Turkcell faaliyet kârında rekor kırdı

0
Turkcell, darbe girişiminin de yaşandığı 3. Çeyrek sonuçlarında tüm zamanların rekoruna imza attı. 2016 yılının ilk dokuz ayında Turkcell Türkiye ve Turkcell Grubu olarak hem gelir hem de FAVÖK’te tüm zamanların en yüksek sonuçlarına ulaştı. Üçüncü çeyrekte ise Grup bazında her çeyrek artan performans ile son üç yılın rekor seviyesi olan yüzde 8,8 gelir büyümesine ulaşan Turkcell’in, aynı dönemdeki FAVÖK marjı ise yüzde 33,3 olarak gerçekleşti. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından halkın doğru bilgiyi eş zamanlı almasını sağlamak adına üzerine düşen görevi yaparak müşterilerine ücretsiz acil iletişim paketleri tanımlayan Turkcell’de, bu paketlerin etkisi hariç tutulduğunda üçüncü çeyrekte gelir büyümesi yüzde 10,4, FAVÖK marjı ise yüzde 34,4 olarak gerçekleşecekti.

Ülkemiz çift haneli büyümeden daha önemli

Üçüncü çeyrek sonuçlarını değerlendiren Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu, bu çeyrekte Türkiye’nin çok önemli bir demokrasi sınavı verdiğini ifade ederek, “Milletimiz canı pahasına ülkesine ve demokrasiye sahip çıktı. Biz de Turkcell olarak meydanlarda demokrasi nöbeti tutan milletimizin iletişim ihtiyacını karşılayacak acil ihtiyaç paketlerini devreye soktuk. Bu çeyrekte çift haneli büyüme yerine ülkemizin geleceğini düşündük acil ihtiyaç paketleri tanımlamasak yüzde 8,8 yerine yüzde 10,4 büyüyecektik. Bugün olsa yine aynısını yaparız. Tüm yaşananlara rağmen rekorları da alt üst etmeyi başardık” dedi.

2016 hedeflerimizi koruyoruz

Yılın ilk dokuz ayında, grup gelirlerinin yüzde 90’ını oluşturan Turkcell Türkiye’de yüzde 8,6 büyüme ve yüzde 31,9 FAVÖK marjı kaydettiklerini ifade eden Terzioğlu, “Turkcell Grubu olarak ise ilk dokuz ayda yüzde 8,6 büyüme ile 10,2 milyar TL ciroya, yüzde 5,4 artışla 3,2 milyar TL FAVÖK’e ve yüzde 31,7 FAVÖK marjına ulaştık. Proforma Grup net kârımız 1,8 milyar TL olurken, UFRS’ye göre 1,1 milyar TL olarak gerçekleşti. Planlarımız dahilinde gerçekleşen bu sonuçlar kapsamında 2016 yılı için yüzde 8-10 olan gelir büyümesi, yüzde 31-33 aralığında olan FAVÖK marjı ve geçtiğimiz çeyrek yüzde 25 olarak revize ettiğimiz Grup operasyonel yatırım harcamalarının gelire oranı beklentilerimizi koruyoruz. Geride bıraktığımız dokuz ay içerisinde yaşanan her türlü makroekonomik ve jeopolitik zorluklara rağmen planlarımız doğrultusunda ilerledik. Hem operasyonel hem finansal açıdan yılsonu hedeflerimize ulaşacağımızı öngörüyor, 2017’ye de güçlü bir başlangıç için hazırlanıyoruz” diye konuştu.

Fintur için tüm alternatifler masada

Hissedarlara daha fazla değer yaratma odağı doğrultusunda bilançodaki stratejik varlıkların değerini maksimize etmek amacıyla tüm opsiyonları değerlendirdiklerini vurgulayan Turkcell Genel Müdürü Terzioğlu, şöyle konuştu: “Hâlihazırda şirketimizin yüzde 41,45’ine sahip olduğu iştiraki Fintur’un, kalan paylarının Telia Company’den satın alınmasına ilişkin görüşmelerde taraflar arasında ortak bir noktada buluşulamadı. Bu nedenle, Fintur için, sahip olduğumuz hisselerin satışı dahil olmak üzere, tüm alternatifleri değerlendiriyoruz.”

Data kullanımı yüzde 61 arttı

2016 yılının ilk dokuz ayında, 4.5G yatırımlarının tüm hızıyla sürdüğünü ve operasyonel yatırım harcamalarının gelire oranının yüzde 21,5 olarak gerçekleştiğini anlatan Terzioğlu, “Bugün itibarıyla 4.5G abone sayımız 19 milyona ulaşırken, 4.5G şebekemiz üzerinden taşınan data trafiğinin payı yüzde 22 oldu” dedi. 4.5G kullanıcılarının katkısıyla kişi başına data kullanımının geçen yıla göre yüzde 61 artarak 2.6 GB olarak gerçekleştiğini, Türkiye’deki akıllı telefon penetrasyonunun daha da ivme kazanarak üçüncü çeyrek sonunda yüzde 62’ye ulaştığını anlatan Terzioğlu, “Yaptığımız yatırımlar ve müşterilerimizin artan talebiyle data ve servis gelirlerimiz yıldan yıla yüzde 76,5 büyüdü” dedi.

Abonelerin yüzde 52’si faturalı

34,8 milyonu Türkiye’de olmak üzere toplam 66,7 milyon müşteriye ulaştıklarını vurgulayan Terzioğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu dönemde mobil, fiber ve TV’de müşteri kazanımı devam etti ve mobil segmentte toplam müşteri sayımız bu çeyrekte 179 bin artarak 32,8 milyon oldu. Faturalı müşteri sayımız geçen yıla göre 897 bin artarak müşteri bazımızın yüzde 52’sine ulaştı. Sabit segmentte ise fiber müşteri sayımız yıllık bazda 140 bin artışla 992 bine ulaşırken, toplam sabit müşteri sayımız 1,7 milyonu aştı. Yakınsama stratejimiz kapsamında mobil ses, data ve servislerimizden her üçünü kullanan müşteri oranımız yüzde 28, sabit tarafta TV’li servis kullanan müşteri oranımız yüzde 34 oldu. “

Süper Lig ile yakından ilgileniyoruz

Üçüncü çeyrekte, Turkcell TV+, dünyanın en prestijli futbol liglerinden biri olarak kabul edilen İngiltere Premier Ligi’nin resmi yayıncısı oldu. Mobil cihazlarda münhasırlığa sahip olduğumuz anlaşma ile Premier Lig, artık Turkcell TV+’tan takip edilebilecek. En geniş spektruma sahip 4.5G platformu olmanın verdiği güçle farklı alanlarda da müşterilerine hizmet vermeye devam edeceklerini ifade eden Terzioğlu, “Bu kapsamda yaklaşan Türkiye Süper Lig naklen yayın ihalesi ile de, mobil TV üzerinden yayın sağlama fırsatıyla futbol içeriğinin daha fazla insana ulaşmasını sağlamak adına yakından ilgileniyoruz” dedi.

Dünyada bir ilk: BİP üzerinden faks

Turkcell’in ana odağındaki dijital servislerle ilgili yeniliklerin bu çeyrekte de devam ettiğini dile getiren Terzioğlu, “Tamamen yerli kaynaklarla geliştirilen BiP, Avrupa ve ABD de dâhil tüm dünyada ilgi görmeye devam ediyor. BiP, 192 ülkede 10 milyondan fazla indirilme sayısına ulaşarak kısa sürede büyük bir başarıya imza atarken, uygulamayı yurtdışından indirenlerin sayısı ise 1 milyonu aşmasıyla küresel bir marka olma yolunda önemli bir aşama kaydetti. İletişim kavramına yeni bir açılım getiren BiP, şimdi de kullanıcıların BİP mesajıyla faks göndermesini sağlayan özelliğini dünyada bir ilk olarak hayata geçirdi” diye konuştu.

Bilkent Üniversitesi – TÜSİAD Bilgi Toplumu Forumu Büyük Veriyi Konuştu

Türkiye’nin bilgi toplumuna ve dijital dönüşümüne katkı sağlamak amacıyla oluşturulan Bilkent Üniversitesi – TÜSİAD  Bilgi Toplumu Forumu tarafından düzenlenen İş Hayatında Büyük Veri Konferansı 2 Kasım Çarşamba günü Four Seasons Istanbul at the Bosphorus’ta gerçekleştirildi. Açılış konuşmaları Bilgi Toplumu Forumu Direktörü Prof. Dr. H. Altay Güvenir,  TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Ekonomi Yuvarlak Masası Başkanı Esin Güral Argat ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes  tarafından yapıldı. Konferansın Ana Tema konuşmalarını ise Open Insights Başkanı ve CEO’su Dr. Usama Fayyad ve Boyner Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Cem Boyner gerçekleştirdi. Moderatörlüğünü CNN TÜRK Ekonomi Müdürü Emin Çapa’nın yaptığı İş Hayatında Büyük Verinin Kullanımı başlıklı tartışma oturumuna Kariyer.net CEO’su Yusuf Azoz, Migros Marka İletişimi ve CRM Direktörü Kına Demirel Beskinazi, Siemens İcra Kurulu Üyesi ve Dijital Fabrikalar Direktörü Ali Rıza Ersoy ve Hürriyet CEO’su Çağlar Gögüş konuşmacı olarak katıldılar.

Büyük veriyi bilgiye dönüştürmek gerekiyor

Konferansın açılışında yaptığı konuşmada Bilgi Toplumu Forumu Direktörü Prof. Dr. H. Altay Güvenir şunları söyledi: “Günümüzde birçok firma, zorlu rekabet ortamını kendi avantajlarına çevirebilmek için ellerindeki verinin kendilerini rakiplerinden ayıran bir araç olabileceğini fark etmiş durumda. Ülkemizde sahip oldukları büyük veriyi bilgiye dönüştürerek zorlu rekabet ortamını kendi avantajlarına çevirebilmiş firmalar mevcut. Bugünkü konferansımızın büyük veriye sahip olan ve bu veriyi ekonomiye dönüştürmüş veya dönüştürme potansiyeli olan firma yöneticileri için bir bilgi ve deneyim paylaşımı ortamı sunduğunu düşünüyorum.”

Bilgi toplumu için dijital dönüşüme hazırlık

TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Esin Gürel Argat konferansın açılışında gerçekleştirdiği konuşmada, “Büyük verinin sunduğu olanaklardan yararlanmak için iş dünyası liderlerinin dijitalleşme konusundaki kurumsal stratejilerini geliştirmeleri çok önemli. Büyük veri, kurumsal dijital stratejinin vazgeçilmez bir unsuru olarak görülmeli. Ülke olarak baktığımızda, rekabet ortamında farklılaşmak ve inovatif olmak için dijitalleşmenin nimetlerinden azami ölçüde yararlanır noktaya ulaşabilmeli, teknolojiyi etkili kullanmanın yanı sıra teknolojiyi üreterek öne geçebilmeliyiz. İnsan kaynağımızın, gençlerimizin bu yeni dünyanın ipuçlarını yakalamalarının ve eğitim sistemimizde katma değeri yüksek beceriler kazanmalarının kritik önemde olduğunu da yeri gelmişken ifade etmek istiyorum” dedi.

Verinin sadece yüzde 1’i analiz edildi

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes konferansın açılışında gerçekleştirdiği konuşmada, “Büyük veri devriminin henüz başlangıç aşamasındayız. Dünyada üretilen dijital verinin % 90’ı geçtiğimiz son iki yıl içinde üretilmiş ama bu verinin yalnızca % 1’i analiz edilmiş durumda. Bu aslında olağanüstü bir fırsat demek; analiz edilen büyük veri oranını artırmakta kimler öne geçerse, yeni dünyanın kazananı da onlar olacak! Proje bazlı ve bütünsellikten uzak yaklaşımlarla büyük veriden değer yaratmaya çalışmanın, umulan faydayı doğurması çok güçtür. Teknolojik gelişmelerin hızını yakalamak için, şirketler iş geliştirme stratejilerinin kalbine veri analitiğinden faydalanma modellerini yerleştirmelidir. Dijital dönüşümden bahsederken bunu sağlayacak insan kaynağına da değinmeden geçemeyiz. Ülkemizde eğitim sisteminin bilgi temelli ekonomiye uyum sağlayabilecek niteliklere sahip, analitik, yenilikçi, eleştirel ve özgür düşünen bireyleri yetiştirmesi gerektiğini güçlü şekilde vurgulamak isterim” dedi.

Facebook’un üçüncü çeyrek raporu muazzam

Sosyal medya devinin 2016 üçüncü çeyrek raporlarına göre, Facebook’un çeyrek dönem geliri 7,01 milyar dolara çıktı. Aynı dönemdeki kârı ise 2,38 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu rakamlar, geçen yılın aynı döneminde elde edilen rakamlara oranla, 3 kat daha fazla kazanç anlamına geliyor.

Mobil cihazlarında Facebook kullananlar

Facebook’un en hızlı büyüyen gelir kapısı, %84 artışla mobil reklamlar oldu. 1,66 milyar aylık mobil aktif kullanıcı sayısına ulaşan şirket bir yılda %20 büyüme kaydetmiş görünüyor. Geçen yıl aynı dönemde mobil aktif kullanıcı sayısı sadece 1,055 milyar kişiydi. Günlük bazda servisin mobil aktif kullanıcı sayısı 1,09 milyar, aylık bazda toplam mobil kullanıcı sayısı ise 1,79 milyar kişi. Zuckerberg bu başarılı rakamlar üzerine yaptığı açıklamada ise, “uygulamalarımızda videoyu öne çıkartan politikamıza devam edeceğiz. Bizce, kamera artık insanların paylaşımda bulunmak istedikleri asıl yöntem oldu,” ifadesini kullandı. Yani sosyal medya servisinin giderek daha fazla video içeriği paylaşan bir yapıya evrildiğini göreceğiz. Bu alanda da Facebook Live’ın Mayıs ayında hizmete girmesinden beri 4 kat büyüdüğünü aktaran Zuckerberg, Instagram Stories özelliğini de günlük 100 milyon kişinin kullandığını hatırlattı.

Google ve Clinton arasından su sızmıyormuş!

0
ABD Başkanlık seçimlerinde en güçlü aday olarak gösterilen eski Dış İşleri Bakanı Hillary Clinton ile Google’ın CEO’su Eric Schmidt arasından su sızmadığı ortaya çıktı. Dış İşleri Bakanlığı’nda devlet görüşmelerini Gmail ile yaptığı için ağır eleştiriye uğrayan ve FBI tarafından çok ciddi bir soruşturma altına alınan Hillary Clinton’ın Google aşkı Gmail ile sınırlı değilmiş.

Clinton kazansın diye bütün Google seferber olmuş

Clinton’ın kampanya yöneticilerinden “çalınan” ve internette yayınlanan e-postalara göre, Clinton ve kampanya yöneticileri sık sık şirketin jetini kiralayarak uçmuşlar.  Ancak bu uçuşlar pratikte bir kiralama değil de Google’ın Clinton’a “bağışı” şeklinde gerçeklemiş. Yani Google, Clinton’a uçak tahsis etmiş. Ayrıca Eric Schmidt’in bir kez William Jefferson Clinton ile görüşmek için randevu istediği de yazışmalarda ortaya çıkıyor. William Jefferson Clinton, “Bill” Clinton olarak tanıdığımız eski ABD Başkanı’nın uzun ismi. İnternet devinin uçağını sık sık kullanan hatta bu uçakla Afrika gezisine çıkan Hillary Clinton’ın uçağın bazı arızalarının bulunmasından rahatsızlık duyduğu da e-maillerde dile getiriliyor. Bu yazışmaların ortaya çıkmasından sonra, Hillary Clinton’ın başkanlık yarışını kazanması Arama motoru devi için daha büyük önem kazanmış durumda aksi halde Trump’ın başkanlığı süresince şirketin başının çok ağrıyacağı tahmin ediliyor.

Acronis tam disk imajı ile yedeklemeye hız katıyor

Günümüzde veri güvenliği konusu yedekleme ve felaketten kurtarma bağlamında genel veri yönetiminin ayrılmaz parçası oldu. Disk imajı teknolojisi ile verileri hızlı eşitleme, hızla güncelleme ve ihtiyaca göre önceliklendirme alanlarında kullanışlı çözümler sunan Acronis şirketlerde çevik dijital dönüşümü hızlandırıyor. Disk imajı gerçek zamanlı güncelleme ve yedekleme seçenekleri ile bulut üzerinde aynı dosya üzerinde çalışan farklı mobil cihazların dinamik olarak eşitlenmesini sağlıyor. Şirketlerde veri yedekleme, felaketten kurtarma, tam disk imajı ve çevik dijital dönüşüm teknolojilerinin yakın geleceğini Acronis İtalya, İberik ve Türkiye Ülke Müdürü Mauro Papini ile konuştuk.

Hangi ürün ve hizmetlerde farklılaşıyorsunuz?

Acronis’in esas yaptığı iş veri güvenliği. Ancak biz veri depolama yönetimi, yedekleme, transfer ve felaketten kurtarma çözümlerine odaklanıyoruz. Bu bağlamda veri güvenliğinin antivirüs yazılımları ile aslında pek ilgisi yok. Elinizde bir veri var ve bu verinin bağlı olduğu yerler var. Biz bu veriyi güvenlikte, canlı tutmaya çalışıyoruz. Bunu gerçekleştirmek için birçok yol var ama bizde hepsinin ortak noktası, bunu mümkün olduğunca basit bir şekilde yapmak.

Basit ve kullanışlı arayüzlerle hızlı kurtarma

Basitliğe ulaşmak için doğal olarak bazı tavizler veriyoruz. Özellikle arayüzün mümkün olduğunca basit olmasına çalışıyoruz; çünkü güvenlik çözümü ile etkileşime geçtiğimiz ve esas iş yapılan yer arayüz. Bu konuda oldukça iddialıyız. Aslına bakarsanız şu anda bizden daha basit ve görece kapsayıcı bir şekilde veri güvenliği hizmeti veren bir alternatif yok. Bu yüzden ürünümüzü büyük şirketler kadar son kullanıcılar da rahatlıkla kullanabiliyor. Bu bizim temel karakteristiğimiz: Verileri korumaya yönelik yedekleme ve felaketten kurtarma alanında en sade ve kullanışlı çözümleri sunuyoruz. Acronis çözümleri orta ölçekli işletmelerden kurumsal firmalara kadar ölçeklenebiliyor.

Veri odaklı bakış açısı ve disk imajı

Diğer şirketlerden farklı duruş sergilediğimiz diğer temel nokta ise veriye bakış açımız. Biz veriyi her şeyin temeli olarak ele alıyoruz ve bunu diğer şirketlerden çok daha önce yapmaya başladık. Önceki ürünlerimize baktığınızda PC için bir tane, sunucular için bir tane, bulut için başka bir ürün satıyorduk. Hepsine baktığımızda aslında temel teknolojinin hep aynı olduğunu göreceksiniz. Bizim odağımızda olan depolama alanı yönetimi çözümlerinden söz ediyoruz; ama aslında veriyi hep aynı şekilde yönetiyoruz. Diğer yedekleme çözümlerinde veriyi dosyaları kopyalayarak yedekliyorlar. Acronis ise disk imajını kullanarak yedekliyor; yani ham veriye odaklanıyor.

Ham veri yedeklemek işleri hızlandırıyor

Oysa veri önemli olan tek şeydir. Ham veri konusunda uygulamalar veya veri kümeleri arasında bir ayrım yapmıyoruz. Bu yüzden bizim yedekleme programlarımız bilgisayarın tümünün imajını alarak çalışıyor. Bunu başka pek kimse yapmıyor, yeni bir şey ve eskiden hiç yapmıyorlardı. Bu noktada Watson’la birlikte DNA’nın çifte sarmal olduğunu keşfeden Francis Crick’in Şaşırtan Varsayım adlı kitabını da örnek gösterebiliriz. Crick insan beyni ve bilinçaltıyla ilgili bir soruya şöyle cevap veriyor: “Tabii ki beynimizin nasıl çalıştığını bilmiyoruz. Bunun için bize ikinci bir beyin gerekirdi. Oysa doğa tasarrufludur.” Müşteri de veri yedeklerden veya felaketten kurtarılan sistemi ayağa kaldırırken o veriyi oluşturan dosya parçacıklarının depolama cihazı diski veya Flash belleğinde tek tek nerede yer aldığını bilmek istemiyor. Sadece verisini kurtarmak istiyor. Disk imajı burada devreye giriyor. Acronis-büyük_veri-disk_imajı-felaketten_kurtarma-yedekleme

Acronis ve Occam’ın usturası

Felsefede kavramların sayısını gereksiz yere çoğaltmayın ve bilmediğiniz bir şey söz konusu ise önce en basit çözümden veya açıklamadan yola çıkın derler. Acronis disk imajı teknolojisi de bu yüzden sade, hızlı ve verimli olarak tasarlandı. Bizim bütün çözümlerimizin temelinde bu teknoloji var. Spesifik alanlara farklı ürünler üretmemiz gerektiğinde hep bu teknoloji üzerine inşa ediliyorlar. Dijital dönüşüm için verinin tüm yaşam döngüsünde yönetilmesi gerekli demek istiyorum: Son 3-4 yıldır gerçekleşmekte olan dijital dönüşüm tekilliğe doğru gidiyor. Dijital dünya genişliyor. Artık hayatımızın büyük bir bölümü dijital. Şirketlere de bu bağlamda esnek ve çevik yedekleme çözümleri gerekiyor.

Veriyi tüm yaşam döngüsünde yedekliyor ve eşitliyoruz

Her verinin bir yaşam döngüsü vardır. Bazen farkında bile olmadan kullandığımız araçlar ile sürekli yeni veriler yaratırız. Bu verilerin aslında büyük çoğunluğu o sırada kullanılmayacaktır. Varlıklarının bile farkına varmayız. Ancak bu veriler de günün birinde kullanılabilir, varlıkları fark edilebilir, ihtiyaç duyulabilir. Örneğin hastanede sağlık raporunuzda birçok veri var. Bunların büyük kısmı sağlık sorunları çıkmadığı zaman kullanılmıyor. Kullanıldığı zaman da sadece ihtiyaç duyulan veriler tedaviyle ilgili bağlamda ele alınıyor.

Güncel ve gündemde veriye erişimi önceliklendirmeliyiz

Ancak, doktor sağlık raporunun bir kopyasını bilgisayarında tutacak ve raporu güncellediği zaman bunun hastanenin veri merkezindeki kayıtlara eşitlenmesi gerekecek. Eskiden bunu nasıl yapıyorduk? Laptop diskindeki ilgili dosya parçacıklarına bakıyor, yeni parçacıkları veri merkezindeki sabit disk sürücüsüne tek tek kopyalıyorduk. Eski dosya parçacıklarını yeni sürümleriyle değiştiriyorduk. Bu zaman alan bir işlemdi. Özellikle de yedekleme ve felaketten kurtarmada; çünkü felaketten kurma 1 gün sürerse 1 günlük iş kaybı binlerce ve milyonlarca dolara mal olabilir. Öte yandan yedekleme de firmalar için tam bir masraf kalemi. Bunun da hızlanması gerek. Ancak, veri odaklı bakıp veriyi de sürücü görüntüsü (disk imajı) olarak gördüğünüz zaman o veriyi analiz etmeden, hangi dosya parçacığı neyin yerine gelecek demeden bir bütün halinde veri merkezine eşitleyip yedekleyebiliyorsunuz. Aynı şekilde veri merkezinden laptopa indirebiliyorsunuz.

Hızla felaketten kurtarmak için

Bunun en büyük yararlarından biri de farklı model cihazlarda, farklı yazılımlar veya aynı yazılımın farklı sürümleri söz konusu olduğunda verinin uyumluluğunu sağlamak. Disk imajı olarak düşündüğünüz zaman bu veriyi istediğiniz cihazda istediğiniz programla açabilirsiniz. Sonra hasta kayıtlarında analiz yapmak istediğinizde bunu istemcideki yazılım (her gün kullanmaya alışık olduğunuz yazılım) sizin için yapar.
Acronis-büyük_veri-disk_imajı-felaketten_kurtarma-yedekleme
Acronis İtalya, İberik ve Türkiye Ülke Müdürü Mauro Papini

Esnek yedekleme derken bunu kast ediyoruz

Biz verileri kişisel, açık ve işletim sistemi verileri olarak ayırmıyoruz. Bunu depolama ve yedekleme sistemleri değil, erişim yazılımları yapar ve yapmalı. Sonuçta bu verileri güvenli bir yerde istenildiği kadar saklayıp, ihtiyaç doğduğu anda da veriyi önünüze getiriyoruz. Bu verileri aynı zamanda bir cihazdan diğerine aktarabiliyoruz. Bunu da yedeklemeleri buluta yaparak sağlıyoruz. Bir cihaz bozulduğunda veya veri kaybı oluştuğunda basitçe baştan yükleniyor. Veriler ayrıca başka cihazlara da istenirse kısmen yükleniyor. Bunlara mobil cihazlar da dahil. Bütün bunlar basit gibi görünse de çok ilginç sonuçlara yol açıyor. İstediğim herhangi bir cihazımın yedeklemesini, başka bir cihaz üzerinden yapabiliyorum. Aynı şekilde geri yüklemesini de yapabiliyorum. Artık ihtiyacım olmayan verileri arşivleyip güncel yedeklemeler içerisinden kaldırabiliyorum. Böylece hızlıca ulaşabileceğiniz gündemdeki ve güncel veriler daha hızlı çalışan depolama cihazlarındaki saklanırken (mesela Flash sürücüler) diğerleri sabit disk sürücülerinde veya yedekleme kasetlerinde tutulabiliyor. Acronis çözümleri veriyi yaşam döngüsü boyunca güvenli bir şekilde depolar ve canlı tutar derken kast ettiğimiz şey bu. Bunu da veriyi disk imajı olarak, ham veri olarak görerek yapıyoruz. Veri yönetimi için hızlı ve çevik bir altyapı sağlıyoruz. Veri yönetiminin detaylarını ise müşteriye, kullanıcıya bırakıyoruz. İstedikleri veriye hızlıca ulaşmalarını sağlamamız yeterli. Böylece yazılım, donanım uyumsuzluğu ve buna bağlı performans kaybı yaşamıyoruz. Burada aslında veriyi klonlamaktan söz ediyoruz.

Yazılım ve donanım uyumluluğu için basit düşünmeli ve basit yedeklemeliyiz

Ünlü bir yazarın yeni romanını düşünün. Bu romanın e-kitap okuyucular için epub dosyasını istediğiniz gibi yedekleyebilir ve kopyalayabilirsiniz. Sizin o kitabı okurken neler hissedeceğiniz veya neler düşüneceğiniz bizi ilgilendirmez. O kitabı okumakla ilgili kendinize özgü bir deneyiminiz var. Yazarın da yazmakla ilgili tecrübesi var. Bunlar metafizik olarak tekil şeyler. Bireyden bireye bir yere kadar aktarılabilirler. Ancak, Acronis olarak izim işimiz sadece kitabın dosyasını yedeklemek. Ardından siz eskisi gibi o kitaptan anlam çıkarmaya devam edebilirsiniz. Bu örneği bir adım ileri götürürsek: Eski veri depolama ve yedekleme çözümlerinde kitap dosyası kadar yazarın ve potansiyel okurların deneyimlerini de kopyalamaya çalışıyorlardı. Böylece yedekleme içinden çıkılamaz hantal bir hal alıyor ve mobil cihazları da pek desteklemiyordu.

Bulutta işbirliğini destekleyen dinamik yedekleme

Oysa şimdi veriyi dünyanın farklı ülkeleri ve bölgelerindeki yüzlerce kullanıcı için eşitleyerek yedekleyebiliyoruz, yüzlerce mobil cihaza yükleyebiliyoruz. Üstelik aynı proje içinde çalışan 10 kişinin bulutta işbirliği çerçevesinde yaptığı değişiklikleri de (ardışık düzenlemeler dahil) güncelleyip eşitleyebiliyoruz. Bu Google Drive’a yedeklemekten farklı; çünkü klasik yedeklemede arşiv dizinini, dizin ağacını ve klasörleri baştan yaratmak zorunda kalıyorsunuz. Biz ise dosyalarınızı düzeninizi bozmadan aynen aktarıyoruz.

Dijital dönüşüm veri erişiminde çeviklik ister

Ancak, bunu yaparken sizi dosya bulmakta yalnız bırakmıyoruz. Özgün düzeninize bağlı olarak kopyalanan verilerinizi laptopta aramanızı sağlayan arama fonksiyonlarımız tabii ki var. Kurumsal işletmeler bu gibi veri yönetimi operasyonlarında çok daha fazla araca ihtiyaç duyabiliyorlar. Biz bunların hepsini sağlıyoruz. Son kullanıcı ürünlerinde de aslında tüm bu araçlar mevcut. Yalnızca, kullanımı daha kolaylaştırmak adına bu araçlara arayüzde yer vermiyoruz.

Akıllı ve sade arama aracı

Arama aracımız var olan bütün yedeklenen verilerin içerisinde arama yapabiliyor, bulutta olsun ya da olmasın. Böylece ihtiyaç halinde bir verinin nerede olduğu hemen bulunabiliyor. Bunun için, başka yedekleme programlarının yaptığı gibi veri yedeklenirken farklı bir şekilde yapılandırılması da gerekmiyor. Veriyi ne şekilde istiyorsanız, o şekilde yedekleyip depolayabiliyorsunuz. Acronis-büyük_veri-disk_imajı-felaketten_kurtarma-yedekleme

Hem kurumlara hem de KOBİ’lere çözüm sunuyoruz

Bu yaptıklarımız bizi ister istemez KOBİ’leri hedeflemeye götürüyor. Acronis halka açık olmayan özel şirketler arasında yedekleme, depolama alanı yönetimi ve felaketten kurtarmada hem kurumlar hem de KOBİ’lere kapsamlı çözümler sunan tek şirket. Kullanışlılık ve basitlik, aynı zamanda kapsamlı araçlar KOBİ’ler için Acronis’i en optimum veri güvenliği aracı yapıyor. 1-500 kişi arası şirketler ile 500-1000 kişilik şirketler için ayrı ürünlerimiz var. KOBİ’lerin, başka kimsenin karşılaşmadığı sorunları oluyor. Biz bu sorunları basitlik ile çözüme kavuşturuyoruz.

KOBİ’lere özel esneklik

KOBİ’lerin genellikle kendilerine arka çıkacak bir IT departmanları olmuyor. Ancak uğraştıkları IT yükü, özellikle veri depolama, yedekleme ve veri güvenliği konularında bireysel kullanımdan da büyük kurumsal şirketlerden de çok farklı. Tabii Amerika ve diğer ülkeler arasında bu konuda farklar var. Amerika’daki KOBİ’ler çoğu ülkede kurumsal firma cirosuna sahip. Ancak, Amerika’ya özgü bu yapı çevik dijital dönüşümde yerel ve dağıtık yedekleme sistemlerine neden odaklandığımızı da açıklayabilir. Globalde ise en büyük müşteri segmentimiz orta ölçekli işletmeler. İşimizi o kadar iyi yapıyoruz ki Avrupa’daki bazı nükleer santraller bile sistem kapatıldıktan sonra da radyoaktif kalan atıkları ve donanımları denetlemek için bizim veri yedekleme çözümlerimizi kullanıyor.

Geniş portföy, kullanışlı arayüz

Ülkemizde Vodafone Türkiye, TTNET, Doruknet ve Avea gibi telekom şirketlerinin yanı sıra Aksan Sigorta, HSBC, Finansbank, Tofaş, Petrol Ofisi gibi finans, enerji ve otomotiv sektöründen birçok kurum ve kuruluş müşterilerimiz arasında yer alıyor. Özellikle de veri yedeklemedeki yüksek performansımız uygun maliyetlerimizle birlikte dikkat çekiyor. Kullanışlı ve sade arayüzümüz BT uzmanı olmayan personel tarafından da rahatlıkla kullanılabiliyor. Örneğin İtalya’nın en büyük bankalarından biri eski donanımı yeni modelde konsolide etmek için Balkanlardaki tüm sunucularını sanallaştırma ile tek merkezde, İtalya’da toplamak için bizim sistemimizi kullandı. Burada ana yedeklemeden değil ama lokal sunucuların verisini taşımaktan söz ediyoruz. Ancak disk imaj sayesinde verileri yeni donanıma, yeni platforma ve yazılıma dosyaların yeri hemen iç kaymadan taşımayı başardı. Sadece bazı dosyalar için küçük güncellemeler yaptılar (yüzde 1-1,5 oranında). Ardından sistemi yeniden başlatıp yeni veri merkezini kullanmaya başladılar. Bütün bunlar için çevik yedekleme çözümlerimize ihtiyaçları vardı. Acronis-büyük_veri-disk_imajı-felaketten_kurtarma-yedekleme

Veri depolamada yapay zeka dönemi

Acronis olarak yapay zeka destekli akıllı veri transfer sistemleri kullanıyoruz. Bu sistem yeni yazılım ve donanımdan kaynaklanabilecek potansiyel uyumsuzlukları önceden haber veriyor. Bu da özellikle işletim sistemini yeni donanıma imaj olarak aktarmak için önemli; çünkü bankalar gibi kurumsal firmalar işletim sistemine birçok özel uygulama yazıyor. Ancak işletim sistemini bir bütün halinde taşırlarsa bunu yeni donanımda kullanabiliyorlar. Çözümümüz ayrıca donanımsal yenilemelerde de kullanılıyor. Örneğin Doğu Avrupa’daki birçok şirket, eski donanımlarını konsolide etmeye başladı ve müthiş bir veri yönetimi talebi var. Bu şirketler sunucularına bizim ürünümüzü kuruyorlar ve yedeklerini alıyorlar. İster başka bir sunucuya, isterlerse buluta yedekliyorlar. Daha sonra yine bizim çözümümüzün kurulu olduğu yeni donanımlarına hiçbir sorun ile karşılaşmadan geri yüklüyorlar. Veri transferinin eski donanımdan yeni donanıma geçirilmesi konusunda bundan daha basit bir çözüm şu anda yok.

Bulut bilişim ve mobilite için esnek disk imajı şart

Büyük verinin önümüzdeki 3 yılda geleceği veriyi yerel ve mobil olarak üretildiği yerde izlemek, kayıt altına almak ve çok noktadan aynı anda eşitlemek olacak. Bu noktada Acronis gibi niş alanlarda diğer teknoloji çözümlerine eklenebilen ara katman teknolojileri büyük önem kazanacak; çünkü farklı yazılım ve donanımlar arasındaki açıkları kapatmak için bizim sektörümüze ihtiyaç duyuluyor. Watson süper bilgisayarının API çözümleri gibi yerel analitiği geliştiren uygulamalar yaygınlaştıkça ve 3D printerlar sayesinde hem e-ticaret, hem lojistik hem de üretimde hiperlokal çözümler yaygınlaştıkça (üretimin bir kısmı yerele kaydıkça) veri yedekleme ile eşitlemenin de önemi artacak. Bunu perakende müşterilerinin online alışveriş yaparken o gün ne satın alacağını tahmin etmeye çalışmak gibi görebilirsiniz. Çoğu zaman müşteri bile markete girince rafta 10 saniye sonra gözüne neyin çarpacağını ve neyi satın alacağını bilmez. Bu yüzden anlık veri analizi yapmak gerekiyor.

Gerçek zamanlı veri yaratıyoruz

Gerçek zamanlı verinin yaratıldığı günümüz mobil dünyasında verinin de gerçek zamanlı olarak veya olabildiğince sık aralıklarla yedeklenmesi gerekiyor. Dinamik bir ortam Acronis’in depolama yönetiminde çevik dijital dönüşüm çözümlerini gerektiriyor; çünkü firmalar da büyük veri içinde hangi veriye ihtiyaçları olacağını önceden bilemeyebilir ve bu da bizi disk imajına geri getiriyor.

Bulutta çalışın ama tavsiyemiz yedekleme yapmanız

Bazı KOBİ’ler dinamik veri eşitleme ortamında tümüyle bulut üzerinden ve veri yedekleme olmadan çalışmayı tercih edebiliyor. Ancak önemsiz gördükleri için yedeklemedikleri bazı verilere yarın ihtiyaçları olabilir. Acronis veri merkezlerini buluttan konsolide eden ve böylece hem merkezi hem de gayri merkezi çalışan dağıtık yedekleme çözümleri ile bu açığı kapatıyor. Özetle diyebiliriz ki Acronis olarak bulutta kullanıcı ile hizmet sağlayıcıyı buluşturan bir katman olarak çözüm sunuyoruz.

Snapchat’in değeri yapay olarak mı büyütülüyor?

Teknoloji şirketlerinin değerlendirmeleri her zaman tartışma konusu olmuştur. Klasik şirketlere oranla, elinde bulundurduğu aktif/pasiflere göre değil de, sahip olduğu teknolojilerin getiri potansiyeline göre daha subjektif değerlendirmelere açık olan teknoloji şirketleri, bu avantajı kullanarak, büyük hisse fiyatlarına ulaşabiliyorlar. Peki Snapchat’in değeri ne kadar? Halka açılmak üzere olan Snapchat için de aynı tartışmalar başlamış görünüyor. 40 milyar dolar şirket değeri olduğu iddia edilen Snapchat için bazı yatırımcılar bu rakamın çok abartılı olduğunu düşünüyor.

Facebook’un değeri nasıl belirleniyor?

Facebook’a bakıldığında, yıllık gelirinin 10 katı kadar bir toplam şirket değeri görülürken Snapchat’te bu rakam 120 kata çıkıyor. Geçe yıl 50 milyon dolar gelir sağlayan şirketin, bu yıl 300 milyon dolara çıkması onun yakın gelecekte de büyük ivme kazanacağını düşündürtüyor. Ancak 2017 ve 2018’de 1 milyar dolar üzerinde gelir sağlasa bile bu rakam hala 40 milyar doların 40’ta biri anlamına geliyor. Snapchat’in şu andaki değerinin 3 milyar dolar olduğu, elindeki potansiyelle de 2017 ve 2018 içinde 10 milyar dolar maksimum değere ulaşabileceğini savunanlar, hisse fiyatlarının da bu değerlendirme üzerinden yapılmasını doğru buluyorlar. Dolayısıyla, 40 milyar dolarlık değerlendirme üzerinden hisse satın alacak yatırımcıların, sonraki 5-10 sene boyunca ağır bir zarar içinde kalabilecekleri riski bulunuyor. 40 milyar dolarlık fiyatı dile getirenler ise şirketin CEO’su Evan Speigel’in karizmasının, onu teknoloji dünyasında Zuckerberg’ten daha yukarı taşıyacağını düşünenler. Ancak bu kadar subjektif bir bakış açısıyla yatırımcıları piyasa değerinden 10 kat fazla hisse senetlerini satın almaya ikna etmeye yeterli olacak mı? Bu soruların cevabı, 2017’nin ilk yarısında gerçekleşebilecek halka arz sırasında ortaya çıkacak.

Samsung çip üretimine 1 milyar dolar yatırıyor

0
Güney Koreli elektronik devi Samsung, ABD’deki Teksas’taki işlemci üretim tesisini güncellemek ve güçlendirmek için 1 milyar dolarlık bütçe ayırdı. Samsung bu yatırımla birlikte işlemcilerinin akıllı telefon pazarında daha fazla pazar payı kazanmasını umut ediyor. 1 Milyar dolarlık yeni yatırım, Güney Koreli üreticinin Teksas’taki fabrikasında Exynos tabanlı işlemcileri üretme yeteneğini geliştirecek. Bu da daha fazla telefon üreticisinin Exynos işlemcilerini daha düşük maliyetle edinebilmesi anlamına gelecek.

Fırtına öncesi hazırlığı için 1 milyar dolar

Teksas’taki fabrikada ekstra 500 kişinin daha istihdam edilmesini sağlayacak yatırım 2017’nin ortasında tamamlanacak. Bu tarihten sonraysa şirket daha fazla Exynos işlemci siparişi alabilecek. 1 milyar dolarlık yeni yatırım aynı zamanda yaklaşan büyük “mobil işlemci savaşı” için Güney Koreli şirketin hazırlığı olarak görülüyor. Qualcomm daha henüz 47 milyar dolarlık bir satın alma açıklamışken ve Intel de iPhone’lara girmek için Apple’a baskı yapıyorken, firmanın Exynos’u daha düşük maliyetle üretebilmesi ve kendine acilen yeni müşteriler bulması gerekiyor. Teksas’taki yatırım bu konuda Güney Koreli üreticinin elini güçlendirmiş olacak.

Girişimciler için yeni fırsat, teknokent!

0
Aklınızda bir proje var fakat imkanınız yok, üzülmeyin. Üniversitelerde kurulan teknokentler, projelerinizi geliştirmeniz için pek çok fırsatları bizlere sunuyor. Aynı zamanda teknokentler, üniversite öğrencilerine iş fırsatı ve kendilerini geliştirme fırsatı da yaratıyor. Bu videomuzda Sakarya Üniversitesi’ndeki Teknokent’teki bir girişimi sizlere sunuyoruz. Teknokent girişimi olan Reklamo TV neler yapıyor? Teknokent’in hem girişimler için, hem öğrenciler için yararları neler? Gelin videomuzdan öğrenelim. İyi seyirler…

Outlook’a çalışma arkadaşları özelliği eklendi

0
Microsoft, e-posta servisi ve ajanda uygulaması Outlook için, toplantılar organize etmek isteyen profesyonellerin hayatını kolaylaştıracak yeni bir özelliğini hayata geçirdi. Outlook’un iOS versiyonunda yayına giren yeni özellik, kullanıcıların bir toplantı organize ederken, toplantı saatinde hangi çalışma arkadaşının müsait olduğunu görmesini sağlıyor. Böylece toplantılar, sayısız yazışma ile belirlenebilen ortak saat bulma çilesine girmeden, herkese uygun bir saatte kolayca organize edilebiliyor.

Uygulamayı satın al, sök ve yedek parça olarak kullan

Microsoft bu yeni özelliği 2015 başında 100 milyon dolar ödeyerek satın aldığı ajanda uygulaması Sunrise’dan Outlook’a adapte etti. Yazılım devi, iOS ve Android için bir süredir işlettiği Sunrise uygulamasını Eylül ayında sonlandırarak kullanıcıları eski uygulamasına yönlendirmişti. Microsoft geçen ay da Sunrise’ın popüler özelliklerinden “events” ve “İlginç etkinlikler” özelliklerini kendi uygulamasına adapte etmişti. Diğer bir deyişle, yazılım devi güzel bir para ödeyerek satın aldığı uygulamayı sökerek yedek parça olarak kullanmış durumda. Sunrise’dan aktarılan yeni özellikler şimdilik sadece iOS uygulamasında görülebiliyor ancak Microsoft Android ve Windows 10 Outlook uygulamalarını da yakında güncelleyecek.

AliPay Çin’in dışına çıktı

Çin’in Amazon’u kabul edilen Alibaba’nın dijital ödeme alt yapısı AliPay, ceografik olarak “Batıda” sayılmasa da Batı dünyasının Doğu’daki üyelerinden Avustralya’ya erişmeyi başardı. Avustralya’nın büyük bankalarından Commonwealth Bank of Australia ile ortaklık açıklayan Alibaba servisi bundan sonra Avustralya’da da kullanımda olacak.

Batılı rakiplerine Çinli alternatif

Apple Pay, Android Pay ve Samsung Pay gibi popüler dijital ödeme servislerine rakip olacak Çinli ödeme servisi aynı zamanda çok popüler bir e-ticaret servisi olan AliExpress üzerinden alışveriş yapmayı da kolaylaştırıyor. AliExpress, Çinli üreticilerin mallarını batılı tüketicilere satmak için hizmet veren devasa bir e-ticaret servisi ve Çin’in batıya mal ihracatının de önemli bir parçası haline gelmiş durumda. AliPay’ın Avustralya’da hizmete girmesinin bir önemli nedeni de her hafta bu ülkeyi ziyaret eden 20 bin kadar Çinli turistin bulunması. Yılda 1 milyon Çinli turistin ziyaret ettiği Avustralya da Commonwealth Bank of Australia sayesinde Çinli turistler AliPay hesaplarını kullanarak mağazalarda çok daha kolay alışveriş yapabilecekler. Alibaba için şimdi yeni hedef batı medeniyetinin diğer ülkelerine sıçramak. Bu da Apple ve Google için Çin’in dev şirketleri ile yaşayacakları ağır rekabete bir adım daha yaklaşmaları anlamını taşıyor.  

Troll meselesine Büyük Britanya Prensi el attı

İnternetteki troll ve sanal saldırganlık meselesi, dijital dünyanın en büyük problemlerinden birine evriliyor. Satışı için büyük teknoloji şirketleri ile pazarlık masasında olan Twitter’daki baş edilemeyen troll problemi nedeniyle Disney’in masadan kalkarak Twitter’ın fiyatının düşmesine neden olması henüz çok yeniyken mesele şimdi de Büyük Britanya Prensi William el atıyor.

Kraliçe’nin büyük oğlu görev başında

Kraliçe Elizabeth’ten İngiltere’nin kralı olacak Prens William, baba olduktan sonra, çocukların internette daha sağlıklı bir geleceğe sahip olabilmesi için sosyal projelere el atmıştı. Prens şimdi internetteki troll meselesinin nasıl çözülebileceğini konuşmak üzere Facebook ve Apple’ın CEO’ları ile toplantı yapacak. Mark Zuckerberg ve Tim Cook ile görüşmek için Californiya’ya gitme kararı alan Prens Williams aynı zamanda Google, Snapchat, Facebook ve Twitter’ın İngiltere’deki CEO’larından oluşan özel bir görev gücü oluşturmuş durumda. Bu görev gücüne Web’in mucidi olarak bilinen Sir Tim Berners-Lee de dahil. Prens, görev gücünden, interneti daha temiz, daha güvenli bir yer yapmak için gerekli kuralları ve yöntemleri araştırmalarını istemişti. Söz konusu ekip Mart 2017’de sorunun tespitini ve çözümünü içeren geniş bir raporla Prens’in karşısına çıkacak.

ABD-İngiltere ele ele dünyayı kurtaracaklar

Prens elindeki bu raporla ABD’deki büyük teknoloji patronlarının karşısına çıkmayı ve İngiltere’nin çözümünü onlara anlatarak iş birliği kurmak istiyor. Şimdilik bu gezinin ne zaman yapılacağı belli değil ancak Mart 2017’den sonra gelecek olan raporun değerlendirmesi ve hazırlanacak sunumların bitirilmesi ardından operasyonun ABD ayağının start alması bekleniyor. Bakalım, kimsenin çözümünü bulamadığı internetteki troll problemine, İngiltere’nin yakışıklı prensi bir son verebilecek mi?

Giphy’nin değeri 600 milyon dolara yükseldi

Küçük ama zekice bir fikrin ne kadar başarılı bir girişime dönüşebileceğinin son örneği, Giphy oldu. Sosyal medyada hızla popülerleşen GIF animasyonları bir merkezde toplayarak kategorilendiren ve kolayca aranmasını sağlayan Giphy, henüz tek kuruş para kazanamıyor olmasına rağmen, yatırımcılardan aldığı 72 milyon dolarlık yeni fon ile birlikte toplam değerini 600 milyon dolara yükseltti. Popüler GIF servisi, Şubat ayında da 55 milyon dolar fon bularak dikkatleri üzerine çekmişti. Başkalarının ürettiği hazır içeriği toplayıp dağıtan çok basit bir servis olmasına rağmen değerinin hızla 1 milyar dolara yaklaşması, onu Silikon Vadisi’nin de gündemine taşıdı.

Güçlü bir pazarlama aracı olarak Giphy

Ancak servis sadece içerik toplayan ve yayınlayan basit bir web sitesi olarak işlev görmüyor. Şirketin pazarlama uzmanları, GIF servisi ile dev markalar arasında önemli anlaşmalar imzalıyorlar. Örneğin, geçtiğimiz haftalarda McDonalds ve Nike ile varılan anlaşma gereğince Giphy’de markalı GIF animasyonları yayınlanmaya başlamıştı. Henüz 3 yaşında olan startup’ın şimdiden 100 milyon kullanıcısı bulunuyor ve kullanıcı sayısı hızla artıyor. GIF servisinin CEO’su Alex Chung da Silikon Vadisi’nin yeni milyarderi olma hedefine aynı hızla yaklaşıyor.

Enerji devrimi meslekleri de dönüştürüyor

0
ABD, petrole en fazla ihtiyaç duyan ülke olmasına rağmen, petrolden ve diğer fosil yakıtlardan en hızlı şekilde kurtulacak ülkelerden biri olabilir. ABD menşeli birçok firma, özellikle güneş ve rüzgar enerjisini kişisel kullanıma indirebilmek için hızla ve başarı ile enerji çalışmaları yapıyor. Ancak temiz enerji kullanımı arttıkça başka bir problem ortaya çıkıyor. Fosil yakıt endüstrisinde çalışan işçiler için yeni işler yaratmak gerekiyor. ABD Başkanı Barack Obama bu sorunu çözmek üzere 28 milyon dolar bütçeli yeni bir programın düğmesine bastı. Yeni eğitim programıyla, Virginia’da ülkenin ihtiyacı olan insansız uçak pilotlarının eğitimi ve yerleşimi için bir merkez kuruluyor. ABD bu merkezden, dünyanın her yerindeki insansız uçakların yönetimini sağlayacak ve drone pilotları bu merkezde, ABD ordusunun drone’larını yönetebilecek. Drone eğitimi için kullanılacak olan Mountain Empire Community College ise aslında daha önce kömür madenlerinde çalışacak işçileri eğiten kurum olarak biliniyor. Yani ABD kömür endüstrisini artık resmen kapatıyor ve bu madenlerde çalışan işçileri de ABD ordusunun drone’larını uçurmak için ihtiyaç duyduğu pilotlar olarak eğitmeye başlıyor. Colorado, Montana, Utah ve Wyoming’teki kömür işletmeleri için de benzer teşvikler ve dönüşüm programları devreye girecek. Ayrıca Virginia’da bir de siber güvenlik eğitim kurumu kurulacak ve kömür işçilerinden ilgi duyanlar burada eğitilerek, ABD’nin ihtiyacı olan siber güvenlik operasyonlarında görev alacaklar.

Enerji için güneşten başkasına gerek yok

Son yılların öne çıkan araç firmalarından biri olan Tesla’nın kurucusu Elon Musk, Los Angeles’da Universal stüdyolarında bir tanıtım etkinliği düzenledi. Etkinlikte firma, evler için geliştirdiği yeni nesil güneş panelini ve pil paketini tanıttı. Tesla’nın kurucusu Elon Musk, etkinlikte ilk olarak evler için geliştirdikleri yeni nesil güneş panelini duyurdu. Daha önce de Solar City’i satın almasıyla güneş panelleri üzerine bir duyuru gerçekleştirileceği bilinen firma, etkinlikten önce bu panelleri basın mensuplarına göstermek için Türkçesiyle Umutsuz Ev Kadınları dizisinin evinin çatısına yerleştirmiş. Etkinlik boyunca Tesla’nın yeni güneş panelini firma duyuruncaya kadar hiçbir basın mensubunun fark etmemesi de güneş panellerinin sahip olduğu tasarımın bir başarısı. Herkes tarafından bilinen klasik mavi güneş panellerinin aksine Tesla, çatının doğal görüntüsünü bozmamaya çalışmış. Panellerin fiyatlarıyla ilgili Elon Musk, normal bir çatı ve elektrik üretiminin maliyetinden daha az şeklinde bir açıklama yaptı. Firma, panellerle ilgili metre kare başına kesin bir fiyat vermedi. Aynı zamanda firmanın güneş panellerini doğrudan kendisi kuracak ve aracı firmalarla çalışmayacak. Bu da Türkiye’ye bu panelleri kolay kolay getiremeyeceğimiz anlamına geliyor. Tabi ki gün boyunca elde edilecek enerjinin saklı tutulacağı yeni bir pil de etkinlikte duyurulanlar arasında. Yenilenen Powerwall pil paketinin içinde iki adet 14 kilowatt saat lityum iyon pil bulunuyor. Bu pil ile birlikte gün boyunca ışıklandırılmış 4 oda, buzdolabı ve diğer cihazlara elektrik sağlanabilecek. Yenilenen Powerwall aynı zamanda bu sefer kendi içerisinde güç dönüştürücü de içeriyor. Güneş panelindeki enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren bu güç dönüştürücüyü eski sürümde sizin harici olarak satın alıp takmanız gerekiyordu. Bu bağlamda önemli bir maliyet ve zaman tasarrufu da sağlanmış olacak. Pilin fiyatı 5.500 dolar. Powerwall, Tesla elektrikli otomobillerin pil teknolojisi kullanılarak geliştirilen ev tipi bir enerji depolama cihazı. Aslında temel olarak hepimizin dizüstü bilgisayarlarında ve cep telefonlarında kullanılan lityum iyon pillerden pek farklı değil. Fark boyutlarında gizli. Bütün evin elektrik ihtiyacını günlerce depolayabiliyor ve Nesnelerin İnterneti kullanılarak uzaktan yönetilebiliyor. 2017’de güneş paneli sistemlerinin kurulumuna başlayacaklarını belirten Elon Musk, panellerin dayanıklılığı ile ilgili herhangi bir asfalttan 3 kat daha uzun ömürlü olduğunu belirtti. Panellerin quartzdan yapıldığını belirten Musk, eskimeyeceğini ve neredeyse sonsuz bir ömrü olduğunu da sözlerine ekledi. Tesla, yalnızca bu yeni enerji depolama ürünlerini geliştirmek için dünyanın en büyük fabrikasını kurmakta. Fabrika o kadar büyük ki, daha bitmeden belli bir kısmı üretime geçti ve yeni 2170 kodlu batarya hücrelerini üretmeye başladı. Gigafactory adındaki bu fabrikada hem Tesla araçları için hem de Powerwall’lar için gereken piller üretiliyor. Tesla’nın böyle bir yatırıma gitmesinin sebebi ise mecburiyet. Böyle bir lityum iyon pil talebini karşılayabilecek dünya üzerinde başka bir fabrika yok. Elon Musk tüm yenilenebilir enerji kaynakları arasında en çok güneş enerjisine yatırım yapıyor ve yeni üretilen ürünleri daha sonra başka ürünlerde de kullanılmak üzere inovasyona sokma konusunda oldukça becerikli. Tesla otomobillerin pillerini evlerde enerji depolama sistemi olarak kullanmak gibi. Elon Musk’ın SpaceX gibi diğer projelerini de düşündüğümüzde güneş enerjisine yatırım yapmak en mantıklısı gibi duruyor. Solar Roof ürünü ortaya çıktıktan bir süre sonra, elektrikli otomobillerde de ayrıca bir enerji kaynağı olarak kullanılacağını, araçların sürü sırasında da güneş enerjisinden faydalanacaklarını düşünüyoruz. Ayrıca aynı teknoloji, şarj istasyonlarına da gelecektir. Sonuçta araçta kullanılan elektrik fosil yakıtlar ile elde ediliyorsa, aslında aracın elektrikli olmasının pek bir anlamı kalmıyor. Bütün bunların yanında güneş enerjisi, Mars’ta ilk etap kolonilerde bulabileceğimiz tek enerji türü. Elon Musk SpaceX şirketi ile çok ciddi bir şekilde Mars’a insan göndermeye hazırlanıyor. Uluslararası Uzay İstasyonu kargo görevleri için geliştirdiği roket ve modüller, bu ana misyondan önce SpaceX’in deneyim elde etmesine yaradı. Bu deneyimi kullanarak tasarımları yapılan yeni ve çok daha güçlü roketler ile uzun süre uzayda insan taşıyacak modüllerin prototipleri hazır. Bazıları başarı ile denendi bile. Böyle bir görev için çok fazla enerji ihtiyacı doğacak. Enerjinin bulunmadığı durumlarda depolardan kullanılması gerekecek. Uzayda yol alırken veya Mars’ta maden kazıp hidrojenden yakıt üretmeden önce bulunabilecek tek ve yegane enerji kaynağı ise güneş.

Kaan Terzioğlu, GSMA Yönetim Kurulu’na seçildi

0
Mobil iletişim sektörünün rotasına yön veren ve 800’ün üzerinde GSM şirketinin üyesi olduğu GSMA (Dünya GSM Birliği), 2017-2018 döneminde görev yapacak 26 Yönetim Kurulu Üyesini belirledi. Geçtiğimiz dönemde sektöre yönelik katkılarıyla öne çıkan Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu, 2 yıllık yeni dönemde GSMA’in Yönetim Kurulu’nda görev yapacak. GSMA’in yeni Yönetim Kurulu 1 Ocak 2017 itibariyle göreve başlayacak ve 2 yıl süreyle sektöre yön verecek. Türkiye’nin dünyada mobil iletişim konusunda en ilginç hikayeye sahip ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Kaan Terzioğlu, Turkcell’in 4.5G’de üstlendiği teknolojik liderlik, servis odaklı büyüme modeli ve bölgedeki gücüyle GSMA’e katkıda bulunmaya devam edeceğini vurguladı. Terzioğlu “Türkiye’nin pek çok batılı kurum tarafından yalnızlaştırıldığı bu dönemde GSMA gibi önemli bir kurumda yer almanın ayrı bir değeri var. Türkiye’nin geleceğine yön vereceğine inandığımız bu dönemde, mobil iletişim sektörünün gelişmesi için bizlerle aynı özveri içerisinde çalışan ve destek veren Türk Telekom’a ayrıca teşekkür ediyorum. Bu gibi değerli işbirlikleri ile ülkemizi uluslararası platformlarda daha da üst yerlere taşıyacağımıza inanıyoruz. Böyle bir süreçte bu güçlü organizasyonda yer almaktan ülkemiz ve şirketim adına gurur duyuyorum” dedi. GSMA (Dünya GSM Birliği) dünyada 800’den fazla GSM operatörünü ve ilgili yan sektörlerdeki yaklaşık 300 şirketi temsil ediyor. GSMA ayrıca, mobil iletişim sektörünün en büyük etkinliği olan Mobil Dünya Kongresi (Mobile World Congress) başta olmak üzere pek çok bölgesel toplantı ve etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Mobil iletişimin insani kalkınmaya destek verme konusundaki gücünün her geçen gün artması üzerinde, GSMA kalkınma hedefleri konusunda da seferberlik başlatmış ve Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne yönelik desteğini açıklamıştı.

SAP Forum 21. kez profesyonelleri buluşturdu

0
SAP Forum İstanbul, iş dünyasının farklı sektörlerinden 5 bine yakın profesyonelin katılımıyla 21. kez gerçekleştirildi. SAP’nin ‘Reimagine Business for the Digital Economy’ temasıyla 27 Ekim 2016 tarihinde İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirdiği etkinlikte iş dünyasında yaşanan hızlı dönüşüm ve teknoloji trendleri değerlendirildi. SAP, IBM, Microsoft ve Intel gibi global teknoloji liderlerinin dijital dönüşüm vizyonlarının ele alındığı “İnovasyon Paneli”, Mirgün Cabas’ın moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Dijitalleşmeyle birlikte değişen iş dünyası için yenilikçi çözüm ve fikirlerin paylaşıldığı etkinliğin açılış konuşmasını SAP Türkiye Genel Müdürü Zeynep Keskin yaptı. Dijital dönüşümün ekonomiyi ve şirketleri nasıl etkileyeceğine dair öngörülerini paylaşan Keskin “Bugünün çalışma prensiplerini değiştirirken, gelecek kuşakların çalışma biçimlerini de şekillendiriyoruz. İş modellerini geliştirmek ve geleceği şekillendirmek ise teknolojiyi en etkin şekilde kullanmaktan geçiyor. SAP bugün, 300 bin kurumun iş süreçlerini daha iyi yönetmesi için ileri teknolojiler ve çözümler geliştiriyor. Güçlü bir iş ağına sahibiz, bu iş ağını dünyanın en büyük iş problemlerini çözmek için kullanıyoruz. Sahip olduğumuz bu uzmanlığı ve her sektörden yüzlerce global proje deneyimini Türk şirketlerine aktarıyoruz” dedi.

“Hayaller hedeflere, hedefler de başarı hikayelerine dönüşüyor”

Keskin “Hem kurumsal hem de bireysel hayatlarımızda yepyeni bir dönemi yaşıyoruz. Bu yeni dönemde bizleri ileriye taşıyacak en önemli faktör her gün yaptığımız işleri yeniden hayal etmek olacak. Eşi benzeri olmayan şeyleri hayal etmek zor, ancak bunu yapmazsak yarına geç kalacağımızı bilmeliyiz. Önümüzdeki 5-10 yıl çok daha çığır açıcı gelişmelere sahne olacak, hayal etmek artık bir tercihten öte, adeta bir zorunluluk. Bu felsefe ile ilerlediğimizde insanların hayatını iyileştirecek, fark yaratacak ve sinerji oluşturacak adımları da atmış olacağız” dedi.

Dijital ekonomiye yön veren liderler, gelecek hayallerini paylaştı

Forum’un açılışında düzenlenen, teknoloji dünyasının devlerini bir araya getiren İnovasyon Paneli’nde SAP Türkiye Genel Müdürü Zeynep Keskin, IBM Türk Genel Müdürü Defne Tozan, İntel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın ve Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu, yeniden hayal etmenin ekonominin geleceğini nasıl etkileyeceğine dair görüş ve planlarını paylaştılar. Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın “İçinde bulunduğumuz dönemin en önemli gündemi veriyi değere dönüştürmek. Öyle ki dijitalleşme bireylerin verimliliğini beş yıl içerisinde %19, kurumların verimliliğini ise yüzde 4-5 civarında artırdı. Önümüzdeki beş yıl içerisinde kurumların verimlilik artışı da çift haneli rakamlara ulaşacak” dedi. IBM Türk Genel Müdürü Defne Tozan, son yirmi yılda hayatımızda çok şeyin değiştiğini ancak önümüzdeki beş yılda bu değişimin daha da ivmeleneceğini belirterek “IBM Türk olarak geleceği bugünden hayal ediyor, verinin doğru şekilde değerlendirilmesini önemsiyoruz” dedi. Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu “Dijital dönüşüm ve bulut bilişim dünyayı demokratikleştiriyor. Artık küçük bir işletme ile bir dünya devi, şirketinin ihtiyacına göre aynı alt yapıdan yararlanabiliyor. İçinde bulunduğumuz bu yeni dönemde 5 mega trend görüyoruz. Bunlar; büyük veri, sosyal-kurumsal ağlar, mobilite, bulut bilişim ve siber güvenlik” dedi. Zeynep Keskin “SAP Türkiye olarak Türkiye’de 15 yıldır hiç durmadan hayal ediyoruz ve ülkemizin her bölgesinde insanların işlerine ve yaşamlarına dokunuyoruz. Bu hayal müşterilerimizle birlikte sektörleri ve ekosistemimizi büyüttü. SAP Türkiye olarak 18 kişiden 250 kişiye ulaştık. Bugün 1300’den fazla müşterimiz, 67 iş ortağımızla birlikte 27 üniversite ile işbirliğimiz var. Dijital ekonominin şekillendirdiği bu yeni dönemde her şirket alanının dışına çıkmak için farklı sektörlerdeki şirketlerle işbirliği yapıyor. Birlikte inovasyonlara imza atıyorlar. Birlikte geliştirmek artık her zamankinden önemli. Endüstri 4.0 çağında, müşteri üretimin odağına yerleşirken firmalar stratejilerinde kullanıcı deneyimini derinleştirmeye ve nesnelerin internet ile oluşan akıllı üretime odaklanıyor” dedi.

Başarı hikayelerine dönüşen hayaller ödüllendirildi

Tüpraş, KoçSistem, Carrefoursa, Türk Traktör, Aygaz, Yaşar Holding, Mercedes Benz ve Vestel gibi sektöründe lider kurumların hayata geçirdiği SAP projeleri ve başarı hikayelerinin paylaşıldığı SAP Forum İstanbul’da katılımcılarla paylaşıldı. SAP Forum İstanbul’da Yılın SAP İnovasyon Ödülü ve Yılın SAP Dijital Dönüşüm Ödülü de sahiplerini buldu. SAP’nin dijital dönüşümde inovasyon kriterlerini yerine getiren Yıldırım Holding Yılın SAP İnovasyon Ödülü’nün, Türk Traktör ise Yılın SAP Dijital Dönüşüm Ödülü’nün sahibi oldu. Yıldırım Grup Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Alp Malazgirt ile Türk Traktör ve Ziraat Makinaları A.Ş CEO’su Marco Votta ödüllerini SAP Türkiye Genel Müdürü Zeynep Keskin’in elinden aldı.

Siber suçlar bir hizmet sektörüne mi dönüşüyor?

0
Intel Security, sağlık sektörüne yönelik işlenen siber suçları ele alan McAfee Labs Sağlık Uyarıları raporunu yayınladı. Rapor, siber saldırılarla çalınan sağlık kayıtlarının sebep olduğu zararlar, bir ‘hizmet sektörüne’ dönüşen bu alandaki son trendler ve ilaç ve biyoteknoloji alanındaki fikri haklara yönelik siber saldırılara dair detaylı bir inceleme sunuyor. Intel Security, son yıllarda siber suçluların veri hırsızlığı alanında finansal hesapların yanı sıra medikal kayıtlara da odaklanmaya başladığını tespit etti. Kredi kartı ve banka kartlarına ait bilgiler kolaylıklar iptal edilebilir ya da değiştirilebilirken, sağlık kayıtlarında soyadı, sosyal güvenlik numarası, kimlik numarası, sigorta bilgileri gibi değiştirilmesi mümkün olmayan veriler bulunuyor. Çalınan sağlık kayıtlarının sağladığı mali getirilerin finansal veri hırsızlığının getirilerini geçmesi öngörülüyordu. Ancak Intel Security’nin 2016 raporu bu beklentinin henüz gerçekleşmediğini ortaya koydu. Intel Security, son raporunda çalınan sağlık kayıtlarının, bireylerin kimlik bilgilerine göre daha yüksek ancak bireysel finansal hesap verilerinden düşük getiri sağladığını açıkladı. Finansal hesaplara ait verilerin satış fiyatı, her bir kayıt için 14 ila 25 Dolar arasında değişirken, kredi kartı ve banka kartı verileri 4-5 Dolar, medikal kayıt verileri ise 0.03-2.42 Dolar arasında kazanç getiriyor. Araştırma sonuçları gösteriyor ki, finansal hesap verilerinin paraya dönüştürülmesi, daha fazla yatırım yapmayı gerektiren sağlık verilerine göre daha kolay. Sağlık verilerini ele geçiren siber suçluların bu verileri analiz etmesi, farklı veri kaynaklarıyla karşılaştırması ve ondan sonra şantaj, sahtecilik gibi yollarla kazanca dönüştürmesi gerekiyor. Dolayısıyla siber suçlular için finansal veriler halen daha hızlı ve yatırımın geri dönüşü açısından daha cazip bir kaynak. Çalıntı verilerde önemli olanın bilginin kalıcılığı değil hızla paraya dönüştürülebilmesi olduğunu belirten Intel Security Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’dan Sorumlu CTO Raj Samani, rapora ilişkin şu açıklamada bulundu: “Bir siber suçlu kredi kartı veya banka kartı bilgilerini çaldığında, bankalar ya da hesap sahipleri hırsızlığı fark etmeden hızlıca bu verileri satabiliyor. Aynı sayıda medikal kayıt, çok değerli ve bireylere dair değiştirilemez veriler içerse de bu verileri paraya çevirmek için hem zaman hem de kaynak anlamında çok daha fazla yatırım gerekiyor. Öte yandan, rapor sonuçlarına göre kurumsal casusluk da dijital alanda hızla yükselen bir trend. Sağlık sektöründeki kurumların her yıl Ar-Ge çalışmalarına çok büyük bütçeler ayırdığının farkında olan siber suçlular, bu sektörü karlı bir alan olarak ele alıyor”. Intel Security aynı zamanda siber suçluların sağlık sektörüne yönelik saldırılarını yönetmek üzere farklı siber suç hizmetlerinden faydalandığını da ortaya çıkardı. Araştırmacılar, sağlık kayıtları sızıntılarının ardında siber saldırı araçlarını satın alma ya da kiralama yöntemlerinin olduğunu saptadı. Bir vakada, teknik yetkinliği zayıf olan bir siber hırsız, güvenlik açığı olan bir kurumu hedeflediği siber saldırı için gerekli araçları başka bir siber suçludan satın aldı. Bu işlem kapsamında ücretsiz teknik destek de alan siber hırsız 1.000 adet medikal kaydı ele geçirdi. Bu siber hırsızlık ile 15.564 Dolar değerinde kazanç elde edilebildiği bilgisi paylaşıldı. Araştırmacılar, siber suçluların sağlık kurumlarına dair değerli bilgileri sızdıracak kişileri ekiplerine katmak için online ilanlar ve sosyal medyayı yoğun bir şekilde kullandıklarını da gözlemledi. Intel Security, biyoteknoloji ve ilaç şirketlerinin fikri haklarına yönelik saldırıları da inceledi. Araştırmaya göre, hastalara ait sağlık bilgilerine kıyasla bu tip bilgilerin ekonomik değerinin çok daha yüksek olduğu tespit edildi. Intel Security araştırmacıları yeni nesil ilaçlara ait formüller, ilaç test sonuçları ve kurumların diğer gizli bilgilerinin çok yüksek bir mali değer yarattığını ortaya çıkardı. Bu doğrultuda biyo-ilaç şirketleri, bu şirketlerin iş ortakları ve hatta yeni ilaçların pazara sürülmesi aşamasında rol alan hükümet organları, siber suçluların hedefinde yer alıyor.

BKM 2016 yılı Eylül ayı verilerini açıkladı

0
Bankalararası Kart Merkezi (BKM) 2016 yılının Eylül ayına dair verileri açıkladı. Banka kartları ve kredi kartları ile Eylül ayında toplam 49 milyar TL’lik ödeme yapıldı. Bu tutarın 44,5 milyar TL’si kredi kartları ile yapılırken 4,5 milyar TL’sinde banka kartları kullanıldı. Önceki yılın aynı dönemine göre banka kartı ile ödemeler %33, kredi kartı ile ödemeler ise %8 oranında arttı.

Cüzdanımızda ortalama iki kart taşıyoruz

Türkiye’de yaklaşık 22 milyon kişinin kredi kartı bulunuyor. Toplamda 54,4 milyon bireysel kredi kartı bulunduğu, bunların da 4,9 milyonunun sanal kart olduğu göz önüne alındığında Türkiye’de kredi kartı sahiplerinin, cüzdanlarında ortalama 2,25 kredi kartı taşıdığı ortaya çıkıyor. BKM Genel Müdürü Dr. Soner Canko, “Bu değer, kart sahiplerinin sağlık gibi acil ihtiyaçlar veya planlanmamış olası yüksek tutarlı ihtiyaçlar için tedbir amaçlı olarak ilave kart taşıdığını, ihtiyaç duymadığı fazla kartları ise kullanmadığını gösteriyor” diyor.

Kredi kartı kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye güç katmaya devam ediyor

Türkiye’de yaklaşık 56 milyon olan yetişkin nüfusun %40’ının bir ya da birden fazla kredi kartı bulunuyor. 1 Bu da her beş yetişkinden ikisinin kredi kartı sahibi olduğu anlamına geliyor. Kredi kartı ile ödeme alışkanlığının kayıt dışı ekonomiyle mücadeledeki etkisine vurgu yapan BKM Genel Müdürü Dr. Soner Canko, “Geçen yılın aynı döneminde yüzde 38 olan bu oranın yüzde 40’a çıkması, ödemelerin kayıt altına alınması ile ülke ekonomisine olan katkısı dikkate alındığında olumlu bir gösterge olarak göze çarpıyor. Ancak kayıt dışı ekonomiyle mücadele kapsamında kart sahipliğinin artırılması konusunda daha fazla yol kat etmeliyiz” diyor.

Kredi kartı borçluluk seviyesi geçen yılla aynı

BKM’nin açıkladığı verilere göre Eylül ayında 35,6 milyar TL bireysel kredi kartı harcaması yapıldı. 22 milyon kişinin kredi kartına sahip olduğu göz önüne alındığında kişi başı ortalama harcama tutarı 1.616 TL olarak gerçekleşti. 2015 Eylül verilerine göre kişi başı ortalama harcama tutarının 1.591 TL olduğu dikkate alındığında aylık ortalama harcama tutarının aynı seviyelerde kaldığı görülüyor. Verilere göre Eylül itibarıyla bireysel kredi kartı bakiyesi 82 milyar TL tutarında. İleriki dönem taksitleri de içeren bu tutar göz önüne alındığında kişi başına borçluluğun 3.727 TL olduğu görülüyor. 2015 yılının aynı döneminde 3.677 TL olan bu tutar dikkate alındığında kişi başına borçluluğun da aylık ortalama harcama tutarı gibi aynı seviyede kaldığı görülüyor. BKM Genel Müdürü Dr. Soner Canko, “Hem bireysel kredi kartı ortalama harcama tutarının hem de kişi başı kredi kartı borcunun önceki yıla göre aynı seviyede kaldığı göz önüne alındığında, kartlı ödeme sektörü büyümesinin kart kullanıcılarının daha çok harcamasıyla değil sisteme yeni giren kullanıcılarla gerçekleştiği görülüyor” diye ekliyor.

Esnaf ticari kartın avantajlarını sevdi

BKM’nin açıkladığı verilere göre Eylül ayı sonunda Türkiye’deki 57,7 milyon kredi kartının 3,3 milyon adedini ticari kredi kartları oluşturuyor. Önceki yılın aynı dönemine göre kıyaslandığında ticari kredi kartı sayısında %5 oranında artış görülüyor. Son yıllarda önemi hızla artan ve çek-senet gibi geleneksel ödeme araçlarının yerini alan ticari kredi kartları ile ödemeler hızlı büyümesini sürdürüyor. Yılın ilk dokuz ayında ticari kredi kartlarıyla yapılan ödeme tutarı 81 milyar TL olurken bu değer, 2015 yılının aynı dönemine göre %17 büyümeye işaret ediyor.

Qualcomm akıllı araç pazarına giriyor

0
Mobil işlemci pazarının güçlü ismi Qualcomm, pazardaki konumunu çok güçlendirecek önemli bir satın almaya imza attı. Rakibi NXP’yi 47 milyar dolara satın aldığını açıklayan Qualcomm, böylece mobil işlemci pazarında iyice güçlenmiş oldu. Bu alanda kendine yer edinmeye çalışan Intel ise şimdi daha güçlü bir Qualcomm ile rekabet etmek zorunda. Snapdragon işlemcileri ile neredeyse tüm mobil cihazlara girmiş olan Qualcomm’ın, Hollanda merkezli NXP’yi satın almasıyla, akıllı otomobil alanında eli güçlenmiş oldu. NXP’nin, özellikle Apple cihazları için çeşitli işlemciler ve sensörler üretiyor olması da, fiyatın 47 milyar dolar gibi rekor bir düzeye ulaşmasında büyük önem taşıyor. 44 bin çalışana sahip NXP’nin satın alma işlemi ise 2017 yılında tamamlanmış olacak. Satın almanın bir diğer önemli noktası ise, kısa süre önce Apple ile anlaşma yaparak iPhone’lara sensör üretmeye başlayan Intel’e cevap olarak Qualcomm’un da Apple ile anlaşması bulunan NXP’yi satın alması.