Google’ın 2013 yılında büyük umutlarla satın aldığı robot teknolojileri şirketi Boston Dynamics, Japonya’nın dev teknoloji fonu Softbank’ın oldu.
ABD ordusu için geliştirdiği robotlarla ünlü olan Boston Dynamics, Google tarafından satın alındığında internet devi silah üretici konumuna düştüğü için büyük eleştiriler almıştı. DARPA ile sözleşmeleri olan Boston Dynamics özellikle askerlerin zor arazi koşullarında yüklerini taşımaya yardımcı olan robotları ile biliniyor.
Softbank ayrıca yine robot teknolojileri geliştiren Schaft’ı da Alphabet grubundan satın aldı. Schaft da, Tokyo merkezli bir robot şirketi. Schaft’ın odaklandığı nokta ise robotların insan hareketlerini taklit edebilmesi ve insanlar gibi hareket edebilmesi.
Japon teknoloji fonu Softbank’ın iki şirket için Alphabet’e ne kadar ödediği açıklanmadı ancak satın almanın milyarlarca dolar boyutunda olduğu tahmin ediliyor.
Alphabet grubunun ise elindeki güçlü yapay zeka teknolojisine rağmen robot donanımları geliştirmekten vazgeçmesi şaşkınlık yarattı.
Uçtan uca anahtar teslim çağrı merkezi teknolojileri hizmetleri sunan Procat, Türkiye’nin ilk özel alışveriş sitesi mottosuyla faaliyetlerini sürdüren Markafoni’nin çağrı merkezi operasyonlarını üstlendi. İki şirket arasında gerçekleştirilen işbirliği sonucunda Markafoni Grub’a bağlı Markafoni.com, Zizigo ve Misspera’nın çağrı merkezi operasyonları Procat tarafından yürütülmeye başladı.
Bu iş birliğiyle Markafoni yeni finansal dönemde, yeni bir bakış açısıyla müşterilerinin önüne çıkmış oldu. Daha profesyonel bir yapıya kavuşan Markafoni çağrı merkezi hizmetleri, iş sistemleri, süreçleri tanımlanmış ve ortak fayda üzerine uzlaşılmış bir formata da kavuştu. Mevcut yapıya ek olarak her konuda iyileştirme yapan şirket, bu anlamda en yüksek standartlara da sahip oldu.
Katma Değerli Özel Hizmetler
Procat, gerçekleştirilen proje kapsamında Markafoni’ye katma değerli özel hizmetler sunuyor. Firma, Markafoni’nin müşteri geri dönüş satış oranını takip ettiği “Customer Contact Rate” süreçlerini üstlenmiş bulunuyor. Haftalık olarak oluşturulan bu raporlar, her pazartesi günü Markafoni üst yönetimine iletiyor. Üye dönüşlerini ve bir önceki haftanın öne çıkan önemli geri bildirimlerini ilgili birimlerle paylaşan Procat ekibi, Markafoni’nin gerekli durumlarda stratejik olarak hızlı bir şekilde aksiyon alması konusunda destek oluyor.
Markafoni operasyonu kapsamında günde ortalama 600 müşteri maili alan Procat – Call Center Hotel ekibi, aynı gün içinde bütün mailleri cevaplandırarak müşteri memnuniyeti için hızlı bir şekilde aksiyon alması konusunda destek oluyor.
Tüm bunlara ek olarak, Markafoni, Zizigo ve Misspera markaları için; Facebook, Twitter ve Şikayetvar.com gibi sosyal medya kanallarını kurum adına takip eden Procat, firma çatısı altındaki tüm markaların müşterilerine hızlı bir şekilde cevap veriyor. Backoffice hizmeti kapsamında ise firma, Markafoni operasyonu özelinde tüm iletişim kanallarından kendine gelen talepleri hızlıca değerlendiriyor, takip gerektiren tüm durumları uzman ekibi ile kontrol ediyor ve en geç 48 saat içinde müşteri geri dönüşlerini gerçekleştiriyor.
Markafoni Procat işbirliğiyle pazarı geliştiriyor
Markafoni operasyonu için var olan müşteri temsilcisi sayısını arttırdıklarını belirten Procat Operasyonlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Erdem Emiroğlu, “Ekibimizde iki takım liderimiz yer alıyor. Markafoni Grubu ile çalışmaya başladığımız günden bu yana toplam 3 bin adet outbound araması yaptık. Bu aramalar müşterimizin satışlarına oldukça olumlu bir şekilde yansıdı. Böylece müşteri hizmetlerinin de satışa etki sağladığı görülmüş oldu” dedi.
Markafoni ve Zizigo Sosyal Medya hesaplarının kontrolünü yapıp, üyelere destek olduklarını da kaydeden Emiroğlu, sözlerine şöyle sürdürdü: “Aylık 35 bin ile 40 bin arası çağrıya yanıt veriyoruz. Müşteri hizmetlerinin kendi içinde bulunan backoffice biriminin kontrolü de tam olarak bizde ve üyelerimize 48 saat içinde çözüm getiriyoruz. Çözüm süresi uzun olabilecek durumlarda, üyelerimize ara bilgilendirme yapıyoruz. Markafoni.com’da satışa sunulan tüm ürünlerin özellikleri ile ilgili bilgi almak isteyen üyelerimize yardımcı oluyoruz. Vardiyalarımızı interval raporuna göre kontrol edip, gerektiğinde vardiya üzerinde düzenlemeler yapıyoruz. Şu an 4 adet vardiyamız var. Çağrı merkezimiz hafta içi tüm gün üyelerimize hizmet veriyor. Hatlarımız; hafta içi sabah saat 08:00’de açılıyor ve gece 23:59’da kapanıyor. Hafta sonu ise, sabah saat 09:00’da açılıyor ve gece 23:59’da kapanıyor.”
Müşterisini dinleyip anlayan iş ortağı çok önemli
Procat’le iş birliklerinden son derece memnun olduklarını belirten Markafoni Müşteri Analitiği Direktörü Mustafa Kösetürk, “Procat’le çalışmaya başlama sebeplerimizden biri aslında Procat’in Markafoni’ye dışarıdan müşteri gözüyle bakması. Yoğun iş temposu içinde bazı saptamalar yapmak zor olabilir. Zaman zaman dışarıdan bir gözün iş süreçlerini değerlendirmesi ve gereken durumlarda iyileştirme yapabilmesi bize katma değer sağladı. Markafoni bünyesinde iş süreçlerinin nasıl işlemesi gerektiği ile ilgili Procat’in önerilerini dinledik ve aksiyon aldık. Müşteriyi odak noktamıza koyarak onun üzerinden kendi sistemimizi ve süreçlerimizi iyileştiriyoruz. Bunu sağladığımız zaman da zaten kendi kendine yürüyen bir sistem ortaya koymuş olacağız” şeklinde görüş belirtti.
İletişim merkezleri ve teknoloji danışmanlığı
Markafoni İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Seda Kayrak Kızıltan ise stratejik bir karar almanın son derece önemli olduğunu belirterek, “Burada güvenilir iş ortağının katma değeri oldukça büyük. Procat bizim için tam anlamıyla güvenilir, kendinizi emanet edebileceğiniz bir iş ortağı konumunda. Bilgi birikimi ve tecrübesine inandığınız bir kurum ile çalışmak kurumumuza ve hizmet sunduğumuz müşterilerimize değer katıyor. Ayrıca bu iş birliği ile çalışanlarımıza da farklı pozisyonlarda kariyer imkânı sağlayabiliyoruz. Bu da değerlendirilmesi ve üzerinde durulması gereken bir diğer önemli konu” dedi.
Dış kaynakta know-how salt insan gücünün önünde
Procat CEO’su Tarkan Ersubaşı ise iki firma arasında gerçekleştirilen iş ortaklığına dair şöyle konuştu: “Çağrı merkezleri müşteri ile en yakın temasta bulunduğumuz önemli bir iletişim merkezi. Pazar ihtiyaçlarını analiz etme imkânı bulduğumuz, efektif yeni iş modelleri için bize imkân sunan doğru bir alan. Bu değerin bilinci ile çalışmalarımıza yön veriyor ve müşterilerimiz için ihtiyaç duydukları en doğru teknolojileri operasyonlarına entegre edip katma değer yaratmaya odaklanıyoruz. Öte yandan çalışanlarımızı en değerli varlıklarımız olarak görüyoruz. Alanında en iyileri yapımıza dahil ediyoruz. Personel sirkülasyonumuz ise minimum seviyelerde. Tüm bu bileşenler birleşince başarı çalışmalarımızın doğal bir sonucu oluyor.
Veri güvenliği ve hizmet kalitesi kritik
Hizmet sunduğumuz kurumlar iş ortaklığı çerçevesinde en değerli bilgilerini sizinle paylaşıyor. Bu noktada güven önemli bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Personel, şirket, hizmet verilen kurum üçlüsü birbirine tam olarak güvendiğinde, başarı ve katma değer yaratılabiliyor. Procat olarak bunu başarabildiğimizi düşünüyorum. Bu nedenle kendimizi pazarda güvenilir iş ortağı olarak konumlandırdık. Markafoni gibi değerli bir markanın güvenini kazanmak ise bizim için çok önemli idi. Aramızda oluşturduğumuz sinerji ile perakende sektöründe yeniliklerin öncüsü olmaya devam edeceğiz.”
Huawei ve Vodafone Türkiye, dünyanın önemli başkentlerinin teknolojik altyapısını dönüştürmek amacıyla başlatılan “TechCity” (Teknoloji Şehri) projesinin ikinci aşaması için işbirliği anlaşması imzaladı. İstanbul‘daki megakent sorunlarına çözümler üreten TechCity2.0 projesi; yenilikçi teknoloji ve hizmetler sunarak şehir hayatını kolaylaştırıyor ve iletişim deneyimini geliştiriyor.
Huawei ve Vodafone Türkiye, TechCity2.0 Projesini İstanbul’da başlattı. Bu yeni proje, Türkiye’nin dijitalleşmesine öncülük eden, hem gelecek teknolojilerdeki liderliğini hem de dikey yapıyı ve toplumsal değerleri geliştiren Vodafone Türkiye ile her iki tarafın da daha geniş bir işbirliği yapmasını sağlayacak.
TechCity2.0 Projesi ile her iki şirket de sadece yeni teknolojileri sağlamak ve bunları ticari olarak devreye almak için işbirliği yapmayı sürdürmekle kalmayacak; aynı zamanda çeşitli teknoloji ve çözüm kümeleri sunarak ticari başarı ve sosyal değerlerin gelişmesini sağlayacak.
Proje anlaşması, Vodafone Türkiye CEO’su Colman Deegan ve Huawei Orta Asya ve Kafkasya Bölge Başkanı James Chen tarafından imzalandı. İstanbul, Mayıs 2016’da dünyanın önde gelen 14 Teknokent’inden (TechCity) biri seçilmişti. Proje, İstanbul’daki megakent sorunlarına çözümler üretiyor; yenilikçi teknoloji ve hizmetler sunarak hayatı kolaylaştırarak, iletişim deneyimini geliştiriyor.
TechCity bazı ileri teknolojileri devreye soktu
TechCity projesi geçen yıl bazı ileri teknolojileri Türkiye’de başarıyla devreye soktu. Vodafone Türkiye sponsorluğundaki Beşiktaş stadyumunda TechCity projesi kapsamında 4*4 MIMO ve CRAN teknolojisi kullanıldı. Bu sayede stadyumu dolduran binlerce kişiye mükemmel bir kapasite ve hız sağlandı.
Vodafone Türkiye ve Huawei, GL frekans (spektrum) paylaşım çözümünün dünyadaki ilk denemesini Vodafone’un İstanbul’daki ticari ağlarında yakın zamanda gerçekleştirdi. Bu yenilikçi çözüm, hem LTE veri hızını hem de hücre kapasitesini artıran GSM ve LTE arasındaki frekans paylaşımını mümkün kılıyor. LTE, 5M ile karşılaştırıldığında, LTE tepe noktası oranı yaklaşık yüzde 80 artıyor. Bu da müşterilerin daha yüksek hızlara ulaşmasını ve daha iyi bir 4.5G deneyimi yaşamalarına imkân sağlıyor.
Vodafone Türkiye CEO’su Colman Deegan, “Vodafone olarak, her ülkenin vatandaşlarının ve işletmelerin, saniyede 1 gigabitlik yaygın bağlanabilirlik, düşük gecikme süresi ve güvenilir performans sağlayan sağlam, gelecekte de kullanılabilir sabit ve mobil teknolojilerden yararlanılan bir Gigabit Toplumu olmayı hedeflemesi gerektiğine inanıyoruz. Huawei ile başlattığımız TechCity2.0 Projesi, İstanbul’daki müşterilerimize hizmetler ve yenilikler sunarak bu hedefleri gerçekleştirmemize yardımcı olacak” dedi.
Huawei Orta Asya ve Kafkasya Bölgesi Başkanı James Chen, “TechCity projesi, Huawei’nin operatörlerle birlikte ileri teknolojilerin denendiği, ticari başarı gösterme ve toplumsal sorumluluk almak için çok önemli bir platform. TechCity2.0 projesi, Vodafone Türkiye’nin daha iyi bağlantılı bir şehirde genişbant, sayısallaştırma ve sosyal güvenlik konularındaki liderliğini korumasına destek olacak” dedi.
Stadyumun mağazasında, Huawei Lampsite baz istasyonuyla dünyanın ilk ticari lisanslı ve lisanssız bantlarını (LAA 3CC) birleştiren (LAA CC) teknolojisi kullanılarak 400Mbps hızlarına ulaşıldı.
Microsoft, Türkiye’deki ilk mağazasını açtı. Ankara Kent Park AVM’de bulunan Avrupa’nın teknoloji zinciri MediaMarkt içinde yer alan mağazada Microsoft’un en yeni donanım ve yazılım çözümleri sergilenecek.
‘Mağaza içinde mağaza’ konseptine sahip olan ve Microsoft ürünlerinin sergilendiği mağazanın açılışı Microsoft Türkiye Tüketici Kanalından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Halil Gökoğlu ile MediaMarkt Türkiye Satın Almadan Sorumlu CPO’su Faruk Kocabaş tarafından yapıldı.
Açılışta konuşan Microsoft Türkiye Tüketici Kanalından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Halil Gökoğlu, Microsoft’un Türkiye’deki ilk mağaza içinde mağaza konseptini hayata geçirmekten dolayı mutlu olduklarını belirtti. Gökoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Kent Park Alışveriş Merkezi Mediamarkt içerisinde bugün açılan Microsoft mağazamız Türkiye’ye ve Türk teknoloji pazarına duyduğumuz inancın somut bir örneğini oluşturuyor.
Mağazamızla tüketicileri en yeni ve en son teknolojilerle buluşturmayı amaçlıyoruz. Türkiye’de iş ortaklarımız ile birlikte seferber olup, bilişim pazarını büyütmeye, tüketicilerimizi en iyi ve en yeni teknolojik ürünlerle buluşturmaya çok önem veriyoruz.
Ankara Kentpark AVM’de bulunan MediaMarkt mağazası içindeki Microsoft mağazası Türkiye’deki ilk resmi mağaza olacağına dikkat çeken Gökoğlu “Öncelikle bu yeni mağaza bizi çok heyecanlandırıyor. Önümüzdeki dönemde planlarımızı değerlendirirken ilk mağazamızdan öğreneceklerimiz, tüketici geri bildirimleri ve iş ortaklarımızdan gelecek talep ve iş birliklerimiz doğrultusunda vereceğimiz kararlar bize yol gösterecek.”
Türkiye’nin lider elektronik perakendecisi olma hedefine emin adımlarla ilerlediklerini belirten MediaMarkt Türkiye Satın Almadan Sorumlu CPO’su Faruk Kocabaş ise “Yeni nesil elektronik perakendecilik vizyonumuz doğrultusunda geleceğin alışveriş deneyimini tüketicilerimizle buluşturuyoruz. Mağazalarımızda kurduğumuz inovasyon ve deneyim alanlarının yanı sıra müşterilerimizin kendilerini evlerinde hissedecekleri tecrübeyi yaşatıyoruz.
Sektörde yeniliklerin ve trendlerin Türkiye’deki ilk uygulayıcısı olarak, Microsoft ile birlikte yine bir ilki daha Ankara Kentpark mağazamızda ziyaretçilerimize sunmanın heyecanını yaşıyoruz” dedi.
Türkiye’deki ilk Microsoft mağazası
Yeni açılan mağazada yeni nesil, kalemli, ince, dokunmatik ekranlı, en yeni güvenlik teknolojieri ile donatılmış, en iyi oyun deneyimini sunan Windows 10 bilgisayarlar tüketiciler ile buluşacak. Tüketici deneyimini ve alışveriş memnuniyetini sağlamak için Office 365 ile birlikte gelen özellikleri ve modern Mouse ve klavyeler de bu cihazlar ile birlikte deneyimlenebilecek. Ayrıca Xbox oyun konsolu, en yeni oyunlar ve en yeni aksesuarlar da bu mağaza içinde mağazada yer alacak.
IBM’in yapay zeka servisi Watson, dünyadaki açlık, savaş, suç, terör gibi sorunları çözebilir mi? Bu sorunun cevabını henüz kimse bilmiyor ancak IBM öğrenmekte kararlı.
Science for Social Good (Toplumun iyiliği için bilim) isimli yeni bir program başlatan IBM, bu program vasıtasıyla akademik çalışmaların IBM’in yapay zeka servisi Watson’dan daha kolay yararlanabilmesini sağlayacak.
IBM bu program kapsamında şimdiden 2017’de destekleyeceği 12 bilimsel programı da seçmiş bulunuyor. Birleşmiş Milletler’in dünyadaki sorunların çözümü için belirlediği 17 hedefe yönelik çalışmalar içeren bu 12 bilimsel çalışma, yine Birleşmiş Milletlerin dünyadaki eşitsizliğin 2030’a kadar azaltılmasını amaçlayan çabalarına da destek olacak.
Prospektüsler nasıl yazılmalı?
Çalışmalardan biri acil durumlarda/felaket anlarında yiyecek yardımlarının sağlanması ve dağıtımı için oluşturulacak en etkin yönetim şemasını araştırırken, diğer çalışma düşük eğitimli yetişkinlerin dijital dünyada hayatta kalabilmeleri için alınması gereken önlemleri araştıracak. Bu çalışma ile dünyayı anlamaları giderek zorlaşan düşük eğitimli bireylerin ilaç prospektüslerinden her türlü cihazın kullanım klavuzlarını daha rahat okuyabilmeleri için kullanılacak basit açıklamaları oluşturmayı, böylece daha çok insanın modern dünyayı anlayıp kendini eğitebilmesine imkan tanımayı amaçlıyor.
Bilimsel projeler çalışmaları sırasında IBM’in yapay zeka servisini yoğun olarak kullanacak. Normalde bu tür bir işlem için üniversitelerin IBM’le çok “pahalı” anlaşmalar yapması gerekirken, seçilen projeler insanlığın acil problemlerini çözecek olması nedeniyle bu yüksek ücretleri ödemek zorunda kalmadan Watson’ın gelişmiş yapay zeka yeteneklerini ve işlemci gücünü kullanabilecek.
Çin’de dört aydır gizlilik içinde yürütülen bir soruşturma, 20 Apple çalışanının tutuklanmasıyla sonuçlandı. Kullanırı verilerini yasa dışı olarak satan bir çeteye yönelik yapılan soruşturmada Çin polisi 22 şüpheliden 20’sinin Çin’deki Apple çalışanları olduğunu keşfetti.
Bu kişiler, iOS kullanıcılarına ait kişisel verileri, Apple ID’lerini, telefon bilgilerini ve başka dataları satarken tespit edildi. Çetenin bu operasyondan 7.2 milyon dolar gelir sağladığı anlaşıldı. Satılan her veri başına 1.5 dolar ile 26,5 dolar arasında para kazanan çalışanların bir kısmının doğrudan Apple çalışanı olduğunu diğerlerinin ise Apple için Çin’de iş yapan taşeronlar olduğu anlaşıldı.
Öte yandan Çin’de şirketlerin kullanıcı verilerini satmaları çok sık görülen bir işlem. Çin, 1 Haziran’dan itibaren bu işlemi yasaklayan bir yasa çıkarmış bulunuyor.
Apple çalışanlarının sattığı verinin sadece Çinli iOS kullanıcılarına mı yoksa dünya çapındaki kullanıcılara mı ait olup olmadığı açıklanmadı ancak kullanıcı verilerini korumak konusunda çok hassas olan Apple’ın merkezinde bu gelişme nedeniyle büyük hayal kırıklığı yaşanacağını tahmin etmek zor değil.,
Elektrikli otomobillerin yollarda yaygınlaşması büyük bir hızla devam ediyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın Global Elektrikli Araç Araştırması’na göre, 2016 yılında dünya yollarındaki elektrikli otomobil sayısı 2 milyon adedi geçti.
Bu rekorda elektrikli araçlara büyük ilgi gösteren Çin’in de payı büyük. 2016’da satılan elektrikli araçların %40’ı Çin’de sahiplerini buldu. Çinde ayrıca 200 milyon elektrikli bisiklet ve 300 bin adet elektrikli otobüs bulunuyor. Öte yandan, Çin, ABD ve Avrupa dünyadaki elektrikli araç pazarının %90’ını oluşturuyor.
Öte yandan rakamların önümüzdeki dönemde hızla artması bekleniyor. 2020 yılına ulaştığımızda dünyadaki elektrikli otomobil sayısının 9-20 milyon adete ulaşması bekleniyor. 2025’te ise 40-70 milyon adet elektrikli otomobilin yollara çıkacağı düşünülüyor.
600 milyon elektrikli araç hedefi
Elektrikli araçlar şu anda dünyadaki yolcuların sadece %0.2’sini taşıyor. Ancak elektrikli araçların dünyanın geleceğini kurtarmak için de önemli bir görevi var. Yüzyılın sonuna geldiğimizde sıcaklık artışının 2 derecenin altında kalmış olması için 2040 yılında 600 milyon elektrikli aracın yollara çıkmış ve muadili benzinli araçların yollardan çekilmiş olması gerekiyor. Akse halde dünyanın sıcaklığındaki artış kutupları yok ederek kıtaların su altında kalmasına yol açabilecek.
Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz, toplulukları, kalabalıkları tarayan kameraların aranan kişileri tespit edip alarm verdiği senaryolar gerçek olmaya başlıyor.
İngiltere polisi ilk defa, yüz tarama teknolojisi sayesinde aranan bir kişiyi kalabalığın arasında tespit ederek tutukladı. İngiliz polisi tutuklamanın detayı hakkında bilgi vermedi ancak aranan kişinin yüz tanıma teknolojisiyle bulunduğunu açıkladı.
Polisin bir süre önce aranan 500 bin kişinin fotoğraflarını sisteme girdiği biliniyordu. Böylece muhtemelen hava limanlarını, tren istasyonlarını, şehir meydanlarını izleyen güvenlik kameralarına takılan yüz görüntülerini analiz eden yapay zekanın bulduğu kişileri polis merkezine bildirdiği düşünülüyor.
İngiliz polisi 2015 yılında da Leicestershire’da düzenlenen müzik festivaline katılan 90 bin kişinin görüntülerini de tarayarak aralarında aranan kişiler olup olmadığını kontrol ederek yüz tanıma teknolojisinin bir testini yapmıştı.
Öte yandan ABD’de de yüz tanıma teknolojisi yoğun olarak kullanılıyor ABD polis teşkilatının veri tabanında 117 milyon ABD vatandaşının fotoğrafının bulunduğu vurgulanıyor. Polisin vatandaşların fotoğraflarını, ehliyet, kimlik başvurusu gibi işlemler sırasında devlete verilen fotoğraflardan aldığının altı çiziliyor.
Otonom sürüş teknolojisi geliştiren şirketlerin arasına, araç paylaşım uygulaması Lyft de katılıyor. Rakibi Uber’e karşı son aylarda büyük avantaj kazanan ABD’li araç paylaşım servisi, Uber’in Trump’a destek vermesi nedeniyle karşılaştığı öfkeyi iyi yöneterek, Uber kullanıcılarının önemli bir bölümünü kendine çekmeyi başarmıştı.
Lyft şimdi, rakibi Uber gibi, kendi otonom sürüş teknolojisini geliştirmek için önemli bir adım attı. Otonom sürüş teknolojisi geliştiren startup nuTonomy ile ortaklık kurduğunu açıklayan Lyft, böylece otonom araçların araç paylaşım servislerinde nasıl kullanılabileceğine dair önemli bir bilgi birikimi oluşturacak.
Ortaklıkla beraber, yolcuların otonom araçlara tepkisini ve otonom araçları kullanma alışkanlıklarını araştıracak olan şirketler böylece yakın gelecekte otonom araçlarla daha etkin bir araç paylaşım servisi geliştirmeyi umut ediyor.
Boston temelli nuTonomy şirketi, 2016’dan beri Singapur’da otonom taksilerle kendi teknolojisini test ediyor. Ayrıca Boston’da da yollarda test halinde olan otonom araçları bulunuyor. Şirket şimdi Lyft ile ortaklığı sayesinde araç paylaşım servislerinde otonom araçların nasıl daha etkin kullanılabileceğine dair önemli bir deneyim kazanacak. Lyft ise halihazırda General Motors ile otonom araç teknolojileri geliştiriyordu. Lyft’in nuTonomy ile ortaklığı, GM’in nuTonomy’yi satın almasının da önünü açabilecek bir gelişme olarak yorumlanıyor.
Facebook’un popüler mesajlaşma yazılımı WhatsApp, iOS uygulamasında yeni bir özelliğini hayata geçirdi. Sohbetler sırasında gönderilecek fotoğraf ve videolar için özel filtreleri yayına alan uygulama böylece daha işlevsel bir uygulamaya dönüşmek üzere önemli bir adım attı. Öte yandan Facebook’un patronu Zuckerberg’ün, Snapchat’e kullanıcı kaptırmadan daha fazla ergen kullanıcıyı Facebook servislerine çekmek için görsel uygulamaları servislerine daha fazla entegre etmek istediği biliniyor. WhatsApp’taki yeni uygulama da bu politikanın bir parçası olarak görülüyor.
Fotoğraflara filtre uygulanabilecek
WhatsApp kullanıcıları artık birbirlerine gönderdikleri fotoğraflara beş farklı filtreden birini uygulayabilecek. Uygulama ayrıca gelen mesajlara cevaben gönderilecek bazı hazır mesajları da yayına aldı. Böylece kullanıcılar yoğun anlarında gelen mesajlara, hızlıca hazır bir cevap seçip gönderebilecek.
Yeni özellikler şimdilik sadece iOS uygulaması üzerinde kullanılabilecek ancak Facebook’un Android kullanıcıları içinde aynı özellikleri hayta geçirmesinin çok vakit almayacağı tahmin ediliyor.
Twitter önümüzdeki dönemde haber gündeminin başına oturabilir çünkü bir grup Twitter kullanıcısı ABD Başkanı’nı Twitter nedeniyle dava etmeye hazırlanıyor. Davanın dayanağı ise ABD Başkanı’nın vatandaşlarını Twitter üzerinden engelliyor olması.
Columbia Üniversitesi’deki siyaset bilimciler, ABD Anayasası’na göre ABD Başkanı’nın kendisine yöneltilen eleştirileri dinleme zorunluluğu olduğunu dile getiriyorlar ve Başkanın Twitter’da vatandaşları engellemesinin yasaya aykırı olduğunu savunuyorlar. Trump’ın başkan değilken istediği insanı engelleyebileceğini ancak başkan olduktan sonra ABD vatandaşlarını engelleyemeyeceğinin altını çiziyorlar.
Mahkeme Twitter’ı örnek gösterdi
Üniversitedeki öğretim görevlileri, Trump’ın vize kararnamesini görüşen bir ABD mahkemesin Başkanın Twitter’daki açıklamalarına gönderme yaparak karar açıklamış olmasını da işaret ederek, Trump’ın Twitter’daki varlığının ülke yönetiminde önemli bir etki yaptığını, dolayısıyla vatandaşların da bu mecradan şikayetlerini ve görüşlerini dile getire hakkı olduğunu hatırlatıyorlar.
Öyle görünüyor ki, Twitter yeterince para kazanamıyor ve her an bir teknoloji devine satılmak üzere ince bir ipin üzerinde yürüyor olabilir ama dünya siyasetindeki en önemli tartışma konularından biri olarak yine gündemin üst sıralarında yerini alacak.
Bu büyük ilgiyi paraya çeviremeyen Jack Dorsey ise yakın gelecekte dünyanın en kötü CEO’su seçilebilir.
Araç paylaşım uygulaması Uber, 2016’nın başında ortaya çıkan, şirket içindeki cinsel taciz suçlamaları nedeniyle geniş bir soruşturma başlatmıştı.
Uber’den ayrılan bir kadın çalışanın, yöneticilerinin cinsel içerikli taleplerine maruz kaldığını açıkladığı blog yazısı büyük ses getirmiş ve olayın üzerine şirketin CEO’su Travis Kalanick geniş bir soruşturma başlatacaklarını duyurmuştu.
O soruşturmanın sonucuna göre şirketin avukatı tarafından 12 bin çalışana gönderilen duyuruda, şirketten 20 kişinin işine son verildiği açıklandı. İşten atılanların ismi açıklanmasa da, insan kaynaklarına yapılan 250’ye yakın şikayetin değerlendirilmesi sonucunda, 20 kişinin cinsel taciz niteliklerini taşıyan davranışlarda bulunduğunu tespit eden soruşturma komisyonu, bu kişilerin şirketle ilişiğini kesti.
Ocak ayında medyaya yansıyan suçlamalarda, şirketin CEO’su Kalanick’in “maço” karakterli biri olduğu ve şirket içinde kadınlara yönelik tacizlerin görmezden geldiği dile getirilmişti. Kalanick, Trump’a verdiği destek için zor durumdayken karşılaştığı bu suçlamalarla, Uber’in büyük zarar göreceği endişesiyle şirket içinde geniş bir soruşturma yapılacağına söz vermişti.
Uber, soruşturmanın bağımsız bir ekip tarafından yürütülmesini istemiş ve soruşturma komisyonunu kurma görevini emekli bir yargıca devretmişti. Şirketteki işten atılma kararları, bu komisyonun Uber yönetim kuruluna verdiği tavsiyeler doğrultusunda gerçekleşti.
Adalet Bakanlığı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu güçlerini birleştiriyor. İki büyük kurum UYAP EntegrasyonuProtokolü‘nü imzalayacaklar. Bu imzaların ardından BTK için dış birim entegrasyonu da yapılmış olacak.
Peki UYAP Bilişim Sistemi nedir?
UYAP; günümüzün gerekli tüm teknolojik gelişmelerini kullanarak, Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatının, bağlı ve ilgili kuruluşlarının, adli ve idari tüm yargı ve yargı destek birimlerinin donanım ve yazılım olarak iç otomasyonunu ve benzer şekilde bilgi otomasyonu sistemlerini kurmuş kamu kurum ve kuruluşları ile dış birim entegrasyonunu sağlayan ve e-Dönüşüm sürecinde e-Adalet ayağını oluşturan bir bilişim sistemidir. Bugün itibariyle UYAP ülkemizde Adalet Bakanlığı teşkilatı ile yargı birimlerinin tamamında işletimde olup bu birimlerin her türlü yargısal, idari ve denetim faaliyetleri bu sistemle elektronik ortamda yürütüyor.
Sistem içerisinde Avukat Bilgi Sistemi ve Vatandaş Bilgi Sistemi gibi birçok önemli istihbarat servisine erişilebiliyor.
İmza öncesi yapılan açıklama ise şu şekilde:
“UYAP sistemine bağlı adli makamlardan BTK tarafına gelen talepler ile ilgili Adalet Bakanlığı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu arasında protokol imzalanması kararlaştırılmıştır.
Protokol ile adli makamlar tarafından talebin en hızlı şekilde kurumumuza ulaştırılması, adli makamların çıkan sonuçları elde etmelerinin çabuklaştırılması, evrak iadesi ve gecikmelerin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. UYAP Entegrasyonu Protokolü 07 Haziran 2017 Çarşamba günü saat 11:00 ‘da düzenlenecek olan imza töreni ile basın mensupları ve kamuoyu ile paylaşılacaktır.”
Yapay zeka teknolojilerindeki gelişmeler, ürkütücü şekilde günlük hayatın önemli bir parçası olmaya devam ediyor. Pek çok iş kolunda sayısız insan, önümüzdeki 20 sene içinde işlerini yapay zekaya kaptırmaya hazırlanırken, doktorlar da işlerinin bir bölümünü yapay zekaya terk etmeye başlıyor. Tıp alanındaki yapay zeka uygulamaları şimdiden hastalık teşhisi konusunda çok isabetli ve hızlı sonuca ulaşabiliyor. Öyle ki, İngiliz hükumeti göz hastalıkları gibi bazı zaman alan teşhis süreçlerini yapay zekaya teslim etmek üzere IBM’in yapay zeka servisi Watson ile ortaklık yaptığı biliniyor.
Şimdi ise, yapay zekanın insan hayatını kurtarabilecek yeni bir uygulaması ortaya çıktı. Adelaide Üniversitesi’nde geliştirilen yeni yapay zeka, hastaların değerlerini ve organlarının durumunu kontrol ederek, 5 sene içinde ölümle sonuçlanabilecek bir hastalığın veya yıpranmanın var olup olmadığına dair teşhis koyabiliyor.
Yapay zekanın teşhislerinde %69 oranında doğruluk payı olduğu da tespit edilmiş durumda. Elbette yapay zeka uygulaması zamanla kendini eğiterek daha isabetli teşhisler yapmaya başlayacak. Bu da henüz fark edilmemiş ama 5-10 yıl içinde ölümle sonuçlanabilecek sağlık sorunlarının erken teşhisini mümkün kılacak. Benzer yapay zeka uygulamalarının yaygınlaşmasıyla insan ömrünün uzaması da mümkün olacak.
Sosyal medyanın güçlü uygulaması Snapchat, kullanıcılarının gerçek hayatta hangi reklamlardan etkilendiğini, hangi mağazalara girip hangi ürünlerini satın aldığını öğrenmek için, 500 milyon dolarını Placed isimli bir şirkete yatırmaya karar verdi.
Dijital dünyanın dışında, fiziksel reklam kampanyalarını takip eden ve ölçümleyen pazar araştırması şirketi Placed’i satın aldığını duyuran Snap, bu işlem için ne kadar ödeme yaptığına dair bilgi vermedi. Ancak Placed’in kısa süre önce aldığı yatırımlarla 500 milyon dolar seviyesinde değerlendirme yaptığı biliniyordu. Snapchat’in de bu seviyede bir fiyata anlaştığı düşünülüyor. Öte yandan Snap içinden sızan bilgiler Evan Spiegel’in Placed’i satışa ikna etmek için 200 milyon dolar ödediğini söylüyor. Gerçek rakam ise şu anda kesin değil.
Placed, Snapchat’in fiziksel mağazalar ile reklam kampanyaları düzenleyebilmesine imkan sağlayacak. Sosyal medya uygulaması, geçtiğimiz Ağustos ayında, Snapchat uygulaması üzerinden bazı kullanıcıları mağazalara yönlendiren reklam kampanyaları başlatmıştı. Ancak Snap’in elinde kaç kullanıcının mağazalardan alışveriş yaptığını ölçen bir imkan olmadığı için kampanyanın başarısı hakkında net bir bilgi elde edemedi.
Placed şu anda 100 çalışana sahip ve satın almanın ardından çalışanlar Placed’in Seattle, Los Angeles ve New York’taki mevcut ofislerinde çalışmaya devam edecekler.
Apple bir süredir beklenen akıllı ev asistanını nihayet duyurdu. HomePod ismindeki yeni ev asistani, Google Home ve Amazon Echo gibi, ev içinde kullanıcılardan sesli komutlar alarak yapay zeka üzerinden bu komutlara karşılık veren bir asistan görevi görüyor. HomePod’un arkasında ise iOS kullanıcılarının yakından tanıdığı Siri servisi var.
Ancak Apple’ın yeni akıllı ev asistanı, ne kadar akıllı? Rakip akıllı ev asistanları arasında yapılan bir araştırma bu konuda önemli ipuçları veriyor. Dijital pazar araştırmaları yapan Stone Temple’ın hazırladığı bir test, rakip ürünleri karşılaştırmaya olanak sağlıyor.
Hazırlanan testte, tüm rakip asistanlara 5000 adet aynı soru, aynı sırayla soruluyor. Buna göre verilen cevaplar analiz ediliyor ve hangi ürünün ne kadar başarılı olduğu ortaya çıkıyor.
Test sonuçlarına göre en başarılı ürün, Google Home. 5000’in sorunun %69’una cevap verebiliyor. Cevapladığı sorularda doğru cevap oranı ise %91.
Ardından Microsoft’un Cortana servisi geliyor. Cortana soruların %56’sını anlayıp cevap verebilirken, cevapların da %82’si doğru. Microsoft henüz akıllı ev asistanı tanıtmadı ama Cortana ile çalışan bir ürünün eli kulağında.
Apple ise üçüncü sırada yer alıyor. Siri ile yapılan testte soruların %21’ine cevap alınabilirken, bu cevapların da sadece %62’si doğru. HomePod’un da Siri sistemiyle çalıştığını düşünecek olursak, Apple kullanıcıların HomePod’da aradıkları cevapları bulmalarının biraz zaman alacağı anlaşılıyor.
Testte son sırayı ise Amazon Echo alıyor. Alexa’ya yöneltilen soruların sadece %21’i cevap buluyor. Bu cevapların içinde doğru olanların oranı ise %87.
Bakalım bu test sonuçlarıyla beraber Apple, yapay zeka yarışında üçüncü olan Siri ve HomePod’u 349 dolarlık rekor fiyatla nasıl satacak? Zira rakiplerinden Google akıllı ev asistanı için 129 dolar istiyor. Amazon Echo ise 179 dolar…
Sigorta sektörü, büyük bir paradigma değişimine hazırlanıyor. Otonom araç teknolojilerinin 15 seneye kadar hayatımıza çok yoğun olarak gireceğini hesaplayan sigorta şirketleri, sürücüleri sigortalamanın son bulacağını bunun yerine, otomobil üreticileri ile kurumsal sigorta anlaşmaları imzalayacaklarını düşünüyorlar.
Fransız sigortacılık devi AXA’nın yöneticilerine göre, bugün doğan çocuklar ehliyet kurslarına yazılacak yaşa gelene kadar insan sürücülerin trafikten yasaklanması bile gündeme gelebilecek. Otonom sürüşe sahip araçların yoğunlaşması ile trafikte giderek daha az insan sürücü görüleceğinin altını çizen sigortacılar, eninde sonunda sigorta acentelerinin de yok olacağını düşünüyorlar. Yani özellikle trafik alanında uzmanlaşmış bir sigorta acenteliği, geleceği çok da parlak bir kariyer sayılmaz.
Trafik kazaları %80 oranında azalacak
ABD hükumeti, 2035 yılına gelindiğinde, otonom araçlar nedeniyle trafik kazalarının %80 oranında azalacağını öngörüyor. Öyle ki, şu anda bile yapay zekaya ve gerekli sensörlere sahip Tesla otomobilleri, iki üç araç ötede, sürücünün gözle göremeyeceği bir pozisyonda seyreden araçların dahi ani bir harekete başladığı anı tespit ederek kaza yapacağını henüz kaza oluşmadan tespit edip alarm veriyor ve aracı durdurarak önünde oluşacak kazaya bulaşmamayı başarabiliyor. Yapay zeka kontrolündeki araçların kazaları önlemesi de sigorta ücretlerinde büyük bir düşüş anlamına geliyor. Ayrıca, kaza yapan direksiyonsuz ve yapay zeka kontrolündeki bir otomobilin sorumluluğu, otomobili geliştiren üreticide olacağı için, her türlü sigorta işleminin de üreticiler tarafından sağlanacağı kabul ediliyor.
Ancak direksiyonsuz, yani sürücünün doğrudan müdahalesine izin vermeyen otomobillerin ortaya çıkmasına kadar, sigorta şirketleri iki farklı sigorta çeşidi sunacak. Birinci modelde, aracın otonom olarak hareket ettiği anlardaki kazalarda, sigortacılar üreticilerle poliçe imzalayacak. İkinci modelde ise aracın kontrolü insan sürücünün elindeyken oluşan kaza için, klasik trafik sigortaları hazırlanacak ve sürücüler kendi bütçelerinden bu sigortaları karşılayacaklar.
ABD’de bir gün milyarder olma hayali ile her gün yeni startuplar kuruluyor. Ancak bu girişimlerin çok azı milyar dolar seviyesine ulaşabiliyor. Milyar dolarlara ulaşabilen iş adamları ise dünya çapında ün ve şöhrete de erişiyorlar. Peki dolar milyarderlerinin paraya bakış açısı nedir? İşte dünyanın ünlü milyarderlerinden bazılarının, farklı zamanlarda, farklı röportajlarda, para hakkında dile getirdikleri ilginç yorumları.
Mark Zuckerberg / Facebook’un kurucusu
“Amacım asla bir şirket yaratmak değildi ancak birçok insan bunu yanlış yorumluyor; sanki parayı ya da kar etmeyi umursamıyormuşum gibi düşünülüyor. Aslında sadece bir şirket kurmak benim için bir şey ifade etmiyor. Benim hedefim, dünyada gerçekten büyük değişim yaratacak bir yapı inşaa etmekti.”
Evan Spiegel / Snapchat’in kurucusu
“Dünyada böyle bir iş kurabilen çok az insan var ve bunu satmak sadece kısa vadeli bir kazanç sağlayacaktır, bu da benim ilgimi çekmiyor.” (Şirketini neden Facebook’a satmadığı sorusunun cevabı olarak…)
Larry Page / Google’ın kurucusu
“Eğer derdimiz para olsaydı, şirketi yıllar önce satmış ve kendimizi plajlara atmış olurduk.”
Jeff Bezos / Amazon’un kurucusu
“Tüm diğer kısıtlamalar gibi tutumluluk da insanı innovasyona yönlendirir. Dar bir kutudan çıkmanın tek yolu kendinize bir çıkı yolu geliştirmektir.”
Sergey Brin / Google’ın kurucusu
Her zaman paranın mutluluk getirmediğini söylerler. Bense zihnimin bir köşesinde hep paranın birazcık da olsa mutluluk sağlayacağına inandım ama sonunda gördüm ki, gerçekten de mutluluk getirmiyormuş.
Jack Ma / Alibaba’nın kurucusu
Bugün para kazanmak çok basit bit iş, ancak topluma karşı sorumluyken ve dünyayı daha iyi bir yer yapma hedefiyle büyük paralar kazanmak son derece zor bir iş.
ABD’de Uber’in CEO’sunun Trump’a destek vermesi nedeniyle büyük kullanıcı kaybına uğrayan uygulama şimdi terör saldırı sonrasındaki tavrı nedeniyle İngiltere ve Avrupa’da da halk desteğini kaybedebilir.
Londra’da Cumartesi gecesi yaşanan ve 7 kişinin ölümü, onlarca kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan terör saldırı sırasında, evlerine gitmek için Uber’den araç talep eden kişilere normal fiyatın 2.1 katı acil durum fiyatı teklif edildiği ortaya çıktı.
Fiyat teklifinin ekran görüntülerini sosyal medyada paylaşan kullanıcılar Uber’i eleştiri yağmuruna tutarken, Uber yöneticileri ise o akşam saldırı bölgesinden araç çağıran kişileri bölgeden uzaklaştırmak için para alınmadığını iddia ediyorlar.
Uber yönetimi halkı bedava taşıdıklarını iddia ediyor
Uber’in Londra yöneticisi Tom Elvidge, uygulamanın fiyatlandırmayı talebe göre otomatik olarak belirlediğini ancak kendilerinin saldırı haberlerinin duyulması ile dinamik fiyatlandırma özelliğini devre dışı bıraktığını savunarak, pek çok Uber şoförünün ise saldırı bölgesindeki panik halindeki insanları ücret almadan evlerine bıraktığının altını çizdi.
Ancak bu açıklamalara rağmen Londra halkı şimdi Uber’i fiyatlandırma konusunda çok geç harekete geçmekle suçluyor ve bazı Uber kullanıcıları şoförlerin kendilerinden yüksek ücreti aldıklarını dile getiriyorlar.