İşyerindeki internette sömürü düzenine son

0
Cyberoam, kimlik ve kural bazlı ağ güvenliği ve yönetimine dair yeni bir teknolojinin patentini aldığını duyurdu. Tamamen Cyberoam’a özgü olan bu yeni teknoloji, son kullanıcı kimliğiyle ağ güvenliği politikalarını etkin bir şekilde bir araya getiriyor. Böylece çalışanların erişim güvenliğini güçlendirirken, her bir çalışan için ayrılacak kaynakların ihtiyaca göre bağımsız olarak kurgulanmasını ve yönetilmesini kolaylaştırıyor. Bu yeni teknoloji, Cyberoam’ın ağ güvenliğine yönelik sunduğu yeni nesil Firewall (NGFW) ve birleşik tehdit yönetimi (UTM) cihazlarının merkezinde yer alıyor. Her bir kullanıcının erişim yetkileri bağımsız olarak tanımlanabiliyor Geleneksel güvenlik yaklaşımları, herhangi bir ağ trafiğine izin vermek veya engellemek için kaynak ve erişim noktasındaki IP adreslerini karşılaştırma prensibiyle çalışıyor. Cyberoam’ın yeni patentli teknolojisi ise kaynak ve erişim noktasında her bir kullanıcı için özelleştirilebilen yeni kurallar tanımlanmasına olanak sağlıyor. Layer 8 güvenlik teknolojisinin parçası olan bu yeni güvenlik yaklaşımı, her bir kullanıcının ihtiyacına özgü detaylı kuralların çok daha esnek bir şekilde kurgulanabilmesini sağlıyor. Böylece kullanıcıya özgü ağ ve uygulama erişim yetkileri, kullanılabilecek en yüksek bant genişliği ve bağlantı erişim sürelerinin kısıtlanması gibi kurallar kolayca hayata geçirilebiliyor.
Cyberoam Technologies CEO’su Hemal Patel
Cyberoam Technologies CEO’su Hemal Patel
Uluslararası güvenlik regülasyonlarına uyumu kolaylaştırıyor Cyberoam Technologies CEO’su Hemal Patel, güvenlik zincirinde en zayıf halkanın çalışanların ağ erişiminden kaynaklandığını, bu nedenle kullanıcı bazlı güvenliğin en önemli öncelikleri arasında yer aldığını ifade etti. Patel, “Ortaya koyduğumuz yeni teknolojiyle bu zayıf halkanın güçlendirilmesi adına sistem yöneticilerine ihtiyaç duydukları yeni yetenekler kazandırıyoruz. Ağ erişimine dair yönetim olanaklarını genişleten, güvenliği ve şeffaflığı artıran bu teknoloji sayesinde Cyberoam’ın kimlik bazlı ağ güvenliğindeki liderliğini daha da pekiştireceğiz” dedi. Patel, ayrıca Layer 8 güvenlik standartlarına dayalı bu yeni patentli teknolojinin kurumların HIPAA, CIPA, PCI-DSS, GLBA gibi regülasyonlara uyumunu kolaylaştırdığına da dikkat çekti.

Şirketler için Facebook’ta başarılı olma taktikleri

0
facebook-likeFacebook neredeyse dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip Çin kadar üyeye sahip. Bu da iş dünyasının Facebook üzerinden ciddi anlamda kazanımlar elde edebileceği anlamına geliyor. Entrepreneur tarafından hazırlanan sekiz başarılı olmuş tekniği sizler için derledik. 1) Müşteri kitlenize standart e-posta gönderimi yapmak yerine, onlar için Facebook reklamları oluşturun. Sizin kayıtlarınızda bulunan e-posta adresi ile Facebook’a giriş yaptıklarında sizin reklamlarınızı görebilmeliler. 2) Sosyal medya yarışmaları düzenleyin. Hayır kurumları ya da kâr amacı gütmeyen şirketler ile ortak çalışarak dikkatleri üzerinize çekin. 3)  Facebook standart sekmelerin sırasını değiştirmenize olanak sağlamakla beraber yeni ücretsiz sekmeler yüklemenize de izin veriyor. Bunu kullanın… 4) Video ve oynatma listelerini kullanarak ilgiyi üzerinize çekebilirsiniz. YouTube gibi bir mecra ile çekişen Facebook video hizmeti hem daha profesyonel görünüyor hem de yüksek boyutlara izin vererek, geniş bir yorum bırakma alanı vaat ediyor. 5) Müşteri hizmetlerini Facebook’a entegre edebilirsiniz. Anlık canlı destek gibi hizmetler bu sosyal medya mecrası üzerinden de yürütülebilir. 6) Sizin resmi Facebook sayfanızı beğenen kullanıcıların hangi benzer sayfaları da kullandıklarına bakın ve onları hedef almayı ihmal etmeyin. 7) Facebook Ad Manager üzerindeki Audience Insights aracını kullanın. Bu araç sayesinde sayfanızı beğenen kitleye ait neredeyse sınırsız bilgiye ulaşabilirsiniz. 8) Farklı platformlar üzerinden yeniden pazarlama stratejisi deneyin. Facebook üzerinden istediğiniz neticeye ulaşamıyor ancak Bing ya da Google AdWords ile istediğinizi elde ediyorsanız platformlar arasından yeni müşterilere yönelin.

Vodafone’dan 4G veri yükleme rekoru

0
Dijital bağlantılı Türkiye hedefiyle yaptığı teknoloji yatırımları kapsamında 4G’ye ağırlık veren Vodafone, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’ndan aldığı izinler kapsamında gerçekleştirdiği 4G şebeke testlerine bir yenisini daha ekledi. 13 Nisan’da İstanbul Maslak’taki Vodafone Plaza’da noter huzurunda gerçekleştirilen veri yükleme (uplink) testinde, 1800 MHz ve 2600 MHz frekans bantları 4G ile birleştirilerek, tek test terminaliyle 4G veri yükleme yönünde ulaşılabilecek “en yüksek hız” olan 141.06 Mbps’lik hıza ulaşıldı. Böylece Vodafone, Türkiye’de 4G veri yükleme ikili taşıyıcı birleştirme testini yapan ilk operatör olurken, Çin’den sonra dünyada ikinci kez veri yükleme ikili taşıyıcı birleştirme testini gerçekleştiren operatör de oldu. Vodafone Türkiye mühendisleri tarafından Huawei altyapısı üzerinde gerçekleştirilen bu testle aynı zamanda LTE-FDD bantlarında dünyada ilk kez veri yükleme yönünde ikili taşıyıcı birleştirme başarıyla denendi. Vodafone’un veri yükleme testi, 4G teknolojisinin sadece veri indirme yönünde değil veri yükleme yönünde de yüksek hızlarda servis verebileceğini göstermesi açısından önem taşıyor.
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Vekili Ara Yıldızlı
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Vekili Ara Yıldızlı
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Vekili Ara Yıldızlı, şunları söyledi: “Vodafone Türkiye olarak 4G hazırlıklarımızı ve testlerimizi aralıksız sürdürüyoruz. Bu amaçla son yaptığımız testlerde Türkiye’de ilk defa 800 MHz ve 900 MHz üzerinden 4G servisini veren operatör olmuştuk. 4G teknolojisi ile mevcut spektrum bantları birleştirilerek yüksek hızlara ulaşmak mümkün. Bu kapsamda yaptığımız testlerde Türkiye’de ilk defa 3 farklı bandı tek terminal ile birleştirerek 450.79 Mbps  veri indirme (downlink) hızına ulaşmıştık. Şimdi de gerçekleştirdiğimiz bu son testle spektrum bantlarının aynı zamanda veri yükleme (uplink) yönünde birleşebileceğini ve bu sayede yüksek hızlara ulaşılabileceğini gösterdik. Veri yükleme yönünde 4G frekanslarının birleştirilmesi, özellikle resim ve video yüklemek isteyen sosyal medya kullanıcıları ile bulut (cloud) teknolojisini kullanan kurumsal firmaların yüksek hız ihtiyaçlarına cevap verebilecek. Nisan ayında gerçekleştirdiğimiz testlerle Vodafone olarak Türkiye’de ilk defa hem veri indirme hem de veri yükleme yönünde tek terminalle ulaşılabilecek en yüksek hızlara ulaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Global pazarda 4G teknolojisinin geliştirilmesi çalışmalarına ilk başlayan operatörlerden biri olarak, Türkiye’de de 4G teknolojisine yön verenler arasında yer almayı ve abonelerimize ilk günden itibaren en iyi 4G hizmetini sunmayı hedefliyoruz.”
Veri Yükleme Hızları (Upload)
Dosya Gönderme Data (MB) 3G Tek taşıyıcı 3G İki Taşıyıcı 4G Tek taşıyıcı 4G İki Taşıyıcı
5 fotoğrafı e-posta ile göndermek 20 28 sn 15 sn 2 sn 1 sn
Sunum yüklemek 50 1 dk 9 sn 36 sn 6 sn 3 sn
Cloud’a dosya yüklemek 100 2 dk 19 sn 1 dk 13 sn 11 sn 6 sn
5 dk HD 1080p video yüklemek 450 10 dk 25 sn 5 dk 27 sn 51 sn 26 sn
 

VoIP Expo Video Konferans Zirvesi 22 Nisan’da

0
voipexpoVideo konferans kullanımı, teknolojinin getirdiği kolaylıklarla artıyor. Bu kapsamda artan ilgi, Türkiye’nin ilk video konferans zirvesinin de düzenlenmesini sağladı. VoIP Expo isimli etkinlik, 22 Nisan 2015 tarihinde, Koç Üniversitesi’nin Şişli’deki Kuluçka Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Saat 13:30’da Video Konferans’ın Geleceği başlıklı oturumla başlayacak olan organizasyon kapsamında 200 kadar sektör profesyoneli bir araya gelirken, sekiz video konferans uzmanı konuşmacı tek oturumda katılımcılarla buluşacak. Etkinlik sırasında UltraHD (4K) video konferans deneyimi de gerçekleştirilirken; bulut teknolojileri, Android tabanlı yeni donanımların lansmanları ve getirileri ile video konferans uygulamalarının başka sistemlerle entegrasyonu da ele alınacak. Plusclouds, Empatiq, Grandstream ve TrueConf sponsorluğunda gerçekleştirilen etkinliğe dair diğer bilgiler ve tüm programa voipexpo.net adresinden ulaşabilirsiniz.

Moleskine defterlerin dijital dönüşümü

0
Moleskine_EvernoteYazar Bruce Chatwin, seyahatleri esnasında yanında her daim küçük not defterleri taşırdı. Paris’teki bir kağıt dükkanından aldığı bu defterler ile dünyayı dolaştı 1987 tarihli The Songlines adlı kitabında bunlar için “carnets moleskins” ismini kullandı. Bu özel defterlerin artık üretilmediği için üzgün olduğunu da eserinde not düşen yazarın kitabı yaklaşık 10 yıl sonra İtalyan tasarımcı Maria Sebregondi tarafından okundu. New York Times’ta Claire Martin, bu sözleriyle başladığı yazısında kendi alanında en tanınmış markalardan biri olan Moleskine’in dijital dünyayla nasıl barıştığını aşağıdaki sözleriyle anlatmış. Tasarımcı bu defterlerin Picasso, Van Gogh ve Ernest Hemingway tarafından da kullanıldığını öğrendi ve moleskine adını tescilleterek defterleri adeta yeniden diriltti. Günümüzde Moleskine not defterleri tablet ve akıllı telefonlar ile birlikte anılıyor. Kendi mağazalarını açan marka kendi lisansını da aldı, belli temalara sahip farklı tasarımlarla gelen ürünler piyasaya sürdü. Öte yandan Adobe, FiftyThree, Evernote ve Livescribe gibi şirketler ile anlaşma imzalayarak Moleskine defterlerdeki her türlü içeriği dijital dünyaya taşımanın önünü açtı. Şirket kısa süre sonra LEGO‘dan dijital bir stratejisti bünyesine kattı ve kendileri için yabancı olan dünyada nasıl ilerleyeceklerinin şemasını çizdi. Bu planlama ile birlikte Evernote işbirliği başladı, FiftyThree adlı bir başka teknoloji şirketiyle de anlaşılarak Paper uygulamasıyla çizim ve yazıların gerçek defterlere aktarılabilmesi sağlandı. Geçtiğimiz yıl Livescribe ortaklığına imza atan Moleskine, akıllı kalem teknolojisi sayesinde gerçek deftere yazılanların anında dijital platforma taşınmasını da olanaklı hale getirdi. Moleskine şu günlerde 250 çalışana ve New York, Şangay, Hong Kong ve Cologne (Almanya)’da ek ofislere sahip. 2014 yılındaki satışları da neredeyse 104 milyon dolar civarında.

Gigaset S850 gerçeğe yakın ses kalitesi vaat ediyor

0
Gigaset_S850Renkli TFT ekran, Bluetooth, mikro USB girişi gibi birçok özelliği bir arada sunan Gigaset S850, kullanıcılarına HD Voice ile yüksek ses kalitesi ayrıcalığını yaşatıyor. HD Voice sayesinde telefon görüşmeleri daha net ve “gerçeğe yakın” hale gelirken, eller serbest özelliğiyle yapılan tüm görüşmeler de bu ses deneyimi sayesinde çok daha canlı ve kesintisiz olabiliyor. Gigaset S850, 500 vCard kayıtlık kapasite sunan hafızayla geliyor. Yedeklenen kartvizitler USB aracılığıyla telefon rehberinize kaydedebiliyor, Mini USB özelliği sayesinde bilgisayarınıza bağlanarak Outlook ve rehberle eşleştirilebiliyor. Gigaset S850, Bluetooth özelliğiyle telefonunuzu kulaklıkla kullanma şansı veriyor. 12 saat konuşma ve 300 saat bekleme kapasitesinin yanı sıra, sahip olduğu özellikleriyle alışkanlıkları değiştirmeyi vaat ediyor. Yüksek çözünürlüklü geniş TFT renkli ekranı gözleri yormadan okumayı ve menüler arasında geçiş yapmayı kolaylaştırıyor. Tasarruflu güç kaynağıyla geleneksel kablosuz telefonlara oranla daha az enerji tüketen S850, el cihazıyla baz istasyonu arasındaki mesafeye göre yayın gücünü azaltıp artırabiliyor. Gigaset S850’in entegre ECO DECT teknolojisi ise baz istasyonunun yayın gücünü yüzde 60’a kadar düşürebilmeyi sağlıyor.

Digital Signage’de interaktivite dönemi

0
Her geçen gün sayıları artan ekranlar ve bu ekranlardaki reklam ve tanıtımların arkasında zengin bir teknoloji yer alıyor. Bu teknolojiyi geliştiren firmalardan biri olan Sistem 9 Medya, Türkiye’deki başarısını yurtdışına taşımak için önemli adımlar atıyor. Sistem 9 Medya İcra Kurulu Başkanı Kaan Akın, yaptığımız röportajda NBK Capital’den aldıkları yatırımla ihracata daha fazla ağırlık vermeye başladıklarını ifade ederken, Ar-Ge merkezlerinde geliştirilen yeni digital signage teknolojilerinin oynadığı role de dikkat çekiyor. Digital Signage’de artık interaktivite ve kişiselleştirme döneminin başladığını belirten Akın, Avcılar’da bulunan Ar-Ge merkezleri ile bu talebe yönelik çözümler geliştirdiklerini ifade ederken, dünyadaki yeni trendin de bu yönde olduğunun altını çiziyor.

Microsoft Yaz Okulu için başvuru zamanı

0
Microsoft_YazOkuluTürkiye’deki tüm üniversitelerin bilgisayar mühendisliği bölümü ve ilgili bölümlerinden öğrencilere açık olan Microsoft Türkiye Yaz Okulu, bu yıl 3 – 28 Ağustos 2015 tarihlerinde Microsoft Türkiye İstanbul ofisinde gerçekleşecek. Yaz okulunda Microsoft Türkiye ekibinin yanı sıra Türkiye’nin farklı sektörlerdeki önde gelen şirketlerin yöneticileri ve akademisyenler de öğrencilerle bir araya gelecek. Microsoft Türkiye Yaz Okulu için 11 Mayıs 2015 tarihine kadar başvurular devam edecek. Başvuru sonuçları 25 Mayıs 2015 tarihinde açıklanacak. Başvurularda başvuru öncesi Windows Store’da uygulama yayınlamış veya Microsoft Azure servislerini kullanan herhangi bir platformda geliştirilmiş uygulama (IoT, Oyun, Araç, eklenti, Ofis ürün eklentisi vs.) sahibi öğrencilere öncelik verilecek. Program başvuru sürecinde, katılımcıların yaz okulu boyunca geliştirecekleri projelerin raporunu hazırlamaları ve Microsoft ile paylaşmaları gerekiyor. Projelerini geliştirirken birbirlerinden ve hocalarından yardım alabilecek olan katılımcılar, program sonunda ise projelerini Microsoft çalışanlarına ve bilişim dünyasındaki önemli firmalara sunma imkanı bulacaklar. Ayrıca, yaz okuluna katılan ve anlatılan konular üzerine yapılacak dönem sonu sınavında başarılı olanlar öğrencilere ‘Başarı Belgesi’ de verilecek. Microsoft Türkiye Yaz Okulu 2015’e aka.ms/yazokulu adresinden 11 Mayıs 2015 öncesine kadar başvuru yapılabilecek. Sonuçlar ise 25 Mayıs 2015 tarihinde fb.com/mskampus adresinden açıklanacak.

Jabra’nın biyometrik kulaklığı Türkiye’de

0
Jabra_biyometrikMobil tüketici pazarına yönelik hands-free (eller serbest) iletişim ürünleri geliştiren dünyanın lider kablosuz iletişim markası Jabra, sporculara ve yoğun fitness çalışanlara özel yenilikçi Sport Pulse Wireless stereo kulaklıklarını Türkiye’de satışa çıkardı. Giyilebilir teknolojilerde dönüm noktası yaratan, tek bir cihazda pek çok fonksiyonu toplayan kablosuz kulaklık, kalp atış hızını gösteren bir monitör ve opto-mekanik bir sensör ile entegre edilmiş dünyanın ilk kulaklığı. Aynı zamanda akıllı ses teknolojileriyle donatılmış, sporculara kişiselleştirilmiş sesli tavsiyelerde bulunan, güvenilir, hafif ve kompakt bir egzersiz ve sağlık rehberi. 4.5 saatlik pil ömrüne sahip NFC ve Bluetooth destekli Sport Pulse Wireless, yüksek performansı, yağmura ve tere dayanıklı yapısıyla atletlerin farklı ortamlardaki zorlu antrenmanlarına ayak uydurabilecek şekilde Ergonomic Audio Response ScienceTM teknolojisiyle geliştirildi. Sekiz farklı cihazla aynı anda eşleştirilebilen Sport Pulse Wireless, aynı zamanda hem müzik dinlemek hem de telefonla konuşmak için kullanılabiliyor. Dünyanın ilk biyometrik kulaklığı Sporcuların antrenmanlarını planlamasını, takip etmesini ve değerlendirmesini sağlayan biyometrik kulaklık Sport Pulse Wireless, sol kulaklıkta yer alan opto-mekanik sensör sayesinde kullanıcının kulağındaki deri üzerinden oksijen tüketimine, hızına ve kalp ritmine dair bilgileri topluyor. Ayrıca zaman, kalori ve mesafe bilgilerine dayalı olarak antrenmanları optimize ediyor ve sporculara hafif, yağ yakma, kardiyo, yoğun, maksimum olarak altı farklı kalp atış hızı kategorisinden birini seçme şansı tanıyor. Dâhili Sports Life App uygulaması ise, tek bir tıkla verilere daha kolay erişim sağlarken, aynı zamanda kullanıcılarına kişiselleştirilmiş sesli tavsiyelerde bulunabiliyor.

Yeni kanuna dikkat!

0
İnternet ve telefon üzerinden satış/pazarlama faaliyeti sunan şirketlere yönelik çeşitli yükümlülükler getiren Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun 1 Mayıs’ta yürürlüğe giriyor. Daha çok tüketicinin izni olmadan ticari herhangi bir amaçla kendisi ile temas kurulmasının önüne geçmeyi amaçlayan kanun, her ne kadar ticari iletinin izinsiz gönderimini engelliyor gibi görünse de izin alma, tahsilat, borç hatırlatma, bilgi güncelleme, anket, bilgilendirme,doğum günü tebriği vb. amaçlarla yapılacak aramaların önünün kestiği düşünülebilir. Bu durum  tüm sektörlerde haklı olarak endişe yaratıyor. Yeni kanunla birlikte birçok sektörde olduğu gibi çağrı merkezi sektöründe de önemli değişikliklerin yaşanması bekleniyor. 45 üyesiyle birlikte Türkiye çağrı merkezi sektörünün yaklaşık yüzde 90’ını temsil eden Çağrı Merkezleri Derneği, kanunun etkilerine karşı sektöre önemli biligilendirme ve tedbir önerilerinde bulundu. ÇMD Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı, yeni yasayla birlikte özellikle CRM uygulamalarında, sadakat programlarında ve dijital pazarlama faaliyetlerinde çok ciddi bir dönüşüm yaşanacağını söylüyor.
Çağrı Merkezleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı
Çağrı Merkezleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı
Konuyla ilgili açıklama yapan Çağrı Merkezleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı, bu tip düzenlemelerin, tüketicinin haklarının korunması ve bilgilerinin güvenliğinin sağlanması, sektörlere olan güvenin artırması ve AB uyumu açısından önemli olduğunu ancak eş zamanlı olarak sektörlerin ticari faaliyetlerinin de aynı bakış açısı ile korunması gerektiğini düşündüklerini ifade etti. Ankara’da çeşitli temaslar gerçekleştirdiklerini ve ardıl yönetmelikler konusunda sektörün görüşlerini ve somut önerileri yetkililere aktardıklarını belirten Tarakçı, sözlerine şöyle devam etti; “80 bin kişiye istihdam sağlanan çağrı merkezi sektörü, bölgesel kalkınmaya destek konusunda da en stratejik ve önemli sektörlerden birisi durumunda. Sektörün firma ve kurumlara yarattığı katma değerlerin öneminin anlaşılmasıyla birlikte sektördeki iş hacmi büyümekte ve yeni yatırımlar planlanmakta. Bu ortamda, Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun’un getirdiği uygulamalar ve yaptırımlar daha da önem kazanıyor. Mayıs itibariyle izni olmadan hiçbir tüketiciye kısa mesaj,  e-posta gönderilemeyecek, sesli arama yapılamayacak. Opt-in olarak adlandırılan bu yöntemin hayatımıza girmesi ile kurumlar müşteri ilişkileri yönetimlerindeki iş yapış biçimlerini ve süreçlerini tamamen değiştirmek zorunda kalacaklar. Herhangi bir sıkıntı yaşamadan tüketiciye ulaşmak isteyen tüm kurumlar ya müşterilerinden bu izinleri alacak, ya da elinde izinli veri tabanı bulunan kaynak firmalarla iş birliği yaparak profesyonel destek almak durumunda kalacaklar. Kanunun gerekçesi itibariyle daha önce de ifade ettiğim gibi bu tip yasal düzenlemelere kesinlikle ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Ancak bu kadar katı ve belirsizliklerle dolu bir düzenleme her ne kadar iyiniyetle kurgulanmış olsa da, ülkedeki ekonomik ve ticari faaliyetlerin önüne kesmekle birlikte sağlanan onbinlerce istihdamın da olumsuz etkilenmesine neden olacağı aşikardır. Kanunun uygulama esaslarını belirleyecek olan yönetmeliklerin sektörleri de rahatlatacak ve koruyacak  şekilde hazırlanması bu noktada son derece elzemdir. Kanun çok genel kapsamda yayınlandığından, eksik kalan bir çok husus için uygulama usul ve esasları belirlemek adına hazırlanacak ikincil düzenlemelerin de yayınlanmasını bekliyoruz. Dernek olarak sektörümüzü temsilen TC Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü yetkililerini Ankara’da birkaç kez ziyaret ettik ve önemli gördüğümüz bazı hususları somut önerilerimizle birlikte aktardık. Umuyoruz ki kanun yürürlüğe girmeden evvel bu konudaki çalışmalarımız sonuç verir ve hem tüketiciler hem de sektörümüz açısından faydalı olacak şekilde  bir uygulama hayata geçer.”

Giyilebilir teknolojiler güvenli mi?

0
Yapılan araştırmalara göre 2019 yılında dünyada 53,2 milyar dolar pazar payına ulaşılacağı ön görülen giyilebilir teknoloji pazarı şuan sadece teknoloji devlerinin değil; sağlık sektörü, ünlü giyim markaları, mücevher firmaları gibi birçok farklı sektörün odak noktası haline geldi. Gelişen teknolojilere bağlı olarak internet kullanımının yaygınlaşması ve internet altyapılarının hızla gelişmesine bağlı olarak internet ile etkileşimde olan nesneler neredeyse insanın yaygın olarak etkileşimde olduğu her şeye dokunuyor. Teknoloji uzmanları “Nesnelerin İnterneti” kavramından “Her şeyin İnterneti” kavramlarına geçişle birlikte insanlığa sağlanacak avantajlar üzerinde konuşa dursun; işin güvenlik boyutu düşünüldüğünde her yerde bu kadar akıllı birbirine bağlı cihazın olması siber suçluları da sevindirecek gibi. Televizyondan, buzdolabına, kullandığınız arabadan evinizdeki aydınlatmaya kadar uzanan akıllı teknolojiler artık giyilebilir halde karşımızda. Birçok markanın giyilebilir teknoloji piyasasına adım atmasıyla birlikte moda ikonları hangi cihazın daha tarz olduğunu tartışa dursun, bu kadar kişisel bilgiyi üzerinde barındıran teknolojilerin güvenlik risklerine karşı alınacak önlemler asıl odak noktası olması gereken konu. Sürekli üzerinizde taşıdığınız akıllı bir cihazın kamerasının güvenlik açıkları kullanılarak meraklı kişiler tarafından birkaç komutla erişebilir olması hiç hoş olmayan sonuçlara sebep verebilir. Daha geçen yıl birçok ünlünün özel fotoğrafları güvenlik açıkları nedeniyle cep telefonlarından gizlice internete sızdırılmıştı. Kişisel sağlık bilgileri, ziyaret edilen yerler, bulunulan lokasyon bilgisi, kaç adım atıldığı, e-postalar, fotoğraflar, kişisel ya da şirket verileri kısacası giyilebilir akıllı cihazınızda bulunan her şeye gerekli güvenlik önlemleri alınmadığı takdirde siber suçlular tarafından erişilebilinir. Bu cihazların bankacılık, akıllı ödeme sistemleri ile birlikte senkronize çalıştığı düşünüldüğünde işin ekonomik boyutuda siber suçluların bu teknolojilere olan ilgisini artıracaktır.
Vizyon Arge Satış Müdürü Sinem Tirkeş
Vizyon Arge Satış Müdürü Sinem Tirkeş
Giyilebilir teknolojilerin kullanım amaçlarına bağlı olarak farklı alanlarda birçok fayda sağlayacakları kesin. Sağlık sektörü odaklı geliştirilen bu teknolojilerden bazıları insan hayatına etki edecek en kritik süreçlerin önceden tespitini sağlayabilecek. Bu teknolojilerin kullanımının iş hayatında da iş sürdürülebilirliği gibi farklı avantajları getirerek kullanımının kurumlarda gittikçe yaygınlaşacağının altını çizen Vizyon Arge Satış Müdürü Sinem Tirkeş, “Akıllı cihazların kullanımının yaygınlaşması ile siber suçluların odak noktası özellikle kullanımı yaygın olan cihazlardaki zafiyetlere odaklanmaktadırlar. Giyilebilir teknolojilerde ister istemez yakın bir gelecekte hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olacaktır. Bu teknolojileri kullanan kişiler muhakkak güvenlik önlemleri tarafında da bilinçlenmeli ve gerekli güvenlik tedbirlerini almalıdırlar.” diye belirtti. Mobil teknolojilerin kurumların ağlarına girmesiyle BYOD (Kendi cihazını getir) kavramının siber güvenlik alanına farklı bir bakış açısı getirdiğine değinen Tirkeş; “Bugün giyilebilir teknolojilere bağlı olarak da WYOD (Kendi cihazını giy) siber güvenlik alanında dikkat edilmesi gereken bir nokta”. Bu cihazların bireysel kullanımının yanında özellikle kurumların IT çalışanlarının bu cihazların kullanımı ile ilgili gerekli IT politikaları belirlemelerinin kamu ve özel sektörde kritik olduğunun altını çizen Tirkeş; “Bu cihazların kullanımında ki güvenlik tehditlerine ve önlemlerine karşı tüketiciler muhakkak bilinçlendirilmeli” diye sözlerine ekledi.

İşletmeler verilerinin esiri olmayacak

0
Kurumlar, yapılandırılmış ve yapılandırılmamış veriler ile baş etmek için yoğun şekilde para ve zaman harcıyor. Verilerin artış hızı, iş uygulamalarındaki karmaşıklığın ana nedenleri haline geliyor. Artan verilerin depolanmasının ve yönetilebilirliğinin sağlanması daha fazla önem kazanıyor. Kurumları rekabette öne taşıyacak yenilikçi teknolojileri ile öne çıkan Synology, ürün ve çözümleriyle iş süreçlerini kolaylaştırıyor. DiskStation Manager 5.2 çözümü, daha fazla iş uygulamasının sezgisel veri metoduyla yönetilebilmesine olanak yaratıyor. Synology, her yerden ve her zaman ulaşılabilir ve yönetilebilir verilerin kritik öneme sahip olduğu günümüzde, yenilikçi ürünleri ile hayatı kolaylaştırıyor.
Synology Türkiye Ürün Müdürü Volkan Yiğit
Synology Türkiye Ürün Müdürü Volkan Yiğit
Gittiğiniz yere verileriniz de gelsin Kurumsal ve ev tipi kullanıcılar için depolama çözümleri sunan Synology, yenilikçi çözümler sağlayarak veri depolama alanında köklü bir dönüşüm gerçekleştiriyor. Verilere mekândan bağımsız erişilebilmenin iş dünyasında heyecan verici gelişmelere kapı açtığını belirten Synology Türkiye Ürün Müdürü Volkan Yiğit, “Günümüzde, her yerden ve her zaman diliminde verilere ulaşmak lüks değil artık bir zorunluluk. DiskStation Manager 5.2 çözümünün sunduğu avantaj, kullanıcılara daha fazla yaratıcılık fırsatı yaratıyor. Ürün ve çözümlerimiz sayesinde, iş süreçlerinin hızlı, kolay, esnek ve güvenilir olarak yönetilebilmesini sağlıyoruz” dedi. İşler vaktinizi çalmasın, sıkıcı anlar yerini keyifli anlara bıraksın DiskStation Manager 5.2 (DSM), kurumlara ve bireylere para ve zamandan tasarruf etme olanağı sağlıyor. DSM 5.2 çözümü ile gelen “Docker” uygulaması, üçüncü parti geliştiricilerin eklentilerinin yönetilebilmesine imkan veriyor. Sistem yöneticilerinin hayatlarını kolaylaştıran uygulama, yüzlerce uygulamaya hükmedilmesine imkân sağlıyor. Bu sayede, iş süreçleri hızlı ve esnek şekilde yönetiliyor. Yoğun iş temposunu hafifletmek için geliştirilen DSM 5.2 ile sıkıcı iş süreçleri yerini keyifli anlara bırakıyor. Web’deki içeriklere tek tıkla hükmedin Veri miktarı her geçen gün inanılmaz bir şekilde artış gösteriyor. Fotoğraflar, videolar ve müzik dosyalarının hacmi sürekli büyürken, sosyal medya platformları da bu büyümeyi tetikliyor. İnternette sörf yapılırken istenilen bir notu “Note Station” uygulamasıyla hızlı şekilde kullanılan cihaza kaydetme olanağı sağlıyor. Bu benzersiz uygulama, Chrome penceresindeki tüm web sayfalarının yakalanıp not oluşturulmasını ve istenildiği zaman kullanılmasına imkân veriyor. Note Station ile mobil telefondan veya PC’den alınan notlara hızlı bir şekilde erişilip tek tıkla iş süreçleri yönetiliyor. Fotoğraf ve videolara daha fazla alan DSM 5.2, kullanılabilirliği düzenleyerek fotoğrafları, videoları, dosyaları yönetmek ve depolamak için daha fazla esneklik sunuyor. Synology’nin mobil uygulamaları, DS audio’nun yeni denkleştiricisiyle daha esnek, özelleştirilebilir bir multimedya deneyimi ve DS download üzerinden bir torrentin belirli dosyalarını indirme imkânı sunuyor. Mahremiyetiniz güven altında Kurumlar ve bireyler için en önemli konuların başında güvenlik geliyor. Geliştirdiği ürün ve çözümlerle kendisini müşterilerinin güvenliğine adayan Synology, veri mahremiyetini güven altına alıyor. Sunduğu SMB 3 şifreleme desteği, DiskStation’daki verilerin Windows 8 ve Windows Server 2012 veya üzeri platformlarda güvenli olarak paylaşılmasına olanak sağlıyor. Bu sayede hassas bilgiler, üçüncü parti şifreleme çözümleri kullanılmadan korunabiliyor.

TechInside okurlarının önceliği “Bulut Güvenliği’

0
anketTechInside’ın kapak konusuna göre her ay düzenli olarak güncellediğimiz anketimizde bu kez sizlere “Güvenlik alanında önümüzdeki dönem hangi konular gündemde olacak?” sorusunu yönelttik. Seçenekler bulut platformları, cep telefonu/tablet güvenliği, nesnelerin interneti, DDoS tipi büyük saldırılar ve masaüstü/dizüstü bilgisayarlar olarak sıralanmıştı. Anketimize gelen çok sayıda yanıt arasında Bulut platformlarının güvenliği oyların yüzde 51’ini almayı başardı. Cep telefonu/tablet güvenliği yüzde 36 ile ikinci sırada yer alırken, nesnelerin interneti yüzde 24’le beklentilerimizin üstünde bir oy almayı başardı. Anket sonucunda son iki sırayı ise yüzde 14’le DDoS tipi büyük çaplı saldırılar ile yüzde 8 ile masaüstü/dizüstü bilgisayar güvenliği aldı. Bu durum, iş dünyasında bulut tabanlı teknolojilerin ne kadar yaygın kullanıldığının da bir göstergesi. Artık gerek kişisel gerekse şirketlerin pek çok verisi, kritik olanlar dahil bulut ortamında saklanıyor. Ankette günlük yaşamımızda çok fazla yer almayan nesnelerin interneti ise yüzde 24’lük bir oy aldı. Global güvenlik firmaları bile bu alandaki güvenlik risklerine dair yeni yeni açıklamalar yaparken, TechInside okurlarının farkındalığı takdiri hak ediyor. [poll id=”5″] Manşetlere çok fazla çıkmadığından olsa gerek DDoS tipi saldırılar dördüncü sırada kendine yer bulabilmiş durumda. Ancak özellikle ülkelerin kamu kurumları ile global bilinirliğe sahip firmalar açısından bakıldığında hiç de azımsanmayacak oranda saldırılar kayıtlara geçmiş durumda. DDoS’un yüzde 14’te kalmasını, diğer seçeneklerin daha güçlü olmasına bağlamak mümkün olsa gerek. Yeni anketimizde “analitiği” ölçeceğiz TechInside’ın 15 Mayıs 2015’te çıkacak dokuzuncu sayısında “analitik” konusunu ele alacağız. Özellikle Büyük Veri’nin kullanımının artmasına paralel önemi gittikçe artan bu konuyla ilgili anketimiz için de katkılarınızı bekliyoruz. Anketimizi her zaman olduğu gibi sitemizin sağ tarafındaki sütunda bulabilirsiniz.

Hep bilişim bilişim nereye kadar?

0
BilisimVadisiİlk ne zaman telaffuz edilmişti hatırlamıyorum ama son yıllarda adeta bir teknopark enflasyonu yaşadığımız gerçek. Artık hemen her şehirden “biz de teknopark kuralım” açıklamaları yükseliyor. Yükseliyor yükselmesine de, neredeyse her biri diğerinin kopyası gibi olduğu için kendi aralarında rekabet mi edecekler, yoksa gerçek işleri olan Ar-Ge mi yapacaklar, orası biraz karışık… Geçen ay, Siemens’in Türkiye’de başlattığı İnovasyon Yarışması’nın toplantısı için Kurtköy’deydim. Siemens, burada kendi Ar-Ge ofisi dışında bir de Siemens Innovation Lab isimli bir merkez kurdu. Merkez, açık inovasyon türünün bir örneği olmasının yanında Siemens’in global Ar-Ge organizasyonuyla bir buluşma noktası niteliği de taşıyacak. O günkü toplantının hemen ertesinde Teknopark İstanbul Genel Müdürü Dr. İsmail Arı ile de kısa bir sohbet etme olanağı buldum ve aklımdaki birkaç soruyu yönelttim. Soruların en başında, Gebze’de yapımı devam eden Bilişim Vadisi isimli projenin kendilerini ne kadar etkileyeceğiydi. Evet, Teknopark İstanbul savunma sanayii gibi belirli sektörlere odaklanmış olsa da, artık BT’nin sektör bağımsız Ar-Ge faaliyetlerine dahil olması nedeniyle bir rekabet oluşacaktı. İsmail Bey, bu farktan bahsederken lokasyon konusunda kendilerinin daha avantajlı olduğunu, ama bulunan firmalar özelinde bir rekabetin çok da yoğun olmayacağını söyledi ve önemli bir detaya değindi… Doğu Marmara’da, Bursa, Yalova, Kocaeli ile Gebze özelinde pek çok otomotiv ve otomotiv yan sanayii olduğunu belirten Arı, Bilişim Vadisi’nin aslında otomotiv sektörünün gelişimi için önemli bir yer olabileceğini söyledi. Açıkçası kesinlikle katılıyorum. TechInside’de kimi zaman sizlerle paylaştığım analiz ve yazılarda Türkiye’nin otomotiv sektörünün teknolojik dönüşümde geç kalabileceği uyarısından söz ediyorum. Otonom sürüşe sahip araçlar, araç içi uygulama mağazaları için yapılacak çalışmalar, sürüş güvenlik teknolojileri ve daha aklınıza gelebilecek pek çok konu için Bilişim Vadisi olarak planlanan yer oldukça ideal. Ancak, kamu tarafındaki planlar ve hedefler nedir diye baktığımızda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın aynı fikirde olmadığı görülüyor. Daha kısa bir süre önce, Nisan ayının başında Bakan Fikri Işık tarafından yapılan açıklamalarda özellikle bir sektöre değinilmese de “start up” ve “spin off” yeni küçük işletmelerin doğmasına ve büyümesine yarayacağı, teknoloji transfer merkezlerinin bulunacağından bahsediliyor. Bu açıdan baktığımızda da, karma bir yapının hüküm sürmesi beklenen Bilişim Vadisi’nin asıl yaratabileceği katma değerin uzağında kalınacağı, daha da önemlisi Türkiye’nin en stratejik sektörlerinden biri olan otomotivin yine kendi haline bırakıldığı görülüyor. Sizce de, yerli otomobil için babayiğit arıyoruz diye açıklama yapanların artık otomobilin yalnızca kaportadan ibaret olmadığını öğrenmesinin zamanı gelmedi mi? * * * Yukarıdaki yazıyı, TechInside’ın Nisan 2015 sayısı için yazmıştım. Dergiyi matbaaya göndermemizin hemen ertesinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Sakarya’nın Karasu ilçesindeki 222 hektarlık alanı “Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi” olarak ilan etti. Bakan Fikri Işık imzalı açıklamada ilan edilen bölgenin, Doğu Marmara Bölgesi’nin otomotiv ve otomotiv yan sanayi sektörlerindeki potansiyelin değerlendirilmesini amaçladığı belirtildi. Diyebilirsiniz ki Kocaeli ile Sakarya arası fazla değil. Doğru, Gebze ile Karasu arası 158 kilometrelik bir mesafe, ancak Karasu ana yollar üzerinde değil, Karadeniz kıyısında bulunuyor. Daha da önemlisi, bölgede yapılmak istenen halihazırda Kocaeli ve Bursa’da zaten yapılanlardan farklı bir şey değil. Açıklamada bu bölgenin gelecekteki otomotiv teknolojilerine nasıl bir katkı yapılacağı belirtilmemiş durumda. Sadece “Orta ve yüksek teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat içindeki payının arttırılmasına katkı sağlayacak.” cümlesiyle geçiştirilmiş. İnsan düşünmeden edemiyor, ülkenin adında “Sanayi” ve “Teknoloji” olan bakanlığı, acaba hangi sektörün nerede yoğun olarak faaliyet gösterdiğinden habersiz mi?

Norveç FM frekansına veda ediyor

3
Görsel: James Case, Flickr
Görsel: James Case, Flickr
Kuzey Avrupa ülkelerinin özellikle eğitim anlamında yaptıkları genelde gündeme gelir. Ancak Norveç, bir adım daha öteye giderek radyo frekanslarında yepyeni bir dönem başlatıyor. Norveç Kültür Bakanlığı’nın tamamladığı proje kapsamında, 2017’den itibaren ülkede radyolar FM bandından değil, DAB, yani Digital Audio Broadcasting üzerinden yayın yapacak. Ülkedeki yeni radyo standardı haline gelecek olan DAB aslında yeni bir çalışma değil. Radio.no’nun haberine göre ülkede dijital kanallar üzerinden radyo dinleyen kesim yüzde 56’ya ulaşmış durumda. TNS Gallup’un ülkede yaptığı araştırmaya göre otomobilinde DAB üzerinden radyo dinleyenlerin sayısı daha şimdiden yüzde 20’yi bulmuş. Bunda, ülkede dijital radyo yayınlarının yüzde 95’lik bir kapsamaya ulaşmış olmasının da etkisi var. İlk olarak 1995’te dijital radyo yayını ile tanışan Norveç, 2007’de DAB+ standardına geçiş yapmış. Ülkede halen 22 ulusal çapta yayın yapan radyo kanalı bulunuyor. Norveç Kültür Bakanlığı’nın ilk hazırlıklarına 2011’de başladığı bu geçiş için mevcut radyoların yeni yerleri de belirlenmiş durumda. Eğer yolunuz Norveç’e düşecekse 11 Ocak 2017’den itibaren FM bandı üzerinden radyo dinlemeye boşuna çalışmayın, zira Norveç Kültür Bakanlığı’nın resmi açıklaması bu tarihte FM frekansına veda edileceği yönünde. Bu tarih aynı zamanda Norveç’e FM’i tamamen bırakan ilk ülke olma ünvanını da verecek.

BTK: “Biz telefon dinlemesi yapmıyoruz”

0
dinlemeBTK, akşam saatlerinde bugün medyaya yansıyan Savunma Sanayi Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcısı Orhan Öğe‘nin sözlerine karşı bir açıklama yayınladı. Basına yansıyan sözleri, “kurumumuzu yıpratmaya yönelik açıklamalar” ifadesiyle yanıtlayan BTK, kurum olarak telefon dinlemesi yapmak gibi bir görevleri bulunmadığını, mevzuatlar doğrultusunda kendilerine verilen görevleri yerine getirdiklerini kaydetti. BTK’nın açıklamasının tam metni şu şekilde: “Savunma  Sanayi Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcısı Orhan Öğe’nin 17 Nisan 2015 tarihinde basına yansıyan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nu hedef alan açıklamaları gerçekleri yansıtmayan, Kurumumuzu yıpratmaya yönelik açıklamalardır. Bu açıklamalar kamu görevi yerine getiren şahsa yakışmayacak, devlet geleneğine ve teamüllerine aykırı açıklamalardır. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Anayasa ve yasaların kendisine verdiği yetkiler çerçevesinde faaliyet gösteren, ülkemizin iletişim ve bilgi teknolojileri alanında geldiği göz kamaştırıcı durumun en önemli aktörlerinden birisidir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun telefon dinlemesi yapmak gibi bir görevi bulunmamaktadır. Mevzuatlar çerçevesinde ve mahkeme kararları doğrultusunda telefon dinlemeleri Kanunda kendisine bu görev verilenler tarafından yapılmaktadır. Basına yansıyan açıklamalarda yer alan BTK’nın yabancı teknolojilerle 4G lisanslarını vereceğine yönelik beyanlar gerçeği hiçbir suretle yansıtmamaktadır. Bilindiği üzere, 5809 sayılı kanuna göre Bakanlık  politikaları doğrultusunda 4G  yetkilendirmesinde yerli ürün kullanımı ve Ar-Ge yükümlülükleri getirilmektedir. İhale şartnamesine göre işletmeciler tarafından 4G sisteminde kullanılacak yazılım ve donanımın Türk firmalarından temin edilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Buna  ilaveten 3G ihalesinde olmayan yüzde 15 yerli ürün kullanma  (baz  istasyonu  ve  soft  swicht  vb.) zorunluluğu da getirilmiştir. Ar-Ge’ye verilen önemin göstergesi olarak 4G lisansı alan işletmecilerin çalıştırmakla zorunlu oldukları Ar-Ge elemanı sayısı 750’ye çıkarılmıştır. BTK tarafından 4G yetkilendirmesi kapsamında getirilen bu düzenlemeler ile yerli teknoloji üretimi yapan firmaların motive edilmesi ve yerli teknoloji üretiminin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na yönelik ‘yabancı vendorlar yönetiyor’ ithamı asla kabul edilemez, Kurum çalışanları zan altında bırakan, hayal mahsulü, gerçeklerle uzaktan yakından alakası bulunmayan, hezeyan türü açıklamalardır. Bu açıklamaları kınıyor ve şiddetle reddediyoruz. Bu açıklamalara karşı gerekli her türlü yasal yollara müracaat edilecektir.” Orhan Öğe ne demişti? Savunma Sanayi Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcısı Orhan Öğe, 4G haberleşme teknolojisi geliştirme projesi ULAK kapsamında Turkcell, Avea ve Vodafone ile yapılan işbirliği anlaşmasının imza töreninde konuşmuş ve projenin önündeki en büyük engelin BTK olduğunu söylemişti. “BTK’yı şu anda yabancı vendorlar yönetiyor. Yazıklar olsun onlara.” diyen Öğe, Türkiye’de Başbakan dahil herkesin dinlendiğini de söylemişti. Öğe, BTK’nın her yıl gelirlerinin yüzde 20’sini Ar-Ge’ye aktarması gerektiğini belirtmiş ve şunları söylemişti: “Yıllık tutarı 200 milyon Dolar. Ama BTK kendine yakışanı yaptı. Ne yapıyordu BTK bu dönemde. Bu ülkenin Başbakanını dinleyip, dinletip yabancı ajanslara servis yapıyordu. Bugün de beni yanıltmadı aynı şeyi yaptı. Yerli teknolojilerle değil, yabancı teknolojiyle 4G lisanslarını veriyor. Biz buradayız, yarın da burada olacağız, torunlarımız da yarın burada olacak. Bizim başka ülkemiz yok. O yüzden biz milli bir ruhla çalışıyoruz. Bu işin bedeli yok. ASELSAN gibi 40 yıllık bir şirket her şeyini feda etti buraya. Biz bu 40 milyonla dolarla bu projeyi yapmıyoruz, destek veriyoruz.

Autodesk’ten farklı sektörler için gelişmiş araçlar

0
Autodesk_2016Autodesk, kavramsal tasarımdan ürünün fabrikadan çıkışına kadar geçen sürecin her aşamasında masaüstü ve bulut kullanıcı deneyimi ile bugüne kadarki en geniş kontrol imkanını sağlayan yeni “Autodesk 2016 Design Suites” yazılım suitlerini pazara sundu. Autodesk tasarım ve yaratım suitleri genişletilmiş araç setleri ile benzersiz birlikte çalışabilirlik ve istikrarlı kullanıcı deneyimi sunuyor. Her suit AutoCAD 2016, ReCap ve 3ds Max yazılımlarını içeriyor. Bugüne kadarki en gelişmiş AutoCAD olan AutoCAD 2016; zengin görselliğiyle daha hızlı ve detaylı tasarım ve dokümantasyon sağlıyor. Autodesk’in her suitin içinde bulunan ReCap teknolojisi, daha fazla lazer tarama formatı, akıllı ölçümleme araçları, gelişmiş açıklama ve senkronizasyon yetenekleri ile Gerçeklik Programlama (Reality Computing) teknolojisini daha erişilebilir bir hale getiriyor. Autodesk 3ds Max da, kullanıcılara, hangi sektörde olursa olsun, ilham verici deneyimler yaratmak için ihtiyaç duydukları 3B araçları sunuyor. Sektörlere özel zorluklar için gelişmiş araçlar Mimarlık, mühendislik ve inşaat (AEC) ile doğal kaynaklar ve altyapı sektörlerindeki kullanıcılar gelişmiş yazılım yetenekleri, giderek güçlenen bulut hizmetleri ve esnek abonelik seçeneklerinin yanı sıra çeşitli iyileştirmeleri sunarken; imalat sektörüne yönelik çözümler; tasarım, mühendislik ve ürün fabrikasyonuna yönelik en kapsamlı teknolojiler ile birlikte en yeni ve geliştirilmiş modelleme, simülasyon ve fabrikasyon özelliklerini sunuyor. Autodesk yeni “Autodesk AnyCAD” ile tüm üçüncü parti tasarım dosyaları için birlikte çalışabilirlik, Spark açık kaynak 3B baskı platformu üzerinde çalışan “Autodesk 3D Print Studio” ile de 3B baskı teknolojisini doğrudan suitlerin akışına entegre etme olanağı sunuyor. Dijital sanatçılar ise film yapımcıları ve oyuncular; Autodesk araçlarından bütün yapım sürecinde yararlanabilirler. “Entertainment Creation Suite” içinde bulunan yazılımlar özellikle farklı lokasyonlarda bulunan ve farklı disiplinlerden ekiplerin birlikte en verimli şekilde çalışmalarına olanak sağlıyor. Animasyon performansı, içerik üretimi, işbirlikçi ve birbirine bağlı iş akışları ve kullanım kolaylığı; Entertainment Creation Suite’in 2016 versiyonunda gerçekleştirilen başlıca iyileştirmeler olarak dikkat çekiyor.

Dünya değişirken

0
SAND_Maurice_Masques_et_bouffons_06Bir yandan günlük çözümler peşinde koşan teknoloji esnafı olarak koşuşturup, akabinde “yeni medya leşkerleri” güruhuna kapağı atmaya çalışırken, dünyayı da görebildiği kadar anlamlandırmaya çalışan insanlardan mürekkep bir dünyaya doğru evrimleşiyoruz sanki. Hepimizin her konuda fikri var ve bunları ifade edebilecek kanallar her an çoğalıyor. Ama dünyayı görebildiklerimizden ibaret sandığımızdan, fikirlerimizin değerini tam anlamıyoruz, birileri “like” ederse, “tıklarsa” “paylaş” butonuna basmayı lütfeder, “RT” ya da “follow” yaparsa asıl anlamını kazanıyor herşey birden… Bizim böyle sanmamız sadece kendimizi yanıltıyor olsa neyse, görebildiğimizi sandıklarımızın alanını, sürekli daraltmaya çalışan üstyapının ataklarıyla da günübirlik cebelleşiyoruz… Oysa en bilinen hikayelerden değil mi, dünyayı kuyunun ağzı kadar sanmak… Eleştiri, Yazı, Algı, Tarih, Kavramlar Dünyayı tanımlarken “iyi” olanı, benzerlerimizin ve kendimizi ait hissettiğimiz kümenin “anlık çıkarları ya da hayat standartlarının durumu” üzerinden tanımlıyorsak, küresel bir yanlışın yerel paydaşları olmaktan başka bir akıbet beklemiyor oysa bizi… Yine de, belki ve bir umut; içtenlikli eleştiriler, umut verici bir çok işaretin anlaşılır açıklamasının yapılabilmesine ve iyileştirici yolların geliştirilebilmesine fırsat tanıyabilir. Bir konuya verdiğimiz önem, konuyu araştırırken katlandığımız zorluklar ve anlamak için harcadığımız zamanla ölçülebilir. Bir arama motorundan elde edilmiş bir kaç parça alıntı ile yazılan yazılardan ne umacağız gelecekte… Evet; demek ki sadece söylenti bağlamında da olsa bir gelecek var, olmak zorunda… Zamanın oku tek yönlü değil mi, kaçınılmaz olarak yaşadığımız bu Newton evreninde? Ses çıkarmayı başaran ilk insanlar, aralarında sonradan anımsamak üzere bir uzlaşmaya vararak, sözcükleri yapan sesleri yeniden ve yeniden, belki de binlerce yıl boyunca kısa sesler olarak da olsa bugüne taşıdı. Şimdi binlerce sözcükten ve bir araya geldiklerinde milyonlarca manadan oluşan bir algı evreninde yolumuzu yitirmek üzereyiz… Yolun sonu mu, yeni bir dönemeç mi? Birbirine söyleyecek sözü olmayanların konuşma gayreti, son tahlilde ikiyüzlülük olacaktır. Demek ki karşıtlarımızın yokluğundan değil varlığından güç alarak, herkes için iyi olana yönelmeliyiz, eğer iyimserliğimizi korumak gelecek açısından en anlamlı tasarruf ise… Kavramların varlık nedeni olmayabilir, kendileri olmaktan başka amaçları da: Ama teknolojide bu böyle değildir; teknolojik bir kavramın varlık nedeni yoksa kendisi de yoktur, varsayımsal süreçlerin=kavramların kurbanı olan çok proje vardır. Üstyapının internetle imtihanı Bugün “bireysel özgürlük” “sivil haklar” türünden, neredeyse tarihsel gerçekliklerinden koparılarak telaffuz edilen kavramların son derece karmaşık ve üzerinde herkesin görüş birliği hala sağlanamamış upuzun bir geçmişleri var… Geçtiğimiz yazılardan birinde eski matbaa makinelerinin büyüleyici yanlarına değinmiştim. İnternet ve bağlı gelişmeler ise artık büyünün günlük hayata tamamen sindirildiği yepyeni bir süreç başlattı. Örneğin, Twitter’in erişime kapatılmasını elektriklerin gitmesiyle aynı biçimde algılayan pek çok tepki okudum… Ne yazık ki, yazarını anımsamadığım bir kaynaktaki şu cümleyi günümüze uyarlarsak, gündelik bir gerçeğe vakıf olmak ya da azıcık da olsa yaklaşmak belki mümkün olur: “Erasmus bir yumurta yumurtladı ve Luther ondan civciv çıkardı…” II. Dünya savaşı sonrasında, 20. yüzyılda Birleşik Devletler savaş siyaseti, süreçleri ve imkanları analiz ederek bir yumurta yumurtladı ve Tim Berner Lee ondan civciv çıkardı: Ki biz ona kısaca İnternet diyoruz. İfade özgürlüğü nasıl kurtulur? Ölümsüz bir Commedia dell’Arte karakteri olan hasis tüccar Pantalone, hala hepimizin gölgesinde yaşamakta… Oysa gezginci tüccarın da bir geçmişi var inanılmaz… Şarkıları taşıyan, tuzu ve sabunu, ipeği ve çeliği… Arzularına yenildiği ve iktidara mahkum edildiği tarihe kadar, bir dönemin neredeyse tek kahramanı… Federico_Fellini_NYWTSFellini der ki… “Yapıtları hakkında soru sorma gereği hissedilebilecek iyi bir sanatçının yapıtlarında, ona sorulabilecek olası soruların yanıtları zaten bulunmaktadır.” Kadim akıldan kopuş Kadim akıldan kopuşun temsilcisi olarak kabul edilebilecek gezginci tüccarın atası, gezginci şövalye ile günümüz girişimcisi arasındaki, çok dikkatli bakılmazsa görünmez ama itiraz edilemez tuhaf genetik köprünün kodlarını görmenin yarattığı karmaşık duygularla yazıyı bitiriyorum, belki bir ara bunu da yazmak gerektiğini düşünerek…

Uzay Hukuku, bölüm 1

0
space-satellite-internetDers uzay hukuku, ünite 1. Konu: Uluslararası Uzay İstasyonu’nun hukuki hüviyeti… Her ülkenin kendi içinde farklı gündemleri olur. Örnek olarak yaklaşan seçimler öncesinde Türkiye’nin gündemine seçim konusunun girmesini düşünebiliriz. Ancak bazı konular var ki, ülke sınırları ve yerel hukukun burada lafı geçmiyor. Tıpkı uzayda yaşanacak istenmeyen bir durumda hangi ülkenin ya da ülkelerin sorumlu olacağı gibi. Bugünlerde Birleşmiş Milletler’in Viyana’daki ofisinde tam da bu konu konuşuluyor. Uluslararası Uzay İstasyonu‘nda farklı ülkelerden astronot ve kozmonotları ağırlayan bu merkez, farklı ülkelerin uzay ajanslarının desteğiyle yoluna devam ediyor. Foreign Policy için bu konuyla ilgili bir yazı kaleme alan Benjamin Soloway, konunun Birleşmiş Milletler’in konuyla ilgili U.N. Office for Outer Space Affairs – UNOOSA bürosunun gündemine geldiğini belirtiyor. Yapılan oturumda insanların uzaydaki aktiviteleri sonucu oluşabilecek zararlarda kimlerin sorumlu olacağı görüşülmüş durumda. Bu tip durumlara örnek olarak ise astronot ya da kozmonotlardan birinin öldürülmesi durumunda kimin (hangi ülkenin) suçlu ilan edileceği veriliyor. Toplanan komite, bununla ilgili görüşmelerine bir süre daha devam edecek. UNOOSA’nın ajandasında görüşmelerin 24 Nisan’a kadar süreceği görülüyor. Neden önemli? İlk başta, uzaya astronot gönderen kaç ülke var ki diye düşünebilir. Ancak durum bundan ibaret değil. Bugün uzay çalışmaları yapan ya da bir uzay ajansı kurarak bunun üzerinden çalışmalarını sürdüren ülkelerin sayısı bile çift haneli rakamlara ulaşmış durumda. Bu nedenle gerçekleştirilecek 54. oturumda alınacak kararların ileride yaşanabilecek olaylar için bir zemin oluşturacağını söylemek mümkün. UNOOSA’nın gündemindeki ilgi çekici başlıklardan biri ise “Space Traffic Management” başlığını taşıyor. Uluslararası Uzay Hukuku Enstitüsü ve Avrupa Uzay Hukuku Merkezi‘nin ortaklaşa düzenlediği bu alt etkinlik, uzaya güvenli bir ulaşım ve uzaydan güvenli bir şekilde geri dönmenin yanı sıra iletişim standartlarını belirleme noktasında da kritik rol üstleniyor. Bu yılki görüşmeler, 2006 – 2016 yılını kapsayan ilk dönemin sonuçlarının değerlendirilmesi dışında, 2016 ve sonrası için devrede olacak yeni çalışmaların şekillenmesi açısından da önemli. Gündemin ana başlıkları arasında 2030 yılına kadar gerçekleştirilecek uzay aktiviteleri ile uzay trafiği kurallarının detaylarının belirlenmesi bulunuyor.