WannaCry tehdidi geçti mi?

1

Tam bir hafta önce ortaya çıkan ve ilk gününde 100 bine yakın bilgisayara bulaşarak büyük panik yaratan WannaCry tehdidi artık geçmiş olabilir mi?

İlk birkaç günde 300 bin bilgisayara bulaşan WannaCry, özellikle İngiltere’de 22 yaşında genç bir araştırmacının virüs kodunda bulduğu domain ismini tescil ettirmesiyle yayılımını durdurdu. Ardından ulusal dijital güvenlik kurumlarının aldıkları önlemler ve kurumların IT yöneticilerinin bilinçlenmesi sayesinde yeni WannaCry vakalarının ortaya çıkması engellendi.

Virüsün bulaştığı 300 bin bilgisayardan ise sadece birkaç yüz tanesinin ödeme yapmış olduğu anlaşıldı. Saldırıyı düzenleyen hackerlar sadece 90 bin dolar seviyesinde bir fidye toplamayı başarabildiler ki, bu rakam bu seviyede bir saldırı için çok küçük bir miktar. Hacker’ların CIA ve NSA tarafından kullanılan gizli açığı başka bir devlete satması halinde bile daha çok para kazanacaklarının altı çiziliyor. Ancak açığı virüs yaratmak için kullandıklarından artık söz konusu açık deşifre olmuş durumda ve “para etmiyor.”

Attıkları taş ürküttükleri kuşa değmedi

IT yöneticilerinin ise, 300 bin bilgisayardan çoğunu formatlayıp sistemleri yeniden yüklemeyi tercih ettikleri görülüyor. Bu da artık iş dünyasına hakim olan bulut sistemlerinin pozitif etkisi olarak yorumlanıyor. Formatlanan bilgisayarlarda sadece çok küçük bir verinin kaybolmuş olduğu ancak diğer önemli verilerin bulut depolama sistemlerinde yer alması nedeniyle sorun yaşanmadığı düşünülüyor. Yani fidyeci hacker’lar, bulut depolama servislerinin altın günlerini yaşadığı bu dönemde, insanları bilgisayarındaki verileri silmekle tehdit etmesi artık”para etmiyor.”

Öte yandan bu saldırının, kısa süre önce Twitter, Spotify gibi dev sistemleri çökerten ve IoT kaynaklı olan global Mirai saldırısının devamı gibi düşünmek gerekiyor. Zira hackerların artık global saldırılar gerçekleştirmeyi daha fazla deneyeceği, geliştirilen her zararlının global bir tehdit olduğu hatırlatılıyor.

IBM evden çalışma politikasını sonlandırdı

0

ABD’li teknoloji devi IBM, on yıllardır arkasında durduğu “evden çalışma” politikasına son verdiğini açıkladı. IBM’in CEO’su Ginni Rometty’nin yaptığı duyuru ile şirket evden çalışan on binlerce çalışanını, tüm eşyalarını toplayıp ofislere geri dönmeye çağırdı.

Toplamda 380 bin çalışanı olan IBM, dünyada evden çalışma politikasını onlarca yıldır en güçlü şekilde destekleyen firma olarak biliniyordu. Öyle ki şirketin on binlerce çalışanı evden hizmet veriyordu.

Ancak IBM’in CEO’su daha üretken bir iş ortamı yaratmak adına IBM’in alt yapı ve ofis yatırımları yaptığını, bundan sonra çalışanlarını ofiste görmek istediklerini açıkladı. Ofise geri dönmek istemeyen çalışanların ise işten çıkarılacağının altını çizdi.

Genç beyaz yakalılar rahatsız

Öte yandan, ev ofis düzeninde çalışmayı seven çok sayıda Millenial’ın IBM’in yeni politikasından hiç hoşnut kalmayacağı ve şirketten istifa edeceği düşünülüyor. Ayrıca yeni iş arayan gençlerin de IBM’i son seçenek olarak değerlendireceği tahmin ediliyor zira özellikle ABD’de teknoloji şirketleri evden çalışma formatını yaygın olarak destekliyor.

IBM’in ise bir süredir iyi gitmeyen işlerini yeniden toparlamak ve daha atik, daha dinamik, daha etkili politikalar geliştirmek için uzun yıllardır uyguladığı evden çalışma formatına son verdiği düşünülüyor. Eğer IBM’in yeni “ofiste çalışma” formatı başarılı olursa, iş dünyasında pek çok şirketin de verimliliğini artırmak adına aynı politikayı uygulamaya başlaması bekleniyor.

 

Amazon Paris’te drone merkezi açıyor

0

Drone’ları kargo taşımacılığında kullanmak konusunda önemli çalışmaları olan ve şehir merkezleri dışında yaşan müşterilerine drone’lar ile aynı gün içinde kargo ulaştırma hizmetini de yaygın olarak test eden Amazon, şimdi Paris’te bir drone araştırma merkezi kuruyor.

Paris’in banliyölerinde kurulan araştırma ofisinde, drone trafiğini yönetecek yapay zeka yazılımı geliştirecek mühendisler istihadam edilecekken, Paris ofisinin şehir merkezlerindeki drone trafiğini test etmek için ilk şehirlerden biri olabileceği de düşünülüyor. ABD’de şehir merkezlerinde drone uçurmak konusundaki katı yasalar nedeniyle test yapmanın çok zor olacağını düşünen Amazon’un bu çalışmalarını Fransa’ya kaydırmayı planlıyor olması da mümkün.

30 dakikada sipariş teslimi

Amazon’un Prime Air servisi ile sipariş edilen ürünü 30 dakika içinde şehrin her yerine ulaştırma hedefi bulunuyor. Bu amaç için de drone’ların tüm lojistik operasyonunu yönetecek yapay zekaya ihtiyaç duyuluyor. Fransa’daki araştırma ofisinin bu problemi çözecek çalışmalar yapması bekleniyor. Amazon’un ayrıca ABD, Avusturya, İsrail ve İngiltere’de de drone geliştirme merkezleri bulunuyor. İngiltere’deki ofiste ileri derecede gelişmiş yapay zeka çalışmaları yapıldığı biliniyordu. Amazon şimdi Fransanın yapay zeka konusundaki yetenekli isimlerini de ekibine katmış olacak.

Twitter neden açılmadı?

1
Sosyal medya devi Twitter, bir süre hizmet veremedi.  Daha önce yaşanan anlık kesintilerin aksine, biraz daha uzun süren erişim problemi, kullanıcılarda merak uyandırdı.  Twitter’ın sistemlerindeki performansını ve anlık durumunu paylaştığı özel sayfasında bu aksaklık, net bir şekilde görülebiliyor.  Son günlerde yaşanan güvenlik probleminin, internet devine musallat olup olmadığı hakkında bir bilgi yok.  Yaşanan erişim probleminin altyapı mı yoksa güvenlik sorunu mu olduğu konusunda net bilgileri ilerleyen dakikalarda öğrenmiş olacağız. 

Çin’den “Yanan Buz” adımı

0
Çin’in Güney Çin Denizi’nde dün gerçekleştirdiği “yanan buz” adıyla da bilinen gaz hidrat çıkarma denemesi neticesinde aralıksız 187 saat doğalgaz üretildi. Çin’in ilk kez gerçekleştirdiği denizde yanan buz denemesinin enerji üretimi ve tüketiminde küresel bir devrime sebep olabileceği düşünülüyor. Bu başarının arkasında, Güney Çin Denizi’nin Shenhu bölgesinde sürdürülen 20 yıllık çalışmalar var.

Fujitsu ve 1QBit quantum yapay zekası geliştirecek

0

Japon elektronik devi Fujitsu, quantum bilgisayar teknolojisi üzerinde yapay zeka teknolojileri geliştirmek üzere 1QBit ile işbirliği anlaşması imzaladıklarını duyurdu.

Yeni işbirliği sayesinde, iki şirket 1QBit’in halihazırda quantum bilgisayarlar için geliştirdiği öğrenen makineler ve yapay zeka uygulamalarını endüstrinin kullanabileceği pratik uygulamalara dönüştürmeye odaklanacaklar. 1QBit bu uygulamalar için yazılım geliştirirken Fujitsu ise gerekli dolan quantum bilgisayarların donanımlarını sağlayacak.

Fujitsu’nun quantum bilgisayarları 

Fujitsu halen Toronto Üniversitesinde quantum bilgisayar üretmek için yapılan çalışmaların içinde de bulunuyor ve üniversitenin geliştirdiği quantum bilgisayarları üretebilme yeteneğine sahip bulunuyor.

1QBit ise quantum bilgisayarlarla iletişim kurabilmeyi sağlayan yazılım arayüzleri ve uygulamalar geliştiriyor. geliştiriyor 

Qualcomm elektrikli araç şarj sistemi geliştiriyor

İşlemci devi Qualcomm, yeni bir alanda önemli bir teknoloji geliştirerek şirketin geleceğini garanti altına almaya çalışıyor. Neredeyse tüm mobil cihazlara işlemci sağlayan Qualcomm, şimdi ise elektrikli araçların hareket halinde şarj olmasını sağlayan dinamik şarj teknlolojini (DEVC) geliştiriyor.

Qualcomm’un test etmeye başladığı yeni teknoloji sayesinde elektrikli araçlar, asfalt üzerinde yollarına devam ederken, yolun altına döşenmiş şarj sistemi sayesinde pillerini doldurabilecekler. Fransa’da test için yol üzerine kurulan yaklaşık 100 metrelik test alanında araçlar 20kW’a kadar pillerini şarj edebiliyorlar. Qualcomm’un bu şarj teknolojisini, mobil cihazları kablosuz olarak şarj etmek için geliştirdiği teknolojinin üzerine kurduğu vurgulanıyor.

Qualcomm mu yoksa Honda mı?

Qualcomm’un FABRIC ismini verdiği teknolojinin ilk alıcısı ise halihazırda ülkede kilometrelerce yolu elektrikli otomobiller için kablosuz şarj teknolojileri ile donatan Fransa olabilir. Qualcomm bu amaçla testlerinde Fransız Renault marka elektrikli araçları kullanarak teknolojinin Fransız ürünlerine uyumluluğunu da test etmiş oluyor. Ancak Qualcomm bu alanda rakipsiz değil. Honda şimdiden benzer bir teknolojiyi test ediyor ve Qualcomm’dan daa başarılı sonuçlar elde ediyor. 

İş Bankası Startup’lara destek vermeye başlıyor

0

Türkiye İş Bankası’nın ana destekçisi olduğu ve Kolektif House’un yöneteceği Workup Girişimcilik Programı başladı. Girişimcileri ihtiyaç duydukları alanda destekleyerek iş fikirlerini geliştirmeye ve işlerini büyütmelerine yardımcı olacak, teknolojik iş fikri ya da erken aşama girişimi olanlar için tasarlanmış bir girişimcilik programı olan Workup’a ilk aşamada 10 girişim kabul edildi.

Programa kabul edilen girişimlere iş fikri geliştirme, yalın girişimcilik metotları, araştırma ve müşteri geliştirme, ekip kurma ve yönetme, hukuk, finans ve muhasebe, pazarlama ve sunum teknikleri, satış ve pazarlama eğitimleri, devlet hibeleri ve teknik danışmanlık desteği, mentor desteği verilecek. Program kapsamında ayrıca, girişimlerin en verimli şekilde çalışabileceği, içinde beyin fırtınası yapabilecekleri toplantı odalarıyla birlikte ofis ve çalışma ortamı da sunulacak.

Workup’ta girişimler, farklı sektörlerin deneyimli mentorları ile buluşacaklar. Program süresince mentorlar her bir girişim ile birebir görüşmeler yapacak ve bu görüşmelerde iş stratejisi, pazarlama, iş geliştirme ve müşteri kazanım gibi konularda girişimlere destek olacak, eksiklerini gidermeleri için yol gösterecek.

Girişimcilik programları yeni ekonomiyi desteklemede büyük önem taşıyor

İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Yalçın Sezen, programa ilişkin düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, girişimcilik ekosistemini büyütmek üzere bir süredir yürüttükleri yoğun faaliyetleri Workup ile bir üst boyuta taşıyacaklarını vurguladı. Sezen, şunları kaydetti: “Girişimcilik ekosisteminin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de olağanüstü bir gelişim gösterdiğini görüyoruz. Ülkemizin en önemli ihtiyacı olan teknoloji odaklı iş yapış biçimlerinin yaygınlaşması ve katma değerli dijital iş modellerinin hayata geçmesi olmazsa olmazlarımızdan. Bunu gerçekleştirecek teknoloji odaklı girişimleri doğru şekilde yönlendirip doğru kişi ve kurumlarla bir araya getirip onlara yol göstermek, rehberlik etmek Bankamızın önemli amaçları arasında yer almaktadır. Bu bakış açısıyla Workup programını hayat geçirdik. Programa seçilen girişimlere konusunda uzman bankamız yöneticileri tarafından mentorluk desteği verilecek olup, bankamız ve iştirakleri ile işbirliği yapma, müşteri ve geniş iş ortağı ağına erişim imkânına da sahip olacaklar.”

Programın başvuru alım ve seçim sürecine ilişkin bilgi veren baş mentor Ömer Erkmen de programa başvuruları nisan ayı boyunca workup.ist üzerinden topladıklarını, dünyanın dört bir yanından toplamda 451 başvuru aldıklarını söyledi. Programa ilk aşamada 10 girişim kabul ettiklerini, girişimleri seçerken belli kriterleri esas aldıklarını belirten Erkmen, ekibe ve işin etki potansiyeline, ayrıca işin mutlaka ölçeklenebilir olmasına önem verdiklerini vurguladı.

Workup programına seçilen girişimler:

Banamama.co: Evcil dostların mamalarını, sağlık ve bakım ürünlerini sahipler için takip eden ve tekrar sipariş vermeye gerek kalmadan aylık abonelik modeliyle adrese teslim çalışan, sahipler arasında aynı zamanda sosyal bir ağ olan online platform
E-kira: Ev sahipleri için kira tahsilatını ve takibini kolaylaştıran, kiracılar için farklı ödeme seçenekleri sunarak kira ödemelerinin düzenli yapılmasını sağlayan online platform
Boostfy: Instagramı portfolyo olarak kullanan kullanıcılar için geliştirilmiş bir Instagram otomasyon yazılımı ya da Instagram üzerinde beğenileri belirli bir hedefleme ile otomatize ederek Instagram hesabının büyümesini hızlandıran bir SaaS uygulaması
Mangr: Arkadaşlarınla kolay ve ücretsiz para transferi yapabildiğin sosyal ağ
Octovan: Aylık ücret ödemeden, nakliye ihtiyacı olan müşterilerle, ticari araç sahiplerini buluşturan online platform
MobilyaTakip: Mobilya üretimi veya satışı yapan, her büyüklükte mobilya firmasının işini kolaylaştırmaya ve daha verimli hale getirme odaklı, iş yönetim yazılımı
LeadTime: Basit ve eğlenceli bir ajanda sayfası üzerinden, geleceğe mesaj gönderilebilen video tabanlı sosyal medya uygulaması
Stubridge: Üniversite öğrencilerinin ders gruplarında sınıf arkadaşlarıyla tanışıp, sohbet ederek not paylaştığı online platform ve uygulama
Overdose Caffeine VR: Mimari ve endüstriyel projeleri, gerçek bir deneyime dönüştüren sanal gerçeklik çözümleri
Rone: Haber ajansları ile yayımcılar için metin içeriği ve okuyucu analizi yapan SaaS girişimi

Apple avukatları firmadan milyar dolarlar çalmaya mı kalkıştı?

1

Sürekli patent trolleri ve onların milyar dolarlık tazminat davaları ile boğuşmak zorunda olan Apple, şirket avukatlarından birinin patent trolleri ile ortak olduğu gerçeği ile sarsıldı.

Her şey bir yıl kadar önce FlatWorld isimli bir şirketin Apple’a milyar dolarlık telif ihlali davası açması ile başladı. Mahkemenin kısa süre önce davacı hakkındaki belgeleri serbest bırakmasıyla Apple’ın  FlatWorld’e ait patentleri izinsiz kullandığını iddia eden firmanın %35 hissesinin Apple’da çalışan bir avukat tarafından kontrol edildiği anlaşıldı.

Davacı şirketin ortağı Apple’ın avukatı

Apple’ın bulgularına göre firmanın %35 hissesine sahip olan avukat Jennifer McAleese, Apple’ karşı başlatılan patent davalarında, patent sahibi olduğunu iddia eden kişileri dava açmaya ikna eden anahtar kişi olarak tespit edildi. Ancak Jennifer McAleese aynı zamanda 2007’den beri Apple’ın patent davalarını yürüten hukuk bürosu Morgan, Lewis & Bockius’da çalışan ve Apple davalarını kontrol eden avukat John McAleese’ın eşi çıktı. Diğer bir deyişle, McAleese ailesi hem Apple’ın patent avukatı hem de FlatWorld’un ortağı olarak, ikili oynuyordu.

Apple’a göre John McAleese, Apple’ın patentleri hakkında tonlarca gizli belgeye erişimi olan biri ve bu bilgileri eşine sızdırarak patent trollerinin Apple’dan haksız kazanç sağlamasına katkıda bulunuyor. John McAleese bu suçlamaları kabul etmese de Apple’ın avukatlarının konuyu mahkemeye götürmesine engel olamadı.

Olayın ortaya çıkmasının ardından hukuk bürosu Morgan, Lewis & Bockius, John McAleese’ı işten çıkardı. Web sitesinden ismini sildi. John McAleese’ın ofis numarasını arayanlar ise “John McAleese artık kurumda çalışmıyor,” mesajını aldılar.

Apple şimdi bu gelişmeleri öne sürerek mahkemeden FlatWorld davasının düşürmesini istiyor. McAleese’ler ise eğer başarılı olabilselerdi Apple’dan milyar dolarlara ulaşan tazminatlar alabileceklerdi. 

Google, Nvidia’ya rakip mi oluyor?

0

Grafik işlemcileri üreticisi Nvidia, büyük bir endişe yaşamaya başladı. Bu güne kadar AMD’nin zayıf rekabeti dışında piyasada ürünlerine alternatif bulunmadığından tahtın keyfini süren firma artık dev bir isimle rekabet etmek zorunda kalabilir.

Google’dan gelen haberlere göre teknoloji devi artık Nvidia’ya alternatif oluşturacak işlemciler üretecek. Ancak Google’ın yakın zamanda ekran kartları veya grafik işlemcileri üretmesi beklenmiyor. Nvidia işlemcileri ile rekabet edecek Google işlemcileri yapay zeka işlemlerine odaklanmış olacak.

Google’dan özel işlemci

Dünyanın en büyük sunucularını işleten Google, daha önce de kendi işlemcilerini üretiyor ve bunları piyasaya sürmeden kendi sunucularında kullanıyordu. Google bu kez yapay zeka işlemlerinde kullanılan Nvidia’nın GPU’larına alternatif olarak, tamamen yapay zekaya odaklanmış TPU’lar (tensor processing unit) geliştirip üretecek. Bu gelişme nedeniyle Nvidia yıllık raporunda Google’ı rakipleri arasında saymaya başladı. Hatta Google’ın Cloud servisleri bile Nvidia’nın rakipleri arasına girdi.

Google bu işlemcileri ağırlıklı olarak kendi yapay zeka servisleri için kullanacak olsa da, yapay zeka konusunda standart olarak kullanılan Nvidia’nın GPU’larından daha iyi sonuçlar alması halinde piyasadaki Nvidia müşterilerinin yapay zeka işlemleri için Google’ın kapısına dayanması bekleniyor. Bu da Nvidia’nın hisse değerinin hızla düşmesi anlamına geliyor.

2016’da 82 milyar Android uygulaması yüklendi

1

İnternet devi Google, geliştiriciler konferansı I/O’da iş ortakları ile buluştu ve Google ekosistemi hakkında önemli duyurular ve tanıtımlar yapmaya başladı. Bunlar arasında en dikkat çekenlerden biri, Android hakkındaki rakamlar oldu.

Google’ın açıklamalarına göre 2016’da 2 milyar aylık aktif Andorin kullanıcısı sayısına ulaşan Google, Android uygulamalarında da yeni bir rekora ulaştı. 2015 yılında 65 milyar adet Android uygulaması indiren Android kullanıcıları 2016 yılında 82 milyar adet uygulama indirdiler.

1 milyon geliştirici

Google Play’e uygulama yükleyen geliştiricilerin sayısı ise 1 milyonu aştı. Bu da yılda %35 oranında artış anlamına geliyor. Platformda indirilen uygulamaların sayısı arttıkça bu artıştan kazanç sağlamak isteyen geliştiricilerin sayısı da büyük bir hızla artıyor.

2016 ile birlikte bir milyar düzenli kullanıcı sayısını geçen Google ürünlerinin sayısı da yediye yükselmiş oldu: Android, Chrome, Google Play, Gmail, Maps, Search ve YouTube. İki ürün ise bir milyar kullanıcı sınırına doğru hızla ilerliyor: Google Drive 800 milyon kullanıcıya, Google Photos ise 500 milyon kullanıcıya ulaşmış durumda.

Google IO 2017’de olan biteni tek sayfada özetledik!

Teknoloji ile evrilen geleceğimize yön veren az sayıda şirket var. Google da onlardan biri. Masaüstü bilgisayarımızın tarayıcısında bir arama motoru olarak başlamasına rağmen, akıllı telefonlarımızda, saatimizde, evde ve arabada, internete bağlanabilen her nesnede yer almayı başarıp, dünyanın en değerli markalarında zirveye oynuyor.

Tüm bunları biliyorsunuz ama hatırlatmamızın sebebi, Google’ın her yıl düzenlediği ve geldiği son noktayı paylaştığı Google I/O etkinliği, sadece son durum hakkında bilgi vermekle kalmıyor, aynı zamanda gelecek için de ipuçlarını barındırıyor.

Biz de TechInside.com olarak, San Francisco’da yaklaşık 3 saat süren sunumun özetini sizler için hazırladık.

Sundar Pichai

Google CEO’su Sundar Pichai’nin konuşmasıyla başlayan etkinlikte, güncel sayılar paylaşıldı.

Google, artık 1 milyardan fazla aylık aktif kullanıcıya sahip bir dünya devi. En büyük ürünlerinden biri olan YouTube ise her gün 1 milyar saatten fazla video izlenilen bir platform. Günlük hayatımızın bir parçası olan navigasyon çözümlerinde ilk sıralarda yer alan Google Haritalar ile kullanıcılar her gün 1 milyar kilometreden fazla yol gidiyor.

Bulut çözümü Google Drive, 800 milyondan fazla aktif kullanıcıya ulaşmayı başardı ve günde 3 milyardan fazla dosyanın yüklendiği, en rekabetçi bulut ortamı olmayı sürdürüyor.

2 yıl önce duyurulmasına rağmen Google Fotoğraflar, 500 milyondan fazla aktif kullanıcısı ve her gün 1,2 milyar fotoğrafın yüklendiği bir hazine haline geldi. Anahtar kelimeler kullanarak, anlamlı sorgular sayesinde fotoğrafları kolayca süzebiliyorsunuz.

iOS’ta uzun zamandır var olan, paylaşılabilen albümler de sunulan yenilikler arasında. Art arda çekilen yüzlerce fotoğraf arasından en iyisini seçmeyi başaran ve bunları bir fotoğraf kitabı haline getiren uygulamadan bahsedebiliriz artık.

En büyük rakibi iOS ile kıyaslandığında Android, ezici bir farkla üstünlük kurdu ve 2 milyar aktif kullanıcıya ulaştı.
Firmanın, bugüne kadar “Önce Mobil” olarak belirlediği vizyon, artık “Önce Yapay Zeka” olarak güncellendi. Öyle ki, elde edilen bilgi birikimi sayesinde Gmail için otomatik e-posta yanıtlama özelliği bile geliştirildi. 

Teknolojiyi kullanmayı daha da kolaylaştıran, konuşmaları anlama yeteneğinde yapılan iyileştirmeler, hataları inanılmaz azalttı. Derin öğrenme ile her saniye, bu birikimin üstüne yeni bir şeyler ekleniyor. Öyle ki, Google Asistan, evdeki 6 farklı kullanıcıyı sesinden ayırt ederek, o kişiye özel olarak hizmet verebiliyor.

Google Asistan, sadece sesi değil fotoğrafları da daha iyi anlıyor. Duyurulan Google Lens uygulaması, sadece barkod okuyarak Wi-Fi ağlarına bağlanabilirken, bir tabela fotoğrafından ilgili restoranı bulup rezervasyon yaptırabiliyor. 

Yapay zeka, sadece evde ve cepte değil, aynı zamanda veri merkezlerini de değiştirdi. Geliştirilen işlemci ve grafik üniteleri ile yapay zeka öncelikli veri merkezleri sayesinde artık CPU veya GPU değil, TPU kavramından bahsedeceğiz. Tensor Processing Unit olarak adlandırılan yapılar, öğrenen makineler için özel olarak dizayn edilen 180 teraflop gücündeki altyapıları temsil ediyor.

Yapay zeka araştırmalarından elde edilen birikimler, google.ai adresinde herkesin kullanımına sunulmuş durumda. Dünyayı, daha farklı bir yere dönüştürmek isteyenler, bu platformdaki araçlardan faydalanabilecekler.

Google Asistan’ın sadece Android platformlarına hizmet eden bir asistan olacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. iPhone için duyurulan Google Asistan, rekabet kurallarını altüst ederken, duyurulan Google Asistan SDK’sı sayesinde, Sony ve Bose gibi markaların kendi tasarımlarına sahip Google Home ürünleri geliştirmesinin de önü açılmış oldu.

YouTube için açıklanan yenilikler arasında, TV’de 360 derece içerik izleme, Super Chat özelliği ile etkileşimi bir adım öteye taşımak gibi seçenekler var.

Android O ile bir sonraki mobil işletim sisteminde, izlenen videoyu ana ekranın bir köşesinde tutmayı ve diğer işlerinizi yapmak için ekranın geri kalanını kullanabilmenizi hedefleyen Google, uygulama üzerine dokunup parmağınızı beklettiğinizde iPhone’daki 3D Touch gibi farklı seçeneklerle daha pratik olayı hedefliyor.

Başarılı uygulama LastPass’ın yaptığı otomatik form doldurma, Android O’nun bir parçası olacak. Böylece uygulamalara şifre yazmak için çok fazla uğraşmayacaksınız.

Metinleri seçerken makine öğrenmesi sayesinde, zaman kazanarak pratikleşebileceksiniz. Örneğin, bir e-posta içerisinde adres satırında bir kelimeye çift tıkladığınızda, tüm adres seçilmiş olacak. Telefon numarasına tıkladığınızda, seçim işleminin yanı sıra o numarayı aramak veya sms göndermek gibi hız kazandıran butonlar ekranda belirecek.

Zararlı yazılımlar, bir şekilde mağazadan kaçıp telefonunuza gelse de, makine öğrenmesi sayesinde Google, bu yazılımı durdurup engelleyebilecek. Şimdilik beta sürümü duyurulan Android O’nun yeniliklerini, yakında görmeye devam edeceğiz.

Telefonlarda GPS yerine, görselleri anlamlandırarak size yol gösterecek olan VPS (Görsel Konum İşareti), özellikle kapalı alanlardan en büyük yardımcılarınızdan olacak.

Sanal gerçeklik konusunda Qualcomm ve Samsung ile işbirliğinin meyvelerini yakında almaya başlayacak olan Google, Android Go ile işletim sistemine farklı bir boyut kazandıracak ve performansı az olsa bile cihazlara hayat verecek.

Programlama dili Kotlin‘in Android’e dahil olması da heyecan veren bir diğer gelişme oldu.

MasterCard istedi, kadınlar kredi kart numaralarını yayınladı

MasterCard’ın Sırbistan ofisi skandal bir uygulamaya imza atarak finans dünyası içinde büyük bir şaşkınlık yarattı.

Sosyal medyada daha aktif olmak isteyen MasterCard Sırbistan ofisi, Facebook üzerinde bir yarışma düzenleyerek MasterCard sahibi kadınlardan çantalarında neler bulunduğunu gösterecek bir fotoğraf göndermelerini istedi. Yarışma kuralları gereğince, ödül almak isteyen kadınların MasterCard’larını fotoğraf içinde göstermeleri gerekiyordu. Yarışmaya katılan fotoğraflar ise MasterCard sayfasında herkese açık olarak yayınlanmaya başlandı.

Ne şirket ne de ajans şüphelendi!

Yarışmayı kurgulayan MasterCard Sırbistan ofisinin, bu yarışma için şirket içinde en üst düzeye kadar imzaları almış olması ancak kimsenin “kredi kartı bilgilerinin açıkça yayınlanmasının” yaratacağı tehlikeleri aklına getirmemiş olması, güvenlik uzmanlarını çok şaşırttı. Sosyal medya kampanyası için hem Mastercard Europe SA hem de reklam ajansı McCann Ltd Belgrade içinde en üst seviyede imzalı onay yazışmaları yapılmış olması, durumun vahametini daha da arttırdı.

Yarışmaya ilk fotoğraflar geldikten sonra ortaya çıkan eleştiriler üzerine MasterCard Sırbistan ofisi yaptığı hatanın farkına vararak yarışmayı durdurdu ancak bu örnek, finansal kurumların çalışanlarının güvenlik konusunda ne kadar bilgisiz olduğunu da ortaya çıkarmış bulundu.

 

Türkiye akıllı şehir vizyonuyla dünyaya örnek oluyor

1

İstanbul’da düzenlenen World Cities Expo İstanbul 2017 fuarının yanı sıra, Türkiye’nin akıllı şehirler hayata geçirmek konusundaki vizyonuna ve ihtiyaçlarına yönelik bir dizi üst düzey toplantıya katılmak üzere Türkiye’ye gelen Hitachi Data Systems (HDS) Global CTO’su Hubert Yoshida, dijital dönüşüm, veri kullanımı alanındaki evrim, toplum güvenliği ve şirketin sosyal inovasyon konusundaki vizyonu üzerine bilgiler paylaştı.

Hakkı Alkan ve Hubert Yoshida

Konuşmasına, katıldığı World Cities Expo fuarından bahsederek başlayan Hubert Yoshida, “Hükümetin toplum yararını gözeterek Türkiye’nin şehirlerini daha akıllı bir hale getirmek konusuna olan ilgisi, yaklaşımı ve vizyonu dünyaya örnek olacak nitelikte. Türkiye durmadan gelişmeye devam ediyor,” dedi ve şöyle devam etti: “Akıllı şehirler, Nesnelerin İnterneti olarak da tanımladığımız operasyonel teknolojiler ile bilgi teknolojilerinin entegrasyonunu gerektirir.”

Gerçek dijital dönüşüm teknolojiden fazlasını gerektirir

Dijital dönüşümün iş dünyasını ve toplumu küresel çapta etkilediğini belirten Hubert Yoshida, teknolojik gelişmeler alanında son 10 yıl içerisinde bir patlama yaşanmasına rağmen, bir önceki 10 yıla kıyasla üretkenliğin düştüğünü, bunun ise iş süreçlerinin yeni teknolojilere ayak uyduramamış olmasından kaynaklandığını söyledi ve şöyle devam etti: “Örneğin bir banka mobil cihazlar üzerinden çok hızlı bir şekilde kredi başvuruları alabiliyor, fakat başvurunun sonuçlandırılması hala 3 hafta sürüyorsa gerçek bir fayda sağlandığı söylenemez. Gerçek dijital dönüşüm teknolojik altyapıdan fazlasına ihtiyaç duyar. Şirketlerin sonuç odaklı bir şekilde tüm süreçlerini dönüştürmesi gerekir.”

Daha akıllı, daha güvenli, daha verimli toplumlar

Hubert Yoshida, ürünlerden ziyade sonuçlara; sahiplenmeye değil, paylaşmaya; kapalı yerine açık sistemlere ve tekil alanları değil, geneli hedefleyen optimizasyona odaklanmanın, verimliliği şimdiye kadar olmadığı kadar artırarak iş modellerini de dönüştürmeye devam ettiğinin altını çizdi. 

WannaCry hacker’ları 71 bin dolar fidye topladı

0

Dünyayı rehin alan ve herkesi alarma geçiren WannaCry virüsü tüm dünyada yüz binlerce bilgisayara bulaşmışken, bilgisayarları kilitlenen ve fidye istenen bu kurbanlardan 263’sinin ödeme yaptığı ortaya çıktı.

WannaCry virüsünün ödemelerin yapılmasını talep ettiği üç Bitcoin cüzdanı hakkındaki verilerden anlaşıldığı kadarıyla hackerlar virüsün yayılmaya başladığı Cuma gününden bu yana 263 kurbandan toplamda 71 bin dolarlık ödeme aldılar.

Para toplayamadılar

Symantec Security Response’ın yaptığı araştırmaya göre, bu üç cüzdana 12 Mayıs’tan sonra, yaklaşık 300 ve 600 dolarlık ödemelere karşılık gelen 0.16 ve 0.34 Bitcoin ödemelerinde artış gözlendi. Yine de 300 bine yakın bilgisayarı etkileyen bir virüse sadece 263 kişinin fidye göndermiş olması, hacker’ların umdukları büyük vurgunu yapamadıklarını gösteriyor. Bu da ileride benzer saldırıların gerçekleşme risklerini azaltan bir gelişme. Hacker’ların insanlardan fidye almakta zorlanması, bu saldır biçiminden yakın tarihte vazgeçilmesi olasılığını güçlendiriyor.

Güvenlik uzmanları kurbanlara da, fidye ödememeleri konusunda uyarıda bulunuyorlar. Antivirüs şirketleri, fidyenin ödenmesine rağmen hacker’ların bilgisayarlardaki kilitleri açmayabileceklerini ve hatta daha fazla fidye isteyebileceklerini hatırlatıyorlar.

Uzaktan çalışmanın 5 altın kuralı

1

İş dünyası evden/uzaktan çalışma formatına hızla adapte oluyor. Pek çok şirket tüm çalışanlarını ofise kadar getirip yol masrafı ödemek, ofis kirası ödemek, lojistik masraflarıyla karşılaşmak gibi maliyetlere katlanmak yerine bazı işleri uzaktan/evden çalışan profesyonellere teslim etmeyi tercih ediyor.

Bu yeni trendin hem işletmeler hem de çalışanlar için yararlı olabilmesi içinse bazı hususlara dikkat etmek gerekiyor. İşte, uzaktan çalışmanın 5 altın kuralı.

1 İletişim kurmayı ihmal etmeyin

Ofis ortamında çalışanlar ve işverenler birbirleriyle iletişim kurma imkanı bulurlar. Bir çay molasındaki küçük bir sohbet bile bazen bir projede önemli bir konunun çözülmesine katkı sağlar. Uzaktan çalışanlar ise bu diyaloglara imkan bulamadıkları için ekip içindeki iletişim eksik kalır. İnsanlar uzakta da çalışıyor olsalar, düzenli olarak tele konferanslar düzenlemek, projeler üzerinde konuşmak, iletişim halinde kalmak çok önemlidir.

2 Birlikten kuvvet doğar

Uzaktan çalışmak insanları çoğu zaman yalnızlık hissi içine itebilir ve bu ortam içinde alınan kararlar, projeyi yanlışa sürükleyebilir. Uzaktan çalışırken bir proje hakkında kararlar vermeden önce diğer ekip arkadaşlarına sık sık e-mailler yazarak proje hakkındaki görüşlerini, alınacak kararlar hakkında düşüncelerini sormak, çözüm önerileri almak çok yararlı olacaktır. Bu şekilde tam bir ekip çalışması yaparak daha etkili çözümlere ulaşmak mümkün olur.

3 Sosyal ağları kullanın

Sosyal medyada profesyoneller için çok sayıda imkan bulunuyor. Slack, takım arkadaşlarını online olarak buluştururken, Facebook grupları aynı sektörden insanları bir araya toplayabiliyor. Linkedin’de de şu anda yarım milyara yakın insan bulunuyor. Tamamen kariyer dünyasına odaklı bu ağda, insanlar her gün işleri ve deneyimleri hakkında yeni paylaşımlarda bulunuyor, makaleler yayınlıyor, tartışmalara katılıyorlar. Bu tür mecraları aktif olarak kullanmak, iş ağınızı genişletmek, adınızı duyurmak ve sektörünüz bilinen bir isim haline dönüşmek uzaktan çalışanlar için hayati önem taşır.

4 Sosyalleşme fırsatlarını kaçırmayın

Sadece sosyal ağlardan faydalanmakla yetinmeyin, gerçek anlamda da sosyalleşmek için fırsatları kullanın. Uzaktan çalışıyorsanız ve paylaşımlı bir ofis kullanıyorsanız, tamamen ofisinize kapanmak yerine ortak kafeyi, yazıcı alanını, dinlenme salonlarını da aktif olarak kullanın, burada diğer ofislerde çalışan insanlarla diyaloglar kurun, sosyal ağların dışında gerçek dünyada var olduğunuzu hissetmek sizi daha üretken olmaya motive edecektir. Evden çalışıyorsanız, uygun fırsatlarda parkları, kafeleri ziyaret edebilirsiniz. İnsan içine karışmak mutlaka yararlı olacaktır.

5 İş arkadaşlarınızla buluşun

Uzakta çalışıyor olmanız, hayatınızı da iş arkadaşlarınızdan uzaklaştırmanızı gerektirmiyor. Sadece iş için değil, iş dışındaki sosyal fırsatlar için de buluşmaya çalışın. Hafta sonu gezileri, kafelerde sosyal buluşmalar, sinema/tiyatro buluşmaları gibi fırsatlar yaratarak iş arkadaşlarınızla ve ekibinizle bir araya gelebilmek için daha fazla zaman yaratmayı hedefleyin. Bu sayede hem sosyal hayatınız renklenecek hem de ekip arkadaşlarınızı daha yakından tanıyarak daha sağlıklı bir iş ortamı yaratmak mümkün olacaktır.

Slack video görüşmelerine ekran paylaşma özelliği geldi

0

Profesyonel alanda büyük ilgi gören grup mesajlaşma uygulaması Slack, video konferans sırasında kullanıcıların ekranlarını paylaşma özelliği ile takım çalışmasına yeni bir boyut getiriyor.

Kullanıcılar takım arkadaşları ile bir video konferans başlattıktan sonra dilerlerse “ekranı paylaş” butonu ile çalıştıkları ekranı canlı olarak videoya aktarabilecekler. Böylece görüşmenin konusu olan projeye dair dökümanların üzerinde uzaktan beraber çalışma yeteneği kazanmış olacaklar.

Masaüstü veya mobil uygulama üzerinde çalışan ekran paylaşma özelliği ile karşı taraftaki alıcılar, paylaşılan ekranı olduğu gibi ve üzerindeki imleç hareketleri ile beraber görebilecekler. Ancak bu paylaşım sırasında Slack bildirimleri otomatik olarak kapatılacak. Böylece ekranı paylaşan kişiye Slack’tan gelen özel bildirimlerin, diğer kullanıcılar tarafından görünmesi engellenmiş olacak.

Wanna Cry için nasıl önlem alınır?

2

Endüstri uzmanlarından fidye yazılımlarının potansiyel tehlikesi ile ilgili olarak çok uyarı duyduk, ancak birkaç nedenden dolayı uyarıların çoğu önemsenmedi.

Belki de gerçekleşebileceği ya da en azından başınıza gelebileceği tahmin edilmedi – veya belki de sürekli tehditlere maruz kaldıysanız bu, duyularınızın fidye yazılımının organizasyonunuz açısından yaratacağı gerçek riski algılamanızı engellemiştir. Evet, geçtiğimiz Cuma günü (12 Mayıs), potansiyel tehditler gerçeğe dönüştü. Umarım bu saldırılardan etkilenmeyen şanslılardan olursunuz; bu, şimdiye kadar dünya çapında gördüğümüz en büyük siber saldırı idi, 100’den fazla ülkedeki işletmeleri etkiledi.

Endüstrinizin bu Wanna Cry olayından etkilenmediğini mi düşünüyorsunuz?

Bu saldırı, kamu hizmetlerini, devletleri ve ticari işletmeleri vururken tekrar düşünün – birçok kişi “Benim işim gerçekten korunuyor mu?” diye soruyor.  

Yaşanan olay kesinlikle dünyanın gerçekliğini somutlaştırıyor. Saldırı aldığınızda, yalnızca iki seçeneğiniz bulunuyor: ödeme yapın (bütçenizde Bitcoin’e bir kalem olarak yer açın) veya veri kurtarma planınızı uygulayın – ve bunu hızlı yapın.

Bir veri kurtarma planına sahip olmak her zaman bir zorunluluktur, fakat bir zamanlar yeterince iyi olan bir şey, şimdi bu yeni gerçeklikte mağdur olmanıza izin verebilir. Günümüz dünyasında, fidye yazılımı saldırılarının kapsamı ve karmaşıklığı artmaya devam ediyor.

Önlemler söz konusuysa Yedekleme ve Veri Kurtarma süreçlerini kesinlikle es geçmeyin. Yalnızca anlık görüntülere veya kopya yedeklemesine güvenmeyin. Yedekleme işlemi, verileriniz bir fidye yazılımı saldırısının ulaşamayacağı güvenli bir şekilde depolanmazsa, kolayca şifrelenebilir ve bozulabilir. İşleminiz veya tedarikçileriniz, verilerinizi depolamanın doğru bir yolunu sağlayan bir fidye yazılımı koruması sunmuyorsa, o zaman yedekleme planınız büyük bir risk altındadır!

En iyi çözüm, kurum içi veya bulutta dağıtıma izin verecektir! Yeni fidye yazılımı gerçekliğinin kazanmasına izin vermeyin. Planınızı geliştirin, verileri kurtarmak için güvenilir ve doğru teknolojileri kullanın, veri kurtarma planınızın sağlam ve hızlı olduğundan emin olun ve kullanıcılarınızı eğitin.

Elon Musk’ın kuzeni Tesla’dan ayrılıyor

0

Lyndon Rive ismi çoğu insana fazla bir anlam ifade etmiyor olabilir ama Rive, ABD’nin çatılarını güneş enerjisi panelleri ile donatan SolarCity şirketinin kurucusu ve eski CEO’su idi. Aynı zamanda Elon Musk’ın kuzeni de olan Rive, SolarCity’nin Tesla’ya katılmasının ardından Tesla’da enerji departmanının satışlarda sorumlu yöneticisi olarak görev yapıyordu. 

Reve şimdi Tesla’dan ayrılmak üzere hazırlık yaptığını duyurdu. Yeni bir şirket kuracağını ve ailesiyle de daha fazla zaman geçirmek istediğini açıklayan Reve’in görevleri ise Tesla yöneticileri arasında paylaşılacak.

Tesla ve SolarCity birleşmesi

Tesla, geçtiğimiz Ağustos ayında SolarCity’i 2,6 milyar dolara satın alarak kendi bünyesine katmıştı. Aslında SolarCity de, Elon Musk tarafından kurulmuş ve Musk’ın da halen ortak olduğu bir şirketti ancak farklı ortaklık yapısı nedeniyle ayrı bir yönetimi olan şirketin Tesla ile bütünleşerek daha etkin çalışabileceğine karar veren Musk iki şirketini birleştirme yoluna gitmiş oldu.

Yayınladığı açıklamaya göre Rive önümüzdeki birkaç ay içinde tüm görevlerini devrederek şirketten ayrılmış olacak. Lyndon Rive ve kardeşi Peter SolarCity’yi 2006 yılında kurmuş bu sırada gerekli finansmanı ise kuzenleri Elon Musk’tan sağlamışlardı. Peter Rive ise kardeşinin ayrılmasından sonra Tesla’nın enerji departmanında CTO olarak görevine devam edecek.