Apple, iPhone’u sonlandıracak mı?

0

Akıllı telefon alanında bir devrim olarak kabul edilen iPhon 10 yaşına bastı ve Apple’ı batmak üzere olan bir şirketten dünyanın en zengin şirketine dönüştürdü. Ancak her rüyanın bir sonu vardır ve iPhone’nun da sonu gelmiş olabilir. 

Apple içinden sızan bilgiler, dev şirketin iPhone’un gözden düşmesine neden olabilecek teknolojik gelişmeleri analiz ederek, iPhone sonrası dünyaya hazırlanmak için stratejiler geliştirdiğini ortaya koyuyor.

Aynı, iPhone ve akıllı telefon devriminin, müzik çalarları ve elbette iPod’u anlamsız kılması gibi, ortaya çıkabilecek yeni mobil dijital akıllı cihazların, akıllı telefonları gereksiz kılabileceği zamanlar yaklaşıyor.

Özellikle artırılmış gerçeklik alanına yapılan onlarca milyar dolarlık yatırımın, yakın gelecekte telefonları piyasadan silebileceği düşünülüyor. Google’ın, yıllar önce Glass gözlüklerine büyük yatırım yapması ve Glass’ı yeni çağın fenomen ürünü gibi pompalaması da bu yüzdendi. Google, “bir sonraki büyük şeyin” akıllı bir gözlük olacağına öylesine inanmıştı ki, bu devrimi de Apple’a kaptırmamak için piyasaya çok hızlı girmeye kalktı ancak insanların cyborg gibi görünmesinin yarattığı sosyal tepkiyi göz ardı edince, geri çekilmek zorunda kaldı.

Halk henüz istemiyor ama şirketler gözlükler konusunda ısrarcı

Yine de akıllı gözlüklerin potansiyeli ne Google ne de diğer teknoloji şirketleri tarafından inkar edilmiyor. Microsoft, Sony, Samsung, Google ve Facebook bu alana çok büyük yatırım yapmış durumdalar ve bu devrim için artık ok yaydan çıkmış durumda. Şimdilik video oyuncuları ve ev eğlencesi peşindeki elektronik tutkunları VR ve AR gözlüklerine binlerce dolar harcamaya gönüllü olsalar da, bu cihazların boyutlarının küçülmesi ve Google Glass benzeri “günlük kullanım” için uygun bir cihaza dönüştürülmesiyle insanların telefon kullanmayı hızla bırakarak akıllı gözlüklere yöneleceği tahmin ediliyor. Bunun da sert bir sonucu olacak: iPhone kullanımı sona erecek.

Apple şimdi, AR ortamlarında insanların yazılımla daha kolay etkileşime geçmesini sağlayacak arayüzlerin tasarlanması için bir kontrol ünitesi geliştirdiğini duyurdu. Bu da Apple’ın yakın geleceği domine edecek akıllı gözlüklerde, kendi sistemlerinin, kendi kontrol ara yüzlerinin kullanılması için şimdiden oyuna dahil olduğunu gösteriyor. Bir diğer deyişle, ne kadar çok insan artırılmış gerçeklik cihazlarında Apple ara yüzlerine aşina olursa, iPhone öldüğünde ve yerine gelecek akıllı gözlükler ortaya çıktığında, Apple cihazları daha çok tercih edilecek. 

Apple’ın bu hedef uğruna, arka planda sürekli VR ve AR şirketlerini satın aldığını da unutmamak gerekiyor. Firma resmi olarak bir akıllı gözlük üzerinde çalıştığını hiçbir zaman açıklamadı ama yeni duyurduğu AR kontrol kiti, bu alanda çok güçlü bir ürün hazırladığını ve ekosisteminin de buna hazır olmasını istediğini ortaya koyuyor. Kim bilir, belki bu Eylül’de veya 2018 Eylül’ünde Apple’ın devrimsel yeni gözlüğü ile karşılaşabiliriz. Sürprizlere hazır olalım.

ABD ve Rusya arasında Kaspersky kavgası patladı

0

Rusya’nın, ABD seçim sistemini hack’lediğini iddia eden ABD istihbarat birimleri, şimdi de ABD senatosu üzerinden, askeri ve güvenlik kurumlarında Kaspersky antivirüs ürünlerinin kullanımını yasaklatmak istiyorlar.

Kaspersky’ın Rusya kaynaklı bir antvirüs yazılımı olması nedeniyle bu yazılımı kullanan askeri kurumlardaki tüm verilerin Rusların eline geçeceğini savunan ABD senatörleri, yazılımın kamu kurumlarında kullanılmasının yasaklanmasını tartışıyorlar.

Rusya karşılık verecek mi?

Öte yandan Rusya İletişim Bakanlığı, ABD’nin böyle bir karar alması halinde karşılık verme ihtimalini göz ardı etmediklerinin altını çizdi. Bu da, ABD kaynaklı yazılım ürünlerinin Rusya’da yasaklanması anlamına gelebilecek.

 

Peki Tumblr’a ne olacak?

Yahoo’yu satın alan Verizon, şimdi önünde duran çok zor bir soruya cevap arıyor: Tumblr’a ne olacak?

Yahoo’nun eski CEO’su Marissa Mayer’ın 2013 yılında 1 milyar dolar ödeyerek satın aldığı Tumblr, Intagram’la boy ölçüşebilecek düzeyde bir kullanıcı kitlesine sahip. Ancak Tumblr’ın kullanıcıları ve ziyaretçileri bir hayli “marjinal” bir gruptan oluşuyor. veya insanlar Tumblr hesaplarına girince daha marjinal olmayı tercih ediyorlar. Bu da Tumblr’a reklam almayı zorlaştırıyor. Hiçbir reklam veren, pornografik öğeler barındıran bir içeriğin ortasında kendi markasını görmek istemiyor. Kaldı ki, Tumblr’ın kurucusu ve CEO’su platformda reklam görmek istemediğini de itiraf ediyor. Cebinde 1 milyar dolar nakit parası olan ve Yahoo’dan her ay maaşını almaya devam eden bir CEO’nun, Tumblr’a reklam almak için hiç çaba göstermeyişini anlamak zor değil. Bu bakış açısı ve yönetim mantığı, platformun yıllardır para kazanamıyor olmasının en önemli açıklaması.

Verizon ise Tumblr’ın para kazanmasını istiyor. En azından şimdilik zararını küçültmek için Yahoo’yu teslim alır almaz bazı Tumblr çalışanlarını işten çıkardılar. Reklam almak ve para kazanmak konusunda Verizon ile işbirliği yapmaz ise platformun CEO’su David Karp’ın da Verizon’dan kısa süre sonra ayrılmak zorunda kalması sürpriz olmayacak.

Yahoo bir süredir Tumblr’daki pornografik materyalleri, rahatsız olan kullanıcılara, bulandırarak gösteriyordu. Ancak bu çözüm de reklamverenleri ikna etmek için yeterli olmayacak. Verizon’un pornografi konusunda Tumblr’da çok sert kararlar almak zorunda kalacağı söyleniyor ancak bunun da Tumblr kullanıcıları arasında ağır tepki bulmasından endişe ediliyor. Pek çok ünlü ve popüler platformun, yanlış bir karara tepki veren kullanıcılar yüzünden battığı biliniyor. Dolayısıyla Verizon bu riski almak istemeyip Tumblr’ı bir kaç milyar dolara satarak, Yahoo’ya ödediği paranın büyük kısmını geri almayı denemesi de olası seçenekler arasında yer alıyor.

Bakalım, Instagram’dan çok önce var olan Tumblr’ın geleceği nasıl şekillenecek?

Her Bitcoin alışverişi bir evin haftalık elektriğini yakıyor

Bitcoin’in aşırı yavaş ve pahalı işlem hızı, artık herkesin malumu. Ancak Bitcoin’in çevreye verdiği zarar konusundaki araştırmalar sonuçlandıkça çok ilginç değerler de karşımıza çıkıyor.

Dev elektrik tüketimi

Bitcoin ekosisteminin hem madencilik hem de alışveriş nedeniyle harcadığı yıllık enerjinin 186 milyon insanın yaşadığı Nijerya’nın yıllık elektrik tüketimiyle aynı boyuta ulaştığı daha önce hesaplanmıştı.

Şimdi ise bir Bitcoin alışverişinin yarattığı enerji ihtiyacı konusunda yapılan araştırma herkesi şok edebilir. İki kişi arasında gerçekleştirilen Bitcoin transferi, ortalama bir ABD’li evin bir hafta boyunca tükettiği elektriğe eş değer boyutta enerji tüketimine neden oluyor.

Bu da Bitcoin ekosisteminin gelecekte dijital para sistemi olarak kullanılmasını zorlaştırıyor. Bitcoin ve diğer dijital para birimlerinin yükselen enerji tüketimi, dünyadaki karbon salınımını arttırdığı için yakında çevrecilerin ağır tepkisiyle karşılaşabilir

Avustralya’nın kangruları otonom sürüş teknolojisini yendi

0

Dev otomobil üreticileri, otonom araç devrimine geç kalmamak için hızla otonom sürüş teknolojilerini geliştirirken dünyanın farklı noktalarında, farklı hava koşulları, farklı coğrafi yapılar, farklı toplumlar içinde araçlarını test etmeyi ihmal etmiyorlar.

İşte bu testler sırasında Volvo ilginç bir detayın farkına vardı. Otonom araçlar, kanguruları tanımakta zorlanıyor ve bu da sürüş güvenliğini riske atıyor. Diğer bir deyişle, yolda kanguru gören otonom aracın aklı karışıyor ve ne yapacağını bilemiyor.

Kuş mu yoksa inek mi?

Bu sorun, kangurunun diğer hayvanların aksine zıplayarak hareket eden bir hayvan olmasından kaynaklanıyor. Araç kanguruyu fark ettiğinde onu karada otlayan inek, koyun gibi iri memeli hayvanlardan biri olarak değerlendiriyor ve sürüş politikasını buna göre düzenliyor. Ancak kanguru hemen sonra ani ve yüksek bir hızla yerden zıpladığında, aracın sensörleri havaya doğru yükselen bir hayvan olduğunu görüyor ve bunun bir kuş olduğuna karar veriyor. Ayrıca hayvanın birkaç saniye içinde yerden yükselip kanatlanarak, uçup gideceğini düşünerek, hızını kesmeden sürüşe devam ediyor.

Yol kenarlarında dururken araçları görünce aniden havalanıp uçup giden iri kargalar, martılar gibi kuşlarla aynı muamaleyi gören kanguru bir saniye sonra havadaki hareketini durdurup tekrar yere indiğinde ise araç onu yeniden ve bu kez havadan inmiş, inek, koyun gibi görmeye başlıyor. Dolayısıyla, yeni doğmuş ve gördüğü her şeye şaşıran bir bebek gibi dünyayı daha yeni yeni tanımaya başlayan bu masum yapay zekalar, şaşkınlık içinde ne yapacaklarını şaşırarak, saçmalamaya başlıyorlar.

Volvo şimdi bu sorunu çözmek için Kanguruları otomobillerine tanıtmak ve kangurulara karşı özel bir sürüş profili oluşturmak için yapay zeka üzerinde çalışmaya başladı. Sorunun yenilmesi çok uzun sürmeyecek ancak bu mesele, otonom araç teknolojisi geliştirilirken ne tür sorunların yaşandığını hatırlamamız için kenara not düştüğümüz ilginç bir anı olarak tarihte yerini almış bulundu.

 

Pentagon protezleri satışa çıkyor

0

ABD’nin, savaş gazilerinin kopan kol ve bacakları için geliştirdiği yüksek teknolojili protezler, satışa çıkıyor. 

Robotik ve sibernetik teknolojinin gelişmiş örnekleri olarak kabul edilen bu protezler, ABD gazilerinin kopan organlarının fonksiyonlarını üst seviyede taklit edebiliecek. Örneğin, kol protezi sayesinde bir gazi rahatça parmaklarını hareket ettirebiliyor, dirseğini büküp açabiliyor ve bu hareketleri sanki kendi gerçek kolunu hareket ettirmek ister gibi, düşünerek ve kaslarını hareket ettirerek yapabiliyor. 

DARPA kontrolünde ve Deka şirketi tarafından geliştirilen bu protezler ilk olarak ABD gazilerine tahsis edilecek. Ancak protezlerin fiyatları 100 bin dolardan başlıyor. ABD ordusu gazilerin protez fiyatını karşılayacak fakat siviller bu protezleri satın almak istediğinde, öncelikle sıraya girmek zorunda kalacak.

Yine de bu teknolojinin kısa sürede özel sektöre açılması bekleniyor. Organlarını kaybeden inasnlar için tek başına hayatlarını sürdürmelerini çok kolaylaştıracak bu yeni akıllı robotik protezlerin, insan ve makine birleşiminde büyük bir devrim olduğunun da altı çiziliyor.

Öyle ki bu teknolojinin geliştirilmesi sonrasında, mekanik kol ve bacakların, gerçek kol ve bacaklardan çok daha güçlü, daha yetenekli ve daha avantajlı hale gelebileceği hatta yakın gelecekte herhangi bir sakatlığı olmayan insanların dahi, vücutlarına bu tür protezler takmak için gönüllü olabileceğinin altı çiziliyor ki, bu durum tam olarak, bilimkurgu öykülerinde sıklıkla incelenen bir konu olarak insanlara yabancı değil. Robot teknolojisinin gelişmesiyle beraber, gerçek insan derisini taklit edebilen yapay dokuların ortaya çıkmasıyla bu tür protezlerin, gerçekten ayırt edilemeyecek şekilde terör, savaş veya kaza kurbanı insanlara yeni bir hayat kurma şansı verecek.

Nokia aradığı CEO’yu Samsung’da buldu

0

Nokia, kısa süre önce kurduğu ve yeniden tüketici elektroniği alanında hizmet vermesini sağlayacak Nokia Technologies için aradığı CEO’yu, Samsung’dan transfer etti. 

Samsung’un Kuzey Amerika CEO’su olan Gregory Lee, 2014 yılından beri devam ettiği görevini bırakarak artık Nokia Technologies’in CEO’su olarak görev yapacak. 

Bu yeni gelişmeyle beraber Nokia, Kuzey Amerika’da çok güçlü bir pozisyon elde etmiş olacak. Şu anda sanal gerçeklik gözlükleri ve bazı dijital tıbbi cihazlar üreten Nokia Technologies, eski Samsung CEO’su ile Kuzey Amerika pazarında son tüketicilere ulaşmak adına önemli kanallara ulaşabilecek.

Nokia ayrıca yeniden girdiği “telefon üretme” işinde Kuzey Amerika’nın da çok önemli olduğunun farkında dolayısıyla Samsung’u ABD’de çok güçlü olan Apple’ın karşısında ayakta tutan CEO’nun artık yeteneklerini Nokia için kullanacak olması, dengelerin değiştirebilecek önemli bir gelişme olarak kabul ediliyor.

 

Microsoft fidye virüslerine savaş açtı

0

Microsoft sayısı hızla artan fidye virüsü saldırılarına karşı bilgisayarları koruma altına almak için yeni bir yöntem geliştiriyor.

Buna göre yazılım devi, hem sistem dosyalarına hem de kullanıcıların değerli dosyalarının bulunduğu özel klasörlere erişim için bir beyaz liste kontrolü yapacak. Böylece, bu klasörlere erişebilecek uygulamalar, bizzat Microsoft ve kullanıcılar tarafından seçilecek. Bu da, bilgisayara bulaşan her virüsün sistem dosyalarına veya kurumlar/kişiler için çok değerli olan özel klasörlere erişimi engelleyecek. Herhangi bir virüs bilgisayarı kilitlemeyi başarsa bile özel klasörlere erişimi olmadığı için bu klasörleri şifreleyemeyecek ve sabit diski çıkaran kullanıcı, değerli dosyalarını diskten çıkarıp alabilecek.

Microsoft kullanım kolaylığı sağlamak için, kullanıcıların sık sık kullandığı uygulamaları da en baştan beyaz listeye alacak, ancak ilk defa kullanılan veya çok nadir çalıştırılan bir uygulama korunaklı klasörlere ulaşmaya çalıştığında Windows alarm verecek, uygulamayı engelleyecek ve kullanıcıyı haberdar edecek. Kullanıcı sorun olmadığını bildirirse uygulamanın çalışmasına izin verilecek. Microsfot aslında benzer bir uygulamayı, yazılımların kuruluşu aşamasında kullanıyor. Bir yazılım ilk kez kurulurken Windows kullanıcıyı habedar ederek izin istiyor. Böylece kullanıcının bilgisi dahilinde arka planda bilgisayara sinsice zararlı yazılımların kurulması engelleniyor. 

Microsoft bu yeni özelliği sonbaharda Microsoft Defender’a yükleyecek. Böylece tüm Windos kullanıcıları, korunaklı klasörlere sahip olabilecek. Yeni uygulama şimdiden Windows 10 Insider Preview Build 16232 sürümünde denemeye başlandı. Hacker’ların bu önlemi de geçebilecek yöntemler geliştirmesi de mümkün ancak işlerinin çok daha zor olacağı da aşikar.

Çin, Elon Musk’ı iflasa sürükleyebilir!

0

Elon Musk’ın yakın geleceğin en zengin insanı olma planı, Çin’deki yeni teknoloji planları ile suya düşmüş olabilir. Hatta öyle ki, Elon Musk’ın birkaç yıl içinde iflasa sürklenebileceği ihtimali de hiç zayıf görünmüyor.

Musk, milyarlarca dolar yatırdığı ve elektrikli araçlar için pil üretecek Gigafactory’yi henüz düşük kapasiteyle test etmeye çalışırken ve eğer bu yatırımı başarılı olursa, dünyadaki elektrikli araç üretimini desteklemek üzere 5 yeni Gigafactory daha açmaya niyetliyken, Çin her yıl toplam 120 gigawatt-saat’ten fazla kapasiteye sahip pil üretimi gerçekleştirecek bir fabrikanın temelini atmak üzere harekete geçti. 

Eğer karşılaştırma yapmak gerekiyorsa, Musk’ın fabrikası 2018 yılında tam kapasiteyle üretime başladığında yıllık pil üretim kapasitesi sadece 35 gigawatt-saat ile sınırlı olacak. Yani Çin daha ilk fabrikasıyla, Musk’ın Gigafactory’sini dörde katlamış olacak.

2021 yılında faaliyete geçecek olan fabrika böylece Musk’ın dünyadaki en güçlü pil üreticisi ve bir anlamda elektrik enerjisi çağının yeni petrol baronu olma planını yerle bir etmiş oldu. Çin’deki bu fabrika her yıl 1,5 milyon Tesla aracına veya 15 milyon adet Toyota Pirius’a yetecek kadar pil üretebilecek. Üstelik bunun Çin’deki son fabrika olmayacağı da tahmin ediliyor. Elektrikli araç devrimi yaygınlaştıkça Çin’li otomobil üreticilerinin sadece kendi üretimleri için benzer fabrikalara daha fazla ihtiyaç duyacakları düşünülüyor.

Bu gelişme aynı zamanda 2018 yılında Musk’ın fabrikası sayesinde ucuzlayacak pil fiyatları ile daha satın alınabilir düzeye inecek olan elektrikli otomobillerin, Çin’in 2021’de devreye girecek fabrikasıyla, çok büyük bir fiyat düşüşü yaşayacağını gösteriyor. Ayrıca Avrupa’da pek çok ülkenin de 2025 yılından sonra ülkelerinde benzinli veya dizel sıfır otomobil satışına izin vermeyeceği biliniyor. Kısacası, elektrikli otomobil devrimi adım adım yaklaşıyor.

Dünyanın farklı ülkelerine 5 ayrı Gigafactory kurup pil satarak dünyanın en zengin iş adamı olmayı planlayan Musk ise şu sıralar büyük hayal kırıklığı yaşayacak gibi görünüyor.

Doğru veri tabanı seçimiyle yüzde 60 maliyet avantajı sağlanabilir

Ölçeklenebilirlik, süreklilik, yüksek performans, uyumluluk, kullanım kolaylığı ve yerel destek hizmeti gibi özellikler doğru veri tabanlarında aranan özellikler. Ancak uygun maliyetli çözümlerin sunduğu ve göz ardı edilemeyecek bir fayda daha bulunuyor.

Yapılan tüm harcamaların ana nedeninin rekabete dayandığı günümüz iş dünyasında, başarılı bir şekilde rekabet edebilmek için daha modern, daha hızlı, daha yaratıcı olmak ve doğru kararları almak gerekiyor.

Kurumların üst yapıları nasıl olursa olsun, tüm karar mekanizmaları ve sonuç olarak atılan adımlar çeşitli verilere dayanıyor. Veri, artık herkesin kabul ettiği üzere, günümüzün ve önümüzdeki yılların en değerli varlığı olarak görülüyor.

Diğer yandan, sürekli büyüyen veri boyutları, yapılan işlem/sorgu sayısındaki artış, büyük ve yapılandırılmamış verilerin daha iyi yönetilmesi ve ayrıca siber saldırılara paralel olarak verilerin daha iyi korunması ihtiyacı gibi etkenler ise hedeflenen modernizasyonun, dolayısıyla daha iyi rekabet edebilmenin önündeki en büyük engeller olarak karşımıza çıkıyor.

Kurumlar için maliyet çok önemli bir kriter

Bulut bilişim, altyapı ve modernizasyon çözümleriyle BT pazarında yüksek performanslı çözümler sunan TmaxSoft’un Türkiye Genel Müdürü İlker Saltoğlu, “Tüm bu ihtiyaçlar veri tabanı tarafında ele alınarak engeller aşıldığında uygulama geliştirme süreçleri hızlanıyor ve kaynaklar da daha verimli kullanılabiliyor. Dolayısıyla, bir uygulama satın alırken veya geliştirirken kullanılan veri tabanına daha fazla önem verilmesi gerektiği açıkça görülüyor” diyor ve doğru veri tabanının sahip olması gereken özellikleri şöyle sıralıyor:

  • Büyüyen veri miktarları ile baş edebilir, ölçeklenebilir olmalıdır.
  • Yerel destek hizmeti olmalıdır.
  • Süreklilik arz etmelidir.
  • Performansı yüksek olmalıdır.
  • Her türlü ortama uyum sağlayabilmelidir.
  • Kolay yönetilebilmelidir.

Doğru veri tabanının tüm bunları sağlarken aynı zamanda uygun maliyetli olmasının şirketlere rekabette önemli bir avantaj sağladığına da değinen Saltoğlu, “Seçeceğiniz veri tabanı, yüksek satın alma maliyeti ve yüksek bakım maliyetleri ile bütçe düşmanı olmamalı. Tam tersine, tasarruf ederek yeni projelere bütçe yaratabilmenizi sağlamalıdır. Bu, kurumlar için göz ardı edilmeyecek kadar önemli bir fark” diyor.

IoT projelerinde başarı oranı yüzde 25

Cisco’nun IoT World Forum’da sektörün lider temsilcileriyle yaptırdığı araştırmaya göre IoT projelerinin büyük çoğunluğu başarısızlıkla sonuçlanıyor. Araştırma, Nesnelerin İnterneti projelerinin yüzde 60’ının daha “kavram kanıtlama” aşamasında durdurulduğunu ortaya koydu

Katılımcıların yüzde 60’ı nesnelerin interneti inisiyatiflerinin kâğıt üzerinde iyi göründüğünü aktarırken, uygulama aşamasında beklenenden çok daha fazla zorlukla karşılaştıklarını ifade ediyor.

Nesnelerin internetini geliştirme amacıyla sektörün en iyi, en parlak ve en tutkulu liderlerinin bir araya geldiği IoT World Forum’da farklı sektörlerden BT yöneticileri ve karar vericiler arasında yapılan araştırmayla Nesnelerin İnterneti projelerinde şirketlerin başarı sırlarının yanı sıra karşılaşılan engellerin de ortaya çıkarılması hedeflendi.

IDC’nin tahminlerine göre 2025 yılında tüm dünyadaki Nesnelerin İnterneti uç noktalarının sayısı 82 milyardan fazla olacak. 2016 yılı sonunda ise bu rakam 14,9 milyardı. Bu büyüme hızı ile nesnelerin interneti artık internetin kendisi kadar vazgeçilmez olacak.

Mesele hala “insan”

Nesnelerin İnterneti tamamen teknoloji ile ilgili görünse de araştırmaya göre kültür, organizasyon ve liderlik gibi insan faktörleri projelerde hala kritik önem taşıyor. Araştırmada;

BT ve iş birimleri arasındaki işbirliği katılımcıların yüzde 54’ü tarafından en önemli faktör olarak belirtildi.  

Teknoloji odaklı bir kültür ve üst düzey lider desteği yüzde 49 tarafından önemli görüldü.

IoT Deneyimi ise yüzde 48 tarafından seçildi.

– BT karar vericileri teknoloji, organizasyon kültürü, uzmanlık ve sağlayıcılara daha çok önem veriyor.

– İş birimleri karar vericileri en çok strateji, süreçler, iş modelleri ve kilometre taşlarına odaklanıyor.

– BT karar vericileri nesnelerin interneti projelerini başarılı olarak değerlendirmeye daha yatkın. Yüzde 35’i projelerinin tam olarak başarılı olduğunu düşünürken, iş birimi yöneticilerinin sadece yüzde 15’i aynı fikirde.

IoT projelerinin sürprizi karlılık artışı

Araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 73’ü tamamlanan nesnelerin interneti projeleri ile elde ettikleri veriyi işlerini geliştirmek için kullanıyor. Nesnelerin interneti uygulamalarının en önemli 3 faydası müşteri memnuniyetinde artış ( yüzde 70), operasyon verimliliği (yüzde 67) ve gelişmiş ürün ve hizmet kalitesi ( yüzde 66). Ayrıca katılımcılar karlılık artışının da sürpriz faydalardan olduğunu belirttiler.

Ekosistem işbirlikleri başarıya taşıyor

Araştırmada ayrıca en başarılı nesnelerin interneti projelerinin ekosistem işbirlikleri ile gerçekleştirildiği ortaya çıktı. Başarılı olan şirketler stratejik planlamadan, veri analizine kadar her aşamada iş ortakları ile çalışıyorlar.

Katılımcıların yüzde 60’ı nesnelerin interneti inisiyatiflerinin kâğıt üzerinde iyi göründüğünü aktarırken, uygulama aşamasında beklenenden çok daha fazla zorlukla karşılaştıklarını ifade ediyor. Uygulama aşamalarının tamamına bakıldığında en çok karşılaşılan 5 zorluk ise şöyle: Tamamlama süresi, şirket içinde sınırlı uzmanlık, veri kalitesi, ekipler arasında entegrasyon ve bütçe aşımı.  En başarılı şirketler IoT iş ortağı eko sistemini her aşamaya dahil ederek
ile öğrenme sürecini kolaylaştırıyorlar.

Karar vericilerin yüzde 64’ü durdurulan ya da başarısız olan nesnelerin interneti projelerinin şirketlerinin bu alandaki yatırımlarını hızlandırdığını belirtiyor. Araştırma katılımcılarının yüzde 61’i nesnelerin interneti teknolojilerinin şirketleri için yapabilecekleri söz konusu olduğunda daha yolun başında olduklarını düşünüyor.

Programatik native reklam, ihtiyaçları karşılıyor

Haziran ayının son günlerinde açıklanan iş ortaklığı, Ligatus’un programatik native reklam pazarındaki güçlü ve aktif yaklaşımını belgeleyen bir dönüm noktası oldu. DoubleClick Bid Manager’la birlikte son on iki ayda Ligatus’un ortaklığa başladığı DSP platformlarının kapsamı zenginleşerek en üst düzeye ulaştı.

Bu ortaklık, ulusal ve uluslararası reklamverenlerin günden güne büyüyen programatik native reklam ihtiyaçlarını karşılayacak ve Ligatus’un bu alandaki liderliğini pekiştirecek bir niteliğe sahip.

DoubleClick Bid Manager (DBM), reklamveren markalar için tüm ekranlarda ve formatlarda kullanabilecekleri nitelikli reklam envanterine gerçek zamanlı içgörü analizlerinin eşliğinde ulaşılmasını olanaklı kılmakta.

Double Click’in entegre ve açık platformu sayesinde reklamverenler çeşitli kaynaklardan akan verileri organize ve segmente edebilmekte. Google’ın sahip olduğu hedefleme, teklif verme ve optimizasyon teknolojileri tüm ekran ve formatları içeren dijital reklam kampanyalarının, datalardan elde edilen anlamalı içgörüler eşliğinde ve  gerçek zamanlı yönetilmesini sağlamakta.

İyi site ortaklıkları native reklam için ideal ortam

DBM ve Ligatus arasındaki iş ortaklığının sayesinde daha çok sayıda reklamveren ve ajans Ligatus Native Erişimi’nden faydalanabilecek. Titizlikle seçilen “site ortakları” sahip oldukları kaliteli takipçiler ve yüksek dönüşüm potansiyeli sayesinde Programatik Native Reklam için ideal ortamı sunmakta.

Konuyla ilgili Ligatus CEO’su Klaus Ludemann’ın görüşleri şu şeilde: “DoubleClick Bid Manager’ı Progrmatik Native Platformumuza dahil etmekten dolayı çok mutluyuz. Çalıştığımız bir çok reklamveren marka ve ajans bu büyük adımı beklemekteydi. Bu entegrasyon sayesinde tüm ajanslar DBM üzerinden bizim envanterimize ulaşabiliyor olacaklar ” dedi.

Facebook’un dev drone’u sorunsuz uçmaya başladı

0

Facebook’un, bir Boeing yolcu uçağı boyutlarına yaklaşan ve güneş enerjisi ile çalışan dev drone’u ikinci test uçuşunu yere çakılmadan tamamlamayı başardı.

Facebook’un havacılık ekibinin şefi Martin Luis Gomez tarafından yapılan duyuruya göre, geliştirilen drone 1 saat 42 dakikalık uçuş sonunda, Arizona’daki askeri üsse sorunsuzca inmeyi başardı.

İlk test uçuşunu geçen yaz yapan drone, güçlü rüzgar nedeniyle kontrolden çıkarak yere çok sert iniş yapmış, Facebook bu testi başarılı olarak yorumlasa da ABD havacılık otoritesinin raporlarında test uçuşunun çakılma ile sonlandığı bilgisi yer almıştı. 

Facebook’un, dünya çevresinde nöbetleşe şekilde sürekli uçacak ve sürekli inip kalkacak yapay zekalı drone filoları kurma hedefi için drone’larn her türlü hava koşulunda sağlıklı şekilde inip kalkarak, havadaki filonun sayısını koruması ve bu sayede yer yüzüne havadan yüksek hızlı internet bağlantısı sağlaması gerekiyor.

Gomez’in açıklamasına göre, Aquila isimli drone’un son uçuşu ilk uçuşa göre çok daha başarılı geçti. Bu başarıda, drone’un üzerine yerleştirilen yeni sensörlerin ve kontrol mekanmizmalarının da payının büyük olduğunun altı da çizildi.

Ancak Facebook’un drone teknolojisinin istenilen düzeye ulaşmasına henüz vakit var. Yeryüzüne internet sağlayacak drone filolarının 60 bin ve 90 bin feet yükseklikte ve haftalar boyunca yere inmek zorunda kalmadan uçabilmesi gerekiyor. Aquila ise şimdilik 3 bin feet’te ve sadece 1.5 saat boyunca uçabiliyor.

Direksiyon başında telefondan vazgeçemiyoruz

0

AvivaSA, İngiliz ortağı Aviva’nın“direksiyon başında telefon ve internet kullanımının trafik üzerindeki etkisini”ortaya koymak amacıyla, Ipsos MORI işbirliğiyle Türkiye de dahil toplam 13 ülkede gerçekleştirdiği “Direksiyon Başında Telefon Kullanımı” araştırmasının sonuçlarını açıkladı.

Her İki Türk Vatandaşından Biri, Araç Kullanırken Telefonla Konuşuyor

Türkiye’nin yanı sıra, ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, İspanya, İtalya, İrlanda, Polonya, Çin, Hindistan, Singapur, Endonezya’nın yer aldığı araştırma 17 Mart ve 1 Mayıs 2017 tarihleri arasında, kentsel nüfusu temsil eden gruplar üzerinde yapıldı. Araştırmaya göre trafik kurallarına en saygılı ülke İngiltere. Her beş İngiliz sürücüden sadece birisi, hands-free kit yardımı olmadan direksiyon başında telefon kullanıyor. Araştırmanın yapıldığı tüm ülkelerde direksiyon başında hands-free kit yardımı olmadan telefonla konuşmak yasak. İngiltere bu konuda en iyi sonuca sahip olmasına rağmen, çok daha katı cezaları uygulamaya koydu. Bu konuda en olumsuz sonuçlara sahip iki ülke ise,Amerika ve Çin… Araştırmada, direksiyon başındayken mesaj yazmak ve sosyal medyada dolaşıp, paylaşım yapmak konuları da irdelendi.

Ülkeler

Araç kullanırken arama yaptığını kabul eden sürücü oranı (hands free kullanmadan)

Araç kullanırken mesaj yazdığını kabul eden sürücü oranı

Araç kullanırken sosyal medyada gezinen veya paylaşım yapan sürücü oranı

İngiltere

20%

13%

7%

İspanya

35%

27%

11%

Fransa

39%

26%

8%

Kanada

43%

26%

11%

İrlanda

45%

26%

15%

Singapur

46%

47%

23%

Endonezya

51%

53%

29%

Polonya

53%

18%

14%

Türkiye

53%

34%

22%

İtalya

59%

41%

17%

Hindistan

60%

43%

41%

ABD

63%

34%

22%

Çin

76%

28%

11%

Global ortalama

48%

31%

17%

 

Türkiye, Global Ortalamanın Üzerinde

Yapılan araştırmada Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında, İtalya’dan (yüzde 59) sonra,Polonya (yüzde 53) ile birlikte en çok “direksiyon başında telefonla konuşan” ülke çıktı. Araştırmada en yüksek orana yüzde 76 ile Çin sahip olsa da, Türkiye yüzde 53 ile global ortalamanın üzerinde yer alıyor.

Türkiye, Avrupa Ülkelerinde, İtalya’dan Sonra, Araç Kullanırken En Çok Mesaj Yazan Ülke

Araç kullanırken telefonla konuşmanın yanı sıra; “direksiyondayken mesaj yazmak” ve “sosyal medyada dolaşıp, paylaşım yapmak” konularının da sorgulandığı araştırmada; bu konudaki en dikkat çekici noktalardan birisi, Türkiye’nin yüzde 34 ile, İtalya’dan sonra(yüzde 41) “en çok araç kullanırken mesaj yazan” Avrupa ülkesi olması. Global olarak bakıldığında ise, Endonezya yüzde 53 ile bu alanda en yüksek orana sahip olsa da; Türkiye, Amerika ile 5. sırayı paylaşıyor. Bu konuda “trafik kurallarına en sadık ülke” ise,yüzde 13 oranıyla İngiltere.

Türkiye, Avrupa’da, Araç Kullanırken Sosyal Medyada En Çok Gezinen veya Paylaşım Yapan Ülke

Araştırmaya göre, Türkiye yüzde 22 ile “trafikte en çok sosyal medyada gezinen ve paylaşım yapan” Avrupa ülkesi konumunda yer alıyor. Avrupa’da, Türkiye’nin hemen ardından yüzde 17 ile İtalya gelirken, global ortalama baz alındığında, Türkiye bu oranla averajın üzerinde yer alıyor. Global olarak bakıldığında ise, yüzde 41 ile Hindistan, trafikte en çok sosyal medyada gezinen ülke olurken; İngiltere yüzde 7 ile yine en az orana sahip ülke konumunda.

Devlet desteğiyle dünya ligi

Netmarble EMEA CEO’su Barış Özistek, Türkiye’de yaklaşık 30 milyon kişinin bilgisayarda, cep telefonunda ya da oyun konsollarında oyun oynadığını, ülkemizde dijital oyun sektörünün cirosunun 600 milyon doları aştığını söyledi.

Dünyada cirosu 100 milyar dolara aşan oyun sektöründe Türkiye’nin hakettiği yerden uzakta olduğuna vurgu yapan Özistek, Türkiye’dei oyun firmalarının küçük ve planlı yapılacak devlet desteğiyle 1 milyar dolarlık ihracat yapma potansiyeli olduğunu söyledi.

100 milyar dolarlık sektör

Özistek, global dijital oyun pazarının 100 milyar doların üzerinde bir büyüklüğe ulaştığından bahsedildiğini, bunun tüm dünyanın sinema ya da müzik sektöründen daha büyük bir rakam olduğuna belirtti. Oyun pazarının konsol, PC, web ve mobil oyunlar olarak ayrıldığını ve sadece mobil oyun pazarının 40 milyar dolarının üzerinde bir pazara sahip olduğunu dile getiren Özistek, şu anda en büyük platformun cep telefonlarıyla oynanan mobil oyunlar olduğunu aktardı.

“Bilgisayarlar, cep telefonları oyun nedeniyle yenileniyor”

“40 milyar dolar mobil oyun ya da 100 milyar dolar dünya oyun pazarı dediğimizde bu direkt oyun sektörünün yaratmış olduğu ciro. Ama bir PC oyuncusunu düşünün. Yeni çıkan bir oyunu daha iyi oynamak daha keyifli oynamak için gidiyor bilgisayarını değiştiriyor. Oyun mouse’u alıyor, oyun için geliştirilmiş klavye, oyunun seslerini daha iyi duyabilmek içine girebilmek için kulaklık alıyor. Bilgisayar ve bilgisayar ekipmanını yeniliyor. Dolayısıyla bilgisayar ve ekipman üreticileri temel olarak oyunlar sayesinde ciro yapıyor. Bu işin bilgisayar tarafı.”

 

“Akılı telefon pazarına baktığımızda da yeni telefona geçmenizdeki ana motivasyonlardan birinin oyun olduğunu görüyoruz. Akıllı telefonun temel amacı konuşmak değil. Bir akıllı telefonda en çok tüketilen içerikler önce oyun, sonra video, sonra sosyal medya… Oyun oynamak için daha büyük ekranlı, daha güçlü işlemcili akıllı telefonlara ihtiyacınız var. İlk dönem 16 GB hafıza varken şimdi 128 GB, 256 GB ve üstüne giden bir durumu konuşuyoruz. Yeni telefonlar da oyun sayesinde geliştiriliyor ve satılıyor. O yüzden oyunun etkilediği muazzam bir alan var.”

Anlık 100 bin oyuncuyu barındıran sunucu

Barış Özistek, dijital oyun sektörünün doğrudan etkilediği teknoloji ve bilgi boyutu olduğunu ifade etti. Oyunların kullandığı sistemlerin geliştirilmesi, oyuncuların anlık kopma yaşamaması için yazılımların iletişim alt yapılarının çok iyi olması gerektiğini hatırlattı. “Oyunlar hep çok yüksek kullanıcıya göre dizayn edilmek zorunda. Bu teknolojik olarak çok büyük zorluklar getiriyor. Bir oyunda anlık olarak 100 bin kişi, 300 bin kişi görülebiliyor. Şu anda bizim firmamızın bir oyununda anlık olarak 100 bin kişinin üzerinde oyuncu var” dedi.

Aynı anda bu kadar kişinin birlikte hareket etmesinin çok ileri teknoloji ve ‘know how’ gerektirdiğini söyleyen Barış Özistek, “Otomobil sporlarında Formula-1 neyse teknolojide de dijital oyunlar odur” benzetmesine katıldığını söyledi. 

Türkiye pazarı küçük, hızla büyümeli

Türkiye pazarının yaklaşık 30 milyonluk aktif oyuncu nüfusu ve Türkiye’nin gelişmişlik düzeyiyle değerlendirildiğinde küçük olduğunu dile getiren Barış Özistek, Türkiye’de yaklaşık 600 milyon dolarlık bir oyun pazarından söz edildiğini belirtti.

Bunun 200 milyon dolarının mobil oyun pazarı olmasına rağmen Türkiye’de akıllı telefon kullanıcıların yüzde 55’in üzerinde olduğu da bir gerçek. bilgisayara sahiplik oranının internete bağlı hane sayısının oldukça yüksek olmasının dijital oyun pazarının milyar doların üzerinde olması gerektiğini düşündürdüğünü kaydedildi.

Devlet desteğiyle dünya ligine çıkabiliriz

Barış Özistek, Türkiye’den başarılı oyun şirketlerinin çıkarabileceğini ispat ettiğini ancak büyük bir istihdam yaratan geniş bir sektör haline getiremediğini belirtti. Bunun için devlet desteğine ihtiyaç olduğunu söyleyen Özistek, dijital oyun sektörünün yatırımların geri dönmesi bakımından riskli bir alan olduğunu savundu.

2023’te 1 milyar dolar ihracat mümkün

Türkiye’nin 2023 yılında sadece oyun sektörü Bilişim ihracatı hedefi olan 1 milyar dolar ihracat yapabilir hale gelebileceğini belirtildi. Ancak bunun için sadece finansal değil, organize desteklerin çok önemli olduğunu dile getiren Özistek, “Bizim oyun geliştirecek firmalara özellikle küçük orta büyüklükteki firmalara çok organize destek vermemiz gerekiyor.

Eğitimiyle olsun mentörlüğüyle olsun global network ile tanıştırmayla olsun çok çok çok organize destek vermemiz gerekiyor. Çünkü çok optimize edilmesi gereken bir yer. Siz çok iyi bir oyun yaptınız videosu harika ama 5 bin kişi oyuna girdiğinde server’ler kaldırmıyorsa olmaz. Bunu sektörün tamamının öğrenmesi bilmesi ve bu bilgi birikimiyle ilerlemesi gerekiyor.” diye konuştu. 

Uygulama pazarı 6,3 trilyon dolara koşuyor

0

Mobil uygulamalara olan yoğun ilgi 2021 yılına geldiğimizde bu pazarın dünya çapında 6,3 trilyon dolar büyüklüğe ulaşacağını gösteriyor.

Araştırma şirketi App Anie’nin hazırladığı analize göre global uygulama pazarı, 2016’daki 1,3 trilyon dolarlık değerinden %380’lik bir zıplamayla 6.3 trilyon dolara yükselecek.

App Anie’ye göre bu hızlı yükselişin neden, giderek daha çok insanın akıllı telefonlara sahip olması. 2016’da toplam 1.3 trilyon saat boyunca uygulama kullanan insanların 2021’de 3.5 trilyon saat uygulama kullanması bekleniyor.

Mobil cihazlara olan ilginin en büyük göstergesi ise, mobil ticaretteki hızlı büyüme. Giderek daha fazla insanın mobil ticaret üzerinden alışveriş yapması, telefonlara duyulan güvenin ve akıllı telefonların artık günlük yaşamdaki en önemli asistana dönüştüğünün göstergesi kabul ediliyor.

Öte yandan özellikle Çin’de mobile olan yoğun ilgi büyümenin daha hızlı yaşanmasını sağlıyor. ABD’li kullanıcılara oranla Çinli kullanıcılar mobil alışveriş konusunda üç kat daha istekli görünüyorlar. Para transferi konusunda da Çinli kullanıcılar ABD’li kullanıcılardan iki kat daha fazla mobil cihaz kullanıyor.

2021 yılında Apple’un uygulama satışlarının ise 40 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Öte yandan Google’ın Play marketinin 20 milyar dolarlık uygulama satışı yapması ancak üçüncü parti Android uygulama pazarlarının da 21 milyar dolarlık satışa ulaşması bekleniyor. Bir diğer deyişle, Android uygulamalarının toplam satışı, 2021 yılında iOS uygulamalarının toplam satışını geçecek.

Toshiba, Western Digital’i dava ediyor

0

ABD’de nükleer santral işletmeciliğinden büyük zarar edince işlemci bölümünü satarak zararını kapatmayı planyana Toshiba, dev firmaların dahil olduğu açık artırmada Western Digital’i satışı engellemeye çalıştığı için dava etmeye hazırlanıyor.

Toshiba’nın sahibi olduğu NAND işlemci üretimi işi, dünyadaki ikinic büyük NAND işlemci platformu olarak kabul ediliyor. Tokyo hükumeti ise bu birimin Japonya dışına çıkmasını istemiyor. Bu nedenle hükumet Toshiba’ya teklif vermesi için kendi seçtiği şirketlerden bir konsorsiyum oluşturup, ihale teklifini de neredeyse kendi başına hazırladı. Ancak konsorsiyumun parçası olan ve halihazırda Toshiba’nın NAND fabrikasını ortak olarak işleten Western Digital kendisinin kontrolü dışında verilen teklifin iptali için mahkemeye dava açtı. Bu da Toshiba’yı çileden çıkardı.

Önümüzdeki Mart ayına kadar satış işlemini tamamlayarak Nükleer santral zararını kapatmak yeni mali yıl raporlarına zararsız girererek hisse senedi fiyatlarını yükseltmek isteyen Toshiba satışın bir an önce gerçekleşmesini istediği için, satışın iptali için dava açan Western Digital’i, ihaleyi kazanmasına rağmen satışı geciktirmek istediği için şimdi dava edecek. Böylece yaşayacağı zararın tazmini için Western Digital’den de önemli bir tazminat kazanma ihtimali doğacak.

İki firma da henüz bu çatışma hakkında açıklama yapmış değil ancak davanın en az 9-10 milyar dolar değerinde tazminata konu olabileceği düşünülüyor.

Twitter suçu polisten önce tespit ediyor

0

İşlenen suçları ve aniden gelişen halk olaylarını hızlıca tespit etmek için Twitter’a güvenebilir miyiz? İngiltere’de Cardiff Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre, Twitter’ı sürekli tarayacak bir yapay zekanın, şehirdeki suçları, halk ayaklanmalarını veya toplumsal olayları, polisten 1 saat önce tespit etmesi mümkün.

Üniversite’nin 2011’de Londra Ayaklanması sırasındaki tweet’leri inceleyen çalışmasına göre, Twitter üzerinde camların kırılması, araçların hasar görmesi, kavga, gürültü, bağrışma gibi eylemleri anlatan paylaşımlar, bir bölgede olay çıktığının anlaşılması için yeterli olabiliyor. Üstelik bunu neredeyse anı anına tespit eden bir yapay zekanın bölgeye acilen güvenlik güçlerini sevk etmesi de mümkün oluyor.

Bu tür bir yapay zekanın ayrıca güvenlik güçlerini planlanan halk ayaklanmaları veya toplumsal eylemler konusunda uyarması ve bu tür bir girişimin nerede ne zaman olacağını çok önceden tespit etme yeteneği de olacak. Bu araştırma yakın gelecekte toplumları kontrol altında tutmak için halkı sürekli izleyen ve analizler yapan yapay zeka uygulamalarının hizmete gireceğini de ortaya koyuyor.

Apple’ın otonom filosunu Hertz yönetecek

0

Google’ın otonom araç kolu Waymo’nun 600 araçlık filosunun yönetimini Avis’e bırakan anlaşmanın ardından şimdi de Apple Hertz ile benzer bir anlaşma yaptı.

Kiralık otomobil servisi Hertz ile Apple arasında varılan anlaşmaya göre, Apple otonom sürüş teknolojisini test edeceği araçları Hertz’in filo kiralama bölümünden temin edecek. Bu da Apple’ın otonom araçlarının yasal prosedürlerini ve bakımlarını Hertz’in üstlenmesi anlamına geliyor.

Apple ilk aşamada Hertz filosundaki Lexus RX450h hibrid SUV’ları kiralayacak ve bu araçları kendi geliştirdiği otonom sürüş donanımları ile birleştirecek. Ancak Google 600 aracını Avis’e emanet etmişken Apple’ın ilk aşamada kiralayacağı araç sayısının bir düzineyi geçmeyeceği düşünülüyor. Ancak sayının zaman içinde artması bekleniyor. Apple’ın şimdiye kadar otonom araç olduğu düşünülen beş kadar aracı SanFrancisco yollarında halk tarafından tespit edilmişti.