Samsung’dan kurumsal kullancılara özel yazıcı

0
Samsung, küçük ve orta ölçekli işletmelerin ve kurumların ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarlanan A4 tek renkli, çok işlevli yazıcı Smart MultiXpress M5360RX’i tanıttı. Kamu kurumları ve finans firmaları da dahil olmak üzere genellikle çok sayıda belge ile uğraşan ofislerin faydalanması için tasarlanan ürünün öne çıkan özellikleri arasında tamamen özelleştirilebilirlik, profesyonel kalitede baskılar ve maliyet uygunluğu yer alıyor.

Toner verimi yüksek, enerji tüketimi düşük

1481273848_4020534_originalSmart MultiXpress M5360RX, yüksek toner verimi ve düşük enerji tüketimi ile ofislerin etkili bir şekilde basımla ilgili toplam sermaye maliyetlerini düşürmesine olanak tanıyor. Aynı zamanda bir ofisin ihtiyaçlarını karşılamak üzere düzenlenebilecek araçlar ve basımla ilgili indirilebilir uygulamalar içeren özelleştirilebilir, kullanımı kolay bir Android tabanlı arayüz olan Akıllı Kullanıcı Deneyimi Merkezi sayesinde iş akışlarını iyileştirme fırsatı da veriyor. Özellikle M5360RX Akıllı Kullanıcı Deneyimi Merkezinin tablet benzeri arayüzü, önceki modellere göre temasa daha duyarlı ve daha hızlı tepki verme özelliğiyle kullanıcılara kolaylık sağlıyor. Arayüzün ekranını sadece parmaklarıyla değil, aynı zamanda eldiven giyerken veya kalem aracılığıyla da etkinleştirebiliyor.

Yüksek çözünürlük ve performans ile ofisler daha verimli

Smart MultiXpress M5360RX, sahip olduğu dört çekirdekli 1,5 GHz CPU ile yüklü belgeleri daha hızlı yazdırmaya olanak tanıyan yüksek performanslı yorumlama ve görüntü oluşturma emülasyonu özelliği sunuyor. Yazdırma, fotokopi çekme ve tarama hızı, 53 ppm’ye kadar çıkan yazıcı, kullanıcıya yüksek verim de sağlıyor. Yüksek performansına ek olarak yeni cihaz, aynı zamanda grafik kalitesinde mükemmel baskılar üretiyor. Samsung’un ReCP (Net Sayfalar için Görüntü Oluşturma Motoru) teknolojisini kullanan M5360RX, bastırılan belgelerin okunabilirliğini artırıyor. 1200 x 1200 dpi’ye kadar artırılmış çözünürlükler ile daha keskin ve daha net çıktılar sunabiliyor. Samsung Electronics Türkiye B2B Satış Müdürü Cenk Atay, “Yükseltilmiş Akıllı Kullanıcı Deneyimi Merkezi ile M5360RX, kurumsal kullanıcıların ve çalışma grubu kullanıcılarının çalışma ortamlarında verimliliği arttırıyor. Samsung olarak, belge yönetiminin hem kolay hem de kapsamlı olduğu bir ofis ortamı yaratmanın bir parçası olarak Akıllı Kullanıcı Merkezi Deneyimini geliştirmeye devam edeceğiz” dedi. Smart MultiXpress M5360RX modelleri, ilk olarak Avrupa’da sonra ise Orta ve Güney Amerika’da piyasaya sürülecek. Türkiye’de ise 2017 yılının Ocak ayında tüketicilerle buluşması planlanıyor.

Magic Leap yatırımcılara 1,4 milyar dolarlık hayal sattı

0
4,5 milyar dolar toplam değere sahip olan sanal gerçeklik şirketi Magic Leap, son yatırımcı görüşmelerinde, yatırımcı adaylarına tamamen hayal ürünü bir şov sergileyerek 1,4 milyar dolarlık fon daha toplamayı başardı. Magic Leap’in kurucusu ve CEO’su Romy Abovitz, yatırımcılara gösterdikleri The Beast isimli cihazın aslında çok gelişmiş bir lense sahip olduğunu ama bunun ticari ürüne dönüşmesi şimdilik zor bir cihaz olduğunu belirtmesine rağmen bu ayrıntı yatırımcıların şirkete 1,4 milyar dolar yatırmalarını engellemiş değil.

Ortada ürün yok ama para veren çok

Piyasaya çıkacak aslı ürünün, daha basite indirgenmiş bir tür gözlük olacağının altını çizen Abovitz, yine de yatırımcıların gelecekte nasıl bir potansiyele ortak olduklarını görmelerinin önemli olduğunu belirtiyor. Diğer bir deyişle, Magic Leap, bugün sahip olduğu ve piyasaya sürme ihtimali olan zayıf ürünler için değil de daha ileride geliştirip piyasaya sürebileceği çok daha etkileyici ürünler için bugünden 1,4 milyar dolarlık yatırım almış bulunuyor. Magic Leap, Microsoft’un Hololens gözlüğü gibi, gerçek dünyanın üzerine hologram görüntüler yerleştirebilen bir teknoloji sunuyor ve eğitimden eğlenceye, iletişimden, trafiğe kadar pek çok alanda geniş bir kullanım potansiyeli bulunuyor.

Fintech şirketleri daha yapıcı ve çevik

0
Akcan sunumunda, Fintech şirketlerinin teknolojiyi kullanarak nasıl farklı ödeme alternatifleri sunduğunu ve üye işyerlerine, kullanıcılara ve iş ortaklarına faydalarını paylaştı. Fintech şirketlerinin iş ortaklarının erişim alanlarını ve işlem hacimlerini nasıl arttırdığının da paylaşıldığı sunumda Wirecard Türkiye CEO’su Alper Akcan şu noktalara değindi; “Fintech şirketleri, yıkıcı iş modelleri ile değil, yapıcı ve yaratıcı fikirleriyle hızlı ve çevik iş yapma sistemleri sunuyor. Bu sayede de kullanıcılara, üye işyerlerine, iş ortaklarına ve kamuya fayda yaratıyorlar. Fintech sistemine üye bir işyeri, her şeyden önce yeni müşteriler için alternatif ödeme araçlarına sahip oluyor. Mobil ödeme, ön ödemeli kartlar ve mobil cüzdan uygulamalarını buna örnek gösterebiliriz. Diğer yandan, e-mail/SMS ödeme ve tek tuşla ödeme gibi yöntemler gibi hazır araçlarla alternatif ödeme yöntemleri de bu işyerlerinin kazandığı avantajlar arasında yer alıyor. Yeni pazarlar için farklı ödeme araçlarına baktığımızda ise özellikle Avrupa’da en yaygın ödeme araçları olan SOFORT, iDEAL, EPS, eKonto, giropay gibi seçeneklerle karşılaşıyoruz. Hızlı ve kaliteli hizmetin yanı sıra, Fraud ve risk yönetim sistemleri de Fintech sisteminin sunduğu avantajlardan bazıları. Türkiye’den yurtdışına ürün satan kuruluşların sayısı hızla artıyor. Ancak yurtdışı piyasalara, o ülkenin ödeme sistemleri ile giriş yapmak son derece önemli. Bu adaptasyonun doğru şekilde sağlanması, birçok açıdan verimlilik ve kazanç yaratacaktır.” Çeşitlilik, güvenilirlik kolaylık ile para ve zamandan da kazanç sağlayan Fintech sisteminin geleceğin ödeme dünyasında daha da büyük değişimler yaratacağını söyleyen Akcan, düşen maliyetler ve artan verimliliğin de birçok sektöre avantaj sağlayacağının altını çizdi.

Dijital reklam, hedefe ulaşmakta yüzde 90 işe yarıyor

0
IAB Avrupa’nın gerçekleştirdiği Dijital Video Reklamcılığı Araştırması’na göre; video reklamlarında tıklama yerine marka değerleri öne çıkmaya başladı. 31 farklı pazardan 650 reklam veren ajans ve yayıncının katılımıyla yapılan araştırmada, dijital video ve pazarlama yöntemlerinin sektör tarafından ne ölçüde benimsendiği ve satın alan ve satan tarafların bakış açıları incelendi. Ve araştırma, reklam veren, medya ajansları ve yayıncıların yüzde 90’ının reklam stratejisinde dijital video reklamlarının yer aldığını ortaya koydu.

Dijital reklam artık en güçlü iletişim yöntemi

Son dönemde tüketicilerin medya tüketim alışkanlıklarının değiştiğini bu nedenle markaların dijital reklam platformlarına yöneldiğini belirten CRM Medya Ajans Başkanı Ramazan Becer, “Artık tüm dünya tablet ve akıllı telefon kullanıyor. Bunu göz ardı etmenin, ekonomik pazarda çağın gerisinde başarılı ticaret yapmaya en büyük engel olacağını düşünüyoruz.. Günümüzde şirketlerin reklam yatırımlarının gücünü görmeye başladığını biliyor, markaların dijital reklam harcamalarını; doğru reklam mecralarında, doğru bütçe, doğru hedef ve doğru aksiyon planıyla yönetilmesi gerektiğine inanıyoruz.  Dijital çağın gelişmesi son sürat devam ediyor. Bu dijital hayatımızda genel olarak bütün reklam mecraları bütçelerinde bir artış olduğunu görüyoruz. 2016’nın ikinci yarısında yaşanan politik veya sosyal dalgalanmalar direkt olarak ekonomiyi etkiledi. Bu nedenle ekonomiye değer katan yatırımcı ve üreticilerin, tüketicilere kendini doğru anlatması ve güven vermesi için reklam mecraları çok önemli ve etkili bir araç. Bunu dikkatli kullanmak uzun vadede kazanç getirir” açıklamasında bulundu.

GBA üyelerinden Otsimo’ya tam destek

0
Türkiye’nin ilk melek yatırım organizasyonlarından Galata İş Melekleri (Galata Business Angels – GBA), otizmli kişiler ve ebeveynleri için uygulamalar geliştiren Otsimo girişimine yatırım kararı aldı. Bu yatırım GBA üyelerinin tamamının ilk kez bir girişime yatırım yapması açısından da önem taşıyor. Otsimo, oyunlaştırma tekniğini kullanarak otizmli çocuklara özel eğitimler veren bir mobil eğitim platformu. Eğitimsizlik ve ödeneksizlik yüzünden eğitim alamayan otizmli bireylerin hayatını değiştirmeyi amaçlayan girişim GBA’dan aldığı yatırım ile ABD pazarındaki açılımını büyütmeyi ve yazılımlarını yapay zeka ile birleştirmeyi planlıyor. Otsimo ayrıca 2016 yılında TÜSİAD tarafından Türkiye’nin En İyi İş Fikri ve Berkeley Üniversitesi tarafından da dünyadaki en başarılı 4. Sosyal Girişimi seçilmişti.

Girişimi ortaya çıkaran öykü

Türkiye ve Amerika’da 2 binden fazla otizmli aileye eğitim ulaştıran girişimin ortaya çıkmasının ise oldukça ilginç bir hikayesi bulunuyor. Otsimo Kurucu Ortağı ve CEO’su Hasan Zafer, Otsimo’yu kurma nedenlerini şu şekilde aktardı: “Kardeşimin otizmli olmasından dolayı hep ona yardım etmek için bir şeyler gerçekleştirmek istiyordum. Bir gün kardeşimin okuyamamasına rağmen, akıllı telefonumla oynadığını gördüm. Dahası kardeşim eğitime 5 dakikadan fazla odaklanamazken akıllı cihazlarla 50-60 dakika ilgileniyordu. Yaptığım araştırmalar sonucunda otizmli çocuklar için geliştirilen eğitim uygulaması olmadığını gördüm. Bu nedenle Otsimo fikrini hayata geçirmeye karar verdik.”

Yatırım, platforma yapay zekanın getirilmesi için kullanılacak

GBA’dan aldıkları yatırımın oldukça önemi olduğunu ve bu yatırımı yapay zeka çalışmalarında kullanmayı planladıklarını belirten Zafer, “Bizim amacımız Otsimo’yu yapay zekayla birleştirmek. Özellikle otizm eğitimi, analiz temelli olduğu için buna çok uygun. Yine otizm, bir spektrum bozukluğu olduğu için çocukların durumunu yaşından veya sınıfından değil çocukların kendisinden anlamamız gerekiyor. Bu da bizi daha önceki eğitim uygulamalarından ayırıyor. Bu nedenle yapay zeka çalışmalarımıza ağırlık vereceğiz.” dedi. Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan girişimin lider yatırımcısı GBA meleklerinden Kurtuluş Eker şunları söyledi: “Türkiye’de 352 bin otizmli çocuk var ve bu sayı Türkiye’de kanserli hasta sayısının 3 katı kadar. Ancak bunların sadece 21 bini eğitim alabiliyor çünkü otizmlilerin eğitimi için çok ciddi ücretler ödemek gerekiyor. Otsimo iyi bir içgörüden yola çıkmış, iyi girişimcilerin geliştirdiği, otizmli çocuklara ve ailelerine destek sağlayan maddi olarak erişilebilir mobil bir çözüm. GBA olarak neredeyse tüm üyelerimizin yatırım yapması da girişimin kendisine ve ortaya koyduğu sosyal faydaya olan inancımızı yeteri kadar gösteriyor.” dedi.

Qualcomm ve Microsoft işbirliği sürprizi

0
Qualcomm ve Microsoft, Windows 10’un Qualcomm’un Snapdragon işlemcilerinde çalışacağını duyurarak, önemli bir sürpriz yaptılar. Böylece, piyasadaki sayısız cep telefonu ve tablet artık Windows 10’un full sürümünü çalıştırabilme imkanına kavuşuyor. Microsoft daha önce ARM tabanlı işlemcilerde çalışacak Windows RT sürümünü hayata geçirmişti ancak masa üstü Windows’un yetenekleri kısılmış versiyonu olan Windows RT popüler olmayı başaramamıştı.

Microsoft yeni ufuklara yelken açtı

Yeni işbirliğinde ise yeni nesil Snapdragon işlemciler üzerinde çalışacak Windows 10, 32Bit evrensel Windows uygulamalarını çalıştırabilecek İki firma da işbirliği konusunda detaylı açıklama yapmazken, Qualcomm, Snapdragon destekli ilk Windows 10 PC’lerin 2017’de piyasada olacağının altını çizdi. Bu yeni işbirliği sayesinde, çok ince, çok hafif ve enerji tüketimi çok düşük olan yeni bir PC formatı üretmek mümkün olabileceği gibi, Snapdragon işlemcili ve Windows 10 sistemli yeni tabletler görmemiz de mümkün olabilecek.

Qualcomm AMD ve Intel’e meydan okudu

0
Qualcomm Datacenter Technologies, dünyanın ilk 10nm sunucu işlemcisi Qualcomm Centriq’in ticari üretimini yaptığını ve canlı olarak tanıtımını gerçekleştirdiğini duyurdu. Qualcomm Centriq ürün ailesinin ilk üyesi olan Qualcomm Centriq 2400 serisinin 48’e varan çekirdeği bulunuyor. İşlemci aynı zamanda en gelişmiş 10nm FinFET işlemci teknolojisi üzerine inşa edildi. Qualcomm Centriq 2400 serisine güç veren Qualcomm Falkor CPU, Qualcomm Datacenter Technologies’in özel ARMv8 uyumlu çekirdeklerini kullanıyor. Hem yüksek performans hem de güç verimliliğini en yüksek seviyede sunacak şekilde optimize edilmiş bu çekirdekler, veri merkezlerinin genel iş yükleri ile başa çıkmalarını sağlayacak şekilde tasarlandı. Endüstriye yeni nesil nod’a giden yolda öncülük yapan bu açıklama; çığır açan, yüksek performanslı ARM tabanlı sunucu işlemcilerinin veri merkezlerine kazandırılması açısından tarihe geçecek bir başarı olarak da dikkat çekiyor. Qualcomm Datacenter Technologies; performans, verimlilik ve güç ihtiyaçlarını karşılarken diğer yandan toplam sahip olma maliyeti için de optimize edilmiş yeni sunucu çözümleri arayan bulut müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılayacak eşsiz bir konuma da sahip oldu. Qualcomm Datacenter Technologies, müşterilere üst seviye sunucu işlemci alternatifleri sunarak ARM ekosistemini güçlendiren inovatif sunucu SoC’lar ile veri merkezleri işlemlerinde geleceği yeniden şekillendirmeyi amaçlıyor. Qualcomm Datacenter Technologies Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Anand Chandrasekher, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Qualcomm Centriq 2400 serisi ile ARM tabanlı sunucular için yüksek performansı ve güç verimliliğini konsept olmaktan çıkarıp gerçeğe dönüştürüyoruz. Qualcomm olarak en yeni premium akıllı telefonlara düşük güç tüketen yüksek performans getirmek için en son entegre devre (IC) teknolojisini kullanıyoruz. İlk kez 10nm IC teknolojisini kullanan ve ARM işlemciler ile çip üzeri sistem tasarımlarındaki deneyimini güçlendiren Qualcomm, Qualcomm Centriq sunucu işlemci ailesi ile veri merkezlerine çığır açan teknoloji getiren ilk şirkettir.” dedi. Etkinliğin bir parçası olarak ayrıca Qualcomm Datacenter Technologies, Qualcomm Centriq 2400 işlemcinin güç verdiği Linux ve Java üzerinde Apache Spark ve Hadoop çalıştırdı. Önemli müşterilere örnek olarak gönderilen Qualcomm Centriq 2400 işlemcinin 2017 yılının ikinci yarısında piyasaya sürülmesi bekleniyor.

Dev CEO’lar TELKODER genel kurulunda ortak alt yapı kararı aldı

0
TELKODER üyesi alternatif işletmecilerin yöneticileri başta olmak üzere; Turkcell CEO’su Kaan Terzioğlu, Vodafone CEO’su Colman Deegan, Türk Telekom CEO’su Dr. Paul Doany ve Türksat Genel Müdür Yardımcısı Abdülkadir Şener’in de katıldığı genel kurul toplantısı gündemi kapsamında ilgili şirketlerin yöneticileri, “Türkiye’de Elektronik Haberleşme alanında fiberin önemi” ve “Türkiye’de Elektronik Haberleşme alanında atılım için neler yapılması gerekir?” başlıkları kapsamında önemli açıklamalarda bulundular. TELKODER’in genel kurul toplantısına, geçmişte çok sert mücadeleler de yaşadığı Türk Telekom’un CEO seviyesinde katılım göstermesi dikkat çekti.

Ortak Altyapı Şirketi Türkiye’nin Gücüne Güç Katacak

TELKODER 9. Olağan Genel Kurulu’nun açılış konuşmasını yapan TELKODER Başkanı Yusuf Ata Arıak, Türkiye’nin 2023 vizyonu odağında telekomünikasyon sektörünün kritik alanların başında geldiğine dikkat çekerek, Türkiye’nin gücüne güç katmak için telekomünikasyon işletmecilerinin ortak akılla bir araya geldiklerini belirtti. Devletin desteğinin de sağlanmasıyla 2017 yılında sektör ve ülke adına atılımlar yaşanacağına dikkat çeken Arıak, “Hem devlet kurumlarımızca hem de sektör uzmanları tarafından hesaplandığında, yüksek hızda internet ve 4.5G ile sonrasındaki 5G hizmetlerinin sağlıklı verilebilmesi için kritik önem taşıyan fiber altyapının en azından 4 kat artırılması gerekiyor. Bu yatırımı da ayrı ayrı şirketlerin yapması durumunda 15-16 milyar dolarlık büyük bir yatırım kaynağı gerekiyor. Ancak şirketler bir araya gelerek bu yatırımı ortak olarak yaptıklarında yatırım maliyeti 4-5 milyar dolar seviyesine kadar düşüyor. İşte bu noktada TELKODER olarak Türkiye’nin geleceğini de düşünerek sorumluluk aldık ve sektörün önemli işletmecilerini Ortak Altyapı Şirketi çatısı altında toplamaya odaklandık. Devletimizin de verdiği desteğin somut sonuçları olarak da gerekli yasal düzenlemeleri 2017 yılında hızlıca çıkartarak önümüzü açacağına inanıyoruz” dedi.

Türk Telekom ile Diyalog İçinde Olunacak

Ortak Altyapı Şirketi kurulması için çalışmaların hızlı biçimde sürdürüldüğünü belirten Arıak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin altyapıdaki kaderini değiştirmek hedefiyle yola çıktık. Bu altyapı işletmeciler kadar Türkiye için de önemli. Burada fiber altyapı konusunda sorunları çözmek için sektör kendisi harekete geçti. Bu çapta bir ortak davranış ilk defa oluyor ve bu hareket altyapının çoğuna hakim olan Türk Telekom’u da kesinlikle dışlamıyor. Türk Telekom’un bu şirkette yer almasa dahi kendi altyapısını diğer işletmecilere açıp kullandırmasını ve bundan sonra da yapılacak yatırımlarda da bizimle diyalog içinde olmasını bekliyoruz. Sektörün ve ülkenin menfaatlerini gözeterek kendi irademizle başlattığımız bu harekete hükümetimiz ve ilgili kurumlarından da tam destek görüyoruz. Onlara da çok teşekkür ediyoruz. Burada TELKODER olarak bizim 14 senede öğrendiğimiz bir şey var. Altyapı konusundaki sorunların çözümü bazı şartlara bağlı. Bir işletmecinin diğer işletmecinin elindeki altyapıyı da kiralayabilmesinin yolunun açık olması lazım ve yeni altyapı yapabilmesinin de önünün tıkanmaması gerekiyor. Aynı anda bu iki yol açık olursa yeni yatırımları en ekonomik şekilde yapabiliriz”.

Altyapıda Ortaklığı, Vatandaşa Hizmette Rekabeti Destekliyoruz

TELKODER Başkanı Yusuf Ata Arıak, telekomünikasyon şirketlerinin mevcut altyapılarını bir kıskançlık duygusu olmadan birbirlerine kullandırması gerektiğini ve böylece atıl kapasite kalmayacağını öngördüklerini belirterek konuşmasını şöyle tamamladı: “Gerekli olan yeni yatırımları mükerrer olarak yapmayalım. Aynı sokağa bir işletmeci girerse tüm işletmeciler girmiş gibi olsun, aynı altyapıyı eşit şartlarda kullanalım ve böylece herkes faydalansın diyoruz. Eski ve yeni altyapıları ortak kullanırken, vatandaşa verilecek hizmette yarış olsun, rekabet olsun istiyoruz. Dolayısıyla Ortak Altyapı Şirketi, işletmecilerin vatandaşa ulaşması için yol yapacak ve üzerindeki otomobile, otobüse, kamyona karışmayacak. Amacı tamamen işletmecilere altyapıyı sağlamak olacak. Öte yandan, bu iş birliği modeli başarılı olabildiği takdirde yine Türkiye’yi güçlendirecek başka yapılar, yatırımlar gelecek. Bu noktada ortak çalışma kültürünü de geliştirmiş olacağız.”

Düşünce ile iletişimde çok önemli gelişme

Washington Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, “düşünce gücü” ile bilgisayar kontrolü konusunda önemli bir gelişmeye imza attılar. Bilgisayar-beyin arayüzü verdikleri yeni bir teknikle, deneklerin üşünce gücü ile bir bilgisayar oyununu kontrol edebilmelerini sağlayan araştırmacılar böyle düşünerek dijital cihazlara müdahale edebilmenin de önünü açmış oldular.

Beyine veri göndermek mümkün

Benzer çalışmalar daha önce de yapılıyordu ancak düşünerek cihazlara veya bilgisayar yazılımına müdahale edebilmek bu kadar kolay sağlanamıyordu. Ayrıca önceki deneyler sadece dijital cihazları kontrol edebilmek üzerine kuruluydu. Yeni deney ise, beyin ile bilgisayar arasında, “düşünce gücü” ile bağlantı kurulmasıydı. Deneyde, deneklerin oyunu hiçbir şekilde görmüyor ve duymuyor olarak oyunu oynadılar. Oyun hakkındaki tüm bilgiler deneklere, kafanın arkasına yerleştirilmiş özel bir manyetik cihazla, beynin okuyabileceği dalgalar şeklinde aktarıldı. beyin-deneyiBu çalışma yeni sanal gerçeklik uygulamalarının önünü açabilecek çok önemli bir adım olarak kabul ediliyor. Aynı şekilde, projenin geliştirilmesiyle, uygun ekipmanlar kullanan kişilerin, tamamen düşünerek iletişim kurabilmesi de mümkün olabilecek. Araştırmayı yapan ekibin başındaki Darby Losey, gerçekleştirilen çalışma hakkında, “bir bilgisayardaki veriyi alıp doğrudan insan beynine yollayabiliyoruz. Şu anda beyne gönderebildiğimiz veri miktarı çok kısıtlı ancak daha büyük gelişmeler için ilk adımı atmış olduk,” ifadelerini de kullandı.  

Amazon Web Services iki yeni hibrit hizmetini tanıttı

0
Amazon Web Services, Las Vegas’taki re:Invent etkinliğinde müşterilerin AWS bilgi işleme, mesajlaşma, verileri önbelleğe alma ve senkronizasyon işlevlerini bağlı cihazlarda da çalıştırabilmelerini sağlayan AWS Greengrass yazılımını tanıttı. AWS Greengrass ile cihazlar AWS Cloud’ın veri işleme, analiz ve depolama gücünden yararlanırken cihaz verisini senkronize tutmak ve diğer cihazlarla iletişim kurmak için AWS Lambda işlevlerini çalıştırabilecekler. AWS ayrıca yeni Snowball veri transferi aracı AWS Snowball Edge’i de tanıttı. AWS Snowball’dan 2 kat daha fazla (100 TB’a kadar) veri taşıyabilen AWS Snowball Edge, AWS Greengrass ile birlikte geliyor ve Amazon Simple Storage Service (Amazon S3)’ten veri transferi yapabilen, Amazon S3’e veri aktarabilen, diğer Snowball Edge cihazlarıyla şirket için depolama havuzu oluşturmak için kümelenebilen ve veri analizi yapabilmek için AWS Lambda’yı çalıştırabilen bir hibrit cihaz olarak karşımıza çıkıyor.

AWS Greengrass: Yeni nesil hibrid IT

IoT cihazların çoğalması ile işletmeler; fabrikalardaki bağlı cihazlar, petrol kuyuları, tarım alanları, hastaneler, otomobiller gibi veri merkezinde yer almayan dahili altyapılarını giderek daha iyi yönetebiliyorlar. Bu cihazlar sınırlı işlem gücü ve belleğe sahip mikro işlemcilerle çalıştıkları için bilgi işleme, analiz ve depolama işlerinde genellikle AWS ve buluttan yararlanıyorlar. Ancak buluta başvurmayı imkansız hale getiren bekleme süreleri veya kesintili bağlantılar nedeniyle, sadece buluta güvenmenin ideal olmadığı durumlar oluşabiliyor. Bu durumlarda, IoT cihazlarının bazı görevleri yerel olarak yürütebilmeleri gerekiyor. IoT cihazlarda yazılım işlevselliğini programlamak ve güncellemek zorlu ve karmaşık. AWS Greengrass, AWS Lambda fonksiyonlarını ve AWS IoT işlevselliğini hemen hemen her bağlı cihazda yerel olarak çalıştırmak için üretilmiş bir yazılım. AWS Greengrass müşterilerin AWS Cloud’da yaptıkları gibi, AWS Lambda’yı hemen hemen her bağlı cihazda kod çalıştırmak için kullanmalarına izin vererek IoT cihazlarının programlama ve güncelleme süreçlerindeki karmaşıklığı ortadan kaldırıyor. AWS Greengrass ile geliştiriciler AWS Lambda fonksiyonlarını AWS Management Console üzerinden bir bağlı cihaza ekleyebiliyor ve cihaz, kodları yerel olarak çalıştırıyor. Böylece cihazlar, olaylara gerçek zamanlı olarak yanıt verip harekete geçebiliyorlar. AWS Greengrass ayrıca, cihazların bulutla tekrar bağlantı kurmadan diğer cihazlara mesaj gönderebilmesini sağlayan AWS IoT mesajlaşma ve senkronizasyon işlevlerini de içeriyor. “Büyük ölçekli IoT dağıtımlarına öncülük eden müşterilerimiz için bağlı cihazlar, altyapılarının giderek artan bir yüzdesini temsil ediyor. Sunucular hızla buluta geçerken bu IoT cihazları, müşterilerin yönettiği birincil kurum içi altyapıyı oluşturacaklar. Yeni nesil hibrit IT işte budur” diyen AWS Mobil ve IoT Başkan Yardımcısı Marco Argenti, sözlerine şöyle devam ediyor: “Müşteriler AWS ortamının bir uzantısı olarak, IoT cihazlarının programlama ve veri işleme görevlerini yerel olarak yürütebilmelerini istiyorlar. AWS Greengrass bunu, bağlı cihazlar içine bir dizi seçme AWS işlevinden oluşan bir ‘mini AWS’ yerleştirerek mümkün kılıyor. AWS Lambda ve AWS IoT’nin mesajlaşma ve güvenlik işlevleri sayesinde müşteriler, aynı programlama modelini kullanarak tüm yerel IoT cihazlarında ve AWS Cloud’da IoT uygulamalarını çalıştırabilirler.” Intel, Qualcomm ve Annapurna Labs’in de aralarında bulunduğu, sayıları giderek artan yarı iletken üreticileri kendi platformlarına AWS Greengrass’ı entegre ediyor. Böylece ürettikleri cihazlar, içlerinde AWS Greengrass gömülü halde geliyor.

Snowball Edge: Petabaytlık veri taşıma

AWS Snowball petabaytlarla ölçülen verilerin transferini sağlayan bir hizmet. Snowball, yüksek hızlı internet bağlantılarının beşte biri kadar düşük bir ücretle müşterilerin büyük miktarlarda veriyi AWS’ye ve AWS’den aktarabilmesi için güvenli araçlar kullanıyor. AWS Snowball veri transfer hizmeti Ekim 2015’te kullanıma açıldığından beri müşteriler, AWS Snowball cihazlarına Dünya’nın etrafını 100’den fazla kez dolaşabilecek uzunlukta veri gönderdi. Yeni Snowball Edge aracı, Snowball’un sahip olduğu tüm dayanıklılık, taşınabilirlik, güvenlik ve kullanım kolaylığına sahip. Ancak Snowball’dan iki kat daha fazla veri (100 TB’a kadar) taşıyabilecek ve dört kat daha fazla ağ hızına ulaşacak. Müşteriler ayrıca çoklu AWS Snowball Edge cihazlarını kümeleyerek bir depolama havuzu oluşturabilir ve Snowball Edge cihazlarını mevcut veri merkezi ortamlarına kolayca bağlayabilirler. AWS Greengrass yeni AWS Snowball Edge’e gömülü olarak gelir. “AWS Snowball’u geçtiğimiz yıl kullanıma sunduğumuzda müşterilerden aldığımız geribildirim inanılmazdı. Bir haftadan kısa bir süre içinde elimizde hiç Snowball kalmamıştı. En çok neyi sevdikleri ve daha sonra ne görmek istedikleri hakkında müşterilerle konuştuğumuzda bize, daha fazla veri transferi yapabilmeyi, birden fazla Snowball’u kümeleyebilmeyi ve bir miktar veri işlemeyi cihaz üzerinde yapabilmeyi istediklerini söylediler” diyen AWS Depolama Hizmetleri Başkan Yardımcısı Bill Vass, sözlerine şöyle devam etti: “Gerçek bir hibrit cihaz olan AWS Snowball Edge’i tanıtıyor olmaktan ötürü büyük heyecan duyuyoruz. Müşterilerin 100 TB’lık veri transferini bir haftadan daha kısa bir sürede yapabilmelerine izin vermesinin yanı sıra Snowball Edge, bulunduğu noktadan Amazon S3 ile arasında veri alışverişi sağlayabiliyor, Snowball’ları kümeleyerek tek, kurum içi bir depolama havuzuna dönüştürebiliyor ve müşterilerin Snowball Edge’i AWS’ye geri göndermeden önce veriyi yerel olarak işleyebilmelerini sağlıyor.”

Audi şehirle konuşmaya başladı

Akıllı şehirlerin en önemli özelliklerinden olan, şehirdeki araçların şehir alt yapısı ile iletişim kurma yeteneği, ilk defa hayata geçti. Audi’nin geliştirdiği vehicle-to-infrastructure (V2I) sistemi, bazı Audi modellerinin artık Los Angeles’ta trafik ışıkları ile iletişim kurmasına izin veriyor.

1000 trafik ışığında V2I sistemi

Los Angeles şehir yönetiminin 1000 noktadaki trafik ışıklarına yerleştirdiği dijital sayaçlar, 1 Haziran 2016’dan sonra üretilmiş A4 ve Q7 modelleri tarafından okunabiliyor ve kırmızı ışın yeşile dönüşme süresi aracın kokpitinden geri sayım olarak okunabiliyor. Geri sayım göstergesi, trafik yeşile dönmeden 3 saniye önce kayboluyor, böylece şoförün trafiğe odaklanması sağlanıyor. Audi’nin yeni özelliği, otomobillerle şehir alt yapısı arasındaki iletişimin dünyadaki ilk örneği olma özelliği taşıyor. Çok basit bir uygulama olmasına rağmen yerel yönetimleri daha gelişmiş iletişim uygulamalarına teşvik edebilme potansiyeli de taşıyor olması, ayrıca altı çizilecek bir detay.

LG Electronics’in yeni global CEO’su belli oldu

0
LG Electronics (LG) tarafından yapılan açıklamada organizasyonun temel kararlarından sorumlu üç Temsilci Direktöründen biri olan LG Beyaz Eşya ve İklimlendirme Çözümleri Şirketi Başkanı Seong-jin Jo’nun tüm şirketin genel CEO’su olarak görevlendirildiği belirtildi. Seong-jin Jo’nun sorumluk alanı Beyaz Eşya ve İklimlendirme Çözümleri, Mobil İletişim, Ev Eğlence ve Otomotiv Malzemeleri Bölümleri de dahil olmak üzere LG Electronics’in tüm iş birimlerini ve dünya çapındaki 120’den fazla operasyonunun denetimini de kapsayacak.

LG’de geçen 40 yıl

60 yaşında olan Seong-jin Jo, Goldstar’a 1976’da katıldı ve 1980’de LG’nin ilk otomatik çamaşır makinesini geliştiren ekibin üyesi oldu. 2015 yılında Beyaz Eşya ve İklimlendirme Çözümleri Şirket Başkanı olmadan önce yine aynı bölümde Çamaşır Makineleri Bölüm Yöneticisi olarak çalıştı. Seong-jin Jo, 2007 yılında yeni teknolojiler ve Kore sanayisinin geliştirilmesine yaptığı değerli katkılarından dolayı Kore Hükümeti tarafından ‘Bronz Tower Nişanı’na (Bronze Tower Order of Industrial Service Merit) layık görüldü. Ayrıca LG SIGNATURE markasının ve ankastre kategorisinde yer alan Signature Kitchen Suite’in tanıtımıyla birlikte LG’nin premium cihazlara geçişinde; Nesnelerin İnterneti, Akıllı Ev (Smart Home) gibi geleceğin teknolojilerinin temellerinin atılmasında Seong-jin Jo’nun oldukça önemli katkıları oldu. LG Yönetim Kurulu aldığı bir başka kararla, halihazırda Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) Bölgesi’nin yöneticisi ve LG Rusya’nın Başkanı olan Dae-hyun Song’u (58) Beyaz Eşya ve İklimlendirme Çözümleri Bölümünün Başkanı ve CEO’su olarak atadı. LG Electronics’te 33 yıllık deneyimi olan Dae-hyun Song, klima, buzdolabı ve pişirme ürün grubu da dahil olmak üzere Beyaz Eşya ve İklimlendirme Çözümleri Bölümü’nde birçok ana ürün grubuyla ilgili operasyonlarda görev aldı. 2012 yılından bu yana LG Rusya ve BDT Bölgesi Başkanı olarak görev alan Dae-hyun Song, ekonomik açıdan zorlu bir dönemde olmasına karşın bölgedeki LG operasyonlarını başarıyla yönetti. Seong-jin Jo ve Dae-hyun Song’un görevlendirmelerinin yanında beş yeni İdari Başkan Yardımcısının ataması da gerçekleştirildi. Ayrıca 13 yeni yönetici Kıdemli Başkan Yardımcısı, 38 yetkili ise Başkan Yardımcısı pozisyonlarına atandı. Yeni görevlendirmeler 1 Aralık 2016 tarihi, terfiler ise 1 Ocak 2017 tarihinden itibaren hissedarlarla yapılacak genel kurul toplantısının ardından yürürlükte olacak.

VW otonom araçlar için paylaşım uygulaması kurdu

1
Otonom sürüş teknolojisinin, otomotiv endüstrisini kökünden değiştireceğini sık sık söyledik. Bu değişimin en büyük bileşeni, otomobil satışlarında görülecek. Otonom araçlar artık sürücüsüz olarak kiralanabileceği için, büyük şehirlerde yaşayan ve trafik sıkışıklığından, park alanı sorunundan, yakıt masrafından, otomobil sahip olma maliyetleri ve vergilerinden, bakım maliyetlerinden rahatsız olan kitlelerin otomobil satın almaktan vazgeçerek, otomobil ihtiyaçlarını otonom araç kiralayarak gidermeleri bekleniyor. Bu da otomobil firmalarının satışlarında büyük bir düşüş anlamına geliyor. Firmalar ise bu handikabı aşabilmek için, kendi araç paylaşım uygulamalarına sahip olarak, şehirli kullanıcıların otonom araç paylaşımına/kiralamasına aktaracağı bütçeyi kendi kasasına yönlendirmek istiyor.

Otonom araç kiralama servisi Moia

VW şimdi bu alanda ilk adımını attı. Otonom araç kiralamak/paylaşmak üzerine kurgulanan araç paylaşım uygulaması Moia’yı tanıtan VW, yakın gelecekte bu uygulama üzerinden önemli boyutlarda gelir elde etmeyi umuyor. Moia aynı zamanda, Uber, Lyft gibi halihazırda pazarda yerlerini kapmış olan araç paylaşım uygulamalarıyla da rekabet edecek. Uygulama aynı zamanda, VW marka otonom araçlarla seyahat etmek isteyen kullanıcıların da ilk adresi olacak. VW, 2025 yılına kadar otonom araçları yollara çıkarmayı ve Moia’yı da pazarda lider konuma yükseltmeyi umuyor ancak bu alanda özellikle Uber ile büyük rekabet yaşaması kaçınılmaz. Uber şimdiden Volvo markalı otonom araçlarla, test uygulaması gerçekleştiriyor ve otonom araç çağırarak teste katılan müşterilerini ücretsiz olarak gidecekleri yere bırakıyor.

IBM siber güvenliğe 200 Milyon dolar yatırım yapıyor

1
IBM Security, bu yıl yapılan 200 milyon dolarlık yatırım kapsamında yeni tesisler, hizmetler ve yazılımlar dâhil olmak üzere olaylara müdahale yeteneklerinin önemli ölçüde artırıldığını duyurdu. Bu yatırımlar arasında, Massachusetts’in Cambridge şehrinde kurulan ve katılımcıların canlı kötü niyetli yazılımlar ve gerçek dünya senaryoları kullanarak siber saldırılara karşı hazırlanmayı ve bu saldırılara müdahale etmeyi tecrübe ettiği, sektörün ilk ticari sektöre yönelik Siber Simülatörü içeren yeni Küresel Güvenlik Genel Merkezi de yer alıyor. IBM ayrıca, şu anda ayda 1 trilyondan fazla güvenlik olayını işlemekte olan küresel IBM X-Force Komuta Merkezleri ağının yeteneklerini ve kapasitesini artırıyor. Bu güvenlik operasyonları merkezlerinde, sohbet oturumları ve veri sağlama için Watson ve siber güvenlik olaylarının hızla ele alınmasına yönelik Watson for Cybersecurity gibi kognitif teknolojileri kullanacak olan 1.400 güvenlik profesyoneli görev yapıyor. IBM, yapılan duyuru kapsamında, IBM X-Force Olaylara Müdahale ve İstihbarat Hizmetleri (IRIS) adı verilen yeni bir olaylara müdahale ve istihbarat danışmanlığı ekibi de kurduğunu açıkladı. IBM’in yatırımları aynı zamanda, olaylara müdahale alanındaki öncü şirketlerden biri olan Resilient Systems firmasının bu yılın başlarında satın alınmasını da kapsıyor. Ponemon Enstitüsü’nün IBM sponsorluğunda gerçekleştirdiği ve yine aynı gün duyurulan Siber Dayanıklılık konulu yeni bir araştırma, ankete katılan BT ve güvenlik profesyonelleri arasında kuruluşlarının tüm organizasyon çapında uygulanan modern bir olaylara müdahale planına sahip olmadığını belirtenlerin oranının yüzde 75 olduğunu ortaya koyuyor. Bu planlama ve koordinasyon eksikliği, bir olaya hızla müdahale edilmesini ve maliyetlerinin kontrol altında tutulmasını zorlaştırabiliyor. Örnek olarak ise 2018 yılında, İngiltere’de bulunan kuruluşların veri ihlallerini 72 saat içerisinde düzenleyici kurumlara bildirmesi gerekeceği ve bunu yapmayanların küresel ölçekteki yıllık cirolarının yüzde 4’üne kadar ulaşan oranlarda cezalarla karşı karşıya kalacağı veriliyor. IBM Security Genel Müdürü Marc van Zadelhoff, “Müdahale etmeye hazır olmak, bir siber güvenlik olayının krize dönüşmesinin önlenmesinde ilk savunma hattını oluşturuyor,” şeklinde açıklıyor. “Şirketlerin siber saldırılara gereken şekilde hazırlanmak – ve müdahale etmek – için güvenlik istihbaratını, teknik becerileri, hukuki hassasiyeti ve yasal düzenlemelere ilişkin anlayışı kapsayan stratejik bir bileşimi kapsamlı bir eylem planıyla birleştiren, tüm işlevlerin katıldığı ekipler oluşturması gerekiyor. Yatırımlarımız sayesinde, IBM’i müşterilerin giderek artan siber suçlara karşı birinci sınıf yetenekler geliştirmelerini sağlayacak kapsamlı bir siber güvenlik bağışıklık sistemiyle sektörde benzersiz bir konuma getirdik.”

IBM X-Force Komuta Merkezleri ve Yeni Siber Simülatör

IBM Security’nin Cambridge’deki yeni genel merkezi 75 Binney Street’te bulunuyor ve geçmişte yalnızca kamu sektörünün sahip olduğu yetenekleri ve deneyimleri bir araya getiren tam işlevsel bir “Siber Simülatör” içeriyor. IBM’in yeni X-Force Komuta Merkezi Cambridge Siber Simülatörü, çok geniş bir tehdit yelpazesine gereken şekilde hazırlanma, müdahale etme ve bunları yönetme konusunda eğitilmeleri için insanların siber saldırı simülasyonlarının içerisine girmesini sağlıyor. Üst Düzey Bilgi Güvenliği Yöneticileri ve bu kişilerin güvenlik ekipleri ile aynı zamanda diğer üst düzey yönetim/iş kolu üyeleri, yönetim kurulu üyeleri, öğrenciler ve diğer kişiler gibi güvenlik uzmanlığına sahip olmayan kişiler bu deneyimden yararlanabiliyor. IBM’in Siber Simülatöründe canlı kötü niyetli yazılımlar, fidye yazılımları ve gerçekçi siber saldırı deneyimleri sunulması için karanlık ağdan alınan diğer gerçek dünya bilgisayar korsanı araçları kullanılıyor. Tesis, hayali bir şirketin saldırı simülasyonları için kullanılan ve bir petabayt boyutunda bilgiyi, 3.000’den fazla kullanıcıyı ve İnternet’in bir simülasyon sürümünü içeren fiziksel olarak ayrıştırılmış ağını içeriyor. IBM, Siber Simülatör deneyimi kapsamında, müşterilerin siber saldırıları tecrübe etmesine, bu saldırılara karşı kendisini savunmasına ve saldırıları devre dışı bırakmasına yardımcı olacak gerçek dünya senaryoları tasarlıyor. Bu senaryolar aynı zamanda, kuruluşların ülkeden ülkeye ve eyaletten eyalete değişen yasal düzenleme gereksinimlerinin karşılanmasından müşterilere, iş ortaklarına, medyaya ve tedarik zincirine bildirimlerin gönderilmesine ve yönetime kadar bir olayın ardından hızla müdahale edilmesi için gerekli olan adımlar konusunda eğitilmesine yardımcı oluyor. IBM ayrıca, 15 yıldır işletmekte olduğu ve tamamen yenilenen bir güvenlik operasyonları merkezi olan IBM X-Force Atlanta Komuta Merkezi’ni açtığını da bu duyuru kapsamında kamuoyu ile paylaşıyor. Kapasitesi yüzde 75 oranında artırılan tesiste şu anda her gün 35 milyardan fazla güvenlik olayı işleniyor. IBM X-Force Atlanta Komuta Merkezi, şirketin 133 ülkedeki 4.500 müşterisinin korunmasına yardımcı olan Güvenlik Operasyonu Merkezleri ağı için bir genel merkez olarak hizmet veriyor. Güvenlik operasyonu merkezleri, IBM X-Force Tehdit İstihbaratını kullanarak, 100 milyondan fazla web sayfasının ve görüntünün analizinden elde edilen öngörülerden yararlanarak ve izlenen 270 milyon uç noktasından veri toplayarak her gün 200.000 yeni tehdit istihbaratı sağlıyor. IBM ayrıca, daha önce modernize edilen Kosta Rika ve Tokyo’daki IBM merkezlerinin desteği ile Bangalore ve Polonya’daki IBM X-Force Komuta Merkezleri için güvenlik olaylarını ve istihbaratı işleme kapasitesini artırıyor ve müşterileri için ölçeklenebilen küresel bir savunma ağı oluşturuyor.

Yeni IBM X-Force IRIS Ekibi

IBM ayrıca, IBM X-Force IRIS adı verilen yeni bir olaylara müdahale ve istihbarat danışmanlığı ekibi oluşturuyor. Küresel Lider Wendi Whitmore yönetimindeki IBM X-Force IRIS ekibi, dünyanın farklı yerlerinde bulunan, olaylara müdahale ve tehdit istihbaratı konularında köklü uzmanlığa sahip 100’den fazla üst düzey siber güvenlik danışmanından oluşuyor. Whitmore, IBM X-Force IRIS ekibini son on yılda gerçekleşen en büyük siber güvenlik ihlallerinin çoğunda müdahaleye liderlik etmiş olanlar dahil olmak üzere geniş bir deneyim yelpazesine sahip güvenlik danışmanlarını bir araya getirerek oluşturdu. Müdahale deneyimleri perakendecilik sektöründen siyasete ve uluslararası bankacılık ağlarına kadar uzanıyor. Yeni ekibin büyük bölümü, halen kullanmakta oldukları istihbarat toplama ve analiz yeteneklerini kazanmış oldukları federal emniyet ve istihbarat kurumlarının eski güvenlik uzmanlarından oluşuyor. IBM X-Force IRIS ekibi, Şubat ayında duyurulan hizmetleri geliştirerek IBM’in olaylara müdahale yeteneklerini daha da artırıyor. Yeni danışmanlık yetenekleri, IBM X-Force istihbarat hizmetlerinin de dahil edilmesiyle, müşterilerin kendilerini siber saldırılara karşı korumak ve saldırıların etkilerini daha hızlı ve kesin biçimde ortadan kaldırmak için siber saldırıların nerede ve nasıl gerçekleştirildiğini anlamalarına yardımcı olacak. Hazırlığa ve planlamaya odaklanan IBM X-Force IRIS uygulaması, müşterilerin ortamlarını test etmelerine, saldırı senaryoları gerçekleştirmelerine ve daha fazla güvenlik gerektiren ve dayanıklılığın sürdürülmesi açısından kritik önem taşıyan temel iş sistemlerini ve süreçlerini belirlemelerine yardımcı oluyor. IBM X-Force IRIS, proaktif planlamaya verdiği önemle, müşterilerin müdahalenin maliyetlerini ve komplikasyonlarını azaltmasına yardımcı olabiliyor ve bu da bir olayın daha kısa sürede kontrol altına alınmasını sağlayabiliyor. IBM X-Force IRIS’in yetenekleri arasında: – Sorunlara müdahale için proaktif planlama ve hazırlık eğitimi – Olay benzetimi ve Kırmızı Takım / Mavi Takım dahil olmak üzere masaüstü egzersizleri – Kontrol altına alma, düzeltme ve tehdit istihbaratı için eşzamanlı bir yaklaşım – Adli analiz – Tehdit İstihbaratı analizi yer alıyor.

Mastercard için yapay zeka koruması

0
Mastercard, mağaza içi veya online alışverişlerdeki bir ödeme işleminin sahte olup olmadığına yönelik kapsamlı karar verebilmeyi sağlayan ve dolandırıcılığı tespit etmeye yarayan Decision Intelligence ürününü tanıttı. Mastercard’ın sunduğu bu çözüm, yapay zeka teknolojisi kullanarak sahte işlemleri tespit ederken yanlışlıkla reddedilen işlem adetini de azaltmayı hedefliyor. Mevcut ürünler önceden belirlenen kurallara göre risk değerlendirmesi yaparken, Decision Intelligence bundan çok daha ötesine varan radikal bir ürün olarak tanımlanıyor. Yapılan her bir işlem için daha kapsamlı değerlendirme, puanlama ve öğrenme yaklaşımı geliştirebiliyor, normal alışkanlıklar dışında seyreden bir hareket olmadıkça da kart sahibinin gerçek işleminin dolandırıcılık şüphesi nedeniyle reddedilme ihtimali azalıyor. Temel bir tüketici sorununa çözüm getirdiklerine değinen Mastercard Kurumsal Güvenlik Çözümleri Başkanı Ajay Bhalla, bu teknolojinin aynı zamanda bankaların ve işletmelerin tüketici nezdindeki kredisini yükselteceğini ve daha iyi bir müşteri deneyimi sağlayacağını da belirtti.

Decision Intelligence Nasıl Çalışıyor?

Mevcut sistemler, karmaşık algoritmalarla taradıkları verileri analiz ederek bir risk puanı oluşturuyor, daha sonra bu analizi mevcut dolandırıcılığı azaltma sistemleriyle birleştiriyor. Ancak her işleme aynı analiz uygulandığından dolayı, bu sistem çoğu zaman gerçek alışverişlerin de riskli olarak algılanıp geçersiz sayılmasına sebep olabiliyor. Mastercard’ın bu yeni teknolojisi ise, o tüketicinin kendi alışveriş geçmişi, kart kullanım alışkanlıkları gibi gerçek zamanlı verilere dayanarak, normalin dışında bir davranış sergilendiğinde uyaracak şekilde ayarlanmıştır. Decision Intelligence’ın arkasındaki akıllı teknoloji belli bir hesabın zaman içinde nasıl hareketleri olabileceğini, neyin normal, neyin anormal davranış sayılabileceğini belirleyebiliyor. Bunu yaparken, müşterinin segmenti, risk profili, bulunduğu lokasyon, alışveriş yapılan nokta, kullanılan cihaz verileri, alışveriş saati ve yapılan alışverişin türü gibi birçok kriteri değerlendirebiliyor. Günümüzde her şey gibi ödemeler de dijitalleşirken, dolandırıcılıkla savaşmak ve güvenliği sağlamak, ödeme teknolojileri dünyasının bir numaralı gündemi haline geldi. Javelin Danışmanlık Hizmetleri’nin araştırmasına göre geçersiz olmadığı halde geçersiz sayılan işlemlerin yıllık maliyeti 118 milyar $ ve bu da gerçekten hileli işlemlerdeki toplam kaybın (9 milyar $) 13 katı. Kart kullanıcısının yaşadığı zaman kaybı ve hayal kırıklığı da cabası. Mastercard’ın yapay zeka teknolojilerini kullanan Decision Intelligence uygulaması, gerçek ödeme işleminin geçersiz sayılmasının önüne geçerken, güvenlikten ödün vermemesiyle önemli bir müşteri deneyiminin anahtarı olmayı hedefliyor.

Amazon’dan robot marketler zinciri: Amazon Go

Amazon, perakende mağazacılıkta bir devrim yaratarak, tamamen robotik şekilde, yapay zeka ile çalışan yeni bir market konseptini hayata geçiriyor. Kasasız, kasiyersiz, ödeme noktasız, sırasız robot marketler… Amazon Go ismindeki yeni market konsepti, müşterinin markete girmesini, istediği her şeyi raflardan almasını ve hiçbir fiziksel ödeme çabasına girmeden doğrudan marketten çıkabilmesini hedefliyor. Böylece markette ödeme sırası beklemek gibi büyük şehirlerin kabusu haline gelen bir sorun da ortadan kalkmış oluyor. Ayrıca, marketler için kasiyer çalıştırma zorunluluğu da ortadan kalkacağı için, maliyetlerin düşmesi ve daha düşük fiyatlarla ürün satışı mümkün olacak.

Otonom sürüş teknoloji ile çalışan robot mağaza

Marketin çalışma prensibi ise otonom sürüş teknolojilerinde kullanılan yapay zekaya dayanıyor. Marketin yapay zekası, mağazadaki sensörler vasıtasıyla hangi müşterinin, hangi raftan, hangi ürünü, kaç adet aldığını kolayca tespit edebiliyor. Hatta akıllı mağaza, ürünü almaktan vazgeçip rafa geri koyan müşterinin hesabından bu ürünleri çıkartıyor. Amazon, kullanılan sensörlerin çok hassas olduğunu ve her türlü detayı fark edebildiklerinin altını çiziyor. Mağazaya girerken, basit bir QR kod taraması ile mevcut Amazon hesabını mağazaya tanıtan müşteri, böylece satın aldığı ürünlerin Amazon hesabındaki kayıtlı kredi kartından düşmesini sağlıyor. Alışverişi biten müşteri, hiçbir sıraya girmeden, hiçbir kontrolden geçmeden, hiçbir ödeme işlemiyle uğraşmadan, doğrudan kapıdan çıkıp gidiyor. Mağazanın yapay zekası, marketten çıkan müşteriden, alışveriş ücretini otomatik olarak tahsil ediyor. Jeff Bezos, bu yeni mağaza konsepti ile ABD’de 2000 süpermarket açacaklarının da altını çiziyor. Böylece Amazon, ABD’deki 900 milyar dolarlık süpermarket pazarındaki önemli oyunculardan birine dönüşmüş olacak. İşte Amazon Go’nun tanıtım videosu:

PayPal Türkiye’ye geri mi dönüyor?

0
BDDK ile PayPal arasında yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle, Haziran ayında ülkemizdeki PayPal servisleri durdurulmuştu. Bu beklenmedik olay, çok sayıda PayPal kullanıcısını şoke etmiş ve ciddi bir tepki yaratmıştı. BDDK ve PayPal arasındaki anlaşmazlığın çıkış noktası ise, BDDK kuralları gereğince PayPal’ın sunucularını Türkiye’ye getirmesini talep etmesi ancak PayPal’ın ise bu talebe yanıt vermeyişinden kaynaklanmıştı.

PayPal Alternatifi Ödeme Servisleri PayPal alternatifleri

PayPal’in ülkemizden çekilmesinin ardından kullanılabilecek PayPal alternatifi olabilecek ödeme… Ülkemizdeki büyük kitlesini kaybetmek istemeyen PayPal ise BDDK ile anlaşma yoluna gidip sunucularını kademeli olarak ülkemize getirmeye karar verdi. Ülkemizde %12 oranında önemli bir iş hacmine sahip olan PayPal’ın Mart 2017’de tekrar kullanıma sunulacağı açıklandı. SON DAKİKA!

Gündeme gelen bu haber ile ilgili PayPal cephesinden resmi açıklama geldi!

“Yakın zamanda basında çıkan PayPal ile ilgili haberleri gördük. Ancak, şu an PayPal’ın Türkiye’deki faaliyetleri ile ilgili paylaşacağımız yeni bir bilgi bulunmamaktadır. Gelecekte Türkiye’deki müşterilerimize yeniden hizmet verebilmek için gerekli iznin alınması yönündeki çalışmalarımız devam edecektir.”   Kaynak: Shiftdelete.net

Uber yapay zeka laboratuvarı kurdu

0
Uber, otonom sürüş teknolojilerini, yapay zeka düzleminde yeni bir boyuta taşıyor. Otonom sürüş teknolojisiyle ayrılmaz bir ikili olan yapay zeka konusunda çalışmaya karar veren Uber, iki yeni yatırım yapıyor.

Şirketi satın aldı çalışanlarını kendi ofisine çekti

Şirket bugün, Geometric Intelligence isimli bir yapay zeka startup’ını satın aldığını açıklamışken ayrıca satın aldıkları şirkette bulunan, konu hakkında uzman mühendislerden oluşan 15 kişilik bir ekiple Uber AI Lab isimli özel bir yapay zeka laboratuvarı kurduğunu açıkladı. AI Lab hem araç paylaşım uygulamasının gelişimine hem de otonom sürüş teknolojisinin daha başarılı olması için çalışmalar yapacak. Böylece, kullanıcılar Uber uygulamasını indirdiklerinde, zaman alan zorlayıcı ayarlamalarla veya taksi çağırırken gereken detaylarla uğraşmadan, yapay zeka sayesinde, işlemlerini çok daha hızlıca bitirebilecekler. Şirketten sızan bilgiler AI Lab’ın 15 kişiyle sınırlı kalmayacağını, Uber’in bu laboratuvar için agresif bir işe alma planı olduğunu ve piyasadaki önemli yapay zeka uzmanlarını ekibe katacağını da vurguluyor.  

Amazon Web Services üç yeni yapay zeka çözümünü tanıttı

0
Bu üç yeni yapay zeka (AI) hizmeti; Amazon Lex, Amazon Polly ve Amazon Rekognition; Amazon’un bünyesindeki binlerce derin öğrenme ve makine öğrenimi uzmanı tarafından geliştirilen, başarısı kanıtlanmış ve yüksek oranda ölçeklenebilir Amazon teknolojisinden yararlanıyor. Bütün Amazon hizmetleri, kaliteli ve yüksek doğruluğa sahip yapay zeka yeteneklerini ölçeklenebilir ve düşük maliyetli bir şekilde sunuyor. Amazon AI hizmetleri tamamen yönetilen hizmetler oldukları için derin öğrenme algoritmaları inşa etmeye, makine öğrenimi modelleri eğitmeye, hiçbir ön taahhüde veya altyapı yatırımına gerek kalmıyor. Bu da görebilen, duyabilen, konuşabilen, anlayabilen ve etrafındaki dünyayla etkileşime girebilen yeni nesil uygulamalar inşa etmeye odaklanmaları için geliştiricilere büyük özgürlük sağlıyor.

Yeni çağın vazgeçilmezi: Yapay zeka

Yapay zekayı etkili bir şekilde uygulayabilmek için birçok farklı türden derin öğrenme ve makine öğrenimi algoritmalarının manuel olarak inşa edilmesi ve ayarlanabilmesi gerekiyor. Ve bu sürecin bir uygulamadaki her bir nesne, yüz, ses ve dil özelliği için tekrarlanması gerekiyor. Amazon AI hizmetleri ise tüm bu zorlukları ortadan kaldırıyor ve Amazon’un güçlü ve kanıtlanmış derin öğrenme algoritmaları ve teknolojilerini, tüm geliştiricilerin bir API çağrısı ile ya da AWS Management Console üzerinde birkaç tıkla erişebileceği birer yönetilen hizmet şeklinde sunarak, yapay zekayı tüm geliştiricilere büyük ölçüde erişilebilir hale getiriyor. Amazon AI hizmetleri Amazon’un doğal dil anlama, konuşma tanıma, metin okuma ve görüntü analiz teknolojilerini herhangi bir cihaz üzerindeki herhangi bir uygulama için, her ölçekte, tam kapasite sunuyor. AWS Veritabanları, Analiz ve Yapay Zeka Başkan Yardımcısı Raju Gulabani, üç yeni çözümle ilgili şunları söyledi: “Daha iyi algoritmalar ve büyük miktarlarda veriye ulaşım ile bulut tabanlı düşük maliyetli bilgi işleme gücünün kombinasyonu, yapay zekayı geliştiriciler için gerçeğe dönüştürüyor. AWS bugün piyasadaki en yenilikçi ve en yaratıcı yapay zeka uygulamalarının bazılarına ev sahipliği yapıyor. Amazon’un bünyesindeki binlerce makine öğrenimi ve derin öğrenme uzmanı, müşterilerin ne okumak istediklerini tahmin etmek için, robot bilimi ve bilgisayarla görme teknolojileri ile verimlilikleri yönlendirmek için ve müşterilere yapay zeka destekli sanal yardımcı Alexa’yı sunabilmek için yıllardır yapay zeka teknolojileri geliştiriyor. Bugün, bu yeniliklerin altında yatan teknolojiyi üç adet tam yönetimli, kolay kullanımlı, güçlü ve düşük maliyetli Amazon AI hizmeti olarak tüm geliştiricilerin kullanımına sunuyoruz. Müşterilerin Amazon Lex, Amazon Polly ve Amazon Rekognition’ı kullanarak insansı zekaya sahip, görebilen, duyabilen, konuşabilen, insanlar ve çevreyle etkileşime girebilen yeni nesil uygulamalar geliştirmelerini görebilmek için sabırsızlanıyoruz.”