Sigortam.net CEO’su Tahsin Gürdoğan
2001 yılında Türkiye’de online ve telefon üzerinden sigorta satış ve karşılaştırma hizmeti sunmaya başlayan ve 2 milyondan fazla müşteriye hizmet vermiş olan Sigortam.net’in yeni İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su sektörel deneyimleri ile Tahsin Gürdoğan oldu.
Gürdoğan, 1996 yılından başlayarak elde ettiği 20 yıla yakın iş tecrübesini yatırım bankacılığı, fon yönetimi ve uluslararası sermaye piyasaları alanıyla, sigorta sektörünün elementer, hayat ve bireysel emeklilik branşlarında oluşturdu. İş hayatına Vakıfbank Yatırım Bankacılığı Başkanlığı bölümü, Uluslararası Sermaye Piyasaları ve Yatırım Fonları Yönetimi’nde başlayan Gürdoğan, Avivasa (Ak Emeklilik dönemi) şirketinde pazarlama ve emeklilik fonları ürün yönetiminin ardından, HSBC Bank’da elementer sigorta ürünleri ve bireysel emeklilik fonlarını banka dağıtım kanalları için projelendirerek pazarlama faaliyetlerinin yönetiminde yer aldı. BNP Paribas Cardif Sigorta ve Hayat şirketlerinin Satış, Pazarlama ve İş Geliştirme faaliyetlerinden sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevlerini üstlendikten sonra Groupama Sigorta ve Groupama Emeklilik Şirketleri’nin Pazarlama, İş Geliştirme, Bankassurans, Alternatif Kanallar ve Kurumsal İletişim’inden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak iş hayatına devam etti. AIG Sigorta Şirketi’nin Global Brokerlar, Büyük Müşteriler ile onlara bağlı “Captive Acente” yönetiminin yanı sıra AIG çatısı altında Türkiye’nin de içinde bulunduğu Doğu Avrupa bölgesindeki on ülkenin çok uluslu şirket programlarının “Client Engagement” kapsamında bölge sorumluluğunu üstlendi.
Tahsin Gürdoğan üniversite eğitimini Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde BS derecesi alarak tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden yüksek lisans derecesi ile mezun olan Gürdoğan, ODTÜ’de istatistik ve yöneylem bilimi üzerine de eğitim aldı. Ayrıca başta Londra ve Paris olmak üzere pazarlama, satış ve iş ortaklıkları üzerine birçok kurumsal eğitim programına katıldı. Çeşitli sivil toplum örgütlerinde görev alan Gürdoğan geçmişte Türkiye Genç İşadamları Derneği’nde Yönetim Kurulu Üyeliği, Sicil Disiplin Kurulu Başkanlığı ve Saymanlık gibi farklı görevleri de üstlenmiştir. Evli olan Gürdoğan, ikiz çocuk babasıdır.
Apple bugün 26. yıllık Dünya Geliştiriciler Konferansı’nın (WWDC) 8 – 12 Haziran tarihleri arasında San Fransisco’da Moscone West Merkezi’nde yapılacağını ve bu sene geliştiriciler için hiç olmadığı kadar çok oturum yayınlanacağını duyurdu.
Apple’ın ünlü geliştirici topluluğu, yenilikçi uygulamalarını oluşturmayı sürdürmelerine yardım eden iOS ve OS X’in geleceği hakkında bilgi almak için WWDC’de bir araya gelecek. WWDC Konferansı, geliştiricilerin işlerine yeni teknolojileri entegre etmesine ve uygulamalarını daha da geliştirmesine yardımcı olacak 100’ün üzerinde teknik oturuma, 1000’in üzerinde Apple mühendisine ve uygulamalı laboratuvarların yanı sıra geçen yılın en iyi yeni uygulamalarının vitrine çıktığı Apple Tasarım Ödülleri’ne ev sahipliği yapacak.
Geliştiriciler 17 Nisan Cuma günü Pasifik Yaz Saati ile 10:00’a kadar WWDC web sitesinden bilet başvurularını yapabilecek. Biletler rastgele seçme işlemiyle katılanlara dağıtılacak ve geliştiriciler en geç 20 Nisan Pazartesi günü Pasifik Yaz Saati ile 17:00’ye kadar başvurularının durumu hakkında bilgi alacak. Dünyanın her yerindeki öğrencilere ve katılan STEM kuruluşlarının üyelerine ücretsiz bir bilet kazanma fırsatı vermek içinse 350’ye kadar WWDC Bursu dağıtılacak.
Türkiye’de e-dönüşüm ifadesinin ilk telaffuz edildiği yıllar olan 2000’lerin başında Faruk Eczacıbaşı ve Türkiye Bilişim Vakfı tarafından kurulan E-GÜVEN, 2005’ten bu yana elektronik imza hizmeti de veriyor. Türkiye’de e-imza hizmeti veren ilk firmalardan biri olan E-GÜVEN’in belirlediği strateji doğrultusunda e-dönüşüm projelerinin önemli bir bileşeni olan e-imza ve çevresinde çözümler sunduğunu belirten E-GÜVEN Genel Müdürü Can Orhun, bu projelerde gerek kamu gerekse özel sektör nezdiden bir parçası olmayı kendilerine hedef koyduklarını ifade ediyor.
Türkiye’de bugüne kadar özellikle özel sektörde üretilmiş e-imzaların yüzde 70’inde E-GÜVEN’in katkısı olduğuna dikkat çeken Orhun, e-dönüşümün öncelikle kurumların kendi içinde gerçekleştirmesi gerektiğini, bunun ardından birbirleriyle olan ilişkilerde kullanmalarını sözlerine ekliyor. Bu aşamaların kamu kurumu – özel şirket, kamu kurumu – vatandaşlar, özel şirket – müşteriler olmak üzere ayrı ayrı ele alınması gerektiğini söyleyen Orhun, yeni Türk Ticaret Kanunu ile hayatımıza giren e-tebligat, e-defter, e-arşiv gibi projelerle bu sürecin hızlandığını belirtiyor.
Özellikle kayıtlı elektronik posta uygulamalarında e-imzanın bir zorunluluk olduğunu ifade eden Orhun, kağıt ortamında gerçekleşen hemen hemen tüm işlemlerin elektronik ortamda başlayıp yine elektronik ortamda sonuçlandığı bir dünyanın içinde bulunduğumuzu kaydediyor.
E-GÜVEN, bugün ayda ortalama 7 milyon doğrulama ve 550 bin imzalama işlemi gerçekleştiriyor. Kurulduğu günden bu yana ciro artışı yüzde 900’ü bulan şirketin iki yıl önceki pazar araştırmasına göre e-imza kullanıcılarının yüzde 54’ü 40 yaş üzerinde, 25-40 yaş arası bireylerin yüzde 43’ü e-imzadan faydalanırken, 18-25 yaş grubunda ise oran yüzde 3’e düşüyor.
E-GÜVEN’in sunduğu diğer hizmetler arasında ise kişi ve kurumların dijital içeriklerinin fikri mülkiyet haklarının korunmasını sağlayan Tasdix, e-imzanın bir türevi olan mobil imza ile kurumların kendi e-imza ve mobil imza uygulamalarını geliştirebilmelerini sağlayan E-İmza Yazılım Kütüphaneleri bulunuyor.
Danışmanlık, denetim ve vergi hizmetleri şirketi PwC’nin, tüm dünyada perakende sektörünün geleceğine ışık tutan Küresel Toplam Perakende Araştırması, bu yıl “Değişim Çağı” temasıyla, 19 ülkeden 19 bin katılımcı ile gerçekleştirildi. Araştırma sonuçlarına göre günümüz tüketicisi, çevrimiçi ve çevrimdışı kanallarda araştırma yaparken ve satın alırken, belirsizliği en aza indirecek, verimlilik, esneklik, kolaylık ve tatmini en üst düzeye çıkaracak, ayrıcalıklı bir alışveriş deneyimi yaşamak istiyor. Bu durum da “toplam perakendecilik” anlayışının yükselişine işaret ediyor.
Küresel perakendecilik anlayışını baştan aşağı değiştiren trendleri, tüketicilerin geliştirdiği yeni alışkanlıkları ve online alışverişin yükselişi karşısında şirketlerin marka değeri yaratmak için nasıl bir yol izlemesi gerektiği gibi güncel konuları analiz eden araştırmaya göre, tüketicilerin perakendecilerle ilgili beklentileri her yıl çeşitlenerek artıyor. Bu beklentiler perakendecilerin değişime yol açan dört temel güç ile karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor; mağazaların artan önemi, sosyal ağların yükselişi, mobil teknolojiler ve küresel demografik değişimler.
Araştırmaya göre fiziki mağazalar en fazla ziyaret edilen perakende temas noktası ve böyle olmaya da devam edecekler. Mağazalar lehine önemli bir fark olduğunu ortaya koyan araştırmada, tüketicilerin online alışveriş yapma sebepleri arasında gösterdiği yalnızca ‘7/24 alışveriş yapabilme’ ve ‘fiziki bir mağazaya ihtiyaç duyulmaması’ konuları, online mağazalara has ve fiziki mağazalar için geçerli olmayan özellikler olarak yer alıyor. Bu da geleneksel mağazacılık anlayışında yapılacak bir takım yeniliklerle, online/offline satış rekabetinin bir avantaja dönüşeceğine işaret ediyor.
Mobil teknolojilerin ve sosyal ağların perakende üzerindeki dönüştürücü etkilerini değerlendirmek için henüz çok erken olsa da etkin kullanıldığında, tüketicilerin alışveriş alışkanlıklarına olumlu etki ettiğini gösteren pek çok küresel örnek mevcut.
Günümüzde çok sık kullandığımız sosyal medya ağları esasen hala evrim aşamasında. Sosyal medyanın perakende üzerindeki etkisi de bu evrim sürecinin bir parçası olarak yeni hissedilmeye başlıyor. Kendilerine sosyal medyadaki etkileşimlerinin onları daha fazla alışveriş yapmaya yönlendirip yönlendirmediği sorulduğunda, katılımcıların yüzde 62’si olumlu yanıt veriyor. Bu oran, sosyal medya kullanımında dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alan Türkiye’deki katılımcılarda yüzde 78’e kadar çıkıyor.
Bu yılki araştırma sonuçlarına göre internet ile büyüyen ilk yetişkinler olan 18-24 yaş arası “dijital yerliler” grubu ile araştırma örneklemesinin geri kalanını oluşturan grup arasında oldukça farklı tüketici davranışları gözleniyor. Örneğin dijital yerliler, cep telefonlarıyla, geri kalan gruba kıyasla çok daha sık alışveriş yapıyorlar. Dijital yerlilerin yalnızca yüzde 39’u akıllı telefonlarıyla hiç alışveriş yapmadıklarını söylerken, diğer yaş gruplarında bu oran yüzde 56. Dijital yerliler daha fazla sayıda marka takip ediyor (%31’e karşı %61), daha fazla sayıda yeni marka keşfediyor (%26’ya karşı %43) ve markalar/ürünler üzerine daha fazla sayıda video izliyor (%21’e karşı %36).
Araştırmaya göre Türkiye’de çok kanallı perakendeciliğe geçiş sürecinde markaların farklılık yaratmak için geliştirmesi gereken dört temel hizmet bulunuyor. Bunlar mağazadan doğrudan gönderim, mağazaya iade, farklı ödeme alternatifleri ile kapıda ödeme ve bütünleşik müşteri hizmetleri olarak sıralanıyor.
Türk tüketicilerin yanıtları
Araştırmanın alt detaylarına inildiğinde Türkiye’deki tüketicilerin beklentileri de daha net görülüyor. Yüksek kredi kartı ve mobil penetrasyonu ile oldukça büyük bir e-ticaret potansiyeline sahip olan Türkiye’de e-ticaret pazarının toplam organize perakendecilik içindeki payının önümüzdeki 3 yıl içerisinde iki katına (yüzde 2’den yüzde 4’e) çıkması bekleniyor.
Küresel katılımcıların yüzde 68’i, ürünleri mağazalarda incelediklerini ancak online olarak satın aldıklarını söylerken, yüzde 70’i bunun tam tersini yaptıklarını, yani ürünleri online olarak inceleyip, mağazadan satın almaya karar verdiklerini söylüyor. Buna da “ters showrooming” ya da “web-rooming” deniyor. Türkiye’de showrooming oranı yüzde 80, ters showrooming oranı ise yüzde 73.
Türkiye’deki katılımcılar online alışveriş yerine mağazadan alışveriş yapmayı tercih etmelerini, yüzde 51’lik oranla ürünü hemen elde edebilmeye bağlıyor. Bu anlamda daha hızlı teslimat, aynı gün içerisinde gönderim, doğrudan mağaza stokunun kullanılması gibi seçenekler müşteri tarafında en çok karşılık bulacak alanlar olarak öne çıkıyor.
Küresel katılımcıların yüzde 31’i mobil cihazlarıyla mağazaların yerini buluyor; yüzde 25’i ise alışveriş kuponlarından yararlandığını açıklıyor. Türkiye’de bu oranlar sırasıyla yüzde 36 ve 28. Dünyada sadakat programları, QR kodları ve online kampanyalardan yararlanma oranı yüzde 9 iken, Türkiye’de mobil cihazlar üzerinden ürün hakkında bilgi toplama ve rakip fiyat karşılaştırma oranı yüzde 73.
Teknoloji ile büyüyen 18-24 yaş aralığındaki tüketici grubu “dijital yerliler”; mobil cihaz ile kasada ödeme yapma, QR kodu okutma, mağazanın yerini bulma, mağazaya yakınlığı dolayısıyla bir fırsat yakalama ve sosyal medyayı kullanarak bir mağazada check-in yapma gibi mobil özellikleri, diğer gruplara göre çok daha etkin kullanıyor. Örneğin QR kodu okutma oranı dijital yerlilerde yüzde 16’yken, kalan grupta yüzde 13. Dijital yerliler yüzde 15 oranla lokasyon bazlı fırsat kampanyalarından yararlanırken, diğer gruplarda bu oran yüzde 11.
TELKODER Başkanı Yusuf Ata Arıak
TELKODER, elektronik haberleşme sektöründe tüm dünyada her geçen gün daha da popüler hale gelen İnternet Tabanlı Hizmetleri (ITH/OTT – Over The Top) mercek altına alarak detaylı bir çalışmaya imza attı. Hazırlanan İnternet Tabanlı Hizmetler (ITH/OTT) – Elektronik Haberleşme Sektörüne Etkisi ve Düzenleme Önerileri başlıklı raporda, ses, video ve içerik hizmetlerini içeren Türkiye kaynaklı ITH uygulamalarının yurt dışı kaynaklı benzerlerine göre haksız rekabet koşulları ile mücadele etmek durumunda kaldığı vurgulandı.
Kullanıcıların hayatını kolaylaştıran ve önemli ihtiyaçlarını karşılayan Apple TV, YouTube, WhatsApp, Skype gibi ITH uygulamaları ile benzer hizmetler olan D-Smart Blu, Tivibu, Turkcell TV, Wirofon, Digiturk Play gibi yerel uygulamaların yaygınlaşması ve eşit rekabet şartlarının oluşturulması için mevcut düzenlemelerin değişmesi gerektiği dile getirilerek çözüm önerileri sunuldu.
Yerli şirketlerin vergi yükü azaltılmalı
TELKODER tarafından hazırlanan raporda, yerli ITH uygulamaları yaygınlaşana kadar, haberleşme kapsamında sunulan hizmetlerin diğer ücretlerden (kurum masraflarına katkı payı vb.) belli bir süre ya da tamamen muaf tutulması talep edilirken, bu alanda özel iletişim vergisi ve katma değer vergilerinin de asgariye indirilmesi gerektiği belirtildi. Bu sayede haberleşme alanındaki yerli ITH uygulamalarının, yurt dışı kaynaklı ücretsiz ITH uygulamalarına karşı rekabet edebilecek hale gelebilmesinin önündeki engellerin kaldırılması gerektiği vurgulandı.
TV hizmetleri alanında da yerli ITH firmalarının desteklenmesi gerektiğini belirten TELKODER, bu kapsamda da, isteğe bağlı yayıncılık lisansının kaldırılmasını tavsiye ederken, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından yetkilendirmeye tabi tutulmayan hizmetler için RTÜK tarafından böyle bir yetkilendirme talep edilmemesi gerektiğine dikkat çekti.
İnternet Tabanlı Hizmetler (ITH/OTT) – Elektronik Haberleşme Sektörüne Etkisi ve Düzenleme Önerileri adlı rapor ile ilgili konuşan TELKODER Başkanı Yusuf Ata Arıak, “Tüm görsel veya işitsel medya hizmetlerinin internet ile birleştiğini görüyoruz. İnternet teknolojisi ile artık tüm medya hizmetlerini birarada ve aynı anda alabiliyoruz. Tüm gelişmeler, beraberinde yeni kavramları yeni hizmet çeşitlerini de getiriyor; ITH bu değişim sürecinin önemli bir getirisi olarak haberleşme, yayıncılık ve oyun hizmetlerinde karşımıza çıkıyor. İnternet ile içiçe geçmiş bu hizmetlerin düzenlemeleri bir an önce hayata geçirilmeli, bu yapılırken elektronik haberleşme sektörünün rekabetçi yapısının bozulmaması mutlaka dikkate alınmalıdır.” dedi.
Platin Bilişim Genel Müdürü Ayhan Bamyacı
Veri koruma, iş sürekliliği, arşivleme ve güvenlik gibi konularda sunduğu hizmet ve çözümlerle BT piyasasında haklı bir şöhret yakalayan Platin Bilişim, Antalya’da düzenlenen IDC CIO Summit etkinliğine katıldı.
IDC Türkiye tarafından düzenlenen ve 100’ün üzerinde bilgi işlem direktörünü (CIO) biraraya getiren etkinlikte Platin Bilişim, yüksek performanslı yeni nesil güvenlik zekası çözümü Qradar’a ilişkin geliştirdiği QRTime ürününü tanıttı.
Kısa bir süre önce ABD – Las Vegas’ta düzenlenen IBM Interconnect 2015 etkinliğine de katılarak QRTime ürününü globalde tanıtma fırsatı yakaladıklarını belirten Platin Bilişim Genel Müdürü Ayhan Bamyacı, IDC Türkiye’nin CIO Summit etkinliğine de katılmaktan son derece mutlu olduklarını söyledi. Bu etkinlikte hem networking imkanı bulduklarını hem de Qradar için geliştirilen QRTime ürününü CIO’lara daha iyi tanıtma fırsatı yakaladıklarını ifade eden Bamyacı, konuyla ilgili şunları söyledi:
“Platin Bilişim olarak, kurumların ihtiyaçları ve regülasyon şartları çerçevesinde ürünler geliştirmeye ve Türk BT pazarına katma değer sağlamaya devam ediyoruz. Bu çerçevede geliştirdiğimiz Platin QRTime ile birlikte 5651’e tam uyumlu çalışan bir altyapının kolayca kurulabilmesini sağlıyoruz. IBM’in alanında lider ürünü Qradar’la uyumlu çalışan QrTime ile müşterilerimiz, hem küresel olarak kendini ispatlamış bir ürünü kullanma imkanı buluyorlar, hem de lokal regülasyonlara uyum sağlıyorlar. Çalıştır-bırak mimarisine sahip QRTime sayesinde kurumlar loglama işlemlerini çok daha kolay gerçekleştirebiliyorlar. Dakikalık veya günlük damgalama sayesinde tüm loglar kolayca takip edilebiliyor. Damga Kontrolü sayesinde kullanıcılar belirli tarih aralığındaki kayıtları orijinal log dosyası ile karşılaştırabiliyorlar. Sistem tüm bu işlemleri dilenen periyotlar içerisinde otomatik olarak yapıp hata kontrolü gerçekleştirebiliyor.”
Dünyanın en büyük internet şirketlerine ait Ar-Ge merkezlerinin bulunduğu San Francisco’ya Türkiye’den gitmek için aktarmalı uçak seferlerini tercih etmemiz gerekiyordu.
THY, özellikle internet sektöründe çalışan ve uluslararası bağlantılarla işlerini geliştirmek isteyen girişimci ve yatırımcıların taleplerine kulak vererek uzun zamandır beklenen uçuşu gerçekleştirerek İstanbul – San Francisco doğrudan uçuşlarını başlattı.
Firma, bu uçuşu özel hazırladığı bir video ile sosyal medya hesaplarından duyurdu.
Bu uçuş, sadece İstanbul’dan San Francisco’ya değil, San Francisco’dan ülkemizi ziyaret etmek isteyen ve yabancı sermayeye yön vermek isteyen iş adamları için de büyük kolaylık anlamına geliyor.
Kaynak: ShiftDelete.Net
Kurumsal mobil çözümler noktasında geçen Temmuz ayında işbirliğine gittiğini duyuran IBM ve Apple, bu kez yanlarına yeni isimler alarak sağlık sektörüne özel çözümler sunacak. Jonhson & Johnson ve Medtronic olarak sıralanan bu isimlerin etrafında buluştuğu proje ise IBM Watson Health olarak adlandırılmış durumda.
IBM Watson Health’in odağında sağlıkla ilgili verilerin bulut ortamında toplanması ve bu veriler ışığında doktorların hızlı ve doğru teşhisler yapabilmesi bulunuyor.
Bu girişimin arkasında ise IBM Research’ün sektörle ilgili bir araştırması bulunuyor. Araştırmaya göre tek bir kişinin tüm yaşamı boyunca sadece sağlıkla ilgili ürettiği veri miktarı yaklaşık 1 milyon GB’a ulaşıyor. Üstelik bu verilerin, özellikle giyilebilir teknolojilerin de etkisiyle her yıl ikiye katlanarak artması bekleniyor.
IBM, Watson Health ile kişiye özel verilerin tek bir ortamda bulunmasını da sağlamayı hedefliyor. Bir örnek vermek gerekirse spor salonuna giden ya da düzenli olarak dışarda spor yapan kişilerin çeşitli mobil uygulamalar ile elde edilen verileri, o kişilerin doktorlarının erişimine açık değil. Watson Health, bu veriler ile doktorların istediği tahlil vb. verilerin birleştirilmesiyle kişiye özel sağlık tavsiyelerinde bulunulmasını kolaylaştırmayı amaçlıyor. Toplanan veriler, o kişinin ailesindeki diğer üyelerle karşılaştırılarak da tahminlerde bulunabiliyor.
Diğer ortakların rolü
Bu girişimde Apple, Watson temelli HealthKit ve ResearchKit uygulamalarıyla veri toplama işini üstlenirken, Johnson & Johnson ise ürettiği implantların kişiye özel olması noktasında Watson Health’ten faydalanacak. Bir diğer ana oyuncu olan Medtronic ise uzmanlık alanı olan kalp cihazları ve diyabet ürünlerinin geliştirilmesinde rol alacak. Yapılan açıklamada Medtronic’in nesnelerin interneti ile yaygınlaşan medikal sağlık cihazları üretimi noktasında ve kişiye özel cihaz geliştirmede ürün ve çözüm sunacağı yer alıyor.
IBM’den bir de satın alma
Watson Health’i duyuran IBM, aynı alanda bir duyuru daha gerçekleştirdi. SaaS temeli sağlık yönetimi uygulamaları geliştiren Phytel’i bünyesine katan şirket, Phytel’in sahip olduğu teknolojileri Watson Health’e entegre etmeyi planladığını açıkladı.
IBM, Watson ismini ilk kez Türkiye’de Riziko ismiyle bilinen popüler yarışma programı Jeopardy ile duyurmuştu. İsmini, IBM’in kurucusu Thomas J. Watson’dan alan Watson, bu yarışmada sunucunun herhangi bir insana sorar gibi sorduğu soruları analiz ederek yanıtlamış ve yarışmanın iki şampiyonunu geride bırakarak büyük ödülün sahibi olmayı başarmıştı.
Yalnızca Singapur’un değil, Güneydoğu Asya’nın en büyük telekom şirketlerinden biri olan Singapur Telekom (Singtel), ABD’li siber güvenlik firması Trustwave’i 810 milyon dolar karşılığında bünyesine kattı.
Telekom sektöründe son dönemdeki en büyük satınalmalardan biri olma niteliği taşıyan alım, Asya ülkelerinin global pazardaki ağırlığını artırmak adına da önemli.
Bu bakış açısına, Singtel Group’un CEO’su Chua Sock Koong‘un açıklamasında da rastlamak mümkün. “Siber güvenlikte global bir oyuncu olmak istiyoruz.” diyen Koong, Trustwave’in sahip olduğu birikimin önemine dikkat çekiyor. Gartner, Trustwave’in faaliyet alanı olan yönetilebilir güvenlik hizmetleri pazarının 2018’de 24 milyar dolar seviyesine çıkmasını bekliyor.
Merkezi ABD’nin Şikago şehrinde bulunan Trustwave, Kuzey Amerika haricinde Asya Pasifik bölgesinde de faaliyet gösteriyordu. Singtel ise kendi markasıyla Singapur dışında Hindistan, Endonezya ve Tayland dahil olmak üzere 20 kadar ülkede hizmet sunarken, Avustralya’da ise yine bünyesinde bulunan Optus ile müşterilerine ulaşıyor. Grup şirktlerinin hizmet verdiği mobil abone sayısı ise yaklaşık 500 milyon.
Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Selen Kocabaş
Turkcell tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformu’na gönderilen açıklamada üç genel müdür yardımcısının görevlerinden ayrılma kararı aldıkları belirtildi.
Açıklamaya göre ayrılan isimler Kurumsal Pazarlama ve Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Selen Kocabaş, Regülasyon, Hukuk ve Operatörlerarası İş Yönetiminden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Tayfun Çataltepe ve Hukuktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Tolga Cem Seyfeli oldu.
Açıklamada ayrılan isimlerin 17 Nisan 2015 Cuma itibariyle görevlerini bırakacağı da belirtildi.
İndeks Bilgisayar’Genel Müdür Yardımcısı Ali Kançal
Türkiye’nin lider bilişim teknolojileri firması İndeks Bilgisayar, firma içindeki sinerjiyi artırmaya yönelik bir atama yaptı. BT sektöründe 25 yıllık deneyime sahip olan Ali Kançal, Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı.
Ali Kançal kimdir?
1989 yılında Boston Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun olan Ali Kançal, çalışma hayatına İspanya’da başladı. Aralık 1991 ile Ocak 2009 tarihleri arasında IBM Türk’te çeşitli satış ve yönetim kademelerinde yer alan Kançal, Şubat 2009’da katıldığı Alcatel-Lucent Teletaş firmasında Türkiye ve Azerbaycan pazarlarından sorumlu olarak Genel Müdürlük ve Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini üç yıl boyunca üstlendi.
Ali Kançal, son olarak Ocak 2014 – Mart 2015 tarihleri arasında Fujitsu Türkiye Genel Müdürü olarak görev yaptı.
Bilgisayarlar, günümüzde işten, eğlenceye kadar her alanda kullanmamız gereken cihazlar haline geldi. İlk önceleri büyük bir kolaylık olarak hayatımıza yerleşen dizüstü bilgisayarlar yavaş yavaş, bize zarar vermeye başladı. İş ya da eğlence için sürekli sırtınızda taşıdığınız bilgisayarlar, bir yerden sonra şiddetli bel ağrıları ve anatomik zararlara neden oluyor.
Tablet bilgisayarlar iki işi bir arada sunarak bu sorunu ortadan kalırdı. Gerek iş, gerek okul, gerekse eğlence için, sadece cebinize bile atabileceğiniz bu ürünler büyük kolaylık sunuyor. Firmalar, yavaş yavaş ikisi bir arada ürünlerle dizüstü bilgisayarların sektörden çekileceğini düşünüyor.
Quadro Soft Touch W12i5 Tablet PC, Windows 8,1 işletim sistemiyle bir bilgisayarın sunduğu tüm özellikleri, 1,1 kilo ağırlığında bir cihazla kullanabileceksiniz. Quadro Soft Touch W12i5Tablet PC, Windows’ta bulunan, Office ve iş programları dışında, oyunları da dokunmatik olarak yönetmenizi sağlayacak.
Sunum yaparken çok kolay şekilde işlerinizi halledebileceksiniz. Boş vakitlerinizde ise cihazla rahatça oyun oynayabileceksiniz. Cihazda bulunan, Intel Core i5 4. Nesil işlemci, 2,6 Ghz hıza kadar yükselebiliyor. Bu işlemci sayesinde, oyun ve grafik programlarında dizüstü bilgisayarlara eş değer bir kullanım elde edebiliyorsunuz.
DX11 destekli, 1700MB Paylaşımlı Intel GMA HD4000 oyunlar başta olmak üzere tüm eğlence ürünlerini çok rahatça çalıştırmanızı sağlayacak. Quadro Soft Touch W12i5’te bulunan 1600Mhz hızında 4G DDR3 işlemci, özellikle Photoshop gibi programlarda hızlı kullanım sunuyor.
Tablet bilgisayarda bulunan, 128 GB SSD diski, uzun bekleme sürelerini ortadan kaldırıyor. Windows birkaç saniyede açılırken, en yüklü dosyaları bile yine saniyeler içerisinde taşıyabiliyorsunuz. Oyunlar ve programlardaki hız ise sizi şaşırtacak derecede yüksek.
Opsiyonel olarak 3G özelliği de bulunan ürün, İnternet’in olmadığı yerlerde bile bağlantı da kalmanızı sağlıyor. Ürünün, 8000 mAH bataryası sayesinde 10 saate yakın kullanım süresi bulunuyor. 11,6” büyüklükteki ekran, 10 farklı noktadan dokunmatik desteği veriyor. Günlük kullanım dışında, oyunlarda, Photoshop ve tasarım programlarında sadece dokunarak çok rahat cihazı yönetmeniz mümkün oluyor.
İki adet USB 3,0 portu sayesinde, cihazınızı başka teknolojik ürünlerle çok rahatça bağlayabileceksiniz. Yine film izlemek ya da sunum yapmak için üründe bulunan Micro HDMI çıkışını kullanabiliyorsunuz. Ürünün klavyesini çıkartarak sadece dokunmatik ekrana sahip bir tablet görünüme kavuşuyorsunuz. Yazı yazmanız gerektiği zamanlar ise klavye ve fare desteği de geliyor.
Çağrı Merkezleri Derneği, 10 Nisan Cuma günü düzenlediği “İletişimin Merkezi, İstihdamın Öncüsüyüz” adlı etkinliğinde içkaynak-dışkaynak çağrı merkezi firmalarıyla, sektöre hizmet sunan teknoloji ve eğitim firmalarının üst düzey yöneticilerini kamu kurumlarının yetkilileri ile bir araya getirdi. Yaptığı çalışmalarla çağrı merkezi sektörünün gelişimine ve büyümesine önemli katkılar sağlayan Çağrı Merkezleri Derneği, bu özel buluşmada hem, 2014 yılını değerlendirdi hem de, sektörün geleceğini masaya yatırdı.
Çağrı Merkezleri Derneği (ÇMD), her yıl geleneksel olarak düzenlediği sektör buluşması etkinliğini bu yıl 10 Nisan 2015 tarihinde İstanbul’da, Shangri-La Bosphorus Otel’de gerçekleştirdi. Yaklaşık 300 davetlinin katıldığı etkinliği açılışını her sene olduğu gibi BTK Başkanı Dr. Tayfun Acarer gerçekleştirdi. Sunuculuğunu ekranların ünlü ismi Burcu Esmersoy’un üstlendiği ve “İletişimin Merkezi, İstihdamın Öncüsüyüz” temasıyla gerçekleştirilen etkinlikte, çağrı merkezlerini etkileyen önemli yasal düzenlemeler hakkında bilgilendirme, sektörün en büyük sorunlarından birisi olan çalışan sirkülasyonu ve çözüm önerileri, yeni iş alanları arasındaki sosyal medyada en iyi müşteri yönetimi hizmetinin nasıl olması gerektiği gibi pek çok konu tartışıldı.
Çağrı merkezlerinde istihdam artıyor, büyüme sürüyor
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) Başkanı Dr. Tayfun Acarer, çağrı merkezlerinin yarattığı istihdam ile Türkiye’nin bölgesel kalkınmasına en çok katkı sağlayan sektörlerden birisi olduğunu ifade ederken bu alanda istihdam teşviklerinin arttırılması gerektiğine dikkat çekti. Sektörün ihtiyacı olan yasal düzenlemeleri ivedi bir şekilde devreye almak için yoğun çaba sarf etiklerini ifade eden Acarer, etkinliği düzenleyen Çağrı Merkezleri Derneği’ni de hem bu alanda güçlü ve etkin bir meslek birliği olduğu için hem de yürüttüğü faaliyetler sebebiyle tebrik etti.
Çağrı Merkezleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı ise yaptığı konuşmada kurulduğu günden bu yana derneğin başarılı çalışmalara imza attığını ve hızla büyüyen sektörün nabzını tutmaya devam ettiğini söyledi. Tarakçı konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Sektörümüz açısından son derece önemli olan ve artık geleneksel hale gelen bu etkinliğimizde bizlerle birlikte olan tüm değerli misafirlerimize, sponsor firmalarımıza, dernek üyelerimize ve başta BTK Başkanımız Sn Tayfun Acarer olmak üzere, tüm kamu kurumu temsilcilerimize hoş geldiniz demek istiyorum ve katılımlarından dolayı teşekkür ediyorum.
Bu sektörde yer alan tüm paydaşlarımızın ve yöneticilerin de bildiği üzere, çağrı merkezi pazarı son yıllarda ciddi bir değişim geçirdi ve gelişmesini hızla sürdürüyor. Türkiye’de 80 binin üzerinde insana istihdam sağlayan ve pazar büyüklüğü 1,6 milyar doları geçen sektörümüzde, kalifiye eleman talebinin de artışta olduğunu gözlemliyoruz. Zira gerek sosyal medyanın gelişmesi, gerekse de iletişim sektöründe yaşanan hızlı gelişim neticesinde çağrı merkezleri artık yalnızca sesli iletişim değil, müşterilere farklı kanallardan da seslenmeye başlamış durumdalar. Bununla birlikte, işin çekirdeğini oluşturan sesli iletişim modeli de büyümeye devam ediyor.
Yenilenebilir enerji denince akla ilk gelen ülkelerden biri olan Hollanda’da ilginç bir çalışmaya imza atıldı. Güney Afrikalı mimar Duzan Doepel tarafından tasarlanan bina, aynı zamanda bir rüzgar enerjisi santrali.
28 bin metrekarelik alana yayılan bina konseptinde 200’den fazla ev/oda bulunuyor. Dutch Windwheel adı verilen yapı, şekil itibariyle de şehrin sembolleri arasına gireceğe benziyor. Rüzgardan optimum faydayı sağlamak için tekerlek şeklinde tasarlanan bina henüz inşaat için gereken onayı ve fonu bulmuş değil. Ancak ülke politikalarının bu tip girişimlere olan olumlu yaklaşımı düşünüldüğünde neden olmasın sorusu da akıllarda kendine yer buluyor.
174 metrelik bir çapa sahip olan bina, kendi enerjisini üretebilmenin yanında kendi içme suyunu oluşturabilme gibi ilginç bir özelliğe daha sahip. Yağmur suyunu toplayarak depolayan bina, bunu arıtarak kullanıma hazır hale getirebiliyor. Binanın ısınması içinse organik atıklardan ve kanalizasyon sisteminden gelen diğer atıkların işlenmesiyle ortaya çıkan biyogazdan faydalanılıyor.
Ayrıca binanın üst kısmına yerleştirilen solar paneller de güneş enerjisinden faydalanmayı sağlıyor. En üst kısımda bulunan seyir terası ise şehrin tümünü görebilme olanağı sunarken, sahip olduğu akıllı camla şehre dair detayları ziyaretçilerle paylaşıyor.
Binanın ilginç yanlarından biri de alt kısmının suyun içinde olması. Özellikle küresel ısınma sonrası sular altına kalması beklenen şehirler arasında bulunan Rotterdam’da bu tip yapıların yaygınlaştığını görmek sürpriz olmayacak.
Kayıtlı Elektronik Posta (KEP) hizmetlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte e-imza’nın da kullanımı artıyor. İş süreçlerinin verimli ve tasarruflu yürütülmesini sağlayan e-imza ve KEP sayesinde; elektronik ortamda resmi, hukuki, ticari yazışmalar ve belge gönderimleri “yasal geçerli” ve güvenli biçimde gerçekleştirilebiliyor. Özel sektöre ve vatandaşa önemli katma değerler sağlayan E-imza ve KEP kullanımı, yüzde 50 ila yüzde 90 arasında maliyet tasarrufu sağlıyor ve doğanın korunmasına da katkıda bulunuyor.
KEP adreslerinin yüzde 90’ı kurumsal, yüzde 10’u bireysel
BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) verilerine göre, Türkiye’de 2014 sonu itibariyle, toplam 1 milyon 700 bin adet e-imza ve mobil imza üretildi. Aktif olarak kullanılan e-imza sayısı 750 bin adete, mobil imza sayısı ise 21.473 adete ulaştı. E-imza sahiplerinin yüzde 19’unu 19-25 yaş arası, yüzde 40’ını 25-40 yaş arası, yüzde 41’ini 40 yaş ve üstü kullanıcılar oluşturuyor. 2014 sonu itibariyle toplam 150 bin KEP adresi kullanılıyor. KEP adreslerinin yüzde 90’ını kurumsal, yüzde 10’unu bireysel adresler oluşturuyor. E-imza, ülkemizde yüzde 46 oranında başta MERSİS, EKAP, UYAP gibi yaygın kamu uygulamalarında, yüzde 54 oranında da başta bankacılık, finans ve ticari işlemlerde olmak üzere özel sektörde kullanılıyor.
TÜRKKEP Genel Müdürü Yüksel SamastEn çok kamu, bankacılık, finans ve sigorta sektörlerinde kullanılıyor
E-imza ve KEP’in iş yapış yöntemlerini ve süreçlerini doğrudan etkilediğini belirten TÜRKKEP Genel Müdürü Yüksel Samast, “Türkiye’de 2014 sonu itibariyle 1 milyon 700 bin adet mobil ve e-imza üretildi. Kayıtlı Elektronik Posta sayısı 150 bine ulaştı. Kamu, bankacılık, finans, sigorta ve ticaret alanlarında yoğun olarak kullanılan E-imza ve KEP, kurumlara yüzde 90’a varan oranda tasarruf sağlıyor. 2020 yılında e-imza sayısının 5 milyona, KEP hesap sayısının da 8 milyona ulaşmasını öngörüyoruz.” dedi.
E-kimlik uygulamasından sonra e-imza kullanımı daha da yaygınlaşacak
E-imza kullanıcılarının yüzde 90’ı bu uygulamadan memnun olduğunu belirtirlerken, kadın kullanıcılarda bu oran yüzde 95’e ulaşıyor. E-İmza ve mobil imza sayılarının özellikle KEP sisteminin yaygınlaşmasıyla birlikte daha fazla artacağı öngörülüyor. 2014 yılında KEP’in e-imza sayısına katkısı 50.000 adetin üzerinde oldu. 2015 yılı içerisinde KEP kullanımı amaçlı e-imza veya mobil imza edinenlerin sayısının birkaç kat daha artacağı öngörülüyor. E-kimlik uygulamasına geçiş sonrasında bireysel amaçlı e-imza kullanımının daha da yaygınlaşması bekleniyor.
Siber zorbalık, bir çocuğun veya ergenin başka bir çocuk veya ergen tarafından internet, interaktif, dijital ve mobil teknolojiler kullanılarak tehdit edilmesi, aşağılanması, utandırılması veya taciz edilmesi olarak tanımlanabilir. Ne yazık ki siber zorbalık internette yaygınlaşıyor. İngiltere’de 2014 yılında 45 bin çocuk, bir çocuk koruma organizasyonu olan ChildLine ile konuşarak siber zorbalığa maruz kaldığını belirtmiş.
ESET, bu gelişmeler ışğında İngiltere’de yaşayan 971 ebeveyn üzerinde bir araştırma gerçekleştirdi. Araştırmayı yürüten ESET Güvenlik Uzmanı Mark James’in verdiği bilgiye göre ebeveynlerin yüzde 54’ü çocukları siber zorbalığa maruz kaldıklarında ne yapacağını bilmiyor. James, şu bilgileri paylaştı: “Siber zorbalık ve geleneksel yollarla gerçekleştirilen zorbalığın arasındaki en önemli fark, çocuğunuz kendi odasında otururken siber zorbalığa maruz kalabilir. Genellikle bir kaçışı olmadığı için siber zorbalık daha göz korkutucudur.”
Araştırmadan çıkan diğer sonuçlara göre ise çocuklarına yönelen siber zorbalıkta ebeveynlerin yüzde 45’i çocuklarının okulunu, yüzde 70’i ise bu duruma sebep veren internet sitesini sorumlu tutuyor.
“Siber zorbalık ile başa çıkmanın en iyi yolu, çocuklar ile açıkça konuşarak bu durumu anlamalarını denemektir” diyen Mark James, online güvenlik için ebeveynlere ve çocuklara 8 tavsiyede bulunuyor.
Çocuklarınızın internet aktivitelerini gözlemleyin. Şifre ayarlayın ve çocuklarınızın buradaki aktivitelerini gözlemleyebildiğiniz zamanlarda internette dolaşmalarına izin verir. Bilgisayar kullanımı konusunda kesin kurallar belirleyin.
İnternet gizliliği ile ilgili çocuklarınızı bilgilendirin. Kişisel bilgilerini yabancılarla ve sosyal medyada paylaşmamaları gerektiğini anlatın.
Suçlular tarafından kolaylıkla kullanılabilen web kamerasını kontrol edin. Kullanmadığınız zamanlarda web kamerasını çıkarın ya da üzerini örtün. Sizin bilginiz olmadan ya da bilgisayarınız istismara uğradığında web kameranıza erişebilen kötü amaçlı yazılımlar vardır. Çocuklarınıza sadece tanıdıkları arkadaşları ya da aile fertleri ile kamera kullanmalarına izin verin.
Sosyal medya üzerinde, siz ya da çocuğunuz bilgilerini “Herkes” ya da “Arkadaşının Arkadaşı” şeklinde paylaşımda bulunuyorsa, bilgilerinize kimin ulaştığı ile ilgili kontrolü kaybedersiniz.
Yüklediğiniz uygulamaları ve işletim sistemini güncel tutun.
Mutlaka güncel bir antivirüs yazılımı kullanın.
İnternette paylaştığınız bilgiler kolayca silinmez. Bir fotoğraf sildiğinizde ya da sosyal medya hesaplarınızı komple kapattığınızda bile bu verilerin sonsuza kadar silindiğini düşünmeyin. Fotoğraflarınız ve bilgileriniz başka birinin bilgisayarına kayıt edilmiş olabilir. Çocuklar ve ebeveynler hangi fotoğrafları ve bilgileri paylaşacağını iyice düşünmelidirler.
Ebeveyn kontrolü yazılımları kullanın. Bu tür yazılımlarla aileler, çocuğun yaşına göre belirlenebilen koruma filtreleri kullanabiliyor. Aileler bu filtrelerle pek çok değişik kategorideki web sitelerine erişimi engelleyebiliyor.
ERP Komitesi, 3. yaşını 9 Nisan Perşembe akşamı Point Otel’de geniş bir katılımcı kitlesi ile kutladı. Bilişim dünyasının önemli paydaşlarından Deutsche Messe Group evsahipliğinde gerçekleşen buluşmada katılımcılar networking yapma olanağı da buldu.
Netaş CEO’su C. Müjdat Altay
Türkiye’nin önde gelen teknoloji markalarından Netaş, İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB) tarafından bu yıl 9.su düzenlenen 2014 İhracatın Yıldızları ödülleri kapsamında, Hizmet Sektörü kategorisinde 3.lük ödülünü kazandı.
10 Nisan Cuma günü düzenlenen törende; 2014 yılında toplam 43,6 milyar dolarlık ihracata ulaşarak, İMMİB’nin Türkiye’nin en fazla ihracat gerçekleştiren birliği olmasında büyük paya sahip firmalar, ödüllerine kavuştu. Törende Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci de hazır bulundu.
Konuyla ilgili açıklama yapan Netaş CEO’su C.Müjdat Altay, “Netaş olarak, ülkemizde ihracatı artırma yolunda atılan önemli adımlarda pay sahibi olmak, bizi gururlandırıyor. Ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği için, üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye devam edeceğiz. 2014 yılında Netaş, yurtdışı satışlarda yüzde 110, siparişlerde ise yüzde 260 artış sağladı. 2013 yılında aldığımız toplam siparişlerin yüzde 9’unu yurtdışı oluştururken, bu oran 2014 yıl sonu itibarıyla yüzde 30’a yükselerek; 69 milyon TL’den 250 milyon TL’ye ulaştı. İhracatın ciromuzdaki payı yüzde 13 seviyelerinde seyrediyor. Son 10 yılda toplam 400 milyon dolarlık yazılım ihracatı gerçekleştirerek, ülkemize katma değer sağlayacak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.” dedi.
Sensör ve kameralarla kendi kendine gidebilen otomobiller üzerine bugüne kadar sizlere pek çok yazı hazırladık. Ancak bu döneme geçiş için biraz zaman gerekmekle birlikte bir ara dönemin işaretleri de yok değil.
MINI’nın yeni konsept çalışması, direksiyon başındaki kişilerin hem daha güvenli bir sürüş yapmasını hem de yoldayken hayatın diğer alanlarından uzak kalmamasını sağlıyor. Fiziksel olarak sadece bir çeşit güneş gözlüğünden ibaret olan sistem, taktığınızda farklı bir dünyanın kapılarını açıyor.
Tasarım olarak bugüne kadarki en kullanılabilir sanal gerçeklik ürünlerinden biri olarak tanımlayabileceğimiz MINI Augmented Vision isimli çalışma şimdilik bir konsept.
Sistem, otomobilin ön camını ve içini size özel detaylarla zenginleştirebiliyor. Örneğin çalışma masanızda bulunan köpeğinizin fotoğrafı torpidonun hemen üzerinde görüntülenebiliyor. Aracın ön camı ise hız bilgileri dışında yolda ilerlerken yakındaki otoparklar, kafeler gibi işinize yarayabilecek yerleri siz daha oraya varmadan işaret edebiliyor.
MINI, bu sistemi kısa vadede sunmayı planlamıyor. Ancak yakın gelecekte bir otomobil aksesuvarı olarak sanal gerçeklik gözlüğü opsiyonunun fiyat listelerine eklenmesi şaşırtıcı olmayacak.