Konum tabanlı mobil reklamlar alışverişi körükleyecek mi?

0
Akıllı telefonlarımız ya da tabletlerimiz aracılığıyla hemen hepimiz konum tabanlı bir uygulama kullanıyoruz ve pazar rakamlarına bakıldığında gözle görülür bir artış da hissediliyor. Bu artış da konum tabanlı reklamcılığı pazarlamacılar açısından daha da cazip hale getiriyor. Google tarafından konuyla ilgili yapılan son araştırmaya göre mobilden gelen aramaların oranı yüzde 50’ye ulaşmış durumda ki bu rakam 2011 yılında yüzde 40’lar seviyesinde seyrediyordu.
 “Alışveriş tarafında mobilden gelen aramaların oranı yüzde 50’ye ulaşırken bunların yüzde 39’u da eyleme dönüşüyor”
Location-Based-MarketingAynı araştırmaya göre aramalarını mobilden yapan kullanıcıların yüzde 39 gibi büyük bir oranı da bu sonuçlar üzerinden eyleme geçiyor yani alışveriş yapıyor. Bu rakamlar birlikte ele alındığında, arama eğilimleri tüm perakendeciler için büyük haber niteliği taşıyor. Dünyada Neler Oluyor? Tüm bu bilgiler ışığında dünyada da hızlı gelişmeler yaşanıyor. ABD merkezli iki şirket stratejik bir ortaklık açıkladı ve konum tabanlı mobil reklam kampanyalarının etkinliğini ölçen yeni bir mobil çözümü duyurdu. Bu yeni ürün, bir perakendecinin mobil reklam kampanyasını görüntüleyen ve görüntülemeyen insanların oranını ölçüyor. Ürün daha sonra bu rakamı perakendecinin mağaza ziyaret sayılarıyla karşılaştırmasını sağlayarak pazarlama stratejisini yönlendirmesine katkı sağlıyor. Evet, ilk etapta mobil teknolojiler insanların alışveriş dürtülerini yönlendirecek niteliğe kavuştu. Ancak özellikle konum tabanlı servislerin bu pastayı ve oranı artırabilmesi için güç kaybetmeden yenilikler ortaya çıkartması gerekiyor. Yoksa konum tabanlı servis dendiğinde uzunca bir süre daha aklımıza sadece Foursquare gelmeye devam edecek.

Yazılımcıların maaş durumu

0
Fiziksel bir yapısı olmadığı halde günümüzün en değerli varlıklarından birisini yazılımlar oluşturuyor. Kimi zaman tek bir kişinin çalışması ile ortaya çıkan uygulamalar olduğu gibi on binlerce yazılım uzmanının görev aldığı devasa projeler de gerçekleşebiliyor. Peki, bu projelerde görev alan profesyonel yazılımcıların gelir seviyesi ne durumda hiç merak ettiniz mi? Bu sorunun cevabı ülkemiz için dolukça değişken olabilir ancak rakamların ortalama olarak 3 bin TL ile 12 bin TL arasında değiştiğini bilmekteyiz. Bu da yaklaşık 1.500 dolar ila 6.000 dolar arasında bir miktara tekabül ediyor, yıllık olarak ele alındığında ise 18 bin dolar ila 72 bin dolarlık bir aralıktan söz edebiliriz. Ancak üst sınırın gerçekten yüksek bir rakam olduğunu vurgulamak gerekiyor. Yazılım endüstrisine yönelik içerik üreten ve araştırmalar yapan Dr. Dobbs tarafından gerçekleştirilen Amerika Birleşik Devletleri yazılımcı gelirleri araştırması ise bize çarpıcı rakamlar sunmakta. Bu verilere özetle bakacak olursak, ABD’deki yazılım geliştiriciler;
  • Yılda ortalama 100.000 doların üstünde gelir elde ediyorlar.
  • 26 ila 35 yaş arasındakilerin maaşı çalışanlar için 88 bin, yöneticiler için 105 bin dolar.
  • 35 yaşından büyük çalışanlar için 100 bin dolar olurken, yöneticiler için 125 bin dolar civarında seyrediyor.
  • Kadın çalışanların ortalama geliri maalesef yılda toplam 85 bin doları geçmiyor. Bu durumda erkeklere göre yüzde 15 daha az gelir elde ediyorlar.
  • Kadın yöneticiler yılda 122 bin dolar gelir elde ederken bu noktada erkeklerin gerisinde pek kalmadıklarını görüyoruz.
  • Maaş dışında sağlanan imkanlarda ise sırasıyla şunlar sağlanıyor; sağlık sigortası, eğitim imkanları, oy yetkisine sahip olmayan şirket hissesi.
  • Yazılımcılar için iş yerlerinde aradıkları en önemli kriterler ise şöyle sıralanıyor; maaş, esnek çalışma saatleri, iş sürekliliği, ek imkanlar ve tatil seçenekleri.
Gerçekten tüm bu verileri gördükten sonra Türkiye’de yazılımcılara sağlanan imkanlar ve gelir seviyesinin yükseltilmesi adına daha alınacak çok yolun olduğunu söyleyebiliriz. Elbette madalyonun diğer tarafında ise işletmeler çalıştırdıkları yazılımcılardan ABD’deki meslektaşları kadar performans ve üretkenlik bekleyeceklerdir.

Büyük veri karmaşasında kaybolmayın

0
Özellikle büyük kurumlar büyük veri stratejilerini uzun zaman önce oluşturmuş durumda. Ya bu stratejiler doğru değilse? İşte size mini bir rehber… Büyük veri, özellikle sosyal ağların hayatımıza hızla dâhil olmasıyla birlikte daha da büyük bir önem kazandı. Özellikle bankacılık-finans ve telekomünikasyon gibi alanlarda faaliyet gösterip çok fazla müşteri sayısına ulaşan orta ve büyük ölçekli şirketler için büyük veri olmazsa olmaz kavramlardan bir tanesi. Ancak ölçeği ne olursa olsun bazı şirketler büyük veri başlığına hazırlıksız yakalandı. Peki Neler Yapmalı? Büyük ölçekli şirketler bile bu kavramı teğet geçmişken KOBİ’lerin durumu ise her konuda olduğu gibi oldukça karamsar bir tablo resmediyor. Doğru danışmana ulaşamayan ya da bu alanda doğru bütçe yönetimi yapamayan KOBİ’ler maalesef yine konuyu uzaktan izlemekle yetiniyor.
“Sosyal medya yönetimi ve büyük veri, KOBİ’ler için çok ağır maliyetler getirmiyor.”
big dataKOBİ’ler için ipucu olacak birkaç noktayı paylaşalım hızla. Öncelikle sosyal medya yönetimi ve büyük veri başlıkları öyle çok ağır maliyetler getirmiyor. Tabii ki bu gerçeklik KOBİ ölçeği için geçerli. Sonuçta artan veri artan maliyet demek ve konumuz şimdilik bu değil. Bu alanda dedikodu pazarlaması çok önemli. Uyanık olun, etrafınızı gözleyin ve bu konudaki başarı hikâyelerini kaçırmamaya çalışın. Zira artık bizim yerimize makinelerin konuşmaya başladığı iş dünyasında, beklenen her saniye kaybedilen para anlamına geliyor. Özellikle büyük veri tarafında çokuluslu bir şirketin ürünün kullanacaksanız Sherlock Holmes duyarlılığında detaylı bir araştırma başlatın deriz. Her Şey Tamam Peki Nasıl Faydaya Dönecek Bunlar? Veri önemli, anlamlandırılmış ve bilgiye dönüşmüş veri daha da önemli. Buraya kadar sorunsuz geldiyseniz aslında mutlu sona çok yakınsınız demektir. Bundan sonra iş, çalıştınız danışmanın yeteneklerine ve sizin müşteri grubunuzun çabalarınıza nasıl yanıt vereceğine kalıyor. Şimdiden bol şans…

Gerilim altındaki BT Uzmanları çözüm arıyor

0
Bilgi Teknolojileri alanında yönetici ve uzman olarak çalışan kişiler her daim gerilim altında olmuşlardır bu işin doğasında zamanla sektör çalışanlarının kabullendiği bir durumdur. Ancak özellikle son bir kaç yıldır yapılan araştırmalar bu gerilimin giderek arttığını ve artık BT çalışanlarının alternatif arayışlara başladığını gösteriyor. GFI Software tarafından gerçekleştirilen üçüncü IT Admin Stress Survey (BT Yöneticileri Gerilim Anketi) verilerine göre Amerika Birleşik Devletleri’nde çalışan 200 BT yöneticisinin yüzde 77’si işini oldukça gerilimli buluyor. Bu rakam geçen yıla göre yüzde 12 yükselmiş durumda. ankete katılanların yüzde 79’u bu gerilim nedeniyle işinden ayrılmayı düşünürken bu rakam bir önceki yıl sadece yüzde 57 oranındaydı. BT Çalışanları Yanlızlığa ve Sağlıksız Bir Yaşama İtiliyor İş yerinde yaşadıkları gerilim BT uzmanlarının kişisel yaşantılarını ve sağlıklarını da etkiliyor. Ankete katılanların yüzde 38’i iş nedeniyle sosyal hayatlarında eksiklik duyduklarını ve yüzde 35’i aynı eksikliği ailelerine zaman ayıramadıkları için yaşadıklarını belirtiyor. Katılımcıların üçte biri gerilim nedeniyle uyumakta güçlük çektiklerini belirtirken yüzde 25’i ise bu sebeplerden dolayı sağlık sorunları yaşamaya başladıklarını söylüyor. Genel olarak katılımcıların yüzde 30’u ise sosyal çevrelerinde ve ailelerinde en gerilimli kişi olduklarını düşündüklerinin altını çiziyor. deliren-it-manager Gerilimin Kaynağı Yöneticiler Anketin ortaya çıkarttığı belki de en önemli bulgulardan bir tanesi katılımcıların yüzde 28,9’unun hemfikir olduğu yönetim sorunları. BT uzmanlarına göre yaşadıkları gerilimin kaynağı yeterince iyi sürdürülemeyen yönetim stratejileri ve aynı zamanda yüzde 23,7’sine göre yeterli büyüklükte bir ekibe sahip olamadıkları için üzerlerinde oluşan iş yükü. GFI Kurumsal Alt Yapı Genel Müdürü Segio Galindo‘ya göre pek çok teknoloji odaklı işletme hızla yeni personeli işe alırken bunlara yeterli desteği sağlayacak BT çalışanlarını aynı hız ile işe almakta geç kalıyorlar. “BT yöneticileri her geçen gün daha fazla işi daha az kaynakla yapmak zorunda kalıyor” diyor Galindo.

Bu Durum

BT Çalışanları İçin Ne Anlama Geliyor? İşin doğrusu bu soruya en iyi cevap verebilecek olan yine bu gerilimin içinde yaşayan BT çalışanları. Bu tespitin onlar için ne anlama gedliğinden ziyade çıkış yolu için bazı tavsiyelerde bulunmak daha doğru olacaktır. Gerilim altındaki BT yöneticilerine kısa tavsiyeler;
  • AntiVirus, ActiveDirectory, Mail Sunucusu gibi bulut ortamına taşınarak servis olarak alınabilecek tüm hizmetleri dışarıdan temin etmek.
  • Dosya sunucusu yerine DropBox veya Microsoft Office One Drive gibi teknolojiler kullanmak.
  • Altyapı, donanım ve yazılım projelerinde referanslı iş ortakları ile çalışmak.
  • Üst yönetimi daha fazla personel almaya ikna etmek.
İşletmeler İçin Ne Anlama Geliyor? İşletmelerin BT servislerinin ve ihtiyaçlarının tüm yükünü kısıtlı BT çalışanlarının omuzuna yüklemesi sadece çalışanlar üzerindeki gerili arttırmıyor, bu gerilim altındaki hizmetlerin aksaması, güvenlik tehditlerinin oluşması veya gerilime dayanamayan BT çalışanlarının şirketlerinin BT altyapısına veya önemli verilerine zarar vermesi tehlikesi ortaya çıkıyor. İşletmelerin BT operasyonlarının yönetimini uzmanlara teslim ederken bu uzmanların kariyer yönetimi ve sağlıklı şekilde işlerine devam edebilmesi için ekstra bütçe ayırmaktan kaçınmaması gerekiyor.

E-kitapların önlenemez yükselişi

1
Yenilikçi teknolojilerin büyük çoğunluğunun ana vatanı olan Kuzey Amerika‘yı yeni trendlerin bir göstergesi olarak değerlendirebiliriz. Son üç yıldır tabletlerin önlenemez yükselişi ile birlikte yayınların dijital ortama aktarılması elektronik dergi ve kitapların da hayatımıza girmesini sağladı. Ülkemizdeki pek çok derginin artık bir tablet versiyonu bulunurken SDN Teknosa Magazin gibi yayınların sadece mobil cihazlara özgün olarak yayınlanması bunun bir göstergesi. Pew Research Center Amerika Birleşik Devletlerinde yaptığı bir araştırma ile tabletlerin kitap okuma alışkanlıklarını ne yönde etkilediğini araştırmış. Araştırmanın ilginç sonuçları bulunuyor. Kısaca göz atacak olursak; Yetişkin ABD vatandaşlarının;
  • yüzde 42‘si bir tablet sahibi.
  • yüzde 50‘si bir e-kitap okuyucu sahibi.
  • yüzde 28‘i elektronik kitap okuyor
  • yüzde 69‘u basılı kitap okuyor
  • yüzde 4‘ü ise sadece elektronik ortamlarda kitap okuyor.
Yıllara göre baktığımızda ise 2011 yılında yüzde 17 olan dijital kitap okuma oranının aradan geçen üç yılda yüzde 65 oranında arttığını görüyoruz. Bunun arkasındaki önemli güçlerden birisi ABD’nin büyük kitap satıcıları Amazon ve Barnes & Noble‘ın Kindle ve Nook gibi e-kitap okuma cihazlarını çok cazip kampanyalar ile satıyor olması. Ayrıca neredeyse ABD’de baskıya giren kitapların yüzde 90’ının bir dijital versiyonu da kitap ile birlikte erişilebilir oluyor.
Türkiye’de kitap okuma oranı sadece yüzde 5
Açıkçası bu rakamlar Türkiye açısından kitap okuma oranları ele alındığında kıskanılması gereken değerler olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de kitap okuma oranı sadece yüzde 5 oranında. Ülkemizde idefix gibi bir kaç elektronik ticaret sitesi dijital kitap satışı yapsalar bile, nüfus ile oranlandığında, henüz rakamlar değerlendirmeye alınabilecek ölçüde bile değil. kids-reading-tablet Peki, Kuzey Amerika’da artan kitap okuma oranlarının Türkiye açısından anlamı nedir? Bu sorunun cevabı yeni yetişen nesilde saklı. Dijital dünyanın içine doğan yeni nesil bu cihazlar ile büyümekte. Nüfusun büyük kısmının basılı bir kitabı eline alıp okumamasına rağmen dijital bir cihazı (tablet veya akıllı telefon) elinden düşürmüyor olması aslında Türkiye’de belli yüzdelere sıkışıp kalan yayıncılar için önemli bir fırsatı bünyesinde taşıyor. Yayıncılar için Üç Önemli Nokta Yayıncıların aşağıdaki üç önemli noktayı gözden kaçırmayarak mutlaka değerlendirmesi gerekiyor.
  • Basılı kopyalarından çok daha ucuz dijital kitap kopyalarını satışa sunmaları
  • Dijital kitapların içerisinde mutlaka çekici interaktif öğelere yer vermeleri
  • Mümkün olduğu sürece dijital kitapların film, ürün vb. promosyon ürünler ile ilişkilendirilmesi
Günün sonunda Türkiye’deki mobil cihazlara olan ilgi bu güne kadar çok geri kaldığımız okuma alışkanlıklarımız için doğru stratejiler kullanıldığı takdirde verimli ve bakir bir fırsatlar vadisini girişimcilere, işletmelere ve en önemlisi yayıncılara sunmakta.

HP’de yapılanma bitmez

0
Hem küreselde hem de Türkiye’de sürekli yeniden yapılanan HP’de değişim devam ediyor. Yılbaşıyla birlikte kurum içinde daha üst bir göreve getirilen Türkiye Ülke Müdürü Serdar Urçar’dan boşalan koltuğa Bimsa Eski Genel Müdürü Güngör Kaymak atandı. Bimsa genel müdürlüğü görevine ise Avea Kurumsal Satış Direktörü Tunç Taşman getirildi. HP’ye Kadın Eli Değdi Küreselde sürekli CEO değişimi yaşayan ve şimdiki CEO Meg Whitman’a kadar bu sıkıntıları devam eden HP’ye kadın eli değmiş olacak ki şirket hem ekonomik hem de insan kaynağı anlamında stabil bir hale kavuştu. Meg Whitman’ı başarılı bulanlar olduğu gibi bazı satın almalar yüzünden başarısız olarak görenler de var. Ancak şirketin ekonomik değerleri Meg Whitman’ı haklı çıkarırcasına artış eğiliminde ve şirket teknoloji olarak da rakiplerini zorlamaya devam ediyor.
 “Türkiye ise HP için ayrı bir dünya adeta.”
Serdar_UrcarBugüne kadar gelen giden genel müdürlerin emekleri yadsınamaz. Ancak tek genel müdürden yazıcı, kurumsal ve bireysel bölüm yöneticilerinin ülke müdürü olarak atanma süreci şirket tarafında çok seslilik doğurdu. Bunu başarısızlık olarak göremeyiz tabii ki. Fakat şirketin bu anlamda birkaç farklı iletişim ajansıyla çalışması gibi karmaşalar, iletişim tarafındaki iş ortaklarının en büyük sorunu oldu. Serdar Urçar’ın yeni görevi yine İstanbul merkezli ancak unvanı biraz uzun. Urçar, bundan böyle HP’nin Akdeniz, Ortadoğu ve Afrika bölgelerindeki doğrudan olmayan satışlarından sorumlu olacak. Güngör Kaymak da bu sektörün en önemli ve tanınan isimlerinden. Kanımca bu yeni görevinin de hakkını verecek. Ancak HP yapılanmaya ne zamana kadar devam edecek o da kocaman bir soru işareti. Tabii şirket bu yapılanmaları değişim ve yenilenmenin bir parçası olarak görüp küresel bir iş stratejisi olarak belirlemediyse.

Office 365 depolama alanı artık 1 TB!

0

Microsoft, SharePoint Online ve Office 365 ProPlus hizmetlerini barındıran kurumsal Office 365 abonelik paketlerinde abone başına ücretsiz dosya depolama alanın kapasitesini 25 gigabyte’den 1 terabyte seviyesine çıkarıldığını duyurdu.

Kapasite artışından tüm Office 365 E planları (E1, E3, E4), Office 365 Midsize Business (Orta Ölçekli İşletme), tüm SharePoint Online planları (SharePoint Online Plan 1 ve Plan 2), Office 365 Small Business (Küçük İşletme) ve Office 365 Small Business Premium (Küçük İşletme Ekstra) paketi sahipleri faydalanabilecek.

Microsoft, ilgili paketlerde abone başına depolama kapasitesini yükseltmenin yanı sıra OneDrive for Business with Office Online adında, tek başına satın alınabilen yeni bir paketi de tüketicilerin beğenisine sundu.

Türkiye’de bugüne kadar 5 milyondan fazla kullanıcıya ulaşan Office 365, Migros’tan Ataşehir Belediyesi’ne, Koska’dan Honda Türkiye’ye kadar pek çok kurum tarafından kullanılıyor.

OneDrive for Business’ın dahil olduğu Office 365’i hemen denemek için http://www.office.com sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Microsoft Dynamics AX 2012 R3 yayınlandı

0

Kurumların tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurguladığı çevik operasyonları desteklemek, tüketicilere tercih ettikleri şekilde yaklaşmak ve büyümeyi desteklemek üzere kurgulanan Microsoft Dynamics AX 2012 R3, yeni ve dikkat çekici özellikler barındırıyor. Bunlar arasında yer alan depo ve lojistik yönetimi, sevkiyat zincirinde gerçek zamanlı ve uçtan uca öngörüler sunabiliyor. Yaşam döngüsü servisleri (Lifecycle Services), süreçleri standart hale getirerek ve basitleştirerek Microsoft Dynamics AX uygulamalarının öngörülebilirliğini güçlendiriyor. Böylece hizmet ve destek anlamında sunulan inovatif ve bütünleşik deneyim daha da zenginleştiriliyor.

ERP Artık Mobil Cihazlara Daha Yakın

Ozan_OncelMicrosoft Türkiye Kurumsal İş Çözümleri Direktörü Ozan Öncel, Microsoft Dynamics AX 2012 R3’ün getirdiği yeniliklere dair şunları söyledi:

“Teknoloji birbirimize ve müşterilerimize olan yaklaşımlarımızı, iletişim biçimlerimizi ve etkileşimimizi değiştiriyor. Yeni Microsoft Dynamics AX 2012 R3 sürümüyle kurumlara yeni mobil senaryoları hayata geçirme, bulutun sunduğu olanakları stratejik avantaja dönüştürme, müşterilerle daha iyi etkileşim kurma ve mobil çalışanlar için çok daha verimli bir ortam kurgulama fırsatı sunuyoruz.”

Microsoft Dynamics AX 2012 R3 sürümü yeni uçtan uca uygulama ve servisleri hayata geçirmek için sunduğu framework desteği sayesinde, kurumların mobil cihazlarda farklı kullanım senaryolarına yönelik çağdaş ve güvenli uygulamalar geliştirmesini ve dağıtabilmesini sağlıyor. Güncelleme kapsamında uygulamaların zenginleşmesiyle birlikte bir uygulama mağazası da gündeme gelecek.

Gelişen Pazarların Değişen İhtiyaçlarına Uyum İçin Tasarlandı

Microsoft Dynamics AX 2012 R3, gelişen pazarların ve yeni müşteri gruplarının farklı ihtiyaçlarına çok daha hızlı cevap verebilmek üzere Microsoft Azure üzerinde altyapı olarak servis (IaaS) modeliyle kurulabiliyor. Bu aynı zamanda verinin erişilebilirliğini de artırıyor ve herhangi bir felaket anında bulutta güven içinde tutulan bilgilere her an, her yerden erişim olanağı sunuyor.

Farklı kurumlar ve ihtiyaçlar için önceden kurgulanmış Windows Azure ön tanımlı kurulum seçenekleri, Microsoft Dynamics AX 2012 R3’ün kurulum öncesi deneme, geliştirme, test ve üretime geçiş süreçlerini son derece kolay hale getiriyor.

Microsoft Azure desteğini arkasına alan bu sürüm, Microsoft Dynamics Yaşam Döngüsü Servisleri (Microsoft Dynamics Lifecycle Services) ile kurumların sürekli değişen piyasa koşullarına hızla uyum sağlamalarına yardımcı oluyor. Bu hizmeti öncelikli olarak kullanmaya başlayan kurumsal iş uygulamalarının tanımlanması, geliştirilmesi ve işletilmesi konusunda önemli avantajlar elde ediyorlar. Örneğin önemli bir olay için destek ihtiyacı olan kullanıcıların yüzde 65’ten fazlası, bu hizmetler sayesinde sorunu kendi başlarına tespit etme ve çözme yeteneğine kavuştular.

2 Yıl Dolmadan Kendini Amorti Ediyor

Dynamics AX’in kurumlara sunduğu değeri ortaya koymak adına, Microsoft ve Forrester Consulting toplam ekonomik etkiye yönelik (Total Economic Impact – TEI) bir araştırma hazırladı. Anket ve bire bir görüşme şeklinde gerçekleştirilen bu araştırmanın sonucunda Forrester, Microsoft Dynamics AX 2012 kullanan kurumlarda 3 yıl içinde yatırım geri dönüş oranının yüzde 92’ye ulaştığını ve uygulamanın 21 ayda kendini amorti ettiğini ortaya koydu.

Microsoft Dynamics AX 2012 R3, sunduğu yeni özelliklerle endüstri için ve ERP’nin geleceğine ışık tutan önemli bir sıçramayı temsil ediyor. Microsoft Dynamics AX 2012 R3 hakkında daha detaylı bilgi için http://www.microsoft.com/en-us/dynamics/erp.aspx adresini ziyaret edebilirsiniz.

Dijital Pazarlamaya Giriş, Gelişme & Sonuç

0
Dijital Pazarlamaya Giriş, Gelişme, Sonuç… Soğuk bir kış günüydü diye başlamak istediğim bir yazıydı aslında ama Antalya’da havalar fena gitmiyor. Hafiften insanlar bir tatil havasına büründü. Zaten Antalya’da yaşayanlar için bir inanış vardır, biz Mayıs ayından Ekim ayına kadar sürekli tatil yaparız. Deniz, kum, güneş, işi gücü bırakır bunlara yoğunlaşırız. Kimse laf etmesin lütfen zira Antalya’nın yeri ayrıdır; trafik yok, uzun sahiller, tarih… Saymakla bitmez. Şu an bir pazarlama yapıyorum sanki, hem de dijital bir ortamda…Oldu mu sana dijital pazarlama. Bu kadar kolay mı ki bu iş? Daha önce bir dijital pazarlama aktivitesi içerisinde bulunmadıysanız veya yüzeysel bir dijital pazarlama işi yapıyorsanız belki size kolay geliyor olabilir. Zaten dijital pazarlamada genelde ortaya elle tutulabilecek bir ürün çıkarmadığımız için iş hem ucuzdur hem de kolaydır. Kimse darılmasın ama Türkiye’de somut bir ürün çıkarmıyorsan, müşteriye sunduğunuz ürünün geliş fiyatı yok ise işiniz çok zor. Maalesef ülkemizde verdiğiniz emeğin parasını her müşteriye yansıtamıyorsunuz. Neyse bu konulara daha sonra gireriz… Hacı bana bir banner yap, şöyle hareketli bir şey olsun! Dijital pazarlama denilince aklımıza eskiden web sayfalarındaki bannerlar gelirdi. Şimdi sosyal medya, mobil reklamcılık derken dijital pazarlama da kendi arasında belirli kategorilere ayrıldı. Reklamcılık hayatıma başladığım zamanlarda, banner tasarımı yapıp, internet üzerinde belli bir noktaya ulaşmış web siteleri ile reklam pazarlıklarına girişirdik. Halen bu pazarlıklar devam ediyor ancak artık sosyal medya, arama motoru reklamcılığı ve mobil reklamcılık konusu banner reklamcılığının biraz canını sıkar durumda.
Youtube 20 milyon ile üçüncü sırada. Peki, kapalı değil miydi bu Youtube?
Şöyle bir örnek vereyim; IAB araştırmalarına göre Nisan ayında Google’a Türkiye’den 26 milyon, Facebook’a ise 24 milyon kullanıcı giriş yapmış. Youtube 20 milyon ile üçüncü sırada. Peki, kapalı değil miydi bu Youtube? Siyasete girmeyeceğim… Bir otelde bilgi işlem müdürü olsam,  doğrudan hedefleme yapabildiğim kullanıcılara uygun fiyata reklam yapmak istemez miyim? Yüzbinlerce lira harcayıp çektirdiğim video filmini, Youtube gibi bir sitede yayınlayıp, muhteşem yüzyıl izleyen birisinin karşısına “hop ben geldim” diye çıkartmak istemez miyim? Tam da Hürrem ölürken… üstelik çok da ucuza… Markana sahip çık usta! Dijital pazarlama aktiviteleri sırasında, markanız elinizden bir kuş gibi uçup gidebilir. İki tane kötü yorum ile yerle bir olabilirsiniz. Bu riskler her ortamda var ancak dijital mecra çöküşünüzü biraz hızlandırıyor. Tabi bunun yanında güzel bir dijital pazarlama çalışması ile markanız hakkında olumlu düşünceler sergileyen müşterileriniz sizin ücretsiz reklamınızı yapan gönüllüler haline geliyor. Aradaki bu dengeyi çok iyi korumalısınız.
Markanıza dijital ortamda sahip çıkmalı ve müşterilerinizin gözünde pozitif algı yaratmalısınız.
Facebook sayfamın 10.000 Takipçisi var, ne pazarlama yaptım be! Aslanım ben! Evet ama bu takipçiler kim? Demografik değerleri ne durumda? Unutulmaması gereken ve sürekli yapılan bir hata var. Sosyal medyada kaç tane takipçiniz olduğu değil, mevcut takipçilerinizin değeri önemlidir. Şöyle düşünüğn; tıraş makinası üreten bir şirkette bilgi işlem müdürü veya bu işle görevlendirilmiş bir çalışansınız. Facebook veya Twitter sayfanızda 10.000 takipçi var ama bakıyoruz ki yüzde 60’ı bayan. Şimdi siz tıraş makinasını bayanlara mı satıyorsunuz? Olmadı ki şimdi…
Osman sen bilgisayardan anlıyorsun, bu işleri sana kilitledim!
Hedef kitlenizi çok iyi ayarlamalı, gerektiği zamanlarda bu hedeflemeler ile ilgili istatistiklere başvurmalısınız. Beta çalışmaları, analizler yaparak hedef kitleniz yaptığınız yayınlara ne tepki verecek bunları çok iyi süzmelisiniz. Tabi burada bir ajans ile çalışmadığınızı düşünüyorum, aksi durumda bu işlerin hepsini ajansınız sizin için yapacaktır. Fakat siz de para harcamak istemeyen bir yöneticinin kurbanı iseniz, yüzünüze karşı;  “Osman sen bilgisayardan anlıyorsun, bu işleri sana kilitledim” denildiyse, yukarıda söylediklerim sizin için geçerli. Yöneticiler kızmayın, bir şey söyliyeceğim! Hani 90’lı yıllardan kalan bir alışkanlığınız var. Her sen veya her yeni ürününüz çıktığında acayip paralara tekrar tekrar bastırdığınız kataloglar var ya, hocam kimse okumuyor artık onları ya! Adı üstünde dijital pazarlama diyoruz, matbaalar da kızacak şimdi bana ama, artık sektörü dijitale çevirmekte fayda var. E-dergi yapın, e-gazete yapın, kataloglarınızı dijital ortamda sergileyin, hem tasarruf edecek hem de onca kağıdı çöpe atmadığınız için çevreye faydalı bir iş yapmış olacaksınız.
SMS ile gönderilen mesajlar bir dijital pazarlama değildir.
Unutmadan söylemek gerekiyor; SMS ile gönderilen mesajlar bir dijital pazarlama değildir. Bu sektör artık insanların çok ciddi sıkıntı duyduğu ve markanıza fayda yerine zarar getirmeye başlayan bir sektör haline gelmiştir. Dijital yayınlarınızı mümkün olduğunca hedef kitlenizi sıkmayacak, baskı altında bırakmayacak şekilde dağıtmanız gerekiyor. Her gün iki, üç e-posta veya sosyal medyada dakika başı yapacağınız paylaşımlar sizin için bir dijital pazarlama olmayacaktır. Bunu kendi tecrübelerim ile birlikte bir çok reklamcı arkadaşımın tecrübelerine dayanarak ifade ediyorum.
Sade olun ve dijital pazarlamanız için sade bir takvim belirleyin.
Sade olun ve dijital pazarlamanız için sade bir takvim belirleyin. Hedef kitlenizin yoğun olarak dijital mecraları kullandığı saatleri tespit edip, tek vuruşta geri dönüş almaya çalışın. Bunu yaparken sabırlı olun. Aynı anda yapacağını 5-6 adet yayın size müşteri kaybettirecektir unutmayın. Çünkü, müşterinin markanızdan vazgeçmesi, sizin onu kazanmanızdan çok daha kolaydır. Bir tıklar ve sizi siler…

Microsoft’un mobil cihaz yönetim stratejisi

0
Gerek Microsoft gerekse Apple için 27 Mart tarihi devrimsel bir nitelik taşıyor. Bu iki büyük rakip firma ezeli bir rekabet içindeyken modern dünyanın en önemli gelişmelerinden birisine rekaberliğe (coopetition: rekabet ederken, iş birliği yapmak) imza attılar. Peki, ne oldu? Microsoft Office uygulamalarını iPad için yayınladı. Ancak Microsoft mobil dünya açısından devrimsel bu adımı ile yetinmeye niyetli değil. Windows Server & System Center alanlarından sorumlu Başkan Yardımcısı Brad Anderson mobil cihaz yönetimi (MDM – mobile device management) alanında stratejik yol haritasına dair ipuçlarını paylaşıyor. “Vizyonumuz müşterilerimizin sevdikleri cihazları kullanmaya devam ederken şirketlerinin güvenliğini korumalarını sağlamak” diyor Anderson. Bu kapsamdan Microsoft mobil dünya için 27 Martta duyurduğu Office sürümü dışında MDM için Enterprise Mobility Suite (EMS) tanıttı. Microsoft EMS ile BYOD (bring your own device – kendi cihazını kendin getir) için merkezi ve bütünsel bir yönetim çözümü sunuyor. Anderson BYOD politikasına sahip işletmelerde kullanıcıların daha mutlu ve daha üretken olduklarının altını çiziyor yaptığı bir açıklamada. Kullanıcılar diledikleri cihazı tümüyle ve özgürce kullanırlarken işletmelerin sahip oldukları fikri ve mülki değerleri koruma altında tutması gerekiyor.
“İnanıyorum ki zamanla tüm cihaz ve işletim sistemi üreticileri mobil cihazların içinde kurumsal veriler için özel alanlar oluşturacaklar”
Microsoft bunu sağlamak için Active Directory servisini buluta taşıyor ve bu hizmet Azure Active Directory (ADD) olarak sunuluyor. Bu servis ile gerek kullanıcı yetkilerinin gerekse kurumsal verilerin yönetilmesi sağlanabiliyor. Anderson; “İnanıyorum ki zamanla tüm cihaz ve işletim sistemi üreticileri mobil cihazların içinde kurumsal veriler için özel alanlar oluşturacaklar” diyor ve ekliyor; “ve bu alanlar Azure Active Directory ile Intune gibi çözümler ile entegre olacaklar.” Ancak önemli bir soru var; Bu servislerin lisanslama modellerinde nasıl bir yol izlenecek? Endişe etmenize gerek yok zira Microsoft bu sefer karmaşık lisanslama modelleri yerine çok daha basit bir strateji izliyor. Office 365‘de gördüğümüz üzere lisanslama cihaz başına değil kullanıcı başına sağlanıyor. Anderson bu yaklaşımı şöyle açıklıyor; “Artık cihazların sayısını dert edinmenize gerek yok çünkü cihaz başına değil sadece kullanıcı başına lisans ödemeniz gerek haliyle maliyetleriniz hiç bir zaman cihaz sayısına bağlı olarak yükselmeyecek.”

2025 yılında internet neye benzeyecek?

0
Internet’in 25. yılı çerçevesinde Pew Research Center bir araştırma yaparak 1500’den fazla bilişim uzmanı, gazeteci ve bilim adamına şu soruyu sordu; “2025 Yılında Internet Neye Benzeyecek?” Gelen cevaplardan en ilginç olanları sizler ile paylaşıyoruz; 1. Büyük Veri toplumların davranış ve eylemlerini etkileyecek. “Dijital dünyada gerçekleşen tüm eylemlere ait verileri toplamanın maliyeti sıfıra yaklaştıkça kendimizin ve başkalarının eylemlerinin içeriğine bağlı olarak edindiğimiz bilgiler aralarında kurduğumuz ilişkileri de kökten değiştirecek. Bu durum geleceğin şekillenmesini sağlayacak. Eylemlerimizin sonuçlarına dair çok daha fazla bilgi sahibi olacağız ve böylece davranışlarımızı daha çabuk ve akıllıca şekillendirip, değiştirebileceğiz.”Patrick Tucker, The Naked Future: What Happens In a World that Anticipates Your Every Move?” yazarı. 2. Internet politik farkındalığı yükselterek barışın artmasını sağlayacak. “Mobil teknolojilerin ve bilgi paylaşımına yönelik uygulamaların her geçen gün kullanımının artması ahlaki olmayan politikalara sahip devletlere karşı halkların daha fazla bilgi edinerek tepki gösterebilmesini mümkün kılacak. Arap Baharı gibi pek çok farklı harekete şahit olacağız ve bu durum bilginin artışıyla doğru orantılı olarak birlikte yaşama ve barış kültürünü beraberinde getirecek.”Rui Correia, NetDay Namibia Direktörü 3. Tehlikeli bölünmeler ortaya çıkacak “Bağımsız toplulukların kendi içindeki dayanışması ie birlikte adaletsiz çıkar sağlamak daha kolay hale gelecek ve artacak bu durum büyük toplumlar içinde adaletsiz gelir dağılımlarının artmasına neden olacak. Sosyal medya bu noktada insanların istismar edildiklerine ve haklarını alamadıklarına dair duygularının hızla büyümesine neden olacak. Bu durum adaletsizliğe karşı direnme, tepki gösterme gibi davranışların artmasına neden olacak.” – Oscar Gandy, Pennsylvania Üniversitesi Profesörü 4. Internet “Küresel Süper Bilgisayar” çağını başlatacak “Internet küresel süper bir kütüphane olmaktan çıkıp küresel süper bilgisayar olmaya dönüşecek. 2025 yılında neredeyse hayal edebileceğiniz bütün uygulama ve servisler tüm dünyaya yayılmış altyapıyı kullanan veri toplama, tanıma, hissetme, sonuç çıkartma, modelleme gibi gelişmiş teknolojileri kullanır hale gelecek.” – Mike Liebhold, Gelecek Enstitüsü Kıdemli Araştırmacısı Siz 2025 yılında Internet’in nasıl olacağını düşünüyorsunuz? Yorum kısmında tartışabilirsiniz.

SAP Türkiye’de bulut gelirlerinde büyümeyi sürdürüyor

0
Kurumsal uygulama ve yazılım alanında dünya lideri olan SAP AG, 31 Mart 2014 tarihinde sona eren yılın birinci çeyreğine ilişkin finansal sonuçlarını açıkladı. Buluta geçişte liderliği koruyan SAP, güçlü büyümesini sürdürüyor. Buluttaki hızlı büyümesi ile buluta geçişteki başarısını kanıtlayan SAP, diğer tüm faaliyet alanlarında da gösterdiği sağlam performans ile 2014’ün ilk çeyreğinde gelirlerini artırdı. IFRS olmayan bulut abonelikleri ve destek geliri sabit kurlarda yüzde 38 artarken, efektif kurlarda ise bu artış yüzde 32 oldu. IFRS olmayan yazılım ve destek gelirleri sabit kurlarda yüzde 7, efektif kurlarda ise yüzde 2 artış gösterdi. IFRS olmayan yazılım ve yazılımla ilgili hizmet geliri sabit kurlarda yüzde 9 artarken, efektif kurlarda ise bu yüzde 4’lük artış gösterdi.
  • Bulutta, Yıllık Büyüme Öngörüsünün Üstünde Hızlı Büyüme: IFRS olmayan bulut ve destek gelirleri sabit kurlarda %38 arttı. (Efektif kurlarda büyüme ise yüzde 32 oldu.)
  • Bulut faturalamada Güçlü Büyüme: IFRS olmayan faturalandırılmış bulut rakamları sabit kurlarda %36 artış göstererek, periyodik yıllık bulut gelir 1,1 milyar EURO’ya yaklaştı.
  • SSRS Gelirleri, Yıllık Öngörülerin üzerinde büyüdü: IFRS olmayan yazılım ve yazılımla İlgili hizmet gelirleri sabit kurlarda %9 artış gösterdi. (Yoğun kur dalgalanmalarının etkisiyle Efektif kurlarda ise büyüme yüzde 4 artarak, 3,06 milyar EURO oldu
  • Bellek içi platformu SAP HANA’nın yaygın olarak benimsenmesi: Toplamda 3200’den fazla HANA müşterisi, 1000’e yaklaşan Business Suite on HANA müşterisi bulunuyor. Ayrıca, 1.200’den fazla Startup’tan oluşan dinamik ekosistem HANA Platformu üzerinde uygulama geliştiriyor.
  • Faliyet Karında Büyüme ve Buluta Geçişte Hızlanma: IFRS olmayan faliyet karı sabit kurlarda %7 arttı (Yoğun kur dalgalanmalarının etkisiyle efektif kurlarda ise büyüme yüzde 2’lik artışla 919 milyon Avro oldu)
  • 2014 için yıllık öngörü korundu.
 

IBM akıllı şehir çözümlerinde en iyi

0
Araştırma ve danışmanlık kuruluşu Frost & Sullivan IBM’i, sınıfının En İyi Akıllı Şehir Entegratörü olarak “2014 Küresel Vizyoner İnovasyon Liderliği” Ödülü’ne layık gördüğünü duyurdu. Frost & Sullivan bünyesindeki Vizyoner İnovasyon Araştırma Grubu tarafından yapılan bağımsız bir analize göre IBM, Akıllı Şehir girişimlerinde her ölçekten binlerce şehirle birlikte çalışarak elde ettiği güçlü uzmanlığını kanıtlayan lider bir Akıllı Şehir entegratörü olarak ön plana çıkıyor. IBM bu ödülü, Büyük Veri analitiği ve bulut bilişim gibi yeni teknolojileri aracılığıyla şehirlerin kaynaklarını daha iyi yönetmesine yardımcı olmak üzere tasarlanan yenilikçi çözümleri ile aldı. Bugün IBM, şehir içindeki tüm operasyonların baştan sona dönüştürülmesine, trafik ile ilintili tüm operasyonun yönetilmesine, kamu güvenliğinin ve sürdürülebilirliğin iyileştirilmesine yardımcı olacak bulut tabanlı çözümler sunuyor. Bu ödülü ve IBM’in Akıllı Şehirler çözümlerini değerlendiren IBM Türk Teknoloji ve Sektörel Çözümler Satış Müdürü Server Tanfer şöyle konuşuyor: “IBM gelişmiş teknolojileri, sektörlere özel çözümleri ve yıllara dayanan deneyimi ile şehirlerin kendilerini yeniden yaratmaları ve işleyişlerini değiştirmeleri amacına hizmet etmektedir. Şehirlerin su, kamu güvenliği, ulaşım, sürdürülebilirlik ve sağlık hizmetleri gibi pek çok alanda ihtiyaç duyduğu yeniliklere ön ayak olmaktan ve bu çabalarımızın Frost & Sullivan tarafından verilen bu ödül ile tasdiklenmesinden mutluluk duyuyoruz.” Vizyoner İnovasyon Liderliği Ödülü, dünya genelindeki Mega Eğilimleri ve bunların geleceğe etkilerini doğru biçimde kavramayı başarabilmiş liderleri belirliyor. Şehirlere sınıfının en iyi akıllı çözümlerini sunmak, kentselleşme ve değişen demografilerden kaynaklanan Mega Eğilimlerle başa çıkmak için stratejik bir fırsattır. Frost & Sullivan tarafından yapılan tahminine göre 2020 yılına kadar Akıllı Şehirler pazarındaki fırsatlar 1.5 trilyon doların üzerine ulaşacaktır. IBM, sistemli bir bilgi akışı ve etkin kaynak yönetimi aracılığıyla Akıllı Şehir pazar ortamındaki en kapsamlı entegre çözümler portföyünü geliştirmeyi başarmıştır. Ayrıca Akıllı Şehirlere doğru dönüşümü hızlandıracak çözümler sağlamak için kurumlar ve yerel yetkililerle işbirliği yaparak akıllı şehir projelerini hayata geçiren lider şirket olma konumunu da pekiştirmiştir. Frost & Sullivan’a göre IBM, şehir sistemlerini bütünleştirmek ve şehirdeki kaynakların verimli yönetimini sağlamak için büyük verileri bir araya getirerek bulut hizmetleri, Büyük Veri analitiği, mobil ve sosyal teknoloji ve Akıllı İşlemler Merkezleri gibi kendi teknolojilerini etkin olarak kullanmayı başarmıştır. Şehirlere destek olma konusundaki uçtan uca deneyimiyle IBM, 2008 yılından bu yana vatandaşlara daha iyi hizmet sunma ve sistemleri dönüştürme yolculuğunda dünya çapında binlerce şehirle işbirliği yapmıştır.

Bulut servislerinde fiyat savaşı kime fayda sağladı?

0
Şu anda küresel ölçekte faaliyet gösteren üç büyük şirket var, bunlar; Amazon, Google ve Microsoft. Bu üç büyük işletmenin pazar payını arttırmak için en çok önem verdiği savaş alanı ise servis ücretleri oluyor. Amazon 2006 yılından bu yana toplam 43 farklı fiyat düzenlemesi ile yüzde 34‘lük bir indirim yapmş durumda. Google ise geçen seneden bu yana bulut servis fiyatlarını yüzde 23 oranında düşürdü. Microsoft’a baktığımızda ise son dört çeyrek dönem boyunca yüzde 32 indirim yaptığını görüyoruz. Amerika Birleşik Devletlerinde 2nd Watch tarafından yapılan bir araştırma çerçevesinde 100’den fazla orta ve büyük ölçekli işletmenin BT Yöneticilerine Bulut servisleri hakkındaki görüşleri sorularak elde edilen sonuçlar ise ilginç veriler içeriyor. Ankete katılanların yüzde 70‘i Amazon’un, yüzde 8‘i Google’ın ve yüzde 4‘ü ise Microsoft’un en iyi fiyata sahip olduğunu belirtmiş. Bununla birlikte BT yöneticilerinin ortak görüşü bulut servis hizmetleri alınırken önceliğin fiyat değil, servisin kalitesi ve performansı olduğunu belirtmiş. Araştırmanın diğer bulguları ise şöyle;
  • BT yöneticilerinin yüzde 60’ı geçen yıl boyunca bulut servislerine en az 10 bin dolarlık harcama yaptı. Dörtte birinin harcaması ise 100 bin doları üzerinde gerçekleşti.
  • Katılımcıların yüzde 25’i bu sene bulut servislerine geçen seneye göre en az yüzde 25 daha fazla yatırım yapacak.
  • İşletmelerin yüzde 37’si bu sene daha fazla uygulamasını bulut ortamına taşıma kararı alırken yüzde 35’lik bir diğer kısım ise kararlarını kesinleştirmek için deneme uygulamalarına devam ediyor.
  • Katılımcıların yüzde 41’i fiyatları yakından takip ederken yüzde 42’si fiyatların hiç bir zaman performans ve süreklilikden daha önemli olmadığını vurguluyor.
  • İşletmelerin yüzde 35’inin verilerine göre bulut servislerine en çok Kasım ve Aralık aylarında yatırım yapılırken bir diğer yüzde 23’lük kısmına göre ikinci en çok yatırım yapılan dönem Ocak ve Mart ayları arasında oluyor.

Anti Virüslerin sonu mu geldi?

0
Bu başlığı gördükten sonra acele ederek hemen anti virüs yazılımınızı sakın çöpe atmayın. Ona bir süre daha ihtiyacınız olacak. Ancak son yıllarda dijital tehditlerin şekil ve niteliğinde yaşanan değişimler artık konvansiyonel anti virüs yazılımlarının yetersiz kalmasına neden oluyor. Symantec, Cisco gibi güvenlik konusunda yazılım ve donanım çözümleri satan firmalar ürün portföylerini genişleterek uzaktan güvenlik tehdit yönetim servisleri sunan hizmetleri devreye alıyorlar. Konvansiyonel kur, güncelle ve unut tarzı çözümler büyük kurumlar için yeterli olmuyor ve güvenlik uzmanlarının işletmelerin iç ağlarında (intranet) özel çalışma yapması gerekebiliyor. Ancak bu durum sadece büyük işletmeler için geçerli değil. Son yıllarda dijital saldırılar özellikle küçük ve orta ölçekteki işletmelerin veri tabanlarını hedef alıyor zira bu verilere ulaşmak üst düzeyde güvenlik önlemleri ile korunan şirketlere saldırmaktan daha kolay ve toplamda ele geçirilen veriler aynı oranda değer taşıyor. Günün sonunda KOBİ’lerin de büyük işletmeler kadar hassas bir güvenlik çözümü ihtiyacı ortaya çıkıyor ancak maliyetlerin yüksekliği maalesef bu şirketlerin bu tarz hizmetlerden istifade etmesini mümkün kılmıyor. Şu anda Symantec gibi kurumlara yönelik servislerde geniş ürün yelpazesine sahip çözüm firmaları bu gelişmeleri ve ihtiyacı göz önüne alarak maliyetleri karşılanabilir gelişmiş çözümleri sunmak için çalışmalarına devam ediyorlar. Symantec’in gelecek 12 ay içinde bu tarz bir çözümü piyasaya sunması bekleniyor.

Şirketler Ne Yapmalı?

İşletmelerin şu anda nitelikli ve deneyimli BT uzmanlarına yatırım yapmaya devam etmekten başka bir seçeneği yok.

BT Çalışanları Ne Yapmalı?

İşletmelerindeki konvansiyonel anti virüs yazılımlarına ek olarak biraz daha gelişmiş özeliklere sahip uçtan uca güvenlik çözümlerine geçiş yapmaları gerekiyor. Ancak bu tek başına yeterli değil. Eskisi gibi kur, güncelle ve unut mantığı artık geçerli değil. Tüm istemcilerin, ağın ve sunucuların yakından takip edilerek şüpheli durumlarda derhal detaylı analiz yapılması gerekiyor. Bu ek iş yükü BT uzmanlarının hoşuna gitmeyecektir ancak aksi durumda karşılaşacakları durumlar başlarını çok daha fazla ağrıtabilir.

Office 365 Google Apps’den daha iyi

0
Son bir yıldır pek çok BT yöneticisinin kendi arasında tartıştığı bir konu var; Office 365 mi? Yoksa Google Apps mı kullanalım? Microsoft bu tartışmaları göz önüne alarak pek çok açıdan Office 365 platformu ile Google Apps’i kıyaslayan bir tablo oluşturdu. Bu tabloda kullanıcı deneyimi yanısıra BT yöneticilerinin ve çalışanlarının da ihtiyaç duyduğu ve işletmelerin çok üst seviyede önem verdiği güvenlik gibi konulardaki başlıklar ilgi çekiyor. Elbette aşağıda paylaştığımız bu karşılaştırma Microsoft’un gözünden yapılmış. Benzer bir karşılaştırmayı Google’ın gözünden görüp değerlendirmek lazım. Ancak bu gerçekleşene kadar Microsoft’un önemli bir gol attığını belirtmemek yapılan çalışmaya haksızlık olur. Microsoft’un konu ile alakalı blog yazısına buradan ulaşabilirsiniz. İlgili kıyaslama tablosundaki linkleri içeren sayfa ise burada yer alıyor. ditl-itpro-for-blog-780x1861

SAP Innovation Center Türkiye Açılıyor

0
SAP Innovation Center Türkiye gibi yapılanmalar Türkiye’nin teknolojiye yatkın genç nüfusu için yeni iş alanları fırsatları oluşturuyor. Bununla birlikte işletmeler açısından SAP ile birlikte geleceğin teknolojilerini geliştirmek isteyenler işletmelere eşsiz bir fırsat sağlıyor.

Galata İş Melekleri & Türkiye’de Girişim Ekosistemi

0
Geçtiğimiz hafta Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB) desteğiyle Maslak Sheraton’da düzenlenen GBA Mentor Clinic II, fikir aşamasında olan, işinin başında olup işini geliştirmek isteyen girişimcileri, internet ekosisteminin Türkiye’deki önemli temsilcileriyle buluşturdu. ShiftDelete.Net ve TechInside olarak katıldığımız etkinlikte yatırımcılar önemli mesajlar verirken girişimciler fikirlerini anlatma fırsatını yakaladılar. Sizlerin de Türkiye’de teknoloji alanında yatırımcılık ve girişimcilik açısından düşünce ve fikirlerinizi bekliyoruz.

3D Yazıcıların Rolü Değişiyor – Yeni Fırsatlar Kapıda

0
3D yazıcıların yaklaşık 30 yıllık bir geçmişi var. Farklı yöntemler kullanarak üç boyutlu cisimlerin üretilmesini mümkün kılıyorlar. Özellikle geride bıraktığımız son üç yıl içerisinde maliyetlerinin giderek azalması artık 3D yazıcıları neredeyse evlerde görmeye başlayabileceğimiz günlerin habercisi olarak karşımıza çıkıyor. 3d-printer-industryLux Research tarafından yapılan bir araştırmaya göre gelecek 10 yıl içinde 3D yazıcı pazarının büyüklüğü Amerika Birleşik Devletlerinde 12 milyar dolarlık hacime ulaşacak. Oldukça mütevazi bir yaklaşım olduğunu söyleyebiliriz ancak bunun arkasında yatan bir neden var. Lux Research analistlerinden Anthony Vicari; “3D yazıcılar ile bir Ford kamyonun 400 bin civatasını üretmezsiniz ama bir Jet motorunun bazı parçalarını üretebilirsiniz” diyor.
“3D yazıcılar ile bir Ford kamyonun 400 bin civatasını üretmezsiniz ama bir Jet motorunun bazı parçalarını üretebilirsiniz.”
Vicari’nin altığı çizdiği nokta konvansiyonel endüstrinin üstlendiği seri üretim görevlerini “şimdilik” 3D yazıcıların üstlenemeyecek olması. Ancak bu güne kadar sadece prototip amaçlı maket ve model parçalar üretmek için kullanılan 3D yazıcılar artık ticari değeri olan endüstriyel alanlara da girmeye başlıyor. Jet motoru parçaları, protezler ve benzeri ürünler için 3D yazıcı teknolojileri yeterli oluyor. Vicari’ye göre 12 milyar dolarlık 3D pazarında yazıcıların satışı sadece 3,2 milyar dolarlık bir hacim oluştururken, 2 milyar dolarlık hacim ise yazıcıların sarf malzemeleri ile elde edilecek. Pazarın 7 milyar dolarlık aslan payını ise 3D yazıcıların ürettiği ticari ürünler oluşturacak. General Electric, Airbus, Rools Royce gibi markalar şimdiden bu alanda ciddi araştırma ve geliştirme yatırımı yapmaya devam ediyor. “Şu anda bir uçakta 40 milyon kadar bileşen bulunuyor, 3D yazıcıların kullanımı ile birlikte buradaki adetler çarpıcı şekilde azaltılıp maliyetler düşürülebilir” diyor Airbus Üretim Mühendeslik Bölümü Sistem Entegrasyon Başkanı Curtis Carson.

3D Yazıcı Sektöründeki Büyük Fırsat

Gelecek üç yıl içinde Selective Laser Sintering (SLS) gibi pek çok devrimsel 3D yazıcı patentinin kullanım süresi daha sonlanacak.
Son yıllarda 3D yazıcıların ucuz cihazlar ile birlikte neredeyse evlere girecek hale gelmesinin bir başka önemli nedeni daha var ve bu girişimciler için büyük önem taşıyor. 2006 yılında 3D yazıcılar ile alakalı pek çok patentin kullanım süresi sonlanmıştı. Ancak gelecek üç yıl içinde Selective Laser Sintering (SLS) gibi pek çok devrimsel 3D yazıcı patentinin kullanım süresi daha sonlanacak. Bu durum pazardaki fiyatlarda ciddi bir düşüş dalgası ile birlikte bu teknolojilerin serbest bir şekilde bağımsız üreticiler tarafından kullanılmasını mümkün hale getirecek.