Toshiba’nın ABD’de Westingouse ismiyle işlettiği nükleer santrallerin onlarca milyar dolar zarar etmesi, şirketin işlemci birimini satışa çıkararak zararı kapatma yoluna gitmesine neden olmuştu.
Apple ve Foxconn’un ortak teklif verdiği işlemci bölümü için şimdi yeni bir rakip daha ortaya çıktı. Ünlü sabit disk üreticisi Western Digital’in Toshiba işlemci bölümü için teklif verdiği bilgisi dışarı sızdı. Western Digital’in teklifinin ise 18 milyar dolar olduğu anlaşıldı. Böylece Western Digital, 13-15 milyar dolar arası teklif yapmak isteyen Apple ve Foxconn konsorsiyumunun teklifini geçmiş bulunuyor ancak Apple’ın yeni turda kesenin ağzını açması da olası görünüyor.
Japonya Foxconn’u istemiyor
Öte yandan Japonya hükumeti, Toshiba’nın sahip olduğu teknolojilerin Çin’le çok sıkı fıkı olan Foxconn’un eline geçmesini istemiyor. Dolayısıyla, Foxconn’un ihaleyi kazanması halinde hükumetten veto yeme ihtimali var.
Toshiba şu anda NAND hafıza çipleri konusunda dünyanın ikinci büyük üreticisi konumunda. Dolayısıyla, fabrikayı kim satın alırsa dijital dünyada çok önemli bir pazarın büyük oyuncusu konumuna yükselecek.
İşlemci piyasasının kanlı bıçaklı rakipleri Intel ve Qualcomm, ABD Savunma Bakanlığı’nın çağrısı ile yeni bir tip işlemci geliştirmek için ortak çalışmaya başladılar.
Savunma Bakanlığı’na bağlı askeri teknolojiler geliştiren DARPA laboratuvarlarının 80 milyon dolar başlangıç bütçesi ayırdığı projeye göre, bugün dijital cihazlarda kullandığımız von-Neumann prensibine göre çalışan işlemcilerinden farklı bir teknolojiyle yeni bir işlemci geliştirilecek.
Intel ve Qualcomm’un inşa edeceği yeni işlemcinin yazılımlarını ise Pacific Northwest National Laboratory (Richland, Washington) ve Georgia Tech geliştirecek. Savunma Bakanlığı bu yeni işlemciyle, dışarıdan sızmanın mümkün olmadığı gizli projeler yürütebilecek.
Yeni işlemcin, Hierarchical Identify Verify Exploit (HIVE) adını alan bir teknoloji üzerine kurulacak. Böylece 1940’larda inşa edilen ve bugün hala dijita cihazlarımızda kullanılan von-Neumann işlemcilerinin dışında yeni bir işlemci türünün temeli atılmış olacak. DARPA’nın bu yeni işlemcilerle geliştireceği süper bilgisayar, bugünkü süper bilgisayarlara oranla 1000 kat daha az enerji kullanacak. Bu da daha efektif ve daha hızlı bilgisayarlar üretebilmek anlamına geliyor.
ABD ordusunun geliştirdiği teknolojilerin ortalama 10-15 sen içinde sivil alanda da kullanıma girdiğini düşünecek olursak, önümüzdeki dönemde klasik işlemcilerin yerini HIVE işlemcilerin alabileceğini öngörebiliriz.
Teknolojinin büyük oyuncuları Haziran’ın sonuna doğru Beyaz Saray’da Başkan Trump ile toplanacaklar. Devlet kurumlarının modernizasyonu ve ABD’yi gelecek yüzyıla hazırlayacak yeni planların gün yüzüne çıkacağı toplantı, Trump’ın başkan seçildikten hemen sonra teknoloji patronları ile düzenlediği zirvede organize edilmişti.
ABD yönetimine, teknoloji hakkında danışmanlık hizmeti verecek olan konseyin toplantısı, medyanın da en yoğun ilgi gösterdiği etkinliklerden biri olacak. Trump başka hiçbir sektörün temsilcileriyle özel bir konsey oluşturmamışken, sadece teknoloji şirketlerinin patronlarını özel olarak ağırlıyor ve toplantıya bizzat katılıyor.
Konseyde kimler var?
American Technology Council adını alan konseyde Google, Apple, Facebook, Microsoft, Amazon ve IBM gibi dev teknoloji şirketlerinin CEO’ları yer alıyor.
19 Haziran’da toplanacak Konsey’in varlığı, Trump’a teknoloji konusunda danışmanlık verecek. Ancak Başkan’ın ABD’yi Paris İklim Anlaşması’ndan çekmesi konsey içinde de yankı bulmuş, Tesla’nın patronu Elon Musk danışmanlıktan ayrıldığını açıklamıştı. 19 Haziran’daki toplantının bu tartışmaların gölgesinde başlayacağı düşünülüyor.
Tüm dünya otonom otomobilleri ve otonom kamyonları bekleyedursun, Japonya otonom sürüş teknolojisinde yeni bir alana el attı. Kago gemileri için otonom sürüş teknolojisi geliştirmeye başlayan Japonların hedefi dünya limanları arasında kendi kendine yük taşıyabilen gemi filoları kurarak ticarette büyük bir avantaj elde etmek.
Otonom gemiler, iki liman arasındaki en kısa, en etkin, en güvenli rotayı tespit ederek bu rota üzerinde insan müdahalesine gerek kalmadan hareket edebilecek. 2025 yılında hizmete girmesi planlanan gemilerden ilk aşamada 250 adet üretilecek.
Kargo gemileride veya başka deniz araçlarında şu anda otopilot uygulamaları bulunuyor ve yaygın olarak kullanılıyor ancak bu uygulama sadece geminin belli bir hedefe düz bir rotadan çıkmadan ilerlemesini sağlıyor ancak yeni teknoloji yapay zeka sayesinde geminin en güvenli rotayı bulmasını, çevredeki engelleri, tehlikeleri tespit edebilmesini ve gerektiğinde rotayı değiştirmesini sağlayacak.
Japonya dışında şu anda Rols Royce da otonom gemiler üretmek için bir çalışma yürütüyor. Deniz motorları da üreten firmanın otonom gemilerinin 2020 yılında suya inmesi bekleniyor. Rols Royce gemileri ayrıca uzaktan kumandalı olarak çalışabilecek. Böylece merkezi bir noktada oturan kaptanlar, denize hiç açılmadan, okyanuslarda gemileri kontrol edebilecekler.
Ruslar, sosyal medyaya olan ilgiyi AVM’lerdeki otomatlar üzerinden paraya dönüştürmeyi başardılar. Instagram’a selfie yükleyen ancak beklediği kadar ilgi görmeyen Ruslar için artık AVM’lerdeki otomatlar üzerinden beğeni satın almak mümkün. Hatta dileyen Instagram kullanıcıları yine bu otomatlar üzerinden takipçi de satın alabiliyorlar.
Otomatlar nakit para üzerinden alışverişe imkan tanıyor ve kullanıcılar yaklaşık 1 dolara 100 beğeni satın alabiliyorlar. Ayrıca 2 dolar ödeyen kullanıcılar ise kendilerine 100 yeni takipçi edinebiliyorlar.
Snatap isimli bir Rus firmanın geliştirdiği otomatlardan ülkede şimdilik 20 adet bulunuyor ancak dileyen yatırımcılar otomatları satın alıp kendi mağazalarına da yerleştirmekte serbestler. Böylece zaman içinde Instagram otomatlarının sayısının artacağı tahmin ediliyor. Otomatlar ayrıca Rusya’nın Facebook’u olarak bilinen VK.com kullanıcıları için de takipçi ve like satışı yapıyor.
Otonom sürüş teknolojisinde tarihi bir noktaya gelindi. Bugüne dek dünyanın pek çok ülkesinde otonom sürüş testlerine izin veriliyordu ve dünya yollarında binlerce otonom araç test ediliyordu anca bu otomobillerin hiçbiri sürücü koltuğunda bir mühendis veya test görevlisi olmadan yollara çıkamıyordu.
Washington Valisi ise otonom sürüş teknolojisinin artık kendini ispatladığını dile getirerek, test araçlarının içinde sürücü olmaksızın, kendi kendine trafikte seyretmesine izin veren kararnameyi imzaladı. Böylece artık otonom sürüş teknolojisi geliştiren şirketler, içinde hiçbir görevlinin bulunmadığı boş otonom araçlarını trafiğe salarak diledikleri kadar test yapabilecekler.
Yeni testlerin başlaması için gereken hazırlıkların yapılmasının iki aya kadar tamamlanacağı ve içinde insan olmayan ilk otomobilin iki aya kadar Washington yollarında görüleceği tahmin ediliyor.
Google’ın 2013 yılında büyük umutlarla satın aldığı robot teknolojileri şirketi Boston Dynamics, Japonya’nın dev teknoloji fonu Softbank’ın oldu.
ABD ordusu için geliştirdiği robotlarla ünlü olan Boston Dynamics, Google tarafından satın alındığında internet devi silah üretici konumuna düştüğü için büyük eleştiriler almıştı. DARPA ile sözleşmeleri olan Boston Dynamics özellikle askerlerin zor arazi koşullarında yüklerini taşımaya yardımcı olan robotları ile biliniyor.
Softbank ayrıca yine robot teknolojileri geliştiren Schaft’ı da Alphabet grubundan satın aldı. Schaft da, Tokyo merkezli bir robot şirketi. Schaft’ın odaklandığı nokta ise robotların insan hareketlerini taklit edebilmesi ve insanlar gibi hareket edebilmesi.
Japon teknoloji fonu Softbank’ın iki şirket için Alphabet’e ne kadar ödediği açıklanmadı ancak satın almanın milyarlarca dolar boyutunda olduğu tahmin ediliyor.
Alphabet grubunun ise elindeki güçlü yapay zeka teknolojisine rağmen robot donanımları geliştirmekten vazgeçmesi şaşkınlık yarattı.
Uçtan uca anahtar teslim çağrı merkezi teknolojileri hizmetleri sunan Procat, Türkiye’nin ilk özel alışveriş sitesi mottosuyla faaliyetlerini sürdüren Markafoni’nin çağrı merkezi operasyonlarını üstlendi. İki şirket arasında gerçekleştirilen işbirliği sonucunda Markafoni Grub’a bağlı Markafoni.com, Zizigo ve Misspera’nın çağrı merkezi operasyonları Procat tarafından yürütülmeye başladı.
Bu iş birliğiyle Markafoni yeni finansal dönemde, yeni bir bakış açısıyla müşterilerinin önüne çıkmış oldu. Daha profesyonel bir yapıya kavuşan Markafoni çağrı merkezi hizmetleri, iş sistemleri, süreçleri tanımlanmış ve ortak fayda üzerine uzlaşılmış bir formata da kavuştu. Mevcut yapıya ek olarak her konuda iyileştirme yapan şirket, bu anlamda en yüksek standartlara da sahip oldu.
Katma Değerli Özel Hizmetler
Procat, gerçekleştirilen proje kapsamında Markafoni’ye katma değerli özel hizmetler sunuyor. Firma, Markafoni’nin müşteri geri dönüş satış oranını takip ettiği “Customer Contact Rate” süreçlerini üstlenmiş bulunuyor. Haftalık olarak oluşturulan bu raporlar, her pazartesi günü Markafoni üst yönetimine iletiyor. Üye dönüşlerini ve bir önceki haftanın öne çıkan önemli geri bildirimlerini ilgili birimlerle paylaşan Procat ekibi, Markafoni’nin gerekli durumlarda stratejik olarak hızlı bir şekilde aksiyon alması konusunda destek oluyor.
Markafoni operasyonu kapsamında günde ortalama 600 müşteri maili alan Procat – Call Center Hotel ekibi, aynı gün içinde bütün mailleri cevaplandırarak müşteri memnuniyeti için hızlı bir şekilde aksiyon alması konusunda destek oluyor.
Tüm bunlara ek olarak, Markafoni, Zizigo ve Misspera markaları için; Facebook, Twitter ve Şikayetvar.com gibi sosyal medya kanallarını kurum adına takip eden Procat, firma çatısı altındaki tüm markaların müşterilerine hızlı bir şekilde cevap veriyor. Backoffice hizmeti kapsamında ise firma, Markafoni operasyonu özelinde tüm iletişim kanallarından kendine gelen talepleri hızlıca değerlendiriyor, takip gerektiren tüm durumları uzman ekibi ile kontrol ediyor ve en geç 48 saat içinde müşteri geri dönüşlerini gerçekleştiriyor.
Markafoni Procat işbirliğiyle pazarı geliştiriyor
Markafoni operasyonu için var olan müşteri temsilcisi sayısını arttırdıklarını belirten Procat Operasyonlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Erdem Emiroğlu, “Ekibimizde iki takım liderimiz yer alıyor. Markafoni Grubu ile çalışmaya başladığımız günden bu yana toplam 3 bin adet outbound araması yaptık. Bu aramalar müşterimizin satışlarına oldukça olumlu bir şekilde yansıdı. Böylece müşteri hizmetlerinin de satışa etki sağladığı görülmüş oldu” dedi.
Markafoni ve Zizigo Sosyal Medya hesaplarının kontrolünü yapıp, üyelere destek olduklarını da kaydeden Emiroğlu, sözlerine şöyle sürdürdü: “Aylık 35 bin ile 40 bin arası çağrıya yanıt veriyoruz. Müşteri hizmetlerinin kendi içinde bulunan backoffice biriminin kontrolü de tam olarak bizde ve üyelerimize 48 saat içinde çözüm getiriyoruz. Çözüm süresi uzun olabilecek durumlarda, üyelerimize ara bilgilendirme yapıyoruz. Markafoni.com’da satışa sunulan tüm ürünlerin özellikleri ile ilgili bilgi almak isteyen üyelerimize yardımcı oluyoruz. Vardiyalarımızı interval raporuna göre kontrol edip, gerektiğinde vardiya üzerinde düzenlemeler yapıyoruz. Şu an 4 adet vardiyamız var. Çağrı merkezimiz hafta içi tüm gün üyelerimize hizmet veriyor. Hatlarımız; hafta içi sabah saat 08:00’de açılıyor ve gece 23:59’da kapanıyor. Hafta sonu ise, sabah saat 09:00’da açılıyor ve gece 23:59’da kapanıyor.”
Müşterisini dinleyip anlayan iş ortağı çok önemli
Procat’le iş birliklerinden son derece memnun olduklarını belirten Markafoni Müşteri Analitiği Direktörü Mustafa Kösetürk, “Procat’le çalışmaya başlama sebeplerimizden biri aslında Procat’in Markafoni’ye dışarıdan müşteri gözüyle bakması. Yoğun iş temposu içinde bazı saptamalar yapmak zor olabilir. Zaman zaman dışarıdan bir gözün iş süreçlerini değerlendirmesi ve gereken durumlarda iyileştirme yapabilmesi bize katma değer sağladı. Markafoni bünyesinde iş süreçlerinin nasıl işlemesi gerektiği ile ilgili Procat’in önerilerini dinledik ve aksiyon aldık. Müşteriyi odak noktamıza koyarak onun üzerinden kendi sistemimizi ve süreçlerimizi iyileştiriyoruz. Bunu sağladığımız zaman da zaten kendi kendine yürüyen bir sistem ortaya koymuş olacağız” şeklinde görüş belirtti.
İletişim merkezleri ve teknoloji danışmanlığı
Markafoni İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Seda Kayrak Kızıltan ise stratejik bir karar almanın son derece önemli olduğunu belirterek, “Burada güvenilir iş ortağının katma değeri oldukça büyük. Procat bizim için tam anlamıyla güvenilir, kendinizi emanet edebileceğiniz bir iş ortağı konumunda. Bilgi birikimi ve tecrübesine inandığınız bir kurum ile çalışmak kurumumuza ve hizmet sunduğumuz müşterilerimize değer katıyor. Ayrıca bu iş birliği ile çalışanlarımıza da farklı pozisyonlarda kariyer imkânı sağlayabiliyoruz. Bu da değerlendirilmesi ve üzerinde durulması gereken bir diğer önemli konu” dedi.
Dış kaynakta know-how salt insan gücünün önünde
Procat CEO’su Tarkan Ersubaşı ise iki firma arasında gerçekleştirilen iş ortaklığına dair şöyle konuştu: “Çağrı merkezleri müşteri ile en yakın temasta bulunduğumuz önemli bir iletişim merkezi. Pazar ihtiyaçlarını analiz etme imkânı bulduğumuz, efektif yeni iş modelleri için bize imkân sunan doğru bir alan. Bu değerin bilinci ile çalışmalarımıza yön veriyor ve müşterilerimiz için ihtiyaç duydukları en doğru teknolojileri operasyonlarına entegre edip katma değer yaratmaya odaklanıyoruz. Öte yandan çalışanlarımızı en değerli varlıklarımız olarak görüyoruz. Alanında en iyileri yapımıza dahil ediyoruz. Personel sirkülasyonumuz ise minimum seviyelerde. Tüm bu bileşenler birleşince başarı çalışmalarımızın doğal bir sonucu oluyor.
Veri güvenliği ve hizmet kalitesi kritik
Hizmet sunduğumuz kurumlar iş ortaklığı çerçevesinde en değerli bilgilerini sizinle paylaşıyor. Bu noktada güven önemli bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Personel, şirket, hizmet verilen kurum üçlüsü birbirine tam olarak güvendiğinde, başarı ve katma değer yaratılabiliyor. Procat olarak bunu başarabildiğimizi düşünüyorum. Bu nedenle kendimizi pazarda güvenilir iş ortağı olarak konumlandırdık. Markafoni gibi değerli bir markanın güvenini kazanmak ise bizim için çok önemli idi. Aramızda oluşturduğumuz sinerji ile perakende sektöründe yeniliklerin öncüsü olmaya devam edeceğiz.”
Huawei ve Vodafone Türkiye, dünyanın önemli başkentlerinin teknolojik altyapısını dönüştürmek amacıyla başlatılan “TechCity” (Teknoloji Şehri) projesinin ikinci aşaması için işbirliği anlaşması imzaladı. İstanbul‘daki megakent sorunlarına çözümler üreten TechCity2.0 projesi; yenilikçi teknoloji ve hizmetler sunarak şehir hayatını kolaylaştırıyor ve iletişim deneyimini geliştiriyor.
Huawei ve Vodafone Türkiye, TechCity2.0 Projesini İstanbul’da başlattı. Bu yeni proje, Türkiye’nin dijitalleşmesine öncülük eden, hem gelecek teknolojilerdeki liderliğini hem de dikey yapıyı ve toplumsal değerleri geliştiren Vodafone Türkiye ile her iki tarafın da daha geniş bir işbirliği yapmasını sağlayacak.
TechCity2.0 Projesi ile her iki şirket de sadece yeni teknolojileri sağlamak ve bunları ticari olarak devreye almak için işbirliği yapmayı sürdürmekle kalmayacak; aynı zamanda çeşitli teknoloji ve çözüm kümeleri sunarak ticari başarı ve sosyal değerlerin gelişmesini sağlayacak.
Proje anlaşması, Vodafone Türkiye CEO’su Colman Deegan ve Huawei Orta Asya ve Kafkasya Bölge Başkanı James Chen tarafından imzalandı. İstanbul, Mayıs 2016’da dünyanın önde gelen 14 Teknokent’inden (TechCity) biri seçilmişti. Proje, İstanbul’daki megakent sorunlarına çözümler üretiyor; yenilikçi teknoloji ve hizmetler sunarak hayatı kolaylaştırarak, iletişim deneyimini geliştiriyor.
TechCity bazı ileri teknolojileri devreye soktu
TechCity projesi geçen yıl bazı ileri teknolojileri Türkiye’de başarıyla devreye soktu. Vodafone Türkiye sponsorluğundaki Beşiktaş stadyumunda TechCity projesi kapsamında 4*4 MIMO ve CRAN teknolojisi kullanıldı. Bu sayede stadyumu dolduran binlerce kişiye mükemmel bir kapasite ve hız sağlandı.
Vodafone Türkiye ve Huawei, GL frekans (spektrum) paylaşım çözümünün dünyadaki ilk denemesini Vodafone’un İstanbul’daki ticari ağlarında yakın zamanda gerçekleştirdi. Bu yenilikçi çözüm, hem LTE veri hızını hem de hücre kapasitesini artıran GSM ve LTE arasındaki frekans paylaşımını mümkün kılıyor. LTE, 5M ile karşılaştırıldığında, LTE tepe noktası oranı yaklaşık yüzde 80 artıyor. Bu da müşterilerin daha yüksek hızlara ulaşmasını ve daha iyi bir 4.5G deneyimi yaşamalarına imkân sağlıyor.
Vodafone Türkiye CEO’su Colman Deegan, “Vodafone olarak, her ülkenin vatandaşlarının ve işletmelerin, saniyede 1 gigabitlik yaygın bağlanabilirlik, düşük gecikme süresi ve güvenilir performans sağlayan sağlam, gelecekte de kullanılabilir sabit ve mobil teknolojilerden yararlanılan bir Gigabit Toplumu olmayı hedeflemesi gerektiğine inanıyoruz. Huawei ile başlattığımız TechCity2.0 Projesi, İstanbul’daki müşterilerimize hizmetler ve yenilikler sunarak bu hedefleri gerçekleştirmemize yardımcı olacak” dedi.
Huawei Orta Asya ve Kafkasya Bölgesi Başkanı James Chen, “TechCity projesi, Huawei’nin operatörlerle birlikte ileri teknolojilerin denendiği, ticari başarı gösterme ve toplumsal sorumluluk almak için çok önemli bir platform. TechCity2.0 projesi, Vodafone Türkiye’nin daha iyi bağlantılı bir şehirde genişbant, sayısallaştırma ve sosyal güvenlik konularındaki liderliğini korumasına destek olacak” dedi.
Stadyumun mağazasında, Huawei Lampsite baz istasyonuyla dünyanın ilk ticari lisanslı ve lisanssız bantlarını (LAA 3CC) birleştiren (LAA CC) teknolojisi kullanılarak 400Mbps hızlarına ulaşıldı.
Microsoft, Türkiye’deki ilk mağazasını açtı. Ankara Kent Park AVM’de bulunan Avrupa’nın teknoloji zinciri MediaMarkt içinde yer alan mağazada Microsoft’un en yeni donanım ve yazılım çözümleri sergilenecek.
‘Mağaza içinde mağaza’ konseptine sahip olan ve Microsoft ürünlerinin sergilendiği mağazanın açılışı Microsoft Türkiye Tüketici Kanalından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Halil Gökoğlu ile MediaMarkt Türkiye Satın Almadan Sorumlu CPO’su Faruk Kocabaş tarafından yapıldı.
Açılışta konuşan Microsoft Türkiye Tüketici Kanalından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Halil Gökoğlu, Microsoft’un Türkiye’deki ilk mağaza içinde mağaza konseptini hayata geçirmekten dolayı mutlu olduklarını belirtti. Gökoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Kent Park Alışveriş Merkezi Mediamarkt içerisinde bugün açılan Microsoft mağazamız Türkiye’ye ve Türk teknoloji pazarına duyduğumuz inancın somut bir örneğini oluşturuyor.
Mağazamızla tüketicileri en yeni ve en son teknolojilerle buluşturmayı amaçlıyoruz. Türkiye’de iş ortaklarımız ile birlikte seferber olup, bilişim pazarını büyütmeye, tüketicilerimizi en iyi ve en yeni teknolojik ürünlerle buluşturmaya çok önem veriyoruz.
Ankara Kentpark AVM’de bulunan MediaMarkt mağazası içindeki Microsoft mağazası Türkiye’deki ilk resmi mağaza olacağına dikkat çeken Gökoğlu “Öncelikle bu yeni mağaza bizi çok heyecanlandırıyor. Önümüzdeki dönemde planlarımızı değerlendirirken ilk mağazamızdan öğreneceklerimiz, tüketici geri bildirimleri ve iş ortaklarımızdan gelecek talep ve iş birliklerimiz doğrultusunda vereceğimiz kararlar bize yol gösterecek.”
Türkiye’nin lider elektronik perakendecisi olma hedefine emin adımlarla ilerlediklerini belirten MediaMarkt Türkiye Satın Almadan Sorumlu CPO’su Faruk Kocabaş ise “Yeni nesil elektronik perakendecilik vizyonumuz doğrultusunda geleceğin alışveriş deneyimini tüketicilerimizle buluşturuyoruz. Mağazalarımızda kurduğumuz inovasyon ve deneyim alanlarının yanı sıra müşterilerimizin kendilerini evlerinde hissedecekleri tecrübeyi yaşatıyoruz.
Sektörde yeniliklerin ve trendlerin Türkiye’deki ilk uygulayıcısı olarak, Microsoft ile birlikte yine bir ilki daha Ankara Kentpark mağazamızda ziyaretçilerimize sunmanın heyecanını yaşıyoruz” dedi.
Türkiye’deki ilk Microsoft mağazası
Yeni açılan mağazada yeni nesil, kalemli, ince, dokunmatik ekranlı, en yeni güvenlik teknolojieri ile donatılmış, en iyi oyun deneyimini sunan Windows 10 bilgisayarlar tüketiciler ile buluşacak. Tüketici deneyimini ve alışveriş memnuniyetini sağlamak için Office 365 ile birlikte gelen özellikleri ve modern Mouse ve klavyeler de bu cihazlar ile birlikte deneyimlenebilecek. Ayrıca Xbox oyun konsolu, en yeni oyunlar ve en yeni aksesuarlar da bu mağaza içinde mağazada yer alacak.
IBM’in yapay zeka servisi Watson, dünyadaki açlık, savaş, suç, terör gibi sorunları çözebilir mi? Bu sorunun cevabını henüz kimse bilmiyor ancak IBM öğrenmekte kararlı.
Science for Social Good (Toplumun iyiliği için bilim) isimli yeni bir program başlatan IBM, bu program vasıtasıyla akademik çalışmaların IBM’in yapay zeka servisi Watson’dan daha kolay yararlanabilmesini sağlayacak.
IBM bu program kapsamında şimdiden 2017’de destekleyeceği 12 bilimsel programı da seçmiş bulunuyor. Birleşmiş Milletler’in dünyadaki sorunların çözümü için belirlediği 17 hedefe yönelik çalışmalar içeren bu 12 bilimsel çalışma, yine Birleşmiş Milletlerin dünyadaki eşitsizliğin 2030’a kadar azaltılmasını amaçlayan çabalarına da destek olacak.
Prospektüsler nasıl yazılmalı?
Çalışmalardan biri acil durumlarda/felaket anlarında yiyecek yardımlarının sağlanması ve dağıtımı için oluşturulacak en etkin yönetim şemasını araştırırken, diğer çalışma düşük eğitimli yetişkinlerin dijital dünyada hayatta kalabilmeleri için alınması gereken önlemleri araştıracak. Bu çalışma ile dünyayı anlamaları giderek zorlaşan düşük eğitimli bireylerin ilaç prospektüslerinden her türlü cihazın kullanım klavuzlarını daha rahat okuyabilmeleri için kullanılacak basit açıklamaları oluşturmayı, böylece daha çok insanın modern dünyayı anlayıp kendini eğitebilmesine imkan tanımayı amaçlıyor.
Bilimsel projeler çalışmaları sırasında IBM’in yapay zeka servisini yoğun olarak kullanacak. Normalde bu tür bir işlem için üniversitelerin IBM’le çok “pahalı” anlaşmalar yapması gerekirken, seçilen projeler insanlığın acil problemlerini çözecek olması nedeniyle bu yüksek ücretleri ödemek zorunda kalmadan Watson’ın gelişmiş yapay zeka yeteneklerini ve işlemci gücünü kullanabilecek.
Çin’de dört aydır gizlilik içinde yürütülen bir soruşturma, 20 Apple çalışanının tutuklanmasıyla sonuçlandı. Kullanırı verilerini yasa dışı olarak satan bir çeteye yönelik yapılan soruşturmada Çin polisi 22 şüpheliden 20’sinin Çin’deki Apple çalışanları olduğunu keşfetti.
Bu kişiler, iOS kullanıcılarına ait kişisel verileri, Apple ID’lerini, telefon bilgilerini ve başka dataları satarken tespit edildi. Çetenin bu operasyondan 7.2 milyon dolar gelir sağladığı anlaşıldı. Satılan her veri başına 1.5 dolar ile 26,5 dolar arasında para kazanan çalışanların bir kısmının doğrudan Apple çalışanı olduğunu diğerlerinin ise Apple için Çin’de iş yapan taşeronlar olduğu anlaşıldı.
Öte yandan Çin’de şirketlerin kullanıcı verilerini satmaları çok sık görülen bir işlem. Çin, 1 Haziran’dan itibaren bu işlemi yasaklayan bir yasa çıkarmış bulunuyor.
Apple çalışanlarının sattığı verinin sadece Çinli iOS kullanıcılarına mı yoksa dünya çapındaki kullanıcılara mı ait olup olmadığı açıklanmadı ancak kullanıcı verilerini korumak konusunda çok hassas olan Apple’ın merkezinde bu gelişme nedeniyle büyük hayal kırıklığı yaşanacağını tahmin etmek zor değil.,
Elektrikli otomobillerin yollarda yaygınlaşması büyük bir hızla devam ediyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın Global Elektrikli Araç Araştırması’na göre, 2016 yılında dünya yollarındaki elektrikli otomobil sayısı 2 milyon adedi geçti.
Bu rekorda elektrikli araçlara büyük ilgi gösteren Çin’in de payı büyük. 2016’da satılan elektrikli araçların %40’ı Çin’de sahiplerini buldu. Çinde ayrıca 200 milyon elektrikli bisiklet ve 300 bin adet elektrikli otobüs bulunuyor. Öte yandan, Çin, ABD ve Avrupa dünyadaki elektrikli araç pazarının %90’ını oluşturuyor.
Öte yandan rakamların önümüzdeki dönemde hızla artması bekleniyor. 2020 yılına ulaştığımızda dünyadaki elektrikli otomobil sayısının 9-20 milyon adete ulaşması bekleniyor. 2025’te ise 40-70 milyon adet elektrikli otomobilin yollara çıkacağı düşünülüyor.
600 milyon elektrikli araç hedefi
Elektrikli araçlar şu anda dünyadaki yolcuların sadece %0.2’sini taşıyor. Ancak elektrikli araçların dünyanın geleceğini kurtarmak için de önemli bir görevi var. Yüzyılın sonuna geldiğimizde sıcaklık artışının 2 derecenin altında kalmış olması için 2040 yılında 600 milyon elektrikli aracın yollara çıkmış ve muadili benzinli araçların yollardan çekilmiş olması gerekiyor. Akse halde dünyanın sıcaklığındaki artış kutupları yok ederek kıtaların su altında kalmasına yol açabilecek.
Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz, toplulukları, kalabalıkları tarayan kameraların aranan kişileri tespit edip alarm verdiği senaryolar gerçek olmaya başlıyor.
İngiltere polisi ilk defa, yüz tarama teknolojisi sayesinde aranan bir kişiyi kalabalığın arasında tespit ederek tutukladı. İngiliz polisi tutuklamanın detayı hakkında bilgi vermedi ancak aranan kişinin yüz tanıma teknolojisiyle bulunduğunu açıkladı.
Polisin bir süre önce aranan 500 bin kişinin fotoğraflarını sisteme girdiği biliniyordu. Böylece muhtemelen hava limanlarını, tren istasyonlarını, şehir meydanlarını izleyen güvenlik kameralarına takılan yüz görüntülerini analiz eden yapay zekanın bulduğu kişileri polis merkezine bildirdiği düşünülüyor.
İngiliz polisi 2015 yılında da Leicestershire’da düzenlenen müzik festivaline katılan 90 bin kişinin görüntülerini de tarayarak aralarında aranan kişiler olup olmadığını kontrol ederek yüz tanıma teknolojisinin bir testini yapmıştı.
Öte yandan ABD’de de yüz tanıma teknolojisi yoğun olarak kullanılıyor ABD polis teşkilatının veri tabanında 117 milyon ABD vatandaşının fotoğrafının bulunduğu vurgulanıyor. Polisin vatandaşların fotoğraflarını, ehliyet, kimlik başvurusu gibi işlemler sırasında devlete verilen fotoğraflardan aldığının altı çiziliyor.
Otonom sürüş teknolojisi geliştiren şirketlerin arasına, araç paylaşım uygulaması Lyft de katılıyor. Rakibi Uber’e karşı son aylarda büyük avantaj kazanan ABD’li araç paylaşım servisi, Uber’in Trump’a destek vermesi nedeniyle karşılaştığı öfkeyi iyi yöneterek, Uber kullanıcılarının önemli bir bölümünü kendine çekmeyi başarmıştı.
Lyft şimdi, rakibi Uber gibi, kendi otonom sürüş teknolojisini geliştirmek için önemli bir adım attı. Otonom sürüş teknolojisi geliştiren startup nuTonomy ile ortaklık kurduğunu açıklayan Lyft, böylece otonom araçların araç paylaşım servislerinde nasıl kullanılabileceğine dair önemli bir bilgi birikimi oluşturacak.
Ortaklıkla beraber, yolcuların otonom araçlara tepkisini ve otonom araçları kullanma alışkanlıklarını araştıracak olan şirketler böylece yakın gelecekte otonom araçlarla daha etkin bir araç paylaşım servisi geliştirmeyi umut ediyor.
Boston temelli nuTonomy şirketi, 2016’dan beri Singapur’da otonom taksilerle kendi teknolojisini test ediyor. Ayrıca Boston’da da yollarda test halinde olan otonom araçları bulunuyor. Şirket şimdi Lyft ile ortaklığı sayesinde araç paylaşım servislerinde otonom araçların nasıl daha etkin kullanılabileceğine dair önemli bir deneyim kazanacak. Lyft ise halihazırda General Motors ile otonom araç teknolojileri geliştiriyordu. Lyft’in nuTonomy ile ortaklığı, GM’in nuTonomy’yi satın almasının da önünü açabilecek bir gelişme olarak yorumlanıyor.
Facebook’un popüler mesajlaşma yazılımı WhatsApp, iOS uygulamasında yeni bir özelliğini hayata geçirdi. Sohbetler sırasında gönderilecek fotoğraf ve videolar için özel filtreleri yayına alan uygulama böylece daha işlevsel bir uygulamaya dönüşmek üzere önemli bir adım attı. Öte yandan Facebook’un patronu Zuckerberg’ün, Snapchat’e kullanıcı kaptırmadan daha fazla ergen kullanıcıyı Facebook servislerine çekmek için görsel uygulamaları servislerine daha fazla entegre etmek istediği biliniyor. WhatsApp’taki yeni uygulama da bu politikanın bir parçası olarak görülüyor.
Fotoğraflara filtre uygulanabilecek
WhatsApp kullanıcıları artık birbirlerine gönderdikleri fotoğraflara beş farklı filtreden birini uygulayabilecek. Uygulama ayrıca gelen mesajlara cevaben gönderilecek bazı hazır mesajları da yayına aldı. Böylece kullanıcılar yoğun anlarında gelen mesajlara, hızlıca hazır bir cevap seçip gönderebilecek.
Yeni özellikler şimdilik sadece iOS uygulaması üzerinde kullanılabilecek ancak Facebook’un Android kullanıcıları içinde aynı özellikleri hayta geçirmesinin çok vakit almayacağı tahmin ediliyor.
Twitter önümüzdeki dönemde haber gündeminin başına oturabilir çünkü bir grup Twitter kullanıcısı ABD Başkanı’nı Twitter nedeniyle dava etmeye hazırlanıyor. Davanın dayanağı ise ABD Başkanı’nın vatandaşlarını Twitter üzerinden engelliyor olması.
Columbia Üniversitesi’deki siyaset bilimciler, ABD Anayasası’na göre ABD Başkanı’nın kendisine yöneltilen eleştirileri dinleme zorunluluğu olduğunu dile getiriyorlar ve Başkanın Twitter’da vatandaşları engellemesinin yasaya aykırı olduğunu savunuyorlar. Trump’ın başkan değilken istediği insanı engelleyebileceğini ancak başkan olduktan sonra ABD vatandaşlarını engelleyemeyeceğinin altını çiziyorlar.
Mahkeme Twitter’ı örnek gösterdi
Üniversitedeki öğretim görevlileri, Trump’ın vize kararnamesini görüşen bir ABD mahkemesin Başkanın Twitter’daki açıklamalarına gönderme yaparak karar açıklamış olmasını da işaret ederek, Trump’ın Twitter’daki varlığının ülke yönetiminde önemli bir etki yaptığını, dolayısıyla vatandaşların da bu mecradan şikayetlerini ve görüşlerini dile getire hakkı olduğunu hatırlatıyorlar.
Öyle görünüyor ki, Twitter yeterince para kazanamıyor ve her an bir teknoloji devine satılmak üzere ince bir ipin üzerinde yürüyor olabilir ama dünya siyasetindeki en önemli tartışma konularından biri olarak yine gündemin üst sıralarında yerini alacak.
Bu büyük ilgiyi paraya çeviremeyen Jack Dorsey ise yakın gelecekte dünyanın en kötü CEO’su seçilebilir.
Araç paylaşım uygulaması Uber, 2016’nın başında ortaya çıkan, şirket içindeki cinsel taciz suçlamaları nedeniyle geniş bir soruşturma başlatmıştı.
Uber’den ayrılan bir kadın çalışanın, yöneticilerinin cinsel içerikli taleplerine maruz kaldığını açıkladığı blog yazısı büyük ses getirmiş ve olayın üzerine şirketin CEO’su Travis Kalanick geniş bir soruşturma başlatacaklarını duyurmuştu.
O soruşturmanın sonucuna göre şirketin avukatı tarafından 12 bin çalışana gönderilen duyuruda, şirketten 20 kişinin işine son verildiği açıklandı. İşten atılanların ismi açıklanmasa da, insan kaynaklarına yapılan 250’ye yakın şikayetin değerlendirilmesi sonucunda, 20 kişinin cinsel taciz niteliklerini taşıyan davranışlarda bulunduğunu tespit eden soruşturma komisyonu, bu kişilerin şirketle ilişiğini kesti.
Ocak ayında medyaya yansıyan suçlamalarda, şirketin CEO’su Kalanick’in “maço” karakterli biri olduğu ve şirket içinde kadınlara yönelik tacizlerin görmezden geldiği dile getirilmişti. Kalanick, Trump’a verdiği destek için zor durumdayken karşılaştığı bu suçlamalarla, Uber’in büyük zarar göreceği endişesiyle şirket içinde geniş bir soruşturma yapılacağına söz vermişti.
Uber, soruşturmanın bağımsız bir ekip tarafından yürütülmesini istemiş ve soruşturma komisyonunu kurma görevini emekli bir yargıca devretmişti. Şirketteki işten atılma kararları, bu komisyonun Uber yönetim kuruluna verdiği tavsiyeler doğrultusunda gerçekleşti.
Adalet Bakanlığı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu güçlerini birleştiriyor. İki büyük kurum UYAP EntegrasyonuProtokolü‘nü imzalayacaklar. Bu imzaların ardından BTK için dış birim entegrasyonu da yapılmış olacak.
Peki UYAP Bilişim Sistemi nedir?
UYAP; günümüzün gerekli tüm teknolojik gelişmelerini kullanarak, Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatının, bağlı ve ilgili kuruluşlarının, adli ve idari tüm yargı ve yargı destek birimlerinin donanım ve yazılım olarak iç otomasyonunu ve benzer şekilde bilgi otomasyonu sistemlerini kurmuş kamu kurum ve kuruluşları ile dış birim entegrasyonunu sağlayan ve e-Dönüşüm sürecinde e-Adalet ayağını oluşturan bir bilişim sistemidir. Bugün itibariyle UYAP ülkemizde Adalet Bakanlığı teşkilatı ile yargı birimlerinin tamamında işletimde olup bu birimlerin her türlü yargısal, idari ve denetim faaliyetleri bu sistemle elektronik ortamda yürütüyor.
Sistem içerisinde Avukat Bilgi Sistemi ve Vatandaş Bilgi Sistemi gibi birçok önemli istihbarat servisine erişilebiliyor.
İmza öncesi yapılan açıklama ise şu şekilde:
“UYAP sistemine bağlı adli makamlardan BTK tarafına gelen talepler ile ilgili Adalet Bakanlığı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu arasında protokol imzalanması kararlaştırılmıştır.
Protokol ile adli makamlar tarafından talebin en hızlı şekilde kurumumuza ulaştırılması, adli makamların çıkan sonuçları elde etmelerinin çabuklaştırılması, evrak iadesi ve gecikmelerin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. UYAP Entegrasyonu Protokolü 07 Haziran 2017 Çarşamba günü saat 11:00 ‘da düzenlenecek olan imza töreni ile basın mensupları ve kamuoyu ile paylaşılacaktır.”