Atos Türkiye İcra Kurulu Başkanı Ahmet Doğan
Siemens ve Atos çatısı altında 25 yıldır başarıyla görev yapan ve Siemens IT Çözümleri ve Hizmetleri ile Atos Origin organizasyonlarının birleştiği 2011 yılından bu yana Atos Türkiye CEO’luğunu yürüten Orhan Akbulut, görevini Ahmet Doğan’a devretti.
Orhan Akbulut, Siemens’te 1990 yılında çalışmaya başlayıp Siemens IT Çözümleri ve Hizmetleri ile Atos Origin organizasyonlarının “Atos” adı altında birleşmesinin ardından, Atos Türkiye’nin ilk CEO’su olarak şirketin büyümesinde önemli bir rol üstlenmişti. Akbulut’tan görevi devralan Ahmet Doğan da uzun yıllardır Atos Global’de önemli yönetim kademelerinde görev yapıyor.
University of Siegen’da Ekonomi eğitimi almış olan Ahmet Doğan, çalışma hayatı boyunca EDS, HP, gibi IT şirketlerinde danışmanlık, operasyon ve satış alanlarında ve uluslararası yönetim fonksiyonlarında görev aldı. 2010 yılında SIS GmbH bünyesinde Head of Sales Performance Office ( Satış Performans Ofisi Başkanlığı) görevine geldi, ardından Atos Global SSE – Head of Operational Excellence (Operasyonel Mükemmellik Başkanlığı) görevini yürüttü. Aynı zamanda 2014 yılı ikinci yarısında Atos MRT yapısının kurulmasında da aktif rol aldı, MRT Strateji ve Operasyonları Başkanlığını yürüttü.
Müşteri odaklı çalışma geleneğine sahip ve satış stratejileri konusunda uzman olan Doğan, Atos’un global vizyonu çerçevesinde Atos Türkiye’nin karlı büyümesi adına çalışacağını dile getirdi. 1972 Almanya doğumlu olan Ahmet Doğan 2 çocuk sahibidir. Doğan, Almanca, İngilizce ve Fransızca biliyor.
Twitter’ın arama fonksiyonlarının çok güçlü olmadığını fark etmişsinizdir. Ünlü sosyal medya servisi, dünya çapında çok popüler ve etkili olmasına rağmen, kullanıcılar Twitter üzerinde arama yaparken fazla gelişmiş seçeneklere sahip değiller. Sadece kelime ve kullanıcı bazında arama yapmaya izin veren Twitter, kullanıcılarının daha derin aramalar yapmasına izin vermiyor. Örneğin, bir Twitter kullanıcısının belli tarihler aralığında attığı tweetleri göremiyoruz. Sadece o kullanıcının adını aratabiliyoruz ve onun hakkında atılmış veya onun yayınladığı tweet’leri, günümüzden başlayarak geriye doğru inceleyebiliyoruz ki, bu da 2009’a kadar süren uzun bir liste oluşturabiliyor. Kaldı ki, Twitter arayüzü, belli bir tarihten önceki Tweet’leri göstermek konusunda da çok istekli değil ve genellikle tarihte gerilere gittikçe Twitter sonuçları göstermekte “mızmızlanıyor.”
Ancak Twitter, reklam verenlere bu kadar “acımasız” davranmıyor. Şirket şimdi reklamveren şirketlerin, tüm Twitter kullanıcılarının, 2009’dan bu yana gönderdiği 500 milyar adet, halka açık tweet’i inceleyerek analiz edebilmesi için özel bir arama aracı yayına soktu.
Twitter’ın 2014 yılında satın aldığı veri analiz şirketi Gnip tarafından geliştirilen araç, şirketlerin tweetleri analiz ederek hangi kullanıcının hangi ilgi alanına sahip olduğunu tespit etmesini ve ona özel reklam kampanyaları oluşturmasına imkan veriyor. Böylece şirketleri, onları takip eden kullanıcıları kadar, kendi ürünleriyle ilgilenebilecek potansiyel müşterileri de memnun edecek daha isabetli reklam kampanyaları oluşturabilecekler.
Bakalım, gelirlerini bir türlü artıramayan ve Facebook karşısında zayıf kalan Twitter bu yeni hamlesiyle reklamverenlerin ilgisini çekmeyi başarabilecek mi?
Microsoft, popüler video konferans yazılımı Skype’ın iş dünyasına özel olarak tasarlanmış yeni sürümü Skype for Business’ı iki ay önce tanıtmıştı.
Masa üstü cihazlardan, 250 kişiye kadar video konferans imkanı sunan yazılım sayesinde, bayi toplantılarını, şirket içi eğitimleri, departman starteji toplantılarını artık Skype üzerinden yürütmek mümkün hale gelmişti.
Microsoft şimdi uygulamanın iOS ve Android sürümlerini yayınlayacağını duyurdu. Böylece profesyonel kullanıcılar, cep telefonları ve tabletleri üzerinden, 250 kişilik tele/video konferansa katılma imkanına sahip olacaklar. Microsoft şu anda uygulamaların testlerini yürütüyor ve aynı zamanda teste katılmak isteyen yeni adaylar da arıyor. Fakat test kullanıcısı olmak için bir şirketin IT yöneticisi olmak ve uygulamaları şirket içinde test amacıyla çalışanların cihazlarına yüklenmek gerekiyor.
Uygulamanın çıkış tarihi olaraksa, 2015’in ikinci yarısı gösteriliyor.
Towers Watson Global Hayat Branşı Finansal Modelleme ve Raporlama Lideri Joel Fox
Towers Watson tarafından kullanıma sunulan veri doğrulama yazılımı DataValidator, sigorta şirketlerine verilerini daha etkin bir biçimde doğrulama ve dönüştürme olanağı sağlayacak.
Dünyanın önde gelen danışmanlık şirketlerinden Towers Watson, yeni yazılımı Towers Watson DataValidator’ı tanıttı. Veri doğrulama ve dönüştürme yazılımı olan DataValidator, sigorta şirketlerine finansal modelleme, fiyatlama ve risk yönetimi uygulamalarında verilerinin daha verimli kullanılmasını sağlayacak çözümler sunuyor.
Towers Watson’ın Global Hayat Branşı Finansal Modelleme ve Raporlama Lideri Joel Fox, “DataValidator, sigorta şirketlerinin aktüeryal ve risk analitiği hesaplamalarına ilişkin veri üretimini düzenlemelerini kolaylaştıracak” dedi. Joel Fox sözlerini şöyle sürdürdü:
“Esnek ve kullanıcı dostu olan DataValidator yüksek kalitede veri üretimi sağlıyor. Böylece şirketler önemli derecede süreç verimliliğini erken aşamalarda sağlayarak gereksiz manuel düzeltmelerden ve çalışmanın tekrarlanmasından kurtuluyorlar.”
DataValidator , yasal mevzuatlarda giderek gelişen veri kalitesi kriterlerinin günümüzün zorlayıcı zaman çizelgelerinde temin edilebilmesi anlamında sigorta şirketlerine yardımcı oluyor. Yazılım, hızlı ve kapsamlı bir veri kalitesi değerlendirmesi sağlarken, veriyi yönetişim ve denetime hazır hale gelmek için gerekli ayrıntıda denetim günlüklerini oluşturuyor.
DataValidator’ın yazılım geliştirme, bakım ve destek hizmetleri Towers Watson tarafından sağlanıyor. Yazılım, hem Towers Watson’ın hem de diğer şirketlerin aktüeryal yazılımları ile uyumlu olarak çalışıyor.
ACE European Group tarafından yapılan bir araştırmaya göre, giderek daha önemli bir rol oynayan teknoloji, çok uluslu genişleme trendi ve global ekonomideki ani gelişmeleri yansıtan, birbirini tetikleyerek hızla değişen riskler, risk yöneticilerini en çok kaygılandıran tehditlerin başında geliyor. Küresel sigorta devi ACE’in Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da 500 şirketin katılımıyla gerçekleştirdiği ACE 2015 Artan Riskler Barometresi’ne göre, risk yöneticilerini en çok kaygılandıran konuların başında sırasıyla teknoloji, tedarik zinciri ve mevzuata dair riskler geliyor. “İlk üç”ü insan riskleri ve jeopolitik riskler takip ediyor.
Şirketler önlem almakta gecikebiliyor
Araştırmaya göre şirketlerin yüzde 43’ü teknoloji risklerinin en önemli riskler olduğunu düşünüyor. Siber saldırılar, veri kayıpları, sistem arızalarından dolayı iş akışının bölünmesi gibi olasılıklar teknoloji risklerinin altında ele alınıyor. Tüm şirketlerin stratejik planlama süreçlerinde çok önemli bir rol oynayan teknoloji, aynı zamanda önümüzdeki iki yıl içinde şirketlerin operasyonlarını finansal olarak en çok etkileyeceği tahmin edilen risk olarak karşımıza çıkıyor, ancak şirketler tehdit kaynaklarıyla ilgili yeterli bilgileri olmadığı için önlem almakta gecikebiliyor. Siber saldırıların sebep olabileceği maddi zarara ve itibar kaybına rağmen, katılımcıların yüzde 23’ü en büyük endişelerinin müşteri bilgilerinin ele geçirilmesi olduğunu söylüyor.
Katılımcıların yüzde 31’ini endişelendiren tedarik zinciri riskleri ise ACE 2015 Artan Riskler Barometresi’nde ikinci sırada yer alıyor. 2013 yılında yapılan araştırmaya katılanların en önemli unsur olarak işaret ettikleri tedarik zinciri riskleri, iki yıl sonra da aynı yerini koruyor. Yurtdışına ve çoğunlukla da gelişmekte olan pazarlara açılan şirketler giderek daha çok sayıda tedarikçi ve ortaklarla işbirliği yapıyor. Tedarik zincirinin gelişmesi şirketlerin büyümesine yardımcı olmakla birlikte ciddi bir risk de oluşturuyor.
Öte yandan, günümüzde şirketlerin doğal felaketlerden dolayı faaliyetlerinin sekteye uğramasından çok itibar kaybı yaşayacakları risklere odaklanıyor olmaları, farklı risklerin birbirlerini tetikleyerek daha büyük bir sorun yarattığını ortaya koyuyor. Katılımcılar, tedarik zinciri riskleri söz konusu olduğunda “etik dışı davranışlar”ın en büyük kaygıları olduğunu belirtirken, katılımcıların yüzde 61’i iş yaptıkları şirketlerin etik ve ticari standartlara uygun hareket ettiklerinden emin olamadıklarını vurguluyor.
Mevzuat ve uyumluluk riskleri yüzde 27 ile listede üçüncü sırada geliyor. Küresel büyüme hedefleyen şirketler için ülkeden ülkeye farklılık gösteren mevzuatlar önemli bir risk. Araştırmada katılımcıların yüzde 56’sının, yöneticilerin sorumlu oldukları pazarlardaki yönetmelikler ve bunlara nasıl uyum sağlayacaklarını bildiklerinden şüphe duyduğunu belirtmesi dikkat çekti. Bununla birlikte her 10 risk yöneticisinden yedisi, mevzuata uyum sağlamak için başka faaliyetler için ayrılan kaynakları kullanmak zorunda kaldıklarını ifade etti.
Türk yöneticileri tedarik zinciri, teknoloji ve jeopolitik riskler kaygılandırıyor
ACE 2015 Artan Riskler Barometresi araştırmasına Türkiye ve Orta Doğu ülkelerinden 52 risk yöneticisi katıldı. Bölgedeki risk yöneticilerinin yanıtları genel olarak Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’dan tüm katılımcıların çizdiği resme benzer bir resim ortaya koydu. Bölgedeki risk yöneticilerini en çok kaygılandıran üç risk sorulduğunda, liste başında %63 oranla teknoloji riskleri geliyor. Türkiye ve Orta Doğu için %56 oranla ikinci sırada tedarik zinciri, üçüncü sırada ise %35 ile jeopolitik riskler geliyor.
ACE European Group Başkanı Andrew Kendrick şöyle konuştu: “Araştırmamız Avrupalı şirketlerin eskisinden farklı, daha karmaşık, daha hızlı gelişen ve değişen yeni risklere maruz kaldığını ortaya koydu. Bu yeni dünyada bütüncül olmayan çözümler sizi yarı yolda bırakır. Etkili bir çözüm üretebilmek için yöneticilerin kararlılık göstermeleri, entegre bir yaklaşım ve tüm şirketin risk yönetimi kültürünü benimsemiş olması gerekiyor. Bu gereklilikler yeni değil ama önemleri giderek artıyor.
Araştırmamızın sonuçları, risk yöneticilerinin sigortayı çözümün temel bir parçası olarak gördüğüne işaret ediyor; ki bu, sigorta sektörü için sevindirici. Ancak bizim risk yöneticilerimize göre de bu durumu sürdürmenin yolu, sektörümüzün geleneksel ve fiziki olmayan riskler üzerine düşünüp çözüm üretmesi ve yatırım yapmasından geçiyor. ACE olarak biz bu mücadeleye hazırız. Gerçek bir iş ortağı gibi davranıp risk yöneticileriyle uzun süreli stratejik ilişkiler çerçevesinde onlara yardım ederek şirketlerinin artan risklere karşı güçlenmesini sağlamayı sürdürüyoruz.”
Araştırmaya katılan risk yöneticilerine göre, şirketlerin yeni risk dalgasıyla başa çıkabilmeleri konusunda sigorta sektörü hayati bir rol oynuyor. Katılımcıların yüzde 82’si teknoloji risklerinin yönetilmesinde sigortaya güvendiklerini belirtirken, yüzde 80’i ise önümüzdeki üç yılda en önemli üç riskin yönetilmesinde sigortanın önemli bir payı olacağını düşünüyor.
Öte yandan anket, sigorta sektörünün de kendini geliştirmesi gerektiğini gözler önüne seriyor. Risk yöneticilerine göre, fiziki varlıklara gelen zararları kapsayan geleneksel ürünlerin yanı sıra fiziksel olmayan risklerle ilgili daha iyi çözümler üretilmesi gerekiyor. Katılımcıların yüzde 45’i teknoloji risklerini kapsayan teminatların geliştirilmesi gerektiğinin altını çizerken, yüzde 28’i insanlara dair risklerde, diğer bir yüzde 28’i ise tedarik zinciri risklerinde gelişmeler beklediklerini ifade etti.
Görüntüleme sistemlerindeki uzmanlığıyla bilinen, Tecpro Bilgi Teknolojileri 1927 yılından bugüne kadar teknoloji üreticisi olan JVC markasının disribütörü oldu.
JVC’nin sunduğu çözümler arasında Yüksek Çözünürlüklü Görüntüleme Sistemleri, Dijital Video Kameraları, Ev Sinema Sistemleri, Ses Sistemi ve Bileşenleri, Taşınabilir Ses Ürünleri, Otomobil Ses&Video Ürünleri ve Aksesuvarları , Dijital Video Depolama Aygıtları yer alıyor.
Tecpro ‘nun distribitörlüğünü yaptığı JVC’nin D-ILA görüntüleme teknolojisine sahip Ev Sineması ve Simülasyon Video Projektörleri farklı bir kalite anlayışı ile kullanıcıların görüntü kalitesi, parlaklık, kontrast, renk ve taşınabilirlik beklentilerini fazlasıyla karşılıyor.
Türkiye çapında yaygın bayi ağıyla ürünlerin dağıtımını yapacaklarını belirten Tecpro yetkilileri özellikle Ev Sinema projeksiyon pazarında 2K ve 4K çözünürlüğü destekleyen yüksek kontrast seviyesine sahip modelleri müşterilerinin beğenisine sunuyor.
Araştırmalara göre dünya çapında bir gün içinde milyarlarca e-posta gönderiliyor. Gün boyunca gelen onlarca hatta yüzlerce e-posta, özellikle iş yerlerinde çalışanların işlerine odaklanamamalarına ve üzerinde çalıştıkları işlerin aksamasına neden oluyor. Xerox iş analistleri, çalışanların e-posta yoğunluğu altında asıl iş odağını kaybetmeden verimli çalışabilmeleri için şunları tavsiye ediyor:
E-postalarınızı belirli aralıklarla kontrol edin
Gelen e-postalara geldikleri anda cevap vermek zorunda değilseniz hemen okumak ve cevaplamak yerine günün belirli saatlerini e-posta hesabınızı kontol etmek için belirleyin. Devamlı olarak e-postalarınızı kontrol etme alışkanlığına sahipseniz bu alışkanlığınızı değiştirmeniz zaman alacaktır; ancak başardığınızda çalışma alışkanlıklarınızda iyi yönde büyük değişimler olduğunu fark edeceksiniz.
E-posta ayarlarını düzenleyin
E-posta kutunuzu sık kontrol etmeseniz bile e-posta uygulamanız her yeni gelen e-postada ön izlemeli ve sesli olarak size bildirim göndermek üzere ayarlanmış olabilir; bu da dikkatinizin dağılmasına neden olur. Xerox iş analistleri, e-posta uygulamanızın ayarlarını düzenleyerek, anlık yerine belirli aralıklarla size bildirim göndermesini ya da acil kodu ile tanımlanmamış e-postaların uyarı mesaj (push message) notu olarak görünmesini engellemenizi tavsiye ediyor.
Okuyun ve eyleme dökün
Bazı e-postalar sadece bilgi içerse de bazıları hızlı cevaplamak, içindeki dosyayı arşivlemek, silmek veya bastırmak gibi işlemler gerektirebilir. Aldığınız e-postada yapmanız gereken işlemi ertelemeniz durumunda ise aynı e-postayı ikinci veya üçüncü kez okumak durumunda kalabilirsiniz. Bu da çalışanlarda zaman ve efor kaybına yol açıyor. Xerox iş analistlerine göre böyle bir durumda yapılması gereken şey, aldığınız e-postayı o an çözüme kavuşturmak veya o e-postanın içeriğini ve yanıtlanması gereken son tarihi biliyorsanız gerektirdiği işlemi yapabilecek uygunluğa sahip olmadan e-postayı okumamak.
E-postanın konu kısmına özen gösterin
Konu kısmı boş bırakılan veya yeterince açıklayıcı olmayan e-postalar alıcı için anlaşılması güç mesajlardır ve zaman kaybettirir. Xerox iş analistlerine göre gönderdiğiniz e-postaların konu bölümünde olabildiğince açıklayıcı olmanız e-postanızın etkileyiciliği ve işlerliği açısından son derece önemli. Örneğin; konu bölümüne “Satış Raporları” yerine “Satış Raporları – Cuma’ya kadar değerlendirilmesi gerekiyor” şeklinde bir açıklama yazılması iki taraf için de iş ve zaman kaybı yaşamamak için ideal olacaktır.
E-postanızın içeriğini ön yazıda tanımlayın
E-postanıza dosya ekliyse kısa ve açıklayıcı bir ön yazı yazmadan sadece dosyayı göndermeyin. Xerox iş analistleri, e-postayı alan kişinin dosyayı açması, konuyu anlaması zaman alacağından böyle bir davranışın hem yanlış anlamalara hem de e-postaya gereken ilginin gösterilmemesine neden olacağını söylüyor. Ekli gönderdiğiniz dosyalarda ne olduğunu ve gönderdiğiniz kişiden beklentinizi mesajınızın ön yazısında kısaca anlatırsanız, gönderdiğiniz e-postanın daha iyi anlaşılmasını ve daha hızlı incelenerek size dönülmesini sağlarsınız.
Konu dışına çıkmayın
Tek bir e-postada birçok konudan bahsetmek ve metni uzun tutmak, içeriğin alıcı tarafından tam olarak anlaşılamamasına, e-postanın bastırılarak kağıt ve toner israfı yapılmasına sebep olur. Xerox iş analistlerine göre, çok sayıda farklı konuya tek e-postada yer vermemek, göndereceğiniz e-posta uzun ise paragraflar arası boşluklar bırakmak ve noktalama işaretlerine özen göstermek, e-postanın anlaşılabilirliği için büyük önem arz ediyor.
Alıcı kişileri doğru belirleyin
E-postada bahsedilen içeriğin e-postanın gönderildiği veya bilgi kısmına eklenen kişiyi ilgilendiriyor olması iş yeri üretkenliğini etkileyen önemli unsurlardan biri. Xerox iş analistleri, yorum ve aksiyon beklediğiniz kişilerin Alıcı (To) kısmında, sadece haberi olmasını ve konuyu takip etmesini istediğiniz kişilerin “Bilgi (Cc) kısmında, e-postayı gönderdiğiniz kişilerin haberi olmadan konuyu gizlice takip etmesini istediğiniz kişilerin ise Gizli (Bcc) kısmında yer alması gerektiğini belirtiyorlar. Bunların doğru kullanılmaması yanlış anlamalara neden olabiliyor. Aynı şekilde, e-postada bahsedilen konu ile ilgisi olmayan kişileri alıcı olarak eklememek, çalışanların dikkatinin dağılmaması için Xerox iş analistlerinin dikkat edilmesini tavsiye ettiği bir başka husus.
İstenmeyen e-postaları engelleyin
Hemen hemen her e-posta kullanıcısının şikayetçi olduğu istenmeyen mailler, çalışanların iş odaklarının dağılmasına ve vakit kaybı yaşamalarına neden olan bir başka etken. Xerox uzmanlarına göre, istenmeyen e-postaların gönderici adreslerini engellemek e-posta hesabınızı daha verimli kullanmanızı sağlayacak önemli konulardan biri. İstenmeyen e-postaları almamak için e-postada genelde sayfa sonunda bulunan “abonelikten ayrıl” ve “aboneliği kaldır” seçenekleri kullanılabilir.
Düzenli yazışılan kişiler için özel klasörler oluşturun
Xerox iş analistleri, düzenli olarak e-posta alıp gönderdiğiniz kişilerle yaptığınız yazışmalara hızla erişmek ve gelen e-postaları gözden kaçırmamak için Gelen kutunuzda bu kişiler için özel klasörler oluşturmanızı tavsiye ediyor.
Ekli dosyaların sayısını azaltın, link ve bulut servisler kullanın
Boyutu yüksek dosyaların e-postalara eklenmesi alıcıların uzun bir indirme süresi ayırmasına ve e-posta kutusu alanlarının kısa sürede dolmasına neden olur. Xerox iş analistleri, aynı e-posta içinde çok fazla dosya göndermenin, karşı tarafta kafa karışıklığına neden olacağını söylüyor. E-posta ile dosya göndermek yerine mümkün olduğunca linklere yer vermeniz, WeTransfer, DropBox gibi bulut (cloud) servisleri tercih etmeniz, PowerPoint gibi yüksek boyutlu dosyaları PDF dosyasına çevirerek göndermeniz veya WinZip, StuffIt gibi alternatif dosya sıkıştırma programlarını kullanmanız Xerox iş analistlerinin verdiği bir başka tavsiye.
Cevap yollarını çeşitlendirin
Xerox iş analistleri, gönderdiğiniz e-postaların içeriğinde telefon numaranızın ve diğer iletişim bilgilerinizin yer aldığı bir imzaya yer vermeniz gerektiğini söylüyor. Böylelikle alıcılar telefon veya başka bir iletişim aracı ile daha iyi anlatabileceklerini düşündükleri konular için e-postayı tercih etmek zorunda kalmaz ve hızlıca ulaşmak isterlerse iletişim bilgilerinizden size ulaşmış olurlar.
E-postaları basarak okumayın
Xerox iş analistleri, özellikle ileri yaştaki kişilerin böyle bir alışkanlığa sahip olduklarını ve mesajları kağıt üzerinden okuduklarında daha iyi anladıklarını belirtiyor. Xerox iş analistleri, e-postaları illa basmak zorunda hissedenlere de arkalı önlü baskı alarak ve baskı ekranında ön izleme yaparak baskı yapmalarını, böylece kağıt ve toner kullanımını azaltmalarını öneriyor. Ayrıca imkan varsa Xerox GreenPrint gibi baskı tasarruf yazılımlarını kullanarak, basılması gerekmeyen bölümleri ayıklayıp baskı alınmasını tavsiye ediyorlar.
Xerox’un e-posta gönderme özelliği olan çok fonksiyonlu ofis ürünleri üzerinde, e-postaların yarattığı karmaşaları azaltmayı sağlayacak özel yazılımlar bulunuyor. Xerox çok fonksiyonlu ofis cihazları, gönderilen e-postanın otomatik olarak boyutunu küçültüyor ve dosyalarınızı yer tutmayan linkler ile paylaşmanızı sağlıyor. Dilerseniz bir bulut adres üzerinde tutarak istediğiniz zaman e-postalarınızı indirip okumanıza imkan veriyor.
Microsoft Azure Ürün Pazarlama Müdürü Nicole Herskowitz
ESET File Security, kendini kanıtlamış teknolojisiyle uzun yıllardır kurumsal yapılar için sunucu güvenliği sağlıyor. ESET, şimdi de ESET File Security’nin Microsoft Azure’da güvenlik çözümlerinin bir parçası olacağını açıkladı. Azure, Microsoft’un bulut bilişim platformudur ve hızla hareket ederek şirketlerin daha fazlasına ulaşmasını sağlar.
ESET File Security, mevcut dijital güvenlik yeteneklerine ek olarak Azure için, Microsoft sanal sunucularını korumak adına antimalware çözümlerine yönelik zengin seçenekler sunuyor. Ayrıca kullanıcılar daha önceden bildikleri ve tanıdıkları bir güvenlik tedarikçisinden faydalanma imkanına da kavuşmuş oldu.
Tehditlere karşı yüksek algılama gücü
ESET Ürün Müdürü Peter Vrana, “ESET File Security, sanal dosya sunucuları için üstün koruma sağlamaktadır. Kanıtlanmış ESET NOD32 tarama motoru, yüksek algılama hızı ve pürüzsüz performansı ile sanal ortamlar için ideal bir çözüm sunmaktayız” açıklamasını yaptı.
Microsoft Azure Ürün Pazarlama Müdürü Nicole Herskowitz ise “ESET bizim müşterilerimiz için tam olarak Azure’un doğasına uygun mükemmel güvenlik çözümleri sağlamaktadır. Azure pazarında ESET File Security ürünleri mevcut olduğu için oldukça heyecanlıyız“ diye konuştu.
ESET File Security 6
ESET File Security’nin 6’ıncı versiyonu olarak pazara sunulan ve kurumsal yapılar için tam olarak ‘ESET File Security 6 for Microsoft Windows Server VM Extension in Microsoft Azure’ adıyla tanımlanan yeni yazılım, yerli kümeleme sisteminde detaylı ve kapsamlı güvenlik günlüklerini, hayati koruma durumunu ve sistem bildirimlerini kolaylıkla sunuyor. Böylelikle, bilgi işlem uzmanlarına otomatik olarak küme ortamlarında ayarları çoğaltmaya izin veriyor. Ek olarak ESET File Security tam anlamıyla ESET Remote Administrator 6 web konsolu üzerinden yönetilebiliyor.
2006 yılından bu yana Avrupa dijital reklamcılık sektörünün büyüklüğünü raporlayan IAB Avrupa’nın, IHS Technology işbirliği ile yayınladığı rapora göre, Avrupa dijital reklam yatırımları 2014 yılında yüzde 11,8 ile beşinci kez çift haneli büyüme kaydetti ve 30,7 milyar Euro’ya ulaştı. Sektörün 2013 yılındaki büyüme oranı % 11,9, hacmi ise 27,3 milyar Euro’ydu.
TELEVİZYONUN ARDINDAN DİJİTAL REKLAM GELİYOR
Dijital reklam yatırımları,son beş yıldır yakaladığıbüyüme trendi ile 2013’de olduğu gibi 2014 yılında da,televizyon reklam yatırımlarının hemen arkasında 2.’ci sırada yer aldı. Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında dijitalin büyüme sıralamasında yüzde 20,8’lik artışla 4.’cülüğü elde etti.
Rapor, Avrupa’da dijital reklamcılığın giderek güçlendiğini ortaya koyarak, sektördeki pozitif büyümeyi destekledi. AdExBenchmark 2014’e göre, gelişmekte olan ülkeler dijital reklamcılık teknolojilerinden yararlanarak gelişmiş ülkelere önderlik etti ve böylece sektörün sürdürülebilirliğine de önemli bir katkı sağladı.
Yıllık bazda en fazla büyüyen 10 ülke:
Slovenya %43,1
İrlanda %33,3
Belarus %32,8
Türkiye %20,8
Macaristan %19,5
Bulgaristan %18,7
Rusya %17,3
Yunanistan %16,3
Avusturya %16,0
Belçika %16,0
YENİ REKLAM FIRSATLARI DOĞUYORIAB Avrupa CEO’su Townsend Feehan, “Bu yıl dokuzuncusu yayınlanan AdExBenchmark Raporu, sektördeki mobil, video reklamcılığı, programatik satın alma gibi gelişmelerin ve eğitim programlarının dijitalin büyümesine nasıl katkıda bulunduğunu ortaya koydu. Biz, üyelerimizin yeni iş alanlarında standartları yakalamaları içinfırsatları gösteriyor, kullanıcılarda güven oluşturmaları için çalışıyoruz.Aynı zamanda şeffaflığı koruyaraktüketicilere,verilerinin nasıl işleneceğine dair tercih hakkı tanıma konusunda yardımcı oluyoruz” dedi.
SEKTÖRÜN EKONOMİK CANLILIĞI ARTIYORIHS Technology Reklam Araştırmaları Direktörü ve IAB Europe AdExBenchmark 2014 Araştırması’nı hazırlayan Daniel Knapp: “Avrupa’daki mobil internet penetrasyonunun önemli artışı, mobili, markaların hedef kitlelere ulaşmaları için çekici platformlardan biri haline getirdi ve bütçelerinde önemli bir payı mobile ayırmalarını sağladı.Dijitalde olgunluğa ulaşmış Avrupa ülkelerinde bile çift haneli büyümegözlemleniyor;bu da sektörün ekonomik canlılığını arttırdığını gösteriyor. Bu büyümenin arkasındaki güçtüketiciler, medya ve markalar arasında bir bağ dokusu gibi hizmet veren akıllı veri alt yapılarıdır” diye konuştu.
2014 yılında yazılım gelirleri 4 milyar doları bulan ve 2015’te 6 milyar dolar yazılım geliri elde etmesi beklenen GE, dünyada endüstriyel veri ve analitik için kurulan ilk bulut hizmeti olanPredix Cloud ile birlikte bulut hizmetleri pazarına girmeyi planladığını duyurdu.
Predix Cloud, son derece güvenilir ve endüstriyel güce sahip bir bulut ortamı içerisinde benzersiz hacim, hız ve çeşitlilikte makine verilerini toplayacak ve analiz edecek.
Bu bulut hizmet platformu (PaaS), Endüstriyel İnternet için yeni bir büyüme aşaması olacak ve uygulama geliştiricilerin endüstri için hızlı biçimde hizmet yaratmalarına, uygulamaya koymalarına ve yönetmelerine olanak tanıyacak. Dünyanın endüstriyel veri ve analitik için tasarlanmış ilk ve tek bulut çözümü olan Predix Cloud, operatörlerin makine verilerini daha hızlı ve verimli kullanmalarını sağlayarak her sene milyarlarca dolarlık tasarruf da sağlayacak.
General Electric CEO’su Jeffrey Immelt, “Bulut bilişimi tüketici dünyasında inanılmaz yeniliklere yol açtı. GE, Predix Cloud ile endüstri dünyasına yeni bir hizmet ve performans seviyesi getiriyor. Daha dijital bir hastane daha iyi ve hızlı sağlık hizmeti anlamına geliyor. Daha dijital bir üretim tesisi, ürünlerin daha hızlı üretilmesine, daha dijital bir petrol şirketi ise daha iyi varlık yönetimi ve her kuyuda daha yüksek üretkenliğe işaret ediyor. Müşterilerimiz ile iş birliği içinde işletmelerini dönüştürecek ihtiyaca özgü çözümler geliştirmek için sabırsızlanıyoruz” dedi.
Konuyu Türkiye’deki endüstriyel büyüme açısından ele alan GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan M. Özsoy, “Türkiye’nin ekonomik büyümesinde kilit rol oynayan verimlilik odaklı üretim, Predix Cloud çözümü ile çok daha ileri seviyelere taşınacak. Endüstriyel İnternet ile özellikle enerji, sağlık ve ulaşım gibi büyüyen sektörlerde verimlilik ve üretkenliği daha da fazla artırmak mümkün olacak. Bu ise yeni yatırımlara daha fazla kaynak ayırılmasına fırsatını sağlayacak. Tüm dünyada büyük bir ilgi ile takip edileceğine inandığımız endüstriyel bulut platformu olan Predix, ülkemizin büyüme hedeflerine paralel olarak endüstrilerin gelişimine önemli ölçüde katma değer sağlayacak”dedi.
GE, 2015’in 4. çeyreği itibariyle iş alanları yazılım ve analitiklerini Predix Cloud’a taşımaya başlayacak. Bu hizmet, müşteriler ve diğer endüstriyel işletmelere yönelik olarak veri ve uygulamaların yönetimi için 2016 senesinde Predix Cloud’da ticari kullanıma hazır olacak.
GE’nin Predix Cloud’u, GE’nin bilişim teknolojisindeki (IT) derin alan uzmanlığını ve operasyonel teknolojiyi (OT) kombine ederek varlık bağlanabilirliği, makine verisi desteği ve endüstriyel seviyede güvenlik ve uyum gibi ileri araçlar sunacak.
Endüstrinin Geleceği Predix Cloud ile şekilleniyor
Endüstriyel İnternet herhangi bir sektörden iki kat daha hızlı veri yaratıyor. Önümüzdeki 15 sene içinde 60 trilyon doları geçmesi beklenen altyapı yatırımı sayesinde internete bağlı cihazların sayısı artmayı sürdürecek ve daha önce görülmemiş ölçüde veri ve analitik yaratılacak. Endüstriyel İnternete yönelik bir bulut platformu olan Predix Cloud, bu yeni büyüme aşaması için geliştirici topluluğu içinde yeni bir kavrayış seviyesi, varlık performans yönetimi (APM) kapasitesi ve inovasyon yaratacak son derece güvenli bir altyapı sağlamak için tasarlandı.
Endüstriyel İnternet’in başarısı iş ortakları ile işbirliğine dayalı bir ekosisteme dayanıyor. GE’nin Predix Cloud’u her yönüyle bu amaç doğrultusunda tasarlandı. Ancak müşteri tarafından talep edildiği takdirde diğer bulut yapılarında da çalışabiliyor. Predix Cloud, uygulama geliştirme, devreye alma ve işletim konusunda yardımcı olması için Pivotal’ın Cloud Fondry’sini (Bulut Dökümhanesi) kullanıyor.
Türkiye’nin önde gelen müteahhitlik şirketi STFA, 2008 yılından beri kurumsal kaynak planlama, insan kaynakları yönetimi, e-defter, e-fatura dönüşümü, iş zekası ve CRM alanında yaptığı SAP çözümler yatırımları ile iş süreçlerinde hız ve verimlilik sağlamayı başardı.
Türkiye’de ilk SAP projesi yapan inşaat firması olan STFA, müşteri memnuniyetinin arttırılması, süreçlerin standartlaştırılması ve iyileştirilmesi hedefiyle tüm STFA Grubu genelinde SAP çözümlerini yaygınlaştırarak kullanmaya devam ediyor.
Circle- Bulutta İnsan Kaynakları
Stratejik hedeflere ulaşabilme ve sürdürülebilir büyüme için en önemli varlığın insan kaynağı olduğunu kabul eden STFA, bu sistemin, başarılı iş sonuçlarına ulaşılmasını destekleyeceğine, yetenekli ve yenilikçi çalışanların organizasyonda yer almalarını sağlayacağına, hedeflerle yönetim ve sürekli gelişim ile yüksek performans kültürünün yaygınlaştırılmasına katkı sağlayacağına inanarak 2014 yılı başında tüm STFA Grup şirketleri SAP’nın bulut sistemleri çözümü olan SuccessFactors’ü kullanmaya başladı. STFA çalışanları tarafından “Circle” adı verilen bu yeni nesil İnsan Kaynakları sistemi, yetenek yönetimine baz oluşturan, çalışanların beklentilerine kullanıcı dostu yapısı ile cevap veren, performans yönetimi, eğitim ve gelişim yönetimi, işe alım yönetimi, işgücü planlama vb. tüm insan kaynakları fonksiyonlarını tek çatı altında buluşturan ortak bir online platform.
Aynı zamanda kullanıcılara sosyal bir ortam yaratan Circle internet erişimi olan her yerden giriş yapılabilmesine olanak sağlıyor.
SAP yazılımları ile e-dönüşüm
STFA, belge yönetiminde standartlaşmaya giderek belge temini, belge girişi ve raporlanması gibi zaman ve işgücü gerektiren alanlarda tasarruf sağlamak amacıyla elektronik defter ve elektronik fatura çözümlerinde de SAP’yi tercih etti. Projeler SAP’nin bilgi birikimi ve dünya çapındaki destek ağı ile 1 ay gibi kısa bir sürede tamamladı. STFA, satın alma, satış, depo yönetimi, finans, muhasebe, insan kaynakları gibi mali verinin oluşturduğu tüm süreçlerde verimlilik; kağıt, toner, yazıcı kullanımında da büyük tasarruf sağlıyor. STFA SAP’nin e-defter yazılımını kullanan ilk inşaat firması olarak da tarihe geçti.
STFA İnşaat, SAP CRM çözümü ile sektörde rekabet avantajı yakalıyor
STFA, SAP CRM modülünü ilk kez inşaat sektörüne uyarlayan şirket olarak pazardaki profesyonel ve kurumsal kimliğini sağlamlaştırmayı hedefliyor. Bu kapsamda şirketin binlerce çalışanının bilgiye hızlı erişebilmesi, hızlı karar alabilmesi ve hızlı aksiyona geçebilmesine imkan veren SAP CRM çözümünü hayata geçirildi.
SAP CRM modülü, müşteri ilişkileri yönetimine dair tüm bilginin dijital ortamda tek bir havuzda toplanmasını sağlayarak merkez ve diğer ülkelerdeki departmanlar arasında iletişim kopukluğunu çözüyor. Şirket böylece çalışanlar arasında daha kontrollü ve hızlı bir koordinasyon sistemi ile rekabetin yoğun olduğu inşaat sektöründe de büyük bir avantaj yakalıyor. STFA ayrıca işveren, rakip ve iş ortaklarını rollerine göre bir havuzda depolayan sistem sayesinde, tüm dünyada ilgili oldukları ihaleleri, ortaklık anlaşmalarını, projeleri ve aşamaları da eşzamanlı takip edebilme olanağına sahip oluyor. Mobil erişime açık uygulama ile kullanıcılar istedikleri her yerden istedikleri veriye ulaşabiliyor.
Dünyanın en büyük yazılım şirketlerinden biri olan, 3DEXPERIENCE firması Dassault Systèmes’in TechInside’a yaptırdığı “3D Tasarım Algı Araştırması” Türkiye’de orta ve üst düzey yöneticiler arasında Üç Boyutlu (3D) tasarımın bilinirliğini ortaya çıkardı.
Dassault Systèmes’in yaptırdığı araştırma, üç boyutlu tasarımın sahip olduğu avantajların etkilerini belirlemek için gerçekleştirildi. Farklı sektörler için ürün geliştirme süreçlerinde 3D tasarımın rolünü ve bu alanda yapılabilecek örnek kullanım alanlarının yöneticiler nezdinde ne ölçüde destek bulduğunu belirleme noktasında kaynak olması amaçlanan “Dassault Systèmes 3D Tasarım Algı Araştırması” için hazırlanan anket, başta otomotiv olmak üzere çeşitli sektörlerden temsilcilere yöneltildi.
Projede, yöneticilerin şirketlerinde 3D tasarım çözümlerini kullanıp kullanmadıkları, kullanıyorlarsa hangi alanlarda faydalandıkları soruları yöneltildi, bununla birlikte kullanmıyorlarsa da kullanım alanları hakkında ne kadar bilgi sahibi oldukları öğrenilmeye çalışıldı.
Çalışma kapsamında ayrıca yöneticilere Dassault Systèmes marka ismi ve çözümleri hakkında bilgi sahibi olup olmadıkları sorusu da yöneltildi. Araştırmaya katılanların yüzde 56’sı doğrudan BT bölümlerindeki orta ve üst düzey yöneticilerden oluştu. Bu yöneticilerin bulunduğu mevkiiler BT özelinde olmakla birlikte direktörden CIO ve CTO’ya varan genişbir yelpazeye sahip. Bununla birlikte katılımcılar arasında Genel Müdür, Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcıları ile Proje Yöneticileri de bulunuyor.
3D tasarımın faydaları biliniyor
Araştırma sonuçlarına bakıldığında yüzde 56’lık bir kesimin 3D çözümleri henüz üretim süreçlerine dahil etmediği görülüyor. Yüzde 12’lik bir kesim ise ileriye yönelik planlarında yer vermeyi düşündüklerini ifade ediyor. Buna karşın katılımcılar, bu çözümlerden faydalandıkları takdirde olumlu katkı yapacağına inandıklarını da belirtiyor. Halihazırda bu tip çözümleri kullananlar aldıkları katkı için “çok olumlu” yorumunu yapmakla birlikte, ürün çeşitliliği fazla olan şirketlerde bu durum çok olumludan olumluya doğru evriliyor.
3D tasarım çözümlerinin rekabet avantajı getirmesi noktasında ise yalnızca yüzde 6’lık bir kesim rekabet avantajı sağlamadığına değiniyor. Buna karşın sağlanan katkının her alanda değil, ürün ya da projeye göre değişkenlik gösterdiğini söyleyenlerin oranı yüzde 37’ye ulaşıyor.
3D tasarımın önemine dikkat çekilmeli
Araştırmada ulaştırma ve otomotiv sektörlerinde 3D tasarım çözümlerinin bilinirliği de Dassault Systèmes ’in firma olarak bilinirliğine paralel bir seyir izliyor. Katılımcıların yarısı bu sektörde 3D tasarımın varlığından haberdarken, örnek kullanım alanları yanıtlarına bakıldığında ise daha çok tahmine dayalı yanıtlar verildiğini söylemek mümkün. Bunun en belirgin örneği ise, yanıtların yaklaşık yüzde 70’inde konsept araç ve yeni model tasarımının yer alıyor olması. Araştırmaya katılanlar arasında, 3D tasarımın kullanım alanları arasında yalnızca konsept araç tasarımı yanıtını verenler olması bunun önemli bir göstergesi. Diğer seçenekler arasında bulunan sürüş deneyimi ve yol/kavşak tasarımı kalan güvenli sürüş eğitimi ve çevreci ekipman geliştirme seçeneklerine oranla nispeten daha iyi bir bilinirliğe sahip.
Özetle: Araştırma sonuçlarına bir bütün olarak bakıldığında, Türkiye’deki üretici vasfına sahip şirketlerin doğrudan kendi tasarımlarını yapmaktansa, zaten hazır olan tasarımlar üzerinden üretime gittikleri değerlendirmesini yapmak mümkün. Burada şirketlerin araştırma geliştirme politikaları kadar ürün geliştirme yaklaşımlarının da geliştirilmesi gerekliliği ortaya çıkıyor. Bununla birlikte sonuca bakıldığında, 3D tasarım çözümlerinin bilinirliği ve sağlayabileceği fayda içinse ortalamanın üstünde yorumu doğru bir yaklaşım olacak.
Pasif gelir, günümüz girişimcilerinin en büyük hedefi haline geldi. En az zaman harcayarak en fazla geliri elde etmeye yönelik bu “yeni moda” iş mantığı, eskilerin “kira” gelirine benzetilebilir. İnternetin bilinmediği, dijital çağın başlamadığı dönemlerde, cebinde parası olan yatırımcıların parasını ev veya işyeri gibi gayrimenkul yatırımlarına yöneltmesi ile “oturduğu yerden” her ay kazandığı kira gelirine “pasif gelir” deniliyordu.
Dijital çağın başlamasıyla ile pasif gelirin tanımı da genişledi. Artık web sitesi sahipleri, dijital içerik üreticileri, e-kitap yayıncıları, mobil uygulama gelişticileri gibi çok sayıda insan pasif gelir sahibi olabiliyor. Başlangıçta biraz emek ve para harcayarak kaliteli bir mobil uygulama geliştiren bir yatırımcı daha sonra sadece bu mobil uygulamanın kazandığı reklam gelirleri için fatura kesmek amacıyla mesai yaparak çalışma gününü tamamlayabiliyor. Dolayısıyla, “pasif gelir” kavramı, modern dijital çağın yaygın bir gerçeğine dönüştü. Elbette, rekabetin çok ağır olduğu dijital dünyada güçlü bir pasif gelir elde etmek kolay değil ve yatırım yaptığınız, üzerinde çalıştığınız, sorumlusu veya sahibi olduğunuz siteyi, mobil uygulamayı, dijital servisi sürekli gözetim altında tutmalı, sorunlarını çözmeli, kullanıcılarınızı/müşterilerinizi kaçırabilecek sorunları hızlıca çözmelisiniz. Aslında bu gereklilik, pasif gelir kavramının tanımına ters düşüyor ancak yine de bir dijital servisin sorumluluğu sahibini full time çalıştıracak kadar ağır olmuyor.
Dolayısıyla yeni nesil yatırımcıları, yeni nesil “iş sahiplerini”, ofisinde oturup tüm gün telefonla konuşan ve e-postalarını cevaplayan bir iş insanı rolünden çok, dünyayı gezip farklı mekanlarda, değişik heyecanlar yaşayan bir tür “maceracı/gezgin” olarak tanıyoruz. Daha da kısa anlatmak gerekirse, kurduğu küçük web servisini iyi yöneten bir yatırımcı kısa sürede masa başı işini terk edip, işlerini dünyanın her yerinden yönetebilecek pozisyona ulaşabiliyor.
Ancak bu sırada yaşanacak ufak bir sorun bile müşterileri/kullanıcıları rakip servislere kaptırmak için yeterli olabilir. Dolayısıyla yeni nesil yatırımcılar, dünyanın bir başka ucunda olsalar da, yatırımlarına, web sitelerine ulaşabilecek, müdahale edebilecek, kendilerini yarı yolda bırakmayacak dijital donanımlara büyük yatırımlar yapmaktan çekinmiyorlar. Örneğin, yağmurdan, sudan, tozdan, sarsıntıdan, çarpışmadan, düşmeden, darbelerden etkilenmeyen güçlü laptop’ın fiyatı 10 bin lirayı buluyor. Ancak kimi zaman, bu 10 bin lira, bir web sitesinin 10 günlük, hatta bazen 1 günlük kazancına denk gelebiliyor. Dolayısıyla, web sitesi veya mobil uygulama ya da dijital servis sahibi olan yatırımcı, dünyanın her yerinden dijital servisinin kaynaklarına ulaşmayı mümkün kılacak güçlü bir mobil bilgisayar için 3-4 bin doları vermekten çekinmiyor.
İşte, “pasif geliri” ve aktif yaşamı çok seven günümüz dijital yatırımcılarının işlerini dünyanın her yerinden sürdürmelerini mümkün kılan o özel donanımlar.
1- Tank gibi bir laptopDell Rugged LaptopPanasonic’in askeri standartlarda üretilen Toughbook modellerini duymuş olmalısınız. Cephedeki subayların dijital ihityaçları için hazırlanan Toughbook gibi laptoplar, su geçirmiyor, yağmur, çamur dinlemiyor, tozdan topraktan etkilenmiyor, çarpışamaları, sarsıntıları, koşturmaca altındaki ağır şartları, darbeleri, düşmeleri, tekmeleri umursamıyor… Aktif bir yaşamı tercih eden, doğa sporları yapan, 4×4 aracıyla bozuk yollarda hoplaya zıplaya yol maceralarına çıkan günümüz dijital yatırımcıları için olmazsa olmazların arasında, işte bu tür askeri dayanıklılık standartlarına sahip özel laptoplar geliyor.
Bu tür dayanlı laptoplar alanında, Dell’in Rugged Laptop serisi ve Panasonic’in ToughBook serisi öne çıkıyor. Fiyatları ise 3000 dolar seviyesinden başlıyor, “kurşun geçirmezlik” derecesine göre fiyatlar 10 bin dolar seviyesine kadar çıkabiliyor. 10 bin dolar size fazla mı geldi? Liseden yeni mezun olmuş genç bir Koreli’nin oyun geliştirme kariyerine başlamak amacıyla deneme için yaptığı Flappy Bird gibi acemice bir mobil oyunun bile günde 50 bin dolar reklam geliri elde ettiğini hatırlatalım.
2-Kıyamet tabletleriTabletler, mobil dünyanın vazgeçilmez parçaları. Üstelik bir dijital yatırımcıysanız, deniz kenarında, havuz başında, dağdaki kaçamak evinizde, dışarıda aniden kuvvetli bir fırtınanın çıktığı kayak merkezinde veya yeni satın aldığınız milyon dolarlık yatınızla dalga serpintilerinin yüzünüze vurduğu açık denizde seyrederken, elinizde veya çevrenizde bir tabletin sürekli açık durumda ve dijital servisinizi kontrol eden halde durması, çok olağan bir durumdur. Ancak, iPad veya Android gibi, klasik tasarıma sahip, elektronik mağazalarının en çok satanları arasında yer alan tabletler, sizin aktif yaşamınız sırasında daha ne olduğunu anlayamadan, çalışmayı durduracaktır. Sahilde güneşlendiğiniz sırada, gözünüzü bir kaç dakika kapattığınız bir ara, üstünüzdeki şemsiyenin biraz kenarına kayacak olan güneşin plastik veya metal kaplı narin tabletinizin bir köşesine üç beş dakika dokunması bile içerideki devrelerin kaynayarak buharlaşması için yeterli olabilir.
Açık denizdeki lüks teknenizde seyrederken tabletinizi güneşten korumak için 50 koruma faktörlü yağla sıvayamayacağınıza göre, ihtiyacınız olacak gerçek tabletin, aynı ordu standartlarına sahip laptoplar gibi, özel tasarımlı/korumalı tabletler olacağını fark edeceksiniz.
Örneğin Getac’ın F110 modeli tableti suya, toza, güneşe, darbelere dayanıklı, ordu standartlarına sahip özel bir “saha tableti” olarak dikkat çekiyor. Windows işletim sistemine sahip Intel Corei5 işlemcili tablette, masa üstü uygulamalarınızı da çalıştırabiliyorsunuz. Ya da Android işletim sistemi arıyorsanuzi, Panasonic’in Toughpad FZ-A1 modeli işinize yarayabilir. Fiyatların ise 1000 dolardan başladığını hatırlatalım.
3-Kırılmayacak, kopmayacak bir telefoniPhone’sun veya kıvrık kenarlı yeni Samsung Galaxy telefounuz olmadan yaşayamayacakmışsınız gibi hissediyor olabilirsiniz ama yatırımınıza istediğniz zaman ulaşmak için bazen bunlardan fazlasınıza ihtiyacınız olacak. iPhone’nunuzla ne kadar övünürseniz övünün, GSM kapsama alanının dışına çıktığınız anda, cebinizdeki bir kiremitten daha fazla anlamı olmayacaktır. Ne yazık ki, aktif, sportif, gezgin bir hayatın acımasiksız gerçeği şu ki, şehirden uzaklaştığınız anlarda GSM şebekesinden kopma şansınız da yükselir. Elbette köylerde, kasabalarda, doğa turizminin yoğun olduğu noktalarda GSM şebekesi bulunacaktır ama Ege’de yat gezisine çıktığınızda, rotayı Akdeniz’e çevirdiğinizde, yabancı bir ülkede doğa maceralarına atıldığınızda, Afrika’da 2 ay sürecek motosiklet veya 4×4 macerasına giriştiğinizde, ne iPhone’nunuz ne de Galaxy Edge’iniz çalışacaktır. Sizi dünyaya ve her gün on binlerce lira kazanan yatırımınıza bağlayacak olan tek gerçek dostunuz İridium telefonuz ve uydudan mobil internet servisiniz olacaktır.
Android veya iPhone cihazınızı İridium uydularına bağlayan özel anten kılıfları da bulunuyor ancak bunların çok sağlıklı çalıştığını kimse iddia edemiyor. Dolayısıyla siz yine, İridium servis sağlayıcınızın tavsiyelerine uyarak, sistemle tam uyumlu telefon, modem ve mini uydu anteni sistemleri edinmeye çalışın. Ayrıca bu donanımlarınız için yine koruyucu kılıflar edinmeyi de ihmal etmeyin.
4- Şarj bittiği anda dolarları biner biner kaybetmeye başlarsınızAcı ama gerçek, dijital yatırımcıları aktif bir hayattan alıkoyan en önemli faktör, şehrin elektrik şebekesidir. Bu şebekeye sürekli bağlı kalmak zorundalığı seyehatleri, gezileri, tatilleri, dünyanın çevresini dolaşma hayallerini kabusa çevirebilir.
Ama panik yapmayın, haftalarca sürecek ve bu sırada güneş görmeyeceğiniz onlarca kilometre uzunluğundaki derin bir mağara ekspedisyonuna katılmadığınız sürece, güneş bütün elektrik ihtiyacınızı karşılayacaktır.
Ne yazık ki, Türkiye’de bulunması pek mümkün olmayan yüksek güçlü mobil güneş enerjili şarj panellerini Amazon gibi kaynaklardan edinebilirsiniz. Laptop şarjı da gerekeceği için, en az 20.000 mAh kapasiteli pile sahip, hızlı şarj olabilen mobil güneş enerjisi şarj sistemlerine odaklanmalısınız. Bu cihazların laptopunuzun şarj yuvasıyla uyumlu adaptörünün bulunmasına da dikkat etmelisiniz veya şarj cihazının USB arayüzü üzerinden çıkıp sizin laptop şarj giriş yuvasına uyacak bir adaptörü de ayrıca satın almalısınız.
PowerPotSolar şarj cihazı seçerken dikkat etmeniz gereken nokta, dahili pile sahip olmasıdır. Bazı katlanıp, rulo yapılabilen solar şarj cihazları mobil yaşama daha uygun, daha pratik, daha hafif gibi görünse de, bu şarj cihazları üzerinde pil bulunmadığı için, sadece güneş gördükleri anda cihazlarınızı şarj edebilirler, güneş battığı anda devre dışı kalırlar. Dahili pile sahip şarj cihazları ise gün boyunca ürettikleri fazla enerjiyi pilde depolar ve gece yarısı bile şarjı bitmek üzere olan laptopunuzu veya tabletinizi çalıştırabilirler. 20.000 mAh kapasitesine sahip bir pil de laptopunuzu yaklaşık 4-5 saat boyunca sorunsuz çalıştırabilir. Ama dağ başında, gecenin bir yarısı Nvida grafik işlemcisinizi çalıştıracak son derece yüksek ihtiyaçlara sahip 3D bir oyun oynamaya kalkarsınız, pilinizi yarım saatte de boşaltabilirsiniz.
Peki gece vakti, doğanın içinde enerjiye ihtiyacınız olursa… Bunun için de, ısı enerjisini elektriğe dönüştüren, Powerpot gibi ürünler işinize yarayabilir. Kamp ateşinizin üzerine koyacağınız su dolu küçük bir tencerede oluşan ısı enerjisini, bir telefonu şarj edebilecek kadar yeterli elektrik enerjisine dönüştüren Powerpot, doğa sporlarını seven dijital yatırımcıların veya IT yöneticilerinin kariyerlerindeki en önemli cihazlardan birine kolaylıkla dönüşebilir.
5- Metal kasalı harici sürücü
Bulut depolama servileri, mobil hayatınızda işinizi çok kolaylaştıracaktır. Önemli verilerinizi buluta depolayıp, cihazlarınızın başına bir şey gelmesi halinde, verilerinize başka cihazlardan ulaşmayı garanti altına alabilirsiniz. Ancak üzerinde çalışmak isteyeceğiniz önemli dosyaları veya yedeklemek ve yanınızda taşımak isteyebileceğiniz kritik verileri saklamak için küçük ama dayanıklı, mümkünse metal kasalı, ezilmeye, darbelere dayanıklı bir harici sürücü hayat kurtarıcı olacaktır.
Tabi ki bu sürücü kasasının içinde, mekarnik hareketli eski nesil HDD sürücüler yerine, çok daha güvenli olan bir SSD sürücünün bulunduğuna emin olmalısınız. Verilerinizin, sallantılardan, darbelerden dolayı HDD sürücü içinde sonsuza kadar kaybolup gitmesini istemezsiniz.
6-Kaya gibi sağlam bir flash sürücüUSB sticklere her zaman ihtiyacınız olacaktır. Acil durumlarda bir bilgisayardan diğerine veri aktarmak için en pratik ve hızlı, hatta güvenli yol USB stickler, yani flash sürücüler olabilir. Ancak yine aynı sebeplerden, bu stick’in de darbelere, toza, suya, güneşe dayanıklı olmasını hayatınızı kolaylaştıracaktır. Bunun için de Corsair’in Flash Survivor gibi bir USB stick’ini kullanmak isteyebilirsiniz. Reklamların yağmur gibi yağdığı web siteniz size hergün binlerce dolar kazandırırken yeni aldığınız teknenizle demirlediğiniz cennet gibi bir koyda, sitenize gelen yeni reklamları yayına alırken eliniz çarptığı için USB stick kokpit masasından fırlayıp denize düşse bile endişe etmeyin, 200 metreye kadar suyun altında basınca dayanıklı bu tür USB sticklerde verileriniz güven altında olacaktır. İşiniz bitince, güverteden GoPro’nuzla suya dalıp Stick’inizi üç beş metre aşağıdaki deniz yüzeyinden alabilirsiniz. Hazır inmişken, yeni teknenenizin çapa demirinin deniz yüzeyini tarayıp deniz altı yaşamına zarar vermediğinden de emin olursanız, harika olur.
Microsoft’un tüm dünyada girişimciliği destekleme stratejisi kapsamındaki en önemli programlarından biri olan BizSpark ve BizSpark Plus, Türkiye’de de girişimcilik ekosistemini geliştiriyor.
Girişimcilere her platformlarda 120 bin dolara kadar ücretsiz Azure desteği sunacak bu programın Türkiye’deki sonuç ve hedeflerini Microsoft Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Cavit Yantaç ile bu videoda konuştuk.
Aruba Networks Kıdemli Pazarlama Müdürü Manish Bhardwaj
Sürekli hareket halindesiniz ve çalışma sürenizin çoğunu telefonunuzla bir kol boyu mesafede geçiriyorsunuz. O zaman ofiste iletişim için neden hantal masa telefonunuzu kullanıyorsunuz? Tam olarak neden ofis telefonunuz hala bulunduğunuz yere bağlı?
Yeni büyük mobil uygulama, ses. İnsanlar parmaklarını kıpırdatmadan WiFi’yı tercih ediyor, ses ise bu konuda istisna değil. 2014 yılında yapılan bir çalışmaya göre, insanların yüzde 69’u WiFi’yi 4G/LTE’ye veya kablolu bağlantılara tercih ediyor.
Müşterilerin mobil tümleşik iletişim (UC- unified communication) kullanımında çok yüksek hızda bir artış görüyoruz. Microsoft Lync, Facetime, Skype ve Jabber veya benzeri bir araçla, kritik iş çağrılarınız için ihtiyaç duyduğunuz her şey dizüstü bilgisayarınızda, tabletinizde veya akıllı telefonunuzda var. Ayrıca video yüz yüze çalışma oturumu için hemen video konuşma yapabilir veya işbirliği oturumu başlatabilirsiniz. Artık masa telefonunuza bağlı kalmanıza veya video konferans sisteminizi konferans odanızda kullanmanıza gerek yok.
Masa telefonunun kablosunu kesmek, çalışanlarınızı mutlu etmenin ötesine geçer. Şirketinizde çalışma ortamını çalışanlarınızın günümüzde çalışmak istediği şekilde uyarlayabilmenizi sağlar. İşletmeler sıralar halinde dizilen katı kutucuklardan kurtulur ve çalışanlar daha sık ve daha spontane etkileşim kurabilir. Yaratıcılık açık, katı olmayan bir ortamda ortaya çıkar. Artı, sayıları giderek artan #GenMobile çalışanlarından yüksek düzeylerde işbirliği bekleniyor dolayısıyla onlar da daha az resmi bir ortam tercih ediyor.
Temeli atın
Yardım masasına ‘şimdi duyabiliyor musun’ şikayetlerinin gitmesini engelleyerek business sınıfında bir mobil UC deneyimini nasıl yaşatıyorsunuz? Kötü ses kalitesi, rahatsız edici ekolar ve telefon bağlantısının kesilmesi iş akışını sekteye uğratıyor ve günümüzün standartlarında kabul edilemez. İnsanlar hangi ağda olurlarsa olsunlar telefon çağrıları ve diğer mobil uygulamalardan da aynı kalitede deneyim bekliyor.
802.11ac bu yolda atılan ilk adım. Gigabit WiFi kalabalık ortamlarda kullanılıyor ve ses gibi affetmeyen uygulamaları var. Kablosuz kapasitesinin ve kapsama alanının dışında, WLAN’ınız şirket ağının tamamında ses için üstün bir servis kalitesi sağlamalı. SDN uygulamaları, daha fazla uygulama görünürlüğü sağlanmasını ve ses ve video gibi affetmeyen uygulamalar için kaliteli bir kullanımı deneyimi yaşatılmasını kolaylaştırıyor.
Ağ kavşağında
BY liderlerinin bir karar alması gerekiyor. Uygun bir bağlantı sağlayan kablosuzla mı yola devam edeceksiniz yoksa ağınızdan daha iyisini talep ediyor musunuz? Mobilitenin kucaklanması, ses gibi iş açısından kritik uygulamalara gösterilen talebi karşılamaya hazır olan ve yeni gelecek inovasyon dalgasının temelini teşkil edecek bir ağ altyapısının kurulması anlamına geliyor. Mobil kullanımını, akıllı iş yerini ve Nesnelerin İnternetini (Internet of Things) desteklemek için bağlamsal verilerden faydalanan ve bağlantıyı düzenleyen bir temelin inşa edilmesi anlamına geliyor.
Kingston , 512 GB boyutundaki yeni Class 10 SD kartını duyurdu. Geniş kapasitesiyle yüksek boyutlu çekimleri başarıyla tamamlayan Class 10 UHS-I SDHC/SDXC, 90MB/s okuma ve 45MB/s yazma hızıyla performans gerektiren çalışmaların altından kolayca kalkıyor.
Fotoğrafçıların sıklıkla kullandığı seri çekim modu gibi yüksek hız gerektiren anlarda, dosyaların hızla yazılmasına imkan tanıyan Kingston Class 10 UHS-I SDHC/SDXC 512 GB kartlar, 1080p ve 3D video çekimleri için de ideal çözüm sunuyor.
2011 Mart ayında kurularak dijital pazarlama alanına adım atan yeni nesil ajans Krombera 4 yıla yakın kısa bir zamanda kendi sektörünün en önemli oyuncularından biri haline dönüştü. Kuruluşunun 9. Ayında Facebook tarafından PMD(Preferred Marketing Developer) ve 2013 yılında dünyaca ünlü Wired UK dergisi tarafından Hottest Startups of Europe listesindeki tek ajans olma başarılarına bir yenisini daha ekledi.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), merkezi Amerika’da bulunan AllWorld Network ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) işbirliğinde düzenlenen “Türkiye 100” yarışmasında, 2011-2013 dönemindeki satış geliri artış hızına göre yapılan sıralamada Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi arasına 34. sıradan giren Krombera elde ettiği bu başarı ile Türkiye ve Amerika arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesine katkı sunmak amacıyla Amerika’ya düzenlenecek iş gezisine katılmaya da hak kazandı.
Konuyla ilgili açıklama yapan Krombera Ajans Başkanı Alper Afşin Özdemir; “Kuruluşumuzun asıl amacı olan Sosyal Medya Yönetimi bugün ajansımızın verdiği hizmetlerden biri olarak devam etse de Krombera evrilerek 4 sene içerisinde 360 derece tüm iletişim kanallarında hizmet veren bir yeni nesil ajansa dönüştü. Türkiye’nin en büyük 30’u aşkın firmasına hizmet veriyoruz ve Krombera bugüne kadar olduğu gibi önümüzdeki dönemde de gerek ulusal gerekse uluslararası platformlardaki başarılı çalışmalarına devam edecek. Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi arasında yer alarak başarılarımızın ödüllendirilmesi gurur verici.” dedi.
Bankacılık, sigorta, perakende, telekomünikasyon, hizmet ve emeklilik sektörlerine yönelik yazılım çözümleriyle Türkiye’de ve EMEA bölgesinde saygın bir yere sahip olan ve dünya finans devleri için hayata geçirdiği başarılı projelerle küresel pazarda dikkatleri üzerine çeken VeriPark, kullanıcı deneyimleri yönetimi ve içerik yönetim sistemleri, ERP entegre e-ticaret altyapısı ve dijital müşteri deneyimi yönetimi alanlarında Microsoft’un global iş ortaklarından biri olan Sitecore ile çözüm ortaklığı anlaşması imzaladı.
VeriPark Genel Müdürü Aslı Derbent Özkan, partnerlik anlaşması hakkında şunları söyledi: “VeriPark ilk kurulduğu yıllardan itibaren büyük ölçekli web, e-ticaret ve dijital dönüşüm projelerinin içerisinde olan bir çözüm sağlayıcı ve yemeksepeti.com dahil Türkiye’de ses getiren bir çok web projesine imza atmış bir firma. Sitecore ise Microsoft çözüm ortaklığı eko sisteminde VeriPark gibi global çözüm ortaklarından bir tanesi ve içerik yönetim sistemi alanında Gartner Magic Quadrant’da 1 numara pozisyonunda olan bir firma. Bu iki uzman ve alanlarında uzmanlaşmış firmanın çözüm ortaklığının Türkiye’deki müşterilerimiz için büyük katma değer yaratacağını düşünüyoruz. Omni-Channel projelerde bankacılık alanında pazar lideri olan VeriPark olarak, Sitecore ile birlikte bankaların ve diğer sektörlerin kurumsal içerik yönetimi altyapısını da bu dijital dönüşüm içerisine dahil ederek sadece işlem yapılan “transactional” portalleri değil tüm web ve mobil dönüşümün tek adresi olmayı hedefliyoruz.”
Müşteri deneyimi yönetiminde dünyanın önde gelen şirketlerinden biri olan Sitecore, yenilikçi ve esnek teknolojisi ile şirketlerin dijital kimliğini oluşturarak, yönetimini sağlıyor. Sitecore, entegre biçimdeki dijital pazarlama araçları, detaylı şekilde kişiselleştirilebilme özelliği, mobil istemci desteği ve yüzlerce modülü ile orta ve yüksek ölçekli şirketlerin ilk tercih ettiği platformların arasında yer alıyor. Microsoft’un global çözüm ortakları arasında yer alan Sitecore’un hizmet sağladığı şirketler arasında Easyjet, Jabra, Aviva, Zurich Sigorta L’Oréal, Carrefour, Kia Motors ve Canon bulunuyor.
Artık bilgi işlem gücüne erişimin her zamankinden fazla olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Yakınlarımızda herhangi kafede oturan bir geliştirici, herhangi bir Fortune 500 şirketiyle aynı düzeyde bilgi işlem gücüne erişim sağlayabiliyor. Bulut sayesinde mümkün olan bu sınırsız bilgi işlem erişimi her an, her yerde ve herkes için bir hizmet olarak kullanılabiliyor.
IBM’in bulut hizmetleri ve yazılımları portföyü teknik liderliğinden sorumlu, IBM Orta Doğu ve Afrika bölgesinin Baş Bulut Danışmanı Anthony Butler, bulut teknolojilerini, kurumsal inovasyonun ve büyümenin anahtarı olarak görüyor. Butler, şirketlere bulut için şu tavsiyelerde bulunuyor:
“Bulut, girişim engellerini kaldırarak startup’larda büyük ve hızlı bir değişimin önünü açıyor. Bunu Türkiye’de inovasyon yapan ve dünya çapında rekabet eden startup’larda görebiliyoruz. Bu startup’ların arkasındaki güç büyük ölçüde bulut olarak ön plana çıkıyor. Fiziksel olarak nerede olduğunuzu kimse bilmese ve önemsemese de bulut, en küçük köydeki birinin bile dünyanın en büyük pazarlarına erişmesini sağlıyor.
Startup’lar için avantaj sunmanın yanı sıra bu değişimler, şirketler için aynı zamanda bir tehdit ve fırsat kaynağı olabiliyor. Yeni katılan şirketler, yerleşik şirketlerin işlerini bozar ve kullanıcıların kendi koşullarına göre deneyimler ve hizmetler sağlayarak yerleşik şirketlerden pay alır; bunu yapmak için de buluttan sağlanan yeni teknolojilerden yararlanırlar. Ancak şirketler, inovasyon yapmak ve rakiplerinden pay almak için de aynı teknolojilerden yararlanabilir. Bulut sayesinde artık her büyüklükteki şirket, inovasyon temelinde rekabet ediyor.
Bankacılık sektörü, ödeme ya da kredi gibi hizmetler için yenilikçi yaklaşımlar sunan yeni katılımcıların yoğun olarak görüldüğü birkaç sektörden biridir. Bunların birçoğu, bankanın hizmetlerinin alınıp uygulama olarak sunulmasıyla gerçekleşir. Citi Üst Düzey Pazarlama Yöneticisi Heather Cox’un da IBM’in bu yılki Interconnect Konferansı’nda belirttiği gibi “insanların bankalara değil, bankacılığa ihtiyacı var”.
Bu modelin aynısı, diğer sektörlerde de görülebilir. Örneğin, her ne kadar yazılı ve sesli iletişim gibi telekomünikasyon hizmetleri bir gereklilik olsa da, her zaman telekomünikasyona ihtiyaç duyulmaz. Ulaştırma hizmetleri bir gereksinim olabilir, ancak taksi bulma uygulaması Uber’in de dünya çapında kanıtlamaya çalıştığı gibi gerçekten taksi şirketlerine ihtiyacımız var mı?
Ancak binlerce dijital darbe alarak ölümle burun buruna gelmek yerine şirketlerin dönüşüm için bir fırsatı var. Kurumsal karmaşıklık ve teknik borçlardan bağımsız, startup’larla rekabet ederken şirketlerin her zaman dezavantajlı olan taraf olduğunu varsaymak bir yanılgıdır. Aksine şirketlerin, güvenlik duvarının arkasında gizlenmiş de olsa, henüz el değmemiş fırsatları temsil eden, çok büyük hacimlerde verileri, uygulamaları ve hizmetleri var. Bu değeri açığa çıkarmanın ve mobil, analitik ve bulut gücünden yararlanarak bunu cazip bir biçimde son kullanıcılara sunmanın bir yolunu bulmaları gerekiyor.
Bu sayede şirketler yeni pazarlara ulaşabilir ve mevcut pazarlardaki varlıklarını da koruyabilir. Kullanıcılarının kendi koşullarına göre deneyim ve değer sağlamaya odaklanmalı ve yalnızca farklılık yaratan noktalar üzerinde durmalılar.
Uygulamalarla sağlanan bu değerin büyük bir kısmıyla, geliştiriciler, şirketlerin dönüşümünde ve bu yeni fırsatları değerlendirme sürecinde önemli bir rol oynuyorlar. İşletmelerin, verilerin ve uygulamaların gücünü açığa çıkarmaları ve tıpkı bunun gibi, teknik topluluklarının da yenilikçi gücünü ortaya koymaları gerekiyor. Bu da, geliştiricilere daha çok teknik özgürlük tanınması anlamına geliyor. Daha fazla özgürlük birçok kurumsal BT ortamı kültürü için sorun olabilirken bu yeni çağda rekabet etmek isteyen şirketlerr için ise bir “olmazsa olmaz” haline geliyor.
Bu, aynı zamanda bir şirketin yalnızca kendi duvarları arkasında oturan geliştiricilere güvenmesi nedeniyle çok şey kaçırdığının farkına varması anlamına geliyor. Bunun yerine, dışarıdaki geliştirici topluluklarının yaratıcı enerjileri ve yeteneklerinden de yararlanmanın yollarını aramaları gerekiyor. Bunlar boş zamanlarında kod yazan, Türkiye’deki birçok üniversite öğrencisi gibi hobi olarak bu işle ilgilenen ya da profesyonel geliştiriciler olabilir.
Şirketler bunu verilerini, uygulamalarını ve hizmetlerini API’lar gibi genel kullanıma açarak, yeni uygulamalar oluşturmak ya da var olan uygulamalara yeni uygulamalar eklemek için bu API’ların kullanımını teşvik etme girişimlerini uygulayarak başarabilir. Örneğin Citi, şirket dışındaki geliştiricilerin Citi, IBM ve üçüncü kişi API’larından yararlanarak en yenilikçi uygulamaları geliştirmek için rekabet ettiği ve üretime geçiş için en iyi uygulamaların seçildiği Citi Mobile Challenge adında küresel bir rekabet ortamında IBM ile birlikte çalışıyor. NASA da uzay keşfine katkı sağlayan uygulamalar oluşturmayı hedefleyen Virtual Space App Challenge ile benzer bir yaklaşıma sahip. Bunu kitle kaynak kullanımının yapıldığı bir inovasyon gibi düşünebiliriz.
Bunu başarmak için şirketlerin dijital inovasyon platformuna gerek duyduğuna inanıyoruz. Buluttan sağlanan bu platform (Hizmet Olarak Sunulan Platform ya da PaaS) geliştiricilerin bulutta sağlanan destekleyici hizmetler, veritabanları, çalıştırma zamanları gibi diğer her şeyle birlikte yalnızca veriye ve koda odaklanabilecekleri bir ortam sağlıyor.
Hız ise artık çok önemli. Dijital rekabetçilik artık kodları devreye alma, sonuçları ölçme, pazardan dersler çıkarma ve yeni devreye alma işlemlerinde bunları dikkate alma hızıyla ilişkili bir işlev… Hizmet Olarak Sunulan Platform, şirketlerin, yeni uygulamaları birkaç saniye içinde devreye alabildiği noktaya kadar hızlanmalarını sağlıyor. Bu da, yayın çevrimlerinin haftalar ya da aylar sürebildiği geleneksel BT’den daha kısa sürede yeni pazar fırsatlarından yararlanmak için yeni işlevlerin sağlanmasını mümkün kılıyor.
Şirketlerin Hizmet Olarak Sunulan Platformun tüm dönüşüm potansiyelinden yararlanması için kritik olan altı önemli unsur var:
1. Geliştiricilere devreye alma modeli seçimi ve tercih imkanı sunan bir platform seçin
Geliştiriciler inovasyon yapabilmek için seçme özgürlüğüne ihtiyaç duyarlar. Bazı iş yükleri Hizmet Olarak Sunulan Platform çalıştırma zamanında çalışabilirken, diğerleri bir sanal makinede ya da bir Docker kapsayıcısında çalışabilir. Bir uygulama ya da işlev için ideal dil Java iken, başka biri için Ruby, Go ya da Node daha uygun olabilir. Mikro hizmetler oluşturmak isteyebilirler. Belki de bir hizmet için veri deposu olarak NoSQL kullanmak, başka biri için ilişkisel veritabanı kullanmak isteyebilirler.
Platform, devreye alma modeli için de bir seçim fırsatı sunmalıdır. Bazı şirketler genel Hizmet Olarak Sunulan Platform kullanarak güvende hissedebilir, bazıları özel bir Hizmet Olarak Sunulan Platform isteyebilir. Öte yandan genel Hizmet Olarak Sunulan Platform ile sunulan tüm avantajları isteyen ancak kendi veri merkezlerinde güvenle devreye almak isteyenler de olabilir. Kimileri de bu üç modelin bir birleşimini kullanmak isteyebilir.
2. Platformun Açık Standart destekli olduğundan emin olun
Platform, Open Stack ve Cloud Foundry gibi açık standartları temel almalıdır. Şirketi patentli bir platformla sınırlı bırakmamalı, bunun yerine platformda geliştirdikleri varlıkları denetlemelerine ve bunların sahipliğini almalarına olanak tanımalıdır. Şirketlerin bu açık platform için kurumsal düzeyde desteğe de gereksinimi vardır.
3. Hibrit Uygulamalar sağlayan bir platform seçin.
Kurumsal sistemlerde gizli olan önemli değerler her zaman buluta taşınamaz; telekomünikasyon ya da kamu sektörü gibi düzenlenen bir alan olması veya bir ERP ya da MİY gibi taşınmaması gereken bir sistemde bulunması buna neden olabilir. Bu nedenle Hizmet Olarak Sunulan Platform, bu hizmetleri, verileri ve uygulamaları bulutta devreye alınan uygulamalarla güvenle bütünleştirme yeteneği sağlamalıdır. Bizdeki hibrit uygulamalar gibi, şirketlerin de hibrit uygulamalar oluşturması gerekir.
4. Kurumsal düzeyde güvenliği düşünün
Şirketler için güvenlik önemlidir. Bu nedenle, geliştiricinin uygulama geliştirmede güvenliği hesaba katabilmesini sağlamak üzere araçlar ve hizmetler sunarken kurumsal düzeyde güvenlik sağlayan bir Hizmet Olarak Sunulan Platform sağlayıcısı seçilmelidir.
5. Değer elde etme süresini hızlandırmak için platformun zengin API ve Hizmet Kataloğuyla birlikte geldiğinden emin olun
Hizmet Olarak Sunulan Platform zengin bir API ve hizmet kataloğu sağlamalıdır. Bu da, geliştiricilerin bu işlevleri hızla ve kolaylıkla uygulamalarına katmalarını sağlar. Örneğin, IBM’in dijital inovasyon platformu bağlamında (IBM Bluemix), algı analizi ve mobil kalite analitiği için araçlar, Watson kavramsal bilgi işlem ve Twitter verileri gibi çeşitli hizmetler sağlıyoruz. Bu sayede geliştirici önemli noktalara odaklanabilir ve pazara sunma süresi hızlandırılır. Geliştiricilerin aksi durumda ortamlarında olamayacak, son derece gelişmiş yeteneklere erişmesi sağlanır.
Bunun yanı sıra Hizmet Olarak Sunulan Platform, şirketin içindeki ve dışındaki geliştirici topluluklarının şirketlerin tesisteki sistemlerinden sağlanan mevcut hizmetlere erişim için API’ları kullanabilmesi amacıyla platformda şirketlerin kendi API’larını güvenle yayınlamasını sağlamalıdır. Bu sayede şirket, startup’ların kendi uygulamalarına eklenmesi için hizmet ve veri satışı kanalı olarak etkin bir biçimde API’yı kullanarak startup ortamına katılabilir ve hatta buradan yararlanabilir.
6. Esnek fiyatlandırma sağlayan bir platform seçin.
Seçilen platform, büyümeyle paralel bir ödeme seçeneği sunmalı ve tüketimi ölçüt almalıdır; deney odaklı olması dikkate alındığında, yalnızca değer kanıtlanıyorsa veya kanıtlandığında ödeme kararı alınabilmesi için serbest katmanlama olanağı sunmalıdır.
Sonuç olarak doğru Hizmet Olarak Sunulan Platform, şirketlere yeni başlayanlar hızında startup’lar gibi düşünmeye ve davranmaya başlama fırsatı sunar. Yeni fırsatlara, yeni pazarlara yönelmek ve yeni yöntemlerle yeni değerler sağlamak için inovasyon yapmalarına yardımcı olabilir. Geliştiriciler, hızlı bir şekilde fikirleri test edebilir, kodları devreye alabilir ve gelişim için geribildirimler alabilirler. Tüm bunlar devrim niteliğinde bir değişimin önünü açabilir.
Platform şirket dışındaki geliştiricileri de kapsayacak şekilde genişletildiğinde avantajlar daha etkili hale gelir. Bir kafede oturan geliştiriciden korkmak yerine şirketler artık bu yaratıcılığın aynısını sürdürme fırsatına sahiptir. Yeni ve etkili uygulama yine bu geliştiricinin dizüstü bilgisayarında doğabilir, ancak şirket, bu geliştiriciye API’lar, bir teşvik ve platform sağlayarak, bu güçlerden etkilenen ancak pasif konumda olan bir taraf olmak yerine bunlardan en çok yarar sağlayan taraf olabilir.”