Trump, Alibaba ile ne konuştu?

Çin’in Amazon’u olarak bilinen Alibaba’nın kurucusu ve CEO’su Jack Ma, bizzat ABD’ye giderek, kısa süre sonra başkanlık koltuğuna oturacak yeni Başkan Donald Trump ile görüştü.

Teknoloji şirketleri ile özel olarak ilgilenmeye başlayan Donald Trump’ın, ABD’li teknoloji patronlarını bir araya getirip toplantı yapmasından sonra Çin’in en büyük teknoloji patronlarından biriyle de görüşmesi bütün dikkatleri üzerine çekti.

1 milyon ABD’liye iş imkanı yaratacak bir girişim

Amazon’un en büyük rakibi olma yolunda ilerleyen Çinli Alibaba’nın CEO’su Jack Ma ile görüşmesinden sonra bir açıklama yapan Donald Trump, Alibaba’nın ABD’de yapmak istediği yatırımlar hakkında görüştüklerini açıkladı.

Buna göre, Alibaba’nın patronu ABD’ye yapacağı yatırımla 1 milyon ABD’liye iş imkanı yaratacak bir planla Donald Trump’ın karşısına çıkmış durumda.

Jack Ma’nın planı, ABD’deki tarım ve gıda ürünlerini Alibaba servisi üzerinden Çin’e satmak için ABD’de bir girişimde bulunmak. Böylece ABD’deki küçük işletmeler ve çiftçiler, ürünlerini Çin pazarına sokmuş olacak ve Çin’deki işletmeler ve tüketiciler de ihtiyaç duydukları gıda ve tarım ürünlerine kavuşmuş olacak. Elbette Alibaba da bu ticarete yaptığı aracılıktan dolayı komisyonunu alıp banka kasasını dolduracak.

Bu girişim aynı zamanda Alibaba’nın ABD’ye açılma planının da bir parçası olarak görülüyor. Jack Ma’nın girişimin ikinci adımında Çin ürünlerini ABD’ye ulaştıracak veya kendi servislerini ABD şirketlerine sunmak için harekete geçmesi bekleniyor.

Digital Money Forum’u Ahmet Usta ile konuştuk

CES 2017 sırasında, dünyada yaygınlaşmakta olan dijital ödeme sistemleri hakkında düzenlenen Digital Money Forum da önemli paneller gerçekleşti.

Digital Money Forum’u takip eden gazeteci Ahmet Usta ile, bu önemi etkinliği konuştuk.

Forumda neler konuşuldu, hangi tespitler yapıldı, dijital para ve dijital ödeme sistemleri konusunda teknolojinin neresindeyiz, dünya bu teknolojilere nasıl tepki veriyor? Röportajımızı aşağıda izleyebilirsiniz.

Yahoo’nun adı değişiyor

1

Verizon tarafından satın alınacak olan Yahoo’da önemli değişimler yaşanacağı ortaya çıktı. Yahoo’nun hem adı hem de yöneticileri değişiyor. 

Verizon, satın alma kararını finale ulaştırmak için işlemlere devam ederken, Yahoo’nun CEO’su Marrisa Mayer, yönetim kurulundaki görevinden ayrıldı. Mayer ile beraber, beş üst düzey yönetici daha yönetim kurulundan ayrıldı.

Verizon’dan yapılan açıklamaya göre bu görev değişimleri, anlaşmazlık sonucu değil, Yahoo’nun Verizon tarafından satın alma sürecindeki teknik işlemlerin bir parçası olarak gerçekleşti.

Yatırım şirketi olarak Yahoo

Yahoo’nun internet varlıkları Verizon’a geçtikten sonra Yahoo tek başına bir yatırım şirketi olarak varlığını sürdürmeye devam edecek ve yeni ismi de Altaba olacak. Bu yatırım şirketi aynı zamanda Alibaba’nın hisselerine de sahip olacak.

Mayer’ın yatırım şirketinde göreve devam edip etmesi beklenmiyor. Verizon tarafından satın alınan Yahoo varlıklarını yönetip yönetmeyeceği de kesin değil ancak görevine devam edecek olsa bile Yahoo’nun CEO’su olduğu dönemdeki gibi, her sözü kanun yerine geçmeyecek ve Verizon yönetiminden onay almadan hareket edemeyecek.

Varlıklı ve yoksul gençlerin Web’e bakışı farklı

0

OECD’nin, dünya çapında yaptığı bir araştırma, gençlerin internet kullanma alışkanlıkları hakkında önemli verileri ortaya koydu.

OECD, internete erişimin, genç insanlar için fırsat eşitliği yaratacak önemli bir gelişme olduğunu düşünüyor. Araştırma ise, hayatın başında fırsatları daha az olan yoksul gençler için internetin bir kişisel gelişim fırsatı olarak kullanılıp kullanılmadığını tespit etmek için tasarlandı.

Geniş çaplı araştırmada öne çıkan önemli sonuçlardan biri de, varlıklı gençlerin interneti bilgi araştırmak ve haber okumak için kullanıyor olduklarının anlaşılması.

İnternet yoksul gençlerin değerli zamanını çalıyor

Öte yandan, yoksul gençlerin, varlıklı gençlerle aralarındaki farkı kapamak için interneti kişisel gelişimleri adına kullanmak yerine, daha ağırlıklı olarak chat yapmak ve video oyunları oynamak için kullandıkları anlaşılıyor.

Kuzey Avrupa ülkelerinde ve Hong Kong’da, yoksul gençlerin %98’inin evlerinde internete erişim olduğu tespit edilirken bu oran Türkiye’de %50, Meksika’da %45, Ürdün’de %40, Şili’de %38 olarak vurgulanıyor. Evlerinde internet bağlantısı olmayan yoksul gençler, okuldan veya internet kafelerden sanal dünyaya bağlanabiliyorlar.

Ancak tüm ülkelerde gençlerin sosyo ekonomik durumlarının, interneti kullanma biçimlerine doğrudan etki ettiği de göze çarpıyor.

Buna göre, maddi imkanları daha kısıtlı olan yoksul gençlerin chat uygulamalarına ve video oyunlarına daha fazla zaman harcadığı dikkat çekiyor.

OECD’nin bu rapor ışığında, üye ülkelerden, yoksul gençlerin internette daha faydalı zaman geçirmelerini sağlayacak programları hayata geçirmelerini isteyeceği tahmin ediliyor.

Samsung rekor kar bekliyor

0

2016 Samsung için pek iyi geçmedi. Şirket önce Galaxy Note 7’nin infilak edip yangın çıkartan pilleri nedeniyle büyük prestij kaybetti. Telefonlar her yerde yasaklandı ve sonunda geri toplatıldı.

Şirket sadece Note 7 fiyaskosu nedeniyle 2,1 milyar dolar kaybetti.

Ardından Güney Kore’de yaşanan siyasi skandala adı karışan Samsung, ülke çapında ağır eleştirilere hedef oldu. Ancak tüm bu sorunlar Samsung’un 2016’yı zaferle bitirmesine engel olamayacak gibi görünüyor.

3 yıl sonra yeniden zirve

İşlemci satışları zirve yapan ve Galaxy serisindeki satış başarısıyla öne çıkan Samsung’un 4. çeyrek kar beklentisi 7.8 milyar dolar olarak açıklandı. Bu rakam 2013’ten beri elde edilen en büyük kar anlamına geliyor.

Öyle görünüyor ki, 2016’da yaşadığı sorunlara rağmen Samsung çok güçlü bir alt yapıya sahip olduğunu ispatlayacak ve hissedarlarına yeniden güven aşılayacak.

Çin’den Bitcoin’e ağır tokat

0

Bitcoin birkaç aydır hızlı bir yükseliş içindeydi. Trump’ın başkan seçilmesinin ardından ABD’de devletin Bitcoin’e ve diğer dijital para birimlerine daha yumuşak yaklaşacağını düşünenler, Bitcoin’e yatırım yapmaya başlayınca, dijital para biriminin değeri 1000 doları geçti ve tarihi zirve değerlerine yaklaştı.

Ancak bu hızlı yükseliş, Çin’den gelen bir haberle tersine döndü.

Çin Halk Cumhuriyeti yetkilileri, 2017’de ülkenin resmi dijital para birimini kullanıma açacağını duyurdu. Böylece, büyük ihtimalle Bitcoin gibi dijital para birimlerinin ülkede kullanımı yasaklanacağı ve Çin’in Merkez Bankası tarafından geliştirilen resmi dijital para biriminin kullanıma gireceği beklentisiyle Bitcoin hızla değer kaybetmeye başladı.

Çinliler Bitcoin kullanımını bırakacak mı?

Çin pazarı online alışverişin çok güçlü olduğu ve dijital para biriminin çok yoğun olduğu bir pazar. Dolayısıyla bu pazarda Bitcoin’in kullanımdan çıkması, çok ağır bir değer kaybı anlamına geliyor.

Çin ise 2017’de test edeceği milli dijital parasını, ülkedenin resmi parası Yuan’ın dijital formu olarak kullanacak ve dijital paranın kağıt para olarak bir karşılığı olacak. Zamanla, kağıt paranın yerini tamamen dijital paraya bırakacağı düşünülüyor.

Çin Merkez Bankası ise, ülkenin resmi dijital para birimini geliştirmeleri için, alanında uzman altı akademisyenle çalışıyor ve bu uzmanlar, güvenli, taklit edilemez, kırılamaz bir blockchain para birimi üretmek için çalışıyor.

Dijital Yuan, Bitcoin’in aksine, takip edilebilir bir para birimi olacak. Kim ne kadar paraya sahip, kim kime ne kadar para göndermiş, ne kadar almış gibi veriler kolayca takip edilebilecek.

Gigafactory Tesla’yı ve dünyayı nasıl değiştirecek?

0

Artık bir yatırımcı veya işadamından ötede, dünyayı değiştiren önemli bir vizyoner olarak kabul edilen Elon Musk’ın son yatırımı Gigafactory nihayet üretime başladı.

Fabrikanın inşaatı tam olarak bitmiş olmasa da, dev fabrikada bazı bölümler artık üretim için hazır ve Tesla da bu dev yatırımın bir an önce nakit para üretmeye başlaması için, hazır olan bölümlerde üretimi başlattı.

Gigafactory, büyük sayıda elektrikli otomobil üretmek için dünyada yeterince Lithium-ion pil üretimi bulunmadığını fark eden Tesla için mecburi bir yatırımdı. Tesla, büyüyebilmek ve daha fazla otomobil üretebilmek için kendi pil fabrikasını kurmak zorunda olduğunu fark ederek Gigafactory’nin inşasına başlamıştı. Kaldı ki, sadece Tesla değil, rakip otomobil üreticileri de elektrikli otomobil üretmeye başladığında, dünyadaki pil arzına bu firmalar da talep gösterecek ve pil fiyatları hızla artarken, elektrikli otomobil üretmek giderek zor hale gelecektir. Diğer bir deyişle, elektrikli otomobil üretiminin önündeki şişe ağzı, dünyadaki Li-ion pil üretim kapasitesiydi ve Elon Musk, Panasonic ile ortak giriştiği Gigafactory yatırımıyla, bu şişe ağzını genişletmeyi başardı.

Tek başına dünya üretimini ikiye katlayacak

Gigafactory, tam kapasiteyle üretime başladığında, dünyadaki Li-ion pil üretim kapasitesi iki katına çıkmış olacak. Üretimdeki iyileştirmelerle gelecek yıllarda bu kapasiteyi daha da büyütmek mümkün olacak.

Bu kadar büyük üretim sayesinde pil fiyatları düşecek ve dolayısıyla hem yüksek menzilli hem de düşük fiyatlı elektrikli otomobiller üretimi gerçekleşebilecek. Üstelik bu fabrika sayesinde, li-ion pillerin üretiminde dünyayı domine eden Çin, Güney Kore ve Japonya’nın da tekeline son verilmiş olacak. ABD tek başına, diğer ülkelerin ürettiği pil kapasitesini geçeceği için de, dijital çağda petrolden daha önemli olacak pil konusunda dünyanın lideri konumuna yükselecek.

Fabrikada halihazırda 2900 kişi iş başı yapmış durumda. Tam kapasiteyle iş başı yapıldığında 3500-4000 işçi daha üretime katılacak. Toplamda 7000 dolayında çalışan bu fabrikanın düzenli işlemesi için her gün iş başı yapacak. Şu anda üçte biri tamamlanmış olan fabrika tam kapasiteyle çalışmaya 2017’de başlayacak.

Her yıl 500 bin yeni Tesla otomobili

Gigafactory’nin yardımıyla Tesla 2018’e kadar 500 bin Model 3 otomobili bitirip teslim etmiş olacak. Bu da ABD ve dünya yollarındaki elektrikli otomobil sayısını katlayarak çoğaltacak ve üstelik 2018’ten itibaren neredeyse her yıl 500 bin yeni Tesla elektrikli otomobil üretilecek. Diğer bir deyişle Gigafactory ile beraber, Tesla ve rakipleri, dünya otoyollarına her yıl milyonlarca yeni elektrikli otomobil gönderecek. Bugün benzinli/dizel motor, sıfır model bir otomobil sahibi olan bir kullanıcının, 4-5 sene içinde sıfır veya ikinci el bir elektrikli otomobil sahibi olması çok sıradan bir durum haline gelecek.

Ayrıca Gigafactory’de üretilecek piller sadece otomobillerde değil, evleri güneş/rüzgar enerjisiyle çalıştıracak Powerwall gibi ürünlerde de kullanılacak. Bu da öncelikle ABD’de sonra da diğer gelişmiş ülkelerde, güneş/rüzgar enerjisi kullanımını zirveye taşıyacak ve klasik enerji kaynaklarına olan ihtiyaç azalarak yok olacak. Diğer bir deyişle, hane halkı elektrik faturalarına veda edecek. Elektrik üretimi ise fosil yakıtlardan temiz enerjiye dönüşecek. 

Tüm bunların en önemli sonucu ise, petrol ekonomisinin bitmesi anlamına geliyor. Otomobillerimiz çalışmak için petrole ihtiyaç duymayacak, evlerimizin enerji ihtiyacı petrol/kömür yakan santrallerden karşılanmayacak. Sanayi kuruluşları elektrik ihtiyaçlarını daha fazla oranda temiz enerjiden karşılayacak ve dolayısıyla dünyaya petrol satarak zengin olan ülkeler için, altın çağın sonu gelmiş olacak. Petrol türevleri, sadece endüstriyel ürünlerin geliştirilmesinde, pilastik, otomobil lastiği gibi maddelerin üretiminde kullanılacak. 

Ayrıca unutmamak gerekiyor ki, Gigafactory dünyada tek olmayacak. Pil üretiminin stratejik değerini fark eden diğer büyük devletler de kendi Gigafactory’lerini kuracaklar ve petrol ekonomisinden temiz elektrik enerjisi üretimine geçiş hızlanarak gerçekleşecek.

CES 2017’nin yıldızı Alexa

Las Vegas’ta devam eden dünyanın en önemli tüketici elektroniği fuarı CES’te bu yıl öne çıkan en önemli teknoloji Amazon’un yapay zekası Alexa oldu.

Alexa’yı 2015 ve 2016 boyunca, Amazon’un ABD’de pazarladığı akıllı ev asistanı Echo’ya gücünü veren yapay zeka olarak tanıdık.

Amazon’un yapay zekası Alexa sayesinde, ev sahipleri Echo üzerinden farklı imkanlara kavuştular. Sesli komutla internette arama yapabilen, akıllı ev hizmetlerini yönetebilen, sabah işe gitmeden önce trafik raporlarını alabilen ve hatta eve sipariş verebilen Echo sahipleri cihazdan o kadar memnun kaldılar ki, Google da Echo’yu taklit eden Home ürününü çıkardı. Apple ve Microsoft’un da benzer bir ürün üzerinde çalıştığını biliyoruz.

Alexa rakiplerinin önünde 

Ancak rakipleri Echo’ya yetişmeye çalışırken Amazon Alexa’yı çok daha ileri taşıyor. CES 2017 sırasında gördüğümüz üzere, Alexa şimdiden LG’nin buzdolaplarına ve televizyonlarına, Ford’un ve Volkwagen’in otomobillerine ve Huawei’nin cep telefonlarına girmiş durumda. Başka şirketlerle işbirliklerinin de yakında duyurulması sürpriz olmayacak.

Şimdilik sadece ABD ve kısıtlı olarak Kanada, İngiltere ve Almanya üzerinde hizmet veren Alexa hızla gelişen bir yapay zeka olarak, yakın gelecekte yapay zekalı dünyanın nasıl işleyeceğine dair iyi bir örnek oluşturuyor.

Aşağıda, Ford’un CES 2017 sırasında duyurduğu Alexa’lı yeni otomobillerine dair yayınladığı tanıtım videosunu izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=cHWvpa8Ge58

5G, elektrikten sonraki en önemli gelişme olabilir mi?

Kablosuz iletişim teknolojilerinde beşinci nesle hızla yaklaşıyoruz ve 2020 ile birlikte 5G ağlar kullanıma açıldığında dünyada önemli değişimlerin de yaşanması bekleniyor.

Bu değişimlerin önemine vurgu yapan Qualcomm CEO’su Steven Mollenkopf, CES 2017’deki konuşması sırasında, 5G’nin elektrikten sonra insanlığın en büyük icadı olacağının altını çiziyor.

3G fotoğraf, 4G video anlamına geldi

3G’nin fotoğraf paylaşım servislerini ve sosyal medyayı yarattığını, 4G ile insanların video paylaşmaya başladığını anlatan Steven Mollenkopf 5G’nin ise tüm bir yaşamı etkileyeceğini vurguluyor.

Otonom otomobillerin, yapay zekayla çalışan internet nesnelerinin, akıllı şehirlerin, şehirlerin üzerinde uçup dakikalar içinde sipariş teslim eden drone’ların ve daha bir çok gelişmenin 5G ile mümkün olabileceğini hatırlatan Qulcomm CEO’su, bu nedenle 5G’nin teknoloji dünyasında, elektriğin keşfi kadar büyük bir adım olacağına inanıyor.

Tüm bu gelişmeler ise dünya ekonomisinde büyük bir sıçrama anlamına gelecek ve bugün hayal edemediğimiz boyutlarda yeni organizasyonların, şirketlerin ve ekonomik faaliyetlerin ortaya çıkmasına neden olacak. Steven Mollenkopf bu konuda haklı olabilir zira 90’ların sonunda ve 2000’lerin başında hayal bile edemediğimiz, Apple’ın, Google’ın dünyanın en büyük şirketleri olması, Facebook gibi bir “arkadaşlık sitesinin” yüzlerce milyar dolar değere ulaşıp dünya ekonomisini ve siyasetini etkilemesi gibi detaylar, 3G ve 4G sayesinde mümkün oldu. 5G ile neler olabileceğini hayal etmek gerçekten kolay değil. 

Türk Telekom, Telekomünikasyon Satış Danışmanı yetiştirecek

0

Teknoloji marketlerinde çoğu zaman müşterilere yardımcı olamayan, teknik bilgisi eksik çalışanlar, yıllarca heresin şikayet konusu oldu. Türk Telekom şimdi bu soruna el atacak.

Türk Telekom, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hayat Boyu Eğitim Merkezi İSMEK ile birlikte hazırladığı teknoloji eğitimi projesiyle sektörün perakende satış kanalları için Telekomünikasyon Satış Danışmanı yetiştirecek.

Türkiye’de ilk defa Türk Telekom ve İSMEK işbirliğiyle hayata geçirilecek olan Telekomünikasyon Okulu projesi kapsamında, kariyerini telekomünikasyon sektöründe planlayanlara teknoloji ve telekomünikasyon alanlarında yetkinlik kazandırılması amaçlanıyor.

Ücretsiz olarak verilecek eğitimleri tamamlayan kişiler, Türk Telekom bayilerinde çalışma fırsatına da sahip olacaklar.

Üç ayrı kategoride toplam 64 saat eğitim verilecek

Öncelikle İSMEK’e bağlı Bahçelievler Şirinevler ve Maltepe Altayçeşme kurs merkezlerinde iki ayrı sınıfta eğitim vermesi planlanan Telekomünikasyon Okulu’nun önümüzdeki dönemde diğer illerde de açılması hedefleniyor.

Telekomünikasyon eğitimleri İSMEK eğitmenleri tarafından 16 kişilik sınıflarda toplam 64 saat verilecek. Eğitimler 24 saat teknik eğitim, 24 saat iletişim eğitimi ve 16 saat satış eğitimi olmak üzere üç ana kategoriden oluşuyor.

Eğitimi başarıyla tamamlayan kursiyerler “Telekomünikasyon Satış Danışmanı” sertifikasına sahip olacak. Telekomünikasyon sektöründe sertifikalı bir aday olarak iş bulma fırsatı yakalayacak kursiyerler aynı zamanda Türk Telekom bayilerine hizmet veren Mental İnsan Kaynaklarının aday havuzuna da kaydedilerek istihdam edilmeleri sağlanacak.

İlki Ocak 2017’de başlayacak olan Telekomünikasyon Okulu eğitimlerine katılmak isteyen kişilerin en az lise mezunu ve 18 yaşını doldurmuş olup 40 yaşını geçmemiş olmaları gerekiyor.

Detaylı bilgi için www.ismek.istanbul adresi ziyaret edilebilir.

Xerox ikiye ayrılıyor

0

Geçtiğimiz yıl karar verilen ve bu yıl başı itibari ile uygulamaya geçirilen bu karar, hissedarlara en üst düzeyde getiri sağlamak, mevcut piyasa dinamiklerine ve ticari faaliyet konularına daha iyi odaklanabilmek için alındı.

Bu sayede iki şirket birbirlerinden etkilenmeden daha stratejik bir yaklaşım ve operasyonel odaklanma ile müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılayacak ve kendi pazarlarındaki büyüme fırsatlarından yararlanabilecek.

Yeni yapılanmada Xerox Corporation’da CEO’luk görevine Jeff Jacobson getirildi. Jeff Jacobson, Xerox’da 2014 yılından bugüne COO ve Başkan Yardımcısı olarak görev alıyordu.

Xerox’un eski CEO’su Ursula Burns ise görevine Xerox Yönetim Kurulu Başkanı olarak devam edecek. Conduent Incorpareted şirketinin CEO’luk görevini ise Ashok Vemuri yapacak. Ashok Vemuri, bundan önce Xerox İş Hizmetleri Başkanı olarak görev yapıyordu. Xerox Corporation, doküman teknolojileri ve yönetilen baskı hizmetleri alanında küresel lider şirket olmaya devam edecek.

Conduent Incorporated ise müşteri hizmetleri, ulaşım, sağlık, dijital ödeme sistemleri gibi iş süreç yönetimi hizmetleri alanında faaliyet gösterecek ve müşterilerinin iş akışlarını iyileştirmesine yardımcı olan lider bir şirket olacak.

Xerox için tarihi bir dönem

Xerox CEO’su Jeff Jacobson konu ile ilgili yaptığı açıklamada “Xerox için tarihi önemde bir dönüm noktasını yaşıyoruz. Bu değişimin müşterilerimize ve hissedarlarımıza daha iyi kazanımlar ve uzun dönemli bir başarı getireceğine yürekten inanıyorum” dedi. Conduent CEO’su Ashok Vemuri ise “Conduent adı altında, sıra dışı iş süreç yönetimi çözümlerimizi kullanarak karlı bir büyüme stratejisi ile müşterilerimize katma değerli hizmetler sunacağız” diyerek gerçekleşen dönüşüm ile ilgili düşüncelerinii ifade etti.

Yeniden yapılanma sonrasında, Xerox Corporation ve Conduent Incorporated şirketlerinin ikisi de Fortune Global 500 Listesi’nde yer almaya devam edecek.

Intel’den kredi kartı boyutunda PC: Compute Card

Intel’in tanıttığı kredi kartı boyutundaki PC, Intel Compute Card adını taşıyor. Cihaz, adından da anlaşılabileceği gibi, kart boyutunda bir bilgisayar.

Intel bu cihazı bir platform olarak geliştirmiş durumda. Dolayısıyla iş ortağı olan diğer üreticiler Intel’İn platformunu baz alarak kendi tasarımları olan kart PC’leri geliştirebilecekler.

Compute Card içinde işlemci, hafıza, sabit disk, kablosuz bağlantı yetenekleri bulunuyor. Intel’in amacı, bu platformun internet nesneleri içindeki bilgisayar bileşeni olarak kullanılması. Yani evimize girecek akıllı TV’nin, buzolabının içinde Inte Compute Card bulunacak. Alışveriş merkezlerindeki kiosklarda, güvenlik kameraları içinde bu kart kullanılabilecek.

Tak çalıştır kart PC

Cihaz üreticisi çok basit şekilde, Compute Card’ı cihazın ilgili slotuna yerleştirdiğinde cihaz akıllanmış olacak. Ayrıca bu basit entegrasyon sayesinde daha gelişmiş modellerini de ileride cihazlara ekleyerek güncelleme yapmak mümkün olacak.

Yeni kart PC için şimdilik kişisel kullanım konusunda bir açıklama yapılmış değil ama üreticilerin, bu cihazı kişisel kullanıma uygun şekilde geliştireceklerini veya gerekli adaptörleri piyasaya süreceklerini tahmin etmek zor değil.

Intel’in yeni Computr Card platformundaki ortaklı ise Dell, HP, Lenovo ve Sharp. Bu listenin 2017 içinde büyümesi bekleniyor.

Beş yıl içinde hayatımızı değiştirecek beş inovasyon

IBM, geleneksel olarak yayınladığı “IBM’in Gelecek 5 Yıl İçin 5 Hedefi” listesini bugün duyurdu. #ibm5in5 listesi, gelecek beş yıl içinde insanların çalışma, yaşama ve etkileşim kurma biçimini değiştirme potansiyeline sahip, devrim niteliğindeki bilimsel inovasyonları içeriyor.

  • Yapay zekâ sayesinde sözcüklerimiz zihinsel sağlığımıza açılan bir pencere haline gelecek
  • Hiper görüntüleme ile yapay zekâ, bir süper kahraman gibi görme becerisi kazandıracak
  • Makroskoplar dünyanın karmaşıklığını sonsuz ayrıntı düzeyi ile anlamamıza yardımcı olacak
  • Tıp laboratuvarları bir çip üzerinden hastalıkların nano ölçekte takip edilmesi için sağlık dedektifleri olarak hizmet verecek
  • Akıllı sensörler çevre kirliliğini ışık hızında saptayacak

Galileo, 1609 yılında teleskobu icat etti ve evrenimizi tamamen farklı bir şekilde gördü. Dünya’nın ve güneş sistemimizdeki diğer gezegenlerin Güneş’in çevresinde döndüğü teorisini kanıtladı. Bu olayın gözlemlenmesi o güne kadar mümkün değildi. IBM Research, makroskobik düzeyden nano ölçeğe kadar dünyamızda görünmez olan şeyleri görünür hale getirmek üzere tasarlanmış fiziksel aygıtlar ya da gelişmiş yazılım araçları biçimindeki yeni bilimsel cihazları araştırarak bu çalışmaları devam ettiriyor.

IBM Research Bilim ve Çözümler Başkan Yardımcısı Dario Gil, konuya dair yaptığı açıklamada: “Bilim topluluğu, dünyayı tamamen farklı biçimlerde görmemize yardımcı olan cihazlar yaratma konusunda harika bir geleneğe sahip. Örneğin mikroskop, çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük nesneleri görmemize yardımcı oldu ve termometre, dünyanın ve insan vücudunun sıcaklığını anlamamıza yardımcı oldu. Yapay zekâ ve nano teknoloji alanlarındaki gelişmelerle, şu anda dünyamızın çıplak gözle görülemeyen karmaşık sistemlerini gelecek beş yıl içinde görünür hale getirecek yeni nesil bilimsel cihazlar icat etmeyi hedefliyoruz.” dedi.

Bu alandaki inovasyon, örneğin tarımı önemli ölçüde geliştirmeye, enerji verimliliğini artırmaya, zararlı çevre kirliliğini çok geç olmadan saptamaya, fiziksel ve zihinsel sağlığın erken yaşta bozulmasını önlemeye olanak sağlayabilir. IBM’in dünyanın her yanındaki bilim insanlarından ve araştırmacılardan oluşan ekibi, bu icatları istikrarlı bir biçimde laboratuvarlardan gerçek dünyaya taşıyor.

IBM’in gelecek 5 yıl için 5 hedefi, pazar ve toplum eğilimleri ile aynı zamanda dünyanın her yanındaki IBM Research laboratuvarlarında geliştirilerek bu dönüşümleri mümkün kılabilecek yeni teknolojilere dayanıyor. İşte gelecek 5 yıl içinde görünmez olanı görünür hale getirecek beş bilimsel inovasyon:

Yapay zekâ sayesinde sözcüklerimiz zihinsel sağlığımıza açılan bir pencere haline gelecek…

Günümüzde, ABD’deki her beş yetişkinden biri, her yıl nörolojik (Huntington, Alzheimer, Parkinson, vs.) ya da zihinsel (depresyon ya da psikoz) bir hastalık geçiriyor ve ciddi psikiyatrik bozuklukları bulunan kişilerin yaklaşık olarak yarısı herhangi bir tedavi görmüyor. Küresel ölçekte, zihinsel hastalıkları tedavinin maliyeti şeker hastalığının, solunum bozukluklarının ve kanserin toplam maliyetinden daha yüksek. Zihinsel hastalıkların yalnızca ABD için oluşturduğu ekonomik yük, yılda trilyonlarca dolara ulaşıyor.

Beyin, tam olarak anlaşılamayan bir kara kutu ise, konuşma da bu kutunun anahtarını oluşturuyor. Gelecek beş yıl içinde, insanların söylediği ve yazdığı şeyler zihinsel sağlığın ve fiziksel esenliğin göstergeleri haline gelecek. Yeni kognitif sistemlerin konuşmamızdaki ve yazılarımızdaki kalıplar üzerinde gerçekleştireceği analizler, erken aşamadaki zihinsel ve nörolojik hastalıkların belirlenmesini sağlayacak ve doktorlar ile hastaların bu hastalıkları daha iyi tahmin etmesine, izlemesine ve takip etmesine yardımcı olacak.

IBM bilim insanları, psikiyatrik mülakatlardan alınan konuşma metinlerini ve ses kayıtlarını bilgisayar ile öğrenme yöntemleriyle birlikte kullanarak, doktorların psikoz, şizofreni, delilik ve depresyon hastalıklarını doğru şekilde tahmin etmesine ve izlemesine yardımcı olacak konuşma kalıpları bulmaya çalışıyor. Günümüzde, doktorların bir kullanıcıdaki psikoz olasılığını tahmin etmesine yardımcı olması için yaklaşık 300 sözcük yeterli.

Gelecekte; Parkinson, Alzheimer, Huntington, travma sonrası stres bozukluğu hastalarına ve hatta otizm ve dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu gibi davranış bozuklukları bulunan kişilere yardımcı olmak için benzer yöntemler kullanılabilir. Kognitif bilgisayarlar, bir hastanın konuşmasını ya da yazılı sözcüklerini analiz edebilir ve anlam, söz dizimi ve tonlama dâhil olmak üzere dilde bulunan belirtileri arayabilir. Bu ölçümlerin sonuçlarının giyilebilir aygıtlardan ve görüntüleme sistemlerinden (MR ve EEG) elde edilen sonuçlarla birleştirilmesi, sağlık profesyonellerinin altta yatan hastalığı daha iyi belirlemesine, anlamasına ve tedavi etmesine olanak sağlaması için kişiye ilişkin daha eksiksiz bir tablo çizebilir.

Bugüne kadar görünmez olan belirtiler, hastanın belirli bir zihinsel hastalığa yakalanma olasılığına veya tedavi planının ne kadar işe yaradığına ilişkin açık işaretlere dönüşecek, düzenli klinik ziyaretlerini evlerinin konforunda gerçekleştirecekleri günlük değerlendirmelerle tamamlayacak.

Hiper görüntüleme ile yapay zekâ, bir süper kahraman gibi görme becerisi kazandıracak…

Elektromanyetik spektrumun yüzde 99,9’undan fazlası çıplak gözle görülemez. Son 100 yılda, bilim insanları enerjiyi farklı dalga boylarında yayan ve algılayan cihazlar ürettiler. Günümüzde, insan vücudunun tıbbi görüntülerini almak, dişlerdeki çürükleri görmek, havaalanında çanta kontrol etmek ya da sisli havada bir uçağın iniş yapabilmesini sağlamak için bunlardan bazıları kullanılıyor. Ancak, bunlar çok özel ve pahalı cihazlar ve elektromanyetik spektrumun yalnızca belirli aralıklarını görüyor.

Hiper görüntüleme teknolojisi ile yapay zekâyı kullanan yeni görüntüleme aygıtları, beş yıl içinde başka şekilde bilinemeyecek ya da görülemeyecek değerli öngörüleri veya potansiyel tehlikeleri açığa çıkarmak için elektromanyetik spektrumun çok sayıda bandını birleştirerek görülebilir ışığın ötesini kapsamlı biçimde görmemize yardımcı olacak. En önemlisi de, bu aygıtlar taşınabilir, düşük maliyetli ve erişilebilir olacak ve bir süper kahraman gibi görebilmek gündelik deneyimlerimizin bir parçası haline gelecek.

Bu teknoloji sayesinde, çevredeki görünmez ya da çok az görülebilen fiziksel olayların görülebilmesi, sürücülerin ve sürücüsüz otomobillerin yol ve trafik koşullarını daha net olarak algılaması mümkün olabilir. Örneğin hiper görüntüleme teknolojisi; milimetrik dalga görüntüleme, bir kamera ve başka sensörler kullanarak bir otomobilin sisli ya da yağmurlu havalarda görebilmesine, gizli buzlanma gibi tehlikeli ya da görülmesi zor olan yol koşullarını saptamasına ya da yolun ilerisinde bir nesne olduğunu, bu nesnenin uzaklığını ve boyutlarını söylemesine yardımcı olabilir. Kognitif bilişim teknolojileri, bu verilere ilişkin olarak mantık yürütecek ve devrilmiş bir çöp bidonunu, yoldan geçen bir geyiği ya da lastiğin patlamasına neden olabilecek bir çukuru fark edebilecek.

Telefonlarda yerleşik hale gelecek olan bu teknolojiler, besin değerini ya da yenmesinin güvenli olup olmadığını göstermek için yiyeceklerin görüntülerini alabilecek. Bir ilacın ya da banka çekinin hiper görüntüsü, hangisinin sahte ve hangisinin gerçek olduğunu söyleyebilecek. Bugüne kadar insan algısının ötesinde olan şeyler artık görünür hale gelebilecek.

IBM’in bilim insanları şu anda, potansiyel olarak sayısız pratik ve düşük maliyetli aygıta ve uygulamaya olanak sağlayabilmek için tek platform üzerinde, elektromanyetik spektrumun farklı aralıklarında “görebilen” küçük bir hiper görüntüleme platformu oluşturuyor.

Makroskoplar dünyanın karmaşıklığını sonsuz ayrıntı düzeyi ile anlamamıza yardımcı olacak…

Günümüzde fiziksel dünya, insanlara birbiriyle bağlantılı ve karmaşık ekosistemin yalnızca küçük bir kısmını gösteriyor. Bir veri uzmanının toplanan verilerin ne söylemeye çalıştığını analiz etmek ve anlamak yerine zamanının yüzde 80’ini verileri temizlemekle geçirdiği tahmin ediliyor.

Nesnelerin İnterneti sayesinde, buzdolaplarından ampullere, nabız monitörlerinden insansız hava araçları, kameralar, uydular ve teleskop dizileri gibi uzak sensörlere kadar milyonlarca bağlantılı nesneden yeni veri kaynakları elde ediliyor. Hâlihazırda her ay onlarca exabayt boyutunda veri üreten altı milyardan fazla bağlantılı aygıt bulunuyor ve bu sayı her yıl yüzde 30’un üzerinde artıyor.

Beş yıl içerisinde, milyarlarca aygıt tarafından toplanan geniş kapsamlı ve karmaşık verilerin görülebileceği ve anlaşılabileceği bir hale gelmesi için fiziksel dünyaya ilişkin bilgilerin düzenlenmesine yardımcı olacak bilgisayar ile öğrenme algoritmaları ve yazılımlar kullanılmaya başlanacak. “Makroskop” adı verilen bu makine, çok küçük nesneleri görmeyi sağlayan mikroskobun ya da çok uzakları görmeyi sağlayan teleskobun aksine, dünyanın karmaşık verilerini bir araya getirmeyi ve anlamını analiz etmeyi sağlayan yazılımlardan ve algoritmalardan oluşan bir sistem.

Örneğin yeni nesil çiftçiler, iklime, toprak koşullarına, su seviyelerine ve bunların sulama uygulamalarıyla olan bağlantısına ilişkin verileri birleştirerek, düzenleyerek ve analiz ederek, doğru mahsul tercihlerini, bunları nereye ekeceklerini ve değerli su kaynaklarını korurken optimum rekolteyi nasıl elde edeceklerini belirlemelerine yardımcı olacak öngörülere sahip olabilecekler.

IBM Research, 2012 yılında Gallo Şarap İmalathanesi’nde bu konsepti araştırmaya başladı. Optimum üzüm rekoltesinin ve kalitesinin elde edilmesi için gerekli olan belirli sulamanın tahmin edilmesi amacıyla sulama, toprak ve hava durumu verileri, uydu görüntüleriyle ve diğer sensör verileriyle birleştirildi. Gelecekte, makroskop teknolojileri bu konsepti dünyanın herhangi bir yerinde uygulamaya yardımcı olacak.

Makroskop teknolojileri, örneğin gezegenin ötesine geçerek asteroitlerin birbiriyle çarpışmasının tahmin edilmesi ve yapıları hakkında daha fazla bilgi edinilmesi için teleskoplar tarafından toplanan çeşitli veri katmanlarının ve hacimlerinin karmaşık dizinleme ve ilişkilendirme işlemlerini gerçekleştirebilir.

Tıp laboratuvarları, çip üzerinden hastalıkların nano ölçekte takip edilmesi için sağlık dedektifleri olarak hizmet verecek…

Hastalıkların erken teşhis edilmesi günümüzde hayati önem taşıyor. Çoğu vakada, hastalık ne kadar erken teşhis edilirse, tedavi edilme ya da iyi bir şekilde kontrol altında tutulma olasılığı o kadar artıyor. Ancak, kanser ve Parkinson gibi hastalıkların saptanması zor olabiliyor ve belirtiler ortaya çıkıncaya kadar vücutta saklanabiliyor. Bireylerin sağlık durumuna ilişkin bilgiler, salya, gözyaşı, kan, idrar ve ter gibi vücut sıvılarında bulunan çok küçük biyopartiküllerden elde edilebiliyor. Mevcut bilimsel yöntemler, bir saç telinin çapından binlerce kat daha küçük olan bu biyopartiküllerin toplanması ve analiz edilmesi konusunda zorluklarla karşı karşıya bulunuyor.

Gelecek beş yıl içinde, yeni tıp laboratuvarları, bir çip üzerinden nano teknoloji ürünü sağlık dedektifleri olarak hizmet verecek, vücut sıvılarındaki görünmez ipuçlarını takip edecek ve doktora gitmek için bir neden varsa bunun hemen bilinmesini sağlayacak. Normalde bir hastalığın analiz edilmesi için tam donanımlı bir biyokimya laboratuvarında gerçekleştirilmesi gereken tüm işlemlerin tek silikon çipe indirgenmesi amaçlanıyor.

Çip üzerindeki laboratuvar teknolojisi, insanların az miktardaki vücut sıvılarında bulunan biyolojik işaretçileri hızlı ve düzenli biçimde ölçmesine olanak sağlayacak konforlu, elde taşınabilen bir cihaz haline getirilebilir ve bu bilgileri evlerinin konforundan buluta aktarmalarını sağlayabilir. Burada, uyku izleme araçları ve akıllı saatler gibi Nesnelerin İnterneti için etkinleştirilmiş aygıtlardan elde edilen verilerle birleştirilebilir ve öngörüler için yapay zekâ sistemleri tarafından analiz edilebilir. Bir araya getirildiğinde, bu veriler sağlığa ilişkin derinlemesine bir görünüm sunacak ve ilk sorun belirtileri ortaya çıktığında hastaları uyararak, hastalığın ilerlemeden önce durdurulmasına yardımcı olacak.

IBM Research’teki bilim insanları; DNA’ya, virüslere ve vesiküllere erişim sağlayan ve çapları 20 nanometreye kadar inebilen biyopartikülleri ayırabilen ve izole edebilen nano ölçekli çip üzerinde bir laboratuvar teknolojisini geliştiriyor. Bu partiküller, henüz belirtiler ortaya çıkmadan önce hastalığı taşıdığımızı belirlemek için analiz edilebilir.

Akıllı sensörler çevre kirliliğini ışık hızında saptayacak…

Çevreyi kirleten çoğu madde, etkileri göz ardı edilemeyecek boyutlara ulaşıncaya kadar çıplak gözle görülemiyor. Örneğin doğal gazın ana bileşeni olan metan, genellikle temiz bir enerji kaynağı olarak kabul ediliyor. Ancak metanın kullanılmadan önce havaya karışması, Dünya atmosferinin ısınmasına neden olabiliyor. Metan gazının karbondioksit (CO2) ardından küresel ısınmaya en fazla katkıda bulunan ikinci madde olduğu tahmin ediliyor.

ABD’de, petrol ve gaz sistemlerinin emisyonları, atmosferde bulunan metan gazının en büyük endüstriyel kaynağı durumunda. ABD Çevre Koruma Kurumu (EPA), 2014 yılında doğal gaz sistemlerinden sızan metan gazının dokuz milyon tondan fazla olduğunu tahmin ediyor. 100 yıllık dönemde açığa çıkan CO2’ye eşdeğer olarak ölçüldüğünde, ABD’deki tüm demir ve çelik, çimento ve alüminyum imalat tesislerinin toplamından daha fazla sera gazı emisyonunu ifade ediyor.

Gelecek beş yılda, doğal gaz sondaj kuyularının, depolama tesislerinin ve dağıtım boru hatlarının yakınına yerleştirilecek yeni, düşük maliyetli algılama teknolojileri, sektörün görünmez sızıntıları gerçek zamanlı olarak saptamasına olanak sağlayacak. Kablosuz olarak buluta bağlanan Nesnelerin İnterneti sensörlerinden oluşan ağlar, geniş çaplı doğal gaz altyapısını sürekli olarak izleyecek ve gaz sızıntılarının haftalar yerine dakikalar içinde bulunmasına olanak sağlayarak çevre kirliliğini, israfı ve yıkıcı olayların gerçekleşme olasılığını azaltacak.

IBM’deki bilim insanları, bu vizyon üzerinde çalışıyor ve bir akıllı metan izleme sisteminin geliştirilmesi amacıyla, ARPA-E Düşüş Sağlamaya Yönelik Yenilikçi Teknoloji İle Metan Gözlem Ağları (MONITOR) programı kapsamında Southwestern Energy gibi doğal gaz üreticileriyle işbirliği yapıyor.

IBM’in araştırmasının odak noktasını, veriyi ışık aracılığıyla aktararak kelimenin tam anlamıyla ışık hızında bilişime olanak sağlayan yeni bir teknoloji olan silikon fotoniği oluşturuyor. Çipler, topraktaki ya da altyapı içerisindeki bir sensör ağında yerleşik hale getirilebiliyor ve drone vasıtası ile kullanılabiliyor. Bu şekilde, gerçek zamanlı rüzgâr verileri, uydu verileri ve diğer geçmişe dönük kaynaklar birleştirilerek, çevreyi kirleten maddelerin menşeinin ve miktarının ortaya çıktığı anda saptanması için karmaşık çevresel modeller oluşturulması amacıyla kullanılabilir.

Nesnelerin İnterneti kişiselleşiyor

Yaşamın her alanında bir kişisel yardımcınız ya da koruyucu meleğiniz olduğunu hayal edin. Artık, otomobilinizle bir yere giderken ve hatta ofisinizde otururken fırını açık bırakıp bırakmadığınız her zaman size bildirebilecek birisi var.

Bosch, CES 2017’de, ağa bağlı çözümlerin bu vizyonu çoktan hayata geçirdiğini gösteriyor. Şirketin Las Vegas’ta gerçekleştirilen CES 2017’deki basın toplantısında konuşan Bosch Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Werner Struth, “Kişiselleştirme, bağlanabilirlik alanında büyüyen bir trend ve biz bu trendi bir adım öteye taşıyoruz.” dedi. 

Ürünlerin ve servislerin kişiselleştirilmesiyle birlikte bağlanabilirlik artık bir sonraki aşamaya ulaşıyor: “Cihazlar gündelik yaşamı kolaylaştıran ve evde, şehirde, otomobilde ve işte daha güvenli olmayı sağlayan akıllı arkadaşlar haline geliyor.” Kısa bir süre önce gerçekleştirilmiş olan bir çalışmaya göre, katılımcıların yüzde 60’tan fazlası akıllı asistanların gerekli olduğuna inanıyor. 

Ayrıca Bosch, elektronik ürünlerinin yüzde 100’ünün ağa dahil edilmesi ve her bir ürün için ağa bağlı servis paketi sunmayı hedefliyor. Struth, “Akıllı ek işlevler ve servisler, müşterilerimizin bireysel ihtiyaçlarına ve kullanım alışkanlıklarına göre özelleştirilmelidir.” dedi. Ürünlerin ve çözümlerin bağlanabilirlik aracılığıyla kişiselleştirilmesi sayesinde bu giderek daha mümkün hale geliyor.

Otomobil, kişisel asistan haline geliyor

2022 yılı itibarıyla global ağa bağlı mobilite pazarı yılda neredeyse yüzde 25 oranında büyüyecek. Birkaç yıl içerisinde otomobiller, IoT’nin aktif bir parçası haline gelecek ve diğer ağa bağlı ulaşım yöntemleriyle ve hatta akıllı evle iletişime geçebilecek. Bosch, CES 2017’de yaşamın farklı alanlarının gelecekte nasıl sorunsuz bir şekilde birbirine bağlanacağını gösteren yeni bir konsept otomobili sunuyor.

Otomobil ve sürücüsü arasındaki kişiselleştirilmiş iletişim de artacak: Yeni özellikler, otomobili çevresine, akıllı eve ve tamirhaneye bağlıyor. Bu işlevler, yüksek seviyede otonom sürüşü de mümkün hale getirecek. 

Ayrıca Bosch konsept otomobili, çok çeşitli yenilikçi teknolojiler içeriyor: Sürücü koltuğa oturduğu anda yüz tanıma teknolojisi direksiyonu, aynaları, iç sıcaklığı ve radyo istasyonunu sürücünün kişisel tercihlerine göre ayarlıyor. Sistem, bir dokunsal dokunmatik ekran ve bir yenilikçi hareketle kontrol sistemi aracılığıyla kontrol ediliyor ve her ikisi de kullanım sırasında somut geribildirimlerde bulunuyor. Otomobilin yüksek seviyede otonom olması halinde bulut tabanlı servisler, görüntülü konferansları etkinleştiriyor veya sürücülerin ve yolcuların hafta sonu seyahatlerini planlamasını veya en son videoları seyretmesini sağlıyor. 2025 yılı itibarıyla yüksek seviyede otonom sürüş, Bosch’un kısa bir süre önce gerçekleştirmiş olduğu bir araştırmaya göre Amerika Birleşik Devletleri, Almanya veya Çin’deki ortalama bir otomobil kullanıcısının yılda neredeyse 100 saat tasarruf etmesini sağlayacak.

Tamamen teknik terimlerle konuşacak olursak, Bosch Central Gateway gibi iletişim kontrol birimleri bağlanabilirliği mümkün hale getiriyor. Gateway, tüm veri yolları boyunca tüm alanlarla iletişimi sağlayan bir merkezdir. Bosch Group’un bir parçası olan ETAS ve ESCRYPT, iletim ve şifreleme çözümleri sunuyor. Bunlar, bulut tabanlı araç yazılımı güncellemelerinin, aracın hizmet ömrü boyunca güvenli bir şekilde yürütülebilmesini sağlıyor. Otomobil çevresiyle iletişim kuruyorsa, güvenlik güncellemelerinin düzenli bir şekilde yapılması gerekiyor.

Çevresiyle iletişime geçtiğinde otomobil, ağa bağlı şehirde önemli görevleri de üstleniyor. Örneğin, topluluk tabanlı park yeri ile otomobil, boş bir park yeri bulmaya yardımcı oluyor. Otomobil, caddede giderken park etmiş otomobiller arasındaki boş yerleri tespit ediyor. Gerçek zamanlı bir park yeri haritası oluşturmak üzere bu verileri kullanan bulut tabanlı servis, sürücünün paradan ve zamandan tasarruf etmesini sağlıyor ve ayrıca stres seviyesini azaltmaya da yardımcı oluyor.

Ağa bağlı yardımcılar evde ek işlevleri üstleniyor

Kullanıcılar, kendi evlerinin duvarları içerisinde de yaşamı kolaylaştıran ve daha güvenli hale getiren çok çeşitli akıllı yardımcılar aracılığıyla nesnelerin internetine güvenebiliyor. Bazı ürünler birden fazla işlevi aynı anda yerine getirebiliyor, örneğin, duman detektörü aynı zamanda hava kalitesini takip ediyor ve sireni ile istenmeyen misafirleri korkutabiliyor.

 

 

Dünya galası: Bosch start-up şirketi yeni ev robotunu sunuyor

Robert Bosch Start-up GmbH (BOSP)’nin desteklediği start-up şirketi olan Mayfield Robotics, ev robotu işine odaklanıyor. Şirket, ev robotlarının geliştirilmesi konusunda uzmanlaşıyor. CES 2017’de, ilk ticari robotu olan ve Amerika Birleşik Devletleri’nde 2017 yılının sonunda piyasaya sunulması planlanan Kuri’yi sergiliyor. Robot yaklaşık 50 cm uzunluğunda ve pek çok sensör içeriyor. Mümkün olan en kısa güzergahlarla ilgili notlar alarak oda içerisinde hareket edebiliyor. Kuri, ev sakinleri ile etkileşim kurduğundan ailenin bir üyesi konumunda. Örneğin Kuri, müzik çalabiliyor veya trafikte sıkışan anne ve babalara çocuklarının okuldan döndüğü bilgisini verebiliyor. 30’dan fazla robot mühendisi ve tasarımcısı, start-up şirketinin Redwood City, California’daki merkezinde çalışmalar yapıyor. Özellikle kreatif özgürlükten ve ilham verici Silikon Vadisi start-up şirketi kültüründen fayda sağlıyor. Struth, “Yeni trendlere en başından karşılık vermemizi sağlamaları nedeniyle Bosch için kreatif start-up şirketlerini hedefleyen yatırımlar önemlidir. Bu yatırımları yaparak, güçlü endüstri gelişmelerine erişimimizi güvence altına alıyoruz.” dedi.

Asistanlar, ağa bağlı üretimde de mevcut

Asistanlar, ağa bağlı üretimde de önemli bir rol oynuyor. Örneğin APAS robotu, esnek ve etkin üretimi mümkün hale getiriyor. Zorlu, tehlikeli ve monoton görevleri üstlenen APAS, insanlar ile yakın bir işbirliği içerisinde olması için tasarlandı. Sensör kabuğu sayesinde otomatik üretim asistanı, bir kişi çok yaklaştığında bunu tespit ediyor ve derhal kendisini kapatıyor.

LG robot devrimini evlere taşıyor

0

CES 2017 öncesinde, fuarda çok önemli robotlar tanıtacağını açıklayan LG, merak uyandıran robotlarını sonunda medyaya gösterdi.

Fuar sırasında yapılan basın toplantılarında LG, evler için Hub Robot ve hava limanları için Airbot isimli iki robot tanıttı.

Hub Robot, ev sahibiyle iletişime geçen, sesli komut alan, sesli cevap verebilen, müzik çalan, akıllı ev aletlerini kontrol edebilen bir akıllı ev asistanı. Ancak Amazon Echo’dan farklı olarak, sempatik yüz hatlarına sahip, mimikler yapabilen bir robot olarak karşımıza çıkıyor.

Hava limanları için özel robot

Airbot ise, hava limanlarında kullanılması için tasarlanmış, yolcuları yönlendirmeye yardımcı olan bir “danışma robotu”. Robot, geniş ekranı üzerinde yolculara ihtiyaç duydukları bilgileri sunabiliyor hatta onlarla beraber yürüyüp, yolcuları gidecekleri yere yönlendirebiliyor.

Bu robot ilk defa Güney Kore’nin Incheon hava limanında kullanıma girecek ancak dünyanın diğer hava limanlarında da görünmesi çok uzun zaman almayacaktır. Pratik olarak, Airbot ile birlikte kullanıcı dostu, kullanıcı ile iletişime girebilen, fonksiyonel ve yapay zekalı robotlar artık hayatımıza resmen girmiş bulunuyor.

LG ayrıca Amazon’un yapay zeka servisini kullanan ve pratik olarak mutfakta dev bir Echo cihazına dönüşmüş, bir buzdolabı da tanıttı. 

Zuckerberg ABD Başkanlığı’na mı hazırlanıyor?

0

2016 Kasım ayındaki ABD seçimlerinde en çok tartışılan konu, Facebook’un başkanlık seçimlerini manüple edip etmediği oldu. 

O kadar ki, Facebook’ta yayınlanan sahte haberlerin, ABD’nin seçimlerini kökünden etkilediğini ve Demokratlar’ın oyunu düşürerek Trump’ın seçimi kazanmasını sağladığı iddiasına artık herkes katılıyor.

Facebook ise “bir daha” böyle bir şey olmaması için sahte haberleri engellemenin yolunu hala arıyor ancak kesin bir çözüm de bulabilmiş değil.

Bu sırada Facebook’un aslında seçim sürecinde çok etkili olduğu da anlaşılmış oldu ve şimdi o kaçınılmaz soru soruluyor: Zuckerbeg başkan adayı olsa seçimi kazanır mı?

Bu sorunun cevabı henüz net değil ama Zuckerberg’ün önümüzdeki dönemlerde yapılacak seçimlerde aday olma ihtimali güçlenmiş görünüyor. Genç sosyal medya patronunun 2017’yi ABD’deki tüm eyaletleri dolaşarak, ABD halkı ile kişisel olarak temas kurma yılı olarak ilan etmesi de gözden kaçmış değil.

Artık herkes Zuckerberg’in önümüzdeki 1-2 seçim dönemi içinde başkan adayı olarak ortaya çıkabileceğini dile getiriyor. Kanada Başbakanı’nın da genç yaşta seçilmesi ve büyük ilgi görmesi, Zuckberg’ün Demokrat parti içinden aday gösterilme ihtimalini güçlendiriyor.

 

Ford, elektrikli otomobile 4,5 milyar dolar yatıracak

0

ABD’li otomobil üreticisi Ford, elektrikli otomobildeki rekabeti yakalamak için kritik bir karar aldı.

Meksika’da 1,6 milyar dolara yeni bir fabrika kurmak üzere olan Ford, bu fabrika yatırımından vazgeçtiğini ve onun yerine önümüzdeki 5 sene içinde, 13 yeni elektrikli otomobil modeli üretmek için 4,5 milyar dolarlık yeni bir yatırım planı hazırladığını açıkladı.

Meksikalılar yerine ABD vatandaşları iş sahibi olacak

Buna göre Ford, önümüzdeki günlerde Michigan’da mevcut üretim tesisine 700 milyon dolarlık ekleme yaparak tesisin kapasitesini elektrikli otomobilleri üretecek şekilde geliştirecek. Yeni yatırımla beraber tesiste 700 kişilik yeni iş pozisyonu da doğacak.

Ford’un bu yeni hamlesi, Trump’ın ABD otomotiv ednüstrisini ABD yerine Meksika’ya yatırım yapmakla suçlamasının ardından geldi. Ford böylece Trump’ın “yatırımlarınızı ülkeye geri getirin,” çağrısına da uymuş oldu.

Trump başkanlık seçim sürecinde özellikle Ford’u hedef alarak, Meksika’da kurulacak milyar dolarlık fabrikaları eleştirmişti.

 

Amazon televizyonlara yapay zeka ekleyecek

0

Amazon, dijital ev asistanı Echo’da kullandığı Alexa yapay zeka servisini, televizyonlara da eklemek için TV üreticileri ile görüşmeye başladı.

Seçilen belli başlı TV modellerine yüklenecek olan Alexa servisi sayesinde, televizyonlar Fire TV yeteneklerine kavuşacak. Fire TV ismi verilen küçük bir stick sayesinde televizyon kullanıcıları Netflix, YouTube, Hulu gibi kanallardan program, video seçip izleyebiliyorlardı. 

Televizyonun içine “Amazon Echo” yerleştirmek

Alexa servisi, internet üzerinden bu yayın kaynaklarına bağlanmayı sağlayacağı gibi ayrıca sesli komut almayı da mümkün kılacak.

Böylece TV kullanıcıları, aynı Echo ile konuşuyormuş gibi, televizyonlarına komut vererek kanal değiştirebilecek, sesi açıp kapatabilecek, televizyon ekranı üzerinde arama yapabilecek, evdeki akıllı cihazları kontrol edebilecek. Bir diğer değişle, televizyonlar ekranlı Echo cihazlarına dönüşecek.

Yeni televizyonlar 2017’nin ikinci çeyreğinde piyasaya çıkacak. Bu hamleyle beraber, evlerde kullanılan dijital asistanlar için yaşanan rekabet artık Amazon Echo, Google Home gibi cihazları aşarak, televizyonlar gibi daha popüler ve yaygın cihazlar üzerinden devam edecek gibi görünüyor.

 

TechInside 29. sayısını online olarak okuyabilirsiniz

0

Aylık olarak, teknoloji dünyasının nabzını tutan, teknoloji dünyasındaki profesyonellerin ilgiyle takip ettiği TechInside’ın Ocak 2017 sayısı yayınlandı.

Dergimizin 29. sayısında, dosya konusu olarak, yapay zekanın gelişimini ve hem günlük hayatta hem de ekonomide kazandığı ağırlığı mercek altına aldık.

Ayrıca, 2017’de bizi bekleyen yeni teknolojilere dair önemli analizleri de bu sayımızda topladık.

Dergimiz, Aralık ayı boyunca teknoloji dünyasında yaşanan önemli haberlere ve gelişmelere dair yorum ve analizlerin de yer aldığı güçlü içeriği ile, web sayfamız üzerinden, PDF formatında ücretsiz olarak okunabilir.

TechInside’ın 29. sayısına bu link üzerinden ulaşabilir ve okuyabilirsiniz.