Twitter satışa çıkıyor

0
Sosyal ağ devlerinden Twitter, satılması için anlaşma masasına oturuldu. Son zamanlarda büyüme hızı tarihinin en yavaş döneminde olan Twitter, sosyal ağ operasyonunu bir türlü kar ettiremiyordu. En son 140 karakterlik yazı limitine fotoğraf ve bağlantı gibi link kategorisindeki metinleri saymama kararı alarak, kullanıcıların kendilerini biraz daha rahat ifade etmelerine çalışan Twitter, şeffaflık raporlarını da güncellemişti. Ancak görünen o ki son 1 yıldır yaptıkları hiç bir şey Twitter’ı kara geçirmiyor. Twitter’a yakın kaynaklara göre yönetim kurulu da Twitter’ın satılması konusunda istekli. Birçok teknoloji firması da satın almak için istekli. Arz ve talebin belirgin olduğu böyle bir durumda eninde sonunda satışın gerçekleşeceği düşünülüyor. Birçok teknoloji firması da, Twitter için nasıl bir fiyat biçmeleri gerektiğini düşünüyor. Satışın hemen gerçekleşmeyeceği belli ancak teknoloji şirketleri Twitter ile görüşmeler içerisinde. Bu şirketler arasında başı çeken en önemli isimler Google ile Salesforce. Yine adı açıklanmayan Twitter kaynakları, görüşmelerin sürdüğünü ve yıl bitmeden bir satış gerçekleşebileceğini iddia ediyorlar. Kısa zaman içerisinde de ilk teklifleri almaya başlayacakları belirtiliyor. Twitter her ne kadar kar üretmeyi başaramasa da, taliplerinin asıl ilgilendiği kısmın Twitter’ın yarattığı veri ve medya kuruluşu özellikleri olduğu belirtiliyor. Yani talipleri, şirketin karlılık performansı ile pek ilgilenmiyorlar. Ancak borsaya baktığımızda, Twitter’ın satış için görüşmeler yaptığı haberi çıktığı an itibari ile hisse değeri yüzde 21,42 artarak 17,95 dolardan 22,87 dolara kadar çıktı ve 190 milyon dolardan fazla işlem hacmi gerçekleşti. Gün içinde New York Borsası tekrar açıldığında gerçek hisse fiyatının ne olduğunu daha net göreceğiz. Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey böylece iki konuda haksız çıkmış oldu. Öncelikle şirketi satmayı düşünmediğini açıklamıştı. Ardından da hisselerde düşüş beklediğini. Bu beklentiler ile strateji çizen Twitter’ın ABD’li yatırımcıları, borsa fiyatlarına ters köşe yaptırabilir. jack_dorsey Daha önce yaptığımız bir analizde de, sosyal ağ devini satın alması muhtemel şirketler arasında Google, Comcast ve News Corp’u saymıştık. Salesforce’un birden bire ortaya çıkması da, satışın biraz kıran kırana geçebileceğini vurguluyor. Özellikle şirketin borsa değeri birden bire yüzde 20’nin üzerinde artmışken.

Türk Telekom yeni CEO’su Paul Doany oldu

0
Türkiye’nin lider iletişim ve eğlence teknolojileri şirketi Türk Telekom’un yeni CEO’su, Yönetim Kurulu kararıyla Paul Doany oldu. Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkanı Muhammed Hariri konuyla ilgili şunları söyledi: “Dr. Paul Doany’nin, Yönetim Kurulumuz tarafından bugünden geçerli olmak üzere Türk Telekom CEO’su olarak atanmasından mutluluk duyuyorum. Dr. Doany, Türk Telekom’u özelleştirmeden sonraki beş yıl boyunca sabit, mobil, geniş bantta ve ayrıca eğlence, BT ve eğitim gibi bilişim ve iletişim teknolojileri alanlarında güçlü performans gösteren bir özel şirketler grubuna dönüştürme yolunda başarılı çalışmalara liderlik etmiştir. Sonrasında ise, melek yatırımcı olarak çalışmalarına devam etmiş ve Türkiye’de girişimciliğe önemli katkılarda bulunmuştur. Dr. Doany’nin liderliği ve vizyonu ile Grubumuzun güçlü mirası üzerine yeni başarılar inşa ederek şirketimizi daha yüksek seviyelere taşıyacağına inanıyorum. Türk Telekom’un dünya standartlarında yenilikçi çözümlerle değer yaratması ve Türkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik etmesi hedefleri doğrultusunda önemli başarılara imza atan Rami Aslan’a çok teşekkür ederim. Aslan; son üç yılda, Türk Telekom’un güçlü dönüşümünü, şirket ve markaların entegrasyonunu başarıyla tamamlayarak ve mobil ve sabit iletişim alt yapısına yatırımlar yapılmasına öncülük ederek Türk Telekom’a başarılı bir şekilde liderlik etti. Dr. Doany’ye yeni görevinde başarılar diler; Rami Aslan’a bir kez daha teşekkür ederek bundan sonraki çalışmaları için en iyi dileklerimi sunarım.” paul-doany Dr. Paul Doany son 5 yılda Bilişim ve İletişim Teknolojileri Girişim Sermayesi alanında yoğunlaşarak BT/internet şirketleri ve yenilenebilir enerji alanında başlangıç aşamasındaki yatırımları yönetti. Doany daha önceki 12 yıl boyunca Saudi Oger Grubu’nda çalıştı, Oger Telekom kurucu CEO’su ve Türk Telekom CEO’su olarak 5 yıl hizmet verdi. Saudi Oger Grubu’ndaki görev süresi boyunca, Türk Telekom’un yüzde 55’lik payının özelleştirme yoluyla satın alınmasını, Borsa İstanbul’a halka arzını aynı zamanda BT şirketleri ve uluslararası toptan satış operasyonlarının (Pantel, yeni adıyla Türk Telekom International) satın alınmasını yönetti. Aynı zamanda Güney Afrika’da Cell C’nin lansmanına kadar satın alma ve başlangıç operasyonlarını yönetti. Bunun öncesinde 14 yıl boyunca telekomünikasyon danışmanlığı sektöründe hizmet verdi. Dar Consultants’da (Londra) Genel Müdürlük görevini yürüttü, aynı zamanda çeşitli disiplinlerde 3.000’den fazla çalışanı olan Dar Al Handasah Consultants (Shair & Partners)’da Genel Müdür/Ortak olarak Telekom bölümünü kurup, ulaşım ve ekonomi alanlarında büyümesini destekledi. Daha önce 4 yıl boyunca Beyrut Amerikan Üniversitesi, Elektronik/İletişim Bölümünde kıdemli öğretim üyeliği yaptı. Dr. Doany 1977 yılında Beyrut Amerikan Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği’nden mezun oldu. 1978 yılında İngiltere Bradford Üniversitesi’nden Dijital Elektronik ve iletişim Mühendisliği dalında yüksek lisans derecesi ve 1981 yılında İngiltere Manchester Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Enstitüsü’nden İletişim Mühendisliği dalında doktora derecesi aldı.

Amerika’da mobil ticaret 2020 yılında 252 milyar doları aşacak

Forrester’ın hazırladığı ‘Vendor Landscape: Mobile Fraud Management Solutions’; ‘Mobil Sahtecilik Yönetimi Çözümleri Raporu’na göre, ABD’de akıllı telefon ve tabletler üzerinden yapılan mobil ticaret, 2020 yılına kadar yaklaşık 252 milyar doları, mobil ödemeler ise 2019 yılına kadar yaklaşık 141 milyar doları aşacak. Raporda, tüketicileri ve şirketlerin kar marjlarını sahteciliğe karşı korumak için güvenlik ve risk profesyonellerinin mobil alandaki sahtecilik ataklarına hazırlıklı olmalarının şart olduğu belirtilirken, Experian’ın sahteciliğin önlenmesi için geliştirdiği çözümleri ile bu alanın lideri olduğu ve çözümlerinin mobil dolandırıcılıkla mücadele için gerekli 10 yetkinlikten 9’una sahip olduğu açıklandı. Araştırma raporunda yer alan bilgiye göre, Experian cihazda kayıtlı veri ve davranış alışkanlıkları ile yapılan başvuruda girilen bilgileri karşılaştırarak başvuruyu gerçek kişinin mi dolandırıcının mı yaptığını tespit edebiliyor. Aynı zamanda bu çözüm, aynı cihazın mı yoksa bir cihaz grubunun mu birden fazla hesap açmaya çalıştığını da tespit edebiliyor. Experian Türkiye Genel Müdürü Mehmet Bozacıoğlu, bu rapordaki bulguların Experian’ın sahtecilik yönetimi çözümlerinin gücünü bir kez daha ortaya koyduğunu belirterek konuyla ilgili sözlerine şu şekilde devam etti; ‘Forrester’ın gerçekleştirdiği bu araştırmada da belirtildiği üzere, piyasadaki bilinirliğimiz sayesinde özellikle finansal hizmetler, sigorta ve perakende sektörlerinin en büyük küresel markalarına sahtecilik yönetimi çözümleri sunuyoruz. Mobil alandaki yeniliklerin sürekli geliştiği günümüzde, müşterilerimizin değişim hızına ayak uydurabilmeleri için onlara güvenilir bir koruma sağlamamız gerekiyor. Bu raporun, tüketicilere küresel standartlardaki en güvenilir ortamı oluşturma ve aynı zamanda müşteri deneyimlerini artıran çözümler sunmadaki kararlılığımızı kayda değer bir şekilde doğruladığını düşünüyoruz.’ Türkiye Bankalar Birliği’nin İnternet Bankacılığı ve Mobil Bankacılık İstatistikleri’ne göre. Türkiye’de mobil bankacılık bireysel müşteri sayısı Haziran 2016 itibariyle 23 milyon 932 bine, mobil bankacılığı aktif kullanan bireysel müşteri sayısı ise 14 Milyon 721 bine ulaştı. Bu, bir önceki yılın aynı dönemine göre 9,7 milyon yeni mobil bankacılık müşterisinin sisteme katıldığı anlamına geliyor. Bu rakamların kendilerine akıllı telefonların ve mobil uygulamaların yaygınlaşmasına bağlı olarak mobil ticaret hacminin ne denli büyüdüğüne işaret ettiğini söyleyen Mehmet Bozacıoğlu, Türkiye’de mobil kanallar üzerinde gerçekleşen ticaret hacimlerinin her geçen gün artmasının bu alanda sahtecilik atakları ile mücadeleyi son derece önemli hale getirdiğini paylaştı ve sözlerine devam etti; ‘Experian olarak bu alanda dijital kanaldan gelen kredi başvurularında sahtekarlığın önlenmesi, müşterilerin oturum güvenliğinin sağlanması ve hesaplarının ele geçirilmesinin önüne geçilmesi ve itibar kaybının önlenmesi, 3D Kredi Kart ve E-Bankacılık işlemlerinde müşteri deneyiminin iyileştirilmesi alanlarında Türkiye’de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Experian’ın raporda yer alma sebeplerinden biri de, Forrester’ın ‘mobil sahtecilik konusunda yetkin çözüm’ tanımına uygun birçok çözüm sunması.Bu çözümler, dahili mobil sahtecilik yönetimi modelleri, tüm mobil cihazlar için kullanıcı profili oluşturma, mobil davranış profili oluşturmak için gözetimsiz otomatik öğrenme, risk skorlamasında GPS verisi için dahili destek, risk skorlamasında güç ayarlarını izleme için dahili destek, risk skorlamasında hız ölçüm verisi için dahili destek, cihaz yazılım kırma/kök erişimi sağlama için dahili tespit, sahip olunan cihaz parmak izi ve cihaz itibarı, uygulama geliştiriciler için cihazda veri toplamak amacıyla Mobil Yazılım Geliştirme Kiti’.

SAP işbirliği inovasyonu hızlandıracak

0
SAP Üniversite İş Birliği Programı (University Alliances), yeni nesil inovasyon süreçlerini hızlandırmak için, Hasso Plattner Enstitüsü (HPI), Potsdam Üniversitesi ve SAP Innovation Center Network (İnovasyon Merkezi Ağı) ile işbirliği yapacağını duyurdu. Üniversiteler arasında akademik inovasyon ağının kurulmasına öncülük edecek işbirliği, müşterileri için de yeni fırsatlar anlamına geliyor. Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) bölgesindeki müşterileri, akademik inovasyon ağıyla, dünyanın önde gelen üniversitelerinin liderliğinde, dijital dönüşümden yararlanabilecek ve geleceğin girişimcileri ve liderleri olan öğrencilerle bağlantı kurabilecekler. Üniversitelerle ortak kurulacak inovasyon ağı ve Next-Gen projeler sayesinde, prototip tasarım ve uygulamalar, HANA Bulut Platformu aracılığıyla ve yakında Apple iOS işletim sistemiyle de dijital çağa uygun olarak dönüştürülebilecek. SAP Ölçeklendirme ve Dönüşüm Başkan Yardımcısı (Executive vice president and head of Scale, Enablement and Transformation),Bernd Welz işbirliği hakkında yaptığı açıklamasında; SAP olarak, bir akademik inovasyon ağı kurmak üzere HPI ve Potsdam Üniversitesi ile işbirliği yapmaktan ve büyük bir heyecan duyduklarını belirtti. HPI’ın Bilim Enstitüsü Direktörü ve CEO’su Prof. Dr. Christoph Meinel ise: “HPI olarak, SAP’nin New York’ta bulunan Yeni Nesil Laboratuvarı’yla ortaklık kurmaktan mutluluk duyuyoruz. SAP müşterileri finansal hizmetler, medya, perakende gibi sektörlerin geleceğini belirleyecek olan SAP’nin Yeni Nesil Danışmanlık (Next-Gen) projelerinde, öğrenciler ile bağlantı kurabilecekler.” açıklamasında bulundu. Potsdam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oliver Günther de, Dijital dönüşümün merkezinde yer alan IT stratejileri, güvenlik, gizlilik, dijital değer yönetimi gibi alanlarda, lider araştırmacılarının elde ettikleri öngörüleri akademik inovasyonda paylaşmak için sabırsızlandıklarını belirtti. SAP SE İnovasyon Lideri (Chief Innovation Officer) Jürgen Müller ise üniversitedeki öğretim kadroları ve öğrencilerin yeni teknolojileriyle dijital dönüşüm süreçlerinin nasıl gerçekleştiğini artık görebileceklerini aktardı. SAP, üniversitelerle yaptığı işbirlikleri aracılığıyla, dünya çapında 103 ülkede 2.800’den fazla eğitim kurumuna kapılarını açıyor. Akademik inovasyon ağı ve Next-Gen Projeleri sayesinde; akademisyenler, üniversite öğrencileri ve genç yeteneklerin dijital işletmeler için kilit rol oynayan beceriler geliştirmeleri ve akademik dünyayla profesyoneller arasında bir köprü oluşturulması amaçlanıyor.

Edward Snowden Google Allo’ya savaş açtı

0
Google geçtiğimiz Mayıs ayında Allo adını verdiği bir mesajlaşma uygulamasını duyurmuştu. Allo, neredeyse tamamen Whatsapp gibi çalışıyor. Kullanıcılar birbirlerine mesaj gönderebiliyor, grup kurabiliyor, dosya, lokasyon, video, fotoğraf paylaşabiliyor. Google Allo’nun kendini farklılaştırdığı nokta ise, mesajlaşma uygulamasının içine aynı zamanda bir yapay zekalı akıllı asistan koymuş olması. Bu yapay zeka, konuşmaları takip ederek, örneğin bir buluşma ayarlanmaya çalışılıyorsa mekan tavsiyelerinde bulunuyor. Önemli bir toplantı organize ediliyorsa bunu takvime kaydediyor. Arkadaşlarla buluşmadan önce o lokasyonuna hava durumu tahminini bulup gösteriyor. Google, Allo uygulamasını geçtiğimiz günlerde tüm kullanıcılara açtı. Uygulama ortaya çıkmadan önce Google, uçtan uca şifreleme, mesajları cihaza ilettikten sonra sunuculardan silme, kimlik saklama gibi özellikler olacağını duyurmuştu. Ancak kullanıcılara sunulan uygulamada bu özellikler yok, en azından varsayılan olarak. Allo uygulama ayarlarında yukarıda saydığımız tüm bu özellikle kapalı olarak geliyor. Yani mesajlar şifrelenmiyor, sunuculardan silinmiyor, kullanıcı kimliği herkes tarafından görülebiliyor. Bu durumu kamu oyuna duyuran isim ise, daha önce NSA skandalından tanıdığımız Edward Snowden oldu. google-allo-snowden-tweet Allo’nun uygulama ayarlarından tüm bu özellikle aktif hale getirilebiliyor ancak Google’ın takındığı bu şüpheli durum sebebiyle bu ayarların gerçekten bir işe yarayıp yaramadıkları meçhul. Google yaptığı açıklamada, mahremiyet ayarlarının kapalı olarak gelmesinin sebebini, “yapay zekalı akıllı asistan özelliğini daha da geliştirmek” olarak açıklıyor. Öğrenebilen yapay zekalı sistemler çok miktarda veri analizine ihtiyaç duyuyorlar ve ellerinin altında ne kadar çok veri varsa o kadar hızlı ve doğru öğreniyorlar. Google, kullanıcıların mesajlarını şifrelemeden sunucularında kalıcı olarak tutarak, yapay zekalı asistanın öğrenme sürecini hızlandırmak ve iyileştirmek istemiş. Ancak arkadaşlar ile kahve içmeye gidilecek yerin hava durumunu öğrenmek için bütün kullanıcı mahremiyetinden vazgeçmek pek akıl karı değil. Mesajlar ve içerikleri şifrelenmediği için, aynı zamanda devlet ve istihbarat birimlerine de açık hale geliyor. NSA çalışanı olduğu için bu işlerdeki tecrübesi tartışılmaz olan Snowden, tam da bu noktaya parmak basıyor. Snowden’e göre kullanıcıların yazacaklarını önceden tahmin eden, öğrenen bir yapay zekalı sistem ile Google’ın kişisel veri toplayabilmesi de mümkün. Bu verilerin ise başka şirketlere ve devlet kurumlarına satılmamasının veya verilmemesinin ise hiçbir garantisi yok. Edward Snowden’e göre Allo’nun bu kötü huylarından kurtulmanın yegane çözümü ise uygulamayı hemen silip bir daha kullanmamak.

500 milyon Yahoo kullanıcı hesabı çalındı

0
Yahoo, büyük bir hack girişimi sonrasında 500 milyon kullanıcısının verilerinin çalındığını duyurdu. Eğer 2014 yılında siz de Yahoo kullanıyorduysanız derhal hesabınızdaki tüm bilgileri, şifreyi ve bunlarla bağlantılı olabilecek diğer hesaplarınızı değiştirmenizi öneririz. Haziran ayında Yahoo, potansiyel bir güvenlik ihlalini incelediğini, 200 milyon kullanıcının verilerinin çalındığını ve bunların online olarak satıldığını tahmin ettiklerini açıklamıştı. Son gelen açıklama ise durumun sanılandan çok daha kötü olduğunu ortaya çıkarttı. Verilerin satıldığı doğrulandı. Ayrıca çalınan kullanıcı hesaplarının 200 milyon değil, 500 milyon olduğu ortaya çıktı. 2016 yılı Şubat ayında Yahoo, uygulama geliştiricileri için yaptığı bir konferansta aylık aktif kullanıcı sayısının 1 milyar olduğunu söylemişti. Nisan ayındaki bir raporunda ise Yahoo e-posta servislerini aktif olarak kullanan 280 milyon kullanıcının varlığından söz edilmişti. Bu rakamlar ile karşılaştırınca, hack girişimi sonrasında Yahoo’nun kullanıcını tabanının çok büyük bölümünün çalındığını ve satışa çıkartıldığını anlayabiliyoruz. Yahoo doğal olarak resmi bir açıklama yapma gereği. Yahoo’ya göre bu hack girişimi, devlet destekliydi. Yapılan açıklamada çalınan veriler arasında kullanıcılara ait e-posta adresleri, telefon numaraları, doğum tarihleri, şifreler, güvenlik soruları ve cevapları olabileceği belirtildi. Çalınmayan şeyler arasında ise banka hesap bilgileri ve kredi kartı bilgileri var. Bu bilgiler, hack girişimi yapıldığı sırada tamamen ayrı bir sunucuda ve şifreli olarak tutuluyordu. Bu sebeple hacker veya hackerlar bu bilgilere erişemediler. Yahoo’nun yaptığı açıklama içerisinde yer alan bilgilerin ise en ilginç olanı, inceleme sonrası varılan sonuçların bu hack girişiminin yabancı bir devlet tarafından destekli olduğuna dair bazı emareler içermesi. Hack girişiminin ayrıca tamamen Yahoo ağından bağımsız bir kaynak tarafından yapıldığı da ortaya çıkartıldı. 500 milyon kişinin neredeyse tüm online varlıklarının verilerinin çalınması olayının ortaya çıkış tarihi Yahoo için ayrıca şanssızlık oldu. Verizon tarafından 4,8 milyar dolara satın alınmanın hemen arifesinde ortaya çıkan bu haberin, satın alınmayı etkileyeceğini tüm uzmanlar ağız birliği etmişçesine söylüyor. Verizon ise temkinli konuşuyor ama açıklamalarından durumu değerlendirip mutlaka bir eylem planı hazırlayacakları anlaşılıyor. Verizon, böyle bir güvenlik ihlalinden 2 gün önce haberlerinin olduğunu ve olay hakkında basında çıkan yansımalar kadar bilgileri olduklarını açıklıyor. Yahoo’nun aktif olarak olayı soruşturduğu ve güvenlik açığı ile bunun sonuçlarının ne olacağını görmeden yorum yapmak istemediklerini, ancak bundan sonra durumu değerlendireceklerini söylüyor. Uzmanlar bu güvenlik ihlalinin internet tarihindeki en büyük hack vakası olduğunu söylüyorlar. Hem veri niteliği hem de niceliği açısından bu boyutlarda bir ihlal durumuna yaklaşabilen başka bir vaka yok. Yahoo hisseleri 45,40 dolardan bir anda 42,0 dolara düştü ve bu yazıyı hazırladığımız zaman hala düşüş trendindeydi. Şirket bir gün içerisinde yüzde 7,5 küçüldü. Bu olay esnasında Yahoo Bilişim Güvenliği Şefi olan Alex Stamos’un şu anda Facebook’un CSO’su (Chief Security Officer – Güvenlik Başkanı) olduğunu da hatırlatalım.

Mağazalardaki anons yayını satışı artırıyor

0
Pek çoğumuz alışveriş merkezlerinde, mağazalarda ya da marketlerde alışveriş yaparken anons yayınlarına sıkça rastlıyoruz. Anonslar sayesinde mağazalarda kimi zaman bilmediğimiz bir üründen haberdar oluyoruz, kimi zaman da anlık bir indirimi, kampanyayı duyup daha avantajlı alışveriş yapabiliyoruz. Türkiye’de perakende mağazaları, restoranlar, kafeler, turistik mekanlar, spor ve sağlık merkezleri gibi 8.500’e yakın halka açık noktada kapalı devre yasal müzik, anons ve reklam yayını hizmeti sunan SMG, mağaza içi anonsların satın alma kararlarını etkileyen önemli etkenlerden biri olduğuna dikkat çekiyor. “Mağazaya gelmiş müşteriyi o anda ikna edip satın almayı gerçekleştirmesi için en etkili yol anonstur” diyen SMG Yönetim Kurulu Başkanı Gül Gürer Alimgil, şunları söylüyor: “Mağaza içinde kullanılan kampanya anonsları satışları artırmayı hedefler. Anonslar yoluyla satışı artırmak istenilen ürün ön plana çıkarılabilir. Örneğin; X marka ayakkabı satışları düşükse mağazada bu ürüne özel bir indirim duyurularak satışa yönlendirme sağlanabilir. Müşterilere yeni çıkan bir ürünün haberi de bu şekilde verilebilir.” SMG bünyesinde anonsların seslendirilmesi için profesyonel seslendirme sanatçılarından özel bir ekip bulunduğunun altını çizen Gül Gürer Alimgil “Duyurulması istenilen metinler müşterilerimizden bize geldikten sonra hemen ekibimiz tarafından seslendirilmesi yapılıyor. Ardından müzik departmanımızdaki DJ’lerimiz ve müzisyenlerimiz tarafından düzenlenen anonslar istenilen sıklıkta ve tarihte yayına alınıyor. Seslendirilen anonsların arka planına müzik ya da sesler ekleyebiliyoruz. Markanın hazır anonslarını da yayına alabiliyoruz. Ayrıca firmaların santralleri için yönlendirme anonsları da hazırlayabiliyoruz” diyor. Her bölgenin iş dinamiklerinin ve müşteri kitlesinin farklı olduğunu hatırlatan Gül Gürer Alimgil, bu nedenle her bir mağaza veya AVM’yi farklı bir radyo istasyonu gibi düşünerek ayrı olarak yönettiklerinin altını çiziyor. Bu sayede mağazaya özel kampanya anonsları hazırlayabildiklerini söyleyen Gül Gürer Alimgil, sundukları hizmetin detaylarını ise şöyle anlatıyor: “Kendi yazılımımız sayesinde, örneğin 5 anonsu, her 10 dakikada 1 kez, her birini 1’er kez olmak üzere çal komutunu verebiliyoruz. Ya da 3 anonsu, 3 ay boyunca sadece Salı ve Perşembe günleri, öğlen 14:00’te arka arkaya çalmasını sistemde sağlayabiliyoruz. Ayrıca anonsu açılıştan 10 dakika sonra, kapanıştan 15 dakika önce çal şeklinde de tanımlayabiliyoruz. Stok bazlı anons yayını da yapıyoruz. Örneğin marka, A şubesinde bir üründen kalmadıysa bize “Bu anonsu kaldır ama B şubemde aynı üründen çok fazla var. Bu noktada anonsu daha sık yayınlayalım” diyebilir. Özel yazılımımız sayesinde bahsettiğimiz bütün bu işlemleri çok hızlı bir şekilde yapabiliyoruz.” Mağaza içi anonsların sadece satış amaçlı kullanılmadığına dikkat çeken Gül Gürer Alimgil, şöyle devam ediyor: “Sunduğumuz hizmetle çalışma saatleri dışında personel için de duyuru, bilgilendirme anonsları yapılabilir. Biz de müşterilerimize kullanıcı adı ve şifreyle kullanabilecekleri bir panel aracılığıyla, istedikleri zaman istedikleri mağazada kendi seslerini kaydedip duyuru yapma imkanı sağlıyoruz. Örneğin; bir şirketin yönetim kurulu başkanı istediği mağazaya tek bir tuşla sesini kaydedip anında yayına alabilir, personele iletilmek istediği bir mesajı ve kutlamayı anında istediği noktaya tek bir tıkla ulaştırılabilir.” SMG, markanın hedef kitlesine göre anonsları farklı dillerde de seslendirebiliyor. En sık kullanılan diller arasında ise İngilizce, Rusça ve Arapça geliyor. Altınyıldız Classics, Ayakkabı Dünyası, Beta, Beymen Business, Boyner, CarrefourSA, Coquet Accessories, Decathlon, Faruk Güllüoğlu, Gratis, Intersport, İnci Deri, Migros, Sportive ise SMG’nin anons hizmeti sunduğu markalar arasında yer alıyor.

Facebook fotoğraf filtreleri tüm uygulamalarda kullanılacak

0
Facebook’un düzenlediği F8 konferansında bazı geliştiricilere deneme sürümü açılan yeni bir özellik, artık tüm uygulamalarda kullanılabilecek. Profile Expression Kit denilen ve SDK’sı yayınlanan bu özellik ile, Facebook’a video veya fotoğraf gönderen üçüncü parti yazılımlar da Facebook filtrelerini kullanabilecek. Örneğin cep telefonunuzdaki fotoğraf makinesi uygulamasının sosyal paylaşım özelliği varsa, fotoğrafı çekip Facebook’ta paylaşmak istediğinizde, öncesinde Facebook’un kendi efekt filtreleri arasında seçim yapabileceksiniz. Bu özelliğin üçüncü parti uygulamalarda çalışması için doğal olarak geliştiricilerin SDK’ya başvurup Profile Expression Kit ile uygulamaya bu özelliği katmaları gerekiyor. Örneğim son zamanların hakkında en çok konuşulan görsel manipülasyon ve fotoğraf efekti uygulaması Prisma, bu özelliği sunmaya başladı. Peki, geliştiriciler neden uygulamalarını modifiye etme zahmetine katlansınlar? Öncelikle Facebook’un fotoğraf filtreleri 1,7 milyarlık aktif kullanıcı tabanı arasında oldukça popüler. Kullanıcılar önce cep telefonları ile fotoğraf çekip, fotoğrafı kaydedip, daha sonra bunu Facebook’a yüklerken efekt seçimi yapıyorlardı. Şimdi bütün bu gereksiz adımlar ortadan kalkacak. Ortalama bir Facebook kullanıcısı bu durumdan memnun kalacağından, mevzu bahis üçüncü parti uygulamanın da kullanım oranı artacaktır. Esas önemli nokta, Profile Expression Kit kullanılarak düzenlenen üçüncü parti uygulamadan her fotoğraf veya video yüklendiğinde, Facebook Haber Kaynağı’da uygulamanın adını ve bağlantısını da verecek. Böylece kullanıcılar uygulamayı kullandıkça, bir nevi reklamını da yapmış olacaklar. Özellikle geniş kitlelere yayılmak isteyen geliştiriciler açısından bu büyük bir fırsat teşkil ediyor. Ancak her önüne gelen Profile Expression Kit’i uygulamasına ekleyemiyor. Öncelikle geliştiricinin SDK’yı indirmesi ve kullanım belgelerini okuyup anlaması lazım. Ardından SDK’ya göre Profile Expression Kit’i uygulamasına entegre edecek ve Facebook’a onaya gönderecek. Bu onay sürecinden geçebilmek, Profile Expression Kit kullanabilmek için en büyük kriter. Facebook, onay süreci sırasında tam olarak nelere bakıldığını söylemiyor ancak en çok dikkat ettikleri üç noktayı açığa kavuşturmuş. Bunlar uygulamanın özellikle fotoğraf veya video üretmek için tasarlanmış olması, cep telefonlarının ön kamerasını kullanarak kullanıcıların selfie çekmesini teşvik etmesi, uygulama ile hazırlanan görsellerde logo veya watermark bulunmaması.

Siber Saldırılardan Kaynaklanan İş Kayıplarına Clonera Çözümü

0
Son yıllarda Türkiye’de çok fazla siber saldırı yaşandığına dikkat çeken Clonera Bilişim Hizmetleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Evren Ballı şu açıklamaları yaptı: “Geçtiğimiz günlerde hastane ve devlet kurumları başta olmak üzere yaşanan siber saldırılar sonrasında, birçok kurum iş kayıplarına uğradı. İnsanların özel bilgilerinin ele geçirilmesinin yanı sıra, sistemlerin durması ve iş sürekliliğinin sağlanamaması herkesi mağdur etti. Artık terör örgütlerinin bile siber saldırılar yoluyla devletlere zarar vermesi, felaket kurtarma ve iş sürekliliğine yatırım yapılmasını zorunlu kılıyor. Dijitalleşmenin de gün geçtikçe arttığını düşünürsek, iş sürekliliğinin sağlanması ve herhangi bir kesinti durumunda sistemlerin anında ulaşabilir olması, özel işletmelerin ve kamu kuruluşlarının faaliyetlerinin vazgeçilmez bir parçası haline gelmek zorunda” dedi. Son 5 yılda dünyadaki her 3 şirketten birinin dijital felaketle karşı karşıya kaldığına, bunların da %93’ünün 5 yıl içinde yok olduğuna dikkat çeken Ballı, “Aslında ortaya çıkan maddi kayıplar, şirketlerdeki çalışamama ve iş kesintisi süreleri de eklendiğinde, çok daha büyük rakamlara ulaşıyor. Bu tür yasa dışı eylemlerin karşısında, Türkiye’deki şirketlerin felaket kurtarma ve iş sürekliliği yatırımına gitmeleri kaçınılmaz oluyor” dedi. Ballı sözlerine şöyle devam etti; “Kurumların dijital sermayelerinin büyük bir risk altında olduğu açıkça görülüyor. Siber saldırılar ile birlikte iş sürekliliği oldukça önemli hale geldi. Biz de felaket kurtarma ve iş sürekliliğine yönelik bir ürün geliştirirken, Clonera müşterilerinin bilgi, iş, prestij, zaman ve para kaybına uğramadan işlerini sürdürebilmelerini sağlamayı hedefledik. Dijital olarak çöküntüye uğrayan şirketlerin, işlerini dakikalar içerisinde yeniden devreye alarak kesintisiz hizmet vermelerini sağlıyoruz” şeklinde konuştu.

Elon Musk güneş ile enerji tekelini kırabilecek mi?

0
Tesla CEO’su Elon Musk, SolarCity ile yaptıkları işbirliği sonucunda yeni bir ürün ortaya çıkarttıklarını duyurdu. Solar Roof adındaki bu yeni ürün ile birlikte Powerwall ev bataryasının yeni versiyonu ve Tesla Charger, 28 Ekim günü yapılacak etkinlikte duyurulacak. Bütün bunlar uzun zamandır haklarında konuşulan ürünler olsa da, tam olarak ne oldukları, özellikleri ve detayları bilinmiyor. Tamamen güneş panellerinden oluşan bir çatı yapma fikri ve bu konuda geliştirilen bir ürün, Elon Musk’ın SolarCity ikinci çeyrek sonuçları açıklanırken yaptığı bir konferans görüşmesi sırasında ortaya çıkmıştı. Solar Roof’un, güneş ışınlarından enerji üretebilen bir çatı olduğu hakkında aslında hiçbir şey bilinmiyor. İnternette yaptığımız araştırmalar ve konu hakkındaki bilirkişilere yönelttiğimiz sorular neticesinde, genellikle zaten var olan çözümlere benzer bir konseptte güneş panelli bir çatı modeli karşımıza çıkıyor. Ancak, Mars gezegenine koloni kurmak, uzay seyahatini ucuzlatmak, enerji tekelini kırmak gibi oldukça yüksek seviye vizyona sahip Elon Musk’ın zaten var olan bir şeyi tekrar parlatıp ortaya yeni bir ürün diye çıkartacağını zannetmiyoruz. Emin olduğumuz tek bilgi, Solar Roof’un doğal olarak Powerwall 2.0 ile entegre çalışabileceği. Bir de, çatılara monte edilen modüller şeklinde değil, doğrudan çatının kendisi olduğunu biliyoruz. Powerwall, Tesla elektrikli otomobillerin pil teknolojisi kullanılarak geliştirilen ev tipi bir enerji depolama cihazı. Aslında temel olarak hepimizin dizüstü bilgisayarlarında ve cep telefonlarında kullanılan lityum iyon pillerden pek farklı değil. Fark boyutlarında gizli. Bütün evin elektrik ihtiyacını günlerce depolayabiliyor ve Nesnelerin İnterneti kullanılarak uzaktan yönetilebiliyor. Yeni versiyonunun ise hem kapasite, hem getirdiği elektrik tasarrufu hem de yönetimsel sistemlerinde yenilikler barındıracağı düşünülüyor. Tesla, yalnızca bu yeni enerji depolama ürünlerini geliştirmek için dünyanın en büyük fabrikasını kurmakta. Fabrika o kadar büyük ki, daha bitmeden belli bir kısmı üretime geçti ve yeni 2170 kodlu batarya hücrelerini üretmeye başladı. Gigafactory adındaki bu fabrikada hem Tesla araçları için hem de Powerwall’lar için gereken piller üretiliyor. Tesla’nın böyle bir yatırıma gitmesinin sebebi ise mecburiyet. Böyle bir lityum iyon pil talebini karşılayabilecek dünya üzerinde başka bir fabrika yok. Elon Musk tüm yenilenebilir enerji kaynakları arasında en çok güneş enerjisine yatırım yapıyor ve yeni üretilen ürünleri daha sonra başka ürünlerde de kullanılmak üzere inovasyona sokma konusunda oldukça becerikli. Tesla otomobillerin pillerini evlerde enerji depolama sistemi olarak kullanmak gibi. Elon Musk’ın SpaceX gibi diğer projelerini de düşündüğümüzde güneş enerjisine yatırım yapmak en mantıklısı gibi duruyor. Solar Roof ürünü ortaya çıktıktan bir süre sonra, elektrikli otomobillerde de ayrıca bir enerji kaynağı olarak kullanılacağını, araçların sürü sırasında da güneş enerjisinden faydalanacaklarını düşünüyoruz. Ayrıca aynı teknoloji, şarj istasyonlarına da gelecektir. Sonuçta araçta kullanılan elektrik fosil yakıtlar ile elde ediliyorsa, aslında aracın elektrikli olmasının pek bir anlamı kalmıyor. Bütün bunların yanında güneş enerjisi, Mars’ta ilk etap kolonilerde bulabileceğimiz tek enerji türü. Elon Musk SpaceX şirketi ile çok ciddi bir şekilde Mars’a insan göndermeye hazırlanıyor. Uluslararası Uzay İstasyonu kargo görevleri için geliştirdiği roket ve modüller, bu ana misyondan önce SpaceX’in deneyim elde etmesine yaradı. Bu deneyimi kullanarak tasarımları yapılan yeni ve çok daha güçlü roketler ile uzun süre uzayda insan taşıyacak modüllerin prototipleri hazır. Bazıları başarı ile denendi bile. Böyle bir görev için çok fazla enerji ihtiyacı doğacak. Enerjinin bulunmadığı durumlarda depolardan kullanılması gerekecek. Uzayda yol alırken veya Mars’ta maden kazıp hidrojenden yakıt üretmeden önce bulunabilecek tek ve yegane enerji kaynağı ise güneş.

Schneider Electric’ten mySchneider Uygulamasıyla Kesintisiz Müşteri Desteği

0
Schneider Electric geliştirdiği mySchneider mobil uygulamasıyla müşterilerine Android veya iOs yüklü cihazlarda 7 gün 24 saat destek sağlıyor. Sıkça Sorulan Sorular (SSS), anında 444 hattına soru sorma, ürün dokümantasyonu ve chat opsiyonu ile Schneider Electric ve müşterilerini bir iş ortağına dönüştüren müşteri destek uygulaması mySchneider’in önde gelen özellikleri arasında bulunuyor. iOS ve Android tabanlı cihazlara yüklenerek kullanılabilen mySchneider uygulaması ile müşteriler satın aldıkları ürünleri uygulama dahilindeki QR kod tarayıcısı veya ürün seri numarası ile kaydettirerek kurulu sistemlerini takip edebiliyor ve güncellemeleri alabiliyor. mySchneider uygulaması ile müşteriler, iş profilleri ile ilgili teknik dokümantasyon, en yeni ürün haberleri; ilgi alanlarınıza uygun, anlık bildirimler alırken aynı zamanda, Schneider Electric’in işleri daha kolay ve daha verimli hale getirmek için geliştirdiği diğer uygulamalara yönelik önerileri de görebiliyor. mySchneider uygulamasının önemli özelliklerinden biri de Schneider Electric bünyesindeki uzmanlar ile kolayca iletişime geçerek sorular sorulabilmesi. Yeni eklenen chat özelliği ile Schneider Electric müşterileri doğrudan arama ve yeni vaka oluşturma fonksiyonlarıyla yardım talep edebiliyor. Ürün Çevre Profilleri ve Kullanım Ömrü Sonu talimatlarının yanı sıra, RoHS ve REACh uygunluk beyanlarına erişim sağlanabilen mySchneider uygulaması ile ayrıca güvenlik, risk önleme, elektriğin temelleri, kullanımlar ve bakım gibi 1.000’in üzerinde kurs arasından seçim yapılabiliyor. Schneider Electric’in müşteri destek uygulaması mySchneider kapsamında sadece kayıtlı bayilerin kullanabildiği “Siparişlerim” bölümü ise kullanıcılara önemli bir avantaj sağlıyor. Siparişlerin durumunun takip edilebildiği “Siparişlerim” bölümünde ürün fiyatları ve teslim süresi bilgileri de görüntülenebiliyor. mySchneider uygulaması ile ilgili olarak detaylı bilgi almak için müşteri hizmetleri adresine başvurulabilir.

Commvault ve Huawei İşbirliklerini Genişletiyorlar

0
Kurumsal veri yedekleme, kurtarma, arşivleme ve bulut alanlarında global bir lider olan Commvault ve bilgi ve iletişim teknolojisi çözümleri tedarikinde global bir lider olan Huawei, her iki şirketin teknolojilerine dayanarak veri yedekleme, kurtarma, arşivleme ve bulut çözümleri geliştirmek için kullanılacak olan ortak bir laboratuvarı Çengdu, Çin’de oluşturma planlarını duyurdular. Commvault’un Dünya Çapında Satışlardan sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Ron Miiller ve Huawei Technologies Co,Ltd. Depolama Ürünleri Serisi Başkanı Ruiqi Fan, Huawei’nin global ICT ekosistemi için düzenlediği entegre konferansı HUAWEI CONNECT’in açılışında imza için hazır bulundular. Huawei’nin depolama işinin merkezi Çengdu’da bulunuyor. Commvault ve Huawei, hem test hem de geliştirme merkezi olacak laboratuvar ve bir yönetici bilgilendirme merkezi için personel, yazılım ve donanım sağlayacaklar. Laboratuvardaki çalışma ile, şirketlerin son ürünleri arasında tam bir uyumun garantilenmesinin yanı sıra, müşterilerinin kritik veri koruma ve yönetimi ihtiyaçlarını karşılama özelliklerini genişletecek olan bulut yedekleme, bir-Servis-olarak-Veri Koruma ve diğer yenilikçi çözümler geliştirilecek, test edilecek ve sunulacak. Ortak laboratuvar, üç yıl önce Huawei, Commvault’un yazılımlarını Huawei OceanStor veri depolama sistemleri ile dağıtmayı kabul ettiğinde başlayan şirketler arasındaki güçlü işbirliğini daha da genişletecek. İlk anlaşmadan sonra Huawei ve Commvault, servis anlaşmaları ile bundle edecekleri entegre bir ürün yaratmak için işbirliği yaptılar. Son zamanlarda da şirketler, bir-Servis-olarak-Veri Koruma özelliklerini içeren Huawei Cloud Data Center Offerings için işbirliğine gittiler. Huawei ve Commvault arasında işbirliğine dünya çapında müşterilerin yanıtı oldukça olumlu oldu – örneğin Brennan IT, Avustralya’daki müşterilerine ölçeklenebilir ve esnek bir-Servis-olarak-Yedekleme çözümü sunmak için Commvault Software ve Huawei OceanStor’u kullandığını duyurdu. Huawei, Depolama Ürünleri Serisi Başkanı Ruigi Fan, “Son birkaç yıldır Commvault ve Huawei’nin ortak yedekleme çözümü çok başarılı oldu. Ortak laboratuvarın kuruluşunu duyurmaktan da çok mutluyuz. Bu, daha da yakın işbirliğine giden yoldaki önemli bir kilometre taşını temsil ediyor. Bu laboratuvar, süren ortak yenilikçiliğimizi, bir-Servis-olarak-Veri Koruma ve veri yönetimi çözümlerini geliştirmek için bir platform olarak çalışacak” dedi. Hem Commvault hem de Huawei kendi alanlarında liderler. Gartner yakın zamanda Commvault’u Veri Merkezi Yedekleme ve Kurtarma Yazılımları için Gartner Magic Quadrant’ta altı yıl üst üste lider olarak gösterirken, Huawei’yi de 2015’te dünyada Harici Denetleyici Temelli (ECB) depolamanın en hızlı büyüyen üreticisi olarak adlandırdı. Commvault’un Dünya Çapında Satışlardan sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Ron Miiller da, “Commvault’un son beş yılda hem Çin’de hem de dünyanın çeşitli yerlerinde varlığını genişletirken, Huawei’nin gelişmiş teknolojisi, güçlü müşteri ilişkileri ve global tabanından çok etkilendik. Bu yeni laboratuvar, müşterilerimizin veri yönetimi ve depolama yatırımlarının değerini en yüksek seviyeye çıkaracak yeni çözümler geliştirmemize yardım ederek, Commvault-Huawei iş ortaklığını daha da güçlendirecektir” dedi.

Youtube Creators For Change için 1 Milyon Dolar Ayırdı

0
Günümüzde sosyal değişim denilince aklımıza birçok farklı kavram gelir. Bu kavramların hepsinin ortak noktası, ifade edildiği ve milyonlara ulaştığı yer ise bir tane: YouTube. Yeni projesi ise Creators For Change. YouTube denilince çoğumuzun aklına kedi videoları ve evinde sentetik sümük yapmaya çalışanlar gelse de, toplumu pozitif yönde geliştirmeye çalışan idealist içerik üreticiler milyarlarca kere seyrediliyor. YouTube ve doğal olarak Google da bu durumun farkında. Bu yüzden, “Creators for Change” adını verdiği bir program dahilinde, sosyal iyilik amaçlayan başarılı içerik üreticilerinin video prodüksiyon masraflarını karşılamak için 1 milyon dolar ayırıyor. Bu program dahilinde YouTube 6 kişiyi seçmiş. Aralarında ülkemizden Barış Özcan’ın da olduğu bu 6 kişilik ekip, ilk Değişim Yaratıcıları olacak. Hepsinin ortak yanları ise, toplumu bilgilendirmek, azınlık haklarını konusunda kamu oyu yaratmak, kültürel çeşitliliği artırmak olarak özetlenebilir. Creators For Change programına dahil diğer 5 isim ise Hamza Arshad, Omar Hussein, Nilam Farooq, Abdel an Vrai ve Natalie Tran. YouTube, kameraları ile ciddi değişim yapma gücüne sahip başka adaylar da arıyor. YouTube, kar amacı gütmeyen kurumlar, okullar ve medya şirketleri ile dünya çapında beraber çalışıp yerel programlar ile birbirinden ayrık sosyal toplum parçaları arasında köprüler kurmaya çalışıyor. Bütün bunlara ek olarak Google.org tarafından güçlü ve farklı toplumları tanıtmak, bu konulardaki bilgi ve etik birikimi artırmak için 2 milyon dolar fon ayırıldı. Daha önceki yıllarda Google.org, sosyal adalet inovasyonu için 5 milyo dolar, engelli insanların hayatını kolaylaştırmak için 20 milyon dolar ve liselerde bilgisayar bilimleri eğitimini artırmak için 40 milyon dolar ayırmıştı. YouTube’u özel yapan durumların başında, en ilişkilendirilebilir kişilerden kahramanlar yaratması yer alıyor. Creators for Change programına dahil edilen bu 6 ilham verici insan, dünya çapında milyonlara dokunmayı başarıyor.

Start Up Dergisi En Önemli 25 Girişimciyi Belirliyor

0
Türkiye’de girişimcilik ve startup şirketlerin nabzını tutan Start Up dergisi, yaptığı bir anket ile girişimcilik sektörünün en önemi 25 ismini belirlemek istiyor. İnternet üzerinden duyurdukları anket formu ile kullanıcılardan sırası ile üç isim seçmeleri isteniyor. Seçilen isimler en önemliden başlayarak, anketi dolduranların tercihlerini belirleyecek. Geniş bir aday listesine sahip ankette Joachim Behrendt’dan Ali Koç’a kadar bir çok tanıdık ismi görmek mümkün. Startup sahiplerine açılan ankette, anketi dolduranların da bazı bilgileri isteniyor. Ad ,soyad, görev ve doğrulama için e-posta adresi gibi bilgilerin yanında, startupını kaç ortak ile kurdukları ve şu anda kaç ortak ile devam ettikleri gibi sorular da var. Bu sayede ankere katılan startup sahipleri üzerinden ayrıca bir istatistik de geliştirilip, Türkiye startup dünyası biraz daha aydınlatılabilecek. Eğer siz de startup sahibiyseniz, ankete katılmak için burayı tıklayabilirsiniz.

Gram Games Londra Stüdyosunu Açtı

0
Tüm dünyada milyonlarca kişi tarafından oynanan 1010!, Merged! ve Six!’in yapımcısı, İstanbul’da kurulan oyun şirketi Gram Games, global büyümesini hızlandırmak için Londra’da yeni bir oyun geliştirme stüdyosu açtı. Londra stüdyosu, oyun tutkunu olup da oyun oynamaya çok vakit bulamayan kişilere yönelik olarak geliştirilecek yeni yapımlar üzerine de yoğunlaşmaya başlayacak olan Gram Games için çok önemli bir adım oldu. Londra’yı Avrupa oyun endüstrisinin en önemli merkezlerinden biri olarak gören Gram Games, yeni stüdyosu ile bölgedeki yayıncı, platform, yatırımcı ve reklam ağları ile ilişkilerini güçlendirecek. Londra stüdyosunun bir yıl içinde alanında uzman 40-50 kişilik bir ekibe ulaşması hedefleniyor. Gram Games Stratejik Ortaklıklar Sorumlusu Alex Willink, “Londra stüdyosu Gram Games için çok kritik ve stratejik bir hamle. Tüm dünyada uygulayabileceğimiz bir kültür yarattığımız ve bunu koruyabildiğimiz için çok mutluyuz ve ekibe yeni yerel ve uluslararası yetenekler katmak için büyük heyecan duyuyoruz. Gram Games’in harika ekibini, bizimle aynı tutkuyu paylaşan yeni isimlerle güçlendirmeyi ve türler arasındaki sınırları kaldıracak yeni oyunlar geliştirmeyi hedefliyoruz. Amacımız mobil çağının ve ötesinin en önde gelen oyun stüdyolarından biri haline gelmek. Herkesin her an rahatlıkla oynayabileceği oyunlar geliştirmeye devam ederken, oyun tutkunlarına yönelik daha detaylı yapımlar üzerinde de çalışıp portföyümüzü çeşitlendireceğiz. Çok büyük hedeflerimiz var ve bunların gerçekleşmesi için çalışıyoruz.” şeklinde konuştu. Dünyanın en başarılı mobil oyun geliştiricileri arasında yer alan Gram Games’in yapımları tüm dünyada toplam 100 milyondan fazla kez indirildi. Geleneksel şirket yapısı ve hiyerarşisinden çok farklı, bireysel gelişimi esas alan eşsiz bir kurum kültürü oluşturan Gram Games’de belirli çalışma saatleri, izin sınırı, ast üst ilişkisi bulunmuyor. Tek kuralı “Pozitif ol” olan Gram Games tüm dünyadan oyun tutkusunu ve merakını paylaşan yetenekleri bünyesine katmayı hedefliyor.

McKinsey Raporu Finansta Dijitalleşmeyi Övüyor

0
Finans sektöründe dijitalleşmenin, Çin’in 1,1 milyar dolarlık büyümesi de dahil olmak üzere özellikle gelişmekte olan pazarları 3,7 trilyon dolar büyüteceği McKinsey raporlarına yansıyor. McKinsey tarafından hazırlanan rapor, stateji danışmanlık firması Global Institude tarafından New York’daki etkinliklerinde açıklandı. Raporu hazırlayan yazarlardan Susan Lund, “Bu raporun hazırlanmasındaki neden, dijital finansın değerini daha iyi ölçümlemek ve gelişmekte olan pazarlarda önemini vurgulamaktı. Mobil paranın ve fintech’in masrafları dramatik olarak azalttığı ve ekonomik büyümeyi hızlandırdığı konusunda kuşkumuz yok, Biz, analiz araçlarımızı kullanarak gelişmekte olan pazarlada dijital finansın nasıl bir etkisi olduğunu ölçümlemek istedik” dedi. Gelişmiş ekonomilere nazaran bu pazarlar iş sektörleri ve tüketici davranışları açısından tam bir veri yığını şeklinde. Örneğin Afrika’da yapılan bazı gayrı safi mili hasıla düzeltmeleri, artık eskimiş istatistiksel metotların ekonomik aktivitelerde milyarlarca doları gözden kaçırdığını ortaya koydu. Bu durum, gelişmekte olan pazarların hemen hepsinde yaşanıyor. Gözden kaçırılan milyar dolarların başlıca sebebi, bu pazarlardaki ekonomik aktivitelerin çoğunlukla nakit para üzerinden gerçeklemesi. Yüksek büyüme hızı kaydeden gelişmekte olan pazarlarda para transferlerinin yüzde 90’ı nakit olarak gerçekleşiyor. Nakit para kullanımı, dijital ödeme sistemlerinde olduğu gibi zengin ve derin içerikli, analiz yapmaya uygun veriler sağlayamıyor. Bu yüzden istatistiksel kör noktalar ortaya çıkıyor. McKinsey’nin raporu, odaklandıkları coğrafyalardaki fintech yetersizliğini ortaya koyuyor. 2 milyar kişinin (coğrafi dağılımda yüze 45’e denk geliyor) bankalar ile ilişkisi yok. 200 milyon mikro, küçük ve orta ölçekli işletmenin ise ya kredi erişimi hiç yok ya da işe yaramayacak kadar kısıtlı kredi erişimi var. Bu sonuçlar doğrultusunda McKinsey, raporunda dijital finansal teknolojilerin yaygınlaşması ile Afrika, Asya, Latin Amerika ve Orta Doğu’da finansal olarak nelerin değişeceğine de değiniyor. Buna göre: – 2025 yılında gayrı safi mili hasıla toplamı 3,7 trilyon dolar artacak – 95 milyon yeni istihdam yaratılacak – Finansal sisteme 1,6 milyar kişi daha katılacak – 4,2 trilyon dolarlık mevduat yaratılacak exhibit-5 Banka ile ilgisi olmayan kişi ve şirketlere bu ilgiyi aşılamanın en iyi yolunun mobil tabanlı finansal teknolojiler olduğu belirtiliyor. 2014 yılında yüzde 80 olarak ölçümlenen gelişmekte olan ekonomilerdeki mobil cihaz penetrasyonunun 2020 yılında yüzde 90’a çıkması bekleniyor. Gelişmekte olan piyasalarda geleneksel finansal hizmetlere erişimin oranı, gelir artışı ile doğru orantılı. Ancak mobil tabanlı finansal hizmetler yüzde 80 – 90 oranında daha ucuza verilebiliyor ve daha düşük geliri olan kişi ve şirketlerce kullanılabiliyor. McKinsey’nin raporunda ayrıca odak coğrafyadaki 880 milyon kadın nüfusun, mobil fintech ile ilk defa finansal hizmetler ile tanışacağı da vurgulanıyor. Sadece bu bile başlı başına 2,1 trilyon dolarlık bir hacim yaratabilir.

Bilişim Zirvesi: Dijital Evrim ile Endüstri 4.0

0
2000 yılından bu yana iş dünyası, devlet, siyasiler, akademisyenler, girişimciler ve yatırımcıları bilişim dünyası profesyonelleriyle buluşturan Bilişim Zirvesi ’16 – ICT Summit etkinliği bu yıl 22-23 Kasım tarihlerinde İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Uluslararası kimliği, köklü, güçlü, özgün ve zengin içerikli yapısıyla alanındaki en önemli platform olan Bilişim Zirvesi’nde bu yıl “Dijital Evrim ile Endüstri 4.0” ana temasında, “No way out! (Kaçış yok)” mottosu işlenecek. Zirvede dijital evrimin yol haritası oluşturulurken, Endüstri 4.0 dalgasını yakalamanın ipuçları da masaya yatırılacak. Bilişim Zirvesi’16 bu yıl, bireyler, şirketler ve ülkeler olarak dijital geleceğe nasıl hazırlanmamız ve bu geleceği nasıl karşılamamız gerektiği konusunu işleyecek. Etkinlikte bilişimi yaşamının önemli bir parçası yapan tüm birey ve kurumlarla birlikte dijital evrim süreçlerinde endüstri 4.0 içerisinde var olmayı amaçlayan kapsamlı bir içerik ve 100’ü aşkın önemli konuşmacı ile sunuyor. Zirvede, Teknoloji Platformları, Sosyal Buluşma Platformları, Forumlar, Atölyeler ve Özel Proje konuları ele alınacak. Özel Tema Projeleri olarak; Türkiye’nin yeni çıkış yolu: Endüstri 4.0 ile gelen Yeni Ar-Ge ve İnovasyon Anlayışı, Dijital İstanbul’da Dijital Yaşam ve Maddenin Dijitalleşmesi konuları, Forumlar; Yeni Nesil Telekomünikasyon ve Dijitalleşmede C Level, Teknoloji Platformları olarak da; Büyük Veri ve Bulut Çözümlerinde Cognitive ile Yapay Zeka Algoritmaları, Açık Sistem Dünyasında Ulusal Savunma Stratejileri, Dijitalde Siber Güvenlik 4.0, Dijital Tıp Devrimleri, Finans ve Ödeme Sistemleri, Perakende Sektöründe Dijitalleşme, ERP Çözüm Süreçleri, Dijital Topluma Evrilmek, Dijital Kazançlar, Mobil Dünyada Dijital İnovasyon, Entegre Dijital Pazarlamanın Dinamik Yapısı, IoT ve M2M’e Hazırlık olarak Gömülü Sistemler ve Yeni Nesil Kentler ve Akıllı Kentsel Dönüşüm başlıkları altında işlenecek. Dijital Çağın Kadını, Dijital BT İş Birliğinde Malezya, TBD ile CIO Vizyon Toplantıları ve CRM Operasyonlarında Endüstri 4.0 başlıkları da yine zirve çerçevesinde katılımcıları bekleyen diğer konular. Design Awards yarışma sonuçlarının da bir törenle açıklanacağı zirve etkinliği için katılımcılar http://www.bilisimzirvesi.com.tr üzerinden indirimli kayıt fiyatlarından faydalanabilecekler.

Twitter Şeffaflık Raporunu Yayınladı

0
Twitter gibi yüksek miktarda kullanıcı verisini ellerinde tutan şirketlerin şeffaflık raporu açıklamaları son zamanlarda gelenek halini aldı. Google, Facebook, Dropbox ve Slack gibi şirketler düzenli bir şekilde, hükümetler tarafından hangi kullanıcı verilerinin talep edildiğini, hangi ülkelerden edildiğini ve hangi tür talepler ile karşılaşıldığını belirtiyorlar. Bunların arasında kanuni yaptırım incelemeleri, yayın hakkı ihlalleri gibi önemli konular bulunabiliyor. Ancak bir soru her zaman geçerliliğini koruyor: Normal kullanıcılar bu bilgi ile ne yapacak? Şirketlerin bu bilgileri halka açması takdir edilesi bir hareket. Ancak bu şeffaflık raporları genellikle herhangi bir yerde kullanılamayacak kadar muğlak oluyor. Örneğin, ABD hükümeti 2015 yılının son 6 ayında 30.041 Facebook kullanıcısının bilgilerini istemiş. Ancak hangi hükümet biriminin bu verileri istediği belli olmadığı gibi, bir kullanıcı kendi hesabının da bilgi istenilen kullanıcı kayıtları arasında olup olmadığını bilemiyor. Bu 30 bin küsur kullanıcının ABD’de mi oturdukları veya Facebook’a bağlandıkları, yoksa başka ülkelerin kullanıcıları mı oldukları bilinmiyor. Tek bilinebilecek nokta, Facebook’un 1,71 milyar kullanıcısı arasında yalnızca 30 bin kişinin bilgileri istenildiğine göre, rastgele bir kullanıcının bu listede yer alma ihtimali istatistiksel olarak çok düşük. Şirketlerin açıkladıkları şeffaflık raporları, “Bir şey yok, siz işinize bakın” demekten öteye geçmiyor. Dolayısı ile bu şeffaflık raporları aslında pratik olarak şeffaf değil, yanına bile yaklaşamıyor. Şeffaftan ziyade, farklı renklere boyanmış buzlu cam gibi düşünebiliriz. Twitter’ın son yayınladığı şeffaflık raporu ise böyle değil. Twitter bu sefer kullanıcılara eskiye nazaran çok daha detaylı ve kullanılabilir veriler iletiyor. İlk defa raporda, hükümetlerin hangi birimlerinin ne gibi bilgiler istedikleri veya talepler ilettikleri görülebiliyor. ABD Twitter’dan en çok veri isteyen hükümetlerin açık ara farkla başında geliyor. Taleplerin yüzde 44’ü ABD’den geliyor ve bu durum, Twitter’ın kullanıcılarını korumak için ne yaptığını veya ne yapmadığını ölçümlemek için iyi bir bencmark oluşturuyor. ABD’nin taleplerinin yüzde 46’sı “mühürlü” geliyor, yani kullanıcı, bilgilerinin istenildiği hakkında bilgilendirilemiyor. Aksi halde Twitter ABD kanunlarına karşı gelmiş olur. Kullanıcıların yalnızca yüzde 7’si ABD hükümetinin kullanıcı verileri hakkında istekte bulunduğu hakkında bilgilendirilmiş. Türkiye’den bazı rakamlar verelim. Rapor, 2016 yılının ilk yarısını kapsıyor ve önceki yarıyıllık dönemler ile karşılaştırma yapıyor. 2016 ilk yarısında Türkiye hükümeti ve ilgilli birimleri 443 ayrı hesap için 280 farklı bilgi talebi iletmiş. Bunların hiç birisi Twitter tarafından kabul edilmemiş. Daha önceki dönemlerde ise hedef gösterilen hesap rakamları 700’ler seviyesindeyken, bilgi talepleri de 400’ler seviyesinde, yani bir düşüş var. Ancak yayından tweet kaldırma veya hesap silme taleplerinde ülkemizde artış var. Mahkeme kararı ile yayından kaldırma talebi 6 ay içerisinde 721. Önceki iki 6 aylık dönemde ise bu oran 400’ler seviyesindeydi. Yani ciddi bir artış var. Doğrudan hükümetten, polisten veya diğer devlet kurumlarından gelen talep miktarı ise 1781. Geçen yıl aynı dönemde bu rakam 310’du. Bu taleplerde belirtilen kullanıcı hesap sayısı son 6 ayda 14.953. Önceki dönem 8 bin civarı, geçen yıl aynı dönem ise 1900’dü. Yani çok ciddi bir artış var. Ancak bu hesapların 222’si hakkında işlem yapılmış ve istenilen verilerin yalnızca yüzde 23’ü sağlanmış. Bu verileri ABD ile karşılaştırmak isterdik ancak Twitter raporunda artık ABD’nin taleplerini aşırı detaylı inceliyor. Ülke geneli hakkında doğrudan bir bilgiye ulaşmak için raporun çok iyi analiz edilmesi gerekiyor. ABD’nin yönetimsel organları, Türkiye ile bire bir örtüşmediği için böyle bir karşılaştırma da pek fazla anlam taşımıyor. Raporda ABD’nin hangi eyaletinin, hangi yönetimsel biriminin ne amaçla bilgi istediği, bu bilginin ne kadarının sağlandığı, kaç hesabın kapatılmak istendiği ve kaç kullanıcının bilgilendirildiği gibi detaylar yer alıyor. Örneğin ABD, son 6 ay toplamda 13.737 hesap hakkında bilgi veya işlem yapılmasını istemiş. Ancak bunların önemli bir kısmı mahkemelerde jürilik celpleri gibi aslında kullanıcı verilerinin iletişim amaçlı kullanıldığı durumlar olduğu için işler karışıyor. Twitter, doğal olarak ABD’li bir şirket olduğu için, ABD’nin yönetim ve hükümet yapılarına aşina. Hesap vermesi gereken yegane kanun da ABD kanunu olduğu için veri altyapısını buna göre iyileştirmiş ve sonuç olarak aşırı detaylı bir rapor sunabiliyor. Twitter’ın yeni rapor formatı en azından ABD’li kullanıcılar için çok daha aydınlatıcı, şeffaflığa çok daha yakın olsa da, bu sefer de ülke karşılaştırmalarında bu aşırı detaycılık yüzünden sorunlar çıkıyor. Ancak, her ülke (veya en azından kullanımın yoğun olduğu ülkeler) için de benzer detayda raporlar hazırlanırsa, o zaman anlamlı karşılaştırmalar yapmaya başlayabiliriz.

İş Analizinde Dönüşümün Sırları BAistanbul Konferansı’nda

0
BA-Works tarafından düzenlenen BAistanbul Konferansı, geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da bilişim, iş analizi, inovasyon ve iş geliştirme alanlarında Türkiye’nin önde gelen isimlerini ağırlamaya hazırlanıyor. 5 Aralık 2016 Pazartesi günü Yapı Kredi’nin ana sponsorluğunda gerçekleşecek etkinlik, mobilite, dijitalleşme, çeviklik ve kullanıcı odaklılık çağında iş analistinin değişen ve dönüşen rolüne odaklanıyor. 2015 yılında gerçekleşen ilk BAistanbul Konferansı profesyonellerden büyük ilgi görmüştü. “İş gibi düşünmek” temalı etkinlikte McKinsey&Company, Aon ve Bank of America gibi dev kurumların yöneticileri keynote konuşmacıları olarak görüşlerini paylaşırken, farklı sektörlerden 10 yönetici de iki ayrı panelde söz almıştı. Türkiye, Güney Doğu Avrupa ve Ortadoğu bölgesinin en büyük iş analizi etkinliği olan BAistanbul’16, önde gelen şirketlerde görev yapan BT profesyonelleri ile bir araya gelmek isteyenlere benzersiz bir fırsat sunuyor. Keynote konuşmacıları arasında yatırım bankacılığı alanında çevik dönüşüm koçu olarak görev yapan Chris Matts’in de yer aldığı BAistanbul’16’da konuşacak isimler şöyle sıralanıyor: TEB BNP Paribas İş Analizi Yöneticisi Ali Erciyes, Türkiye İş Bankası İş Süreçleri Yönetimi ve Kanal Geliştirme Birim Yöneticisi Ali Yalçın, Evidea BT ve İş Geliştirme Sorumlusu Aydın Çetin, Anadolu Sigorta Dijital Servisler Yöneticisi Barış İnan, Yapı Kredi Tüketici Kredileri Analiz Yöneticisi Başak Yüzbaşıoğlu, Ferrocom CEO’su ve Yönetim Kurulu ve Başkanlık Başdanışmanı Deniz Saral, Sahibinden.com Ürün/Hizmet ve Müşteri Deneyimi Yönetimi Sorumlusu Elif Kavran, LC Waikiki İş Analizi Birim Yöneticisi Erdem Turan, DMS Teknoloji ve İnovasyon Direktörü Levent Erdoğan, Türk Telekom İş Analizi Direktörü Özlem Topçakan, Turkcell Müşteri Çözümleri Kıdemli Yöneticisi Ahmet Salt Tarımcı, Sony Uygulama Dağıtım Yöneticisi Zeynep Sarı. Gün boyunca devam edecek olan, e-ticaret, bankacılık-finans ve telekom-ileri teknoloji ana başlıkları altında eş zamanlı oturumların düzenleneceği etkinliğin biletleri, erken kayıt avantajı ile http://baistanbul.org adresinden alınabiliyor.