşıyan ve zararlı yazılımların sayısı büyük ölçüde arttı. Zararlı yazılımlar genellikle kişilerin kullanıcı adı ve şifrelerini ele geçirmek, SMS’lerini okumak ve konum bilgilerine erişmek için kullanılıyor. Fakat burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise sosyal medyaya ve depolanmış bilgiye erişim izni isteyen yasal mobil uygulamaların birçoğunun kişisel bilgileri açığa çıkartma tehlikesi. Yoğun reklam içeren uygulamalar da cihazlarda birçok şüpheli aktiviteye neden oluyor.

Açık Ağ Bağlantıları korunmasız cihazları tehdit ediyor

Mobil cihazıyla ortamdaki ortak kablosuz ağa bağlanarak internete giren kullanıcıların trafikleri, yine o ağa bağlanmış kişiler tarafından izlenebiliyor. Aynı ağa bağlı kötü niyetli kişiler bazı takip uygulamalarıyla kullanıcıların ağ üzerinde gönderdiği korunmasız verilerini kaydedip Facebook, Twitter ve YouTube hesaplarına erişebiliyorlar. Bu durum kullanıcıların kişisel hesaplarındaki bilgilerin çalınması ve değiştirilmesine neden oluyor.

Zayıf Şifrelerden kaçının

Kullanıcılar şifre konusunda belli başlı iki büyük hata yapıyorlar. Bunlardan birincisi zayıf şifreler oluşturmak. İkincisi ise e-posta ve mobil bankacılık gibi birçok farklı işlemde aynı şifreyi kullanmak. Bu işlemlerde tek ve zayıf bir şifre kullanmak, bilgisayar korsanlarına elinizdeki bütün zenginliklerin kapısını açabilen tek bir anahtar vermekle eşdeğer. Bunun yanında birçok cihazın güvenlik kilidi ve şifreleme özelliği olmasına rağmen kullanıcıların pek kullanmaması, kötü niyetli kişilerin cihaz kaybolduğu zaman içindeki bütün bilgilere erişebilmesine imkân tanıyor. Bu durumlarda cihazları uzaktan kilitleyebilen mobil bir güvenlik yazılımı kullanmak sorunu çözüyor.

Güvenli olmayan Bulut Hizmetleri

Son dönemde meydana gelen Hollywood ünlülerinin kişisel bilgilerinin çalınması olayı bu alandaki en dikkat çekici olaylardan birisi. Sektöre birçok bulut servis sağlayıcısı eklenmesine rağmen birçoğu güvenlik ve veri korumayı ön planda değerlendirmiyor. Bu tarz bulut hizmetleri veri güvenliğini tehlikeye atabiliyor. Bunun yanında kapanan bazı bulut sağlayıcılar verilere ulaşılmasını imkânsız hale getirebiliyor. Bu durumda daha başka bulut hizmeti sağlayıcısına bu verilerin taşınması durumunda güvenlik açıkları meydana geliyor.

Verilerinizi koruyor musunuz?

Mobil cihazınızda uygulayacağınız koruma önlemleri cihazınızda ne kadar bilgi bulunduğuyla doğru orantılı olmalı. Bunu şu şekilde yapabilirsiniz:

  • Cihazın kendi sahip olduğu güvenlik önlemlerini kullanın. Bu sayede cihazın içindeki bilgilere sadece siz erişebilirsiniz. Bu özellikler cihazı kaybettiğiniz zaman, size ek bir koruma katmanı daha sağlar.
  • Güçlü şifreler oluşturun. Karmaşık şifreler seçmek ve bir şifre yöneticisi program edinmek yararlı olacaktır.
  • Kablosuz ağ bağlantısı yaparken sadece güvendiğiniz ağları seçin. Cihazınızın kablosuz ağ bağlantılarına otomatik bağlanmasına izin vermek sorun yaratabilir. Halka açık bir kablosuz ağ kullanacaksanız bir sanal özel ağ (VPN) servisi ile bağlantınızı güvenlik altına alın.
  • Uygulamaları iyi inceleyin. Herhangi bir uygulamayı indirmeden önce ilgili değerlendirmeleri ve geliştirici notlarını okuyun. Uygulamaların erişim izinlerini dikkatli seçin.
  • Bir güvenlik yazılımı edinin. Uzaktan erişim yoluyla cihazınızı kilitleyebileceğiniz ya da içindeki verileri silebileceğiniz bir güvenlik yazılımı çok daha yararlı olacaktır.
  • Düzenli olarak verilerinizi yedekleyin. Yedekleme işlemini bilgisayar ya da güvenli bir bulut servisi aracılığıyla yapabilirsiniz. Bulut servisi üzerinden verilerinizi yedeklemek istediğiniz yerde ve zamanda bu verilere erişebilmenizi sağlayacaktır. Bazı uygulamalar farklı cihazlar üzerinden bu verilere erişmenize izin vererek vakit tasarrufu yapmanızı da sağlayabiliyor.

Azure, Amazon ve Google için büyük bir tehdit

0

Microsoft CEO’su Satya Nadella Azure platformunun hızlı büyümesini gözler önüne seren rakamlar sundu. Nadella yaptığı açıklamada Fortune 500’deki şirketlerin yüzde 80’inin Azure kullandığını söyleyerek bunun yaklaşık 4,4 milyar dolarlık bir kârlılığa işaret ettiğini belirtti.

Nadella, Azure’un 350 milyonluk aktif kullanıcı sayısını her hafta 100 bin arttırdığına dikkat çekerek bu kullanıcıların toplam 30 trilyon obje depoladığını söyledi. Azure’un satış kanallarındaki çeşitlilikten de bahseden CEO, platformun gelirlerinin yüzde 40’ının girişimlerden ve üçüncü parti bağımsız yazılım geliştiricilerden geldiğini gösterdi.

Forrester Research’ün Genel Müdür Yardımcısı ve Analisti olan John Rymer’ın Business Insider’a yaptığı açıklamada Salesforce.com’un açık ara dördüncü olabileceğini ancak Microsoft’un rakamlarının oldukça etkileyici olduğunu ve CEO Satya Nadella’nın Microsoft’un bulut hizmetlerinde oldukça iyi iş çıkardığının altını çizdi.

Rymer büyüme rakamlarının yanı sıra Microsoft’un Dell ile yapacağı işbirliğinin de oldukça önemli olduğunu söyledi. Rymer’a göre yeni ‘‘Hybrid Computing’’ platformunda şirketlerin uygulamalarını kendi özel sunucuları ve Microsoft’un sunucuları arasında rahatlıkla taşıyabilecek olmaları da Azure’u Google ve Amazon gibi rakiplerinden öne çıkarıyor.

Bulut servisleri ve hizmetleri tüm dünyada hızla büyürken bu alanlar Türkiye için de önemli bir fırsatlar pazarı oluşturuyor. Son yıllarda bu alanlara yatırım yapan alt yapı, veri merkezi, danışmanlık ve entegrasyon firmalarının hızla yükselmeye devam ettiğine şahit oluyoruz. Elbette hâlâ bulut çözümleri için güvenlik, mahremiyet gibi konular tartışılmaya devam ediyor ve bu alanlarda çok büyük bir pasta söz konusu.

Türk Telekom 3. Çeyrek Sonuçlarını Açıkladı

0

Türk Telekom CEO Rami Aslan 2014 üçüncü çeyrek sonuçları hakkında şöyle konuştu:

Türk Telekom Grubu’nun güçlü finansal ve operasyonel performansı 2014 yılının üçüncü çeyreğinde de devam etti. Grup gelirleri yıldan yıla yüzde 4,4 büyüyerek 3,5 milyar TL’yi aştı. Konsolide FAVÖK de yüzde 4,4 artarken, FAVÖK marjı yüzde 38’in üzerinde gerçekleşti.

Grubun gelir büyümesinde ana itici güç mobil ve onu izleyen sabit genişbant idi. Mobil gelirlerimiz yıllık %18 büyüme oranı ile yüksek büyümesini sürdürdü. Müşteri kazanımı üçüncü çeyrekte de güçlü bir şekilde devam etti ve mobil abone sayısı yıldan yıla yüzde 15’lik bir artış ile 16,2 milyona ulaştı. Geride bıraktığımız 12 ayda ölçek yaratma stratejimizi başarılı bir şekilde uygularken kârlılığımızı da koruduk.

Bu dönemde FAVÖK marjını istikrarlı bir şekilde koruyarak 2,1 milyon net müşteri kazanma başarısı doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Üçüncü çeyrekte mobil FAVÖK, yıldan yıla yüzde 26 büyüdü ve FAVÖK marjı geçen yıla kıyasla 1 puan iyileşme göstererek yüzde 19 olarak gerçekleşti. Artan abone sayımızla ilgili dikkat çeken nokta faturalı abone sayısının artmış olmasıdır. Bu yılın üçüncü çeyreği itibariyle, faturalı abone oranı bir sene önceki yüzde 44’e kıyasla yüzde 47’ye ulaştı. Mobildeki iyileşmenin bir sonucu olarak, 2012 4. çeyreğinden beri mobil segmentte ilk defa pozitif faaliyet kârı elde ettik.

Sabit hat operasyonlarımız güçlü kârlılıkla devam ediyor. Sabit hat operasyonlarında üçüncü çeyrek FAVÖK marjı yüzde 46 olarak gerçekleşti. Sabit ses tarafındaki zorluklara rağmen genişbant ve kurumsal data operasyonlarının sabit hat gelirlerine yaptığı önemli katkılar ile sabit hatta gücümüzü sürdürüyoruz. Genişbant hem abone hem de Kullanıcı Başına Ortalama Gelir artışı ile yıldan yıla yüzde 10 büyüdü. Eylül’de okulların açılmasının da etkisiyle 87 bin net genişbant abonesi kazandık ve toplam genişbant abone sayımız 7,5 milyona ulaştı.

Fiber tarafında, fiber tarifelerinde olan abone sayımızı 715 bine çıkardık. Saha dolabına kadar fiber (FTTC) şebekemiz üzerinde bulunan 308 bin hipernet abonesi ile birlikte fiber altyapımız üzerinden yüksek hız alan abone sayımız 1 milyonu aştı. Sabit seste 2014 üçüncü çeyreğinde yıldan yılda yüzde 10 gelir azalmasının korunmuş olmasını, daha önceki dönemlerde yaşanan yüzde 12 seviyelerine kıyasla bir iyileşme olarak görüyoruz.

2014’ün üçüncü çeyreğinde fonksiyonların entegrasyonu yönünde önemli adımlar attık. Daha müşteri odaklı bir yaklaşım yönünde atılan ikinci bir kararlı adım olarak, sabit ve mobil segmentlerin satış ve müşteri ilişkileri fonksiyonlarını grup çapında tek bir çatı altında topladık.  Bu yeni yapı Türk Telekom Grubu’nu, hem bireysel hem kurumsal alanda müşterilerimizin tüm telekomünikasyon ihtiyaçları için tek hizmet noktası olma hedefine biraz daha yaklaştırıyor ve Türk Telekom’u rakiplerinden ayrıştırırken müşteri deneyiminde belirgin iyileşme sağlıyor.

Müşterilerimiz için daha fazla değer yaratma taahhüdümüz, Grubumuzun bu kritik öneme sahip dönüşümünde ilerleme konusunda bizim için itici güç olmaya devam ediyor. Türk Telekom Grubu’nda şirketimizin geleceğini birlikte inşa ettiğimiz takım arkadaşlarıma gayretleri için teşekkür ederim.

2015 için yedi dijital planlama fikri

Bütçe ve planlama sezonunun gelmesiyle 2015 yılında herkesin pazarlama çabalarında nelerin etki bırakacağını derinlemesine irdeleyen bir yazı yazmanın tam zamanı olduğunu düşünüyorum. Bir diğer hedefim de bu işi başarmanız için gereken liderlik zihniyetinin ne olduğunu sizlere anlatmak.

Aşağıdaki tavsiyeleri Google, Facebook, Linkedin, WPP/JWT, Publicis/Performics, Disney, Cisco ve Amazon’dan çok zeki yetkililerle 9 ayda yaptığım sayısız görüşmeleri, ClickZ Live ve benzeri etkinliklerde geçirdiğim zamanı, izlediğim pek çok videoyu, New Digital Life, Learning and Skills Study isimli rapordaki ön veriyi özetleyerek hazırladım.

Konu başlıklarını ihtiyacınız olan bölüme hemen ulaşabilmeniz için aşağıda listeliyorum. Ancak şirketlerin yüzde 97’sinin bunları hiçbirini tam olarak doğru yapamadığını hatırlatarak ‘‘öyle veya böyle yaptıklarınıza’’ veya ‘‘yapmayı düşündüklerinize’’ de göz atmanızı tavsiye ediyorum. İyice detaylara gireceğimizden sadece ne yapmanız gerektiğini değil, neleri daha iyi yapabileceğinizi de öğrenebileceksiniz.

7. Tek bir içerik fikri için elinizden geleni yapın

6. Büyük veriyi küçük şekillerde kullanın

5. Teknoloji için zaman yaratın

4. Gerçekçi olun: En iyi uygulamaları tekrar öğrenin

3. Hedefleyin veya ilgisiz bir şekilde ölün

2. Daha çok reklam verin, daha az ümit edin

1. Kendinize ve çalışanlarınıza yatırım yapın


 7. Tek bir içerik fikri için elinizden geleni yapın

İçerik pazarlaması yapmak bugünlerde sorgulanmaz bile. Ancak bunu gerçekten dijital ve özellikle sosyal medya çabalarınız için bir çerçeve olarak kullanıyor musunuz? Büyük bir içerik üzerine yapacağınız tepeden-aşağıya planlama size mükemmel bir 2015 haritası çıkarmak için yardımcı olacaktır.

Eğer birinci çeyrekteki içerik pazarlamanız için tek, büyük bir içerik hazırlayıp ondan çıkartabileceğiniz küçük içerik parçalarını planlarsanız daha çok başarılı olacaksınız. 20 küçük parça içerik yerine tek bir büyük parça içerik üzerine odaklanın – büyük parça 20 küçüğe bölündüğünde toplamda daha fazla etki bırakacaktır.

Örnek: Yüksek etkili tek bir içerik üretmek için bütçe ayırıp daha sonra bunu küçük parçalar halinde blog gönderilerine, web seminerlerine, markalı içeriklere ve doğal reklamlara bölünebilecek bir araştırma veya yüksek kalitede video gibi bölümleyin. Bu ürününüzün dikkat çekici satış noktalarınızı öne çıkarmanıza ve farklı özellikleri yeni izleyicilere ön plana çıkarmanıza olanak tanıyacak.

6. Büyük veriyi küçük şekillerde kullanın

CRM’inizi (bazıları için pazarlama otomasyonunu) küçük araçlar ile çok etkin bir şekilde kullanabilirsiniz. Bunun için yeniden hedefleme (retargeting) yapmanıza imkân sağlayacak için çerezleri (cookie) IP’lerin kimlere ait olduğuna dair veriler üreten servis ve programları (Demandbase, 6Sense) kullanmanız gerekir. Bu araçlar yardımıyla web sitenizi hangi şirketlerin ziyaret ettiğini bilecek ve hali hazırda müşteriniz olanların profil verilerini daha yakından takip edebileceksiniz.

Örnek: Perakendecilerin yeni yaklaşımı ‘‘Sitemizi ziyaret eden kullanıcılara kim olduklarına göre daha fazla alakalı içerik ve reklam göstermek istiyoruz’’ şeklinde olabilir. Bu davranış hedefleme olarak bilinir ve çok kolay olmasının yanında inanılmaz etkilidir. Bunu önce bütüncül bir test etme/hedefleme ile büyük resim içinde görmenizi ve ardından yukarıda bahsettiğimiz gibi spesifik duruma girmenizi tavsiye ederim.

Büyük veriyi sahip olduğunuz CRM ve pazarlama otomasyon programlarınıza girmeyi deneyin. Yeni veri kümeleri örnek olarak şirket IP adresine bakarak bu ziyaretçinin potansiyel bir müşteri olup olmadığını size söyleyebilir. Çok olay değil mi? Bu kadar faydalı olmasına rağmen pek çok şirket tarafından nadiren kullanılır.

5. Teknolojiye zaman ayırın

Günümüzde pazar payını arttıranlar ile kaybedenler arasındaki fark teknolojidir. Bu, özellikle pazarlama ve reklam bölümleri olmak üzere iş dünyasının her yerinde geçerlidir. İyi kullanılmış bir teknolojinin pek çok avantajı vardır: pazarlama kampanyaları oluşturma ve yayınlamada zaman bakımından daha verimli olması, harcanan her dolar için çok daha fazla etkileşim getirmesi ve müşteri deneyimi ve uygunluğunu arttırmada derinlere inebilmesi. Bu gelişmeler bugün teknoloji tarafından sağlanıyor dolayısıyla tam bir “ya sev ya terk et” durumundan bahsedebiliriz (bilinçli olsun olmasın).

Bu işlem korkuyu yenmek ve verdiğiniz kararlar hakkında (fikriniz sorulmasın diye umduğunuz toplantılar için) kendinize güvenmek için biraz temel öğrenme ile başlar. Teknoloji pek çok deneyimli pazarlamacıyı ve ajansı korkutur, yaratıcılıkla sarmalanmış durumdadırlar. Akılları büyük kampanya fikirleri bulmaya ve marka oluşturmaya çalışır. Küçük şirketler içinse pazarlama ve teknolojinin aynı cümlede kullanılması bile kafalarını karıştırır. Ancak cesur olmak zorundasınız. Teknolojinin zorluklarını aşmada size yardımcı olacak ve iş-pazarlama amaçlarınız için onu kolay hale getirebilecek insanları bulmalısınız.

Teknolojiyi kullanarak devasa kazanımlar elde etmek pazarlamanın bu çağında sorgulanmaz bile. Büyük ve global reklam verenler için bugerçek zamanlı programlanmış reklamlar (programmatic) demektir. B2B şirketleri içinse pazarlama otomasyonu demektir. Küçük şirketler içinse basit ve ücretsiz olan Google Analytics veya e-posta pazarlamaya (tetiklenen e-posta akışları gibi, muhtemelen kullanmıyorsunuz ama kullanmalısınız!) vakit harcamak demektir.

Örnek: Sosyal medyayı sadece medya ve pazarlama için kullanan bir şirketten, (baştan aşağı) insanların “sosyal olarak” nasıl yaşadığını, iletişim kurduğunu ve satın aldığını özümsemiş bir şirket haline gelmek mükemmel bir başlangıç. Bunu yapan pek çok Fortune 500 şirketi pazarlama dahil işin her alanında çok büyük kazançlar elde ediyor.

4. Gerçekler acıdır, dolayısıyla en iyi yöntemleri elden bırakmayın

Bazen gerçekler can yakabilir. Ancak sonuç olarak onlarla yüz yüze geldiğimizde ve direk başa çıktığımızda bizi geliştirirler. Neredeyse hepimiz gayri resmi bir eğitime sahibiz veya hiç bir resmi eğitime, referansa veya eğitimsel derslere sahip değiliz. İşi sadece deneme yanılma ile öğrendik. Ve hayır, katıldığınız o etkinlik, okuduğunuz bir blog yazısı veya katıldığınız bir web semineri eğitimden sayılmıyor. Unutmayın ki bilgi ücretsiz ve kolaydır, ancak eğitim öyle değildir.

Yani bir takımın veya organizasyonun lideriyseniz veya tüm işi yapan elemanıysanız sizi uyandırayım: bazı dijital esaslara kesinlikle geri gitmek zorundasınız. Dijital bir ajans, global bir marka veya küçük bir işletme; ne olursanız olun muhtemelen işleri öğrendiğiniz gibi – deneme yanılma ile yapıyorsunuz. Temel yöntemleri düşünerek en baştan düşünmeye başlayın.

Örnek: En iyi yöntemleri kavramış olmak inanılmaz sonuçlar getirecektir. Burada dönüşüm oranları ve tıklama rakamlarında küçük artışlardan bahsetmiyoruz. Mesela bir adım geriye çekilip elinizdeki yeni veri ideolojisiyle temel web analizi yöntemlerini elden geçirebilirsiniz. Ya da pek çok lider için öğrenme alanındaki dijital/sosyal ekosistem hakkında yeni bir kavrayış geliştirmek önemlidir. Hatta 5 numaradaki hedefleme konusunda bahsettiğim son teknolojiyi kullanmak da öyle.

3. Daha çok reklam verin, daha az ümit edin

Biliyorum, bunu “internet çağında” ve içerik pazarlaması hakkında onca şey varken söylemek kulağa çılgınca geliyor. Ama bunu hemen şimdi yeniden hedefleme (retargeting) ve gerçek zamanlı programlanmış reklamlar (programmatic) kullanan temel veri stratejileri ile hayata geçirirseniz her büyüklükte şirket müthiş sonuçlar görecektir. Yeniden hedefleme gibi alanlarda giderlerinizi tartarak işe başlayın. Bunu bazı “markalaştırma” yapıp özelleştirme olmadan sonuca gittiğimiz daha büyük kapsamlı kampanyalar ile kıyaslayın.

Aynı şeygerçek zamanlı programlanmış reklamlar için de geçerlidir. Oldukça basit: işe yarayan ve başarı ölçütlerine uyan reklamlar daha çok bütçe alır. Bu şartlara uymayanlar ise daha azgerçek zamanlı programlanmış reklamlar olur. Böylece artık “Umarım bu reklam başarılı olur, çok para harcadık” anlarını yaşamayacaksınız. Bunun yerine test edebilecek, hedefleyebilecek ve müthiş kazanımlar için optimizasyona gidebileceksiniz. İşe yarayan reklamlara daha çok harcayın ve genel olarak reklam verme hakkında daha az ümit edin.

Örnek: Geniş reklam satın alımları yerine harcamalarınızı web sitenizi, Facebook’ta belli sayfaları veya sizin sayfalarınızı ziyaret etmiş kişilere hedefleme üzerine yapacaksınız. Ziyaret ettikleri o sayfalara göre o kişilere etkileşime geçmeleri için tasarlanmış müthiş reklamlar göndereceksiniz.

2. Hedeflenin yada alakasız hale gelin

İnsanlar bugünlerde onlarla alakalı reklamları, mesajları ve içerik pazarlamalarını görmek istediklerinden yüksek derecede odaklanma ve hedefleme yapmak hayati derecede önemlidir. Bu kişiye özel yaklaşım olmazsa markanız zarar eder, tıklamalar, satışa dönüşümler ve hatta e-posta açılma ve abonelik sonlandırma oranlarıyla başınız derde girer.

Hedeflemeyi arttırma aşamasında karakterlerinizi tekrar düşünmek, kitlenizi psikolojik profillere göre hedeflemek (mesela Facebook’taki beğenilerine göre) ve dijital kullanıcıyı bütünsel olarak ele almak (45 yaşında yıllık geliri 120.000 dolar olan ve çocuklarını spor aktivitelerine taşıyan ortalama bir anne gibi değil) zorunda kalacaksınız. Bu işlem planlama aşamalarında olduğu gibi fazlaca düşünmeyi gerektirdiğinden zor işlere hazır değilseniz bu adımı atlayın.

Örnek: Yeni bir çevre dostu giyim ürününüze filtrelenmiş ve özelleşmiş müşteriler istiyorsanız Google ve Facebook üzerinde şu kişilere hedefleme ve yeniden hedefleme yapmalısınız:

  1. Sitenize tıklamış olanlara (yani sitenizle ilgisi olanlara)
  2. Facebook’ta özel bir durum üzerine olanlara (örnek olarak Facebook üzerindeki çevre gönüllüleri sayfalarına ilgi duyan kadınlar)
  3. Google Display Network veya Facebook üzerinden çocuk giyim reklamlarına tıklamış olanlara
  4. Doğal ve sürdürülebilir tarıma devam eden ilgi göstermiş olanlara.

1. Kendinize ve çalışanlarınıza yatırım yapmaya başlayın

Karşılaşacağınız her araştırma size çalışanlarınızın, yeteneklerinizin yani insanlarınızın işiniz için en kritik unsur olduğunu söyleyecek. Zaten iyi bir lider araştırma sonuçlarına gerek duymadan bu gerçeği içgüdüsel olarak bilir. Problem bu önemi anladığımız gösteren hiç ama hiçbir şey yapmamamızdır. Bu hem sizin hem de diğer liderlerin zamanından ve tabii sizin bütçenizden yatırım yapmakla başlar. Ne yazık ki bu probleme en genel yaklaşım “Bir eğitim programımız var” cümlesidir, o da gerçekte “İnsan kaynakları bir plan ve bütçe gönderdi, ben de bu şirketin lideri olarak onu onayladım, dolayısıyla artık listede değil” demektir. Ancak “işe yaramayan bir şeye” sahip olmak kadar kötü bir durum yoktur, ona sahip olmayın ama çözülmesi gereken bir problem olduğunu bilin daha iyi!

En genel faydasız “bütçesi sınırlanmış” yöntemler şunlardır:

Bireysel bütçe ayırma: çalışanların 500 ile 3000 dolar arasındaki bir rakamı eğitim için harcayabilecekleri durum. Çoğu zaman eğitim yerine kokteyllerde tüketilir.

İzin verme için lisanslama: bir içerik kütüphanesi için lisans satın alıp ekibe bunu geliştirme için kullanmalarını söylediğimiz durum. Tonlarca deneyim sonrasında rahatlıkla söyleyebilirim ki o kütüphane kullanılmayacak, aynı herhangi birinin kariyerinde gelişim sağlamadığı veya en iyi yöntemlerin kullanıldığını garanti etmediği gibi.

İç uzmanların eğitim gayreti: Takım elemanlarınız uzman olsalar bile bir eğitimci değildir. Yapabileceğiniz en iyi şey bilgiyi diğerlerine yayabileceklerini ummaktır. Ancak bu sürdürülebilir ve şirketi değiştiren mükemmel bir öğrenme biçimi değildir. Fikri genel olarak sevsem de bu kesinlikle bir eğitim programı değildir.

Ayaklarınızla oy verin ve size yatırım yapıp değer veren bir şirkete geçin!

Liderlik pozisyonunda olmayanlarınız için bu tarz “listeden çıkarmalar” liderler kendini toparlayana kadar vaktinizden yatırım yaparak sosyal medyayı, mobili vesaire kariyerinizi geliştirecek şekilde öğrenmeye çalışmaktır. Ya da tabii arkadaşım John Batelle’in söylediği gibi “ayaklarınızla oy verin ve size yatırım yapıp değer veren bir şirkete geçin.

Çözüm gerçekten neye ihtiyaç olduğuna bakmakla başlar. Markanın trendler ile senkronize kalması ve insanların içeriklerini satın alma ve tüketme yollarına bağlı olarak sosyal ve mobil yetenek geliştirme programına sahip olması gerekir. Küçük şirketler de aramayı, e-postayı, sosyali, web sitelerini nasıl kullanacaklarını bağlantılı bir şekilde tasarlayacak bir “Dijital Başlangıç” programını başlatmaya büyük bir ihtiyaç duymaktadırlar.

Örnek: Kısacası yapılacak olan şey düzgün bir “Dijital Yetenekler” değerlendirmesinden geçirmek, sonra bunu İK’dan dijital liderliğe kadar planlamak ve ardından da iyi, kötü ve çirkinin üstesinden gelmek için bir pilot program başlatmaktır. Ondan sonra tüm şirketinize yayabilirsiniz. Tabii tüm bunları yapmak için para harcamanız gerekecek.

Bu sıkça personel değişen bir pazarda en önemli kaynaklarımız olan yetenekleri bulmak ve elimizde tutmak buna bağlı olacak ve insanlar da bunu bekleyeceklerdir. 2015 yılının kazananlarını ve acı bir şekilde kaybedenlerini belirleyecek anahtar açıkça bu olacak ve dijital zeka, akıllı planlama ve çalışanlarımızı eğitmek için yapacağımız yatırımlar da uzun ve kısa vadede etkili olacaktır.

ClickZ üzerinde yayınlanan bir makaleden Türkçeye çevirilmiş ve düzenlenmiştir.

Doğal Reklamcılık

1

Bir çok internet kullanıcısı, internet üzerindeki reklamcılık fonksiyonlarından sıkılmaya başladı bile. Acaba ilerleyen zamanlarda televizyon reklamcılığı gibi can sıkıcı hale dönüşür mü diye düşünmüyor değiliz. Bir web sayfasını açmadan önce 20 dakikalık reklam kuşağını seyretmek zorunda kalır mıyız? Kim bilir?

Televizyon reklamcılığı maddi açıdan çok ulaşılabilir bir reklamcılık türü olmadığı için, çoğu zaman büyük markaların gövde gösterisi yaptığı bir mecra haline dönüşüyor. Ancak internet üzerinden yapılan reklamcılık faaliyetleri çok daha uygun fiyata olduğundan, bir süre sonra bir banner kirliliği, popup pencereler ile yapılan can sıkıcı reklamlar, sessiz sakin bir şekilde okuduğunuz bir makalenin bulunduğu sayfanın kenarında köşesinde aniden başlayan bir video reklamlar oldukça can sıkıcı olmaya başlıyor.

Video reklamınızı bulup kapatmak için ciddi emek harcıyoruz

Özellikle son söylediğime dikkat çekmek istiyorum. Değerli reklam verenler, bir reklamcı olarak size şunu özellikle belirtmek istiyorum, x sayfada, sayfaya girer girmez minik bir kutu içerisinde açılan video reklamınızı bulup kapatmak için ciddi emek harcıyoruz ve markanız hakkında iyi şeyler düşünmüyoruz. “Reklamın iyisi kötüsü olmaz”, “öyle yada böyle kendimizi hatırlatıyoruz size” derseniz, halen sizi bu kafa ile çalışmaya zorlayan ajansınızdan koşarak uzaklaşmanızı tavsiye ediyorum.

Hiç duydunuz mu bilmiyorum. Yeni bir reklamcılık akımı var, özellikle 2014 yılı başlarında popüler olmaya başladı. Adına Native Advertising diyoruz. Türkçesi “Doğal Reklamcılık“.

Doğal reklamcılık fonksiyonlarını bir çok firma kullanır oldu. Yapılan araştırmalarda kullanıcılarında doğal reklamcılık fonksiyonlarına verdikleri tepkiler oldukça olumlu.

Peki nedir bu doğal reklamcılık? Birlikte göz atalım.

Doğal reklamcılığın en büyük özelliği, kullanıcının reklamı doğal bir içerik gibi algılaması ve buna göre tepkiler vermesine yönelik hazırlanmış olmasıdır. Tüm reklam içerik akışına uygundur ve bir reklam kutusu ile beslenmemiştir. Web sayfasının içeriği ile reklam kullanıcıya eşit mesafededir. Durum böyle olunca, reklamlar sanki web sayfasının bir parçasıymış gibi algılanır. Bannerlar gibi sayfadan ayrılmamıştır.

Bir kaç örnek verelim;

forbes-dr1

Bu makale aslında bir doğal reklam örneği. Web sayfasının doğal akışında yer alarak, kullanıcıların diğer makalelere verdikleri tepkinin aynısını vermeleri sağlanmış. Farklı bir örnek daha; 

atlantic-dr1

Aslında siz kullanıcılar olarak bir çok gazete sayfasında doğal reklamcılık örnekleri ile karşılaşıyorsunuz. Bazılarından haberdarsınız, bazılarından değil. Çünkü, cümle içine yerleştirilmiş ufak bir kelime bile bazen doğal reklamcılık çalışması olabiliyor.

Özetle, bir reklamcı olarak markalara tavsiyem kenarından köşesinden doğal reklamcılık fonksiyonlarını da test etmeye başlamaları yönünde. Tabii ki bu konunun da abartılıp, kullanıcıların okuduğu haberlerin sürekli markalar tarafından yaratılıyor algısını da oluşturmamak lazım. Buradaki ince çizgiyi koruyacak olanlar web sayfaları sahipleridir. Sırf para kazanmak uğruna sayfanızın her köşesini doğal reklamcılık fonksiyonları ile süslerseniz, bir süre sonra kullanıcılarınız haberlerinizin tamamını bir reklam çalışması olarak görmeye başlayabilirler.

Verdiğim örneklerin tamamı web sayfaları üzerinden yapılan doğal reklamcılık fonksiyonlarına yönelikti. Bir sonraki yazımda sosyal medya mecraları aracılığı ile yapılan doğal reklamcılık fonksiyonlarına el atacağız…

“Kurumdan Kuruma Çalışma Modeli” Türkiye’de

0

ADEO, kaliteli hizmet yaklaşımı ve profesyonel BT danışmanları ile dünyadaki Corp-To-Corp (Kurumdan Kuruma) çalışma modelini Türkiye’de uygulayan bilişim danışmanlığı ve eğitim firması olarak öne çıkıyor.

Temel olarak BT Güvenlik Çözümleri, Cloud Danışmanlık ve Eğitim Hizmetleri alanlarında faaliyet yürüten ADEO, iş gücünü daha verimli kullanmak ve uzmanlık alanlarına odaklanmayı amaçlayan BT müşterilerine gelecek teknolojilerini ulaştırmak adına dinamik ve butik çalışarak ağ, sunucu, depolamadan başlayan ve özel bulut, genel bulut  ve melez buluta kadar devam eden bir yelpazede Eğitim, Güvenlik, Analiz, Planlama, Optimizasyon, Kurulum/Entegrasyon ve Sorun Giderme hizmetleri sunuyor.

ADEO’nun çalışma modeli ve hizmet yelpazesi, sektöre ismi ile adım attığı 2008 yılından beri gerek BT entegratörleri, gerekse üretici firmalar tarafından takdir gördü ve benimsendi. ADEO sektörde kazandığı güven ve profesyonel çalışma prensibi sayesinde sadece Türkiye’de değil, Türkmenistan, Gürcistan, Ukrayna, Rusya, Ortadoğu ve Afrika bölgesinde de sektörel odaklı çok sayıda projeyi başarı ile gerçekleştirme fırsatı buldu ve her geçen gün bu çalışmalara bir yenisi daha ekliyor.

ADEO’nun Türkiye’de 60’ın üzerinde eğitmeni, 5 şubesi, 12 sınıfı bulunduğunu ifade eden ADEO Genel Müdürü Selçuk Ekin, 5 şubede her yıl yaklaşık 1200 ve 2008 yılından bugüne toplamda 6000 kişiye bilişim eğitimleri verdiklerini belirtiyor. Ekin sözlerine şu şekilde devam ediyor:

“Her geçen gün değişen ve gelişen teknolojilerle beraber bilişim sektöründeki oyuncu sayısı hızla artmakta ve bilişim firmaları müşterilerine daha iyi ve katma değeri yüksek hizmetler sunabilmek için önemli yatırımlar yapmakta. Bunun yanı sıra, en ileri bilişim sertifikaları ve saha tecrübesine sahip yüksek kalitede uzman personeli bulabilmek ve onları sürekli istihdam edebilmek her geçen gün daha da zorlaşmakta. ADEO Bilişim Danışmanlık, uluslararası geçerliliğe ve yeterliliğe sahip sertifikaları bulunan, konularında Türkiye’nin en önemli projelerinde görev almış 45 danışman ve 25 eğitmen ile bilişim sektörü üreticileri ve iş ortaklarına kullanabileceği ve güvenebileceği yüksek kalitede bir kaynak havuzu yaratmaktadır. ADEO olarak, önümüzdeki süreçte mevcut yöntem ve yaklaşımlarımızı geliştirmeye devam ederek yine iş ortaklarımız ve müşterilerimizin bizden beklediği memnuniyeti sağlamayı sürdüreceğiz. Daha geniş çaplı bir iş ortaklı ekosistemiyle çalışarak, gerek yurtiçinde gerekse bölgede başarılı projelere imza atmak gelecek planlarımız arasında yer alıyor.”

Telekom endüstrisi dönüşümün eşiğinde

0

Donanım tabanlı ağlar ve iletişim sistemleri kendini yazılım tabanlı yenilikçi ve hızlı servis geliştirmeye ortam sağlayan iletişim sistemlerine bırakıyor. SDN ağ kontrol katmanı ile veri katmanını birbirinden ayırırken NFV ağ servislerinin daha güçlü ve becerikli olmasına olanak sağlıyor. Bu iki teknolojiyi bir arada kullanabilen iletişim altyapı sağlayıcıları çok daha yetenekli merkezi bir altyapı ile ağ kaynaklarını daha iyi optimize etme, becerilerini arttırma ve daha kısa sürede yenilikçi servisler sunma yanında daha dinamik donanım bağımsız yazılım tabanlı çözümler sunma yeteneğine sahip olacaklar.

İnternet kullanımının inanılmaz seviyelerde artması, sanal altyapılar ve bulut teknolojileri; beraberinde muazzam altyapı gereksinimlerini de getirdi. Bu inanılmaz yükseliş karşısında gelirleri sabit seviyelerde kalan internet altyapı sağlayıcı ve operatörlerin uzun süre altyapı yatırımlarını devam ettirmesi zor görünüyor.

SDN ve NFV teknolojilerinin telekom endüstrisinde önemli bir dönüşüm olduğunu belirten Vizyon Arge Ürün ve Çözüm Yöneticisi Armağan Baş; “Bu iki konsepti bir arada kullanabilen operatörler mevcut statik konfigure edilen altyapılardan kurtularak, yeni nesil paket işleme, trafik optimizasyon, sanal ağ fonksiyonları gibi uygulamaların gerek duyduğu çeviklik ve esnekliği sağlayabilecekler” şeklinde sözlerini tamamladı.

Girişimlerde ‘‘Halkla İlişkiler’’ önemli mi?

6

Bir vizyon ve fikir ile girişimciliğe başladığımızda açık konuşmak gerekirse oldukça safmışız. Bir halkla ilişkiler firmasının (PR) girişimimizin daha büyük bir kitleye yayılması için güzel bir fikir olduğunu düşünmüştük. İşe yarayabilirdi de…

Diğer pek çok kurucu gibi biz de fikrimize aşıktık ve diğer insanların da aşık olacağından emindik. Bazıları oldu da ancak basını ikna etmekte açıkça başarısız olduk.

Bir basın mensubuna yaklaşmanın yazılı olmayan fakat gizli de olmayan bazı kuralları varmış. Bizim ise bunlardan hiç haberimiz yoktu. Şu an geriye dönüp olaylara tekrardan baktığımızda neredeyse her şeyi yanlış yaptığımızı görebiliyoruz (basın bültenleri göndermek oldukça eski usul bir işmiş).

Dersimizi aldıktan, idealistliğin ve kararlılığın her şey olmadığını kabul ettikten sonra ‘deneyimin’ sorunumuzu çözebileceğini düşündük: Bu işin nasıl yapılacağını bilen insanlarla çalışmamız gerektiği sonucuna vardık ve bir PR ajansı ile anlaştık. Büyük hataydı. Burada sebeplerini teker teker sıralamak çok kolay değil. Ancak genel sorun bizim için içerik üretmeleri ve bunu bir yerlerde yayınlatmaları değildi. Bir kaç güzel yemek eşliğinde pek çok muhabire bir şeyler anlatıp sizden bahsedecekleri bir yazı yazmalarını sağlayabiliyorsunuz. Ancak bu iş için verdiğimiz paranın karşılığında, işimiz için yeterince geri dönüş alamadığımızı gördük.

Çıkardığımız en önemli ders yanlış işbirlikleri ve medyanın işe yaramayan başarıları yerine kendi güçlerimize güvenmemiz gerektiği oldu.

Artık yeni bir yol deniyoruz. Online Press Kit 24/7, Help a Reporter (HARO) ve Pitchrate gibi servisleri kullanarak bu işi kendimiz yapmaya çalışacağız.

Okuyucularımızdan gelen tepkiler üzerine bu güncellenme notu eklenmiştir: Bu haber bir advertorial çalışması değildir. Yabancı kaynaklardan bize ulaştırılan bir yazıdır. Bu yazıda geçen deneyimler tüm PR firmaları için bağlayıcılık içermez. Aynı PR şirketlerinin pek çok haber çalışmasına yer verdiğimiz, röportaj teklifine de olumlu dönüş yaptığımız bir yayın kanalında PR şirketlerine karşı bir tavır oluşması söz konusu olamaz. Yerli PR şirketlerimizin girişimcilik ekosisteminde elde ettikleri başarılara dair örnek hikayelerine de sayfalarımızda yer vermekten memnuniyet duyarız. 

Kliksa’nın Operasyon Direktörü Tolga Ertam oldu

0

Ertam, Kliksa’nın müşteri operasyonları, müşteri hizmetleri ve lojistik alanları dâhilinde; merkezi müşteri operasyonları, çağrı merkezi, müşteri hizmetleri birimleri ile depolama ve nakliye hizmetlerini sunan tüm grup içi ve dışı tedarikçilerin yönetiminden sorumlu olacak.

1994 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Ertam, aynı yıl Arçelik’te Montaj Hattı Mühendisi olarak profesyonel kariyerine başladı. Ardından DHL’de Operasyon Yöneticisi, Operasyon Geliştirme Müdürü, Tedarik Zinciri Projeler Müdürü ve Proje Optimizasyon Müdürü olarak görev yaptı. 20082010 yılları arasında Best Buy’da Tedarik Zinciri Direktörü olarak görev alan Ertam, 2011’de HAVI Lojistiğe geçerek sırasıyla İş Geliştirme Direktörlüğü ve Operasyon Direktörlüğü görevlerini üstlendi. 2014 yılında Kliksa İç ve Dış Tic. A.Ş.’ye Operasyon Direktörü olarak geçen Ertam, evli ve 2 çocuk sahibidir.

Siber saldırılardan korunmanın yolları

0

Şirketinizi koruyacağınız siber hırsızlık çetelerini oluşturan gruplar şunlardır:

Programcılar: Bu teknoloji uzmanları bir şirketin ağına bulaşacak virüsleri kodlarlar.

Kartçılar: Kredi ve banka kartları çalıp dağıtmakta uzmandırlar. Bazen kartlar üzerindeki veriyi folyolar yardımıyla boş kartlara kopyalayabilirler.

Hacker’lar: Bu grup şirketin ağlarına çeşitli güvenlik açıklarını kullanarak sızar.

Sosyal Mühendisler: Bu uzman tiyatrocular insanları kişiler bilgilerini vermeleri veya virüslü sitelere girmeleri için zekice senaryolar uydururlar. Bu grup suç şebekesinin yaratıcı kesimini oluşturur.

Dolandırıcı sistem sağlayıcıları: Siber hırsızlar için sunucular sunan yasal şirketlere sahiptirler.

Para katırları: Bu kişiler çalıntı kredi kartları ile mağazalardan ürün satın alırlar. Bazıları kara para aklar, bazıları ise ürünü yerine ulaştırır.

Patronlar: Suç şebekelerinin şefleri olan bu kişiler işçi arıları kiralar ancak tüm paraya kendileri konarlar.

Siber saldırganlar şu önemli verilerin peşindedir: Sosyal güvenlik ve kredi kartı numaraları, banka hesap bilgileri, e-posta adresleri, ev adresleri, doğum günleri vb. Bu araçlar ile var olan hesapları ele geçirebilir veya sahte hesaplar oluşturabilirler. E-posta adresleri ele geçirdikten sonra elektronik kimlik avı dolandırıcılığına başlayabilirler.

Dolandırıcılar kandırılmaya müsait çalışanlar veya eski nesil işletim sistemleri ve tarayıcılar gibi zayıf noktaları ararlar.

Küçük şirket sahibiyseniz siber saldırganları uzak tutmak için aşağıdaki tavsiyelere dikkat edebilirsiniz.

  1. İşletim sistemlerinizi güncel tutun.
  2. Bir güvenlik duvarı ve virüs, casus yazılım ve dolandırıcılık sitelerine karşı koruma sağlayan bir yazılım bulundurun.
  3. Tarayıcılarınızı güncel tutun.
  4. Sistem yazılımlarınızı güncel tutun.
  5. Kablosuz ağınızı şifreleyin.
  6. Uygulamaları kısıtlayın ve yetkisi olmayanın bilgisayarlara herhangi bir yazılım kuramayacağı yönetici yetkileri tanımlayın.
  7. Veriye erişimi denetleyen filtreler kullanın.
  8. İnternet filtreleri kullanarak çalışanların ve dolandırıcıların buluta veri yükleyebileceği sitelere erişimi kısıtlayın.
  9. Zararlı yazılımların yüklenmesine sebep olabilecek USB portlarını kaldırın veya devre dışı bırakın.
  10. Sıkı şifre kuralları koyun.
  11. Tüm sürücülerinizi, klasörlerinizi ve dosyalarınızı şifreleyin.

Şirketler ‘bize bir şey olmaz’ mantığı ile devam edip önlem almadıkları sürece bir saldırıya maruz kalmaları sadece zaman meselesidir.

Girişimler neden başarısız oluyor?

2

Bir girişim başarısız olduğunda kurucusu camiaya nelerin yanlış gittiğini ve neden başarısız olduğunu açıklayan ‘‘failure post mortem’’ adı verilen bir makale kaleme alır. Her on girişimden dokuzunun battığı Silikon Vadisinde bu oldukça klişe bir terimdir. Bu makalelerden bazıları dürüst, aydınlatıcı ve cesurca yazılmıştır. Kalanları ise birilerini suçlar veya pişmanlık içermeyen özürler içerir.

CB Insights girişimlerin kurucuların niçin başarısız olduklarını düşündüklerini ortaya çıkarmak için yakın zamanda 101 başarısızlık makalesini inceledi. Perşembe günü bulgularını açıklayan şirket bir numaralı başarısızlık sebebinin ‘ürünler için pazar bulunmaması’ olduğunu açıkladı. Kimse ürünü istemiyorsa o ürünün başarısız olacağı aşikar. Ancak pek çok girişim beğenmezlerse bile insanları ikna edebileceklerini düşünerek onların istemediği ürünleri üretmeye devam ediyor.

Şirketin bulgularına yakından baktığımızda başarısızlık nedenlerinin yüzdeleri şöyle dağılıyor.

  • %42: Pazarın ürüne ihtiyacı olmuyor
  • %29: Sermaye tükeniyor
  • %23: Yanlış ekip kuruluyor
  • %19: Rekabet ile başa çıkamıyorlar
  • %18: Fiyat/Maliyet yönetimi yapamıyorlar
  • %17: Ürün zayıf kalıyor
  • %17: İş modeli yeterince iyi olmuyor
  • %14: Pazarlama zayıf kalıyor
  • %14: Müşterileri dinlemiyorlar
  • %13: Ürün yanlış zamanda pazara sunuluyor
  • %13: Odak kaybı yaşıyorlar
  • %13: Takım/Yatırımcılar ile uyumsuzluk yaşanıyor
  • %10: Yön değişikliğinde* hata yapılıyor
  • %9: Şansları yaver gitmiyor
  • %9: Yanlış bölge seçiyorlar
  • %8: Yatırımcı bulamıyorlar
  • %8: Yasal engellere takılıyorlar
  • %8: Danışmanları ve çevrelerini dinlemiyorlar
  • %8: Tükeniyorlar
  • %7: Yön değişikliği yapamıyorlar

*Yön değişikliği (Pivot): Girişimlerin başlangıçta yola çıktıkları iş fikrini pazarın ve tüketicinin ihtiyacına göre yeniden belirlemeleri ve büyük ölçekli bir değişiklik yapmalarıdır. Örneğin 60-70 arası emekliler için geliştirdiğiniz bir servisin 25-35 yaş arasındaki tüketiciler tarafından ilgi gördüğünü anlayıp hedef pazarı bu yönde değiştirmek bir yön değişikliğidir.

NVIDIA’da iki yeni yönetici

0

NVIDIA Avrupa, Afrika, Hindistan ve Rusya bölgesi için iki yeni başkan yardımcısının atamasını duyurdu. Jaap Zuiderveld, tüm ürün grubu için Satış ve Pazarlama bölümünün başkan yardımcılığı pozisyonunu üstlenirken, Xochilt M. BalzolaWidman bölgenin Tüketici Çözümleri bölümünün başkan yardımcılığı pozisyonunu üstlendi.

Zuiderveld, daha önce Londra’da bulunan Colt Technology Services şirketinin Kurumsal Hizmetler Grubu’nun küresel satış ekibine liderlik etti. Bu görevden önce ise ACN şirketinde Avrupa’dan sorumlu operasyon direktörü, Active 24 şirketinde ise icra kurulu başkanı olarak görev almıştır. Daha önce Versatel Telecom International, KPN Telecom ve British Telecom’da görevler üstlenmiş olan Zuiderveld’in bilişim teknolojileri ve telekomünikasyon sektöründe 20 yıldan fazla deneyimi vardır. NVIDIA’da, Avrupa, Afrika, Hindistan ve Rusya bölgesinde NVIDIA’nın tüm ürün portföyüne liderlik edecek.

NVIDIA Tüketici Çözümleri Balkan Yardımcısı Xochilt M. Balzola-Widman
NVIDIA Avrupa, Afrika, Hindistan ve Rusya Bölgesi Tüketici Çözümleri Balkan Yardımcısı Xochilt M. Balzola-Widman

Balzola-Widmann’ın NVIDIA’daki görevi öncesinde Amazon Orta Avrupa bölgesinde Kindle ürün grubundan sorumluydu. Activision Blizzard ve Electronic Arts’da üst düzey pozisyonlarda görev almış olan Balzola-Widmann oyun sektöründe çok deneyimlidir.  20 yıllık kariyeri boyunca Balzola-Widmann, ayrıca Ingram Micro ve Symantec’in Avrupa’daki bölümlerinde yönetim ve satış pozisyonlarında görev almıştır. Kendisi, Avrupa, Afrika, Hindistan ve Rusya bölgesinde GeForce ve SHIELD markalarının kanal yönetiminden sorumlu olacaktır.

İnventram geleceğe yön verecek yenilikleri hayata taşıyor

1

Yenilikçi ve erken aşamadaki teknolojik buluşları en doğru iş modelleri ile ticarileştiren İnventram, Türkiye’nin tek ‘yüksek teknoloji taciri’ olma iddiasıyla mucitlerden yeni icat çıkarmalarını bekliyor. Mucitlere ve girişimcilere, pazar yaratma potansiyeli olan buluşlarını tüm dünyaya duyurmak için büyük bir fırsat sunan İnventram, yepyeni buluşları, doğru yatırımcılarla bir araya getirerek, teknoloji dünyasına benzersiz yenilikleri kazandırmayı amaçlıyor. İnovatif fikir ve fikri mülkiyet hakları yatırımlarının, Koç Holding  ve Koç Üniversitesi ortaklığı ile yönetildiği İnventram, teknolojiyi kullanan girişimleri ve insan kaynağını tespit edip, doğru iş modeliyle iş dünyasına taşıyor. İnventram, bu sayede mucit için umut olurken, yatırımcıya da benzersiz bir güven sağlıyor.

Teknoloji taciriyiz

Türkiye’de girişim yatırımcılığı yapan pek çok şirket olduğunu belirten İnventram Genel Müdürü Cem Soysal, yüksek teknolojiye yatırım yaparak sektörde farklılaştıklarını söyledi. Mucit ve girişimci için umut, yatırımcı için güven dolu bir ortam hazırladıklarını ifade eden Cem Soysal, “İnventram hem Koç Topluluğu’nun hem de ülkenin sağlıklı, sürekli ve sürdürülebilir büyümesine yapılmış önemli bir yatırımdır. Biz de diğerlerinden farklı ve oyunun kurallarını değiştirebileceğine inandığımız ileri teknoloji ve mühendislik projelerine ciddi anlamda yatırım yapan ilk erken aşama teknoloji yatırım şirketi olduğumuz için, kendimizi teknoloji taciri olarak adlandırıyoruz. Türkiye’de buluşçuların, teknoloji geliştirenlerin, projesi, ürünü, servisi olan insanların ilk başvuracağı destek noktası olma vizyonu ile hareket ediyoruz. Girişimcilerin olduğu kadar yatırımcıların da ne istediğini biliyor ve ona göre risklerden arındırılmış yenilikleri kendilerine sunuyoruz” dedi.

3 binden fazla proje geldi

2010 yılından bu yana,  biyoteknoloji, sağlık, otomotiv, bilgi ve iletişim teknolojileri, savunma sanayi teknolojileri, malzeme bilimleri,  elektronik ürünler ve uzay sistemleri alanlarında yatırım yaptıklarını hatırlatan Cem Soysal, enerji, çevre teknolojileri, internet ve mobil tabanlı hizmet, gıda teknolojileri alanlarının da destek verdikleri sektörler arasında yer aldığını söyledi. Cem Soysal, bugüne kadar 3 binden fazla şirket ve projenin kendilerine ulaştığını belirterek, “Bunlardan 50 tanesine yatırım yaptık. Bu da dünyadaki yatırım fonlarıyla çok paralel olan yüzde 1,5’un üzerindedir. Bunların içerisinde 35 tane patent yatırımı, 3 şirket yatırımı ve 12 adet de teknoloji ticarileştirme iş ortaklığı bulunuyor” diye konuştu.

Akıllı saat tamam, peki ya müşterisi?

1

Önce cebe girerek kişisel olan saatler, zamanla -dönemin şartlarında at üstünde giderken saate bakma zorluğundan olsa gerek- deri kayışlar ile bileklerimizde yer edinmiş. 1800 lü yıllarda kullanımına başlayan kol saatleri hakkında bir başka şaşırtıcı gerçek ise o dönemde sadece kadınlar tarafından kullanılması. Daha sonra 1.Dünya Savaşı esnasında erkeklerde de kullanılmaya başlanan saatler bu dönemden sonra saat sektörünün gelişmesine ve değişmesine sebep olmuş.

Günümüzde saatler sahip oldukları mekanik özelliklere ve tasarımsal farklılıkları ile özellikle bir erkeğin vazgeçilmez aksesuarlarları arasında. Hatta öyle ki lüks bir araba fiyatına kadar çıkan modelleri kullananların bir çoğu, sahip oldukları saatin, ait oldukları ekonomik sınıfın bir göstergesi olarak görüyor.

Lüks saat pazarı günümüzde o kadar çeşitlilik gösteriyor ki, 28-30-31 çeken ayları otomatik ayarlayan saatlerden, güneş zamanı yerine yıldız zamanını baz alan saatlere, hatta havayla çalışan saatlere kadar uzanan bu çeşitlilik, analog teknolojideki mühendislik başarısını gözler önüne seriyor. Bu ince düşünülmüş özelliklere bir o kadar da ince işçilik dahil olduğunda analog saatleri bir ömür kullanmak mümkün.

Diğer yandan gelişen teknoloji ile doğru orantılı olarak saatlerin de gittikçe daha akıllı (!) hale geldiği bir gerçek. Tansiyonumuzu ölçen, kaç kilometre koştuğumuzla ilgilenip kaç kalori yaktığımızı bize söyleyen akıllı saat pazarına bir çok teknoloji şirketinden sonra sektörün bir diğer büyüğü Apple’ın da girmiş olması, ilerleyen günlerde bizi bu konuda ne tarz sürprizlerin beklediğine dair yeterli bir işaret.

Akıllı saatler, analog saat ruhunu ne kadar yansıtabilir?

Fakat tekonoloji denen bu nimetin küçük birer meyvesi olan bu akıllı saatler sizce analog saat ruhunu ne kadar yansıtabilir? Tüketim çağının verdiği en doğal haklardan biri sonucu her sene yeni modeli ile değiştireceğimiz akıllı saatler analog muadillerine oranla ne kadar ömürlük olabilir? Ya da markalar arası fiyat rekabeti sonucu oluşacak mali ulaşılabilirlik, asalet ve ekonomik statü göstergesi olarak ne kadar kabul edilebilir?

Bu yüzden gelecekte “akıllı saat” müşterilerinin yanında bir de “akıllı” saat müşterileri’nin olacağı görüşündeyim. Ceplerinde zaten yeterince akıllı cihazlar bulunan bu müşteri kitlesi, yeni bir akıllı cihazdan öte analog saatinin taşıdığı ruha sadık kalarak her yeri ince ayrıntılarla donatılmış tasarım harikası saatini kullanmaya devam etmesi en olası senaryo. Bu senaryoya karşı, akıllı saat pazarına giren teknoloji şirketlerinin ürün çeşitliliği konusunda bahsi geçen müşterilere yönelik ürünler de çıkarması beklentilerim arasında.

Matadorbet