Forbes Red Hat’i En Yenilikçi Şirketler Arasında Gösterdi
Red Hat, Forbes’un en yenilikçi şirketler listesinde 25’inci sırada yer alarak açık kaynak inovasyonundaki gücünü gösterdi.
Dünyanın lider açık kaynak çözümleri sağlayıcısı Red Hat, Inc. (NYSE: RHT), Forbes’un “Dünyanın En Yenilikçi Şirketleri” listesinde yer aldı. Dünyanın en yenilikçi 25’inci şirketi olarak gösterilen Red Hat, listede toplamda dördüncü kez (2012, 2014, 2015, 2016) yer almış oldu. Red Hat, 2011 yılında Forbes’un “Dünyanın Büyüyen En Yenilikçi Şirketleri” listesinde yer almıştı.
Red Hat 20 yıldan fazla bir süre önce yeni teknoloji ve kurumsal inovasyon modelleriyle kurumsal yazılım dünyasında devrim yaratmıştı. Günümüzde açık kaynak çözümleri alanında küresel bir lider olan Red Hat, açık kaynak çözümlerini kurumsal dünyaya sunan ve bulut bilişimden Linux konteynerlerine, mobilden büyük veriye ve ötesine kadar teknoloji dünyasında kilit öneme sahip inovasyonlar sağlayan açık kaynağın süregelen evrimine ilham veren bir şirket olarak tanımlanıyor. Deutsche Bank, 2016 öngörülerinde açık kaynak çözümleri hakkında şu görüşü paylaşıyor: “Neredeyse belli başlı her altyapı ve veri yönetim yazılımı pazarına rakip olan açık kaynak dünyayı fethetmeye devam ediyor.” Red Hat Forbes’un 2016 listesinde bulunan tek açık kaynak yazılımı şirketi olma özelliğine sahip.
Red Hat CEO’su ve Başkanı Jim Whitehurst, Red Hat’in başarısıyla ilgili şu açıklamayı yapıyor: “Red Hat’in adını bu listede görmek bizim için her zaman bir gurur vesilesi olmuştur. Günümüzde açık kaynak inovasyon için temel bir tercih haline gelmiştir ve Fortune 500 şirketlerinin yüzde 90’ından fazlası Red Hat’in kurumsal açık kaynak çözümlerine güveniyor. Forbes’un verdiği bu paye yalnızca tüm dünyadaki Red Hat iş ortaklarına değil, topluluk destekli inovasyonu sürükleyen açık kaynak topluluğu için de bir takdir niteliğindedir.”
Jeneratörler de IoT’a Katılıyor
Dönemsel ve sürekli enerji ihtiyacını karşılayan Aksa, müşterilerine sunduğu Uzaktan İzleme Sistemi ile dünyanın her yerinden jeneratörlerin teknik kontrollerinin yapılmasını sağlıyor. Kablolu internet ve sim kart teknolojisi olmak üzere müşterilerine alternatif izleme servisleri sunan Aksa, Uzaktan İzleme Sistemini tercih eden kullanıcıların istedikleri yerden jeneratörlerini kontrol etmesine imkan tanıyor.
Aksa’nın sunduğu Uzaktan İzleme Sistemi (RMS) kullanıcılarına jeneratörde kesintisiz hizmet verebiliyor. Jeneratör setlerinin tüm çalışma parametreleri ile durum bilgilerine ulaşılabilen sistem ile uzaktan kontrol ve yardım mümkün oluyor.
Merkezi sistem üzerinden, jeneratörde yaşanabilecek sorunların önüne anında geçtiklerini belirten Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker; “Yüzde 100 müşteri memnuniyeti ilkemiz ile satış sonrasında da hizmetlerimize devam ediyoruz. Jeneratörlerini takip etmek isteyen bireysel ve kurumsal müşterilerimiz tercih ettikleri takdirde sunduğumuz Uzaktan İzleme Sistemi’nden yararlanabiliyor. Kullanılan yazılım sayesinde meydana gelebilecek arıza ya da aksaklık bilgisi anında merkezi sistemimize ulaşıyor. Arıza tespitinin yapılmasına imkan sağlayan sistem, teknik konularda müdahale etmeyi kolaylaştırıyor ve uzaktan kontrol gerektiğinde jeneratörler devre dışı bırakılabiliyor. Aksa Jeneratör olarak Uzaktan İzleme Sistemi ile sorunları en kısa sürede çözerek kesintisiz hizmet sağlanmayı hedefliyoruz” dedi.
Jeneratörlere alternatif erişim sistemleri
Merkezi sistemin yanı sıra bireysel ve kurumsal kullanıcıların kablolu internet bağlantısı ya da GSM teknolojisi ile jeneratörlere erişim hizmetleri sunduklarını dile getiren Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker “Enerji kesintilerinin büyük kayıplara yol açmaması için jeneratörler büyük önem taşıyor. Jeneratörlerini kontrol altında tutmak isteyen müşterilerimiz için alternatif izleme seçenekleri sunuyoruz. Kablolu internet bağlantısı ile kullanıcılarımız dünyanın her yerinden jeneratörlerine erişebiliyorlar ya da internetin olmadığı durumda cihazlara takılan özel bir SIM kart sayesinde, cihazların yönetilmesini sağlıyoruz. Aksa Jeneratör’ün uzaktan izleme teknolojisinden faydalanan bireysel ve kurumsal müşteriler aynı zamanda jeneratörlerinin yağ basıncını, motorun durumunu, yakıt ve akü seviyelerini görebiliyorlar” dedi. Sektörlere uygun çözüm sağlayan Aksa, ücra ve yüksek rakımlı aşırı iklim koşullarına uygun olan jeneratör setlerinde de kullandığı yazılım sayesinde kullanıcılara uzaktan erişim ve veri girişlerini kontrol etme imkanı tanıyor. Kullanıcılar, harita üzerinden kurulum yapılan tüm bölgelerin kontrolünü gerçekleştirerek, renkli göstergeleri ile durumlarını takip edebiliyor. Hızlı ve kaliteli hizmet anlayışı ile Aksa Jeneratör, kiralama hizmetinden yararlanan kullanıcılarına da anında destek sağlamak amacıyla kiralık jeneratörlerinde sim kart teknolojisi kullanıyor.Amerikan Yazılım Şirketlerinin Genç Türkleri
Türkiye’ye yüzde 100 uzaktan çalışma modelini getiren ilk şirket olan Crossover aracılığıyla ülkemizden Amerika’daki dünyanın önde gelen yazılım firmalarına hizmet veren Türk gençleri başarılarıyla dikkat çekmeye başladı.
Geçtiğimiz sene sonunda Türkiye lansmanını yaparak ülkemizde resmen hizmete başlayan Crossover, gerek kendi bünyesine kattığı elemanların sayısını arttırdı gerekse bu süreç içerisinde çalışanlarının kendilerini geliştirmelerine aracı olarak terfiler almalarını sağladı.
Crossover, yetenekli insan kaynağının uzaktan çalışabilmesine olanak sağlayan WorkSmart adını verdikleri bir yazılımla kişilerin iş verimliliğini arttırırken takım arkadaşları arasındaki mesafe sorununu ortadan kaldırarak kişinin yaşadığı yeri değiştirmeden hak ettiği geliri elde etmesini sağlıyor. Çalışanların anlık performanslarının ölçülmesini ve işverene serbest çalışma saatlerinin tüm detaylarıyla raporlanmasını mümkün kılan WorkSmart, bu sayede kişilere ülkemizin herhangi bir yerinden Amerika’daki bir teknoloji şirketinde yönetici olarak çalışabilme imkanını kazandırıyor.
Crossover aracılığıyla ülkemizden Amerika’daki dünyanın önde gelen yazılım firmalarına hizmet veren Türk gençlerinden Şeref Acet ve Furkan Yavuz da başarılarıyla göz dolduruyorlar.
Şeref Acet, Comodo’dan ayrılıp Crossover üzerinden Amerikan Aurea şirketinde yılda 60 bin dolar kazanan bir yazılım mimarı olarak başladı. Şirkettin en genç yazılım mimarlarından biri olan Şeref, şıkı bir çalışma temposu sonrası sorumluluk alarak konumunu yükseltmeyi başardı. Artık Şef Yazılım Mimari olarak Aurea isimli Amerikan yazılım şirketinde çalışıyor. 10 yılın üzerinde deneyim gerektiren bu pozisyonda başarılı olan Şeref bu kademede şirketin en genç yöneticisi oldu.
Furkan Yavuz, THY’den ayrılıp Crossover üzerinden Aurea isimli Amerikan yazılım şirketinde yılda 30.000 Amerikan doları kazanan bir yazılım mühendisi olarak çalışmaya başladı. En genç yazılım mühendislerinden biri olan Furkan, 2016 yazında kendini 3 aylık bir kampa alarak yılda 60 bin dolar kazanan yazılım mimarı pozisyonuna yükseldi. Şu an şirketin en genç yazılım mimarı olarak görevine devam ediyor.
Teknoloji Verisi Petrolden Daha Değerli
Araştırmalar ekonomide söz sahibi olan şirketlerin teknolojiyi çok daha aktif kullanarak cirolarını artırdıklarını gösteriyor. Aynı zamanda ülkelerin rekabet gücünü etkileyen bir faktör haline gelen teknoloji kullanımı, şirket gelirleriyle doğru orantılı ilerliyor. Teknoloji ve inovasyonda gerekli yatırımların yapılması gerektiğinin altını çizen Ofisim.com CEO’su Serdar Turan, bir şirketin kar ve büyümesinin temelinde teknolojik alt yapının olduğunu belirtiyor. Dört büyük teknolojiye (bulut, mobilite, büyük veri ve güvenlik) yapılan stratejik yatırımlar sadece verimliliği arttırmak ve zaman kazandırmaktan çok daha fazla fayda sağlıyor.
Zorlu rekabet ortamında şirketler, varlıklarını koruyabilmek adına teknolojik gelişmeleri takip etmek ve gerekli yatırımları hayata geçirmek zorunda. Böylesi bir ortamda birçok ülke ve işletme için rekabet üstünlüğünün temel kaynağı olan teknoloji, arzu edilen kalkınma ve refahın sağlanması için hayati önem taşıyor.
11 yıllık Microsoft deneyimine sahip olan Ofisim.com Ceo’su Serdar Turan, teknoloji ve inovasyonu büyümenin merkezi olduğunun altını çizdi. Turan, “Bilişim altyapısı firmalar, hatta ülkeler için günümüzde rekabet avantajı sağlayan en önemli unsurlar arasında. Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinin başında gelen Çin’in yakaladığı yüksek büyüme performansında inovasyon kritik bir rol alıyor’’ dedi. Turan sözlerini şöyle sürdürdü: “Teknoloji ve inovasyona gerekli yatırımın yapılması ve ülkeler bazında dijital dönüşümün uzun vadede ekonomik büyüme üzerinde önemli etkileri bulunuyor. Dijital dünyada üretilen verinin petrolden dahi değerli olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Türkiye’nin son yıllarda gerçekleştirdiği önemli atılımlar oldukça sevindirici. Türkiye çapındaki Teknopark’larda üretilen katma değer, yerli firmaların yurt dışında aldığı ödüller ve risk sermayesi yatırımlarındaki artış bunun göstergeleri.”
Siber Savaş Kapımızda
KPMG İngiltere Siber Güvenlik Danışmanlığı Direktörü David Ferbrache, geleceğin siber suç dünyasını anlattı. Siber suçluların daha organize hareket ettiğini, finansal beceri ve yaratıcılık kadar saldırı yeteneklerinin de geliştiğini, çaldıkları bilgiyi kullanma ve paraya çevirme konusunda daha yaratıcı hareket etmeye başladıklarını söyledi. Ferbrache’ye göre hem devlet hem suçlular siber araçlara yatırım yapmaya devam edecek, 10 yıl sonra daha fazla ve daha büyük saldırılar göreceğiz.
İngiltere Savunma Bakanlığı’nda ‘Siber ve Uzay’ bölümünün başkanlığını yapan, bakanlığın güvenlik savunma programını hazırlayan David Ferbrache, gelişen teknolojiyi kullanan iş dünyasının siber suça fırsat sunduğunu söyledi. Gelecekte kaçınılmaz olarak hem devletlerin hem suçluların daha sofistike araçlara yatırım yapacağını ancak dünyanın daha fazla saldırıya tanık olacağını anlattı. Ferbrache, “Saldırıları önlemek hiçbir zaman kesin çözüm olmayacak. Onlara karşı koymak, proaktif toplum ve kanun hükümlerini uygulamak gerek” dedi.
Siber saldırılara herkesin hedef olabileceğini belirten Ferbrache, şöyle konuştu: “Saldırı rastgele de yapılabilir, hedef gözeterek de. Bütün kurumlar suçlulara, dijital portallara karşı hizmeti engelleme saldırıları kullanarak ya da fidye yazılımlarla önemli dosya ve hizmetlere erişerek para sızdırmalarını sağlayan fırsatlar sunuyor. Ayrıca kurumların para ödemelerinde ya da transferlerinde daha hedefe yönelik saldırı fırsatları çıkıyor. Bu saldırılar sadece bankalara yönelik de değil; mali kontrolörü, hazine uzmanı ya da ödemelerden sorumlu bir çalışanı olan her işletmeyi hedef alıyor. Kişisel verilere sahip kurumlar da hedef tahtası durumunda. Bu bilgiler karaborsada satılabiliyor ve dolandırıcılığı kolaylaştırabiliyor. İster kurumsal casusluk, ister devlet eliyle casusluk olsun, fikri haklar da hedef alınabiliyor. Kısacası, bütün kurumlar hedef olabilir. Yine de son zamanlarda banka ödeme sistemlerine yapılan saldırılardan da anlayabileceğimiz gibi para ya da özel değere sahip bilgiler daha yüksek saldırı riski altında.”
Siber risk Doğu’da 4 kat fazla
David Ferbrache dünyanın siber saldırı haritası hakkında şunları söyledi: “Harita oldukça ilginç. Bazı ülkelerde, düşük siber hijyen standartları ve altyapılarının diğer uluslara saldırmak için kullanılması nedeniyle çok sayıda internet sitesi ve cihaza çok fazla kötü amaçlı yazılım bulaşıyor; suçlular bu durumu rahatlıkla kullanıyor. Türkiye dahil Doğu Avrupa’da yaşayan kullanıcıların virüsle karşılaşma ihtimali, Batı Avrupa’da yaşayanlara oranla 4 kat daha fazla. Her ne kadar suç dünyasında çeviri hizmetleri çok yaygın olsa da her ülke dil unsurunun da yer aldığı farklı türden organize suçların hedefi oluyor. Batı Avrupa ve Amerika’daki virüs bulaşma oranları diğer ülkelerden daha az ama bunlar sistem güvenliğine zarar vermek için saldırganların ekstra çaba sarf etmesi gereken zengin ekonomiler. Bu bazen e-posta ile yapılan bir e-dolandırıcılık (phishing), bazen de kurumun önemli çalışanları vasıtasıyla mümkün oluyor; ama genellikle iki yöntem bir arada kullanılıyor.”Siber sigortacılık gelişiyor
KPMG Siber Güvenlik Danışmanlığı Direktörü Ferbrache, siber saldırı sektörünün geleceği hakkında şu bilgileri verdi: – Siber suçları üç kategoriye ayırabiliriz. Bir ürün haline gelmiş (ya da toplu) siber suç; araçlara ve saldırı yöntemlerine harcanan canlı kara para desteğiyle artıyor. Fidye yazılımlar; çoğu suç çetelerinin kendi fidye yazılımlarını geliştirmesi (ya da satın alması) sebebiyle çok yaygınlaştı. Şirketlere hileli para transferleri yaptırmayı amaçlayan iş e-postaları; son 18 ayda yüzde 1500 arttı. FBI bu şekilde 3,1 milyar dolarlık dolandırıcılık yapıldığını açıkladı. – Daha önce devlet casusluğunda kullanılan taktiklerle bankalara yapılan teknolojik saldırılarda artış görüyoruz. Bu durum daha fazla hukuki yaptırım, daha büyük uluslararası işbirlikleri ve örgütlü suç işlemede kullanılan altyapıyı yok eden aktif bir savunmaya geçişi zorunlu hale getiriyor. – Şirketler saldırıları tespit etmek, bunlara karşı koymak ve kurtulmak için daha fazla yatırım yapıyor. Mesela tatbikatlar… Şirketler başlarına gelebilecek en kötü senaryolara karşı kendilerini korumayı amaçlarken siber sigorta da en hızlı gelişen sigortacılık alanı haline geldi. – Onlara karşı koymadıkça ve tamamen kurtulmadıkça saldırıları önlemek hiçbir zaman kesin çözüm olamaz. Bu saldırıların sorumlusu olan suç çetelerini yok etmek için proaktif toplum ve kanun hükümleri uygulamak da gerekiyor.Gelecek 10 yılda neler olacak?
– 10 yıl içinde siber kelimesini kullanmayı bırakabiliriz. Bütün ekonomilerimiz online işliyor; siber de belirsiz teknik bir kavram olmaktan çıkıp standart haline gelecek. Dijital güvenlikten, ya da dijital bir dünyada iş yapmaktan bahsedeceğiz. – Yakın gelecekte daha yaratıcı suç çeteleri göreceğiz. Örneğin, dijital reklamcılık suçun en önemli hedeflerinden birisi. – Sosyal medyadan toplanan bilgileri kullanan insanlara uygulanan sosyal mühendislik, daha otomatik ve kapsamlı bir hal alacak. – Devletler ve teröristler daha sofistike araçlara yatırım yapmaya devam edecek; biz de önemli altyapıların saldırılarla zarara uğrayışına daha fazla tanık olacağız. – Güvenlik çalışmaları; zorlama, kötü niyet ve hile gibi normal olmayan aktiviteleri tespit etmek ve insanların izini sürmek için kullanılacak analizlere daha fazla yatırım yapacak, insanlara ve davranışlarına yoğunlaşacak. – Altyapılar daha iyi yönetilecek, bulut teknolojisi ve güvenliğin bir hizmet olarak kullanılmasıyla değişen bir tehdide karşı daha duyarlı hale gelecek. – Büyük sektör ve hükümetler siber savunma konusunda daha büyük işbirlikleri yaparak saldırılara daha aktif karşılık verecek.Ligatus LiquidM’i Satın Alıyor
Avrupa’nın lider doğal reklamcılık ve performans ağı Ligatus, uluslararası teknoloji şirketi LiquidM’in yüzde 100’ünü satın alıyor. LiquidM’in satın alınmasıyla, Gruner + Jahr’ın dijital departmanı dijital pazarlama işinde stratejik büyümeyi daha da geliştiriyor ve Ligatus’un Avrupa’daki liderliğini pekiştiriyor. LiquidM’in satın alınması, Ligatus’u Avrupa’nın lider programatik doğal reklamcılık sağlayıcısı haline getirecek.
LiquidM reklam veren ve ajansların dijital reklamları programatik (Açık arttırma esaslı olarak otomatik bir yolla) reklam satın almalarını ve yönetmelerini sağlayan bir DSP konumunda. Açık arttırma süreci, aylık milyarlarca reklam gösterimi için gerçek zamanlı olarak milisaniyeler içerisinde gerçekleşiyor. LiquidM teknolojisi farklı formatlarda (doğal reklam, video, zengin içerik ve görüntü formatları) mobil cihazlara gönderilen reklam kampanyalarının satın alınmasına odaklanıyor. LiquidM, mobil bir DSP olarak ana işini kendi markası altında ayrı bir şirket olarak yapmaya devam edecek, fakat Avrupa genelinde faaliyet gösteren Ligatus grubunun bir parçası olması, uluslararası büyümesinin hızlanmasını sağlayacak. Aynı zamanda LiquidM DSP’si, Ligatus’un programatik reklamcılık için tek-noktadan, tümleşik bir çözüm sunmasını sağlayacak tam donanımlı yeni programatik platformunun ayrılmaz bir parçası olacak.
Ligatus CEO’su Klaus Ludemann satın alma hakkında, “Online reklam pazarı programatik gelirleri çift haneli olarak büyüyor. Uzmanlar yüzde 31’lik bir büyüme ile geleneksel reklamcılıkta gerçekleşen büyümenin neredeyse sekiz katı daha hızlı bir büyüme öngörüyorlar. Buna ek olarak, ana pazarımız olan Avrupa doğal reklamcılık pazarındaki mobil reklam harcamasının 2020’ye kadar yüzde 53 oranında büyümesi bekleniyor. Uzman bir mobil DSP olan LiquidM, kendi programatik platformuna sahip bir doğal reklamcılık ve performans ağı olan Ligatus, birlikte bu potansiyelden sürdürülebilir ve stratejik bir şekilde istifade edebilmek için gereken, reklam veren ve yayıncılarımız için de benzer faydalar sağlayacak olan ideal ön koşullara sahip. LiquidM uluslararası bir müşteri tabanına sahip önde gelen bir DSP’dir ve günlük olarak 30 milyardan fazla gerçek zamanlı açık arttırmaya katılmaktadır. Genel Müdürleri Philipp Simon, Thomas Hille ve André Bräuer, gelecekte doğrudan Klaus Ludemann’a bağlı olarak çalışacak ve LiquidM’in ana işini Berlin’den geliştirmeye devam edecekler” yorumunu yaptı.
LiquidM Genel Müdürleri Philipp Simon, Thomas Hille ve André Bräuer‘in ortak yorumu ise, “Tamamen self servis bir mobil DSP geliştirmeye odaklanarak son yıllarda pazar pozisyonumuzu başta Avrupa olmak üzere dünya genelinde güçlendirebildik. Şimdi, Ligatus ile ortak çalışarak LiquidM’i karlı ve hızla büyüyen bir şirket haline getirecek şekilde, programatik iş alanındaki büyümeyi kuvvetlendirmeyi heyecanla bekliyoruz. Ligatus ile işbirliği bize uluslararası olarak daha güçlü bir varlık kazandırıyor ve müşterilerimiz mobil kampanyalarının programatik iletimi için tüm ana Avrupa pazarlarında Ligatus ağının yüksek kaliteli üstün kapsama alanına erişime sahip olacaklar. İleri derecede gelişmiş bir DSP olarak, özellikle güçlü arayüzünün çok yönlü araçları ve hedefleme imkanları ile reklam verenlere kampanyalarının en iyi şekilde yönetimi konusunda yüksek derecede bir şeffaflık sağladığı için, Ligatus’un istikrarlı bir şekilde büyüyen mobil erişimini daha iyi paraya çevirmesine de sürdürülebilir şekilde katkıda bulunabiliriz” şeklinde oldu.
Instagram Siber Zorbalık Karşıtı Önlem Alıyor
Siber zorbalık kavramı, bilişim teknolojilerini kullanarak bir birey ya da gruba yapılan teknik ya da ilişkisel tarzda zarar verme davranışlarını kapsıyor. Siber zorbalığın bir çok tür ve çeşidi var. Özellikle hacking ile zorbalık yapılmak istenen kişinin bilgisayar, cep telefonu gibi elektronik aygıtları, kişinin hayatını cehenneme çevirecek şekilde bozulabiliyor. Ancak esas etkili olan ve son zamanlarda internetin en büyük sorunları arasında sayılan siber zorbalık türü, çok daha basit yöntemler ile gerçekleştiriliyor. Sosyal medya ve mesajlaşma yazılımları ile. Maksatlı, hedefli ve organize aşağılamalar, kişinin rezil olacağı düşünülen bilgi veya görsellerin büyük kitleler ile paylaşılması, bir kaç butona tıklamak kadar basit. Ancak bazı bireylerde bunun psikolojik yıkım etkisi çok daha fazla.
Çoğu sosyal medya ağı, istenmeyen kişilerin engellenmesi ve şikayet edilmesi konusunda kullanıcılarına seçenekler sunuyor. Siber zorbaları engellemek basit bir çözüm gibi görünebilir ancak durum hiç de öyle değil. Şikayetler, düşünce ve düşünceyi ifade özgürlüğü ardına sığınan zorbalar tarafından bir şekilde geçiştiriliyor. Zorbanın engellenmesi ise, zorbalığına devam etmediği anlamına gelmiyor. Aksine bu durum, yangına körükle gitmek gibi bir sonuç doğuruyor. Siber zorbalık, doğrudan kaynağından kullanıcıya ulaşacağına, ortak arkadaşların uyarıları, iyi niyetli haber vermeleri veya zorbanın tarafına geçmiş, tek derdi insanlarla dalga geçerek eğlenmek olan üçüncü şahıslar tarafından bir şekilde yine kullanıcıya ulaşıyor. Bu durum ise çok daha sinir bozucu.
Instagram siber zorbalık konusunda önemli bir adım atıp, yorumların filtrelenmesi ve istenmeyen içeriklerin görüntülenmemesi konusunda bir adım attı. Artık Instagram kullanıcıları, kendi belirledikleri kelime, cümle veya ifadeleri içeren mesajları görmemeyi tercih edebiliyorlar. Bu filtre aslında basit anlamı ile küfür ve argo içeren mesajların görüntülenmemesi için getirildi. Ancak doğru kelime seçimleri ile siber zorbalık konusunda da yararlı olabilir. Siber zorbalığı engelleyici bir önlem olmayacaktır. Ancak bu durumlardan rahatsız olan kullanıcıların elinde daha fazla alternatif olması iyi olacak.
Instagram bu mesaj filtreleme özelliğini aslında yaz aylarında işletme hesapları ve Taylor Swift gibi siber zorbalık konusunda çok çekmiş ünlülerin kullanımına açmıştı. Görünüşe göre beta testlerinden geçen filtreler artık herkesin kullanımına sunuldu.
Instagram CEO’su ve Kurucu Ortağı Kevin Systrom bir blog yazısında, “Herkesin eleştiri veya tacize maruz kalmadan kendi gibi olabilmesini sağlamalıyız” diye yazıyor. Siber zorbalığın kalesi durumuna gelmiş Twitter kadar göz önünde olmasa da, Instagram’da da benzer vakalar yaşanmıştı. Örneğin kısa zaman önce Justin Bieber, kız arkadaşı Sofia Richie’ye karşı yürütülen organize siber zorbalık karşısında Instagram hesabını kapatmıştı. Özellikle milyonlarca takipçisi bulunan, dolayısıyla çok büyük reklam gelirleri sağlayan süper star kullanıcılarını kaybetmek Instagram için kabul edilebilir bir durum değil.


Geleceğin Bilişim Dehaları Kodu Cup Yarışmasına Katıldı
Microsoft Türkiye, Finansbank ve Habitat Derneği işbirliği ile çocukları kod yazmaya teşvik etme amacıyla düzenlenen Kodu Cup Türkiye 2016’da final heyecanı 8 Eylül Perşembe günü yaşandı. ‘Çevre ve Ben’ temasıyla düzenlenen ve Türkiye’nin dört bir yanından 8-14 yaş arası çocukların katıldığı yarışmada finale kalan ekipler ilk üçe girmek için yarıştı.
İki kategoride 10 finalist ekip yarıştı
Kodu Cup Türkiye 2016’ya Türkiye’nin dört bir yanından 165 ekip birbirinden eğlenceli ve yaratıcı 165 oyunla katıldı. Yapılan ön elemeler sonucunda 8-11 ve 11-14 yaş kategorilerinden 5’er ekip finale kalarak, aileleri ile birlikte final heyecanını yaşama şansı yakaladı.
Kendilerine verilen kısıtlı zaman içinde heyecanla oyunlarını anlatan ekipler arasında seçim yapmak, jüri üyeleri için de zor oldu. Jürinin kararını Finansbank Genel Müdürü Temel Güzeloğlu, Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu ve Habitat Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sezai Hazır açıklayarak ilk üçe giren takımlara ödüllerini verdi.
Kodu Cup ile bir çocuğa dokunmak geleceğin inovasyon liderine dokunmaktır
Finansbank Genel Müdürü Temel Güzeloğlu, sosyal sorumluluk çalışmalarında çocuklara odaklandıklarını belirterek bilim, sanat ve eğitim konusunda onlara katkı sunmayı amaçladıklarını söyledi. Müzikaller, tiyatro oyunları, eğitim kurumlarıyla işbirlikleri yanında The Zone By Finansbank’ta bir matematik sergisi de düzenlediklerini aktaran Güzeloğlu, Finansbank toplantı salonu sahnesinde çocukları konuk etmekten mutluluk duyduklarını belirtti. “Minik Parmaklar Geleceği Programlıyor” projesinin bir parçası olarak finale kalan ekiplerin yarıştığı Kodu Cup 2016’ya oğlunun katılamadığını belirten Güzeloğlu “Benim de sizlerin yaşında bir oğlum var. Kural gereği Finansbank’tan olduğu için bu yarışmaya katılamadı. Ancak o yarışmış kadar heyecan duyuyorum” dedi. “Bir çocuğa dokunmanın, Türkiye’nin inovasyon liderlerine dokunmak olduğuna inanıyoruz” diyen Güzeloğlu, şöyle devam etti: “Microsoft Türkiye ve HABİTAT işbirliği ile hayata geçirdiğimiz ‘Minik Parmaklar Geleceği Programlıyor’ projemizle, yeni yüzyılın gereklilikleri doğrultusunda çocukların teknoloji okur yazarlığı konusundaki becerilerini geliştirmeyi, algoritmik düşünme becerisi kazandırarak gelişimlerini desteklemeyi hedefledik. 22 ilde düzenlediğimiz 8-12 yaşları arasındaki çocukların katıldığı 16 saatlik eğitimlerde, 5 bin çocuğa oyun tasarlayabilmek için düşünülmüş basit ve görsel bir programlama dili olan Kodu öğretildi. İlk yıl hedeflerini başarıyla yerine getiren Minik Parmaklar Geleceği Programlıyor, yeni eğitim öğretim yılında da devam edecek ama biz bu inançla yola çıkan üç kurum olarak, çocukların program yazmaya ilgilerini artırmak amacıyla Kodu Cup Türkiye 2016 yarışmasını düzenledik. Tüm Türkiye’den 8-14 yaş aralığındaki çocukların katılımına açık olan yarışmaya katılımların hepimizi iyi bir gelecek için daha da umutlandırdığını söylemem gerek. Bugün heyecanla sunumlarını dinlediğimiz parlak fikirli, zihni açık bu nesil ile hedeflediğimiz gibi Türkiye’yi bilişim üssü haline getirmenin hiç de zor olmadığına inanıyorum. Bu doğrultuda bizler çocuklarımızı desteklemeye devam edeceğiz.”Erken kodlayan yol alır
Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu, böylesine anlamlı bir çalışmanın bir parçası olmaktan mutluluk duyduklarını söyledi. Kansu, Kodu Cup 2016 ile ilgili şöyle konuştu: “Eskiden ‘erken kalkan yol alır’ diyorduk, ama biz Microsoft olarak ‘erken kodlayan yol alır’ diyoruz. Çünkü Endüstri 4.0’ı konuştuğumuz bugünlerde, geleceği yaratacak olan gençleri ne kadar erken kodlamayla ve algoritmik düşünceyle tanıştırırsak o kadar hızlı endüstri 4.0’a geçiş yapacağımızı düşünüyoruz. Nüfusunun yarısından fazlası genç olan, 10 milyondan fazla öğrencisi olan Türkiye’nin, 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için yazılıma öncelik vermesi ve eğitimin doğal bir parçası haline getirmesi çok kritik.”Yazılımın dili kod yazmaya çocukluktan başlanmalı
Her sene Türkiye’deki Bilgisayar Mühendisliği bölümlerinden 5000 civarı öğrencinin mezun olduğuna dikkat çeken Kansu, “Bu sayı, Türkiye’nin potansiyelini karşılayamayacak kadar düşük. 1.3 milyon nüfusu olan Estonya’da bile bu sayı 4000! O nedenle de, daha erken yaşlardan adım atmak gerekiyor. Daha önce söylediğimiz gibi, “erken kodlayan yol alır”! Yazılımın dili olan ‘kod’ları çocukluktan itibaren öğrenmek ise büyük değer yaratıyor. Nitekim ABD Başkanı Barack Obama’nın başlattığı ‘Herkes İçin Bilgisayar Bilimi İnisiyatifi’ girişiminin amaçlarından biri de üniversite öncesindeki tüm öğrencilere içinde kodlamanın da yer aldığı bilgisayar dersleri verilmesi. Bunun için 4 milyar dolarlık bir bütçe ayrıldı. Türkiye’de de kodlama derslerinin ilkokul, ortaokul ve lise müfredatında yer alması için çalışmalar yapılmaya başlandı” diye konuştu.Algoritmik düşünce için kod önemli
Bilgisayar programlamanın, öğrenilmesi kolay bir beceri olmadığını vurgulayan Murat Kansu şu bilgileri verdi: “Ancak erken yaştan başlayarak temellerin verilmesi ve kolaydan zora doğru ilerleyen bir müfredatın takip edilmesiyle herkes programcı olabilir. Programlama eğitimine erken yaşlarda başlanıldığında ve eğitim hayatı boyunca devam edildiğinde algoritmik düşünme becerisinin geliştiğini ve bu beceriden kişinin hayatın her alanında faydalanabileceğini görüyoruz. Kodu Cup, Minik Parmaklar Geleceği Programlıyor projemizin ilk senesini taçlandıran, müthiş bir yarışma oldu. Nisan ayında duyurduğumuz ve mayıs ayında tamamlanan ve tüm Türkiye’den 8-14 yaş arasına açtığımız bu yarışmaya, öğrenciler 3’er kişilik ekipler halinde katıldılar. Hem yarışmaya katılan hem dereceye giren tüm öğrencileri tebrik ediyorum.”22 ilde 200 Finansçı gönüllü oldu
Habitat Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sezai Hazır da, “Minik Parmaklar Geleceği Programlıyor” projesindeki başarının projenin ortakları arasındaki sinerji olduğuna dikkat çekerek“ 22 ilde yürüttüğümüz bu projemizde yerel işbirliklerine de önem veriyoruz. Yerelde kamu kurumları ve yerel yönetimlerle işbirlikleri geliştiriyoruz. Bugüne kadar 22 proje ilinde 130 gönüllü eğitmen yetiştirdik. Farklı illerde kurduğumuz işbirlikleri ile 5 binin üzerinde çocuğa 16 saatlik KODU Game Lab eğitimlerini ulaştırdık. Finansbank içerisinde de 22 ilden toplam 200 finansçı bu proje için gönüllü oldu, 75 finansçı ise toplam 16 saat eğitim alarak çocuklara 16 saat eğitim verdi” dedi.Ödüller çevre için
Kodu Cup Türkiye 2016 Yarışması’nda jüri Microsoft Genel Müdür Yardımcısı Cavit Yantaç, Mimar Sinan Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Çetin Tüker, Bahçeşehir Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Şirin Karadeniz, Gönüllü Eğitmen / Bilgisayar Mühendisi Dinçer Yılmaz, Magiclick Kurucu Ortağı Renee Tiyano, Habitat Derneği Genel Koordinatörü Başak Saral, Finansbank İletişim Bölüm Müdürü Armağan Engel ve KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Sanem Oktar’dan oluştu. 8-11 yaş kategorisinde Minik Girişimciler ekibi “UM-UT-ON” oyunuyla birinci, Doğa Koruyucuları “Petrol Çağı” oyunuyla ikinci, “Yeşil Karadeniz” ekibi de “Doğanın Kahramanı”oyunuyla üçüncü oldu. 11-14 yaş kategorisinde ise iki ekip birinciliğe layık görüldü. Code by Nature ekibi “Just Save It”, Green Team ise “Follow the Green” oyunuyla birinciliği paylaştı. Objects ekibi “Futbolda Çevreye Saygı” oyunuyla ikinciliğe, AKA Code Team ise “Yaşam Mücadelesi“ oyunuyla üçüncülüğe hak kazandı. Birinci olan ekipler kupanın yanı sıra 500’er, ikinci ve üçüncü olan ekipler ise madalyanın yanı sıra 250’şer TL’lik hediye çekinin de sahibi oldu. Finalde, Dahice /“Doğa Operasyonu”, Shield Fire / “Ağaçların Savunucusu” ASE / “Doğa Yağmacıları” ekipleri de yarıştı.Facebook İle İşletmeler Yurtdışına Açılıyor
Facebook, dünyanın dört bir yanındaki işletmelerin global pazarlara açılmasına ve işlerini büyütmesine yardımcı olacak yeni kaynaklar sunduğunu açıkladı. İşletmeler için Facebook’un uluslararası açılımını desteklemek için sunduğu yeni çözümlerden bazıları şöyle:
• Yeni ülkelerde, yeni müşteriler bulmak: İşletmeler, artık Benzer Hedef Kitleler’e eklenen yeni bir özellik sayesinde mevcut müşterilerinin veya yüksek potansiyele sahip müşteri adaylarının listesini yükleyerek farklı ülkelerde yaşayan, kendi müşterilerine benzer kişilere ulaşabiliyor.
• İş hacmini büyütmek için yeni ülkeler bulmak: Uygulamalarının yüklenme sayısını, uygulama içi etkileşimi veya dönüşümü artırmak isteyen işletmeler artık dünya genelindeki veya belli bir bölgedeki insanları hedefleyebiliyor.Bu sayede Facebook, reklamları seçilen bölgelerde sunuyor ve en iyi geri dönüş alınan ülkelere göre optimizasyon yapıyor.
• Kampanyaları optimize etmeye yönelik kaynaklar: Facebook, işletmelerin global kampanya stratejilerini optimize etmelerine yardımcı olmak için uluslararası pazarlama teknikleri ile ilgili web seminerleri ve kılavuzlar sunuyor.
Türkiye’deki Facebook kullanıcılarının yüzde 51’i, yurtdışındaki bir işletmeyle bağlantı kuruyor.
Global çapta birbirine bağlı bir dünyada yaşadığımız günümüzde teknolojinin işletmelerin dünyanın her yerinde müşteri bulmasına yönelik fırsatlar sunduğunu vurgulayan Facebook Türkiye Ülke Direktörü Derya Matraş, “İnsanlar mobilde ve Facebook’ta, nerede yaşadıklarından bağımsız olarak her zaman kendileri için önemli olan konularda etkileşimde bulunuyor. Global olarak baktığımızda, Facebook’ta 1 milyardan fazla insan yabancı bir ülkedeki en az bir işletmeyle bağlantı kurmuş, Facebook’u her ay mobilde ziyaret eden insanların sayısı 1,57 milyara ulaşmış durumda. Türkiye’de ise Facebook’taki insanların yüzde 51’i yurtdışındaki bir işletmeyle bağlantı kuruyor. Teknoloji, dünyayı birbirine yakınlaştırırken aynı zamanda işletmelerin büyümesine de yardımcı olabilir. Facebook olarak Türkiye’deki işletmelerin doğru müşterilerin ilgisini çekerek büyümesine yardımcı olmaya odaklanıyoruz,” dedi.
Türkiye’de her gün 30 milyon insan Facebook’u ziyaret ediyor. Facebook’un Türkiye’deki aylık kullanıcı sayısı 43 milyon iken, her ay 39 milyon insan Facebook’a mobil cihazları üzerinden bağlanıyor. Bu insanların yüzde 78’i Türkiye’dekilerin yanı sıra yurtdışındaki işletmelerle de bağlantılı haldeler. Türkiye’deki insanların işletmelerle bağlantı kurduğu ilk beş ülke ise ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Fransa ve Hindistan olarak sıralanıyor.
Türkiye’de İlk Instagram Dizisi Çekildi
PUMA, dünyanın sayılı örnekleri arasında olan Instagram dizisi #ÇizgiyiGeç ile Türkiye’de bir ilke imza attı.
Sanat ve modanın yenilikçi platformlarından Based İstanbul işbirliğinde yürütülen proje, klasik bir dizi disiplininde sosyal medyanın dinamik ruhuna uygun olarak, yeni neslin başarılı oyuncuları; Beste Kökdemir, Cihan Yenici, Ecem Akbin, Gözde Mutluer ve Hakan Kurtaş ile çekildi.
60’ar saniyelik 10 bölümden oluşan Türkiye’nin ilk Instagram dizisi, PUMA Sonbahar- Kış 2016 koleksiyonuyla öne çıkıyor. Koleksiyonda yer alan PUMA lifestyle ve sportstyle ürünleri, karakterlerin stillerini mükemmel bir şekilde tamamlıyor.
19 Eylül’den itibaren her Pazartesi- Çarşamba- Cuma günleri saat 19.00’da Based Istanbul’un Instagram hesabından – @basedistanbul yayınlanacak 10 bölümlük mini dizi, hayattan istediğini almak için mücadele eden, kendinden emin 5 gencin hikayesini anlatıyor. Kemal Hamamcıoğlu tarafından kaleme alınan spor, müzik, moda ve dostlukla iç içe olan hikayede, Eda (Beste Kökdemir), Toprak (Hakan Kurtaş), Ada (Ecem Akbin), Oğuz (Cihan Yenici) ve Su (Gözde Mutluer)’in hayatlarındaki kırılma noktaları yer alıyor.
PUMA ve Based İstanbul’un öncü yaklaşımı şimdi Instagram’da yepyeni bir takip sürecini de beraberinde getiriyor. Bu Eylül, yeni bir dönemin başlangıcına siz de tanıklık edin.
Google API.AI Satın Alması Gerçekleşti
API.AI, uygulama ve3 yazılım geliştiricilerin Apple’ın Siri dijital asistanı benzeri konuşabilen ve konuşulanı anlayan bot yazılımları üretmek için kullanılan bir altyapı. Özellikle insan benzeri konuşmalar yapabilen ve farklı diller ile çalışabilen botlar yapımında API.AI epey ünlü bir isim. Google ise dün, API.AI’ı satın aldığını açıkladı.
İnsanlar olarak iletişimde aslında farkında olmadığımız kadar iyiyiz. Örneğin “Yüzümün halini gördün mü” dediğimiz de hiç düşünmemize gerek kalmadan sayı olan 100’den değil, surattan bahsedildiğini anlıyoruz. Bağlam içinde değişen kelime anlamlarına o kadar alışkınız ki, beynimizin bu farklı anlamları değerlendirip işlem yaptığını fark etmiyoruz bile. Ancak, bilgisayar bilimlerinde durum bu şekilde işlemiyor. Bir yazılıma bu işlevleri kazandırmak çok zor.
Örneğin bir yazılıma “bana bir araç bul” dediğimizde kayıp bir aracı mı bulacağını, en yakındaki otomobilin yerini mi söyleyeceğini, Uber uygulamasını mı açacağını yoksa taksi mi çağıracağını bilmesi lazım. Dahası, bunu siz öğretmeden bilmesi lazım. Anlamın tam net olmadığı durumlarda, botlara dil öğretme işlemi korkunç bir zorluk derecesine erişiyor. Çünkü kullanılan dilin kıvraklığı ile aynı anlamı taşıyan yüzlerce farklı cümle kurabileceğimiz gibi, bir tek cümlenin onlarca farklı anlamı da olabiliyor.
API.AI, uygulama ve yazılım geliştiricilerin her bot yazmaya çalıştıklarında tekerleği yeniden icat etmek zorunda kalmalarının önüne geçmek için, bu sorunları aşacak hazır araçlar sağlıyor. Konuşma tanımlama, niyet tanımlama ve bağlam yönetimi gibi araçlar ile geliştiriciler, belli bir alana özgü botlar inşa edebiliyorlar. API.AI 14 farklı dil destekliyor ama maalesef şimdilik Türkçe bunların arasında değil.
API.AI’ın kendi sitesinden edindiğimiz bilgiye göre, şu ana kadar 3 milyardan fazla API talebi alınmış. Yani API.AI ile yapılmış botlar en az 3 milyar kere son kullanıcı tarafından başarıyla kullanılmış. Ayrıca Google, API.AI ile bir şekilde bot yapan 60 binden fazla geliştirici olduğunu söylüyor.
Google’ın API.AI’ı satın almak için ne kadar ödeme yaptığına dair net bir bilgi henüz yok. Ancak daha önceki yatırım turlarına bakacak olursak API.AI şimdiye kadar 8,6 milyon dolardan fazla değerlemeye ulaşmış durumdaydı. 2012 yılında Intel’den 3 milyon dolar alan şirket, 2014 ve 2015 yıllarında sırasıyla 2,6 milyon dolar ve 3 milyon dolar daha yatırım aldı. Ancak 2014 yılının başında Alpine, Plug and Play ve Intel Capital tarafından tekrar yatırım yapılan API.AI’ın bu dönemde ne kadar değerleme kazandığı bilinmiyor. Önceki yatırım oranları ile karşılaştırıldığında ise API.AI’ın rahatlıkla 10 milyon dolar değerlemenin üzerine çıkabileceği düşünülüyor.
Facebook, Nascent Objects ile Modüler Elektronik İşine Giriyor
2014 yılında kurulan küçük bir startup olan Nascent Objects, Facebook tarafından satın alındı. Nascent Objects, tüketicilerin farklı elektronik bileşenleri kullanarak kendi kişiselleştirilmiş cihazlarını yapmalarına olanak saplıyor. Örneğin kamera, batarya, farklı sensörler gibi modüller birleştirilerek, çevresel algılaması oldukça yüksek bir fotoğraf makinesi yapılabiliyor.
Tüketiciler tarafından mikro inovasyonların yapılmasına izin veren Nascent Objects, Apple tarafından satın alınmasından önce Beats ürünlerinin tasarımında Ammunition ile birlikte çalışıyordu. Apple’ın Beats ürünlerini satın almasının ardından Nascent Objects kendi orijinal tasarımlarına başlamıştı ki, Facebook Nascent’i satın alma kararı verdi.
Nascent, hiçbir özel elektronik üretimi deneyimi olmayan son kullanıcılara yeni ürünler tasarlamalarını olanaklı kılıyor. Bir “modüler elektronik platformu” olan Nascent modülleri ile ürün prototipi çalışmak dakikalar sürerken, klasik anlamda elektronik prototiplerini ortaya çıkartmak bazen aylar alabiliyor. Nascent’in bu yaklaşımı, günümüzde sıklıkla kullanılan uygulama prototip yazılım araçlarına benziyor. Uygulama tamamen kodlanmadan önce bu araçlar ile temek işlevleri ve tasarımı, tek satır kod yazmadan ortaya çıkartılabiliyor.
Facebook Mühendislik Başkan Yardımcısı Regine Dugan, Nascent Objects satın alınması ardından “Beraber çalışarak yazılım üretim hızında donanım üretmeyi umuyoruz” dedi.
Nascent Objects Facebook’un ürünlerin çok hızlı prototipinin yapıldığı ve mümkün olduğunca çabuk sevkiyata hazırlandığı Building 8 laboratuvarının bir parçası olacak. Facebook tarafından satın alınması ile birlikte Nascent Objects, modüler elektronik altyapısını daha da geliştirecek fona ulaşacak. Nascent’in konu üzerindeki deneyimi de, özellikle son yıllarda donanım ile iyice içli dışlı olmaya başlayan sosyal medya devi Facebook’un işine çok yarayacak.
Modüler elektronik, aslında uzun zamandır gündemde olan bir konu. Fakat herhangi bir firma şimdiye kadar mantıklı, kullanıcı ile dost ve pazarlanabilir bir modüler elektronik platformu ortaya çıkartamadı. Şimdiye kadar böyle bir hayale en çok yaklaşan şirketler Motorola ve Özellikle Google oldu. Google, Project Ara adını verdiği projesi ile modüler cep telefonu yapmak istiyordu. Cep telefonunun hemen hemen tüm özellikleri kullanıcı tarafından kişisel ihtiyaçlara göre şekillendirilebilecekti. Ancak Google, yakın zaman önce projeyi askıya aldı.
Ödeal BDDK’dan Ödeme Kuruluşu Onayı Aldı
2 yıl gibi kısa bir sürede 10 bini aşkın üye işyeri tarafından kullanılmaya başlayan Ödeal BDDK’Dan ödeme kuruluşu onayı aldı. Ödeal, Türkiye’nin ilk mobil ödeme kuruluşu olarak BDDK lisansı ile konumunu daha da güçlendirdi.
Fintek alanında Türkiye’nin sayılı ve başarılı startup girişimi olarak hayatına başlayan Ödeal, kısa sürede büyüdü. Söz konusu gelişme ile bir kez daha güçlü sektör oyuncusu olduğunu kanıtlamış oldu.
Türkiye’nin ilk mobil ödeme kuruluşu
Ödeal Kurucu Ortağı Fevzi Güngör konuyla ilgili açıklamasında bu lisansın şirketin yetkinliklerinin BDDK tarafından da onaylanması anlamına geldiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Lisansı olmayan bir şirketin faaliyet gösteremeyeceği, çok özel bir alanda çalışıyoruz. BDDK ile sürdürdüğümüz başvuru süreci Eylül başında sonuca ulaştı. Çok hassas bir alan olan ödeme sektöründe bu lisans, tüm yasal gereksinimlere uygun hizmet verdiğimizin BDDK tarafından onaylaması anlamına geliyor. 2 yıl gibi kısa sürede 10 binden fazla işyerinin güvenini kazandık. Haziran 2015’e kıyasla son bir yılda günlük işlem adedimizi 10 kat, ciromuzu ise 21 kat artırdık. Bu yeni gelişme ne kadar doğru yolda olduğumuzu bir kez daha gösterdi.” İlgili yazı: Portföyü 10 Bin Üye İşyeri Barajını Aştı
Sürdürülebilir büyümenin teminatı kayıtlı ekonomi
“İçinden geçtiğimiz bu çetin ve olağanüstü koşullarda ekonomimizin ne kadar güçlü olduğunu gördük. Bir mobil tahsilat uygulaması olarak, Ağustos ayında işlem ve ciro bazında önemli bir artış gerçekleştirdik. Türkiye güçlü ekonomisi ve istikrarıyla göz dolduruyor vee güçlü ekonominin itici güçlerinden biri de kayıtlı ekonomi” diyen Güngör sözlerini şöyle sürdürdü: “Finans dünyasındaki yenilikçi fintek şirketlerinin, özellikle Ödeal de gibi ödeme kuruluşlarının BDDK tarafından onaylanması ekonominin kayıt altına alınması ve online alışverişte müşteri güveninin artması anlamına geliyor.” Ücretsiz olarak indirilen uygulaması ile cep telefonlarına mobil POS özelliği kazandırarak banka kartı ve kredi kartı ile ödeme alabilmeyi sağlayan Ödeal’ın 10 bin üye iş yerini aşma başarısında, işyeri tarafında herhangi bir yatırım gerektirmemesinin yeri büyük. Ödeal kolay kullanım ve güvenli alışveriş standartlarını destekliyor.Ödeal ile 81 ilde 63 farklı sektör
Ödeal ile tek seferde 20 hatta 1 TL’lik işlem bile yapılabiliyor. Ödeal simitten, dekorasyona, avukatlık hizmetinden, yoga ve pilatese kadar birçok alanda kullanılıyor. Kısa sürede 81 il ve 63 farklı sektörde kullanılmaya başlanan ve hiçbir sabit ücret gerektirmeyen uygulama özellikle küçük işyerlerine ve kendi hesabına çalışanlara tüm kredi kartlarında taksit yapabilme ve senetle uğraşmadan vadeli satış yapabilme gibi kolaylıklar sunuyor.2021’de Tam Sürücüsüz Otomobiller Gelecek
Geçtiğimzi hafta Uber, sürücüsüz araçları ile yolcu alma testlerini Pittsburgh’da başlattı. Doğal olarak rekabette geri kalmak istemeyen Lyft de kendi testlerine başladı.
Lyft’in testlerinden daha da önemlisi, Kurucu Ortak ve Başkan John Zimmer’ın önümüzdeki 10 yıl içerisinde otonom araçları ne gibi bir gelecek beklediğine dair belirttiği öngörüler oldu.
Lyft 2021 yılında, filosundaki araçların çoğunun tamamen otonom olacağını öngörüyor. 2025 yılında ise, özellikle ABD’de kişisel otomobil sahibi olmanın geçmişte kalmış bir uygulama olacağını savunuyor. Bunun yerine insanlar, araç paylaşım ağlarından istedikleri yere, istedikleri araç ile, tamamen otonom olarak gidebilecekler.
Zimmer’a göre bu durum ancak insanlığın başına 100 yılda bir gelebilecek bir fırsat. Teknoloji geliştikçe ve toplum bu araçları kullanmaya ikna edildikçe, “şehir” kavramımızda da ciddi değişimler olacak.
Şehirler temel olarak otomobil trafiğinin mümkün olan en iyi şekilde akabileceği şekilde tasarlanıyorlar; eğer tasarlanıyorlarsa. Ancak burada bir sorun var: Her otomobilin ortalama ömrünün yüzde 96’sı park halinde geçiyor. Herhangi bir iş yönetimi standardında bu durum, hafif tabir ile “korkunç” demek. Kullanım ömrünün yalnızca yüzde 4’ünde aktif olarak kullanılacak herhangi bir araca on binlerce hatta yüz binlerce lira saymak, rakamlar karşısında delilik gibi geliyor. Ancak ABD’li otomobil kullanıcılarının pek çoğu, aylık otomobil harcamalarına yiyecekten daha çok para ayırıyorlar.
Şehirleşmenin önündeki en büyük engellerden biri ise, bu kadar çok otomobili koyacak yer bulamamak. Eğer tüm araçlar otonom olsaydı, şu andaki araç sayısının yalnızca yüzde 4’üne ihtiyacımız olacaktı. TÜİK’in 2013 verilerine göre yalnızca İstanbul’da 3 milyon 230 bin araç var. Otonom araçlar ile aynı ulaştırma yapılıyor olsaydı bu sayı rahatlıkla 130 bin seviyesine inebilirdi ve aynı ulaşım performansı alınırdı. 3,5 milyon araçlık İstanbul cadde ve sokaklarında 500 bin sürücüsüz araç olsaydı, bir tek kişinin bile taksi bulma derdi kalmazdı. Benzin tüketimi, çevre kirliliği, para tasarrufu ve trafik gerginliğindeki azalmaları saymıyoruz bile.
Zimmer, bunun gerçekleşmesi için sürücüsüz araçların iç konsollarının ne kadar güzel olduğunu veya yollarda test sürüşleri yapılmasını bir yere kadar etkili buluyor. Asıl etki, insanların bu hizmetlere nasıl, ne ücretle ve ne hızla ulaşabileceklerini anlatmakta. Otonom araçlar istediği kadar güvenli, güzel ve cazibeli olsun, halkın bunları nasıl elde edeceği noktası hala gizemini koruyor. Sahip olmadığınız bir otonom araçtan nasıl yararlanacaksınız? Zimmer’e göre, aynı bir Spotify veya Netflix üyeliği gibi. Aylık bir ücret karşılığında, çağırdığınız anda en kısa mesafedeki meşgul olmayan otonom araç kapınıza gelecek. Bu aylık ücretin, otomobil kredilerinden çok daha düşük olacağı da kesin.
Bir başka yöntem ise, çağrı başına ücretlendirme, aynı bir taksi gibi. Önceden belirlenen rota doğrultusunda veya araç seçimine göre otomatik olarak ücret belirlenecek ve kullanıcının hesabından kesilecek. Zimmer, bu iki yöntemin veya bileşkelerinin firmalar tarafından kullanılacağını düşünüyor. Lyft içinse şimdilik aylık abonelik gibi bir ücretlendirme üzerine çalışıyorlar.
Tabii, otonom kiralık araçlar bir anda ortalığı kaplamayacak. Zimmer, kendi hizmeteri ve diğer hizmetlerde görev alan insan sürücü oranının 2020 yılına kadar artacağını düşünüyor. Ancak bu sıralarda yaygınlaşmaya başlayacak tam otonom ve hız sınırlaması olmadan kendi kendini sürebilen araçlar ile, 2025 yılına kadar insan sürücü oranı yavaş yavaş azalacak. 2025 yılını ise bir milat olarak görüyor. Teknolojinin olgunlaşması ile diğer sürüş türleri ya gereksiz masraflı ve yorucu olduğu için ortadan kalkmaya başlayacak, ya da özellikle otomobil sürmeye meraklı ve bunu bir hobi gibi yapan ufak bir kesimin elinde olacak.
Workinton 4 Yaşında
Ofis kafe sektörünün metrekare, şube ve müşteri sayısı açısından açık ara lider markası Workinton, 4’ncü yılını kutluyor. Çalışma dünyasındaki bilinen alışkanlıkları yıkarak, ofisleri 4 duvar arasından çıkaran girişim, binlerce girişimin ilham aldığı ve hayat bulduğu bir yapı haline geldi.
Kurulduğu günden bu yana 1 milyona yakın kişiye çalışma ortamı sunan Workinton çatısı altında şu anda aktif olarak 400 şirket, girişim ve dernek faaliyet gösteriyor. Klasik ofislerdeki verimsizlikten kaçan 500’den fazla büyük firma da düzenli olarak toplantı odaları ve beyin jimnastiği oturumları düzenliyor.
Türkiye’ye ilk ortak çalışma alanları fikrini getiren Workinton, aradan geçen 4 yılda şirketler ve bireysel kullanıcılar için 20 binin üzerinde toplantı organize etti. Şirketin 3 ildeki 13 şubesinde günlük 150 toplantı ve 2.500 kişiyi ağırlama imkanı bulunuyor.
Kurumların mobiliteye artık daha fazla destek verdiğini söyleyen CEO Gökhan Beydoğan, “Operasyonel verimlilik ve işin sürekliliğini sağlamak artık çok daha değerli. Workinton, çalışma dünyasının en konforlu ve işe odaklı mekanlarını yarattığı için 4 yılda 10 kat büyüdük” diye konuştu.
Gökhan Beydoğan, 4’ncü yılını kutladıkları Workinton’u bir dünya markası haline getirmek için stratejiler ürettiklerini söyleyerek, “Workinton 10’ncu yılını kutladığında, Türkiye ve Avrupa’nın önemli kentlerinde birbiri ile bağlantılı büyük bir iş ağı oluşturacak. Bu atmosferin altında İyi Çalışanlar Ülkesi Workinton, yeni fikirlere ve girişimcilere ev sahipliği yapmaya devam edecek” diye konuştu.
Oracle OpenWorld 2016 İle En Gelişmiş Bulut Deneyimi
Oracle, 141’den fazla ülkeden gelen binlerce müşteriyi, yüzlerce iş ortağını ve milyonlarca çevrimiçi katılımcıyı Oracle OpenWorld 2016 bulut bilişim etkinliğinde buluşturuyor. 22 Eylüle kadar sürecek konferansta, Oracle’ın San Francisco şehri için 20 yılda yarattığı toplam 3,2 milyar dolara varan pozitif ekonomik etki konuşulacak.
Bulut bilişim temalı Oracle OpenWorld 2016 etkinliğinde alanında zirvede yer alan teknoloji uzmanları, dünya liderleri ve yenilikçileri, teknolojinin geleceğiyle birlikte yaşam ve çalışma şeklimiz üzerindeki etkileri hakkındaki fikirlerini paylaşacaklar.
San Francisco’ya 3,2 milyar dolar para kazandırdı
Aralarında kitapları çok satanlar arasında yer alan eğitimci Adam Grant’in de bulunduğu günümüzün en parlak düşünürlerinin, Moody’s’ten Mark Zandi gibi tanınmış ekonomistlerin ve Stephanie Cutter ve Mike Murphy gibi önemli politika strateji uzmanlarının da yer aldığı vizyonerler de etkinliğin önemli konukları arasında yer alıyor. Oracle’ın hafta sonunda düzenlediği karşılama etkinliğinde ise rekorlar kıran performans sanatçıları Gwen Stefani ve Sting AT&T Park’taki sahnede özel bir konser verdi. Müzik listelerinde zirveyi elinden bırakmayan American Authors grubu, Oracle OpenWorld başlangıcında Howard sokağındaki Oracle Cloud Plaza’da özel bir performans sergiledi. İlgili yazı: Bulut Güvenlik Startup’ı Palerra Oracle tarafından Satın Alındı
Oracle OpenWorld 2016 ile yeni türbülans çağı
Pazar gecesi Oracle’ın Yönetim Kurulu Başkanı ve Baş Teknoloji Yöneticisi Larry Ellison, Oracle’ın yeniliklerinin kurumsal bulut bilişimi nasıl dönüştürdüğüne dair ana sahnede yapacağı konuşmayla etkinliği başlatırken BT’nin geleceğine yönelik görüşlerini de paylaştı. Hafta boyunca ise Ellison, Oracle CEO’su Safra Catz, Oracle CEO’su Mark Hurd ve Oracle Ürün Geliştirme Başkanı Thomas Kurian, teknoloji ve iş dünyasının en önemli isimlerinden bazılarıyla birlikte günümüzün en kritik konularını tartışacak. Oracle’ın Pazarlamadan Sorumlu Yöneticisi Judy Sim konuyla ilgili açıklamasında şunları söyledi: “Oracle OpenWorld 2016, müşterilerimizin başarısına odaklanıyor. Yaklaşımımız her zaman katılımcılara öncelik vermek ve bunun için de konferansın her bir unsurunun öğrenimi geliştirmesini, ağ kurma çalışmalarını zenginleştirmesini, yenilikleri desteklemesini ve müşterilerimiz ve iş ortaklarımızı bir araya getirmesini amaçlıyoruz.”Larry Ellison: Veri merkezleri buluta taşındı
Bulut Güvenlik Startup’ı Palerra Oracle tarafından Satın Alındı
Bu hafta San Francisco’da Oracle OpenWorld etkinliği varken, şirketten önemli bir sürpriz haber beklentileri de boşa çıkmadı. Bulut güvenlik şirketi Palerra, Oracle tarafından satın alındığını duyurdu.
2013 yılında Kurulan Palerra (dana önceki adı Apprity), Norwest Venture PArtners ve August Capital yatırım firmaları üzerinden 25 milyon dolar yatırım almıştı. Palerra, Oracle’ın eski çalışanları Rphit Gupta ve Ganesh Kirti tarafından kurulduğu için, Oracle’ın kurum kültürüne de çok hakim. Rohit Gupta Palerra’nın CEO’luk görevini üstlenmişken, Ganesh Kirti ise CTO pozisyonunda bulunuyor.
Palerra’nın hizmetleri şu anda kurumsal uygulamalar için güvenlik otomasyonu üzerine odaklanıyor. Palerra’nın farklı yaptığı şey, yalnızca uygulamalardaki verileri değil, hizmetler arasında akan veriyi de koruyabilmesi. Bunun için tüm yazılım hizmetlerinde ve altyapıda çok katmanlı bir güvenlik sistemi kuruluyor. Günümüzde ne kadar çok uygulamanın API’ler aracılığı ile aralarında veri paylaştıklarını düşündüğümüzde (milyonlarca diyebiliriz), şirketin odaklandığı güvenlik sistemi zaman içinde çok büyüyecek gibi duruyor.
Oracle tarafından satın alındıktan sonra Palerra’nın hali hazırdaki müşterilerine hizmet vermeye devam edeceği de bildirildi. Palerra’nın müşteri portföyü arasında VMware, Jefferies, Edgile, Datastax, Marlette Funding, BMC, Persistent gibi isimler dikkati çekiyor.
Oracle şimdiye kadar 100’den fazla satın alma yapmıştı ancak bunların çok azı güvenlik ile ilgiliydi. Akla gelen iki önemli güvenlik satın alması, 2005 yılındaki Ablix ve 2013 yılında bir cihaz yönetim startupı olan Bitzer Mobile.
Kurumların giderek daha sofistike siber saldırılar ile karşı karşıya kaldığı günümüzde Palerra’nın hizmetlerine yoğun talep olduğunu söyleyebiliriz. Palerra kurduğu güvenlik sistemi ile güvenlik ihlallerini tespit edebiliyor, şirket içinden kaynaklanan güvenlik risklerini ortaya çıkartıyor ve güvenlik vakalarına müdahale edebiliyor.
Henüz Palerra ile Oracle’ın birlikte ne üreteceklerine dair herhangi bir detay açıklanmamış olsa da, Palerra’nın CEO’su Rohit Gupta, Oracle’ın yazılım platformlarına entegrasyon üzerine çalıştıklarını belirtiyor. Gupta, “Pracle ve Palerra birlikte anlaşılabilir ve güvenlikli bulut hizmetleri sunarak bulut teknolojilerinin benimsenmesini arttıracak. Oracle’ın Identity Cloud Service ve Palerra’nın CESB platformu ile birlikte kullanıcılara, uygulamalara, API’lere, veriye ve altyapıya, güvenli ve anlaşılabilir bir yapı getireceğiz” diyor. Oracle tarafından yazılan bir blog yazısında da çözümlerin kullanıcı, uygulama ve API odaklı olacağı konusu netleştiriliyor.
Güneş Enerjisi Üretimini Ucuzlatacak Buluş
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün MIT Technology Review isimli teknoloji portalında Xerox PARC’ın geliştirdiği sıvı alaşımdan çip basan baskı cihazı güneş enerjisi panellerinin daha uygun maliyetlere üretilebilmesini sağlayacak buluş olarak tanıtıldı.
Dünyanın en büyük teknoloji ve iş süreçleri yönetimi şirketlerinden Xerox’un ünlü AR-GE laboratuvarı Xerox PARC, baskı cihazlarında kullanılan mürekkepler gibi sıvı formda olan ve basıldığında katılaşarak elektronik bir devre işlevi görecek çipler üreten bir baskı cihazı geliştirdi. ARPA-E’nin Mikro Ölçekte Optimize Edilmiş Güneş Pilleri Programı (MOSAIC) kapsamında güneş enerjisi panellerinin daha verimli, hafif ve uygun maliyetli bileşenlerden üretilmesinde kullanılacak baskı cihazı, potansiyel getirileri ile bilim ve teknoloji dünyasında da büyük heyecan uyandırdı.
Süper güneş panelleri geliyor
MIT’nin aylık bilim teknoloji dergisi MIT Technology Review’un teknoloji portalında yayınlanan “Süper Güneş Panelleri için bir Xerox makinesi” (A Xerox Machine for Super Solar Panels) başlıklı makalede, Xerox PARC’ın üç yıl içinde tamamlanması beklenen projesi ile daha az malzeme ve güneş paneli kullanılarak aynı oranda veya daha yüksek miktarda enerji elde edilebileceği vurgulandı. Xerox’un çip basan baskı cihazı, yalnızca güneş panellerinde değil; önümüzdeki yıllarda her türlü teknolojik cihazın üretiminde de kullanılabilecek denildi.
MIT Technology Review, günümüzde güneş paneli üretiminde geleneksel silikon sistemler kullanıldığını ve bu yöntemin oldukça masraflı olduğunu söylüyor. Teknoloji portalına göre bu uygulama şekli kablo döşeme ve tesisat kurulum işlemlerinden dolayı önemli ölçüde gider yaratıyor ve güneş panellerinin yaygınlaşmasını önlüyor. Xerox PARC’ın teknolojisinin ise daha büyük ölçekte enerjiyi daha az malzeme, daha uygun maliyet ve daha verimli bir şekilde üretebildiğini söylüyor.
Sıvı formda basılan elektronik devreler
Basılı elektronikler (printed electronics) konusu üzerinde uzun yıllardır çalışan Xerox PARC’ın sıvı bir alaşımdan elektronik devre basabilen baskı cihazları, kağıdın üzerine mürekkep basma teknolojisine benzer bir modelle çalışacak. Bu yazıcıda kullanılacak sıvı mürekkep, elektronik devreleri oluşturacak sıvı formdaki çipler olacak. İçinde kum tanesi büyüklüğünde milyonlarca çip bulunan bu sıvı alaşım, hafif ve katlanabilir yüzeylerin üzerine kusursuz bir şekilde basılarak, güneş enerjisi üretecek milyonlarca minik solar hücrelere dönüşecek. Sıvı alaşım yazıcıları ile basılacak elektronik devrelerin kullanılacağı güneş enerjisi panelleri ile çok daha fazla miktarda enerji daha ucuz, daha uzun ömürlü ve kolayca üretilebilecek.
Paratika e-Ticaret Sektörünün Yeni Oyuncusu Oldu
Avrupa’nın en büyük 6. yazılım firması Asseco Grup bünyesinde olan Asseco SEE, e-ödeme konusundaki 17 yıllık bilgi birikimi ve deneyimi ile Nestpay Ödeme Hizmetleri A.Ş.’yi hayata geçirdi. 6493 sayılı “Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları” hakkındaki kanun çerçevesinde, e-ticaret firmalarına sanal POS hizmeti vermek için kurulan Nestpay Ödeme Hizmetleri A.Ş. Paratika markası ile BDDK’dan alınan lisans kapsamında sanal POS hizmeti verecek.