Var olduğuna inanamayacağınız, para kazandıran ilginç sektörler

0

Günümüzde doktorluk ve avukatlık gibi geçerliliği hemen hemen her herkes tarafından onaylanmış mesleklerle birlikte kabul görmüş bazı endüstriler var. Bu makalemizde yer alan sektörler ise, herkes tarafından bilinmeyen ve “gerçekten bu şekilde para kazanılıyor mu?” diye soracağınız cinsten.

Ölü kuyumculuğu

Aslında belirttiğimiz sektörün orijinal adı “Cremation Jewelry” ve binlerce yıldır da hayatta olan bir endüstri.

İnsanlar olarak, sevdiğimiz bir insanı kaybettiğimizde onlarla bir şekilde bağlı kalmak istiyoruz. Bunun da en iyi yolu onların bir parçasını kendimizde tutmak. Bu nedenle sevdiğimiz insanın saçını veya öldükten sonra yakılmayı tercih ettiyse külünü bir elmasa yerleştiren onlarca farklı firma var.

Müze sergileri

Sergilerin insanlık yararına yapıldığını düşünebilirsiniz ancak tahmin ettiğiniz üzere olaylar pek de öyle olmuyor. Kâr etme amacı güden birçok halka açık şirketin, haklarına sahip olduğu sergileri vardır.

Örneğin bir ara ülkemize de uğrayan ve büyük ilgi gören “İnsan vücuduna çarpıcı yolculuk” sergisi, bir şirkete ait ve tüm dünyayı gezerek bu sergiden para kazanıyor.

Yemek yeme rekabeti

Geçtiğimiz ay Joey Chestnut ismindeki bir adam, sadece 10 dakikada 72 sosisli sandviçi mideye indirdi. İşin ilginç tarafı ise Chestnut‘ın sadece yiyerek yılda 300 bin dolar gibi bir para kazanması.

Her geçen büyüyen “yemek yeme yarışmaları” endüstrisi, bu alana gönül vermiş insanların da güzel paralar kazanmasına vesile oluyor.

Ödül avcılığı

Vahşi Batı fimlerinden, üzerinde “Wanted” yazısı olan suçlu afişlerine ve bunları yakalayan ödül avcılarına aşinayız. Günümüzde bu mesleğin öldüğünü düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz.

Çünkü ödül avcıları varlığını sürdürüyor, ancak çok daha profesyonel ve eğitilmiş bir şekilde. Özellikle ABD yargı sistemi sayesinde varlığını sürdüren ödül avcıları, bir yakalama sayesinde 100 bin doları kolayca ceplerine indirebiliyor.

WWE

Aslında ABD’de popüler olan ancak ülkemizde de özellikle gençler tarafından ilgiyle takip edilen WWE dövüşleri, ciddi paraların kazanıldığı bir alan.

WWE şirketinin yıllardır yarım milyar dolar gibi gelir açıkladığını düşünürsek, WWE güreşçilerinin de hiç fena para kazanmadığını söyleyebilriz.

Fekal Transplantasyon

Kan bağışlamanın önemli olduğunu biliyoruz. Ancak, dışkınızı da hayat kurtarabileceğini biliyor muydunuz? 

Sağlıklı insanlar, ihtiyacı olan hasta insanların dışkılarını bağışlıyor ve sonucunda bu durum gerçekten de hayat kurtarıyor. Ayrıca her bağış sonrasında bağışçıların 40 dolar ödeme aldığını da belirtelim.

Hazine avcılığı

Eğer modern zamanların Indiana Jones’u olmak istiyorsanız, bu mümkün. Günümüzde batmış gemileri bularak içerisindeki hazineleri açığa çıkartan birçok şirket var.

Ayrıca tabii ki sadece gemi değil, karada da hazine arayan ve bundan para kazanan şirketler var.

Apple ABD’de üç büyük fabrika kuracak

0

Trump’ın, seçim propagandası sırasında ABD halkına verdiği sözlerden biri, dev Amerikan şirketlerinin üretimlerini yurt dışından ABD’ye getirmelerini sağlayacak olmasıydı.

Bu konuda kararlı olduğunu ve sözünü tutacağını da çeşitli fırsatlarda göstermeyi başardı. Henüz seçimi yeni kazanmışken, otomobil üreticisi Ford çok önceden Meksika’da kurmak üzere hazırlıklarına başladığı fabrika inşaatını durdurdu ve bu fabrikayı ABD sınırları içinde kuracağını açıkladı.

Ancak, ABD içinde üretim yapması istenen en önemli şirketlerin başında Apple geliyordu ve Apple bugüne kadar bu konuda bir açıklama yapmazken, sürprizi Trump patlattı. Medyaya konuşan Trump, Apple’ın CEO’su Tim Cook’un ona ABD’de 3 büyük üretim tesisi kurmak için söz verdiğini açıkladı.

Apple’ın fabrikaları konusundaysa henüz Trump’ın bir cümlelik açıklaması dışında bir bilgi bulunmuyor. Fabrikaların nereye kurulacağı veya ne zaman inşaata başlanacağı bilinmiyor.

Fabrikaları Foxconn mu kuruyor?

Öte yandan Apple’ın bu fabrikaları kendi başına kurup işletmesi de beklenmiyor. Apple’ın üretim ortağı Foxconn’un ABD’de iki yeni fabrika kurmak için hazırlık yaptığı biliniyordu. Tim Cook’un Foxconn’dan iPhone üretimini ABD’de kurulacak fabrikalara aktarmasını istediği düşünülüyor ancak Apple henüz bu konuda hiçbir açıklama yapmış değil.

Alphabet’in gelirini yükseltme planı

0

Google’ın ana şirketi Alphabet, gelirlerini %20 oranında artırmak için yeni bir politikayı hayata geçiriyor. Alphabet’in planına göre, şirket mobil, video, bulut ve yapay zeka alanındaki servislerini güçlendirerek gelirlerini her yıl %20 oranında artıracak. Bu konuda en büyük görev ise Alphabet’in lokomatif şirketi Google’a düşüyor.

680 milyar dolar şirket değerine sahip olan Alphabet’in yıllık 100 milyar dolar değerinde geliri bulunuyor. Şirket, lider konumda olmadığı bulut ve yapay zeka gibi alanlardaki hizmetlerini güçlendirerek lider konumda olan Amazon ve Microsoft gibi şirketlerden pazar payı almaya çalışacak. 

Mobil platformlar kral olacak

Şirketin mobil alana odaklanma kararı da dijital dünyada daha fazla mobil içeriğin hayata geçmesi anlamına gelecek. Reklam verenleri mobil alana yönlendirerek buradaki gelirlerini artırmaya çalışacak olan Google, bu reklamlardan pay almak isteyen yayıncıların da daha güçlü mobil içerikler hazırlamasına neden olacak.

Her ay 1,5 milyar ziyaretçisi bulunan YouTube ise video konusunda Google’ın elindeki en büyük koz ancak aynı zamanda bir video platformuna dönüşmüş olan Facebook’un aylık aktif kullanıcı sayısının 2 milyardı geçtiğini unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla Google’ın YouTube’u da daha popüler bir video paylaşım platformuna dönüştürmesi gerekecek.

Yapay zeka konusunda ise Amazon’un Alexa servisinin arkasında kalan Google hizmetlerini güçlendirmek için Avrupa’da milyarlarca dolar değerinde araştırma merkezleri işletiyor. Bu sayede Amazon’un Echo servisine rakip olan Google Home ürününü piyasaya sürebilen ve Asistant servisini geliştiren Google’ın yeni politikasıyla beraber Asistant servisini günlük hayata çok daha fazla sokmak için agresif bir pazarlama politikası uygulaması bekleniyor.

Neşet Dereli, Turkcell’in yeni İletişim Direktörü oldu

0

Haziran ayının ortalarından Turkcell Grup Kurumsal İletişim Direktörlüğü görevinden ayrılacağı açıklanan Engin Gedik‘in ardından, görevi devralacak isim sonunda belli oldu.

Turkcell’in yeni Kurumsal İletişim Direktörü Neşet Dereli oldu

2 yılı İletişim Direktörlüğü olmak üzere, 7 yıl boyunca Turkcell’de görev alan Engin Gedik, farklı iş fırsatlarına odaklanmak için Turkcell‘deki görevinden ayrılmıştı.

Onun yerine gelen isim ise daha önceleri Türk Havayolları Dijital İletişim Müdürlüğü de yapan Neşet Dereli oldu. 2004 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi‘nde öğretim görevlisi olan Dereli, THY’deki Dijital İletişim Müdürlüğü görevini ise 5  yıla yakın bir süre boyunca yürütmüştü. En son 2016 Kasım ayında Halkbank İletişim Müdürlüğü‘nü üstlenen Neşet Dereli’nin son durağı ise iletişim devi Turkcell oldu.

AWS, Türkiye planlarını hayata geçiriyor!

Amazon kurucusu Jeff Bezos’un “2 pizza kuralı”, toplantıların daha verimli geçmesi için harika önerileri barındırıyor.

Benzer tavsiyeler eşliğinde ülkemizde ofisi bulunan Amazon Web Services Türkiye Yöneticisi Mert Doğu ile bir araya geldik ve tüm dünyada oluğu gibi ülkemizde de hızla büyüyen şirketin planları hakkında konuştuk.

İlk adımını atan start-up’lardan tutun da köklü kurumların bulut çözümlerini sağlayan AWS, bu zamana kadar önemli işbirliklerine imza atmış durumda.

Bilinen markalar arasında Peak Games, Digiturk, Arçelik, Pegasus ve Bahçeşehir Koleji gibi markalarla olan çalışmaları örnek gösteren firma, gelecek için ülkemiz adına daha da umutlu.

Tüm dünyada 16 bölgede hizmet veren AWS, her bölgede en az 2 veri merkezi ile çalışıyor. Bazı yoğun bölgelerde bu sayı artıyor ve toplamda 43 veri merkezine sahip.

2018 planları ise heyecan verici.

Haritaya 4 yeni bölge daha ekleyecek olan firmanın hedeflediği ülkeler arasında şimdilik ülkemiz bulunmuyor. Ancak, henüz detaylarını paylaşamadığım ciddi yatırımların açıklanmasına çok az kaldığını belirtebilirim.

Ülkemizde AWS hizmetinden faydalanan firmalar, veri merkezi olarak genelde Frankfurt ve İrlanda’yı tercih ederken, yeni açılan İngiltere ve Fransa veri merkezleri de giderek cazibesini artırıyor.

Asıl beklentimiz, bu veri merkezlerinden birinin ülkemizde açılması.

Bu yatırım, hem AWS’ye yatırım yapan şirketlerin hız alanını artırırken, bölgedeki konumunu gelecek için fırsata çevirmek isteyen Dijital Türkiye adına da önemli bir motivasyon kaynağı olacak.

AWS, dahil olduğu kurumun kültürünü benimseyerek, hızlı çıkış yapan ve kuralları altüst eden firmalardan biri.

2006’dan sonra kurulan ve 10 milyar dolar ciro barajını en hızlı aşan şirketler arasında adını ilk sıraya yazdırırken, benzer ivmeyi ülkemizde de gerçekleştirmek istiyor.

Geçtiğimiz çeyrekte %43 büyüyerek cirosunu 3,66 milyar dolara çıkarmayı başaran AWS, ülkemizde proaktif şirketlerin gelecekte yerini sağlamlaştıracağını düşünüyor ve o şirketlerin çözüm ortağı olmak istiyor.

İş ortaklarından gelen geribildirimlerde en çok “sizinle çalıştığımız için içimiz rahat” yorumunu aldıklarını belirten Mert Doğu, bilişim sektöründeki satın alma döngüsünü tamamen değiştirdiklerini belirtiyor.

Eskiden, teknoloji yatırımları 10 senelik planlar dahilinde yapılırken şimdi ise istendiği takdirde, 2048 işlemciye sahip bir sistemi, birkaç saatliğine kiralamanın çok kolaylaştığını anlatan Doğu, işletmelerin bu hız alanı ile eşine az rastlanır başarı hikayeleri oluşturduğunu aktarıyor.

AWS tarafından gelen bilgiler, şimdilik bu şekilde.

Piyasada, “güvenilir ama pahalı” algısını değiştirmek için güzel fikirleri hayata geçirmek isteyen firmanın Türkiye planlarını TechInside okurları ile paylaşmaya devam edeceğiz.

2017 Yarıyıl Siber Güvenlik Raporu yayınlandı!

Cisco tarafından düzenlenen 2017 Yarıyıl Siber Güvenlik Raporu (MCR), siber tehditlerin hızla gelişip saldırıların şiddetini artırdığını belirtirken, potansiyel hizmet tahribatı saldırılarına (DeOS) karşı uyardı. Bunlar, organizasyonların yaşanan bir saldırı ardından sistemlerini ve verilerini kurtarmak amacıyla kullandıkları yedeklerini ve güvenlik ağlarını ortadan kaldırma riski taşıyor.

Nesnelerin İnterneti‘nin yaygınlaşması ile birlikte kritik önem taşıyan sektörlerin operasyonlarının daha büyük bir oranda sanal ortama taşımış olmaları, bu tehditlerin saldırı yüzeyiyle birlikte potansiyel ölçek ve etkilerini de artırıyor. 2017 Yarıyıl Siber Güvenlik Raporu (MCR), siber tehditlerin hızla gelişip saldırıların şiddetini artırdığını belirtirken, potansiyel hizmet tahribatı saldırılarına (DeOS) karşı uyardı.

Nesnelerin İnterneti güvenlik açıkları oluşturuyor

Bunlar, organizasyonların yaşanan bir saldırı ardından sistemlerini ve verilerini kurtarmak amacıyla kullandıkları yedeklerini ve güvenlik ağlarını ortadan kaldırma riski taşıyor. Ayrıca Nesnelerin İnterneti’nin yaygınlaşması ile birlikte kritik önem taşıyan sektörlerin operasyonlarının daha büyük bir oranda sanal ortama taşımış olmaları, bu tehditlerin saldırı yüzeyiyle birlikte potansiyel ölçek ve etkilerini de artırıyor.

Yakın tarihli WannaCry ve Nyetya gibi siber saldırı olayları, geleneksel fidye yazılımları (ransomware) gibi görünen, ancak bunlardan çok daha yıkıcı sonuçları olan saldırıların yayılma hızlarını ve etki alanlarının genişliğini ortaya koydu. Bu tarz saldırılar, Cisco’nun hizmet tahribatı saldırısı olarak adlandırdığı ve işletmelerin olası bir siber saldırı ardından toparlanma imkanlarını tümüyle ortadan kaldıran yeni bir tehdit türünün habercisi niteliği taşıyor. 

Nesnelerin İnterneti suçlular için yeni fırsatlar yaratmayı sürdürürken, kötüye kullanılabilecek güvenlik zaafları, etkileri giderek artan bu saldırıları mümkün kılan temel faktörlerden biri olacak. Son zamanlarda görülen botnet aktivitesi, bazı saldırganların şimdiden, tüm İnterneti sekteye uğratabilecek kadar etkili ve geniş ölçekli bir saldırının altyapısını hazırlamaya başlamış olabileceklerini gösteriyor.

Güvenlik uygulamalarının bu saldırılar karşısındaki etkililiğinin ölçümü, kritik bir husus. Cisco, bir tehdit ile bunun tespit edilmesi arasındaki süre olarak tanımlanan tespit süresini kısaltmak yönünde çalışmayı sürdürüyor. Tespit süresi, saldırganların hareket alanını sınırlama ve izinsiz girişlerin yarattığı hasarı en aza indirme bakımından kritik önem taşıyor.

Bu alanda çalışan Cisco, Kasım 2015’te 29 saat olan ortalama tespit süresini (TTD) Kasım 2016 – Mayıs 2017 tarihleri arasında 3,5 saate indirmeyi başardı. Bu rakamlar, Cisco’nun dünyanın dört bir yanında kurulan güvenlik ürünlerinden toplanan onaylı uzaktan ölçümlere dayandırılıyor.

Kötü amaçlı yazılımların sayısı hızla yükseliyor

Tehdit Ortamı : Neler Revaçta, Neler DeğilKötü amaçlı yazılımların 2017’nin ilk yarısı boyunca nasıl geliştiğini inceleyen Cisco güvenlik araştırmacıları, hackerların bu yazılımların bulaşma, gizlenme ve tespitten kaçınma tekniklerine getirdikleri bazı değişikler saptadılar. Bu yazılımları geliştiren kötü niyetli kişiler ayrıca komuta ve kontrol faaliyetlerini gizlemek için Tor vekil sunucu hizmetleri gibi anonim ve merkezsiz altyapılardan yararlanıyorlar. 

• Kötü amaçlı yazılımları yayma ve gelir elde etme çabalarının e-posta gibi alışıldık yöntemlere yönelmesiyle istenmeyen e-posta hacminde kayda değer bir artış yaşanıyor.

• Güvenlik uzmanları tarafından çoğu kez gerçek bir tehditten ziyade bir rahatsızlık sebebi olarak gördükleri casus yazılım ve reklam yazılımları da aslında şirketler için risk taşıyan kötü amaçlı yazılım türleri. Dört aylık bir süreçte 300 şirket üzerinde yapılan araştırmada, üç yaygın casus yazılım ailesinin örneklemin yüzde 20’sine bulaşmış olduğunu saptadı.

Ransomware-as-a-Service gibi modellerin yaygınlaşması örneğinde olduğu gibi, fidye yazılımlarında görülen değişimler, yetenekten bağımsız olarak daha fazla suçlunun bu saldırıları gerçekleştirmesine imkan tanıyor. Fidye yazılımlar manşetlerde kendilerine yer bulmuş ve verilen bilgilere göre 2016 yılında 1 milyar doların üzerinde gelir yaratmış olsalar da, bu tehdit bazı organizasyonları yanlış yönlendirerek daha büyük ve rapor edilmemiş tehdidi gözden kaçırmalarına yol açıyor olabilir.

2017 Yarıyıl Siber Güvenlik Raporu kapsamında mevcut tehdit ortamını belirlemekte kullanılan veriler, 10 güvenlik teknolojisi ortağı tarafından paylaşıldı. Rapora katkıda bulunan bu şirketler Anomali, Flashpoint, Lumeta, Qualys, Radware, Rapid7, RSA, SAINT Corporation, ThreatConnect ve TrapX

WannaCry ve Netya gibi yakın tarihli olayların da gösterdiği gibi, kötü niyetli kişilerin saldırıları giderek daha yaratıcı bir hal aldığının altını çizen belirten Cisco Türkiye Güvenlik Ürünleri Satış Yöneticisi Mutlu Güngören ” Organizasyonların büyük çoğunluğu bir saldırının ardından güvenlik önlemlerini artırıyor olsalar da endüstri genelinde şirketlerle saldırganlar arasında sürekli bir yarış hakim. Güvenlikte verimlilik bariz güvenlik açıklarını kapatıp güvenliği bir şirket önceliği haline getirmekle başlıyor” dedi.

Mağazaya ünlü girerse, haberiniz olacak!

0

İşletmelerin güvenliği için yapılan yanlış harcamalar ve eksik yapılan yatırımlar, tüm planları altüst edecek sonuçlar doğurabilir.

Bir araya geldiğimiz Milestone Systems yetkilileri ile gerçekleştirdiğimiz sohbette, ilginç konulara değindik.

1998 yılında Danimarka’da 2-3 kişilik bir ekip tarafından kurulan girişim, şu anda 100’den fazla ülkede 600’den fazla çalışanla açık platform IP video yönetim yazılım şirketi olarak yoluna devam ediyor.

İlginç bir bilgi de, son zamanlarda bir araya geldiğimiz tüm şirketler, merkezini Silikon Vadisi gibi bilinen merkezlere taşırken, Milestone Systems’ın merkezinin Danimarka’da ve yazılım geliştirme için kurulan ikinci büyük yapının da Bulgaristan’da olduğunu öğrendim.

Güvenlik kameraları üreten çok sayıda dünya devi var. Donanım ile beraber, ürettikleri yazılım da ileri seviyede. Ancak, aynı kurum içerisinde birden fazla markayı kullanan işletmeler, bu yapıları yönetecek alternatif sistemlere ihtiyaç duyuyor.

Milestone Systems Orta ve Güneydoğu Avrupa Bölge Müdürü Kiril Izov ile olan sohbetimizde, ilginç bilgiler edindim.

Dolmabahçe Sarayı ve JFK’yi kaydediyor

Türkiye’de 2000’den fazla işletme, Milestone Systems yazılımlarını kullanarak IP video yönetim ihtiyaçlarını karşılıyor ve bu sayı, her geçen gün artıyor.

Firmaya, güvenliğe önem veren işletmeleri düşündüğümüzde bu değerin çok küçük olduğunu belirttiğimizde, yeni ürün ve pazarlama politikaları ile bu pastadan daha fazla pay alacaklarını belirttiler.

Milestone Systems tarafından hizmet verilen bilindik yerler arasında ülkemizde Dolmabahçe Sarayı, dünyada da JFK Havalimanı’nı belirtebiliriz. Her iki yer de, stratejik açıdan çok değerli ve görüntülerin sağlıklı bir şekilde kayıt altına alınması, verilerin saklanması ve ihtiyaç duyulduğunda hızlı bir şekilde görüntülenmesi çok önemli.

Firma, bu yılın en önemli gelişmelerinden biri olarak Milestone XProtect 2017 R2 Video Yönetim Yazılımı‘nın son güncelleştirmesiyle birlikte üç yeni XProtect ürününü piyasaya sundu;

  • XProtect Essential
  • XProtect Express
  • XProtect Professional

Bu yazılımlar, birkaç adetten binlerce kameraya kadar tüm sistemleri destekliyor ve siber güvenliğin öneminin artmasıyla birlikte video kaydını özel bir güçlü şifreleme ile koruma altına alıyor.

Mağazaya giren ünlüyü tanıyor

Şirket, her ne kadar bu sistemin işlemesi konusunda çalışmalarını devam ettirse de, üçüncü parti yazılımlarla olan entegrasyon konusunda da oldukça iddialı. Örneğin, yüz tanıma sistemleri sayesinde mağazanıza giren bir ünlü ve tanınmış kişi olursa hemen bildirim alabiliyorsunuz.

Sadece duvara asılan kameralar değil, Bulgaristan’daki bir girişim ile drone’ları da güvenlik kamerasına dönüştürebiliyorsunuz.

Şirket tarafından yapılan bir uyarıyı da not etmekte fayda var!

Piyasada çok sayıda kullanılan ve güvenliği sağlamak için tesis edilen Çin menşeili kaynağı belirsiz ve teknik desteği yetersiz sistemlerin kendisinin bizzat güvenlik açığı olduğunu belirten Izov, alım yapılırken mutlaka bu kriterlerin değerlendirilmesinin gerekliliğini vurguladı. 

SOS Alerts: Kriz anları için Google çözümü

0

Google, arama ve harita servisleri için SOS Alerts özelliğini hayata geçirdi. Kullanıcılara doğal afet veya farklı kriz ortamlarında daha iyi bilgilendirme sunmak için tasarlanan bu özellik, ilk etapta şirketin arama ve harita servislerine entegre olarak çalışacak.

SOS Alerts neler sunacak?

Google, bu servis için Red Cross, Acil Durum Yönetim Dairesi ve Filipin Hava ve Astronomi Servis İdaresi gibi kurumlarla daha iyi bilgi akışı sağlamak için ortak çalışıyor.

SOS Alerts ile birlikte Google aramalarında ilgili krizin genel durumu, ilgili haber başlıkları, acil durum numaraları, web siteleri ve diğer ilgili bilgiler görünüyor. Ayrıca eğer bahsi geçen olayın yakınındaysanız, Google size bilgileri bildirim göndererek de iletebiliyor.  Harita tarafında ise yukarıdaki bilgilere ek olarak bazı bilgileri haritanın üzerinde pop up şeklinde çıkıyor. 

sos alerts

Bahsettiğimiz bu yeni özellik hem masaüstü, hem de iOS ve Android için sunulmuş durumda. Yeni özellik, şirketin halihazırda kullandığı Google Person Finder, Crisis Map ve Public Alerts portfolyosuna dahil oldu.

Mobil ad-blocking neden kullanılıyor?

0

Akıllı telefonların ve işletim sistemlerinin gelişmesi ile dijital pazarlama stratejileri ve mobil reklamların önemi de arttı. Bunun karşısındaki büyük engel ise mobil ad-blocking kullanımı. Peki, mobil cihaz kullanıcıları mobil ad-blocking yazılımlarını neden kullanıyor?

Mobil ad-blocking neden kullanılır?

Teorik olarak ad-blocking yazılımlarının ana kullanım sebebi bellidir. Kullanılan uygulama veya ziyaret edilen siteleri reklamsız görüntülemek. Bu teorik sebebin altında daha farklı sebepler de konuşuluyor.

Hindistan otonom araçları yasaklıyor?

İnternet bağlantılı aktivitelerin bilgisayarlardan mobil cihazlara taşındığı son dönemde, reklamlar da mobil cihazlar için daha yaygın olmaya başladı. GlobalWebIndex tarafından yapılan bir araştırma ise, Amerika’daki kullanıcıların ad-block alışkanlıklarını ortaya koyuyor. 

Yapılan araştırmaya göre erkeklerin %58’i ve kadınların %42’si reklam engelleyici uygulamalar kullanıyor. Yaş aralığı noktasında ise 25-34 yaş aralığındaki kullanıcıların kayda değer bir üstünlüğü var. 

mobil ad-blocking-2

Yukarıdaki tabloda da, reklam engelleyici yazılım kullananların cihazlara göre dağılımı belirtiliyor. Bu listeye göre PC ortamında ad-blocking kullanımı hala en yoğun alan olsa da, mobil cihazlarda da hatrı sayılır bir kitlenin olduğu ortada. 

mobil ad-blocking-3

Mobil ad-blocking kullanımı noktasında, kullanıcıların gerekçeleri de dikkat çekici. Araştırmaya katılanların %42’lik kısmı, reklamların mobil cihazlarda bilgisayara kıyasla daha sinir bozucu olduğunu düşünüyor. %40 oranında yer alan kullanıcı grubu ise websitelerini mobil cihazlar üzerinden fazla gezmediklerini ifade ediyor.

Ad-blocker kullananların %54’lük kısmı, bu reklam tutarsız ve rahatsız edici olduğunu söylüyor. %47’lik bir kısım ise mobil cihazlardaki reklamların, ekranda çok fazla yer tuttuğunu ve bu yüzden reklam engelleyici kullandıklarını açıkladı.

Araştırmadaki ilginç bir detay ise reklam engelleyicilerin varlığından haberdar olmayan insanların oluşu. Amerika’daki internet kullanıcılarının %52’lik bir kısmı reklamların nasıl engelleneceğini bilmiyor. 

Ad-blocker yazılımlarının karşısındaki en zorlayıcı detaylar arasında bilinirlik ve hatırlanma konuları geliyor. Genelde kulaktan kulağa yöntemler ile tavsiyeler sonrası kullanılan bu tip yazılımların bir çoğu unutuluyor. Ortaya çıkan sonuçlara göre reklam önleyici yazılımların %50’lik bir kısmının kullanım sonrası adı hatırlanmıyor ve kullanıcılar başka çözümlere yöneliyor. 

Özetleyecek olursak, ad-blocker yazılımlarının başlı başına reklamları durdurmak yerine, temelinde yatan başka sebeplerin de olduğunu görmekteyiz.

Sizler ad-block kullanıyor musunuz?

Zuckerberg, Elon Musk’a ağır çaktı!

0

Silikon Vadisi, iki mucize çocuğun kavgasına şahit olacağı günlere gebe olabilir.

Yapay zekaya düşmanlığı ile bilinen Elon Musk ve yapay zeka geliştirmek için milyarlarca dolar harcayan Zuckerberg arasında şiddetli bir çatışma başlayacak gibi görünüyor.

Elon Musk’ın ABD’deki valilerin toplandığı bir zirvede konuşma yaparak devleti yapay zeka çalışmalarını denetlemeye davet etmesi üzerine Zuckerberg çok sert bir çıkış yaptı.

Teknoloji konusunda felaket senaryoları üreten insanları anlamakta zorluk çektiğini dile getiren Zuckerberg, bunun büyük sorumsuzluk olduğunun da altını çizdi.

Elon Musk’ın aksine Zuckerberg, yapay zekanın çok sayıda hayatı kurtaracağını, erken teşhisle hastalıkların tedavisini mümkün kılacağını, trafikteki kazaları önleyeceğini ve insan yaşamının kalitesini artıracağını savunuyor.

Öte yandan Elon Musk da bunları inkar etmiyor ve kendisi de Tesla araçlarında yapay zeka kullanarak araçlarına otonom sürüş teknolojisi entegre ediyor. Ancak Musk devletlerin yapay zekayı silahlandırması halinde veya yapay zekanın “kimin ölüp kimin yaşayacağına” karar verecek bir seviyeye ulaşması durumunda, insanlık için büyük bir tehlikenin başlayacağının altını çizerek devletleri bu tür çalışmalara karşı uyarıyor.

Microsoft Avustralya’da Quantum bilgisayar geliştirecek

0

Microsoft, Sydney Üniversitesi ile birlikte Quantum bilgisayar geliştirmek için 150 milyon dolar bütçeli bir anlaşma imzaladı. 

Microsoft’un Quantum Mimarisi ve Bilişimi (QuArC)  takımınında yer alan ve Pentium 4 işlemcisinin de mimarı olan Douglas Carmean’ın açıklamasına göre, Sydney Üniversitesi’nde yer alan ekip, eşsiz bir Quantum teknolojisi deneyimine sahip. Quantum teknolojisini bilimsel olarak ölçekleyebilen bir teknik geliştiren ekibin deneyimleri sayesinde pratik kullanımı mümkün olan bir Quantum bilgisayar geliştirmek için çalışacak olan Microsoft’un bu ortaklığı Quantum bilgisayar alanında önemli bir adım olarak görülüyor.

Quantum bilgisayarlar sayesinde, özellikle ilk aşamada, bilim insanlarının ve büyük veri ile uğraşan kurumların ihtiyaç duyduğu yüksek işlem gücüne ulaşmak mümkün olacak. Bu da sayısız bilimsel projenin sonuçlandırılması, yeni teknolojilerin çok daha hızlı şekilde hayatımıza girmesi anlamına gelecek. Ticari kurumlar ise Quantum bilgisayarlar vasıtasıyla çok daha gelişmiş ürün ve hizmetler sunmaya başlayabilecekler. Ticari alandaki Quantum uygulamaların yaygınlaşması, işsizliği azaltacak, toplumlardaki refahı artıracak bir etkisi olacak.

Quantum bilgisayar çalışmaları şu anda “minyatürleşme” aşamasında tıkanmış bulunuyor. Bilim insanları, iri boyutlarda Quantum bilgisayarları geliştirebiliyor ancak bunlar 1940’lardaki oda boyutundaki bilgisayarları andırıyor.

Nano boyutlarda işlemciler üretmek içinse 50 yıllık bir çalışma daha yapılması gerektiğine inanılıyor. Bu kadar küçük bir alanda ise Quantum enerjisi Albert Einstein’in tanımladığı şekliyle “ürpertici” bir hal alıyor. Teknoloji firmaları ise bu enerjiyi kontrol altına alarak, mini Quantum PC’leri mümkün kılacak teknolojiyi geliştirmeye çalışıyorlar.

 

Hindistan otonom araçları yasaklıyor

0

Dünya, sürücüsüz otomobillere hazırlanırken, Hindistan Ulaştırma Bakanı bu teknolojinin Hindistan’a girmesine izin vermeyeceklerini açıkladı.

“Bu konuda çok netiz, Hindistan yollarında otonom araç olmayacak. İnsanları işsiz bırakacak hiçbir teknoloji Hindistan’a giremez,” ifadesini kullanan Bakan, böylece halk arasında yaşanan “otonom araç” endişelerini de ortadan kaldırmış oldu.

ABD gibi Hindistan’da da otonom araçların insanları işsiz bırakacağı korkusu yaşanıyor. Ancak ABD’nin aksine, halkı çok fakir olan ve sosyal uygulamaları da çok yetersiz olan Hindistan’da işsiz kalma fikri insanlar için daha ağır bir süreç anlamına geliyor.

Bakanın açıklamalarına göre nüfusu 1,5 milyara yaklaşan Hindistan’da şu anda 2.200.000 şoföre ihtiyaç var. Bazı teknoloji firmaları ise otonom taksiler ve otonom kamyonlarla şoför ihtiyacını karşılamayı planlıyorlar.

SoftBank ve Didi, Uber’in rakibine 2 milyar dolar yatırdı

0

Japonya’nın dev yatırım fonu SoftBank ve Çin’in en büyük araç paylaşım servisi Didi Chuxing, Güney Doğu Asya’nın en önemli araç paylaşım uygulamasından biri olan Grab’a 2 milyar dolarlık yatırım yaptı.

Uber’in rakibi olan Grab, böylece Güney Doğu Asya’daki en büyük yatırım fonunu almış oldu. Bu yatırımla beraber Uber’e karşı rekabet veren SoftBank ve Didi’ye artık Grab da katılmış olacak. Böylece Uber’in Uzak Doğu’da işi artık çok daha zor olacak.

Singapur firması olan Grab ayrıca henüz adını vermek istemediği bir firmadan 500 milyon dolarlık daha yatırım almayı beklediğini de açıkladı. Grab’ın şirket değeri ise bu yeni yatırımlarla beraber 6 milyar dolara yükselmiş durumda.

Uber ise kısa süre önce ağır rekabete dayanamayıp Çin’den çıkmak zorunda kalmıştı. Ayrıca bir ABD şirketi olarak kendini halka kabul ettiremediği Rusya’daki faliyetlerini durdurmuştu. SoftBank ve Didi’nin bu hamlesiyle beraber Uber’in Asya ve Uzak Doğu’daki geleceği iyice tehdit altına girmiş görünüyor.

Microsoft, Paint’in fişini çekti

0

Windows’un içinde standart olarak gelen çizim programı Windows Paint’in sonu geldi. Yazılım devi, Windows 10 içinde yer almayacak veya daha fazla geliştirilmeyecek olan yazılımlar listesine Paint’in adını da aldı.

Windows 10 Fall Creators Update içinde yer alan liste, geliştiricilerin kendilerini Windows 10’daki yeniliklere hazırlaması için bir uyarı niteliği taşıyor.

1985 yılından beri Windows’un parçası olan Paint, artık gelişmiş imaj düzenleme yazılımlarına kolayca erişim sağlanması nedeniyle Windows’un en az kullanılan bileşenlerinden birine dönüşmüştü.

Microsoft, Paint’e son vermekle beraber, özellikle Hololens gibi artırılmış gerçeklik gözlüklerini hedef alan Paint 3D’yi geliştirmeye devam edecek. Öte yandan, Paint’in Facebook sayfasında 700 bin takipçisi bulunuyor ve bu basit çizim programı, çok hızlı ve basit presentasyonlar hazırlamak için alternatif bir uygulama olarak kullanıldığı için özellikle ödev hazırlayan öğrenciler ve şirket içi basit duyurular hazırlamak isteyen ofis çalışanları sosyal medyada bu karara tepki gösterdiler.

Akıllı asistan savaşını kim kazanır?

0

Son yıllarda gelişen akıllı asistan teknolojisi konusunda büyük markaların önemli yatırımları oldu. Amazon Alexa ile ciddi bir yola giren akıllı asistan ürünlerine Apple ve Google gibi büyük markalar da dahil oldu. Peki bunlardan hangisi yarışı önde bitirir?

Akıllı Asistan-techinside

Akıllı asistan savaşları başladı!

Apple’ın WWDC 2017 etkinliği ile duyurduğu HomePod ürünü, akıllı asistan konusunda büyük markalardan gelen son hamle oldu. Bu duyuru ile birlikte Google, Amazon ve Apple arasında akıllı asistan yarışı da başladı diyebiliriz. 

Cihazlar arasında bazı farklılıklar olsa da, markalar kendi ürünleri için kendi ekosistemlerine uygun yetenekleri geliştirdiler. Amazon’un alışveriş noktasındaki desteği, Google’ın dil ve arama noktasındaki becerileri ve Apple’ın donanım-yazılım geliştirme konusundaki becerisi, modellere farklılıklar sunuyor. 

Markalar için bu cihazların getirisi nasıl olur bilinmez ama akıllı ev ve IoT teknolojilerinin yaygınlaşması ile bu tip ürünlerin evlerde önemli bir yere sahip olacağı tahmin ediliyor.

amazon echo

Akıllı asistan ürünleri noktasında ilk adım Amazon’dan gelmişti. Amazon Echo isimli asistan Alexa desteği ve özellikle Amazon ekosistemi ile uyumu sayesinde, kolay alışveriş dönemi için büyük bir adım oldu. Desteklenen ülke sayısının yetersiz olması ise markanın önündeki en büyük engel oldu.

YouTube video editörü kalkıyor!

2016 yılının Kasım ayında duyurusu yapılan Google Home ise hem Amazon Echo’ya yanıt niteliğindeydi hem de Google’ın yazılım desteği sayesinde daha fazlasını sunabilme potansiyeline sahip oldu. Müzik çalma, arama yapma gibi geleneksel yeteneklere ek olarak Uber entegrasyonu ile taksi çağırabilmek bile heyecan verici olmuştu.

Google Home

Haziran ayının ilk haftasında düzenlenen WWDC 2017 etkinliği kapsamında duyurusu yapılan HomePod ise teknoloji devi Apple’ın önemli bir hamlesi oldu.

Ses yetenekleri ile ön plana çıkartılan HomePod, Siri desteği ve Apple ekosistemi ile uyumu gibi özelliklerle dikkat çekerken, satış fiyatı ile rakiplerinin çok ötesinde konumlandırıldı. Bu da HomePod’un Google Home ve Amazon Echo’ya karşı en büyük handikapı olabilir.

Apple HomePod’un iOS entegrasyonu, cihazı Apple ürünlerinin tam merkezine koymaya aday. Bilindiği üzere, Apple’ın en büyük başarılarından biri kendi ekosistemi içinde tüm Apple cihazlarının haberleşmesi oldu. Bu haberleşme HomePod ile daha ileri seviyelere taşınabilir.

Apple-HomePod

Google cephesi ise, soruları yanıtsız bırakmayan bir ürün olan Google Home ile evlerde gerçek bir asistan deneyimi yaşatma konusunda iddialı. Google’ın sunduğu sayısız servisi “Ok Google!” komutu ile aktif hale getirebilmek eğlenceli olacaktır. 

Bu girişen ilk isim olan Amazon ise, alışveriş alışkanlıklarını baştan aşağıya değiştirmeye niyetli. Alışverişin tek amaç olmadığını da belirtmek gerekiyor zira Alexa ekosistemi ile bundan çok daha fazlasını yapmak mümkün. Milyonlarca ürün satışı yapan Amazon’un Alexa desteğine daha yaygın hale getirmesi, ürünlerine avantaj sağlayacaktır.

Sizce akıllı asistan yarışını galibi kim olur?

 

Herkes Qualcomm’a karşı

0

ABD’de Qualcomm’a isyan eden şirketlerin sayısı hızla artıyor. Mobil işlemci devi Qualcomm’u baskıcı ve tekel bir piyasa kurmaya çalışmakla suçlayan Apple 2017 başında şirkete savaş bayrağı açarak konuyu mahkemeye götürmüşken, diğer şirketler de ona katılmaya başladı.

Google, Samsung, Intel, Facebook, Uber, Microsoft, Amazon ve Netflix şimdiden Apple’a desteğini açıklayan firmalar.

Qualcomm, müşterileriyle yaptığı sözleşmelerde ve fiyatlandırmada, rakip firmalardan ürün kullanımını dikkate alıyor ve örneğin eğer bir telefon üreticisi, cihazın bir bileşenini rakip bir firmadan temin ediyorsa, Qualcomm’dan satın alacağı diğer bileşenler için yüksek fiyat ödemek zorunda kalıyor.

Apple, bu politikaya itiraz ederek sene başında mahkemeye gitmişti. Apple’ın mahkeme hamlesi, Qualcomm’u tekelci durumuna sokarak ABD’de ve dünyada milyarlarca dolar ceza ödemek zorunda bırakabilecek. Qualcomm daha önce de Çin’de, tekelci uygulamalar geliştirdiği için milyar dolara ulaşan cezalara çarptırılmıştı.

Qualcomm ise Apple’ın iPad ve iPhone’larında kullandığı modemleri Qualcomm’a ait olan teknolojiyi çalarak geliştirdiğini savunuyor ve bu cihazların ABD’de satışının yasaklanmasını istiyor. İki firmanın savaşında şimdilik teknoloji dünyasının desteği Apple’dan yana görünüyor.

Turkcell, yerli 4.5G anten şebekesini test ediyor

Geliştirme sürecinin en başından bu yana projede yer alan Turkcell, ASELSAN’ın geliştirdiği yerli anteni çalışan şebekesi üzerinde test etmeye başladı. Yerli anteni deneyen ilk mobil operatör olan Turkcell, yerli 4.5G baz istasyonu projesiyle birlikte mobil haberleşme altyapısının millileştirilmesine destek veriyor.

Türkiye’nin teknolojide tüketen değil üreten bir ülke olması için çalışmalarını aralıksız sürdüren Turkcell, teknolojide yerli üretimin desteklenmesi yolunda yeni bir adım daha attı. Turkcell bu kapsamda Türkiye’nin ilk yerli 4.5G baz istasyonu antenini mevcut çalışan şebekesinde test eden ilk operatör oldu. İlk olarak Turkcell’in girişimleri ile gündeme gelen, çalışmalarına başlanan yerli antenler Turkcell’in İstanbul ve Ankara’daki canlı şebekeleri üzerinde test ediliyor.

Hazırlık aşaması yaklaşık bir yıl süren ve Turkcell mühendislerinin de geliştirilme safhalarında görev aldığı yerli anten projesiyle teknolojideki dışa bağımlılığın azaltılarak bu alandaki yerliliğin artırılması hedefleniyor.

Yerli antenlerin seri üretimine geçilmesiyle birlikte önemli miktarda maddi kaynağın da yurt içinde kalması sağlanacak. ASELSAN’ın geliştirdiği yerli anten, yerli baz istasyonunun da en önemli parçalarından biri olacak.

Sezgin: Turkcell şebekesini milli hale getiriyoruz

Konuyla ilgili açıklamada bulunan Turkcell Şebeke Teknolojilerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Gediz Sezgin, “Milli teknolojilerin geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi konusunda üzerimize düşeni en iyi şekilde yapmak için çalışıyoruz. Bu anlamda yerli teknoloji üretimine en fazla yatırım yapan şirketlerden birisi olarak, 4.5G ve 5G teknolojilerini de çok önemli bir fırsat olarak değerlendiriyoruz.  ASELSAN’la aynı zamanda yerli 5G teknolojileri geliştirmek için birlikte çalışıyoruz.” dedi.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın önderlik ettiği projeyle daha önce 1799 köyü mobil iletişim altyapısıyla buluşturan Turkcell, aynı köylere götüreceği 4.5G hizmeti için kuracağı altyapıda da yerli ürün kullanacak.

Siber güvenlik kazaları, çalışanlar tarafından gizleniyor

0

Siber güvenlik son yılların en önemli konularından biri hâline geldi. Bu konuda Kaspersky Lab ve B2B International tarafından yayınlanan BT Güvenliğinde İnsan Faktörü: Çalışanlar Şirketleri Nasıl Savunmasız Kılıyor isimli rapor, dünya çapındaki şirketlerin %40’ında, çalışanların BT güvenliği kazalarını sakladığını ortaya çıkardı.

Türkiye’de oran %45 seviyesinde

Yayımlanan raporun sonuçlarına göre siber güvenlik kazalarını çalışanların saklama oranı ülkemizde %45 seviyesinde ve bu oran, dünya ortalamasının üzerinde seyrediyor. Ayrıca BT güvenliği kazalarının %46’sına çalışanlar sebep oluyor.

Zararlı yazılımlardan sonra, bir siber güvenlik olayının en muhtemel ikinci sebebi bilgisiz veya dikkatsiz çalışanlar oluyor. Zararlı yazılımlar her geçen gün daha da karmaşık hale geliyor olsa da, her zaman var olan insan faktörü aslında daha büyük tehlikeler içerebiliyor.

Hedefli saldırılar söz konusu olduğunda, kurumların siber güvenlik kalkanındaki en zayıf noktayı çalışan dikkatsizliği oluşturuyor. Saldırganlar özel yapım zararlı yazılımlar ve yüksek teknoloji içeren teknikler kullansa da, başlangıç noktaları, faydalanması en kolay giriş noktası oluyor; yani insan tabiatı.

Yapılan araştırmaya göre, geçtiğimiz yıl içerisinde gerçekleşen her 3 hedefli saldırıdan birinin (%28) başlangıç noktası oltalama/sosyal mühendislik oldu. Örneğin dikkatsiz bir muhasebeci, iş ortaklarından birinden gelen bir fatura görünümünde gizlenen zararlı yazılımı tereddüt etmeden açabiliyor. Böyle bir durumda bütün bir şirketin altyapısı çalışmaz hale geliyor ve muhasebeci de ister istemez saldırganların suç ortağı durumuna düşüyor.

Siber güvenlik ve insan faktörü

Türkiye çapında birçok şirket, çalışanlarının şirketleri için bir zayıf nokta oluşturduğunun farkına varmaya başlamış durumda: araştırmaya katılan şirketlerin %52’si, BT güvenliği konusunda en zayıf noktanın çalışanları olduğunu kabul ediyor. Birçoğu için çalışan odaklı önemler almanın gerekliliği de aşikar: şirketlerin %39’u çalışanlarını eğiterek güvenliklerini iyileştirmenin yollarını arıyor. Bu, şirketlerin %50’si için daha sofistike yazılımlar kullanmaktan hemen sonra gelerek, Türkiye’deki ikinci en popüler siber korunma yöntemi olarak karşımıza çıkıyor.

Şirketleri insan sebepli siber tehditlerden korumanın en iyi yolu, doğru araçlarla doğru pratikleri birleştirmekten geçiyor. Buna İK ve üst yönetimin, çalışanları dikkatli olmak ve bir olay halinde yardım istemek konusunda teşvik etmeleri de dahil. Şirketlerin bu konuda atması gereken ilk adımlar arasında, çalışanlara güvenlik farkındalığı eğitimleri vermek, birçok sayfa içeren dokümanlar yerine kısa ve net ilkeler sunmak, çalışanların yeteneklerini ve motivasyonlarını artırmak ve uygun bir çalışma ortamı sağlamak sayılabilir.

Güvenlik teknolojileri özelinde bakıldığında, bilinçsiz veya dikkatsiz çalışanları hedef alan tehditlerin bir çoğunu (oltalama da dahil) uç nokta güvenlik çözümleriyle ortadan kaldırmak mümkündür. Bunlar fonksiyonellikleri, ön ayarlı koruma ya da gelişmiş güvenlik ayarları doğrultusunda KOBİ’lerin ve büyük ölçekli şirketlerin ihtiyaçlarını karşılayarak riskleri en aza indirgemek konusunda yeterlidir.

BKM, 2017’nin ilk altı aylık sonuçlarını yayınladı

BKM tarafından açıklanan 2017 yılı ilk altı aylık verilere göre havayolları sektörü, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 27 oranında artışla kartlı ödemelerde en çok artışın yaşandığı sektör oldu. Havayolları sektörünü, yüzde 21’er oran artışla kamu, vergi ödemeleri, araba kiralama, yemek takip etti.   

Kartlı ödeme sistemlerinde ilk yarı verilerini değerlendiren BKM Genel Müdürü Dr. Soner Canko, kart kullanmanın sağladığı avantajların yanında banka hesabı sahibi nüfustaki artış, artan finansal okuryazarlık ve internet bankacılığı kullanımı gibi trendlerin de desteğiyle ödemelerde kart kullanımının artışını sürdürdüğünü belirterek, Türkiye’nin nakitsiz ödemeler toplumu hedefine emin adımlarla ilerlediğini söyledi.

Kartlı ödemelerde öne çıkan sektörleri de değerlendiren Dr. Soner Canko, “Havayolları, kamu/vergi ödemeleri ve araba kiralama gibi sektörler yılın ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine oranla kartlı ödeme miktarları açısından ciddi artış yakaladı. Bu eğilimin sürmesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Havayollarında kartlı ödemelerde artış yüzde 27

BKM’nin paylaştığı verilerde, kartlı ödemelerdeki artışla beraber en fazla artışın hangi sektörlerde gerçekleştiği detaylı incelendiğinde, 2017 yılının ilk altı ayında geçen yılın aynı dönemine göre havayolları yüzde 27, kamu/vergi ödemeleri yüzde 21, araba kiralama yüzde 21, yemek yüzde 21 ve benzin ve yakıt istasyonlarının yüzde 20 ile en fazla artış gösteren sektörler arasında yer aldığı görülüyor.

 

“Nakitsiz ödemeler toplumu hedefimize hızla yaklaşıyoruz”

Kredi kartı ve banka kartı sayıları artarken kartlı ödemelerde yüzde 11 oranında büyüme gerçekleştiğine dikkat çeken Canko, sözlerine şöyle devam etti: “Dijitalleşen dünya ile beraber internetten kartlı ödemeler de sektöre göre daha hızlı büyümesini sürdürüyor.

Hem kart hem de kart kabul noktasında büyük ivme yakalayan temassız dönüşümle vakit kazanmaya devam ediyoruz. Bu veriler nakitsiz ödemelere giden yolda hızlanan değişimi ortaya koyuyor. Kayıt dışı ile mücadele ve nakitsiz ödemeler toplumuna giden yolda kart kullanımının yaygınlaşmasını önemsiyoruz ve verileri olumlu buluyoruz.”

Kartların kullanım alanı genişliyor

BKM’nin açıkladığı verilere göre haziran ayı sonunda Türkiye’de 60,4 milyon adet kredi kartı, 124,2 milyon adet de banka kartı kullanılıyor. 2016 yılının haziran ayı ile kıyaslandığında kredi kartı sayısında yüzde 2’lik artış, banka kartı sayısında ise yüzde 8’lik artış görülüyor. Toplam kart sayısı ise 185 milyon adede yaklaşarak geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6 oranında artış gösterdi.

Günümüzde vergiden bireysel emeklilik ödemesine, taksiden sigorta ödemelerine ve hatta bağış ödemelerine kadar hayatın her alanında kartlarla ödeme yapabilir duruma gelindi. Bunun sonucunda para üstü derdini ortadan kaldıran, zaman kazandıran ve üzerimizde nakit taşımamıza gerek kalmadan günlük hayatımızı sürdürmemizi sağlayan kartlarla ödemeler daha da yaygınlaştı. 2017 yılının ilk altı ayında kartlarla toplam 317 milyar TL tutarında ödeme yapılırken bu değer, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11 büyüme olduğunu gösteriyor.

Kartlı ödeme sektörünün büyümesiyle beraber nakit kullanımının hala yoğun olduğu mikro ödemelerde, banka kartı kullanımının yaygınlaştığını görüyoruz. Banka kartı kullanımının yaygınlaşması nakitsiz hayat yolunda önemli bir gelişme olurken bu yolda bir diğer önemli ödeme yöntemi olarak ise temassız teknolojisi ön plana çıkıyor.