ALJ Finans’ta METRIC farkı

0
Finansman sektöründe hız ve esneklik dolayısı ile zaman yönetimi büyük önem taşıyor. ALJ Grubu bünyesinde faaliyet gösteren Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş.’nin otomotiv kredilerinde uzman kardeş kuruluşu ALJ Finansman A.Ş., 2013 Mayıs’tan bu yana sektörde hizmet veriyor. Yeni kurulan bir şirket olması itibariyle tüm sistem altyapısını sıfırdan yapılandıran ALJ Finansman A.Ş., iş birimleri ve yöneticilerini eşit derecede tatmin edecek, tek bir kaynak veri ambarından doğru, hızlı ve dinamik raporlar üretebilecek bir iş analitikleri altyapısı oluşturmaya karar verdi. Yönetim ve iş birimleri tarafından daha kolay ve hızlı bir şekilde analizlerin yapılması, dataların, zaman ve değişkenlik boyutlarında konsolidasyonunun sağlanabilmesi ve üretilen sonuçlar doğrultusunda dinamik stratejilerin uygulanabilmesi amacıyla iş zekası platformu METRIC danışmanlığında geliştirildi. Kapsamlı raporlama altyapısı ALJ Finans’ın hızlı, kaliteli ve ihtiyaca uygun hizmet anlayışına paralel olarak, iç ve dış müşteriler için hazırladığı ALJet isimli Başvuru ve Kredi Yönetim Sistemi dahilinde, uçtan uca analitik ve tarihsel verilere ulaşmanın yanı sıra; kredi başvuru sürecinden, sorgulama, değerlendirme, kullandırım, kredi sonrası destek hizmetleri süreçlerini kapsayan, buna ek olarak tahsilat ve finansman yapılarını da içeren bir raporlama altyapısının oluşturulması, şirket için kritik önem taşıyordu. Şirkete ait kurumsal veri ambarının oluşturulması için ETL süreçlerinde SAP DataServices tercih edildi. Tüm raporlama ihtiyaçlarını karşılayacak bir mantıksal ara katman oluşturmak için SAP Information Design Tool kullanıldı. Farklı analiz ihtiyaçlarına yönelik farklı arayüzlerin kullanıma alınması sağlanırken, üst yönetim raporlaması için SAP Dashboard, SAP Explorer ve SAP Mobile BI, şirket içi statik ve Ad-Hoc raporlama için SAP WebIntelligence kullanıldı.
METRIC Yönetici Danışman Abdullah Çekin
METRIC Yönetici Danışman Abdullah Çekin
METRIC Yönetici Danışman Abdullah Çekin ise şöyle konuştu: “SAP çözümleriyle, müşterilerimizin iş ihtiyaçlarına uygun çözümler sağlamasının yanında, farklı sektörlere yönelik ürün yelpazemizle de kurumsal çözüm ve altyapılar sunuyoruz. Gelişen teknoloji dünyasına uyum sağlamış entegre bir platform oluşturmalarına yardımcı oluyoruz. Bu ortaklıkla ALJ Finans’ın özellikle yeni gelişen teknoloji trendlerine uyum sağlayarak, mobil platformlar üzerinden de kullanılabilecek performans yönetimi altyapıları oluşturmayı hedefledik. Önümüzdeki dönemde oluşturulan raporlama altyapısını daha da geliştirerek yeni raporların üretilmesini sağlamayı planlıyoruz. Ayrıca rapor analizlerinin mobil olarak Satış Saha Yönetimi’nde de etkin kullanılmasına paralel çalışmaları gündeme alıyoruz. Oluşturulan iş zekası ile entegre sunulabilecek farklı hedeflere yönelik kurumsal performans yönetimi yapısını geliştirmeyi hedefliyoruz.”

Biyoyazıcılar, canlı dokuları yeniden inşa ediyor

0
BIYOYAZICILAR-+6Uzmanlara göre; son zamanların en dikkat çekici ve heyecan verici teknolojik gelişmeleri arasında, yeni üretim tekniği olan üç boyutlu yazıcılar bulunuyor. Bu yazıcılar, gelişmiş bilgisayar modelleme programları ile şekillendirilmiş karmaşık yapıları bir ürün olarak ortaya çıkarmada kullanılıyor. Mürekkep püskürtmeli iki boyutlu yazıcıdan en önemli farkı ise mürekkep yerine, inşa edilmek istenen cihaza ait malzemenin kullanmasıdır. Yani; mürekkep, bazen macun kıvamında plâstik, bazen bir solüsyon, bazen de ergimiş metal olabiliyor. Farklı büyüklüklerde üretilen üç boyutlu yazıcılar, çok farklı alanlarda yeni nesil üretim tekniği olarak kullanılıyor. Hatta yeni nesil üç boyutlu yazıcılarda, iki kişilik bir otomobilin bile yapıldığı belirtiliyor. Üç boyutlu yazıcıların en yeni ve dikkat çekicisi ise biyoyazıcılar.  Canlı vücuduna ait organ ve dokuların inşası için geliştirilen biyoyazıcılarda, biyomürekkep olarak hücre, doku veya ortam sıvısı kullanıldığı belirtilmiş. Canlı dokuları ve organları yeniden inşa etmekte kullanılacak olan biyoyazıcıların,  hâlen deneme aşamasında olmasına rağmen, tıpta yepyeni ufuk açacağına işaret ediliyor. Şu ân, kalp kapakçıkları, damarlar ve sinir dokularının yeniden inşası konularında çalışmaların mevcut olduğu biyoyazıcılarda küçümsenmeyecek başarılar da elde edildiği vurgulandı. Dr. S. Rıza Sayın’ın verdiği bilgilere göre; Michigan Teknoloji Üniversitesi’ndeki bir çalışma grubunun, üç boyutlu biyoyazıcıları kullanarak bir sinir dokusu üretmeyi başardıkları belirtildi. Bugüne kadar denenmemiş bir metodu kullanan ve nanoteknoloji tabanlı malzemelerden faydalanan araştırma ekibi, üretilen sinir dokusunu yama yaparak, zarar görmüş omuriliğin onarılmasını ve vücudun kaybolan duyularını tekrar geri kazanabilmesini ümit ediyor. Yeni nesil biyoyazıcılar üretmek üzere kurulan şirketler de oldukça iyi neticeler elde ediyor. Bir şirket 2008 Mart’ında yaptığı denemede, bir tavuktan alınan hücreleri kullanarak damar ve kalp dokusu üretmeyi başardı. Söz konusu şirket, 2010 yılında bir insan damarını biyoyazıcıdan üretmeyi de başardı. Bu çalışmada üç farklı biyomürekkep püskürtme başlığı kullandı. İkisi kalp ve damar çeperi hücrelerini, bilgisayarda yazılan programa ve çizilen resme göre yazarken, diğer ara bağlantıları sağlayacak su bazlı jelden yapılmış ilk iki başlıktan gelen hücrelerin desteklendiği jel zemini (biyokağıt) bastı ve bu işlem üst üste katlar oluşturacak şekilde tekrarlandı. Nihai olarak biyokâğıdın zamanla eriyip yok olduğu, hücreler arası boşlukların ise tamir edildiği ve normal damar şekline dönüştüğü görüldü. Habere göre bu denemelerden şöyle bir netice çıkarıldı: Organlar tam olarak yazılmasa da doğru hücreler doğru yere yerleştirilirse, hücrelere yaratılıştan verilmiş özelliklerle organın eksik kısımları tamamlanabilmektedir. Bu da vücuttaki en küçük birimin, ait olduğu bir üst birimin plânı/bilgisi ile donatıldığını gösteriyor. Bir başka ifadeyle, vücudumuzu meydana getiren alt-üst birimler arasında tümden gelim-tüme varım geliş gidişlerinin varlığı, biyoyazıcılar tarafından da insanoğluna gösterilmiş oluyor. En önemlisi, hiçbir şeyin tesadüfen kendi kendine olmadığı, atomlardan hücrelere, dokulara ve organlara kadar her şeyin bir ilim, plân ve programla (algoritmalarla) inşa edildiği bir kere daha ortaya konulmuş oluyor. Nanoteknoloji, genetik, malzeme, biyokimya gibi birçok bilim dalının işbirliği ile ortaya çıkan bu yepyeni uygulamalar, çok yakın gelecekte, bugün hayal bile edemeyeceğimiz tedavi metotlarının geliştirilebileceğine işaret edeceği söyleniyor. Bugün deneme hâlinde elde edilen başarıların; gelecekte insanların birçok organının kendi doku ve hücreleriyle yeniden inşa edilebileceğinin habercisi olarak vurgulandı.

Yeni teknolojiler sigorta sektörünü dönüştürüyor

0
dreamstime_l_21712641Uluslararası denetim ve danışmanlık firması PwC, küresel sigorta sektöründe gelecek trendleri belirlemek amacıyla dünya çapında binden fazla yönetici ile görüşerek hazırladığı “Sigorta Sektöründe 2020 ve Sonrası: Dönüşüm Gereklilikten Doğar” adlı raporunu yayınladı. Rapora göre küresel sigorta sektörü, önümüzdeki beş yılda ve sonrasında bugünkünden çok farklı bir yapıya bürünecek. Yeni teknolojiler, yeni dağıtım modelleri, değişen müşteri davranışları ve gittikçe zorlaşan yerel, bölgesel ve küresel regülasyonlar tüm dünyada sigorta sektörünü, diğer tüm sektörler  gibi değişime zorluyor. Raporda sigorta sektöründe, hem yaşlanan nüfusa hem de sadakat ve etkileşim kurma oranı çok daha düşük olan Z kuşağına hitap edebilen ürün ve çözümler sunabilmenin, sektörün en büyük fırsat alanı ve tehdit kaynaklarından birini oluşturduğu ifade ediliyor. Diğer finansal hizmet şirketleri, teknoloji devleri, sağlık firmaları ve startup şirketlerin de sigorta hizmetleri sektörüne girmesiyle artan rekabette, sektör temsilcilerinin geleceği gören yeni iş stratejileri geliştirerek öne çıkması ise dört temel değişim kriterine bağlı. Müşteri taleplerinde köklü değişim Günümüzde müşteriler, perakende sektöründe kendilerine sunulan kolaylıkların aynısını sigorta şirketlerinden de bekliyor. Dijital gelişmeler sayesinde sigortacılar artık müşterilerine her an, her yerde hizmet sunabiliyor. Kusursuz çok kanallı deneyim, daha verimli operasyonlar ve daha önce erişilmemiş olan segmentlere erişim imkanı sayesinde sigortacılar aynı zamanda daha kapsamlı müşteri profili oluşturma, satış amaçlı bilgi edinme, finansal çözümleri bireysel ihtiyaçlara uyarlama ve özellikle de hayat dışı sigorta alanında tazminat taleplerini değerlendirme ve sonuçlandırma süreçlerini geliştirebiliyor. Ancak yeni teknolojiler tehditleri de beraberinde getiriyor. . Özellikle sektöre yeni girenoyuncular gelişmiş profil çıkarma ve etkin maliyetli dijital dağıtım tekniklerini, pazarda eskiden beri faaliyet gösteren şirketler kadar, hatta onlardan daha iyi kullanabiliyor. Dijitalleşme rüzgarı Çoğu sigorta şirketi, dijital satış kanallarına yatırım yapmış durumda. Hatta bazıları, kaskoda “kullandığın kadar öde” uygulaması gibi yeniliklerle doğrudan dijital satışın ötesine geçerek insanların hayatlarına dahil olmayı başarıyor. Bu durum, müşteri hedefleme, sigortalama ve finansal tavsiye verme süreçlerini yeniden şekillendirmeye başlayan analitik teknikler ve yeni bilgi kaynaklarının ortaya çıkması ile eş zamanlı olarak gerçekleşiyor. PwC’nin raporuna göre, sensörler ve diğer dijital izleme araçları, Nesnelerin İnterneti’ kavramının bir parçası olarak yaygınlaştıkça, sağlık ve kişisel bakımdan ev ve ticari ekipman bakımına kadar çeşitli alanlarda sigortacılar daha güvenilir ortaklara dönüşüyor. Dolayısıyla, dijital teknoloji, maliyetleri azaltıp işletmelerin müşterilerle daha etkin ve amacına uygun ilişkiler kurmasını sağlayabilir. Böylelikle de, hayat sigortası ve bireysel emekliliğin kapsamı genişleyerek daha genç ve daha düşük gelirli segmentleri içine alabilir. Analizler: Oyunun kurallarını değiştiren yeni araçlar Büyük veri analizleri, sensör teknolojisi ve iletişim ağları bir araya gelerek sigortacıların riskleri ve müşteri taleplerini daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir kesinlikle tahmin etmelerine olanak tanıyor. Bunun avantajları arasında hem hassas fiyatlandırma ve daha net bir şekilde müşteri hedefleme, hem de sigortacıları değer modelinde duyarlı bir şekilde hasarların karşılığını ödeyen taraf olmaktan çıkarıp kesin bir şekilde önleyici risk danışmanlarına dönüştürme fırsatı yatıyor.
talar_gul
PwC Türkiye Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Sektörü Lideri Talar Gül
PwC Türkiye Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Sektörü Lideri Talar Gül, bu konu hakkında şunları söylüyor: “Sektörde oyunun kuralını değiştiren en önemli kriter, yeni analitik araçları. Açıklayıcı (ne oldu?) ve tanımlayıcı (neden oldu?) analizden, öngörücü (ne olabilir?) ve yönlendirici (doğru sonucu belirleme ve sağlama) analize doğru gerçekleşen dönüşüm, sektörün iş yapma şeklini baştan aşağı değiştirecek.” Yeni iş modelleri Geleceği düşünen pek çok sigortacı ve daha önce bahsettiğimiz pazara yeni giriş yapan sigortacılar, yeni iş modelleri geliştiriyor. İleri görüşlü şirketler, pek çok telekom ve teknoloji şirketinin kullandığına benzeyen, daha hızlı ve daha esnek olan, veri ile yönlendirilen yinelemeli bir yaklaşım sergilemek için çaba gösteriyor. Bunlardan bazıları, aynı zamanda yeni nesil sağlık, varlık ve emeklilik çözümleri oluşturmak amacıyla reasürans ve yatırım yönetimi şirketleriyle de çalışıyor. PwC’ye göre, otomatik sürücü yardımı sistemlerinden (ADAS) kitle kaynaklı risk değerlendirme ve transfer modellerine kadar çeşitli alanlarda yeni inovasyonlar yaygın hale geldikçe değişikliğin hızı gelecek yıllar içinde daha da artacak. Araştırma sonuçlarını değerlendiren Talar Gül sözlerini şu şekilde sonlandırıyor: “En son gerçekleştirdiğimiz PwC Küresel CEO araştırmasına katılan sigorta sektörü liderlerinin yüzde 60’ından fazlası, sektörde üç yıl öncesine göre daha fazla fırsat olduğunu düşünürken, bir o kadar sayıda lider (yüzde 61) daha fazla tehditle karşı karşıya olduklarını belirtiyor.  Aslında, sigorta sektöründeki yöneticiler, gelecekte diğer sektörlere kıyasla daha fazla değişiklik olacağını öngörüyor. Pazardaki değişiklikler de ürün ve iş modellerinin büyük ölçüde yeniden tasarlanmasını gerektirecek.”

Brightstar Türkiye’deki faaliyetlerini genişletiyor

0
Brightstar, akıllı telefonların yanısıra telefon ve ses aksesuvarları ile güç çözümleri gibi alanlarda faaliyetlerini geliştirirken, Türkiye’de de akıllı telefonlar için yenilikçi aksesuvarlar sunmaya ve “geri alma ve yenisi ile değiştirme programı”nı yaygınlaştırmaya hazırlanıyor. Son dönemde dünyada akıllı telefonların yanısıra telefon aksesuarları, güç çözümleri, ses aksesuvarları ve koruma teknolojisi gibi alanlarda da faaliyetlerini geliştiren Brightstar, Türkiye’de de akıllı telefonlar için aksesuvar alanına yoğunlaşmaya hazırlanıyor. Dünyada mobil cihaz ekosisteminin kalbinde yer alan, kapsamlı ürün ve hizmet portföyü ile mobil cihaz operatörleri, perakendecileri ve işletmelerin eksiksiz bir cihaz ve çözüm yelpazesinin dağıtım ve satışını yapmasını sağlayan Brightstar, Türkiye’deki faaliyetleri hakkında bilgi aktarmak üzere Intercontinental İstanbul’da bir basın toplantısı düzenledi. Brightstar Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölge Genel Müdürü Ela Çubukçu ve Brightstar Türkiye Vodafone’dan Sorumlu Genel Müdürü Murat Dinç ev sahipliğinde düzenlenen basın toplantısında konuşan Çubukçu, Brightstar’ın küresel ve Türkiye yapılanması hakkında bilgi vererek, önümüzdeki dönemde mobil aksesuvarlara odaklanacaklarını belirtti ve açıklamasını sürdürdü. Ela Çubukçu: “Türk akıllı telefon kullanıcılarının mobil aksesuar talebini karşılayacağız” “Türkiye akıllı cep telefonları kullanımı açısından dünyada ön sıralarda yer alıyor; yaklaşık 20 milyon kişi akıllı telefona sahip. Genç nüfusumuz çok yoğun biçimde internetle iç içe olmayı, sosyal medyayı kullanmayı, takip etmeyi seviyor. Brightstar’ın küresel uzmanlığı ile sunduğumuz kapsamlı ürün ve hizmet portföyümüzde bu yıl Türkiye’de sürdürdüğümüz diğer faaliyetlerimizin yanısıra mobil aksesuarlara odaklanacağız. Biz Brightstar olarak ürün dağıtmaktan çok daha fazlasını yaparak müşterilerimizin gereksinimlerini karşılayan ürünlere ve hizmetlere de öncülük ediyoruz. Günümüzün sürekli iletişim içinde olmaya eğilimli akıllı telefon kullanıcılarının mobil deneyimi zenginleştirecek akıllı aksesuvarlar talebini de karşılamaya hazırlanıyoruz.” Brightstar en son olarak, iPhone, iPod ve iPad’lerde kullanılabilen Leef iBridge mobil hafıza aksesuvarını Türk tüketicileriyle buluşturdu.

İnterneti 10 km’ye yayan çözüm

0
netis_WF2322_2_bDataStar, ağ ürün ve çözümleri üreticisi Netis’in yeni bir dış mekan çözümünü satışa sundu. Özellikle yaz döneminde başta yazlık işletmeler olmak üzere geniş alana sahip site, otel, okul, hastane gibi her yer için kablosuz ağı sorunsuz ulaştırmayı sağlayan Netis WF2322, 10 km’lik bir alana interneti yaymayı sağlıyor. Çok yönlü bir ürün olan Netis WF2322 hem yönlendirici (router), hem erişim noktası (access point-AP) hem de sinyal tekrarlayıcı özelliklerine sahip. Bu sayede tek bir cihaz ile açık alanda kablosuz ağ sorununa çözüm olabiliyor. İnterneti tüm binaya, binalar arasına, bahçeye, plaja yaymak için geliştirilen ürün, dış mekana ve her tür hava koşuluna uygun olarak üretilmiş. Bu sayede sağanak yağmur, kar, yıldırım gibi kötü koşullardan etkilenmiyor ve sorunsuz çalışıyor. Eksi 30 ile artı 70 derece sıcağa dayanaklı olan ürün, kolayca monte edilebiliyor. Elektrik hattı olmayan yerlere de monte edilebilmesi için PoE (Power over Ethernet) desteği de olan ürünün içinde yerleşik 10dBi çift polarizasyonlu anten yer alıyor. 300Mbps kablosuz N bağlantı hızına sahip olan Netis WF2322 ile açık alanda güçlü ve hızlı internet erişimi mümkün oluyor. Ürün, üzerinde yer alan LAN/WAN girişi sayesinde Ethernet üzerinden modeme bağlanıyor.  Farklı modları (işlevleri) sayesinde çok amaçlı kullanılabilen ürün küçük ve orta ölçekli işletmelerin her tür ağ senaryosuna uygun olarak konumlandırılıp kullanılabiliyor. Ürünün sahip olduğu modlar ise şunlar: AP (Access point), router, WISP, AP+Cilent, AP+Repeater, WISP+Clinet ve WISP + Repeater. Güvenlik konusu da ihmal edilmeyen Netis WF2322, 64/128bit WEP, WPA-PSK, WPA2-PSK gib gelişmiş kablosuz şifreleme standartlarını destekliyor. Netis’in Türkiye distribütörü DataStar, Netis WF2322’nin 49,99 dolar+KDV fiyatla satılmasını tavsiye ediyor.

Vodafone Smart 6 sizlerle

0

Üstün teknolojik özellikleri bir araya toplayan 5,5 inçlik Full HD ekranlı, 4G uyumlu akıllı telefon Vodafone Smart 6, 3000mAH batarya ömrü ile daha fazla kullanım süresi sağlarken, cihazları yüzde 40’a kadar daha hızlı şarj edebilme özelliği olan Qualcomm Quick Charge teknolojisi sayesinde de daha hızlı şarj oluyor. Ayrıca, 8 çekirdekli 1,5 GHz işlemcisi, 16 GB dahili SD kart ile 128 GB’a kadar artırılabilen hafızası, 13 MP’lik arka ve 5 MP’lik ön kamerası ile üstün bir performans deneyimi sunuyor. Vodafone uygulamalarına ek olarak başta 1 yıllık Digiturk Play Süper Lig paketi ve Spotify olmak üzere birçok popüler içerik de Vodafone Smart 6’ya yüklü olarak ve özel fırsatlarla geliyor. Detaylar videomuzda.

Mobil ödemede rakamlar netleşiyor!

0
sbuxmobileApple’ın iPhone 6 ile birlikte devreye soktuğu mobil ödeme sistemi Apple Pay, dünyaya cep telefonları ile ödeme yapılabileceğini hatırlattı. Aslında mobil ödemenin tarihi çok daha eskilere dayanıyor ancak Apple Pay’den önce bu alanda gerçek anlamıyla hizmet veren bir sistem mevcut değildi. Apple Pay’den sonra ise teknoloji firmaları şimdi mobil ödeme sistemlerinde yarış dışı kalmamak için kendi çözümlerini öne çıkarmaya çalışıyorlar. Peki, kim ne kadar ödemeye aracı oluyor? San Fransisko’da kurulu ve online ödeme sistemleri üzerinde çalışan Adyen isimli şirketin araştırmalarına göre, 2015’te online ödemelerin yüzde 27’si mobil ödeme ile gerçeklemiş. Yani kullanıcılar, cep telefonlarındaki veya tabletlerindeki, Apple Pay, Google Wallet gibi uygulamaları kullanarak online ödemeleri gerçekleştirmişler. Bu da geçen yıla oranla %39 oranında artış anlamına geliyor. Elbette bu artışın sebebinin, Apple Pay olduğunu tahmin etmek zor değil. ABD’deki mobil ödeme rakamları ise herkesin gözlerini yuvalarından çıkartabilir. Bu yıl ABD’de 52 milyar doların mobil ödeme ile gerçekleşmesi bekleniyor. Bu rakam 2019 yılında kuvvetle muhtemel 142 milyar dolara çıkacak. Apple ise bu ödemelerin %65’in gerçekleştirecek ve komisyonlardan gelen paylarla kasasını milyarlarca dolarla dolduracak. Android cihazları ise yüzde 35 ile yetinmek zorunda. Windows mobil cihazlarının ise henüz hiçbir varlığı yok. Mobil ödemede asıl hedef, kullanıcıların cep telefonlarını fiziki ödemelerde kullanması. Yani sadece internetten alışveriş yaparken değil, restoranda ödeme yaparken, mağazada alışveriş yaparken, markette erzak alırken cebinden kredi kartını veya nakit parasını değil, cep telefonunu kasaya uzatması… ABD Merkez Bankası’nın araştırmasına göre, cep telefonundan online bankacılık uygulamalarını kullanan ABD’lilerin sadece yüzde 13’ü henüz cep telefonlarını ödeme aracı olarak kullanmaya ikna olmuş durumda. Dünya çapındaki, fiziksel alışverişlerde mobil ödeme sistemlerinin toplam cirosu 2014’te 55 milyar dolardı. 2015’te ise bu rakam 131 milyar dolara çıkacak. 2016’da 261 milyar dolar, 2017’de 412 milyar dolar, 2018’de ise 570 milyar dolar olacak.  Elbette bu rakamlar çok büyük görünse de dünyadaki tüketici harcamalarının sadece yüzde 1’ini karşılayacak zira dünya çapında, tüketicilerin her yıl mağazalarda, marketlerde, restoranlarda harcadığı paranın toplamı şu anda 16 trilyon dolar. Yine de teknolojiye odaklı, genç kitlenin daha ağır bastığı mağazalarda mobil ödemenin daha fazla öne çıktığını görüyoruz. Örneğin Starbucks mağazalarında cep telefonu üzerinden mobil ödeme yapan müşterilerin oranı yüzde 19’u buluyor. Bu da dünya çapındaki yüzde 1’lik orandan 19 kat daha fazla bir oran. ABD’deki Starbucks mağazalarında her hafta 8 milyon müşteri ellerindeki iPhone’lar veya Android telefonlar ile ödeme yapıyor. ABD’de, yaklaşık yarım milyon adet Apple Pay ödeme istasyonu bulunuyor. Farklı şirketlerin, farklı ödeme sistemlerinin toplam ödeme cihazı sayısı ise 12 milyon adet. Yani ABD’de, mobil ödeme işi çoktan alıp başını gitmiş durumda. Google Wallet ise henüz bu rakamın yanına yaklaşamıyor. Öte yandan, yarışta sadece Apple ve Google yok. Örneğin, Tillster isimli bir firma Paypal hesabı üzerinden kullanıcılara mobil ödeme imkanı tanıyor. Yani telefonunuzu kasaya yaklaştırıyorsunuz ve Paypal hesabınız üzerinden ödeme gerçekleştiriliyor. Tillster, Boston Market, Burger King ve Pizza Hut gibi ABD’nin popüler mağazalarında hizmet veriyor. Benzer şekilde irili ufaklı pek çok mobil ödeme uygulaması, farklı bankalar veya ödeme sistemleri ile uyumlu olarak hizmet veriyor. Türkiye’de ise mobil ödeme sistemleri henüz kendini çok ispatlayabilmiş durumda değil ve yaygınlıkları da tartışılır. Operatörlerin desteği ile bazı market ve restoranlarda NFC özellikli mobil ödeme sistemleri göze çarpıyor olsa da bunların yeterince tanıtımı ve reklamı yapılmadığından, çoğu kullanıcı telefonlarıyla mobil ödeme yapabileceklerinin farkında bile değiller. İşin acıklı yanı ise, günün birinde Apple’ın veya Google’ın Türkiye’ye gelip mobil ödeme sistemlerini tepeden inme şeklinde pazara sokup tüm pazarı domine edebilecek olmaları ve Türk mobil ödeme sistemlerinin kendilerini anlatma çabasının ancak o noktadan sonra başlayacak olması. Dünyada böyle bir trend hızla yükselirken, iş işten geçmeden Türk şirketlerinin mobil ödeme sistemlerini tanıtmasını ve pazarda yerlerini sağlamlaştırmalarını bekliyoruz.

Sandviç ekmeği ile veri hırsızlığı!

0
469873-pita-hackİsrailli güvenlik araştırmacılarının gerçekleştirdiği bir proje ile birlikte dizüstü bilgisayarlardan radyo sinyalleri sayesinde veri hırsızlığı gerçekleştirmek artık olası. Şimdiye kadar radyo sinyallerini yakalamak için oldukça hantal ve masraflı sistemler gerekirken, bu yeni sistem küçük bir sandviç ekmeğine sığıyor! Dört ayrı ekibin bir araya gelişiyle hayata geçen proje, Tel Aviv Üniversitesi’nde denendi. Daniel Genkin’i geliştirdiği cihaz, dizüstü bilgisayar veri işlerken oluşturduğu radyo dalgalarını yakalıyor, sisteme sızmanın önünü açıyor. Ekibin keşfine göre bilgisayar sistemleri çalışırken, ister veri çözümlemesi, ister oyun oynamak olsun, belli bir şemayla radyo dalgaları yayıyorlar. Saldırgan tarafından gönderilen özel bir e-postayı açan dizüstü sistemi, özel bir sinyal yayıyor, hack cihazı Portable Instrument for Trace Acquisition (Pita) ile sistemden veri aktarılabiliniyor. Daha geniş ve büyük bir cihazla halledilen, daha sonra Pita adlı mini sistemle devam edilen projede sonuç şimdilik 50cm’lik mesafede alınabiliyor. Logically Secure müdürü Steve Armstrong ise, şayet 10 metrelik bir mesafede bu işi başarırlarsa büyük bir olay olacağını ancak 20cm’in dikkate değer olmadığını dile getirmiş.

NSA, antivirüslere de sızmış!

0
nsaSnowden tarafından paylaşılan dosyaların kısa bir süre önce ortaya çıkan yeni içerikleri şok etkisi yaratıyor. Bilgilere göre NSA ve İngiliz muadil GCHQ, tersine mühendislik çalışmaları gerçekleştirmiş, ünlü antivirüs programlarını hack’leyerek, koruma sağlaması gereken yazılımlar üzerinden kullanıcıları takibe almış. Rus antivirüs markası olarak tanınan Moskova merkezli Kaspersky ise bir numaralı kurban olarak görülüyor. İki mecranın gerçekleştirdiği tersine yazılım mühendisliği projeleriyle Kaspersky antivirüs programına gizlice girilmiş, dünya çapındaki Kaspersky kullanıcısı gizlice takip edilmiş. Antivirüs programı kullanıcılarının girdikleri adresler, yazdıkları içerikler gibi dijital veriler de NSA tarafından direkt olarak ele geçirilmiş. Project CAMBERDADA ile de, bu şirketlerin çalışanlarının e-postalarının dahi takip edildiği ve daha detaylı bilgilerin alınmaya çalışıldığı not düşülüyor. Öte yandan NSA, Kaspersky’ın ana sunucularına da girmiş, kullanıcıların bu ağa yolladığı sistem bilgilerini de ele geçirmiş. Ünlü marka ise yaptığı açıklamada bu durumdan ötürü çok rahatsız olduklarını, bu isimlerin bu gibi işler ile uğraşmak yerine, sanal tehlikeleri egale etmek için çalışmaları gerektiğini belirtiyor. Son olarak, GCHQ’nun da Five Eyes çalışması ile günde 100 milyon malware içerik üzerinden bilgi topladığı söyleniyor.

Yazılım toplayıcıları devleri birleştirdi

0
bg1Taşımacılık alanında yaşanan devrimsel yenilikler, özel sistemler, fiziksel taşıma işlemlerinin uzaktan takibi ve otomasyon sistemleri sayesinde hızla ilerlerken, benzeri bir mantığı taşıyan yazılım taşıyıcıları da (software container) aynı düzlemde ilerliyor. Kodlandıkları, yazıldıkları sistemlerden, terminallerden çok kolay ve kısa süre içerisinde uygulama ve benzeri içerikleri, farklı dizüstü bilgisayarlar ve diğer cihazlara taşıyan yazılım taşıyıcıları güçlenmeye devam ediyor. Amazon, Google ve Microsoft, Open Container Project adlı açık kaynak kodlu sistemin çevresinde birleşerek, yazılım taşıyıcı sistemleri için tek bir platformun önünü açıyorlar. Pek tabii en önemli isimler, en büyükler arasından da çıkmıyor. Docker ve CoreOS adlı iki ayrı şirket artık birlikte çalışıyor, yazılım taşıyıcı platformu için çabalıyor. Böylece açık kaynak kod topluluklarının arzusu doğrultusunda, çeşitli uyumluluk sorunlarının da önüne geçilme şansı artıyor. Yazılım taşıyıcıları uzun bir süredir işlerini yürütseler de, Docker’ın aynı adlı tool set’ini sunmasıyla işler biraz daha değişti. Google, Amazon ve Microsoft gibi isimler de bu işin içine girdiler. Docker taşıyıcılar için tek bir standart düşündü ancak geçtiğimiz yıl CoreOS, Docker’ın köklerinden uzaklaştığını, açık kaynak kitlesinin isteklerini daha öne aldıklarını dile getirdi. Böylece CoreOS yeni bir taşıyıcı sistemini, Rocket’ı ortaya çıkarttı. Bu yeni Open Container Project standardı ise (RunC), Docker ve Rocket arasındaki uyumluluğu hedefliyor. Hatta Docker’ın attığı bir tweet’e göre, RunC taşıyıcıları Windows platformunda dahi çalışabilecek. Open Container Project katılımcılarının listesi bir hayli geniş. Linux Foundation çatısı altında var olan isimler arasında, mazon Web Services, Apcera, Cisco, CoreOS, Docker, EMC, Fujitsu Limited, Goldman Sachs, Google, HP, Huawei, IBM, Intel, Joyent, Mesosphere, Microsoft, Pivotal, Rancher Labs, Red Hat, ve VMware bulunuyor; böylece pek çok dev bir araya gelmiş oluyor. Son yıllarda iyice alışıldık hale gelen bu mega-birliktelikler arasında, 2013 yılındaki, Cisco, Brocade ve Microsoft ile bazı isimler dikkat çekmişti. Topluluk, Open Daylight adlı yeni nesil ağ teknolojileri için bir açık kaynaklı sistem standartına dönüşmeyi hedefledi. Internet of Things (Nesnelerin İnterneti) grubu AllSeen Alliance, drone teknoloji birliği Dronecode ve Node.js programlama platformu üzerine çalışan isimler bir diğer birlik arasında yerlerini almıştı.

Yeni nesil toplu taşım ödeme sistemi: Seamless

0
Xerox+Seamless+2Dünyanın en büyük teknoloji ve iş süreç yönetimi şirketlerinden Xerox, Haziran ayında Türkiye’nin de üyesi olduğu Dünya Toplu Taşımacılar Birliği (UITP) tarafından Milano’da düzenlenen kongrede, ulaşım araçlarında bilet, jeton ve manyetik kart kullanımı yerine kişisel mobil cihazlarla ödeme yapma imkanı tanıyacak Xerox Seamless çözümünü tanıttı. Seamless nasıl çalışıyor? Xerox Seamless, günümüzde uygulanan biletleme sistemlerini mobil ödeme sistemlerine entegre ediyor ve mevcut sistemlerdeki aksaklıklara önemli çözümler getiriyor. Yolcular Xerox Seamless’ın uygulamasını akıllı telefonlarına indirerek Seamless ile yapacakları yolculuğun ilk adımını atmış oluyorlar. Belediyeler ve özel ulaşım hatlarının Xerox Seamless ile yapılacak bir seyahate imkan vermek için yapmaları gereken tek şey ise Xerox tarafından temin edilen ve Xerox’un “etiket” olarak adlandırdığı Yakın Alan İletişimi (NFC) aparatlarını, duraklara, istasyon girişlerine, turnikelere veya ulaşım araçlarının içine yerleştirmek olacak. Sistem otomatik olarak çalışmaya başlayacak. Xerox Seamless uygulamasına sahip yolcular, akıllı telefonlarını Xerox etiketlerine okutarak ulaşım ücretlerini mobil olarak ödeyebiliyor. Xerox Seamless ile ödeme yaparken internet bağlantısının veya SIM kartın çekim alanı içinde olup olmamasının bir önemi bulunmuyor. Ödeme yaparken mobil cihazınız 3G/4G bağlantısına sahip olmasa dahi Xerox etiketleri uygulama kimliğinizin bilgilerini alarak işlem kaydını tutuyor ve mobil cihazınız ilk sinyali aldığı an veya ilk internet bağlantısını kurduğu an bakiyenizden otomatik olarak ulaşım ücretini tahsil ediyor. Xerox Seamless yerel kullanıcıların olduğu kadar turistlerin de ulaşım sorunlarını gidermelerine yardımcı olacak. Küresel çapta standart bir yazılım sistemine sahip Xerox Seamless ile, dünyanın herhangi bir noktasında Xerox Seamless platformuna sahip ulaşım hattında seyahat etmek mümkün olabilecek. Her şehrin ulaşım birim ücretlerinin Xerox Seamless etiketlerine yüklü olması sayesinde uygulama, gidilen herhangi bir şehirde sorunsuz olarak seyahat etmenizi sağlayacak. Dünyanın bir çok şehrinde otobüs, tren, metrobüs, vapur gibi birçok ulaşım aracı için ayrı bir biletlendirme sistemi ve ücret tarifesi uygulanıyor. Trende yolculuk yapmak için aldığınız bilet ile vapura binemiyor; otobüse binmek için kullandığımız kart ile birçok tren ve vapur hattında seyahat edemiyorsunuz.. İstanbul’da entegre bir biletleme teknolojisi olsa da çoğu metropolde geçerli olan bu durum mobil teknolojilerin gelişmesi ve yaygınlık kazanması ile değişmeye başlıyor. Yerel yönetimleri biletleme sistemlerinin idare edilmesi için dolum cihazları yerleştirmek, tahsilat yapmak gibi çok büyük donanım, bakım yatırımları yapmaktan kurtaracak bu çözüm ile herkesin sahip olduğu kişisel mobil cihazlar, yerel otoritelerin kullandığı ve üzerinden ücret tahsilatı ve transferi yapabildiği donanım cihazlarına dönüşecek. 325 milyar dolarlık mobil ödeme pazarı Akıllı telefon, tablet ve saat gibi mobil teknolojiler giderek hayatımızın her alanında kendine daha çok yer buluyor. Emarketer.com verilerine göre dünyada akıllı telefon kullanıcı sayısının bu yılın sonuna kadar 2 milyar kişiye ulaşması bekleniyor. Aynı siteye göre, bu yıl içinde tablet kullanıcı sayısı da dünya çapında 1 milyar kişiye ulaşacak. Mobil cihaz sahibi kişilerin sayısı arttıkça mobil ödeme sistemlerinin kullanım oranı da büyük artış gösteriyor. Statista.com verilerine göre, 2010’da 52,9 milyar dolar olan dünya çapındaki mobil ödeme işlem hacmi, 2014 yılına kadar yaklaşık yüzde 600 oranında bir artış göstererek 325,2 milyar dolara ulaştı. 2017 yılında ise bu rakamın 721,4 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Xerox Seamless’ın, yakın bir zamanda dünyanın önde gelen kentlerinin yerel ulaşım birimleri ile yapılacak anlaşmalara müteakip, iOS, Android, Windows işletim sistemli mobil cihazlar üzerinden kullanıma sunulması bekleniyor.

Z kuşağı teknolojiyle geliyor

0
Kadir Has ÜniversitesiKadir Has Üniversitesi’nde düzenlenen Eğitimde Yenilikçi Yaklaşımlar Semineri’nde konuşan Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Yönetim Bilişim Sistemleri Okutmanı Işıl Yenidoğan, “Geliştirdiğimiz ‘Eğitimde Yenilikçi Yaklaşımlar Projesi’ ile Z kuşağına teknolojiyi bir tüketim değil üretim aracı olarak kullanmayı öğreteceğiz” dedi. Kadir Has Eğitim Teknolojileri Destek Birimi tarafından tasarlanan Eğitimde Yenilikçi Yaklaşımlar Serisi’nin ilki Mühendislik ve Doğa Bilimleri konusu üzerine yapıldı. Teknolojinin bir oyun değil, bilgiye ulaşmada çok etkin bir araç olduğunu vurgulayan Okutman Işıl Doğan, “Z kuşağı zaten teknolojiyle yoğrularak geldi. Bundan sonra daha da iddialı bir tespitle mobil dünyada hayatlarını sürdürecek. Şu sıralarda biz elektronik ticaretin yerine mobil ticareti tartışır durumdayız. Bu sistemle eğitilen öğrenciler, teknolojinin bir oyun değil bilgiye ulaşmada çok etkin bir araç olduğunu hazmederek eğitimlerini tamamlayacaklar. Mezun olduklarında çalışma hayatlarında da teknolojiyi çok daha etkin, hiçbir çekinceleri olmadan, her türlü rapor üretiminde, amirleriyle ilişkilerinde, günlük yaşantılarında kullanacaklar. Bunu daha üniversite sıralarında yoğun bir şekilde öğrenmiş ve günlük hayatlarının bir parçası haline getirmiş olacaklar. Hayatının her alanında, dersinde, okulunda, evden eğitim alırken, dersini çalışabilir sınavına girebilirken teknolojiyi kullanan öğrenci, bu sistemle teknolojiyi bir tüketim değil üretim aracı olarak kullanmayı öğrenecek” dedi. “Z kuşağı gençlerimize onlarla aynı dili konuşarak dokunmayı, doğru hikâyelerimizi doğru yollarla aktarmayı hedefliyoruz” diyen Yenidoğan, “Biz Kadir Has olarak şuanda Y kuşağı gençlerimize eğitim veriyoruz. Z kuşağı gençlerin de kapıda olduğunu bildiğimiz için onları en iyi şekilde eğitmek üzere hazırlıklarımızı tamamladık. Eğitimde Yenilikçi Yaklaşımlar Serisi de bunun bir ürünüdür. Eğitimde teknolojiyi maksimum derecede kullanıyoruz. Bu şekilde de hem üniversite olarak hem de Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi özelinde, Z kuşağı gençlerimize onlarla aynı dili konuşarak dokunmayı, doğru hikâyelerimizi doğru yollarla aktarmayı hedefliyoruz” değerlendirmelerinde bulundu. Yeni neslin aldığı eğitim ve öğretim anlayışının farklarına dikkati çeken Yenidoğan, “Sadece Mühendislik ve Doğa Bilimleri özelinde değil, bahsettiğimiz Z kuşağı gençler, teknoloji ile birlikte doğmuş gençler olduğu için onların eğitim ve öğretim anlayışı bizim kâğıt kalemle kara tahtada aldığımız eğitimden çok farklı. Onları tatmin edecek, arzu ettikleri doyurucu bilgiyi verecek yaklaşımlar da eğitimde teknolojiyi etkin kullanmaktan geçiyor. Bu sistem, onları en etkin şekilde teknolojik dünyaya hazırlamayı hedefliyor” ifadesini kullandı.  

HDS, Pentaho satın alması tamamlandı

0
Hitachi Data Systems, duyurduğu Pentaho satın almasıyla birlikte Sosyal İnovasyon ve Nesnelerin interneti alanlarındaki çözümlerinde çığır açacak birçok teknolojiyi bünyesine kattı. Anlaşmaya göre, faaliyetlerine mevcut CEO’su Quentin Gallivan ve mevcut marka ismiyle devam edecek olan Pentaho, Hitachi Data Systems markası altında Sosyal İnovasyon’dan Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Kevin Eggleston’a bağlı olarak faaliyetlerini sürdürecek. Kullanıcılara bağımsız olarak sunulacak Pentaho, aynı zamanda Hitachi Data Systems’ın gelişmiş analitik temelli yazılımlarına da entegre edilebilecek. Bu sayede markanın büyük veri alanındaki mevcut analiz ve veri işleme teknolojilerini geliştirerek servis portföyü ve bilişim yönetimi ürünlerinin kapasitesini artacak. Nesnelerin İnterneti (IOT), operasyonel teknolojiler, büyük veri ve makineler arası iletişim (M2M) analizi teknolojilerinde her geçen gün çözümlerine bir yenisini ekleyen lider Hitachi Data Systems, büyük hacimlerdeki yapılandırılmış ve yapılandırılmamış veri yığınlarının anlamlı bilgilere dönüştürülmesinde en ileri teknoloji ve uygulamaları sunuyor.
Hitachi Data Systems Türkiye Genel Müdürü Serdar Sayar
Hitachi Data Systems Türkiye Genel Müdürü Serdar Sayar
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Hitachi Data Systems Türkiye Ülke Müdürü Serdar Sayar, “Pentaho’nun resmen Hitachi Data Systems ailesinin bir üyesi olmasından büyük bir mutluluk duyuyoruz. Pentaho’nun sahip olduğu veri analitiği, görüntüleme ve entegrasyon platformları, gelişmiş analiz temelli Sosyal İnovasyon çözümlerimizin en önemli bileşenlerinden birini oluşturuyor. Bu satın almayla birlikte Sosyal İnovasyon vizyonumuz ve Nesnelerin İnterneti alanındaki güçlü varlığımızla piyasaya bütünsel ve endüstri tecrübelerimizi de harmanlayan çözümler sunmayı hedefliyoruz.” Son dönemde gerçekleşen oXya, Pantascene ve Pentaho satın almalarıyla birlikte Sosyal İnovasyon vizyonu ve IOT ürün haritasını geliştiren Hitachi Data Systems,  geçtiğimiz Nisan ayında Las Vegas’ta düzenlenen Connect 2015 konferansında Veri Merkezi Operasyonları için Canlı Takip, Birleşik Sağlık Hizmetleri için Klinik Veri Saklama Çözümleri’nin de içinde bulunduğu Sosyal İnovasyon alanındaki yeni çözüm ve hizmetlerini tanıtmıştı. Bunun yanında Hitachi Data Systems’in Pentaho satın almasıyla birlikte SAP HANA için sunulan yeni Hitachi Bütünleşik İşlem Platformu – (UCP-Unified Compute Platform) çözümü, geliştiricilerin her türlü kaynaktan her ölçekte sağlanan büyük veriyi işlemesini de mümkün kılıyor.

İTÜ’lü gençten harika icat

0
İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları (İTÜ GVO) Beylerbeyi Ortaokulu birinci sınıf öğrencisi Armağan Alper Sevim, icat ettiği “İlaç Saati Hatırlatma Cihazı” ile Geleceğin Mucitleri Bilim Yarışması’nda birinciliği kazandı. Armağan Alper Sevim’in buluşu olan cihaz, hastanın düzenli kullandığı ilaçların dozlarını ayarlıyor. Her birinin alınması gereken saatlerde sesli ve görsel uyarı sinyalleri vererek hatırlatma yapıyor. Bu cihaz sayesinde özellikle kronik rahatsızlığı olanlarda ilaç alımının unutulması ve yanlışlıkla fazla doz alımı önlenebiliyor. Cihaz, hem sesli, hem de ışıklı uyarı sistemi sayesinde görme veya duyma engelli hastalar için ek bir kolaylık sağlıyor. Samsung ve Multi Channel Developers işbirliğinde gerçekleştirilen yarışmaya Türkiye’nin 81 ilinden katılan ortaokul öğrencilerinin sundukları projeler, halk oylaması ve uzmanlardan oluşan bir jüri tarafından değerlendirildi. Yarışmada dereceye giren öğrenciler, para ödüllerinin yanı sıra Yaratıcı Çocuklar Derneği tarafından bir yıl süreli “Yeteneğe Destek” bursu kazandılar.
İnternet Geliştirme Kurulu Başkanı Serhat Özeren
İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Özeren
İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Özeren, Armağan Alper Sevim’in başarısından büyük gurur duyduklarını belirterek, “İTÜ’nün güçlü tarihi ve köklü akademik birikiminin temelleri üzerine kurulu bir eğitim kurumu olarak, çocuklarımızın tüm gelişim alanlarını her zaman destekliyoruz. 15 yılda gençlerimizle ve değerli hocalarımızla önemli başarılara imza attık. Bilimden, sanata, spordan, edebiyata kadar her alanda öğrencilerimizi başarıya taşıyacak olanaklar, kapılar açtık. Geleceğin Mucitleri Bilim Yarışması’nda birinciliği kazanan ortaokul birinci sınıf öğrencimiz Armağan’ı bu değerli başarısından ötürü yürekten kutluyorum” dedi. Ülkemize patentli, markalı yeni buluşlar ve ürünler kazandırabilmek için yaratıcı düşünebilen gençler yetiştirmek gerektiğini vurgulayan Özeren, şunları söyledi: “Eğitimciler olarak gençlerin hayal gücünü ve yaratıcılığı ortaya çıkaracak imkanlar sunmalı ve onlara yenilikçi bakış açıları kazandırmaya çalışmalıyız. Bilimi sevdirmek ve yeni buluşlar yapmaya yönlendirmek bizim asıl görevimiz olmalı. İTÜ GVO olarak bizim temel eğitim anlayışımız, öğrencilerimizin yeteneklerini görmelerini sağlamak ve onları cesaretlendirerek özgüvenlerini arttırmaktır. Armağan’ın buluşu olan cihaz, sadece teknik bir kolaylık sağlamaktan öte, düzenli ilaç kullanmak zorunda olan yaşlıların ve engellilerin yaşam kalitelerini yükseltmesi bakımından insani bir duyarlılığı da ortaya koymaktadır. Bu açıdan da Armağan’ı tekrar tekrar tebrik ediyorum.” Armağan Alper Sevim’in buluşunu anlattığı videoyu buradan izleyebilirsiniz.

Avrupa esnek çalışma ortamına dönüyor

0
19 ülkeden, 2322 şirket ve 1 milyon 6 yüz bine yakın çalışanın analiz edildiği listeye göre, çalışanlar iş yerlerinin psikolojik ve duygusal açıdan sağlıklı, eğlenceli ve söz sahibi olabilecekleri demokratik ve şeffaf ortamlar olmasını her zamankinden daha çok önemsiyorlar. Çalışanların şirket içi karar mekanizmalarında söz sahibi olması ile katılımcılık her zamankinden daha çok destekleniyor. Trendler içerisinde oldukça öne çıkan bir diğeri ise mekan ve zaman bakımından esneklik. Şirketlerin yükselen beklentilerini dengelemek adına, çalışanların çalışma saatlerini kendi istedikleri şekilde ayarlamaları ve gerekirse ofis dışındaki istedikleri bir mekanda çalışmaları teşvik ediliyor. IT sektörünün önlenemez yükselişi Sektörler açısından bakıldığında, listede 90 puan ile en yüksek güven indeksine erişen sektör, yine Türkiye ve Asya’da bu yıl açıklanan listelerdekiyle aynı şekilde IT ve Profesyonel Hizmetler oldu. Bu yılki Fortune 100 listesine de damga vuran teknoloji şirketlerinin İK uygulamaları anlamında tüm dünyada geleneksel sektörlere örnek teşkil edecek uygulamalar içinde olduğu görülüyor. Çalışan bağlılığı alanında büyük yol kat edildi Son 13 yıldır Avrupa’da Trust Index Çalışan Anketi’nde olumlu yanıt oranını en çok artıran sorulara bakıldığında, Avrupalı şirketlerin çalışan bağlılığı alanında ciddi bir yol kat ettiğini okumak mümkün. 2003’ten bu yana, “Burada uzun süre çalışmak istiyorum” şeklindeki soruya verilen olumlu yanıtların oranı yüzde 55 seviyesinden 85’e yükselmiş durumda. Türkiye’den 6 şirket de listede Avrupa’nın En İyi İşverenleri ödülleri En İyi Çok Uluslu İş Yerleri, En İyi Büyük ölçekli İş Yerleri ve En İyi Küçük ve Orta ölçekteki İş Yerleri şeklinde 3 kategoride verildi. Kategori birincileri sırasıyla NetApp, Davidson Consulting ve Cygny oldu. En İyi Çok Uluslu İş Yerleri listesinde, Türkiye’de de faaliyet gösteren ve Mayıs ayında açıklanan Türkiye’nin En İyi İşverenleri listesinde de yer alan şirketlerden EMC, Microsoft, H&M, Hilti, eBay (Gitti Gidiyor) ve AbbVie görülebiliyor. Lüksemburg’da düzenlenen törende şirketlere ödüllerini veren isimler arasında yer alan Great Place to Work Genel Müdürü Eyüp Toprak sonuçlarla ilgili değerlendirmesinde, “Önümüzdeki yıllarda Avrupa’nın En İyi İşverenleri listesine daha fazla Türk şirketimizi dahil etmek istiyoruz. Avrupa ve dünyaya baktığımızda, kurum kültürünün gelişimi ve şirketlerinin işveren markalarını geleceğe taşımak adına hızla hareket eden ve gerçek bir lider gibi vizyoner kararlar veren yöneticilerin sayısının arttığını, böylece işletmelerin başarılarını gün geçtikçe artırdıklarını görüyoruz. Ülkemizde de bu yolculukta yer almak isteyen şirketlerimizin sayısı hızla artıyor, artık şirketler geleceğin mottosunun daha fazla insan ve daha fazla özen olduğunu kavradılar ve Great Place to York olarak bu şirketlerimiz ile bu yolculukta yan yana ve birlikte hareket etmemizden dolayı ülkemiz adına gurur duyduğumu belirtmek istiyorum” dedi.

Kurumsalda Dell sesleri

0
Dell, Gartner’ın Magic Quadrant ölçümünde Modüler Sunucular kategorisinde lider oldu. Ayrıca Magic Quadrant ölçümünde Veri Merkezi Ağları kategorisinde vizyoner olarak konumlandırıldı. Dell, Gartner tarafından kurumsal ürün klasmanında övgüye değer bulunduğunu duyurdu. BT sektör analisti Gartner, Dell’i 2015 Magic Quandrant ölçümünde Modüler Sunucular kategorisinde lider, aynı ölçümün Veri Merkezi Ağları kategorisinde ise vizyoner olarak konumlandırdı. Firma, Üretici  Derecelendirme raporunda da Dell’e pozitif genel puan verdi. X86 tabanlı sunucuların dünyadaki en büyük üreticilerinden biri olan Dell, Gartner 2015 Modüler Sunucular Magic Quadrant ölçümünde lider olarak konumlandırıldı. Dell PowerEdge FX, blade sunucuların yoğunluk ve verimliliğiyle raf tipi sunucuların sadelik  ve maliyet avantajını bir araya getiriyor. Bu inovasyon sayesinde müşteriler değişen iş yükü taleplerini karşılayabiliyor ve bir yandan da yüksek güvenilirlik, kesintisiz çalışırlık ve hizmet verebilirlik özelliklerinden yararlanıyorlar. Dell PowerEdge FX sunucular dünyanın her yerindeki müşteriler tarafından beğeniliyor. Nitekim son dönemde Asya’daki büyük bir e-ticaret şirketi, FX’leri rakip sunuculara tercih ederek 10 binden fazla sunucu satın aldı. Bir başka örnek de merkezi ABD’de bulunan bir yatırım yönetimi kuruluşu; şirket müşterilerine daha iyi hizmet verebilmek için kullandığı çok yönlü veri analizi ve alım-satım sistemlerini üzerinde çalıştıracağı yüzlerce sunucu talep etti. Gartner’ın Modüler Sunuculare ilişkin Magic Quadrant ölçümü ise Dell’in PowerEdge sunucularda 20. yılını kutladığı dönemde yayımlandı. Şirketi ileriye taşıyan PowerEdge gibi esin kaynağını müşterilerden alan ürünlerle Dell hem ürün satış adedi hem de gelir rakamlarında artış sağlamaya devam ediyor. Gartner’ın yaptığı bir araştırmaya göre Dell halen küresel x86 sunucu piyasasında ikinci sırada yer alıyor.
Dell EMEA Gelişen Pazarlar Bölgesi, Türkiye-Afrika Kurumsal Ürünler Bölgesel Pazarlama Müdürü Tunç Erkan
Dell EMEA Gelişen Pazarlar Bölgesi, Türkiye-Afrika Kurumsal Ürünler Bölgesel Pazarlama Müdürü Tunç Erkan
Açık Ağlar, Dell’in ağ uygulamaları stratejisinin belkemiğini oluşturuyor. Şirket modern ağlara dönüşümü destekliyor: Kurumların farklı kısımları için ağ anahtarlarıyla birlikte son teknolojili hizmetler sunuyor. Bu sayede işletmeler hem giderek artan bant genişliği taleplerine yanıt verebiliyor, hem de ölçeklendirilebilirlik ve ağ yönetimi alanlarında zorlukların üstesinden gelebiliyorlar. Dell Türkiye ve Afrika Bölgesi (EM-EMEA) Kurumsal Ürünler Pazarlama Müdürü Tunç Erkan bu konuda şunları söyledi: “Gartner gibi saygın bir firmanın bizi övgüye değer bulması,  geleceğin veri merkezlerini anlıyor olduğumuzu doğrulamakta.”

Ürün kişiselleştirmede 3DVIA Make dönemi

0
3dp_3dvia_goldrings-e1428674660216Dünyanın en büyük yazılım şirketlerinden biri olan 3DEXPERIENCE Şirketi Dassault Systèmes, perakende sektörüne yönelik “3DVIA Make” isimli yeni çözümünü tanıttı. Bu yeni çözüm; devasa stok ve uzun gerçekleştirme süreçleri olmaksızın; perakendecilere müşteriye özel ürünler sunmalarını sağlayacak. 3DVIA Make ile perakendeciler artık, müşteri ürünleri için müşteri, perakendeci ve markanın yararlanacağı kişiselleştirme olanaklarını yakalayabilecek. 3DVIA Make ile, perakendeci veya marka internet siteleri içinden, ürünler her bir müşterinin isteğine göre kapsamlı olarak kişiselleştirilebiliyor. Geniş bir ürün stokuna sahip olma ihtiyacı ortadan kaldırılarak siparişler, istendiğinde bir 3D baskı hizmeti sağlayıcı veya yerel ofis tarafından tamamlanabiliyor. Örneğin, bir müşteri bir perakende internet sitesini veya e-mağazayı ziyaret edebilir ve pek çok malzeme, renk, şekil ve tasarım arasından seçim yaparak kişiselleştirilmiş bir ürün yaratabiliyor. Müşteri, seçili ürünü satın almadan önce 360 derecelik bir görüş açısıyla değerlendirebiliyor. Tamamen kişiselleştirilmiş benzersiz bir ürün siparişi izleyen bir kaç gün içinde 3D yazıcı kullanılarak basılıp gönderilebiliyor. Dassault Systèmes’ 3DEXPERIENCE platformu üzerinde çalışan 3DVIA Make uygulamasının ilk hedefi kuyumculuk, oyuncak ve aksesuar alanları olacak. Ürünün maliyeti minimum ve gerçekleşen işlemler tarafından belirlenen bir gelir paylaşımı modeline dayanıyor. Dassault Systèmes 3DVIA CEO’su Vincent Picou şunları söyledi: “Bu çözüm ticari kurumların internet sitelerine entegre ederek müşterilerine sanal tasarım deneyimi sağlamalarına olanak sağlayan ilk 3D çözüm. 3DVIA Make, 3D teknolojisini tüketici pazarına taşırken önümüzdeki yıllarda bazı perakende alanlarında devrim yapma potansiyelini taşıyor.”

Garanti’den yeni proje

0
Garanti Bankası, finans dünyasına yenilikçi çözümlerin geliştirilmesi ve bu alanda iş fikirlerinin hayat bulmasının amaçlandığı “Finansal Teknoloji Hızlandırma Programı”’nı başlatıyor. Program, Türkiye’nin öncü iş geliştirme ve hızlandırma merkezi olan Girişim Fabrikası işbirliğinde yürütülecek. Programa katılmak isteyen yenilikçi fikir veya iş modeli sahipleri 19 Temmuz 2015 tarihine kadar http://www.girisimfabrikasi.com/garanti adresinden başvurularını yapabilecek. Programın 5 haftalık ilk fazı boyunca katılımcılar, Girişim Fabrikası’nın, stratejiden tasarıma  pek çok konuyu kapsayan iş geliştirme eğitimleriyle ürünlerine yön verebilecek. Buna ek olarak Garanti Bankası’ndan uzman kişilerin katılacağı mentorluk görüşmelerinden de faydalanabilecekler. İlk faz sonunda uygun görülen katılımcılar, projelerini Garanti Bankası’nın üst düzey yöneticilerine sunacak ve işbirliği fırsatlarını değerlendirme imkanı bulacaklar. Bu aşamada ikinci faza geçmeye hak kazanan  projelere Girişim Fabrikası 3 ay süreyle ofis alanı sağlayacak. Katılımcılar program sonunda vardıkları son noktayı, Girişim Fabrikası tarafından yapılan Demo Günü’nde yatırımcılara ve kurumsal şirketlerdeki iş geliştirme yöneticilerine sunacaklar.
Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Didem Dinçer Başer
Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Didem Dinçer Başer
Konuyla ilgili bilgi veren Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Didem Dinçer Başer, “Garanti Bankası olarak, finans alanında yeni işler geliştirenleri desteklemenin ve onlarla  güç birliği oluşturmanın gerekliliğine inanıyoruz. Bu programda İnovasyon alanlarımızı çeşitlendirmek ve çalışmalarımıza hız kazandırmak amacıyla kurum dışındaki kaynaklardan beslenmeyi ve programa katılan iş fikirlerine yön vererek doğru müşterilere ulaşmalarına destek vermeyi amaçlıyoruz. Karşılıklı fayda sağlamayı amaçladığımız bu programda, proje ortaklıkları kurulmasına fırsat yaratacağız. Finansal teknolojiler konusunda ülkemizi daha da ileri taşıyacak benzer çalışmaların artmasını diliyor, Garanti olarak sektörün geleceğini bugünden düşünen iş insanlarının yanında olmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi. Bu işbirliği kapsamında finans sektöründe çok önemli fikirlerin hayat bulunacağına inandığını belirten Girişim Fabrikası Kurucu Direktörü İhsan Elgin ise “Girişim Fabrikası olarak bugüne kadar parlak 120’ye yakın tekno-girişim fikrine destek olduk ve ekonomiye kazandırdık. Eğitim verdiğimiz girişimcilerimizin yüksek katma değer yaratan başarı hikayelerini gururla takip ediyoruz. Garanti Bankası ile hayata geçireceğimiz ” Finansal Teknolojiler Hızlandırma Programı” ile de finans sektörüne değer katacak, yön verecek, fark yaratacak ve 10 inovatif fikrin hayata geçmesine olanak tanıyacağız.” şeklinde konuştu. 10 Ağustos-11 Eylül 2015 tarihleri arasında 5 hafta olarak gerçekleşecek programa katılmak isteyen yenilikçi finansal fikir veya iş modeli sahiplerinin, detaylı bilgi ve başvuru için www.girisimfabrikasi.com/garanti adresini 19 Temmuz’a kadar ziyaret etmeleri gerekiyor.

ETİ’de METRIC ve SAP BPC dönemi başlıyor

0
metricYaklaşık 5750 çalışanı ve 8 üretim tesisinde, yurt içine dağılmış 180 distribütör ve 23 dağıtım merkezi ile 180.000 noktaya ulaşan, 2014 yılı itibariyle 1 milyar doları aşan cirosuyla Türkiye’nin önde gelen gıda markası Eti Gıda, bütçe planlama ve konsolidasyon yönetimi için METRIC’in danışmanlığında SAP BPC sistemine geçti. Daha önce bütçe sürecinde veri tanımlamaya yüzde 70, analize yüzde 15, karar verme ve yürütmeye ise zamanın yüzde 15’ini ayıran şirket, SAP BPC altyapısı sonrası ayırdığı zamanı veri tanımlama ve analiz için 15’e düşürürken karar verme ve yürütme için yüzde 70’e çıkarttı. Böylece şirket karar verme ve yürütmeye daha fazla zaman ayırırken farklı senaryo çalışmalarının hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi sayesinde üst yönetimin ve karar vericilerin en doğru çözüme ulaşması da sağlandı. Ana aşamaları kavramsal tasarım, geliştirme, test, canlı kullanım ve destek olarak belirlenen projeye canlı geçiş 6 ay içerisinde tamamlandı. ETİ’nin daha önce kullandığı çözümde Kurumsal Kaynak Planlama (ERP) ile entegrasyon olmadığından her defasında yeniden veri tanımlanması yapılıyor, bütçenin farklı sistemlerde olması zorluklar yaratıyor ve senaryo çalışmaları oldukça uzun zaman alıyordu. Tüm bütçe süreçlerini tek bir platformda bir araya getiren çözüm ETİ’nin SAP BPC projesindeki önceliği tüm bütçe süreci için merkezi, tek bir platform kullanmak, değişen pazar koşullarına göre hızlı simülasyon yapabilmek, yüksek performanslı raporlama kabiliyeti kazanmak ve iş süreçlerine ve operasyonel sistemlere entegre bir sistem kurgulamak oldu. SAP BPC sistemini ve METRIC’i tercih eden ETİ, merkezi bütçe ve planlama aracı kullanmaya başladı, izlenebilir ve denetlenebilir bir bütçe süreci yönetimine sahip oldu, hızlı ve değişen koşullara göre daha sık tahmin yapma yeteneği kazandı, fiili sistemler ile entegrasyondan dolayı otomatik fiili veri güncelleme sağladı, plan-fiili ve plan-fiili-tahmin karşılaştırmalarını yapabilir hale geldi. METRIC’in danışmanlığında hayata geçirdiği proje ile ETİ; ayrıca satış, üretim, satın alma, yatırım, insan kaynakları ve gider bütçe planlama süreçlerini daha kolay takip edebilir duruma gelirken ilgili süreçler neticesinde üretim maliyeti, karlılık, P&L ve bilanço ile ilgili rakamlar da rahatlıkla izlenebilir oldu. ETİ: “Çözümsüz konu bırakmayan METRIC’i seçtik” ETİ Gıda Bilgi Teknolojileri ve Sistem Geliştirme Müdürü Hakan Bulur, neden METRIC’i tercih ettiklerini şöyle anlattı: “Modüler yapıya sahip olması nedeniyle fazlı geçişe izin vermesi, modüller arası doğal entegrasyon, standart yapısında en iyi çözüm önerilerini de içeren birden çok süreç çözümünü barındırması, süreçlerimiz ve gelişim noktalarının çoğunu mevcut çözüm önerileriyle karşılaması ve global düzeyde bir destek ağının olması SAP’ı tercih etmemizin temel nedenleri oldu. METRIC; proje yönetim tarzı, çeşitli çözüm alternatifleri üreterek çözümsüz konu bırakmaması ve teknik anlamdaki yeterliliği ile projeye önemli katkılar sağladı. Çözüm yöntemi, projeye yaklaşım tarzı ve geçmiş proje deneyimimiz nedeniyle METRIC ile projeyi gerçekleştirme kararı aldık.” METRIC Yönetici Ortağı Barış Çekiç, ETİ Gıda’ya verdikleri hizmetin kapsamını şöyle özetliyor: “ETİ, Türkiye’nin önde gelen gıda şirketlerinden birisi. Biz de böyle bir şirkete kurumsal performans yönetimi konusunda destek vermekten dolayı mutluluk duyuyoruz. İşbirliğimizin başından beri ETİ Gıda ekibiyle uyumlu bir çalışmamız oldu. Çalışmamızın başında bütçe planlama ve konsolidasyon yönetimi ile ilgili yardım almak istediklerini bize bildirdiler. Biz de kendi ihtiyaçlarını analiz ederek şirketin özel ihtiyaçlarına en uygun çözümleri onlara sunmak için çalıştık. Projenin hayata geçirilmesi ardından, zaman tasarrufu ve yetkinlik kazanımı gibi sonuçlar elde ettiklerini ve bütçe planlama süreçlerini daha kolay takip edebilir duruma geldiklerini belirtmeleri bizim açımızdan da son derece olumlu sonuçlar oldu.” 1961 yılında Eskişehir’de kurulan; bisküvi, gofret, kek, kraker, çikolata ve bar üretimi yapan Eti Gıda, Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden biri olup 2014 yılı itibariyle 1 milyar doları aşan cirosuyla öne çıkıyor.