Zorlu Enerji, yerli ve yenilenebilir enerji alanında Türkiye’de referans projeler geliştirmeyi sürdürüyor. Zorlu Enerji’nin Osmaniye’nin Bahçe ilçesinde 100 milyon Euro yatırımla kurulumunu gerçekleştirdiği Sarıtepe-Demirciler Rüzgar Enerjisi Santralleri (RES) projesi tam kapasite elektrik üretimine başladı. 80,3 MW kurulu güce sahip proje, Zorlu Enerji’nin, Türkiye’nin en büyük rüzgar santralleri arasında gösterilen 135 MW kurulu güçteki Gökçedağ RES’den sonra Türkiye’deki ikinci RES projesi konumunda.
Sadece Türkiye’nin değil, Pakistan’ın da en büyük RES yatırımcıları arasında yer aldıklarını belirten Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, “Osmaniye’nin Bahçe ilçesinde 100 milyon Euro yatırım ile kurduğumuz Sarıtepe – Demirciler RES ile birlikte yerli ve yenilenebilir enerjinin yurt içi portföyümüzdeki oranı yüzde 67’ye yükselirken; rüzgarda Türkiye’de 215.3, Pakistan yatırımımızla birlikte ise toplam 271.7 MW’lık güce ulaştık” dedi.
Yerli ve yenilenebilir enerji alanında Türkiye’nin vizyonunu ileri taşıyan projeler geliştirdiklerini belirten Ak, tüm rüzgar projelerinde gönüllü karbon piyasasında işlem gören enerji projelerini derecelendiren standartlar arasında en itibarlısı olan “Gold Standard” sertifikasına sahip olmalarının bunun önemli bir yansıması olduğunu dile getirdi. Sinan Ak, “Yatırımlarımızda ekonomik sürdürülebilirlik kadar, toplumsal ve çevresel sürdürülebilirliği önemsiyor ve bunun gereklerini yerine getiriyoruz. Sektörümüz açısından da ilham verici olduğuna inandığımız projeleri hayata geçirmeye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.
Geçtiğimiz Aralık ayında Ukrayna’nın elektrik şebekesine yapılan siber saldırı, gittikçe büyümekte olan global bir trendin parçası. Tarihte bir siber saldırı sonrasında yaşanan ilk elektrik kesintisi olma unvanına sahip bu olay, yüzlerce saldırı arasında başarıya ulaşmış yalnızca bir tanesi. Artık siber saldırılar, özellikle üretim, enerji, su dağıtımı ve ulaştırma sektörlerine yoğunlaşıyor. Bu yoğunlaşmanın temel sebebi ise, “Nesnelerin İnterneti” (Internet of Things – IoT) uygulamasının yaygınlaşması ve bu sektörlerdeki sistemleri yöneten sunucuların gittikçe daha fazla internete bağlı hale gelmesi. Buna rağmen tamamen dijitalleşmek isteği çok geriden takip ediyor.
Gerekli güvenlik önlemleri alındıktan sonra bir saldırganın böyle bir sistemi ele geçiremeyeceği veya işlevsiz hale getiremeyeceği düşünülebilir. Günümüzde sıfırdan kurulan sunucu ağları bu güvenlik önlemlerini barındırdıkları gibi, geleceğe yönelik de bazı önlemler içerirler. Dolayısı ile bu noktada bir sorun görünmüyor. Sorun, yukarıda saydığımız sektörlerde kullanılan kontrol sistemlerinin neredeyse tamamının siber güvenliğin hiç düşünülmediği zamanlardan kalmış olması. Bu kontrol sistemlerine kadar olan güvenlik önlemleri aşıldığında, siber saldırgan istediğini yapabilir hale geliyor.
Durumun vahametini anlatmak için bazı rakamlar verelim: 2014 yılında bu gibi saldırıların sayısı 245 olarak belirtiliyor. 2015 yılında ise 295’e çıkmış durumdalar. En büyük saldırı oranı üretim tesislerinde gözüküyor. 2015 yılı içerisinde sadece ABD menşeli üretim tesislerine 97 siber saldırı yapılmış durumda. İkinci sırada 46 saldırı ile enerji sektörü, üçüncü sırada 25 saldırı ile su şebekeleri geliyor. Üretim ve enerji tesislerine yapılan siber saldırılar, şirketler arası karanlık oyunları veya devletler arası casusluk ve sabotaj olaylarını akla getiriyor. Ancak genel halkın kullandığı su şebekelerine yapılan saldırılar doğrudan terörist aktivite olarak değerlendiriliyor; her ne kadar çoğu zaman bu saldırıları kimin ne amaçla yaptığı bilinmese de.
2016 yılında ise bu tür siber saldırıların çok daha yüksek bir ivme ile artmış olması bekleniyor. Çünkü Batı Ukrayna elektrik şebekesinin saldırıya uğrayıp kapanması, diğer siber saldırganlar için bazı saldırı strateji fikirleri vermiş olabileceği görüşü uzmanlar arasında hakim. Bu tür saldırıların planlanması ve uygulamaya konulması aylar, hatta yıllar sürebiliyor. O yüzden Ukrayna olayı sonrası aniden bir artış beklenmiyor. Ancak çoğu güvenlik uzmanı, aynı veya benzer yöntemler kullanılarak birçok saldırının şu anda hazırlık aşamasında olduğu konusunda hemfikirler.
Şirket bilgisayarlarının herhangi bir ağa bağlanması güvenlik riskleri içerir. Bu güvenlik riskleri, ağ bağlantısı öncesi analiz edilip gerekli önlemler alınır. Dünya üzerindeki en büyük ağ olan internete bağlanmak ise aslında risklerin en büyüklerini ortaya çıkartır ve buna göre önlemler alınması gerekir. Özellikle altyapı şirketlerinin kontrol sistemlerinde acilen bir modernleşme hareketine başlamaları ve mümkün olduğunda kısa süre içerisinde bu sistemleri günümüzün dijital güvenlik ihtiyaçları doğrultusunda yeniden tasarlamaları gerekiyor. Veya işlerini 15-20 yıl önce olduğu gibi internet olmadan halletmenin bir yolunu arayacaklar. Aksi halde siber saldırganlar, bu gibi tesisleri zorla modernleşmek zorunda bırakacak, ancak iş işten geçmiş olacak.
TeknoSA, geçtiğimiz yıl hayata geçirdiği Bağlantılı Mağaza projesini bir adım öteye taşıyor. Tüm satış danışmanlarına sağladığı tablet aracılığıyla Türkiye’nin dört bir yanındaki mağazalarını, 10 binlerce ürün çeşidini ve tüm mağaza çalışanlarını birbirine bağladığı Bağlantılı Mağaza projesinin devamı niteliğinde olan, tabletten sanal POS’la ödeme alınması ile kasa önünde değil, herhangi bir satış danışmanının tabletinden ödeme yapılabiliyor.
Teknoloji perakendeciliğinde sanal POS’la ödeme alınması uygulamasının öncüsü olmaktan dolayı çok mutlu olduklarını belirten TeknoSA Genel Müdürü Bülent Gürcan, “Türkiye teknoloji perakendesinin lideri olarak 16 yıldır olduğu gibi ilkleri gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Teknoloji alışverişinde müşteri deneyimini en üst seviyeye taşımak adına yaptığımız yatırımlara bir yenisini daha ekleyerek Tabletten Sanal POS’la ödeme alınması uygulamasını hayata geçirdik. Bu uygulamamızla birlikte müşterilerimiz kasa önünde vakit kaybetmeden alışverişlerini tamamlayabilecek” dedi.
En hızlı alışveriş TeknoSA’da yapılacak
Geçen yıl hayata geçirilen Bağlantılı Mağaza projesi ile TeknoSA satış danışmanları, ellerinde bulunan tabletler aracılığıyla müşterilere; ürünü seçme, filtreleme, karşılaştırma ve ürünün tamamlayıcı aksesuarlarındaki fırsatları görebilme, ürünün finansal opsiyonlarını inceleyebilme imkanı ve müşterilerin ihtiyacına özel kesintisiz, daha kolay teknoloji alışverişi ve hizmet deneyimi sunmaya başlamıştı. Ayrıca, müşterilerin satın almak istedikleri ürünler için direkt kasadan satış yapmanın yanı sıra Teknosa Tablet uygulaması üzerinde siparişi oluşturduktan sonra ödeme ve fatura işlemleri için siparişi askıya alıp, ilgili işlemleri kasada tamamlıyorlardı. Şimdi sanal POS fonksiyonu ile birlikte, sipariş askıya alınmaksızın tablet uygulaması üzerinden ödeme alınıp ve fatura yazdırılması işlemleri tamamlanıyor.
Sepet işlemleri bittikten sonra müşteriler, ödeme ekranında kredi kartı bilgilerini e-ticaret alışveriş deneyimine benzer şekilde girip, son aşamada 3D doğrulaması üzerinden güvenli bir şekilde ödeme işlemlerini sonlandırıyor. Ödeme kaydının oluşmasının ardından, yine tablet uygulaması üzerinden fatura en yakın yazıcı üzerinden basılıyor. Böylelikle, müşteriler hiç kasaya uğramadan alışverişlerini yapıp mağazadan ayrılabiliyor.
Tabletten sanal POS’la ödeme alınması projesi ile birlikte Türkiye teknoloji perakendeciğinde ilk kez, kasa önünde kuyruk beklemeksizin sipariş süreci uçtan uca mobil bir uygulama üzerinden tamamlanıyor olacak.
Güçlendirilmiş Netapp SANtricity yazılımı ve yeni giriş seviyesi E2800 all-flash serisi, orta ölçekli işletmeler ile uzak ofislere basit ve yüksek performanslı çözümler sunuyor. Böylece işletmeler üçüncü platform verilerini anlamlandırarak kişiselleştirilmiş pazarlama için içgörü geliştiriyor.
NetApp şirketi SANtricity® depolama yazılımının yeni sürümünü ve veri analizi uygulamaları için uygun maliyetli, basit çözümlere ihtiyaç duyan uzak bölgelerdeki ofisler ile orta ölçekli işletmeler için giriş seviyesi all-flash serisinin yeni üyesi NetApp E2800 ürününü duyurdu. Bunların yanı sıra veri gölü (Data Lake) şirketi Zaloni ile işbirliğine giden NetApp, veri gölünde verilerin yaşam döngüsüne yönelik inovatif hibrit yaklaşımını da açıkladı.
Büyük veri yetmez
Orta ölçekli işletmeler ve uzak bölgelerdeki ofisler, sınırlı BT ekibine ve bütçesine sahip olmaları nedeniyle kritik öneme sahip uygulamalara destek vermek konusunda zorluklar ile karşılaşıyor. Bu uygulamalar içerisinde Splunk® çözümleri gibi veri analiz teknolojileri ile bu işletmelere verilerinden hızla değerli sonuçlar çıkarmalarına imkân verecek şekilde etki alanı ve performans sunan Hadoop ve NoSQL gibi teknolojiler de bulunuyor.
NetApp’ın yeni çözümleri güçlü performans ve kullanılabilirlik sunarken aynı zamanda daha fazla verimlilik ve esneklik sağlıyor. Bu çözümlerin temel faydalar şu şekilde sıralanıyor:
Modernize edilmiş BT altyapıları ve operasyon maliyetlerinde %35’ten fazla düşüş.
Verilere erişim ve bu verilerin analizi esnasında üç kata varan performans artışı.
Bir all-flash serisi için sınıfının en iyi performansı için en düşük elde etme maliyeti.
Videolar altı kata varan hızda daha çabuk işleniyor.
SANtricity System Manager ile modern onbox tarayıcı tabanlı GUI üzerinden verilerin basit kurulumu ve bu verilere kolay erişim.
Veriyi anlamlandırıp içgörüye dönüştürmek
Konuyla ilgili açıklama yapan IDC’nin Kurumsal Depolama ve Sunucular Program Direktörü Ashish Nadkarni, “İşletmelerin üçüncü platform uygulamaları kullanma iştihalarının her geçen gün artması, bu yönde bazı zorlukları da beraberinde getirmekte. Ancak NetApp, kullanıcıların verilerinden kendilerine rekabette fark yaratacak sonuçlar çıkarmaları için ihtiyaç duydukları performansı sunarken aynı zamanda maliyetleri de düşürüyor” dedi.
MAXIMUS Canada’nın Altyapı Programları Yöneticisi Mike Smith ise şunları söyledi: “Sağlık sigortası yönetim sistemlerimiz, yoğun kaynak tüketen uygulamalardan oluşmakta olup bu uygulamalar, hayati öneme sahip sağlık hizmetleri programı ile ilgili verileri girmekte ve almakta temel oluşturuyor. NetApp E-Series all-flash ürünleri işlerini mükemmel yapıyor. İnanılmaz şekilde hızlılar. Bu seriler, flaş depolama dünyasına girmemizin kolay ve uygun maliyetli yolu.”
Veri gölü için veri yaşam döngüsü yönetimi
Veri gölleri, hacimleri ve çeşitliliği gittikçe artan verilerin yönetimi için güçlü bir mimari yaklaşım olarak ortaya çıktı. Özellikle şirketler, bulut tabanlı mobil uygulamalarına ve nesnelerin internetine yönelirken bu göller, büyük veriye zamanında erişim sağlayan araçlar olarak kullanıyor.
Veri gölündeki verilerin yaş ve uygunluklarını temel alarak yaşam döngüsünü yönetme kabiliyeti, verimli ve kullanışlı bir veri deposu ile maliyetli bir veri deposu arasındaki farkı da belirler. NetApp ve Zaloni’nin yeni yaklaşımı sayesinde, NetApp E-Series ve NetApp StorageGRID® Webscale depolama seçenekleri, işletmelerin kurum içi veya dışı mantıksal veri göllerini belirlemesini ya da bu ikisinden bir kombinasyon yapmasını mümkün kılıyor. Zaloni’nin Bedrock Data Lake Management Platformu veri gölünde uçtan uca yönetim ve kontrol imkânı sağlıyor.
Zaloni ortaklığı
Zaloni’nin Ürünlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Scott Gidley açıklamasında, “Her ne kadar veri göllerinin ciddi ticari faydaları olsa da bu veri göllerinde kullanılan homojen veri depolama, performans ve verimliliği düşürüyor.
Zaloni ve NetApp’ın sunduğu otomatik veri yaşam döngüsü yönetimi çözümü ise müşterilere veri göllerini önem seviyesine göre uygun şekilde boyutlandırmalarına ve ticari faaliyetleri için yine önem seviyesine göre içeriklerinden değer yaratacak şekilde depolamalarını otomatik yönetecek politikaları uygulamalarına yardımcı oluyor. Artık müşteriler, analizler veya uyum süreçleri için ihtiyaç duymadıkları verileri arşivleyebiliyor ya da silebiliyor ve performanstan feragat etmeden arşiv maliyetlerini düşürmek için nesne depolamaları güçlendirebiliyor” dedi.
Global Technology Resources şirketinin Büyük Veri ve Analizlerden Sorumlu Müdürü Robert Berger ise “Günümüzün dijital işletmeleri, verilerinden elde edebilecekleri değeri hızlı bir şekilde daha da artırmak istiyor. NetApp E-Series ve SANtricity yazılımı en yoğun veri analiz iş yüklerinde sunduğu üstün performans ile müşterilerimize bu değeri hızlı ve kolay bir şekilde elde etmelerine yardımcı oluyor” şeklinde konuştu.
İçgörü gücü
NetApp’ın Başkan Yardımcısı ve Hyperscale Storage Grup Müdürü Eric Stoltman da değerlendirmesinde, “Kurumsal seviyede bir performansa kavuşmadan orta ölçekli işletmeler ve uzak bölgelerdeki ofisler, üçüncü platform uygulamalardan kaynaklanacak veri miktarı nedeniyle zorluk yaşayabilir. NetApp E2800 all-flash serisi ve SANtricity yazılımı, bu müşterilere ticari faaliyetleri için en iyi kararları almalarına odaklanacak performans ve basitliği sunuyor” dedi.
NetApp orta ölçekli işlemelerin büyük veriyi hızla analiz edip anlamdırarak kişiselleştirilmiş pazarlamada satışa yönelik dönüşümü artırmasını sağlıyor. SANtricity teknooljisi içgörü geliştirmeyi orta ölçekli işletmelere uygun maliyetlerle sunuyor.
Silikon Vadisi Kodlama Atölyesi Kanyon’a geliyor. Çılgın buluşlara meraklı çocuklar 19 Eylül -2 Ekim tarihleri arasında yeniden Kanyon’da buluşuyor. Kod yazmadan, programlamaya, iletkenlikten, oyun tasarımına kadar öğretici atölyeler eğlenceli deneylerle birleşiyor.
Geleceğin mucitleri kodlama öğreniyor
Yaz tatilinin bitmesi ile beraber okul sezonu açılırken çocukların ilgisini çekecek, öğretirken eğlendiren atölyelerin yer alacağı “Silikon Vadisi Kanyon’da – Kodlama Atölyesi” 19 Eylül – 2 Ekim tarihleri arasında Kanyon’da kuruluyor. Etkinlik alanında yer alacak olan teknoloji vadisinde çocukları, keşfederek paylaşma duygusunu teknoloji ve üretkenlikle birleştirecekleri aktiviteler bekliyor.
Bu macerada kullanılan tüm yazılım ve donanımlar “özgür yazılım” ve “açık donanım” kaynaklarından faydalanarak hazırlandı. Çocuklar Silikon Vadisi Kanyon’da macerasında öğrendikleri ve kullandıkları tüm oyun ve uygulamalara, sonradan erişebilecekler ve kendi remixlerini üretebilecek hale gelecekler. Böylece Silikon Vadisi’nde öğrendikleri bilgileri ve kazandıkları deneyimleri hayatlarının bir parçası haline getirebilecekler.
Facebook, işletmelerin insanlara mobil cihazları üzerinden ulaşarak indirim kuponu sunmalarını ve promosyon yapmalarını kolaylaştırmak amacıyla Teklifler (Offers) ürününü güncellediğini duyurdu.
Mobil alışverişin ve sosyal medya kullanımının artık genel nüfus içerisinde yaygınlaştığı günümüzde Facebook, doğrudan haber akışının içerisine e-ticaret tekliflerini entegre ediyor. Reklam verenler, promosyon veya kupon tekliflerinin ne kadar süreceğini, kimlerin göreceğini, teklifi nerede ve nasıl kullanabileceklerini belirliyorlar. Facebook yeni güncellemesi ile teklifi alan kullanıcıların bunu Facebook üzerinden bunun takibini yapmalarını, herhangi bir cihazdan veya mağazadan kullanabilmelerini sağlıyor.
Mobil kullanıcıların, gerçekten ihtiyaç duydukları bir ürün ile karşılaştıklarında mobil cihazlarından hemen alışveriş yaptıkları bilinen bir gerçek. Facebook, başka sitelerin rakip olamadığı kadar geniş ve derinlemesine analiz içeren kullanıcı veritabanı ile, pazarlamacıların ve reklam verenlerin hizmet ve ürünlerini, gerçekten ihtiyacı olabilecek insanlara ulaştırmalarını sağlıyor. Teklifler ile gelen esas yenilik, reklam verenlere değil kullanıcılar için düşünülmüş. Yenia rayüz ve işlev güncellemeleri ile kullanıcılar artık teklifleri daha kolay takip edebiliyor.
Facebook Tekliflere yapılan yenilikler şöyle:
• Kupon kodları: Reklam verenler, teklif için talepte bulunanlara yönelik, özel kupon kodları oluşturabilecekler
• Sık kullanılanlar: İnsanlar, masaüstü ve mobil üzerinden kolaylıkla teklif için talepte bulunabilecek ve ilgili teklif, otomatik olarak sık kullanılanlar çubuğuna kaydedilecek
• Bildirimler: İnsanlar, kaydettikleri tekliflerle ilgili bildirimleri tüm cihazları üzerinden alabilecekler (süresi dolmak üzere olan tekliflerin bildirimi, vb. gibi)
• Tekliflerin online kullanımı: İnsanlar, online siparişlerini tamamlarken kodu kopyalayıp yapıştırarak, veya mağaza alışverişlerinde mobil cihazları üzerinden kupon koduna ulaşarak teklif kodlarını kullanabilecek
Fintech startupları son zamanlarda kendilerini sarın alacak talip bulmakta zorlanıyorlar. Güvensiz ortam yüzünden borsaya da açılamıyorlar. Ancak önlerindeki tek seçenekler bunlar değil. Hem bankacılık sektörünü içine düştüğü regülasyon, hantallık ve eski teknoloji kullanımından kaynaklı anormal işlem maliyetlerinden kurtaracak, hem de startuplara kendilerine bankacılık sektörü içerisinde oldukça köklü pozisyonlar elde etmelerini sağlayacak önemli bir seçenek daha var: Bankalar ile işbirliği yapmak.
Müşteriler artık finansal durumlarını mobil halletmek istiyorlar. Yalnızca bir tek telefon numarası girerek uluslararası EFT yapmak, bir video bağlantısına tıklayarak mortgage başvurusunda bulunmak gibi. Bankacılık sektörü bu teknolojilere yatırım yapıp, fintech startuplarının hedefindeki müşteri kitlesini de kendilerine çekmek, masrafları düşürmek ve karlılığı arttırmak hedefindeler.
Ancak bu o kadar kolay değil. Hemen her türlü finansal hizmet için hali hazırda bir çok başarılı startup olduğu gibi, kredi kartının icadından beri pek değişmeyen bankacılık sektörü dahilinde akla hayale gelmeyen, gelse bile uygulanabileceği düşünülmeyen finansal hizmetleri sunan da bir çok startup türedi. Bu startuplar, milyar dolarlık sermayeleri kendilerine çekiyorlar. Danışman kurum KPMG’nin fintech firmalarına yapılan küresel yatırımları açıkladığı raporunda, yalnızca 2016 yılının ikinci çeyreğinde 9,4 milyar dolar toplam yatırım yapıldığı açıklanıyor.
Sonuç olarak yatırım desteğini de arkalarına alan startuplar mobil odaklı ürün veya hizmetleri ile yerleşik finansal şirketlere ciddi tehdit oluşturuyorlar. Bazıları ise bankaların eksik ve açık yönlerini doğrudan hedef alarak doğrudan bir tehdit konumuna yerleşiyorlar. Örneğin İngiliz fintech startupı Nutmeg, oldukça düşük fiyatlı online sağlık sigortası yönetimi sunuyor. Böylece kendi kendine yönetim tecrübesi bulunmayan ancak böyle bir danışmanlık hizmetini almak için bütçesi de kısıtlı olan milyonlarca kişi bu hizmetten yararlanabiliyor.
Benzer bir şekilde küçük işletme sahiplerinin kredi almalarına veya başka borçlanma enstrümanlarına erişimlerini sağlayan Funding Circle’ın Kurucu Ortağı James Meekings, “2010 yılında ilk kez küçük işletme sahipleri internet üzerinden anında borçlanma için başvuru yapabiliyorlar. Bankacılık sektörünün şube ağı ve eski IT altyapısından kaynaklanan verimsiz yöntemleri olmadan, platformlar aynı oranda kredi değerlendirmesini onların yaptığından çok daha hızlı ve ucuza yapabiliyorlar” diyor.
Rothschild tarafından desteklenen Augmentum Capital’ın Kurucusu Tim Levene, yıkıcı değişikliğe yol açan bu girişimlerin karlı olabilmek için büyümeleri, anlamlı bir sermaye desteği ve tüm bunları sağlamak için de zamana ihtiyaçları olduğunu düşünüyor. Ancak aynı zamanda bu fintech startupları Levene’in deyimiyle “devlerin bürokrasi ve uyuşukluğundan muaf” olduklarını da belirtiyor.
Bankacılık sektörü içindeki bazı bankalar bu gibi girişimlerden ilham alıp kendi fintech projelerine başlıyorlar. Örneğin yine İngiltere’deki Clydesdale and Yorkshire Bankası, “B” adında bir mobil uygulama ortaya çıkarttılar. Yeni mobil bankalara benzer olarak uygulama, müşterilerin kendi paralarını yönetebilmelerini kolaylaştırma amacı güdüyor. Örneğin kredi provizyonlarını aştıklarında mesajla bilgilendiriyor.
Başka bankalar ise, fintech firmalarından hizmet almak için ayrıca fonlar kuruyorlar. Bu fonlar startuplara büyük bir marka ile çalışma fırsatı verdikleri gibi, aynı zamanda fikirlerini ve tasarımlarını bağımsız olarak sürdürme olanağı da veriyor.
Nadiren ama gittikçe artan bir frekansta ise bankacılık sektörü, yeni fintech startupları ile doğrudan işbirliğine gitmeyi tercih ediyor. Örneğin (Yine İngiltere’den örnek vereceğiz) Santander UK, ABD menşeli Kabbage ile işbirliğine gitti ve böylece küçük işletme sahiplerine saatler içerisinde fonlama desteği verebilmeye başladı. Santander UK İnovasyon ve Müşteri Başkanı Sigga Sigurdardóttir, “fintech startupları ile işbirliğine gitmek önemli ve karşılıklı kazandıran bir ilişki oldu. Sektörde regülasyon deneyimimiz, altyapımız ve büyüklüğümüz var. Diğer yandan fintech startuplarının da çevikliği, yeni ürün ve hizmetleri çok hızlı geliştirme ve sunma becerileri, sınırların ötesinde yaratıcı düşünme ve hayal etme becerileri var” diyor.
Günde yaklaşık 1,5 milyon ziyaretçi sayısı ile Türkiye’de e-ticaretin ev sahibi olan GittiGidiyor, “Ev, Dekorasyon, Bahçe” kategorisindeki ürünlerinin satışı ile ilgili yayınladığı veriler ile, Türkiye’de salıncak satışlarındaki çarpıcı büyümeyi de gözler önüne serdi.
GittiGidiyor üzerinden yapılan salıncak satışları 2016 yılının ilk yarısında geçen yılın ilk yarısına kıyasla yüzde 719’luk bir artış gösterdi. “Ev, Dekorasyon, Bahçe” kategorisi içerisinde yer alan ürünler arasında salıncakları yüzde 34’lük artış ile mobilya takip ediyor.
Bu kategorideki diğer ürünler ve satışlarının aynı dönemdeki artış oranları ise sırası ile şu şekilde oldu: Dolap ve gardırop yüzde 29, düdüklü tencere yüzde 28, matkap yüzde 24, çim biçme makinesi yüzde 22, tencere takımı yüzde 20, televizyon sehpası ve standı yüzde 18.
En çok erkekler satın aldı
Açık mekanlara eğlence katan dekoratif bahçe salıncaklarından, çocuklar için kurduğumuz ipli hamaklara kadar yüzlerce çeşidin satıldığı Gittigidiyor’daki satış verilerine bakıldığında, en çok ilgiyi 20-30 yaş grubunun gösterdiği görülüyor. Bu kategoride en çok satış yapan iller ise sırasıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Kocaeli.
Konuyla ilgili açıklama yapan GittiGidiyor Satış Direktörü Bülent Elçin, insanların alışveriş alışkanlıklarının artık kökten değiştiğini belirterek, “Teknolojinin gelişmesi ve bunun paralelinde internet ile mobilin hayatımızın her alanına nüfuz etmesi, e-ticarete bakış açısında da köklü değişikliklere neden oldu. İlk zamanlar genellikle fiziksel mağazalarda bulunamayan ürünlerin sipariş edildiği e-ticaret dünyasında, artık tüketiciler fiziksel mağazalarda bulabilecekleri ürünleri de online sipariş ediyor. Salıncak artışlarındaki bu büyük artış da bunun önemli bir göstergesi. Bu artış sadece bir ürünün artışını değil aynı zamanda e-ticaret dünyasının hızla devam eden yükselişini de ortaya koyuyor.” dedi.
GittiGidiyor’un geniş ürün ve fiyat çeşitliliği ile Türkiye’de e-ticaretin büyümesinde ve gelişiminde önemli rol oynayan bir marka olduğunun altını çizen Elçin, önümüzdeki yıllarda nesnelerin interneti, giyilebilir cihazlar ve sanal gerçeklik gibi teknolojilerin tüketicilerin hayatına daha fazla girmesi ile e-ticaret dünyasının çok daha hızlı şekilde büyüyeceğine dikkat çekti.
Intel Security, siber güvenlik alanında yaptığı araştırmalara yer verdiği McAfee Labs Siber Tehdit Raporu: Eylül 2016 kapsamında 2016 yılının ilk altı ayına ilişkin bulguları yayınladı. McAfee Labs, fidye yazılım saldırılarına hedef olan bir grup hastanenin 100 bin dolarlık zarara uğradığını tespit etti.
Rapor, sağlık hizmetlerinde artan fidye yazılım tehdidini değerlendirdi, veri kaybı olaylarına ilişkin “kim ve nasıl” sorularını araştırdı, siber güvenlikte makine öğrenimi uygulamasının pratik açıklamalarını sundu ve fidye yazılımdaki artışı ayrıntılı olarak ele alarak, mobil uygulamalara yönelik kötü amaçlı yazılım, makro kötü amaçlı yazılım ve diğer siber tehdit türlerini inceledi.
Intel Security, 2016 yılı başında hastanelere yönelik olarak gerçekleşen çok sayıdaki fidye yazılım saldırılarının arkasındaki fidye yazılım ağlarını ve fidye ödeme yapılarını araştırdı.
Fidye yazılımlarının bedeli 100 bin dolar
Şüpheli bitcoin işlemlerini izleyen McAfee Labs araştırması, fidye yazılım saldırılarına hedef olan bir grup hastanenin 100.000 dolarlık zarara uğradığını tespit etti. Araştırma, aynı zamanda fidye yazılımlarla çeşitli kuruluşları 121 milyon dolar zarara uğratan bir ağı da ortaya çıkardı.
Sağlık hizmetleri, halen fidye yazılımların yöneldiği sektörler arasında küçük bir yer tutuyor olsa da, McAfee Labs bu tür saldırıları düzenleyen geniş çaplı ağların sağlık kurumlarına yönelik saldırıları hızla artıracağını tahmin ediyor.
Intel Security 2016 Veri Kaybı Önleme Araştırması
İkinci çeyrek dönem raporu, kurumlardan dışarıya sızan veri türleri, verilerin nasıl sızdığı ve kurumların veri kaybını önleme becerilerini geliştirmek için hangi adımları atmaları gerektiği gibi konuları içeren, Veri Kaybı Araştırması’nın sonuçlarını da içeriyor.
Intel Security McAfee Labs Siber Tehdit Raporu’na göre siber saldırılara en açık sektörler veri kaybı konusunda nispeten daha az hazırlıklı olan sağlık ve üretim sektörleri. Öte yandan, perakende ve finans şirketleri, yaşadıkları siber saldırı sıklığı nedeniyle geniş çaplı koruma sistemleri ve stratejileri uyguluyor.
Sağlık sektöründe büyük siber tehdit
McAfee Labs Başkan Yardımcısı Vincent Weafer, “Hastaneler, nispeten zayıf veri güvenliği, yeterli olmayan IT sistemleri, tıbbi cihazların zayıf ya da hiç güvenli olmaması, karmaşık yapıları ve veri kaynaklarına erişmenin kimi zaman ‘ölüm-kalım’ meselesi olması dolayısıyla siber saldırılara çok açık durumdalar. Son dönemde hastanelere yapılan seri saldırılar, siber suç ekonomisinin kolay ve risk almadan para kazanabilecekleri yeni sektörleri hedef almaya eğilimli olduğunu gösteriyor. Örneğin, çalınması durumunda kolaylıkla değiştirilebilen banka bilgileri yerine kişisel sağlık kayıtlarına, kurumların gizli bilgilerine yöneliyorlar.” dedi.
Araştırmaya katılan firmaların %25’inden fazlasının çalışan veya müşteri verilerinin paylaşımını veya bu verilere erişimi izlemediği, her iki kullanımı da gözetim altında tutan şirketlerin oranının ise sadece %37 olduğu tespit edildi. Bu rakam büyük şirketlerde %50’lere yükseliyor.
Araştırma sonuçlarına göre, veri kayıplarının yaklaşık %40’ı taşınabilir bellek gibi fiziki medya araçlarıyla sağlanırken kurumların yalnızca %37’si bu tür olaylara yol açabilecek medya bağlantılarını gözetim altında tutuyor. Araştırmaya katılanların %90’ı bulut koruma stratejileri uyguladıklarını belirtse de, yalnızca %12’si buluttaki verilerinin faaliyetlerini güvenle takip edebildiklerini düşünüyor.
Dakikada 316 siber tehdit
McAfee Labs’in global siber tehdit istihbarat ağı, 2016 yılı ikinci çeyreğinde, her bir dakikada 316, saniyede ise 5’ten fazla yeni tehdidin ortaya çıktığını belirledi.
Son dönemde en hızlı artışlar fidye yazılım, mobil uygulamalara yönelik zararlı yazılım ve makro zararlı yazılımlarda gözlemlendi. Rapor döneminde 1.3 milyon yeni fidye yazılım tespit edildi. Bu, McAfee Labs’in şimdiye dek saptadığı en yüksek rakam. Geçtiğimiz yılda fidye yazılımlar toplamda %128 oranında arttı.
Fidye yazılımlarla yaratılan maddi kayıp da önemli boyutlara ulaştı. 2016 yılının ilk yarısında çeşitli sektörleri hedefleyerek 121 milyon dolar (BTC 189,813) elde etmiş olan bir fidye yazılım ağı tespit edildi. 2015 yılı Ekim ayında ise Intel Security’nin dahil olduğu bir istihbarat ekibi, CryptoWall yazılımı sayesinde 2 ayda 325 milyon dolar elde etmeyi amaçlayan bir fidye yazılım operasyonunu ortaya çıkartmıştı.
Bir başka rekor gelişme ise mobil uygulamalara yönelik zararlı yazılımlar alanında gözlemlendi. Bu dönemde, mobil uygulamalara yönelik yaklaşık 2 milyon yeni zararlı yazılımın ortaya çıktığı tespit edildi.
Truva atında yüzde 200 artış
Necurs ve Dridex gibi Locky fidye yazılım dağıtan Trojan yazılımlar ile yeni makro zararlı yazılımlarda %200’den fazla artış yaşandı.
Solucan ve indirilen zararlı yazılımlar dağıtan Wapomi %8 oranında arttı. Muieblackcat ise %11 oranında azaldı.
Ağ saldırılarının hacmi değerlendirildiğinde, hizmet reddi saldırı oranı %11 oranında artarak birinci sıraya yerleşti. Tarayıcılara yapılan saldırılar birinci çeyrek döneme kıyasla %8 oranında azaldı. Hizmet reddi ve tarayıcılara yapılan saldırıları, Brute Force, SSL, DNS, Scan, sisteme izinsiz erişim gibi yöntemler izledi.
Güvenli e-ödeme çözümleri alanında 15 yılı aşkın deneyime sahip Asseco SEE, BKM (Bankalararası Kart Merkezi)’nin sunduğu 3D Secure altyapısını güncelledi. Güncelleme sonrasında işlemler iki kat hızlandı. Güncellenen sistem ile e-ticaret işlemleri ve internet üzerinden yapılan tüm işlemler artık daha hızlı.
3D Secure ile alışverişte güvence
E-ticaret işyerleri ve kart sahipleri için güvenli bir altyapı çözümü olan 3D Secure sistemi, e-ticaret işlemlerinde kart sahibinin kimliğinin doğrulanmasını ve güvenli işlem yapılmasını mümkün kılıyor.
Kart sahibinin cep telefonuna gönderilen güvenlik kodu sayesinde sanal mağazalarda işlem yapan kişinin kartın gerçek sahibi olduğundan emin olunmasını sağlıyor. Kullanıcıların cep telefonuna tek kullanımlık bir şifre gönderilmesi ve şifrenin banka ekranına girilerek doğrulanması sayesinde yapılabilen bu işlem, Asseco SEE ile ortak geliştirilen verimlilik projesi ile iki kat hızlandı.
Kart sahipleri ekran karşısında daha mutlu
3D Secure altyapısının güvenli bir sistem olduğuna dikkat çeken Asseco SEE Ödeme Çözümleri İş Kolu Yöneticisi Burak Kutlu, sözlerine şu şekilde devam etti:
“E-ticaret dünyasında güvenlik ve hız çok önemli iki kriteri oluşturuyor. Bu çözümün en büyük avantajlarından biri, tek bir doğrulama yöntemini oluşturması. Altyapı yenilemenin ilk basamağında veri tabanı değişikliği uygulanarak, internet üzerinden gerçekleştirilen işlemlerin iki kat hızlı şekilde yapılabilmesi sağlandı. Yeni veri tabanı iki kat hız sunmasının yanı sıra, yüksek miktarlarda veri depolanan altyapının yedekleme ve arşivleme gibi bakım maliyetlerinin azaltılmasına yardımcı oldu. Bu geliştirme ile BKM’nin sunduğu 3D Secure altyapısı daha hızlı, güvenli ve esnek bir yapıya kavuştu.”
3D Secure bankalar arası ortak standartların gelişmesiyle birlikte online alışverişe hız kazandıracak ve tüketici güvenini artıracak.
Türkiye’nin ilk mobil tahsilat uygulaması Ödeal, sabit maliyet, ciro hedefleri, aylık kota gibi zahmet ve maliyetlere katlanmak istemeyen küçük işletmeler ve serbest girişimciler tarafından kısa sürede güvenilip sevilerek; 10 bin üye iş yerini aştı.
Ücretsiz olarak indirilen uygulaması ile cep telefonlarına mobil POS özelliği kazandırarak banka kartı ve kredi kartı ile ödeme alabilmeyi sağlayan Ödeal, kısa sürede 81 il ve 63 farklı sektörde kullanılmaya başlandı. Hiçbir sabit ücret olmadan kullanılan Ödeal, özellikle küçük iş yerlerine ve kendi hesabına çalışanlara, tüm kredi kartlarına taksit yapabilme ve senet ile uğraşmadan vadeli satış yapabilme gibi kolaylıkları ve güveniyle dikkat çekiyor.
Ödeal küçük işletmeler tarafından çok sevildi
Kısa sürede büyük gelişme sağlayan Ödeal, Haziran 2015’e kıyasla, son bir yılda günlük işlem adedini 10, cirosunu ise 21 kat artırdı. 10 bin üyeyi aşma başarısında, herhangi bir yatırım gerektirmemesinin, kolay kullanımının ve güvenli alışveriş standartlarını desteklemesinin büyük rolü bulunuyor.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Ödeal Kurucu Ortağı Fevzi Güngör, orta vadede, finansal teknolojiler alanında bölgesel bir şirket olma amacı taşıdıklarını belirterek, şunları söyledi:
“Hali hazırda, işlem sayımızda en çok artış gösteren bölgeler, 12,3 kat artışla Güneydoğu Anadolu; 10,9 kat artışla Karadeniz; 9,7 kat artışla Doğu Anadolu oldu. İç Anadolu’da 8,5; Ege’de 8,2; Akdeniz’de 5,3; Marmara’da ise 4,1 kat artış elde ettik. İşlem adedinde en çok artış gösteren il ise, 27 katla Manisa ve Kayseri oldu. En çok işlem yapılan iller ise, Akdeniz’de Antalya, Doğu Anadolu’da Bitlis, Ege’de İzmir, Güneydoğu Anadolu’da Gaziantep, İç Anadolu’da Ankara, Karadeniz’de Trabzon ve Marmara’da İstanbul’dur.”
Türkiye’nin ilk mobil tahsilat uygulaması olan ve her geçen gün kullanıcı profilini genişleten Ödeal, son verilere göre, en çok bilişim, tekstil-giyim ve pazarlama sektörleri tarafından tercih ediliyor. Kullanıcıların yüzde 80’i 26-45 yaş aralığında olan Ödeal’a, iş geliştirme ve müşteriye farklı ödeme seçenekleri sunmak isteyen genç iş sahiplerinin ilgisi büyük.
Son bir yılda gerçekleşen işlemlerini inceleyen Ödeal, ilginç sonuçlara da ulaştı. Simitten, mücevhere, çok farklı ürün ve fiyat gamında yapılan alışverişlerde tercih edilen Ödeal ile; tek seferde 1 TL’lik işlem de yapılıyor, 20 bin TL üzeri işlem de… Yine son verilere göre, kartla en çok işlem yapılan gün Salı ve en çok işlem yapılan saat aralığı ise, öğleden sonra 14:00-16:00 arası.
Tamamen Alman yazılım devi SAP tarafından California Palo Alto’da kurulan Sapphire Ventures, 700 milyon dolarlık büyüme fonlaması ve 300 milyon dolarlık erken etap teknoloji fonlaması için kullanmak üzere toplam 1 milyar dolar yatırım yapmak için bekliyor.
Sapphire Ventures’ın garantilediği 1 milyar dolarlık sermaye, şirketi 2016 yılında 1 milyar doların üzerinde yatırım kapasitesi olan üst seviye yatırım ve girişim şirketleri arasına soktu. Bu şirketlere örnek olarak Founders Fund, Lightspeed Ventures Partners, Accel Partners, Andreessen Horowitz ve Norwest Venture Partners’ı verebiliriz.
Sapphire Ventures’ın yalnızca bir tek sınırlı sorumlu ortağı olması konusunda biraz Norwest Venture Partners’a benzediğini söyleyebiliriz. Sapphire Ventures’ın sınırlı sorumlu ortağının SAP olduğu gibi, Norwest Venture Partners’ın sorumlu sınırlı ortağı da Wells Fargo. SAP ile olan bağlarından sonuna kadar yararlanan Sapphire Ventures, geleneksel bir girişim şirketi olarak çalışıyor. Bu demek oluyor ki, yatırımlarını günün birinde SAP’ye yarar sağlayacak şirketlere yapmıyor ya da en azından yatırım yaparken seçilen şirket profillerine bu gözle bakılmıyor.
1996’dan beri iş hayatında olan ve 2011 yılında SAP’den bağımsızlığını kazanan Sapphire Ventures, bağımsız olduğundan beri halka arz edilen 14 şirketi fonladı; örneğin Box, Square ve Apigee gibi. Ayrıca satın alımı yapılan 33 şirket de, bunlara LinkedIn de dahil, Sapphire Ventures fonlamasından yararlandı.
Sapphire Ventures genellikle yatırım yapacağı startuplara 10 milyon ile 25 milyon dolar arasında çekler yazyor ve en azından 5 milyon dolar cirosu olan startuplar ile ilgileniyor. İlgilendiği sektörlerin başında güvenlik, altyapı yazılımları, kurumsal donanım şirketleri, dikey yönelikmi IT, kurumsal yazılım, e-ticaret, tüketiciye yönelik internet yazılımları ve tüketici elektroniği bulunuyor.
Sapphire Ventures ikinci fonlamasını 2013 yılında 651 milyon dolar ile kapattı. Kurulum fonlaması 2011 yılında 353 milyon dolardı.
Bu katlanarak gelişen sermaye artışı Sapphire Ventures’ı son dönemlerdeki bazı benzer girişim şirketleri ile aynı kulvara sokuyor. Örneğin sherpa Capital 154 milyon kurulum sermayesi ile başlayıp, yakın zaman önce 470 milyon dolar ile fonlama turunu kapatmıştı. Forerunner Ventures ise 2012 yılında 40 milyon dolar ile kurulup yine yakın zaman önce 122 milyon dolar ile fonlama turunun kapanışını yaptı.
Türkiye’nin ilk melek yatırım organizasyonlarından Galata İş Melekleri’nin liderliğinde EGİAD Melekleri’nin de katılımıyla iyisahne.com için yapılan ikinci tur yatırımının sonucunda girişim 5 milyon TL’lik değerlemeye ulaştı.
Melih Ödemiş, Kurtuluş Eker gibi GBA üyelerinin başını çektiği yatırıma, EGİAD Melekleri’nden Ali Barçın, Mustafa Aslan, Yaşar Baran Kayhan ve Williamsburg Capital LLC’ın yanı sıra Ersin Gençtürk de katıldı.
Sanatçılara erişebilirlik sorununu ortadan kaldıran, topluluk temelli pazaryeri iyisahne.com; düğün, kurumsal etkinlik, karşılama gibi organizasyonlar için yüzlerce müzisyen ve binlerce sanatçıya ulaşmanın en kolay yolu olarak kısa bir sürede büyük bir ilgi gördü. Kapalı davetiye sistemi içerisinde 400’e yakın profilde kayıtlı yaklaşık 2 bin sanatçıyı bünyesine katan site, kurulduğu günden bugüne geçen 15 aylık sürede binlerce teklifi sanatçılara iletmeyi başararak yatırımcıların radarına girdi.
“Hedefimiz; sanat ve performans denilince akla gelen ilk marka olmak”
Aldıkları yatırım ile ilgili açıklamada bulunan iyisahne.com CEO’su Sinan Zabunoğlu, “Biz de varız dediğimiz günden bu yana kültür, sanat ve eğlence ekonomisinde devrim niteliğinde bir girişim olduğumuzu iddia etmiş ve söz konusu ekonominin iş yapış şeklini ve iş akışını kökten değiştirmek için yola çıktığımızı söylemiştik. Ne mutlu ki bu iddiamızı bizimle paylaşan hayal ortaklarımız sayesinde, yatırımcılarımızı da aramıza katarak yolumuza devam ediyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi sanat ve performans denilince akla gelen ilk marka olmak istiyoruz. Yemeksepeti’nin restoranlar için yaptığını sanatçılar için yapan Türkiye’nin ilk pazar yeri olarak Yemeksepeti’nin kurucusu Melih Ödemiş’in liderliğinde yatırım almış olmayı büyük bir şans olarak görüyoruz. ” dedi.
iyisahne.com CTO’su Deniz Tav ise tüketici açısında berrak olmayan bir pazarı şeffaflaştırarak, kültür-sanat ve eğlence ekonomisini demokratize etmek ve alışkanlıkları değiştirmeyi hedefliyoruz. Sanatçıları görünür, bilinir ve erişilebilir kılarak aracı/çantacı denilen kitleyi tabiri caizse oyun dışına itmeyi planlıyoruz’ dedi.
Kurucu ortaklar Zabunoğlu ve Tav aldıkları yeni yatırım ile platformun kapsama alanını ve kategorilerini genişleterek hızlı bir büyüme içerisinde girmeyi, örgütlenme ve pazarlama bütçesini artırmayı ve ekiplerini güçlendirmeyi planladıklarını da ifade ettiler.
Yatırım sürecinin liderliğini üstlenen Melih Ödemiş ise yaptıkları yatırım ile ilgili şunları söyledi: “Kültür, sanat ve eğlence ekonomisinde devrim niteliğinde bir girişim olan iyisahne.com, sanat performans profesyonellerinin kendilerini vitrine çıkartabildikleri, etkinlik planlayan birey ya da kurumlar tarafından keşfedilip, tek tuşla iletişim kurabildikleri, yeteneklerini geniş kitlelere ulaştırabildikleri bir girişim olarak şu ana kadar büyük bir başarı sergiledi. Kurulduğu günden bu yana kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen platformun ortaya koymuş olduğu bu üstün başarı nedeniyle yatırım yapma kararı aldık. Girişimin bu sinerji ile faaliyetlerine devam edeceğine ve çok daha büyük işlere imza atacağına kesinlikle inanıyoruz.”
Şu an için sadece müzisyen, müzik grubu, orkestra, trio, quartet ve DJ gibi kategoriler üzerinden hizmet vererek Türkiye’nin en büyük sanatçı topluluğunu yaratan platform, önümüzdeki 1 yıllık süreç içerisinde hizmet sağlayıcı sayını, Türkiye’nin kültür başkentleri olarak bilinen 7 farklı ilde, bin sahne profiline kayıtlı 5 bin sanatçıya çıkarmayı hedefliyor.
iyisahne.com stratejik ortaklık çerçevesinde değerlendirilebilecek ilk tur yatırımını ise daha önce Devlet Opera ve Balesi, Borusan Filarmoni Orkestrası ve Devlet Konservatuarı gibi Türkiye’nin yüz akı sanat kurumlarına üye dört sanatçıdan almıştı.
The Banker’ın API kategorisinde “Yılın Teknoloji Projesi Ödülü”nü, dijital uygulama servisleri geliştirme altyapısını online olarak dünyanın her yerinden programcılara açan Akbank kazandı. Akbank, bu yıl The Banker tarafından teknoloji alanında ödüllendirilen tek Türk bankası oldu.
Dünyanın her yerinde finans alanında uygulama geliştirmek isteyen kişi ve kuruluşlar, Akbank’ın İngilizce olarak hazırlayıp kullanıma açtığı ve The Banker’ın “Yılın Teknoloji Projesi Ödülü” sahibi API Portal sitesinden, API’lere erişip çalışmalarını yürütebiliyorlar. Bu sayede finans alanında fikri ya da projesi olan tüm girişimcilerin Akbank’ın API altyapısını kullanarak geliştirecekleri yeni uygulamalar, müşterilerin hizmetine sunulabilecek.
Turgut Güney, Akbank
Türkiye’de dijital uygulama servislerini online olarak dünyanın her yerinden uygulama programcılarına açan ilk banka olduklarınadikkat çeken Akbank Teknoloji ve Operasyon’dan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Turgut Güney, “Teknolojiye yılda ortalama 100 milyon dolar yatırım yapıyor ve aynı zamanda bankacılık ürün ve hizmetlerini teknolojik gelişmelere en kısa sürede uyarlayabilmek için en iyi ekip ile çalışıyoruz.” dedi.
Portalın Nisan ayında devreye alınmasına karşın kısa süre içinde 300’den fazla geliştiricinin kayıt olduğunu ve birçok olumlu geri dönüş ve yaratıcı öneri aldıklarını vurgulayan Güney, “Finans alanında fikri ya da projesi olan tüm girişimciler, Akbank’ın API altyapısını kullanarak yeni uygulamalar geliştirebilecek. Bir çok programcı ve girişimciye API izinleri vererek, uzman ekibimizi genişletmiş olduk. Örneğin, bir geliştiricimiz, Akbank’ın ‘ATM Bul’ hizmetini chatbot (yapay zeka destekli iletişim uygulamaları) uygulamalarında kullanmayı önerdi. Bu tür yaratıcı önerilerle müşterilerimize verdiğimiz hizmeti geliştirmeye devam edeceğiz. ” diye ekledi.
Kısa zaman önce reklam engelleme yazılımlarının dijital reklam sektöründe yarattığı sorunlardan bahsetmiştik. Özet olarak, Adblock büyük verisi ile de ölçümlendiği gibi, kaliteli içerik ve kaliteli reklam birleştiğinde kullanıcılar reklam engellemekten vazgeçiyor. Dolayısı ile dijital reklam sektörünün içinde bulunduğu açmaz, yine Adblock tarafından çözümlenebilir diyebiliriz.
Tam da bu tartışmalar devam ederken, Adblock’un üst şirketi Eyeo’dan şaşırtıcı bir hamle geldi. Alman şirket, reklam teknolojileri pazarına giriyor.
Eyeo, ortaya çıkarttığı arz-yanlı platformu ile yayıncıların “Kabul Edilebilir Reklam” kriterlerine uygun olan reklamlarının Adblock Plus reklam engelleyici yazılımı ile engellenmemesini sağlayacak. Ancak kullanıcılar yazılımda daha katı reklam engelleme ayarları seçerlerse reklamlar yine görünmeyecek.
Eyeo, bu platformu hayata geçirmek için genellikler gözlerden uzak bir seyir izleyen İngiltereli teknoloji startupı ComboTag ile iş birliğine gitti. “Kabul Edilebilir Reklamlar Platformu” bu sonbahar içerisinde yayıncıların kullanımına sunulacak.
Platformda önceden onaylanmış reklamlar bulunacak ve bir pazar yeri gibi davranacak. Yayıncılar sürükle-bırak ile reklamları sitelerinin uygun gördükleri yerlerine koyabilecekler. Ancak reklamların nasıl yerleştirilmesi gerektiği de bir takım kriterlere bağlı olacak. Her reklam sitenin istenilen her yerine yerleştirilemeyecek ancak Eyeo yayıncılara seçenek sunulacağını söylüyor.
“Kabul Edilebilir Reklamlar Platformu” kullanmak isteyen yayıncılar, bunu sayfalarına gerekli tag’i yerleştirerek yapacaklar. Platform yanı zamanda bir nevi reklam borsası gibi de çalışacak. Talep-yanlı platformlar sisteme bağlanıp, reklamcıların beyaz listeye alınmış alanları satın alarak yayıncının sitesine katkı sağlamaları da düşünülüyor.
Alman şirket tarafından yayınlanan basın bülteninde eyeo ve Adblock CEO’su Till Faida, “Online tüketiciler iki ekosisteme bölünmüş durumdalar: rahatsızlık verici reklamları engelleyenler ve engellemeyenler. Biz yayıncılara “Kabul Edilebilir Reklamlar Platformu” ile, ikinci gruba yönelik iletişimlerinde hiç bir değişiklik yapmadan ilk gruba da erişebilmelerini sağlayacağız. Uzun yıllardır reklam teknolojileri endüstrisinin benzer bir adım atmasını bekliyorduk ama artık burnumuza kadar geldi ve beklemekten sıkılıp ipleri elimize aldık” diyor.
Reklam teknolojileri endüstrisinin “Kabul Edilebilir Reklamlar Platformu” konusunda sinik bir yaklaşım sergileyeceği düşünülüyor. Adblock, Google, amazon, Criteo ve Taboola gibi dev şirketlerden, reklamlarının beyaz listeye alınması ve kullanıcılara gösterilmesi karşılığında para alıyor. Büyük yayın ve reklam şirketleri de, reklam gelirlerinde neredeyse otomatik olarak yüzde 30 artış görüyor. Bu ödemeyi yapan şirketlerin ise yalnzıca yüzde 10’u şimdilik “Kabul Edilebilir Reklamlar Platformu” içerisinde yer alıyor.
Reklam sektörünün yöneticileri ise bu yöntemi şantajdan haraç kesmeye kadar farklı adlar ile isimlendiriyor ve açıkça mafya usulü reklam ağı demekten çekinmiyorlar. Adblock’un yöntemlerine katılsalar da katılmasalar da ortada olan bir gerçek var ki, o da reklam engelleme yazılımı kullanımının her yıl neredeyse ikiye katlanıyor olduğu. Bu durum, reklamlarla fonlanan online medya iş modeline doğrudan bir tehdit. Hem de en büyük tehdit.
Türkiye’nin yanı sıra global pazarda turizm endüstrinin güçlü oyuncularından biri olan HotelsPro, müşterilerinin en özel talepleri için, 190’dan fazla ülkede, 15.000’den fazla destinasyon ve 300.000’e yakın otel ile cazip seçenekler sunuyor. Dünya çapındaki otel envanterini sürekli genişletmeyi hedefleyen HotelsPro’nun 40’tan fazla ülkede yerel ofisi bulunuyor.
Dünyanın önde gelen seyahat ve konaklama ürünü tedarikçilerinden MetGlobal şirketler grubunun, seyahat sektörü profesyonellerine teknoloji ve rezervasyon çözümleri sunan markası HotelsPro’da Genel Müdürlük görevine Nevgül Bilsel Safkan getirildi. 25 yıla yakın iş deneyiminin büyük bölümünde sektörlerinin lider şirketlerinde üst düzey yönetici olarak görev alan Safkan, HotelsPro’nun Londra, Shanghai, Orlando, Dubai ve İstanbul ofislerinin işleyişinden sorumlu olacak. Nevgül Bilsel Safkan’ın e-ticaret, işletme stratejisi, perakende, finansal analiz ve raporlama, finansal yönetim, denetim ve iş geliştirme gibi alanlarda uzmanlığı bulunuyor.
1989’da Avusturya Lisesi’nden mezun olan Safkan, 1993’te İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İngilizce İşletme Bölümü’nü ve 2003’te Boğaziçi Üniversitesi Executive MBA Programı’nı tamamladı. Aynı yıl Arthur Andersen’de denetim bölümünde kariyerine başlayan Safkan, Superonline, Paxar Türkiye ve Sabancı Holding gibi Türkiye’nin önde gelen şirketlerinde yönetici olarak pek çok görev üstlendi. Son olarak Kliksa İç ve Dış Tic. A.Ş.’de Genel Müdür olarak görev yapan Safkan, 2016 yılının 3. çeyreğinde MetGlobal Şirketler Grubu Ailesi’ne katıldı.
Nevgül Bilsel Safkan’ın bünyelerine katılmasıyla ilgili açıklamada bulunan Metglobal CEO’su Metin Altun: “Türkiye’nin güçlü markalarında yöneticilik yaparak önemli başarılara imza atan Nevgül Bilsel Safkan’ın Metglobal ailesine katılmasından mutluluk duyduk. Hali hazırda dünyanın sayılı seyahat toptancılarından biri olan HotelsPro’nun hedeflerine, Nevgül Hanım’ın katkılarıyla daha da hızlı ulaşacağını umuyoruz. Metglobal ve HotelsPro ailesi olarak Nevgül Hanım’a aramıza hoş geldiniz diyoruz.” dedi.
Bayer şirketinin dijital sağlık ve ilaç sektöründeki yeni fikirleri desteklemek için 2014 yılından bu yana düzenlediği “Grants4Apps” programının bu yılki kazananları belli oldu.
Bayer’in inovasyon yaklaşımının bir parçası olarak düzenlenen programa dijital sağlık alanında çalışma yapan girişimcilerden başvurular alındı. Türkiye’den de başvuruların yer aldığı toplamda 408 girişimcinin katıldığı programın kazananları geçtiğimiz günlerde açıklandı. Bu yılın kazanan girişimcileri Gana, Güney Kore, Macaristan ve Almanya’dan.
Dijital sağlık alanında fayda sağlama amacı ile Ganalı Qasis websoft tarafından tasarlanan ve finale adını yazdıran Bisa projesi, az gelişmiş ülkelerde sağlık hizmetine erişemeyen hastaların mobil uygulama üzerinden sağlık danışmanlığı almasını sağlıyor. Macaristan kökenli Turbine şirketinin projesinde ise kanserli hücrelerin moleküler tedaviye verebileceği tepkimelerin simülasyonu çıkarılarak olası durumlara karşı öngörülerde bulunuluyor. Diğer kazanan grişimcilerden Vital Smith şirketinin yürüttüğü proje, yumurtlama dönemlerinin takip edilmesi özelliğini taşırken Xbird projesi’nde de akıllı telefon ve giyilebilir teknoloji yardımıyla kullanıcılar tarafından oluşturulan datalardan yararlanılarak hipoglisemi analizleri yapılıyor ve ciddi sağlık sorunlarının önüne geçmek amaçlanıyor.
Bayer standartları gözetilerek belirlenen Grants4Apps programının kazananları, Bayer Berlin Genel Merkezi’nde kendilerine ayrılacak ofislerde, konusunda uzman mentorlarla çalışacak ve 50.000 Avro’luk bir destekle projesini sürdürecek. Dijital sağlık alanındaki gelişmeleri takip eden ve bu alandaki girişimcilere destek veren Bayer, Grants4Apps Accelerator Programı ile sağlık alanındaki dijital yenilikleri hızlandırmayı ve teşvik etmeyi amaçlıyor.
Fintech sektöründe bulunan startupların içinde bulundukları açmazdan daha önceki yazılarımızda bahsetmiştik. Özetlemek gerekirse fintech startupları, aşırı değerleme yüzünden kendilerini satın alacak talip bulamıyorlar.
Taliplerin ortaya çıkmaması startuplara karşı duyulan güveni zedelediği için borsaya da açılamıyorlar. Karlılık yakalayamayan, ancak kağıt üzerindeki değerlemeleri milyar dolarları aşan startupların sonu ne olacak?
Serbest ekonomik sistemlerde son diye bir şey yoktur, değişim vardır.
Finans teknolojileri alanında startuplarda görülen bu aşırı değerleme oranları, piyasanın dayattığı arz ve talep dinamikleri çerçevesinde optimum noktaya geri dönecektir. Ancak bu olmadan önce, çok paralı bazı şirketler hazır ortada talip yokken startupları bir bir kapmak isteyebilirler. Bu şirketler ise finans sektöründe değil, teknoloji sektöründeler.
AT Kearney Ltd.’nin partner danışmanlarından Uday Singh, “Bir süreden beri pazara bir teknoloji firmasının girmesini zaten bekliyoruz ve günümüzde bu çok olasılık dahilinde” diyor. “Ancak teknoloji firmalarının karşısında duran en büyük engel, finans sektörünün birçok regülasyona bağlı olması ve teknoloji sektörünün bu tür regülasyonlar ile başa çıkabilecek deneyime sahip olmaması” diye ekliyor.
Yakın zamanda teknoloji firmalarının finans ve fintech gurularından bir kısmını işe almaya başladıklarını duyarsanız şaşırmayın. Bilirkişi arıyorlar. Örneğin Apple ve Amazon gibi şirketlerin dünyadaki birçok devlete borç verebilecek kadar çok hazır nakitleri bulunuyor. Satılmayı bekleyen milyar dolarlık startuplar ve hazırda bekleyen milyar dolarlar, mıknatısın zıt kutupları gibi eninde sonunda birbirini çekecektir.
Bu durum, daha az değerleme rakamları ile satılmak gibi can sıkıcı durumu ortadan kaldırabilir. Son zamanlarda zaten bu olmaya başladı. Örneğin Gilt Holdings Inc., daha önce 1 milyar dolar değerlemesi olan bir fintech unicorn startupıyken, Hudson’s Bay tarafından ancak 250 milyon dolara satın alındı.
Borsada yer alıp halka arz edilmek ise eskisi gibi cazip değil. Son zamanlarda borsada yer alan üç büyük oyuncudan yalnızca birinin hisse senetleri açılış değerinin üzerinde işlem görüyor. LendingClub ve On Deck Capital Inc, açılış değerlerinin ciddi altında fiyatlar ile işlem görüyorlar. Üçte biri kadar fiyatlarla. Hisse senetleri açılış fiyatından daha yüksekte seyreden şirket ise Square Inc. Ancak onun da hisse senedi fiyatları son aylarda aşırı dalgalanmalı gidiyor ve bu eğilim durulduğunda kimse hisse fiyatlarının ne olacağından emin değil.
TAV Bilişim Hizmetleri tarafından geliştirilen TAV Mobile uygulaması seyahat planlamasını kolaylaştırırken havalimanındaki hizmetler ve sunulan fırsatları gerçek zamanlı olarak yolculara iletiyor. Bugüne kadar 500 binden fazla kez indirilen uygulama iOS, Android ve Blackberry platformunda çalışıyor. Yeni sürümüyle kullanıcılarından tam not alan uygulama, eklenen sosyal medya desteğiyle uçuş bilgilerini Facebook ve Twitter üzerinden de anlık olarak yolculara sunuyor.
TAV Bilişim Hizmetleri Genel Müdürü Binnur Güleryüz Onaran, “Yolcu memnuniyetini tüm operasyonlarının odağına koyan TAV Bilişim Hizmetleri en yeni teknolojiler ve trendleri takip ederek ürün ve hizmetlerini geliştirmeye devam ediyor. Havalimanlarındaki hizmetlerle ve fırsatlarla ilgili tüm bilgileri akıllı cihazlara taşıyan TAV Mobile uygulamamızın son sürümüne sosyal medya desteğini eklemekten mutluluk duyuyoruz. Yolcularımıza anlık bildirimler ve gerçek zamanlı bilgilerle hızlı, konforlu ve stressiz bir seyahat deneyimi sunuyoruz. Aldığımız geribildirimlerle sürekli geliştirdiğimiz uygulamamız TAV Mobile’ın gördüğü yoğun ilgiden memnuniyet duyuyoruz” dedi.
Kullanıcılar herhangi bir uygulamayı indirmeye gerek kalmadan, Facebook veya Twitter üzerinden uçuş numarası ve şehir bilgisini paylaşarak uçuşlarının hangi aşamada olduğu saniyeler içerisinde görebiliyor. Facebook’ta “TAV Mobile Flights” sayfasında mesajlaşma alanına tıklandığında hoşgeldiniz mesajı ile karşılanan yolcu, uçuş sorgusunu nasıl gönderebileceği ile ilgili kısa bir yönlendirme görüyor. Twitter uygulamasında ise #tavmobile etiketi kullanılarak atılan tweetler birkaç dakika içinde ilgili uçuş hakkında bilgileri kullanıcı ile paylaşıyor.
TAV Mobile uygulaması Türkiye’de İstanbul Atatürk, Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes, Milas-Bodrum, Gazipaşa-Alanya havalimanlarında ve yurt dışında Tunus’taki Enfidha-Hammamet ve Monastır, Gürcistan’daki Tiflis ve Batum, Makedonya’daki Üsküp ve Ohrid havalimanları ile Suudi Arabistan Medine havalimanı hakkında bilgi veriyor.