Büyük Veri, önsezilerinizle daha güçlü

0
Günümüz liderlerinin büyük kısmı başarılarını bir bakıma sezgilerine borçlular. Asıl önemli olan ise sadece sezgileri kullanmak değil, aynı zamanda eldeki verileri de kullanabilmek. Bir başka deyişle edindiğiniz tecrübe üzerinden yaptığınız tahminler, yani sezgileriniz, yanında Büyük Veri’nin getirdiği önemli bilgileri de kullanmayı icap ettiriyor. Örneğin Steve Jobs pazarda böyle bir talep yokken hem eldeki verileri kullandı hem de öngörüsü ile cesur bir adım atarak iPad adlı ürününü markete sunmuştdu. Netice ise hepimizin bildiği gibi yepyeni bir ürün kolunun varolması şeklinde gerçekleşti. Peki ya hem sezgilerinizi hem de Big Data’yı bir arada nasıl kullanabilirsiniz? Entreprenur’da bu konuyla ilgili bir yazı yazan Future Technologies CEO’su Asha Saxena, önerilerini dört ana başlıkta toplamış;
  1. Öngörülerinizi terk etmeyin ancak Büyük Veri’nin nimetlerini de reddetmeyin. İkisi bir arada güçlü bir silaha dönüşebilir.
  2. Şirketiniz için toplanan verilere  özel bir altyapı oluşturun, çalışanlarınızın veriler ile her daim içli dışlı olmasını sağlayın.
  3. Firma çalışanlarına veriler konusunda daha geniş bir inceleme olanağı sunun. Böylece ortaya yepyeni fikirler çıkacaktır.
  4. Önseziler ve Big Data birlikteliğinin getirdiklerini iyice inceleyin, ortaya çıkan sonuca göre adımınızı atarak bambaşka yollara girin.

Küçük ofisler için yüksek depolama kapasitesi

0
ZyXEL’in hem kişiler hem de küçük çaplı şirketler için tasarladığı yeni NAS540 çözümü sayesinde kullanıcılar, kolayca tüm verilerine uzaktan ulaşabilme, yedekleme, senkronize edebilme ve başkaları ile paylaşabilme imkânı olan kendi kişisel bulutlarını oluşturabiliyor. ZyXEL NAS540 ile ücretsiz olarak temin edilebilen DDNS servisi sayesinde internet bağlantısı olan herhangi bir bilgisayar üzerinden cihaza rahatlıkla erişebilecek özel bir link oluşturabiliyor. Ayrıca ZyXEL zCloud 2.0 kullanımı sayesinde Android ya da iOS cihazların içerisindeki tüm dosyalara erişebiliyor ve tüm multimedya dosyaları oynatabiliyor. NAS540, ev veya ofisinizdeki tüm cihazlarda bulunan dosyaların çok daha kolay bir şekilde yedeklenebilmesi için ownCloud isimli uygulamayı kullanıyor. Böylece kullanıcılar Windows, Mac OS X, Android, iOS ve Linux işletim sistemli tüm cihazlarındaki dosyalarının otomatik olarak NAS 540 ile senkronize olmasını sağlayabiliyor. NAS540 yalnızca ağ içerisindeki bilgisayar ve mobil cihazlar ile değil, aynı zamanda popüler bulut servisleri ile de ortak çalışabiliyor. Ürün sayesinde Google Drive ve Dropbox gibi servisler üzerindeki dosyalar, NAS540 ile senkronize edilerek tüm kişisel verilerin lokal depolama birimlerinde de bir kopyasının bulunmasına imkan tanınıyor. ZyXEL NAS540 yedekleme ve daha hızlı performans için RAID 1, 5, 6 veya 10 desteği de sunuyor. Bu özellikler sayesinde 4 disk kapasiteli NAS540 sistemi herhangi bir disk hatasına karşı tüm verilerin halen güvenli bir şekilde erişilebilmesine izin veriyor. Kullanıcılar bir diskin arızalanması durumunda bile çalışmaya devam edebiliyor ve diski değiştirseler bile hiçbir veri kaybı yaşamıyor.

Siber güvenlik için işbirliği

2
Siber güvenlik tehditlerinin hızla artığı günümüzde, savunma önlemlerinde de bir yükseliş söz konusu. Son olarak İTÜ ve STM, bu alanda işbirliğine giderek ortak çözümler üreteceklerini duyurdu. Türkiye’deki sanayi akademi işbirliğine örnek teşkil etmesi de amaçlanan işbirliği hakkında konuşan STM Genel Müdürü Davut Yılmaz şunları söyledi: “Son yıllarda güvenlik kaynaklı medyaya sızan özel bilgi ve belgeler, siber güvenliğin önemini bir kez daha hatırlamamıza yardımcı oldu. Tüm bunlar sanal ortamdaki bilgilerin korunma yöntemlerindeki yetersizliği ortaya koymakla birlikte, ülkelerin siber güvenlik konusuna eğilmesini sağladı ve onları siber tehdide karşı önlemler almaya sevk etti.” Siber güvenliğin yalnızca belirli bir alanı değil, geniş bir yelpazeyi temsil ettiğini kaydeden Yılmaz, milli ürün ve çözümlerin geliştirilmesinde ve üretilmesinde üreticiler, üniversiteler ve Ar-Ge kurumları arasında işbirliğinin zorunlu olduğuna dikkat çekti. STM’nin katma değeri yüksek bütünleşik siber güvenlik çözümleri sunmayı hedeflediğini söyleyen Yılmaz, bu kapsamda Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi Ve Eylem Planı‘nda belirlenen görev ve sorumluluklar doğrultusunda çalıştıklarını sözlerine ekledi. Halen Askeri Ağlarda Bilgi Güvenliği Simülasyonu Projesi’nde görev alan STM, aynı zamanda Avrupa Birliği’nde Siber Güvenlik politikalarını belirleyen EuropeanOrganizationfor Security (EOS)’deki CYSPA (EuropeanCyber Security ProtectionAlliance) Projesi’nde tek Türk kurumu olarak yer alıyor.

Avea, yenilikçilik ödüllerinde 4 projesiyle finale kaldı

0
Türk Elektronik Sanayicileri Derneği (TESİD) tarafından düzenlenen Yenilikçilik ve Yaratıcılık Ödülleri‘nde finalist isimler açıklandı. Büyük firma kategorisinde dokuz, KOBİ kategorisinde ise dört projenin finale kaldığı organizasyonda Avea, kendine ait üç projeyle Büyük Firma kategorisinde yer alırken, Avea Kuluçka Merkezi’nde desteklediği BAYT Teknoloji de KOBİ kategorisinde finale kalmayı başardı. İnovasyona dayalı ürünlerin öne çıkarılması ve ödüllendirilmesini amaçlayan Yenilikçilik ve Yaratıcılık Ödülleri bu yıl 13. kez düzenleniyor. Bu yıl finale kalan projeler arasında iletişim teknolojileri ve simülasyon uygulamaları öne çıkıyor. Avea ve BAYT Teknoloji’nin bu kapsamda finale kalan projeleri şu şekilde sıralanıyor; Mobil Uzaktan Kontrol Yeteneği projesi, sorunların müşteri hizmetleri tarafından müşterinin yanındaymışcasına hızlı bir şekilde çözülmesini amaçlıyor. Uzaktan otomatik cihaz güncellemesine olanak tanıyan platform, müşteri hizmetlerine bir çağrı geldiğinde müşteri temsilcisine abonenin tüm uçtan uca şebeke faaliyeti, mobil cihazı ve uygulamaları da dahil olmak üzere kapsamlı bilgi sağlıyor. IntelliMap; Avea tarafından abonelerin sinyal aldıkları konumlara göre yoğunluk haritalarının gözlemlendiği ve analiz edildiği bir uygulama platformu olarak tanımlanıyor. IntelliMap, üretilen sinyallerin ve kullanım verilerinin Büyük Veri platformu aracılığıyla dinamik olarak sorgulanabilir ve analiz edilebilir veri kümelerine dönüştürüyor. Yetenekler Platformu ise Avea’nın operatör olarak sahip olduğu yeteneklerin iş ortaklarına ve kurumlara açılması için bir platform oluşturuyor. Oluşturulan bu platform ile yeni ve farklı servislerin gündeme gelmesi, ek gelir fırsatlarının daha görünür olması, kurumların bağlılığında ve memnuniyetinde artış sağlanması amaçlanıyor. BAYT Teknoloji tarafından geliştirilen B-Locator Küçük Hücre Platformu ise halihazırda Avea bayilerinde promosyon mesajları gönderimi ve raporlama amaçlı konumlandırılmış durumda. Belirli restoran ve banka şubelerinde kullanımı içinn test çalışmaları devam eden platform, oteller gibi büyük ölçekli mekanlarda çocukların konumlarının tespiti ve takibine yönelik bir çözümü de içeriyor.

Türkiye’nin e-Hizmet haritası

0
2011’de kurulan ve 40 binin üzerinde hizmet veren ile 250 bine yakın kullanıcıya ulaşan Armut.com’un hazırladığı e-Hizmet haritası, internetten iş yaptırma konusundaki alışkanlıkların nasıl değiştiğini de ortaya koyuyor. Araştırmaya göre 2014’te en fazl talep İstanbul’dan gelirken; bu şehri Ankara, İzmir, Bursa, Antalya ve Kocaeli izledi. En çok talep gören kategori Nakliyat olurken, Ev Temizliği ikinci sırada yer aldı. Nakliyat ve ev temizliğini Boya Badana Ustası, İç Mimar ve Dekorasyon, Butik Pasta ve Kurabiye, Tadilat, Dış Cephe Mantolama, Marangoz, Parke Laminat Döşeme, Koltuk Döşeme takip etti. İllere göre talepler değişiyor Alt başlıklara bakıldığındaysa illere göre değişen profil dikkat çekiyor. Örneğin Konya ve Tekirdağ’da en çok talep edilen ikinci hizmet düğün salonu olurken, Kocaeli’nde kombi servisi öne çıkıyor. Bir başka örnekte ise Antalya’nın, Türkiye genelinde en çok talep edilen ilk 10 hizmet arasında bulunmamasına rağmen fayans ve seramik hizmetlerinin üçüncü sırada olduğu görülüyor. Trafikten kurtulmak için at talebi Yıl boyunca 7500’den fazla kişinin özel tasarım butik pasta yaptırmak için kullandığı Armut.com’da çeşitli ilginç talepler de dikkat çekiyor. İstanbul’da bir kullanıcı, trafikten kurtulmak için at talep ederken, bir başka kullanıcı ise tam 1 ton su böreği yaptırmak istemiş. 897 milyon TL’lik iş hacmi Armut.com’un istatistiklerine göre en yüksek değerli talebin sahibi ise Adana’dan. Dış cephe mantolama hizmeti almak isteyen bir kullanıcı toplamda 5 milyon TL değerinde teklif almış. Armut.com’a yıl boyunca gelen taleplerin değeri ise toplamda 897 milyon TL’ye ulaşıyor.

Uzay taksisinin şoför koltuğunda kim oturacak?

0
Boeing Co ile Space Exploration Technologies’in NASA ile gerçekleşen anlaşmasına itiraz eden Sierra Nevada red cevabı aldı. ABD’nin kamu harcamalarını denetleme yetkisine sahip resmi kurumu Government Accountability Office (GAO), Sierra Nevada tarafından sunulan itiraz kabul edilmedi. Sierra Nevada, NASA’nın Boeing Co ve Space Exploration Tech. (SpaceX) ile yaptığı 6.8 milyar dolarlık anlaşmaya itiraz etmiş, gerekli şartlar ile ilgili ciddi sorunlar olduğunu iddia etmişti. Eylül ayında yapılan anlaşmaya Uluslararası Uzay İstasyonu‘na yapılacak operasyonlar da dahildi ve her iki şirket de bu uçuşlardan sorumluydu. Boeing’in anlaşmasının 4.2 milyar ve SpaceX’inkinin ise 2.6 milyar dolar değerinde olduğu açıklanmıştı. Sierra Nevada, yaptığı itirazda NASA’nın Boeing ile anlaştığını ancak rakip ismin 900 milyon dolar daha fazla talep ettiğini belirtti. Bir başka deyişle NASA daha yüksek fiyat veren isme onayı verdi ve bu da prosedürlerin gereklerine tam anlamıyla ters düşüyordu. GAO ise Boeing’in yüksek fiyat vermesine rağmen daha güçlü teknik imkanlar, güvenlik, geçmiş deneyim ve yönetim yaklaşımı sebebi ile önde olduğuna kanaat getirdi. SpaceX için de açıklamada bulunan GAO, markanın Sierra Nevada’dan daha düşük bedel talep ettiğini ve aynı zamanda daha çok imkan sunduğunun altını çizdi. Uzay Taksileri projesi ile NASA, Dünya’dan yola çıkacak Amerikalı astronotları uzay istasyonlarına daha hızlı biçimde ulaştırmayı amaçlıyor. Bir başka hedef ise Rusya’nın tekelini kırarak, 2017’ye kadar projeyi tamamlamak.

Büyük Veri bize dünyayı anlatıyor

0
Biliminsanları ve teknoloji uzmanları akla gelebilecek pek çok başlıkta Büyük Veri’den yardım alıyor. İçerisinde yaşadığımız Big Data (Büyük Veri) çağı sayesinde şirketler ve benzeri nice kurum (ki bunlara hükümetler de dahil) hem müşteri portföyü hem de vatandaşları ile ilgili sınırsız bilgiye ulaşıyor. Ticaret alanında ucu bucağı olmayan fırsatlara dönüşen Büyük Veri, görünen o ki sadece bu alanlarda iş görmüyor. Biliminsanları ve teknoloji uzmanları bu dev hacimdeki veriyi gözle görülebilir, gerçek anlamda kullanılabilir formlara sokuyor. Örneğin ABD hükümeti, şahsi verilerinin belli bir kısmını paylaşarak gerekli kimselere yeni olanaklar sağlıyor, ayrıca çeşitli kurum ve markaları bu tip paylaşımlar için cesaretlendiriyor. Büyük Veri ve açık kaynak kodlu yazılımların hayata dair gerçek forma kavuştuğu alanlar arasında mevsimsel değişimleri ölçeklendirenler de var. Örneğin Data.gov’un Climate Data girişimi, ABD hükümeti desteğiyle mevsimler ile ilgili yeni verileri paylaşıyor, dünya çapındaki gıda stokları, gıda stoklarının gelecekteki hali gibi başlıklarda çözümler yaratıyor. Ayrıca gıda için pazar, satış stratejileri ve dağıtım konularında da detaylı bilgiye erişilebiliyor. Bunun haricinde dikkat çeken bir başka kullanım alanı ise yaban hayat ile ilgili. Biliminsanları ve vahşi doğa ile ilgili uzmanlar göçmen kuşlar üzerine yerleştirdikleri araçlar ile rotalarını takip ediyor ve muazzam bir veri tabanı oluşturuyor. Bu içerik sayesinde kuşlar ve deniz canlıları arasındaki farklılıklar kolayca gözlenebiliyor. Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. Su kaynaklarının yıllar içindeki değişiminin gözlenmesi ve gelecek projeksiyonu, tarım arazilerinin endüstri ve şehirleşme karşısında geldiği nokta. Yine aynı tarım arazilerinde yıl ve hava durumu kriterlerinin de eklenmesiyle ulaşılan verimlilik vb. Büyük Veri’nin değeri Açık Veri ile ortaya çıkıyor Büyük Veri’nin değeri, ona erişebilenlerin oranıyla doğru orantılı. Özellikle kamu kaynaklı verilere erişimin tüm topluma yayılması daha fazla kişinin bu veriler üzerinden kalkınmaya ve sürdürülebilirliğe katkı verebilmesi anlamına geliyor. Örneğin, geçen yıl gerçekleştirilen çeşitli organizasyonlarda bu veriler kullanılarak İstanbul trafiğine çözüm aranmıştı. Open Knowledge tarafından 97 ülkede gerçekleştirilen Global Open Data Index (Açık Veri Endeksi) Türkiye’deki resmi kurumların konumunu ortaya koyuyor. Kamunun bilgileri ne kadar paylaştığını da gösteren genel sıralamada Türkiye, Meksika ile birlikte 28. sırada yer alıyor. opendata Rapora göre ülkemizin en ‘şeffafı’ Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK). Yüzde 85 ile ilk sırada yer alan TÜİK’i, yüzde 70’lik başarı oranlarıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı, İstanbul’un tekerlekli toplu ulaşımını yöneten İETT ile Maliye Bakanlığı’nın Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü izliyor. Ancak konu hükümet harcamalarına geldiğinde bu oran bir anda yüzde 10 seviyesine kadar düşüyor. Diğer ülkelerin de hükümet harcamalarını açıklamada çok hevesli olmadığını ekleyelim. Küresel ortalama yüzde 11 civarında seyrediyor.

Avnet, Lenovo Kurumsal Ürünler distribütörü oldu

0
Avnet, IBM’in System x sunucu işlerinin Lenovo’ya geçişiyle birlikte  Lenovo’nun System x (x86) sunucuları ve ilgili çözümlerini dağıtmaya başladı. Avnet Teknoloji Türkiye Satış Direktörü Atakan Coşkun, anlaşmayla ilgili olarak; “Avnet Türkiye olarak, 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren Lenovo sistemlerinin satışı ile ilgili hizmet vermeye başladık. Avnet’in Lenovo işbirliği ile çözüm ortaklarımıza, presales ve lab services desteği, ürün eğitimleri, lojistik çözümleri, finansal çözümler ve konfigürasyon garantisine kadar birçok farklı alanda, ek hiçbir bedel talep etmeden hizmetler sunmaya devam edeceğiz.” dedi. Avnet, Lenovo System x alımının bir parçası olmayan çözümler, hizmetler ve programlar ile IBM’i desteklemeye devam edecek. Bunlar arasında Avnet Academy aracılığıyla sunulan IBM eğitim hizmetlerinin yanı sıra IBM Power Systems , Storage Systems, Power-based Flex servers ve PureApplication ile PureData aygıtları da bulunuyor.

Bir otomobil fuarı olarak CES

0
Otomobiller, yol bilgisayarlarından ibaret “beyin” teknolojisi eşiğini aşalı uzun zaman oldu. Artık tabletleri andıran dokunmatik ekranlar, kendi kendine park edenler derken teknolojiyi otomobilin kaportasının altındaki her noktada görür olduk. İşte biraz da bu nedenle, dünyanın en büyük tüketici elektroniği etkinliklerinden biri olan CES’in yıldızları arasında yeni elektronik ürünler kadar otomobiller de var. Direksiyona dokunmadan 900 kilometre gitmek audi_A7Fuardaki otomotiv firmalarını alfabetik sırayla listelediğimizde ilk sırada karşımıza Audi çıkıyor. Alman firma, A7 modelinin otonom, yani kendi kendine gidebilme yeteneğini göstermek adına yaklaşık 900 kilometrelik uzun bir yolculuk yaparak Las Vegas’taki fuar alanına ulaşmayı amaçlıyor. Asıl hedef bu yolculuğun tamamında şoförün direksiyona dokunmamasını sağlamak. Kanunlar belirli eyaletlerde otonom sürüşe izin verse de şoför koltuğunda birinin oturmasını zorunlu tutuyor. Audi’nin fuardaki bir başka yeniliği ise yeni gösterge paneli. Direksiyonun arkasındaki gösterge tablosunu klasik havasından çıkartan Audi, burayı kullanıcının talebi doğrultusunda farklılaştırabiliyor. Bu sayede kullanıcılar hız göstergesinin olduğu tüm ekranı büyük bir navigasyon ekranına dönüştürebiliyor. Otomobil park eden saat Bir başka premium üretici BMW’nin fuardaki yıldızı ise bir akıllı saat. Otomobilinizi uzaktan park etmenizi sağlayan bu saat, aracın konumunu uydu üzerinden tespit ediyor. Otomobilin üzerindeki sensörler ise etrafındaki diğer araçlara çarpmadan kendi kendine park edebilmesini sağlıyor. Akıllı saatini tanıtan bir başka üretici ise Hyundai oldu. Hyundai’nin saati şimdilik aracı park etme desteği sunmasa da uzaktan farları yakma, kapıları kilitleme hatta kornasını çalma özellikleri sunuyor. Android işletim sistemli saat, güvenlik için her işlem öncesi parola girmenizi istiyor. En hızlı teknoloji QNX_2015_MaseratiUzun yıllar otomobillerdeki yol bilgisayarı ile multimedya sistemlerinin hakimi olan QNX ise hızlı bir modelle sahne aldı. BlackBerry’nin yan kuruluşu olan QNX’in standında Maserati Quattraporte GTS ve Jeep Wrangler yer alıyor. QNX, bu otomobillerin gösterge panellerini tamamen dijitale çevirirken, ek güvenlik sistemleri de getiriyor. Ama asıl yenilik, gösterge paneliyle arka tamponun farklı noktalarında yer alan geri görüş kamerasını eşleştirmesi. Bu sayede park ederken ya da geri geri giderken yalnızca ses duymuyor; küçük bir kedi ya da köpek olduğunda da net bir şekilde görebiliyorsunuz. Benzer bir sistem Cadillac tarafından kısa bir süre önce duyurulmuştu. Araç içindeki dikiz aynasını, aracın arka kamerasından gelen görüntüyle dolduran Cadillac mühendisleri, bu sayede daha geniş bir alanın görüntülenmesini sağlamış. Otomobil işletim sistemi CES 2015’teki bir diğer otomotiv teknolojisi ise Parrot’tan geldi. Şirketin RNB6 adını verdiği sistem Android Auto ve Apple CarPlay’e destek veriyor. 7 inç’lik ekranın odak noktasında ise daha eğlenceli bir sürüş var. 1080p’lik araç seyir kamerası, 7 inç’lik IPs ekran, 4×55 watt amfi ile desteklenen sistem, araç içinde hangi koltukta bulunduğunuza göre ses seviyesini otomatik olarak belirleyebiliyor. Mercedes yeni modelini teknoloji fuarında tanıttı Fuardaki otomobil teknolojilerinden bahsederken Mercedes-Benz’e ayrı bir paragraf açmak gerekiyor. Zira şirket CES 2015’te bir yan teknolojiyi değil, yepyeni bir otomobilin tanıtımını gerçekleştirdi. F 015 adı verilen konseptin odaklandığı nokta tamamen otonom sürüş. Öyle ki, Mercedes, kendine bu alanda ne kadar güvendiğini göstermek adına şoför koltuğunun da 180 derece dönmesine izin vermiş. Yani şoförün yola bakmasına bile gerek kalmıyor. Bu sayede araç içinde dört koltuklu bir toplantı salonu oluşturulabiliyor. Masa yerindeyse büyükçe tableti andıran, yüksek çözünürlüklü bir ekran konumlandırılmış. Plakanın yerleştirilebileceği alanda ise bir QR kod bulunuyor! F 015’in nasıl dört tekerlekli bir teknolojiye dönüştüğünü görmek içinse videoyu izlemeniz gerek.

İnternet üzerinden dolandırılanlar paralarını kurtaramıyor

0
Pek çok finans kuruluşu siber suçlar sonucu kaybedilen paraları telafi edeceklerini açıklasa da araştırmalar bunun doğru olmadığı yönünde işaretler taşıyor. Son olarak Kaspersky Lab ve B2B International tarafından yapılan bir ankette katılımcıların sadece yüzde 68’i parasının tamamını alabildiğini açıklamış. Buna karşın yüzde 26 bir kısmını geri alabilirken, yüzde 6’sı ise parasının küçük bir kısmını dâhi kurtaramamış. Anket, aynı zamanda kullanıcı başına kaybın miktarını da ortaya koyuyor. Buna göre siber suçlular tarafından çalınan para ortalama 345 dolar seviyesinde. Anket katılımcılarının yüzde 17’si ise 1000 doların üzerinde bir kayıp yaşadığını belirtmiş. Dolandırıcılıkta kadercilik Anket sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 27’si para kaybıyla sonuçlanan çevrimiçi suçların nadir olduğuna ve kendi başlarına gelmeyeceğine inanıyor. Bununla birlikte yüzde 28’lik bir kesim ise siber saldırı hedefi olmaktan korktuğunu açıklamış. Belki de daha önemlisi, istatistiklerin kullanıcıların yüzde 33’ünün geçtiğimiz yıl en az bir kez siber tehditle karşılaştığını göstermesi.

Drone’lar nükleer santral güvenliğini tehdit ediyor

0
Geçtiğimiz haftasonu, birer drone olması muhtemel iki küçük hava aracı Fransız nükleer santrali çevresinde dolanırken görüntülendi. Üstelik bu saha ihlali bir ilk değil. Fransa son dönemde sık sık benzeri ihlaller ile gündeme geliyor. Nogent-sur-Seine‘deki nükleer santralde gerçekleşen olayda, akşam saat 18.40 sularında güvenlik yetkilileri iki adet uçan nesnenin saha üzerinde dolaştığını fark etti. Fransız jandarması alarma geçerken, bahsi edilen objelerin ise bir kez daha birer drone olduğuna kanaat getiriliyor. Fransız yetkililerden gelen bilgilere göre 2014 yılı içerisinde 19 ayrı nükleer santral çevresinde 13’ten fazla drone havada gezinirken yakalanmış. Bin metre yükseklik sınırında uçan mini hava araçları kolaylıkla bulunamamış, zira radar ekipmanları bu kadar küçük nesneleri yakalayabilecek donanıma sahip değilmiş. Güvenlik uzmanları bu gibi ihlallerin aslında tehlikeli bir duruma yol açmayacağını, ancak son üç ayda artan benzeri tecrübeler sonrasında Fransız Ulusal Araştırma Ajansı‘nın çok daha güçlü radarlar üzerinde çalışmasına sebep olduğunu rapor ediyor.

e-Posta ölmedi, ölmeyecek

0
Son dönemde e-postanın yerine geçmeye çalışan birden fazla platform ortaya çıktı, ancak görünüşe göre iş dünyası bu sistemden vazgeçmeye pek de niyetli değil. Sohbet odası fikri ile Slack, Snapchat, Cotap ya da TigerText gibi kurumsal mesajlaşma uygulamaları ve mobil tabanlı Quip gibi uygulamalar ne yaparlarsa yapsınlar e-posta ile yarışamıyorlar. Pew Center Internet Project‘in yaptığı bir araştırmaya göre Amerikalı çalışanların yüzde 61’i e-posta’nın kendileri için hayati önem taşıdığını düşünüyor. Bu değer ise yaklaşık olarak 13 yıldır değişmiş değil. Pew Research Internet araştırmaları 2002’de aynı oranı verirken, 2008’de bu değer yüzde 62’ye yükselmiş. Katılımcıların büyük kısmı ise network’ler üzerinden çalışan kitleden. Peki e-posta neden bu kadar vazgeçilemez? Araştırmadan çıkan belli başlı sonuçlar şu şekilde sıralanıyor;
  • Her şeyden önce yeni bir uygulama indirmeye, onu öğrenmeye ihtiyaç yok.
  • Telefonda yaşanabilecek anlık karmaşalar ile karşılaşma olasılığı düşük.
  • İstediğiniz her türlü içeriği rahatça karşı tarafa ulaştırilirsiniz.
  • Sadece iletişim yöntemi değil, iş hayatının artık kemikleşmiş “olmazsa olmazı”.
Bu başlıklara ayrıca e-postanın görevler vb. diğer uygulamalarla birlikte kullanılmasını da eklemek gerekiyor. Özetlemek gerekirse e-posta sadece bir iletişim yöntemi değil, aynı zamanda çalışanların hayatlarını organize etmelerini sağlayan önemli bir araç olduğu için bu kadar uzun süre ayakta kalmayı başardı. Yakın gelecekte de bu durum değişeceğe benzemiyor.

Dijital pazarlamaya verilen önem artacak

0
eMarketer‘ın tahminlerine göre İngiliz reklamcılar bu yıl toplamda 16.14 milyar Sterlin yatırımda bulunacak. Dijital tabandaki reklamlar için ise yaklaşık olarak 8.06 milyar Sterlin kenara ayrılmış durumda. Censuswide (Marin Software) tarafından gerçekleştirilen bir araştırmada ise İngiltere’deki geniş dijital reklam ağı düşünüldüğünde, reklamcıların halen online ve offline reklam entegrasyonuna geçmediği görülüyor. 2015’te durumun çok farklı olması bekleniyor. Katılımcıların yaklaşık üçte biri, online reklam çalışmalarının diğer tüm alanlarla entegrasyonunu sağladığını söylüyor. Yüzde 54’lük kesim ise online pazarlamadaki birleşimi bir bakıma tamamladıklarını dile getirmiş. İşin daha dikkat çeken tarafı ise yüzde 13’lük kesim de bu birlikteliği sağlayacak herhangi bir çalışmaya imza atmadığını belirtmiş. Katılım gösteren İngiliz dijital pazarlama yetkililerinin yüzde 46’lık kısmı 2015 yılı içerisinde online ve offline pazarlama birleşimini sağlayacaklarını söylüyor. Hitap edilen müşteri kesimini takip etmek ve onlarla ilgili veri toplamak için hem fiziksel hem de sanal olarak çalışmalarını yürütecek. Bu arada dijital dünyada ise pazarlama yetkililerinin yüzde 37’si, sanal pazardaki çabalarını en tepeye taşımaya niyetli. Görünen o ki, pazarlamacılar gelişen ve yenilenen dijital yapı ile birlikte alternatif kanallar üzerinden müşterilerine ulaşmaya gayret ediyor.

Türkiye, 2015’te teknoloji adına neler yapacak?

1
Yeni yıl sadece kişiler için değil, kurumlar ve devletler için de yeniyi temsil eder. Peki Türkiye’nin 2015 planlarında teknoloji adına nasıl bir yol haritası var? Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, 2014’ün son gününde bakanlığı ile ilgili 2015 hedeflerini açıklamıştı. Aynı şekilde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık da… Bakanlıkların sorumluluk alanları fazla olunca haliyle hedefler de oldukça çeşitliydi. Sizin için, bu hedefler arasında teknoloji ve bilim adına nelerden bahsedildiğini derledik.
TechInside Analizi: Bakanlık değil de daha alt seviyede bir değerlendirme, daha somut hedeflerle karşılaşmamızı sağlayabilir. Ancak üst düzey kamu yöneticilerinin açıklamaları, “sadece bu kadar mı?” sorusu uyandırmıyor değil…
Türkiye’nin uzaydaki yeri Bakan Elvan’ın açıklamalarında havacılık ve uzay ayrı bir başlık altında ele alınmıştı. Bu alanda 2014’te 1,1 milyar lira yatırım yapıldığı belirtilirken, 2015’te de aynı düzeyde bir bütçe ayrıldığı açıklandı. Bu bütçenin tamamı uzay araştırmalarını kapsamıyor. İçinde, medyada sıkça gündeme gelen İstanbul’un 3. havalimanı da var. Bu projeyi bir kenara bırakırksak, yapılacaklar arasında Türksat 4B uydusunun 2015’in ilk yarısında fırlatılması dikkat çekiyor. Bununla birlikte yüzde 25 yerli katkıyla üretilecek Türksat 5A uydusunun ihale hazırlıklarının başlaması ve Türksat 6A uydusunun yapımına başlanması da planlar arasında bulunuyor. Fiber ağı genişliyor Türkiye’nin fiber optik altyapısında yavaş da olsa bir gelişim olduğu açık. Bakan Elvan, bunu “2014’te 240 bin kilometreye ulaştık.” sözleriyle açıklıyor. 2015 hedefini fiber altyapı yatırımlarını iki katına çıkarmak olarak açıklayan Elvan’ın bu açıklamasının yerini bulup bulamayacağını görmek için 1 yıl beklemek gerek. 4G için son üç ay Uzun zamandır Türkiye’de ihalesinin ne zaman yapılacağı tartışma konusu olan 4G şebekesi de 2015 planları arasındaki yerini almış durumda. Bakan Elvan’ın açıklaması 2015’in ilk çeyreğinde ihaleyi gerçekleştirecekleri yönünde. Ancak 2015’in aynı zamanda seçim yılı olması ve 4G için en önemli ihtiyaç kalemi olan fiberoptik altyapının yeterince yaygınlaşmamış olması nedeniyle bu tarihin tutturulma ihtimali çok güçlü görünmüyor. 300 sabit telekom operatöründen 48’i aktif Kısa bir süre önce gündeme gelen ve sabit telekom operatörlerinin yetkilerininin iptal edilip yeniden düzenleneceği açıklaması da 2015’e taşınan gündem maddelerinden biri oldu. Bakan Elvan’la birlikte açıklama yapan BTK Başkanı Dr. Tayfun Acarer, 300’ün üzerinde yetkilendirilmiş sabit telekom operatörü olduğunu, ancak bunların 48’inin abonesi bulunduğunu açıkladı. Acarer, yapılan düzenlemenin yoğun bir şekilde çalışan 12 işletmeci için yapıldığını da sözlerine ekledi. 2015’in bu şirketleri nasıl etkilediğini yıl içinde sizlere aktaracağız. Ar-Ge hedefleri Ar-Ge ve yerli üretim teşviki, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın 2015 hedefleri açıklamasında ön plandaydı. Sayısal hedefler noktasında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı kadar olmasa da niyetin belirtildiği bu açıklamalardan öne çıkanlar şu şekilde; Bakan Işık’ın “destekliyoruz” dediği nokta yerli ürün kullanımı. Kamu ihalelerinde yerli ürünlere yönelik yüzde 15’lik desteğin sürdüğünü belirten Işık, kamu ihalelerine girme kriterlerine uygun olmayan firmalara da “teknolojik ürün deneyim” belgesi vermeye başladıklarını belirtti. Bakan Fikri Işık, ayrıca 2015’te 2014’teki desteklerin sürdürüleceğine değinmiş. Ar-Ge Merkezi destekleriyle ilgili bir düzenlemeyi hayata geçireceklerini belirten Bakan Işık, Ar-Ge yapan üniversite hocalarının elde ettikleri gelirdeki döner sermaye payını düşürerek, araştırmacıların eline geçecek payı yüzde 85 seviyesine çıkaracaklarını kaydetti.

Fujitsu’dan veri güvenliği odaklı monitör

0
Günümüzde donanım ürünleri salt tek bir işi yapmak yerine farklı ihtiyaçları tek elden karşılayan bir yapıyla geliyor. Bu noktadan hareket eden Fujitsu, veri güvenliği ve enerji tasarrufu için özel sensörler barındıran P24T-7 LED monitörünü tanıttı. P24T model monitör, sunduğu özellikler arasında tümleşik iletişim uygulamalarıyla entegre olması dikkat çekiyor. Bu kapsamda Microsoft Lync’in desteğini de barındıran ürün, geniş açılı ve kişiye özel ayarlanabilir ekran tasarımıyla geliyor. P24T, tümleşik iletişim uygulamaları ile yerel entegrasyon sağlarken, arama ve durum göstergesi ile çalışanlara karşılarındaki kullanıcıların görüşmede veya online toplantıda olduklarını görme olanağı da sunuyor. P24T ile birlikte, ön büro ve satış noktaları ile dijital panolar için de E22 Touch isimli bir modeli duyuran Fujitsu, 21.5 inç’lik yansımasız ekrana sahip bu modeliyle mağaza içi demo noktaları, danışma merkezleri gibi alanlarda ideal kullanım sunuyor.

3D yazıcıların otomotiv sektöründeki rolü artıyor

0
Gün geçtikçe sayıları ve kullanım alanı artan 3D yazıcılar, otomobil üretiminin vazgeçilmezi haline gelebilir. Pazar büyüklüğü tahminleri göz kamaştırıcı. Şimdilik fazla yaygın değiller, yakınımızda bulunan fotokopici ya da ozalitçi kadar sık görünmüyorlar. Ancak kullanım alanları sınır tanımıyor. Uzaya çıktılar, hatta Mars’taki evleri de onlar inşaa edecek… 3D yazıcılardan bahsediyoruz. Dünya üzerinde, protez üretiminden oyuncaklara kadar çok sayıda yerde karşımıza çıktılar. Kısa bir süre önce Uluslararası Uzay İstasyonu‘ndaki bir model, astronotlar için ingiliz anahtarı çıktısı almıştı. Endüstride, dev makinelerin yedek parça ihtiyacını gidermeye ise çoktan başladılar. Özellikle ürün geliştirme süreçlerini hızlandıran bu cihazlar bir başka alanda, otomobillerde de payını artırmaya hazırlanıyor. Halen otomotiv endüstrisi, bu cihazları kullanarak 267 milyon dolarlık bir ekonomi oluşturmuş durumda. 3 boyutlu yazıcı pazarını odak alan ve SmarTech tarafından gerçekleştirilen bir araştırma ise henüz sektörün bu alanda yolun başında olduğunu gösteriyor. 2019’daki durumu karşımıza çıkaran araştırmaya göre pazar, 2019 sonunda bugüne oranla yaklaşık 5 kat büyüyerek 1.1 milyar doları aşacak. Bu denli hızlı artışta ise birkaç farklı sebep var. Birincisi, otomobiller için ayları, hatta yılları bulan ürün geliştirme sürecini kısaltması. Ayrıca şu an büyük endüstriyel tesislerde örneklerini görmeye başladığımız, “yedek parçayı stokta tutmaktansa bu yazıcılarla üreterek bekleme süresini kısaltma” da yakında otomotive yansıyacak. SmarTech, otomotiv endüstrisinin bu işten elde edeceği gelirin ise 586 milyon dolara yükseleceğini belirtiyor. Kullanılacak malzemelere bakıldığında termoplastik ve fotopolimer öne çıkıyor. Elbette yüksek mühendislik isteyen her bir parçanın doğrudan bu yazıcılardan alınması şimdilik pek mümkün değil, ancak trafiğe çıkış izni olmamakla birlikte, gösteri amaçlı olarak bir otomobilin motor hariç tüm parçalarının neredeyse 1 günde üretilebildiğini düşünürsek gelecek çok da uzak olmayabilir.

İnternet özgürlüğü bazılarını korkutuyor

0
Geçtiğimiz dönemde Twitter, YouTube ve hatta Facebook üzerinden paylaşılan bir takım hükümet karşıtı içerikler sebebiyle gerçekleştirilen sansür sonrasında gözler ülkemize döndürülmüş, Türkiye’nin web özgürlüğü tartışmaya açılmıştı. Şimdi ise benzeri bir çalkantı Rusya’da yaşanıyor. Rusya devlet başkanı Vladimir Putin, her bir Rus internet kullanıcısını takip etmek istiyor. Putin geçtiğimiz günlerde imzaladığı bir yasa teklifi ile birlikte ülkesinde de hizmet veren yabancı web bazlı şirketlerin, Rusya’daki internet kullanıcılarını kayıt almasını kararlaştırdı. Yasaya göre Facebook ve Twitter gibi mecralar, Rus internet kullanıcılarının her türlü işlemini kayıt altına alacak ve bu verileri Rus hükümetinin talebi ihtimaline karşın saklayacak! Rusya’da, aynen ülkemizde olduğu gibi yozlaşma ve yolsuzluğa karşı çıkan seslerin internet üzerinden kısılması çalışmaları güçlendikçe, halk daha çok sanal karşı çıkışlar yapıyor. Halkın sesi olarak görülen bir Facebook grubuna yapılan engellemeler sonrasında, kısa süre içinde onlarca hatta yüzlerce benzeri sayfa açılıyor. Benzeri bir çalışma ise Pakistan’da gerçekleşiyor. Pakistan geçtiğimiz yılda binlerce farklı içeriğin Twitter üzerinden kaldırılması için defalarca başvuruda bulunmuş. Sansürün bir diğer adresi de pek çok ABD’li markayı otomatikman bloklayan Çin!

NetApp dev satınalmayı duyurdu

0
80 milyon dolarlık yatırımla Riverbed Technology’nin SteelStore ürün grubunu satın aldığını duyuran NetApp, 2015’in üçüncü çeyreğinden itibaren bulut hizmet sağlayıcılarını ve önde gelen yedekleme uygulamalarını destekleyen hibrid bulut çözümlerini piyasaya çıkaracak. NetApp Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Kurumsal Bulut Genel Müdürü Jonathan Kissane’in de belirttiği üzere “Bulut, yedekleme ve sistem kurtarma pazarındaki en yıkıcı teknolojilerden biri haline geldi. Müşteriler artık her geçen gün veri koruma ve veri yönetimini operasyonlarını nasıl daha iyi çözümler ile birleştirebileceklerini hesap etmeye çalışıyorlar. Ürün portföyümüzü zenginleştiren SteelStore ürün grubu, bu anlamda müşterilerimizin hibrid bulut girişimlerini destekleyecek ve kurumsal verilerini yedekleme ve arşivleme seçeneği olarak onlara bulut depolama entegrasyonu sunacak. Kapsamlı uygulama ve hizmet sağlayıcı ekosistemimizle bütünleşerek işletmelere heterojen bir yedekleme sunacak olan bu ürün grubu, müşterilerimizin yedekleme ve sistem kurtarma ihtiyaçları doğrultusunda bulut teknolojilerinin esnekliğini ve maliyet avantajını önemli ölçüde artıracak.” Bulutla entegre yedekleme: Şeffaf, verimli ve güvenli  SteelStore ürün grubu hem NetApp hem de üçüncü parti depolama altyapılarıyla uyumlu çalışıyor. Aynı zamanda sektörün lider yedekleme yazılımları ve hizmet sağlayıcılarını destekliyor. Bu da kullanıcıların mevcut altyapılarını buluta taşımasını kolaylaştırırken, diskten buluta aktarma süreçlerini ve bant temelli teknolojileri sadeleştiriyor. Ayrıca programın temel yapısındaki veri tekilleştirme ve sıkıştırma özellikleri ile depolama masraflarını yüzde 80 oranında azaltıyor. SteelStore ürün grubunun önemli bir özelliği de, bulut ortamlarında sabit ve hareket halindeki veri korumasına yönelik NetApp’ın müşterilerine sunduğu şifreleme ve yüksek güvenlik standartlarını karşılaması. Bu nedenle bulutta şeffaflığını, iş verimliliğini ve veri güvenliğini artırmak için ideal çözümlerden biri olarak ön plana çıkıyor. Riverbed Technology CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Jerry M. Kennelly, SteelStore ürünlerinin NetApp’a devredilmesiyle ilgili olarak şunları söyledi: “Bugün hibrid bulut ile şekillenen işletmeler için temel yetkinliklerimizi artırmaya ve uygulama performansı altyapısı pazarına yönelik SteelStore ürün grubu gibi etkin çözümler geliştirmeye devam edeceğiz. Veri yönetimi ve depolama alanında lider olan NetApp da bu avantajlı satınalma ile müşterilerinin mevcut yedekleme, arşivleme ve felaket kurtarma sistemlerini buluta taşımalarına imkân tanıyacak.

Dijital vergi artışı Avrupa’yı vuracak

0
Yeni yılın gelişi ile birlikte Avrupa Birliği vergi konusunda da farklı çözümlere yelken açtı. E-Kitap ve akıllı cihaz uygulamaları gibi dijital ürünlerden alınan vergilerin oranlarında ciddi yükselişe gidilebilinir. Daha önce, 2008 yılında alınan kararlara göre dijital hizmetlerden alınacak olan vergiler, servisi alan müşterinin bulunduğu lokasyona göre belirlenmekteydi. Yeni yasalar ile bu başlıkta değişime gidilebilinir ve Avrupalı hükümetlere yaklaşık olarak ekstra 1 milyar dolarlık yıllık gelir vergisi sağlanımı gerçekleşebilir. 28 ülkeden hangilerinin daha çok vergi alacağı ise henüz belli değil. Amazon ve Apple gibi ABD devleri, uygun vergi kuralları sebebiyle Avrupa’nın belli ülkelerinde hizmet ve dağıtım binalarını kuruyor ve buradan desteğe devam ediyordu. Bunun farkında olan Avrupa Birliği üyesi devletler de gelirlerini arttırabilmek için farklı bir yola adım atmaya karar verdiler. İrlanda ve Lüksenburg gibi lokasyonlarda bulunan merkezler sebebiyle büyük isimler yakında çok daha fazla vergi ödeyecek. Son olarak Google ve Apple gibi dünyanın en büyük iki uygulama pazarı sahibi ismi ise dijital satışlardan elde ettikleri gelir için vergi indirimine gitmeyecek, geliştiricilerden yeni ekstra vergileri talep edecekler. Geliştiriciler ise bu bedelleri son kullanıcıdan talep edebilecekler ancak bu uzun süreçte ciddi sıkıntılara sebep olabilir.