e-Faturadan sonra, kâğıt fatura kullanımını neredeyse tamamen ortadan kaldıracak olan e‑Arşiv uygulaması hayata geçiyor. Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan (GİB) “e-Arşiv Özel Entegratörü” iznini alan İnnova, elektronik arşiv hizmetini kendi geliştirdiği elektronik fatura platformu PayFlexe-Arşiv ürünü üzerinden sunmaya başlıyor. e-Arşiv uygulaması, bireysel müşterilere gönderilen milyonlarca kâğıt faturanın artık elektronik ortamda saklanmasını sağlayarak her yıl yüzbinlerce ağacı da kurtaracak…
Milyonlarca kâğıt fatura elektronik ortamda iletileceke-Arşiv uygulaması, şirketlerin nihai tüketiciye ve henüz e-Faturaya geçmemiş diğer şirketlere kesecekleri faturaların elektronik ortamda saklanmasını sağlayacak. Gerçek kişilerin mal ve hizmet alımlarında, artık müşterinin isteği doğrultusunda fatura elektronik ortamda iletilecek. Böylelikle e‑Arşiv uygulamasına geçen şirketler zaman, işgücü ve kaynak tasarrufu sağlayacak. Milyonlarca kâğıt fatura, artık elektronik ortamda saklanacağı için, şirketler klasörlerce alan kaplayan fatura ve ilgili belgeleri fiziki olarak arşivlemekten tasarruf ederken, aynı zamanda her yıl yüzbinlerce ağaç da kurtulacak.
e‑Fatura Özel Entegratörü ve e‑Fatura Saklama Hizmeti izinleri bulunan İnnova, ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından e‑Arşiv Özel Entegratörü olarak da yetkilendirildi. İnnova birçok şirket tarafından kullanılmakta olan ve kendisini ispat etmiş bulut tabanlı bir elektronik fatura platformu olan PayFlex e-Arşiv ürünü üzerinden en uygun ve güvenli şartlarda bu hizmeti kurumlara en kolay şekilde sunuyor olacak.
Hızlı, kolay ve güvenilir e-Arşiv için özel entegratörlük
e-Arşiv’e geçerek tasarruf sağlamak isteyen şirketler, İnnova güvencesiyle sunulan e-Arşiv hizmeti ile hiçbir yatırım maliyeti olmaksızın İnnova’nın PayFlex platformunda elektronik arşivlerini oluşturabilecekler.
Gartner‘ın yayınladığı bir araştırmaya göre Google Chromebook satışları bu yıl sonunda yıllık bazda 5,2 milyon adede ve 2017 sonunda 14,4 milyon adede ulaşmış olacak. Gartner analistlerinden Isabelle Durand bu gelişmeyi şöyle açıklıyor; “Kişisel bilgisayar pazarında eskisi gibi hızlı bir büyüme görmüyoruz. Üreticiler pazarda yeni alanların arayışı içindeler ve 300 doların altındaki fiyatları ile Chromebook oldukça cazip bir büyüme vaadediyor.”
Gartner’ın analizine göre şu anda Chromebook’u en çok eğitim sektöründeki çalışanlar satın alıyor. Öte yandan Durand’a göre önümüzdeki yıllarda finans ve bankacılık sektörü gibi alanlar da Chromebook satışları artabilir. Bunan arkasında yatan neden ise Chromebook’un kendi içinde veriyi depolamak yerine bulut tabanlı çözümler ile entegre olması. Bu şekilde işletmelerin kritik bilgilerinin güvenliği için donanıma bağlı olarak aldığı riskler ortadan kaldırılmış oluyor.
Şu anda Chromebook üreticilerinin pazar payı dağılımı şu şekilde;
Durand’a göre pazarın büyümesinde önemli rolü donanımın nitelikleri değil sunulan bulut servisleri belirleyecek. Şüphesiz ki hem bulut servisleri, hem ucuz maliyeti hem de güvenlik açısından sunulan avantaj ile Chromebok ailesi ürünler işletmelerin giderek fazla ilgi alanına girecek. Bu noktada Google’ın oyun alanı aslında hiç değişmeden devam edecek; Internet üzerindeki tüm veri ve servislerin efendisi olmak.
Bir insanı daha ötesi bir ülkeyi tanımadan onunla sağlıklı bir iletişim kurmak mümkün değil. Bu çerçevede IPSOS KMG her iki senede bir Türkiye’yi Anlama Kılavuzu adı altında bir rapor yayınlıyor. Toplumsal alışkanlıklarımızı, davranışlarımızı analiz eden bu raporun Medya, Reklam ve Teknoloji verileri bizim ilgi alanımıza giriyor.
Rapora göre Türkiye‘deki nüfusun yüzde 84‘ü her gün TV seyrederken yüzde 28‘i hiç bir şekilde gazete okumuyor. Halkın yüzde 65’i TV’de en çok haber programlarını seyrederken, kadınlar özelinde en çok seyredilen programlar yüzde 65 ile diziler.
Reklam başlığında ise erkeklerin sadece yüzde 23‘ü TV reklamlarına ilgi gösterirken kadınlarda bu oran yüzde 28 olarak karşımıza çıkıyor.
Teknoloji başlığında ise Türk halkının sadece yüzde 25‘i teknoloji geliştikçe kendini güvende hissediyor ama buna rağmen yüzde 72‘si teknolojik gelişmelerin hayatı kolaylaştırdığını düşünüyor. Halkın yüzde 23‘ü ise teknolojiye güvenmiyor.
İnternet kullanıcılarının yüzde 58‘i her gün internete bağlanırken internet en çok bilgi edinmek ve en sık Facebook’a bağlanmak için kullanılıyor. Raporun belki de en ilgi çeken yönü ise erkeklerin sadece yüzde 79′u cep telefonu sahibi iken kadınların yüzde 89‘u cep telefonu kullanıyor.
İşletmeler açısından bu verilerin ülkemizde büyümeye müsait alanları açık ve net şekilde göstermesi önem taşıyor.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Turkcell’in 6 ay önce “bilgiyi milyonların erişimine açmak” amacıyla dijitalleştirdiği kurumsal üniversitesi Turkcell Akademi, 7’den 70’e kendini geliştirmek isteyen herkesin başvurduğu önemli bir kaynak haline geldi. Profesyoneller, gençler ve bilgiye ulaşmak isteyenlerin eğitimlere zaman ve mekândan bağımsız olarak, her an her yerden kolaylıkla ulaşabildiği platformda içerik her geçen gün ziyaretçilerin ihtiyaçlarına göre daha da zenginleşiyor. 6 ayda143 ülkeden1 milyon 300 binden fazla ziyaret sayısını aşan site, İngilizce, sınavlara hazırlık, profesyonel gelişim gibi kategorilerde yüzbinleri eğitmeye devam ediyor.
İşçi Sezen: “Gerçek bir ihtiyacı en iyi şekilde karşıladık”Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Banu İşçi Sezen, “Kısa süre önce, bilgiyi milyonlara açma hedefiyle 2006’dan bu yana ortaya koyduğumuz bilgi birikimini diğer deyişle Turkcell Akademi’yi dijitalleştirdik. Gördüğümüz yoğun ilgi, gerçek bir ihtiyacı en iyi şekilde karşıladığımızın bir göstergesi. 6 aylık bu süreçte insanlara “Nasıl bir eğitim hayal ediyorsunuz, hangi içeriklere ihtiyaç duyuyorsunuz?” sorularını yönelterek, işbirliklerimizi genişletmeyi, içeriğimizi her geçen gün daha da zenginleştirmeyi başardık. Sitemizi ziyaret edip aldıkları eğitimlerle iş bulduklarını ileten gençlerimiz, mutluluğumuzu daha da artırıyor. Bu müthiş eğitim fırsatının kapısı başta 35 milyon Turkcell’li olmak üzere herkese açık. Turkcell Dijital Akademi ile insanımız için değer yaratmaya devam edeceğiz” dedi.
İnfografiği büyütmek için üzerine tıklayabilirsiniz.Akademi’yle İngilizce seferberliği başladı
Tüm Turkcell abonelerinin ücretsiz biçimde erişebildiği Turkcell Akademi’nin sitesinde en çok ilgi gören kategoriler İngilizce, Teknoloji, Kişisel Gelişim ve üniversite sınavları için TercihRobotu oldu. En çok tıklanan video içerikleri ise İngilizce Akıllı cihaz tanıtımları, MS Office eğitimleri ve Android kurulumu oldu.
Dünyanın en önemli İngilizce eğitim platformlarından biri olan Papagaei ile iş birliğine giden Turkcell Akademi’de 100 binden fazla kişi başlangıç, 25 bini aşkın kişi orta, 15 binin üzerinde kişi ise ileri seviyede dil eğitimlerini tamamladı.
Bir başka işbirliği de dünyanın en iyi üniversiteleri ve eğitimcileri tarafından sunulan 600’ün üzerinde dersle 190 ülkeden öğrenciye ulaşan çevrimiçi eğitim platformu Coursera ile gerçekleştirildi. Turkcell Akademi’den Türkçe verilen dersler sayesinde, dünyada 7.4 milyon öğrencisi bulunan Coursera’ya, Türkiye’den katılımlar 6 ayda yüzde 25 oranında arttı.
Vodafone İş Ortağım, uluslararası Colloquy Dergisi tarafından düzenlenen “Colloquy Recognizes” programı kapsamında ödüle layık görüldü. Vodafone’un ödülü, 29 Eylül-1 Ekim tarihlerinde düzenlenecek Colloquy Sadakat Zirvesi’ndeki törende takdim edilecek. Ödül alan firmalar, ColloquyDergisi editörlerinin sadakat çalışmalarıyla dikkat çeken firmaları seçmesiyle belirleniyor.
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı EnginAksoy, ödül hakkında şu değerlendirmede bulundu:
“Türkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik etme hedefimizle, kurumsal müşterilerimize mobil teknolojilerle verimlilik artışı sağlayan ve onların hayatlarını kolaylaştıran ürün ve hizmetler sunuyoruz. Vodafone İş Ortağım çatısı altında, kurumsal müşteri memnuniyetini sürekli kılan ve müşteri sadakatine hizmet eden servis ve çözümler geliştiriyoruz. Kurumsal işletmelerin iletişim ihtiyaçlarına göre tarife optimizasyonu ve fatura kontrol özgürlüğü gibi maliyet avantajı sağlayan uygulamalarımızın yanında, müşteri sadakati için Alışveriş Ortağım gibi platformlarla kurumsal müşterilerimize katma değer sağlamayı hedefliyoruz. Vodafone olarak bugüne kadar ulusal ve uluslararası alanda kazandığımız 130’un üzerinde ödüle ColloquyRecognizes ile yeni bir müşteri bağlılığı ödülü eklemenin heyecanını yaşıyoruz. Kurumsal müşteri segmentinde koşulsuz memnuniyet ve sürekli bağlılıkyaratmavizyonuyla hayata geçirdiğimiz hizmetlerin, uluslararası platformda da takdir kazanması bir kez daha doğru yolda olduğumuzu gösterdi. Vodafone İş Ortağım çatısı altında her ölçekten şirkete verimlilik artışı sağlayan ürün ve servisler geliştirmeyi sürdüreceğiz.”
En yeni girişimlerin platformu ‘Colloquy Recognizes Ödülleri’
Colloquy, 1990 yılından bu yana müşteri memnuniyeti adına en önemli girişimleri açıklıyor ve uluslararası bir referans kaynağı görevi görüyor. Dergi, “ColloquyRecognizes” programı kapsamında geçen Mart ayından itibaren ‘Farkındalık’ sağlanması için tüm sektörlerde müşteri memnuniyeti ve bağlılığına yönelik en yenilikçi girişimleri ödüllendiriyor.
Meslek hayatına 1998 yılında Etibank’ta sistem programcısı olarak başlayan NazımEfe, 2001 yılında telekomünikasyon sektörüne geçiş yaparak Aria–Aycell birleşmesinde teknoloji tarafında önemli roller üstlendi.
Avea Teknoloji Operasyon Grup Direktörü Nazım Efe
Efe; Avea’da IT Governance ekibinde Program Yöneticisi olarak önemli altyapı transformasyon projelerinde çalıştıktan sonra, 2011 yılında Faturalama Ücretlendirme ve İş Zekâsı Çözümleri Direktörü olarak atandı.
Nazım Efe, Avea Teknoloji Operasyon Grup Direktörlüğü görevine atanmadan önce Avea’da IT Geliştirme Direktörü olarak görev yapmaktaydı.
Snake veya Uroburos olarak da bilinen Turla, devam etmekte olan en sofistike siber casusluk kampanyalarından biri. Yapılan en son Kaspersky Lab araştırmasında Epic’in Turla virüs bulaştırma mekanizmasının ilk aşaması olduğu görülüyor.
En azından 2012 yılından beri kullanılmakta olan “Epic” projesinin en yüksek hacimli etkinliğe Ocak-Şubat 2014‘te ulaştığı gözlemlenmiş. 5 Ağustos 2014 tarihinde, yani çok kısa süre önce Kaspersky Lab, kullanıcılarından birine bu saldırının gerçekleştirildiğini tespit etti.
“Epic” zararlı yazılımının kurbanları şu kategorilere ayrılır: Resmi kurumlar (İçişleri Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, istihbarat teşkilatları), elçilikler, ordu, araştırma ve eğitim kurumları ve ilaç şirketleri. Kurbanların çoğu Orta Doğu ve Avrupa’dan olmakla birlikte araştırmacılar, ABD dahil farklı bölgelerde de virüse rastlandığını açıklıyor. KasperskyLab uzmanları, Fransa‘nın başını çektiği toplamda 45’ten fazla ülkede yüzlerce kurban IP‘nin etkilendiğini gözlemlemiştir.
Kaspersky Lab’ın araştırmacıları Epic Turla’nın kurbanlarına virüs bulaştırmak için sıfır günlük açıklardan yararlanan yazılımlar, sosyal mühendislik ve sulama kanalı tekniklerinden (kurbanların ilgilendiği konuları içeren, saldırganlar tarafından ele geçirilmiş ve zararlı kodlar yaymak üzere yerleştirilmiş web siteleri) faydalandığını keşfetti. Örneğin Kaspersky Lab, toplamda 100 adetten fazla yerleştirilmiş web sitesi (sulama kanalı) gözlemlemiş. Web sitesi seçimi saldırganların özel ilgi alanlarını yansıtıyor. Örneğin virüs taşıyan İspanyolca web sitelerinin çoğu yerel resmi kurumlara ait.
Kuşkulanmayan bir kullanıcı, güvenlik açıkları bulunan bir sistemde zararlı kod içeren bir PDF dosyasını açtığında makine otomatik olarak virüs kapıyor ve saldırganın hedef sistem üzerinde anında ve tam kontrol sağlamasına olanak tanıyor.
Kaspersky Lab Global Araştırma ve Analiz Ekibi Başkanı Costin Raiu şu yorumlarda bulunuyor: “Carbon sistemi zararlı yazılımının yapılandırma güncellemeleri çok ilginç. Çünkü bu, Turla’nın bir diğer projesidir. Bu, Epic Turla ile başlayan çok aşamalı bir virüs ile uğraştığımız anlamına gelir. Epic Turla bir tutunma noktası elde etmek ve kurbanın profilini doğrulamak için kullanılıyor. Eğer kurban ilginç biriyse, tam Turla Carbon sistemine yükseltiliyor.”
Tatile çıkıyor ve bilgisayarınızı yanınıza alıyorsanız, kullandığınız ister notebook, tablet veya smartphone olsun korunmaya ihtiyacınız var demektir. Antivirüs yazılım kuruluşu Eset, siber dünyada güvenli kalabilmek için evden çıkmadan önce, tatilde ve tatilden döndükten sonra yapılması gerekenleri şu şekilde özetledi.
Yaz aylarında tatil yörelerinde de dijital hayatın tüm hızıyla devam ettiğini, kullanıcıların dizüstü bilgisayarları, tabletleri ve akıllı telefonlarıyla iletişim, bilgi alma, çevrimiçi alışveriş ve bankacılık işlemlerini sürdürdüğünü belirten Eset, bu dönemde hazırlıklı olmanın önemine dikkat çekiyor.
Eset, bu nedenle tatile çıkmadan önce, tatilde ve tatilden döndükten sonra yapılması gerekenleri, hazırladığı bir metin ile tüm kullanıcılara iletiyor.
Tatile çıkmadan önce:
Altın kural – Güvenlik yazılımı kullanın. Dizüstü bilgisayar ya da mobil cihazınızda her zaman güncel ve lisanslı bir antivirüs programı ya da internet güvenliği yazılımı kullanın. Günde ortaya çıkan 200 bin yeni virüsle başka türlü mücadele etmek mümkün değil.
Sistem yamalarını ihmal emeyin. Seyahate çıkmadan önce Windows, Adope, ITunes gibi sisteminizde kullandığınız yazılımların güncellemelerini takip edin ve mutlaka yükleyin, böylece korunmanın öncelikli adımlarından birini yerine gitirmiş olursunuz.
Çok sık söylüyoruz yine tekrar ediyoruz. Verilerinizi mutlaka yedekleyin: Datalarınızı güvenli bir ortamda saklayın. Böylece bilgisayarınız ya da tabletiniz çalındığı veya kaybolduğu zaman verilerinizi de kaybetmemiş olursunuz.
Karmaşık şifreler kullanın: Veriler ve veri depolama cihazları her zaman şifre korumalı olsun. Şifreler “123456“ gibi basit değil, harfli-rakamlı karmaşık şekilde oluşturulsun. Hatta en iyisi özel bir şekilde şifrelenmiş (encrypt) olursa yanlış ellere geçtiğinde işe yaramaz hale gelsin.
Taşınabilir diskleri ve USB aygıtları virüse karşı kontrol edin: Taşınabilir aygıtlar, virüslerin yayılmasını sağlayan en yaygın taşıyıcı durumundalar. Taile çıkmadan ya da işten çıkmadan önce taşınabilir diskinizi antivirüs yazılımınız veya güncel bir virüs tarayıcı ile tarayın.
Tatil sırasında:
Tozdan ve kumdan uzak tutun: Taşınabilir bilgisayarları soğutmak için kullanılan aktif fanlar toz ve kum gibi cisimlere karşı oldukça hassasdırlar. Taşınabilir bilgisayarların plaj gibi ortamlarda kullanılması durumunda, bilgisayarın içine kaçabilecek toz ve kum parçacıkları fanı kısa sürede kullanılmaz hale getirerek bilgisayarın aşırı ısınmasına ve sıcaktan zarar görmesine sebep olabilir.
Bilgisayarınızı serin tutun: Yüksek sıcaklıklar her zaman elektronik cihazların düşmanıdır. Normal bir dizüstü bilgisayarın çalışma ortamı sıcaklığı 25-30 derece arasında olmalı. Bu nedenle doğrudan güneşin sıcaklık etkisine maruz kalan bir cihazın, çalışma ortam sıcaklığı pek çok tatil yöresinde dışarıda 50 dereceyi bulabiliyor. Bu sıcaklıklar da özellikle işlemcinin çok fazla ısınmasına, pilin ömrünün azalmasına ve bilgisayarın düzgün çalışmasını engelleyebiliyor. Uzun şekilde bu ortamda kullanım kalıcı hasarlara da sebep olabilir.
Suyla temastan kaçının: Taşınabilir bilgisayarlar, tüm elektronik cihazlar gibi hatta daha fazla sıvı temasına karşı hassastırlar. Bilgisayar çalışırken meydana gelen sıvı temasları bilgisayara kalıcı hasarlar verebilir. Özelikle tuzlu teması, elektronik cihazın geri dönülemeyecek şekilde hasar görmesine sebep olabilir. Sıvı temaslarında yapılacak en iyi şey, hemen bilgisayarın gücünü kesip, pilini çıkarmak ve olabildiğince yakın bir zamanda yetkili bir servise ulaştırmaktır.
Kaliteli bir taşıma çantası kullanın: Seyahat ederken, taşınabilir bilgisyarlar ve tabletler için özel tasarlanmış; toza, sıcağa, darbelere dayanıklı bir taşıma kılıfı ve çantası kullanılmalı. Bu çantalar yolculuk sırasında ayrı bagaja verilmemeli, el bagajı olarak kabinde taşınmalı.
Hırsızlara karşı dikkatli olun: Taşınabilir bilgisayarın, tabletin veya cep telefonunun çalınması gününüzü berbat edebilir. Riski minimize etmek için cihazlar güvenli yerde tutulmalı ve mümkünse güvenlik kilidi kullanılmalı.
Kablosuz ağlar: Herkese açık kablosuz ağları kullanırken, temkinli olun. Bankacılık işlemleri ya da online alışveriş gibi işlemlerden mümkünse uzak durun. İnternete erişmek için kendi taşınabilir modeminizi ya da telefonunuzu kullanmak, açık ve güvensiz kablosuz bağlantıları kullanmaktan daha güvenlidir.
Veri hırsızlarına karşı dikkatli olun: İnternet kafelerde bilgisayar kullanırken internet bankacılığı, e-posta şifreleriniz, sosyal medya siteleri giriş bilgileriniz gibi önemli bilgileri girmekten kaçınmaya dikkat edin. Bu makinelerde keylogger olabilir. Ayrıca USB belleklerinizi kullanırken de zararlı yazılım bulaştırabilme olasılığı bulunduğunu da unutmayın.
Yeni bir e-posta hesabı açın: Normal mailinize gelen mesajların yönlendirilmek üzere ayarlandığı bir tatil hesabı açarak, tatilde bu e-posta hesabınız ele geçirilse bile uğrayacağınız zararın sadece tatil süresi içinde kalmasını sağlayabilirsiniz. Tatil sonrası yönlendirmeyi kaldırarak normal hesabınıza dönerek minimum zararla atlatabilirsiniz.
Eve döndüğünüzde:
Bilgisayarınız ve telefonunuzu virüslere karşı tarayın: Döndüğünüzde bilgisayarınızı, telefonunuzu, hafıza kartlarınızı, USB belleğinizi olası virüs bulaşmalarına karşı tarayın. Bu taramalar için bir online tarayıcı da kullanabilirsiniz.
Normal e-posta adresinize geçiş yapın: E-posta mesajlarınızı, tatil için açtığınız e-posta hesabına yönlendirmeyi iptal edin ve normal mailinize geri dönün.
Eset’in konu hakkında hazırladığı videoya buradan ulaşabilirsiniz.
Günümüzün rekabetçi ortamında başarılı olmak ve doğru insan kaynağına erişmek isteyen kurumlar için, işe alımı kolaylaştıran, video tabanlı dijital İK çözümleri geliştiren ElbaBilgiTeknolojileri, Yuzyuzeyiz.biz çözümleriyle insan kaynakları sektörüne yenilikçi yaklaşımlar sunuyor. Bu uygulama, insan kaynakları işe alım süreçlerinde birçok farklı kaynaktan gelen adayı konsolide ederek, değerlendirmeyi tek bir araçla daha hızlı yapabilme olanağı sağlıyor.
TÜBİTAK desteği ile ElbaODTÜTeknokentAr-Ge ofisinde hayata geçirilen çözümler, kurumsal şirketlere adaylarla yüz yüze görüşmeden önce, inovatif yaklaşımlar öneriyor.
Denetimlionline sınav çözümleriyle, geleneksel gözlemci eşliğinde yapılan sınavları simüle edecek şekilde; güvenli ve hızlı online sınavlar uygulanabiliyor. İşe alım ekibi, yüz yüze görüşme öncesinde, seçtikleri adaylara sormak istedikleri soruların cevaplarını video kaydı ile izleyerek alabiliyor. Böylece adayların diksiyon, görünüş, vücut dili, yabancı dil konuşma kabiliyetleri ve sorulara verdikleri cevap hakkında birkaç dakika içinde bilgi sahibi olunabiliyor.
Ayrıca, uzaktaki adaylarla canlı video mülakat yapma imkânı da sağlanıyor. Bu inovatif çözümler sayesinde kurumlar insan kaynağı alımında kısa sürede doğru adaya ulaşarak hem zamandan hem de maliyetlerden tasarruf ediyor.
Güçlü Özenci: “İnsan kaynakları alanında inovatif çözümler üretiyoruz.”BIC’nin melek yatırımcılarından biri olan Güçlü Özenci, ortak olarak katıldığı Elba ile Yuzyuzeyiz.biz markasının insan kaynakları alanına inovatif bir yaklaşım getirdiğine değinirken, çözümle ilgili olarak “Bu çözüm sayesinde kurumsal şirketlerin maliyetleri düşerken verimlilikleri artıyor, tüm adaylara şeffaf bir şekilde değerlendirilme imkanı sunuluyor” dedi.
Ülkemiz çok önemli bir seçimi daha atlattı ve cumhuriyet tarihimizde ilk defa cumhurbaşkanını halk seçti. Seçim günü bazı arkadaşlarım sosyal medyada seçimde yaşanan yolsuzlukların önüne ancak e-seçim yoluyla geçilebileceğini belirten mesajlar paylaştı. Peki, ülkemizde e-seçim teknolojileri kullanmak ne kadar olası? Gelin bu sorunun cevabını birlikte bulmaya çalışalım.
Avrupa’da ilk e-seçim Estonya’da
Avrupa’da gerçek anlamda ilk e-seçim uygulaması 6 Mart 2011’de Estonya’da gerçekleştirildi. Estonya halkı oylamaları evlerinden internet üzerinden katılırken sadece siyasiler sandık başına giderek medyaya poz verdi. Tabii ki Estonya gibi 1,3 milyonluk sayıca düşük ancak hem eğitim hem de bilgisayar okuryazarlığı–sahipliği çok üst seviyede olan bir ülkede bunu denemek ve sonucunda başarılı olmak çok normal. Ancak ülkemizde hala okuma-yazma sorunun çözmemişken, bilgisayar sahipliği ve okur-yazarlığı oranları bu kadar düşükken internet üzerinden seçim bizim için biraz zor gibi duruyor.
Referandumda kullanılan bir e-sandık örneği.Klasik sandık yerine e-sandık
İnternet üzerinde seçim için başarılı olamadık. O zaman ülkemizde çeşitli hilelerin yapıldığı iddia edilen klasik sandıklar yerine e-sandık uygulaması başarılı olabilir mi? Yine son seçim rakamlarıyla hareket edelim. Son seçimde kurulan sandık sayısı 166.657 adet. Bunların yerine e-sandık kurulması durumunda iyi durumda aynı sayıda bilgisayara, elektrik trafolarına girecek kedilerden kaynaklanacak olası elektrik kesintileri için kesintisiz güç kaynağına, bilgisayarlar için internet erişimine, internet üzerinden gidecek verinin güvenliği için bir altyapıya ve bilgisayarlarda teknik bir sorun çıkması durumunda buna müdahale edecek personele ihtiyaç olacak.
Bugünkü klasikseçim maliyetlerini ben bilemem tabii ki. Ama yetkililerin elinde bu rakamlar mutlaka vardır. E–seçim için gerekli maliyetleri de yukarıda saydığım kalemleri detaylandırarak bulmak kolay. Asıl zor olan bunu hayata geçirmek. Umarım ömrümüz yeter de bir gün biz de e-seçimde oy kullanırız.
Amerika Birleşik Devletleri merkezli Tracking-Point isimli bir firma silah meraklıları için olduğu kadar silahlı kuvvetler için de muhteşem sayılabilecek bir ürün geliştiriyor. Yaptıkları şeyin basit bir mantığı var; Linux tabanlı bir nişan dürbünü ile tüfekleri birleştirmek. Kullanıcının yapması gereken şey ise daha basit, hedefi belirlemek, dürbünün gösterdiği şekilde silahı hizalamak ve tetiğe basmak.
Amerikalı fotoğrafçı Steve Michael daha önce hayatında eline hiç silah almamış olmasına rağmen bu teknoloji sayesinde bir kilometreye yakın bir mesafeden hedefi tam 12’den vurmayı başarmış. Track-Point’in ürettiği silahların fiyatı ise 10 bin dolardan başlayarak 50 bin dolara kadar gidiyor.
Bu teknoloji işletmeler için ne anlama geliyor?
Artık işine son verdiğiniz personelinize bu durumu yüz yüze söylemek zorunda değilsiniz. :) Şakayı bir kenara bırakacak olursak açık kaynak koduna sahip bir işletim sisteminin parlak bir fikir ve yetenekli bir mühendislik ile birleştirilmesi sonucunda ortaya bu tarz bir ürün çıkabiliyor. Tracking-Point şu anda üretim kapasitesinin tümünü dolduracak kadar uzun dönemli sipariş almış durumda. Benzer teknolojilerin geliştirilmesi için hem kamu hem de özel yatırım fonları çok ciddi arayış içinde.
Günün sonunda insanların öldürülmesi için kullanılacak hiç bir yöntemi tasvip etmiyoruz ancak milli güvenliğin sağlanması için bu tarz teknolojilere ihtiyaç duyulduğu da inkar edilemez bir gerçek ve teknolojik gelişmelerin büyük yüzdesi askeri alanlardaki araştırmalar ile sağlanıyor.
Büyük ses getiren siber saldırıyla ilgili konuşan Trend Micro Akdeniz Ülkeleri Genel Müdürü Yakup Börekcioğlu, siber korsanların çaldığı verilerin hangi amaçlarla kullanıldığına dair bilgiler verdi. Börekcioğlu, Rus siber korsanların çaldığı 1,2 milyar kişisel verinin, Deep Web adı verilen internetin normal yollarla görüntülenemeyen gizli köşelerinde paylaşıma açıldığını, Rus siber suçluların, bu bilgileri kurdukları ekosistem içinde birbirlerine sattıklarını söyledi. Saldırının arkasındaki Rus yeraltı siber suç örgütlenmesine dikkat çeken Börekcioğlu, çalınan bu kullanıcı adı ve şifreler kişilerin haberdar olup önlem almalarına fırsat kalmadan kötü niyetli kişilerin eline geçebildiğini anlattı.
Siber suçluların amaçları batılı ülkelerden Rusya’ya para transferi yapmak.
Rus yeraltı siber suç örgütlenmesi diğerlerine kıyasla en büyük ve eylemleri en fazla tehlike oluşturan grup olarak nitelendiriliyor. Bu grubun asıl amacı, Batı ülkelerinden siber saldırılarla olabildiğince para çalarak kendi ülkelerine taşımak. Oluşturduğu bu büyük tehlikeden dolayı Rus yeraltı siber suç pazarı uzun zamandır TrendMicro’nun takibi altında. TrendMicro yayınladığı “Rus Yeraltı Siber Suç Pazarı” raporunda, siber suç faaliyetlerinin hangi ücretlerle yapıldığını gözler önüne seriyor. Raporun sonuçlarına göre siber suç pazarı gittikçe büyüyor. Dünyanın her yerinde kullanıcılar, Rus siber suçluların maddi çıkarlarına hedef oluyor.
Trend Micro Akdeniz Ülkeleri Genel Müdürü Yakup BörekcioğluSiber saldırıda maliyetler düştü saldırıların boyutları genişledi
Rus siber suçlular çaldıkları verileri belirli fiyatlar üzerinden kendi yeraltı örgütlenmelerinde satıyorlar. Ayrıca çeşitli siber suç faaliyetlerini de taşeron olarak gerçekleştiriyorlar. Örneğin twitter hesap bilgileri ve e-posta adresleri genellikle spamposta yollayan kişilere satılıyor. Bu hizmet ve bilgilerin fiyatlarında yıldan yıla düşüş gerçekleşiyor. Örneğin her 10 bin mesaj için 2011’de 13 dolar olan ücret, 2012’de 8 dolara, 2013’te ise 4 ile 5 dolara düştü. Bu nedenle aynı kazancı elde edebilmek için siber suçluların daha fazla veri çalmaları gerekiyor. Saldırıların bu kadar yoğun ve büyük çapta olması da bundan kaynaklanıyor. Günümüzde ekonomik sistemlerde dolaşan paranın yüzde 90’ı çevrimiçi ortamda olduğundan, siber suçlular bu parayı ele geçirmek için sürekli yeni saldırılar geliştiriyorlar.
Rus siber suçluların gerçekleştirdiği bu saldırı, dikkat edilmemesi durumunda internet kullanıcılarının siber suça karşı korumasız olduğunu bir kez daha net biçimde ortaya koyuyor. Özellikle web siteleri üzerinden yapılan saldırılarla site ziyaretçilerinin hedef alınması katlanarak artan bir eğilim. Mevcut saldırıda çalınan verilerin 420bini aşkın web sitesinden 540milyone-posta adresine bağlı olması ise bu duruma oldukça uygun bir örnek.
Business Insider’ın Reuters kaynaklı olarak verdiği bir habere göre Çinli akıllı telefon üreticisi Xiaomi ürettiği cep telefonlarında müşteri bilgilerini gizlice topluyordu. Xiaomi resmi bir açıklama yaparak bu durumun ücretsiz mesaj göndermeyi sağlayan bulut servisinden kaynaklandığını ve giderdiğini açıkladı.
Her geçen gün bu tarz haberleri pek çok farklı kaynaktan okuyoruz. Geçtiğimiz yıl içinde Edward Snowden‘ın sızdırdığı NSA belgeleri ile ABD hükümetinin dünyadaki en büyük dijital casusluğa imza attığına dair iddialar ortaya atılmıştı. Şimdi sorulması gereken sorular şunlar;
Her geçen gün bu skandallara yenisi eklenirken tüketiciler kime nasıl güvenecek?
İşletmeler pazara sürdükleri ürünler için müşterilere nasıl güvence verecek?
İşin doğrusu bu sorulara kesin ve net bir şekilde cevap vermek mümkün değil. Dijital dünyada bıraktığınız her bir iz, siz ne kadar güvenli olduğunu düşünürseniz düşünün bir başkasının eline geçebilir. İşletmeler açısından kendi ürettikleri ürünün yüzde yüz güvenli olduğunu asla garantilemek mümkün olmayacaktır. Peki gerçekler böyle ise çözüm nerede?
Elbette risk yönetiminde. İşletmelerin ve son tüketicilerin dijital dünyada risk yönetimi yapmaktan başka çaresi yok. Bunun için işletmeler profesyoneldanışmanlık hizmetleri alabilirler ancak önümüzdeki günlerde son kullanıcılar ve hatta işletmeler için bulut tabanlı risk yönetim hizmeti sağlayan servisler ile tanışabiliriz.
Sosyal medya mecraları nasıl yaşadığımızı ve neler yaptığımızı şekillendiren bir etkiye sahip. Vermek istediğiniz mesaj ne olursa olsun doğru sosyal medya kanalından yeterli bütçe ile bu mesajı ulaştırmak istediğiniz herkese ulaşmak mümkün. Pek, bu mecralar ne kadar etkin?
Şüphesiz ki bu soruya verilebilecek cevapların her biri, her bir sosyal medya kanalı için kendi başına bir uzmanlık gerektiriyor. Ancak zaman zaman yayınlanan raporlar ve yapılan analizler bize yol gösterebilir. Bu sefer üzerinde duracağımız mecra dünyadaki tüm internet trafiğinin yüzde 20’lik kısmını oluşturan popüler video paylaşım sitesi YouTube.
YouTube 2014 2. Çeyrek Görünüm Raporu‘na göre YouTube reklamları seyircilerin yüzde 64’ü üzerinde satın alma kararı için pozitif etki gösteriyor.
Youtube üzerinden reklamlardan en çok 18-34 yaş aralığındaki kişiler etkilenmekte. Bu kişiler ise YouTube’u şu kanallar üzerinden kullanıyor;
Bu seyircilerin yüzde 9’u aktif olarak yorum yapmak veya etkileşime girmek için bir eylemde bulunuyor. Üstelik ABD özelinde YouTube hiç bir ücretli yayın platformunun erişemediği kadar çok kişiye ulaşıyor.
YouTube bu veriler doğrultusunda şu anda reklam verilebilecek en doğru alanların başında geliyor. Ancak bunu yaparken uzman danışmanlık almak ve bütçeleri doğru şekilde yönlendirmek gerçekten önemli aksi takdirde beklenen sonuçları elde edemeyebilirsiniz. İşletmeler açısından durum böyle iken medya kanalları için bu ne anlama geliyor?
Cevabı basit; konvansiyonel TV kanalları gelecek dönem stratejilerini doğru ayarlamadıkları takdirde wikipedia’nın tarih bölümünde yer alabilirler.
YouTube 2014 2. Çeyrek Görünüm Raporu’nu buradan indirebilirsiniz.
Bulut kavramını bu kadar çok konuştuğumuz bir dönemde işletmelerin bulut servislerinden faydalanmaması düşünülemez. Bu çerçevede işletmelerin hayatını kolaylaştıracak 10 bulut servisini sizler için derledik;
Evernote: Gerek bireysel gerekse gruplar olarak not almanız ve tüm platformlardan takip ederek paylaşmanız için eşsiz bir servis ve yazılım sunuyor.
ProjectPlace: Modern proje yönetimi için göz atmanızda büyük fayda var. 1998’den bu yana hizmet veren bu servis oldukça profesyonel.
PassPack: Yüzlerce parola arasında kaybolmanıza gerek yok. Kişisel olduğu kadar işletme bünyesinde de parola yönetmek ve paylaşmak için hazırlanmış.
Atlassian Jira: Ürün geliştirme ve proje yönetimi için muhteşem bir araç. Öğrenme süreci biraz zaman alabilir ama buna değecek.
Office 365 (Exchange Online): Exchange sunucusu kurup yönetmeyi bir çile olarak görüyorsanız bırakın bunu Microsoft sizin için yapsın. Üstelik kurumların vaz geçilmesi MS Office güncelleme ve lisans sorunu ortadan kalkıyor.
Atlassian Confluence: Jira’nın yapımcısından bir başka araç. Kurum içi iletişim, wiki, fikir paylaşımı ve fazlası için tasarlanmış.
Dropbox: Hiç kullanmamış olma ihtimalinizi sıfır olarak görüyoruz. Kurumsal dosya depolama ve paylaşımı için donanım ihtiyacınızı ortadan kaldırabilir.
SugarCRM: Eğer ihtiyaç duyduğunuz bir CRM çözümü ise pek çok alternatif içinde öne çıkan bir servis. Göz atmanızda fayda var.
HootSuite: Sosyal medya hesaplarınızı yönetmek için daha iyi bir servis olmayabilir. Güvenin bize, ücretsiz versiyonu bile sizi hayran bırakacak.
Zendesk: Kurumsal servis destek sistem ihtiyaçlarınız için bire bir çözüm. Üstelik öğrenmek ve kullanmak çok kolay.
Bonus Uygulama Asana: Eğer amacınız sadece bir yapılacaklar listesi tutmak, bunu gruplamak, insanlara iş atamak ve takip etmek ise kesinlikle daha iyisi yok. Biz güvenin.
AMD, Netnames tarafından AMD SeaMicroSM15000 sunucusu temel alınarak tasarlanan yüksek verimli ve geniş ölçekli veri merkezi projesinin tamamlandığını açıkladı. AMD, Netnames ekibi ile operasyonu sadeleştiren, güç kullanımını minimize edip ağ katmanlarını ortadan kaldıran yeni bir veri merkezi inşa etmek için bir araya geldi.
NetNamesCIO’suDavidJones konu hakkında şunları söyledi:
“Netnames’in AMD ile bu proje için işbirliği yaparken temel hedefi; esneklik, ölçeklenebilirlik ve tasarruf anlamında sınıfının en iyisi veri merkezi standardına ulaşmaktı. SM15000 sunucu dokusu güç kullanımını daha aza indirgiyor, operasyonları sadeleştiriyor ve ağ katmanlarını ortadan kaldırıyor. Biz de bu sayede esneklik hızımızı artırarak müşterilerimize yeni hizmetler sunabiliyor ve yüksek kalitede hizmet sağlayabiliyoruz. AMD SM15000 sunucusu, yatırımdan pozitif geri dönüş aldığımız ve projeyi ticari açıdan mümkün kılan tek çözümdü.”
NetNames, AMD’nin SM15000 sunucusunu kullanarak aşağıdaki alanlarda başarı sağladı:
– Beklenen yıllık operasyon maliyetinde toplam 1,5 milyon doların üzerinde tasarruf,
– Fiziksel sunucudaki raf alanında yüzde 83 oranında azalma,
– 500 farklı sunucuyu dört SM15000 sunucusunda birleştirme,
– Halihazırdaki operasyon maliyetini yüzde 75 oranında azaltma.
Netnames, SM15000 sunucusuna dayanarak en baştan yeni bir mimari yaratarak veri merkezini yenilemeyi başardı. Yeni tasarım, SeaMicroFreedomFabric ile ağ yönetimi, hesaplama ve depolama operasyonlarını ayrıştırmak üzere, kullanılan uygulamalar için en uygun hesaplama ve depolama devrelerini inşa eden sunucu yapı taşlarını yeniden tanımladı.Geleneksel sunucu yapı taşları dinamik olarak esnetilemeyen sabit yapılandırmalara sahip oldukları için çok kısıtlı bir kullanıma izin veriyor.
AMDVeriMerkeziSunucuÇözümleriKurumsalBaşkanYardımcısıveGenelMüdürüDhirajMallick konu hakkında şöyle konuştu:
“Alan ve güç kısıtlamalarının üstesinden gelmek şirketler için kritik bir operasyon sorunu olmaya devam ediyor. Yeniden tasarlanana veri merkezinde SM15000 sunucusunu kullanarak, NetNames diğer sunucularla yapılması mümkün olmayan büyük bir operasyonel maliyetten tasarruf etmiş oldu.”
Turkcell Global Bilgi, Coca-Cola İçecek’i hizmet ağına ekleyerek büyümeye devam ediyor. Turkcell Global Bilgi Yurt İçi Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı Akın Akalın konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “Turkcell Global Bilgi olarak kurulduğumuz günden bu yana müşterilerimizin iş ve çözüm ortağı olarak en iyi hizmeti verebilmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Değişen ve gelişen müşteri ihtiyaçlarına uygun çözümler üretiyor, müşteri memnuniyetini hep üst seviyelerde tutuyoruz. Bu hizmet anlayışımız ile yurtiçi ve yurtdışında toplam 24 lokasyonda12 bin çalışanımızla hizmet verdiğimiz farklı sektörlerdeki 70’den fazla şirketle Türkiye’nin pazar lideri konumundayız ve Avrupa’nın en iyi çağrı merkeziyiz. Müşteri memnuniyeti odaklı hizmet yaklaşımımız, ihtiyaca özel sektörel çözümlerimiz, teknolojik alt yapımız, uzman kadromuz ve 15 yıllık bilgi birikimimiz, hem özel hem kamu sektöründe birçok şirket için ilk tercih olmamızı sağlıyor. Bundan böyle Coca-Cola İçecek ve Damla Su’ya da eşsiz bir müşteri deneyimi yaşatacağımızdan hiç kuşkum yok. İş ortaklığımız herkese hayırlı olsun” dedi.
Nesnelerin interneti (Internet of Things) kavramının patlama yapmak ve büyük veri adı verilen inanılmaz ölçüdeki dijital verinin üretileceği bir dönemdeyiz. Bunlar artık hayret verici durumlar olmaktan çıktı. Peki, bu gelişmeler büyük veri pazarında nasıl bir ekonomik hacim yaratacak?
Bu sorunun cevabını Mushroom networks araştırmış ve bir sonuçları bir Infografik ile paylaşmış.
Bu araştırmaya göre 2017 yılına kadar büyük veri pazarının ekonomik büyüklüğü 53,4 milyar dolar hacme ulaşacak. Bu gelişme ile birlikte dünyanı en büyük ekonomilerinden birisi olan Çin 2020 yılında tüm dünya üretilen verinin yüzde 20’nini kaynağı haline gelecek.
Araştırmanın diğer ilgi çekici noktalarını aşağıdaki Infografik’de görebilirsiniz. İşletmelerin böylesine gelişecek bir dünyadaki girişim fikirlerini gecikmeden hayata geçirmesi gerekiyor.