Şirketler çalışanına ne kadar vakit ayırıyor?

0
İK sektörü, yıl boyunca performans yönetimine odaklanmış olmasına rağmen, Willis Towers Watson’ın gerçekleştirdiği EMEA Performans Yönetimi Araştırması sonuçları bu konuda daha kat edilecek çok yol olduğunu gösteriyor. Araştırma sonuçlarına göre, Avrupa dışındaki ülkeler ve Türkiye’nin de dahil olduğu bölgede şirketlerin yalnızca %36’sı etkili bir performans yönetimi sürecine sahip. Ayrıca yöneticiler ve çalışanların üçte biri performans yönetim süreçlerinden memnun değil. Araştırmaya katılan firmaların büyük çoğunluğu (%88), bireysel performans hedefleri ile stratejik iş süreci önceliklerini paralel götürmek için birincil metotları olarak performans yönetimini gösteriyorlar. Buna rağmen şirketlerin %39’u yönetici kademesindeki çalışanların bunun değerini tam olarak kavrayamadıklarını ve %47’si de yöneticilerin bunu gerçekleştirmek için zamanları olmadığını söylüyorlar. YÜZDE 83, YILDA 6 SAATTEN AZ ZAMAN AYIRIYOR   Willis Towers Watson’ın araştırması, performans yönetim süreçlerinde şirketlerin her bir çalışan için daha fazla zaman ayırmaları gerektiğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre şirketlerin %49’u performans yönetimine çok az zaman ayırırken, %83’ü her bir çalışanına yılda altı saatten ve %59’u dört saatten daha az vakit ayırıyor. Çalışanlar ve yöneticileri arasında daha sık temas noktaları oluşturmak isteyen şirketlerin oranı ise %44. Şirketler performans yönetimine ayrılan zamanın %32’sinin form doldurmaya gittiğini, performansa ilişkin görüşmelere ise yeterli zaman ayrılmadığını ifade ediyorlar. Şirketlerin %72’si çalışanlarla görüşmelere yeterli zaman bulunamadığını dile getirirken, %69’u performans geri bildirimi almak ve %58’i de hedefleri belirlemek için yapılan görüşmelere yeterli vakit ayrılmadığını belirtiyor. Türkiye’de performans yönetiminde yetkinliklerin kullanım oranı %70 Willis Towers Watson Ödül ve Yetenek Yönetimi Kıdemli Danışmanı Fulya Karakurum, EMEA Performans Yönetimi Araştırması’nın yanı sıra yine Willis Towers Watson tarafından gerçekleştirilen Küresel İşgücü Araştırması’nın verilerinin önemlibulgular içerdiğini ifade ediyor: “Türkiye’deki kurumsal şirketlerin neredeyse tamamı performans yönetimi süreçlerini uyguluyor. Özellikle hızlı tüketim, bilişim ve teknoloji gibi satış süreçlerinin çok yoğun olduğu sektörler performans yönetimi konusunu çok ciddiye alıyor. Bu doğrultuda aktarabileceğimiz önemli bir bilgi ise şu şekilde: Türkiye’de çalışanların %47’si bireysel performansın ölçümünde kullanılan uygun hedeflerin çalışanlar ile birlikte belirlendiğini düşünüyor. Bu oran işverenler için %61. Aynı oranlar dünyada çalışanlar için %50, işverenler için ise %54. Dünyadaki en iyi uygulamaları ortaya koyan ve çalışan değer önermesinde gelişmiş şirketler açısından bakıldığında ise bu oranlar çalışanlar için %84 ve işverenler için %72 olarak karşımıza çıkıyor.PERFORMANS YÖNETİMİNİN ETKİNLİĞİNE ÖNEM VERİLİYOR Fulya Karakurum, Türkiye’deki şirketlerin performans yönetiminin etkinliğine önem verdiğine dikkat çekiyor: “Türkiye’de hedeflerin yanı sıra yetkinlikler de performans yönetiminin ve ölçümünün bir parçası. Performans yönetiminde yetkinliklerin kullanım oranı %70. Dünyada bu oranın %55 olduğunu, çalışan değer önermesinde gelişmiş şirketlerde ise %86 olduğunu belirtmek gerekir. Öte yandan Türkiye’deki şirketlerin %73’ü performans yönetimi süreçlerinin etkinliğini ölçümlüyor. Bu oran globaldeki tüm şirketlerde %58, çalışan değer önermesinde gelişmiş şirketlerde ise %75 seviyesinde bulunuyor.” Willis Towers Watson’ın araştırmaları dünyada performans yönetimini başarıyla uygulayan şirketlerin bu konudaki odağının yetenek gelişimine kaydığını ortaya koyuyor. Dolayısıyla şirketler ‘prosedürlerle kalıplanmış’ rutinlerden ziyade, yöneticilerin çalışanlarının hem performansını hem de potansiyelini gerçekten geliştirebilecekleri uygulama ve mekanizmaları hayata geçirmeye başlıyorlar. Y ve Z jenerasyonunun beklentileri ve işe yaklaşımları da bu uygulamaları yönlendirerek daha yenilikçi hale getirilmelerinde rol oynuyor. Güncel uygulamalarda temelde ortaya çıkan unsurlar ise şu şekilde sıralanıyor: Çalışandan beklentilerin net olarak belirlenmesi ve ifade edilmesi. Sık ve yerinde geri bildirim verilmesi (Üstelik bu geri bildirimin kaynağı her zaman kişinin yöneticisi olmayabiliyor.) Verilen geri bildirimin odağının değerlendirme değil, geliştirme olması. Geri bildirim ortamının daha çekici ve canlı bir şekilde yapılandırılması. Willis Towers Watson Ödül ve Yetenek Yönetimi Kıdemli Danışmanı Fulya Karakurum, performans yönetimi denildiğinde kariyer yönetiminin de asla unutulmaması gereken bir süreç olduğunu hatırlatıyor: “Performans yönetimi süreçlerinde, yetenek yönetiminin doğal bir uzantısı olarak kariyer yönetimi karşımıza çıkıyor. Bu anlamda kariyer yönetimi süreci içinde Türkiye’deki şirketlerin %42’si kariyer gelişim görüşmelerine yer veriyor. Bu oran globalde %33, çalışan değer önermesinde gelişmiş şirketlerde ise %53. Türkiye’deki şirketlerin %28’inde çalışanlara olası kariyer fırsatları aktarılırken, bu oranın globalde %26, çalışan değer önermesinde gelişmiş şirketlerde ise %45 seviyesinde olduğunu görüyoruz.” Fulya Karakurum, Willis Towers Watson olarak performans yönetiminde benimsedikleri yeni yaklaşımı ‘dönüştürücü performans yönetimi’ olarak adlandırdıklarını belirtiyor. Karakurum yüksek performans elde etmek için şirketlerin çalışan hedeflerini kurgularken şu noktalara dikkat etmelerini öneriyor: Daha az sayıda ve önemli hedeflere odaklanın. Karşılıklı destek sağlayan hedefler oluşturmak için bireysel ve kurumsal faydayı birlikte ele alın. Yeteneklerin geliştirilmesi ve bilginin kazanılmasını üstün kılın. Uygulanabilir artışlar belirleyin ve bunları sıklıkla gözden geçirin. Çalışanın kontrolünde olan etkenleri dikkate alarak hareket edin. Baskın geleneksel yöntemler işe yaramıyor Willis Towers Watson’ın EMEA Performans Yönetimi Araştırması’na göre geleneksel performans yönetimi yaklaşımları şirketlerin büyük çoğunluğunda halen hakim durumda. Şirketler yılda bir veya iki kere performans değerlendirmesi yapıyorlar ve genellikle yalnızca bir tek performans skoru veya derecelendirmesine bağlı kalıyorlar. Şirketlerin %5’i performans değerlendirme süreçlerini tamamen ortadan kaldırmış durumdalar veya kaldırmayı planlıyorlar. Araştırmaya katılan şirketlerin %23’ü performans derecelendirmesini veya skorlarını kullanmaktan vazgeçeceğini söylese de, bunu yapmak için adım atan şirketlerin oranı yalnızca %6’da kalıyor. Araştırma sonuçlarını değerlendiren Willis Towers Watson EMEA Yetenek Yönetimi ve Organizasyon Uyumluluğu Uygulama Grup Direktörü Angel Hoover, “Araştırma, performans yönetimi algısı ve etkinliği için şirketlerin aşması gereken çok yol olduğunu gösteriyor. Bu sonuçlar çoğu kişiyi şaşırtmayacaktır. Performans yönetim sürecinin işletme performansına etkilerini göz önüne aldığımızda acil bir çözümün gerektiği aşikar,” diyor.

Uluslararası UXistanbul Konferansı

0
ux İş dünyası artık yazılımlar üzerinden dönüyor ve kullanılan yazılımların birçoğu müşterilerin de karşısına çıkıyor. İster bir mobil uygulama ister bir internet sitesi olsun, müşteriler artık şirket yazılımlarının kullanıcıları durumuna geldiler. Şirketlerin dijital dünyada müşterileri ile temas noktaları haline gelen yazılımların kullanıcılar üzerinde bıraktıkları deneyim artık doğrudan kurum kültürünün bir parçasına dönüştü. Bu yıl 23 Şubat 2016 Salı günü İstanbul Dedeman otelinde ikincisi gerçekleştirilecek uluslararası UXistanbul Konferansı’nda keynote konuşmacıları, panel ve workshoplar ile kullanıcı deneyimi alanındaki en son trendler, en başarılı ve en başarısız örnekler ile işin püf noktaları paylaşılacak. DÜNYA DEVLERİ KONUŞMACI OLARAK GELİYOR Keynote konuşmacıları arasında Facebook Ürün Tasarım Yöneticisi Jonah Jones, video uygulamaları geliştirirken öğrendiklerinden bahsedecek. İngiltere Hükümeti Kıdemli Kullanıcı Araştırmacısı Robin Diamond ise, bütünsel olarak mümkün olduğunca çok kişiye ulaşmak için kullandıkları çapraz kanal stratejilerini anlatacak. Adobe Mobil Başkanı Thomas Balduff, dijital dönüşümde mobil platformların nasıl bir katalizör görevi gördüğünü açıklayacak. Keynote konuşmacılarına dahil olarak ayrıca Usablenet Kullanıcı Deneyimi Araştırma Başkanı Leah Ryz ve Valsplat Kıdemli Kullanıcı Deneyimi Uzmanı Stijn Nieuwendijk de katılacak. Konferans programına dahil edilen ve UXservices’den Pınar Cinali tarafından moderatörlüğü yapılan panelde ise şirketlerin sürdürülebilir kullanıcı deneyimi stratejilerine nereden başlamaları gerektiği ve iyi bir kullanıcı deneyiminin kullanıcı tabanlı olarak nasıl tasarlanacağı tartışılacak. Panele Intertech Müşteri Kullanıcı Deneyimi ve Standardizasyon Yöneticisi Ceyda Güzel, Garanti Teknoloji Kıdemli Kullanıcı Deneyimi Tasarımcısı Ömer Arı, Arçelik A.Ş. Kıdemli Kullanıcı Deneyimi ve Endüstriyel Tasarımcı Özgür Mutlu Öz ve TÜBİTAK Proje Yöneticisi Yavuz İnal katılacak. UXİSTANBUL’DA 5 ÜCRETSİZ WORKSHOP UXistanbul konferansında ayrıca katılımcılara ücretsiz olan beş workshop’a da yer verilecek. FutureBright Yönetici Ortağı Akan Abdula’nın gerçekleştireceği Davranışsal Ekonomiler workshop’unda davranışsal bilimlerin bize öğrettiklerini ve müşterilerin irrasyonel kararlarının nasıl daha tahmin edilebilir şablonlara oturtulabileceği anlatılacak. Pharos Digital CEO’su Emrah Fakir tarafından uygulanacak workshop’ta ise yerel ve global örnekler ile oyunlaştırmanın (Gamification) püf noktaları ve kullanım alanları gösterilecek. Sogla Sosyal Girişimcisi Göksel Gürsel, gündelik sosyal sorunların empati ile çözümü, katılımcı yardımı ile ortak tasarım süreçleri ve tasarım çözümlerinin adaptasyonu konularını kendi workshop’ında işleyecek.

GoPro’da işler hiç iyi gitmiyor

1
Hero4Session_Cluster_12.jpg_10667149_featureimage[1] GoPro, uzun süre aksiyon kamerası alanında rakipsiz bir marka oldu. Doğa sporlarını sevenler kadar tatile çıkan aileler için de her türlü koşulda fotoğraf ve video kaydetmek için uygun bir alternatif olan GoPro kameraları 2015’e geldiğimizde, umut ettiği ilgiyi göremedi. 2015 satışları beklentilerin çok altında kalan GoPro, şimdi kara kara ne yapacağını düşünüyor çünkü bu düşüşün daha uzun zaman sürmesi tehlikesi bulunuyor. 2015’in dördüncü çeyreğinde 511 milyon dolar satış beklentisi içinde olan firmanın gerçekleşen satışı ise 435 milyon dolarda kaldı. 2015’in toplam satışı ise beklentilerin çok altında, 1,6 milyar dolarda kaldı. GoPro’nun beklentisi ise 2 milyar doların üzerinde satış geliriydi. Yani hedefler ile gerçekleşenler arasında yarım milyar dolara yakın bir açık bulunuyor. Bu gelişmeler ışığında hisse senedi yatırımcıları arasında oluşan panikle beraber şirketin hisse değeri de %25 oranında düştü. Yani şirket, kısa sürede dörtte bir oranında değer kaybetti ve GoPro, bu kötü gidişat nedeniyle çalışanlarının da %7’sini işten çıkarmak zorunda kalacağını açıkladı. GoPro’nun yaşadığı sorunların temelinde ise aksiyon kamerası piyasasında son dönemde yaşanan gelişmeler yatıyor. Öncelikle, fiyatı rakiplerine oranla yüksek olan GoPro artık alternatifsiz olmamasına rağmen fiyatlarını düşürmek konusunda isteksiz davrandığından, müşterilerini kaçırıyor. Üstelik Sony gibi güçlü rakipleri çok güçlü yazılımlara ve donanımlara sahip alternatif aksiyon kameraları ile hergün daha fazla beğeni kazanıyor. Öte yandan Çin’de ortaya çıkan ve GoPro kameralarını anımsatan tasarım ve özellikleriyle müşterilerin dikkatini çeken aksiyon kameraları, orijinal GoPro’nun üçte biri fiyat etiketiyle kolayca müşteri buluyor. Sadece 15 günlük bir tatil için yüzlerce dolarlık kamera ve yine yüzlerce dolarlık aksesuarlar almak istemeyen sıradan tatilciler de bu yeni ucuz, pratik ve aksesuar bile gerektirmeksizin çalışan kameralara yöneliyorlar.

Drone etkisi

4487469_0e38f62c[1] ABD’de artan drone satışlarının da artık GoPro’ya fazla etkisi olmuyor. Sadece Noel döneminde 400 bin drone satın alan Amerikalılar artık drone’larına takmak için GoPro kamerası satın almak ve kamera ile drone arasındaki bağlantıları kurmak için karmaşık teknik detaylarla uğraşmak yerine, kendinden yüksek kaliteli kameralara sahip drone’ları tercih ediyor. Bu gerçeğin de farkında olan GoPro, kendi drone’larını üretmek için harekete geçti ancak drone piyasasında şimdiden çok güçlü rakipler bulunuyor. Ayrıca, GoPro’nun 2015 satışları için büyük umut bağladığı kompakt Hero4 modelinin yeterince beğenilmemesi ve önceki modellere oranla büyük bir yeniliğinin olmaması, bu modelin yeterince satılmamasına neden oldu. Bu da, rakip baskısıyla düşen satışların daha da hızlanmasına neden oldu. Bakalım GoPro 2016’da yaralarını sarabilecek mi yoksa bir zamanlar efsaneyken yaptığı küçük bir hatayla her şeyini kaybederek unutulup giden şirketler mezarlığında kendine uygun bir yer mi arayacak?  

Akıllı cihazlar güvenlik engeline takılıyor

0
IoT_complexity Accenture’ın CES 2016 kapsamında 28 ülkede, 28 bin tüketicinin katılımıyla hayata geçirdiği araştırma, yükselen güvenlik endişelerinin akıllı telefon, tablet ve PC’lere olan talepte azalma olduğunu ve akıllı saat, giyilebilir fitness ve akıllı ev termostatları vb. cihazları kapsayan IoT (Nesnelerin İnterneti) pazarındaki durgunluğun tüketici elektroniği endüstrisinin de önünde bir engel teşkil ettiğini ortaya koyuyor. Güvenlik endişesi taşıyanların oranı yüzde 47… Araştırmaya katılanların yüzde 47’sinin, akıllı telefon, giyilebilir cihazlar, akıllı ev cihaz ve uygulamaları ile benzeri IoT cihaz ya da servislerini satın almada en önemli bariyerini güvenlik endişesi ve kişisel bilgilerin gizliliği oluşturuyor. Bu yıl içinde IoT cihazı almayı planlayanların yüzde 69’u ise bu ürünlerin hacklenebileceğini, bunun da veri çalınması ve ürünlerde bozulma ile sonuçlanabileceğini bildiğini söylüyor. Yüzde 24’ü IoT cihazlarını satın almayı erteliyor IoT cihazı sahipleri ya da önümüzdeki yıl bir ürün almayı planlayanların yüzde 37’si bu cihazları ya da servisleri kullanırken daha temkinli olmayı tercih ederken yüzde 24’ü IoT ürünlerini satın almayı ertelediğini belirtiyor. Yüzde 18’i ise mevcut IoT ürün ya da servislerinin güvenli olduğundan emin olana kadar kullanmayı bıraktığını söylüyor. Akıllı telefon ve tabletlere olan talep düşüşte… Araştırma, aynı zamanda geleneksel teknoloji cihazlarına talebin de ağır bir ilerleme içinde olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin; akıllı telefon almayı düşünenlerin oranı geçtiğimiz yıla oranla 6 puan gerileyerek yüzde 48 seviyesinde kalıyor. Yeni bir TV ya da tablet almayı planlayanların oranı ise geçen yıla göre 8 puan düşerek yüzde 30 olarak karşımıza çıkıyor. Accenture Türkiye Teknoloji Grubu Lideri ve Yönetici Ortağı Emre Hayretci; “Rapor ortaya koyuyor ki; tüketici teknolojileri pazarındaki yavaşlama inkar edilemez ve küresel bir boyutta… Pazar, artık sadece gösterişli cihazlarla değil, daha çok güvenlik sağlama, inovatif ve pratik dijital servisler ile açık iş birlikleri yapabilmek ile ilgili. Bugün, dünyada bilgi güvenliği konusundaki kaygılar günden güne artarak devam ediyor. Şirketlerin bu konuyu ciddiye alarak bu alandaki yatırımlarını gözden geçirmesi gerekiyor. Giderek azalan cihaz taleplerine karşın endüstrinin müşterilerin güven içinde kullanabilecekleri inovatif, katma değerli servisler sunma konusunda keskin bir dönüş yapmaya ihtiyacı var” açıklamasında bulundu. Giyilebilir cihazlar için de pazarda hareketsizlik söz konusu… Araştırma, IoT cihazları pazarındaki hareketsizliği de ortaya koyuyor. Önümüzdeki yıl akıllı saat almayı planlayanların oranı geçtiğimiz yıla oranla sadece 1 puan artış göstererek yüzde 13 seviyesinde kalıyor. Giyilebilir fitness araçları ve sağlık cihazları, akıllı termostatlar ve bağlantılı ev güvenlik kameralarını kapsayan çeşitlilikteki cihazlardan birini almayı planlayanların oranı ise geçtiğimiz yılla aynı seviyede, yüzde 9 olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla önümüzdeki yıl akıllı saat satışlarının üreticileri ve perakendecileri zorlayacağı öngörülüyor; çünkü araştırmaya göre, ürünler tüketcilerin pil ömrü, kullanım kolaylığı ve tasarım beklentilerini karşılamakta yeterli performans gösteremiyor. Bütün vaatlere ve pazarın sunduğu müthiş fırsatlara rağmen güvenlik ve kullanım kolaylığı endişelerinin IoT pazarının yakın ve uzun dönemdeki potansiyelini engellediğini belirten Hayretci; bu pazarı hareketlendirmek için tüketici teknolojileri şirketlerinin ekosistem, data paylaşımı ve birden fazla şirketle entegre servis yaratma gibi konuları dikkat ve ciddiyetle göz önünde bulundurmaları gerektiğinin altını çiziyor. Metodoloji Araştırma, Ekim-Kasım 2015 tarihleri arasında; Almanya, Amerika, Avusturalya, Birleşik Arap Emirlikleri, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Çin, Endonezya, Filipinler, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, Hollanda, İngiltere, İspanya, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Macaristan, Meksika, Polonya, Romanya, Rusya, Slovakya, Suudi Arabistan ve Türkiye’de 28 bin tüketiciyle online olarak gerçekleştirdi. Örneklem, her ülkede online popülasyonu temsil edecek şekilde 14-55 yaş arası kişilerden oluşturuldu. Araştırma ve ilgili veri modelleme, tüketicilerin dijital cihaz ve servisleri satın alma biçimleri, tercihleri, servis sağlayacılara duydukları güven ve bağlantılı yaşam tarzlarının geleceği ile ilgili algılarını ölçüyor.

Red Hat’ten, OpenShift Dedicated Platformu

0
cloudcomputing_article_021 Red Hat, kurumsal BT ve geliştiriciler için “OpenShift Dedicated” yeni bulut tabanlı servisini duyurdu. Red Hat’in desteklediği OpenShift Dedicated, aynı zamanda Docker platform sanallaştırması ve Kubernetes koordinasyon teknolojileri ile kısa bir süre önce duyurulan OpenShift Enterprise 3.1 ve üzerine entegre edilen OpenShift Online ile bireysel geliştiricilere kendi uygulamalarını, paylaşılan bir genel bulut içerisinde inşa edebilme ve barındırabilme imkanlarını sağlıyor. IDC’nin, yakın tarihli Bilgi ve İletişim Teknolojileri endüstrisi pazar raporuna göre, Red Hat, bulut uygulama platformu alanında ana oyuncu konumuna yükseldi. Red Hat’in, OpenShift Online uygulama platformu piyasaya sunulduğu 2011 yılının kasım ayından bu yana kayda değer bir artış sağladı. Red Hat’in, OpenShift Dedicated hizmeti, “platform olarak hizmet” modeli ve üç farklı tüketim seçeneğiyle kullanıcılara sunuluyor. .OpenShift Enterprise çözümü, tercih ettikleri donanımlar veya sertifikalı bulut hizmet sağlayıcıları aracılığıyla veri tabanlarını görevlendirmek ve yönetmek isteyen kuruluşlar için tasarlandı; .OpenShift Online, OpenShift platformuna genel bulut hizmeti olarak erişmek isteyen bireysel geliştiriciler ile kurum çalışanlarına, Amazon Web Hizmetleri üzerinde barındırılan çoklu uygulama ortamlarını kullanarak talebe bağlı tüketim imkanı sağlar; .OpenShift Dedicated, Red Hat’in Amazon Web Hizmetleri üzerinde işleyen, OpenShift yapılarını kullanmak isteyen kurumsal BT organizasyonları için en yeni çözümüdür. Çözüm, uygulama süreçlerini korumak ve konumlandırmak adına bu uygulamalar üzerinde daha fazla kontrole sahip olmak isteyen, ancak idari ve operasyonel yönetim görevlerini sonuçlandıramayan bireysel kullanıcılara hitap ediyor. Red Hat, diğer genel bulut çözümlerinden farklı olarak endüstriye öncülük eden yönetim desteği sunarak müşterilerinin değerli zaman ve kaynaklarını çok daha verimli kullanabilmelerini sağlıyor. OpenShift Dedicated başlangıç seviyesi çözümü, 100GB SSD tabanlı sürekli depolama, 48TB ağ performansı ve 9 bağlantı noktasıyla sanallaştırma imkanı sağlar. Yönetim ve güvenlik kontrolleri, her kullanıcının bulut ağına, VPN ve Amazon Özel Sanal Bulut fonksiyonlarına daha emniyetli erişebilmek için gerekli kişiselleştirmeleri yapma olanağını verir. Kullanıcılar, OpenShift Dedicated ve sanallaştırma-optimizasyon hizmetlerine ve Openshift platformunda konuşlandırılmış uygulamaların entegrasyon ve iş süreç yetkinliklerine Red Hat JBoss ile erişim sağlayabiliyor. Red Hat Türkiye Genel Müdürü Haluk Tekin konu hakkında görüşlerini şöyle özetliyor: “OpenShift portföyündeki ürün ve hizmet seçeneklerimizi genişletmekten memnuniyet duyuyoruz. Sunduğumuz yeni desteği, genel bulutta OpenShift platformunu ve açık kaynak platformunun sağladığı yetkinlikleri değerlendirerek, bulut bilişimden daha fazlasını isteyen kullanıcılarımıza ulaştırıyoruz. Yeni OpenShift Dedicated kullanıcıları da katman yazılımlarından sanallaştırma fonksiyonlarına kadar Red Hat’in desteğini fark edecekler. OpenShift Enterprise, şimdi genel bulut optimizasyonu ile beklentilere cevap veriyor.” OpenShift Dedicated, bugün Red Hat müşterileri için dünya genelinde, Amazon Web Hizmetlerine barındırma servisi sağlanan tüm bölgelerde kullanılabilir durumdadır. Diğer genel bulut seçeneklerine yönelik desteğin ileride sunulması bekleniyor.

CIA’i hack’leyen ergenler geri döndü!

0
clapper Crackas With Attitude ismini geçtiğimiz Ekim ayında duymuştuk. Dünyanın en güçlü istihbarat örgütlerinden biri olan CIA’nin şefinin kişisel e-posta adresini kırarak özel yazışmalarını WikiLeaks üzerinden yayınlayan hacker grubunun, yaşları henüz 15-18 arasındaki ergenlerden oluşması da ayrıca bir gündem konusu olmuştu. CIA’nin tüm imkanlarına rağmen kimlikleri tespit edilemeyen genç hacker’lar bu kez de ABD’nin Ulusal Güvenlik örgütünün başkanı James Clapper’ın kişisel e-posta hesabını kırdılar. Grubun ele geçirdiği bilgiler arasında, özel e-postalar, eşinin epostaları, ev adresi, telefon ve internet bağlantısı bilgileri de yer alıyor. Hacker grubu daha da ileri giderek, Clapper’ın telefonunu, Özgür Filistin Hareketinin ofisine yönlendirdi. Bu nedenle, bir süre boyunca Clapper’a ulaşmaya çalışanlar, Özgür Filistin Hareketi’nin ofisiyle muhatap olmanın şaşkınlığını yaşadılar.  

PC satışları büyük düştü!

2
pc PC’ler, uzun bir dönem boyunca dijital dünyaya erişim için en önemli cihaz konumundaydı. Ancak mobil dünyadaki gelişim, PC’leri tahtından indirmiş gibi görünüyor. IDC’nin raporuna göre, 2015’in dördüncü çeyreğinde PC satışları, geçen yılın aynı dönemine göre %10.6 oranında düşüş gösterdi. Böylece, PC satışlarında yıllardır süren düşüş, hızlanarak devam etmiş oldu. Gartner’in araştırmasına göreyse aynı dönemde PC satışlarındaki düşüş %8.3 olarak gerçekleşti. Bu düşüşün önemli bir sebebi olarak, PC’lerin ömürlerinin uzaması gösteriliyor. Artık eski PC’lerin gücü, günümüz yazılımlarını çalıştırmak için yeterli oluyor ve PC sahipleri, yeni PC satın almak için daha uzun zaman bekliyor. Şirketler için de yeni ve daha güçlü bir yazılım satın almak yerine, daha “light” ihtiyaçları olan bulut servislerine abone olmak daha mantıklı bir seçenek görülüyor. Dolayısıyla büyük kurumların PC donanımlarına yaptığı yatırımların da azaldığı gözleniyor. Satışlara marka bazında baktığımızda ise, 2014 ve 2015 dördüncü çeyreğinde, Lenovo %4,5, HP %10,1, Dell %5,7 düşüş yaşarken,  Asus’un satışları %0,8, Apple’ın PC satışları ise %2,8 artmış görünüyor.

Türkiye’nin İlk Büyük Veri Laboratuvarının Analitik Ortağı SAS

0
1452672997_SAS_Logo Endüstrinin ve iş dünyasının ihtiyaçlarını da adresleyecek büyük veri analitiği çalışmaları yürütecek olan, Türkiye’nin ilk ve tek Büyük Veri Davranışsal Analiz ve Görselleştirme Laboratuvarı, Sabancı Üniversitesi ve MIT işbirliğiyle, Akbank’ın stratejik ortaklığında kısa bir süre önce kurulmuştu. Laboratuvara önemli bir destek de dünya analitik lideri SAS’tan geldi. SAS, analitik yazılımlarını ve global uzmanlığını paylaşarak projenin başarısı için önemli katkılar sunacak. Laboratuvarda, MIT Media Lab Human Dynamics Group öğretim üyeleri ve araştırmacıları ile birlikte yakın çalışarak araştırmalar yürütülecek. Human Dynamics Group, insanların günlük hayattaki ve sosyal ortamlardaki davranışlarını farklı kaynaklardan toplanabilen ‘Büyük Veri’nin analizi ile açıklamaya çalışmakta ve sözkonusu davranışları tahmin etmeye yönelik matematiksel modeller ve teknikler geliştirmeyle ilgileniyor. Bu konular aynı zamanda yeni kurulan laboratuvarın da ilgi ve çalışma alanları arasında yer almakta olup ek olarak “veri görselleştirme”, yani “karmaşık ilişkisel veritabanlarını görselleştirme” yoluyla anlamlandırma üzerine de çalışmalar yürütülecek. Çalışmaların, endüstrinin ve iş dünyasının ihtiyaçları ile paralel olarak yürütülmesi hedefleniyor. SAS Türkiye Genel Müdürü Hakan Erdemli konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bu projenin bizim için çok kritik 2 önemi var. Birincisi, çıkaracağı işlerin kalitesine ve katkısına çok inandığımız bu laboratuvarın endüstrinin ve iş dünyasının ihtiyaçlarını adresleyecek çalışmalar yapacak olmasından dolayı büyük heyecan duyuyoruz. İkinci önemi ise şu: İş dünyasında önemi giderek artan ve daha da artacak olan veri ve analitiğin üniversitelerde ele alınması, öğrencilerin iş dünyasına atılmadan bu vizyonu elde etmeleri SAS’ın tüm dünyada desteklediği bir girişim. Her iki alanda da birlikte çok iyi işler çıkaracağımıza olan inancımız tam.” Laboratuvar direktörlerinden Doç. Dr. Burçin Bozkaya, büyük veri analitiğinin dünyada giderek önemli ve uygulama alanları artan bir konu olduğuna, bu girişimin de Türkiye’de akademi ve iş dünyası işbirliğinin bu alandaki ilk ve en kuvvetli örneği olduğuna dikkat çekti. Dr. Bozkaya, büyük veri üreten ve analiz ihtiyacı içinde bulunan firmaların laboratuvar bünyesinde yürütülecek araştırma çalışmalarını, SAS’ın sunduğu bu destekle daha da etkin bir şekilde gerçekleştirebileceklerini söyledi ve araştırmanın yanı sıra Sabancı Üniversitesi’nin lisanstan doktoraya kadar olan tüm iş ve veri analitiği eğitim programlarında da SAS’ın desteğini almaktan büyük mutluluk duyduklarını ifade etti.

Cep telefonundan bir gün bile ayrılamıyoruz

0
Hand_holding_smartphone_thumb800 Tüm sosyoekonomik segmentleri kapsayan ve 8369 kişinin katıldığı internet üzerinden yapılan araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların yüzde 72’si internete bağlanmak için ADSL bağlantısı kullanırken, yüzde 63’ü 3G kullanıyor. Fiber optik hat kullananların oranı ise yüzde 16 şeklinde ölçümleniyor. İnternete her gün girmeyenlerin oranı ise yalnızca yüzde 2 olarak araştırma sonuçlarına yansırken, internete girmek için bilgisayar ve cep telefonu haricinde bir cihaz kullananların oranı yüzde 19’u buluyor. İnterneti ne sıklıkla kullanıyorsunuz?
Her an %72
Her gün 1-2 saat %26
Haftada birkaç sefer %2
Ayda bir kez %0
İki üç ayda bir kez %0
Yılda bir kez %0
İnternete nerelerden giriyorsunuz?
Akıllı telefon %86
Bilgisayar %84
Ipad %16
Diğer (Lütfen belirtiniz.) %3
Katılımcıların yüzde 95’i sosyal ağları kullandığını belirtirken, Türk kullanıcıları, cep telefonlarından mümkünse hiç ayrı kalmak istemiyorlar. Cep telefonunuz olmadan kaç gün geçirebilirsiniz?
Hiç geçiremem %47
1 gün %25
1 hafta %14
1 ay %4
1 yıl %1
1 yıldan daha fazla %9
Cep telefonu kullanmıyorum. %1
Sosyal ağ kullanıcılarının yarısı bu ağları kişisel işleri için kullanıyor. Ancak sosyal ağların en çok kullanılma nedeni olarak kullanıcıların yakın çevresinden, ayrıca yerel ve yabancı kaynaklardan haber alma istekleri olduğu istatistiklerde görülüyor. Sosyal ağları neden kullanıyorsunuz?
Haberleri takip etmek için %76
Sosyalleşmek ve çevre ile iletişim kurmak için %76
Kişisel işlerim için. %51
İş ilanları için %18
Diğer (Lütfen belirtiniz.) %2
İnternet kullanıcıları ezici bir çoğunluk ile Facebook kullanmayı tercih ediyorlar. Twitter ve Instagram ise kullanıcıların yarısı tarafından kullanılıyor. Snapchat uygulamasına baktığımız zaman ise internet kullanıcılarının yalnızca yüzde 8’lik bir kesim tarafından kullanılmakta olduğu ortaya çıkıyor. Hangi sosyal medya sitesini / sitelerini aktif olarak kullanıyorsunuz?
Facebook %94
Twitter %54
Instagram %54
LinkedIn %21
Swarm %19
Snapchat %8
Diğer (Lütfen belirtiniz.) %2
Türk internet kullanıcılarının sosyal ağlardaki hareketleri kontrol etme oranları da yüksek. Günde en az iki kere kullandığı sosyal ağlara bakanların oranı yüzde 85 olarak ölçümleniyor. Hangi aralıklarla Facebook, Twitter, Instagram vb. sosyal medya hesaplarınıza bakarsınız?
Yarım saatte bir %26
1-3 saatte bir %42
4-10 saatte bir %17
11-23 saatte bir %3
Günde bir %10
Haftada bir %2
Ayda bir %0
Diğer (Lütfen belirtiniz.) %0
Anket katılımcılarının yarısından fazlası, Facebook’un önümüzdeki 3 yıl boyunca şu anki popülerliğini devam ettireceği görüşünde birleşiyor. Instagram’ın 3 yıl daha popüler kalacağını düşünenlerin oranı ise sadece yüzde 18. Sizce 3 yıl sonra popülaritesini yitirmeden kullanılmaya devam edilen sosyal paylaşım sitesi hangisi olacaktır?
Facebook %54
Twitter %21
Instagram %18
LinkedIn %4
Scorp %2
Diğer (Lütfen belirtiniz.) %1

Siber saldırılar marka itibarına büyük zarar veriyor

0
Branding Kaspersky Lab ve B2B International tarafından 2015 yılında Türkiye’nin de aralarında olduğu 26 ülkeden 5500 BT uzmanının katılımıyla gerçekleştirilen anket marka itibarına dair önemli bulgulara işaret etti. Son derece rekabetçi bir ortamda başarılı şirketler, sadece verimlilik ve ürün veya hizmet kalitesinden çok daha fazla değerin üzerinde yükselmekte. Müşteriler ve iş ortaklarının güvenine sahip olmak büyük bir karlılık sağlayabilir ve lekesiz bir itibar, bu güveni oluşturmada anahtar bir rol oynayabilir. Tüketicinin güvenini kaybetmek genellikle karlılığın azalmasına neden olur ve bazen de iflasa sürükler. İtibarın zarar görmesi, doğrudan söz konusu vakanın kamu tarafından öğrenilmesine bağlı. Türkiye’de katılımcıların %31’i şirketlerinde meydana gelen bir vaka hakkındaki bilgilerin medyaya sızdırıldığını ve kamuya açıklandığını söyledi. İtibarın gördüğü hasarın boyutu, şirketin imajını düzeltmek için harcadığı miktarla ölçülebilir. Türkiye’de her üç şirketten biri (%37), şirket dışından danışmanlardan yardım istemek zorunda kalmış. İlginç bir şekilde, geçtiğimiz son üç yıl içinde şirketler, olumlu bir itibara daha büyük önem vermeye başlamış. Kaspersky Lab Uç Nokta Ürün Yönetimi Başkanı Konstantin Voronkov şunları söyledi: “Şirketinizin ne kadar büyük veya küçük olduğu önemli değildir – zarar gören bir itibar her işletmeye eşit derecede zarar verebilir.” Bu durumda, bilgi güvenliği sağlamak için tüm olanaklı önlemleri almanız önemlidir. Kurumsal BT altyapısının her öğesinin karmaşık çok katmanlı koruması, hem şirket içinden bilgi sızdırma hem de ağa sızmaya çalışan bilgisayar korsanlarına karşı şirketinizin güvenliğini sağlayacaktır.” Çok katmanlı bilgi güvenliği için Kaspersky Lab, kurumsal altyapının her öğesi için bir çözüm portföyü sunar. Kaspersky Endpoint Security ve Kaspersky Small Office Security gibi entegre çözümlerin yanı sıra Kaspersky Security for Mobile, Kaspersky Fraud Prevention ve Kaspersky Security for Virtualization gibi özel çözümler içerir ve genişletilmiş destek hizmetleri korumayı daha da dayanıklı hale getirir.

Facebook Mentions şimdi Android’de

0
artboard-0-1-not-blurred Facebook, bir süre önce iOS işletim sistemi için geliştirdiği Facebook Mentions uygulamasının Android cihazlar için de kullanıma sunulduğunu duyurdu. Bu gelişme ile birlikte artık Android kullanan kamuya mal olmuş kişiler de Facebook Mentions kullanarak takipçileri ile etkileşime girebilecek, telefonlarından güncelleme yaparak, fotoğraf paylaşarak veya canlı Soru-Cevap etkinliği düzenleyerek sohbetler başlatabilecek ve Mentions’ın Live özelliği sayesinde onlarla canlı videolar paylaşabilecek. Facebook Mentions uygulaması, kısa süre önce sadece iOS cihazlar için devreye girmiş ve dolayısıyla sadece iPhone kullanan film yıldızları, müzisyenler veya şovmenler tarafından kullanılan bir uygulamaya dönüşmüştü. Facebook, 10 Eylül’den itibaren ise gazetecileri de bu platforma dahil ederek Facebook Mentions’ı, canlı haberlerin izlenebildiği önemli bir platforma çevirmişti.

TURKCELL’den 1 yılda 105 milyon kilovat saat enerji tasarrufu

0
turkcell tasarrufEnerji tasarrufuna yönelik teknoloji ve uygulamaları iş süreçlerinin her aşamasında hayata geçiren Turkcell, hem çevre korumasına hem de Türkiye’nin enerji faturasının azaltılmasına katkı sağlıyor. 2015 yılı boyunca uygulanan verimlilik ve tasarruf çözümleri sayesinde 105 milyon kilovat saateyakın enerji tasarrufu sağlandı. Ortaya çıkan tasarruf miktarı ise 29 milyon TL oldu. Bu tasarrufla çevreye yaklaşık 62 bin 950 ton daha az karbondioksit salınımı gerçekleştirilirken, ortaya çıkan enerji tasarrufunun miktarı ise 38 bin 858 hanenin bir yıllık toplam elektrik tüketimi seviyesine ulaştı. Turkcell ayrıca, bir yılda yaptığı toplam karbondioksit azaltımıyla, 101 bin adet yetişkin kızılçam ağacının yaptığına eşit oranda karbondioksit azaltımı yapmış oldu. Turkcell ayrıca hibrit iletişim ünitelerinin yanı sıra elektrik şebekesinin ulaşamadığı 26 noktaya kurduğu güneş panelleri ve rüzgâr tribünleriyle çalışan iletişim üniteleriyle de enerji tasarrufuna katkı sağladı. Turkcell Plazalarında bir yılda yapılan enerji tasarrufu 5 milyon kilovat saat  Tasarruf konusunda yaptığı çalışmaları sadece altyapı ile kısıtlı tutmayan Turkcell, binalarındaki elektrik ve mekanik sistemlerde de enerji tasarrufu çalışmalarını sürdürdü. Bu sayede de 2015’debin 850 hanenin yıllık enerji tüketimine karşılık gelen 5 milyon kilovat saat enerji tasarrufusağlandı. Turkcell, Türkiye’de ISO 14064 alan ilk GSM operatörü oldu Turkcell’in, sera gazı salımlarını belirlemesi, izlemesi, raporlaması ve azaltımı konularında tutarlılık ve şeffaflık göstermesi ve şirkette sera gazı yönetimi stratejileri geliştirmesiyle uygulamasının yanı sıra gelecek için planlar oluşturması gibi çalışmaları, bağımsız denetçi kuruluşlar tarafından doğrulandı. Bu sayede Turkcell, kurumsal sera gazı emisyonlarının hesaplanması ve raporlanması belgesi olan ISO 14064’ü Türkiye’de almaya hak kazanan ilk GSM operatörü oldu. Turkcell Genel Müdür Yardımcısı İlker Kuruöz konuyla ilgili şunları söyledi: “Turkcell olarak bir yandan müşterilerimize yenilikçi ve teknolojik ürünler sunarken bir yandan da yaşanabilir bir çevre için sosyal ve kurumsal yönetim alanlarında üzerimize düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmek için çalışıyoruz. Bu amaçla işimizin her aşamasında çevre dostu çözüm ve uygulamaları kullanıyoruz. Bunun için yatırımlarımızı sürekli artırıyoruz. 2015’te kendi şebekemizdeki çevre dostu sistemlere yaptığımız yatırımın toplam miktarı 64 milyon TL’ye ulaştı. Yaptığımız yatırımlar sonucu 2015’te enerji kullanımında yaklaşık 105 milyon kilovat saatlik bir tasarruf sağladık. Ortaya çıkan bu tasarruf miktarının sürdürülebilir kalkınma alanında ülkemiz ve sektörümüz için çok önemli bir değer olduğunu düşünüyoruz.  Şirket olarak önümüzdeki yıllarda da çevresel sürdürülebilirlik çalışmalarımızı artırarak devam edeceğiz. Çevreyi koruyan, verimlilik ve tasarruf sağlayan uygulamalarımızla çalışmalarımızı aralıksız sürdüreceğiz.” E-fatura ve SMS-fatura kullanımıyla yılda 21.559 ağaç kesilmekten kurtuluyor Turkcell, enerji tasarrufu bilincini şirketle sınırlamayarak abonelerine de yaymayı amaçlıyor. Bu amaçla hem kağıt tüketimini hem karbon salınımını azaltan çevre dostu bir uygulama olarak e-fatura ve SMS-fatura kullanımını teşvik ediyor. Bu sayede toplamda sadece bir ayda 105 ton daha az kağıt kullanımı gerçekleşerek ayda bin 799 ağaç kesilmekten kurtarılıyor. Böylece bir yılda 21 bin 588 ağacın varlığı korunmuş oluyor. 2015’te M2M çözümleriyle daha az yakıt tüketildi Turkcell makinelerarası iletişim (M2M) çözümlerinin daha fazla kullanılmasıyla, birçok alanda da enerji tasarrufu ve ülke ekonomisine katkı sağlandı. Lojistikten tarıma, su ve elektrik sayaçlarından beyaz eşya sektörüne ve konutlara kadar kullanım alanı çok geniş olan teknoloji sayesinde 2015’te ülke ekonomisine, 2,1 milyar TL’den fazla fayda sağlandı. Turkcell M2M Akıllı Araç çözümleri sayesinde ise sadece trafikteki araçların yakıt tüketiminin azalmasıyla 1,5 milyar TL tasarruf sağlanmış oldu.

Casio, Üretimi Çin’den Japonya’ya Taşıdı

0
Lambasız projeksiyon teknolojisini 2010 yılında projeksiyonlarda kullanarak sektöre öncülük eden CASIO,  Çin’de yaptığı üretimi, yeni teknolojileri de kullanacağı Japonya’daki üretim tesislerine taşıdı. 2007 yılından beri CASIO Türkiye Distribütörlüğünü yapan MOBİT Bilişim Yönetim Kurulu Başkanı Gündüz Ekinci Casio tarafından Japonya’da misafir edildiklerini, Japonların Dünyanın en büyük çevre felaketi olan Minamata Felaketi sonrasında cıvasız ürünlere büyük hassasiyet gösterdiklerini ve geleceğin, daha da geliştirilecek bu teknolojide olduğunu söyledi. “Son dönemde tüm markalar çevre sağlığını önemseyen, daha az maliyetle daha kaliteli görüntü üreten projeksiyonlara yöneldi. Bu konuda cıvalı lamba olmadan, led ışık kaynağı ile görüntü elde etmeyi başaran Casio, 2010 yılında sektörde çığır açtı. Bu aynı zamanda, çevre sağlığı ve dünyanın geleceği için de büyük ve sorumluluk sahibi bir adımdı. Dünya çapındaki bu yenilik aslında bir önemli değişimi de beraberinde getirdi. LED&Lazer Hibrit bu ürünler cıva lambasız bu ürünler, cıva lambalı projeksiyonlara yakın fiyatlarla piyasaya sürüldü. Böyle olunca Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de büyük ilgi gördü. Bu teknoloji daha da geliştiriliyor. Önümüzdeki yıl bu serinin devamı gelecek. Casio buna yatırım yapmaya devam ediyor. Diğer projeksiyonlar gibi Core serisi cıvasız ürünler de, Japonya Yamagata’daki fabrikada üretiliyor.” dedi. Japonya’da Casio’nun yeni üretim tesislerini de gezen ve bilgiler alan Ekinci “Daha önce Çin’de olan üretim tesisleri artık Japonya’ya alındı. Özellikle mercekler konusunda çok daha hassas bir üretim yapılıyor. Üretim bandında robot teknolojisi kullanılıyor. Bu da üretimin daha hassas ve temiz olmasını sağlıyor. Ancak sonrasında tüm parçalar tamamen elle montajlanıyor. Projeksiyonlar bu fabrikadan tüm dünyaya dağıtılıyor. Üretim teknolojisi ve kalitesi yıllardır istikrarlı bir şekilde arttırılıyor.” şeklinde konuştu.  

WhatsApp Virüsüne Dikkat!

0
whatsapp Comodo, dünya çapında 900 milyonu aşan WhatsApp kullanıcılarını yeni bir saldırıya karşı uyardı. Siber suçlular, rasgele kişilerin hedeflendiği bir kimlik avı kampanyası kapsamında resmi WhatsApp içeriği gibi görünen sahte e-postalar göndermeye başladı. Mesaja tıklandığında kötü amaçlı yazılım bilgisayarlara ya da telefonlara bulaşarak bütün kişisel bilgileri ve dosyaları ele geçiriyor. Comodo, siber saldırganlara karşı güvenlik çözümleri üretmeye devam ediyor. Comodo Antispam Laboratuvarları (CASL) son olarak, sayıları 900 milyonu aşan WhatsApp kullanıcılarını hedef alan bir saldırıyı tespit etti. WhatsApp saldırısı; IP, alan adı ve URL analizlerinden yararlanarak ortaya çıkardı. Yeni yöntemde, siber saldırganlar, rastgele kişilerin hedeflendiği kimlik avı (phishing) kampanyası kapsamında, kötü amaçlı yazılımı (malware) yaymak için resmi WhatsApp içeriği gibi görünen sahte e-postalar gönderiyor. Mesaja tıklandığında kötü amaçlı yazılım bilgisayarlara ya da telefonlara bulaşmış oluyor. E-postalar, “WhatsApp” olarak bir şemsiye marka adı altında gizlenmiş şekilde sahte bir adresten geliyor, ama “kimden” kısmına dikkatle bakıldığında e-postanın aslında WhatsApp’tan gelmediği kolayca anlaşılıyor. Konu satırları rastgele karakter dizisiyle bitiyor Comodo Antispam Laboratuvarları, siber saldırganların, bu kötü amaçlı yazılımı yaymak ve bilgisayarlara bulaştırmak için yazdıkları e-postalardaki konu satırlarının her birinin, ‘xgod‘ ya da ‘Ydkpda‘ gidi rastgele bir karakter dizisiyle bittiğini tespit etti. Bunların bazı verileri kodlayarak alıcıları belirlemek için kullanıldığı değerlendiriliyor. Otomatik açılan bir uygulamaya ekleniyor Konu satırlarının ek kısmında, kötü amaçlı yazılımın yürütülebilir (.exe) dosyasının yer aldığı bir sıkıştırılmış (zip) dosya bulunuyor. Söz konusu kötü amaçlı yazılım, “Nivdort” ailesinin bir varyantı.  Bu kötü amaçlı yazılım çoğu zaman kendini farklı sistem klasörleri içine kopyalıyor ve bilgisayarın kayıt defterinde otomatik açılan bir uygulamaya kendini ekliyor. E-posta ekindeki zip dosyası açılıp çalıştırıldığında, kötü amaçlı yazılım bilgisayara geçmiş oluyor.

CRM Deneyimi Kullanıcı Memnuniyeti Araştırması

0
crm Çalışma, Mart 2015 ve Haziran 2015 tarihleri arasında online platform üzerinde yayınlandı ve 322 değerlendirme yapıldı. Veri kalite testleri sonucunda 283 giriş analiz amaçlı kullanıma uygun bulundu. 34 kritere bağlı olarak gerçekleşen değerlendirmeler ,şirketlerin sorumlu müdürleri, IT yöneticileri ve CRM uzmanları tarafından, bireysel olarak yapıldı. Analiz sonuçları,yeni bir CRM çözümü arayan ,mevcut CRM çözümünü verimli olarak kullanamayan şirketler açısından oldukça etkili oldu.

CRM Memnuniyet kriterlerine göre;

  • Ürün/Çözüm memnuniyeti ve Destek/İş Ortağı son kullanıcı memnuniyetleri “tatmin edici” olarak sonuç verirken,
  • Sistem / çözüm bağlantılı kriterlere bağlı Formlar ve raporlar, mobil kullanım, ara yüz (Dış veri entegrasyon yeteneği, uluslar arası kullanım, performans,ergonomi ve veri bakım eforu)
  • Proje bağlantılı kriterlerden ,zaman planına bağlılık , şirkete özel geliştirme uygulamaları “tatmin edici ”sonuçlar vermedi.
  • Fiyat/Performans oranıkriteri değerlendirmede en çok katılımcının katıldığı kriterlerden oldu.

Bu yıl ilk kez sorulan ,uluslararası kullanım kriteri malesef düşük memnuniyet derecesi aldı. Nedeni, genel olarak lokal ihtiyaçları karşılamak amacıyla ortaya çıkan çözümlerin, dil, karakter seti, yerel mevzuat (içerisinde fiyatlama, faturalama özellikleri bulunan çözümler için) gereksinimlerini yeterli derecede karşılamadığı yönündedir.

Yatırım Yaparken Doğru Ortağı Seçtiğinize Nasıl Emin Olabilirsiniz?

0
startup Yeni kurulan bir şirket, kendi avantajlarına ve dezavantajlarına sahiptir. Avantajlıdır çünkü bu şirkete yatırım yapıp ortak olma maliyeti çok düşüktür. Ortak olduğunuz şirket ileride güzel kazançlar elde etmeye başladığında, yatırımınızı kat kat geri almış olursunuz ve elbette güçlü bir şirketin ortağı olarak iş hayatında önemli bir başarı kazanmış olursunuz. Öte yandan, yeni kurulan şirketlerin dezavantajı, piyasada henüz isminin duyulmamış olması, bağlantılarının zayıf olması ve elbette ayakta kalıp kalmayacağının belirsiz olmasıdır. Dolayısıyla, yatırımınız buhar olup uçma riskini de taşır. İşte bu noktada, yatırımınızı doğru şirkete yaptığınıza emin olabilmeniz için, ortak olcağınız şirkette ve elbette müstakbel ortaklarınızda belli bazı özellikleri aramalısınız. 1-Kendini adamış bir ortağa yatırım yapın Para yatıracağınız şirkette görmek istemeyeceğiniz en büyük problem, başka meselelere, başka konulara, başka işlere odaklanmış bir yöneticidir. Şirketin kurucusu, ortağı, yöneticileri tam anlamıyla şirketin faliyetlerine odaklanmış olmalı, başka bir odak noktası, uğraş konusu olmamalıdır. Şirket ortaklarının ve yöneticilerinin gece gündüz demeden, şirketin büyümesi için iş bağlantıları kurması, projeleri ilerletmesi, müşterilerinin ihtiyaçlarına cevap vermesi, işi ve şirketi mükemmelliğe taşımak için kendilerini adamaları gerekir. Aksi halde, yatırdığınız paranın büyük risk altında olduğunu düşünmelisiniz. 2- Geçmişi başarılarla dolu olmalı Yatırım yapacağınız şirketin kurucusu, müstakbel ortağınız sizden alacağı yatırımı gerçekten başarılı bir projeye dönüştürebilecek mi? Bu sorunun cevabını onun geçmişinde bulabilirsiniz. Daha önce çalıştığı şirketler, yaptığı işler, geliştirdiğ projeler ve bu işlerdeki başarısı, büyük oranda yeni işine de taşınacaktır. Hepsinden önemlisi, bu başarılı geçmiş sayesinde çevresindeki kontakları, network’ü, yeni işini başarıya taşımak için gerekli olan kapıları açmaya yardımcı olacaktır. 3- Şirketin paraya neden ihtiyacı var? Yatırım yapacağınız Start-Up neden yatırıma ihtiyaç duyuyor? Bu sorunun cevabı basit gibi görünebilir ama arkasındaki sebepler şirketin durumu hakkında önemli ipuçları verir. Mevcut çalışanlarının maaşını ödemekte zorlanan, kirasını, vergilerini, faturalarını ödeyemeyen bir şirkete yatırım yaparken iki kez düşünmelisiniz. Söz konusu şirket muhtemelen önceki müşterilerini memnun edememiş ve yeni işler alamadığı için ödeme darlığında düşmüş bir şirkettir ve yakın gelecekte de bu durumun birden değişmesini beklemek hayalcilik olur. Öte yandan, yeni aldığı siparişleri yetiştirmek, mevcut işlerini yeni pazarlara açmak, kazançlı işlerini büyütmek isteyen bir şirkete yatırım yapmak, yatırımınızın geri dönüşü için daha sağlıklı olacaktır. 4- Müstakbel ortağınız yeterince şeffaf mı? Bir şirkete ortak olmadan önce şirket hakkındaki tüm kayıtları incelemeniz, defterlere göz atmanız, şirketin durumu hakkında net bir bilgi almak istemeniz hakkınızdır. Start-Up’ın kurucusu, müstakbel ortağınız bu konuda size yardımcı oluyor mu yoksa bazı detayları sizden sakladığını mı düşünüyorsunuz? Sizden saklanan detaylar varsa, bu hususların ileride başınızı ağrıtacağına emin olabilirsiniz. 5- Diğer yatırımcılar aptal mı? Kimse para kazanma fırsatlarını kaçırmak istemez. Bir start-up’ı keşfettiğinizde, ona yatırım yapmadan önce, diğer yatırımcıların da onu sizden önce görmüş olabileceği ihtimalini gözden kaçırmayın ve kendinize şu soruyu sorun: Diğer yatırımcılar neden bu şirkete para bağlamadı? Bu sorunun cevabı, çok farklı sebepler olabilir. Diğer yatırımcılar kazanç potansiyelini beğenmemiş olabilir, kurucusuyla aralarında kişisel problemler olabilir, şirketin faaliyetlerini yeterince anlayamamış olabilirler. Dolayısıyla, başka yatırımcıların yatırım yapmaması, sizi bağlamaz ama o yatırımcların sebeplerini doğru anlamak, zarar etmenizi önleyebilir veya yatırımınız karşılığında daha büyük bir hisseye sahip olabilirsiniz. 6-Hedefleriniz ortak olsun Farklı hedeflere odaklanmış ortaklar, bir şirket için büyük problem olacaktır. Ortaklığınızı resmileştirmeden önce hedeflerinizin de ortak olduğundan emin olmalısınız. Elbette her hedef, daha çok kazanç sağlamak üzerine kuruludur ancak bu hedefe giden yollar farklılık gösterir. Siz, paranızın geri dönüşümü içinde bir veya iki senede belli bir miktar kazanç beklerken, şirketin kurucu ortakları önümüzdeki beş seneyi şirketin küçük küçük ama emin adımlarla, riske girmeden büyümesine ayırmak istiyor olabilirler. Dolayısıyla, ortaklarınızla gelecek hedeflerini detaylıca konuşmanız büyük önem taşıyor.

Bosch, ağa bağlı otomobilleri kişisel asistana dönüştürüyor

0
bocsh Şirketin Las Vegas’taki CES 2016 basın toplantısında bir konuşma yapan Bosch CEO’su Dr. Volkmar Denner, “Sürücünün dikkatinin dağılmasını en aza indirmenin yolu, doğru zamanda doğru bilginin sunulmasıdır” dedi. Gösteri otomobilindeki, gösterge paneli ve orta konsol bir elektronik ekrana dönüştürüldü. Bu dev ekranda gösterilen bilgiler, aracın mevcut çevresine bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Sağ taraftan bir yaya yaklaştığında, sürücüyü uyarmak üzere bir ışık dizisi etkinleşiyor. Ajandadaki randevular gibi sürücü tercihleri de dikkate alınıyor. Örneğin; bir randevu iptal olduğunda, geleceğin otomobili otomatik olarak ajandadaki bir sonraki randevunun güzergahını gösteriyor. Sürücüler, daha fazla zaman kazanmak ve yolculuklarını daha rahat bir şekilde yapmak için otomatik pilotu de etkinleştirebilecek. Ancak yarının ağa bağlı otomobilleri, bundan çok daha fazlasını yapabilecek. Akıllı eve yapılacak bir bağlantı ile ısıtma veya güvenlik sistemleri gibi evdeki aletleri istenilen zamanda çalıştırabilecekler. Örneğin; evde kimse yokken kurye bir paket teslim edecekse kuryenin paketi evin içerisine bırakmasına izin vermek ve alındığını teyit etmek için aracın ekranında bir tuşa basmak yeterli olacak. Teknolojiyle etkileşim, gerçekten çok çeşitli şekillerde olabilecek ve üstün bir güvenlik ve rahatlık sağlayacak. Ağa bağlı eğlence-bilgi sistemi, sürücülerin sadece trafik hakkında bilgi almasını sağlamakla kalmayacak; bir yolcuyla konuşuyormuş gibi mimik ve sözlerle online servislere ve akıllı telefon uygulamalarına erişmelerine de imkan verecek. Bu özellik, otomobili, sürücünün gerçek anlamda kişisel asistanına dönüştürecek. Gerçek butonlara sahipmiş hissi veren bir dokunmatik ekran Fuar öncesinde Bosch, yeni dokunmatik ekranı ile “Araç İçi Ses/Görüntü” kategorisinde CES 2016 İnovasyon Ödülü’nün sahibi oldu. Bu cihaz, ekrandaki öğelerin hissedilmesini sağlayarak farklı yüzey dokuları oluşturabiliyor. Bu dokunsal geribildirim, navigasyon, radyo ve akıllı telefon işlevleri gibi eğlendirici bilgilendirme uygulamalarını çalıştırmayı kolaylaştırıyor. Sürücülerin artık kontrol etmek için ekrana bakmalarına bile gerek bulunmuyor. Bunun yerine, gözlerini yoldan ayırmalarına gerek olmayacak. Ekran, farklı butonları ve işlevleri belirtmek üzere pürüzlü, düzgün ve dokulu yüzey hisleri oluşturuyor; bir seçim yapmak için, butona daha sıkı basılması gerekiyor. Bunu özel kılan şey, dokunmatik ekranın sıradan bir ekrandan farklı görünmemesi ve yine de kullanıcılara gerçek butonlara basıyor hissi vermesidir. Yanlış yönde giden sürücülerden korkmaya gerek yok: Bulutta koruyucu meleğiniz var Bağlanabilirlik, sürücü bilgilerini daha önce olmadığı kadar güncel tutuyor. Bu, özellikle yanlış yönde giden sürücüler söz konusu olduğunda önemli. Genelde radyo istasyonlarının yayın aracı üzerinden uyarıda bulunması birkaç dakika sürer, ancak yanlış yönde giden sürücülerin neden olduğu kazaların üçte biri sadece 500 metre içerisinde gerçekleşir. Bosch, meydana geldikten sadece on saniye sonra sürücülerin tehlikeyi öğrenmesini sağlayacak yeni bir bulut tabanlı yanlış yönde giden sürücü uyarısı geliştiriyor. Saf bir yazılım modülü olarak, Bosch’un myDriveAssist gibi akıllı telefon uygulamaları veya mevcut eğlence- bilgilendirme sistemlerine uygun bir maliyetle entegre edilebiliyor. Yanlış yönde giden sürücüyü algılamak üzere bulut tabanlı işlev, otobanlardaki isimsiz araç hareketini izin verilen gidiş yönü ile karşılaştırıyor. Bir uyuşmazlık varsa yanlış yönde giden sürücüler birkaç saniye içerisinde hataları konusunda uyarılıyor. Aynı zamanda, ters yönde giden yakın otomobiller de tehlike konusunda uyarılıyor. Bu fonksiyon, 2016 yılında bir bulut servisi olarak sunulacak. Otoban pilotu, 2020 yılından itibaren yollardaki güvenliği artıracak Yüksek seviyede otonom sürüş, karayolu trafiğinin güvenliğini daha da artıracak. Bosch kaza araştırmacıları tarafından yapılan tahminlere göre, otonomun artırılması, sadece Almanya’da üçte bir oranında olmak üzere, kaza oranlarını önemli ölçüde azaltabilecek. Bosch, CES 2016’da Sands Expo’daki bir başka demo araç ile otonom yolculuklar için gerekli olan sistemleri ve sensörleri sergileyecek. Ziyaretçiler, sürücülerin otobanlardaki tüm görevlerini ve sorumluluklarını üstlenen yüksek seviyede otonom bir sistem olan otoban pilotunun nasıl çalıştığını öğrenecek. Bosch, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri’nin yanı sıra artık Japonya’da da otobanlarda otonom sürüşü test ediyor. Gelecekte otomobiller, dönemeçlerin etrafını görebilecek ve trafik sıkışıklıklarını, inşaat şantiyelerini ve kazaların konumlarını internet üzerinden gerçek zamanlı olarak aktaran sistem sayesinde tehlikeli noktaları öğrenebilecek. Bu veriler, bir elektronik ‘ağa bağlı ufuk’ olarak hizmet verecek; güvenliği ve etkinliği artırarak otomobillere ileride onları neyin beklediğiyle ilgili çok daha iyi bir bilgi sağlayacak. Park yeri bulmak sürücülerin değil, otomobillerin işi Her yolculuk park etmeyle sonlanır. Bosch, bunu kolaylaştırmak için, otomatik vale parkı olarak adlandırılan yeni bir fonksiyon geliştiriyor. Bu çözüm, otoparkta boş bir park yeri bulma görevini sürücülerin üzerinden alıyor ve otomobillerin kendi kendilerini park etmesini sağlıyor. Sürücüler, otomobillerini bir otoparkın veya garajın girişinde bırakabiliyor. Ardından, bir akıllı telefon uygulaması ile otomobillerine, kendisine bir park yeri bulma talimatı veriyorlar. Gitme zamanı geldiğinde ise otomobili, sürücüyü bıraktığı noktaya aynı şekilde çağırıyorlar. Tamamen otomatik park etme, otoparklardaki akıllı altyapıya ve araçların üzerlerindeki sensör sistemine bağlı olarak çalışıyor. Her ikisi için de ağ bağlantısı gerekiyor. Kaldırımdaki sensörler, boş park yerlerinin konumu hakkında güncel bilgiler sağlıyor, böylece otomobiller nereye gideceğini biliyor. Bosch, tamamen otomatik park işlevinin yanı sıra gerekli bileşenleri de geliştiriyor.

Apple Car İçin Domain Alındı!

0
Elektrikli tahrik ve otonom sürüş sistemleriyle son dönemde otomotiv gündemini meşgul eden teknoloji şirketleri arasında atak yapması merakla beklenen Apple, bu konudaki ilk hamlesini domain alarak gerçekleştirdi.
Tesla ve Google’ın son dönemde otomobil teknolojileri ile adını sıkça duyurmasına rağmen, Apple’ın bu konudaki çalışmalarını büyük bir gizlilik içinde sürdürdüğü herkesçe biliniyor. Ancak Apple bu konudaki suskunluğunu aralarında ‘Apple Car’ isminin de bulunduğu bir dizi alan adını satın alarak bozdu. 16-01/11/icar-1452464655.jpg

iCar Merakla Bekleniyor

Hem teknoloji hem de otomotiv sektörünün merakla beklediği ilk otomobilini üretmek için gizliden gizliye çalışmalarını sürdüren Apple, ‘apple.car’, ‘apple.cars’ ve ‘apple.auto’ alan adlarını satın aldı. Söz konusu bilgilerin Who.is. alan adı sağlayıcısı tarafından verildiği belirtilirken, Apple’ın bu yıl düzenlenecek etkinlikte bu konuda bir sürpriz yapabileceğine ilişkin henüz bir yorum yapılmış değil. iPhone ve iPad ilebilişim sektöründe yepyeni bir çağ açan Apple’ın üreteceği otomobil için, isminin ‘iCar’ olacağı yönünde söylentiler ortalıkta dolaşsa da Kaliforniyalışirket bu konuda ser verip sır vermiyor. 16-01/11/carplay.jpg

Apple CarPlay için Alındı İddiası

Söz konusu alan adlarının, markanın araç içi eğlence sistemi Apple CarPlayiçin alınmış olabileceği iddiaları da gündeme geldi. Sürücülerin araç içerisinde iPhone’larını kullanmadan arama yapma ve mesajlarını sesli olarak dinlemelerini sağlayan Apple CarPlay ile alan adları arasında bir bağlantı şimdilik görünmese de, Apple’ın otomobil üretimine başlaması tüm çevrelerde büyük bir heyecanla bekleniyor.   Kaynak: ShiftDelete.Net

Tüketici Elektroniği Fuarından Dersler…

0
volvo Sadece CES değil, her yerde teknoloji haberleriyle çoştu yeni yılın ilk haftası… Peki, Türkiye’de teknolojide üzerlerine toz kondurmayan şirketleri, acaba turistik gezi dışında ne yaptılar? Bir yazılım şirketinin yöneticisine, geçen gün niye Las Vegas’ta olmadığını sordum. O da, aynı soruyu bana sordu. Haklıydı… Eğer, teknolojiyle ilgili bir işiniz varsa veya yazmanız gerekiyorsa, gelişmeleri eş zamanlı takip etmek gerekiyor. Ben de orada olmalıydım, ancak bitirmem gereken işler mani oldu. Önce fuarda olanlar üzerine kısa bilgiler vereyim. Benim öngörüm tuttu ve geleneksel markaların yanı sıra yenileri de etkinliği “Sürücüsüz Araçlar Fuarına” çevirdi. Yoksa “Otonom Araçlar” mı demeliyiz? Herkesin gözü, Faraday Future’un üstündeydi. Geleceğin oyuncularından biri olacağı iddiasıyla ortaya çıkan şirket, FFZero1 aracıyla, beklentilerimi karşılamayan bir tanıtım yaptı. Eğer yeni model ve elektrikli araçların pillerinde yenilik yapabilirse kalıcı olabilir. Tesla, hala sektörü domine eden bir şirket özelliğini önümüzdeki iki yıl daha sürdürecek gibi görünüyor. Audi, 2017 model araçlarında Qualcomm Snapdragon 602A işlemciler kullanılacağını açıkladı. Demek ki teknolojiler kaynaşmaya devam edecek. Cep işlemcilerinin bilinen markası Qualcomm, her türlü cihaza girmek için yol arayacak. Audi, ayrıca araçlarındaki yolcuların sağlık sorunları yaşatmaları halinde, otomatik olarak sağlık yardımı çağırısı yapacağını duyurdu. 2015’ı emisyon skandalı ile geçiren Volkswagen de yeni elektrikli araç konsepti BUDD-e’yi tanıttı. Bakalım dünyanın en büyük motorlu araçlar grubu VW, aleyhindeki rüzgarı çevirmek için hangi atakları yapaca. Önümüzdeki dört yılda 13 elektrikli araç üretmeyi hedefleyen Ford, yeni nesil araçlarında akıllı araç yazılımları CarPlay ve Android Auto’nun bulunacak. Sürücüsüz otomobiller konusunda en iddialı adımlardan birini NVIDIA ortaya koydu. Volvo ile de stratejik partnerlik anlaşması yaptığı açıklandı. Buna göre, NVIDIA, CES’te tanıttığı otonom teknoloji, daha güvenlikli otomobiller yaratmak için yol gösterici ilkeleriyle, “Volvo’nun 2020 Vizyonu”na büyük bir katkı sağladı. Bu çalışma, otonom ve yarı otonom sürüşte yarattığı ilerleme ile dünyaya liderlik ettiği gibi, otomotiv sektörü için de yeni bir güvenlik ölçütü getirdi. Diğer taraftan Volvo, On Call isimli mobil uygulamasını destekleyen araçları, Microsoft’un Band 2 bilekliği üzerinden sesle kontrol edilebilecek. Volvo daha önce de, sürücüsüz araçlarının sigorta yükümlülüğünü üzerine alacağını açıklamıştı. Dünyanın önde gelen markaları sürücüsüz araba yapar da Çinliler boş durur mu? Fuar öncesi Çinli Baidu, BMW ile birlikte sürücüsüz otomobillerini Pekin yakınlarında test ettiler. Buna ilaveten CES’te BMW Motorrad, motosiklet kullanıcılarının güvenliğini düşünerek yol ve araç hakkındaki bilgilerini gösteren akıllı kask ve lazer destekli far sistemini duyurdu. Japon Toyota, internete bağlanabilen LTE özellikli araçlarından bir süredir veri topluyor. Topladığı bu veriyi anlamlandırmak içinse büyük veri merkezi inşa ediyor. Bu tür verileri, her ülkenin karayolu teşkilatı şimdiden toplamaya başlasa geleceğin ulaşım altyapısı için hazırlık olur. Bence bu yılın en büyük çıkışını Çinli Ehang yaptı. EHang tarafından geliştiren EHang184 adlı drone 23 dakika havada kalabilirken aynı zamanda yolcu taşıyabiliyor. Sürücüsüz helikopterin bu yılın içinde satışa başlayacak. Drone ve insansız araçlar, geleceğin ulaşım stratejisinin esasında yer alacak. CES’te gelişmeler haliyle bununla sınırlı değil ama ders alınması gereken ve önemlilerinden bir demet sundum. Geçen hafta Microsoft CEO’su Satya Nadella Ankara’daydı. Türkiye, herşeye rağmen iyi bir pazar ve insan kaynağı açısından büyük bir kaynak. Şirketler radarlarını bu topraklarda tutmak zorunda. Amerika’da en büyük data kullanan şirketi Netflix’miş. YouTube ikinci sırada yer alıyor. Dizi, film ve final maç yayınlarıyla popülerliğini artıran Neflix, artık bütün dünyaya yayın yapacak hale geldi. Haliyle Türkiye’nin de yeni yayın platformu olacak. Haftanın en popüler teknoloji gelişmelerinden biri de buydu. Haliyle kendini yenilemeyen Digiturk, Dsmart, Tivibu düşünsün, diyelim. Bilimin temeli sayılan diğer haber ise maddenin temelinden geldi. Amerikan, Japon ve Rus bilim insanları 4 yeni element buldular. Bu yıl, sadece siyasi çalkantılar, komşu ülkeler arasındaki gerginlikler, ekonomideki sarsıntılar değil, teknoloji de çok konuşulacak. CES 2016 ile başlayan teknoloji çılgınlığı, bir buçuk ay sonra Barcelona’daki GSM Zirvesi’nde yeni pik yapacak. Eğer seyirci olmaktan öte bu gelişmelerde oyuncu da olabilirsek, sadece yazmakla kalmaz, övünç de duyacağız…