Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 1679

Bulut verilerini proaktif şekilde korumalısınız

0
TechInside Analizi: IBM’in son yıllarda donanım işinden tümüyle uzaklaşarak yazılım ve servis merkezli alanlara odaklanması gözden kaçırılmamalı. Bulut bu yeni alanların ilk sıralarında yer alıyor ve her geçen gün işletmelerin hayatında daha fazla önem kazanacak. İhtiyaç duyduğunuz çözümler için IBM’in stratejik yaklaşımı alternatifler için size sağlıklı bir kriter listesi oluşturabilir.

Verilerinin en iyi şekilde korunması için şirketlerin sadece verilerini gözlemleyen değil aynı zamanda bilgilerini proaktif olarak koruyan bir çeşit çözüm veya servis kullanmaları kaçınılmaz hale geldi.

IBM yakın zamanda Dynamic Cloud Security olarak adlandırdığı veri ve uygulamaları koruyan yeni, akıllı bir güvenlik servisi duyurdu.

IBM’in Dynamic Cloud Security servisi geliştiriciler ve şirket yöneticisi benzeri kişilerin de dahil olduğu pek çok seviyede kullanıcı profili düşünülerek yapılandırıldı. Yeni çözüm şirketlerin en hayati veri ve uygulamalarını kurum çapında, özel ve genel sunucular üzerinde ve mobil cihazlarda yapılacak gelişmiş analizleri kullanarak korumak için tasarlandı. Dahası Dynamic Cloud Security şirketlerin verilerini korumaya yardımcı olmak için onlara bulut üzerindeki verilerini otomatik olarak keşfedebilecekleri, sınıflandırabilecekleri ve değerlerini belirleyebilecekleri proaktif araçlar kurma imkanı tanıyacak.

IBM Security Systems’in genel müdürü Brendan Hannigan konu hakkında “Müşteriler artık ciddi iş yüklerini bulut ortamına taşıyorlar ve kurumsal seviyede güvenlik bekliyorlar. Tüm bulut güvenliği portföyümüzü müşterilere kullanıcı yetkilerini kısıtlamada, veriyi kontrol etmede ve görünürlüğü devam ettirmede yardımcı olacak şekilde yönendirdik. Tehlikelere doğru bir bakış ile şirketler artık kişilerini, verilerini ve işlemlerini buluta daha güvenli bir şekilde bağlayabilecekler.” diye konuştu.

TechInside Podcast – Bölüm 14

0

[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/175906307″ params=”auto_play=false&hide_related=true&show_comments=false&show_user=true&show_reposts=false&visual=false” width=”100%” height=”100″ iframe=”true” /]

Bu hafta ele aldığımız başlıklar;

Apple Pay’in bankalara maliyeti
Mobil ödemede Starbucks’dan alınacak dersler
Dijital iş dünyasına yön verecek üç başlık
Nesnelerin İnterneti’ne hazır mısınız?

iTunes üzerinde Podcast yayınlarımıza buradan abone olabilirsiniz.

İş zekası teknolojileri neden önemli?

0

İş Zekası bir kurumun elindeki verilerin, kurumun daha etkin, daha karlı ve daha başarılı olmasını sağlamak için kullanılmasıdır. İş Zekası, bir kurumun performansının, finansal, müşteri memnuniyeti, çalışan memnuniyeti kategorilerindeki çeşitli bazlarda izlenmesini ve performans artırıcı proaktif aksiyonlar alınmasını sağlamaktadır.

Bu aksiyonlar genellikle finansal durumu iyileştirmek için (çapraz satış, ayrılmanın önlenmesi, yeni müşteri kazanımı, karlılık) alınsa da, müşteri ve çalışan memnuniyetini artırmak da son yıllarda büyük önem kazanmış durumda. İnsan Kaynakları Departmanları İş Zekasını, performans yönetimi, işgücü planlama, çeşitli risklerin analizi, anahtar performans kriterlerinin analizi ve raporlanması için kullanıyor. Ana amaçları ise, çalışan performansını ve memnuniyetini artırarak kurumu daha etkin bir hale getirmek.

Çalışanların ve başvuru yapanların demografik verileri, CV bilgileri, hedefleri, performansları, maaş/primleri, harcamaları, eğitimleri, tecrübeleri, izin kullanımları, yaptıkları işler ve bunların değerlendirmeleri, periyodik performans ölçümleri, çalışanların ve çalışma arkadaşlarının yorumları, çalışanların şikayetleri gibi verilerin çoğu insan kaynakları uygulamaları tarafından toplanabilmektedir. Bunların dışında sosyal medya (mesela LinkedIn) verileri de çok değerli veriler olabilir. Bu veriler kullanılarak önemli ölçümler ve kategorizasyonlar yapılarak çeşitli analizlerde kullanılabilir.

İş Zekası uygulamalarını kullanabilmek için en önemli girdi tabii ki veridir. Verilerin kaydedilmesi, yani sözel veya kağıt ortamı yerine elektronik ortamda saklanması bazı departmanlar için zor olabilir. Ama daha da önemlisi bu verilerin organize ve yapısal bir şekilde tutulmasıdır. Bunun için de bir insan kaynakları uygulaması kullanılmasını şiddetle tavsiye ediyoruz. Buna rağmen yapısal olmayan bazı veriler söz konusu olabilir. Bunları da büyük veri teknolojileri sayesinde anlamlandırıp İş Zekası ortamlarında kullanabiliyoruz. Intellica olarak İş Zekası, Büyük Veri ve Müşteri İlişkileri Yönetimi konularında hizmet verirken, oluşturduğumuz ‘Intellica Akademi’ bünyesinde müşterilerimize ve çalışanlarımıza İş Zekası ile ilgili konularda eğitimler veriyoruz.

Melek yatırımcı nasıl para kazanır ?

0

Girişimcilere yönelik olarak Boğaziçi Üniversitesi ile birlikte StartNowHow eğitim seminerlerini başlatan BIC Angel Investments sektörün deneyimli ve yetkin isimlerini bu kez yatırımcılar için bir araya getiriyor.

13 Kasım Perşembe Günü Divan Brasserie Beyoğlu’nda gerçekleşecek etkinlikte MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Erhan Erkut katılımcılara Melek Yatırımcılığın Tanımı ile ilgili bilgiler sunacak. Melek yatırımcılar için yeni fırsatlar sunan Borsa İstanbul Direktörü Dr.Recep Bildik dinleyicilere Özel Pazar ile ilgili bilgiler aktarırken, BIC Angel Investments kurucusu Dr. Joachim Behrendt Türkiye’de Melek Yatırımcı Olmakla ilgili 5 Teorem’i paylaşacak.

Sınırlı sayıda katılımcıya açık ve ücretsiz olarak gerçekleştirilen seminer kapsamında Pilott Hızlandırma Programı Koordinatörü Duygu Öktem koordinatörlüğünde bir de panel gerçekleştirilecek. “Melek Yatırımcı Nasıl Para Kazanır” konusunun irdeleneceği panelde deneyimli melek yatırımcı ve Markafoni eski yöneticisi Sina Afra, Revo Capital kurucusu Cenk Bayrakdar, MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Erhan Erkut ve BIC Angel Investments kurucusu Joachim Behrendt’in görüşlerini paylaşacak.

Etkinliğe katılmak isteyen melek yatırımcılar ve yatırımcı adayları https://melekyatirimciseminerleri.eventbrite.com linkine tıklayarak veya [email protected] adresine e-mail göndererek kayıt yaptırabilirler.

 

 

 

 

Daha iyi sunum yapmanın sessiz sırları

0

Cisco’ya göre , vücut dili ve ses tonu iletişimin yüzde 63’üne tekabül ediyor. Şaşırtıcı olan şeyse çok azımız sunumlarda nasıl hareket edeceğini prova ediyor. Zamanımızın çoğu konuyu geliştirmekle ve sözlerimizi hatırlamakla geçiyor. Çoğu zaman güzel sunumlar ortaya çıkardığımızı ama fevkalade olmadığımızı gösteriyor ve bir başkası sahnede bizi kendine hayran bırakıyor, muhteşem duruşuyla seyirciyi kendine bağlıyor ve büyülüyor. Aslında biz birçok insanın bu yetenekler doğduklarını düşünürken, gerçekte bunların hepsi vücut dilinde yatıyor.

Kalabalığın önünde karizmanınızı artırmak ve sunumunuzda iyi gitmek için bu 4 kuralı hatırlamaya çalışın.

  1. Hikayenizi Gözlerinizle Anlatın

İnsanlar iyi konuşmacılar hakkında konuşurken, konuşmacının kendi gözlerine baktıklarını hissettiklerini söylüyorlar. Çoğu zaman, garip bir durum olmadığı takdirde, olay bu değil. Büyük olasılıkla konuşmacı bakışlarıyla müthiş bir iş yapıyor. Bu birkaç basit kuralla elde edilebilir. Öncelikle, not kartlarınızdan ve konuşma kağıtlarından kurtulun. Onlar seyirciye odaklanmanızı zorlayacak ve siz de sıkıcı ve hazırlanmamış gibi görüneceksiniz. Onun yerine odanın arkasına doğru bakın.

Bir taktik çok güzel işe yarıyor; gözlerinizi soldan ortaya sonra da sağa doğru gezdirin. Bunu yaparken bir nokta belirleyin, durun ve bakışlarınızla gezinmeye devam edin. Bu durduma hareketi etkili olur ve bir sonraki yapacağınız hareket seyirciyi heyecanlandırır. Gözleriniz asla seyirciyi bırakmamalı. Slaytlarınızı kullanırken bu son derece önemli. Ara sıra göz atabilirsiniz ama asla 1 ya da 2 saniyeden fazla bakmayın. Seyirciyi salonda sanki tek kişi oymuş gibi cezbetmeye çalışın.

  1. Ellerinizi de işin içine katın

Birini heyecanlı bir şeyi anlatırken duyduğunuzda ellerini ne kadar çok kullandıklarına dikkat ettiniz mi? El hareketleri heyecanı dindirmeye yardım eder ve konuşmacıya konuyu anlatmakta yardımcı olur. Sunum yaparken ellerinizin garip bir şekilde düz durmasına ve arkada bağlanmış şekilde durmamasına dikkat edin. Robot ya da heykel gibi durana herhangi bir ödül verilmiyor. Ellerinizin konuşmanızda size yardımcı olacak şekilde hareket etmesine izin verin. Vücudunuzu bu şekilde kullanmak hem size daha doğal bir görünüm verir hem de seyirciye kendinizden emin olduğunuzu da hissettirmiş olursunuz.

  1. Samimi olun

Seyirciye samimi olarak vücut dilinizi kullanabilirsiniz. Bunu yapmanın bir yolu sahnenin kenarına yaklaşmak. Dinleyicilerle aranızdaki boşluğu ne kadar azaltırsanız, onlar da kendilerini o kadar hareketin içindeymiş gibi hissedecekler.

Bir başka taktik ise ellerinizi ya da ayaklarınızı bağlamadığınızdan emin olun. Açık bir duruşunuz olsun. İnsanlarla sosyalleşirken kollarınızı bağlamamanız gerektiğini hiç duydunuz mu? Aynı kural topluluk huzurunda konuşma sırasında da geçerli. Ellerinizi ve kollarınızı serbest bırakın. İzleyicilerinize daha samimi ve karizmatik görünürsünüz.

  1. Mümkün olduğunda gülümseyin

Mümkün olduğunca çok gülümsemenin çok fazla psikolojik avantajları var. Öncelikle, kendinize güveniniz artar. Sahneye çıkmadan önce aşırı şekilde heyecanlanırken bu özellikle size yardımcı olacaktır. Billirsiniz böyle zamanlarda kalbiniz patlayacakmış gibi olur ve korkunç bir ter dökersiniz. Bir daha böyle olduğunuz takdirde en büyük gülümsemeyi atın. Vücudunuz rahatlamaya başlayacak ve sunumunuza daha çok odaklanabileceksiniz.

Seyirci sizi çok rahatlamış görecek. Mutlu olan ve kendine güvenen insanlar daha çok gülümser. Cem Yılmaz’ın şovlarında hiç somurttuğunu gördünüz mü?

2015 için CIO öngörüleri

0

IDC FutureScape CIO Agenda araştırması  2017 yılına kadar CIO’ların gündemine ışık tutuyor. Araştırmaya göre CIO’lar için ortaklar ile güvene dayalı çalışma, bulut ve küresel kaynak kullanımının yanında hizmet odağında rotasyon BT’de ivme kazanacak.

IDC’nin öngörüleri şöyle;

  • 2017’ye kadar CIO’ların %80’inin zamanı dijital hizmetler boyunca matematiksel analize, siber güvenliğe ve yeni gelir akışı oluşturmaya odaklanmakla geçecek.
  • 2016’ya kadar küresel rekabetçi stratejilerinin %65’i gerçek zaman gerektirecek üçüncü parti servisler üzerinden sağlanacak.
  • 2016’ya kadar güvenlik CIO’ların global yatırımının %70’inin en öncelikli üçmaddesinden birisi olacak.
  • 2015’e kadar, CIO’ların %60’ı mobil telefonları, bulut ve açık kaynak uygulamalarını birincil araçları olarak kullanacaklar.
  • 2016’ya kadar CIO’ların %80’i yeniliğe olanak sağlayan ve gelişmiş iş kararı alan yeni mimarı yapılara geçecekler.
  • 2020’ye kadarküresel şirketlerde görevli CIO’ların %60’ının ünvanı, servis ve entegrasyondan sorumlu, Chief Digital Officer (CDO) olarak yeniden tanımlanacak.
  • 2018’e kadar CIO’ların %50’si kendi geleneksel tip teknolojilerden, açık standartlaşmış yapılar lehine vazgeçecekler.

Dell World’de teknoloji rüzgârı

0

Dell bu yıl 30.yılını kutlayan bir teknoloji şirketi. Michael Dell tarafından 1984 yılında temelleri atılan şirket her yıl kurulduğu şehir olan Austin’de Dell World etkinliği düzenliyor. Dell World 2014 ise 4-6 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirildi ve beş binin üzerinde Dell çözüm ortağı, müşteri ve basın mensubunu ağırladı.

Dell World 2014’ün açılış konuşmasını her zaman olduğu gibi bu yıl da şirketin kurucusu ve CEO’su Michael Dell yaptı. Şirketin başarılarından bahseden Dell, “Geride bıraktığımız 30 yılda kişisel sistemlerden büyük sunuculara, depolamadan, BT altyapı çözümlerine kadar birçok alanda faaliyet gösteriyoruz. Bu alanların çoğunda ya lideriz ya da mutlaka ilk üçte yer alıyoruz. Yazılım tarafımız her yıl iki haneli büyüyor. Sunucu ve depolama tarafında dünya genelinde en hızlı büyüyen teknoloji şirketiyiz. Sağlık alanında başarılı işlere imza atıyoruz ve büyüme burada da devam ediyor. Ar-Ge tarafında ise çok önemli yatırımlar yapıyoruz” dedi.

Büyük veri ile işletmelere avantaj

Büyük veri çözümlerinin  çok önemli bir hal aldığını kaydeden Dell, “Artık köprülerin, yolların yapımında bile büyük veri çözümleri kullanılıyor ve bulut tüm işlere nüfus etmiş durumda. Dell World 2014’te 160 müşterimizin gerçek proje ve çözümlerini canlı göreceksiniz. PowerEdge sunucularımızın yeni nesillerini burada tanıtacağız. Depolama ve SDN taraflarından da bahsetmek lazım ki bu alanlarda da başarılı olduğumuzu söyleyebilirim. Burada bulut ve veri merkezleri tarafındaki çalışmalarımızı da sahneleyeceğiz. Otuzuncu yılımızda da burada ve sizlerle olmaktan son derece memnunuz” şeklinde görüş belirtti.

Başarılı girişimciler için akşam tavsiyeleri

0

Girişimci verimliliği konusunun Amerika üzerindeki cazibesi her yıl yayınlanan birçok kitap ve her gün daha erken kalkma yolları bulma obsesyonu göz önüne alındığında sınırsız gibi gözüküyor. Fakat mesele sadece sabah alışkanlıklarını optimize etmek veya önemli olan iş günlerini düzene sokmaktan ibaret değil. Aslında en çok göz ardı edilen verimlilik ve takvim taktiklerinden birisi girişimcinin akşam rutinidir.

İşte sizi akşam takvimlerinde uzmanlaştıracak ve ertesi güne odaklı ve yüksek enerjili bir şekilde başlamanızı sağlayacak 5 tüyo:

  1. Gününüzü değerlendirin: bugün iyi olan ne yaptım?

Ben Franklin titiz rutinleri ve takvimleri ile ünlüydü. Dikkatlice planlanmış her günü sadece tek bir soruyla bitirirdi: ‘‘Bugün iyi olan ne yaptım?’’ Bu hassaslık doğru olsa da girişimci olarak gününüzü gözden geçirmek için biraz daha yapılandırılmış bir yaklaşım izlemelisiniz. Takviminizi, projelerinizi ve sezgilerinizi gözden geçirmeye zaman ayırın.

Kendinize üç soru sorun:

  • Bugün vizyonuma ve hedeflerime doğru nasıl bir ilerleme kaydettim?
  • Bugün özellikle ne için memnunum?
  • Son olarak, öğrendiklerimle nasıl gelişim gösterebilirim?
  1. Yarın için üç öncelik belirleyin

Akşamları yaptığınız şeyler ertesi günkü başarınızı sağlayabilir. Michael Lewis Vanity Fair’de başkan Obama hakkında yazdığı yazıda ‘‘başkanın günü aslında bir önceki gün başlıyor’’ diyor. Başkan akşamlarını bir sonraki günün takvimini ve özetini gözden geçirme ile geçiriyor. Benzer şekilde pek çok yazar günlük işlerini bir cümlenin ortasında bitirmeyi tercih ettiklerini dolayısıyla ertesi gün yazmaya tam olarak nereden başlayacaklarını bildiklerini söylüyor.

Bu momentum oluşturma metodunu hedeflerinizi, görevlerinizi, takviminizi ve arzuladığınız sonuçları düşünmek suretiyle kullanın. Yatmadan önce ‘En önemli şey’ yaklaşımını kullanarak yarınki önceliklerinizi belirleyin. Temiz bir ajandayla ve daha çok şey başarmaya hazır bir şekilde uyanacaksınız.

  1. Rahatlamak için kesin sınırlar çizin

Girişimci olarak işinizin yaşamınız gibi olduğunu hissetmeniz oldukça kolaydır. Fakat iş saatlerinin bitip kişisel zamanın başladığı sınırları açık bir şekilde belirleyin. Psychology Today iş ortamından eve geçişte ritüellerin öneminden bahsediyor. Dünyadaki en stresli mesleklere sahip oldukları tartışılabilecek askeri profesyoneller üzerinde yapılan bir araştırma birkaç özel dakika geçirmek ve üniformaları çıkarmak gibi bir veya iki dakika süren basit bir iki adımın ev ortamına geçişi kolaylaştırdığını ortaya çıkardı.

Bir yürüyüş yapın, sesli kitap dinleyin veya gerinerek gününüzü huzurlu bir şekilde bitirin. Eğer daha çok düzenden hoşlanıyorsanız bir yoga dersine katılın veya meditasyon yapın. Tüm bunlardan sonra eğer mümkünse bağlantınızı kesin ve arkadaşlarınız ve ailenizle zaman geçirin, rahatlayın, hobilerinizle ilgilenin veya eksik kalan dinlenmelerinizi tamamlayın.

  1. Uyku sağlığına hakim olun

70 milyon Amerikalı en az bir çeşit uyku bozukluğundan mustarip. Girişimciler ise diğer insanlardan daha fazla uykusuz gece geçiriyor. Stresle, yorgunlukla veya girişimcilik hayatının diğer zorluklarıyla mücadele ederken uyuyabilmek için uykuya öncelik vermek ve o zamanı korumak oldukça önemlidir.

ABD’de Ulusal Uyku Vakfı uyku sağlığı için güzel bir plan hazırladı ancak temel noktalar oldukça basit. Sabit bir uyku planı belirleyerek ona uymaya çalışın. Yatakta televizyon seyretmeyin veya iş yapmayın, sadece uyku için kullanın. Yatak odanızı ekransız bölge haline getirerek ve panjurlar sayesinde mümkün olduğunca karanlık tutmaya çalışın. Isı ayarlarıyla oynayarak ortamı serin tutun. Konforlu bir yatağa yatırım yapın. Son olarak yatağa girmeden önce rahatlamak için kendinize zaman tanıyın.

  1. Zevk için bir şey yapın

Neden bu kadar çok çalıştığınızı unutmak kolay olabilir: finansal özgürlüğünüze kavuşmak, ailenize güvenli bir gelecek hazırlamak veya dünyayı değiştirmek. Her akşam size keyif veren bir şey yapın. Tabletler veya telefonlardan uzakta, ailenizle sakin bir akşam yemeği için vakit ayırın. Uzun bir yürüyüşle veya profesyonel bir masajla kendinizi şımartın. İçine dalmaya çok heves ettiğiniz bir kitabı okuyun veya filmi izleyin.

Havuzu doldurmak için hafta sonlarını beklemek yerine her gün çalışmadığınız vakitleri maksimum değerlendirmeye çalışın.

Sonuç

Akşam planlarına dikkat etmek tipik yoğun bir takvime bir kademe daha kontrol ve mantık ekler. Aileniz veya sağlığınız gibi önemli şeyler için zaman ayırmanıza yardımcı olur (veya zorunda bırakır). Sonuç olarak bir sonraki gün en önemli iş önceliklerinizde maksimum verimliliği elde etmek için yüksek enerji ve odağınızı koruyabilirsiniz.

Deloitte Fast50 ile büyümenin liderleri belli oldu

0

Türkiye’nin en hızlı büyüyen teknoloji şirketlerine Avrupa ve dünyaya açılma fırsatı sunan ve bu yılki sloganı“Sağlam Bağlantılar ile Güçlenin” olan Deloitte Teknoloji Fast50 Türkiye 2014 Programı’nın sonuçları açıklandı.

Türkiye’de dokuzuncu yılını dolduran programın bu yılki birincisi CordisNetwork oldu. Son beş yılda %4192 büyüme kaydederek birinci olan CordisNetwork şirketini, %4075 büyüme ile Kartaca ve %2125 büyüme ile 3pay  Mikro Ödeme izledi.

Türkiye’nin en hızlı büyüyen teknoloji şirketlerinin yarıştığı programda Teknoloji Özel Ödülü’nü Natek Bilişim kazandı. Bunun yanı sıra, büyükler ligi olarak anılan ve 2013 mali yılı süresince gelirleri 50 milyon Euro ve üzeri olan teknoloji şirketlerinin, son beş yıldaki büyüme hızlarına göre kendi aralarında değerlendirildiği ‘Big Stars’ kategorisinde ise Biotekno ve Innova yer aldı. Innova, ayrıca programım düzenlendiği dokuz yıl boyunca Fast50 listesine girebilme başarısı gösterebilmiş tek şirket oldu.

Programda yer alan firmaların %62’sini yazılım şirketleri oluşturuyor. Diğer firmalar da internet, e-ticaret, dijital medya, telekomünikasyon ekipmanı ve donanım üretimi alanlarında faaliyet gösteriyorlar. Fast50 içerisinde ilk 10’a giren şirketlerin 7’sı programda ilk defa bu sene yer alırken, ortalama büyüklükleri %2258 olarak gerçekleşmiştir. Fast50 şirketleri büyüme performanslarının yanında 2013 yılında AR-GE’ye toplam 268 milyon TL kaynak ayırmışlardır. Program katılımcılarını %80 İstanbul, %16 Ankara, geriye kalanlar ise Kocaeli ve İzmir merkezli firmalar oluşturuyor.

2014 Deloitte Teknoloji Fast50 Türkiye Programı’nda ilk 10’a giren şirketler

 

Sıra Şirket Büyüme Hızı Sektör
1 CordisNetwork %4192 Yazılım
2 Kartaca %4075 Yazılım
3 3pay | Mikro Ödeme %2125 Internet
4 Luna Bilişim %2125 Bilgisayar
5 Arneca %1737 Yazılım
6 Credowork %1583 Yazılım
7 Uzman Bilişim %1527 Yazılım
8 1001teknoloji %1516 Telekom
9 Buldumbuldum.com %1453 Internet
10 4Play %1245 Yazılım

 Fast50 CEO anketinden ortaya çıkan ana bulgular şu şekilde: 

  • Ankete katılan CEO’ların %55’i önümüzdeki 12 ayda ekonominin büyüyeceğine inanırken, %45’i ise aynı kalacağını ya da daralacağını belirtmiştir. Bu CEO’ların kendi şirketlerinin büyüme oranlarına ilişkin duydukları güven seviyelerine de yansımıştır ve 2 senelik artış sonrası güven seviyesi 2013’deki %88 seviyesinden 2014’de %74 seviyesine düşmüştür (son derece güvenli ve oldukça güvenli hissedenler).
  • CEO’ların coğu önümüzdeki 12 ayda büyümenin organik büyüme ile sağlanacağını belirtmiştir.
  • Sağlam bir kurum stratejisine sahip olmak teknoloji şirketlerinin büyümelerine en çok katkı sağlayan faktör olarak 2014 yılında birinci sırayı almış ve CEO’ların %26’sı tarafından belirtilmiştir.
  • CEO’lar şirketlerinin hızlı büyümesinin yönetilmesi karşısındaki en büyük operasyonel zorluğu kalifiye işgücünün bulunması, işe alınması ve elde tutulması olarak görmektedir. Aynı şekilde her 3 CEO’dan 1’i de yetenek bulunurluğunu büyüme önündeki en büyük tehdit olarak görmektedir.
  • Son 3 senedir “liderlerin yetiştirilmesi ve sorumluluğun delege edilmesi” CEO’lar için en büyük kişisel zorluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
  • Digital uygulamalar ve mobilite ile analitik ile daha iyi veri kullanımı önümüzdeki üç senede teknoloji yatırımlarını tetikleyecek en büyük iki trend olarak karşımıza çıkmaktadır.

Dijital iş dünyasına yön verecek üç başlık

0

Dijital dönüşüme giden yol kan şekerini ölçen kontakt lenslerden, karmaşık sanayi turbinlerinin gevşeyecek bir civatasını henüz gerçekleşmeden önce tahmin edebilen akıllı nesneneler ile başlıyor.

Akıllı cihazların yayılması, düşen maliyetlerin arttırılmış bağlantısallığı teşviki, daha büyük işlevselliğe yön vermesi, akıllı nesnelerin artan çeşitliliği ve aynı anda her yerde bulunabilir hale gelmelerinin sıradanlaşması: bunların hepsi “akıllı nesnelerin verimli döngüsü”nün bir parçasıdır.

Gartner tarafından düzenlenen ITxpo’da konuşan Başkan ve Gartner Ortaklarından Steve Prentice, BT liderlerinin takip ettikleri dijital stratejilerde birbiriyle ilişkili üç yeni trendin kesişme noktasında dikkate almaları gerektiğinin altını çiziyor:

  • Teknolojinin Demokratikleşmesi
  • Fiziksel ve Dijital Dünyaların Bulanıklığının Kaydileştirilmesi
  • Aracısız Ortam Yaratma

Trend 1 –Teknolojinin Demokratikleşmesi

Bu durumda, “Demokratikleşme” insanların kullandığı teknoloji türlerinden biri değil. Prentice; “Konu erişimle ilgili değil” diyor ve ekliyor; “Konu bizle birlikte başa baş şekilde başlayan teknoloji. Her şey birbiriyle bağlantılı, herşeyin bir sesi var, herşeyin bir sözü var.

Prentice akıllı nesnelerin davranışlarımızı kontrol etmeye başlayacağını ileri sürüyor. Örneğin; akıllı termostat ne kadar enerji harcadığımızı söyleyecek ve hatta ne kadar fatura ödeyeceğimizi de. Prentice, bu yeni demokratikleşmeyi güçlendirmek için BT liderlerine akıllı “nesneler”i kullanarak kendi iş modellerini yeniden değerlendirmeyi ve “nesneler”in üreteceği bilgiden istifade etmek için platformlar aramayı içeren tavsiyeler sunuyor.

Trend 2- Kaydileştirilme

Ardından, Prentice cihazların çeşitliliği ve sayısı hızla artınca ve çoğalan yakınlığın bize artık onları “cihazlar” olarak ayırt ettiğimizde neler olacağından da söz ediyor.

Prentice; “Her ürün ve hizmet dijital olacak, ürettiği bilgi belki de ürünün kendisinden çok daha yararlı olacak” diyor. Bu tarz ürünlere ilaç tedavisi harcamasını denetleyen akıllı fatura ve performansı ölçerek taktikler veren yeni bir Adidas futbol topu gibi şeyleri örnek gösteriyor.

Bu verimli bilgiye ait dünyada Prentice’in korktuğu bir şey var: “Hakkımızda var olan veriler tarafından tanımlanan şeyler olabiliriz. Kuruluşlar, akıllı nesneler hakkındaki tüm mevcut bilgileri toplama heyecanı ve analiz etme arzusu ile kayıp ve yanlış kullanım riskini dengeleyerek iki tarafı da idare etmeliler.

Maalesef, Prentice’in eklediği bir şey daha var; Fiziksel dünyadan bağı kopararak Kaydileştirme, ilişki kesme ve sanal zorbalık gibi olumsuz sonuçlar da doğurabilir.

Trend 3- Aracısız Ortam Yaratma

Dijital ve fiziksel dünya birbirlerinin içine karışırsa, varolan bir çok iş modeli ve endüstri altüst olabilir üstelik bu çok hızlı gerçekleşebilir. Aracısız ortam yaratma deneyimle olgunlaştırılması gereken bir konsept. Akıllı makinalar, yetiştirilmiş elemanların yerini alınca ya da akıllı makinalar kanser teşhisi koyunca ya da müşteri hizmetini destekleyince vb. durumların her biri zaman içinde deneyimlerimiz ile olgunlaşması gereken örnekler.

BT liderleri anlamalılar ki yeni teknolojiler sağlayabildikleri yeni iş modellerinden daha az rahatsız ediciler ve kabul etmeliler ki asıl büyük rahatsız edici şeyler çoğunlukla kendi endüstrileri dışında meydana gelecek. BT liderleri akıllı makinaların ve nesnelerin kullanımını keşfetmek için varolan ve olası rakiplerden önce harekete geçmek zorundalar.

Yine de Prentice, bu kadar meydan okumaya rağmen bu yeni trendleri için çaba harcamaya değdiğini söylüyor. Dijital iş kavramı 2020’ye kadar 1.9 trilyon dolar hacminde bir ekosistem oluşturacak. CIO’ların ve BT liderlerinin bunun peşine düşmekten başka çareleri yok.

Gartner tarafından gerçekleştirilen bu analize ait Infografiği aşağıda bulabilirsiniz.

Turkcell Teknoloji Zirvesi için geri sayım tamam

0

Turkcell, kurumsal müşterilerini ve iş ortaklarını dünyanın en önemli fikir önderleriyle buluşturmaya, fikir alışverişi için yaratıcı ortamlar sunmaya devam ediyor. Bu yıl 12-13 Kasım tarihlerinde 7.si düzenlenecek Turkcell Teknoloji Zirvesi; yurtiçi ve yurtdışından, iş ve teknoloji dünyasının önde gelen isimlerini ağırlayacak. Konusunda uzman 200’ün üzerinde konuşmacının katılacağı zirvede bu yıl; sanayici ve işadamları, iş dünyasının liderleri ve kendi işinin patronları, akademisyenler, girişimciler, bilgi teknolojileri dünyasında çalışan profesyoneller, teknolojiyi kullanarak işinde fark yaratan şirketler kendi başarı hikâyelerini ve deneyimlerini katılımcılarla paylaşacak.

Turkcell’in, 2010 yılından bu yana kapsamını ve katılımcı kitlesini her geçen sene daha da genişleterek gerçekleştirdiği zirvede, şirketlere bugünün ve geleceğin teknoloji vizyonu hakkında önemli ipuçları vermeyi hedefleniyor. Bu yıl 12 bin kişinin ağırlanması planlanan Turkcell Teknoloji Zirvesi’nde Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv ilebilim adamı ve fütürist Michio Kaku ana konuşmacılar olarak yer alıyor.

Turkcell Teknoloji Zirvesi’nde iki gün boyunca 112 oturum gerçekleşecek 

13 salonda 112 paralel oturumun yapılacağı organizasyonda iki gün boyunca konusunda uzman yerli ve yabancı konuşmacılar ağırlanacak. Turkcell Kurumsal Pazarlama ve Satış Grubu Genel Müdür Yardımcısı Selen Kocabaş’ın “Yarın İçin Şimdi” başlıklı açılış konuşmasını yapacağı zirvenin ilk günü, Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv’in sunumu ve 100’ün üzerinde oturum ile devam edecek.

İkinci gün, açılışı Turkcell Kurumsal Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Yiğit Kulabaş yapacak ve sunumunda “İleri Görüş: Mobil Nesil”i anlatacak. Zirvenin ikinci günü ana konuşmacı bilim adamı ve fütürist Michio Kaku ile devam edecek. Kaku, “Gelecekte İş Ve Gündelik Yaşamımızın Teknoloji İle Değişimi” konulu konuşmasıyla önümüzdeki 20 yıla ışık tutacak. Aynı gün Turkcell Teknoloji Grubu Genel Müdür Yardımcısı İlker Kuruöz ve Ericsson Global Strateji Bölüm Başkanı Mikael Back ise “Geleceğin Network’ü: 4G ve Ötesi” konulu oturumu gerçekleştirecekler.

IMG_0038

Maker İstanbul Fuarı ilk kez Turkcell Teknoloji Zirvesi’nde

Bu yıl Turkcell Teknoloji Zirvesi bir ilke de ev sahipliği yapıyor. Açık inovasyonun geldiği son nokta olarak görülen, kişilerin teknolojiyi kullanarak bir şeyler üretmesi ile ortaya çıkan Maker Hareketi mini bir fuarla zirvede yer alacak. Aslında herkesin birer “maker” olduğunu savunan akımın gösteri kısmına ise Maker Faire (Maker Fuarı) adı veriliyor.

Dünyanın birçok yerinde yapılan ve 12-13 Kasım’da Türkiye’de ilk defa gerçekleştirilecek Mini Maker Fuarı’nın İstanbul ayağına yaklaşık 100 proje katılacak. Turkcell ev sahipliğindeki etkinlikte, Maker Hareketi ile ilgili konuşmaların olduğu seanslar da planlandı. İstanbul Mini Maker Fuarı’nda kişisel 3-boyutlu yazıcılar, çocuklar için bölüm, robot bölümü, el işi bölümleri yer alacak. Beyin dalgalarını okuyan sistemlerden, giyilebilir teknolojilere, yerli 3-boyutlu yazıcılardan, drone’lara kadar kişilerin kendi ürettiği projeler bu fuarda sergilenecek.

Cannes Lions’un ödüllü işleri bu yıl ilk kez Turkcell’le Türkiye’de 

Dünyanın önde gelen yaratıcılık yarışmalarından biri olan Cannes Lions Yaratıcılık Festivali’nin ödüllü işleri bu yıl ilk kez Turkcell’le Türkiye’de Teknoloji Zirvesi’nde sergilenecek. 90 ülkeden 12 bin katılımcının izlediği Haziran 2014’teki Yaratıcılık Festivali’nde film, radyo, doğrudan pazarlama, promosyon, tasarım, medya gibi geleneksel formatların yanı sıra mobil, markalı içerik ve eğlence, inovasyon, ürün tasarımı, etkinlik gibi alanlarda 37 bin 400 eser ödül için yarışmış; Türkiye, 8 Aslan heykelciği elde ederek büyük bir başarıya imza atmıştı. Zirvede Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Fatoş Karahasan’ın moderatörlüğünde gerçekleşecek “Yaratıcılığın Kodları” konulu panelde, 2014 Cannes Lions Uluslararası Yaratıcılık Festivali’nden ödüllerle dönen pazarlama dünyasının Türk yıldızları konuk olacak.

Oturum ve röportajlar canlı yayınla izlenebilecek

Teknoloji Zirvesi’ne gelenlerin program akışını ve oturumları rahat takip edebilmeleri amacıyla bir uygulama da hazırlandı. Ziyaretçilerin oturumlarla ilgili bilgilere ulaşmaları için mobil telefonlarına Teknoloji Zirvesi uygulamasını indirmeleri yeterli olacak. Turkcell Teknoloji Zirvesi’ne katılma fırsatı bulamayanlar için de teknolojik çözümler düşünüldü. Etkinliği iki gün boyunca Twitter’da #TeknolojiZirvesi etiketi ile takip etmek,  oturumları ve röportajları www.turkcell.com.tr/teknolojizirvesi adresinden etkinlik boyunca canlı olarak izlemek mümkün olacak.

Michio-Kaku

Bilim Adamı ve Fütürist Dr. Michio Kaku

Küçük yaştan itibaren bilime karşı büyük bir sevgi besleyen Dr. Michio Kaku lisedeyken ailesinin garajında, bir bilim fuarı projesi için anti madde üretebilecek güçte gamma ışınları oluşturmak amacıyla bir partikül hızlandırıcısı yaptı. Harvard Üniversitesi fizik bölümünü 1968 yılında en yüksek dereceyle bitirdi ve ardından 1972 yılında University of California, Berkeley’de doktorasını tamamladı.

City College of New York’ta teorik fizik alanında Henry Semat Profesörü olan Michio Kaku, akademik yaşamı içerisinde süper sicim teorisi, süper yerçekimi, süper simetri, hadronik fizik dahil olmak çeşitli konularda 70’in üzerinde makale yayınladı. Sicim alanı teorisinin mucitlerinden biri olan Kaku, aynı zamanda Harvard, Princeton ve New York üniversiteleri gibi prestijli eğitim kurumlarında fizik dersleri verdi.

Dünya üzerinde 130’un üzerinde radyo istasyonunda yayınlanan, dünyanın en önemli bilim programları arasında olan “Explorations” ve “Science Fantastic” adlı haftalık radyo yayınlarının sunuculuğunu üstlendi. Hem televizyon hem de sinemada çeşitli defalar oyunculuk yaptı. Dr. Kaku’nun televizyon deneyimleri arasında NOVA (PBS) ve Horizon (BBC), The Colbert Report, The Daily Show, Evrenin Sırları (Discovery Channel) yer alıyor. Ayrıca Emmy adayı belgesel “Me & Isaac Newton”ta da rol aldı.

Kitapları arasında New York Times’ın en çok satanlar listesine giren şu üç eseri bulunuyor: “Physics of the Impossible”, “Physics of the Future” ve “Future of the Mind”.

Dünyada bilim alanında en çok tanınan kişilerden biri olan Michio Kaku, iki alanda uluslararası kabul gören bir otoritedir. Bu alanlardan ilki, Dr. Kaku’nun tamamlamaya çalıştığı Einstein’ın birleşik alan kuramıdır. İkincisi ise bilim alanındaki en son araştırmalara dayanarak iş, ticaret ve finans alanlarını etkileyen trendlerin öngörülmesidir.

Mobil ödemede lider Apple Pay değil Starbucks

1

Apple Pay’in Amerika çapında ödeme tezgahlarına gelişinden birkaç gün sonra Apple CEO’su Tim Cook hizmetin diğer tüm mobil ödeme sistemlerinin toplamından daha başarılı olduğu ile övündü. Belki de sadece mobil ödeme işinde olan şirketlerin sunduğu hizmetleri kastetti zira Starbucks’ı kastetmiş olması oldukça zor.

Yakın zamanda gelirlerini açıklayan kahve devi, ABD’de yapılan ödemelerinin yüzde 16’sının mobil cihazlardan gerçekleştiğini açıkladı – yani haftada yaklaşık 7 milyon ödeme kadarı. Bu veriyi Cook’un Apple Pay’in çıkışının ilk üç gününde 1 milyon kayıtlı kredi kartına ulaşmasını övmesiyle kıyaslayın. Bunun çok etkileyici bir rakam olduğu kesin ancak Starbucks’ın seviyesine erişmek için o kartların her birinin, haftanın her gününde, bir bardak kahve almak için kullanılması gerekiyor.

Bu eşitsizlik Apple Pay’in çıkışı yolunda yapılan bir dikkatsizliğe işaret ediyor. Evet Apple Pay telefon ile bizzat yapılan ödemeleri yaygın hale getirmekte satıcı-bağımsız sistemler içinde en çok şansı olanı. Fakat Starbucks hali hazırda öyle.

Kahve, Teknolojicileri Geçti

Starbucks CEO’su Howard Schultz geçtiğimiz hafta Wall Street analizcileri ile yaptığı bir telefon konuşmasında dükkanlarında yapılan mobil ödemelerin sayısının her yıl yüzde 50 oranında büyüme kaydettiğini söyledi. Üstelik 2013 yılında yapılan tüm mobil ödemelerin yüzde 90’ının Starbucks’ta gerçekleştiğini de ekledi. Schultz Starbucks’ın bu devasa pazar payı iddiası hakkında kaynak vermedi ancak eğer doğru olsa bile bu oranın Apple Pay’in kullanılmaya başlamasıyla bu sene içinde düşeceğine şüphe yok.

Yine de, Starbucks’ın sadece bu ham kullanım sayısı bile teknoloji sektöründeki en büyük oyuncuları kıskandırmaya yeter. Google’dan Apple’a, PayPal’dan Square gibi iyi yatırımlarla desteklenmiş girişimlere kadar teknoloji endüstrisindeki pek çok şirket müşterilerine nasıl fiziksel cüzdanlarının yerine akıllı telefonlarını koydurabileceğinin yollarını bulmak için inanılmaz miktarlarda para harcıyor. Fakat Google’ın NFC tabanlı versiyonu herkesin bildiği şekilde bocaladı. Square kendi mobil cüzdan çözümü başarılı olamadığı için bırakmak zorunda kaldı (bir zamanlar Starbucks’ın mobil ödemesinin de başarısız olacağının propagandası yapılmıştı).

Bu sırada Starbucks’ın mobil uygulaması o kadar çok kullanıcıya sahip oldu ki şirket artık dükkanları toptan aradan çıkarmanın planlarını yapıyor. Schultz aynı konuşma içerisinde Starbucks’ın müşterilerin telefondan sipariş verebileceği ve böylece şirketi bir e-ticaret şirketine dönüştürecek kahve hizmeti servisine başlamayı planladığını söyledi. Neden olmasın ki? Eğer insanlar hali hazırda kahvelerinin parasını ödemek için telefonlarını kullanıyorlarsa sipariş vermek için de kullanabilirler.

Daha büyük sınav

Fakat Starbucks’ın mobil ödemelerde başarısı hakkındaki esas soru taklit edilip edilemeyeceği. Ne de olsa henüz büyük teknoloji şirketlerinin kendilerine belirlediği daha büyük sınavdan geçemedi: mobil ödemeleri her yerde mevcut hale getirmek.

Starbucks’ı diğerlerinden ayıran bir şey mobil ödeme sisteminin nasıl ödeme kartından evrildiği. Akıllı telefonlardan öncesinde bile Starbucks sadece Starbucks’ta geçerli olan plastik kart formunda kendisine has ödeme seçeneği sunuyordu. Şirket ödeme kartlarını müşterilerine müthiş fırsatlar sunan (meşhur gold card gibi) sadakat programlarına bağlamada çok iyi hale geldi.

Starbucks’a kartlarıyla bağlı olan müşteriler için uygulama tabanlı versiyona (ki çok iftira edilmiş olan CurrentC gibi kasada bir uygulama içi QR kodu okutulması ile çalışıyordu) geçmek telefonları gündelik hayatlarının önemli bir parçasını kapladığında oldukça kolay oldu.

Schultz Starbucks’ın müşterileri mobile yönlendiren sadakat programını överek bizzat ödeme şirketlerinin bu işin sırrını aradığını söyledi. ‘‘Şu an ödül programımızın değerini ve geliştirdiğimiz mobil ödeme alışkanlığını gören mobil ödeme şirketleri bizimle partnerlik yapmaya büyük bir ilgi gösteriyorlar’’ diye konuştu.

Kapanan Pencere

Şüphesiz Walmart, Gap ve CVS gibi büyük zincirler Apple Pay’den uzak duruyorlar ve Starbucks’ın başarısına kıskançlıkla bakarak aynı yöne doğru gidebilmeyi diliyorlar. Starbucks müşterilerini kendi uygulaması içinde tutarak nasıl alışveriş yaptıkları hakkında detaylı bilgi sahibi olabiliyor ve pazarlamasıyla fırsatlarını her müşteri için isabetli bir şekilde kişiselleştirebiliyor.

Apple Pay bu kıymetli hazineden vazgeçmek anlamına geliyor, bu da muhtemelen Starbucks’ın neden onu desteklemek için acele etmeyişini açıklıyor. Fakat Apple Pay artık piyasada olduğundan diğer markaların Starbucks modeline geçmeleri için var olan fırsat penceresi hızla kapanıyor. Artık müşteriler niçin Apple Pay ile ödeyemediklerini sorgulayacaklar ve dükkana özel uygulamayı indirmek için zorlanıyor olduklarına içerleyecekler.

Sonunda ise başarı veya başarısızlık pazarlamaya bağlı olacak. Apple Pay’in çekiciliği oldukça aşikar, telefonunuzla yapabileceğiniz havalı, kolay bir şey ve Apple daha fazla telefon satmak için daha da havalı yapmaya çalışacaktır. Starbucks gibi başarılı olmak, Apple’a rağmen başarılı olmak için diğer markalar ve mobil ödeme şirketleri müşterilerin kendilerini etkileşimde ve bağlanmış hissedebilmeleri için ödeme uygulamalarını kullanmanın yollarını araştırmalılar.

Müşteriler Starbucks gibi özel ödeme yöntemlerinin müşteri verisini toplamayı daha kolay hale getirdiğinden perakendeciler için güzel bir şey olduğu gerçeğine aldırmıyorlar (ve bundan ürperebilirler). Şimdiye kadar diğer perakendecilerin müşteri çıkarlarını kendi çıkarlarından önce gözettiğine dair işaretler çok ikna edici değil. Eğer bu değişmezse Starbucks olduğu yerde durmaya devam edebilir: en tepede tek başına.

Bu yazının orjinali Wired’da yayınlanmıştır.

TechInside Analizi: Gelişmiş ülkelerde çılgınca cevabı aranan mobil ödeme, kart sistemleri, sadakat uygulamaları gibi konularda Türkiye bankacılık sisteminin kredi kartları özelinde geliştirdiği uygulamalar sayesinde oldukça ileri bir noktada yer alıyor. Bu tarz çözümler düşünüldüğünün aksine ‘uzay teknolojisi’ gerektirmiyor ve işin sırrı uygulamanın metodolojisinde saklı. Henüz yerel olarak elde edilen başarılarımızı küresel arenaya taşımamış olmamız ise üzerinde düşünmemiz ve sorgulamamız gereken bir husus.

Veri merkezlerinde dışkaynak kullanmak önemli

0

Zenium, veri merkezlerinde dış kaynak kullanımına yönelik İngiltere ve Türkiye’de “Modernizasyon Motivasyonu” adlı önemli bir araştırma gerçekleştirdi. Bu çalışmaya göre, değişen iş koşullarına ayak uydurabilmek için yeni teknolojileri benimseme, sürekli evrimleşme ve veri merkezi altyapı optimizasyonu konusunda veri merkezleri üzerindeki baskı gittikçe artıyor. Bu durum şirketlerin yüzde 70’inin genel BT bütçelerinin bir kısmını modernizasyona yönelik girişimlere ayırmasına sebep oluyor. Buna karşılık araştırmaya katılan yöneticilerin yalnızca yüzde 21’i, oluşacak ihtiyaca göre bu konudaki bütçelerini artırabileceklerini söylüyor.

Depolama ve bilişim kaynaklarına yönelik ihtiyacı en iyi şekilde karşılayabilme endişesi, bu sorunlara çözüm olarak dış kaynak kullanımını öne çıkarıyor. Araştırmaya katılanların yüzde 51’i veri merkezi ihtiyaçlarını dış kaynak kullanarak çözmeleri durumunda, BT altyapılarının büyük ölçüde gelişeceğini düşündüklerini söylüyor.

Bu konuda bütçe ayıran şirketlerin ise yalnızca yüzde 24’ü özellikle veri merkezi modernizasyonu için fon ayırdıklarını belirtiyor. Çoğu şirket (yüzde 56) bütçelerinin yüzde 30’u veya daha azını bu amaca ayırırken, yüzde 22’lik düşük bir kesim ise bütçelerinin yüzde 10’dan azını bu doğrultuda kullanmak için ayırdıklarını söylüyor. Ancak katılımcıların yüzde 16’sı bu konuda olumsuz yanıt verip, veri merkezi bütçelerini “muhtemelen artırmayacaklarını” söylüyor. Yüzde 2’lik kesim ise bugünkü altyapılarının gelecekte oluşacak iş ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyeceğini açıkça söylüyor.

Raporda ortaya çıkan ilginç sonuçlardan biri de, ölçekleme ve modernizasyon konusunda dış kaynak kullanımının potansiyel bir çözüm olarak görülmesi ve bu konuda duyulan güvenin hayli yüksek olması. Araştırmaya katılan kıdemli BT profesyonellerinin yüzde 94’ü veri merkezi gereksinimlerinin dış kaynak kullanılarak çözülmesinin, şirketlerinin BT altyapısını belli bir seviyeye kadar iyileştireceğini düşünüyor. Yüzde 13’ü radikal bir iyileşme beklerken, yüzde 51’lik kesim de iyileşmenin yüksek bir seviyede olacağını düşünüyor. Halihazırda dış kaynak kullanan şirketler (yüzde 99), dış kaynak kullanımının bir şirketin BT altyapısını bir dereceye kadar geliştireceğini düşünürken, dışkaynak kullanmayan şirketlerde bu oran daha düşük (yüzde 79). Bu sonuçlar, işletmelerin büyük çoğunluğunda kısa ve uzun vadede veri merkezi sorunlarına “test edilip onaylanmış” bir çözüm olarak dışkaynak kullanımının gösterildiğini ortaya koyuyor.

Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Zenium Technology Partners CEO’su Franek Sodzawiczny, “Dışkaynak kullanımının birçok altyapı sorununa maliyet odaklı bir çözüm olarak görülmesi sürpriz değil. Ancak BT profesyonellerinin üzerindeki iş yönetiminin gerektirdiği çevikliği sağlama baskısı arttıkça, dış kaynaklı veri merkezi servisi sağlayıcılarının da rekabette öne çıkmak için çalışması gerekiyor. Günümüzde temel hizmetlere ve taktiklere odaklanmak artık yeterli görülmüyor. Müşteriler dijital ekonominin şart kıldığı dönüşümü sağlamak adına alanındaki liderlerden fikir almak, yeni teknolojilere ve gelişmiş mantıksal analizlere erişim sağlamak istiyor” diyor.

Dış kaynak analiz şirketi HfS Research ve KPMG tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen “2014 Dış Kaynak Hizmet Sağlayıcıların Durumu” adlı araştırmaya göre müşteriler, servis sağlayıcıların önümüzdeki iki yıl içinde işleyişlerinin standardizasyonu, otomasyonu ve dönüşümüne yardımcı olmalarını bekliyor. Aksi takdirde dış kaynak servis sağlayıcıları, müşterilerini kaybedebilir.

 

Siber güvenlik tehdidi sandığınızdan tehlikeli

0

CIO ve CSOile birlikte PwC tarafından yayımlanan 2015 Global State of Information Security Araştırmasına göre, dünya çapında bilgi güvenliği alanında raporlanan vaka sayısı yüzde 48 artarak, 42,8 milyonu buldu. Bu rakam, 2013 yılında günde 117.339 saldırı yapıldığı anlamına geliyor. Araştırma verileri, 2009’dan bu yana tespit edilen güvenlik vakalarının yıldan yıla yüzde 66 artış gösterdiğini ortaya koyuyor.

Güvenlikle ilgili olayların daha sık yaşanmasıyla, söz konusu ihlallerin yönetilmesi ve azaltılmasıyla ilgili maliyetler de artış gösteriyor.  Küresel çapta bakıldığında, siber güvenlik vakalarının neden olduğu, tahmini olarak raporlanan ortalama mali zarar, 2013 yılı süresince yüzde 34 artış göstererek, 2,7 milyon dolar oldu. 20 milyon doları aşan maddi kayıp rakamları açıklayan organizasyonların sayısı neredeyse iki katına ulaştığı için büyük çaplı zararlara bu yıl daha fazla tanık olduk.

Artan kaygılara rağmen, araştırma, küresel bilgi güvenliği bütçelerinin 2013 yılına kıyasla yüzde dört düşüş gösterdiğini ortaya koydu. Bilgi teknolojisi harcama bütçelerinin yüzdesi olarak bakıldığında da güvenlik harcamaları, geçtiğimiz beş yıllık süreçte yüzde dört veya daha düşük bir oranda asılı kaldı.

Büyüklük ve sektör fark etmeksizin tüm organizasyonlar, siber güvenlikle ilgili ciddi riskleri biliyor. Bu farkındalığa rağmen, daha büyük ölçeğe sahip şirketler, her yıl daha fazla sayıda saldırıya maruz kalıyor. Yıllık 1 milyar veya daha fazla brüt gelire sahip büyük ölçekli organizasyonlar, bu yıl, yüzde 44 daha fazla vaka tespit ettiler. 100 milyon dolar ile 1 milyar dolar arası gelire sahip orta ölçekli organizasyonlar, tespit edilen vaka sayısı açısından yüzde 64’lük bir artışa tanık oldular.  Risk küresel bir zemin kazanırken, araştırma, mali zararların organizasyonun ölçeğine göre büyük oranda değiştiğini de gösteriyor.

Aynı zamanda, ulus devletlerce gerçekleştirilen yüksek nitelikli saldırılarla birlikte organize suçlar ve rakipler, en az görülen fakat en hızlı büyüme gösteren siber tehditler arasında bulunuyor.  Bu yıl, ulus devletlerce yapılan siber saldırıları raporlayan katılımcıların oranı, yüzde 86 artış gösterdi. Üstelik bu vakalar yüksek ihtimalle eksik raporlanıyor. Araştırma ayrıca, bazılarına ulus devletlerin destek sağlayabildiği rakiplerle ilgili yaşanan güvenlik vakalarında yüzde 64’lük çarpıcı bir artışı da ortaya koydu.

Etkin güvenlik bilinci, en alt makamdan en üst makama kadar bağlılığı, iletişimi ve araştırmaya göre çoğu organizasyonun sahip olmadığı bir taktiği gerekli kılıyor.  Katılımcıların sadece yüzde 49’u, bilgi güvenliği konularında konuşmak, işbirliği yapmak ve haberleşmek amacıyla düzenli olarak bir araya gelen organizasyon çapında bir ekibe sahip olduklarını belirtiyor.

 

 

 

Turkcell SuperOnline yüzde 33 büyüdü

0

Turkcell Superonline, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 38 artışla 328 milyon TL gelir elde etti. Amortisman, vergi ve faiz öncesi kârında (AVFÖK) yüzde 51 gibi dikkate değer bir artış sağlayan şirketin AVFÖK marjı ise büyüyen ölçek etkisiyle 2,5 puan yükseldi ve yüzde 27,8’e çıktı.

Turkcell Superonline bugüne kadar gerçekleştirdiği 2,5 milyar TL’lik yatırımla fiber ağ üzerinden 2 milyon ev ve işyerinin kapısına kadar 1000 Mbps hızında internet hizmetini ulaştırdı. Üçüncü çeyrek sonu itibariyle toplam internet müşteri sayısı 1,1 milyon olurken, bunların 686 binini fiber kullanıcıları oluşturdu. Üçüncü çeyrekte 33 bini fiber olmak üzere toplam 69 bin yeni müşteri kazanımı gerçekleşti. Aynı dönemde Turkcell Superonline ses müşterilerinin sayısı ise 500 bini aştı.

Üçüncü çeyrekte Turkcell Superonline bireysel gelirlerinde yıllık bazda yüzde 55, kurumsal segment gelirlerinde yüzde 32 artış sağladı. Kurumsal gelirlerdeki artışta grup sinerjisi önemli rol oynarken, bu iki segmentin gelir içerisindeki payı yüzde 66 olarak gerçekleşti.

Apple Pay’in bankalara maliyeti ortaya çıktı

0

Apple’ın kredi kartı şirketleri ve bankalar ile yaptığı Apple Pay ödemelerinin işlenmesi ile ilgili ‘‘ticari anlaşma’’ büyük oranda gizlilik içinde tutuluyordu ancak görünen o ki bir hisse analisti anlaşmanın ön protokolünü ele geçirdi ve bazı temel noktaları yayınladı.

Anlaşmayı basitçe özetleyen Keefe, Bruyette & Woods’dan Sanjay Sakhrani Apple’ın Apple Pay için yaptığı ücretlendirmelerin tahmin ettiği sınırlar içerisinde kaldığı yorumu yaptı. Sakhrani’nin yazdığına göre ön protokolde Apple’ın her bir kredi kartı ödemesinden yüzde 0,15, her banka kartı ödemesinden ise 1,5 kuruş (yarım peni) komisyon alacağı belirtilmiş. Kredi kartı ağları Apple’ın ücretlerini anlaşmalı bankalardan toplayarak Apple’a ödeyecekler.

Sakhrani’nin raporunda ayrıca Apple’ın anlaşmalı bankalara portfolyolarındaki MasterCard veya Visa kartlarının en az yüzde 95’inin Apple Pay’e katılmasını şart koştuğu belirtiliyor. Bu bankalar aynı zamanda Apple için oldukça fazla miktarda operasyonel veri toplamak zorundalar. Sakhrani, ön protokolde neredeyse üç düzineye yakın veri göstergesi belirlendiğini yazıyor. Bunlar arasında kredi kartları ve banka kartlarının ödeme hacimleri, mağazalardan ve uygulama içi yapılan satışların karşılaştırılması, ödeme hacmine göre en büyük 100 satıcı sıralaması ve ortalama ödeme miktarı bulunuyor.

Sakhrani Apple ve anlaşmalı bankalar arasında görülen sıkı ilişkiden duyduğu şaşkınlığı da dile getiriyor. Aynı zamanda kredi kartı şirketlerinin (Visa, MasterCard, American Express gibi) ödeme işlemeye yüksek derecede dahil olduğuna inanıyor. ‘‘Visa ve MasterCard şifrelemenin güvenlik açısından da öte ilginç bir şekilde platformda Apple için büyük bir operasyonel rol de oynuyor gözüküyorlar ve bu onları ilgili yapıyor.’’ diye yazıyor.

Apple Pay sadece iPhone 6 için ve mağaza içi ödemelerde geçerli ancak Apple hizmeti açtığı ilk 24 saatte tam 1 milyon kayıt aldı.

Bu makale ilk kez VentureBeat sitesinde yayınlanmıştır.

TechInside Analizi: Apple’ın Apple Pay ile pazarda kuracağı büyük mobil ödeme ekosisteminin dışında kalmak istemeyen bankaların anlaşma şartları üzerin de çok fazla oynama yapamadığına inanıyoruz. Apple Pay’in Apple’a kazandıracakları ve ödeme sistemleri ekosisteminde üstleneceği rolü gelecek aylarda daha iyi görebileceğiz.

Facebook Devlet Talepleri raporu güncellendi

0

Facebook Baş Hukuk Müşaviri Vekili Chris Sonderby, şirketin üçüncü Devlet Talepleri Raporu’nu (Government Requests Report) yayınladığını Facebook’un resmi blog sayfasında duyurdu.

Facebook, ilki Ağustos 2013’te yayınlanan Devlet Talepleri Raporu ile devletleri faaliyetleri konusunda daha şeffaf olmaya teşvik etmeyi hedefliyor.

Facebook, insanların devlet taleplerinin kapsamını ve Facebook’un bunları yanıtlarken uyguladığı sıkı politikaları ve süreçleri anlamalarını istiyor. Bu amaçla dünyanın dört bir yanındaki devletlerden gelen talep sayısı ve bu taleplerin içeriği ile ilgili bilgileri 2013’ten beri düzenli olarak yayınlıyor.

Rapor, 2014 yılının ilk 6 ayında (1 Ocak 2014 – 30 Haziran 2014) devletlerin Facebook’a ilettiği talepleri kapsıyor. Devlet Talepleri Raporu’nda yer alan bilgilerden bazıları şöyle:

  • Facebook’u kullanan kişiler hakkında gelen devlet talepleri:
  • Her ülkeden gelen taleplerin sayısı
  • Bu taleplerde belirtilen kişi veya kullanıcı hesaplarının sayısı
  • Ülkelerin yerel yasalarına uyum sağlamak doğrultusunda Facebook’un karşıladığı taleplerin yüzdesi
  • Devletlerin, yerel yasalara aykırı olmaları gerekçesiyle içerik sınırlamasına yönelik talepleri

Rapora göre, devlet taleplerinin büyük çoğunluğu soygunlar ve kaçırılmalar gibi suç vakalarıyla ilgili olarak geliyor. Türkiye özelinde ise bir önceki rapordan bu yana Facebook’un aldığı devlet taleplerinde çok büyük bir değişim olmadığı görülüyor. 2014 yılının ilk yarısında Türkiye’den gelen talep sayısı 153 idi. Avrupa’ya bakılırsa bu sayı Almanya için 3.010, İtalya için 2.621 ve Birleşik Krallık için 2.610’a ulaştı. ABD’den ise gelen talep sayısı 23.003 oldu.

Raporda, aynı dönemde Türkiye’de 1.893 içeriğin sınırlandırıldığı belirtiliyor. Bu rakam 2013 yılının son altı ayı ile kıyaslandığında (2.014 içerik), Türkiye’de sınırlanan içerikte düşüş olduğunu gösteriyor. Facebook tarafından gerçekleştirilen kapsamlı incelemelerin ardından, içeriklerin yerel yasalara aykırı olduğu tespit edildiğinde söz konusu içeriğe erişim yalnızca talebin geldiği ülkede sınırlandırılıyor.

Raporun geneline bakıldığında, Facebook’un ilk yayınladığı Devlet Talepleri Raporu’ndan beri devletlerden gelen veri ve içerik kısıtlama isteklerinde artış olduğu görülüyor. Toplamda 34.946’ya ulaşan kişi veya kullanıcı hesapları taleplerinin sayısında 2013 yılının son yarısına kıyasla %24 oranında artış olurken, aynı dönemde yerel yasalara bağlı olarak yapılan içerik sınırlamalarında da %19’luk bir artış gözleniyor. Fakat raporun genelinde belirtilen rakamlar, 1,35 milyar aylık aktif kullanıcı sayısına ulaşan Facebook’un, devlet taleplerini olumlu yanıtladığı durumların oldukça küçük bir kullanıcı grubunu kapsadığını ve Facebook’un şeffaflığa verdiği artan önemi ortaya koyuyor.

Facebook, raporu yayınlarken devletlerin daha şeffaf olması gerektiğini savunmayı ve gelecekteki raporlarında aldığı talepler hakkında daha da fazla bilgi paylaşmayı sürdüreceğini belirtti.

Raporun tamamını https://govtrequests.facebook.com/ adresinde inceleyebilirsiniz.

Özetle;

Türkiye 2014 yılının ilk 6 aylık döneminde Facebook’tan 153 talepte bulundu. Bu talepler ile toplam 249 kullanıcı/hesap bilgisini istedi. Facebook bu taleplerin yüzde 60,78’ine olumlu cevap verdi. Taleplerin büyük kısmının Atatürk’e hakaret kanunu kapsamında gerçekleştiği raporda bildirilmiş.

Geçmiş raporlara göre Türkiye’nin talepleri şöyle gerçekleşmişti;

Toplam Talep Sayısı Talep Edilen Kullanıcıların / Hesapların Sayısı Bazı Verilerin Verildiği Taleplerin Yüzdesi
2013 Ocak-Haziran 96 170 47.00%
2013 Temmuz-Aralık 129 353 56.59%
2014 Ocak-Haziran 153 249 60.78%

Küçük işletmelere büyük koruma

0

Cyberoam, küçük ölçekli işletmeler, şubeler ve ev ofislere yönelik birleşik tehdit yönetimi çözümü CR10iNG’i duyurdu. Kurumsal ölçekteki güvenlik standartlarını küçük işletmelerin hizmetine sunmak üzere özel olarak tasarlanan CR10iNG, saniyede 400 megabit hızında firewall korumalı bağlantıya izin veriyor ve 60 megabit veriyi gerçek zamanlı olarak tehditlerden arındırabiliyor.

Çoğu şirketin ana merkezindeki güvenlik çözümlerini kurgularken gösterdiği özeni küçük ofis ve şubeleri için göstermediğine dikkat çeken Cyberoam Türkiye Ülke Müdürü Emre Aktaş, bu durumu keşfeden saldırganların öncelikle bu zayıf noktaları hedef aldığını söyledi. Özellikle evden çalışma eğiliminin kabul görmesiyle giderek yaygınlaşan ev ofislerde güncel tehditlerle mücadele için gereken güvenlik altyapısının genellikle göz ardı edildiğini vurgulayan Aktaş, şu bilgileri paylaştı:

“Yakın zamanda Amerikan perakende zinciri Target örneğinde olduğu gibi şubelerdeki güvenliğe yeterince özen göstermeyen şirketlerin oldukça pahalı bedeller ödediğine şahit olduk. Son zamanlarda yaşanan olaylar bu konunun önemini gündeme getirmekle birlikte, piyasada bu gibi ihtiyaçları karşılayacak güvenlik çözümleri konusunda önemli bir boşluk vardı. Cyberoam CR10iNG’i bu boşluğu doldurmak üzere konumlandırdık. Cyberoam CR10iNG ile uzak ofislerdeki güvenliği şirketlerin genel merkeziyle kıyaslanacak bir ölçeğe taşımayı hedefliyoruz.”

Kurumsal şirketlerin ihtiyaçlarına özgü NG serisi üst sınıf Cyberoam UTM cihazlarında kullanılan CyberoamOS’ten güç alan CR10iNG, küçük işletmeleri ve ofisleri kurumsal nitelikte güvenlik çözümleriyle tanıştırmak için tasarlandı. Ürünün sunduğu güvenli bağlantı yeteneğiyle mobil çalışanlar şirket ağlarına ve uygulamalarına güvenle erişebiliyor. Ayrıca merkezi yönetim fonksiyonları sistem yöneticilerine büyük kolaylık sağlıyor.

Geniş bir coğrafyaya yayılan perakende, konaklama, finansal hizmetler, kamu ve sağlık kurumları gibi kuruluşlar, özellikle sahip oldukları verileri hedef alan saldırılara karşı korunmak ve mobil çalışanlarının verimliliğini artırmak için daha fazla güvenliğe ihtiyaç duyuyor. Cyberoam CR10iNG ile mobil çalışanlar şirket ağlarıyla IPSec veya SSL VPN üzerinden güvenli bağlantı kurabiliyor. Bu durum, özellikle iş gücünün önemli bir bölümünü uzaktan çalışanların oluşturduğu işletmelere büyük avantaj sağlıyor.

CR10iNG küçük şirketlerin daha büyük şirketlerle işbirliği yapmak için ihtiyaç duyduğu güvenlik standartlarına uyumluluğun sağlanmasına da yardımcı oluyor. Ayrıca sahip olduğu yüksek performansla yatırımın geleceğini garanti altına alıyor.

Cyberoam CR10iNG, beraberinde Cyberoam’ın öncülük ettiği Layer 8 güvenlik standardı, Cyberoam Central Console (CCC) merkezi yönetim konsolu, Cyberoam on-Cloud bulut tabanlı yönetim hizmetleri ve Cyberoam’a özgü açık kaynak kodlu kayıt ve raporlama çözümü iView ile birlikte geliyor.

Türkiye’nin 111 ilginç icadını görmek ister misiniz?

0

İstanbul dolayısıyla da Türkiye ilk kez bir Mini Maker Faire etkinliğine sahne olacak. “Maker Faire” Maker’ların şöleni, kutlaması, panayırı anlamına geliyor. Bol bol eğlence, acayip icatlar, işe yarayan ve hiç bir işe yaramayan acayip makineler, programlar, gösteriler İstanbullular’ın başını döndürmek üzere 12-13 Kasım’ı bekliyor.

“Maker” ise hobi amaçlı icat çıkaran, yeni bir şeyler bulan, yaptığını seven, bir şeyler araştıran, kendi kendine öğrenen, yaptığını ve öğrendiğini etrafıyla paylaşan kişiyi temsil ediyor. Yeni teknolojileri amacına uygun olan veya olmayan şekillerde kullanan, başkalaştıran, daha önce hiç yapılmamış işler yapan kişi… Yapılan işlerin çoğu tek olma özelliğini taşıyor ve bir daha o şekilde yapılmayacak. İcat çıkartanlar veya çıkartılan icatlara meraklılar bu etkinlikte bir araya gelecek.

Turkcell ev sahipliğinde Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek Mini Maker Faire ile 111 ilginç proje-icat kamuoyuyla paylaşılacak. 150’den fazla maker, yani üretken ve yaratıcı insan çalışmalarını sergileyecek. Aynı zamanda iki gün boyunca maker kültürü üzerine bir konferans da düzenlenecek. Konuyla ilgili birbirinden değerli konuşmacılar, deneyimlerini ve görüşlerini paylaşacak.

İnovasyon, girişimcilik, üretimin demokratikleşmesi, yeni icatların çıkarılması, üretim önündeki engellerin kaldırılması, gençlerin güçlendirilmesi, üretimin yaygınlaştırılması gibi konular ilginizi çekiyorsa, bu etkinlikte olmak sizlere iyi gelecek.

Türkiye’deki maker hareketi uzun bir zamandır faaliyette… 20 Şubat 2014 tarihinde GelecekHane düşünce kuruluşu Endüstri 2.0 başlıklı bir konferans düzenledi. Bu konferansta endüstriyi etki eden maker hareketi de konuşuldu. ABD menşeli Maker Media şirketinin CEO’su Dale Dougherty bu etkinliğin açılış konuşmasını yaptı.

Konferans sonrasında Dale Dougherty liderliğinde, GelecekHane’nin koordinasyonu ile ve Halil Aksu’nun kişisel çabalarıyla, Türkiye’deki Maker Hareketi organize oldu. 20 Şubat 2014 tarihi için Maker Hareketi’nin Türkiye’deki organize başlangıç tarihi denilebilir. O tarihten beri İstanbul Maker camiası her ay düzenli olarak toplanıyor. Maker Faire düzenlenmesi de bu toplantıların sonucu olarak karşımızı çıkıyor.

Bu etkinlik kapsamında İstanbul’da öne çıkan Maker’lar ve maker mekanları ise; İskele 47, Atölye İstanbul, StudioX, 3Dörtgen, 3BFab, InfoTron / +90, Robotistan gibi gruplar ve kuruluşlar. Ayrıca Şişli Terakki ve ALKEV Liseleri de baştan beri bu harekete destek veriyor.

Sıradan kullanıcılar için büyük veri yazılımı

0

Bir görev petabytelarca veya daha fazla veriyi elden geçirerek fikirler, anomaliler veya işlenebilir verinin diğer uygun özlerini bulmayı içeriyorsa yazılımlar devreye girerek insanların yapamadığını yapabiliyor. Fakat yazılımlar aynı zamanda büyük veri stratejilerini yönlendiren insan uzmanlara olan bağımlılığı da azaltabilir mi?

Bu önemli bir sorun zira içlerinde iş analistliğinin, yapay zeka uzmanlığının ve veri mühendisliğinin bulunduğu karmaşık teknik yeteneklere sahip kişilerin sayısının tahmin edildiği şekilde azalması birkaç yıl içinde büyük verinin potansiyelini engelleyebilir. Öte yandan bu korkular özellikle teknolojik gelişmeler gelecekte veri uzmanlarının şirketlerin veri güdümlü planlarında önemini azaltabileceği, onları olmazsa olmazlar arasından çıkartabileceği için boşuna da çıkabilir.

Florida merkezli büyük veri güvenliği ve analitiği girişimi Red Lambda’nın yöneticileri karmaşıklığı git gide artan yazılım araçlarının büyük verinin karmaşıklığını azalttığını ve ortalama şirket kullanıcılarını büyük veriye daha erişebilir kıldığını söylüyor.

Red Lambda kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Bahram Yusefzadeh ve CEO Iain Kerr telefon üzerinden verdikleri bir röportajda veri uzmanlarının iş tanımının Red Lambda’nın ürününün de yaptığı gibi hareket eden uçsuz bucaksız veri akışları içinde güvenlik tehlikelerini bulmak için tasarlanmış akış analizi programları ile nasıl değişim gösterdiği üzerine yorumlarda bulundular.

Örnek olarak güvenlik tehlikeleri gibi anomalileri algılamak neredeyse anlık analiz gerektiriyor.

Yusefzadeh; “Red Lambda’nın çalıştığı bir dünyada güvenlik problemini çözmek ve anormal davranışları tespit etmek için veri uzmanlarına ihtiyacımız yok” diyor ve ekliyor; “Veri hareket halinde olduğundan bir veri uzmanının gelip incelemesi için vaktimiz yok. Böyle bir işi yapan kimse bulamayacaksınız.

Bir veri uzmanının gelmesi için zamanınız yok

Güvenlik problemlerini çözmenin samanlıkta iğne aramaya benzediğinin ancak farklı olarak çok kısa süre içinde yapılması gerektiğinin de altını çizen Yusefzadeh; “kötü adamlar o kadar zeki ve birçok şeyi o kadar kısa süre içinde yapıyorlar ki bir veri uzmanının gelmesi için zamanınız yok” diye konuştu.

Sürmekte olan geliştirmelerin kompleks teknolojileri ana akım kullanıcılara sunacağı kanısı elbette yeni bir düşünce değil. Fakat günümüzün karmaşık büyük veri yazılımlarını sorunsuz çalıştırmak için gereken veri uzmanlarının belirgin kıtlığı göz önüne alındığında analiz araçlarındaki geliştirmeler özellikle hoş karşılanıyor.

Kerr; “Şirketinizde veri uzmanına ihtiyacınız yok demiyoruz, bu kişilerin birçok var olma sebebi var” diye konuştu.

Fakat Kerr etkin olarak kurulan karmaşık yazılımların (Red Lambda’nın anomalileri gösteren güvenlik uygulamaları gibi) kontrol paneli stili görselleştirme araçları ile kurumsal kullanıcılara hızlı bir şekilde potansiyel tehlikelerin yerlerini kesin olarak saptamaları kabiliyeti kazandırabileceğini ekledi.

Elbette tüm şirketler büyük veriyi neredeyse anlık olarak analiz için kullanmıyorlar ve veri uzmanları aralarında mevzuata uygunluk ve hukuki analizin bulunduğu pek çok alanda önemli bir rol oynuyorlar.

Mesela Red Lambda büyük verisini bilgiyi satma, reklam getirme ve güvenlik tehditleri gibi zaman kısıtlaması olmayan daha pek çok kullanım için parçalayarak analiz etmek isteyen bir sosyal medya şirketi ile çalışmış.

Ek olarak “kiralıkveri uzmanı konseptinin yanıltıcı olduğunu, dışarıdan gelen bir kişinin paraşütle bir şirkete dalıp stratejisini ve verisinin alakasını anında çözmesinin imkansız olmasa bile çok zor olduğunu belirten Yusefzadeh; “Verinize bakarak ne yapmanız gerektiğini söyleyen veri uzmanlarına denk gelmenizin imkanı yok. ” diye konuştu. Onların yerine “şirketinizin hali hazırda içinde olan” yönetim, strateji ve pazarlama takımlarındaki insanlar size gerçek işlemeye uygun kavrayışı sunabilirler.

Bu yazının orjinali InformationWeek‘de yayınlanmıştır.

TechInside Analizi: Büyük veri tüm dünyada hızla yükselen bir konu ve ister küçük ister büyük bir şirket olun bu kavramdan uzak durmanız mümkün değil zira artık rekabetin kuralları anlık olarak gerçekleştirilen büyük veriye dayalı stratejilerden geçiyor. Bu noktada yayın danışmanımız M. Serdar Kuzuloğlu’nun sitemiz için kaleme aldığı Büyük veri büyük akıl ister başlıklı köşe yazısı en çok okunan yazılarımızdan birisi oldu. Büyük veriyi yönetmek teknik bir yatırımdan çok bir strateji ve akıllıca davranma yaklaşımı ile mümkün. Zaten Red Lambda’nın çözümü bu tespitimizi doğrular nitelikte.