Nokia’nın Here haritalarını Almanlar satın aldı

0
DSC03014Nokia mobil telefon birimini Microsoft’a sattıktan sonra elindeki diğer varlıkları işletmeye devam eden bir mobil teknoloji firmasına dönüştü. Satış sonrasında iki sene boyunca telefon üretmeme yasağı da yakında bitecek olan Nokia yeniden akıllı telefonlar üretmek üzere hazırlıklarını da sürdürürken, herkesin peşinde olduğu bir diğer servisini de yine rekor fiyatla satmayı başardı. Nokia’nın çok beğeni toplayan harita servisi Here, bundan sonra Mercedes, BMW, Audi ve VW otomobillerinin multimedya konsollarındaki dahili navigasyon yazılımlarında kullanılacak çünkü Alman Otomobil Üreticileri Birliği, 3.1 milyar dolar ödeyerek Here servisini satın aldı. Here haritalarını Apple ve Uber de satın almak istiyordu ancak servisi en fazla ücreti veren Almanlar kapmış oldu. Here servisi, bugün Google veya Yandex haritaları kadar popüler değil ancak bu harita servisinin başarılı ve yüksek kaliteli bir servis olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Nokia’nın raporlarına göre, dünyada satılan her beş otomobilden dördünde, dahili navigasyon sistemi olarak Nokia Here haritaları kullanılıyor. Bundan sonra Ford, Toyota veya Garmin gibi Nokia haritalarını kullanan şirketler kullandıkları haritalar için lisans ücretini, rakipleri olan Alman otomobil üreticilerine ödeyecekler. Elbette Alman üreticilerin, Nokia haritalarını sadece kendi otomobillerine özel kullanmak isteyip dışarıya lisanslamayı kesmeleri de mümkün.    

Televizyonu telefon kullanarak izliyoruz

0
twitter_tvIAB Türkiye tarafından hazırlanan ve Türkiye’deki internet kullanıcılarının alışkanlıklarını analiz eden DigitalSCOPE 2014 Raporu’nun sonuçlarına göre, Türkiye’de internet kullanıcılarının yüzde 73’ü TV izlerken aynı anda internete bağlanıyor. Aynı anda iki ekranı kullananların yüzde 47’si TVkarşısında sosyal medyada geziniyor, yüzde 21’i TV’de gördüğü insanları ve yüzde %19’u da TV’de gördüğü markaları internette araştırıyor. Online olarak yapılan aktiviteler arasında arama motoru kullanımı tüm platformlarda ön plana çıkarken, bilgisayardan internete bağlananların yaklaşık yüzde 70’i e-postalarınıkontrol etmek ve markalar hakkında bilgi toplamak içinbilgisayarlarını kullanıyor. Cep telefonlarında en fazla harita gibi lokasyonbazlı hizmetlerle (%64) sosyal medya (%64) kullanılırken, tabletlerde ise daha sıklıkla makale takibi (%39)ve video izleme (%38) ön plana çıkıyor. YÜZDE 60, İNTERNET BAŞINDA 2 SAATTEN FAZLA KALIYOR Rapora göre, internet kullanıcılarının %63’ü her gün online oluyor, yüzde 60’a yakını ortalama bir günde 2 saatten daha fazla süresini internette geçirirken %21’i için ise bu süre 5 saatten daha fazla. İnternette günde 30 dakikadan az vakit geçirenlerin oranı ise yüzde 8’de kalıyor. İnternet kullanıcılarının TV izleme alışkanlıkları incelendiğinde 2 saatten fazla TV izleyenlerin oranı yüzde 39’da kalırken sadece %7’si 5 saatten fazla televizyon izlediğini belirtiyor. Günde 2 saatten fazla radyo dinleyenlerin oranı %14 olurken bu oran basılı gazete için %10. AKILLI TELEFON KULLANICILARININ %82’Sİ HER GÜN ONLİNE Araştırmada internet kullanıcılarının cihaz tercihlerine dair de ilginç bulgular var. Türkiye’de yaşayan akıllı telefon sahiplerinin %82’si her gün akıllı telefon aracılığıyla online olurken, Doğu ve Orta Avrupa (DOA) ülkelerindeki akıllı telefon sahipleri için bu oran %75’de kalıyor. DOA ülkeleri ortalamasına paralel olarak Türkiye’de bilgisayar sahiplerininyaklaşık yüzde 70’ibilgisayarlarından her gün internete bağlanıyor. Türkiye’deki tablet sahiplerinin ise %57’si her gün internete bağlanırken, DOA ülke ortalaması %54’de kalıyor. ÜRÜN ARAŞTIRMASINDA EN ÇOK İNTERNETE BAŞVURULUYOR İnternet kullanıcılarının tüketim alışkanlıklarının da incelendiği araştırma bir ürün/hizmet almadan önce en çok internetten araştırma yapıldığını (%68) ortaya koyuyor. İkinci olarak başvurulan kaynak ise %47’yle tanıdıkların tavsiyesi. Öte yandan en güvenilir olarak görülen kaynaklar uzman görüşleri ve tanıdıkların verdiği tavsiyeler. Katılımcıların %56’sı araştırdıkları ürün/hizmetlerden ilk defa internet aracılığıyla haberdar olduklarını belirtiyor. Online tüketicilerin %76’sı yeni ürünler bulmak, %75’i en iyi fiyatı bulmak, %65’i ise alışveriş yapmak için internetin faydalı olduğunu düşünüyor.

Sosyal mühendislik ve online dolandırıcılık kurumları tehdit ediyor

1
Bankacılık ve e-ticaret alanlarında faaliyet gösteren şirketlerin maruz kalabileceği sosyal mühendislik dolandırıcılığının önceden tespiti ve nasıl önlenebileceği konusu, giderek artan vakalar nedeniyle kurumların en önemli konusu haline geldi. Experian’ın hazırladığı 2020 Karar Alma Süreçleri Vizyonu Araştırması’nda yer alan bilgilere göre, EMEA’nın diğer bölgelerinde olduğu gibi Türkiye ve Orta Doğu’da da online dolandırıcılık kuruluşlar için en büyük tehdidi oluşturuyor. Kuruluşların yüzde 86’sı online dolandırıcılık oranlarında artış olmasını beklerken, yüzde 78’i hesap bilgilerinin ele geçirilmesi, yüzde 68’i ise chargeback dolandırıcılık oranlarının 2020’ye kadar artış göstereceğini düşünüyor. Özellikle Türkiye ve Orta Doğu’daki kuruluşlar için dolandırıcılıktan korunma, çok hassas dengeleri olan bir konu. Araştırmaya katılanların yüzde 79’u online dolandırıcılığın, yüzde 47’si ise kimlik hırsızlığının daha da gelişerek önümüzdeki 5 yılın en büyük tehdidi olacağını belirtiyor. Bir diğer önemli tehdit ise sosyal mühendislik. Dolandırıcılar, istedikleri bilgilere ulaşmak için insanların en zayıf noktalarından faydalanıyor. Tek kullanımlık işlem şifrelerini ele geçirmek için onları ilgi çekici mesajlarla çağrı merkezlerine yönlendiriyorlar ya da direkt çağrı merkezleri aracılığıyla onları arayıp kandırmaya, ikna etmeye çalışıyorlar. Hesap numarası, şifre gibi bilgilere erişebilecekleri gibi doğrudan para transferi dahi yaptırabiliyorlar. Experian Doğu Avrupa, Türkiye ve Orta Doğu Bölge Başkanı Cenker Özhelvacı, dolandırıcılık işlemlerinin tespitine farklı bir boyut getirdiklerini belirterek sözlerine devam etti; ‘İşin özü gerçek zamanlı bildirim çünkü amacımız sahtekarlık kayıplarını önleyebilmek için, geri ödeme oluşmadan ve sipariş gönderilmeden gerçek zamanlı bilgi ile işlemi engellemek, ileride oluşabilecek kayıplarında önüne geçebilmek. Farklı bir cihazdan hesaba giriş yapıldığında, müşterinin normalde kullanmadığı saatlerde işlem yapıldığında veya tek bir cihazdan birçok işlem ve hesaba giriş yapılmaya çalışıldığında Experian olarak bunu tespit edebilecek araçlar ve hizmetler geliştirdik. Velocity kuralları, 10 dakika içinde 3’ten fazla giriş denemesi, aynı oturum içinde birden fazla IP ya da cihaz kimliğini tespit edebiliyor, dolandırıcı IP adresini değiştirse bile patentli TDL teknolojisiyle cihazın farklı bir cihaz olduğunu belirleyebiliyoruz. Tarayıcı ve mobil bazlı cihazlardan, 100’ün üzerinde parametrede cihaz bilgisiyle benzersiz bir cihaz parmak izi oluşturuyor, risk değerlendirme sistemine aktarıyor ve değerlendirme sonucuna göre de şüpheli internet işlemlerinin reddedilmesine ve gerçek müşterilerin hızlıca kabul edilerek daha iyi bir internet deneyimi yaşamalarına olanak sağlıyoruz. Ayrıca kullanıcı ara yüzünde bulunan patentli link analiz araçlarıyla da dolandırıcılık şüphesi olduğunda, dolandırıcının iletişime geçtiği diğer müşterileri tek bir tuş ile listeleme ve aksiyon alma şansına olanak sağlıyoruz. Son dönemde sıklıkla yaşanan sosyal mühendislik vakalarını da bu sistem ile engelleyebiliyoruz.‘ Yaşanan tüm bu gelişmeler ve dolandırıcıların her gün yeni yöntemler keşfederek şimdikinden daha büyük bir tehdit oluşturmasına karşı, birden fazla veri kaynağı edinme, müşterilere bütünsel bir bakış açısı kazandırma, gerçek zamanlı, tutarlı ve yetkin kararlar alma, tüm müşteri temas noktalarında çok kanallı otomasyon kullanma ve kuruluş genelinde gelişmiş analitik tekniklerden faydalanma gibi yöntemler iyi bir müşteri deneyimini için ana kriterleri oluşturuyor.

Kelly: Türkiye çok önemli bir pazar.

0
Sage Summit 2015, 40’ın üzerinde ülkeden yaklaşık 8 bin kişinin ziyaretiyle sona erdi. Biz de bu önemli etkinlikle ilgili izlenimlerimizi ve şirketin CEO’su Stephen Kelly ile yaptığımız keyifli sohbeti bu videoda derledik.

Google, Glass’ı kurumsal kullanıcılar için yeniden tasarladı

0
maxresdefault3Google’ın dijital gözlüğü Glass, aslında dijital gözlük alanındaki ilk önemli çalışmaydı. İnternete bağlanabilen, sosyal medyada, uygulamalar arasında sörf yapmaya izin veren, fotoğraf ve video çekip bunları internete yükleyebilen, internet üzerinden sayısız dökümasyona ve bilgi kaynağına erişim imkanı sağlayan gözlük, tüm dünyayı da çok heyecanlandırmıştı. Ancak, bu gözlüğün geliştirici sürümünü satın alıp onunla sokakta dolaşmaya başlayanların sayısı arttıkça dünyanın henüz dijital gözlüklere hazır olmadığı anlaşıldı. Glass, ABD’de neredeyse tüm sosyal alanlarda ve işletmelerde yasaklanmaya başladı. Çok sayıda restoran, bar, kafe, spor salonu, eğlence merkezi kullanıcılarından mekan içinde Glass gözlüklerini kullanmamalarını istedi. Bu yasaklara uymayan müşteriler ise diğer kızgın müşteriler tarafından saldırıya uğrayarak, bıçaklanmaya kadar varan kavgalara karışmak zorunda kaldılar. İnsanlar, sosyal alanlarda kendilerini kayıt altına alan bir tür casus cihaz gibi kullanılan Glass’ı çevrelerinde görmek istemiyorlardı. Google sonunda pes etti ve Glass’ı günlük kullanım için piyasaya sürmekten vazgeçip, özel kurumsal müşteriler için, yine kuruma özel yazılımlarla ve kişiselleştirmelerle, Glass’ı profesyonel bir cihaz olarak konumlandıracaklarını açıkladılar. Ardından çıkan sanal gözlük haberleri ve halkın bu gözlüklere olan ilgisi, Google’ı bu erken kararı nedeniyle pişman etti. Google, Nest’in yaratıcısı olan yöneticisini, Google Glass’ı ev kullanıcıları için cazip bir ürüne dönüştürme görevine atadı ve şimdi Glass bir başka koldan, ev kullanıcıları için yeniden tasarlanıyor. Ancak Google aynı zamanda Glass’ı kurumsal müşterileri içinde farklılaştırarak, ayrı bir ürün haline getirme planından vazgeçmedi. Şirketten sızan bilgilere göre Google, Glass’a yeni bir tasarım hazırladı ve onu bu yeni tasarımıyla birlikte, kurumsal müşteriler için piyasaya sürecek. Peki kurumsal müşteriler Google Glass’tan nasıl bir fayda sağlayabilir. Bir hastanenin,  tüm doktorlarına, hemşirelerine Google Glass dağıttığını düşünün. Elbette hastaneye özel olarak Google tarafından hazırlanmış uygulamalar sayesinde, tüm hastane personeli, bir yandan hastaları ile ilgilenirken diğer yandan, hastane personeli ile iletişim halinde olacak. Göreve çağrılan doktorlar, hemşireler uyarıları hemen göz bebeğinin önünde görebilecekler. Acil durumlarda daha asansörde, koridorda, hastaya doğru ilerlerken, hastanın tıbbi geçmişi, acil durumu oluşturan sorun vs gibi detaylar hakkında gözbebeğinin önündeki ekrana veriler düşecek. Hastalara ilaçlarını vermek, iğneleri yapmak durumunda olan hemşireler, sadece hastanın yüzüne bakarak Glass’ın hastayı tanımasını ve doktorunun onun için yazmış olduğu ilaç ve iğne reçetesini ekrana getirmesini mümkün kılabilecekler. Doktorlar, hastaya teşhis koyarken, onun tıbbi geçmişine dair kayıtları gözlerinin önüne getirip, herhangi bir alerjisi veya tedaviye engel durumunun olup olmadığını görebilecekler. Benzer senaryolar, inşaat, mühendislik, hukuk şirketlerinde, hatta fast food alnında bile kurulabilecek. Dolayısıyla, Google her birinden yüz binlerce dolar alabileceği kurumsal müşterilerini son derece önemsiyor ve Glass’ın kurumsal uygulama potansiyelini göz ardı edemiyor. Öyle görünüyor ki, Glass zaten kurumsal alanda yaygınlaşıp başarıyla kullanılmaya başladığında, onu hastanelerde, inşaatlarda, restoranlarda, mağaza satış görevlilerinin üzerinde gören diğer insanlar da artık onun varlığına alışmış olacaklar ve Glass’ı kişisel amaçlı kullanım için de rahatlıkla satışa çıkarmak mümkün olacak.

İşCep Apple Watch uygulaması App Store’da

0
Isbank_gorsel_AppleWatch_31Temmuz2015Dijital bankacılık alanında sunduğu yeniliklere bir yenisini ekleyen İş Bankası, Apple Watch’a özel olarak geliştirdiği yeni uygulaması “İşCep Apple Watch” ürününü akıllı saatlerin Türkiye’de satışa sunulduğu gün eş zamanlı olarak kendi müşterilerine de sunmaya başladı. İşCep Apple Watch uygulaması, Türkiye’nin mobil bankacılıkta pek çok yönüyle öncüsü olan İşCep’in akıllı saatler üzerindeki uzantısı olarak çalışacak. Telefonlarında İşCep yüklü olan müşteriler, Apple Watch’ları ile telefonlarını eşleştirdikten sonra saatlerindeki uygulamayı kullanabilecek. İş Bankası’nın teknoloji iştiraki Softtech tarafından hazırlanan uygulama kapsamında,  İşCep kullanıcıları herhangi bir şifre girişine gerek olmadan güncel finansal verileri takip edebilecek, en yakın Bankamatik ve şubelere haritadan yönlendirmeyle kolayca ulaşabilecekler. Kullanıcılar, ayrıca bulundukları konuma göre en yakınlarındaki Maximum Kart kampanyalarını ve fırsatlarını takip etme imkânı da bulabilecekler. Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran, İş Bankası olarak teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiklerini ve müşterilerin hayatını kolaylaştıracak her platformda var olma alışkanlığını sürdürdüklerini vurgulayarak, “Bu vizyonla daha önce akıllı gözlüklere özel geliştirdiğimiz uygulamamızla adım attığımız giyilebilir teknolojiler alanında şimdi de Apple Watch uygulamamız ile yerimizi alıyoruz. Önümüzdeki dönemde de bu yönde yatırımlarımızı sürdüreceğiz” diye konuştu.

Trend Micro Security 10 ile güvenlikte yeni dönem!

0
Ti10-Antivirus-Securityİnternet ve veri güvenliğinde 25 yıllık deneyimiyle küresel çözüm sağlayıcı Trend Micro, bireysel kullanıcılar için tam ve kapsamlı bir koruma sağlayan ve yeni Microsoft Windows 10’la tamamen uyumlu Trend Micro Security 10 ürün ailesini duyurdu. Microsoft Windows 10 ile eş zamanlı olarak kullanıcılarla buluşan Trend Micro Security 10, Windows 10 platformuna geçiş yapan kullanıcıların da kesintisiz bir şekilde güvende kalmasını sağlıyor. Trend Micro Security 10, herhangi bir işletim sistemi, cihaz ya da platform sınırlaması olmaksızın kullanıcıların gizliliğini ve veri güvenliğini sağlayabiliyor. Kullanıcılar hem kişisel hem de iş için kullandıkları PC, Mac, Android, iOS cihazlarda veri hırsızlığına ve zararlı çevrimiçi tehditlere karşı korunabiliyorlar. Trend Micro Security 10 serisindeki ürünler geleneksel veri güvenliği ürünlerine oranla 50 kat daha hızlı çalışıyor. Dünya çapındaki Trend Micro bulut ağıyla bütünleşmiş binlerce izleme noktasından alınan gerçek zamanlı verilerle her gün 250 milyondan fazla tehdide karşı koruma sağlıyor. Trend Micro Security 10 sunduğu ileri teknolojili çözümlerle, gün geçtikçe artan tehditlere karşı kullanıcıların çok daha güvenli bir çevrimiçi deneyim yaşamalarına yardımcı oluyor. Virüsler, casus yazılımlar, solucanlar, Truva atları gibi zararlı yazılımları engellemenin yanında yeni sürümle gelen sosyal medya koruması, SSL doğrulaması, fidye yazılımları ve çevrimiçi bankacılık koruması ile dijital yaşamınızın kalitesini yükseltiyor. Microsoft Windows 10 ile de tam uyumlu olan Trend Micro Security 10 ürün ailesi her türden kullanıcının ihtiyacını karşılayacak şekilde, Premium Security 10, Maximum Security 10, Internet Security 10, ve Antivirus+ Security 10 ürünlerini kapsıyor. Trend Micro Security 10 ürün ailesi aynı zamanda raf ömrü biten tüm eski sürüm Trend Micro ürünlerinin yerine geçerek Trend Micro’nun bireysel ürün gamını yeniliyor. Trend Micro Security 10 ürün ailesiyle gelen yeni özellikler · Trend Protect Toolbar: Trend Protect Toolbar bünyesindeki SSL kontrolcüsü sayesinde kullanıcılar internet üzerinden yapacakları bankacılık ya da online alışveriş işlemlerinde tam koruma altında oluyorlar. İşlem sırasında bu sitelerin sertifikalarını kontrol eden Trend Micro Security 10 sayesinde sahte sitelere karşı koruma sağlanıyor. · Fidye yazlımı koruması: Trend Micro Security 10 ile gelen fidye yazılımı koruması sayesinde kullanıcıların dokümanları izinsiz bir şifreleme ya da değiştirme işlemine karşı korunuyorlar. · Bulut Depolama Tarayıcısı: Trend Micro Security 10 günümüzün vazgeçilmez depolama çözümlerinden olan bulut platformuna yönelik sunduğu Bulu Depolama Tarayıcısı ile kullanıcıların Microsoft One Drive üzerindeki dosyalarını zararlı yazılımlara karşı koruyabiliyor. · Güvenli Şifre Yöneticisi Tarayıcısı: Trend Micro Password Manager ile entegre edilen Trend Micro Maximum ve Premium Security 10 ürünleri sayesinde kullanıcılar, tüm şifrelerini rahat bir şekilde yönetebiliyorlar. Şifre yöneticisinde yer alan güvenli tarayıcı sayesinde keylogger ve man-in-the-middle gibi saldırılara karşı koruma sağlayabiliyorlar.

Mobil zararlı yazılımlar 3 kat arttı

0
mobile_securityYılın 2. çeyreğinde 1. çeyreğin 2,8 katına tekabül eden 291.800 yeni mobil zararlı yazılım programı görüldü. Aynı çeyrekte 1. çeyreğin 7 katına tekabül eden 1 milyon mobil zararlı yazılım kurulum paketi bulundu. Mobil bankacılık mobil tehditler için ana hedef olmayı sürdürdü. Kaspersky Lab’ın 2015 1. Çeyrek raporunda en az 29 bankacılık ve finans uygulamasına saldırma becerisine sahip SMS.AndroidOS.OpFake.cc Trojan’ından söz ediliyordu. Bu Trojan’ın 2. Çeyrekte ortaya çıkan en yeni sürümü 114 (dört kat fazla) bankacılık ve finans uygulamasına saldırma becerisine sahip. Ana hedefi, diğer uygulamaların yanı sıra özelikle birçok popüler e-posta uygulamasına saldırarak kullanıcı kimlik bilgilerini çalmak. Web Saldırıları: finansal tehditler Banka hesaplarına çevrimiçi erişim yoluyla para çalmaya yönelik olarak denenmiş zararlı yazılım bulaştırma girişimleri hakkında 5.900.000 bildirim gerçekleşti; bu rakam 1. Çeyreğe göre 800.000 düştü. 2015 2. çeyrekte Singapur, web kaynaklı bankacılık Trojan’ı saldırısına uğrayan Kaspersky Lab kullanıcısı sayısı bakımından lider oldu; Singapur’daki tüm Kaspersky Lab kullanıcılarının %5,3’ü bu süre içinde bu tehditle yüzleşti. Ardından gelen ülkeler ise İsviçre (%4.2), Brezilya (%4), Avustralya (%4) ve Hong Kong (%3,7) oldu. İlk 10’daki ülkelerin teknolojik olarak ileri ve/veya siber suçluların ilgisini çeken gelişmiş bir bankacılık sistemine sahip olduğunu gözden kaçırmayın. Finansal tehditler çevrimiçi bankacılık sistemlerinin müşterilerine saldıran bankacılık zararlı programlarından ibaret olmadı. Bankacılık zararlı yazılımlarının (%83) dışında Bitcoin madencileri (%9) finansal tehditler arasında yer aldı; bunlar, bitcoin üretmek için kurbanın bilgisayarının bilgi işlem kaynaklarını kullanan zararlı programların yanı sıra bitcoin cüzdanı hırsızları (%6) ve tuş kaydediciler (%2). Hedefli siber saldırılar 2. Çeyrekte Kaspersky Lab’ın Global Araştırma ve Analiz Ekibi dört adet siber casusluk kampanyasını ortaya çıkardı: CozyDuke, Naikon, Hellsing ve Duqu 2.0. Kurbanlar arasında kamu daireleri, ticari kuruluşlar ve diğer üst düzey hedefler bulunuyor. İkinci çeyrekte ayrıca siber suçluların küçük ve orta ölçekli işletmelerle ilgilendiği görüldü; bu tür şirketler Grabit siber casusluk kampanyasının hedefi olmuştur. Siber suçlular kimya endüstrisi, nanoteknoloji, eğitim, tarım, kitlesel iletişim ve inşaat gibi ekonomi sektörlerine odaklandı. Kaspersky Lab Global Araştırma ve Analiz Ekibi Baş Güvenlik Uzmanı Alexander Gostev şu yorumda bulundu: “2. Çeyrekte siber güvenliği düşünmek zorunda kalmadan akıllı şehirler geliştirmek isteyenleri hedefleyen Akıllı Şehirleri Güvenli Hale Getirme adı verilen önemli bir girişim başlattık. Güvenlik önlemleri geliştirme aşamasında planlanmazsa daha sonra ciddi sonuçlar doğurabilir ve geriye dönük iyileştirmeler o kadar da kolay görevler olmayabilir”. Rakamlarla 2. Çeyrek KSN verilerine göre Kaspersky Lab çözümleri dünyanın her yerindeki çevrimiçi kaynaklardan 379,9 milyon zararlı yazılım saldırısı algıladı ve bunları savuşturdu; bu rakam 1. Çeyrekten %19 daha az. Üç aylık süre içinde dünyanın her yerinden İnternet kullanıcısı bilgisayarlarının %23,9’u en az bir kez web kaynaklı bir saldırıya maruz kaldı. Bu rakam 1. Çeyrekten yüzde 2,4 daha az. 1. Çeyrekten %8,4 daha az olan 26.000,000 benzersiz zararlı nesne algılandı. Bu nesneler arasında en sık görüleni AdWare.JS.Agent.bg komut dosyası oldu; bu komut dosyası reklamcılık programlarıyla bazı web sayfalarına bulaştırılmıştı.

Elon Musk, Google’ın yapay zekasına savaş açtı

0
like-mark-zuckerberg-elon-musk-began-programming-at-an-early-age-unlike-facebooks-founder-he-taught-himself--and-sold-the-code-for-his-first-video-game-for-500-at-age-12Yapay zeka, önümüzdeki 100 yılın en büyük tartışma konusu olacak. Giderek insan gibi düşünmeye başlayacak olan yapay zekadaki her gelişim, insanoğlunu daha da korkutacak ve mesele giderek daha da hararetle tartışılacak. Yapay zekayı geliştirmeye devam etmeli miyiz yoksa etmemeli miyiz? Önümüzdeki on yıllar boyunca gündemde kalacağını tahmin ettiğimiz bu tartışma aslında şimdiden başladı. Ünlü bilim insanı Stephen Hawking, ısrarla ve hararetle yapay zeka çalışmalarının yasaklanması gerektiğini savunuyor ve yapay zekanın günün birinde insanoğlunu tehdit olarak görüp yok etmesinin kaçınılmaz olacağını dile getiriyor. Bill Gates’ten Elon Musk’a kadar pek çok ünlü ve etkili isim de onunla aynı fikirde ve geçtiğimiz haftalarda Elon Musk’ın imzaya açtığı, insan öldürecek yapay zeka çalışmalarının yasaklanmasına dair bir bildiriyi, dünyanın her yerinden 1000’den fazla bilim insanı, filozof ve toplum liderleri imzaladı. Elon Musk şimdi, yeni bir beyanında, Google’ı yapay zeka çalışmaları nedeniyle ağır şekilde suçladı. Google’ın, insanlığı yok etme kapasitesine sahip olan robot filoları üretmek istemekle suçlayan Elon Musk’a göre, Google aslında ne yaptığının farkında değil. Google’ın amacı insanlığı yok etmek değil ama iş dünyasına, fabrikalara, belediyelerin temizlik kadrolarına, evlerdeki temizlik/bakım işlerine uygun akıllı/düşünen robotlar üreterek, bu robotların satışından büyük kazançlar elde etmek. Apple’ın ilk defa çok pratik, popüler, çekici bir dokunmatik ekranlı telefon ve tabletle ortaya çıkıp herkese bir telefon/tablet satıp dünyanın en zengin şirketi olması gibi, Google da yapay zeka alanında dünyanın bir numarası olmak istiyor ve herkese ve her kuruma akıllı robotlar satmak istiyor. Her sabah evinden işine giden insanlara, robot otomobiller, her sabah evini toplamak/temizlemek zorunda olan ev kadınlarına yardımcı robotlar, hastanelere hasta bakıcı robotlar, belediyelere temizlik robotları, polis departmanlarına güvenlik hizmeti veren silahlı robotlar, ordulara ön cephede çarpışacak asker robotlar… Elon Musk’a göre, Google tüm bunları yaparken, isteyerek değil ama kazara, insanlara isyan ederek kendi özgürlüğünün peşinde koşacak, insanoğlunu da düşman olarak görecek çok tehlikeli bir yapay zeka geliştirecek ve hatta bunun farkında bile olmayacak. O asi yapay zeka da günün birinde, tüm robotları insanlarla savaşacak bir orduya çevirebilecek, kendi ordusunu yaratacak ve sonunda insanoğlunu yok edecek. Google’ın CEO’su, Larry Page ise bu tür paranoyalar nedeniyle dünyadaki düzeni temelinden değiştirecek ve insanların hayatını olumlu yönde güzelleştirecek robot teknolojisine sırtımızı dönemeyeceğimizi savunuyor. Larry Page’in mantığı aslında, neredeyse 100 yıldır filozofların tartıştığı bir ütopyanın gerçek olmasına çok yaklaştığımızı vurguluyor. Bu ütopyaya göre, robotların doğru kullanımı sayesinde, insanların çalışmaya ihtiyacı olmayacak ve insanoğlu sadece sanat, bilim alanlarına yönelecek, dünyadan ve yaşamdan keyif almaya odaklanacak. Tüm “pis” işleri robotların yaptığı bir dünyada üretim artacak, bolluk ve refah yaşanacak, yaşam ekonomik anlamda çok daha ucuz hale gelecek ve insanlar arta kalan büyük zamanlarını kültürel faliyetlere, keyif işlerine, tatillere ve hatta tembellik yapma hakkına ayırabilecek. Ancak ne var ki, bilim ve felsefe alanındaki ünlü isimler, yapay zekanın gerçek anlamda insan zekasına yaklaşması ve özgürce düşünmesi halinde, aslında köle olarak kullanıldıklarını fark edeceklerini ve isyan ederek insanlığa savaş açacaklarını hatırlatıyorlar. Bunun gerçekleşmesi ise sadece bir zaman meselesi. İnsanlar ve robotlar bu savaşı, bu yüzyıl içinde mi yoksa sonraki yüzyıllar içinde mi yaşar, bilinmez ama o savaş çıktığında, insan zekasının ve bedeninin, robotların zekası ve kas gücüyle başa çıkmasının imkansız olacağını tahmin etmek zor değil.  

Telefonunuz yaz mağduru olmasın

0
CEP_TELEFONUNUZ_YAZ_MAGDURU_OLMASIN_4Sosyal medya kullanımının artmasıyla birlikte, tatilin en güzel anlarının fotoğraflanması ve kayıt altına alınması isteğine, internette paylaşılma da eklenince, deniz tatilinin en mağdur teknolojik cihazlarının başında cep telefonları geldi. Binlerce lira verilerek satın alınan cep telefonlarının sıvıyla tema etmesi, garanti kapsamına da girmeyince birçok kullanıcının tatili hasarlarla gölgelendi. Yaz aylarında görülen kullanıcı hatalarının başında sıvı temasının geldiğini ifade eden Cepkask Genel Müdürü Tayfun Gülgeç“Cep telefonlarının sıvı teması genel olarak; fotoğraf çekme merakı, cepte unutularak suya girme talihsizlikleri ve arkadaş şakaları yüzünden kaynaklanıyor. Sıvı teması kullanıcı kaynaklı hasarlar arasında olduğu için garanti kapsamına da girmiyor. Fakat bu gibi durumlarla karşılaşanlar için bizim çözüm önerimiz güvence hizmet paketleri. Bu paket sayesinde deniz tatillerinde gönül rahatlığı ile selfie çekilebilir, yaşanılan anlar kayıt altına alınabilir” dedi. Sıvı Temasına Maruz Kalan Cep Telefonlarına İlk Yardım Önerileri Cep telefonların sıvı ile temasından sonra ilk olarak yapılması gerekenleri Cepkask Genel MüdürüTayfun Gülgeç şu sözlerle dile getirdi: “Sıvı ile temas eden telefonlar ilk olarak hemen kapatılmalı ve telefonun bütün parçaları birbirinden ayrılarak (SİM Kart, SD Kart, Batarya) hava teması ile kurumasını sağlamak gerekiyor. Telefonun içine sıvının girebileceği kulaklık girişi ve şarj girişi gibi yerlerden suyun tahliye edilmesini sağladıktan sonra da bir tabak pirincin içerisinde 48 saat kadar bekleterek açabilirsiniz. Fakat bu süre sonunda telefonunuzda hala nemlenme mevcut ise tamamıyla kuruyana kadar bekletmenizi tavsiye ediyorum.”

Philips’ten USB Dock İstasyonlu Ayak

0

philipsDaha fazla bağlantı, daha az yayıntı Yepyeni Philips SB4B1928UB USB Dock İstasyonlu Ayak, kullanıcıların kendi seçtikleri yeni bir Philips ekran ile ya da VESA uyumlu (100 x 100’lik) herhangi bir ekran ile eşleştirebilecekleri şık, ergonomik bir ayaktan oluşuyor. 19 inçten 28 inçe kadar (48 cm’den 71 cm’e kadar) ekranları destekleyen bu yeni dock istasyonlu ayak, kullanıcılara ekran seçiminde (ve değiştirmede) daha fazla esneklik sunuyor.

Ayrıca ayak, pek çok farklı yerden çalışan mobil iş profesyonelleri tarafından tercih edilen en yeni ultra ince dizüstü bilgisayarlarla da iyi bir uyum gösteriyor. Daha hafif ve ince bilgisayarların en büyük dezavantajı olan sınırlı konektör olanağını telafi eden yeni dock istasyonlu bu ayak, dahili bir USB 3.0 aygıtı ve Ethernet sunuyor. MMD EMEA Bölgesi Başkan Yardımcısı Thomas Schade, “Kullanıcılar ofiste fişi takıp hemen çalışmaya başlayabilirler” diyor ve ekliyor:  “Üstelik masanın üstündeki kablo yayıntısıyla uğraşmalarına da gerek yok. USB’nin tam kapsamlı olması sayesinde, yeni ayak, bir USB portu ile her dizüstü bilgisayar ile çalışıyor. Ofisteki çevre birimlerine, internete ve güç kaynağına anında sunduğu tek kabloluk erişim ile insanların hemen bağlantı kurmalarını sağlıyor.”

Görüntüleme deneyimini genişletmek Dock istasyonlu ayak, kullanıcılara kendi uygulamalarına en uygun olan ekran ölçüsünü, çözünürlüğü ve teknolojiyi seçme özgürlüğünü veriyor – üstelik 3840 x 2160 piksellik ayrıntılı 4K UHD çözünürlüğün büyüleyici netliğini de sunuyor. Eğer bir ekran yetmezse,  kullanıcılar, HDMI, DisplayPort ve USB ile dock istasyonlu ayağa en fazla altı monitör bağlayabilirler – üstelik bunların hepsi hâlâ dock istasyonlu ayak ve dizüstü bilgisayar arasındaki tek bir USB kablosuyla mümkün. İşte bu da artan üretkenlik için kablo yayıntısı olmayan, çok monitörlü bir çalışma alanı yaratmanın kolay yolu. Masabaşı çalışanının sağlığı temel odak noktası.

Yeni Philips Dock istasyonlu ayak, hepsi bir arada basitliğine rağmen, Office kullanıcılarının ergonomik ihtiyaçlarına göre ayarlanabiliyor. Philips SmartErgoBase tasarımı ile, ayak yükseltilip alçaltılabilir,  eğilebilir, sağa sola dönebilir ve ekran, kullanıcı için tam doğru pozisyona getirmek için döndürülebilir. Düşük çerçeve-masa mesafesi, özellikle çift odaklı, üç odaklı ya da progresif gözlük camı kullanıcıları için maksimum okuma rahatlığını beraberinde getiriyor. Ayrıca ayak, her ne kadar tek bir USB 3.0 kablo bağlantısı ile masalardaki kablo karmaşasının çoğunu ortadan kaldırsa da,   aynı zamanda da çalışma alanını düzenli ve profesyonel tutmak için fazladan kablo yönetimi özelliklerine de sahip.

Yeni Philips SB4B1928UB USB Dock İstasyonlu Ayak, kurumsal talep üzerine sipariş edilebilecek.

Google Çeviri artık anında Türkçe görsel çeviri yapıyor

2
Google_Aninda_Turkce_Gorsel_Ceviri Google’ın çeviri hizmeti, uzun zamandır dünyadaki farklı kültürleri birbirine yakınlaştıran başarılı bir çeviri uygulaması olarak beğeni topluyordu. Google geçen sene, özellikle turistler için, yol tabelalarını, ilan panolarını, restoran menülerini anlaşılabilir bir dile çevirmek üzere, fotoğraf üzerinde çeviri yapan bir eklenti yayınlamıştı. Ancak bu eklenti, Türkçe için çalışmıyordu. Google şimdi mobil Çeviri uygulamasına Türkçe dahil 27 dil için anında görsel çeviri desteği getirdi. Yeni güncelleme, Google Türkiye resmi blogunda aşağıda yer alan açıklama ile duyuruldu: “Bir Bakışta Dünyayı Kendi Dilinizde Görün… Cep telefonlarımızda bulunan Google Çeviri uygulaması yardımı ile bugün yedi ayrı dilde yazılı metinleri görsel olarak anında çevirebiliyoruz. Uygulamayı açıktan sonra kameraya tıklayıp ister yol bir tabelası, ister bir yemek menüsü ya da çamaşır makinesi kullanma kılavuzu olsun, yazılı metne kameramızı doğrultup anında çevirisine ulaşabiliyoruz. Üstelik bu uygulamadan faydalanmak için internete veya cep telefonu şebekesine bağlı olmamız gerekmiyor. Daha da fazla sayıda insan dünyayı kendi dillerinde deneyimleyebilsin diye bugün itibariyle Google Çeviri uygulamasını bir kez daha güncelleyerek anında görsel çeviri ile desteklenen dillere 20 tane daha ekleyerek toplamda 27 dile çıkarıyor, gerçek zamanlı sesli çevirileri çok daha hızlı hale getiriyoruz. Bu güncelleme ile birlikte artık dilediğimiz metnin Türkçesine de görsel olarak erişebileceğiz. 27 dildeki yazılı metinleri anında görsel olarak çevirin Google Çeviri uygulamasına gidip, İngilizcenin yanı sıra çeviri yapmak istediğiniz dili seçip kamera düğmesine basın. Her bir dil için (yaklaşık 2 MB boyutunda) küçük bir dil paketi yüklemeniz istenecek. Çevirmek istediğiniz metinleri farklı dillerde görmeye hazır mısınız? Bağlantı Hızınız Sizi Sınırlamasın! Bağlantı hızı düşük mobil şebekler pek çok gelişmekte olan pazarda online araçlara erişim konusunda zorluklara neden olabiliyor. Eğer mobil şebekelerin çekim gücünün problemli olduğu bir bölgede yaşıyorsanız, bu güncellememiz tam size göre. Anında görsel çeviriye ek olarak sesli konuşma modumuzu da (32 dil arasında gerçek zamanlı sesli çeviri yapacak şekilde) geliştirdik. Söz konusu güncellemeler birkaç gün içinde hem Android hem de iOS platformlarında yer almaya başlayacak. Google Çeviri Topluluğu sayesinde her gün daha da gelişiyoruz Bugünkü güncellemelerin yanı sıra çevirilerin kalitesini artırmak ve yeni diller eklemek için her gün çalışıyoruz. Bundan bir yıl önce dünyanın dört bir yanındaki birden fazla dil bilen insanların çeviri ve düzeltmelerini sunabileceği bir platform olan Google Çeviri Topluluğu’nu  (Google Translate Community) duyurduk. Dil tutkunu milyonlarca kişinin katılımı sayesinde –ki şu ana kadar 100 milyondan fazla kelimeye ulaşıldı- 90’dan fazla dil çiftindeki çevirileri güncelledik ve topluluğumuz büyüdükçe daha da fazlasını güncellemeyi planlıyoruz. Daha yapacağımız çok iş var: İnternetteki içeriğin yarıdan fazlası İngilizce ama İngilizce konuşanların oranı yalnızca %20 civarında. Bugünkü güncellemelerin birkaç dil engelini daha ortadan kaldırarak daha iyi iletişim kurmamıza ve ihtiyaç duyduğunuz bilgiye ulaşmamıza katkı sağlayacağına inanıyoruz.” Google’ın, yeni servisi hakkında yayınladığı eğlenceli tanıtım videosunu aşağıda seyredebilirsiniz:

Periscope, futbol tutkunları yüzünden kapanabilir

0
periscopeİnternet sitelerinin kapatılmasının neredeyse olağan hale geldiği Türkiye’de bu kez bir mobil uygulamaya erişim engellenebilir. Çıktığı günden bu yana tüm dünyada büyük ilgi gören ve daha resmi dağıtımı başlamadan Twitter tarafından satın alınan Periscope uygulaması, bu anlamda bir ilke imza atabilir. Sadece son kullanıcılar değil, kurumların da çeşitli lansman ve toplantıları sırasında kullanmaya başladığı Periscope’un telif hakları konusundaki ihlallerde adının geçtiğini ifade eden Bilişim Hukuku Derneği Başkanı Avukat Kürşat Ergün, özellikle şifreli yayınlanan maçların TV kanallarıyla birlikte aynı anda stadyumdaki seyirciler tarafından da Periscope üzerinden yayınlanmasına dikkat çekti. Onlarca kişinin Fenerbahçe – Shaktar Donesk maçında bu uygulama ile yayın yaptığını kaydeden Ergün, yayın hakkına sahip şirketlerin hukuki yollara başvurmasını da beraberinde getirebileceğine dikkat çekiyor. Anadolu Ajansı’nın sorularını yanıtlayan Ergün, Periscope kullanıcılarının karşılaşabileceği hukuki sorunlar içinse şu yorumu yapıyor: “Canlı yayın uygulamaları hukuka aykırı olarak kullanıldığında, telif sorunları başta olmak üzere birçok hukuki sorun ortaya çıkar. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, sorumlu olan tek unsurun Periscope olmadığıdır. Canlı yayınları hukuka aykırı bir şekilde gerçekleştiren ya da direkt olarak hukuka aykırı içerikleri yayınlayan kullanıcılar ‘ihlali gerçekleştiren kişiler’ olduğundan, direkt olarak sorumludurlar. Periscope her ne kadar bu tür yayınlara izin veren ya da denetlemeyen bir uygulama olsa da hukuka aykırı yayınları yapan kullanıcılar kendisi olduğu için asıl ihlali gerçekleştiren kişiler, kullanıcılar olmaktadır.”

Sage Summit 2015’te teknoloji şovu

0
Sage CEO'su Stephen Kelly
Sage CEO’su Stephen Kelly
Sage Summit özellikle KOBİ’ler için çok önemli bir etkinlik. Etkinliğe dünyanın dört bir yanından gelen 8 binin üzerinde ziyaretçi katıldı.  Sage Summit 2015, 40’ın üzerinde ülkeden katılımcının yer aldığı çok büyük bir global konferans olarak kayıtlara geçti.  Etkinliğe katılan küçük ve orta ölçekli büyük işletmelere iş dünyasının liderlerini izleme ve bunlardan ilham alma fırsatı sağlayabilmek ana hedef. Etkinliğin açılış konuşmasında General Colin Powell ve ünlü yazar Deepak Chopra katılımcılarla buluştu. Biz de TechInside olarak yerinde izlediğimiz Sage Summit ile ilgili haber ve videolarımızı beğeninize sunacağız. Özellikle Sage CEO’su Stephen Kelly’nin sizlere yoğun mesajlar gönderdiği videomuzu kaçırmamanızı tavsiye ediyoruz.

4G ihale şartnamesi değişti

0
4GMayıs ayı ortalarında sektörün iyiden iyiye hazırlandığı 4G ihalesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 5G çıkışı sonrası neredeyse bir son dakika değişikliğiyle 26 Ağustos’a ertelenmişti.
İhaleye katılacak olan operatörler yeni ihale tarihine göre programlarını değiştirmiş ve beklemeye başlamıştı. Ancak BTK Başkanvekili Ömer Fatih Sayan tarafından yapılan bir açıklama, operatörlerin yeniden meşgul edeceğe benziyor.
İhale tarihi aynı, başlangıç ise Nisan 2016
İhalenin, önceden açıklandığı gibi 26 Ağustos’ta gerçekleştirileceğini hatırlatan Sayan, buna karşın şartnamede çeşitli değişikliklere gittiklerini açıkladı.
Bu değişikliklerle birlikte 4G yerine 4,5G olarak tanımlanan standartlara uygun bir geçiş yapılacağını ifade eden Sayan, bu değişikliklerin özellikle kullanılacak ürünlerin yerlilik oranlarıyla ilgili olduğunu ifade etti. Sayan ayrıca, ihale sonrası operatörlere tahsis edilecek frekanslardan 1 Nisan 2016 itibariyle hizmet verilmeye başlanabileceğini de sözlerine ekledi.
Yerli ürün kullanım oranı yüzde 45’e çıkacak
Yenilenen şartnameyle birlikte, ilk şartnamede ilk yıl için yüzde 3, ikinci yıl için yüzde 8 ve üçüncü yıl içinse yüzde 15 olarak belirlenen yerlilik oranları sırasıyla 30, 40 ve 45 olarak değiştirildi. Sayan, bu değişikliğe dair “Bu kapsamda baz istasyonu, anahtarlama ve yönlendirici gibi ürünler ile şebeke ve haberleşmeye ilişkin yazılım ve donanımların da belirlenen oranlarda yerli ürünlerden karşılanmasını istiyoruz. Bu yükümlülüklerle yerli üretim yapan firmaların elektronik haberleşme sektörüne ilişkin yerli ürün geliştirme konusunda çok daha fazla teşvik edilmesini ve yerli ürün ekosisteminin geliştirilmesini amaçlıyoruz. Getirdiğimiz yeni yükümlülüklerle ülkemizin milli kaynaklarının yurtdışına çıkmasının önüne geçmeyi amaçlıyoruz.” yorumunu yaptı.
Ar-Ge personelinde artış
Şartnamedeki diğer önemli değişiklik ise Ar-Ge merkezlerine ait. 3G ile şirketlere belirli bir sayıda Ar-Ge personeli istihdam etme zorunluluğu getirilmiş, bu yaklaşım ilk 4G şartnamesinde de kendine yer bulmuştu. Yenilenen şartname ise Ar-Ge merkezlerinde istihdam edilmesi gereken asgari nitelikli Ar-Ge personeli sayısını yüzde 50 arttırıyor. Sayan, bu değişiklik içinse şu ifadeyi kullanıyor: “Ar-Ge projelerine başlanması, gelişiminin izlenmesi ve çıktılarının başarı ölçütlerine göre kabulü gibi konular da dahil olmak üzere Ar-Ge faaliyetlerine ilişkin yükümlülüklerin etkili bir şekilde yerine getirilmesi ve takibi amacıyla BTK’nın gerekli gördüğünde denetim yapabileceğini veya başka kuruluşlara da denetim yaptırabileceği hususunun da şartnameye ekledik.”
Teknik değişiklikler
Şartnamede yukarıdakilerin haricinde teknik değişiklikler de söz konusu. Buna göre uzunluğu 1 kilometrenin üzerindeki tüneller ile konvansiyonel tren hatlarının da belirli bir zaman içinde kapsanması şartı getiriliyor.
Operatörlerin yapacakları yatırımlarda kaynak israfının önüne geçmek içinse karayolları, otoyol, tünel kapsamaları, konvansiyonel tren hatları, hızlı ve yüksek hızlı tren hatları ile nüfusu 10 binin altındaki yerleşim birimlerinde operatörlere ortak yatırım yapma zorunluluğu getirildi.

Başkan Obama, exaflop engelini aşacak süper bilgisayar emri verdi

2
New-supercomputers-1024x768ABD, süper bilgisayarları çok önemsiyor ve bu konuda kimse onları suçlayamaz çünkü ülkedeki tüm bilimsel ve askeri araştırmalar süper bilgisayarlardaki hesaplamalara dayanıyor. Süper bilgisayarların yeterince “süper” olmaması halinde, çok sayıda önemli araştırma yıllarca uzayacak veya iptal olabilecek konuma gelebiliyor. ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’nı da, ordunun kurduğu özel bilgisayar merkezlerindeki stratejik hesaplamalar yardımıyla kazandığını da biliyoruz ki, bu zafer ABD’yi dünyanın lideri olarak tescilleyen en büyük etken oldu. ABD, İkinci Dünya Savaşı zaferi sonrasında Doların uluslararası alanda geçerli ticaret para birimi olmasını sağlamış, diğer ülkelerin para birimlerinin altın birikimi yerine dolar birikimi üzerinden değerlendirilmesini sağlamıştı. Kısacası, süper bilgisayarlar, ABD’nin dünyanın süper gücü olmasındaki payı yadsınamaz. ABD şimdi, süper bilgisayarların daha fazla güçlenmesinin önündeki en büyük engel olarak kabul edilen exaflop engelinin aşılması için çalışmaya başlıyor. Exaflop engeli, bir bilgisayarın saniyede 10^18 işlem sınırının üzerine çıkamaması anlamına geliyor. ABD ise kurduğu süper bilgisayar inisiyatifi ile devlet desteği ile daha fazla ve daha güçlü süper bilgisayar kurmak üzere çalışacak ve bu kez ABD başkanı Barack Obama da bu konuda ısrarcı. Diğer bir deyişle, Obama bilim insanlarının, exaflop engelini aşacak bir yöntem bulmaları için çalışmalar yapmalarını ve devletin de bu çalışmaları desteklemesi kararını alarak, bilgisayar dünyasında yeni bir çağa girmemizi sağlayacak buluşların önünü açtı. Exaflop engelinin aşılması için verilen zaman sınırı ise 2023… Yani ABD, 2023’ten önce, bu engeli aşabileceklerini hesaplıyor. ABD’deki şu anda var olan en güçlü süper bilgisayarlar IBM tarafından inşaa edilen  Twin Summit ve Sierra süper bilgisayarları. İki bilgisayarda saniyede 100 petaflop işlem yapabilme gücüne sahipler. Ancak ABD artık petaflop ile sınırlı kalmak istemiyor ve 1000 petaflop, yani exaflop hızına çıkmak istiyor. IBM veya süper bilgisayarlar üzerinde çalışan diğer kurumlar, devlet desteği ile bu hedefe, on yıl içinde ulaşacakmış gibi görünüyorlar.  

Windows 10 ESET koruması altında

0
ESET+Turkiye+Satis+Muduru+Barbaros+AkkoyunluBireysel tarafta ESET Smart Security ve ESET NOD32 Antivirus ürünlerinin en son sürümleri olan 7 ve 8’inci versiyonlar, Windows 10 ile uyumlu çalışıyor. Ancak daha eski ESET versiyonlarını kullananların, bunları güncellemeleri önem taşıyor. ESET Türkiye Satış Müdürü Barbaros Akkoyunlu’nun verdiği bilgiye göre; “ESET’in bütün versiyon güncellemeleri ücretsizdir. Ekstra bir ödeme gerekmemektedir.” Kurumlarda 5 veya 6’ıncı sürümler olmalı ESET, Windows 10’a geçiş yapmayı düşünen kurumların da ESET Endpoint Security ve ESET Endpoint Antivirus ürünlerinin son sürümleri olan 5 ya da 6’yı kullandıklarından emin olmalarını tavsiye ediyor. Eski versiyonlar Windows 10 ile uyumlu değil. Güncel versiyonlarla Windows 10’a geçiş sorunsuz Bireysel ve kurumsal kullanıcılar yukarıda aktarılan güncel ve lisanslı ESET sürümlerinden birini Windows 10 üzerinde sorunsuz kullanabilirler. Ayrıca Windows 7 veya Windows 8 üzerinden Windows 10’a yükseltme yaptıklarında tüm ayarları ve lisans bilgileri program üzerinde korunacaktır. Türkçe ve İngilizce destek sayfası oluşturuldu ESET, Windows 10 geçişlerinde bireysel ve kurumsal kullanıcıların sorularına cevap verebilmek adına destek sayfaları oluşturdu: Türkçe: http://www.eset.com/tr/windows10-compatibility-free-update/ İngilizce:  http://www.eset.com/int/windows10-compatibility-free-update/

Verisini yedeklemeyen büyük kaybediyor

0
BackItUp_Infographic_DikeyTeknolojideki ilerleme ve dönüşümle beraber hemen tüm belge ve çalışmalarınız, profesyonel dokümanlarınız, kısacası tüm değerli içerikleriniz artık dijital formatta ve her yerde. Akıllı telefonunuzda, bilgisayarınızda, tabletinizde, evde, şirkette, okulda, tatilde, cebinizde ve masanızda… İçlerinde; çok değer verdiğiniz aile, arkadaş fotoğrafları, hayranı olduğunuz o meşhur rock grubunun müzikleri ve konser görüntüleri, arşivlediğiniz kült filmler ve takip ettiğiniz diziler, okul ödevleriniz ve projeleriniz, şirket dokümanlarınız, şahsi belgeleriniz, milyonlarınız olmasa da düzenli olarak tuttuğunuz muhasebe ve banka kayıtlarınız ve hayatınıza dair önemli birçok içerik mevcut. Dünyada her yıl ortalama 60 milyon bilgisayar bozuluyor, 200.000 akıllı telefon çalınıyor veya kayboluyor. Tüm bunların sonucunda sayısız içerik kaybolup erişilemez hale geliyorken, sadece 4 kişiden 1’i düzenli olarak yedekleme yaptığını belirtiyor. Peki, yedekleme ne demek? Özetle, bilgisayarınız, tabletiniz ve akıllı telefonunuzdaki tüm değerli içeriklerin ikinci bir kopyasını almak olarak tanımlayabiliriz. Tam güvenlik için yedeğin de yedeğini almak gereklidir. Böylece cihazınızın başına bir şey gelmesi durumunda içerikleriniz tamamen güvende olacaktır. Yoksa sizin bir yedekleme planınız yok mu? Sadece “kaydet”e tıklamak bir yedekleme planı olmadığı gibi, verilerin güvenle saklanması için de yeterli değildir. İçeriklerinizin sadece cihazınızda durmasıyla güvende olduklarını düşünüyorsanız veri kayıpları ile ilgili yapılmış araştırmalara göz atın: ** Elektronik cihaz kazalarının %51’i ev civarında gerçekleşiyor. ** Tüm veri kayıplarının %32’si yanlışlıkla silme, sürücüyü yeniden formatlama, bilgisayarı düşürme gibi insan hatalarından kaynaklanıyor. ** Ebeveynlerin %50’si çocukların elektronik aygıtlarına zarar verdiğini belirtiyor. ** ABD’de her hafta 12.000 dizüstü bilgisayar havaalanlarında bırakılıyor. ** Her yıl ABD’de 600.000 dizüstü bilgisayar evlerden, araçlardan çalınıyor veya umuma açık alanlarda bırakılıyor. Bu ve bunun gibi beklenmeyen kazalar sebebiyle verileriniz silinebilir, kaybolabilir veya erişilemez hale gelebilir.  

Online dünyanın yarısı Facebook kullanıcısı

0
facebookFacebook, ilk kez ortaya çıktığında, ABD’deki üniversite öğrencilerinin birbirleriyle flört edebilmelerini kolaylaştırmak için kurulmuş farklı bir “dating” uygulaması olarak tasarlanmış olabilir ancak bu sosyal medya servisinin yaşadığı evrim, onu şu anda dünyanın en önemli sanal topluluğu haline getirdi. Daha da ötesi, Facebook artık pazarlama ve iletişim kampanyaları için tüm şirketlerin ilk önceliği arasında yer alıyor. Facebook’un kullanıcı sayısı, Temmuz ayı başında 1.49 milyar kişiye ulaşmış durumda. Bu rakama, son üç ayda, ayda %13 oranında artan yeni kullanıcılar ile ulaşıldı. Dünyada internete erişimi olan 3 milyar insan olduğunu düşünürsek, dünyanın dijital vatandaşlarının yarısının Facebook kullanıcısı olduğu anlaşılıyor. Bu 1.5 milyar kişinin %65’inin ise her gün düzenli olarak Facebook’a girip hesaplarını kontrol eden, paylaşımda bulunan günlük kullanıcılar olduğunun da altını çizmek lazım. Facebook’un bu hızlı büyümesi aynı zamanda gelirlerinin de hızla büyümesinin anahtarı. Reklamlara tıklayacak daha fazla insan demek, Facebook’un kasasına akan daha fazla dolar anlamına geliyor. İkinci çeyrekte Facebook’un gelirleri, 4.04 milyar dolara yükselmiş durumda. Bu da geçen yılın aynı dönemine göre Facebook’un gelirlerini %39 artmış olduğunu ifade ediyor. Gelirlerdeki en fazla büyüyen kalem ise, mobil reklam gelirleri. Yani, artık elinde telefonuyla Facebook’a giren kullanıcılar, Facebook’un önceliği haline gelmiş bulunuyor. Facebook’un araştırmalarına göre, ABD’deki mobil Facebook kullanıcıları, her beş dakikanın bir dakikadan fazlasını cep telefonlarında Facebook’u inceleyerek geçiriyorlar. Yani hayatlarının %20’den fazlası Facebook’ta sörf yaparak geçiyor. Facebook’un gelirlerinin %39 artmasına rağmen giderlerinin de %82 oranında artarak 2.8 milyar dolara çıktığını anlıyoruz.  Giderlerin artmasındaki en büyük nedenlerden biri Texas’ta kurulan yeni veri merkezi. Ayrıca yeni işe alımlar ve farklı alanlardaki yeni yatırımlar da giderlerin büyümesinin nedenleri arasında. Ancak Facebook bu yatırımların geri dönüşünü, önümüzdeki dönemde daha fazla kazanç olarak almayı umut ediyor. Ayrıca, video içeriklerinin hızla artması da şirketin alt yapısını güçlendirmek zorunda olmasının bir diğer nedeni. YouTube ile rekabet eden Facebook artık YouTube’dan daha büyük bir video içerik servisi haline gelmiş durumda. Tüm o videoların depolanması ve oynatılabilmesi için de alt yapıya sağlam yatırımlar yapmak gerekiyor.