HP’den devrim yaratacak teknoloji geliyor

1
HP bugünün sistemlerinden çok daha hızlı ve çok daha verimli yeni bir tür bilgisayar üzerine çalışıyor. Teknolojiye “The Machine” ismini vermiş. Şirket projeyi geçtiğimiz haziran ayında duyurmuştu ancak MIT Technology Review tarafından yayınlanan bir rapora göre ilk işlevsel prototip 2016 yılında görücüye çıkacak. The Machine BT endüstrisi için geliştirilmiş ve dev şirketlerin kullandığı devasa veri merkezlerinin yerini alacağı öngörülen yeni bir tür bilgisayar mimarisi. MIT’nin belirttiği üzere yeni teknoloji özellikle Google gibi operasyonlarını yürütmek için inanılmaz derecede çok sayıda bilgisayar sunucusuna ihtiyaç duyan dev şirketlerin ilgisini çekebilir.
TechInside Analizi:  Daha önce HP Moonshot isminde bir ürün ailesi tanıtmıştı. Moonshot ile HP tek bir sunucu kasası içinde Intel Atom ve ARM gibi işlemcilerden yüzlercesini barındırabiliyor ve özellikle özel fiziksel sunucu ihtiyacı duyan müşterileri için veri merkezlerinin eşsiz bir çözüm sunmasını sağlıyordu. Görünen o ki HP veri merkezlerinin geleceğinin kullanılan alanı küçültümekten geçtiğini düşünüyor ve stratejisini bu yönde belirlemiş.
Öyle ki Businessweek’ten Aslee Vance’in The Machine ilk tanıtıldığında yazdığı gibi, yeni bilgisayar dev bir veri merkezine eşdeğer çoklukta makineyi bir buzdolabı büyüklüğünde bilgisayara indirgeyebilir. hp-the-machine Rapora göre HP, güçlü yeni bilgisayarıyla çalışması için yeni bir tür yazılım platformu geliştirmekle meşgul. İşletim sisteminin ilk versiyonu bildirildiğine göre Linux++ olarak adlandırılacak ve geliştiricilerin alışması için 2015 yılında yayınlanacak. Yazılımın son hali ise Carbon olarak adlandırılacak. HP’nin bu yazılımı sıfırdan yazacağı söyleniyor. Görünüşe göre Carbon direkt olarak Windows ile rekabet edecek. HP CTO’su Martin Fink Haziran ayında “bilgisayar işletim sistemleri piyasası on yıllardan beri durgun veya sönük” demişti. HP’nin yeni süper bilgisayarını diğerlerinden ayıran iki temel fark bulunuyor. Bunlardan birincisi HP’nin üzerinde çalıştığı hem geçici hem de uzun vadeli veri depolayabilen yeni bir tür bilgisayar hafızası. MIT’nin açıklamasında belirttiği gibi şimdiki bilgisayarlar iki farklı türde hafıza kullanıyor. İşletim sistemlerini, dosyaları ve programları ya sabit disklerde ya da flash disklerde tutuyorlar. Bilgisayar çalışıyorken ise uygulamaları çalıştıracak verileri veya dosyaları bu disklerden alıp farklı bir tür hafıza olan RAM’e yüklüyor. Fakat RAM’ler yoğun bir şekilde veri depolayamıyor ve bilgisayar kapatıldığında üzerindeki veriler siliniyor. İkinci olarak HP’nin yeni bilgisayarı bilgiyi bakır tellerden ziyade optik fiber kablolar ile taşıyacak. MIT’ye göre (bilgisayar hafızası ve iletim hızlarındaki) bu iyileştirmelerle birlikte The Machine şimdiki sistemlerden 6 kat kadar daha güçlü olabilirken onların sadece yüzde 1,25’i kadarı enerji tüketecek. The Machine ile alakalı HP’nin tanıtım videosunu aşağıda seyredebilirsiniz. http://www.youtube.com/watch?v=tL9zJ2gYMOI

Yeni nesil asansörler geliyor!

0
Alman teknoloji firması ThyssenKrupp, gökdelenlerin üzerinde kendi kendine yatay ve düşey olarak hareket edebilen asansörlerin olduğu bir gelecek hayal ediyor. Maglev (manyetik kaldırmalı) trenlerde görülen lineer motor teknolojisini kullanan MULTI asansör sistemleri aynı zamanda türünün kablosuz çalışabilen ilk örneklerinden olacak. ThyssenKrupp yöneticisi Andreas Schierenbeck, yaptığı bir açıklamada “Bina inşa etme yöntemleri geliştiği için asansör sistemlerinin de yüksek yolcu hacmi bulunan binaların gereksinimlerine uyacak şekilde yeniden ayarlanması gerekiyor” diye konuştu. MULTI yatay hareket etmek için bir motor, dikey hareket etmek için ise başka bir motor kullanıyor. Sistem bir döngü içerisinde saniyede 5 metre hızla hareket eden birden çok kabinden oluşuyor. Kullanıcıların bir kabine erişmesi 15 -30 saniye sürüyor. Rope-free-elevator   Schierenbeck New York City’deki çalışanların toplam 16,6 yılı asansör bekleyerek ve yaklaşık 6 yılı da asansörlerin içinde geçirdiklerini söylüyor. Zaman israfını önlemesinin yanı sıra MULTI sistemleri asansörün kapladığı alanı yüzde 50 oranında düşürebiliyor ve binanın sahip olduğu kullanılabilir alanı yüzde 25 arttırabiliyor. İlk MULTI ünitesinin 2016 yılında test edilmesi planlanıyor. Çığır açıcı bir yenilik olarak ifade edilmesine rağmen ThyssenKrupp bu fikri deneyen ilk şirket değil. Kablosuz kaldıraçlar bir Amerikan şirketi olan MagneMotion tarafından patentlenmiş durumda, Hitachi de çok kabinli bir asansör sistemi geliştiriyor. http://www.youtube.com/watch?v=KUa8M0H9J5o

Callpex’te yeni isim

0
Çağrı merkezi sektöründe uzun yıllar çalışan ve Callpex’te satış pazarlama direktörü olarak görev alan Tuna Baliç, Callpex’in yeni Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı. Çağrı merkezi ve müşteri hizmetleri alanının öncü ve lider firması Callpex, Tuna Baliç’i yeni Genel Müdür Yardımcısı olarak atadı. Callpex’in yeni Genel Müdür Yardımcısı olarak atadığı Tuna Baliç, firma bünyesinde satış pazarlama direktörü olarak görev alıyordu. Callpex’teki görevinden önce CMC’de Outbound Operasyonlar Direktör Yardımcısı olarak büyük ölçekli operasyonların sorumluluğunu da üstlenen Baliç, çağrı merkezi sektörüne 2000 yılında adım attığı Demirbank’ın daha sonra HSBC tarafından satın alınmasıyla birlikte HSBC Bank’ta sırasıyla Şube Koordinasyon, Satış Yönetimi ve Operasyon birimlerinde yönetici olarak çalıştı. Yeni göreviyle ilgili yaptığı açıklamada çağrı merkezi sektörünün son yıllarda hızla büyüyerek Türkiye için stratejik sektörlerden birisi haline geldiğini söyleyen ve toplam pazar büyüklüğünün 1,8 milyar Doları geride bıraktığına dikkat çeken Callpex’in yeni Genel Müdür Yardımcısı Tuna Baliç “Callpex’te Outbound Operasyonlar Direktörü ve satış pazarlama direktörü olarak görev aldığım süre zarfında, şirketimiz dışkaynak hizmet alanına yönelerek büyümesini hız kesmeden sürdürmeyi başardı. Önümüzdeki dönemde de stratejik hedeflere yönelerek hızla büyüyen Türkiye çağrı merkezi pazarında şirketimizin öncü ve lider pozisyonunu pekiştireceğiz,” dedi. Uludağ Üniversitesi İktisat Fakültesi İşletme Bölümü mezunu olan Tuna Baliç, İngilizce biliyor.

Apple, Steve Jobs’un kemiklerini sızlatacak

6
Apple yakın zamanda Steve Jobs’un hayatta olsa nefret edeceği bir ‘stylus’ (dokunmatik kalem) patentledi. Steve Jobs tüm dokunmatik kalemlerden nefret ediyordu. iPhone’u ilk tanıttığı Macworld 2007 organizasyonunda dokunmatik kalemlerle oldukça sağlam bir şekilde dalga geçmişti. “Kim bir dokunmatik kalem ister ki?” dediği zaman kalabalık gülmüş, o da “Gidip bir tane edinmek zorundasınız, bir yerlere koymak zorundasınız, kaybedersiniz, iğrenç. Kimse dokunmatik kalem istemez” diye devam etmişti. Daha sonrasında biyografisini yazan Walter Isaacson’a Microsoft’un dokunmatik kalemli tablet fikrini “Dokunmatik kalemin olduğu an öldün demektir” diyerek kötülemişti. Jobs bunların yerine el ile kullanılabilen ekranları tercih edip dünyayı değiştirmişti. Apple’ın patenti inanılmaz derecede karmaşık bir şey değil ancak yine de ekrana el haricinde dokunulabilecek bir aletten bahsediyoruz.
TechInside Analizi:  Neden şimdi? Apple için bu güne kadar bu patenti almamasının tek sebebi Steve Jobs mıydı? Belki de Apple bizim düşündüğümüzün veya beklediğimizin dışında bir yaklaşım ile bu patenti almış olabilir. Bekleyip yenilikçi bir ürünle mi karşıyız yoksa artık Apple yenilikçilik yerine rakiplerinin ürünleri üzerinden mi bir saldırı stratejisi belirliyor göreceğiz.
Apple yıllarca dokunmatik kalemlerden kaçınsa da internette birçok üçüncü parti kalemler bulunabiliyordu. Elbette Apple’ın patentini alıp üretmediği şeyler var dolayısıyla Apple’ı dokunmatik kalem satarken göremeyebiliriz. Fakat muhtemelen dokunmatik kalemler Apple’ın iPad’i okullara sokmasına zarar vermeyecektir. Aynı zamanda Apple’a kurumsal alanda da yardımcı olabilir – zira dokunmatik kalemler bazı veri girişlerinde veya diğer tekrarlanan görevlerde ellerden daha iyi bir seçenek olabiliyor. stylus

Yodiviki yayına başladı

0
Türkiye’nin ilk sesli içerik platformu Yodiviki, yayına başladı. Her geçen gün daralan ve bize yetmeyen zamanı, teknolojiyi doğru ve yerinde kullanarak genişletmenin mümkün olduğunu kanıtlayan Yodiviki,  takipçilerine zamandan ve mekandan bağımsız katma değer sunan yeni bir platform. Akıllı telefon ve tabletlerden erişilen Yodiviki, zengin ve eğlenceli içeriğinin yanı sıra kuralları değiştiren telif modeliyle de dikkat çekiyor.  Uygulamanın Android versiyonu Google Playstore’da yerini aldı. iOS uygulaması da 2014 yılı sonunda çıkıyor. Yodiviki, gitmeye vakit bulamadığınız kişisel gelişim seminerini arabada dinlemenize, hafta sonu müzeye gittiğinizde o müzeye özel hazırlanmış sesli rehberi yüklemenize, takip ettiğiniz köşe yazarlarını işe giderken yazarın sesinden dinlemenize, fakültede kaçırdığınız ders notlarına metroda kulak vermenize hatta uçakta giderken yeni öğrendiğiniz lisanın pratiğini yapmanıza imkân tanıyor. Platformdaki içerikleri 1 TL’den başlayan fiyatlarla cihazınıza indirmek mümkün. Yodiviki Kurucu Ortakları Göksenin Göksel ve Doruktan Türker, yaklaşık dört senedir üzerinde çalıştıkları platformu “yeni nesil bir proje” olarak tanımlıyorlar. Vestel tarafından Türk mühendislerle geliştirilen ve yerli malı ilk akıllı telefon olarak tanıtılan Venüs X ve Venüs V model  cep telefonları  Yodiviki uygulaması yüklü şekilde piyasaya sunuldu. Vestel kullanıcılarına özel içeriklerin de yer alacağı projede Anne-Baba-Çocuk, İş Dünyası, Sivil Toplum, Kişisel Gelişim, Sağlıklı Yaşam, Edebiyat, Sanat, Mesleki Gelişim gibi ana kategoriler altında pek çok ilgi çekici işitsel eser yer alıyor. Yazıya hatta çizgiye sesle hayat veren Yodiviki ekibi için eserin sadece roman olması gerekmiyor, örneğin onlar, çizgi romandan radyo tiyatrosu yapabiliyorlar. En büyük hedefleri ise bu coğrafyada üretilmiş Türkçe içerikleri farklı dillerde tüm dünyaya açmak. “Telifte adil paylaşım dönemini başlatıyoruz” Yodiviki’nin yayıncılık alanında birçok ilk’e aynı anda imza attığına dikkat çeken Yodiviki Kurucu Ortağı Göksenin GÖKSEL “Bunlardan ilki ve en önemlisi eser sahiplerinin sistemden doğan teliflerini anlık ve şeffaf biçimde görebilecekleri teknolojik altyapımız. Buna göre yazar, çevirmen ya da seslendirme sanatçılarımız bizim platformumuzda hak sahibi oldukları eserlerin telif gelirlerini çevrimiçi olarak doğrudan takip edebiliyorlar. Telif ödemelerini de doğrudan eser sahibine yapıyoruz.” dedi. Göksel “Ayrıca lisans sözleşmelerimiz tüm hak sahipleri için standart ve tek taraflı bir “hak alma” üzerine değil, “paylaşma” esası üzerine kurulu. Yerküre üzerinde “adalet”, “sağduyu” ve “vicdan” kavramlarının içinin boşaldığı bir devirde “adil paylaşım” bizim için çok önemli bir etik değer“ dedi. Yodiviki Kurucu Ortağı ve Teknoloji Danışmanı Doruktan Türker “Bir sesli içerik platformu olan Yodiviki’nin diğer bir güçlü yanı da gündelik hayatınıza eşlik etmek üzere tasarlanmış içerikleri. Giderek mobil hale gelen bir dünyada aktivizimden hamileliğe, permakültürden futbol yorumlarına zengin dijital sesli içeriklere birkaç adımda kolayca ulaşabileceksiniz. Bu dijital platformda sanattan bilime, edebiyattan kişisel gelişime kadar farklı alanlarda güçlü bir içerik sunacağız” dedi.

Blesh küresel olma yolunda

0
Geçtiğimiz yıl kurulan Türk mobil teknoloji şirketi Blesh, iBeacon teknolojisi üzerine geliştirdiği ürün ve Ar-Ge çözümleriyle Türkiye’de önde gelen marka ve şirketlere lider rolüyle danışmanlık ve hizmet sunuyor. 33 ilde 30’u aşkın AVM; mağaza, restoran ve şube gibi 2000’den fazla noktada 3000’i aşkın iBeacon cihazı ile iş ortaklarına anlık konum bazlı iletişim ve pazarlama yapma imkânı sağlıyor. Blesh’in çözümlerini kullanan markalar mobil uygulamaları üzerinden tüketicilerin akıllı telefonlarına kampanya mesajları yollayarak satış ve karlılıklarını artırabiliyor. Ayrıca, iBeacon cihazları ile sürekli etkileşimde olan Blesh’in yazılım çözümü, tüketicilerin mağaza içindeki gezinti rotasını ve sürelerini belirleyerek ortaya koyduğu verilerle iş geliştirme ve strateji oluşturma noktasında şirketlere önemli kazanımlar sunuyor. Bluetooth teknolojisinde uzmanlık sağlayan ve iBeacon cihaz üretimi ve mobil yazılımları alanında çalışmalar yürüten Blesh, Türkiye’deki ilk Apple onaylı iBeacon teknoloji sağlayıcısı olarak dikkat çekiyor. Blesh’in kurucuları olan Devrim Sönmez, Uğur Gökdere ve Selçuk Kızılkaya, Blesh’in küresel bir şirket olmasını hedefliyor.

Beş milyon dolarlık bir şehir: Baskı Şehri

0
Türkiye’nin üç büyük kopyalama merkezi Cemil Ozalit, Deha Ozalit ve Seda Ozalit‘in birleşmesiyle ortaya çıkan Baskı Şehri en son Fespa Eurasia Fuarı’nda Xerox iGen 150 ile Fujifilm Uvistar 5mt yatırımı yaparak benzersiz bir makina parkına sahip oldu. Bugün makine parkına yapılan yatırımı, teknolojik altyapısı ile sektörde benzersiz bir üretim ve iş modelinin de temsilcisi konumundalar. Beş milyon dolarlık bir yatırıma sahip olan Baskı Şehri’nin Genel Müdürü Haldun Ezer, “Satın alma kararında yüzde 60 oranında Türkiye’de faaliyet gösteren dağıtıcı etkili oldu. İş hedeflerine doğrudan etki eden zamanın baskı sektöründe telafisi yok” diyerek yatırım yapmayı düşünen girişimcilere ürün satın alırken arkasındaki servis gücüne bakın uyarısında bulundu. Baskı Şehri, 2012 yılında sektörün yakından tanıdığı üç patron tarafından kuruldu ve 1 Ekim 2013 yılında Haldun Ezer’in Genel Müdürlüğünde profesyonel bir yönetime geçti. Bugün çok uluslu markalarla çalışan, uluslararası gıda zincirlerine hizmet üreten şirket, adı gibi bir baskı şehri gibi faaliyet gösteriyor. Durst Rho 1000 ve Esko Kongsberg XP serisi kesim masaları varken Fujifilm Uvistar ve Xerox İGen 150 yatırımı yapan Baskı Şehri, 2014 yılını dikkat çeken bir yatırımla kapadı.

Logitech’ten yeni kurumsal ürün

0
Logitech Türkiye Ülke Müdürü Mustafa Uyar ile yeni ürün CC3000E hakkında sohbet ettik.  

Yeni nesil çalışanlardan verim almanın yolu

3
Bağımsız, vefasız, tembel, nankör. Tüm bu sıfatlar iş yerlerinde milenyum jenerasyonu çalışanlar için kullanılabiliyor. Fakat sevilseler de sevilmeseler de milenyum jenerasyonu bireyleri şirket sahiplerinin işe alım yapmak için ilk bakmak zorunda kaldığı yetenek havuzunu oluşturuyor. Peki milenyum jenerasyonu çalışanlarınızdan maksimum verimi nasıl alabilirsiniz? Tutkulu olduklarını ama çok az deneyimleri ve neyin nasıl yapılacağı hakkında daha da az bilgileri olduğunu farz edin ve sonra onlara şirketinizde başarılı olabilmeleri için temel şeyleri öğretmeyi planlayın. Ders 1: Nasıl davranmaları gerektiğini öğretin. Milenyum jenerasyonu genellikle iş yerlerinde kabul edilemeyecek şekillerde davranmakla ünlüdür – kişisel zaman ile iş zamanını birbirine karıştırmak, sonuçlarına dikkat etmeden kısa yolu izlemek ve bilgiyi kullanarak hareket etmek yerine tepkilerle hareket etmek gibi. Fakat bu alışkanlıklarının pek çoğu içinde büyüdükleri dünyadan geliyor. Bağlantı kurmanın Facebook veya Linked-in’deki arkadaşlık sayıları anlamına geldiği ve sınırların “limitleri” ima ettiği için kötü bir kelime olduğu “kalıcı ulaşılabilirlik” kavramı üzerine yetiştirilmişlerdir. Bu tamamen yeni bir işletim sistemi olmasına rağmen çoğu başarılı olmayı gerçekten ister ve neyin kabul edilebilir neyin de kabul edilemez davranış olduğu hakkında temel kuralları belirlerseniz bunları hızlıca öğreneceklerdir. Örnek olarak Metal Mafia’da bu cep telefonlarını kapamak, iş saatleri içinde sosyal medyayı terk etmek ve genel olarak profesyonellik ve kişisellik arasındaki sınırı tam olarak belirlemektir – bir fuarda müşterilerle içki içmek kabul edilebilir ancak sarhoş olmak kabul edilemez veya hastayken izin almak kabul edilebilir, akşamdan kalmayken kabul edilemez gibi. Millennials_at_work-1 Ders 2: Nasıl düşüneceklerini öğretin. Milenyum jenerasyonu için “Googlelama” yeteneği problem çözme yeteneğine eşdeğerdir. Onlara bir şeyi nasıl yapacaklarını sorduğunuzda “Googlelardım” cevabını alırsınız. Biraz daha derine dalarsanız çoğunlukla neyi “Googlelayacaklarına” dair çok basit fikirleri olduğunu görürsünüz. İlk jenerasyon tamamen internet üzerine yetiştiği için bilginin kolay bir şekilde elde edilebildiğine inanır. Ne yazık ki bilgi sadece birisi onunla ne yapacağını bildiği zaman kıymetlidir. Metal Mafia’da keşfedilmiş ki; milenyum jenerasyonu çalışanlarına işledikleri bilgi hakkında nasıl düşüneceklerini öğretmek bir zorunluluk. Bu büyük şeyler için olduğu kadar küçük şeyler için de önemli. Mesela paketinin kredi kartının faturalandırma adresinden farklı bir adrese kargolanmasını isteyen bir müşteri için yapılması gereken şey hesaba yeni bir adres eklemek değil, yeni adres hakkında sorular sorup tam olarak ne olduğunu öğrenmektir. Müşteri dükkan zincirlerine yeni bir mekan mı eklemiş, dolayısıyla daha çok veya farklı ürünlere mi ihtiyacı var? Müşteri sahte bir ödeme yöntemi mi kullanıyor, dolayısıyla siparişi iptal mi edilmeli? Paketinin farklı bir yere gönderilmesini istemesinin sebebi geçici olarak farklı bir yerde bulunması mı? Kapsamı düşünmek en az veriyi işlemek kadar önemlidir. SAP Coding Masters Ders 3: Nasıl davranmaları gerektiği öğretin. Milenyum jenerasyonunun proaktif olmaktan ziyade tepkici olmaya eğilimleri vardır. Teknolojinin “itme” etkisiyle şekillendirildikleri için girdiyi aktif olarak aramak yerine girdinin onlara verilmesine alışmışlardır. Bu durum iş yerinde onların bir şeyler “yapmaktan” ziyade bir şeylerin olacağını “beklemeleri” anlamına gelir ve bu da sonucu büyük ölçüde etkileyebilir zira yeni tedarikçi bulmadan satış sonlandırmaya kadar her şeyin gecikmesi demektir. Metal Mafia’da milenyum jenerasyonuna nihai kararlar almanın her zaman başarıya giden en hızlı yol olduğu öğretiliyor. Örnekler ve problem çözme teknikleri rol yapma yöntemi ile modelleniyor ve böylece milenyum jenerasyonu karşılaşacakları gerçek durumlarda tam olarak nasıl davranmaları gerektiğini öğreniyorlar. Mesela milenyum jenerasyonundan biri kendisine aranacak bir müşteri listesi verildiğinde kapalı olduğu düşündüğü şirketleri aramak için bekleyecek ve sadece artık açıldıklarına kanaat getirdiğinde o şirketleri arayacaktır. Neden yaptığını sorduğunuzda “bunun daha az vakit israf ettiğini” söyleyecektir. Fakat mesaj bırakmak da müşterileri bilgilendirmenin bir yoludur, dolayısıyla mevzubahis şirketi eğer kapalı olsalar bile arayıp onlara mesaj bırakmanın aramadan önce bir gün daha beklemekten daha değerli olduğunu anlatmak gerekir. Milenyum jenerasyonu önceki jenerasyonlardan farklı olsalar bile takımınızın önemli bir parçası olabilirler – tabii eğer hırslarını yönlendirecek “eski usul” teknikleri öğretmek için zaman harcamaya hevesliyseniz.

Yandex 2014’te kendi kategorisinin en popüleri

0
Yandex, iOS platformunda 2014’ü zirvede kapatıyor. Türkiye’de 2014’te App Store’da yer alan en popüler ücretsiz uygulamalar sıralamasında, navigasyon kategorisinde Yandex’in iki uygulaması ilk üç sırada yer alıyor. 2014’ün başından bugüne kadar App Store’dan  1,059,909 kez indirilen Yandex.Navigasyon, navigasyon kategorisinde en popüler ücretsiz  uygulamalar sıralamasında liderlik koltuğunda oturuyor. Yandex.Navigasyon, App Store’daki tüm ücretsiz uygulamalar arasında ise sekizinci sırada yer alıyor. Google Play platformunda da yıl başından bugüne kadar 2,574,691 kez indirilen Yandex Navigasyon her ay milyonlarca kişiyi gideceği noktaya en kısa yoldan ulaştırmaya devam ediyor. App Store’un en popüler ücretsiz navigasyon uygulamaları arasında üçüncü sırada ise Yandex.Haritalar yer alıyor. Büyük şehirlerde trafik durumunu da anlık olarak gösteren Yandex.Haritalar, 2014’ün başında bugüne kadar App Store üzerinden 189,848 kez indirildi. Aynı dönemde Google Play üzerinden 522,242 kez indirilen Yandex.Haritalar yüzbinlerce kişinin hayatını kolaylaştırıyor.

Platin Bilişim’e yeni marka ve pazarlama müdürü

0
2001 yılından bu yana Türkiye’nin önde gelen kurumlarına “Veri Koruma”, “Arşivleme”, “İş Sürekliliği”, “IT Altyapı yönetimi” ve “Güvenlik” konularında profesyonel çözümler sunan Platin Bilişim, kurumsal iletişim ve pazarlama çalışmalarını sektörün deneyimli ismi Çiçek Doğan’a emanet etti. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi’nde tamamlayan Çiçek Doğan,  Marka ve Pazarlama Yönetmeni olarak Platin Bilişim bünyesinde yeni görevine başladı., lisansüstü eğitimini ise İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı’nda tamamladı. Doğan, halen Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi bünyesinde Halka İlişkiler dalında doktora eğitimine devam ediyor. Çalışma hayatına Accenture Türkiye’de iç iletişim uzmanı olarak başlayan Çiçek Doğan, bu alandaki tecrübelerini hem bilişim hem de farklı sektörlerde devam ettirdi. Uzun süre ZyXEL’de kurumsal iletişim ve reklam uzmanı olarak çalışan Çiçek Doğan, kurumsal iletişim stratejisi ve pazarlama yönetimi konusunda projeler geliştirdi.

Cisco Connect 2014 gerçekleştirildi

0
Cisco’nun en önemli teknoloji etkinliklerinden biri olan Cisco Connect Türkiye 2014, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde iş dünyasından ve kamu kurumlarından teknoloji karar alıcılarını bir araya getirdi. “Yarın burada başlıyor” temasıyla düzenlenen Cisco Connect Türkiye 2014, en güncel teknoloji trendlerinin yanı sıra Cisco’nun kuruluşunun 30’uncu yılı kutlamalarına da sahne oldu. Intel’in ana sponsorluğu, Netaş’ın platin, Biltam ve Sekom’un ise altın sponsorluklarıyla düzenlenen Cisco Connect Türkiye 2014’ün ziyaretçileri, interaktif bir sergi alanı olan “Çözümler Dünyası”nda ürün ve teknoloji demoları ile Cisco ve iş ortaklarının üstün çözümlerini deneyimleme fırsatı buldu. Cisco Connect Türkiye 2014’te düzenlenen basın toplantısında bir konuşma yapan Cisco Global Başkanı & Operasyondan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi (COO) Gary Moore, Her Şeyin İnterneti (IoE) dönemine girdiğimiz şu günlerde hem bireyler hem de işletmeler için ortaya çıkacak eşi görülmemiş fırsatlarla ilgili bilgi verdi. Cisco, Her Şeyin İnterneti kavramını; ülkeler, bireyler ve işletmeler için yeni yetenekler, daha zengin deneyimler ve daha önce görülmemiş ekonomik fırsatlar yaratmak üzere veriyi hayatımıza katacak şekilde, insanları, süreçleri, veriyi ve nesneleri biraraya getirerek ağ bağlantılarını daha önce olmadığı kadar amacına uygun ve değerli hale getirmek olarak tanımlıyor. Önümüzdeki yıllarda Her Şeyin İnterneti; iş inovasyonu, üretkenlik ve müşteri etkileşiminin yeni belirleyicisi olacak. Gary Moore, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Dünyanın işleyişinin, yaşamın, oyunların ve öğretilerin yöntemini değiştirme vizyonu; kurulduğu günden bu yana devam eden otuz yıllık yolculuğunda Cisco’nun temel taşını oluşturuyor. Vizyonumuz; müşterilerimiz ve iş ortaklarımızla yeni piyasalar yaratmak ve endüstrideki dönüşüme liderlik etmek için geçmişin üzerine inşa edilen geleceğin öngörülmesi prensibine odaklanmamıza rehberlik ediyor.” Cisco, Türkiye’deki dönüşümün ana paydaşı olma konusunda kararlı Türkiye’de 1997 yılında faaliyete geçen ve bugün hem İstanbul hem de Ankara’da ofisi bulunan Cisco, bölgedeki operasyonlarında sürekli büyüme kaydediyor. Basın toplantısında bir konuşma yapan Cisco Türkiye Genel Müdürü Cenk Kıvılcım, şunları söyledi: “Cisco’nun Türkiye’nin yerli kuruluşları ve kamu kurumlarıyla işbirliğine olan bağlılığı, bilgi ve iletişim teknolojileri, kritik ulusal altyapılar, sağlık, finans ve servis sağlayıcı piyasalarındaki gelişimi hızlandırmaya yardım edecek.” Bugün Cisco’nun sayıları artmaya devam eden çalışanları ile iş ortaklarından oluşan 650 kişilik bir ekosistemi ve 3 binden fazla Cisco Sertifikalı İnternet Uzmanı bulunuyor. Türkiye’nin hedeflerine paralel olarak çalışmalarını sürdüren Cisco, her geçen gün işgücüne katılan vatandaşlar için daha fazla iş fırsatı yaratmayı hedefliyor. Türkiye’de vasıflara ve yeteneklere yatırım 2013 yılında IDC’nin Türkiye özelinde hazırladığı bir rapor, Türkiye’nin 37 bin ağ uzmanı açığıyla, ihtiyaç duyulan ağ kurulum vasfının yüzde 37.8 altında olduğunu ortaya koydu. Cisco, Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile yürütmekte olduğu farklı eğitimlerle, yerel pazardaki artan ağ uzmanlığı ihtiyacını karşılamak üzere küresel ağ kurulumu uzmanlığı ve bilgi birikimini, Türkiye’nin gençlerine, onları kalifiye hale getirmek için aktarıyor ve Türkiye’deki BİT sektörünün gelişimine katkıda bulunuyor. Örneğin Türkiye’de 16’ncı yılını kutlayan Cisco Networking Academy’de bu yıl, 136’dan fazla eğitim kurumunda 5 bin 800’den fazla öğrenci eğitim aldı. Cisco Networking Academy, Türkiye’de lider yükseköğrenim enstitüleri, meslek liseleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla kurduğu iş ortaklıklarıyla yetişmiş işgücünün oluşturulması için çalışmalarını sürdürüyor. Program Türkiye’de uygulanmaya başladığından bu yana 41 binden fazla kişiye ulaştı. İşgücüne yeniden katılmak isteyen ancak devlet hizmetlerinden yeteri kadar yararlanamayan kişiler, mahkûmlar ve öğrenciler gibi; her yaştan ve ekonomik durumdan katılımcının yer aldığı programa katılan kadınların oranı, programa dünya çapında kadınların ortalama katılım oranı olan yüzde 27’nin üzerinde gerçekleşti.

Türkiye’yi GSMA’de Turkcell temsil edecek

0
Turkcell, dünyadaki mobil operatörlerin haklarını temsil eden GSM Association (GSMA) Yönetim Kurulu’na seçildi. Turkcell, 2015-2016 döneminde Türkiye’yi temsilen GSMA Yönetim Kurulu’nda hizmet verecek ve Turkcell CEO’su Süreyya Ciliv tarafından temsil edilecek. Süreyya Ciliv, 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren yeni yönetim kurulu ile birlikte görevine başlayacak. Dünyada 800’den fazla GSM operatörünü, ilgili yan sektörlerdeki 250’den fazla şirketle bir araya getiren GSMA, 1995 yılından beri faaliyet gösteriyor. GSMA Yönetim Kurulu, GSMA Genel Müdürü Anne Bouverot ve 25 mobil operatörün yöneticisi olmak üzere toplam 26 temsilciden oluşuyor. GSMA, mobil iletişim sektörünün en büyük etkinliği olan Mobil Dünya Kongresi (GSMA Mobile World Congress) başta olmak üzere ses getiren birçok zirve ve etkinliğin organizasyonuna da ev sahipliği yapıyor. Mobil operatör istatistikleri, sektör öngörüleri ve çeşitli raporlar konusunda da çalışmalar yürüten GSMA sektörün durumunu özetleyen araştırmalar da yayınlıyor. Referans kabul edilen bu araştırmalarda sektörün şu anki durumuna ışık tutularak geleceğe yönelik politikaların belirlenmesine katkı sağlıyor.  

AUx İstanbul, tasarım dünyasının buluşma yeri oldu

0
Autodesk Türkiye İş Geliştirme Müdürü Emin Cenal ile üretim sektöründe Autodesk ürünlerinin kullanımını AUx İstanbul etkinliğinde konuştuk.

Polis kameralarının kaçınılmaz geleceği

0
Polislerin üzerlerine giydiği kameraların artık gerçeğe dönüşme zamanı gelen bir fikir olduğunun belki de en iyi kanıtı finans dergilerinin bu kameraları tedarik eden şirketlerin kazançları üzerine uzun makaleler üretmeye başlaması. TASER International, Digital Ally ve GoPro gibi şirketlerin tümü, polis gözetlemesi pazarının sessizce ivme kazanmasıyla birlikte değerlemelerinde inanılmaz artışlar gördü. Meclis onayı bekleyen bu potansiyel devlet kuşunun önemli etkenlerinden bir tanesi de Obama yönetiminin polis kameraları aracılığıyla toplum ilişkilerini arttırmayı amaçlayan 263 milyon dolarlık ödenek girişimi. Henüz piyasadaki ürünler arasındaki en iyisini belirlemek için yeterli verilere sahip olunmasa da polislerin ülke çapında kullandıkları ürünler hakkında birtakım analizler yapılabilir. TASER ve bir başka şirket olan VieVu, hali hazırda 5000 polis merkezine 70.000’in üzerinde kamera satmış durumda. Yeni fon ise 50.000 polis memurunu bu video teknolojisiyle donatmanın yanında onlara bu teknolojinin nasıl kullanılacağını öğretmek için eğitim vermeye de yetiyor. 3087817278 Kameraların kendisi dudak uçuklatan cihazlar değiller. Etrafta pek çok Google Glass görmememiz veya hali hazırda var olan akıllı telefonların direk polis uygulamaları için kullanılmamasının tek sebebi araç içi kameraların veya şok cihazlarının tarihçeleri değil. Bir neden de şirketlerin sağladığı yazılımlarının sağlamlığı. 600-900 dolar arasında değişen cihaz maliyetleriyle, projedeki esas değer verinin bulut tabanlı sunuculara kusursuz bir şekilde ve otomatik olarak aktarılabilmesinde yatıyor. Teoride insanın devreye gireceği tek nokta bir sistem yöneticisinin hangi videoya kimin ne zaman erişebileceğini ayarladığı zaman olmalı. Standart dosya izinlerinden ziyade “ne zaman” ve “ne kadar süreyle” soruları kontrol edilmesi gereken önemli parametrelerden biri. Bu kadar çok video şüphesiz yeni veri depolama sorunları da yaratacaktır ancak belki de daha da önemlisi bu sistemleri incelemek için yeni yazılım analizi metodu fırsatları doğacaktır. Hem Taser’ın Evidence.com’u hem de VieVu’nun VeriPatrol yazılımı her bir videonun seyredilişini yakından takip ediyor. Elbette önemli yazılım özellikleri arasında videoların düzenlenmesine veya gereğinden fazla iyileştirilmesine karşı alınan önlemler bulunuyor. Başarılı olan örneklerden biri Taser’ın Axon sistemi. Bu ağa bağlanabilen bilgisayarda bir kulak aparatı, baş kamerası, iletişim radyosu ve dokunmatik ekran ile 10 saat pil ömrüne sahip Linux tabanlı bir beyin mevcut. Karmaşıklığı bazı askeri giyilebilir teçhizata yaklaşıyor. Görünen o ki yakında tek bir kameranın (veya tek bir görüş noktasının) yetmeyeceği zamanlara da gelebiliriz. Kafada ve vücutta sürekli dolaşan ön ve arka kameralar bir memurun düzgün bir şekilde kontrol edebileceğinden fazla olabilir. Sürekli ara belleğe alınmış video uzunluğu veya kare sayıları gibi şeyleri kontrol etmenin ağırlığı altında ezilmek yerine yakın zamanda bu tip işlevlerin uzaktan kontrol edildiğine şahit olabiliriz – aynı Google Glass’ın bazı hastanelerde “uzak gözler” olarak kullanıldığı gibi. Buralarda baş anestezistler birden fazla hastanın hayati bilgilerini orada bulunan stajyerlerin gözlerinden kontrol edebiliyorlar. Cerrahlar hastalarının ne zaman geldiğini sekreterlerinin gözünden görebiliyorlar. Başka doktorlar cerrahın neler yaptığını onun gözünden inceleyebiliyorlar. Ferguson gibi yeni test bölgeleriyle birlikte vücut kameralarının pazara girişi düşündüğümüzden hızlı gerçekleşebilir.

2015’te de güvenlik sorunlu olacak

0
Kaspersky Lab Global Araştırma ve Analiz Ekibi (GReAT) son birkaç yıldır, RedOctober, Flame, NetTraveler, Miniduke, Epic Turla, Careto/Mask ve diğerleri de dahil olmak üzere dünyanın en büyük Gelişmiş Kalıcı Tehdit (APT) kampanyalarına ışık tuttu. Ekip şimdi de 2015’e dair tehdit öngörülerini açıkladı. Dünya çapında siber saldırılardan sorumlu 60’dan fazla tehdit aktörünü yakından gözlemleyen uzman ekip, şimdi de APT dünyasında ortaya çıkan en popüler tehditlerin bir listesini hazırladı. İşte ana başlıklar; Büyük APT gruplarının parçalanması Sayısı giderek artan küçük tehdit aktörlerinin daha fazla şirketi hedef alması olası görünüyor. Büyük organizasyonların ise, geniş bir yelpazedeki kaynaktan gelen daha fazla sayıda saldırıya maruz kalması bekleniyor. Siber suçlu dünyasında APT tarzı saldırılar Siber suç çetelerinin son kullanıcılardan para çalmaya odaklandığı günler geride kaldı. Suçlular artık doğrudan paranın olduğu yere, bankalara saldırmaya ve bu karmaşık saldırılar için de APT tekniklerini kullanmaya başladı. Otel ağlarını kullanarak üst düzey yöneticileri hedef alıyorlar Oteller dünya genelinde üst düzey bireyleri hedef almak için oldukça ideal yerler. Darkhotel group otellerde kaldıkları süre boyunca özel ziyaretçileri hedef aldığı bilinen APT aktörlerinden biri. Gelişmiş atlatma teknikleri Teşhir edilme endişesi taşıyan APT gruplarının sayısı artacak ve dolayısıyla ortaya çıkmaktan korunmak için daha gelişmiş önlemler almaya başlayacaklar. Veri sızdırmanın yeni yöntemleri 2015 yılında, sızdırma (bir bilgisayardan yapılan yetkisiz veri transferi) işleminin daha gizli ve zor tespit edilecek şekilde yapılmasını sağlamak üzere daha fazla sayıda grubun bulut hizmetlerini kullanması bekleniyor. Sahte bayrak kullanımı APT gruplarının, sahte bayrak kullanımı ile (saldırının başka bir kuruluş tarafından yürütülüyormuş gibi görünmesini sağlamak için) faaliyetlerini dikkatli bir şekilde adapte etmeleri ve hükümetin şüpheli saldırganları ‘adlandırma ve utandırma’ niyetini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaları bekleniyor. Kaspersky Lab GReAT Başkanı Costin Raiu şu yorumlarda bulundu “2014 yılı için kullandığımız sıfat ‘sofistike’ ise 2015 yılı için ‘zor yakalanan’ sıfatını kullanabiliriz. APT gruplarının ortaya çıkmaktan kaçınmak için çok daha kaçamak ve sinsice hareket edeceklerine inanıyoruz. Bu yıl zaten sıfır günlük açıklardan yararlanan yazılımlar kullanan bazı APT oyuncuları olduğunu ortaya çıkardık ve bunların inatçı ve gizli yeni teknikler geliştirdiklerini gözlemledik. Tüm bunları, kullanıcılarımız için çok sayıda yeni savunma mekanizması geliştirmek ve dağıtmak amacıyla kullandık.”

Intel “nesnelerin interneti” platformu açıyor

0
Intel, iş dünyasının Nesnelerin İnternetine hazırlanmasına yardımcı olmak amacıyla salı günü ağa bağlı olan cihazların bağlantılarının ve güvenliklerinin koordine edilip yönetilebileceği bir platformun tanıtımını yaptı. Nesnelerin interneti henüz gelişmekte olsa da IDC’ye göre pazar büyüklüğü geçtiğimiz seneki 1,9 trilyon dolarlık büyüklüğünden 2020 yılında 7,1 trilyon dolar büyüklüğüne erişecek. Akıllı telefon devrimini kaçıran Intel yeni nesil bağlı cihazları sınırlarına dahil etmek için aktif olmaya çalışıyor gibi gözüküyor. Intel nesnelerin interneti platformu, çip devinin donanımlarını ve yazılımlarını kullanan internete bağlı cihazların bir referans modeli cihazından oluşuyor. Intel ayrıca platformunu ileriye taşımak için yazılımlar, donanımlar ve taahhütlerini de duyurdu. Bunların içinde: nesnelerin interneti cihazlarının verilerini, bağlantılarını ve güvenliklerini yönetmek için bulut tabanlı bir yazılım olan Wind River Yönetim Sistemi; sensor verilerini toplamak ve filtrelemek için güncellenmiş Intel nesnelerin interneti geçit donanımları; şirketin nesnelerin interneti geliştirici kitlerini desteklemesi için Intel’in bulut analizi yazılımında yapılan değişiklikler; Intel nesnelerin interneti geçitleri için McAfee’s Enhanced Security güvenlik programı, Intel’den Enhanced Privacy Identity güvenlik teknolojisini diğer üreticiler için destekleme sözü ve nesnelerin interneti cihazlarına iç veya dış veri API’leri oluşturmak için Intel API’ye ve Traffic Management servisine erişim bulunuyor. Intel-Internet-of-Things1 New York City’den bir emlak şirketi olan Rudin Management, aydınlatma ve ısıtma sistemleri gibi daha önceden internete bağlı olmayan cihazları internete bağlamanın finansal bir örneğini teşkil etti. DiBoss adını verdiği kendi tasarımı yazılım sistemini kullanan şirket binalarındaki enerji kullanımı ve diğer sistemlerini yönetiyordu. Intel’e göre şirket sadece bir binasında bir yıl içerisinde 1 milyon dolar tasarruf yaptı. Intel nesnelerin internetinin geliştirilmesi ve kurulmasındaki katılımının devamını sağlama almak amacıyla aralarında Accenture, Booz Allen Hamilton, Capgemini, Dell, HCL, NTT Data, SAP, Tata Consultancy ve Wipro’nun da bulunduğu birkaç danışmanlık şirketi ile ortaklık yaptı. Intel ve danışma partnerleri organizasyonların nesnelerin interneti sistemini daha etkili ve verimli şekilde kurmalarına yardım etmeyi amaçlıyor. Intel’in nesnelerin interneti platformu şirketin Haziran ayında Atmel, Dell, Samsung ve Wind River ile kurduğu ve amacı internete bağlı nesnelerin interneti cihazları için açık kaynaklı standart belirlemek olan Interconnect Consortium’un kuruşunu takip ediyor. Broadcom da Ekim ayında ayrılana kadar bu grubun bir parçasıydı. The Open Interconnet Consortium, Qualcomm, the Linux Foundation, Cisco, Microsoft ve diğerlerinin kurduğu rakip grup AllSeen Alliance’ın kuruluşundan sonra kurulmuştu. Bu sırada Google da kendi Nest ürünlerindeki Thread protokölünü destekleyen Thread Group’u destekliyor. Bu grubun diğer üyeleri arasında ARM, Freescale, Samsung ve diğerleri bulunuyor. Intel aynı zamanda farklı bir grup olan ve endüstriyel makinelerde internete bağlılık üzerine yoğunlaşmış Industrial Internet Consortium’un da bir parçası. Bu grubun diğer kurucu ortakları arasında Cisco, GE ve IBM bulunuyor. Bir zaman sonra tahmini milyarlarca nesnelerin interneti cihazı birbirleriyle konuşmaya başlayacak. Fakat bu biraz daha zaman alabilir.

Quadro’dan kurumsal pazara tablet

0
Windows 8.1 işletim sistemli yeni Quadro Soft Touch 101WS tablet ile küçükten büyüğe herkesin, eğenceden iş dünyasına kadar pek çok amaca uygun ürünlerine bir yenisini daha eklemiş oldu. 2014 yılında, Türkiye’de 100.000’den fazla kullanıcının özel yaşamlarının vazgeçilmezi olan Quadro marka tabletler, Windows 8.1 işletim sistemli yeni Quadro Soft Touch 101WS tablet ile profesyonel kullanım için testlerini tamamladı ve üretime başladı. Günümüzde mobil cihazlar, başta akıllı telefonlar ve tabletler olmak üzere hayatın vazgeçilmezleri arasında bulunmaktadır. Sosyal medya uygulamaları başta olmak üzere iletişim uygulamaları ve genel internet erişimi için yoğun kullanılan akıllı telefon ve tabletlere talep o kadar arttı ki, bu talep özellikle notebook pazarında ciddi daralmaya yol açtı. Fakat iş uygulamlarının kullanım ihtiyacı elbette azalmadı. İş uygulamalarını mobil kullanımda sürdürmek isteyen notebook kullanıcıları ise ya birisini tercih etmek zorunda kaldı ya da çift cihaz taşıma durumunu yaşadılar. Akılllı teknolojilerin öncü markası Quadro’nun yeni ürünü Soft Touch 101WS Tablet ise bu duruma son vermeye aday. Quadro Soft Touch 101WS tablet bilgisayarlar; 4 Çekirdekli Intel işlemci, 2GB Bellek, 32GB Hafıza,  10,1” Ekran gibi üst özelliklere sahip olmasının yanı sıra Quadro intelligent Teknolojisini de içinde barındırıyor. Bu sayede kullanıcılar Windows 8.1 tabanlı yazılımlarını kullanıyor olmanın dışında tablet bilgisayarlarını konuşarak kumanda edebilecek hatta konuştuklarını yazıya çevirebilecekler. Quadro Soft Touch 101WS’nin Öne Çıkan Özellikleri • 4 Çekirdek teknolojili Intel ATOM Quad Core işlemcisi, Intel HD Grafik Kartı ve diğer yüksek performaslı donanımsal özellikleri ile tablet ötesi performans. • Tabletle yeni tanışan ve diğer tüm kullanıcıların alışık olduğu Windows 8 ekran ve menüleri ile öğrenim ve adaptasyon süreci gerektirmeyen kolay kullanımlı ara yüz. • Aşinası olduğunuz ve sürekli aktif olarak kullandığınız Microsoft Office gibi temel yazılımları kullanabilme ve bilgisayarınızla kolay senkronizasyon. • 10.1″ IPS Teknolojisi, 10 Noktadan Dokunmatik ve (1280 x 800 Pixel) geniş ekranıyla ergonomik, kolay kullanım • İnce şık ve hafif tasarımı (535gram) ile prestijli görünüm ve kolay taşınabilirlik. • Yüksek kapasiteli bataryası (6000mAh) ile 8 – 10 saat kullanım süresi, gün boyu kullanım imkanı. • Flash, Silver Light ve benzeri ara yazılımlarla yüksek uyumluluk. Sistem içi uygulamalarda, Internet ortamında interaktif sayfaları görüntüleme ve kullanımda yüksek uyumluluk, kusursuz performans. • Her iki yüzünde yer alan yüksek çözünürlüklü kameraları sayesinde yüksek kalitede fotoğraflar, net ve akıcı görüntülü görüşme konforu. • Yüksek kalitede görüntü aktarımı sağlayan HDMI video arabirimi sayesinde evde, işte okulda; TV, Projeksiyon ve benzer aygıtlar üzerinden görüntü aktarımıyla etkileşimli sunumlar, eğlenceli paylaşımlar. • Akıllı Bilgisayar Teknolojisi “Quadro İntelligent Technologie” Quadro Soft Touch 101WS’nin Teknik Özellikleri                                       İşlemci                  : Intel® Atom™ Z3735F Quad Core 1.33 GHz 2MB Cache, (Max. 1.83 GHz) RAM Bellek         : 2GB DDR3 ROM Flash           : 32 GB Dahili Hafıza  (MicroSD Card Desteği ile Max.64 GB) Ekran Özellikleri : 10.1″ Kapasitif, 10 Noktadan Dokunmatik Yüksek Hassasiyette Multitouch Ekran Çözünürlük          : 1280 x 800 Pixel IPS Grafik İşlemci      : Intel HD Graphics Ekran Kartı Kamera                : Çift Kamera (Görüntülü görüşme desteği) 2 Mp Ön / 2 Mp Arka Kart Desteği         : Micro SD Kart (Maksimum 64GB) Bluetooth             : Versiyon 4.0 G-Senör               : Otomatik, 4 Yönlü Yerçekimi Sensörü 3G Desteği           : Harici 3G Desteği Wi-Fi                   : 802.11b/g/n  Kablosuz İnternet Usb                      : USB OTG High Speed Arabirim Ses                       : 0.8W x 2 Dahili Hoparlör – 3.5mm Kulaklık girişi – Dahili Mikrofon I/O Port                : 1xHDMI, 1x Mini USB, 1 x DC-IN Girişi, 1 x Kulaklık Girişi, 1 x Mikro SD Kart
İşletim Sistemi     : Microsoft Windows 8.1 bing
Diğer Özellikler    : Çoklu Dil Desteği , Flash 11 ve HTML5  Desteği Güç                       : Lithium-ion, 3.7V / 6000mAh / 8-10 Saate Kadar Kullanım Boyut / Ağırlık      : 258 x 172.3 x 9.5mm   /  0.535kg

Dönüm Noktaları

2
TechInside markası ile yola çıktığımız günden bu yana beş altı ayı geride bıraktık. Zaman hep aynı tempoda akıyor ama bizlerin içinde bulunduğu hengâmede zaman algımız nasıl şekilleniyorsa biz bu süreyi sanki bir kaç gün geçmiş gibi hissetmişiz. Elimizde basılmış üç dört farklı sayısı ile dergimiz, bin taneye yakın haber ile internet sitemiz, çektiğimiz yüz taneye yakın yüzü aşkın video, devam eden araştırma projelerimiz ve eğitim ile etkinliklerimizden memnun müşterilerimiz (dostlarımız) olunca zaman algımızın bizi kandırdığını anlıyoruz. Yeni kurulan yapıların ilk dönemlerinde dönüm noktaları daha hızlı seyrediyor. İlk ziyaretçiler, ilk dergi, üçüncü dergi, günde 1000 kişi, ilk 10 bin ziyaretçi, ayda 100 bin tekil ziyaretçi, ilk 1000 sosyal medya takipçisi… ilkler, onlar, yüzler, binler, on binler, yüz binler… Sırada milyonlar var diyebilir miyiz? Çok isteriz ama gerçekçilik çizgisinden uzaklaşıp, hayallere kapılmamak lazım. TechInside’ı büyütmek için çaba harcadığımız bu dönemde bizim kısa zamanda yaşadığımız ilk dönüm noktalarını uzun yıllar önce atlatmış sektörümüzün bazı köklü firmaları da kendi dönüm noktalarını yaşadılar. Örneğin Logo 30. Yılını, Estap 25. Yılını, Etiya 10. Yılını kutladı. Teknolojinin bu kadar hayatın kendisine entegre olduğu, hayat yoğunluğunun zaman algımız üzerindeki oyunlarını da göz önüne alacak olursak, bir işletme için, 10, 25 ve 30 gibi yıllar söylenirken dile kolay ama yönetirken ve yaşarken neredeyse bir ömür ile eşdeğer süreler. Bilgi Teknolojileri sektörünün genel olarak ülkemizdeki tarihine dönüp baktığımız zaman, bu gün her ne kadar başarıları ve dönüm noktalarını konuşsak da geride kalmış pek çok sonları da görüyoruz. Bir dönemler adını altın harfler ile yazan firmaların pek çoğu bu gün ancak Wikipedia sayfalarında kendilerine yer bulabiliyorlar. Geçmişte yaşanan bu tarz deneyimler şüphesiz ki gelecek dönemin işletme stratejilerine de yön veriyor. Siz elinizde tuttuğunuz bu üçüncü sayımızı okurken biz çoktan dördüncü sayımız için çalışmaya başlamış olacağız çoktan bitirdik ve matbaaya gönderdik. Üçüncü sayımız bizler ve okuyucularımız için küçük bir dönüm noktası, bizi bir sonraki bekleyen hedef 6. Sayı, sonrasında 12. Sayı, akabinde üçüncü yıl ve bu şekilde devam edecek. Her seferinde aradaki geniş zaman dilimini akıllıca düşünülmüş, tecrübeyle tasarlanmış, doğru hedeflenmiş bir şekilde doldurmamız lazım. Aksi takdirde bu giderek büyüyen zaman dilimleri arasındaki geçişler giderek sıkıcı ve çekilmez bir hal alabilir. Bu gerçeğin farkında olarak yönetim stratejilerimizi belirliyoruz. Eğer sıkılmadan buraya kadar okuduysanız dönüm noktasına bir de farklı bir açıdan bakalım. Dönüm noktaları her zaman bir varlığın bir anlayışın ulaştığı zamana veya niceliğe bağlı bir durum olmak zorunda değil. Dönüm noktası zaman zaman, hatta genelde, bir nitelik ifade etmelidir. Bu nitelik her daim ilerleyiş olmak zorunda da değildir. Kazandığınız tecrübe ve deneyim size bir sonraki adımı atmak yerine durmanız gerektiğini söyleyebilir. O zaman dönüm noktası, yeni bir yaş kutlaması olmaktan çıkar ve bir terakki gerçeğine dönüşür. Dışarıdan bakıldığında son nokta gibi gözüken bir adım aslında var olan ilerlemenin şekil değiştirerek devam ettiği bir sonraki adımın başlangıcıdır. Felsefe ahkâmı kesmeye son verelim :) TechInside’ın ve içinde bulunduğumuz sektörün dinamizmi ile sanırım biz dönüm noktalarını her bir nefeste yaşıyoruz. Geri kalanlar kutlamalar için bahanelerimiz.