Amerika Birleşik Devletleri merkezli Tracking-Point isimli bir firma silah meraklıları için olduğu kadar silahlı kuvvetler için de muhteşem sayılabilecek bir ürün geliştiriyor. Yaptıkları şeyin basit bir mantığı var; Linux tabanlı bir nişan dürbünü ile tüfekleri birleştirmek. Kullanıcının yapması gereken şey ise daha basit, hedefi belirlemek, dürbünün gösterdiği şekilde silahı hizalamak ve tetiğe basmak.
Amerikalı fotoğrafçı Steve Michael daha önce hayatında eline hiç silah almamış olmasına rağmen bu teknoloji sayesinde bir kilometreye yakın bir mesafeden hedefi tam 12’den vurmayı başarmış. Track-Point’in ürettiği silahların fiyatı ise 10 bin dolardan başlayarak 50 bin dolara kadar gidiyor.
Bu teknoloji işletmeler için ne anlama geliyor?
Artık işine son verdiğiniz personelinize bu durumu yüz yüze söylemek zorunda değilsiniz. :) Şakayı bir kenara bırakacak olursak açık kaynak koduna sahip bir işletim sisteminin parlak bir fikir ve yetenekli bir mühendislik ile birleştirilmesi sonucunda ortaya bu tarz bir ürün çıkabiliyor. Tracking-Point şu anda üretim kapasitesinin tümünü dolduracak kadar uzun dönemli sipariş almış durumda. Benzer teknolojilerin geliştirilmesi için hem kamu hem de özel yatırım fonları çok ciddi arayış içinde.
Günün sonunda insanların öldürülmesi için kullanılacak hiç bir yöntemi tasvip etmiyoruz ancak milli güvenliğin sağlanması için bu tarz teknolojilere ihtiyaç duyulduğu da inkar edilemez bir gerçek ve teknolojik gelişmelerin büyük yüzdesi askeri alanlardaki araştırmalar ile sağlanıyor.
Büyük ses getiren siber saldırıyla ilgili konuşan Trend Micro Akdeniz Ülkeleri Genel Müdürü Yakup Börekcioğlu, siber korsanların çaldığı verilerin hangi amaçlarla kullanıldığına dair bilgiler verdi. Börekcioğlu, Rus siber korsanların çaldığı 1,2 milyar kişisel verinin, Deep Web adı verilen internetin normal yollarla görüntülenemeyen gizli köşelerinde paylaşıma açıldığını, Rus siber suçluların, bu bilgileri kurdukları ekosistem içinde birbirlerine sattıklarını söyledi. Saldırının arkasındaki Rus yeraltı siber suç örgütlenmesine dikkat çeken Börekcioğlu, çalınan bu kullanıcı adı ve şifreler kişilerin haberdar olup önlem almalarına fırsat kalmadan kötü niyetli kişilerin eline geçebildiğini anlattı.
Siber suçluların amaçları batılı ülkelerden Rusya’ya para transferi yapmak.
Rus yeraltı siber suç örgütlenmesi diğerlerine kıyasla en büyük ve eylemleri en fazla tehlike oluşturan grup olarak nitelendiriliyor. Bu grubun asıl amacı, Batı ülkelerinden siber saldırılarla olabildiğince para çalarak kendi ülkelerine taşımak. Oluşturduğu bu büyük tehlikeden dolayı Rus yeraltı siber suç pazarı uzun zamandır TrendMicro’nun takibi altında. TrendMicro yayınladığı “Rus Yeraltı Siber Suç Pazarı” raporunda, siber suç faaliyetlerinin hangi ücretlerle yapıldığını gözler önüne seriyor. Raporun sonuçlarına göre siber suç pazarı gittikçe büyüyor. Dünyanın her yerinde kullanıcılar, Rus siber suçluların maddi çıkarlarına hedef oluyor.
Trend Micro Akdeniz Ülkeleri Genel Müdürü Yakup BörekcioğluSiber saldırıda maliyetler düştü saldırıların boyutları genişledi
Rus siber suçlular çaldıkları verileri belirli fiyatlar üzerinden kendi yeraltı örgütlenmelerinde satıyorlar. Ayrıca çeşitli siber suç faaliyetlerini de taşeron olarak gerçekleştiriyorlar. Örneğin twitter hesap bilgileri ve e-posta adresleri genellikle spamposta yollayan kişilere satılıyor. Bu hizmet ve bilgilerin fiyatlarında yıldan yıla düşüş gerçekleşiyor. Örneğin her 10 bin mesaj için 2011’de 13 dolar olan ücret, 2012’de 8 dolara, 2013’te ise 4 ile 5 dolara düştü. Bu nedenle aynı kazancı elde edebilmek için siber suçluların daha fazla veri çalmaları gerekiyor. Saldırıların bu kadar yoğun ve büyük çapta olması da bundan kaynaklanıyor. Günümüzde ekonomik sistemlerde dolaşan paranın yüzde 90’ı çevrimiçi ortamda olduğundan, siber suçlular bu parayı ele geçirmek için sürekli yeni saldırılar geliştiriyorlar.
Rus siber suçluların gerçekleştirdiği bu saldırı, dikkat edilmemesi durumunda internet kullanıcılarının siber suça karşı korumasız olduğunu bir kez daha net biçimde ortaya koyuyor. Özellikle web siteleri üzerinden yapılan saldırılarla site ziyaretçilerinin hedef alınması katlanarak artan bir eğilim. Mevcut saldırıda çalınan verilerin 420bini aşkın web sitesinden 540milyone-posta adresine bağlı olması ise bu duruma oldukça uygun bir örnek.
Business Insider’ın Reuters kaynaklı olarak verdiği bir habere göre Çinli akıllı telefon üreticisi Xiaomi ürettiği cep telefonlarında müşteri bilgilerini gizlice topluyordu. Xiaomi resmi bir açıklama yaparak bu durumun ücretsiz mesaj göndermeyi sağlayan bulut servisinden kaynaklandığını ve giderdiğini açıkladı.
Her geçen gün bu tarz haberleri pek çok farklı kaynaktan okuyoruz. Geçtiğimiz yıl içinde Edward Snowden‘ın sızdırdığı NSA belgeleri ile ABD hükümetinin dünyadaki en büyük dijital casusluğa imza attığına dair iddialar ortaya atılmıştı. Şimdi sorulması gereken sorular şunlar;
Her geçen gün bu skandallara yenisi eklenirken tüketiciler kime nasıl güvenecek?
İşletmeler pazara sürdükleri ürünler için müşterilere nasıl güvence verecek?
İşin doğrusu bu sorulara kesin ve net bir şekilde cevap vermek mümkün değil. Dijital dünyada bıraktığınız her bir iz, siz ne kadar güvenli olduğunu düşünürseniz düşünün bir başkasının eline geçebilir. İşletmeler açısından kendi ürettikleri ürünün yüzde yüz güvenli olduğunu asla garantilemek mümkün olmayacaktır. Peki gerçekler böyle ise çözüm nerede?
Elbette risk yönetiminde. İşletmelerin ve son tüketicilerin dijital dünyada risk yönetimi yapmaktan başka çaresi yok. Bunun için işletmeler profesyoneldanışmanlık hizmetleri alabilirler ancak önümüzdeki günlerde son kullanıcılar ve hatta işletmeler için bulut tabanlı risk yönetim hizmeti sağlayan servisler ile tanışabiliriz.
Sosyal medya mecraları nasıl yaşadığımızı ve neler yaptığımızı şekillendiren bir etkiye sahip. Vermek istediğiniz mesaj ne olursa olsun doğru sosyal medya kanalından yeterli bütçe ile bu mesajı ulaştırmak istediğiniz herkese ulaşmak mümkün. Pek, bu mecralar ne kadar etkin?
Şüphesiz ki bu soruya verilebilecek cevapların her biri, her bir sosyal medya kanalı için kendi başına bir uzmanlık gerektiriyor. Ancak zaman zaman yayınlanan raporlar ve yapılan analizler bize yol gösterebilir. Bu sefer üzerinde duracağımız mecra dünyadaki tüm internet trafiğinin yüzde 20’lik kısmını oluşturan popüler video paylaşım sitesi YouTube.
YouTube 2014 2. Çeyrek Görünüm Raporu‘na göre YouTube reklamları seyircilerin yüzde 64’ü üzerinde satın alma kararı için pozitif etki gösteriyor.
Youtube üzerinden reklamlardan en çok 18-34 yaş aralığındaki kişiler etkilenmekte. Bu kişiler ise YouTube’u şu kanallar üzerinden kullanıyor;
Bu seyircilerin yüzde 9’u aktif olarak yorum yapmak veya etkileşime girmek için bir eylemde bulunuyor. Üstelik ABD özelinde YouTube hiç bir ücretli yayın platformunun erişemediği kadar çok kişiye ulaşıyor.
YouTube bu veriler doğrultusunda şu anda reklam verilebilecek en doğru alanların başında geliyor. Ancak bunu yaparken uzman danışmanlık almak ve bütçeleri doğru şekilde yönlendirmek gerçekten önemli aksi takdirde beklenen sonuçları elde edemeyebilirsiniz. İşletmeler açısından durum böyle iken medya kanalları için bu ne anlama geliyor?
Cevabı basit; konvansiyonel TV kanalları gelecek dönem stratejilerini doğru ayarlamadıkları takdirde wikipedia’nın tarih bölümünde yer alabilirler.
YouTube 2014 2. Çeyrek Görünüm Raporu’nu buradan indirebilirsiniz.
Bulut kavramını bu kadar çok konuştuğumuz bir dönemde işletmelerin bulut servislerinden faydalanmaması düşünülemez. Bu çerçevede işletmelerin hayatını kolaylaştıracak 10 bulut servisini sizler için derledik;
Evernote: Gerek bireysel gerekse gruplar olarak not almanız ve tüm platformlardan takip ederek paylaşmanız için eşsiz bir servis ve yazılım sunuyor.
ProjectPlace: Modern proje yönetimi için göz atmanızda büyük fayda var. 1998’den bu yana hizmet veren bu servis oldukça profesyonel.
PassPack: Yüzlerce parola arasında kaybolmanıza gerek yok. Kişisel olduğu kadar işletme bünyesinde de parola yönetmek ve paylaşmak için hazırlanmış.
Atlassian Jira: Ürün geliştirme ve proje yönetimi için muhteşem bir araç. Öğrenme süreci biraz zaman alabilir ama buna değecek.
Office 365 (Exchange Online): Exchange sunucusu kurup yönetmeyi bir çile olarak görüyorsanız bırakın bunu Microsoft sizin için yapsın. Üstelik kurumların vaz geçilmesi MS Office güncelleme ve lisans sorunu ortadan kalkıyor.
Atlassian Confluence: Jira’nın yapımcısından bir başka araç. Kurum içi iletişim, wiki, fikir paylaşımı ve fazlası için tasarlanmış.
Dropbox: Hiç kullanmamış olma ihtimalinizi sıfır olarak görüyoruz. Kurumsal dosya depolama ve paylaşımı için donanım ihtiyacınızı ortadan kaldırabilir.
SugarCRM: Eğer ihtiyaç duyduğunuz bir CRM çözümü ise pek çok alternatif içinde öne çıkan bir servis. Göz atmanızda fayda var.
HootSuite: Sosyal medya hesaplarınızı yönetmek için daha iyi bir servis olmayabilir. Güvenin bize, ücretsiz versiyonu bile sizi hayran bırakacak.
Zendesk: Kurumsal servis destek sistem ihtiyaçlarınız için bire bir çözüm. Üstelik öğrenmek ve kullanmak çok kolay.
Bonus Uygulama Asana: Eğer amacınız sadece bir yapılacaklar listesi tutmak, bunu gruplamak, insanlara iş atamak ve takip etmek ise kesinlikle daha iyisi yok. Biz güvenin.
AMD, Netnames tarafından AMD SeaMicroSM15000 sunucusu temel alınarak tasarlanan yüksek verimli ve geniş ölçekli veri merkezi projesinin tamamlandığını açıkladı. AMD, Netnames ekibi ile operasyonu sadeleştiren, güç kullanımını minimize edip ağ katmanlarını ortadan kaldıran yeni bir veri merkezi inşa etmek için bir araya geldi.
NetNamesCIO’suDavidJones konu hakkında şunları söyledi:
“Netnames’in AMD ile bu proje için işbirliği yaparken temel hedefi; esneklik, ölçeklenebilirlik ve tasarruf anlamında sınıfının en iyisi veri merkezi standardına ulaşmaktı. SM15000 sunucu dokusu güç kullanımını daha aza indirgiyor, operasyonları sadeleştiriyor ve ağ katmanlarını ortadan kaldırıyor. Biz de bu sayede esneklik hızımızı artırarak müşterilerimize yeni hizmetler sunabiliyor ve yüksek kalitede hizmet sağlayabiliyoruz. AMD SM15000 sunucusu, yatırımdan pozitif geri dönüş aldığımız ve projeyi ticari açıdan mümkün kılan tek çözümdü.”
NetNames, AMD’nin SM15000 sunucusunu kullanarak aşağıdaki alanlarda başarı sağladı:
– Beklenen yıllık operasyon maliyetinde toplam 1,5 milyon doların üzerinde tasarruf,
– Fiziksel sunucudaki raf alanında yüzde 83 oranında azalma,
– 500 farklı sunucuyu dört SM15000 sunucusunda birleştirme,
– Halihazırdaki operasyon maliyetini yüzde 75 oranında azaltma.
Netnames, SM15000 sunucusuna dayanarak en baştan yeni bir mimari yaratarak veri merkezini yenilemeyi başardı. Yeni tasarım, SeaMicroFreedomFabric ile ağ yönetimi, hesaplama ve depolama operasyonlarını ayrıştırmak üzere, kullanılan uygulamalar için en uygun hesaplama ve depolama devrelerini inşa eden sunucu yapı taşlarını yeniden tanımladı.Geleneksel sunucu yapı taşları dinamik olarak esnetilemeyen sabit yapılandırmalara sahip oldukları için çok kısıtlı bir kullanıma izin veriyor.
AMDVeriMerkeziSunucuÇözümleriKurumsalBaşkanYardımcısıveGenelMüdürüDhirajMallick konu hakkında şöyle konuştu:
“Alan ve güç kısıtlamalarının üstesinden gelmek şirketler için kritik bir operasyon sorunu olmaya devam ediyor. Yeniden tasarlanana veri merkezinde SM15000 sunucusunu kullanarak, NetNames diğer sunucularla yapılması mümkün olmayan büyük bir operasyonel maliyetten tasarruf etmiş oldu.”
Turkcell Global Bilgi, Coca-Cola İçecek’i hizmet ağına ekleyerek büyümeye devam ediyor. Turkcell Global Bilgi Yurt İçi Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı Akın Akalın konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “Turkcell Global Bilgi olarak kurulduğumuz günden bu yana müşterilerimizin iş ve çözüm ortağı olarak en iyi hizmeti verebilmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Değişen ve gelişen müşteri ihtiyaçlarına uygun çözümler üretiyor, müşteri memnuniyetini hep üst seviyelerde tutuyoruz. Bu hizmet anlayışımız ile yurtiçi ve yurtdışında toplam 24 lokasyonda12 bin çalışanımızla hizmet verdiğimiz farklı sektörlerdeki 70’den fazla şirketle Türkiye’nin pazar lideri konumundayız ve Avrupa’nın en iyi çağrı merkeziyiz. Müşteri memnuniyeti odaklı hizmet yaklaşımımız, ihtiyaca özel sektörel çözümlerimiz, teknolojik alt yapımız, uzman kadromuz ve 15 yıllık bilgi birikimimiz, hem özel hem kamu sektöründe birçok şirket için ilk tercih olmamızı sağlıyor. Bundan böyle Coca-Cola İçecek ve Damla Su’ya da eşsiz bir müşteri deneyimi yaşatacağımızdan hiç kuşkum yok. İş ortaklığımız herkese hayırlı olsun” dedi.
Nesnelerin interneti (Internet of Things) kavramının patlama yapmak ve büyük veri adı verilen inanılmaz ölçüdeki dijital verinin üretileceği bir dönemdeyiz. Bunlar artık hayret verici durumlar olmaktan çıktı. Peki, bu gelişmeler büyük veri pazarında nasıl bir ekonomik hacim yaratacak?
Bu sorunun cevabını Mushroom networks araştırmış ve bir sonuçları bir Infografik ile paylaşmış.
Bu araştırmaya göre 2017 yılına kadar büyük veri pazarının ekonomik büyüklüğü 53,4 milyar dolar hacme ulaşacak. Bu gelişme ile birlikte dünyanı en büyük ekonomilerinden birisi olan Çin 2020 yılında tüm dünya üretilen verinin yüzde 20’nini kaynağı haline gelecek.
Araştırmanın diğer ilgi çekici noktalarını aşağıdaki Infografik’de görebilirsiniz. İşletmelerin böylesine gelişecek bir dünyadaki girişim fikirlerini gecikmeden hayata geçirmesi gerekiyor.
Acente yönetimi ve dijital pazarlamasını kolaylaştıran, çevrimiçi rezervasyon deneyimini farklı bir boyuta taşıyan yenilikçi teknoloji platformu HotelRunner’ın verilerine göre yurt içinde yapılan rezervasyonların yüzde 67 kadarında büyük ölçekli otelleri tercih edilmiyor. Bu rezervasyonların yüzde 19 kadarı ise bungalovlarda konaklamak istiyor.
CloudArena’nın, bulut tabanlı otel, acente yönetim ve çevrimiçi pazarlama platformu HotelRunner üzerinden yapılan rezervasyon bilgilerine göre özellikle doğanın bozulmamış olduğu bölgelerdeki bungalovlar tercih ediliyor. Tatilcilerin ağaç evde konaklamak için seçtiği bölgeler arasında Fethiye’de Faralya, Antalya’da Olimpos, Adrasan, Çıralı, Kumluca ve Tekirova, k, Ağva, Erdek, Kaş, Assos ve Trabzon’da Uzungöl yer alıyor.
HotelRunner’ın yaratıcısı CloudArenaKurucu Ortağı Arden Agopyan, bungalovların giderek artan bir oranda tercih edilmesini şöyle özetliyor: “Şehrin stresinden uzaklaşmak isteyen, doğayla iç içe bulunmak ve yeni yerler keşfetmek isteyen özellikle maceracı gençler daha az bilinen yerlerdeki bungalov ve ağaç evleri tercih ediyor. Bungalov ve ağaç evler aynı zamanda ekonomik bir tercih olmakla birlikte dünyanın her yerinden gelen gençlerin buluşma noktası oluyor.”
IBM’in insan beyni gibi çalışan yonga teknolojisi olan TrueNorth projesi tanıtıldı. Bilimsel yayınlar tarafından Systems of Neuromorphic Adaptive Plastic Scalable Electronics-SyNAPSE kısaltmasıyla anılan sistem insan beyni gibi çalışmasıyla ön plana çıkıyor. İlk adımları 2011 yılında başlatılan TrueNorth projesinde ikinci aşama başladı ve 2-3 yıl içinde de bilgisayar teknolojilerinde yaygın olarak kullanılmaya başlanması planlanıyor.
İşte IBM’in yongası
Yeni yongada toplamda 5.4 milyar transistör bulunuyor. Sadece 70 miliwatt enerji tüketmesi öngörülen yonga, bu özelliğiyle bile devrim yaratacak niteliğe sahip. Hızla gelişen yapay zekâ çalışmalarında son adım olarak nitelendirilen TrueNorth, gelecekteki teknolojileri de şekillendirmeye aday görünüyor.
Kurumlar için fırsatTrueNorth, kurumsal teknolojileri tarafında da önemli gelişmeleri beraberinde getirecek. Yeni yonga, özellikle yüksek enerji tüketen verimerkezleri ve sunucuçiftlikleri için düşük enerji tüketimi sunarak maliyetlerin düşürülmesi anlamında fırsat sağlayacak.
Bu hafta The New York Times (NYT) müşterilerine çevrimiçi bir ePosta yollayarak, 30 haber için her ay 8 dolar ödemek isteyip istemediklerini sordu. Bu rakam mevcut en ucuz NYT aboneliğinden bile yüzde 45 daha ucuz. Şu anda NYT internet aboneleri 10 içerik için ayda 15 dolar ödüyor.
Bu durum akla şu soruyu getiriyor; NYT gibi eşsiz ve deneyime dayalı kaliteli içerik üreten bir yayın neden fiyatlarını düşürme ihtiyacı hissediyor? Aslında cevabı basit; nitelikli içerik için ücret ödemek isteyenlerin sayısı aynı içeriği üretenlerin katlandığı maliyeti ya karşılamıyor veya elde edilen kârlılık istenen düzeyde değil. Üstelik ücretli dijital içeriğin karşısında farklı bir ücretli içerik yok, bedava içerik var.
Bu konuya ülkemiz penceresinden baktığımızda şunu görüyorum, internette var olma yarışı tümüyle sayfa gösterim adetlerine endekslenmiş ve içerik niteliğinden bağımsız hale gelmiş durumda. Reklam ajansları için yayının kalitesinin ne olduğunun hiç önemi yok, aylık 1 milyon ziyaretçiniz varsa ancak pazarlık masasında kendinize yer bulabiliyorsunuz. Peki, bu durum nasıl bir sonuç doğuruyor?
Cevabını görmek için Türkiye’deki ulusal gazetelerin internet sitelerine girmeniz yeterli. Erotizmin nerdeyse pornografiyeyaklaştığı bir çizgide ilerleyen yayınların attıkları başlıklar, yer verdikleri fotoğraflar içinde nitelikli habere ulaşmak bir gram şeker için bir çuval keçi boynuzu yemeye benziyor. Ancak gözden kaçırdığımız bir şey var; bu durum insanların umurunda mı? Pek öyle değilmiş ve bu durumdan da memnunlarmış gibi görünüyor.
Ana konumuza geri dönecek olursak tümüyle ücretsiz olarak aradığınız her şeye ulaşabildiğiniz bir dünyada yayınladığınız bir içeriğin nitelikli olmasını istiyorsanız bunu ücretsiz yapmak için farklı yollar bulmak zorundasınız. TechInside.com şu anda internet sitesinden para kazanmıyor. Bırakalım TechInside‘ı bir yana bağlı olduğumuz SDN Medya grubunun amiral gemisi, ayda 10 milyondan fazla ziyaretçisi olan ShiftDelete.Net‘in reklamlardan kazandığı para maliyetlerinin onda birini bile karşılamıyor.
Peki, nasıl ayakta duruyor? Cevabı basit; nitelikli içerik üretmek için sahip olduğu yeteneklerini farklı alanlarda işletmelerin hizmetine sunarak.
Son olarak şu soruyu sormalıyız; bu durum ne kadar sürdürülebilir? Açıkçası cevabını şu anda vermek güç. Maalesef bu cevabı bize zaman gösterecek.
Microsoft Açık AkademiYaz Okulu4 – 30 Ağustos tarihleri arasında MicrosoftTürkiye ofisinde gerçekleştirilecek. Detaylı bir seçim sürecinin ardından Microsoft Açık Akademi Yaz Okulu’na katılmaya hak kazanan 108üniversite ve 2lise öğrencisi, Microsoft eğitmenleri tarafından verilecek eğitimler eşliğinde teknik ve sosyal becerilerini geliştirme fırsatı yakalayacak.
Microsoft Açık Akademi Yaz Okulu’nda ayrıca bu yıl bir ilk gerçekleştirilecek ve bir ay boyunca verilecek eğitimler Açık Akademi TV internet sayfasından yayınlayacak. Böylece Microsoft Açık Akademi Yaz Okulu, Türkiye’nin en büyük bilişim yaz okuluna dönüşecek. Eğitimlere dileyen herkes Internet üzerinden katılarak, yaz aylarında girişimcilik kültürünü geliştirme ve uygulama yazmayı öğrenme fırsatı bulacak.
40’tan fazla profesyonel öğrencileri geleceğe hazırlayacak
Bu yıl Microsoft Açık Akademi Yaz Okulu kapsamında eğitim verecek isimler arasında Microsoft yöneticileri ve çalışanlarının yanı sıra farklı alanlarda isim yapmış profesyoneller de yer alacak. Microsoft Açık Akademi Yaz Okulu, bu sayede öğrencilerle iş dünyasını bir araya getirerek iş odaklı becerilerin, sosyal yeteneklerin ve girişimciliğe yönelik hevesin güçlendirilmesine yardımcı olmayı hedefliyor.
Microsoft Açık Akademi Yaz Okulu kapsamında bu yıl 40’ın üzerinde eğitmen ve profesyonel görev alıyor. Profesyonel ve misafir eğitmenler arasında Microsoft Türkiye Genel Müdürü Tamer Özmen, Microsoft Türkiye Yazılım Geliştirme Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı Cavit Yantaç, Microsoft Türkiye Akademik Programlar Yöneticisi Mustafa Kasap, İstanbul Teknik Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Eşref Adalı, Özyeğin Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Reha Civanlar, Intel Bütünleşik Yazılım Mühendisi Ergin Utku Genç, ING Bank Uygulama Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Emrah Baranve bilişim sektörünün nabzını tutan uzman gazeteciler yer alıyor.
Microsoft Türkiye Genel Müdürü Tamer ÖzmenTamer Özmen: “Tüketen Değil, Üreten Bir Toplum Arzuluyoruz”
Bu yıl internet üzerinden herkesin katılımına açık olarak yayınlanacak Microsoft Açık Akademi Yaz Okulu’nun Türkiye’yi ‘üreten bir topluma dönüştürmek’ adına atılmış önemli bir adım olduğunu ifade eden Microsoft Türkiye Genel Müdürü Tamer Özmen, şunları söyledi:
“Biz Microsoft Türkiye olarak, Türkiye’de toplumun ve gençlerin teknoloji tüketen bireylerden teknoloji üreten bireylere dönüşmesini arzu ediyoruz. Türkiye toplumunun sahip olduğu dinamik ve girişimci ruhu beslemek istiyoruz. Bunun için bugüne kadar gençlere ve girişimcilere destek olacak birçok proje ve programa imza attık. Daha önce hayata geçirdiğimiz Açık Akademi projemizle yüz elli bine yakın katılımcının uygulama geliştirme dünyasına adım attığı, Türkiye’nin en büyük bilişim eğitim platformunu hayata geçirdik. Bu yöndeki çabalarımızın uzantısı olan MicrosoftAçıkAkademiYazOkulu ile gençlerin yeteneklerini geliştirmenin yanı sıra Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşmesi adına bugüne dek yüzlerce projenin gerçeğe dönüşmesine vesile olmaktan gurur duyuyoruz.”
OperaSoftware, Avea ve Yandex, Türkiye’de mobil internet kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla gerçekleştirdikleri iş birliğini İstanbul’da düzenlenen basın toplantısı ile duyurdu. OperaSoftware, Avea ve Yandex, hem hali hazırda mobil İnternet kullanan, hem de henüz mobil İnternet deneyimi yaşamamış olan, 100 bin Avea abonesine 1 haftalık ücretsiz mobil İnternet hizmeti sunuyor. Bu proje daha fazla insanı İnternet bağlantısına kavuşturmak için Opera Software tarafından geliştirilen Opera Web Pass sisteminin sponorlu olarak Avrupa’da ilk kez kullanılması açısından da büyük önem taşıyor.
Ücretsiz erişimi için ne yapmalı?
Opera Software, Avea ve Yandex işbirliği ile gerçekleşen projedeki 1 haftalık ücretsiz mobil İnternet bağlantı paketine, Opera Web Pass sistemi üzerinden erişilebiliyor. Avea aboneleri, m.opera.com adresinden Opera Mini tarayıcısını indirip açtıktan sonra tarayıcıda bulunan Hızlı Erişim sekmesinde yer alan Avea mağazasına tıklayıp, karşılarına çıkan seçeneklerden Avea Web Pass adlı ücretsiz paketi alabiliyorlar.
“Avea kullanıcılarına sunulan toplam 100.000 haftalık ücretsiz İnternet paketi, Opera’nın WebPass teknolojisinin operatörlere ve reklamcılara neler sunabildiğini gösteren bir proje” şeklinde konuşan Opera Software Ürün Ortaklıklarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Jan Standal, “Opera Web Pass ile reklamları ücretsiz İnternet bağlantısı gibi ilgi çekici bir olguyla bir araya getirebiliyoruz. Opera Mini’yi kullanan çok sayıda insan var. Her ay yaklaşık 250 milyon kişi OperaMini kullanıyor ve OperaSoftware dünyanın dört bir yanında 130’dan fazla operatörle benzer projeler yürütüyor” İfadelerini kullandı.
Avea Mobil Bağlantı Direktörü Baran Yurdagül, Yandex CMO’su Cem Sezer, Opera Software Ürün Ortaklıklarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Jan Standal, Opera Bölge Direktörü Hakim Bennis.Avea Mobil Bağlantı Direktörü Baran Yurdagül ise “Türkiye mobil internet pazarında 2014 2. çeyrek sonu itibariyle yüzde 47 akıllı telefon penetrasyon oranı ve yüzde 23’e ulaşan toplam servis geliri içerisindeki veri gelir payı ile güçlü konumumuzu sürdürüyoruz. Bu kapsamda Opera ve Yandex ile oluşturduğumuz projemizi de özellikle mobil internet ile yeni tanışacak müşterilerimiz için önemli bir fırsat olarak görmekteyiz” şeklinde konuştu.
Yapılan bu işbirliğinin Türkiye’de insanları mobil İnternet’le tanıştıracak önemli bir adım olacağına inandığını belirten Yandex CMO’su Cem Sezer de “Mobil İnternet kullanımının daha da yaygınlaşması için Yandex olarak bu işbirliğini büyük bir fırsat olarak görüyoruz. Hem şimdiye kadar mobil İnternet kullanma fırsatı bulamamış fakat kullanmak isteyen kişilere ulaşmak, hem de hali hazırda zaten mobil İnternet kullanan kişilere destek olabilmek için Opera Software ve Avea ile birlikte bu değerli projenin bir parçası olmaktan dolayı çok mutluyuz” dedi.
Araştırma sonuçlarına göre CVE-2010-2568 kodlı güvenlik açığı 2010 yılında, ünlü Stuxnet solucanı ile aynı zamanda keşfedilmişti. Bu zararlı yazılım günümüzde dahi bu açıktan yaygın şekilde faydalanıyor ve kullanıcılar için ciddi bir tehdit oluşturuyor.
KasperskyLab uzmanları, kurumsal BT yöneticilerini kurumsal bilgisayarlardaki yazılımın güncel tutulması ve gereken siber tehlike koruma araçlarının kurulması konularına daha fazla dikkat etmeye çağırıyor.
Stuxnet, halen bir tehdit. Bu tehdit, Kasım2013‘ten Haziran2014‘teki sekiz aylık döneme kadar tam 19 milyon kullanıcıyı etkiledi. Stuxnet, CVE-2010-2568 kodlu güvenlik açığından özellikle faydalanıyor. Bu açık saldırganların kullanıcının bilgisi olmadan bir DLL yüklemesini mümkün kılan bir Windows kısa yol yönetimi hatası. Bu açık Windows XP, Vista ve Windows 7’nin yanı sıra Windows Server 2003 ve 2008’i etkiliyor. Bu zayıflıktan en fazla Haziran 2010’da belirlenen ve İran’da bulunan nükleer tesislerdeki uranyum zenginleştirme ekipmanına fiziksel olarak zarar verdiği düşünülen Stuxnet faydalandı.
Etkilenen ülkeler arasında Türkiye de var
2010 sonbaharı itibariyle Microsoft, bu zayıflığı kapatan bir güvenlik güncellemesi yayınladı. Buna rağmen KasperskyLab algılama sistemleri hala zararlı yazılımın bu zayıflıktan faydalandığı milyonlarca olay kaydetmekte. Bu açığı hedef alan zararlı yazılım örneklerinin Kasım 2013 – Haziran 2014 arasında en sık görüldüğü ülkelere bakıldığında liste Vietnam (yüzde 42,45), Hindistan (yüzde 11,7), Endonezya (yüzde 9,43), Brezilya (yüzde 5,52) ve Cezayir (yüzde 3,74) şeklinde. Türkiye ise 1.23 oranıyla bu listenin altlarında.
Bu araştırma gösteriyor ki Vietnam, Hindistan ve Cezayir, hem en fazla CVE-2010-2568 belirlemenin gerçekleştiği ülkeler listesinde hem de hala Windows XP kullanılan ülkeler listesinde üst sıralarda. Bu işletim sistemi CVE-2010-2568 belirlemelerinde ilk sırada yer almakta: Belirlemelerin yüzde 64,19’u WindowsXP kullanılan bilgisayarlarda gerçekleşmiş. Şu anda dünyada en fazla kullanılan işletim sistemi olan Windows7, belirlemelerin yalnızca yüzde 27,99’u ile ikinci sırada. Daha sonra yüzde 3,99 ve yüzde 1,58 ile WindowsServer 2008 ve 2003 geliyor.
Kurumsal BT yöneticileri dikkatli olmalıKasperskyLabZayıflıkAraştırmaEkibiYöneticisiVyacheslavZakorzhevsky şunları ifade ediyor: “Bu durum böyle bir açık içeren sunucuların hala kullanıldığı kuruluşlarda devam eden bir zararlı yazılım enfeksiyonu riski oluşturuyor. Bu nedenle kurumsalBT yöneticilerini kurumsal bilgisayarlardaki yazılımın güncel tutulması ve gereken siber tehlike koruma araçlarının kurulması konularına daha fazla dikkat etmeye çağırıyoruz.”
Sony’de 2008 yılından bu yana çeşitli pozisyonlarda bulunan ve son olarak Kişisel Eğlence ve Dijital Görüntüleme Grup Ürün Müdürü görevini yerine getiren MuratGebeceli, Sony Mısır’a ÜlkeMüdürü olarak atandı.
Sony Eurasia Kişisel Eğlence ve Dijital Görüntüleme Grup Ürün Müdürü MuratGebeceli, Ülke Müdürü olarak SonyMısır’a atandı. Gebeceli, yeni görevi kapsamında Sony tüketici ürünlerinin Mısır pazarındaki tüm satış ve pazarlama faaliyetlerinden sorumlu olacak.
Sony Mısır Ülke Müdürü Murat Gebeceli
2008 yılından bu yana Sony bünyesinde görev alan Gebeceli, daha önce Ev Ses ve Görüntüleme Kategorileri Ürün Müdürü, Fotoğraf Makineleri Ürün Müdürü, Kişisel Eğlence Kategorileri Grup Ürün Müdürü pozisyonlarında çalıştı. Sony’ye katılmadan önce Philips ve Mercedes Benz Türkiye’de çeşitli pozisyonlarda görev aldı. Cağaloğlu Anadolu Lisesi’ndeki eğitimi sonrasında Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Makine Mühendisliği ve BoğaziçiÜniversitesi’nden ExecutiveMBA derecelerini aldı. Evli ve bir çocuk babası olan 1979 doğumlu MuratGebeceli, iyi seviyede İngilizce ve Almanca konuşuyor.
iyzico, 2,9 milyon liralık bir yatırım aldığını duyurdu. Yatırım, Türkiye odaklı yatırım şirketi 212CapitalPartners ve iyzico’ya daha önce de yatırım yapan Avusturya odaklı PahicleInvest tarafından yapıldı. Bu sayede iyzico, Türkiye pazarına yönelik hamlelerini daha hızlı hayata geçirmek için çalışacak.
Geçen sene aldığı 2,5 milyon TL’lik yatırımdan bu yana Kredi Kartı Saklama, Abonelik Sistemi ve iyzicoPlatform gibi pek çok yeni hizmet ve çözüm geliştiren iyzico, 2,9 milyon TL’lik son yatırım ile yenilikçi, güvenilir ve kaliteli hizmet sunma anlayışına devam edecek. iyzico’nun yeni ödeme kurumu lisanslı çalışmalarına hız katacak olan yatırım ile yerel ve global çapta bir satış ekibi de kurulacak.
Ödeme sistemleri ve banka sektörleri konusunda tanınmış bir isim olan, Stefan Klestil liderliğindeki Speedinvest’in de içinde bulunduğu, Avrupa ödeme dünyasından birçok üst düzey ismin ortaklığındaki PahicleInvest, iyzico’nun Avrupalı yatırımcısı. NumanNuman ve AliKarabey tarafından 2010 yılında kurulan 212 ise Türkiye’de teknoloji firmalarına erken dönem girişim sermayesi sağlayan bir yatırım şirketi. Bu iki grubun ortaklaşa gerçekleştirdiği yatırım, iyzico’nun hedeflerine hem ekonomik hem de vizyon anlamında önemli katkılar yapacak.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan iyzico CEO’su Barbaros Özbugutu, şunları söyledi: “Yeni aldığımız yatırım ile iyzico’nun büyümesine hız verip, müşterilerimize ilk günden beri vermeye özen gösterdiğimiz kaliteli servisi daha da artırmaya devam edeceğiz. Türkiye odaklı 212, piyasadaki bağlantı ve tecrüberleri ile bize büyük değer katacak. Numan Bey gibi start-up dünyasını büyütmek için çalışan değerli bir kişiyi iyzico‘nun yönetim kuruluna kazandırabilmek bizi çok mutlu etti” dedi.
Amazon bir süredir Amerika’daki belli eyaletlerde ve şehirlerde aynı gün içinde teslimat hizmetini veriyor. Pek çok kişinin satın alma kararını doğrudan etkileyecek bu hizmet için geri kalmak istemeyen Barnes & Noble da Google ile bir anlaşmaya girerek benzer bir hizmeti başlatıyor. Ancak bu hizmetin maliyetini göz ardı etmemek gerek. Eğer 10 dolar fiyatlı bir kitabı 15 dolara aynı gün teslim alabilecekseniz muhtemelen iki kez düşüneceksinizdir.
Ülkemizde de büyük şehirlerde benzer hizmetleri e-ticaret sitelerinin vermeye başladığını görüyoruz. Öte yandan Türkiye’de aynı günü bir kenara koyarsak siparişi verdikten 15 gün sonra bile ürününü teslim alamayanların olduğunu göz ardı etmemek lazım. Bu konu ile alakalı sikayetvar.com sitesinde binlerce şikayet olduğunu görüyoruz. Bu durum kısmen e-ticaret sitelerinden kaynaklandığı gibi ülkemizdeki lojistik sektörünün genel durumundan da kaynaklanıyor.
Açıkçası bu durumun bir fırsata dönüştürülebileceğini ve bu konuda müşteri memnuniyeti sağlayan şirketlerin kısa sürede pazarın devlerine karşı meydan okuyabileceklerini düşünüyoruz.
Schneider Electric’in her yıl Dubai’de gerçekleştirdiği Power to the Cloud Konferansı, bu yıl bilişim sektörünün nabzını İstanbul’da tutacak. 16 Eylül tarihinde, Hilton Hotel İstanbul’daki Kongre ve Sergi Merkezi’nde bilişim sektörünün küresel uzmanlarını ağırlayacak Power to the Cloud Istanbul’da, BT sektöründeki son gelişmeler ve şirketlerin işini kolaylaştıran yenilikçi çözümler üzerinde durulacak.
Veri merkezleri için küresel uzmanları tek çatı altında toplayacak olan konferans, bilişim sektörü ve veri merkezi yönetiminde en yenilikçi çözümleri tartışacak. Konferansta bilişim teknolojileri uzmanları ve Türk hükümetinden yetkililer, 40yıl içinde iki katına çıkması beklenen enerji tüketimi gibi konuları masaya yatıracak. Ayrıca, karbon dioksit emisyonlarını azaltma yolları ve veri merkezlerinin artan rolü konuşulacak. Bilişim teknolojileri şirketlerinin üst düzey yöneticilerinin yanı sıra bölgesel ve uluslararası müşteriler konferanstaki konuşmacılar arasında bulunacak.
Ayrıca, SchneiderElectric‘in çözümlerine de odaklanılacak konferans, enerji yönetim sistemleri, akıllı güç dağıtım şebekeleri, yazılım çözümleri, bina enerji güvenliği gibi konularda bir sergi alanına ev sahipliği yapacak. Konferansa katılım için Power to the Cloud Türkiye web sitesini ziyaret ediniz. Konferansla ilgili tartışmalara #PTTCIstanbul hashtagini kullanarak katılmak mümkün.