Japonya’da otonom araç şeridi devreye alınacak. Otoyoldaki bu şeritte, yalnızca otonom teslimat yapan kamyonlar gidebilecek.
Japonya, ülkenin en işlek otobanında sürücüsüz kamyonlara ayrılmış bir şerit oluşturarak otonom sürüşü benimsemesinde daha ileri bir seviyeye ulaştı.
Başkent Tokyo ile Aichi vilayetindeki 2.2 milyonluk bir şehir olan Nagoya arasındaki rotanın bir bölümü, 2024 yılı içerisinde otonom nakliye araçlarına ayrılacak. Japon medya kuruluşu Nikkei Asia’nın verdiği bilgiye göre sürücüsüz şerit, Fuji Dağı’nın güneyindeki iki şehir olan Numazu ve Hamamatsu arasında yaklaşık 100 km uzanan Shin-Tomei Otoyolu’nun bir bölümünde gösterilecek. Otonom araç şeridi ile otonom kamyonlara ayrı bir alan tanınmış olacak.
Yolun bu kısmı uzun ve düz nitelikte. Ayrıca yolun her iki tarafında üç şerit bulunuyor. Bu da onu kendi kendine giden kamyonların konuşlandırılması için ideal kılıyor. Otonom sürüş şeridinin, insanlar tarafından kullanılan araçlara da izin verip vermeyeceği henüz belli değil.
Altyapı yatırımları planlanıyor
Yol koşullarının sürekli izlenmesini sağlamak için şeride sensörler ve kameralar eşlik edecek ve gelişmiş 5G iletişimi de gerekecek. Bu düzeyde bağlanabilirlik, kendi kendine giden kamyonların şeritteki herhangi bir engel veya ilerideki beklemeler konusunda uyarılmasını ve zamanında yavaşlamalarını sağlamak için gerekli. Girişim, Japon hükümeti tarafından sunulacak olan ulusal bir dijital altyapı için yol haritasının bir parçası niteliğinde diyebiliriz.
Ayrıca 2023 Mart ayında Parlamento’da sürücüsüz ulaşımın getirilmesine izin verecek bir yasa tasarısının kabul edileceği ortaya çıkmıştı. Ardından Kasım ayında Ulusal Polis Teşkilatı, Seviye 4 otonom sürüşü trafik yasasına dahil etme planlarını onayladı. Seviye 4, Otomotiv Mühendisleri Derneği tarafından, bir aracın belirli senaryolarda insan sürücünün herhangi bir müdahalesine gerek duymadan kendi kendine hareket etmesi olarak tanımlanıyor. Gerekli mevzuatın yürürlüğe girmesiyle birlikte Japon hükümeti, 2025 yılına kadar 40 ve 2030 yılına kadar 100’den fazla alana sahip olmayı planlayarak Seviye 4 mobilite hizmetlerini artırmak istiyor.
TÜSİAD ve TÜBİSAD’dan “Türkiye’nin 2. Yüzyılında Yüksek Teknoloji İçin Eylem Çağrısı”
Deloitte Digital’in içerik desteği sağladığı raporda yenilikçi politikaların geliştirilmesinden finansal desteklere, altyapıdan yetkin insan kaynağına kadar, Türkiye’ye yüksek teknoloji atılımı sağlayacak tüm kaldıraçlar için, mevcutta atılan adımlara ilave olarak ele alınması önemli değerlendirilen eylemlere yönelik 18 Eylem Çağrısı’na yer verildi.
Ülkemizin rekabetçilik gücünün ve gelişmişlik düzeyinin artırılmasına yönelik gerçekleştirilen çalışmalar kapsamında ortaya konan raporun tanıtım toplantısı TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyeleri ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Eş Başkanları Perihan İnci ve H. Çağatay Özdoğru’nun Neden Dijitalleşme, Neden Yüksek Teknoloji? başlıklı sohbeti ile başladı. Etkinlik Deloitte Danışmanlık Lideri Hakan Göl ve Deloitte Danışmanlık Müdürü Büşra Karakaya’nın “Global Trendler ve Rapor Bulguları” başlıklı sunumuyla devam etti.
Toplantıda ayrıca TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve TÜSİAD Dijital Ekonomi Stratejileri Çalışma Grubu Başkanı Burak Aydın ile TÜBİSAD Yönetim Kurulu Üyesi Serdar Urçar’ın konuşmacı olduğu Türkiye’nin Dijital Dönüşümü için Neler Yapılmalı? konulu bir oturum yer aldı.
TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Levent Kızıltan ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ise Yüksek Teknoloji Eylem Çağrısı başlıklı kapanış oturumuyla etkinliği sonlandırdı.
“Türkiye’yi her bölgesi ile bütüncül bir teknoloji üretim merkezi haline getirmeliyiz.”
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutladığımız bu sene, ülkemiz için önemli bir eşiği temsil ediyor. Geleceğin ekonomisi teknoloji ve dijitalleşme ile şekilleniyor. Rekabet kuralları yeniden yazılırken yarının ekonomisine hazırlıklı olmalıyız. TÜSİAD olarak biz bu çerçevede teknolojiyi ve dijitalleşmeyi çalışmalarımızın önemli taşıyıcı kolonlarından birisi yaptık. Çağın dinamiğini kaçırmamak, ileri ülkelerin gerisinde kalmamak için tüm kaynaklarımızla ve acilen, bilim ve teknolojik ilerlemeyi temel alacak adımları atacak bir seferberlik içine girmemiz gerektiğine inanıyoruz.
Bugün TÜSİAD-TÜBİSAD işbirliğiyle paylaştığımız raporumuzda da Türkiye’nin yüksek teknoloji ile hayata geçirebileceği potansiyeli ve bu hedef için kritik gördüğümüz eylem çağrımızı sizlerle paylaşıyoruz. Türkiye’yi her bölgesi ile bütüncül bir teknoloji üretim merkezi haline getirmeliyiz. Dijital dönüşümü hızlandırmak için mevcut durumda özel sektör ve kamu önemli adımlar atıyor. Bu alanda başarılı olabilmek için üst seviyede sahipliğe ve koordineli bir yaklaşımla hareket etmeye ihtiyaç var. Kamu, özel sektör ve akademi iş birliğinde gerekli çalışmaların yapılması çok önemli. Özel sektörü yönlendirebilecek kamu politikalarını ve destekleri ortak akılla bütüncül bir şekilde yeniden kurgulamalıyız.”
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Levent Kızıltan
“Sürdürülebilir büyümenin anahtarı teknoloji atılımını gerçekleştirebilen ülkelerin ellerinde bulunuyor.”
TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Levent Kızıltan konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Dijitalleşmenin merkezde olduğu yeni dünya düzeninde, sürdürülebilir büyümenin anahtarı teknoloji atılımını gerçekleştirebilen ülkelerin ellerinde bulunuyor. Dolayısıyla dijitalleşme ve dijital ekonomiye geçiş, ülkemiz için uluslararası sahada akılla koşmamız gereken bir yarış ve birçok paydaşla birlikte yürüyeceğimiz stratejik bir yolculuk olmak zorunda. Cumhuriyetin 2. yüzyılında temel hedefimiz, teknoloji atılımını gerçekleştirmiş ve dijitalleşmeyi güçlü bir ekonomik değere dönüştürmüş bir Türkiye var etmek olmalı.”
“Türkiye’nin 2. Yüzyılında Yüksek Teknoloji İçin Eylem Çağrısı” raporuna www.yuksekteknolojiraporu.org adresinden erişebilirsiniz.
“Türkiye’nin orta teknoloji tuzağından kurtulması gerekiyor!”
TÜBİSAD Yönetim Kurulu Üyesi Serdar Urçar ile TÜSİAD ve TÜBİSAD iş birliği ve Deloitte Digital’in içerik desteği ile hazırlanan “Türkiye’nin 2. Yüzyılında Yüksek Teknoloji İçin Eylem Çağrısı” raporunu değerlendirdik.
Incisiv öncülüğünde hazırlanan bir rapora göre, perakende maliyetleri otomasyon ile düşecek. Görevlerin yüzde 70’i otomasyona emanet olacak.
Yeni bir rapora göre, işletmelerin operasyonel verimliliği artırmak, maliyetleri azaltmak ve karlılığı artırmak için dijital teknolojiler perakende sektörünü dönüştürmeye hazırlanıyor.
Incisiv tarafından Verizon Business ile işbirliği içinde yürütülen rapor, perakendecilerin otomasyonda önemli bir artış beklediğini ve katılımcıların 2025 yılına kadar görevlerin yüzde 70’e varan oranda kısmen veya tamamen otomatik hale getirileceğini tahmin ettiğini ortaya koydu.
Operasyonel verimlilik için otomasyon şart
Incisiv‘in Baş Sorumlusu Gaurav Pant: “Operasyonel verimliliği artırmak, günümüzün rekabetçi ortamında perakendeciler için çok önemli. Otomasyon çok yakın ve perakendeciler süreçleri kolaylaştırmak ve maliyetleri azaltmak için bunu benimsemeli” dedi. Gerçek zamanlı envanter yönetimi, pandeminin ardından devam eden tedarik zinciri belirsizliğine yanıt veren işletmeler tarafından belirlenen birincil yatırımdı.
Rapora göre robot teknolojisinin kullanımı halen nispeten düşük olsa da özellikle bakkaliye ve genel mal perakendecileri arasında bunun önümüzdeki birkaç yıl içinde artacağı tespit edildi. Mağaza içi teknolojilerin artan kullanımıyla birlikte, mağazaların da daha yüksek hacimli trafiği yönetmek için ağ özelliklerini geliştirmesi gerekecek.
Verizon’un Küresel Çözümlerden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Scott Lawrence: “Mağazalardaki mobil ve bağlı cihazların sayısı artmaya devam ettikçe, daha yüksek hızlara, daha az ağ arıza süresine ve yoğun trafiği yönetmek için daha iyi bir yeteneğe olan ihtiyaç daha kritik hale gelecek. Önemli olan, mağaza içi uygulamaların doğru zamanda doğru bant genişliğine erişmesini sağlayacak ve bunların gerektiği gibi ölçeklendirilip küçültülebilmesini sağlayacak bir ağ mimarisi oluşturmak” dedi.
Taşımacılık hizmetini uçtan uca dijitalleştiren akıllı lojistik platformu Diginak.com, yılın ilk üç ayında büyümesini iki kat artırarak, 5,25 milyon dolar değerleme ile 2. tohum yatırımını aldı.
Diginak.com, çok kısa zamanda önemli büyüme oranları yakalayarak yatırımcısının yüzünü güldürdü. Firma, bu yılın ilk 3 ayında bir önceki yıla oranla cirosunu 2 kat artırdı. Türkiye’de yüksek bir büyüme oranı yakalayan Diginak.com, aldığı yeni yatırım ile iç pazarda hedeflerini daha da büyüttü.
Diginak’ın pazardaki yeni hedefleri, aldığı yatırımlar ve lojistik sektöründe dijitalleşmeyi Diginak CEO’su Oğuzhan Karaca ile konuştuk.
Techinside: Diginak.com ilk çeyreği nasıl geçirdi. 2023 yılı için hedefleriniz nelerdir?
Oğuzhan Karaca: Diginak.com yakın zamanda idacapital tarafından yürütülen innovate21st hızlandırma yatırım programı kapsamında 2.5 milyon dolar değerleme üzerinden yatırım almıştı. Geçtiğimiz hafta yatırımcımız ile yılın ilk üç ayını değerlendirdik. Yılın ilk çeyreğinde büyümemizi 2 kat artırmamız neticesinde 5,25 Milyon dolar yeni değerleme ile ikinci kez yatırım aldık. Hedefimiz iç pazarda KOBİ lerin en çok tercih ettiği dijital taşımacılık platformu olmak, ardından global pazarlara açılmak.
Diginak | Dijital Nakliye Platformu olarak, idacapital ile güzel bir sentez yakaladığımıza ve sinerji oluşturduğumuza inanıyorum. Amacımız, ülkemize bu alanda ayakları yere basan, çevik ve sürdürülebilir bir dijital nakliye platformu kazandırmak ve ardından küresel pazarlara açılmak. 2022 yılında ciro bazında ortalama 6 kat büyüme ile sektörde tüm dikkatleri üzerimize çektik. 5,25 milyon dolar derleme üzerinden aldığımız yeni yatırım ile iç pazardaki pozisyonumuzu güçlendirmek için emin adımlarla ilerliyoruz. Art arda birbirinden önemli yatırımlar almamız ve çalışmalarımızın takdir edilmesinden ötürü mutluyuz. Bu sürdürülebilir başarıda emeği geçen tüm ekip arkadaşlarıma ve paydaşlarımıza teşekkür ediyorum.
2. TOHUM YATIRIMINI, SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME, YAPAY ZEKA TEKNOLOJİSİ VE İNSAN KAYNAĞIMIZI GÜÇLENDİRMEK İÇİN KULLANACAĞIZ
Yatırımcılarımızın firmamıza ve iş modelimizin potansiyeline olan inancı ve bizi ekosistemde yukarılara taşıma iddiası, bizleri çok gururlandırdı. Kısa-orta vadede iç pazarda KOBİ lerin en çok tercih ettiği 1 numaralı dijital nakliye platformu olmak hedefimize ulaşmak için çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz.
Techinside: Aldığınız 2. Tohum yatırımı ile hangi alana yatırım yapacaksınız?
Oğuzhan Karaca Diginak CEO
Oğuzhan Karaca: Yeni yatırım ile ajandamız daha da yoğun bir hale geldi. Sürdürülebilir büyüme trendimizi korumak, yapay zeka altyapımızı güçlendirmek ve insan kaynaklarımızı geliştirmek ana hedeflerimiz arasında. Özellikle Amerika pazarında faaliyete başlama konusunda istekliyiz ve en doğru zamanı belirlemeye çalışıyoruz. Elde ettiğimiz yatırımlarla kısa vadede Türkiye’nin her noktasındaki KOBİ müşterilerimize verimli ve sürdürülebilir operasyon sunma, orta vadede ise Amerika pazarındaki yerimizi almak istiyoruz.
Yatırımımızı ağırlıklı olarak üç alanda değerlendirmeyi planlıyoruz. Öncelikle büyüme hızımızı korumak istiyoruz. Biz kurulduğundan beri kar eden bir şirketiz, hiçbir zaman büyümek için zarar etmeyi tercih etmedik, bu özelliğimizden ödün vermek istemiyoruz. Hem büyüyen hem de kar eden ender dijital lojistik platformlarından birisiyiz. Tabi ki teknolojik altyapımızı daha da iyileştireceğiz, yeni teknolojileri bünyemize entegre edeceğiz. Özellikle yapay zekaya odaklanmış durumdayız. Yatırımı değerlendireceğimiz üçüncü alan ise insan kaynağı olacak. Lojistik alanında katma değer üreterek fark yaratmak ve sektör lideri olmayı hedefliyoruz. Dijital nakliye sektöründe teknoloji kadar insan kaynağı da önemli. Bunun farkındayız.
Yatırımı hizmet verdiğimiz ülke sayısını artırmaya hazırlanmak için kullanmayı tercih ediyoruz. Diginak.com bugün sadece Türkiye’de aktif olarak faaliyet gösteriyoruz. Ancak hizmet sunduğumuz ülke sayısını artırmak istiyoruz. Özelikle Amerika kıtasını yakın markaja aldık. Özetle yeni yatırımı global hedeflerimize ulaşmak için de değerlendireceğiz.
Techinside: Diginak.com’un hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projeleri var mı?
Oğuzhan Karaca: Diginak.com olarak kurumsal sosyal sorumluluk projelerimiz ile sektörde fark yaratmayı ve ülke ekonomine katkı sağlamak istiyoruz. “Sıfırdan Başlayalım Projesi” ile yaraları saracağız. Taşımacılık hizmetini uçtan uca dijitalleştiren akıllı lojistik platformu Diginak.com olarak “Sıfırdan Başlayalım Projesi” ile depremden etkilenen lojistik sektörü profesyonellerinin yaralarını sarmayı hedefliyoruz. Şimdi dayanışma zamanı mottosuyla hayata geçirilen proje sayesinde; depremden dolayı işsiz kalan lojistik sektörü çalışanlarının hayatlarını iademe etmeleri için yeni iş kurmasına imkân tanıyoruz.
Sürdürebilirlik anlayışı çerçevesinde depremzedelerin yaralarını sarmayı hedefliyoruz. İşini kaybeden lojistik sektörü profesyonellerine “Pro-Forwarder Eğitim Programı ile Kendi lojistik işinin sahibi ol” çağrısında bulunduk. Hayatta kalmayı başaran ancak evlerinden ve işlerinden olan depremzedelerin en kısa sürede normal yaşamlarına dönebilmeleri için destek olmalıyız. Yardımlar dışında iş dünyası olarak üzerimize bir görev daha düşüyor; sürdürülebilir politikalar ve projeler geliştirmek.
DIGINAK | Dijital Nakliye olarak; eğitim programını başarılı derece ile tamamlayan katılımcılara; Ulaştırma bakanlığından alınacak “H1 Yetki belgesi bedelinin karşılayarak güçlü bir destek sunacağız. Ardından işlerini yönetmek için taşımacılık yönetim yazılımını ücretsiz kullanımlarına sunacağız ve işlerine başlayabilmeleri için gerekli olan bireysel nakliyeci navlunlarını ödeyeceğiz. Bunun yanı sıra bu yolculukta sürekli yanlarında kendilerine koçluk ve mentorluk yapacağız. İlerleme kaydeden katılımcılar için DIGINAK platformuna yeni üye olan müşterileri kendilerine atayarak cirolarına ve gelirlerine destek olacağız.
Rakamlarla Diginak.com
2020’de Oğuzhan Karaca tarafından kuruldu
Ocak 2021’de operasyona başladı, ilk yılında 10 bin sefer FTL/LTL ve Parsiyel taşıma yapmayı başardı.
Diginak.com 2022 yılında bir önceki yıla oranla ciro bazında 6 kat büyüdü. 250 KOBİ Müşterisine taşıma yaptı.
Ocak 2023’de Innovate21st hızlandırma yatırım programı kapsamında idacapital’den 2,5 milyon dolar değerleme üzerinden yatırım aldı.
Nisan 2023’de yılın ilk çeyreğinde 2 kat büyümeyi başaran Diginak.com, 5,25 Milyon Dolar değerleme ile idacapital den ikinci yatırımını aldı.
Firma, 2023 yılında 500 KOBİ müşterisi ve 7 Milyon USD Ciro hedefliyor
Twitter finansal özellikler ekleyerek gerçek zamanlı fiyatları gösteren $Cashtag hizmetini genişletiyor. Bunun için eToro ile ortaklık kuruldu.
Twitter, çevrimiçi yatırım platformu eToro ile bir ortaklık anlaşması imzaladı. Ortaklık, sosyal ağın yakın zamanda başlatılan ve belirli finansal varlıklar için gerçek zamanlı fiyatları gösteren $Cashtag özelliğini genişletiyor.
Duyurulan yeni ortaklık, Twitter’ın Cashtags özelliğini genişletiyor ve kullanıcıların hisse senetleri, kripto para ve diğer finansal varlıklar için daha fazla gerçek zamanlı fiyat aramasına olanak tanıyor. Ayrıca, kullanıcılar artık doğrudan Twitter’dan eToro sitesine gitme ve aradıkları varlığa yatırım yapabilecekler. eToro’ya göre, Twitter ile yeni ortaklık, “gelişmiş finansal eğitime” izin verecek.
Finansal varlıklar için hareketlilik artabilir
eToro CEO’su Yoni Assia yaptığı açıklamada, sosyal medyadaki finansal içeriğin, daha geleneksel kanallar tarafından dışlanmış hisseden birçok kişiye eğitim sağladığını söyledi.
Assia: “Twitter, perakende yatırım topluluğunun önemli bir parçası haline geldi. Her gün milyonlarca sıradan yatırımcının finansal haberlere erişmek, bilgi paylaşmak ve sohbet etmek için gittiği yer burası. Paylaşılan bilgide güç var ve yatırımı bir grup çabasına dönüştürerek birlikte daha iyi sonuçlar verebilir ve daha başarılı olabiliriz” dedi.
Bireysel yatırımcıların sosyal medyadaki etkinliği göz önüne alındığında, ortaklık eToro için potansiyel bir patlama olabilir. Basın bülteninde verilen bilgilere göre Twitter şu anda günde ortalama 4.7 milyon ve yılın başından bu yana ise 420 milyon $Cashtag araması gerçekleştirdi. Twitter, Aralık ayında $ Cashtag özelliğini başlattı ve daha önce perakende yatırımcıların şüphesiyle karşılanan bir hareket olan Robinhood’daki canlı fiyat çizelgeleriyle bağlantı kurdu.
Yeni güvenlik doğrulamalarıyla WhatsApp hesap çalma işlemini zorlaştırıyor. Platform yeni özelliklerle daha güvenli oluyor.
WhatsApp, bir dizi yeni güvenlik özelliği sunmaya başladı. Bu özelliklerden en dikkat çekeni ise şirketin, hesabınızı tehlikeye atabilecek SIM hırsızlığı ve diğer sosyal mühendislik saldırılarına karşı kullanıcıları korumak için daha fazlasını yaptığını görüyor.
Şüpheli kayıtlarda yeni özellik devreye girecek
WhatsApp‘ı yeni bir cihaza bir sonraki indirişinizde, hesabınızı yeni bir telefona taşımak istediğinizi onaylamak için eski cihazınızı kullanmanız istenebilir. Hesabınızın kilitlenme olasılığından doğal olarak endişe edebilirsiniz. Bu konuda bir WhatsApp sözcüsü, Engadget Account Protect’in yalnızca şirketin şüpheli bir kayıt girişimi tespit etmesi durumunda etkinleşeceğini söyledi. Ayrıca, eski cihazınıza erişiminiz yoksa şirketin size ikinci bir defalık şifre göndermesini isteyebilirsiniz. Bu sayede WhatsApp hesap çalma konusunda siber saldırganların işini bir hayli zorlaştıracak.
Yakın zamanda cihaz değiştirmeye karar verseniz de vermeseniz de, yeni geçmiş kontrollerinin yeni tanıtımı sayesinde WhatsApp hesabınız daha güvenli olacak. WhatsApp’ın eklediği doğrulama özellikleriyle doğrudan etkileşim kurmanız gerekmeyecek. Bununla birlikte şirket, hesabınızı kötü amaçlı yazılımlara karşı korumaya yardımcı olacaklarını ve WhatsApp’ınızın güvenliği ihlal edildiğinde sizi daha iyi koruyacaklarını söylüyor.
Ayrıca WhatsApp, kullanıcıların birisiyle olan bağlantılarının şifreli olduğunu doğrulamasını da kolaylaştırıyor. Şu anda, biriyle bağlantınızı doğrulamak için bir kişinin profilindeki bilgi sayfasının altındaki Şifreleme sekmesine dokunarak bulabileceğiniz bir QR kodunu taramak veya 60 basamaklı bir sayıyı karşılaştırmak gerekiyor.
Yeni özellikler önümüzdeki aylarda tüm WhatsApp kullanıcılarına sunulacak.
Aetheros akıllı sayaç hizmeti için ABD enerji pazarına girdi. Yeni Zelanda ve Avustralya’dan sonra Aetheros hızlı büyümesine devam ediyor.
Aetheros, Aether İşletim Sisteminin (AOS) ABD enerji piyasasının değişen taleplerini karşılayabilecek esnek ve açık bir platform sağladığını söyledi. Operatörler şu anda hizmetlerini ve altyapılarını yenilenebilir enerji, pil depolama ve elektrikli araç çözümlerinin artan popülaritesini karşılayacak şekilde uyarlıyor.
Enerji sektöründe akıllı sayaç trendi
Aetheros’un AOS’si halihazırda ticari olarak Avustralya ve Yeni Zelanda’da konuşlandırıldı. ABD’ye genişlemesi, ülkenin akıllı sayaç gereksinimlerini değiştirmesi, elektrikli araçlara ve yenilenebilir enerji çözümlerine daha iyi hizmet vermek için değiştirilecek 100 milyondan fazla akıllı sayaçla birlikte geliyor. Yeni akıllı sayaç ortamı, kamu hizmetlerinin çevrimiçi hale gelen yenilenebilir ve elektrikli cihazları desteklemek için dağıtım ağlarının ucuna analitik ve kontrol eklemek istediği anlamına geliyor. Aetheros akıllı sayaç pazarındaki hizmet ağını genişleterek, farklı ülkelere de giriş yapmayı hedefliyor.
Aetheros‘un kurucusu Ray Bell: “ABD’de akıllı sayaçların ilk dağıtımları, tamamen kullanım süresi faturalandırması ve daha fazla üretim kapasitesi oluşturma ihtiyacını karşılamak için talep yanıt programlarının kullanılmasıyla ilgiliydi. Bugünün gereksinimleri çok daha karmaşık” dedi.
AOS açık IoT Hizmet Katmanı, kullanıcıların herhangi bir donanım ve yazılım kombinasyonunu kullanarak IoT ağlarını ve uç uygulamalarını oluşturmasına, dağıtmasına ve yönetmesine olanak tanıyor. Aetheros, platformun ABD sunumunu genişletirken, kamu hizmetlerinin ve tedarikçilerinin “şebeke kenarında yenilik yapma ve geniş, yeni bir dizi akıllı enerji hizmeti fırsatının kilidini açma” özgürlüğüne sahip olacağını söyledi.
UCLA Samueli araştırmacıları, origami ile tasarlanan çipsiz otonom robot. Bu robot, temel görevleri yerine getirebilecek seviyede.
Araştırmacılar, origami tekniklerine dayalı, yerinde monte edilebilen ve zorlu ortamlarda konuşlandırılabilen katlanabilir, otonom robotlar yarattılar.
UCLA Samueli Mühendislik Okulu’ndan ekip, robotları oluşturmak için aktüatörler ve sensörlerle entegre ince, esnek levhalar kullanan yeni üretim tekniğini geliştirdi.Ekip, testlerde levhaları yarı iletken olarak çalışacak şekilde programladı. Kesildikten, katlandıktan ve birleştirildikten sonra levhalar, çevresini algılayabilen, analiz edebilen ve bunlara göre hareket edebilen bir robot geliştirildi. Çipsiz otonom robot temel görevleri yerine getirebilecek düzeyde tasarlandı.
OrigaMechs robotları
Araştırmacılar robotlara Origami MechanoBots’un kısaltması olan “OrigaMechs” adını verdiler.
Çalışmanın baş yazarı Wenzhong Yan: “Bu çalışma, origami katlama tabanlı imalatla ilgili olumlu nitelikleri korurken, genişletilmiş yeteneklere ve özerklik seviyelerine sahip yeni bir origami robot sınıfına yol açıyor” dedi.
Ekip, yeni yöntemi kullanarak üç robot geliştirdiler. Bunlar; nesne algılama için antenleri olan böcek benzeri yürüyen bir robot, bir nesneyi algıladığında “çenelerini” kapatan sinek kapanı benzeri bir robot ve iki tekerlekli bir robot oldu.
Testlerde robotlar bir güç kaynağına bağlıyken, ekibin esnekliği ve hareket özgürlüğünü artırmak için lityum pillerle çalışan entegre bir enerji depolama sistemi geliştirme planı bulunuyor.
Tasarımın çipsiz olduğu göz önüne alındığında ekip, tasarımlarının yüksek radyasyonlu alanlar gibi zorlu ortamlarda çalışmak için kullanılabileceğini söyledi.
Araştırmanın baş araştırmacısı Ankur Mehta: “Doğal veya insan yapımı bir felaket sırasında olduğu gibi bu tür tehlikeli veya öngörülemeyen senaryolar, origami robotlarının özellikle yararlı olduğu yerler olabilir. Robotlar, özel işlevler için tasarlanabilir ve talep üzerine çok hızlı bir şekilde üretilebilir. Ayrıca, çok uzun bir yol olsa da, diğer gezegenlerde bu senaryolardan etkilenmeyen kaşif robotların çok işe yarayabileceği ortamlar olabilir” dedi.
AloTech, çağrı merkezi sektöründe Türkiye’de bir ilke imza atarak, yapay zeka araştırma şirketi OpenAI ile iş birliği yaptı ve bu şirket tarafından geliştirilen, bot teknolojisinde bir devrim olarak kabul edilen ChatGPT-4’ü kendi chatbot sistemine entegre etti. Böylece çağrı merkezlerinde AloTech altyapısını kullanan şirketler, kendi tüketicileri ile chatbot üzerinden yaptıkları görüşmeleri çok daha hızlı ve verimli bir şekilde gerçekleştirebilecek. Yeni sistemi AloTech’in hem Türkiye hem de faaliyet gösterdiği 44 ülkedeki müşterileri, 95 farklı dil seçeneği ile kullanabilecek.
Türkiye’nin en büyük bulut tabanlı çağrı merkezi platformu AloTech, sektörde bir ilke imza atarak müşteri deneyimini en üst noktaya taşıyan yapay zeka chatbot’u ChatGPT-4’ü kendi chatbot sistemine entegre etti. Yapay zeka araştırma şirketi OpenAI tarafından geliştirilen 100 tirilyon parametre ile veri işleme kapasitesine sahip ChatGPT-4, bu alanda bir devrim olarak kabul ediliyor. Cenk Soyak: “ChatGPT-4 ile sohbet çok daha hızlı ve doğal ilerliyor” ChatGPT-4 entegrasyonu hakkında bilgi veren AloTech CEO’su Cenk Soyak, “Çağrı merkezlerinde chatbot kullanımı son yıllarda hızla artış gösteriyor. AloTech verileri de 2022 yılındaki chatbot kullanımının bir önceki yıla göre yüzde 750 arttığını gösteriyor. Hiç kuşkusuz kullanım arttıkça chatbot’lara yönelik beklenti de yükseliyor. Tüketiciler sordukları sorulara hızlı ve net cevaplar almak istiyor. ChatGPT-4 bunu sağlamak adına çok önemli bir adım.
Yazılanları sadece anlamakla kalmayıp, yönlendirme de yapıyor. Hatta günlük konuşmalar ile sohbeti çok daha doğal bir hale getiriyor. Biz de ülkemizde ve 44 ülkede hizmet verdiğimiz 700’ün üzerinde müşterimizin, tüketicilerine üst düzey bir çağrı merkezi deneyimi sunabilmeleri için OpenAI iş birliği yaptık. Bu kapsamda şirketin ticari kullanımlara açık olan en üst versiyon chatbot’u ChatGPT-4’ü sistemimize entegre ettik. Sektörün gelişimine önemli katkı sunacağına inandığımız bir ilke imza attığımız için mutluyuz” dedi.
ChatGPT-4’e müşterilerimizin işlerini öğreteceğiz
Yeni entegrasyonu AloTech Yapay Zeka Laboratuvarı’nda geliştirmeye devam ettiklerini söyleyen Soyak, “ChatGPT-4’ün yüksek kapasitesine ek olarak AloTech ve çağrı merkezi pazarı hakkındaki verileri de bot’a öğretiyoruz. Bununla birlikte çağrı merkezlerinde ChatGPT-4’ü kullanmak isteyen müşterilerimizin bilgilerini, yaptıkları işleri de öğreteceğiz. Örneğin bir restoranın tüm menüsünü bilecek. Ancak sadece menüyü yazmakla kalmayıp, adeta bir restoran çalışanı gibi talep geldiği takdirde tüketiciye alternatif yiyecekler de sunabilecek. Chatbot; Türkçe, İngilizce ve Almancayı mükemmel bir şekilde anlıyor. Ancak müşterilerimizden gelen talebe göre 95 farklı dil seçeneğimiz bulunuyor” diye konuştu.
Müşteri temsilcilerinin verimliliği artacak
ChatGPT-4’ün müşteri temsilcilerinin işlerini kolaylaştıracağına da dikkat çeken Soyak sözlerini şöyle tamamladı; “Halihazırda kullandığımız bot ile gelen taleplerin yüzde 64’ü müşteri temsilcisine bağlanmaya gerek kalmadan bot ortamında çözülüyordu. Yeni entegrasyonumuz ile bu oranı yüzde 90’ın üzerine taşımayı hedefliyoruz. Böylece sistemimizi kullanan 30 binin üzerindeki müşteri temsilcisi de tekrarlayan sorular yerine tüketicilerin daha kompleks taleplerine zaman ayırabilecek, çok daha verimli çalışabilecekler.”
Windows 11 tasarım anlamında önemli bir değişime neden oldu. Eski tasarıma alışık kullanıcılar, kullanıcı dostu Windows 11 ayarları yapabilir.
Başlat düğmesini sol köşeye taşıyın
Gelenekçi kullanıcılar için bu özellik büyük bir rahatlık sağlıyor. Windows’un eski sürümlerinde olduğu gibi başlat düğmesini sol alt köşeye taşıyabilir ve kas hafızası ile rahat kullanıma devam edebilirsiniz. Bunun için Başlat menüsünü açın ve Ayarlar > Kişiselleştirme > Görev çubuğu > Görev çubuğu davranışları’na gidin. Açılan menü ile Görev Çubuğu hizalaması etiketli bir alan göreceksiniz. Drop-dox menüsünü Merkezden Sola değiştirin.
Rahatsız edici bildirimleri kapatın
Can sıkıcı pop-up bildirimlerini kapatmanın zamanı geldi. Başlat > Sistem > Bildirimler’e gidin. İsterseniz evrensel olarak bildirimleri kapatabilirsiniz. Slack, Discord ve antivirüs yazılımım gibi kritik araçlar için bildirimleri açık bırakarak liste üzerinde manuel olarak çalışmayı tercih edebilirsiniz.
Microsoft reklamlarını kapatın
Size bildirim gönderebilecek uygulamalar listesinin alt kısmından aşağıya doğru kaydırmaya devam edin. Orada, Windows 11’in kendisiyle ilgili, bilgisayarınızı nasıl kullanacağınıza ilişkin “ipuçları ve öneriler” sağlayan birkaç ek kutu göreceksiniz.
Microsoft tanıtımlarının açılmasını sevmiyorsanız Başlat > Ayarlar > Gizlilik ve güvenlik > Genel bölümüne gidin. Tüm bu seçenekleri kapatabilirsiniz ancak “Ayarlar uygulamasında önerilen içeriği bana göster” seçeneğini uygulayabilirsiniz.
Varsayılan tarayıcınızı değiştirin
Microsoft Edge aslında oldukça iyi, ancak sıkı bir Chrome, Firefox, Opera veya Brave kullanıcısıysanız, varsayılan tarayıcınızı değiştirmek isteyebilirisiniz. Ayarlar > Uygulamalar > Varsayılan uygulamalar bölümüne gidin , listede tarayıcınızın adını bulun ve üzerine tıklayın. Sayfanın üst kısmında Varsayılan olarak ayarla düğmesi bulunan “<tarayıcı adını> varsayılan tarayıcınız yapın” ile işleminizi tamamlayabilirsiniz.
Görev çubuğunu boşaltın
Ayarlar > Kişiselleştirme > Görev Çubuğu’na gidip görev çubuğu öğelerinden herhangi birinin seçimini kaldırarak kalabalıktan kurtulun ve yer kazanın.
Bonus: Karanlık mod
Ayarlar > Kişiselleştirme > Renkler’e gidin ve Modunuzu seçin adlı bir alana gelin. Açılır menüyü Açık’tan Koyu’ya değiştirin. Bu ve bunlar gibi Windows 11 ayarları ile tasarımı kendiniz için daha kullanışlı hale getirebilirsiniz.
İnternet güvenlik şirketi Cloudflare raporu, DDoS saldırı kaynaklı sanal makine kullanımı artışına dikkat çekiyor.
Cloudflare raporda “Yeni nesil bot ağları, cihaz miktarının çok azını kullanıyor, ancak her cihaz önemli ölçüde daha güçlü. Bulut bilgi işlem sağlayıcıları, yeni kurulan şirketlere ve işletmelere yüksek performanslı uygulamalar oluşturmaları için sanal özel sunucular sunuyor. Dezavantajı ise saldırganların 5.000 kata kadar daha güçlü olabilen yüksek performanslı botnet’ler oluşturmasına da olanak sağlaması ” diyor.
Cloudflare, ortaya çıkan bu VPS (sanal makine) tabanlı tehditleri ortadan kaldırmak için önemli bulut bilgi işlem sağlayıcıları ve ortaklarıyla birlikte çalışıyor ve bu yeni botnet’lerin önemli bir bölümünü ortadan kaldırmayı başardığını söylüyor. DDos saldırılarındaki artış, güvenliği sağlamak amacıyla sanal makine kullanımı yönünde eğilimi artırıyor.
DDoS saldırılarında yüzde 60’lık artış
Genel olarak Cloudflare, yılın ilk çeyreğinde sabit DDoS etkinliği bildirdi ve fidye DDoS saldırılarında yıllık yüzde 60’lık kayda değer bir artış yaşandı. 2023’ün ilk çeyreğinde DDoS saldırılarının genel olarak en çok hedef aldığı ülke İsrail oldu ve onu ABD, Kanada ve Türkiye izledi. İnternet hizmetleri, pazarlama, yazılım ve oyun/kumar en çok hedeflenen sektörlerdi.
Cloudflare tarafından bu çeyrekte görülen en önemli saldırı, saniyede 71 milyon isteğin üzerine çıktı. Bir başka kayda değer olay, Güney Amerika’daki bir telekomünikasyon hizmet sağlayıcısını hedef alan saniyede 1.3 terabitlik DDoS saldırısıydı.
Saldırıların boyutu ve süresi açısından çoğu (yüzde 86,6) 10 dakikanın altında sürerken, yüzde 91’i 500 Mbps’yi geçmedi. Ancak, önceki çeyreğe göre yaklaşık yüzde 6,5’lik bir artış kaydeden 100 Gbps’yi aşan saldırılarla daha büyük saldırıların sayısı artmaya devam ediyor. 2023’ün 1. çeyreğindeki DDoS saldırıları, geniş bir sektör yelpazesini hedefleyerek boyut ve süre açısından bir artış eğilimi gösteriyor. Bu nedenle, etkili savunma stratejileri, otomatik tespit ve hafifletme çözümleri kaçınılmaz hale geldi.
SAS Türkiye, dijital dönüşümde değer yaratmaya ve artan kalifiye veri bilimci ihtiyacına yönelik eğitim ve teknoloji desteklerine devam ediyor.
İstanbul ve Ankara ofislerindeki uzman çalışanlarıyla çok sayıda projeyle değer yaratan SAS Türkiye ekibi, ileri analitik ve yapay zeka uygulamaları kapsamında güçlü partner ekosistemi ile Orta Asya bölgesinde de yeni projeler hayata geçiriyor. SAS Türkiye, önümüzdeki dönemde teknoloji ihracatını artırarak Türkiye ekonomisine daha fazla katkı sağlamaya odaklanıyor.
Dünyanın geleceği için önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilen yapay zeka ekonomisi dönemi bankacılık, finans, e-ticaret, kamu, perakende gibi alanlarda faaliyet gösteren şirket ve kurumların ihtiyaçlarını önemli ölçüde şekillendiriyor. Yapılan araştırmalar verinin ve yapay zeka destekli uygulamaların artık iş süreçlerinin ayrılmaz bir parçası haline geldiğini ve gelecekte de her alanda etkisini ciddi bir oranda artıracağını ortaya koyuyor.
PwC “Yapay Zeka Çalışması”, McKinsey “Yapay zekanın küresel ekonomik etkisinin modellenmesi” gibi araştırmaların sonuçlarına bakıldığında 2030 yılı itibariyle, yapay zekanın küresel ekonomiye katkısının 15,7 trilyon dolar seviyelerine yükselmesi ve 13 trilyon doların üzerinde ekonomik çıktı elde edilmesi bekleniyor. SAS Türkiye ve Orta Asya Genel Müdürü Rasim Eğri’ye göre, Türkiye’nin açılan yapay zeka özelindeki bu yeni sayfada söz sahibi olabilmesi ve teknoloji ihracatı yapan bir ülke olarak konumlanabilmesi için; veri ve yapay zeka odaklı çalışmalarda hem özel sektörün hem de kamu kurumlarının teşvik edilmesi, teknoloji kullanımının üretim ve hizmet alanlarında daha fazla yaygınlaşması ve bu alanda görev alacak insan kaynağına yatırım yapılması kritik önem taşıyor.
Özel sektör yatırımları dışında Türkiye özelinde atılan stratejik adımların başında bu kapsamda geliştirilen Ulusal Yapay Zeka Stratejisi geliyor. 2025 yılına kadar, yapay zeka alanının GSYH’ye katkısının %5’e yükseltilmesi ve uluslararası yapay zeka endekslerindeki sıralamalarda Türkiye’nin ilk 20 ülke arasında yer alması hedefleniyor. Ayrıca yapay zeka alanında lisansüstü düzeyde mezun sayısının 10.000 kişiye çıkartılarak, 50.000 kişiye istihdam sağlanması ve yapay zeka çözümlerinin ticarileştirilip ekonomiye katkı sağlaması hedefleniyor. Bu doğrultuda, dünyada alanına liderlik eden özel sektör temsilcileri başta olmak üzere teknoloji geliştiren şirketler ve kamunun entegre olup ortak paydada değer oluşturması büyük önem arz ediyor.
SAS Türkiye Teknoloji İhracatını Artırmayı Hedefliyor
Global ölçekte 47 yılı geride bırakan SAS, 11.000’in üzerindeki çalışan gücüyle 149 ülkede 80.000’in üzerinde şirket ve 1000’in üzerinde devlet kurumuyla yaptığı iş birlikleriyle dikkat çekiyor. İleri analitik ve yapay zeka bazlı etkin çözümleriyle kurum ve kuruluşların veri odaklı dijital dönüşümünde pazara öncülük ediyor.
26 yıldır Türkiye’de faaliyette olan, İstanbul ve Ankara ofislerindeki uzman çalışanlarının özverisiyle çok sayıda projeyle değer yaratan SAS Türkiye’nin etrafında şekillenen ciddi bir partner ekosisteminin oluştuğuna vurgu yapan SAS Türkiye ve Orta Asya Genel Müdürü Rasim Eğri “Kurulduğu günden bu yana tek odağı veri ve analitik olan bir şirket olarak, veriyi zekaya dönüştürme konusunda tam 47 yıldır biriktirdiğimiz ve 125 bine aşkın analitik projeden gelen tecrübemizle dünya genelinde pek çok şirket ve kamu kurumuna destek oluyoruz. Çeyrek asrı geride bırakarak 26 yıldır başarıyla devam eden Türkiye serüvenimizde hayata geçirdiğimiz projelerimizle üretmeye devam ediyoruz. Türkiye’nin dijital dönüşümünde değer yaratmak hedefiyle veri bilimci ihtiyacının karşılanması noktasında da insan kaynağını geliştirme vizyonumuz doğrultusunda çalışıyoruz. Türkiye’de özellikle son üç sene içerisinde mevcudu iki buçuk katına çıkan uzman kadromuz ve partnerler ekosistemimizce geliştirilen ileri analitik ve yapay zeka projelerimizi Orta Asya Bölgesine ihraç ediyoruz. Bölgeye bakıldığında Türkiye’de geliştirilen ve uygulanan çözümlerin benzerlerini Azerbaycan, Gürcistan gibi ülkelerde birçok projede güçlü partnerlerimizin desteğiyle sürdürüyoruz. Amacımız Türkiye’yi veri analitiği ve yapay zeka teknolojileri alanlarında pazara öncülük eden konuma getirmek” diyor.
SAS Akademi Vizyonuyla Nitelikli Eleman Eğitimine Katkı Sunuyor
SAS Türkiye’nin genişleyen “Akademi Vizyonu” hakkında da açıklamalarda bulunan Eğri, “SAS Türkiye olarak, ülkemizin dijital yetkinliklerini geliştirme vizyonumuz doğrultusunda teknoloji STK’ları, üniversiteler, kamu kurumları ile farklı eğitim ve istihdam projeleri üzerinde çalışıyoruz. Bu kapsamda, proje gereklilikleri doğrultusunda hedef kitlesine uygun ve global olarak da geçerli olan içeriklerimizi gençlere ulaştırarak ülkemizin geleceğine yatırım yapmaya devam ediyoruz. 2019’dan bu yana devam eden “Dijital Teknoloji Geliştiriciler” programı kapsamında 20’den fazla üniversite ile çalıştık ve geleceğin veri bilimcilerini yetiştirmek adına pek çok farkındalık programına imza attık, seminerler ve eğitimler düzenledik. Ayrıca, SAS olarak global ölçekte ilk defa tek bir üniversite bünyesinde yapay zeka, veri analitiği, makine öğrenimi başlıklarında ders-sertifika programlarını ve bu alanda 13 farklı içeriği kapsayan önemli bir iş birliğine imza attık. Tüm bunların yanında hem ülkemiz hem de şirketlerimiz için katma değer sağlayacak geleceğin veri bilimcileri için rehber olacak veri bilimi okuryazarlığı e-kitabımızı yayınladık” dedi.
SAS Türkiye, Sektör Kampüste Programı’nın Paydaşı Oldu
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıöncülüğünde geçtiğimiz günlerde duyurulan sektördeki nitelikli eleman ihtiyacının karşılanması noktasında hayata geçirilen Sektör Kampüste Programı’na da SAS Türkiye olarak destek verdiklerini de hatırlatan Rasim Eğri, “Artan nitelikli insan kaynağı açığına cevap üretmek üzere Bakanlığımız öncülüğünde 20 üniversite ve 20 şirket, kurum bir araya geldi ve program 2023 Bahar dönemi itibariyle başlatıldı. Proje kapsamında sektörün önemli temsilcileri, Bakanlık tarafından belirlenen üniversitelerde kredili dersler açarak, öğrencilere mezuniyet öncesi değer yaratabilecek bilgileri iletmeyi hedefliyor. Biz de SAS Türkiye olarak Türkiye’nin dinamik genç nüfusu, beşeri sermayenin geliştirilmesi odağında üniversite müfredatına uyumlandırılmış “Veri Bilimi ve İstatistiğe Giriş” dersini vereceğiz. Dersimiz bir dönem; 14 hafta boyunca devam edecek. SAS akademi vizyonumuz doğrultusunda hedefleri bir adım öteye taşıyarak devlet, kurum ve üniversitelerle yeni iş birlikleri oluşturarak bilgi birikimimizi aktarmaya devam edeceğiz” dedi.
Elon Musk Twitter stratejisi hakkında işten çıkarmalardan platform sahipliğine kadar detay bilgiler içeren bir röportaj verdi.
Elon Musk, BBC’ye Twitter’ı yönetmenin “oldukça acı verici” olduğunu söyledi. Twitter Spaces’ta canlı yayınlanan bir röportajda Musk, işten çıkarmalar, yanlış bilgilendirme ve çalışma tarzı da dahil olmak üzere çevrimiçi platformun sahipliğinden bahsetti.
İletişim departmanı kapatılmıştı
Twitter’ı 44 milyar dolara satın alan Musk’ın değişiklikleri arasında şirketin iletişim departmanını ortadan kaldırmak da vardı. Yorum almak için şirkete e-posta gönderen muhabirler artık kaka emojisi içeren bir otomatik yanıt alıyor.
Röportajda birçok ilginç konuya değinen Elon Musk, bazen Twitter‘ın San Francisco ofisinde bir kanepede uyuduğunu da söyledi.
Milyarder, çalkantılı satın alımının ardından platformdan kaçınan reklamverenlerin çoğunun geri döndüğünü söyledi ancak dönüş hacmiyle ilgili ayrıntı vermedi. Musk, “mevcut trendler devam ederse” Twitter’ın içinde bulunduğumuz çeyrekte “nakit akışı pozitif” olabileceğini söyledi.
Twitter özel bir şirket olduğu için mali durumuyla ilgili bilgiler doğrulanamıyor. Platformu satın aldıktan sonra Musk, maliyet düşürme çabalarının bir parçası olarak toplu işten çıkarmalar gerçekleştirdi. Twitter’ın işgücünün daha önce yaklaşık 8.000 çalışandan yaklaşık 1.500 çalışana düşürüldüğünü söyledi ve bunu yapılması gereken bir şey olarak nitelendirdi. İşten çıkarmalar hakkında Musk: “Hiç eğlenceli değil. Maliyetleri hemen kısmazsak şirket iflas edecek ve tüm gemi batarsa, o zaman kimsenin işi kalmaz” dedi.
Eski nesil akkor lambalar yerini artık LED aydınlatmaya bırakıyor. Ancak akkor lambalar kızılötesi ışığı geri dönüştürerek enerji tasarrufu sağlayabilir
Aydınlatma, dünyadaki elektrik kullanımının yaklaşık yüzde 20’sini ve karbon emisyonlarının yüzde 10’undan fazlasını oluşturuyor. LED’ler, akkor ampullerden daha enerji verimli olma eğiliminde olduklarından tüm dünyada LED dönüşümüyle ilgili çalışmalar yürütülüyor. Çin’deki Shanghai Jiao Tong Üniversitesi‘nden Kehang Cui ve meslektaşları, bu dönüşümü yapmak zorunda olmayan bir akkor aydınlatma cihazı yapmak için yola çıktı. Bu çalışmayla akkor lamba enerji tasarrufu konusunda LED ile rekabetçi hale gelebilir.
Aydınlatmada dönüşüm trendi
Akkor lambalar geleneksel olarak elektrik akımını bir cam ampulün içindeki tungsten filamanlardan geçirerek çalışıyor. Yeni cihazda, araştırmacılar iki katmanı olan bir filaman kullandı: biri karbon nanotüp adı verilen atomik olarak ince bir karbon rulosundan, diğeri ise bor ve nitrojen içeren bir seramik malzemeden yapılmış. Camla kaplamak yerine, özel bir tür kuvarstan yapılmış pencereli seramik bir kutuya yerleştirildi.
Araştırmacılar, daha sonra hem görünür hem de kızılötesi ışık yayan iki katmanlı filamandan bir akım geçirdiler. Cui, ampullerdeki camın aksine, kuvars levhanın tüm bu radyasyonun parlamasına izin vermediğini, mineralin son derece ince katmanlarından yapıldığını, kızılötesi radyasyonu geri yönlendirecek şekilde tasarlandığını söylüyor. Kızılötesi ışığın bu şekilde geri dönüştürülmesi, cihazın verimliliğini yüzde 25,4’e çıkardı. Halen akkor halinde olduğu için, cihaz bir LED’den daha yüksek bir sözde renksel geriverim indeksine sahip oldu. Bu da aydınlattığı nesnelerin renklerinin doğal ışıkta görünecekleriyle neredeyse aynı göründüğü anlamına geliyor.
Cui, ekibinin analizlerinin, lamba nispeten basit ve erişilebilir malzemelerden yapıldığından ve kırılmadan önce 60.000 saatten fazla çalışabildiğinden, bir cihazın ömrü boyunca karbon emisyonlarının bir cihazın dörtte biri kadar düşük olabileceğini gösterdiğini söylüyor.
North Carolina Eyalet Üniversitesi’nden Jonathan Wierer, seri üretiminin muhtemelen ucuz olmayacağını ancak bazı özel uygulamalarda tercih edilebileceğini söylüyor.
Oyun alanındaki startuplara destek olmak amacıyla güçlerini birleştiren YTÜ Yıldız Teknopark ve Game Factory girişimcilere, kuluçka ve hızlandırma desteklerinin yanı sıra yatırımdan insan kaynaklarına kadar birçok yeni destek programı ve perk paketleri sunmaya hazırlanıyor.
Oyun geliştiricilerine yönelik kuluçka merkezi olan ve özellikle Google ile yürüttüğü hızlandırma programlarının yanında girişimcilik ekosistemine yönelik yaptığı ciddi yatırım ve katkılarla bilinen Game Factory ve YTÜ Yıldız Teknopark’ın oyun girişimlerine yönelik hızlandırma programı olan GamesUp, Türk oyun sektörünün uluslararası arenadaki gücünü pekiştirmek için bir araya geliyor. İş birliği ile girişimciler için yeni kuluçka merkezleri, hızlandırma ve eğitim programlarının yanında çeşitli etkinliklerle oyun alanındaki startuplara destekler sunulması planlanıyor. GamesUp ve Game Factory ortaklığı çerçevesinde gerçekleştirilecek olan yeni programlar ve etkinliklerin, Türkiye’nin oyun sektöründeki liderliğini sürdürmesi ve bu sayede oyun girişimcilerine daha fazla destek sunulması hedefleniyor.
Türkiye’deki yıldızı parlayan birçok girişime ev sahipliği yapıyoruz
Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan YTÜ Yıldız Teknopark Genel Müdür Yardımcısı İsa Turgut İnci şunları söyledi; “Oyun sektöründeki girişimlerin inovasyon becerileri global ölçekte artıyor ve yeni trend teknolojiler bu inovasyonu daha da kolaylaştırıyor. Ülkemizde bu değişim trendini yakalayabilen genç girişimcilerin sayısının yüksek olması ise bu tarz iş birliklerinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Doğru yeteneklerle yola çıkan ve aynı zamanda elindeki yeteneklerini kaybetmeyen startupların başarı hikayeleri yazmaları ve geleceğin unicornları olmaları kaçınılmaz. Kısacası, Türkiye’de yıldızı parlayan birçok girişime ev sahipliği yapıyoruz ve bu bağlamda yeni programlarla girişimcilerimize destek olmaya devam edeceğiz”
Daha fazla girişime destek vereceğiz
Game Factory Kurucu Ortaklarından Murat Kahraman, “Ülkemiz son dönemde oyun sektöründe dünyada önemli bir yer edindi ve şimdi bunu koruyarak daha ileriye götürebilmek için oyun girişimlerimizin eskisinden de fazla desteğe ihtiyacı var. Bu iş birliği kapsamında hem daha fazla girişime destek verebileceğiz hem de desteklerimizin kapsamı ciddi şekilde genişleyecek. Yeni başarı hikayelerinin yazılmasında önemli bir rol oynamayı planlıyoruz” dedi.
Türkiye’yi oyun sektörünün merkezi haline getireceğiz
Game Factory Genel Müdürü Erdal Sarı ise “Türkiye’nin oyun sektöründe öne çıkan iki kurumunun güçlerini birleştirmesi ile girişimlerimize sadece çok geniş bir destek paketi sunmakla kalmayacağız aynı zamanda yeni programlarımız ve planladığımız etkinlikler sayesinde Türkiye’yi dünyada oyun sektörünün merkezi haline getireceğiz” dedi.
Öte yandan iş birliği hakkında detaylı bilgiye, YTÜ Yıldız Teknopark Startup House ve Game Factory web sitelerinden ulaşılabilmektedir
OpenAI’nin ChatGPT ve Google’ın Bard gibi popüler büyük dil modelleri enerji yoğun olup, güçlü programları eğitmek için yeterli veri sağlamak üzere devasa sunucu çiftlikleri gerektiriyor. Aynı veri merkezlerinin soğutulması da yapay zeka sohbet robotlarını inanılmaz derecede “susatıyor”.
ChatGPT ile sohbet ederken ne kadar su tüketiyoruz?
Yeni araştırmalar, yalnızca GPT-3 için yapılan eğitimin 185.000 galon (700.000 litre) su tükettiğini gösteriyor. Yeni araştırmaya göre, ortalama bir kullanıcının ChatGPT ile yaptığı konuşma alışverişi, büyük bir şişe taze suyu yere dökmek anlamına geliyor. Chatbot’un benzeri görülmemiş popülaritesi göz önüne alındığında, araştırmacılar dökülen tüm bu şişelerin, özellikle ABD’deki tarihi kuraklıklar ve yaklaşan çevresel belirsizlik ortamında, su kaynakları üzerinde rahatsız edici bir etki yaratabileceğinden korkuyor.
Colorado Riverside Üniversitesi ve Texas Arlington Üniversitesi’nden araştırmacılar, yapay zekanın su tüketimi tahminlerini “Yapay Zekayı Daha Az ‘Susuz’ Yapmak” başlıklı bir ön baskı makalesinde yayınladılar. Yazarlar GPT-3’ü eğitmek için gereken temiz tatlı su miktarının bir nükleer reaktörün soğutma kulesini doldurmak için gereken miktara eşdeğer olduğunu buldular.
OpenAI, GPT-3’ü eğitmek için gereken süreyi açıklamayarak araştırmacıların tahminlerini zorlaştırdı ancak yapay zeka girişimiyle çok yıllı, milyarlarca dolarlık bir ortaklık kuran ve yapay zeka eğitimi için süper bilgisayarlar üreten Microsoft, kapsamlı bir soğutma aparatı gerektirecek en son süper bilgisayarının 10.000 grafik kartı ve 285.000’den fazla işlemci çekirdeği içerdiğini söyleyerek yapay zekanın arkasındaki operasyonun geniş ölçeğine bir bakış sunuyor. Bu devasa galon sayısı 320 Tesla için pil hücresi üretebilir ya da başka bir deyişle, GPT-3’ten sonra gelen ChatGPT’nin bir kullanıcıyla kabaca 25-50 sorudan oluşan temel bir alışverişi tamamlamak için 500 mililitrelik bir su şişesini “içmesi” gerekir.
Bu su tüketiminin giderek artması bekleniyor.
Rapor, verilerin şirketin enerji verimliliği daha düşük olan Asya veri merkezinde eğitilmesi durumunda su tüketiminin üç kat daha fazla olabileceğini belirtiyor. Araştırmacılar, bu su gereksinimlerinin, yakın zamanda piyasaya sürülen GPT-4 gibi, öncekilerden daha geniş bir veri parametresi setine dayanan yeni modellerle daha da artmasını bekliyor.
Araştırmacılar, “AI modellerinin su ayak izi artık radarın altında kalamaz” dedi. “Su ayak izi, küresel su sorunlarıyla mücadeleye yönelik kolektif çabaların bir parçası olarak öncelikli olarak ele alınmalıdır.”
Sohbet robotları suyu nasıl kullanıyor?
Yapay zekanın su tüketimini hesaplarken, araştırmacılar suyun “çekilmesi” ile “tüketimi” arasında bir ayrım yapıyor. İlk örnek, bir nehirden, gölden veya başka bir kaynaktan fiziksel olarak su çıkarma uygulamasıdır; tüketim ise özellikle veri merkezlerinde kullanıldığında buharlaşma yoluyla su kaybını ifade eder. Yapay zekanın su kullanımına ilişkin araştırma, öncelikle bu denklemin suyun geri dönüştürülemediği tüketim kısmına odaklanmaktadır. Araştırmacılar, “AI model geliştiricilerinin ve veri merkezi operatörlerinin daha şeffaf olmalarını öneriyoruz” diyor.
Yeterince gelişmiş bir teknoloji, sihirden ayırt edilemez. Arthur C. Clarke
Uygarlığımız, ilk teknolojik keşif olan tekerleğin kullanılmaya başlanmasından bugüne kadar geçen 6000 yılda, hiçbir zaman aynı hızda ilerlemedi. Ortaçağı yoğun bir cehalet ve yoksulluk içinde yaşayan Avrupa, Rönesans’ın ilk zamanlarında 50 yıl içinde bilim ve sanat alanında yaptığı ilerlemeyle, refah alanında geçmiş 600 yıla yakın bir sıçrama yaptı. Benzer şekilde 18. yüzyılda buhar makinelerinin keşfinin tetiklediği Sanayi Devrimi sırasındaki 60 yıl içinde veya elektriğin keşfedildiği 50 yıl içinde sanayide 300 yıllık bir ilerleme sağlandı. Peki günümüzde de benzer bir sıçramanın eşiğinde miyiz?
Bundan sadece 7 yıl önce, 2016 yılının başlarında, çevremize dikkatle bakan birisi sessizce yaklaşan, yeni ve parlak bir çağın doğmakta olduğunu görebilirdi. Amerika’da taşıma görevini ve aracın kontrolünü otonom sisteme bırakan şoförler, tırlarla kıtayı bir uçtan diğer uca geçerken, 10174 olasılığa sahip olduğu için, işlem gücüyle değil sadece insan gibi düşünerek oynayabileceğiniz GO oyununda, AlphaGo isimli yapay zekâ, dünya GO şampiyonunu yeniyordu. Kaliforniya’dan Profesör David Cope, yapay zekâya bestelettiği Bach benzeri eserleri, seçkin bir müzik grubuna dinlettiğinde, ortaya çıkan eserlerin Bach’tan daha Bachvari olduğunu söyleyenlerin şaşkınlığına tanık olmak üzereydi. Günümüzde, yapay zekâ, fiziki insan belirlemesi için kullandığımız CAPTCHA testlerini geçer hale geldi. Bugün teknoloji o kadar yaygınlaştı ki, Sadece 3.5 milyar insanın diş fırçası var iken, 7.9 milyar insanın cep telefonu var.
Tüm bunlar ışığında, bizi insanların daha az işgücü ile yaşayacağı, daha refah içinde bir gelecek mi bizi bekliyor yoksa distopik ve karanlık bir gelecek mi?
Asimov’un tüm zamanların en iyi serisi seçilen, bir kurgu, bilim, edebiyat başyapıtı olan Vakıf serisinde, bir psiko-tarih uzmanının ince matematiksel hesaplarla gezegenin on binlerce yıl boyunca yaşayacağı her türlü beklenmedik ve olumsuz süreçleri hesaplaması ve bugünden o durumlara karşı planladıklarının nasıl birebir gerçekleştiği anlatılır. Dünyanın kendisi, psiko-tarih ’in uygulanması için çok küçük bir yer olsa bile, gelişmekte olan teknoloji de fazlasıyla öngörülemezdir. Bundan yüz yıl önce bilim insanlarına gelecekte nasıl bir teknoloji ile karşılaşacaklarını sorsak en çılgınları bile bugünkü durumumuzu tahmin edemezdi. Bilimkurgu yazarları belli açılardan günümüzü öngörebilseler bile, şu an içinde yaşadığımız dünyayı tarif etmekten çok çok uzaktaydılar.
Dijital devrimin refaha yönelik dönüştürücü potansiyeli sınırlı
Bir açıdan bakıldığında, dijital devrimin, refaha yönelik dönüştürücü potansiyeli sınırlı görünmekte. On yıllardır süregelen teknolojik ilerleme, sanayileşmiş ülkelerin 20. Yüzyılın ortalarına doğru yaşadığı refah seviyesini sağlayamadı. 1950’li ve 60’lı yıllarda, günümüz için hayal edilen bilişim, robotik ve yapay zekâ bilimine dayanan zengin bir gelecek vizyonu gerçekleşmedi. Esas zor olan soru, bu hayal kırıklığının devam edip etmeyeceğidir. Makineler, biz insanlarla doğal dilde sohbet ederken veya diş fırçamız hastaneye gitmeden tahlillerimiz yaparken, kendimizi daha refah içinde hissedecek miyiz?
Geçmiş zamanların verileri bize bu konuda umutsuz bir gelecek çiziyor, fakat bu konuda umutlu olan sayıları epey çok “iyimserler” de mevcut.
Kurduğumuz medeniyetin sıçrama anlarını oluşturan gelişmeler, ortaya çıktığı anda hiçbir zaman yeterince kabul görmedi. Buhar makineleri uzunca bir süre verimsiz sayıldı, sanayi devriminin temel yapı taşı makinelerin yaygınlaşması uzun zaman aldı. Örneğin çok daha öncesinde keşfedilmiş olmasına rağmen, elektriğin evlere ve fabrikalara yayılması ve bundan sağlanılan refah artışı için epey bir beklemek gerekti. Arabalar ilk ortaya çıktığında yetersiz yollar, yakıt bulma problemi, güvenlik kaygıları sebebiyle atlara olan ihtiyacın her zaman olacağı düşünüldü. Yollar ve altyapılar verimliliği artırana kadar beklenilen refah artışı gerçekleşmedi. Bu tür teknolojik sıçramalarda, yukarıya doğru hızlanmadan önce, verimlilik sağlanana kadar uzun bir hayal kırıklığı dönemi geçmektedir.
Benzer şekilde sürücüsüz taşıtların uzun vadeli etkilerini göremiyoruz. İstenildiği zaman, arabaya ulaşabilmek söz konusu olduğunda, daha az kişi araba satın alır hale gelecek. Yollarda daha az araç olacak, şehirlerin otopark ihtiyaçları azalacak, daha yeşil ve boş alanlar mevcut olabilecek. Fakat aynı zamanda, istenildiği zaman daha rahat seyahat imkânı da verdiği için, örneğin bir mağazada olan kıyafeti hemen almak için aracınızı o mağazaya gönderebilirsiniz veya çok sevdiğiniz kahve için bir kahve dükkanına yönlendirebilirsiniz.
Çok daha büyük değişimler bekleniyor
Eşiğinde olduğumuz büyük dönüşümün buhar makinelerinin, elektriğin ya da makineler ile yerinden ve işinden edilen milyonların doğmasına sebep olan sanayi devriminin yaptığı yıkıcı devrimden çok daha büyük değişimler doğurması beklenebilir. Sürücüsüz arabalar, kamyonlar, akıllı yapay zekâ sistemleri, rutin işlerde çalışan yüz milyonlarca kişiyi işsiz bırakabilir. Tüm bu süreç, hizmet işinde boyun eğen kalabalık ve daha eşitsiz bir altsınıf yaratabilir.
Diğer taraftan, işleri yeniden şekillendiren sensörler ve yapay zekâ, en çok ihtiyacımız olan şeyi, zamanı da bize hediye ediyorlar. Sanayi devrimi ve makinelerin ortaya çıkışı ile emek iş-gücünün paylaşılması, günde 18 saat çalışan işçilerin çalışma sürelerinin yarıya düşmesiyle toplumların refahını radikal bir şekilde artırdı. O zamanlarda, benzer şekilde teknolojinin insanların işgücünü elinden alacağı ve insanların işsiz kalacakları distopyalar kuruluyordu. 1960 ve 70’lerde ev aletlerinin ortaya çıkışı, zamanı hediye ederek, kadınlarının çalışma hayatına daha fazla katılım göstermelerini sağladı. Sonrasında elektronik ve mobil devrim, kişisel hayatımızı daha kolay planlamamızı sağladı, bilgiye daha kolay ve yoğun ulaşmamızı ve en büyük servetimiz olan zamanımızı; yaratıcılık, merak ve inovasyona yoğunlaştırmak için fırsat yarattı.
Belki de Nikolai Tesla’nın dediği gibi “Ömrümüz, aklımızın almayacağı, insan mahsulü dehşetleri” görecek. Asimov’un yaptığı gibi geleceği öngörmek çok zor, ama bu değişimlere ve yeni doğacak iş kollarına adapte olursak sanayi devriminin ya da elektriğin insanlığa sağladığı konfor ve refahtan ve yarattığı büyük sıçramadan çok daha büyüğü yakın zamanda bizi bekliyor olacak.
Barış Özkan IFS Türkiye CTO
Barış Özkan IFS Türkiye CTO
1976 Ordu doğumludur. Lisans eğitimini Bilgisayar Mühendisliği üzerine tamamladıktan sonra çalışma hayatına IBM Türkiye’de mühendis olarak başlamıştır. Genç bir yazılım mühendisi olarak katıldığı IFS Türkiye ekibinde, halen CTO olarak görevini yürütmektedir. Seyahat edip yeni kültürler tanımaktan, edebiyat, tarih ve felsefe ile ilgili kitaplar okumaktan ve müzikten keyif alır. Evli ve bir çocuk babasıdır.
Emgry, su kanallarında elektrik üreterek buradaki gücü kullanabiliyor. Girişim, fiyat olarak rekabetçi olacağını iddia ediyor.
Denver’ın dışında bulunan ve yerel su arıtma tesisine su sağlayan 15 km uzunluğundaki bir kanalda, su akarken küçük türbinlerin dönmesini sağlıyor. Türbinler döndükçe, elektrik şebekesine daha az güvenebilmesi için su şirketine enerji gönderiyorlar.
Bu yeni hidroelektrik yinelemesi, geleneksel bir baraj gibi görünmüyor. Teknolojiyi üreten Emgry adlı şirketin kurucu ve CEO’su Emily Morris, güneş enerjisi kadar hızlı devreye alınabilecek bir çözüm getirmek istediğini söylüyor. Başarılı örnek uygulama ve proje fikri ile Emrgy, Oval Park Capital liderliğindeki A Serisi fonlamada 18.4 milyon dolar topladığını da duyurdu. Su kanallarında elektrik üretimi, bu alanda fark yaratarak daha fazla örnek uygulama ile karşımıza çıkabilir.
Su kanallarında türbinlerle enerji üretiyor
Girişim, barajların büyük çevresel hasara neden olduğu nehirler veya akarsular gibi doğal su yollarında çalışmak yerine, küçük türbinlerini endüstriyel altyapıya yerleştirmeye odaklanıyor. Başka bir kurulum, Kaliforniya’nın Central Valley bölgesinde tarıma yönelik bir sulama kanalında bulunuyor.
Morris: “Su altyapısı, terk edilmiş bir alan olarak kabul ediliyor ve kuruluma çok hızlı bir şekilde izin verilebilir” diyor. Eyalet elektriğinin yaklaşık yüzde 20’sinin su altyapısı tarafından kullanıldığı Kaliforniya’da, cihazlar bu talebin bir kısmını karşılayabilir. Her türbin, suyun derinliğine ve hızına bağlı olarak 5 ile 25 kW arasında bir güç derecesine sahip. En iyi koşullarda, bir cihaz 60 veya 70 standart güneş paneli kadar güç üretebilir. Bu sistem muhtemelen her müşterinin ihtiyacı olan elektriğin tamamını sağlayamasa da, bir kanaldaki birkaç türbinden oluşan bir ağ fark yaratabilir. Kanallarda yüzen güneş panelleri ile birlikte de kullanılabilir ve su akarken sürekli bir güç kaynağı sağlar.
Morris: “Maliyeti güneş ışığından daha yüksek, ancak teknoloji çalıştıkça daha fazla enerji üretebilir, bu nedenle küçük bir filo bugün maliyet açısından rekabetçi olabilir” diyor.
ChatGPT henüz kendi kusurlarını bulabilecek kadar akıllı değil, bu yüzden yaratıcısı insanlardan yardım istiyor. OpenAI Salı günü, insanları ChatGPT ve GPT-4 gibi yapay zeka sistemlerindeki güvenlik açıklarını ve hataları bulmaya ve bildirmeye teşvik eden bir hata ödül programı açıkladı.
OpenAI, web sitesinde programın ayrıntılarını özetleyen bir gönderide, raporların ödüllerinin düşük önem dereceli bulgular için 200 ABD dolarından “olağanüstü keşifler” olarak adlandırdığı şeyler için 20.000 ABD dolarına kadar değişeceğini söyledi.
Microsoft destekli şirket, amacının “herkese fayda sağlayan” yapay zeka sistemleri oluşturmak olduğunu belirterek şunları ekledi: “Bu amaçla, yapay zeka sistemlerimizin güvenli ve emniyetli olmasını sağlamak için araştırma ve mühendisliğe büyük yatırım yapıyoruz. Ancak, herhangi bir karmaşık teknolojide olduğu gibi, güvenlik açıklarının ve kusurların ortaya çıkabileceğini anlıyoruz.”
Programa dahil olmakla ilgilenen güvenlik araştırmacılarına hitap eden OpenAI, “güvenliğin kritik önemini kabul ettiğini ve bunu işbirlikçi bir çaba olarak gördüğünü” söyledi. Bulgularınızı paylaşarak, teknolojimizi herkes için daha güvenli hale getirmede çok önemli bir rol oynayacaksınız.”
Gittikçe daha fazla insanın ChatGPT ve diğer OpenAI ürünlerini denemesi ile şirket, sistemlerin sorunsuz çalışmasını sağlamak ve herhangi bir zayıflığın kötü amaçlarla kullanılmasını önlemek için olası sorunları hızlı bir şekilde takip etmeye hevesli. Bu nedenle OpenAI, teknoloji topluluğuyla etkileşime geçerek sorunları daha ciddi bir sorun haline gelmeden çözebileceğini umuyor.
Kaliforniya merkezli şirket, bazı kullanıcıların gizli kalmaları gerekirken konuşmalarının başlıklarını açığa çıkaran bir kusurla ilgili bir korkuya zaten sahipti. OpenAI CEO’su Sam Altman geçen ayki olaydan sonra mahremiyet aksiliğini “önemli bir sorun” olarak gördüğünü söyledi ve ekledi: “Bu konuda kendimizi kötü hissediyoruz.” Şimdi düzeltildi.
İtalya, gizlilik ihlaliyle ilgili ciddi endişelerini dile getirdiğinde ve kapsamlı bir soruşturma yürütürken ChatGPT’yi yasaklamaya karar verdiğinde, gaf OpenAI için daha büyük bir sorun haline geldi . İtalyan yetkililer, OpenAI’nin bunun tekrar olmasını önlemek için almayı planladığı önlemlerin ayrıntılarını da talep ediyor.