Dijital Yerliler Mobil Bankacılık Seviyor
Mobil cihazlar dijital yerliler segmentinin ayrılmaz bir parçası. Ancak, mobil ödemelerin yaygınlaşması için biyometrik kimlik doğrulama gibi siber güvenlik teknolojilerinin de yaygınlaşması gerekiyor. Bunun için de kullanıcıyı mobil ödemeyi güvenli kılan bankacılık çözümleri hakkında bilgilendirmek şart.
Finsev araştırmasına göre1 tüketicilerin yüzde 70’i son bir ay içinde online bankacılık hizmetlerinden en az iki kez yararlandı (Amerika ortalaması ayda 8 online işlem). Kullanıcıların yüzde 61’i online fatura öderken yüzde 51’i de bankadan değil, doğrudan hizmet/ürün aldıkları şirketlerin web sitesinden ödeme yaptı. Amerika’da online fatura ödeme oranı yüzde 58’e ulaştı.
Dijital yerliler önde
Araştırmaya göre dijital yerlilerin yüzde 82’si (25-35 yaşları) son 30 günde online bankacılık kullandı ve online bankacılıkta 10 kat uzun süre geçirdi.
Akıllı telefonlar yeni marka
Tüketicilerin yüzde 40’ı mobil bankacılık kullanıyor. Dijital yerlilerde ise bu oran yüzde 87. Tüketicilerin yüzde 60’ının mobil bankacılık kullanmamasının sebebi ise Amerika’da parola ve güvenlik şifre destekli çok adımlı kimlik doğrulama teknolojisinin henüz Türkiye’den geride olması. Bununla birlikte mobil bankacılık kullananların yüzde 47’si online alışveriş ve yüzde 45’i havale yapıyor.P2P geride
Kişiler arası doğrudan havaleye izin veren P2P teknolojisi diğer ödemelerin oldukça arkasından geliyor (yüzde 14). Bunun en büyük nedeni tüketicinin çalıştığı bankanın P2P ödeme sunduğundan haberdar olmaması. Diğer sebebi ise güvenlik kaygıları.Dijital yerliler patlama yaptı
Son bir yılda Amerika’da mobil bankacılık kullanan dijital yerlilerin oranı yüzde 66 arttı. Üniversite gençliğinde bu artış yüzde 59. En büyük artış kalemi ise mobil fatura ve mobil havale. Dijital yerliler tüm işlemlerin ve ekstre bilgilendirmenin gerçek zamanlı olmasını istiyor. İşlemin gün içinde tamamlanmasını isteyenlerin oranı yüzde 36, gerçek zamanlı olmasını isteyenlerin oranı ise yüzde 25.Üstelik P2P isteğini artırıyor
Finsev araştırmasının en ilginç sonuçlarından biri de gerçek zamanlı mobil ödeme isteyenlerin yüzde 40’ının P2P ödemeleri de kullanmak istemesi.
Parmak izi kral
Mobil ödemede en büyük çekince mobil güvenlik: Bu noktada mobil bankacılık kullananların yüzde 29’ı son bir yıldaki siber saldırılar yüzünden mobil ödemelerde çekince yaşadıklarını söylüyor. Yüzde 41’i sırf bu kaygıyla mobil bankacılığı bırakıp laptop ve masaüstüne geçtiklerini, yüzde 33’ü de nakit/çek kullanmaya başladıklarını belirtiyor. Ancak en basit parola ve çok adımlı güvenlik şifresi desteği bile kullanıcıları mobil ödeme kullanmaya teşvik ediyor. Bu oran üniversite gençliğinde yüzde 57, X kuşağında yüzde 47 ve genelde yüzde 61. Biyometrik kimlik doğrulama mobil ödemelerde daha çok güven veriyor. En başta parmak izi teknolojisi var (yüzde 62; hem de 1 yılda yüzde 72 artışla!). Ardından göz tarama yüzde 42, yüz tanıma (yüzde 26) ve ses tanıma (yüzde 23) geliyor. Bu da bankaların hem fintech sektöründe biyometrik kimlik doğrulama teknolojilerini geliştirmesini hem de tüketiciyi bu konuda bilgilendirmesini gerektiriyor. Sonuçta mobil ödemeler, özellikle de temassız ödemeler zincir perakende sektöründe dijital alışveriş oranını yüzde 30’a kadar artırıyor. 1Expectations & Experiences: Consumer PaymentsTrump kazandı ve Amazon’un başı dertte
Trump’ın başkanlık yarışını kazanması, ABD’deki teknoloji sektörü açısından çok hayırlı olmayabilir. Özellikle de Jeff Bezos’un sahibi olduğu Amazon’u çok kötü günler bekliyor.
Trump’ın teknolojiden anlamadığı ve teknoloji şirketlerine karşı olumsuz görüşlere sahip olduğuna dair yorumlar ortaya çıkmaya başlamışken ayrıca bir Amazon konusu gündeme geldi.
Amazon’un sahibi ünlü iş adamı Jeff Bezos ile Donald Trump arasındak husumet, başkanlık yarışı sırasında da kendini gösterdi.
Bezos’un sahip olduğu ünlü gazete The Washington Post, Trump aleyhine her türlü fırsatı kullanarak Trump’ın kampanyasını zedeleyecek manşetler atmasıyla dikkat çekti. Bu kavga o kadar büyüdü ki, Donald Trump bizzat “Başkan olursam Jeff Bezos’u çok zor günler bekliyor,” diyerek Bezos’u açıkça tehdit etti.
Ve şimdi o senaryo gerçekleşti. Donald Trump artık ABD Başkanı oldu ve seçim yarışı süresince Trump’ı vergi kaçakçısı olarak suçlayan Washington Post ile sahibi Jeff Bezos ve elbette Amazon’u çok zor günler bekliyor. Donald Trump’ın, elindeki yetkilerle e-ticaret devini çok sıkıştıracağı ve bulacağı her açığı milyar dolarlık cezalara çevirteceği tahmin ediliyor.
Trump, Jeff Bezos’un Washington Post’ta masrafları büyük göstererek veya farklı alışverişlerle diğer şirketlerindeki büyük geliri vergiden kaçırdığını düşünüyor. Dolayısıyla Ocak ayından sonra vergi müfettişlerinin Bezos’un şirketlerini didik didik incelemesi bekleniyor.
Bilgisayar oyunlarında kara para aklıyorlar
Bilgisayar oyunlarında oldukça popüler bir gelir modeli haline gelen oyun içi eşya, sanal oyun para birimi ya da indirilebilir içerik satışı sistemini siber suçluların hedefi oldu. Dijital para birimlerini ve oyun platformlarını kullanan suçlular, buradaki mali denetim boşluğunu kullanarak para aklama girişimlerinde bulunuyor. Trend Micro, bilgisayar korsanlarının oyun platformlarını kullanarak nasıl kara para akladığını araştırdı.
Masum oyuncular suçluların oyuncağı
Siber suçlular, ilk adımda oyun içindeki hatalardan ve kodlama açıklarından faydalanarak oyun içi sanal para birimi biriktiriyorlar ya da zararlı yazılımlar kullanarak diğer oyuncuların kullanıcı hesaplarını ele geçiriyorlar. Burada olta saldırısı başta olmak üzere birçok sosyal mühendislik yöntemi kullanarak, özellikle dijital oyun dağıtım platformlarındaki hesapları ele geçirmek siber suçlular arasında oldukça revaçta. Bu şekilde oyunla ilgili elde ettikleri dijital varlıkları internet üzerinde satışa çıkarıyorlar. Siber suçlular kimi zaman bu satış ilanlarını sosyal medya üzerinden de verebiliyorlar. Siber korsanlıkla elde ettikleri dijital varlıkları satarak para kazanan bu kişiler, sonrasında alınan ödemelerin izini kaybettirebilmek için bu parayı hemen dijital para birimlerine çeviriyorlar. Bilgisayar oyunları yıllar içindeki büyük gelişimleriyle birçok insana eğlencenin doruk noktasında olduğu büyülü bir dünyanın kapılarını açtılar. Sadece ABD’de hane halkının yüzde 63’ünde en az bir kişi bilgisayar oyunu oynuyor. Oldukça büyük bir pazarı temsil eden bilgisayar oyunları sektörünün son dönemdeki önemli gelir modellerinden biri de oyun içi satın almalar. Bu şekilde oyuncular ekstra ödeme yaparak bazı özel içeriklere sahip olabiliyorlar. Eğlence Yazılımcıları Derneği (ESA)’nın verilerine göre ABD’deki oyuncuların yüzde 65’i oyun içinde gerçek para kullanarak satın alma yapma isteğine sahip.Facebook ABD seçimlerinde Filtre Balonu etkisi mi yarattı?
ABD’de, beklenmedik bir oy artışı ile seçimi kazanarak yeni ABD başkanı olan Donald Trump, rakip aday Clinton’ın destekçilerini şoka soktu.
Clinton’ın kazanmasına kesin gözüyle bakan destekçiler şimdi, bu mağlubiyetin sorumlusu olarak Facebook’u ve Zuckerberg’ü gösteriyorlar.
Facebook’un, sorunlu haber gösterme algoritması nedeniyle farkında olmadan Trump’ın propaganda makinesine dönüştüğünü vurgulayan Clinton’cılar bu durumu Filtre Balonu teorisiyle açıklıyorlar.
Facebook insanları filtre balonu içine mi hapsetti?
Sosyal medya servisinin haber akış algoritmasının insanları bir filtre balonu içinde yaşamaya mecbur bıraktığını ve bu yüzden Trump hakkındaki gerçeklerin insanlara ulaşmadığını savunan Clinton’cılar, şu sıralar Facebook’a ateş püskürüyorlar. Filte Balonu kavramı, yazar Eli Pariser’ın 2011 yılında best seller olan kitabı “Filtre Balonu: İnternet sizden ne saklıyor?” içinde ortaya atılmıştı. Söz konusu kavram, istediklerini filtreleyen mekanizmalar nedeniyle insanların artık kendi küçük dünyaları dışında olan biteni görmekten uzaklaşarak, seçtikleri filtrelerden oluşan küçük bir balonun içinde yaşamaya başlayacaklarını anlatıyor. Filtre balonu kavramı, insanlara online mal satmak için icat edilen bu filtreler nedeniyle insanların dış dünyada olanlardan habersiz kalacağını, yabancı kültürlerle ve etkenlerle tanışmadan yaşayacakları bir hayata itileceğini savunuyor. Sosyal medya servisinde seçim süreci boyunca yaşananların filtre balonu oluşturduğunu anlatan Clinton’cılar, yarışı bu yüzden kaybettiklerini düşünüyorlar. Clinton’cılar, tarafların karşı tarafın argümanlarını duymak, görmek, okumak istemedikleri için Trump’ın yanlışlarını ve tehlikelerini anlatan paylaşımları, haberleri engellediklerini, bu konuda konuşan insanları listeden çıkardıklarını veya “bu kişiden daha fazla gönderim almak istemiyorum,” gibi seçeneklerle kendilerini dışa kapadıklarını vurguluyorlar. Suçlamaların dozu arttığında Zuckerberg’in sosyal medya servisinde yeni bir güncelleme yapması ise olası görülüyor.Slack yöneticileri patır patır istifa ediyor
Hızlı bir yükseliş gösteren Kanadalı Startup Slack’in geçen hafta istifa eden bir yöneticisinden sonra şimdi de iki yöneticinin istifa etmesi gözleri bu şirkete çevirdi.
Bir anda çok popüler olan, kurumsal alana yönelik takım sohbet uygulaması Slack’in başarısı Microsoft’un da gözünden kaçmamış, yazılım devi geçen hafta Slack’e rakip olarak Teams uygulamasını duyurmuştu.
Hızla büyüyen şirkette anlaşmazlık mı var?
Slack’te istifaların neden yaşandığı bilinmiyor. 3.8 milyar dolar değer biçilen Kanadalı şirketin işten ayrılan yöneticileri en az bir senedir Slack’le çalışıyorlardı. Bugün istifa eden Anne Toth, şirketin insan kaynakları yöneticisiydi ve bu iş için Google’daki işinden ayrılmıştı. Mark Lawson ise şirketin yaratıcı yönetmeniydi ve bu iş için sekiz ay önce, büyük bir animasyon stüdyosundaki işini bırakmıştı. Şirketin sözcüsü ise, 700 çalışan bulunduğunu ve bazılarının işte ayrılmasının normal olduğunu dile getirse de çok kısa bir süre içinde 3 üst düzey yöneticinin ayrılması doğal görünmüyor. Akla ilk gelen senaryolardan biri Microsoft ve Facebook gibi rakiplerin, bu yöneticileri gizlice transfer etmiş olabileceği. Diğeri ise aniden çok hızlı büyüyen şirketten pay almak isteyen yöneticilere CEO’nun olumsuz cevap vermiş olabileceği… Kanadalı şirket bu sırada hızla büyümeye devam ediyor. Geçen 45 gün içinde çalışan sayısı %15 büyürken, önümüzdeki kısa dönem için de 100 yeni işe alım planı bulunuyor.HPE Aruba, yeni partner programını duyurdu
18 ay önce HPE’ın bir parçası olan HPE Aruba, iş ortaklarının gelişen kurumsal mobilite pazarından yararlanmalarını sağlamak ve eski Aruba ile HP Enterprise Networking kanal programlarını tek bir yapıda birleştirmek adına Partner Ready for Networking programını tanıttı.
Her iki eski programın en iyi unsurlarını koruyan program, artık ağa odaklanıyor ve iş ortaklarına öngörülebilir kârlılık, iş yapma kolaylığı ve mobil ağın avantajlarını vadediyor.
1 Kasım’da başlayan 2017 Mali Yılı için, eski Aruba PartnerEdge ve HPE Partner Ready programlarında kazanılan üyelik katman seviyesi korunuyor. Bir başka deyişle, 2016 Mali Yılında PartnerEdge veya Partner Ready’de Platin statüsü kazanan iş ortakları, 2017 Mali Yılında Partner Ready for Networking’de de Platin üye olarak kabul edilecekler.
Partner Ready for Networking neler sunuyor?
Partner Ready for Networking, üç katmanlı bir üyelik yapısını içeriyor: Platin, Altın ve Gümüş. Bunların yanı sıra var olan programlardan, kademeli üyelik indirimleri, başarılan uzmanlık alanları için teşvikler ve düşük anlaşma boyutları ile avantajlı kayıt kolaylığı gibi hem satıcı iş ortakları hem de yöneticileri için kazançlı olacak olan bir çok özellik de programa dahil oluyor.
Şeffaf ve basit yapı
Her zaman açık ve detaylı olarak açıklanan gereksinimlere sahip Partner Ready for Networking programında, iş ortakları herhangi bir sürprizle karşılaşmıyor ve önünde ne olduğunu her zaman açıkça biliyor. HPE Aruba, bütün ağ ürünü yeniliklerine ve araçlarına kolaylıkla erişilebilmesi adına, Partner Ready portalında özel bir Partner Ready for Networking sitesi oluşturdu. Bu web sitesi, iş ortaklarına HPE’nin birleşik portal ortamında sorunsuzca dolaşabilmeleri için Single-Sign-ON (SSO) özelliği de sunuyor.İlk Ulusal Bulut Veri Merkezi açılıyor
Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. ve Oracle aralarındaki stratejik işbirliğinin bir parçası olarak Oracle Bulut yapısını yeni teknoloji ile donatılmış veri merkezinde açmayı planladıklarını duyurdu. 2017 yılının ortalarında açılması planlanan bu yeni veri merkezi, Oracle’ın PaaS ve IaaS bulut hizmetlerinin kurulumunu destekleyecek.
Turkcell’in Gebze Veri Merkezi’nden sunulacak olan Oracle Bulut yapısı, verinin nerede konuşlandırılması ile ilgili yerel düzenlemeleri desteklerken, Türk şirketlerinin bulut çözümleri ile maliyetlerinin azaltılmasına, esneklik ve çevikliklerinin ise artmasına olanak sağlayacak.
Data artık en büyük zenginlik
Oracle EMEA ve APAC Bölge Başkanı Loic Le Guisquet; “Türkiye, Oracle için önemli bir pazar ve yeni veri merkezi ile Türk müşterileri son teknoloji ile donatılmış tesisten her yönüyle faydalanırlarken dijital dönüşümlerini de hızlandırma imkanı elde edebilecek”. “Oracle, uygulama ve müşteri verilerinin gizliliğiyle ilgili yerel düzenlemelere uyumluluğu desteklerken yeni pazarları değerlendirmeye de devam ediyor. Oracle olarak veri merkezi konusunda iş ortağı seçiminde önceliğimiz tesis, operasyon, güvenilirlik ve güvenlik ve yüksek devamlılık sağlayarak kaliteli ve kesintisiz hizmet sunabilmek oldu.” Datanın günümüzün en büyük verimlilik ve zenginlik kaynağı olduğuna dikkat çeken Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu, “Türkiye’nin datası Türkiye’de kalmalı tutkumuzla bundan 6 ay önce 27 bin metrekare ile Türkiye’nin en büyük veri merkezini devreye aldık. Yıllık geliri 25 milyar dolar civarında olan küresel datacenter pazarında Türkiye’nin en büyük oyuncusuyuz. Bu kısa sürede ilk defa uluslararası bir teknoloji devi Oracle, Türkiye’nin datası Türkiye’de kalacak dedi. Bunun Turkcell veri merkezimizde host edilecek olması bizim için büyük bir gurur kaynağı. Türkiye’nin datasının Türkiye’de kalacağı ilk örneğin oluşmadında yarattığı işbirliği için Oracle’a çok teşekkür ediyorum.” Oracle Türkiye Genel Müdürü ve Başkan Yardımcısı Filiz Doğan, “Oracle’ın Turkcell ile arasındaki stratejik işbirliği sayesinde müşterilerimiz, yeniliklerini daha hızlı geliştirebilecekleri, maliyetlerini azaltabilecekleri ve sektörde lider konumdaki güvenli bir ortamda işlerini büyütebilecekler. Yüksek performanslı bir buluta erişim imkanına sahip olacaklardır” dedi.Sağlık Sektöründe 3 Boyutlu Yazıcılar
Fizikist’in Bilim Konuşmaları isimli konferans serisi tüm hızıyla devam ediyor!
Hayalleri gerçeğe dönüştüren 3 boyutlu yazıcı teknolojisi kullanımı gün geçtikçe artıyor. 3 boyutlu yazıcıların en önemli kullanım sahalarından biri sağlık sektörüdür.
Sürece bakıldığında 3 boyutlu yazıcı teknolojisi ile öncelikle eşyalar basıldı, telefon kabı, gözlük, ayakkabı, elbise, mimari modeller… ve şimdi sağlık sektöründe yapay organ basımı denemeleri, eksik kemik parçalarını tamamlama ve kişiye özel protez yapımı gibi araştırmalar ile geleceğin umut ışığı olma yolunda hızla ilerliyor. Tıp Dünyası 3 boyutlu yazıcı teknolojisi ile insanlara yeni umut ışığı yansıtıyor.
Dünyada ilk defa Caretta Carettaya takılan 3D çene protezini tasarlayan Btech Innovation firmasının CEO’su Kuntay Aktaş’ın konuşmacı olarak yer alacağı Sağlık Sektöründe 3 Boyutlu Yazıcılar konferansı, 20 Kasım 2016 Pazar günü saat 15.00’de İstanbul, Kadıköy’de bulunan Barış Manço Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek.
TechInside’ın sponsor olduğu konferansta neler konuşulacak?
• 3 Boyutlu yazıcılar ile kişiye özel tedaviler • Tümör cerrahisinde 2 boyutlu röntgenlerden 3 boyutlu modellere • 3 Boyutlu teknolojiler neden veterinerlik için çok önemli? • Çözümü olmayan bir çok vaka için kişiye özel protez üretimi? • Kişiselleşmiş tedavi yöntemlerinin faydası nedir? • Endüstri 4.0 da 3 Boyutlu yazıcıların yeri • 3 Boyutlu yazıcılarda endüstriyel dünyada neler yapılıyor ? • Kullanılan malzemeler ne kadar yeterli? • 3 Boyutlu yazıcılar ile doku, organ ve hücre basımı • Kompleks cerrahiler 3 boyutlu yazıcılar ile nasıl basit hale getiriliyor? • 3 Boyutlu modeller ile planlama, cerrahların işini nasıl kolaylaştırıyor? • Etkinliğe katılım ise tamamen ücretsiz. Kontenjanlar ise sınırlıdır. Etkinliğe katılmak için buradaki bağlantıdan ücretsiz kayıt olabilir, söz konusu etkinlik ve diğer Fizikist etkinlikleri detaylı bilgiyi ise [email protected] adresine e-posta atarak öğrenebilirsiniz.Amazon gündelikçi işine giriyor!
Türkçe söylendiğinde kulağa komik geliyor ancak Amazon gerçekten de gündelikçi işine giriyor. Evinde temizliğe ihtiyacı olanlar artık Amazon Prime üyeliği sayesinde evlerine temizlikçi çağırabilecekler.
Amazon’un yeni girişimi hakkında henüz resmi bir açıklama yok ancak hem Amazon’dan sızan haberler hem de şirketin temizlik işçisi ilanları bu şüpheleri doğruluyor.
Aslında işin tanımı tan anlamıyla “temizlikçilik” değil. Amazon’un iş ilanlarına göre, bu kişiler ev asistanlığı yapacak. Yani temizliğin yanında yemek pişirmek, alışverişe çıkmak, çamaşırları yıkamak gibi görevleri de olacak.
Servisin şimdilik nerede geçerli olacağı kesin değil ancak iş ilanı verilen bölge ABD’de Seattle. Bu bölgede çok sayıda ev-ofis çalışan profesyonel olduğu da düşünüldüğünde, bu kişilerin ihtiyaç duyduğu asistanlık hizmetlerini sağlamak üzere Amazon’un bir girişimde bulunacağı anlaşılıyor.
İş yaparken eviniz bakımsız kalmasın
Amazon Prime servisi, aylık belli bir ücret karşılığında bazı hizmetleri ücretsiz veya çok uygun fiyatlarla almayı sağlıyor. Örneğin Stream TV yayınlarını ücretsiz alabilen Amazon Prime üyeleri, Amazon üzerinden satın aldıkları ürünleri indirimli kargı ücretleriyle ve beklemeden öncelikli olarak teslim alabiliyorlar. Amazon’un şimdi kendi bünyesinde istihdam edip sigortasını ve maaşını ödeyeceğini asistanları, ev hizmetleri için uygun günlük, haftalık, aylık ücretlerle kiralayacağı düşünülüyor. Hizmeti alanlarsa, maaş, sigorta, yemek, yol gibi özlük hakları ödemeleri, vergi sorumlulukları gibi bürokratik işlerle uğraşmadan Amazon’a ödeme yaparak evlerinde asistan çalıştırabilecek ve diledikleri zaman da bu hizmeti almayı durdurabilecekler. Asistan olarak hizmet veren çalışanlarsa, bir müşteri ile işleri bittiğinde bile işsiz kalmadan Amazon’un diğer müşterilerine hizmet vermeye devam edecekler. Servisin ilgi görmesi halinde ABD’nin diğer şehirlerinde ve Avrupa’da da hizmetin yaygınlaşması kaçınılmaz gibi görünüyor.SAP’den dijital ekonomiye destek: Mültecilere kod eğitimi
SAP ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin kamu sektörü, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarından iş ortakları ile başlattıkları Mülteci Kod Haftası kapsamında Türkiye, Mısır, Ürdün ve Lübnan’da 8 ile 24 yaş arasındaki 10 binden fazla gence kodlama eğitimi verilmesi hedefleniyor. İlk duyurusu İstanbul’da gerçekleşen Dünya İnsani Zirvesi’nde yapılan Mülteci Kod Haftası, mültecilerin ve göçmenlerin ekonomik ve sosyal açıdan güçlendirilmesini amaçlayan Birleşmiş Milletler New York Deklarasyonu’nu destekliyor.
Dünya, en zorlu mülteci krizlerinden birini yaşıyor. Türkiye, Mısır, Ürdün ve Lübnan ise yaklaşık 5 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyor. Global Kurumsal Sosyal Sorumluluk vizyonu çerçevesinde “daha iyi bir dünya için topluma ve sosyal yaşama destek” ilkesiyle kurumsal sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiren SAP, “Mülteci Kod Haftası” kapsamındaki ücretsiz atölye ve online eğitimler ekim ayında İstanbul’da düzenledi.
Türkiye ve Orta Doğu’da 10 binden fazla mülteci gence ücretsiz kodlama atölyesi
Mülteci Kod Haftası girişimi, Galway Education Center, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve 25’ten fazla yerel partnerin katkılarıyla yürütülüyor. Türkiye’de ise Işık Üniversitesi, Kiron, IMC, Impact Hub, KızCode ve Hayata Destek Derneği gibi sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde ve 300’ü aşkın eğitmenin desteğiyle gerçekleştirilen Mülteci Kod Haftası’nın İstanbul ayağındaki ücretsiz kodlama atölyeleri ve online eğitim atölyelerine 8-24 yaş arasındaki 950 mülteci genç katıldı. Mülteci Kod Haftası, orta ve kısa vadede mülteci gençlerin dijital alandaki yetenek gelişimini destekleyerek, bölgedeki şirketlerin gerekli pozisyonlardaki ihtiyacına cevap vermeyi hedefliyor. IDC’ye göre, iş fırsatlarını kanıtlayan bir gösterge olarak 2016 yılı içerisinde ICT harcamalarının Türkiye, Orta Doğu ve Afrika’da 260 milyar Dolar’a ulaşacak olması gösteriliyor. Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNCHR) Dış İlişkiler Yetkilisi Gavin David White “ Suriyelilerin orta doğu bölgelerinde farklı yerlere göç etmesi çocuklar ve gençler için yıkıcı sonuçlara sebep oldu. Bu doğrultuda mültecilerin zorluklarla baş etmesine ve yaşamlarını sürdürmek için farklı seçeneklere sahip olmalarına katkıda bulunmak amacıyla hayata geçirilen ‘Mülteci Kod Haftası’, bilgisayar programlamanın temel ilkelerini öğrenme şansı sunarken pazar odaklı beceriler sunarak gelecekteki istihdama olumlu faydalar sağlıyor” dedi.SAP sadece kurumları değil toplumları da iyileştirmeye odaklanıyor
SAP Türkiye Genel Müdürü Zeynep Keskin projeyle ilgili; “SAP, dünyayı daha yaşanır bir yer haline getirmek için birçok alanda kurumsal sosyal sorumluluk projelerini hayata geçiriyor. Mülteci Kod Haftası sayesinde, hükümetler, teknoloji şirketleri ve yerel sivil toplum kuruluşları güçlerini birleştirerek, mültecileri etkin bir şekilde yaşama dahil etmeye, yerel yeteneklere ilham vermeye, ICT (bilgi teknolojileri) alanında yetenek açığının kapatılmasına ve ülke çapındaki dijital dönüşüme destek oluyor. Bu proje de mülteci gençleri teknolojiye yaklaştırarak ve kodlamayı öğreterek bulundukları ülkelerde kendi kendilerine yetebilmelerini ve iş hayatına katılımlarını kolaylaştırmayı hedefliyor. SAP olarak, inovasyonlarımızla daha iyi bir gelecek için çalışırken, bölgedeki şirketler için de yetenek havuzu oluşturulmasına destek oluyoruz.”Eğitim sonunda staj veya iş imkanı da sunulacak
Türkiye’deki aktiviteler için SAP, mülteci ve Türk vatandaşlarından oluşan 300’ü üzerinde kişiyi eğitmen olarak yetiştirdi. Daha genç yaştaki katılımcılar basitleştirilmiş kod platformu Scratch’i öğrenirken, daha ileri yaştakiler ise HTML, CSS, Javascript, PHP ve SQL Business One kurumsal yazılımı hakkında da bilgi alma şansı yakaladılar. Etkinlik sonrası da online eğitimlere ulaşımının sağlanması ile etkinliğin etkisini arttırarak daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayacak. Eğitimlerde başarı gösteren öğrenciler seçilerek 15 haftalık “Bootcamp”lere alınacak. Bootcamp eğitimlerinde başarı gösteren gençlere staj veya iş imkânı da sağlanacak.Afrika’da 17 ülkeden 89 bin genç eğitildi
Mayıs ayında İstanbul’da gerçekleştirilen “Dünya İnsani Zirvesi’nde duyurulan Mülteci Kod Haftası kapsamında 750 gönüllü Kodlama Eğitmeni olarak Ürdün’de eğitildi. 15-23 Ekim’de ise 4 ülkenin tamamını kapsayacak mülteci toplulukları için eğitim kampı başladı. Gelecek etaplarda gönüllü eğitmen sayısının da 2.000’in üzerinde olması bekleniyor. Projenin ilham kaynağı 2015 yılında başlayan ve bu yıl da devam eden, 10 günü aşkın sürede 17 ülkeden 89 bin gencin ve binlerce öğretmenin eğitildiği Afrika Kod Haftası(Africa Code Week).Müşteri karakteri B2B içerik pazarlamada yaygınlaştı
Online perakendenin yaygınlaşmasıyla birlikte müşteri karakteri oluşturarak hedef kitleyi tüketim alışkanlıklarına göre segmentlere ayırmak zorlaştı. Markete giren müşterinin bile 3 saniye sonra tam olarak hangi ürünü satın alacağını bilmediğimiz durumlarda, büyük veri analizi yaparak veriyi anlamlandırmak ve dinamik içgörüye dönüştürmek bu yüzden büyük önem taşıyor. Dinamik analiz müşteri karakterinin yerini almaya başlıyor.
Oysa B2B farklı
Ancak, uzun vadeli müşteri segmentasyonu kurumsal firmalar için hâlâ geçerli. Sonuç olarak bir şirketin dış kaynak kullanan satın alma departmanının rastgele harcamalar yapması mümkün değil. Her şey bütçe, planlama ve onay sürecinden geçiyor. B2B sektörü işte bu yüzden satın alma yapan müşteri karakterlerini (buyer persona) çok seviyor. Eskiden müşteri karakteri sınıflandırması şirketlerin ideal hedef kitlesini tanımlayan hayali kategoriler olarak düşünülürdü. Artık potansiyel müşterinin müşteri yolculuğundaki hangi noktalarda satın alıcıya (buyer) dönüştürüleceği açısından ele alınmaya başladı.Reklam ve içerik pazarlamanın gözbebeği
B2B sektöründe müşteri karakteri, perakendeden daha katı olan müşteri alışkanlıklarına göre dijital reklam hedeflemede kullanılıyor. Nitekim Pan Communications tarafından Mart 2016’da yapılan araştırmaya göre, Amerika’daki B2B şirketlerinin yüzde 64’ü içerik pazarlama planlarını müşteri karakterine göre yapıyor. B2B içerik pazarlamada müşteri karakteri aynı zamanda kurumsal blog, bağlılık programları ve e-bülten gibi içeriklerin daha iyi hedeflenmesi için kullanılıyor. LinkedIn üzerindeki B2B Technology Marketing topluluğunun 2016 Haziranında yaptığı araştırmada, müşteri karakteri pazarlamacılarının segmentasyon için kullandığı en popüler ikinci yöntem olarak sıralanıyor.
Müşteri karakteri neye göre hazırlanıyor?
Annuitas’ın Eylül 2016’da yaptığı açıklamaya göre B2B satış yapan şirketlerin yüzde 60’ı analiz ekibinin ikincil araştırmalarını veya satış ekibi tavsiyelerini dikkate alarak müşteri karakterleri oluşturuyor. Yüzde 54’ü müşteri anketlerini ve yüzde 52’si de pazarlama ekibi önerilerini kullandıklarını belirtiyor. Müşteri karakterlerini genellikle ürün geliştirme ve kurumsal pazarlama ekipleri oluşturuyor. Özellikle ürün pazarlamacıları yüzde 40’la öne çıkarken, bunu marjinal farkla (yüzde 39) kurumsal pazarlama departmanları takip ediyor. Geriye online perakendede kişisel dijital asistanlarla dinamik persona oluşturan yapay zeka çözümleri kalıyor. Bunları da önümüzdeki 2 yılda göreceğiz.İngiltere’de Tesco Bank güvenlik skandalı patladı
Kurumların dijital güvenlik konusunda ne kadar kırılgan olabildiğini gösteren ilginç bir örnek, bugün İngiltere’de, Tesco Bank’ta yaşandı.
7 milyon müşterisi bulunan İngiltirenin önemli bankalarından Tesco Bank, hacker’ların sisteme girdiğini, en az 40 bin kişinin hesap verilerine ulaştıklarını ve en az 20 bin kişinin de parasını çaldıklarını açıkladı.
20 bin kişinin banka hesabında para kalmadı!
Şu anda 20 bin banka müşterisi, banka hesaplarına ulaşamıyor ve para çekemiyor, dahası banka hesaplarında para görünmüyor. Banka bu güvenlik açığı nedeniyle bütün para transferlerini durdurmak zorunda kaldı. İncelemeler bittikten sonraysa tüm müşterilere paralarının geri ödeneceği garantisi verildi. Bankanın dijital güvenlik uzmanları şimdi bu açığın nasıl oluştuğunu ve hacker’ların banka sistemlerine nasıl sızdığını araştırıyorlar. Fakat henüz sonuç alınabilmiş değil. Türkiye’de dijital bankacılık sistemi daha güvenli işliyor. Hesap sahipleri sadece telefonla doğrulanan çifte şifre sistemiyle korunmakla kalmıyor, banka hesabında belli bir limit veya sayının üzerinde hareket gerçekleştiğinde müşterilere mesaj yoluyla haber veriliyor veya müşterinin kredi kartı, müşterinin alışıldık alışveriş düzeni dışında, başka bir şehirde, uzak bir semtte veya alışılmışın dışında yüksek miktarla kullanıldığında yine hesap sahibine uyarı bilgileri gönderiliyor.Deutsche Telekom drone savunma sistemi geliştiriyor
Hızla yagınlaşan drone’ların, günlük yaşam için tehdit oluşturmaya başladığı alanlarda nasıl bir çözüm bulunacağı sorusu, teknolojinin önemli bir gündem maddesi.
Çeşitli şirketler, drone’ları havada vurup düşürecek elektromanyetik tüfekler geliştiriyorlar ancak bu çözümler insan müdahalesi ve çeviklik gerektiriyor. Oysa, drone’ların insan müdahalesinden kaçarak büyük tehdit oluşturabileceği alanlar bulunuyor.
Örneğin hava limanlarının uçsuz bucaksız arazilerinde dakika başında bir uçak inip kalkarken aniden piste giren bir drone’ı kazaya neden olmadan durdurmak insani müdahale sınırlarını aşıyor.
Avrupa’da bir konser sırasında müzisyen Enrique Iglesias’ı yakından çekmek isteyen meraklı bir gencin drone’u sahneye kadar sokması sonrasında aracın pervanelerinin sanatçının elini kestiği kaza da drone’ların tehlikesi hakkında önemli bir örnek. Enrique Iglesias’ın kanlar içinde kalmasıyla beraber konsere ara verip kanamayı durdurmaya çalıştıkları bu olay henüz unutulmuş değil.
Deutsche Telekom şimdi bu sorunlarla baş edecek kapasiteye sahip, mantıklı bir çözüm geliştirmek üzere çalışma yaptığını açıkladı.
Drone meraklısı sorumsuz bir gencin yarattığı ölüm riskleri
Veya hızlı otomobil yarışlarında, çantasından çıkardığı drone ile aniden çekim yapmaya başlayan bir seyirci, drone’u pistin ortasına hatta araçların önüne kadar sokabiliyor ve bu durum ölümle sonuçlanabilecek kazalara neden olma riski taşıyor. Geçtiğimiz aylarda, Avrupa’da bir maratonu izleyen seyirci grubunun üzerine kontrolden çıkmış 1 kilo ağırlığında drone düştüğünde, izleyiciler arasında yer alan yaşlı bir kadın başından yaralanmış ve beyin kanaması riskiyle bir gün hastanede tutulmuştu. Bu sırada kadın ve ailesi ertesi gün çıkacakları yaz tatili için uçağı kaçırmış ve ağır maddi kayıp da yaşamıştı. 10 metre yukarıdan düşen drone’un 10+ kiloluk profesyonel bir drone olması halinde ise seyirciler arasında ölüm yaşanması kaçınılmaz bir senaryo olacaktı.
Drone’lara karşı elektromanyetik alan çözümü
Dünyanın en büyük GSM operatörlerinden biri olan Deutsche Telekom’un bu alana el atması bir sürpriz değil. Drone’ları belli bir bölgede çalışamaz hale getirmek için geniş alanlara yayılan manyetik dalgaların oluşturulması gerekiyor. Bu da telekom operatörlerinin uzman olduğu bir konu. Şirket eğer projeyi başarıyla geliştirebilirse bundan sonra hava limanları, özel mülkler, askeri alanlar, kritik kamu binaları, yarış-konser vs gibi sosyal olayların gerçekleştiği mekanlar, yabancı drone’ların giremeyeceği şekilde manyetik olarak korunacak. Bu alanlarda sadece gerekli donanıma ve manyetik şifreye sahip yetkili drone’lar uçabilecek. Böylece insanlar artık bir açık hava konserinde sevdiği şarkıcıyı dinlerken, konser alanı üzerinde uçan 3-5 kg ağırlığındaki tuğla gibi yüzlerce drone’dan hangisinin kafasına düşebileceğini düşünerek endişe etmeyecek.ABD’de elektrik otoyolu dönemi başlıyor
ABD Ulaştırma Bakanlığı, ülkedeki 48 otoyol koridorunu, elektrikli araçların ulaşımına uygun şekilde elektrik şarj istasyonları ile donatma kararı aldı.
Bu yeni kararla birlike ABD’de yaklaşık 40 bin kilometre otoyolda, elektrikli araçlar şarj tükenmesi tehlikesi yaşamadan rahatça hareket edebilecekler.
Tesla dışındaki otomobiller üvey evlat mı?
ABD’de şu anda Tesla’nın otoyollara yerleştirdiği Supercharger istasyonları bulunuyor ancak bunlar sadece Tesla sahiplerine hizmet veriyor. Rakip markaların elektrikli otomobilleri içinse şehirler arası uzun yolculuklara çıkmak çok riskli görülüyor. Ulaştırma Bakanlığı’nın bu yeni hamlesiyle, söz konusu 48 otoyol koridorunda her 50 kilometrede bir elektrik şarj istasyonu bulunacak. Ayrıca otoyollara, sonraki şarj istasyonunun nerede olduğuna dair trafik uyarı levhaları da yerleştirilecek. Bu gelişmeyle birlikte ABD yollarına resmen elektrik istasyonları kuran ilk ülke olurken artık elektrikli otomobillerin trafikte önemli bir sayıya ulaştığı da anlaşılmış oluyor. Türkiye’de de Ulaştırma Bakanlığı’nın elektrikli otomobil kullanımını teşvik etmek için benzer alt yapı hazırlık planları bulunuyor ancak ülkede henüz yeterince elektrikli araç da bulunmadığından, planların hayata geçmesinin zaman alacağı da tahmin ediliyor.Hyprloop One ne duyuracak?
Elon Musk’ın yeni çağın ulaştırma çözümü olarak tanıttığı Hyperloop teknolojisini kullanarak bütün dünyayı ray sistemleri ile döşemeyi amaçlayan Hyperloop One, 8 Kasım’da Birleşik Arap Emirlikleri’nde önemli bir duyuru yapacağını açıkladı.
Hyperloop One, Birleşik Arap Emirlikleri’nde çok uzun bir test rayı kurmuştu. Dolayısıyla bu test sürüşlerindeki sonuçların açıklanması bekleniyor.
Öte yandan Hyperloop’un yayınladığı videoda test tüplerinin 1000 km hızın üzerine çıktığı da vurgulanıyor.
İstanbul’dan Ankara’ya 10 dakika
Hyperloop, büyük şehirler arasındaki mesafeyi sadece dakikalara indirecek bir teknoloji. Örneğin hayata geçerse İstanbul Ankara arasındaki mesafe sadece 10-12 dakika içinde kat edilebilecek. Elon Musk’ın şirketi de tüm ülkeleri bu basınçlı ulaşım tüpleri ile donatmayı insanların büyük mesafeleri dakikalar içinde almasını hedefliyor. Birleşik Arap Emirlikleri, Hyperloop konusunan en çok ilgi gösteren ülkelerden biri. Eğer testler başarılı olursa Arap yarımadasındaki çok sayıda şehrin Hyperloop tüpleriyle hızla birbirine bağlanması bekleniyor. Böylece ulaşımın çok zor olduğu çöl şartlarında hızlı bir ulaştırma alternatifi daha hayat geçmiş olacak. Öte yandan Hyperloop’un sosyal hayatta ve iş dünyasında da önemli değişiklikler yapması bekleniyor. Teknolojinin hayata geçmesiyle özellikle ilk aşamada büyük şirketlerin üst düzey yöneticilerinin, trafik ve kalabalık nedeniyle şikayet ettikleri büyük şehirlerden, yakındaki sakin kentlere taşınması ve işe gidip gelmek için günlük olarak Hyperloop’u kullanmaları bekleniyor. İşte o duyuru:Drone’lar güvenlik için devriye gezecek
Drone’lar yeni bir sektörde daha kendini gösterecekler.
Bir güvenlik firması, geniş araziler üzerine kurulu evlerin güvenliğini sağlamak için akıllı drone’ların kullanıldığı bir sistem geliştirdiğini duyurdu.
Sunflower Labs firmasının Home Awareness System ismini taşıyan yeni güvenlik sistemi iki farklı parçadan oluşuyor.