Hintli GSM operatörü sesli görüşmeyi bedava yaptı

3

Bir zamanlar yüksek fiyatlarıyla el yakan ancak 3G servislerinin yaygınlaşması ile birlikte gözden düşen SMS’in GSM operatörleri tarafından ücretsiz hale dönüştürülmesinin ardından dünya şimdi de sesli görüşme hizmetini ücretsiz  almaya hazırlanıyor.

Hindistan’ın en zengin iş adamı ve aynı zamanda GSM operatörü Jio’unn sahibi Mukesh Ambani, şirketin 4G LTE servisine abone olacak kullanıcıların sesli görüşme servisini ücretsiz alacağını duyurdu. Şimdilik Jio’unun iş dünyasına yönelik sunduğu profesyonel tarifelerde geçerli olacak bu teklif, yakın gelecekte sesli görüşmelerin, SMS’lerde olduğu gibi ücretsiz olacağının işareti olarak kabul ediliyor.

Hindistan’da faaliyet gösteren diğer operatörler olan Airtel, Vodafone ve Idea’nın da rekabet nedeniyle tarifelerinde ücretsiz sesli konuşma tekliflerine yer vermesi bekleniyor. Jio bu uygulamasında başarılı olursa, ücretsiz sesli konuşma hizmetinin dünya çapında kabul göreceği ve diğer ülkelere de yaygınlaşacağı düşünülüyor. 

Teknolojinin dev isimleri Change.org’a yatırım yaptı

1

Silikon Vadisi’nin ve teknoloji dünyasının dev isimleri, Reid Hoffman, Bill Gates ve Sam Altman, Change.org servisine toplam 30 milyon dolarlık yatırım yaptıklarını duyurdular.

Change.org, toplumsal tepkilerin dile getirildiği bir tür online imza toplama servisi sunuyor. Dileyen herkes Change.org üzerinde, her konuda düşüncelerini dile getirip kampanyasına destek toplayabiliyor.

LinkedIn’in kurucusu Reid Hoffman ve yatırımcı Sam Altman ile Bili Gates şimdi sosyal adalet adına önemli bir hizmet sağladığını dile getirdikleri Change.org’u desteklemek için servise 30 milyon dolarlık fon sağladıklarını duyurdular. Reid Hoffman’ın Change.org’a 2014 yılında da küçük bir miktar yatırım yaparak servisi desteklediği ve diğer teknoloji yatırımcıları Richard Branson, Ashton Kutcher Ev Williams’ı da Change.org’a destek olmaya ikna ettiği biliniyor.

Change.org, yılda 20 milyon dolar seviyesinde kazanç sağlayabiliyor ancak servisin dünya çapında büyüyebilmesi için daha fazla fona ihtiyacı bulunuyor. Şirket birkaç ay önce çalışanlarının %30’unu işten çıkartarak kapanma riski ile gündeme gelmişti. Bunun üzerine teknolojinin dev isimlerinin devreye girmesi, Change.org’un öneminin altını çizen bir gelişme olarak yorumlanıyor.

Amerika’dan çıkan uçuşlara da elektronik cihaz yasağı geliyor

0

ABD hükumeti, DAEŞ’in laptop şeklinde bomba hazırladığı istihbaratı üzerine İslam ülkelerinden ABD’ye giden uçaklarda cep telefonundan büyük elektronik cihazların kabinde taşınmasını yasaklamıştı. Büyük tartışma yaratan bu karar sonrasında ABD hükumetinin önce Avrupa ülkelerinden gelen uçuşlara da yasak koymayı tartıştığı haberleri geldi, ardından da ABD’den ülke dışına giden uçuşlara da elektronik cihaz yasağı konulacağı tartışmalarının başladığı duyuldu.

ABD’da bir açılışa katılan Savunma Bakanı’na konuyu soran gazeteciler ise bu tartışmaların doğru olduğu teyidini aldılar. Savunma Bakanı, sadece belirli uçuşlara yasak getirmenin yeterli olmadığını, tüm hava yolculuklarının güvenli hale getirilmesi konusunun yoğun olarak tartışıldığını ve ABD dışına uçan uçuşlara da elektronik cihaz yasağı getirmek üzere önemli tartışmalar yaşadıklarını doğruladı.

Yasaklar genişleyecek

ABD istihbarat örgütlerinin, laptop bombaları konusunda çok önemli bilgiler elde ettiğini ve bu sayede bazı girişimleri durdurduklarını da anlatan Savunma Bakanı, DAEŞ yok edilene kadar söz konusu uçuş kısıtlamalarının gerekli bir önlem olduğunu da vurguladı.

Öyle görünüyor ki, diğer devletler de ABD hükumetinin uyarılarını dikkate alacak olursa yakın gelecekte sadece ABD değil, tüm dünyadaki uçuşlara elektronik cihaz yasağı getirilebilir.

WannaCry’ın arkasında Çin mi var?

0

Kısa süre önce dünyada büyük panik yaratan ve iki gün içinde 300 bin bilgisayara bulaşan fidye virüsü WannaCry, dünyanın tüm güvenlik uzmanlarını alarma geçirdi.

Panik halinde alınan önlemler nedeniyle WannaCry tehdidi şimdilik geçmiş gibi görünse de güvenlik uzmanları aynı görüşte değil. CIA ve NSA’nın casusluk faliyetleri için tespit edip Microsoft’ta bildirmediği ancak gizli belgelerini WikiLeaks’e kaptırınca bütün dünyanın öğrendiği kritik Windows açıklarını kullanan WannaCry’ın yaratıcılarının, yeni virüsler üretmek üzere hazırlık yaptıklarına inanıyorlar zira bu hacker grubunun WannaCry’ı çok kolayca dünyaya yayabildiklerini ancak istedikleri yüksek geliri elde edemediklerini düşünüyorlar. Dolayısıyla, virüsü geliştiren grubun, yeni bir deneme yapmak için çok hevesli olabilecekleri ihtimali üzerinde duruluyor.

Dil uzmanları devrede

Öte yandan, güvenlik şirketleri virüsün arkasında kimin olduğunu bulmak için hala çok yoğun şekilde çalışıyor. Bir güvenlik şirketi ise ipucu bulabilmek için WannaCry virüsü içindeki fidye mesajlarını dil uzmanlarına inceletti.

İçinde Çince, İngilizce, Almanca, Fransızca, Türkçe gibi 12 farklı dilde mesajın yer aldığı virüsü inceleyen dil uzmanları ilginç bir sonuçla karşılaştılar. Dil uzmanlarına göre virüsü hazırlayan kişiler kesinlikle Çinli. Çünkü virüse eklenmiş fidye mesajlarından sadece Çince mesaj son derece doğru şekilde yazılmış, diğerlerinde ise basit tercüme hataları bulunuyor. Ayrıca İngilizce mesajın da güçlü olduğunun altı çizilse de İngilizce’nin de çeviri olma ihtimalinin yüksek olduğunun altı çiziliyor.

Bu analize göre, hacker grubunun Çinlilerden oluşma ihtimali çok yükselmiş bulunuyor. Ancak bu bilgi, virüsün arkasında Çin devletinin olduğu anlamına gelmiyor. Hacker’lar Çin’de yaşayan bağımsız bir hacker grubu olabileceği gibi, ABD veya başka bir ülkede yaşayan Çinliler de olabilirler. Yine de, çember bir derece daha daralmış bulunuyor. 

Getir’den yeni reklamı filmi

0
Yüzlerce ürünü 7/24 istenilen noktaya ortalama 10 dakikada getiren akıllı telefon uygulaması Getir’in yeni reklam filmi yayınlandı.

Reklam filminde Emre Karayel oynuyor 

Evin eksiklerini almak için markete hiç gidesi olmayan bir adamın mutlu sonla biten hikâyesinin anlatıldığı reklam filminde oyuncu Emre Karayel yer alıyor.
 Prodüksiyonunu Böcek Yapım, müziklerini ise Jinglehouse’un üstlendiği film Punch imzasını taşıyor.

E-tebligat ile yargılama süresi yüzde 90 azaldı

Maliye Bakanlığı, bir yıldır kullandığı e-Tebligat Sistemi’ni diğer kamu kurumlarının da kullanımına açacağını açıkladı. Meclis’te planlanan teklifin yasalaşması halinde trafik ve karayollarındaki Hızlı Geçiş Sistemi (HGS) cezaları gibi birçok idari para cezası vatandaşlara artık elektronik ortamda gönderilecek.

Yasa teklifi hakkında değerlendirmede bulunan TÜRKKEP Yönetim Kurulu Başkanı M. Kurtuluş Nevruz, her firma için zorunlu olan e-Tebligat adresi zorunluluğunun, artık hukuki sürece girmiş bireyler için de zorunlu olacağını belirtti.

Önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi planlanan Elektronik Tebligat Sistemi (e-Tebligat) Kanunu’nda değişiklik teklifi kabul edilirse, Hızlı Geçiş Sistemi (HGS) cezaları gibi birçok idari para cezası vatandaşlara artık elektronik ortamdan gönderilecek.

Elektronik Tebligat hakkında bilgi veren TÜRKKEP Yönetim Kurulu Başkanı M. Kurtuluş Nevruz; “Elektronik Tebligat Sistemi, bilişim sistemleri vasıtasıyla muhatabın e-Tebligat adresine iletilmek üzere tebligatın gönderilmesini ve bu iletinin muhataba elektronik ortamda delillendirilerek tesliminin sağlanmasını ifade eder. Bu tebliğ fiziki ortamda yapılan tebligat ile aynı sonucu doğurur” dedi.

Pilot uygulama İzmir’de başladı

İzmir’de gerçekleştirilen pilot uygulamanın yargılama süresini ciddi oranda azalttığının altını çizen Nevruz; “Bu sistem ile birlikte İzmir’de ortaya konan pilot uygulamayla yargılama süresi yüzde 90 azaldı.  Hata yapma riski azalacak. Hem mağduriyetler ortadan kalkacak hem de kamu idareleri posta masraflarından kurtulacak. Türkiye ve Almanya özellik bakımından benzer sistemleri kullanıyor ” şeklinde konuştu.

 

E-Tebligat adresi artık her birey için zorunlu olacak

Meclis’te görüşülecek teklifin kabul edilmesi durumunda kurumlar için zorunlu olan e-Tebligat adresi sahibi olma kuralının bireyler için de geçerli olabileceğinden bahseden Nevruz; “ Boşanma davası açtıysanız e-Tebligat adresi almanız gerekecek. Ancak eğer hali hazırda Kayıtlı Elektronik Posta (KEP) hesabınız varsa, bu hesabı aynı zamanda e-Tebligat almak için de kullanabileceksiniz ” dedi.  

 

Google veriler için animasyon aracı yayınladı

0

Google, verilerle uğraşan profesyonellerin sunumlarını güzelleştirecek yeni bir aracını yayına soktu.

Verilerle oluşturulacak animasyon gif dosyaları oluşturmayı sağlayan yeni aracın ismi Data GIF Maker. Adından da anlaşıldığı gibi, araç kullanıcının girdiği verileri animasyonlu GIF’ye dönüştürüyor.

Raporlar renklenecek

Google yeni aracı ile sunumlar hazırlayan profesyoneller, haberler hazırlayan gazeteciler için, verileri çok daha anlaşılır ve eğlenceli bir şekilde aktarmalarını sağlayacak bir hizmet sunmayı amaçlıyor.

İnternet tarayıcısı üzerinden ulaşılan yeni uygulama ile satış raporları, okunma rakamları, erişim sayıları, reklam/pazarlama raporları gibi konular üzerinde çalışan Google kullanıcıları, karşılaştırmalı grafiklerini çok daha kolay hazırlayabilecekler.  Araç kullanıclara, karşılaştırma yapacak birden çok veri alanı sunuyor ve kullanıcı sadece alan isimlerini doldurup, gerekli rakamları araya virgül koyarak giriyor. Google bu noktadan sonra animasyonlu grafikleri kendisi hazırlıyor. Kullanıcı bu GIF’leri indirip dilediği mecrada kullanabiliyor.

SAP’nin İlk Cloud Forum’u Gerçekleştirildi

Kurumsal uygulamalar ve yazılım alanı şirketi SAP, 25 Mayıs 2017’de ilk kez gerçekleştirdiği SAP Cloud Forum’da Bulut Bilişimin iş dünyasına katkılarını tüm yönleriyle ele aldı. SAP Cloud Forum teknoloji zirvesinde, farklı sektörlerden 1500’ün üzerinde katılımcı; bulut bilişimin iş dünyasını ve iş modellerini nasıl dönüştürdüğüne uzman sunumları ve konuşmaları eşliğinde tanıklık etti.

SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan açılış konuşmasında şunları söyledi; “SAP olarak müşterilerimize dünyadaki en geniş bulut portföyünü sunmaktayız. Bulut artık sadece belli başlı işletmeler ve sektörler için değil herkes için gerekli. İnsanların, nesnelerin ve iş süreçlerinin akıl ile bağlanmasını esas alan bu formül, bugün bahsettiğimiz SAP Leonardo ürün portföyümüzün temel prensibidir.” dedi.

Candan, bulut bilişimin öne çıkan avantajlarını ise şöyle sıraladı; “Düşük donanım maliyeti, bağlan-kullan metodunun sağladığı hız ve esneklik, gelişmiş performans, anında güncellenebilme, sınırsız depolama kapasitesi, tüm işletim sistemlerine kolayca uyum sağlaması”.

Uğur Candan, açılış konuşmasında Pirelli, Under Armour, LukOil gibi dünya markalarının IoT (Nesnelerin İnterneti) çözümleri ile nesnelerin gücünü kullanıcı ve çalışan deneyimiyle nasıl birleştirdiğini, bu doğrultuda insana kattığı değer örneklerle katılımcılar ile paylaştı.

SAP’den buluta 5 yılda 50 milyar dolarlık yatırım

SAP Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Musa Zorbozan ise yaptığı konuşmada; “SAP olarak son iş dünyasında müşterilerimizin rekabet gücünü artırmak için 5 yıl içerisinde Bulut Bilişim’e 50 milyar dolarlık yatırım yaptık. Amacımız müşterilerimizin inovasyonlarına destek olmak, karmaşık süreçleri sadeleştirerek hızlı aksiyon alma yeteneklerini artırmak.”

SAP’nin en yeni ürün ailesi SAP Leonardo, SAP Cloud Forum’da

İstanbul Kongre Merkezi’nde “Digital Business” temasıyla düzenlenen SAP Cloud Forum’da, SAP’nin en yeni ürün ailesi SAP Leonardo da katılımcılara tanıtıldı. SAP Leonardo çözüm portföyü büyük veri, öğrenen makineler, analitik ve nesnelerin interneti alanlarındaki yazılım yeteneklerini bir araya getiriyor ve bunları kendi bulut platformunda HANA ile gerçek zamanlı sunuyor. Ayrıca, Orlando’da gerçekleştirilen ve SAP’nin en büyük teknoloji etkinliği SAPPHIRE NOW’da yer alan son yenilikler de, canlı demolar ile Türkiye’de ilk kez SAP Cloud Forum’da yer aldı.

Türkiye’nin köklü şirketlerinden başarı hikayeleri

Dijital dönüşümün ve bulut bilişimin yakın gelecekte şirketlere sunduğu fırsatların masaya yatırıldığı SAP Cloud Forum’da, SAP’nin sunduğu yenilikçi teknolojiler, her sektörde müşterinin ihtiyacını karşılayan bulut çözümleri ve müşteri başarı hikayeleri de ele alındı.

SAP Cloud Forum’da Koç Holding, Arçelik, Ford Otosan, Şişecam, Uludağ İçecek, Zorlu Holding, Tosyalı Holding gibi sektörün öncü kurumları hayata geçirdikleri dönüşüm projelerini ve başarı hikâyelerini katılımcılarla paylaştı.

SAP Cloud Forum’da. “Yılın SAP Bulut Projeleri Ödülleri” de sahiplerini buldu. Ödül alan kurumlar, bulut bilişim ile sağladıkları hız ve kazanımları örneklerle katılımcılara aktardı. Yılın Bulut Analatik Ödülü’nü Osmanlı Reklam adına Osmanlı Reklam Genel Müdürü Osman Gökmen, Yılın Bulut İnsan Kaynakları Ödülü’nü Tosyalı Holding Bilgi Sistemleri Müdürü Yusuf İzzettin Çiftler aldı.

Diğer ödüller ise Yılın Bulut Dijital Pazarlama Ödülü’nü Çelik Motor adına Çelik Motor Otomotiv Grubu Bilgi Teknolojileri Direktörü Levent Hatipoğlu, Yılın Bulut Platform Ödülü’nü ise Unifree SAP Uygulama ve Geliştirme Müdürü Ayşe İnan Sünber arasında paylaşıldı.

SAP Digital Boardroom katılımcıları dijital bir yolculuğa çıkardı

Farklı sektörlerden bulut üzerinde çalışan canlı demo örnekleri, ‘Nesnelerin İnterneti’ deneyim köşesi ve SAP Digital Boardroom sunumlarına ev sahipliği yapan SAP Cloud Forum, katılımcılara SAP Digital Boardroom’un son versiyonunu deneyimleme şansı vererek, onları dijital bir yolculuğa çıkardı.

Bunun yanı sıra, Kurumsal Varlık İş Ağı, Live Airport, Perakendenin Geleceği, SAP Yaşayan Perakendecilik, Twitter Bird, Connected Goods ve Connected Store demoları da SAP Cloud Forum’da sektör profesyonelleri ile buluştu.

DJI yeni drone’unu duyurdu: Spark

0

Çinli Drone üreticisi DJI, drone’ların telefonlar kadar popüler olması için boyutları giderek düşürme politikasına uygun biçimde bugüne kadar ürettiği en küçük drone’u duyurdu. Yakında piyasaya çıkacak olan Spark, büyük abilerinden daha yetenekli olmasına rağmen sadece 300 gram ağırlığı ve küçük bir çantada taşınabilecek boyutları ile büyük ilgi görecek.

500 dolarlık fiyatıyla büyük drone’lardan ayrılan Spark, yüz tanıma teknolojisi, otonom uçabilme becerisi, gelişmiş bir kamera ve panorama fotoğraf çekebilme yeteneği ile drone pazarında önemli bir yer edinmeye hazırlanıyor.

14 santimlik yetenekli drone

Spark’ın piyasaya çıkmasıyla beraber, daha önce yine DJI’ın Phantom modeli ile standart hale gelen “sırt çantası” boyutundaki droneların yerini 14 santim uzunluğundaki, Spark benzeri drone’lara bırakması bekleniyor. Rakip drone üreticilerinin de yaz aylarında Spark boyutlarında yeni dronelar çıkartarak DJI ile rekabete gidecekleri tahmin ediliyor. Dolayısıyla Spark ile bereber drone piyasasında önemli bir değişimin gerçekleşeceğinin altı çiziliyor.

Öte yandan boyutları kadar fiyatının da piyasadaki 1000 dolar standardını 500 dolara çekeceği görülüyor. Yani artık en gelişkin yeteneklere sahip, tam kapasiteli bir drone sahibi olmak isteyenlerin 500 dolar ödemesi yeterli olacak.

Yeni drone’un piyasaya çıkış tarihi ise 15 Temmuz 2017.

Zuckerberg evrensel temel geliri savundu

1

Zuckerberg’ün mezun olduğu Harvard’da konuşma yapmaya çalışması, medyaya da gündem maddesi oldu. Öğrencileri, otoriteye baş kaldırmaya çağıran sosyal medya devi Facebook’un kurucusu aynı zamanda, üniversitenin okul gazetesine yapılan saldırının da sebebi oldu.

Ancak Zuckberg’ün konuşmasında önemli bir detay daha vardı. Facebook’un CEO’su, herkesin hayatta kalmak için gerekli olan minimum geliri sorgusuz sualsiz aldığı evrensel temel gelir sistemini savundu. 

Evrensel temel gelir sistemi ilk kez, robotların iş dünyasına girmesiyle işsiz kalacak insanların nasıl yaşayacağı tartışması sırasında medya gündemine taşınmış, Bill Gates ve Elon Musk ABD’nin evrensel temel gelir uygulamasına geçmesi gerektiğini savunmuştu.

Ancak ABD’den önce İsviçre’de de tüm vatandaşlara temel bir gelir sağlanması için referandum yapılmış, hayırcılar referandumu kıl payı kazanarak tüm vatandaşların temel gelir ödemesi almasını engellemişlerdi.

Pilot uygulamaları başladı

Yine de evrensel temel gelir sistemi Kenya, Hollanda, Finlandiya, Kanada ve ABD’de bazı bölgelerde pilot uygulama olarak deneniyor ve uygulamanın robot devrimi ile beraber tüm toplumlara yayılması bekleniyor. Uygulama sayesinde çalışan veya çalışmayan tüm insanlara düşük miktarda ama temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar bir gelir bağlanması, böylece robot devriminin daha sancısız gerçekleşmesi planlanıyor.

Zuckerberg de teknolojinin gelişmesiyle beraber insanların artık daha fazla kişisel eğitime odaklanacağını ve işlerin yapay zeka tarafından yapılacağını savunuyor. Bu yeni toplumsal yapıda ise insanlara evrensel temel gelir sağlanması gerektiğinin altını çiziyor.

1 saniyenin faturası 1 milyon Lira

1

Radore, Türkiye ekonomisine hemen her sektörde doğrudan katkı sağlayan bilişim sektöründe de yer alıyor. Birçok sektörde olduğu gibi e-ticaret alanında da veri temelli iş modelinin yükselişi sürüyor.

Türkiye’de e-ticaret sektörünün 30 milyar liralık bir hacmi aştığına değinen Radore Veri Merkezi Genel Müdürü Sadi Abalı, “Yüzde 20’lerin üzerinde büyüme kaydetse de e-ticaret sektöründe gidilecek çok alan olduğunu düşünüyoruz.

Ülkemizde hızla yaygınlaşan geniş bant kullanımının yanı sıra mobil cihazlar ve verinin daha iyi kullanılmasıyla birlikte kısa sürede e-ticaret hacminin iki katına ulaşabileceğini biliyoruz. Bunu yapabilmenin yolu ise veriyi iyi yönetmekten ve modern altyapılar kullanmaktan geçiyor” dedi.

Dünya çapında verinin hızla arttığına dikkat çeken Radore Veri Merkezi Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kubilay Akyol, “Yalnızca Radore’de barındırılan e-ticaret siteleri için gigabitlerce veri geçişi yaşanıyor. Modern veri merkezlerinin kullanımının önemi, verinin yoğun kullanıldığı e-ticaret gibi sektörlerde ortaya çıkıyor” dedi. 

“Yapılan ölçümlere göre; bir e-ticaret sitesinde yalnızca bir saniyelik bir gecikme, satın alma oranını yüzde 7, sayfa gösterimini de yüzde 11 etkiliyor. Bu da günde 50 bin TL gelir elde eden bir e-ticaret sitesi için, sadece bir saniye yılda 1 milyon lira anlamına geliyor. Bu kadar büyük bir yükü e-ticaret sitelerinin karşılamaları beklenemez.

Dünya çapında örneklere bakıldığında rakamlar çok daha fazla artabiliyor. Örneğin Amazon, 2012 yılında bir saniyelik gecikmenin kendisi için 1,6 milyar dolarlık bir zarara işaret ettiğini açıklamıştı.”

Doğru veri merkezinin avantajları neler?

Radore, veri merkezi tercihini doğru yapan e-ticaret oyuncularının elde ettikleri faydaları şu şekilde sıralıyor:

  • Gelir kaybı yaşamamak. Günümüzün dijital yaşamında en ufak bir sorun, kullanıcıların doğrudan siteyi terk etmesine ve rakip şirketlerden hizmeti almasına sebep oluyor.
  • Arama motorlarında öne çıkmak. Sunucularında sıklıkla sorun yaşayan e-ticaret sitelerinin en önemli trafik kaynaklarının başında gelen arama motorlarında organik olarak üst sıralarda yer alması mümkün değil.
  • Site yüklenme hızının yüksekliği. Yapılan bir araştırmaya göre, e-ticaret sitelerini ziyaret eden kullanıcıların yüzde 62’si yalnızca 5 saniye ya da daha az yüklenme süresini bekleyebildiğini söylüyor. Site yüklenme performansı düşük bir web sitesine bir daha dönmeyecek olan kullanıcıların oranı ise yüzde 68.
  • Güvenlik. Verilerin tutulduğu, web sitesinin barındırıldığı veri merkezinin güncel saldırılara karşı güvenlik önlemlerinin alması önem taşıyor. 
  • Site yedeklerinin alınması ve eşzamanlı çalışma. Yıllarca emek verilen yapının yedekli ilerlemesinin yanı sıra anlık bir duraksama olmaması için eş zamanlı olarak başka bir konumda da sitenin barındırılması hayati önem taşıyor.


Armut.com 20 milyon kişiyi hizmet alışverişi için buluşturuyor


Aldığı 11 milyon TL yatırımla 2016 yılının en büyük girişim sermayesi yatırımına imza atan Armut.com’un Kurucu Ortağı Erol Değim, “ Markamızın ‘güvenli hizmet alma’ anlayışıyla özdeşleşmesinde, yüksek performanslı ve güvenilir nitelikteki altyapımızın da payı var” dedi.

Turna.com’da günlük 2 milyon uçuş verisi işleniyor

Aylık ortalama yüzde 30 büyüme sağlayan Turna.com’un Kurucusu Dr. Abdülkadir Kırmızı, “Aylık 2,5 milyon ziyaretçiyi aşan trafik ve 120 binin üzerinde uçak bileti satışının gerçekleştiği platformumuzda bugüne kadar 2 milyon lira değerinde bedava uçak bileti sağladık. Bu ayrıcalıklı hizmeti sunabilmek için elde ettiğimiz veriyi işleyerek her kullanıcıya özel, kişiselleştirilmiş teklifler hazırladık” dedi.

 

Smart Beyoğlu uygulaması marketlerde

1

Şehircilik konusunda kamu politikalarına katkı sağlayan, akıllı şehirler ile ilgili Türkiye’de pilot yatırım çalışmaları yaparak,  bilgi ve raporlar üreten sivil toplum kuruluşu Kamu Teknoloji Platformu (KTP) tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen Uluslararası Akıllı Şehirler Konferansı, 24 Mayıs 2017 tarihinde Congresium Ankara’da  düzenlendi.

Şehirler İçin İnovasyon’ başlığı altında düzenlenen söyleşiye katılan Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan,  ‘Nesnelerin İnternet’inden yola çıkılarak hazırlanan ‘Smart Beyoğlu’ hakkında bilgi verdi.

Yerli ve yabancı 60’ı aşkın konuşmacının yer aldığı konferansta 25’ten fazla oturumun gerçekleştirildi. “Şehirler İçin İnovasyon ve Değişim Zamanı” temasının ele alındığı konferansta; akıllı şehirler, şehir planlamadan enerjiye, tarımdan sağlığa, ulaşımdan sosyal inovasyona kadar çok yönlü olarak tartışıldı.

2. Uluslararası Akıllı Şehirler Konferansı programı çerçevesinde Kamu Teknoloji Platformu (KTP) Başkanı Erdem Akçil moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşiye katılan Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, kamunun koyduğu kuralları innovasyon çağına uygun hale getirilmesinin önemine dair açıklamalarda bulundu.

Demircan;  ‘ Türkiye’de çalışanların yaklaşık yüzde altmışı hizmet sektöründe yer alıyor. Çağımızın gereklerini yerine getirmek ve insan hayatını kolaylaştırmak adına biz belediyecilere de büyük pay düşüyor. Bir belediyenin gelecekte vatandaşlarına nasıl hizmet vereceğini kurgulaması gerekli. Vatandaşların belediyelerden sadece imar alanında değil adalet, güvenlikekonomi, eğitim ve sosyal hayat alanında da beklentileri mevcut.’ dedi.

‘Smart Beyoğlu’  uygulamasıyla çağı yakalıyoruz

Demircan; ‘Günümüzde önemli olan yetkili kurumları otomasyonlarla yönetebilmek. İnternet kullanımında insanlar yüzde 86 oranında cep telefonlarını tercih ediyorlar. Şayet, kamu alanında yapılan işlemler cebe inmezse başarı oranımız yüzde on beşlerde kalır. Buradan yola çıkarak, Beyoğlu Belediyesi olarak, ‘Smart Beyoğlu ‘ uygulamasını hayata geçirdik.

Türkiye’de ilk defa bir belediye sistemindeki tüm işlemleri tek platforma topladı. Smart Beyoğlu uygulaması ile Beyoğlu’ndaki otuz bin binada ve on dokuz bin işyerinde barkod uygulamasına geçtik. Her bir işletmenin bir barkodu var ve aynı zamanda belediye tarafında zabıtanın da bir barkodu var.

Belediye zabıtası ellindeki barkodu okutup işlemi yerinde yapabiliyor. Aynı zamanda vatandaş ta yine barkot okutarak temizlik, yeme içme, belediye hizmetleri, konaklama ve diğer seçenekleri uygulama üzerinden tıklayarak daha hızlı ve kolay hizmet alıyor. TC. kimlik numarası ile girdiğiniz sistem ile belediye işlemlerini daha interaktif bir hale getiriyoruz.’ diye belirtti.

E-ticaret hız yükselişe geçti

Cadde perakendeciliğinin yaşatılması için de çalıştıklarını sözlerine ekleyen Demircan; İnternetten sipariş yüzde dört yüz artıyor. Bu gelişme ilerleyen zamanda cadde perakendeciliğini öldürecek.  Bunun gerçekleşmemesi için  yazar kasaları da e- ticarete uygun hale getirmek için çalışıyoruz. Bizim için şehri cazibeli hale getirmek için ticaret insanlarına da akıllı uygulamalar sunmayı  hedefliyoruz.’ dedi.

::Uygulamayı Android cihazınıza indirmek için tıklayın.

::Uygulamayı iOS cihazınıza indirmek için tıklayın.

Ağınızı tanıyın ve koruyun

0

HPE Aruba tarafından yapılan araştırmaya katılan 3100 şirketten  yüzde 84‘ü IoT ile ilgili bir güvenlik ihlali yaşadıklarını bildirdi.

Sağlık, kamu, üretim ve perakende gibi sektörlerde, IoT‘ye dayanan tam anlamıyla binlerce kullanım örneği var. Her biri, potansiyel olarak farklı bir güvenlik protokolü olan farklı bir aygıt türü ister ve bu da sonsuz tehditler oluşturur.

IoT ile ilgili sektörlerin top 4 listesi var

Aşağıda, IoT ile ilgili ihlallerin çoğunun yaşandığı sektörlerin bir ‘top 4’ listesi var ve bunların her birinde IoT‘nin nasıl kullanıldığı hakkında daha ayrıntılı bilgiler verilmekte. Bu, karşılaştığımız zorluk hakkında bize bir fikir verebilir.

Sağlık: Yüzde 89 oranında IoT ile ilişkili bir güvenlik ihlali yaşanıyor 

2019 yılına kadar, sağlık kuruluşlarının yüzde 87‘si IoT teknolojisini benimsemiş olacak. Hasta monitörleri ve X-ışını / görüntüleme cihazları; konum takibi ve cihazların uzaktan kontrolü gibi servisleri oluşturmak için en çok kullanılan IoT cihazlarından bazılarıdır.

Tıbbi cihazların yerini bilmek hastanın sağlığına büyük katkıda bulunur, ancak güvenlik korkuları bu noktada büyük bir engel oluşturuyor. Sağlık kurumlarının neredeyse yarısı cihazlarında kötü amaçlı yazılım sorunları olduğunu ve yüzde 39’u ise insan hatasının IoT ile ilgili güvenlik ihlaline neden olduğunu bildirmişler.

Kamu: Yüzde 85 oranında IoT ile ilişkili bir güvenlik ihlali yaşanıyor

Hükümetler, bir şehir altyapısına yeni unsurlar eklerken, eski ve yeni teknolojiyi dengelemek zorundadırlar. Hükümetler, IoT‘nin benimsenmesinde bazı sektörlerden daha gerideler. Kamu görevi yapan BT karar vericilerinin yüzde 35‘i, liderlerin IoT’yi çok az veya hiç anlamadığını iddia etmekte.

İmalat: Yüzde 82 oranında IoT ile ilişkili bir güvenlik ihlali yaşanıyor

Sanayi sektörü, sistemlerin, süreçlerin ve makinelerin birbirine bağlı kalma gereksinimini anlıyor. Bunun gerçekleşmesi için üreticilerin servisleri mümkün olduğu yerlerde birbirine bağlaması ve otomasyonunu gerçekleştirmesi gerekir, ancak bu iş şu anda daha güvenli bir şekilde yapılabilir. Zaten IoT ile ilgili güvenlik ihlallerinin yüzde 50‘si kötü amaçlı yazılımlar ile ilgili olarak, yüzde 40‘ı ise insan hatası nedeniyle ortaya çıkıyor.

Özellikle üreticilerin, operasyonel riski azaltmak ve işletim altyapılarını korumak için kimyasal sensörler ve toplama sistemleri gibi cihazları ağa bağlama arayışında olmaları ile birlikte, bu kapanması gereken bir boşluktur.

Perakende: Yüzde 76 oranında IoT ile ilişkili bir güvenlik ihlali yaşanıyor

IoT‘yi mağazalarında kullanan perakendecilerin yarısından fazlası (yüzde 56) müşteri deneyimini artırmak için kişisel mobil cihazların ağa erişmesine izin veriyor. Konuma dayalı olarak mesajlarının alınması büyük bir iştir ve IoT bunu sağlayabilir.

Ancak kötü amaçlı yazılım sorunları yüzünden zaten IoT ile ilgili olarak saldırıya maruz kalan, perakendecilerin yüzde 41’ini göz önüne alırsak, tüketicilerin yararları ile ağlarını saldırıdan korumanın arasında bir orta nokta bulmaları gerektiği açıktır.

Toplam ağın görünürlüğü

Ağ yöneticilerinin, her bir cihaza ilişkin olarak politikalar yaratma yeteneğine sahip olmaları gerekiyor; böylece bir cihaz kötü amaçlı yazılım veya insan hatası nedeniyle ele geçirilirse, bu belirlenebilir ve bu cihaz geniş ağdan çıkarılır.

HPE Aruba Ülke Müdürü Ersin Uyar yakın zamanda, canlı veri analizinin, güvenlik tehdidini derecelendirmek için cihazların ağa hangi saatte ve nereden bağlandığını nasıl gösterdiğini anlattı.

Müşterilerle konuşurken, hangi sektör olursa olsun, onlardan da aynı şeyi duyuyorum. Herkes, güvenli kalırken, ağ yaklaşımı açısından tamamen özelleşmek istiyor.

Kurumsal alanda IoT zaten gerçekleşiyor ve tüm sektörlerde kullanımının artması kaçınılmaz. İşletmeler, özellikle var olan çözümlerin IoT’ye yönelik bir tehdit değil aksine onu bir fırsata çevirme olanağı yaratırken, güvenlik tehditlerinin, pazarın önde gelen şirketi ile rakibi olmayan şirketler arasında bir engel oluşturmasına izin vermemeliler.

Evden çalışma formatı çöktü mü?

0

IBM’in sürpriz bir şekilde, evde hizmet veren çalışanlarını ofise çağırması, yeni bir tartışmayı yarattı? Evden çalışma formatı başarısız mı oldu?

Bu tezi destekleyen bir diğer kaynak ise Apple’ın tüm çalışanlarını bir araya toplayacağı 5 milyar dolarlık yeni merkez kampüsü. Apple da kampüsün devreye girmesiyle, birkaç aya kadar, evden hizmet veren çalışanlarını ofise çağırmaya hazırlanıyor. 

Ancak öte yandan Silikon Vadisi’nde bu kararın yanlış olduğunu vurgulayan çok sayıda insan var. Ofiste çalışma zorunluluğunun 2005’te kaldığını, o dönemden bu yana, evden çalışma kültürünün çok yol kat ettiğini savunanlar, Apple ve IBM gibi dev firmaların, genç ve yetenekli  çalışanların beklentilerini karşılayamadıkları için kısa sürede enerjilerini kaybedeceklerini savunuyorlar. Bu teze göre, yeni beyinlerin çalışmak için IBM veya Apple’ı değil, daha esnek çalışma ortamları sunan Google, Facebook gibi şirketleri tercih edecekleri vurgulanıyor.

Apple, IBM’in eski hatalarını tekrarlıyor

IBM’in aynı hatayı 1980’lerde de yaptığının altı da çiziliyor. IBM bugün daha çok kurumsal müşterilere hizmet veren bir şirkete dönüşmüş durumda ama 80’li yıllarda televizyonlarda reklamları dönen, her evin salonuna girmeye de odaklanmış bir tüketici şirketiydi. 80’li yıllarda, bugünün Apple’ı gibi, dünyanın en popüler şirketlerinden biriyken asla yenilmeyeceğini düşünmeye başlayan IBM bu gücüne güvenerek, piyasadaki beklentilerin tersine kararlar alıp çalışanları arasında rahatsızlıklar yarattığı gibi müşterileri gözünde de değer kaybederek pazar liderliğinden hızla uzaklaştı. Bu sürecin sonunda ise, 200’lerin başında, ev kullanıcılarına da hitap eden PC departmanını Çinli Lenova’ya satarak, daha kurumsal bir pazara geri çekildi. Apple’ın da şimdi özellikle özgür ruhlu ve yetenekli çalışanlarını kaybederek orta vadede müşterileri gözündeki yenilikçi imajını kaybedebilecek, ağır, bürokratik, ruhsuz bir firmaya dönüşebileceği endişesi dile getiriliyor.

Ofisler şık ama çalışanlar mutsuz

Apple ve IBM örneklerinde, yeni ofis binası politikasının da çalışanlar açısından büyük problem olması bekleniyor. Bu şirketlerin dev ve modern ofis binaları açtığı bölgelerde evlerin değeri milyon dolarlara ulaşıyor. Şehrin dış çeperinde villalarla kaplı yeşil bölgelerde ofis binaları açan şirketler bir yandan daha huzurlu ve yeşil bir çalışma ortamı sağlamaya çalışıyor gibi görünse de, işine yürüyerek gidip gelmek isteyen, işten çıktığında şehir merkezinde sosyalleşme imkanlarıyla buluşmak isteyen, ayrıca çocuklarını büyütmek için daha prestijli okulların yer aldığı şehir merkezine yakın olmak isteyen millenial’ların bu yeni ofislerden memnun kalmayacaklarının altı çiziliyor. Şehir merkezinde yaşarken işe gidip gelmek için her gün sıkışık trafikte saatlerini harcamak istemeyecek olan çalışanların, ofis çevresindeki milyon dolarlık villalarda yaşamasının da mümkün olmayacağı, dolayısıyla çalışanların çok zorlu bir hayatı yaşamaya zorlanacağı hatırlatılıyor. Bunun sonucu olarak da, millenial jenerasyonundaki çalışanların, Apple ve IBM’i terk etmesi bekleniyor. Kısaca söylemek gerekirse, dev teknoloji şirketleri prestij amacıyla yeni ve parlayan ofisler açmaya heveslenmiş olsalar da çalışanları rahatsız ve bu da şirketlerin sonunu getirebilir.

Microsoft siber güvenlik firması Hexadite’ı satın alıyor

0

Microsoft’un, siber güvenlik çözümleri üreten Boston merkezli Hexadite’ı satın almak için anlaşma sağladığı ortaya çıktı. Microsoft konu hakkında henüz bir açıklama yapmazken, satın almanın 100 milyon dolar karşılığında gerçekleşeceği de duyuldu.

Hexadite, Bosto merkezli bir şirket. Şirketin ayrıca İsrail’de bir Ar-Ge laboratuvarı bulunuyor. Siber güvenlik çözümleri üreten firmanın mevcut yatırımcıları arasında Hewlett Packard Ventures ile yatırım şirketleri TenEleven ve YL Ventures bulunuyor.

Güvenlik için 1 milyar dolar

Microsoft Ocak ayında yaptığı duyuruda, dijital dünyada artan güvenlik riskleri nedeniyle, yeni güvenlik çözümleri geliştireceğini ve bu alana 1 milyar dolarlık yatırım yapacağını açıklamıştı. Şirketin şimdi Hexadite’ı satın alması, bu program kapsamında atılan bir adım olarak görülüyor.

Hexadite ürünlerinin Microsoft ekosistemine nasıl entegre edileceği ise şimdilik bilinmiyor. Microsoft’un konu hakkında açıklama yapıp yapmayacağı da kesin değil.

Apple milyonerleri Google milyonerlerini ikiye katladı

1

Uygulama ekonomisi hızla büyürken kendi milyonerlerini yaratmaya da devam ediyor. Araştırma şirketi Sensor Tower’ın çalışmasına göre, Apple ve Google uygulama marketinde 1 milyon dolarlık gelir sınırını aşan yayıncıların sayısı arasında önemli farklar bulunuyor. Arşatırmaya göre, Apple yayıncıları arasında milyonerlerin sayısı Google ekosistemindeki milyoner yayıncıları ikiye katlıyor.

Bu araştırma aynı zamanda Apple’ın uygulamalarından kazandığı paraya yönelik de ipuçları veriyor. Yayıncılar para kazandıkça Apple  ve Google da para kazandığı için, Apple’ın Google’a oranla uygulamalardan daha çok para kazandığı gerçeğinin de altı çiziliyor. Öte yandan yayıncıların daha fazla para kazanıyor olması, Apple ekosistemini yeni yayıncılar ve yeni uygulamalar için daha cazip hale getiriyor.

Oyunlar ve diğerleri

AppStore’da 2016 yılında milyoner olan yayıncıların ağırlığının oyun yayıncıları olması da dikkat çekiyor. 2015’te ilk kez 1 milyon dolar sınırını geçen yayıncıların sadece %49’u oyun yayıncısı iken 2016’da bu oran %57’ye ulaşmış durumda. Google’da ise oyunlar büyük önem taşıyor. 1 milyon doların üzerinde gelir elde eden uygulamaların %75’i oyunlardan oluyor. Bu sonuçlar, iOS ve Android kullanıcıları için oyunların çok önemli olduğunu da ortaya koyuyor.

Facebook, YouTube’a karşı müttefik topluyor

Sosyal medya devi Facebook, kısa süre sonra yayına alacağı yeni video hizmetleri için içerik sağlayıcısı şirketlerle iş birliği anlaşmaları imzalıyor.

Millenial odaklı eğlence ve haber içerikleri üreten Vox Media, BuzzFeed, ATTN, Group Nine Media ve başka önemli içerik sağlayıcıları ile anlaşmaya varan Facebook’un hedefinde ise YouTube var. 

Kendi video şovlarını hazırlayan ve kısa sürede YouTube gibi, her türlü video içeriğin bulunduğu bir video paylaşım servisi olarak tanınmayı hedefleyen Facebook, anlaşma sağladığı içerik sağlayıcı şirketlerin da kendi haber ve eğlence içeriklerini videoya dönüştürüp Facebook üzerinde paylaşmasını istiyor. Video programı başına 10 bin – 35 bin dolar ödeyecek olan Facebook ayrıca videoların kazandığı reklam gelirinin de %55’ini içerik sağlayan şirkete verecek. Ancak elbette bu rakamlar, evde kendi videosunu çekip Facebook’a yükleyecek olan amatör video üreticileri için geçerli değil.

Facebook bu şekilde içerik sağlayıcılarını kendine çekerek hızlı bir şekilde video arşivi oluşturmayı planlıyor. Üretilecek video şovlarının ise kısa ve uzun form olarak iki farklı formata sahip olması bekleniyor. 

Uber, New York’taki şoförlerinin 50 milyon dolarını çalmış

1

Araç paylaşım servisi Uber’in, yanlış hesaplamalar nedeniyle New York’taki Uber sürücülerinin hesaplarından 50 milyon dolara yakın fazla para çektiği ortaya çıktı.

New York’taki taksiciler sendikasının itirazı ile ortaya çıkan olaya göre Uber uygulaması New York’ta her yolculuk başına sürücülerden küçük miktarlarda hatalı ödeme almaya başladı. Şirketin hesaplamasına göre yaklaşık 50 bin şoförün her birinden 900 dolara yakın fazla para çekilmiş durumda. Şirket hatasını kabul ederken fazladan alınan ücretlerin de şoförlere geri iade edileceği bildirildi. 

Peki ya diğer şoförler?

Sorunun ise uygulamanın şoförlerden kestiği vergi öncesi ücretlerden kaynaklandığı anlaşıldı. Ancak şimdi asıl soru, benzer hesaplama yöntemlerinin tüm dünyada kullanılması nedeniyle, dünyanın diğer şehirlerindeki şoförlerden da fazla para kesilip kesilmediği… Eğer dünya çapında benzer bir hatanın yapıldığı anlaşılırsa Uber’in şoförlerine milyarlarca dolarlık geri ödeme yapması gerekecek.

Çinliler ilk çeyrekte cep telefonu satışlarını patlattı

0

Dünya çapında cep telefonu satışları yılın ilk çeyreğinde %9.1 yükselerek 380 milyon adede çıktı. Gartner’ın raporuna göre bu artıştan sorumlu olanlar ise dev telefon üreticileri Apple veya Samsung değil, Çinli üreticiler.

Apple’ın son çeyrekteki telefon satışlarının eski düzeyini koruduğu göründü. Bu aslında Apple için bir başarı anlamına geliyor zira 2016’nın sonunda şirketin telefon satışlarının düşmeye başladığı görülmüştü. Böylece Apple’ın düşüşü durdurmayı başardığı anlaşılıyor. 

Öte yandan aynı başarı Samsung için geçerli değil çünkü Güney Koreli dev telefon üreticisinin son çeyrekteki satışları düşüş eğilimine girmiş durumda. 

Bu telefonları kim satıyor?

İki dev üreticinin telefon satışları artış göstermezken dünya çapında geçen yılın aynı dönemine göre göre %9 daha fazla telefon satılmasından sorumlu olanlar ise Çinli üreticiler. Üstelik satışları yükselten neden de Çin’in iç talebi. Yani Çin’deki yerel üreticiler yine Çin içindeki kullanıcılara telefon satarak global satış miktarını %9 büyütmüş durumda.

Bu küçük üreticilerin hızla artan satışları ise Apple ve Samsung gibi dev markalar için kötü haber anlamına geliyor çünkü Çin pazarında güç kazanmak isteyen dev markaların, fiyat avantajına sahip olan yerel markalara yenilmeye başladığı anlaşılıyor. Üstelik Çin içinde güçlenen markaların kısa süre sonra dünyaya açılarak dev markaları diğer pazarlarda da sıkıştırması sık görülen bir senaryo.

Q1 içinde satılan 380 milyon adet telefondan 78,6 milyon adedi Samsung’a ait. Samsng geçen yıl aynı dönemde 81 milyon telefon satmıştı. Apple ise 51.9 milyon adetlik satışla Samsung’un arkasında kaldı. Bu da global pazardan %13,7 oranında pay almak anlamına geliyor. Ancak Apple’ın hemen arkasından bir zamanlar Çin’in yerel markası olan Huawei geliyor.

Google vuruyor Çinliler kazanıyor

Dünya pazarından %9 pay alan Huawei’nin Apple’ı geçmesi sadece birkaç çeyrek dönem mesafede olabilir. Çinli markalar Oppo ve Vivo da Huawei’yi izliyor. Çinlilerin başarısında Google’ın Android sistemini başarılı şekilde geliştirmesinin de payı büyük. Bir diğer deyişle Google Android’i mükemmelleştirdikçe kullanıcılar artık markalara bağlılıklarını terk ederek benzer donanım yeteneklerine sahip daha ucuz telefonlar sunan Çinli üreticilere yöneliyorlar.