Felaket anında şirket verilerini kim kurtaracak?

0

Microsoft Türkiye’de Azure servisinin Pazarlama Müdürü Selma Karaca ile bulut sistemlerinin gelişimini konuştuk ve Microsoft’un bulut çözümleriyle firmalara sağladığı hizmetler üzerine örneklerin üzerinde durduk.

Bulut servisleri, şirketlerimize ne kazandırıyor, şirketlerimiz bulut bilişim çözümleriyle nasıl imkanlara sahip olabiliyorlar? 

Bulut bilişim servisleri hem şirketin ürün ve hizmetlerinin kesintisiz olarak devam etmesini sağlarken hem de felaket kurtarma senaryolarında büyük rol oynuyor. Şirketler dilerse verilerini farklı lokasyonlarda da konumlandırabiliyorlar. Tüm bu detayları röportajımızda dinleyebilirsiniz.

Ofis çalışanlarının yerini yapay zeka mı alacak?

0

Yapay zekanın insanların işlerini elinden alacağı endişesi hızla yükselirken Romanyalı bir startup’ın geliştirdiği servis şimdiden ofis çalışanlarını işlerinden etmeye başladı.

Daha önce yapay zeka nedeniyle IT çalışanlarının büyük kısmının işlerini kaybedeceğine dair açıklanan araştırmalar artık gerçeğe dönüşmek üzere. 

Romanyalı startup UiPath’ın geliştirdiği yeni yapay zeka servisi, ofiste tekrarlanan işleri yapan ofis çalışanlarının görevlerini yapabilecek seviyeye ulaştı. Ürününü pazarlamaya başlayan startup, sattığı her bir lisansla, beş çalışanın işini yapabiliyor.

Sekreterlerin işleri tehlikede

Sigorta, sağlık, muhasebe, IT gibi alanlarda hizmet verebilecek olan yapay zeka, kontrol ettiği bilgisayarlara gelen e-postaları okuyabiliyor, bu e-postalardan ataşlanmış dosyaları çıkarıp analiz edebiliyor ve e-mail’i konularına göre, şirket içinde ilgili uzmanlara yönlendirebiliyor. Örneğin sigorta sektöründe, hasar tahsili için gönderilen e-postaları tespit edip hasar analiz uzmanına yönlendirirken, şikayet mektuplarını PR uzmanına, ürün ve hizmet teliflerini satın alma müdürlerine yönlendirebiliyor. Bu görevler, özellikle birden çok sekreterle çalışan yöneticilerin veya yoğun müşteri talebiyle karşılaştığı için müşteri ile şirket uzmanları arasında tampon çalışanlar istihdam eden şirketlerin maliyetlerini düşürebilecek nitelikler taşıyor.

UiPath aynı zamanda IT çalışanlarının görevlerini de üstlenebiliyor ve bilgisayarlara Windows veya farklı işletim sistemlerini ya da ihtiyaç duyulan yazılımları kendi başına kurabiliyor. Bu sırada bilgisayardaki dosyaların yedeklerini alabiliyor, kurulum aşamasındaki pencerelere tıklayabiliyor ve kullanıcıların ihtiyaç duyduğu şekilde yazılım kurumlarını hızla gerçekleştirip kullanım ayarlarını yapabiliyor.

UiPath’ın hizmeti, yıllık cirosu 1 milyon dolara kadar olan şirketler için de ücretsiz sunuluyor. Yani küçük şirketlerin bu yazılım sayesinde, ağır mali yük oluşturabilecek bazı ofis çalışanlarından tasarruf etmesi mümkün hale geliyor.

Şu anda ABD ve Avrupa’da müşterileri bulunan UiPath, birkaç yıl içinde 10 kişilik bir startup’tan 150 kişilik bir şirkete dönüşmüş durumda ve kazancını her yıl katlayarak büyüyor. Dolayısıyla, bu hızlı büyümeyle beraber rakiplerinin de ortaya çıkması kaçınılmaz görünüyor. Şimdiden Automation Anywhere and Blue Prism isimli iki rakip şirket, benzer hizmetler geliştirmeye başlamış durumda. Bu da dünyanın her yerinde uzmanlık gerektirmeyen hafif görevlere sahip ofis çalışanlarının çok yakın zamanda yapay zeka tarafından işsiz bırakılma riski altında olduğunu gösteriyor.

Hindistan elektrikli otomobillere geçiyor

0

Dünyanın en hızlı büyüyen otomobil pazarlarından biri olan Hindistan’da hükumet ülkenin benzinli ve dizel otomobil çöplüğüne dönüşmesini engellemek için radikal bir karar almak üzere.

Hükumetin hazırladığı yasaya göre, elektrikli otomobillerin alımı için kullanılacak kredilerde daha düşük faiz oranları işletilecek. Böylece halkın elektrikli otomobilleri alması için maliyet avantajı yaratılacak. Öte yandan benzinli ve dizel araçlara da ekstra vergiler getirilerek bu kaynaktan elde edilecek gelirle ülke çapında elektrikli otomobiller için şarj istasyonları kurulacak.

Ayrıca hem Hindistan vatandaşlarının hem de Hintli otomobil üreticilerinin ithal pillere mahkum kalmaması için 2018’in sonunda ülkede bir pil fabrikası kurularak üreticilerin ve araç sahiplerinin ihtiyacı olacak piller yerli üretimden sağlanacak.

Petrolden kaçış o kadar kolay olacak mı?

Yeni yasa tasarısı, ülkenin önemli düşünce kuruluşlarının da katkısıyla oluşturulup başbakana sunuldu. Hindistan hükumeti, 2032 yılından itibaren ülkede benzinli ve dizel otomobillerin satışını yasaklayarak yollardaki araçların büyük çoğunluğunu elektrikli otomobillere çevirmek istiyor. Hindistan bu plan çerçevesinde ülkenin petrol ithalatını da 2030’a kadar yarı yarıya düşürmeyi umut ediyor.

Ancak bu plan kolaylıkla hayata geçecek bir plan değil. Hindistan gibi, bir milyarın üzerinde nüfusu olan bir ülkenin elektrikli otomobillere yoğun talep göstermesiyle dünyadaki pil fiyatlarının çok yükseleceği ve hem dünyada hem de Hindistan’da elektrikli otomobillerin fiyatının pahalı seviyesinde kalacağı tahmin ediliyor. Zira aynı dönemde Avrupa ve ABD’de de elektrikli otomobillere geçişi ön gören uygulamalar planlanıyor. Elon Musk’ın Gigafactory’lerinin bile dünyadaki bu ağır talebe yetişemeyebileceği endişesi şimdiden dillendiriliyor.

Android Pay yüz tanımaya hazırlanıyor

0

Google’ın mobil ödeme çözümü Android Pay’in, yakında yüz tanıma teknolojisiyle ödeme yapması mümkün olabilir. Android Pay’in 1.22 sürümü içinde bulunan ancak henüz aktif olmayan bazı kodların, yüz tanıma teknolojisine işaret ettiği tespit edildi.

Buna göre, Android Pay kullanıcısı bir markette veya başka bir mağazada ödeme noktasına ulaştığında, herhangi bir şey yapmasına gerek kalmadan, kasadaki kameraya bakması yeterli olacak. Böylece Android Pay ile entegre olmuş kasa kullanıcıyı yüzünden tanıyarak ödemeyi alacak. Google belki bu uygulama için son bir onay aşaması da getirebilir. Böylece kameranın yanlış kişiden hesap kesmesinin önüne geçilebilir.

Görüntüler kaydedilmeyecek

Ayrıca, kasalardaki kameraların kullanıcıların fotoğraflarını kayıt etmeyip sadece yüz analizi için kullandıktan sonra görüntüyü sileceği de anlaşılıyor. Böylece kullanıcıların mahremiyet endişelerinin de ortadan kalkacağı düşünülüyor. 

Google henüz bu uygulamaya dair bir açıklama yapmış değil. İlgili kodların Android Pay 1.22 içine test amacıyla konulmuş olduğu ve bir yerlerde bu sistemin test edildiği düşünülüyor. Ancak test aşamasından sonra uygulamanın yayına girmesinin garantisi de yok. Google geçen yıl da küçük bir bölge de sesli komutla ödemeyi test etmişti. Test kullanıcıları “Google ile ödemek istiyorum,” cümlesini kasaya doğru seslendirdiğinde uygulama kullanıcının sesini tanıyarak ödemeyi kullanıcının Androdi Pay cüzdanından çekkiyordu. Fakat Google bu uygulamayı kısa sürede sonlandırıp testleri bitirmişti. 

BKM’den anlamlı girişim

0

Bankalararası Kart Merkezi‘nden dijital teknoloji ve sosyal sorumluluğu buluşturan girişim geldi. Yeni uygulamayla okuyucular yerli ve yabancı birçok esere, sivil toplum kuruşlarına yapacakları 1 TL bağış karşılığında ulaşılabilecekler.
Aralarında Serkan Ünsal’ın son kitabı “Dijital Girişimci İçin Ürün Yönetimi”nin de bulunduğu yayınlara erişim için yapılan bağışlar farklı birçok sivil toplum kuruluşuna (STK) ulaşıyor.

Dijital yayıncılık aracılığıyla TEGV’e Destek

Dijital girişimci olan Serkan Ünsal‘ın yeni kitabı “Dijital Girişimci İçin Ürün Yönetimi” e-kitabının QR kodu okutularak yapılan 1 TL değerindeki bağış Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na (TEGV) ulaşacak.

BKM‘nin sivil toplum kuruluşlarına desteğini sürdüreceğini belirten BKM Genel Müdürü Dr. Soner Canko “Biz de BKM olarak yayınlarımızda, pek çok alanda kendini geliştirmek isteyenlere doğru içeriği sunarken sosyal faydayı da gözetiyoruz. Yuvarla, Givin ve AskıdaNevar gibi sosyal girişimlere verdiğimiz destek ve Facebook Messenger üzerinden chatbot teknolojisi ile e-bağış uygulamamız da bu vizyonun ürünleridir.”

 

 

Spam e-postalar 5000 kat azaldı

2017’nin ilk aylarında dünyanın en büyük spam botnetinin gönderdiği toplu zararlı e-postaların sayısında 5000 kat düşüş yaşanırken, suçlular saldırılarında başarılı olmak için spam filtrelerini atlatmanın yeni yollarını öğreniyor.

2017’nin İlk Çeyreğinde Spam ve Oltalama” başlıklı raporuna göre, dünyanın en büyük spam botneti Necurs’un yarattığı zararlı e-posta trafiğinde bir düşüş görüldü. Kaspersky Lab’ın spam tuzakları Aralık 2016’da 35 milyondan fazla hileli gönderi tespit ederken, Mart 2017’de bu rakam neredeyse 7000’e düştü.

Rapora göre 2017’nin ilk çeyreğinde  eğilimler aşağıdaki gibi:

•   Spam gönderiler birinci çeyrekte dünya çapındaki e-posta trafiğinin yaklaşık yüzde 56’sını oluşturdu.Bu oran 2016’nın son çeyreğinde yüzde 59.9’du.

•   E-posta trafiği dahilindeki zararlı posta eklerinin miktarı bir önceki çeyreğe kıyasla 2,4 kat azaldı.

•   Oltalama (kimlik avı) saldırılarının yarısından çoğu, bankalar (yaklaşık yüzde 26), ödeme sistemleri (yüzde 13’ten fazla) ve online alışveriş siteleri (yaklaşık yüzde 11) olmak üzere finans sektörünü hedef aldı.

Araştırmacılar 2016’da zararlı ekler, özellikle de şifreleyiciler içeren e-postaların sayısında keskin bir artış tespit etmişti. Söz konusu trafiğin büyük bir kısmı, şu anda dünyanın en büyük spam botneti sayılan Necurs’tan geliyordu. Aralık 2016’da bu ağdan gelen spam postalar bitti denebilecek kadar azaldı ve 2017’nin ilk çeyreği boyunca da çok düşük bir seviyede seyretti.

Görünüşe göre suçlular şifreleyicilerin çok konuşulan bir konu olmasından rahatsız olarak toplu gönderimlere bir süre de olsa ara verdiği düşünülüyor.

Şifre korumalı dokümanlar içeren zararlı e-postalar

Suçlular, tespit edilmemek üzere kullandıkları teknikleri 2017’nin ilk çeyreğinde daha da karmaşık bir hale getirme eğilimi gösterdi. Kullandıkları yöntemlerden biri de, zararlı yazılımları şifreyle korunan dokümanların içine gizlemek oldu.

Kullanıcılar söz konusu e-postayı aldıktan sonra şifreli dosyaları açmaları ve bilgisayarlarına kaydetmeleri için teşvik etmek, en sık başvurdukları yollardan biri.

Büyük online alışveriş sitelerinden gelen sipariş onayı bildirimlerini ve çeşitli işlemleri taklit etmek ve büyük miktarda para vadetmek, bilinen küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin adına sahte e-postalar göndermek gibi yöntemlerle de sıkça karşılaşılıyor.

Kurbanlar ilgili dokümanları açar açmaz zararlı bir kod işlemeye başlayarak zararlı yazılımı bilgisayarlara indiriyor. İndirilen yazılımlar, fidye yazılımları, casus yazılımlar, arka kapılar veya meşhur Zeus Truva atının yeni bir modifikasyonunu içeriyor.

Kullanıcılara tavsiye

Bireysel ev kullanıcılarına, zararlı ekleri tespit ederek engelleyebilen ve masaüstü e-posta uygulamalarındaki spam postaları da filtreleyebilen bir güvenlik çözümü kullanmaları tavsiye ediliyor. 

İş yerlerinde ise özellikle zararlı e-posta ekleri ve spam tespitini hedefleyen özelliklere sahip güvenlik çözümlerinin kullanılması öneriliyor.

 

Star Wars Apple’ın mı olacak?

0

Apple, kasasında birikmiş 250 milyar dolar ile tam anlamıyla bir atom bombasına dönüşmüş durumda. Kasasındaki para hızla büyüyen ancak uzun zamandır büyük bir satın alma gerçekleştirmeyen Apple hakkında piyasada önemli söylentiler dolaşmaya başladı.

Apple’ın önemli rakiplerini veya dev içerik şirketlerini satın almak için hazırlık yaptığını dile getiren söylentilere göre şirketin hedefinde ilk olarak içerik şirketleri bulunuyor. 

Star Wars Apple’ın olacak

Dijital dünyada içeriğin reklam geliri elde etmek için çok önemli olduğunun farkına varan Apple’ın, Netflix ve Disney’i satın almak için hazırlık içinde olduğu dile getiriliyor. Netflix, internet üzerinden film ve dizi izleyenlerin mabedi konumundayken, Disney ise içerik üretimi konusunda dünyanın en önemli şirketlerinden biri Star Wars markasını da satın alarak içerik dünyasındaki yerini güçlendiren Disney’in özellikle Star Wars sayesinde önümüzdeki 100 yıllık geleceğini garanti altına aldığının altı çiziliyor.

Apple bu iki şirketi satın almayı başarırsa, sahip olduğu dev iOS ekosistemi sayesinde, içerik üretimi ve dağıtımı konusunda durdurulamaz bir deve dönüşecek. Silikon Vadisi’ndeki profesyonellerin, 250 milyar doların nereye harcanabileceğine dair duyumlarına ve yorumlarına göre dile getirilen diğer şirketler ise Electronics Arts, Tesla,  Activision Blizzard, Take-Two Interactive ve Hulu.

Porsche, Silikon Vadisi’nde ofis kuruyor

0

Alman spor otomobil üreticisi Porsche, Silikon Vaidisi’ne adım atıyor. Son derece lüks ve spor otomobiller üreten marka, doğal olarak otomobillerinde son teknoloji ürünü özellikler kullanmak zorunda. Şirket şimdi bu son teknolojilere daha kolay erişmek için Silikon Vadisi’nde bir teknoloji şirketi kuracak.

Porsche’nin Silikon Vadisi’nde kuracağı şirket, Silikon Vadisi’nde diğer şirketlerle ortaklıklar kuracak, yeni teknolojiler geliştiren Start-up’lara yatırım yapacak ve daha gelişmiş Porsche otomobilleri üretmek için gerekli teknolojileri araştıracak.

Volkswagen grubuna bağlı olan Porsche geçtiğimiz yıl Almanya’da mobil dijital hizmetler sunmak üzere bir dijital departman kurmuştu. Porsche şimdi bu girişimini Silikon Vaidisi’nde şirketleştirerek dijital hamlesini büyütmüş olacak.

Porsche Digital, otomobillerin yeni mobil dijital platformlar olduğunu dile getiriyor ve otomobillere yönelik uygulamaların sürüş deneyimini değiştirecek en önemli faktörler olacağının altını çiziyor.

VW 1000 yazılım mühendisini işe alacak

0

Dizel motor skandalı ile sarsılan ve hem prestij kaybına hem de ağır maddi kayba uğrayan Alman otomotiv devi Volkswagen, yeniden yapılandırmasını elektrikli ve otonom araçlar üzerine kuruyor.

Şirketin açıkladığı Transform 2025+ planına göre, Volkswagen 2025 yılına ulaştığında, 10’dan fazla elektrikli ve otonom araç modeline sahip olacak. Şirket 2025 yılında 2-3 milyon adet elektrikli otomobil satıyor olmayı kendine hedef olarak koymuş durumda. 

Otonom sürüş için 1000 yeni mühendis

Bu hedefe ulaşabilmek içinse Volkswagen’in çok hızlı şekilde elindeki teknolojileri iyileştirmesi gerekiyor. Bu amaçla kendi bünyesinde otonom sürüş teknolojileri geliştiren Volkswagen çalışmaları hızlandırmak için 1000 kadar yeni yazılım mühendisini de işe alacak. Volkswagen’in ilk tamamen otonom aracının 2021 yılında yollara çıkması bekleniyor.

VW CEO’su Matthias Müller ayrıca elektrikli otomobiller için stratejik değeri olan pil teknolojileri alanında da önemli geliştirmeler yapmayı planladıklarının altını çiziyor.

Volkswagen dizel motor skandalı nedeniyle ödemek zorunda kaldığı ve kalacağı milyarlarca dolar cezaya rağmen satışlarından büyük kazançlar elde etmeye devam ediyor. Şirketin bu yıl ilk çeyrek dönemindeki karı 4,3 milyar Euro’ya ulaştı. Bu geçen yılın aynı dönemine oranla %40 artış anlamına geliyor. Şirket ayrıca otomasyon teknolojileri sayesinde 2020’ye kadar 30 bin kişiyi işten çıkararak maliyetlerinde yıllık 3.7 milyar Euro tasarruf gerçekleştirmeyi planlıyor.

Veri artık petrolden daha değerli

0

Şirketlerin son çeyrek raporlarının açıklanmasıyla ortaya çıkan mali tablo, bir zamanlar altından bile değerli olan petrolün tahtını veriye bıraktığını ortaya koydu.

Mali raporlara göre, Dünyanın tepesinde oturan sadece birkaç teknoloji şirketinin son çeyrekteki toplam karları 25 milyar doları geçti. Öyle ki, bir zamanlar enerji ve petrol şirketlerinin yer aldığı dünyanın en değerli, en zengin, en çok para kazanan şirketlerinin tahtında artık Apple, Amazon, Google, Facebook, Microsoft, Oracle gibi teknoloji şirketleri oturuyor.

Son çeyrek raporlarına göre, şu anda ABD’de online olarak harcanan her doların yarısını Amazon’da yapılan satışlara harcanıyor. Yine ABD’de dijital reklamcılığa akıtılan on milyarlarca dolar bütçenin neredeyse tamamı Google ve Facebook arasında paylaşılıyor.

Büyük veri büyük para demek

Tüm bu başarının ardında ise büyük veri teknolojisi yatıyor. Dev teknoloji şirketleri, kullanıcılarından onlara akan veriyi doğru analiz ederek, doğru kişiye doğru ürünü satmak veya doğru reklamı göstermek gibi politikalarla giderek daha büyük kazançlar sağlıyorlar.

Öte yandan bu büyük kazançlar aynı zamanda tekelcilik endişelerini de beraberinde getiriyor. Offline dünyanın şartlarına göre hazırlanmış eski anti-tekel yasaları bugünün dünyasındaki dev online pazarların ihtiyaçlarına cevap veremiyor. ABD’nin dev teknoloji şirketleri, tüm dünyada rakiplerini kolayca ezecek bir boyuta ulaştığı için, yerel teknoloji şirketlerinin online dünyada var olabilmesi giderek zorlaşıyor. Avrupa Birliği bu sonucun önüne geçebilmek için Google gibi dev ABD şirketlerinin haksız rekabetini önleme amacıyla sürekli yeni kararlar alsa da çabaları çok tatminkar sonuçlar doğurmuyor. Veriler, dev şirketlerin sunucularına aktıkça, para da onların kasasına giriyor.

GM’den daha değerli butik otomobil üreticisi: TESLA

Bu konuda en ilginç örneklerden biri de Tesla. Son çeyrekte sadece 25 bin adet otomobil satabilen Tesla, her yıl yüz binlerce otomobil satan dev otomobil firmalarından daha değerli bir şirket olarak konumunu koruyor. Bu başarının arkasında ise piyasadaki Tesla otomobillerinden şirketin sunucularına akan veri var. Tesla bu veriyi kullanarak, hangi müşterisinin hangi saatte hangi yoldan geçtiğini, nerede oturduğunu, nasıl vakit geçirdiğini, hangi restoranlara, mağazalara uğradığını ve daha başka sayısız veriyi görerek, bu verileri paraya dönüştüren pazarlama kampanyaları için kullanabiliyor. Böylece dün kurulmuş olan Tesla, sadece otomobil satan dev ve köklü otomobil üreticisi GM’den çok daha değerli bir şirket konumuna yükselebiliyor.

Bu gerçeğin farkında olan tüm şirketler şimdi ürünlerine internet bağlantılı uygulamalar ekleyerek, verilerin kendi sunucularına akması için harekete geçtiler. Yakında aldığımız ekmeğin bile internete veri yüklemeye kalkıştığı bir dünya ile karşılaşırsak hiç şaşırmayacağız çünkü artık veri petrolden de altından da daha değerli bir kaynağa dönüşmüş durumda.

NASA süper bilgisayar yarışması açtı

0

Dünyada büyük bir değişime neden olabilecek tarihi bir dönemece girmiş olabiliriz. Bugün etkisini tahmin etmemiz zor olsa da 10-15 yıl içinde dünyanın çehresini tümden değiştirebilecek bir hamlenin ilk adımı için NASA harekete geçti.

NASA’nın bugün yaptığı duyuru ile tarihte ilk defa, süper bilgisayar geliştirmek için bir yarışma açıldı.

Aslında NASA’nın yeni yarışmasının tam ismi,  High Performance Fast Computing Challenge, yani Yüksek Performanslı Hızlı Bilgisayar Yarışması… NASA’nın hedefi ise kurumun sahip olduğu süper bilgisayarın performansını artıracak yeni bir yazılım geliştirmek. Böylece yüzlerce milyon dolarlık yeni bir süper bilgisayar inşa etmeden NASA elindeki süper bilgisayarların kapasitesini arttırabilecek. 

Ödül 55 bin dolar ama…

NASA’nın yeni yarışması sadece 55 bin dolarlık bir ödül içeriyor ancak yarışmayı kazanacak yazılımcının, NASA ile milyonlarca dolarlık sözleşmeler imzalamasına da kesin gözüyle bakılıyor zira yarışması kazanacak yazılımcı veya yazılımcılar, NASA’nın süper bilgisayarlarında kullanılan işletim sisteminin kontrolünü ve geliştirilmesini eline alacak.

ABD’nin uzay ajansının açtığı bu yarışma ise dijital dünya adına büyük önem taşıyor zira yarışma sonucunda ortaya çıkan yeni yazılım teknolojileri sadece NASA’nın bilgisayarlarını geliştirmek için kullanılmayacak, bilgisayar ve işlemci üreticileri de donanımlarının performansını artırmak için bu ekiplerin peşine düşecek. 

NASA’nın yarışmaları, dünyadaki teknolojik gelişmelerin hızlandırılması adına önemli görevler üstleniyor. Bugün otonom sürüş teknolojileri geliştiren pek çok firma, 15 sene kadar önce NASA’nın açtığı otonom sürüş yarışmalarında dereceye giren bilim insanları ve mühendislerin projeleri üzerinde şekillendi. Aynı şekilde, bugün uzaya yolculuk yapabilen veya uzay yolculuğu yapmak için hazırlık yapan özel şirketler yine 10 sene kadar önce NASA’nın açtığı uzay gemisi yarışmasında geliştirilen uzay gemileri sayesinde hayat buldular. Dolayısıyla, NASA’nın yeni yarışması sayesinde, pek çok yetenekli mühendisin ve bilim insanının bilgisayarları daha performanslı kullanmak üzere geliştirecekleri çözümlerin, 5-10 sene içinde dijital dünyaya etki etmesi bekleniyor.

NASA’nın yeni yarışması hakkında daha fazla bilgiyi yarışma sayfasında bulabilirsiniz.

Uzay uçuşlarına vergi geliyor

0

Vergisini ödemeden uzaya gidip gelebileceğinizi düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. ABD’de uzay uçuşlarının yapıldığı Kaliforniya eyaleti, uzaya insan ve malzeme götürüp getiren şirketlere uçuş başına vergi koymaya hazırlanıyor. 

Tasarı halindeki yasaya göre, sayıları giderek artan uzay şirketlerinin, uzaya yaptıkları her uçuş için vergi ödemeleri mecburiyeti doğacak. Bu yasa, aynı tren veya kamyon şirketlerinde uygulandığı gibi uygulanacak.

Eyalette yasalar gereği eyalet dışına ve içine mal veya insan taşımak vergiye tabi bulunuyor. Ancak uzayda mal ve insanların nereden nereye taşındığını tespit etmek mümkün olmadığından Kalifoniya eyaleti uzay şirketlerini uçuş başına vergilendirme formülünü uygulayacak.

Uzay şirketleri başka eyalete mi kaçacak?

Öte yandan bu vergilerin uzay şirketlerini Kaliforniya’dan kaçırma ihtimali de bulunuyor. Rakip eyaletlerin kendi kalkış rampalarını kurarak şirketleri kendilerine çekme ihtimali bulunuyor. Şimdilik, Ay’da maden aramak için kurulan Moon Express şirketi vergilendirme planları nedeniyle Florida’ya taşınma kararı almış durumda. Ancak Kaliforniya uzay endüstrisinin merkezi konumunda olduğu için büyük şirketlerin buradan ayrılmak istemeyeceği düşünülüyor. 

Facebook TV yayınlarına başlıyor

Facebook’un televizyon yayıncılığını bitirebilecek öldürücü hamlesi Haziran ortasında devreye giriyor. Sosyal medya devinin doğrudan TV kanallarına rakip olacağı yeni hamlesi, internet için özel video yayınları üretmekle başlıyor.

Sosyal medya devi, kullanıcıları Facebook’a daha fazla bağlamak ve rakip sosyal medya servislerine kaymalarını önlemek için sadece Facebook’ta seyredebilecekleri bir düzine yeni video şov hazırlatıyor. Bunların yarısı, TV’lerde görmeye alışık olduğumuz, bir-iki saat süren magazin/komedi şovları veya senaryolu diziler olacak. Diğer yarısı ise yine merak uyandıracak kalitede ama 10-20 dakikalık, düşük maliyetli şovlardan oluşacak. Büyük şovlar haftalık olarak yayınlanırken, minik şovlar günlük olarak hazırlanacak.

Yaklaşık 2 milyar abonesi olan Facebook böylece dünyanın en büyük TV kanalına dönüşebilecek. Elbette sosyal medya devinin ilk amacı, dünyadaki TV kanalları ile rekabet değil, aksine Amazon Prime, Netflix veya YouTube gibi kanallara alternatif bir video içerik servisi üreterek reklam verenleri buraya çekmek istiyor. Ancak bu hamlenin yan etkisi, TV’lerdeki reklamların bir bölümünün Facebook’a kayması olacak. Ayrıca, hazır milyar dolarlık reklam verenler YouTube’daki uygunsuz içerikler nedeniyle platformdan çekilmişken Facebook şimdi o video reklam bütçelerini kendine yöneltme konusunda da bir avantaja sahip olacak.

Nasıl programlar yayınlanacak?

Facebook yayınlanacak şovlar hakkında hiçbir ipucu vermiyor ancak şirketin Snapchat konusunda çok takıntılı olduğu ve Zuckerberg’ün Snapchat’i en büyük tehdit olarak gördüğü biliniyor, dolayısıyla Snapchat kullanıcı profiline, yani gençlere yönelik yayınların ağırlıklı olacağı düşünülüyor. Böylece hem mevcut genç Facebook kullanıcılarının Snapchat’e kayması engellenecek hem de Snapchat’teki kullanıcıların bir bölümü Facebook’a çekilebilecek.

Öte yandan Facebook’un bir video içerik yayın platformuna dönmesi profesyonel ve amatör video içerik üreticilerinin de kısa süre sonra bu platformda yer almak için içerik üretmeye başlayacağı anlamına geliyor.

 

 

Türkiye Yazılım Kalite Raporu açıklandı

0

Yazılım Test ve Kalite Derneği’nin her yıl hazırladığı Türkiye Yazılım Kalite Raporu’nun 2017-2018 edisyonuna göre, şirketlerin yüzde 63’ü yazılım geliştirme yaşam döngüsü (SDLC) metodolojisinde öncelikli olarak çevik-scrum yaklaşımı benimsiyor.

“Çevik test” (Agile testing) konusuna odaklanan ve Türkiye’deki 200’ü aşkın şirkette görev yapan 300’den fazla BT profesyonelinin katılımı ile şekillenen rapor, çevik ortamlardaki test faaliyetlerine ilişkin önemli bilgiler içeriyor.

Raporun uluslararası yazılım testi konferansı TestIstanbul’daki lansmanında konuşan Yazılım Test ve Kalite Derneği Başkanı Koray Yitmen, şirketlerin yüzde 63’ünün yazılım geliştirme yaşam döngüsü (SDLC) metodolojisinde öncelikli olarak çevik-scrum yaklaşımı benimsediklerine dikkat çekti. “Şelale (waterfall) yüzde 44 ile ikinci sırada, çevik-kanban ise yüzde 22 ile üçüncü sırada bulunuyor” diye konuşan Yitmen, “Bu oranlarla en popüler yazılım geliştirme metodolojisi olduğu görülen scrum, özellikle finans, e-ticaret, telko ve hi-tech alanlarındaki şirketlerde tercih edilirken, şelale gibi geleneksel modeller finans, sigorta ve savunma gibi sektörlerdeki organizasyonların yarısından fazlası tarafından kullanılıyor” dedi.

“Çevik projelerde yazılım testi faaliyetlerinizden kim sorumlu?” sorusu yüzde 76 ile “yazılım test uzmanları/test mühendisleri/analistler” şeklinde karşılık bulurken, teknik test mühendisleri, iş/sistem analistleri ve yazılım geliştiriciler” diğer yanıtlar olarak öne çıkıyor. Şirketlerin yüzde 53’ü çevik projelerdeki test organizasyonlarını test için ayrılmış ekiplerin sorumluluğuna verirken, yüzde 20’si dağıtık bir yapıdaki test uzmanlarından yararlanıyor.

En büyük güçlük dokümantasyon

Çevik projelerde karşılaşılan güçlüklerin de sıralandığı rapora göre, ilk sırada yüzde 45’lik oranı ile dokümantasyon yer alıyor. Test otomasyonu (%43), test eforu tahmini (%30) ve test raporlama (%24) diğer faktörler olarak dikkat çekiyor. Şirketler, çevik test projelerinden elde edilen en değerli faydaların ilk üçünü ise toplam kalite yönetimi (%51), işbirliği (%42) ve testin etkinliği (%42) olarak sıralıyor.

Şirketlerin, çevik test uzmanlarının sahip olmalarını bekledikleri yetkinlik ve becerilerde ilk sırayı takım oyuncusu olabilme ve müzakere edebilme gibi soft skill’ler alırken, sıralama iş analizi becerileri, SDLC bilgisi, veritabanı becerileri, kesintisiz entegrasyon becerileri, kodlama becerisi ve bulut servislerine ilişkin beceriler şeklinde devam ediyor.

Rapordan elde edilen başlıca bulgular şu şekilde:

-Dijital dönüşüm BT stratejisini yönlendirmeye devam ettiği gibi, yazılım testi fonksiyonunu da şekillendiriyor.
-Çevik ve DevOps büyümesini sürdürürken, yazılım testi de buna uyumlu bir hamle yapıyor.
-Nesnelerin interneti (IoT), büyük veri, bulut ve mobilitenin ortaya çıkışı, hataların etkisini artırma potansiyeli ile yıkıcı güç etkisine sahip.
-Test ortamları ve test verisi yönetimi maliyetlerinin yönetilmesine ve düşürülmesine yönelik güçlükler günden güne daha ciddi bir hal alıyor.
-Kapsama maliyetlerinde bu yıl kaydedilen başarıya karşın, giriş seviyesi yazılım testinde verimliliği bulmaya yönelik süregelen ihtiyaç aynı şekilde devam edecek.

Xerox PARC’ın Türk CEO’su: Robotlar istihdamı azaltacak

0

Xerox’un, teknolojiye büyük katkıları olan efsanevi ar-ge merkezi Xerox PARC’ın başına Ocak 2017’de CEO olarak atanan Dr. Tolga Kurtoğlu, Türkiye’ye geldi ve basının sorularına cevap verdi.

Günlük yaşamda kullandığımız birçok teknolojinin ilk bulunduğu yer olan A.B.D Kaliforniya Palo Alto’daki Xerox PARC’ın yeni CEO’su Dr. Tolga Kurtoğlu; 3-4 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da farklı sektörlerden iş insanları ve basın mensupları ile bir araya geldi. Dr. Tolga Kurtoğlu, teknolojik gelişmeler ışığında gelecekte bizleri neler beklediğine dair önemli açıklamalarda bulundu. 

Xerox PARC, hali hazırda A.B.D Savunma  ve Enerji Bakanlıkları gibi farklı ülkelerden bir çok kamu kurumu, büyük şirketler ve startup kuruluşlar ile çok önemli çalışmalar yürütüyor. Örneğin A.B.D Savunma Bakanlığı ajansı DARPA ile askeri güvenlik projeleri üzerine çalışıyor. Aynı şekilde Amerikan Enerji Bakanlığı ve özel şirketlerle yenilebilir enerji kaynaklarını daha verimli kullanmayı sağlayacak, ticari kullanıma hazır sensor teknolojileri, güneş enerjisi pilleri gibi inovatif buluşlar üzerinde çalışıyor. Xerox PARC, savunma sanayi, siber güvenlik ve kişisel güvenlik alanlarında stratejik projeler yürütüyor.

Robotlar insanların işlerini yapacak

Yakın gelecekte yapay zekanın insanların günlük yaşamına oldukça etki edeceğini vurgulayan Dr. Tolga Kurtoğlu, “Yapay zeka, makine öğrenimi ve sanal gerçeklik çok fazla potansiyel taşıyan bir alan. Bu teknolojilerin önümüzdeki 10 yıl içinde dünyayı hatırı sayılır ölçüde etkileyeceğini düşünüyorum. Özellikle öğrenen makinelerin gelişmesiyle yakın gelecekte insanların yaptığı birçok işi robotlar yapacak. dedi.

Xerox PARC CEO’su Tolga Kurtoğlu “Yapay zekaya sahip öğrenen makinelerin gelişimi ile endüstri 4.0 olarak da adlandırılan robotik otomasyona geçilen bir dönemi yaşamaya başlıyoruz. İnsanların daha iyi ve verimli olduğu alanlarda insan gücü, robotların daha iyi ve verimli olduğu konularda robotların yoğun kullanılacağı bir ekonomik üretim sistemine doğru gidiyoruz Robotlar herkesi işsiz bırakmayacak, ancak belli başlı sektörlerde işgücü istihdamını yüzde 70’lere ulaşan oranlarda azaltacak. Yaptığımız teknolojik çalışmaların nihai amacı insan ve robot işbirliğini sağlamak üzerine. Ancak hükümetlerin, şirketlerin bu duruma şimdiden hazırlıklı olmaları gerekiyor.” dedi.

Xerox PARC’ta son dönemde gerçekleştirilen önemli projeler arasında; sıvı alaşımdan çip basan baskı cihazı, soy yapıştır sensörlerle internetli nesnelerin uzaktan takibi ve görüntülenmesi projesi, kendi kendini imha edebilen elektronik çip ile veri güvenliği projesi, basılı elektronik etiket teknolojisi ile kutulu ürünlerin sahte üretim ve satışını engellenebilmesi, giyilebilir sağlık çipleri ile panik atak kontrolü ve uzaktan hasta bakımı yapılabilmesi gibi teknolojiler de bulunuyor. 

 

Google kendi şehrini kuracak

0

İnternet devi Google, şimdi akıllı şehir teknolojileri alanında bir devrim yapmaya hazırlanıyor. Geliştirdiği teknolojileri test edecek alan bulmakta zorlanan Google, kendi şehrini kurmayı aklına koydu.

Alphabet Holding altında çalışmalarını yürüten ve akıllı şehir teknolojileri geliştiren Sidewalk Lab’ın planına göre, ABD içinde devletle anlaşacakları bir lokasyonda kendi şehirlerini kurarak yeni teknolojileri burada test edebilecekler.

Akıllı Şehirler Konferansı

Sidewalk Lab’ın kurucusu ve CEO’su Dan Doctoroff’ın New York’taki Akıllı Şehirler Konferansı’nda yaptığı sunuma göre ABD’deki mevcut şehirler akıllı şehir teknolojilerini geliştirmek için uygun test ortamları sunabilmekten çok uzakta duruyorlar. Sayısız bürokratik engel ve test sürecine hazır olmayan yerel halkın bulunduğu bir mekanda testleri gerçekleştirmek imkansız. 

Dan Doctoroff bunun yerine kendi “büyük şehirlerini” kurarak buraya taşınmaya gönüllü ve bilinçli yüz binlerce insanın içinde daha verimli ve hızlı test süreçleri gerçekleştirebileceklerinin altını çiziyor.

Google’ın şehrinde yaşamak daha cazip olacak

Sidewalk Lab bu amaçla, öncelikle devletle iletişime geçerek şehrin kurulacağı alanı tespit edecek. Ardından inşaat ve emlak şirketleri ile ortak şekilde bu bölgede büyük bir şehir kurulacak. Daha sonra bölgeye yerleşmek isteyen insanlara düşük maliyetli bir yaşam sunulacak ve iş imkanları yaratılacak. Böylece bu yeni şehirde yaşamak daha cazip hale gelecek. Aynı zamanda şehirde yeni teknolojilerin testleri başlayacak. İnternet ve büyük veri odaklı bir alt yapıda, otonom taksilerle, otonom mağazalarla, yeni teknolojilerle donanmış bir günlük hayat yaşanacak. Şehir aynı zamanda kendi kendine yetebilen, yeşil/çevreci bir şehir olacak. 

Alphabet, veya eski ismiyle Google, eğer bu planları hayata geçirebilecek olursa, ABD’nin yeni çağda yeniden inşa edilmesi konusunda öncü şirket olarak büyük bir avantaj kazanacak. Elbette dünyanın çehresini de değiştirmiş olacak.

Yapay zeka artık insan savaş pilotlarını yeniyor

0

Yapay zeka konusunda, Matrix veya Terminator filmlerinin gerçek olmasından korkanları endişelendiren bir gelişme daha yaşandı. 

Cincinnati Üniversitesi’nde geliştirilen bir yapay zeka, gerçek bir savaş pilotu olma konusunda hızla ilerliyor. Bugüne kadar yapılan testlerde deneyimli gerçek savaş pilotlarına hep yenilen yapay zeka sonunda gerçek pilotları yenmeyi başardı.

ABD Hava Kuvvetleri’nden emekli Albay Gene Lee ile dogfiht yaparak sanal test uçuşları gerçekleştiren ALPHA isimli yapay zeka sonunda Albay’ın uçağını düşürmeyi başardı. Böylece insan pilotlar tarafından değil yapay zeka tarafından yönetilecek savaş uçaklarının üretimi konusunda ilk kapı da açılmış oldu.

Kimse karşısında duramıyor

ALPHA, sadece insan pilotları değil, savaştığı diğer yapay zekaları da yenerek, ABD’nin savaş uçaklarında kullanılacak dişli bir yapay zeka olma yolunda hızla ilerliyor. Konunun asıl önemli noktalarından biri ise, ALPHA’nın yendiği Albay Gene Lee’nin herhangi bir savaş pilotu olmaması. Lee, ABD’nin filmlere de konu olan “Top Gun” savaş pilotlarını eğiten çok deneyimli bir pilot. Havacılık otoriteleri, Gene Lee gibi bir savaş pilotunu yenebilen yapay zekanın dünyadaki pek çok savaş pilotunu aşağı indirebileceği görüşünde birleşiyor.

Üniversite yönetimi ALPHA’nın pilotaj, misil silahları, sensörler, kaçınma manevraları gibi pek çok alanda Gene Lee’yi geride bıraktığının da altını çiziyor. ALPHA’yı bu kadar güçlü bir savaş pilotu haline getirense öğrendiği teknikleri uygulamak için şartları muhakeme ederken, insan bir pilottan 250 kat daha hızlı düşünüp karar verebilmesi. Böylece, robotların insanlardan daha güçlü savaşçılar olacağı gerçeği de bir kez daha kanıtlanmış oluyor. Bu da Stephen Hawking veya Elon Musk gibi aydınların yapay zekanın askeri alanlarda kullanımının yasaklanmasına dair uyarılarını akla getiriyor. Dünya çapında binden fazla bilim adamının yayınladığı bir bildiride, askeri alanda geliştirilecek yapay zekanın bir gün insanlığa karşı dönerek tüm insanlığı yok edebileceğinin altı çizilmiş ve bu teknolojilerin geliştirilmesinin yasaklanması istenmişti.

Terminator gerçek mi olacak?

Terminator senaryosundaki gibi bir sondan endişelenen bilim insanları, orta vadede insanların savaşma işini tamamen yapay zekalı ordulara bırakacağını ve bu nedenle kurulacak, kendi başına düşünebilen, karar alabilen yapay zekalı dev robot orduların eninde sonunda insanlığı tamamen ortadan kaldırma kararını alacağını savunuyor. 

ALPHA şimdilik tek başına bu tür etik kararlar verebilecek bir yapay düşünce sistemine sahip değil, sadece savaş koşullarını değerlendirerek düşman uçaklarını vurma beceresine sahip. Ancak ALPHA’yı geliştiren Psibernetix laboratuvarının kurucusu Nick Ernest, ALPHA üzerinde yoğun çalışmaların devam edeceğini ve yapay zekanın sonunda gerçek savaş uçaklarını uçuracağının altını çiziyor.

Terminator Salvation filminde yapay zekalı savaş uçaklarının insan pilotlara karşı savaştığı ünlü sahne şu sıralar yeniden gündeme gelecek ve tüm medya kanallarında tekrar oynatılacak gibi görünüyor:

 

Facebook’un iş gücü sanal gerçekliğe odaklandı

Mark Zuckerberg’ün tarihe sadece sosyal medya devrimini yapan adam olarak değil, sanal gerçeklik devrimini yapan isim olarak da geçmek istediği artık kesinleşti.

Ofisinde Facebook’un özel bir sanal gerçeklik uygulamasını kullanarak raporları ve iş süreçlerini takip ettiğini daha önce duyuran Zuckerbeg’ün şimdi de Facebook’un iş gücününün önemli bir bölümünü sanal gerçeklik teknolojisini geliştirmeye yönlendirdiği ortaya çıktı.

Kısa süre önce Oculus departmanının CEO görevinden ayrılan Brendan Iribe, bir panel sırasında ayrılık sebebini artan iş gücüne yetişememek olarak açıkladı. “Mark ile el sıkıştığımızda Oculus departmanında sadece 60 kişi vardı ancak bir süre sonra Oculus’un CEO’su olarak kendimi 1000’den fazla insanı yönetirken, onların sorunlarını dinlerken, iş süreçlerini organize ederken ve yeni insanlar işe almak için aralıksız görüşmeler yaparken buldum ve bu tempoyu daha fazla sürdüremeyeceğimi anladım,” ifadelerini kullanan Iribe böylece Zuckerberg’in Oculus Rift için 1000’den fazla insanı çalıştırdığını da itiraf etmiş oldu.

Kaynaklar Oculus için akıyor

Facebook’un yeni yayınlanan son çeyrek raporunda, hangi departmanda kaç kişinin çalıştığına dair detaylı bilgil bulunmuyor fakat şirketin toplam çalışan sayısının 18,770 olduğu açıkça yazıyor. Bu durumda Facebook içinde sanal gerçeklik teknolojileri ve Oculus Rift için çalışan 1000+ çalışan, toplam çalışanların %5’inden fazla bir oran oluşturuyor.

Bir diğer deyişle, Facebook tüm iş gücünün %5’ini hatta daha fazlasını sanal gerçeklik teknolojilerini geliştirmeye adamış durumda. 

Bu durumda, geçmişte Bill Gates’in PC/Windows, Steve Jobs’ın iPhone/akıllı telefon devrimine ön ayak olması gibi Zuckerberg’in sanal gerçeklik devriminde başrolü oynayan aktör olarak anılması sürpriz olmayacak. 

IoT ile birlikte veri yönetimi ihtiyacı da artıyor

0

İnternete bağlı nesnelerin sayısı hızla artarken bu cihazların ürettiği verinin miktarı da veri yönetimi çözümlerine olan ihtiyacı katlayarak artırıyor. 

Veri yönetimi ve bulut depolama çözümleri üreticisi NetApp’ın yayınladığı rapora göre, her hafta internete bağlanan yeni cihazların sayısı 2020’de 30 milyon adede ulaşacak. Şu anda 14.9 milyar adet cihaz internete bağlanırken 2020’ye ulaştığımızda 31 milyar adet internete bağlı çalışacak. 2020’ye geldiğimizde dünyada üretilen tüm verinin %40’ı ise IoT cihazlarında yer alan sensörlerden kaynaklanacak. Üstelik 2020’de IoT cihazlarının sayısında artış hızı da %250’ye ulaşmış olacak.

Bu hızlı gelişime rağmen mevcut şirketlerin %18’i halihazırda IoT teknolojilerini iş süreçlerine entegre etmiş bulunuyor. %61’i ise bu entegrasyonu planlama aşamasında bulunuyor. Firmaların %88’i ise IoT entegrasyonunda anahtar konunun veri yönetimi olduğunu düşünüyor.

Dünyanın çehresi IoT ile değişiyor

IoT devriminden bu güne kadar en yoğun yararlanan sektörler ise otomotiv, sağlık ve imalat sanayi olarak öne çıkıyor. Bu sektörlerin, 2020 ve sonrasındaki dönemde ortaya çıkacak büyük veriyle başa çıkabilecek hazırlıkları yaptığı gözleniyor.

Otomotiv endüstrisi IoT devrimi sayesinde, yedek parça zinciri, üretim/ham madde tedariki gibi konularda maliyet odaklı önlemler geliştirirken, sağlık sektörü hastaların takibi, erken teşhis gibi alanlarda IoT cihazlarını yoğun olarak kullanmaya hazırlanıyor. İmlat sektörü ise üretilecek makinelerde IoT teknolojilerini kullanarak daha verimli bir üretim ortamı yaratmayı hedefliyor.