ZyXEL’den kişiye özel bulut servisi

0
ZyXEL, ev kullanıcılarının medya depolama ve kişisel bulut oluşturma ihtiyaçlarına yönelik geliştirdiği NSA325 v2 medya sunucusunu piyasaya sundu. NSA325 v2 medya sunucusu sayesinde ev kullanıcıları video, müzik ve fotoğraflarını güvenle saklayabiliyor ve ev ağındaki birden çok cihazdan aynı anda görüntüleyebiliyor ve bulut servisi gibi kullanarak internet bağlantısı ile uzaktan tüm medya dosyalarına erişebiliyorlar. Yeni nesil telefonlar, tabletler ve dijital fotoğraf makineleri sayesinde ev kullanıcıları artık çok daha fazla yüksek kalite video ve fotoğraf depolamaya başladılar. Ev kullanıcıları için tatil anılarından, doğum günü, yıl dönümü, mezuniyet günleri gibi yaşamın en keyifli anlarını yüksek kalitede saklamak ve bunlara her zaman kolayca erişebilmek, ev ağındaki her cihazdan kolayca yürütebilmek en önemli ihtiyaçlardan biri haline geldi. ZyXEL tarafından piyasaya sunulan NSA325 v2 medya sunucusu, kullanıcıların HD kalitede medya dosyalarına kolayca erişebilmelerini sağlarken aynı zamanda güvenli bir bulut sunucu olarak farklı veri depolama ve erişim ihtiyaçlarına da çözüm getiriyor. Yüksek kalite için yüksek performans Medya boyutlarının gittikçe artması, yakında endüstri standardı haline gelecek olan 4K videoların yaygınlaşması, kullanıcıların geleceğe yatırım yapmasını gerekli hale getiriyor. Yüksek kalitede videolara ev ağındaki her cihazdan aynı anda erişilebilmesi için NSA325 v2 yüksek performans için 1,6 GHz işlemciye ve 512 MB hafızaya sahip olarak geliyor. Maksimum veri depolama kabiliyeti için üzerinde 2 disk slotu barındıran NSA325 v2, aynı zamanda verilerin diskler içerisine hızlı bir şekilde aktarılabilmesi için Gigabit Ethernet portuna ve USB 3.0 kapısına sahip.

ÇMD’den genç liderlere tam destek

1
Anadolu’nun birçok kentindeki en büyük istihdam alanları haline gelen çağrı merkezleri, sektöre özel akademik eğitimlerin ve kariyer fırsatlarının artması ile birlikte genç kuşaklar için kariyer fırsatları sunan uzun dönemli çalışma alanlarından biri haline geliyor. Çağrı Merkezi sektörünün gelişimi, bu alandaki nitelikli istihdamın artırılması ve gelecek kuşak yöneticilerin oluşturulmasına yönelik faaliyetlerini sürdüren Çağrı Merkezleri Derneği, üye kuruluşlarında görev yapan başarılı ve genç yöneticileri “Takım Liderleri Buluşması” etkinliğinde bir araya getirdi. Etkinlikte sektörde başarılı bir kariyer edinebilmek için neler yapılması gerektiği konusunda sohbet edilirken çalışan memnuniyetini arttırmak üzerine de karşılıklı görüş alışverşinde bulunuldu ve sektördeki nitelikli istihdamın sürekliliğinin sağlanmasıını sektörün sağlıklı gelişimi açısından önemi de değerlendirildi. Çağrı Merkezi sektöründe diğer sektörlere oranla kariyer basamaklarının daha hızlı tırmanabileceğinin önemle vurgulandığı organizasyonda müşteri ilişkilerinden kazanılan deneyimin farklı sektörlerde ve farklı pozisyonlarda nasıl değerlendirilebileceği tartışıldı. Toplantıya ev sahipliği yapan Çağrı Merkezleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı, sektörün hızla büyüdüğüne vurgu yaparak sektörün Türkiye’nin en önemli istihdam alanlarından biri haline geldiğini ve bu artışın giderek hızlanacağını belirtti. Türkiye’nin 2023 vizyonuna çağrı merkezleri olarak da hazırlandıklarını belirten Tarakçı şöyle dedi, “Çağrı Merkezi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla büyüyen bir sektör. Günümüzde 70 bin çalışana sahip olan sektörümüzü daha da büyüterek, 2023’de 360 bin çalışana sahip, yalnızca Türkiye’ye değil, bölge ülkelere de hizmet veren bir sektör olmasını hedefliyoruz. Bu hedefimize doğru ilerlerken çağrı merkezlerinde kariyer hedefleyen, geleceğin yöneticileri olacak, sektörümüzün büyümesine ve gelişimine katkı sağlayacak yenilikçi liderlere olan ihtiyaç hızla artıyor.”

itelligence’da yeni isimler

0
itelligence Türkiye, kurumsal performans ve başarılarını arttırarak sürdürme hedefini, gerçekleştirdiği önemli atamalarla destekliyor. Güçlü büyüme eğilimini devam ettirerek, şirketleri değişen dünyaya adapte eden kurumsal iş çözümleri sunan itelligence Türkiye, CEO’su Savaş Komban’a bağlı olarak görev yapacak iki yeni Genel Müdürlük pozisyonu ile organizasyonunu büyütüyor. itelligence Türkiye, gerçekleştireceği yenilikçi yatırımları desteklemek, stratejik hedeflerine daha güçlü bir organizasyon ile ulaşabilmek ve kurumsal liderliğini sürdürmek gibi hedefleri doğrultusunda; Satış ve Profesyonel Hizmetler Genel Müdürlüğü görevine Dr. Abdülbahri Danış’ı, Global Hizmetler Genel Müdürlüğü görevine ise Dr. Amere Oakman’ı atadı.
itelligence Türkiye Global Hizmetler Genel Müdürü Dr. Amere Oakman
itelligence Türkiye Global Hizmetler Genel Müdürü Dr. Amere Oakman
Abdulbahri_Danis
itelligence Türkiye Satış ve Profesyonel Hizmetler Genel Müdürü Dr. Abdülbahri Danış

Vodafone Smart 4 Power’ı tanıttı

0
Vodafone, Türkiye’nin dijitalleşmesine liderlik vizyonu doğrultusunda bir adım daha attı. “Türkiye’de üretilen ilk 4G’li akıllı telefon” Vodafone Smart 4 power’ı bugün itibariyle satışa çıkaran şirket, mobil iletişimin son teknolojisini erişilebilir kılmayı hedefliyor. Türkiye pazarına operatör markalı akıllı telefon kavramını getiren ve son dört yılda 15 Vodafone markalı akıllı telefon ile 5 tableti piyasaya süren Vodafone Türkiye, “yerli üretim” konusunda da öncü rolünü sürdürüyor. Aralık 2013’te Vodafone Blade V’yi Türkiye’de üreten şirket, şimdi 4G özellikli Vodafone Smart 4 power’ı Türkiye’de üretti. Geçen hafta itibariyle banttan çıkan yerli üretim Vodafone Smart 4 power, Long Term Evolution (LTE) özelliği, Android 4.4 KitKat işletim sistemi ve 5 inç çoklu-dokunmatik (multitouch) ekranı ile fark yaratırken 599 TL’lik avantajlı fiyatı ile tüketicilerle buluşuyor. Vodafone Smart 4 power’a Red Elite ve Red Elite Extra tarifesine sahip aboneler, 24 aylık sözleşmeyle Vodafone mağazalarına başvurarak ücretsiz sahip olabiliyor. 8 ülkede şimdiden 4G Diğer yandan 4G uluslararası dolaşımı (roaming) müşterilerine sunan ilk ve tek operatör olan Vodafone Türkiye, Vodafone Smart 4 power ile mobil iletişimin en yüksek hız kapasitesini herkes için erişilebilir kılmayı hedefliyor. Böylelikle tüketiciler Vodafone Smart 4 power ile İtalya, İspanya, Yunanistan, Romanya, Portekiz, İngiltere, Yeni Zelanda ve Hollanda’ya yapacakları ziyaretlerde 4G teknolojisinin olanaklarından faydalanırken, tarifelerinin tamamını tıpkı Türkiye’deymiş gibi özgürce kullanabiliyorlar.
Ürünün tanıtımını Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Ender Buruk ve Vodafone Türkiye CEO’su Gökhan Öğüt birlikte yaptı.
Ürünün tanıtımını Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Ender Buruk ve Vodafone Türkiye CEO’su Gökhan Öğüt birlikte yaptı.
Vodafone Smart 4 power’ın diğer teknik özellikleri ise şöyle sıralanıyor:
  • 3000 mAh pil ömrü
  • 5 inç qHD IPS çoklu-dokunmatik (multitouch) ekran
  • Android 4.4 KitKat işletim sistemi
  • LTE (CAT 4) / 150 Mbps’ye kadar indirme (download) hızı
  • 4 GB dahili depolama alanı, 32 GB’ye kadar mikro SD kart desteği
  • 1 GB RAM
  • Konuşma süresi: 24 saat (2G), 18 saat (3G), 12 saat (4G)
  • Bekleme (standby) süresi: 480 saat (2G), 360 saat (3G), 240 saat (4G)
  Vodafone Türkiye CEO’su Gökhan Öğüt ve Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Ender Buruk

IFA 2014’te gözden kaçmaması gereken nedir?

1
Tüketici elektroniği pazarı 1 Trilyon 68 milyar dolar büyüklüğünde devasa bir ekonomi. Hepimizin cebinde veya çantasında yer alan en az bir cep telefonundan, evinizde kullandığınız buzdolabına kadar günlük hayatımızın içine girmiş son kullanıcıların hizmetinde olan tüm elektronik ürünleri kapsıyor. Bu büyük sektörün her yıl düzenlenen bir kaç büyük etkinliği var. Bunlardan ilki Ocak ayında Las Vegas‘da gerçekleşen Consumer Electronic Show (CES), diğer ise Eylül ayının ilk haftası Berlin‘de gerçekleşen IFA. Basın olarak her iki etkinliği de yakından takip ediyoruz. Bu tarz etkinliklerde tüm basın ve tüketicilerin gözü küresel büyük markaların tanıttıkları yeni ürünlerin üzerinde oluyor. LG, Panasonic, Samsung, Sony, Toshiba ve diğerleri… Ama bu yenilikçi teknolojilere odaklanırken gözden kaçması çok kolay olan bir nokta var. CES‘e her sene 3 binden fazla firma katılıyor. Bu sene IFA‘ya resmi rakamlara göre 1300’ün üzerinde firma katılacak. Katılımcılardan kastettiğimiz şey bilfiil fuar alanında stantları olan firmalar. Oysa en büyük salonları kapatan küresel dev markaların toplamı belki iki elin parmaklarının toplamını anca ya geçiyor veya geçmiyor. İşte tam bu noktada muhteşem sahne gösterileri, çekici stantlar, tüm dünyanın dört gözle beklediği ürünler içinde geriye kalan 1.300 firmayı gözden kaçırmak gayet olası. Elbette küresel firmaların en yeni ürün tanıtımlarını kaçırmamak lazım. Öte yandan kendi pazar yapıları içinde kanallarını ve organizasyonlarını tamamlamış olan bu ekosistemlerin bir parçası değilseniz sizin için yeni iş fırsatları herkesin gözden kaçırdığı diğer 1.300 firmanın masalarında sizi bekliyor olabilir.

#UNGOVFORUM 4-5 Eylül’de İstanbul’da

0
Internet Ungovernance Forum, 2-5 Eylül tarihleri arasında İstanbul’da yapılacak olan Internet Governance Forum (IGF) 2014 ile eş zamanlı olarak gerçekleşecek. IGF 2014 için Dünyanın dört bir yanından önemli isimler Türkiye’ye gelecek. İnternet Yönetişimi Forumu’nda, İnternetin sürdürülebilirliği, güvenliği, istikrarı ve kalkınmaya etkisi temel başlıklar olacak. Ancak IGF’in İnternetin en temel sorunları olan, ‘sansür’, ‘merkezileştirme çabaları’, ‘izlenmesi’ gibi başlıkları ele almıyor olması eleştiri konusu. IGF hakkında yapılan en temel eleştirilerden biri ise Türkiye’de yapılmasına rağmen Türkiye’de İnternet üzerindeki baskı ve denetimin hak ettiği kadar konuşulmuyor olması. İnternet’i bekleyen tehlikeler konuşulacak, çözüm aranacak İki bine yakın katılımcının gelmesi beklenen etkinlikte bu başlıkların konuşulmuyor olmasının eksiklik olarak niteleyen Alternatif Bilişim Derneği ise IGF’in bıraktığı bu eksiklikleri tamamlamak için İnternet Ungovernance Forumu düzenleme kararı aldı. Forum düzenleyicileri amaçlarını “İsteğimiz, internetin şu an sahip olduğu ciddi problemler hakkında konuşmak, bunları nasıl çözeceğimizi bulmak ve eyleme geçmek için bir yol çizmek” olarak özetliyor. İnternet yönetişiminin yarattığı sorunlar Sansür ve ifade özgürlüğü, gözetim ve mahremiyet, aşırı ticarileşme ve süper tekeller, korumacı, yasakçı, muhafazakar yaklaşımların hayati sorunlar olduğuna dikkat çekilen açıklamada Türkiye’de de tanık olunan korkunç gelişmelere dikkat çekiliyor. İnternetin sorunlarının sadece teknoloji kaynaklı görülemeyeceği belirtilen etkinlik açıklamasında “Bizler bu problemleri internet ve diğer dijital altyapıların bütünleşmiş olduğu siyasi, sosyal ve ekonomik bağlamlardan bağımsız olarak değerlendirmiyoruz. Bizler interneti toplumumuzun, şehirlerin, eğitimin, sağlığın, iş, medya, iletişim, kültür ve günlük aktivitlerin temel altyapısı olarak yeniden yapılandırmak istiyoruz” vurgusu yapılıyor. Etkinlikle ilgili gelişmeler bu adresten, Alternatif Bilişim Derneği’nin @altbilisim hesabından ve #ungovForum etiketinden takip edilebilir.

CIO’lar için başarıya giden üç kritik etken

0
Türkiye’de ya da yurtdışında herhangi bir BT çalışanına CIO olmak ister misin diye sorsanız çoğunlukla alacağınız cevap evet olur. Ancak çoğu BT çalışanı bu yolda neler yapması gerektiğinden habersiz. Dahası CIO’lar başarılı olabilmek ve koltuğu kaptırmamak için bu üç öneriyi mutlaka akıllarında tutmalı. Öneri 1: İşi anlayın Malum BT artık tüm sektörlere dikey olarak girmiş durumda. İyi bir CIO teknolojiyi bildiği kadar çalıştığı şirketin uzmanlık alanında deneyi, fikir ve bilgi birikimine sahip olmalı. Yani teknolojiyi çok iyi bilmek artık yeterli değil dostlar. Öneri 2: Taraf olmayın, yönetici olun İyi bir CIO öncelikle işini iyi yönetmeli. Tabii burada göstereceği başarı patron katında kendisini hatırı sayılır bir pozisyona kolayca getirebilir. Ancak başarılı olma yolunda birlikte çalıştığı elemanlarını mutsuz etmesi de ihtimaller arasında. Kısaca siz siz olun, ne yardan geçin ne serden. Öneri 3: Önce insan gelir BT değil Bu öneri aslında ikinci öneriyle bağlantılı. İşinizde başarılı olurken veya o yolda ilerlerken asla insanları ikinci plana atmayın. Unutmayın insan olmadan teknoloji de olmaz. En azında n şimdilik! Sonuç olarak CIO olmak mı zor olmamak mı sorusu milyon yıllık tavuk-yumurta denklemine benziyor. Ancak #TechInside olarak başarılı olurken insan odaklı olmak akılların bir köşesinde kalsın diyoruz.

Mohamed Talaat’a Türkiye görevi

0
EMC bugün yaptığı açıklamada, Bölge Genel Müdürü Mohamed Talaat’ın görev kapsamını genişlettiğini ve Talaat’ın bundan böyle Suudi Arabistan, Mısır ve Libya’daki yönetimle ilgili mevcut sorumluluklarına ek olarak EMC’nin Türkiye’deki faaliyetlerden de sorumlu olacağını açıkladı. Yeniden tanımlanan görevi dahilinde Talaat, EMC’nin Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır ve Libya pazarındaki faaliyetlerine yönelik olarak stratejik geliştirme planlarının oluşturulmasından sorumlu olacak.  Stratejik geliştirme planları oluşturulurken EMC’nin faaliyetlerinin güçlenerek yaygınlaşmasına ve bölgedeki stratejik önem taşıyan müşteri ve kanal ortakları ile ilişkilerin kuvvetlendirilmesine özellikle odaklanılacak. Talaat ayrıca, bölgedeki EMC müşterilerinin bulut bilişime geçiş süreçlerini yenilikçi ürün ve hizmetler aracılığıyla hızlandırmaya yardımcı olurken, BT departmanlarının en önemli varlıkları olan verilerini daha çevik, güvenilir ve maliyet-etkin şekilde depolamaları, yönetmeleri, korumaları ve analiz etmelerine de yardımcı olacak.
EMC Bölge Genel Müdürü Mohamed Talaat
EMC Bölge Genel Müdürü Mohamed Talaat
Mohamed Talaat, kurumsal BT çözümleri ve işletme yönetimi konusunda 20 yılı aşkın engin  bir tecrübeye sahip. Talaat, bölgede bir dizi farklı üst düzey yöneticilik görevlerinde de bulundu.   2010 senesinde Suudi Arabistan Genel Müdürü olarak EMC’ye katılmadan önce Talaat, Microsoft’ta beş sene boyunca Ortadoğu ve Afrika Bölgesi’nde Stratejik İşbirliklerinden Sorumlu Bölge Direktörlüğü görevini yürüttü. Microsoft’tan önce de 12 yıldan uzun bir süre Oracle’ın Ortadoğu ve Afrika bölgelerinde çalıştı. Talaat’ın liderliğinde Suudi Arabistan, Mısır ve Libya, EMC’nin müşterilerine yönelik kurumsal verilerden tüm yaşam döngüleri boyunca maksimum değer sağlamaya yardımcı olma vaadini yerine getirmesinde çok önemli rol oynadı.  

IBM Watson’dan stratejik adımlar

0
IBM Watson’ın, büyük veri ile ilgili daha önce bilinmeyen bağları ortaya çıkarma gücü ile bilim insanlarının araştırma ve geliştirme süreçlerine destek olacak gelişmeleri duyurdu. Bir bulut hizmeti olarak sunulan IBM’in Watson Keşif Danışmanı (Watson Discovery Advisor), araştırmacıların keşiflerini hızlandırmak ve ölçeklendirmek üzere tasarlandı. Hipotezleri test etme ve hızlıca sonuçlara varabilme anlamında ihtiyaç duyulan zamanı aylardan günlere, günlerden saatlere indirerek, Watson, Ar-Ge çalışmalarına benzersiz bir hız ve kesinlik getiriyor. Watson‘ın-kimyasal bileşimlerin etkileşimi gibi-doğal dildeki nüansları anlama ve anlamlandırma yeteneği üzerine inşa edilen Watson Keşif Danışmanı aracı, yaşam bilimleri ve diğer sektörlerdeki araştırmacılar için benzersiz ve güçlü bir araç olarak ortaya çıkıyor. Akademi dünyası, ilaç ve beneri kurumsal araştırma merkezlerindeki önde gelen araştırmacılar ve bilim insanları IBM’in yeni Watson Keşif Danışmanı ile kamu veritabanlarında bulunan milyonlarca bilimsel araştırmanın verilerini hızla analiz etmeye ve kullanmaya başlayacak. Dünyada neredeyse her 30 saniyede bir-yani yılda bir milyondan fazla- yeni bir bilimsel araştırma yayınlanıyor. Ulusal Sağlık Enstitüleri’ne göre, günümüzde bir araştırmacı ayda ortalama 23 bilimsel makale okuyor. Bu da yılda 300’e denk geliyor. Dolayısıyla, bilim insanlarının mevcut ve devamlı artan bilimsel malzeme yığınına  kendi başlarına yetişebilmesi imkansız bir hal alıyor.

Samsung’tan KOBİ’lere güzellik

0
Samsung Electronics, küçük ve orta boy işletmelere (KOBİ) ve küçük ofis/ev ofisi   sahiplerine yönelik olarak tasarlanmış devrim niteliğinde   yeni nesil televizyon  tasarımındakiSamsung Smart Signage TV’yi tanıttı. Samsung Smart Signage dijital ekranların bilgilendirme ve tanıtım açısından sunduğu faydaları canlı televizyonun eğlencesi ile bir araya getiriyor. Kullanıcıların ihtiyaçlarına yönelik olarak optimize edilen Samsung Smart Signage TV konvansiyonel televizyondan farklı olarak, görüntüleme ekranını birkaç bölüme ayırarak birden fazla görüntünün sergilenmesine olanak sağlıyor. Ekranda  video, resim ve metinkullanılarak tanıtım başlıkları ve menüler görüntülenebiliyor. Samsung Smart Signage’a Gömülü olarak gelen içerik yönetim sistemi; içeriklerin mobil cihazlardan bile yönetilmesine olanak sağlıyor. Sistem, ticari ekran, içerik yönetim yazılımı, ayak ve duvar askı aparatıyla kullanıma hazır olarak teslim ediliyor. Samsung Smart Signage TV,  küçük ve orta ölçekli işletmelere ileri seviyede güvenilirlik ve ticari sınıfta bir işletim sunuyor.  Uzun süre kesintisiz olarak çalıştırılabilecek şekilde tasarlanan sistem sayesinde işletmeler tanıtım malzemelerini günde 16 saate kadar ve haftada 7 gün görüntüleyerek optimal bir görüntüleme deneyimi yaşayabiliyorlar. Kolay kurulumu ile dikkat çeken Samsung Smart Signage TV, mağaza sahiplerinin iş içeriğini hızlı bir şekilde oluşturmak, programlamak ve görüntülemek için ihtiyaç duydukları her şeyi içeriyor. Samsung Signage TV iş içeriğini depolamak ya da yürütmek için ek bir ses ya da görüntü cihazı ihtiyacını ortadan kaldırarak işletmeler için maliyetleri de azaltıyor. Mağaza sahiplerinin müşterilerine indirimler, çalışma saatleri, özel etkinlikler ve müşteriye ulaşmak amaçlı tüm  tanıtım bilgilerini kolayca iletmelerini sağlayan bir içerik yönetimi yazılımı çözümü olarak MagicInfo Express kullanan Samsung Signage TV; içeriklerin istenen sırada, istenen süreyle, günün istenen saatinde ve haftanın istenen gününde kolayca oluşturulmasını, yayınlanmasını, yönetilmesini ve programlanmasını sağlıyor. Tüm bunlara ek olarak Samsung Smart Signage TV, MagicInfo Mobile sayesinde işletmelerin mobil uygulama ile mobil cihazlarından (Android ya da iOS) tanıtım malzemelerinde hızlı güncellemeler yapmalarına  aynı zamanda fotoğraf yüklemelerine de olanak sağlıyor. Benzer şekilde, yerleşik bir WiFi’la sağlanan kablosuz iletişim özelliği sayesinde kablo dağınıklığını önleyerek harici cihazlarla sorunsuz bağlantı ve kablosuz içerik aktarımına olanak sağlıyor. Samsung Smart Signage TV Ekim sonunda Türkiye’de de satışa sunulacak.

Microsoft ‘teknoloji kampı’ başvuruları başladı

1

Tüm dünyada Microsoft’un, üniversitelerin herhangi bir bölümü ve sınıfında okumakta olan teknoloji meraklısı, bilgi seviyesi ne olursa olsun, öğrenme ve öğrettiklerini paylaşma tutkusu olan üniversite öğrencilerini davet ettiği, Microsoft Student Partners programına başvurular başladı.

Öğrencilerin kendilerini birçok alanda geliştirebilecekleri ve Microsoft teknolojileri konusunda bilgi edinebilecekleri program, 21-23 Eylül tarihlerinde Microsoft yetkilileri tarafından düzenlenecek eğitim kampıyla başlayacak. Programa kabul edilen öğrenciler daha sonra aldıkları eğitimler kapsamında Microsoft’un akademik alanlarda yürüttüğü projelerde görev alabilecek.

Program kapsamında öğrenciler, dönem içinde takımlar halinde gerçekleştirecekleri projelerde takım ruhunu kavramak ve sorumluluk almak konularında kendilerini geliştirirken, Microsoft teknolojilerini yakından tanıma olanağına sahip oluyor. Yeni dönem başvuruları kabul eden programa dileyen üniversite öğrencileri MSP program başvuru formu ile (http://aka.ms/msptr) kayıt olabiliyor.

Bu tarz programlar Microsoft gibi büyük işletmelerin başarılı öğrencileri cezbedip kazanması için büyük önem taşıyor.

TechInside Podcast – Bölüm 8

0
[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/165297303″ params=”auto_play=false&hide_related=true&show_comments=false&show_user=true&show_reposts=false&visual=false” width=”100%” height=”100″ iframe=”true” /] Bu hafta ele aldığımız başlıklar; – Fikri mülkiyet kaybına dikkat – BTK-Twitter görüşmelerinde son nokta – Amazon Twitch ile ne yapacak? – Mobil robot devrimi geliyor İnternet kullanım oranı yüzde 53,8 – Terkedilen sepetlerde 4 trilyon dolar var iTunes üzerinde Podcast yayınlarımıza buradan abone olabilirsiniz.

İşi bırakan spam yaptı

0
Her ne kadar yazın en sıcak günlerinde olsak ve şirketlerin çoğu doğal olarak durgun bir dönemden geçiyor olsa da Kaspersky Lab’ın uzmanları istenmeyen e-postalarla finansal kimlik avcılığında önemli bir artış olduğunu tespit ettiler. Tanınmış bankalar, ödeme hizmetleri, çevrimiçi mağazalar ve benzeri kurumların adlarını kullanan dolandırıcılık amaçlı e-postaların sayısında yüzde 7,9 oranında bir artış gerçekleşti. Bu tür mesajlar tüm kimlik avcılığı mesajlarının yaklaşık yüzde 42’sini oluşturuyor. Tüm ödeme sistemleri arasında siber suçlular en fazla PayPal’a ilgi gösterdi: bu hizmet ile ilgili referanslar, kimlik avcılığı önleme programlarından gelen uyarıların sayısında oldukça büyük bir artışı tetikledi.  
KS Chart
Kurumlar, kimlik avcıları tarafında en sık kategorilere göre hedef alındı – Temmuz 2014
  Toplam e-posta trafiğinde istenmeyen e-postaların oranı Temmuz ayında yüzde 2,2 artarak yüzde 67’ye yükseldi. ABD yine, istenmeyen e-postaların “lider” kaynak ülkesi olmayı sürdürdü: dünyadaki tüm istenmeyen e-postaların altıda biri (yüzde 15,3) bu ülkeden gönderildi. Tüm istenmeyen e-postaların yüzde 5,6’sının kaynağı olan Rusya uzun süredir bulunduğu ikincilik koltuğunu korudu; ancak bu oran Haziran ayına göre yüzde 1,4 puan düştü. Dünyadaki tüm istenmeyen e-postaların yüzde 5,3’ünün üreticisi olan Çin, listenin üçüncü sırasında. İstenmeyen e-postaların konularına bakacak olursak, uzun süren sıcak yazın bıraktığı izleri görüyoruz. İnternetin özellikle Rusya segmentinde, güneşten koruma ve sıcakla mücadele ögelerinin reklamlarını yapan istenmeyen e-postaların sayısında bir artış görüldü. Yine Temmuz ayında Kaspersky Lab’ın uzmanları, klimalar, fanlar, pencereler için güneş perdeleri, şişelenmiş su ve güneş gözlükleri gibi yaz mevsimi ile ilgili çeşitli ürünler öneren istenmeyen e-postaların sayısında da bir artış belirledi.

Tijen Armağan Enocta genel müdürü oldu

0
Ortadoğu Teknik Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu olan Armağan, Microsoft Türkiye ve Microsoft EMEA’da yönetici görevlerde bulundu. Satış, Pazarlama, Yönetim, CRM alanlarında danışmanlık yapan Tijen Armağan, son olarak Dünyanın en büyük çağrı merkezi şirketlerinden Teleperformance’ın Türkiye Satış ve Pazarlama Genel Müdür Yardımcılığı görevini yaptı.

Teknoloji bağları, büklüm büklüm yolları…

1
Teknoloji ve kapsadığı hemen her şey çocukluğumdan beri değişmeyen tutkum. Ve ne mutlu ki mesleğim gereği son 20 yılımı bu sektörü inceleyip takip ederek geçirdim. Pek çok değişim ve dönüşüme şahit olduğum bu süre boyunca gündemden ve dillerden hiç düşmeyen iki klişe hala geçerliliğini koruyor:
  • Türkiye teknolojiyi üretemiyor. Teknolojiyle ilişkimiz tüketmekten ibaret.
  • Teknoloji harcamalarında donanımdan yazılıma / hizmete doğru bir geçiş gerekiyor.
Bu beklentilerin anıldığı her ortamda topraktan fırlayan ninja misali geliveren ‘her ülke kendi teknolojisini nasıl üretsin?’, ‘mevcut çözümleri kullanarak katma değerli hizmetlere yönelmek daha mantıklı’ türünden tartışmalara girmiyorum bile. Evet, her ülkenin kendi teknolojisini üretmesi mümkün değil. Dahası uçtan uca bir ülkeyle özdeşleştirebileceğimiz bir ürün / hizmet / cihaz da kalmadı gibi. Popüler bir örnek olarak çoğu parçası Japonya, Güney Kore, Çin gibi ülkelerden toparlanıp Çin’de imal edilen iPhone herkesin gözünde bir Amerikan ürünü. San Fransisco’da tasarlandığı için mi dersiniz? Hiç sanmıyorum. Gizemli bir maharetle zihnimize yerleşen bu klişelerin mağduruyuz. Öyle ki iPhone gibi iğneden otomobile nice arzu nesnesini üreten Çin dahi ‘çakma’ ya da ‘kalitesiz’ malların anavatanı algısından kurtulamıyor. Kalitenin beklentilerimize biçtiğimiz bedele paralel şekillendiğini kolayca unutuveriyoruz. Demek ki bir ürünü geliştirmek, üretmek ve pazarlayıp satmak kendi içinde dahi son derece karmaşık ilişkilere sahip. Birbirleri arasındaki farksa tahminlerin ötesinde. Ses getiren her yeni teknolojik ürünü parçalarına ayırıp maliyetini çıkaran ifixit benzeri sitelerin ulaştığı sonuçlara bakınca (o meşhur tabirle) insan gerçekten hayret ediyor. Meseleyi sadece parçaları bir araya getirmeyi sananlar için tatlı bir tuzak. Bu ‘üretici ülke / tüketici ülke’ tartışmalarında eli vicdana yerleştirebilmek için yakın geçmişine, teknoloji sektörünün durumuna ve ülke şartlarına bakarak bazı noktaları hatırlamakta fayda var:
  • Türkiye’de teknoloji geliştirmeyi dünyadaki lider ülkelerle rekabetçi kılabilmek mevcut yapıda mümkün değil. Pek çok meselenin içinde duymaktan bıkmış olabilirsiniz ama ‘ekosistem’ denen o sihirli ortam oluşmadıkça bu topraklarda birilerinin bir şeyler geliştirmesi ancak kişisel hırs, inat, sermaye ve sabrıyla mümkün.
  • Devletin sunduğu teşvikler 1960’lı yılların mantığını taşıyor. Bizdeki mevcut muafiyet ve teşvik adı altındaki devlet destekleri hala internet öncesi devirde (1960’larda) şirket ve çalışanların fiziki bir ortamda bir arada olmasını gerektiren çağın mantığını taşıyor. Bir alan belirlenecek, buraya teknoloji geliştirme bölgesi imtiyazı tanınacak ve insanlar fiziken o binalara toplanacak. Bunun karşılığında işveren vergi yükümlülüklerinde indirime tabi olacak. Peki evinde bir uygulama, oyun ya da benzeri bir hizmet geliştirecek kişinin bu denklemdeki yeri nedir? Ya da teknolojinin geliştirmek için fahiş fiyatlı teknoparklara mahkum olmanın mantığı?
  • Türkiye’deki teknoloji geliştirme bölgesi stratejisi uygulama tarzıyla üniversiteleri fahiş fiyatlarla emlakçılık hizmeti sunmaktan öteye götürebilmiş değil. O desteğe en çok ihtiyaç duyan genç girişimciler daha yolun başında oyun dışında kalmak zorunda. Pek çok büyük ölçekli firma hiçbir şey geliştirmeden personelinin büyük bölümünü bu alanlara taşıyarak karını şişiriyor sadece.
  • Teknoloji geliştirmeye aday girişimciler tanıtım eksikliği yüzünden kamunun artarak süren teknoloji  teşvik ve hibe programlarının çoğundan haberdar bile değil. Oysa devlet neredeyse kapıyı çalan herkese para saçıyor (abartı payımın ‘biraz’ olduğunu iddia ediyorum). Üniversite, vakıf ve özel grupların emsalleri de cabası.
  • Ne var ki desteklerin çoğu girişimcinin yapacağına değil yaptığına arka çıkmayı yeğliyor. Dolayısıyla fikir sahibinin şansı tutabileceği nefesle orantılı.
  • Kamu ve özel sektörün himayesindeki bütün bu cansuyu projelerinin bir çatı kurum ya da oluşum tarafından duyurulması, anlaşılır bir şekla sokulması ve yol-yordam gösterilmesi gerekiyor (girişimci adam uğraşır, bulur, yapar demeyin. Silikon Vadisi’ndeki risk sermayedarlarının anılarını okursanız orada dahi girişimcilerin çoğunun bu konularda ne denli beceriksiz olduğunu görürsünüz. Girişimcinin öncelikli işi teşvik taramak, şartname çözmek, başvuru danışmanları ayartmak değil; hayalini hayata geçirmek).
  • Türkiye’nin bilişim sektörü ağırlıklı olarak yabancı yazılım, donanım ve hizmetlerin pazarlaması üstüne kurulu. Bu dev sistemin cirosunu, istihdamını ikame etmek kısa vadede mümkün değil (üstelik bu yapı alanın da satanın da işine geliyor).
  • Birçok ışıltılı başarı öyküsüne sahip (ve bu yüzden gölgesindeki dev hüsranları gizleyebilen) internet sektörünün girişimcilerinin çoğunun hedefi tam zamanlı bir işte çalışmadan kısa yoldan para kazanmak. Oysa bugünün internetinde şartlar her zamankinden daha eşitsiz, zorlu ve yüksek çıtalı.
  • İnternet girişimcilerini destekleme (yani parlak fikirlere para yatırıp pay kapma) hevesiyle oluşan sermaye grupları tercihlerini neredeyse sadece e-ticaret sitelerinden yana yapınca Türk interneti mantar gibi açılan (ve aynı hızla kapanan) satış siteleriyle doldu. Ayakta kalabilen bir avuç örnek ise ilgiyi diri tutabilmek için varını yoğunu reklama yatırıyor. Kumarda kazanan hep masa; e-ticarette ise Google ve Facebook.
  • Lafı geçmişken varlık modelini reklam gelirine bağlamış binlerce siteden esirgenen bütçelerin Google, Facebook, Twitter, LinkedIN, Foursquare gibi mecralara kolayca akıvermesi de ayrı bir bindiği dalı kesme öyküsü.
  • Bütün bunlar yeterli gelmediyse unutmamamız gereken bir diğer gerçek de ‘Türk kullanıcısı’. Türk malını sevmez, tercih etmez, çok mecbur değilse kullanmaz. Acı ama gerçek. Garip geldiyse kendi hafızanızı yoklayın derim.
Maddeleri böyle uzatmak mümkün ama bu dozdan ötesi can yakmaz sanırım. Devleti, üreticisi, tüketicisi, girişimcisi, yatırımcısıyla herkesin bu durumu oluşturan her bileşen için daha faydalı bir modeli nasıl kurgulayabileceğini düşünmesi gerekiyor. Her gün bir kayıp; ama aynı zamanda ilk adım için en iyi zaman. Bu denklemde TechInside’a bir rol ya da vazife düşer mi bilmiyorum. Ama yardım taleplerinin karşılıksız kalmayacağına eminim.

Xerox sahte ürünlere savaş açtı

0
Xerox’ta 17 yıldır çalışan ve yaklaşık son altı aydır da Xerox Türkiye Genel Müdürü olarak görev yapan Burak Özer ile şirketin yasal olmayan sarf malzemeleriyle mücadelesini konuştuk.

Dünyada sosyal medya eğilimleri

0
Hepimiz insanların sosyal medyada paylaşım yaptığını biliyoruz ama neden? İnsanlar Johannesburg’da, Jakarta’ya oranla sosyal medyada ne gibi içerikleri daha fazla paylaşıyor? Sosyal medya kullanıcıları eğitici mi yoksa eğlendirici içerikler mi paylaşmayı tercih ediyorlar? Şirketler, insanları paylaşmaya yönlendiren işe yarar içerikler bulmakta zorlanırken Social@Ogivlyve SurveyMonkey, sosyal medya kullanıcılarının neyi, neden ve nasıl paylaştıklarını incelemek için bir araya geldi. 16 ülkede 6 bin 500’den fazla kişinin sosyal medyada sosyal medya hesapları ile katıldığı ve SurveyMonkey ve Social@Ogivly’nin yönetiminde gerçekleşen çevrimiçi anketle, eğlendirici ve aydınlatıcı sonuçlara ulaşıldı. Ankete katılanlar, sosyal medyada herhangi bir içerik paylaşma arzularını en fazla tetikleyen sebep ve sorunları dile getirdi. Brezilya, Fransa, Almanya, Meksika, Polonya, Rusya, Güney Afrika, İngiltere, ABD, Endonezya, Japonya, Güney Kore ve Singapur’dan kullanıcıların katıldığı anket, Türkiye’de 409 kişilik örnekleme grubu ile gerçekleştirildi. Ankete katılan kişilerin yüzde 51’ini kadın, yüzde 49’unu ise erkek sosyal medya kullanıcıları oluşturdu. sinai_mulkiyet1 Sosyal medyada içerik paylaşmamıza sebep olan en önemli faktör: Duygusal sebepler Katılımcıların yüzde 13’ü paylaştıkları içeriklerin kişiliklerini tanımladığını düşünüyor. Bu sonuç daha çok geleneklerin hala güçlü bir rol oynadığı ülkelerdeki kullanıcılar için geçerli: Hong Kong (yüzde 24), Çin (yüzde 22), Polonya (yüzde 20), Türkiye (yüzde 18) ve Japonya (yüzde 15). Anket sonucuna göre, katılımcıların yüzde 36’sı ise bir düşünceyi desteklemek veya bir sorunu gündeme taşımak için içerik paylaşıyor. Ve buna karşın anketin yapıldığı ülkelerin neredeyse yarısında (yüzde 49), sosyal medya kullanıcıları faydalı ve düşünceli olmak adına içerik paylaşıyor. Çin’de ise katılımcıların yüzde 30’unun kendilerini en yaratıcı hissettikleri an, sosyal medyada paylaşım yaptıkları zamanlar. Paylaşılan içerikler genellikle aynı zamanda hem eğlenceli hem eğitici Sanal ortamda eğlendirerek eğitmek ise ne paylaştığımız konusunda başı çekiyor. Anket çalışmasına göre, eğitici içeriklerin paylaşımı, gelişmiş ülkelerde daha yüksek oranda görülüyor (yüzde 43). Buna karşın gelişmekte olan ülkelerde komik ve eğlendirici içeriklerin daha popüler (yüzde 40). Endonezya ve Meksika ise 68yüzde ve 58yüzde gibi yüksek oranlarla, eğitici içeriğin en çok paylaşıldığı en çok paylaşılan içeriğin bilgilendirici içerik olduğu ülkeler oluyor. Hong Kong, yüzde 52’lik oran ile komik içeriklerin en çok paylaştığı ülkelerde tüm dünyada başı çekiyor. Hong Kong’u sırasıyla İngiltere (yüzde 44), Japonya (yüzde 43), ve Polonya (yüzde 43) izliyor. leadership liderlik Kullanıcılar içeriğin kaynağıyla değil, ilginç olup olmadığıyla ilgileniyor 10 katılımcıdan 4’ü (yüzde 40) ilginç olduğu sürece paylaşılan içeriğin kaynağının çok önemli olmadığını belirtiyor. Paylaşımlarda içeriğin miktarları da önemli rol oynamıyor. Anketi yapanların yalnızca yüzde 7’si çok yoğun içeriğin enteresan olduğundan bahsediyor. Bir ülkede basın ve kendini ifade özgürlüğü kısıtlamaları olması, kullanıcıların güveneceği kaynaklar üzerinde büyük rol oynuyor. Asya’da kişilerin yüzde 27’si istikrarlı medya organlarından alınmış içerikleri kendi bakış açılarını paylaşmak için kullanırken, Avrupa’da bu oran yüzde 19’da kalıyor.  Kullanıcıları memnun etmek için çevrimiçi reklamlarda kaliteli içerik paylaşımı çok önemli Gelişmekte olan ülkelerde sosyal medya kullanıcıları, çevrimiçi reklam oranının aynı kalması veya artmasının kendileri için problem olmayacağını belirtiyor. Meksika, Polonya ve Çin, bu sıralamada yüzde 55, yüzde 51 ve yüzde 51’lik oranlarla başı çekiyor. Japonya (yüzde 74), Güney Kore (yüzde 73) ve ABD’de (yüzde 83) ise kullanıcılar çevrimiçi reklamlardan çok yorulduklarını ve daha fazla çevrimiçi reklam görmek istemediklerini belirtiyor! Ayrıca Amerikalı ve Japon kullanıcılar, çevrimiçi reklam içeriklerinin, kalite açısından çok yetersiz olduğunu düşünüyor ve ankete katılan diğer ülke kullanıcılarına göre, çevrimiçi reklamları en az izleyen ve paylaşan kullanıcılar oldukları ortaya çıkıyor.

Nesnelerin İnterneti sizi çağırıyor

0
Nesnelerin İnterneti (Internet of Things – Iot) ile alakalı bu güne kadar pek çok yazımız oldu. Bu yeni ekosistemin hızla büyüme kaydedeceğini, büyük bir ekonomi yaratacağını ve şirketlerin bu alana yatırım yaptığını sizler ile paylaştık. Bu konu üzerinde biz gelecek yıllarda çok fazla yazıp, değerlendirme yapmaya devam edeceğiz. Ancak isteğimiz ve arzumuz henüz başlangıç aşamasında olan bu devrim için yerli girişimci ve şirketlerimizin adım atarak bu gelişmeyi kaçırmaması ve hem ülkemiz için hem de küresel ölçekte bir başarıya imza atması. Artık Nesnelerin İnterneti dünyasına girmek daha da kolay Öncelikle bu dünyaya girebilmeniz için günlük yaşantımızda kullandığımız nesnelerin internete bağlanmasına yönelik iyi bir fikir geliştirmeniz veya hayatımıza internete bağlanabilen yeni bir nesne kazandırmanız gerekiyor. Bunun için internete bağlanabilen arabirimlere ihtiyacınız var ve bunları kendiniz geliştirmek zorunda değilsiniz. Gelin bu bileşenlere birlikte bakalım; Broadcom WICED Sense Geliştirme Kiti Büyüklüğü yaklaşık bir araba anahtarı kadar ancak yetenekleri şaşırtıcı derecede güçlü. Bu minik geliştirme platformu içinde şu teknik özellikleri barındırıyor; 290_Broadcom
  • Broadcom yeni nesil Bluetooth bağlantı işlemcisi (BT 4.1 desteği)
  • Beş adet mikro elektronik algılayıcı
    • G-Sensor (hız ve ivme ölçer)
    • Gyroscope (yönelim ölçer)
    • E-compass (pusula)
    • Baramotre (basınç ölçer)
    • Nem ve ısı ölçer
  • iOS ve Android için ücretsiz uygulama
  • iBeacon teknoloji desteği
  • Kablosuz şarj
  • NFC
  • Geliştirme yazılım kiti
Bu minik geliştirme kiti ile kafanızda planladığınız IoT uygulamaları için hızlıca prototipler geliştirebilirsiniz. Üstelik ABD için 20 dolar gibi komik bir fiyatı var. Ürün sayfası için buraya bakabilirsiniz. Intel Mikro 3G Modem Intel 6255 Board Mobil dünya devrimini kaçıran Intel Nesnelerin İnterneti için geliştirdiği ürünler ile bu dünyaya tekrardan giriş yapmak istiyor. Bu çerçevede Intel yaklaşık bir kuruş büyüklüğündeki 3G modemi tanıttı. Yukarıda bahsettiğimiz araba anahtarı büyüklüğündeki herhangi bir cihazdan bile daha ufak yapılar içine rahatlıkla entegre edilerek GSM şebekesi üzerinden nesnelerin interneti için geliştirilen cihazların gerçek anlamda internete bağlanmasını mümkün kılabilir. Bu ürünün teknik detaylarına buradan ulaşabilirsiniz. Sonuç CISCO’nun yayınladığı bir rapora göre Nesnelerin İnterneti ekonomik olarak 2020 yılında 19 trilyon dolarlık bir pazar yaratacak. Umuyoruz ki bu yönlendirmelerimiz ile bir şeyler yapmak isteyen firma ve girişimcilerimizin haberlerine gelecek zaman dilimi içinde sayfalarımızda yer verebilir ve onlar ile röportaj yapabiliriz.

BT çalışanları güvenlik konusunda bilgili değil!

0
Ankete katılanların yaklaşık üçte biri, aracılı veya aracısız sanallaştırma güvenliği modellerini “açıkça anladığını” ifade ediyor (sırasıyla yüzde 34 ve yüzde 30). Bu katılımcıların sadece dörtte biri ise (yüzde 27) aracısız güvenlik modellerini “açıkça anladığını” ifade ediyor. Sonuçlara göre; BT sektörünün bu konuda bilinç ve eğitim düzeyini yükseltmek için halen yapacak çok işi olduğu anlaşılıyor. Katılımcıların yüzde 40 ila yüzde 50’si ise sanallaştırma güvenlik modellerini “makul düzeyde anladığını” belirttiği görülmekte. Bu, teknolojiler hakkında en azından temel düzeyde bilgi sahibi olunduğu anlamına geliyor. Ancak ne yazık ki bu oran, BT güvenlik uzmanlarının yüzde 25-yüzde 31’nin bu sanallaştırma güvenliği platformları hakkında “hiç bilgi sahibi olmadığı” veya “çok az bilgi sahibi olduğu” anlamına da geliyor. Sanal makineler için klasik güvenlik Kaspersky Lab’ın 2014 Sanallaştırma için BT Güvenlik Riskleri özet raporunda bulunan anket sonuçları, bu bilgi eksikliğinin gerçek dünyadaki yansımasına da işaret ediyor.  Ankete katılan BT çalışanlarından oluşan iki grup arasında bir fark görülebilir: sanallaştırma güvenliğini tam anlamıyla uygulamış olanlar ve sanallaştırma güvenliği çözümlerini kısmen uygulamış olanlar. Tamamen uygulanmış olan sanallaştırma güvenliği çözümlerinin büyük çoğunluğu (yüzde 58) fiziksel uç noktaları korumak için kullanılan çözümler. Ancak, sanallaştırma güvenliği çözümünü kısmen uygulamış olan BT çalışanlarına sorulduğunda, klasik aracı tabanlı çözüm kullanım oranının yarı yarıya (yüzde 29) azaldığı ve hafif aracılı ve aracısız güvenlik gibi daha yeni ve daha verimli teknolojilerin daha sık kullanıldığı yanıtı alındı. Bu bize, şirketlerin yeni sanallaştırma güvenliği teknolojilerini benimsemeye başladıklarını ve uygulamaların yavaş yavaş devreye alındığını göstermekte.