Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 1683

Dijital reklam yatırımları yüzde 20 arttı

0

IAB Türkiye’nin yaptığı açıklamaya göre, display reklam yatırımları 6 aylık toplamı 247 milyon TL oldu. Display yatırımlardaki artış yüzde 14.8 düzeyinde gerçekleşti. Display reklamlar kategorisinde en büyük artış yüzde 38.4 ile video reklam yatırımlarında görüldü. Video reklam yatırımları 43 milyon TL oldu. Gösterim ya da tıklama bazlı reklam yatırımları yüzde 10,2 oranında büyüyerek 172 milyon TL’ye ulaştı. Sponsorluk dijital reklam yatırımları ise yüzde 11,4 artarak, 19 milyon TL’ye çıktı. Gelir paylaşımlı reklam yatırımları ise yüzde 21,2 büyüme ile 13 milyon TL’ye erişti.

2014 yılı AdEx-TR verilerine göre, 6 aylık dönemde en yüksek pay 335 milyon TL’lık yatırım ile arama motoru reklamlarının oldu. Arama motoru reklam yatırımları, 2013’ün aynı dönemine göre yüzde 25,4 oranında arttı. Arama motoru reklam yatırımlarının alt kategorilerinde yer alan ücretli sıralama yatırımları yüzde 24,5 oranında artarak 221 milyon TL olurken, arama motoru görüntülü reklam yatırımları yüzde 27,3’lük artışla 114 milyon TL oldu.

Mobil reklam yatırımlarının 6 aylık dönemdeki artışı ise yüzde 25,1 oldu. yatırım toplamı 25 milyon TL’ye çıktı. Bu kategoride yer alan, mobil gösterim reklam yatırımlarında yüzde 37,1; mobil opt-in SMS/MMS yatırımlarında ise yüzde 18.3 büyüme gözlemlendi.

IAB’nin 2014 ilk 6 aylık dijital reklam yatırımları verilerine göre, internet ilan sayfası reklam yatırımları 37 milyon TL’ye ulaştı. Giderek büyüyen e-posta ve oyun içi reklamlar ise altı aylık dönemde 3’er milyon TL oldu.

Nesnelerin İnterneti’ne giriş için SAM

0

Elektroniğe başlangıç yapmak pek çok çevrimiçi kaynak ve değişik kitler sayesinde eskisine göre çok daha kolay hale geldi. Elbette ‘kendin yap’ toplulukları sayesinde dünyada yaratıcı zekalar için bolca yer olduğu görüldü.

Elektronik kit ve kaynak sırasına bir Kickstarter projesi ile yeni katılan SAM, bugüne kadar görülmüş en erişilebilir ve esnek örnek. Londra merkezli üreticisi SAM Labs’a göre de kendisiyle her şeyi yapmak mümkün.

Takımı ürün hakkında yaptığı açıklamada ‘‘SAM bir oyun, ürün, uygulama yapmak isten ve nesnelerin internetine hızlı bir giriş yapmaya niyetli herkes için ideal bir kit. Yeni başlayanlar teknolojiyi, kod yazmayı ve mühendisliği öğrenebilir, deneyimli mucitler buluşlarını hızlandırabilir’’ deniliyor.

Kit birbirleriyle düşük enerjili bluetooth ile haberleşen birçok SAM – Alıcı Modüllerinden oluşuyor. Değişik kitlerde butonlar, ışıklar, sürgülü makaralar, servolar, motorlar, bulut modülleri, ışık-sıcaklık ve eğim sensörleri ve benzeri pek çok modülü bulunuyor.

SAM Lab’s CEO’su Joachim Horn, ‘‘SAM’in bluetooth modülleri ile Pazar listesi çıkartan buzdolaplarına, hareketleri kaydedip internete yükleyen kaykaylara, bisiklet sinyal parçalarına kadar her şey programlanabilir. İnovatif ürünlerin üretimini milyonlarca dolarlık şirketlerden alarak çocuklara ve genç tasarımcılara vermeyi amaçlıyoruz’’ diyor.

sam-application

Her kit bir Bluetooth 4 teçhizatı, mikro USB kablosu ve sürükle-bırak mantığı ile oldukça kolay bir şekilde çalışan uygulamasıyla geliyor.

Geleceğin en önemli kavramlarından birisi olan nesnelerin internetine diler kendiniz, diler şirketiniz dilerseniz çocuklarınızın veya eğitim kurumlarının adım atması için eşsiz çözümlerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Üstelik proje daha ilk günlerinden amaçladığı kaynağı da toplamış durumda.

BT’den Afrika’ya internet hizmeti

0

Coca-Cola South Africa, şişeleme ortağı CocaCola Fortune ve BT Global Services şirketleri, Coca-Cola soğutucularına WiFi özelliği ekleyerek Güney Afrika’daki maddi olanakları kısıtlı topluluklara ücretsiz internet erişim hizmeti sunmak için ortak bir proje başlattı. Proje kapsamında, Coca-Cola soğuk içecek dolaplarının kurulumunu üstlenirken, BT bağlantı, internet erişimi ve mesleki eğitim hizmeti sunuyor.

Pilot proje, Doğu Cape bölgesindeki Umtata ve Mpumalanga eyaletindeki Nelspruit’te olmak üzere iki kilit alanda hayata geçirildi.

Coca-Cola South Africa Bilgi Teknolojileri Direktörü David Visser bu girişimle ilgili şunları kaydetti: “Bu girişim, Coca-Cola’nın ilgili toplulukların bireylerini  güçlendirerek sürdürülebilir topluluklar oluşturma konusundaki kararlı duruşunun bir parçasıdır. Bölgedeki öğrencilere ve okul çağındaki çocuklara ücretsiz WiFi erişimi sağlayarak onlara araştırma yoluyla bilgi dağarcıklarını genişletme imkânı tanırken, bir yandan da topluluktaki girişimci ve küçük boy işletme sahiplerine işle ilgili faaliyetlerinin bazılarını internet üzerinden yönetme imkânı tanıdığımıza da inanıyoruz.”

BT Global Services Afrika Bölgesi Direktörü Oliver Fortuin ise görüşlerini şöyle dile getirdi: “Coca-Cola ile işbirliği yapmaktan ve sınırlı hizmet götürülmüş topluluklara, bilgi ve eğitim olanaklarına çok daha ileri düzeyde erişim imkânı verecek bu projede yer almaktan çok mutluyuz. BT olarak benimsediğimiz “Connected Society” Bağlantılı Toplum vizyonumuza göre, dijital bağlantıların gücünden faydalanılarak insanların yaşan koşullarının iyileştirilebileceğine inanıyoruz. Bilgiye ve internete erişim imkanı sunmanın yanı sıra, insanların teknolojiyi yaratıcılıklarını geliştirmeleri ve günümüzün bağlantılı dünyasının olanaklarından faydalanmaları için kullanmalarına yardımcı olmak istiyoruz.”

Vizyon ArGe 2015’e hazır

0

Vizyon ArGe Yönetim Kurulu Başkanı Murat Balaban ile Comodo-Surgate birleşmesini ve 2015 hedeflerini konuştuk.

IBM, Microsoft ve Apple’dan HP’ye dersler

4

Yazının geçmiş ve bugünden oluşan iki ana ekseni var. İlk kısmı için tarihte biraz geriye gitmek gerekiyor. Robert Cringely imzalı Triumph of the Nerds belgeselinde de ayrıntılarıyla anlatılan IBM’in PC pazarına giriş öyküsüyle başlayacağız.

Üniversite öğrencisi Bill Gates’in elinde meşhur Popular Electronics dergisiyle yurt odasındaki arkadaşlarını “Geç kalıyoruz, dünya değişecek!” diye heyecana getirdiği yıllar. Geç kalıyoruz derken yanlış anlaşılmasın dünyada henüz bir adet kişisel bilgisayar var daha.

İçinden nice bilişim projesi, yazılımı, donanımı ve şöhreti çıkarmış Homebrew Computer Club’ın yeşerdiği dönemler. Herkes heyecanla PC denen cihazlarla anlamlı bir şeyler yapmak, faydalı olmak ve bunu başkalarıyla paylaşarak büyütme derdinde (Bill Gates zehri enjekte etmeden önceki naif zamanlar). Wozniak ve Jobs hayallerini gerçeğe dönüştürmek için çırpınıyor (sermaye toplama yöntemi olarak ülkenin en büyük telekom operatörü AT&T’nin altyapısını alt edip bedava konuşturan aletler yapıp satmayı seçiyorlar. En komik ayrıntılardan biri de aletin ilk testini yapmak için Wozniak’ın Vatikan’da Papa’yı araması).

Harvard’dan iki öğrenci -yıllar sonra Microsoft’un gelirinin yarısını oluşturacak Office setinin DNA’sı- ilk dijital hesap tablosu (spreadsheet) uygulamasını geliştirmiş.

Özetle her şeyin harika gittiği düşünüldüğü bir dönemde bir devin genel merkezinde alarm çanları durmaksızın çalıyordu. Bilişim dünyasının (hala) en büyüklerinden IBM o yıllarda 60 yaşlarındaydı. Büyük şirketlere ‘mainframe’ adı verilen devasa bilgisayar sistemleri satıyor ve çılgınlar gibi para kazanıyordu. Fakat PC denilen kişisel bilgisayar işinde kelimenin tam anlamıyla ‘yoklardı’.

IBM-univac

Bunu anlayışla karşılayabiliriz. O dönemin IBM’ini hatırlamak yeterli:

  • Tüm çalışanların giymesi zorunlu, kendine has renklerden oluşan takım elbiseleri var (şirket o dönem tarihinde sadece kıyafet yönetmeliğine uymadığı için çalışanlarını işten çıkartmış).
  • Şirket için bestelenmiş özel marş her sabah işbaşı yapmadan önce coşkuyla söyleniyor (Japonya için sıradan ama ABD için hayli sıradışı). Sabah marşının dışında özel günler için farklı -ve epey milliyetçi- şarkılardan oluşan bir katalogları da var.
  • Çalışma saatleri sabah 9, akşam 5 arası ve personelin Cumartesi günleri arabasını yıkama mecburiyeti var.
  • Bu gibi uzayıp giden garipliklerine ve Vogonları aratmayan bürokrasisine rağmen her parlak üniversite mezununun rüyasında ilk sıralarda.

Bu çerçeveden bakınca gırtlağına kadar paraya gömülmüş IBM’in ter kokulu, mantarlı hippilerin üniversite amfisinde toplanan Homebrew Computer Club’ını ciddiye almamış olmasını anlayabiliriz.

Fakat 70’lerin sonuna doğru rüzgarın yönü değişmekteydi ve IBM Başkanı bunu fark etmişti. Müşterileri evlerine Apple bilgisayar almaya ve IBM yöneticilerine ne kadar faydalı, keyifli olduğunu anlatmaya başlamışlardı. Eğer bu keyfi işyerlerinde de sürdürmeye karar verirlerse IBM biterdi. Apple reklamlarında doğrudan IBM’i hedef alıp kendi iğneleyici üslubuyla dişlemeye başlamıştı.

Steve P. Jobs; John Sculley

Görev Bill Lowe’a verilir. Lowe getirdiği ‘açık mimari’ adlı bir teklifle her şeyi IBM’e ürettirmek yerine mümkün olan her bileşeni başka firmalardan alıp hızlıca birleştirip satmayı önerir. Dönemin Başkan’ı kabul edince çalışmaya başlarlar.

IBM böylece büyük bir pazarda silinmekten kurtulur (ve Microsoft’un ortaya çıkmasını sağlar).

Bugüne gelelim.

IBM an itibariyle teknoloji şirketlerinin gelir bazlı sıralamasında Samsung, Apple, Foxconn ve HP’nin ardından beşinci sırada (yılda 8 milyar dolar zarar yazdığı doksanları düşününce inanması güç). Ve listenin ilk 15’indeki sadece bilgisayar hizmeti veren tek şirket. 91’de Lexmark’ı satarak yazıcı pazarından, 2005’deyse Lenovo’yu Çin’e satarak PC pazarından çıktı. Bu arada 2002’de danışmanlık şirketi PwC’yi satın alarak tarihinin en başarılı hamlelerinden birini yaptı (gelir anlamında).

PwC-Cairo-Egypt

Bugüne dair ilginç ayrıntılardan biri IBM’in kurumsal sunucu bakım hizmetlerde rakiplerinin platformlarından dahi ciddi gelir eder hale gelmiş olması. Bir diğer ilginçlik kaderin garip bir cilvesi olarak da adlandırılabilir. IBM bugün Apple’ın kurumsal dünyaya yönelik Truva Atı görevini üstlenmiş durumda. Apple CEO’su Tim Cook Bloomberg Businessweek’teki beyanında bunu ‘her iki şirketin de güçlü olduğu yönlere hitap eden ve rekabet için kesişen çok küçük alana sahip’ bir anlaşma olarak özetliyor. Kesinlikle öyle.

Özetle IBM Başkanı’nın 80’li yıllarda gördüğü kabus gerçeğe dönüşüyor. İnsanlar kendi özel hayatlarında kullandığı becerikli, albenisi yüksek, esnek, birçok şey yapabilen cihazları kurumlarında da görmek istiyor. Ardından beraber çalıştığı kurumların da bu standarda yükselmesini istiyor. Teknoloji dünyasında önümüzdeki 10 yıl bu trendi iyi okuyup pozisyon alabilen şirketlerin parlayışına, alamayanların batışına sahne olacak.

Üstelik bu yeni düzende kimse sanıldığı kadar avantajlı değil. Rakip adayını küçükken yutma ya da rakibi yutmadan mideye indirme yarışı bile bir ölüm-kalım oyunu.

HP’nin ortadan ikiye ayrılma kararını bütün bunların ışığında yorumlayabilmek gerekiyor. Gönülsüz bir poker oyuncusu gibi HP. Kartları karıştırmaktan dağıtıp oynamaya bir türlü başlayamıyor.

Hewlett Packard Automation

Qualcomm yapay zekayı telefonlara getirecek

0

Qualcomm’dan Charles Bergan, MIT Technology Review’in EmTech konferansında yaptığı sunumda gelecekteki telefonların neyin fotoğrafını çektiğinizi anlayacağını ya da yüzünüzü tanıyacağını açıkladı. Bergan’ın takımı bu hedefi gerçekleştirmek için yapay zeka alanındaki yeni ve çok güçlü bir yaklaşım olan ‘derin öğrenme’ metodunu kullanıyorlar.

Akıllı telefonların kamera uygulamaları çeşitli sahneler için ayrı modlar sunarak bu sahnelerde çekilen fotoğrafın en kaliteli şekilde çıkmasını sağlayabiliyorlar. Qualcomm ise bu farklı sahneleri otomatik olarak tanıyan bir uygulama geliştirdi. Bu, gelecekte telefonların internet üzerinde veri alış verişi yapmadan kendilerini ayarlayabileceğini gösteriyor. Bergan, aynı yaklaşımın bir fotoğrafı çekmek için en uygun anı yakalamada kullanılabileceğini de söyledi.

Ek olarak bir geliştirdikleri yüz tanımlama uygulaması da tanıtan Bergan, programın yüzünü kötü ışıkta ve titrek bir şekilde çekilmiş fotoğrafına rağmen tanıyabildiğini gösterdi.

Her iki uygulama da ‘derin öğrenme’ tekniği kullanılarak üretilmiş ve örneğin sahne tanıma programında taklit nöronlar binlerce sahne fotoğrafı gösterilerek eğitilmiş.

Bergan, Qualcomm’un böyle bir projeyi üretmesinin bir sebebinin de mobil cihaz üreticilerinin daha akıllı kamera talepleri olduğunu belirtti. Şirket daha önce devreleri nöron şeklinde dizilmiş ‘neuromorphic’ çiplerle bazı testler yapmıştı. Ancak bu teknoloji hala araştırma safhasında bulunuyor.

Görünen o ki Qualcomm sadece frekans ve işlemci gücüne dayanan ürünlerin de ötesine geçerek işlemci gücünün çok daha verimli ve anlamlı kullanılmasına yönelik bir ürün stratejisi izleyecek. Bu durum daha önce ele aldığımız “Görüntü algılama teknolojileri neden önemli?başlıklı yazımız ile paralel şekilde değerlendirildiğinde, gelecek yıllarda karşılaşacağımız uygulama ve ürünlerin takip edeceği yol için bize bir harita sağlayabilir.

Estap’tan yeni kabinler

0

Estap, duvar tipi kabinet grubundan yeni Proline serisini görücüye çıkardı. Seri, gelişmiş yapısal üstünlükleri ve sunduğu kullanım kolaylıklarıyla kabinet kavramını kökünden değiştiriyor. Estap, bu yeni seri ile mühendislik çözümlerinin sınır tanımadığını kanıtlıyor.

Seri, Proline ve Proline+ olarak kendi içinde ikiye ayrılıyor. Kullandığı teknoloji sayesinde kapılar, yan paneller birlikte açılarak çok daha iyi erişim olanağı sunuyor. Olağanüstü açılım yeteneği, ön kapılar ve yan panellerin kolaylıkla birbirinden ayrılıyor olması ve taşıyıcı profilsiz yapısıyla Proline serisi, sistem odalarının yanı sıra küçük ofislerde ve görünür yerlerde kullanılıyor. Yeni Proline serisi,  taşıyıcı profillere ihtiyaç duymadan 300 kg’a varan taşıma kapasitesi, olağanüstü erişim/kablolama yetenekleri ve dekoratif özellikleriyle, daha etkili bir havalandırma için birçok özellikle donatılmış. Kabin içinde optimum hava sirkülasyonu sağlayan dolaşım sistemiyle cihazlar çok daha verimli ve güvenli.

Tüm bu yeniliklerin yüzde 50 daha az yer kaplayan demonte (flatpack) ambalajda sunulması taşıma kolaylığının yanı sıra, sevkiyat ve stokta yüzde 50 yerleşim avantajı sunuyor. Tek kişi ile 10 dakikanın altında montaj süresi ve küçük boyutları sayesinde kapılardan rahat geçiş sayesinde zamandan da tasarruf ettiren seri, son yıllarda sektörde yaşanmamış bir yeniliğe imza atıyor.

Facebook’ta havale dönemi başlayabilir

0

Paypal, Venmo, Square ve hatta Clickle bile yakında yeni bir rakiple karşılaşacak olabilir: Facebook Messenger.

Andrew Aude adlı Stanford’lu bir bilgisayar bilimi öğrencisi, Facebook’un Messenger programını kırarak programın aynı fotoğraf gönderildiği gibi para da gönderebilecek şekilde kodlandığını keşfetti ve bulgularını ekran görüntüleriyle paylaştı. Detaylara göre Messenger’a banka kartı ekleyebilecek, Facebook’ta olanı kullanabilecek ve ek olarak bir PIN tanımlayabileceğiz. Bu, programın ilk açığı değil. Geçtiğimiz ayda güvenlik araştırmacısı Jonathan Zdziarski de benzer bulgulara rastlamıştı.

Aude’nin anlattığına göre bir ödeme yapmak için sadece bir butona basmak ve gönderilecek miktarı girerek gönder tuşuna basmak yeterli. Facebook bu gönderimi gizli tutacak ve haber kaynağına bir bilgi gitmeyecek. Sistem sadece banka kartlarıyla çalışacak ve en azından ilk başlarda ücretsiz olacak.

CA16667

Haziran ayında PayPal başkanı David Marcus görevinden ayrılarak Facebook’a katılmış, bu da mobil ödemelerin yakın zamanda Messenger’a gelebileceği hakkında dedikodulara sebep olmuştu. Messenger veya Facebook’un satın aldığı Whatsapp ödemelere izin vermezken rakipleri WeChat ve Line veriyor.

Bu gelişme sadece çevrimiçi mecrada para transferi yapmaya olanak sağlayan PayPal ve benzeri servisleri değil doğrudan yerel ve küresel bankacılık sistemini etkileyebilecek bir gelişme olarak değerlendirilmeli. Ülkemizdeki bankaların en ufak EFT ve Havale işlemlerinden aldığı ücretler ve diğer masraflar göz önüne alındığında Facebook milyarlarca müşterisi, bu müşteriler hakkında sahip olduğu derin veriler ile dünyanın tek ve en eşsiz üstelik en sağlam dijital bankasına dönüşebilir. Aslında resmileşmemiş bu haber çerçevesinde söylenebilecek tek şey var; Artık bankalar düşünsün.

Tüketiciler ücretsiz WiFi için her şeyi yapıyor

0

Kullanıcılar, ücretsiz WiFi üzerinden kişisel bilgilerini paylaşmaktan çekinmiyor. Ücretsiz WiFi sağlayıcılarının anlaşmalarını okumuyor. F-Secure’un, Londra sokaklarında WiFi üzerine yaptığı anlaşma korkunç bir gerçeği ortaya çıkardı. Kullanıcılar ücretsiz İnternet bulunca kişisel bilgilerinin güvenliğini önemsemiyor. Deney için haklayıcı standartlarında ücretsiz bir WiFi noktası oluşturuldu, kullanıcılar ücretsiz İnternet’i bulunca hiç şüphelenmeden faydalanmaya başladılar, aslında okumadan kabul ettikleri kullanım anlaşması yüzünden kişisel bilgilerini, e-posta hesaplarının içeriklerini, İnternet’te yaptıkları işleri ve hatta doğmamış çocuklarını bile bedel olarak vermeyi kabul ettiler.

Avrupa Birliği’nin desteklediği bağımsız araştırma İngiltere Siber Güvenlik Enstitüsü için, SySS,  F-Secure ve bağımsız bir Alman penetrasyon test şirketi tarafından gerçekleştirildi. Araştırma için, SySS 200 avrodan fazla tutmayan, kurması ve kullanması çok basit bir portatif WiFi istasyonu kurdu. Araştırmacılar cihazı özellikle, Londra’nın iş ve politika merkezlerine yerleştirdiler. Ücretsiz İnternet hizmeti sunulduktan sonra, insanların cihaza bağlanıp bilgilerini nasıl kaptırdıklarını gözlemlemeye başladılar.

Sadece yarım saatlik zaman dilimi içerisinde 250 cihaz hotspot noktasına bağlandı, büyük ihtimalle bu cihazların çoğunun sahipleri fark etmeden otomatik WiFi’ya iletişime geçmişti. 33 kişi aktif olarak ücretsiz İnternet üzerinde, sitelere girdi, e-postalarına baktı ve veri yolladılar. 32 MB dosya trafiği araştırmacılar tarafından kaydedildi. Araştırmanın en şaşırtıcı noktası verilerin çoğu açıkça okunabiliyordu, üstelik POP3 ağı üzerinden yollanan e-postalara erişebilmek mümkündü, yollayan ve ileten bilgileri açıkça belli oluyordu, kullanıcının tüm şifrelerini bu ağ üzerinden görebiliyordu.

Deneyin içerisinde yer alan F-Secure Güvenlik Danışmanı Sean Sullivan konuyla ilgili şu açıklamada bulundu; “ Kullandığımız veri başına servis ücreti ödemeden ücretsiz olarak WiFi kullanmayı hepimiz seviyoruz. Araştırmamız bize, hotspot noktalarının kurulmasının çok basit olduğunu gösterdi. İsteyen herkes, bu noktaya bağlanan kişileri İnternet aktivitelerini gözetleyebiliyor. Hotspot resmi bir kurumdan gelse bile bunun tamamen güvenli olduğunu söylemek mümkün değil. Ücretli WiFi servislerinde bile haklayıcılar sistemi ele geçirip bağlı olan herkesin bilgilerine erişebiliyor.

Google, Chrome açıkları için 75 bin dolar dağıttı

1

Google, Chrome’un iOS versiyonu ile birlikte Windows, Mac ve Linux için Chrome 38’i yayınladı. Beta versiyonunda pek az değişiklikle gelen tarayıcının stabil sürümü çok sayıda güvenlik yamasını içeriyor.

Chrome 38, 113’ü görece olarak daha az önemli toplam 159 güvenlik açığını yamıyor. Tüm açıklar için açıkları bulan kişilere ödenen toplam para 75 bin doları biraz geçiyor. Bu rakam Chrome kullanıcılarının tarayıcılarını son sürüme yükseltmeleri gerekliliğinin de altını çizecek boyutta.

Eğer 64 bit versiyonu bekleyen bir Mac kullanıcısıysanız Google’ın Kasım ayındaki Chrome 39’una kadar sabretmeniz gerekecek. Hatta 39’uncu versiyondan sonra Windows için 32 ve 64 bit sürümler beraber sunulurken Mac için sadece 64 bit sürümler yayınlanacak ve 32 bit sürümler kaldırılacak.

Bu sürüm için Google, Chrome içinde açık keşfeden kişilere 500 ile 23 bin dolar arasında değişen miktarlarda para ödülü verdi. Toplamda 75 bin dolar ödül veren Google bu şekilde kendi kaynakları ile elde edemeyeceği bir yöntem kullanmış ve ödüller sayesinde güvenlik açıklarını da ortadan kaldırmış oldu.

Bu yöntem belki de diğer şirketlere bir örnek olmalı ve kendi başınıza altından kalmadığınız sorunlar için bir çözüm yolu teşkil etmeli.

Nesnelerin İnterneti için özel işletim sistemi

0

Pek çok cep telefonu modelinde bulunan çipleri üreten ARM, nesnelerin internetine geçişi hızlandırmak amacıyla yeni ve ücretsiz bir işletim sistemi olan Mbed’i geliştirdiğini duyurdu. Hedeflerini çeşitli şirketlerin geliştireceği internete bağlı cihazların arasındaki iletişimi kolaylaştırmak olarak açıklayan ARM, bu amaca hizmet eden Mbed Device Server adındaki yazılımını da tanıttı. Sunulan çözüm ek olarak IBM gibi bulut servisi sağlayıcıların toplanılan veriyi analiz etmesini de sağlayacak.

ARM’nin CTO’su Mike Muller;Birbirine bağlı, güvenli ve basit sistemlerin yapılmasını kolaylaştırmak istedik” diye konuştu. ARM, Mbed’in sokak lambalarından ev aletleri ve giyilebilir teknoloji aletlerine kadar her yerde kullanılacağına ve yüksek miktarda enerji tasarrufu sağlanacağına inanıyor. 2030 yılında Nesnelerin İnterneti ekosisteminde tam 26 milyar (muhtelif diğer analizlere göre rakam 50 milyar ve üstü de olabilir) cihazın olması bekleniyor.

arm-cortex-a15

Linux tabanlı olarak geliştirilen işletim sisteminin bazı kısımlarının açık kaynak olacağı, diğer kısımlarının ise kontrol altında tutulabilmesi için ARM tarafından kontrol edileceği bilgisi paylaşılıyor. İşletim sistemi Bluetooth, Wi-Fi, 2G, 3G, LTE ve CDMA teknolojilerini destekliyor. ARM işletim sisteminin düşük enerji tüketimi üzerine optimize edildiğini, öyle ki bazı aletlerin pil ömürlerinin saatler yerine yıllar ile ölçülebileceğini açıkladı.

Mbed işletim sisteminin dördüncü çeyrekte, kullanan cihazların ise bir sonraki seneye çıkması bekleniyor.

Türkiye için ne anlama geliyor?

Daha önce Nesnelerin İnterneti kavramı için pek çok yazı yayınladık ve tümünde bu yeni kavramın tam başlangıç noktasında olduğunu, bu dünyaya girmenin kolay olduğunun altını çizdik. Nesnelerin İnterneti kavramı altında yer alacak gelişmelerin Türkiye açısından küresel dev bir başarı çıkarmak için kaçırılmaz bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Ancak her geçen gün yeni gelişmeler bu alandaki çıtayı hızla yükseltiyor. ARM’in Mbed sistemi de bunlara bir örnek. Türkiye’deki girişimci ve işletmelerin gecikmemesi lazım.

Bill Gates: Apple Pay fantastik bir fikir!

2

Bill Gates, Bloomberg televizyon kanalında Erik Schatzker ile yaptığı röportajında mobil ödeme sistemlerini geliştirerek fakir ülkelerde kullanılmak üzere çok daha kolay ve ucuz bir hale getirmek istediğini söyledi. Ancak Windows işletim sistemli telefonlar ilginç olarak Google Wallet veya Apple Pay gibi bir sisteme sahip değiller. Dolayısıyla Schatzker mobil ödeme sistemleri konusunda Tim Cook’tan yardım almayı düşünüp düşünmediği sorduğunda Gates’in cevabı; “Hayır, çünkü Apple Pay üzerinde çalıştığım düşük maliyet problemini çözemedi” oldu.

apple-pay-cards

Ancak Gates, Apple’ın Apple Pay hizmetinin fantastik bir fikir ve gerçek bir katkı olduğunu düşünüyor. Bir gün tüm telefonların mobil ödeme sistemine sahip olacağını ve üreticilerin Apple’a bunu popülerleştirdiği için teşekkür edeceğini savunan Gates, şöyle konuştu: “Apple Pay cep telefonunun sahibini nasıl tanıdığına ve çok çok ucuz olması gereken bir ödeme işleminin nasıl güzelce yapılabileceğine iyi bir örnek. Aynı zamanda herhangi bir uygulamanın içinde istediğimi alabilecek olmam fantastik. Artık bir kredi kartına ihtiyacımın olmayacak olması ve diğer tarafta kimin olduğuna emin olacak olmanız, işte bu gerçek bir katkı. Bir zaman sonra Apple, Google veya Microsoft fark etmeksizin tüm platformlarda mobil ödeme özelliğini göreceksiniz. Elbette bu endüstri standardı olan NFC’nin üzerine inşa edilecek. Apple bunu kritik kitleye yaymakta yardımcı olacaktır.

Fotoğraflarınızı sosyal ağlarda nasıl korursunuz?

0

Geçtiğimiz haftalarda İsveçli modellerin fotoğrafları kullanılarak oluşturulan sahte Twitter hesapları aracılığıyla bir İngiliz parlamento üyesine kurulan tuzak, kamuoyunun dikkatini yeniden internet üzerinde bir başkasının fotoğrafları ile sosyal profil oluşturmanın ve etik olmayan amaçlar için kullanmanın ne kadar kolay olduğuna çekti. Peki, fotoğrafınız izinsiz bir şekilde sosyal ağlarda kullanılırsa kişi olarak ne yapabilirsiniz?

Fotoğrafınızın internet üzerindeki milyonlarca siteden birinde kullanılıp kullanmadığını anlamanın kolay yolu ‘reverse image search’ adı verilen teknolojiyi kullanmaktır. Google’ın aracı sayesinde yüklediğiniz herhangi bir fotoğraf internet üzerinde başka bir sayfada kullanılmışsa bunu rahatlıkla tespit edebilirsiniz.

Fotoğrafınızı hangi mecrada bulduğunuza göre şunları yapmalısınız:

Twitter: Taklit, Twitter kurallarına aykırı bir davranış olduğundan eğer sizi ‘‘kötü gösterici veya yanlış bir şekilde’’ gösteren hesaplara denk gelirseniz bunu şikayet ile kolayca kaldırtabilirsiniz. Twitter’ın bu kuralı parodi hesaplar için geçerli değil ancak bu hesapların da parodi olduklarını ve gerçek kişi ile hiçbir bağlantısı olmadığını açık bir şekilde vurgulamaları gerekiyor.

Twitter Privacy

Facebook: Facebook’ta insanlar çok tartışıldığı üzere gerçek isimlerini kullanmak zorundalar, dolayısıyla sahte hesap oluşturmak yasak. Eğer isminizi ve resminizi kullanarak sizi taklit eden bir Facebook hesabına denk gelirseniz şikayetinizin işleme konulması için devlet tarafından verilmiş bir kimliğin taranmış resmine (kimlik veya ehliyet), kim olduğunuzu kanıtlayan bir noter belgesine ve isteğiniz hakkında tutulmuş polis raporuna ihtiyacınız var.

facebook-atlas

Instagram: Instagram da taklit konusunu ciddiye alan şirketlerden. Bu adresten bir şikayet raporu doldurabilirsiniz.

Google Plus: Google da Twitter gibi parodi hesapları dışında başkalarını taklit eden hesaplara izin vermiyor. Bu adres üzerindeki yönergeleri izleyip şikayette bulunabilirsiniz ancak kendinizi tanıtacak bir kimliğe de ihtiyacınız olacak.

Tinder: Tinder de kurallarına göre kişi taklit etmeyi yasaklıyor. Buradan iletişime geçip sizi taklit eden hesapları kapatmalarını isteyebilirsiniz.

Twitter takipçinizi artırmak için 10 teknik

0

1- Beklentiler oluşturun: Yeni bir ürün için beklenti oluşturmak Twitter’da size taze içerik olabileceği gibi gösterilen ilgiyi de arttırır. Eğer kullanıcılar yakında işleriyle alakalı faydalı bilgiler vereceğiniz düşüncesine kapılırlarsa sayfanızı daha çok ziyaret edeceklerdir. Bu taktiği ‘‘bu haftaki sürpriz hakkında ufak bir ipucu’’ gibi tweetler ile kullanın. Sürprizin tadını kaçırmayacak şekilde detay vererek kullanıcıları heyecanlı tutmaya devam edin.

2- Dışarı çıkıp etkinliklerden tweet atın: Endüstrinizdeki insanlar sizin pek çok etkinliğe düzenli bir şekilde katıldığınızı fark ettiklerinde sizin endüstride sözü geçen bir kişi olduğunuzu düşüneceklerdir. Yapamıyorsanız etkinliklere gidenlerin konuşmalarına katılın, Twitter herkesin konuşabildiği sosyal bir mekandır.

ces_conference

3- Güçlü arkadaşlar edinin: Viral pazarlamanın büyük bir kısmı büyük yerlerde arkadaşlara sahip olmaktır. Bir kampanyanın viral olması için geniş bir kullanıcı kitlesine ulaşmak gerekir ve bu iş için 25 takipçi yetmeyecektir. Dolayısıyla endüstrinizde takipçisi bol olan kişiler ile ilişki kurmanız gerekir.

4- ‘Sosyal ispat’ kavramının gücünü öğrenin: ‘Kullanıcı kullanıcıyı çeker’ olarak da kısaltabileceğimiz bu kavram, daha çok takipçiniz olduğunda insanların sizi takip edilmeye değer biri olarak algılayıp daha kolay takip edeceklerini açıklar.

5- Sadece en iyi tweetleriniz için tanıtım parası ödeyin: Twitter’ın ‘sponsporlu tweetler’ hizmeti için para öderken en iyi tweetinizi seçin. Sadece basit bir blog gönderisini sponsorlu tweet olarak belirlemeniz çok işe yaramayacaktır. Bir sonraki büyük indiriminizi, etkinliğinizi veya hediyelerinizi öne çıkarmalısınız.

promoted-tweet-twitter

6- En iyi içeriğinizi tekrar tekrar gönderin: Bu elbette spam şeklinde olmamalı. En iyi videolarınızı, indirimlerinizi ve etkinliklerinizi farklı açılardan paylaşarak kaçırmış olabilenlere veya farklı zaman diliminde bulunanlara ulaştırmaya çalışın.

7- Twitter’a özel içerik: Twitter kullanıcıları için değer yaratmanın bir başka yolu da bu. Sonuçta insanlar Facebook veya web sitenizde yer alan içerikler, fırsatlar için kimse bir daha Twitter hesabınızı takip etme zahmetine girmez. Paylaşımlarınızın Twitter’a özel olduğunu belirterek onları şımartmak istediğinizi kullanıcılarınıza söylemeyi unutmayın!

8- ‘Flock to Unlock’ kampanyalarını kullanın: Bu çok yeni bir taktik olmasa da hala geçerliliğini koruyor. ‘x tane re-tweet geldiğinde şu olacak’ tarzda paylaşımlar yaparak içeriğinizin viral olmasını sağlayabilirsiniz.

retweet

9- Başkalarının içeriğini de tweetleyin: Her Twitter pazarlamacısının bildiği bir kural vardır: yüzde 80 oranda başkalarının içeriği, yüzde 20 orada da kendi içeriğiniz paylaşılmalıdır. Gerçek dünyada da kimse sadece kendi hakkında konuşanları sevmez. Bir Twitter hesabından @ işareti yardımıyla bahsederek içeriğini kendi kullanıcılarınıza yollayın. Belki o hesap da sizin bu tweetinizi retweetleyerek beklediğinizden fazla fayda sağlaybilir!

10- Twitter detaylı aramasını kullanın: Twitter’ın detaylı arama kısmı konuşacak doğru insanı bulma işini ciddiye alanlar için tasarlanmıştır. Sadece ‘trending topic’leri takip etmeyi bırakıp bu aracı kullanarak doğru insanlara ulaşabilirsiniz.

Yeni nesil güvenlik tehditlerine dikkat

0

Linux işletim sisteminin komut satırında ortaya çıkan güvenlik açığı nedeniyle PC, Mac, mobil cihazlar ve hatta bağlantılı medikal cihazlar dahi tehlike altında. Trend Micro özgün ücretsiz sanal yama uygulamasıyla tüm kullanıcılara etkili bir koruma sunuyor. Konu hakkında Trend Micro Akdeniz Ülkeleri Genel Müdürü Yakup Börekcioğlu ile konuştuk.

Süreyya Ciliv ilk 100’e girdi

1

Teknoloji ve telekomünikasyon dünyasının en güçlü isimleri, sektörün en itibarlı yayınlarından Global Telecoms Business dergisi tarafından açıklandı. 2014 yılının en güçlü 100 teknoloji insanı listesinde Türkiye’yi temsil etme gururu, Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv’in oldu.

İngiltere merkezli Global Telecoms Business, Süreyya Ciliv’in liderliğinde Turkcell’in kendini yalnızca bir iletişim şirketi olarak değil aynı zamanda farklı ürün ve servisler sunan bir teknoloji şirketi olarak tanımladığını vurguladı. Turkcell Akademi ile milyonlara online eğitim imkanının sağlanması, Turkcell’in Türkiye’nin ilk akıllı otomobil platformunu hayata geçirmesi ve Turkcell T serisinin son akıllı telefonu T50’nin satışa sunulması derginin yer verdiği konular arasında yer aldı.

Telekomünikasyon sektörünün değişimi

2008’den bu yana her yıl yayınlanan listedeki isimler, bağımsız bir jüri tarafından seçiliyor. Turkcell CEO’su Ciliv daha önce de en etkili 100 isim arasında yer almıştı. Birinci sırayı Facebook’un kurucusu Marc Zuckerberg’in aldığı 2014 listesinde, bu yıl altyapı sağlayıcılar ve geleneksel telekom şirketlerinin yanısıra internet trafiği yaratan şirketlerin (OTT) ağırlığı dikkat çekti.Derginin editörü Alan Burkitt-Gray, listedeki değişimi, “Bu yıl jürinin tercihleri, gücün, geleneksel yöneticilerden trafik yaratan internet servis ve içerik sağlayıcılarına (OTT) geçtiğini ortaya koyuyor. Artık esas güç gerçek bir değişimin yaşanmasını sağlayan bu şirketlerin elinde”  ifadeleriyle açıkladı.

Facebook Atlas platformunu yeniliyor

0

Facebook, New York’taki ‘Reklamcılık Haftası’ etkinlikleri kapsamında Microsoft’tan satın aldıktan sonra geliştirdiği Atlas reklam platformunun yeni özelliklerini tanıtarak yeni programı reklam verimliliğini takip etmede bir sonraki adım olarak tanımladı.

Facebook Atlas’ın yeni kullanıcı ara yüzü tasarımının yanında programın da baştan aşağı yazıldığını söyledi. Şirketin yaptığı açıklamaya göre yeni platformun en önemli özelliği cihazlar arası çalışma yeteneklerinin arttırılması. Açıklamada ayrıca izleme çerezlerinin kullanıcıyı ve reklam performansını izlemedeki limitlerinden bahsedilerek, ‘‘Çerezler mobilde çalışmıyor ve demografik hedeflemede giderek daha az isabetli hale geliyorlar. Ayrıca çevrimdışı dünyada ve mobil cihazlarda satın alma hunisini ölçmede başarısızlar’’ ifadelerine yer verildi.

Facebook çözümün ise ‘insan odaklı pazarlama’ olduğunu söyleyerek yeni platformdaki yaklaşım hakkında ipuçları verdi. Örnek olarak Atlas kullanıcılarının insanların reklamları telefonlarında gördükten sonra satın alma işlemini başka bir cihazda yapıp yapmadığını anlayabileceği söylenen sistemin çalışma prensibi henüz açıklanmasa da kullanıcıların Facebook hesaplarını bağlama ile alakalı bir çözüm olabileceği düşünülüyor. Facebook’un çevrimiçi reklam görüntülenmesi ardından çevrimdışı satın alım üzerine çalışmalar yaptığı daha önceden de biliyordu.

Facebook, yeni sistemini şimdiden ünlü Omnicom reklam şirketinin kullandığını da duyurdu.

Öte yandan ülkemizdeki işletmeler için Facebook cazip bir platform olmaya devam ediyor. Facebook reklamları karşısında giderek kan kaybeden konvansiyonel medya için yenilikçi çözümler ve servisler geliştirmenin dışında bir diğer alternatif ise Facebook Atlas platformunu kendi iş modellerine entegre etmek olarak gösterilebilir.

Apple’da çalışan olmanın iç yüzü

3

İki eski Apple yöneticisi, internet teknolojilerinden sorumlu Don Melton ve iOS uygulamalarından sorumlu Nitin Ganatra, bir programa yaptığı açıklamalarda Apple yöneticilerinin ne kadar talepkâr olduğundan dem vurdular.

İkiliden Melton’un açıklamasına göre yöneticiler gece saat 1’de çalışanlarına e-posta atabiliyor ve hemen cevap bekliyorlar. Pazartesi günü yönetici toplantısı olduğundan ötürü çalışanlar Pazar günü üstlerinden gelecek emirlere karşı tetikte olmak zorundalar ve gerekirse sevdikleri dizilerden mahrum kalabiliyorlar. Ancak konu televizyon dizileri olduğunda şöyle bir artı var: Scott Forstall’ın Sopranos dizisi başında olduğu vakitlerde rahatsız edilmeyeceğinize emin olabilirsiniz.

Ganatra ise bu taleplerin ne kadar kötü olabileceğini şöyle anlatıyor: ‘‘Gece size aslında size yazılmamış bir e-posta iletiliyor. Scott’tan geliyor ama e-posta Steve’den – üstelik gecenin geç saatlerinde. Bu e-postaların cevap talep eden yöneticiler sayesinde sabah 2:45’e kadar süreceğini biliyorsunuz ve bu günler, haftalar, aylar boyu devam ediyor.’’ Bu örneği onaylayan Melton kendisine yönetici olmak istediğini söyleyen birine dün gece iyi uyuyup uyumadığını sorduğunu, uyuduysa bunun son iyi uykusu olacağını temin ettiğini söyledi.

Ancak az uyku sadece mühendislere özgü bir şey değil. Melton, biri CEO Tim Cook’un sabahları işe çok erken gelerek gecelere kadar çalıştığını söylediğinde bunun basit bir müşteri ilişkileri hikayesi olmadığına emin olunabileceğini söylüyor. ‘‘Apple yöneticileri gerçekten böyle çalışıyor, bu insanlar birer deli’’ diyen Melton’a hak veren Ganatra, yaptığı hesaplara Tim Cook’un geceleri sadece üç saat uyuduğunu çıkardıklarını söylüyor.

Yeni tehlike: Kızmış ve örselenmiş çalışanlar

Amerika’dan FBI’ın yaptığı açıklamaya göre, kapı dışarı edilen ve mutsuz olan, ellerinde sistem şifreleri gibi önemli bilgiler bulunan eski teknoloji çalışanları ulusal çapta tehlike potansiyeli taşıyor. Bundan zarar gören büyük şirketlerin bir anlamda ekonomiye de kötü etkisi olacağı düşünülüyor.

Yapılan açıklamada eski çalışanlar tarafından yapılan ağ saldırılarında ve çökertmelerinde son yıllarda artış gözlendiği kaydedildi. FBI, sistemlere tam erişime sahip eski çalışanları ‘iç tehdit’ olarak tanımlıyor ve bu kişilerin sahip olduğu kritik bilgiler yanlış ellere geçtiği takdirde rakiplere/farklı ülkelerin ajanlarına satılması veya teslim edilmesi mümkün.

FBI yapılan araştırmalarda kovulan ve sistem yetkileri sonlandırılmayan eski çalışanların şirketin verilerini yok ettiği, müşteri bilgilerini çaldığı, müşteri hesaplarını kullanarak ürün veya hizmet satın aldığı örneklerin bulunduğunu dile getiriyor. Dolayısıyla bir çalışanın işine son verilirken oldukça dikkatli olunması, kişi en hafif tabirler kapıdaki arabasına ulaşmadan yetkilerinin alınması gerektiğinin altını çiziyor.

Web sitenizi güncel tutmanın üç yolu

Aşağıda web sitenizi güncel tutmanız için üç basit strateji paylaşıyoruz.

1- Planlayın: Takımınızla aylık veya çeyreklik toplantılar planlayın ve bu toplantılarda web sitenizi gözden geçirin. Telefon numaraları veya adreslerde değişiklik var mı? Şirketten ayrılan veya şirkete yeni katılanlar var mı? Bilginin güncelliğinden emin olun. Bitirdikten sonra, ‘Hakkımızda’ sayfasındaki tüm linklerin çalıştığını kontrol edin. Bu toplantılarda ayrıca bir adım geriye çekilip web sitenin kullanım kolaylığını da değerlendirebilir, gerekli ayarları yapabilirsiniz.

2- Sadeleştirin: Sitenizi yavaşlatan ve dolayısıyla müşterilerinizi sıkacak özelliklerden kurtulun. Eğer Blog’unuzu hiç güncelleyemiyorsanız kapatın. Blog yazıları yerine Tweet atmayı tercih ediyorsanız Blog’unuzu Tweet’leriniz ile değiştirin. İşiniz ile uyumlu çözümler bulmaya gayret edin.

3- Büyük resmi düşünürken interneti de hatırlayın: Buradaki çözümü yaklaşımınızı genişletmek olarak düşünebilirsiniz. Ne zaman gelecek hakkında büyük plan yaparsanız web takımızı da çağırın. Yeni ürünler, servisler ve mekanlar hakkında bilgiler genellikle sık unutulur ancak pazarlamanın önemli bir parçasıdır.