Google Waze ile Uber’e Rakip Oluyor
Google kendi araç paylaşım hizmeti Waze’i San Francisco’da sonbahar aylarında hizmete sokarak Uber’e doğrudan rakip olacak.
Alphabet Inc.’in bir alt grubu olan Google, Waze adındaki hizmeti ile öncelikle tüm San Francisco bölgesindeki sürücüleri, yolcular ile buluşturmayı planlıyor. Uber ve onun San Francisco rakibi Lyft hizmetleri, yolcular talep ettiğinde bir sürücü yönlendirme yöntemi ile çalışıyorlar. Google Waze ise daha farklı bir yöntem ile trafik sorununa çözüm üretiyor: Yolcu gitmek istediği noktayı işaretleyip araç ve sürücü aradığında, yalnızca zaten oraya gitmekte olan kişilere talep düşüyor. Böylece hem yolcu hem de sürücü zaten kendi gitmek istedikleri noktaya veya güzergaha gitmiş oluyorlar. Bütün bu gelişmeler, Ağustos ayında Alphabet Inc.’in İdari Müdürü olan David Drummond’un neden Uber yönetim kurulundan ayrıldığını da açıklıyor.
Avrupa Birliği Online Reklam Engelleme Yöntemlerini Yasakladı
Avrupa Birliği’inin net-tarafsızlığı regülasyonları kapsamında Telekom şirketlerinin ağ seviyesinde dijital reklam engelleme yöntemleri yasaklandı.
BEREC (Body of European Regulators for Electronic Communications) tarafından dün yayınlanan yönetmelik içeriği önümüzdeki günlerde yerel regülatörlere geçecek ve uygulamaya konulacak. Yönetmeliğin içeriği ve Avrupa çapındaki her Telekom ağında dijital reklamların özgürce gösterilecek olması özellikle dijital reklam stratejileri ile para kazanmaya çalışan yayıncılar, platformlar ve reklam ajansları tarafından sevinçle karşılandı.
İngiltere ve İtalya’da hizmet veren Shine örneğini ele alırsak, operatörlerin ağ seviyesinde online reklamları engellemek için başka şirketler ile işbirliğine girmekten kaçınmadıklarını görebiliyoruz. Karayip hizmet sağlayıcılarından Digicel ile iş anlaşması yapan Shine, ardından Güney Afrika temelli Econet Wireless ile de bir ortaklığa giderek ağ seviyesinde reklam engelleme sistemini kurmaya başlamıştı. İngiltere’nin en büyük Telekom hizmet sağlayıcılarından O2 ise, müşterileri için ücreti mukabilinde reklam engelleme hizmeti vermeyi düşünüyordu.
Reklam engelleme kanun dışı mı olacak?
Yönetmelik, online reklam engelleme yöntemlerinin kanunen yasaklanması konusunda gittikçe daha fazla taraftar toplandığının bir işareti olarak yorumlanıyor. Haziran ayında Almanya’nın Köln şehrinde görülen bir davada Adblock Plus yazılımının ana şirketi Eyeo, Almanya’nın adil rekabet kanunlarını ihlal ettiği gerekçesi ile adli cezaya çarptırılmıştı. Cezanın esas sebebi, Axel Springer’dan yazılımın beyaz listesinde yer alması için para talep edilmesiydi. Reklam engelleme konusunda yalnızca Avrupa bu sıkıntıları yaşamıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde, en yüksek internet trafiğini çeken ilk 42 yayıncı arasında yapılan bir araştırma, yayıncıların neredeyse yarısının reklam engelleme yazılımları veya yöntemlerine karşı hukuki süreç başlatabileceklerini ortaya koymuştu.Reklam sektörü nasıl etkilenecek?
PageFair tarafından yapılan bir araştırma, 2016 yılının Mayıs ayında 419 milyon mobil reklam engelleme yazılımının aktif olarak çalıştığını ortaya çıkartmıştı. Toplam 1,9 milyarlık akıllı telefon sahipleri arasında bu oran yüzde 22’ye denk geliyor. Yani akıllı telefon sahiplerinin beşte biri ya mobil reklamları tamamen engellemeye çalışıyor ya da bir kısmını engelliyor. Bu da mobil reklam pazarının potansiyel büyüklüğünü azaltıyor. Reklam engelleme yazılımları özellikle 2013 yılı itibariyle mobil alanda büyük bir artış ivmesi gösteriyor. Reklam ajansları ve pazarlamacılar, reklam engelleme sistemlerinin bir nevi çevresinden dolaşarak içeriklerini kullanıcılar ile buluşturmak için “Native Advertising” yöntemini kullanmaya başlamışlardı. Günümüzde de büyük bir ivme ile yükselişte olan bu yöntem, yayının içeriğinden fark edilemeyecek bir şekilde, içeriğe yedirilmiş ve gerçekten okurun (kullanıcının, izleyicinin, müşterinin, v.b.) işine yarayan reklam türlerini içeriyor. Bu yöntem aslında yeni değil, 1930’larda ve özellikle 1945 sonrasında radyoların kişisel kullanımda yerlerini sağlamlaştırması sonrası ortaya çıkmış bir yöntem.Native Advertising’in sonu mu, yeniden doğuşu mu?
Ancak “Native Ads.” pazarı, en başta var olmasına sebep olan sorun ortadan kalktığında ne yapacak? Reklam engelleme devletler düzeyinde, hatta uluslararası anlaşmalar ile yasaklandığında ve her türlü reklam kullanıcıya erişebildiğinde, gerçekten “Native Ads.” ile uğraşmanın bir anlamı kalacak mı? Bu konuda uzmanların kafaları karışık çünkü kimse henüz reklam engellemenin gelecekte ne ölçüde kanunsuz bir eylem olacağını kestiremiyor. Reklam engellemenin kanun dışı sayılması, yalnızca Telekom, servis sağlayıcı gibi kurumsal şirketlere dayatılacaksa aslında piyasada hiçbir değişiklik olmayacak. Kullanıcı düzeyinde, yukarıda bahsettiğimiz yüzde 22’lik reklam engelleme oranı artarak devam edecek. Eğer kullanıcı düzeyindeki reklam engelleme eylemleri de kanun dışı sayılırsa, o zaman yine iki ihtimal doğuyor. Birincisi pop-up ve banner reklamların küllerinden yeniden doğuşu, ikincisi ise native ads’in daha da rafine olup gücünü artırması. Reklamların asla engellenemediği bir dünyada bazı yayıncılar ve reklam ajansları işin kolayına kaçarak, çalışma prensipleri yıllar öncesinde belirlenmiş ve işlevleri milyarlarca defa test edilmiş eski usul online reklamlara geri dönebilirler. Ancak şunu unutmamak gerekiyor ki, native ads’in iyi kurgulandığında diğer tüm dijital reklam şekillerine göre çok daha fazla kullanıcı etkileşimi yarattığı da biliniyor. Etrafın banner ve pop-up ile dolduğu bir gelecek distopyasında native ads tekrar dijital reklam sektörünün kurtarıcısı rolüne bürünebilir.Patlayan SpaceX Roketi Facebook’un Hayallerini Suya Düşürdü
Tam elektrikli otomobil Tesla, vakum içinde çalışan süper hızlı tren Hyperloop, Lityum İyon pilli ev aküleri gibi fütüristik projelere yatırım yapan ABD’li dolar milyardeli Elon Musk’ın SpaceX şirketine ait bir Falcon 9 roketi, geçtiğimiz gün Cape Canaveral’dam kalkışı sırasında infilak etti.
Şirketin hisseleri ani bir düşüşle toplamda 360 milyon dolar değerleme kaybederken, taşıdığı kargo ise Mark Zuckerberg’in deyimi ile “Hayal kırıklığına” uğrayan Facebook’a ait bir iletişim uydusuydu.
Mark Zuckerberg geçtiğimiz yıl, Afrika’ya ucuz internet getirmek için girişimlere başladığını ve bunu bir uydu ile uzaydan internet erişimi sağlanması ile yapacağını açıklamıştı. SpaceX’in roketinin taşıdığı uydu işte buydu.
Fiziksel iletişim altyapılarının doğal ve sosyal nedenler ile kurulmasının çok zor olduğu Sahra Çölü’nün güneyinde kalan Orta Afrika kuşağına güvenilir ve geniş bant internet erişimi sağlamak, Facebook’un belirttiğimiz coğrafyadaki 84 milyon kullanıcısı için de önemliydi.
Yapılan soruşturma, roketin patlamasının sorumlusunun SpaceX firması olmadığını ortaya çıkarttı. Soruşturmanın şu anında patlamaya sebep olanın yüksek ihtimalle kalkış rampasındaki öngörülemeyen bir anormallik olduğu üzerinde duruluyor. Kalkış rampası önceden personelden arındırıldığı için Falcon 9 roketinin patlaması sırasında ölen ya da yaralanan olmadı.
SpaceX ve Facebook’a 200 milyon dolardan fazla zarar
Fransız uydu teknolojileri şirketi Eutelsat işbirliği ile geliştirilen, saniyede 18 gigabit veri aktarım hızı olan AMOS-6 uydusu, 5 yıllık bir leasing ile 95 milyon dolarlık bir faturaya mal olmuştu. Facebook’un böyle durumlar karşısında, internet erişimi sağlamak için drone kullanımını öngören Aquila gibi alternatif teknolojileri de var. Ancak Facebook gibi bir dev için bile bir anda 95 milyon doları (ayrıca gelecekte uydudan elde edilmesi beklenen yüzlerce milyon dolar potansiyel geliri) bir anda kaybetmek sarsıcı bir deneyim. Falcon 9 roketi ile birlikte uydu paketinin toplam fiziksel değeri ise, kalkış ve rampa hizmet ücretleri hariç 200 milyon dolar olarak tahmin ediliyor. Uydusunun en yeni roket teknolojisi ile infilak ettiğini Kenya’da internet bağlantısını beklerken öğrenen Mark Zuckerberg, aşağıdaki açıklamayı Facebook üzerinden paylaştı:
INBOX Türkiye’nin E-Posta ile Pazarlama Çözümü
Eylül 2016 itibariyle 700’ün üzerinde kurumsal müşteriye sahip olan e-posta ile pazarlama girişimi INBOX, müşterileri için günde ortalama 4,5 milyon e-posta gönderiyor. INBOX’ın kurucusu Emin Onur Genç e-ticaret siteleri ve diğer girişimcilere en etkili sosyal medya ve doğrudan pazarlama imkanını sunan e-posta ile pazarlama mecrasında ne gibi avantajlar sağladıklarını anlattı.
Inbox’ın öyküsü nedir, neler yapar?
Inbox 6 yıl önce yurt dışı kaynaklı yazılımıyla e-posta ile pazarlama gönderimleri faaliyetlerine başladı, ama 15 Ekim 2014’Ten beri tümüyle kendi yazılımlarımızı kullanıyoruz. Fikri mülkiyetimizde olan ve Inbox’ı tümüyle yerli e-posta ile pazarlama hizmetine dönüştüren bu yazılımları son 2 yılda geliştirdik. İlk 4 yılda gelirlerimizi tümüyle inovasyona ve altyapıya yatırdık. Bu süreçte eşim Elif Genç‘in teknik ve manevi desteği INBOX’ın temel taşı oldu. INBOX çözümü ile dilerseniz kendi yazdığınız HTML kodlarını kullanabilir, dilerseniz sürükle-bırak yöntemiyle duyarlı e-posta bültenleri oluşturabilir ve bütün bunlara ek olarak .xml veya .json gibi veri tipleriyle otomatik e-postalar gönderebilirsiniz. Ayrıca müşterilerimize entegre CRM modülü sunuyoruz. Bu modül sayesinde INBOX müşterileri gönderdikleri e-postaların açılış zamanı, açıldıkları lokasyon ve tıklanmalarına göre senaryolar oluşturuyor ve filtreledikleri kullanıcılarına daha sonra e-posta gönderimi de planlayabiliyor. Tabii müşterilerimize sağladığımız API desteğiyle. Şu anda portföyümüzde Türkiye’nin tüm ticaret odaları, ODTÜ ve Boğaziçi gibi önde gelen üniversiteleri, Kosifler Oto, Gedik Yatırım, Selçuklu Holding, ve Asus Türkiye gibi prestijli müşteriler bulunuyor. Şimdiye dek sadece Türkiye’ye hizmet veriyorduk ama tüm dünyaya açılmaya başlıyoruz. İlk etapta 3 dil sunacağız ve ilk ikisi tahmin edebileceğiniz gibi İngilizce ve İspanyolca olacak.Mobil destekli kullanıcı arayüzü var mı?
Var. Hatta geçenlerde yeni özelliklerle geliştirdik ve arayüz tasarımımızı tümüyle yeniledik. Mobil cihazlarda maksimum erişilebilirlik için güncellenen Inbox arayüzü hem duyarlı tema ile tüm mobil ekranlara tam oturuyor hem de önceki sürüme göre iki kat hızlı çalışıyor.Yeni modül: Tetikleyiciler
Inbox arayüzü sadece görsel yenilikler içermiyor. Aynı zamanda kullanıcının işini kolaylaştırmak amacıyla tetikleyiciler adlı yeni bir modül içeriyor. Tetikleyiciler özelliği ile web sitenize entegrasyon yapmaya gerek kalmadan abonelerinizi ilgi alanlarına göre gruplayabilir ve otomatik çalışan yaşam döngüleri kurgulayabilirsiniz.Gerçek zamanlı raporlama
Inbox gönderimler sonrasında raporların gerçek zamanlı olarak takip edilmesine olanak tanıyor. Böylece e-posta ile pazarlama yoluyla birkaç saniyede on binlerce kişiye erişim sağlayan marka ve kullanıcıların pazarlama performansını ölçmesini kolaylaştırıyor. Inbox platformu bu bağlamda kullanıcılara özel müşteri temsilcisi atayarak tüm konularda tek muhatap ile tüm sorulara cevap bulmayı ve çözüm getirmeyi kolaylaştırıyor. Inbox kapsamlı hizmet prensibinden hareket ederek sahip olduğu bilgi ve deneyimi kullanıcılarıyla paylaşarak müşteri deneyimini iyileştiriyor.Kullanıcıya en zor gelen yanı kendi bültenini tasarlamak. Bunu nasıl aşacağız?
Haklısınız. Biz de bu sorunu çözmek için INBOXBrush modülünü geliştiriyoruz. Web sayfamızdan, kendi hesabınızdan kullanacağınız INBOXBrush ile profesyonel e-bültenler tasarlamak artık çok kolay. INBOXBrush sayesinde tüm e-posta istemcileriyle uyumlu responsive e-bülten çalışmalarını birkaç dakika içinde milyonlarca varyasyon kullanarak hazırlamanız mümkün olacak. Hiçbir kodlama bilgisi olmadan, sürükle-bırak yöntemiyle her sektöre uygun içeriklerle kolayca e-bülten çalışmaları hazırlayıp abonelerinize anında ileteceksiniz.“Kodlama yok, zaman tasarrufu var”
Aynı zamanda para tasarrufu: Kullanıcı dostu INBOXBrush ile hem zamandan kazanıyor hem de yüksek maliyetlerden kurtuluyorsunuz. Profesyonel grafik programlarını ya da programlama dillerine gerek kalmıyor. INBOXBrush teknik bilgisi olmayan kişilere kolaylıkla profesyonel e-bülten tasarımları hazırlama imkanı sunuyor. Sadece içeriğinizi belirleyin, görsellerinizi seçin, şablonunuzu oluşturun diyeceğiz. İşte bu kasar basit.Müşterinin işini kolaylaştıran altyapı ve yazılımda en büyük farkınız ne?
Öncelikle müşterilerimize rakiplere göre birçok avantaj sağlıyoruz: 1) Kurulum ücreti alıp giriş bariyeri yaratmıyoruz. 2) Müşterinin elini ayağını bağlayan yıllık sözleşmeler yapmalarını istemiyoruz. 3) Müşterilerimiz Inbox platformunu self servis olarak kullanabiliyor. Ancak Inbox’ın en büyük farkı, e-posta gönderimleri için tümüyle kendimizin geliştirdiği yazılımın yurt dışı firmalarına bağlı hiçbir plugin kullanmaması. Bu yüzden de e-posta ile pazarlama seçeneklerini Türkiye’deki e-ticaret siteleri için özelleştirebiliyoruz. Oysa e-posta ile pazarlama gönderim hizmeti veren yerli ve yabancı oyuncular yabancı bir firma olan Port25’in PoweMTA adlı bir ürününe bağlılar.
Aracı bir hizmet olsanız da altyapı girişimcisi olarak davranıyorsunuz
Altyapıdan kastınız kendi yazılımımızı geliştirmek ve şirketimize uzun vadeli yatırım yapmaksa evet. Türkiye’nin geleceğinin yerel inovasyonda yaptığını düşünüyorum. Yoksa Batının kaliteli ürünleri ile Doğunun ucuz ve hatta kalitesi gittikçe artan ürünleri arasında sıkışacağız. INBOX örneğinde, PowerMTA posta gönderim aracısı anlamına geliyor ve arka plandaki e-posta sunucularını yönetiyor. Nitekim bir dakika içinde binlerce veya milyonlarca e-posta göndermek istediğinizde bunu tek bir IP adresiyle yapamazsınız. Bunun için farklı IP adreslerinden simültane gönderim yapan güçlü bir motora ihtiyacınız var. PowerMTA bu. Üstelik dünyada alternatifi olmayan bir yazılım: Bu yazılımı normalde Windows işletim sistemi gibi lisanslı olarak satın alıp kendi sunucularınıza kuruyorsunuz ve gönderilen e-posta adedi başına sizden para alıyorlar. Öyle ki dünyadaki hemen tüm e-posta ile pazarlama şirketlerinin ortağı Port25. Bu firmalar Port25’e yüzde 20-30 arasında kâr payı ödüyor. Oysa biz kendi PowerMTA yazılımımızı geliştirdik ve böylece Türkiye’deki e-ticaret sitelerine özelleştirme seçeneklerinin yanı sıra rekabetçi fiyatlar veriyoruz. Bunun için çok özel bir yazılımcıyla çalışıyoruz. Bu spesifik bir iş ve Google veya Linkedin’de arayıp istediğiniz uzmanı bulamıyorsunuz.Peki neden Türkiye’de başka bir şirket bunu yapmadı?
PowerMTA yeni kurulan ve e-posta gönderim hacmi düşük olan startuplardan oldukça uygun maliyetli fiyatlar alıyor. Bir yazılımcının kendi PowerMTA’sını geliştirmesi de en az 3 yıl alan zor bir şey. Dolayısıyla pek az firma buna yatırım yapmak istiyor. Üstelik yazılımın özelliği gereği bu işi sadece bir kişi yapabilir. 5 kişi de alsanız tek beyinden çıkması gerekiyor. Büyük firmalar için bile altyapıyı satın almak daha kârlı. Sonuçta günde yüz milyonlarca gönderim yapıyorlar ve Port25 sürümden kazandığı için büyük firmalara çok daha düşük fiyatlar veriyor. INBOX bunu başardı ve müşterilerimize rakiplerinden daha düşük fiyatlarla daha yüksek ileti okunma oranları, ayrıca ek özelleştirme seçenekleri sunuyoruz. Tabii bunun için kendi IP adreslerimizi de yetiştirmemiz gerekiyor.
IP adresi yetiştirmek ne demek?
Tekniğine geçmeden önce şunu söylemek istiyorum: Dijital pazarlamanın en adaletli kolu e-posta ile pazarlamadır. Türkiye’nin en büyük pazar yerleri gibi 5 milyon izinli pazarlama üyesi olan şirketler, milyon dolarları olsa bile, bir günde 5 milyon kişiye e-posta gönderemez. E-posta ile pazarlamada IP ısındırma dediğimiz bir hadise var; yani IP adreslerinizin spam yaymadığını, güvenilir olduğunu Gmail, Hotmail gibi firmalara göstermek, nihayetinde kendinizi tanıtmak zorundasınız. Yoksa spam damgası yer, kara listeye girer ve hiçbir e-posta gönderemezsiniz. Dikkat ederseniz IP ısındırma dedim, kızartma demedim. Kısacası bir anda gönderdiğiniz e-posta sayısını yavaş yavaş artırmak ve hacmi artırırken temiz ileti göndermek zorundasınız. Bu aylar, hatta yıllar alan bir süreç. Ancak yanlış anlamaya mahal vermeyelim. Burada aslında spamı konuşmuyoruz, çünkü e-ticaret firmaları spam göndermez, oyunun ilk kuralı budur ve biz de öyle varsayıyoruz. Öte yandan, salt temiz mail gönderseniz dahi Hotmail gibi hizmetlerde her kullanıcının günlük ileti gönderme sayısı bellidir. Bunun bir limiti vardır. Isınmaya şöyle başlıyoruz: Önce kullanılmayan IP adresi alıyorsunuz. Dünyada sıfır IP, hiç kullanmamış IP çok azdır ama biz 1 yıl kullanılmayan IP’ye sıfır IP diyoruz. Öyle ki 1 yıl hiç e-posta göndermemiş bir IP’den ertesi gün 1000 ileti gönderemezsiniz. Dolayısıyla Hotmail’in önce sizin için güvenilir ileti göndericisi geçmişi oluşturması gerekiyor. Bu da aylar alıyor. Örneğin 1 yıl sonra gönde 100 bin gönderim yapabilirsiniz. Ancak gözden kaçmaması gereken bir nokta var: INBOX olarak biz ve bizim gibi firmalar tam da bu yüzden kimsenin spam göndermesine izin veremeyiz. IP itibarımız zedelenir.
Bunun müşteriler için avantajı ne?
Biliyor musunuz, bu iş fiyatları şişmiş taksi plakası gibi bir iş. Hatta o temiz IP’ler paha biçilemez değerde. Yoksa 10 dolara IP alırsınız, ne olacak? Bu nedenle bizimle çalışan e-ticaret sitelerinin gönderdiği e-posta ile pazarlama iletilerinin yüzde 90’ı ister Gmail olsun, ister Hotmail yüzde 90 oranında gelen kutusuna düşüyor. Bu da satış-pazarlamada müşteri bağlılığına dayalı dönüşüm ve tekrar satış oranlarınızın artması demek. İşte bu yüzden e-ticaret siteleri ve diğer firmalar o kadar ileti gönderiyorum, ama e-postalarımı kimse açmıyor diyorlar. Çoğu firma ben bu işe kafadan e-posta göndererek atılırım, canavar gibi e-posta ile pazarlama yaparım diyor, ama önce IP’lerini ısındırmaları lazım. Inbox işte bu yüzden çok hızlı bir şekilde büyüyor ve bizimle çalışan girişimcilere aynı nedenle büyüme fırsatı veriyoruz.Spam riskini nasıl önlüyorsunuz?
Biz, müşterilerin listelerinin ne kadarının izinli olduğunu görme gibi bir şansımız yok. Dolayısıyla arada spam gönderimleri olabilir bu nedenle müşteriye bir itibar puanı veriyoruz. Eğer müşterimiz izinsiz listelere gönderim yaparsa gerekli uyarıları sistem kendisine otomatik olarak yapıyor. İtibar puanı çok düşük olursa sistemimizi kötüye kullanmaya çalışan firmanın hesabını otomatik olarak kapatıyoruz. Ayrıca online abonelik formunda ve panelimizde firmanın spam yapmayacağına dair gerekli onayları alıyoruz. Öyle ki kara listeye alınan firmanın e-posta adresini değiştirmesi yeterli değil. O alan adı üzerinden artık bizden e-posta ile pazarlama gönderim hizmeti alamıyor. Bu diğer saygın müşterilerimizi etkili bir şekilde korumamızı ve yüzde 90 gelen kutusuna düşme oranını yakalamamızı sağlayan bir sistem. Öte yandan, INBOX ile çalıştığınız zaman info@ adreslerini e-posta ile pazarlama listenize aktarabiliyorsunuz.Türkiye’deki girişimcilere e-posta ile pazarlama hakkında ne tavsiye edersiniz?
Girişimciliği sadece startup olarak anlamamalarını tavsiye edebilirim. Buna da işportadan örnek vermek istiyorum. New York’un en kalabalık caddelerinden biri olan 5. caddede sosisli satan bir seyyar satıcı insanlara tam iş çıkışında e-posta ile pazarlama yapıyor. Elbette bunlar izinli pazarlamada adama adresini vermiş kişiler. İş çıkışı saatinde ileti kupon kodu ile yüzde 20 indirim alıyorlar. Size dediğim kişi tam 12 bin kişiye gönderim yapıyor ve amaç önce satış yapmak değil; kendini, markasını müşterilere sürekli hatırlatmak. Sonuçta bir ayda sınırsız gönderim yapmanın bedeli 69 dolar gibi ekonomik ücretler. Bence bu hem e-posta ile pazarlama hem de küçük ölçekli girişimci açısından önemli bir tüyo.Teknoloji Girişimcileri TECHIN2B ile Arena’ya Çıkıyor
Teknoloji temelli girişimciliğin geliştirilmesi amacıyla düzenlenen, teknoloji sahiplerini yatırımcılar ve uzmanlarla bir araya getirecek TECHIN2B TECH ARENA, 8-9 Eylül 2016 tarihlerinde İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek.
İstanbul Kalkınma Ajansı mali destek programı kapsamında hayata geçen Fikri Mülkiyet Esaslı Teknoloji Transferi İşbirliği Platformu Projesi kapsamında düzenlenen etkinlik “Teknoloji Temelli Girişimcilik” odağında ilham verici konuşma serisi ile başlayacak.
TECHIN2B TECH ARENA’da 15 girişim yatırımcılarla buluşacak
Türkiye’nin en iyi merkezleri tarafından seçilmiş ve mentorluk alan 15 Teknoloji odaklı girişim TECHIN2B TECH ARENA’da yatırımcılar ile buluşarak sunum ve demo yapacak. Girişimciler iş modellerini, teknoloji geliştirme adımlarını ve ihtiyaçlarını sunarak teknoloji girişimlerini bir adım öteye taşıyamaya çalışacaklar. Girişimciliğe dair ilham verici konuşmaların yer alacağı, teknoloji sunumlarının yapılacağı ve girişimcileri yatırımcılarla buluşturacak etkinliğe katılmak için tıklayabilirsiniz.Açık İnovasyon Kampı Hacknbreak
Türkiye’nin ilk açık inovasyon kampı Hacknbreak 20-27 Ağustos tarihlerinde İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde gerçekleştirildi. Google, Egebirlik, Enerjisa, Temsa, Logo ve Feast’in destek verdiği etkinlikte girişimciler için teknoloji ve inovasyon odaklı eğitimlerle workshoplar düzenlendi.
Genç girişimcileri melek yatırımcılar, çekirdek merkezleri, hızlandırıcılar ve mentorlarla tanıştırarak iş geliştirmelerini hızlandıran Hacknbreak etkinliğinin ana teması açık inovasyon olarak belirlendi. 750 kişinin katıldığı, 70 mentor ve konuşmacının yer aldığı etkinlikte toplam 16 konferans ve 95 aktivite gerçekleştirildi.
Hacknbreak kuratörleri Zehra Doruk ve Murat Küçükgirgin’in faaliyet yürüttükleri Egnity şirketinin Ar-Ge merkezinin yer aldığı teknoparkta düzenlenen gelişim kampında Maker hareketi (kendin yap), crowdfunding (kitle kaynak finansman) modelleri, nesnelerin interneti (IoT), büyük veri, bulut bilişim ve yapay zeka entegrasyonuna yönelik çözümler ele alındı.
Türkiye’nin ilk açık inovasyon kampı HacknBreak’te üreten ve tasarlayan yaratıcı bir kitle bir araya geldi. Sosyal aktivitelerle desteklenen etkinlikte ters inovasyon yoluyla Ar-Ge, ürün geliştirme, işbirliği, IOT, web teknolojileri, UI, UX üzerine eğitim ve workshoplar düzenlendi.

Ar-Ge için açık kaynak ve işbirliği
Bager Akbay’ın mentorluğunda “Eğitim Ortamları Tasarlama” başlıklı iki gün süren ideathonda, katılımcılar hem sosyal fayda hem ticari amacın bir arada olduğu üretim mekanları tasarlanmak için beyin fırtınası yaptı. Muharrem Taç’ın verdiği Raspberry Pi ve Arduino ile IOT Geliştirme seminerinde IoT çalışmaları için açık kaynak kodlu uygulamalar tanıtıldı. Genç girişimcileri iş geliştirmeye teşvik etmek üzere Çağın Teknolojilerinde Kullanıcı Deneyimi başlıklı bir eğitim veren Aras Bilgen de herkesin kullanıcı araştırması yapabileceğini vurguladı. Google ve Ege İhracatçı Birlikleri’nin desteğiyle gerçekleşen HacknBreak’te pratik İngilizce eğitimleri, yaratıcı fikir çalışmaları, startup proje sunumları, windsurf, kitesurf, yüzme ve satranç etkinlikleri yer aldı. İş yeri, kadro ve ekosistem entegrasyonunda çevre birimlerinin önemine yönelik olarak, ODTÜ Tasarım Topluluğu ve şehir planlamacılarının katılımıyla Social Design Atölyesi gerçekleştirildi.İnovasyon yapıyoruz ama farkında değiliz
Hacknbreak kampını Urla’daki IYTE kampüsünde gerçekleştirmek için sıkı bir çalışma yürüten Zehra Doruk ve Murat Küçükgirgin, girişimcileri desteklemeye yönelik organizasyonda şunları vurguladı: “Hacknbreak ile hedefimiz sektör, üniversite, yatırımcı ve girişimcileri açık inovasyon için buluşturmaktı; çünkü bugüne dek düzenlenen startup etkinliklerinin kurumsal firmalar ve sanayicilere yeterince hitap etmediğini gördük. Öyle ki inovasyon yapıyoruz, ama bunun farkında değiliz diyen büyük şirketler var.” “Öte yandan girişimciler arasında kurumsal firmalar dijital dönüşümün önemini ve mantığını kavrayamıyorlar, bizi de teknoloji ile inovasyon yerine yalnızca satın alınacak bir işkolu olarak görüyorlar tarzında bir algının oluştuğunu fark ettik. Hatta yatırımcı varsa ben gelmem diyenlerin sayısı artmaya başlamıştı.”Hacknbreak için İzmir en doğru yer
İzmir’in Ar-Ge ve inovasyon için gittikçe önem kazandığını belirten Zehra Doruk, İstanbul’dan İzmir’e tersine bir beyin göçü var dedi: “İzmir merkezli kurumsal firmaların iş ilanlarına her gün daha fazla İstanbullu başvuruyor. İzmir girişimcilerin de ilgisini çekiyor. Hacknbreak tam da bu noktada klasik girişimci-yatırımcı buluşmaları arasında fark yarattı.”
Açık kaynaklı ters inovasyon önemli
Murat Küçükgirgin HacknBreak’ın temel hedefinin yerel Ar-Ge’yi teşvik ederek ülkenin gençlerinin gerçek iş modelleri, gerçek kaynaklar ve gerçek eğitimlerle önünü açmak olduğunu söyleyerek açık inovasyonun önemini vurguladı: “Türkiye’nin açık inovasyon kavramını ekonomik gelişmenin bir parçası olarak acilen gündeme alması gerekiyor. Ülkemizde endüstriyel üretim yan sanayi ve tedarikçi evresini aşamadı. Oysa yurt dışına baktığımız zaman Samsung’un Ar-Ge kapasitesinin ve San Fransico cirosunun ülke ekonomisini aştığını görüyoruz. Bu darboğazı aşmanın yolunun açık inovasyon yapmak olduğunu düşünüyoruz.” “Türkiye’de girişimciler Batıdan gelen pahalı teknolojiler ile Çin ve Hindistan’dan gelen ucuz çözümlerin arasında sıkışmış durumda (Çin malının kalitesi de hızla artıyor bu arada). Söz konusu açmazdan kurtulmanın tek yolu yerel çözüm ortaklarıyla ve yerel yatırımcılarla çalışmak. Ters inovasyon yöntemiyle kendi teknolojilerimizi geliştirmek. Yurt dışı ürün ve hizmetleri ters inovasyon ile analiz edip açık inovasyon yöntemiyle önce benzerlerini ve sonra da daha iyilerini ucuza üretmek. Bunun için açık kaynağa ve Türkçemizde imece usulü dediğimiz kitle kaynak çalışmaya odaklanmak.” “İzmir İleri teknoloji Enstitüsü’nün (IYTE) Urla’daki kampüs ve teknoparkında düzenlediğimiz Hacknbreak Açık İnovasyon Kampı’nın özü bu ve önümüzdeki yıl katılımcı sayımızı artırarak daha çok girişimciye açılmak, özellikle de dijital yerliler ile liseli gençleri teknolojiye taşımak istiyoruz.”İnovasyon Anadolu felsefesi
Hacknbreak kapanış gününde konuşan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü inovasyonun Eski Yunan uygarlığının temel felsefesi olduğunu belirtirken, İYTE Rektörü Mustafa Güden de Hacknbreak ile gelecekte Türkiye’deki tüm öğrencilere hitap etmek istediklerini söyledi.Dijital dönüşüm, Endüstri 4.0 ve gelecek
Kapanış günü konuşmacılarından Vestel İcra Kurulu Üyesi ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olan Cengiz Ultav sürdürülebilirlikte eğitimin, insan ilişkilerinin ve networkün önemine değinerek tüm süreçlerin yapay zekayla birleşeceğini söyledi. Ufuk Batum’un “İnovasyon ve Teknoloji’de Türkiye’nin Durumu ve Gelecek Beklentileri” başlıklı konuşmasının ardından; Doğan Taşkent moderatörlüğünde Türkiye’nin ilk BT profesyonellerinden Tayfun Uğur, Zafer Babür, Ömer Çeliker, Adnan Kurt ve Ömer Erkmen ile ülkemizde inovasyonun gelişimi tartışıldı.Üretim değil türetim zamanı
Enerjisa’dan Gül Erol gençlere Kuluçka Merkezi projesi hakkında çalışmaya başlayacakları sözünü verirken, Change.org kurucusu Uygar Özesmi de sosyal inovasyon ve türetim ekonomisini anlattı. ABC Danışmanlıktan Yekta Özözer teknoloji yoluyla inovasyona odaklanırken, Siemens genel müdür yardımcısı ve dijital çözümler direktörü Ali Rıza Ersoy Endüstri 4.0’ı analiz etti ve Techinside genel yayın yönetmeni Kozan Demircan altyapı girişimciliği, nesnelerin interneti ve paylaşım ekonomisi entegrasyonuna değindi. Hülya Ululsoy (İZKA), Berna Şamıloğlu Acar-Lale Kof Karan (Acar Karan), Ümit Gökbayrak (Hürriyet), Barış Yesügey (Google), Mert Umut Özkaynak (TEMSA), Emre Özbek (Kovvan), Zeynep Zorlu (TRPE) ve Uzm. Dr. Kerem Dündar diğer Hacknbreak konuşmacıları arasında yer aldı.2012’de 60 Milyon Dropbox Kullanıcı Şifresinin Çalındığı Anlaşıldı
Dropbox hesabınızı 2012 yılında veya öncesinde aldıysanız hemen şifrenizi değiştirin!
Dünyanın en büyük dosya yedekleme, paylaşım ve bulut depolama platformlarından olan Dropbox, bu haftanın başında 60 milyondan fazla kullanıcı hesabının şifrelerinin 2012 yılında çalındığının anlaşıldığını duyurdu.
2012 yılında bir çalışanın şifresinin çalınarak hesabına girilmesi ile birlikte, bulut deposunda bulunan kullanıcı e-posta listelerinin çalındığı duyurulmuştu. Firma o zamanlarda çalınan bilginin yalnızca e-posta adresleri olduğunu, kullanıcılara gelmesi olası spam e-postalar için peşinen özür dilediğini belirtmişti.
Kullanıcı şifrelerini hash olarak tuttuğu ve bu hash’lere salt denilen rastgele veri parçaları kattığı için şifrelerin kırılmasına imkansız gözüyle bakılıyordu. 2012 yılı öncesinde hash olarak standart prosedür olan SHA-1 kullanılıyordu. Ancak 2012 yılı içerisinde daha güvenli ve kırılması zor olan bcrypt’e de geçiyordu. Çalınan şifrelerin 32 milyon adedinin bcrypt ile şifrelenmiş olduğu belirtiliyordu. O sırada bilinen yöntemler ile kırılması mümkün görünmeyen şifreler için şirket endişelenmemişti.
Güncel açıklamalarına göre şu anda şirketin 500 milyon kullanıcı kaydı bulunuyor ancak bunların kaçının aktif kullanıcı olduğu açıklanmıyor. 2012 yılındaki bir röportajında Dropbox CEO’su Drew Houston 100 milyon civarında kullanıcıları olduğundan bahsediyordu. Bu da 2012 yılındaki olayda şirketin müşterilerinin 5’te 3’ünün e-postaları ve şifreleri çalındı.
Suçlu hem Dropbox hem LinkedIn
Peki, hackerlar daha ilk başta çalışanın şifresini nereden bulmuşlardı? LinkedIn’den. Dropbox çalışanı, şirketin kendisine sağladığı şifresinin aynısını LinkedIn’de de kullanmıştı. LinkedIn’in çok yakın bir tarihte hacking kurbanı olması sonucunda hackerlar basitçe şifreyi Dropbox hesabında da denemiş ve anında hesaba giriş yapmıştı. Buradaki büyük sorun, hackerların elinde 2012 yılından beri hangi şifrenin SHA-1 veya bcrypt ile hash’lendiğinde nasıl bir veri elde ettikleri bilgisinin bulunması. Hala salt prosedürü ile şifrelere girilen rastgele veriler işleri zora soksa da, şifre kırma konusunda önemli bir kestirme yol elde ettikleri kesin. Ayrıca bu kestirme yolun devamını takip etmek için de ellerinde 4 yıl vardı. 2012 olayından sonra şirketin Güven ve Güvenlik Başkanı Patrick Heim, bir daha böyle bir olayın gerçekleşmemesi için çalışanların hepsine 1Password hizmetini kullanmalarını ve benzersiz şifreler üreterek aynı şifreyi internet üzerinde iki ayrı yerde kullanmamalarını özendirdiklerini söylüyor. Şirket aynı zamanda hem çalışanlarına hem de müşterilerine çift adımlı kimlik doğrulama seçeneği sunuyor.Dropbox’ın finansal planları etkilenecek
Dropbox günümüze kadar 600 milyon dolar yatırım aldı ancak henüz ciddi bir karlılık oranı yakalayamadı. Geçtiğimiz Temmuz ayındaki bir röportajında 200 bin civarında ücretli kullanıcıları olduğunu açıklayan Drew Houston, bu rakama hem Dropbox Pro hem de Dropbox Business kullanıcılarının dahil olduğunu söyledi. Bulut şirketinin kurumsal müşterileri arasında Hewlett-Packard, News Corp. ve Expedia gibi şirketler bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde piyasa değerinin 10 milyar dolar olduğu tahmin edilen şirketin o zamanlardaki piyasa değeri ise 4 milyar dolar olarak ölçülüyordu. Ancak 2017 yılında borsaya açılmayı düşünen Dropbox’ın piyasa değeri, 60 milyon kullanıcısının e-posta adresleri ve şifrelerinin korsanların elinde olduğunu açıklaması doğal olarak piyasa değerini etkileyecektir. Bu etkinin en büyük sebebi ise e-postaların ve şifrelerin çalınmış olması değil, 2012 yılında vuku bulmuş bu talihsiz olayın en önemli detayı olan şifrelerin çalınmış olduğu gerçeğinin daha yeni açıklanıyor olması.2025’te Robotlar 16 Trilyon Dolar Varlık Yönetimi Yapacak
Otomatize edilmenin ve robot danışmanlara bel bağlamanın yeni trend olduğu varlık yönetimi sektöründe orta yol bulunuyor. Robotlar tarafından desteklenen insan danışmanlar daha etkili sonuçlar verirken küresel finans sektöründe taşlar yine yerinden oynuyor.
Varlık yönetimi sektöründe son yıllarda birçok startup tarafından benimsenen ve bazı büyük varlık yönetimi danışmanlık firmaları tarafından da aktif olarak kullanılmaya başlanan ‘robot danışmanlar’ konsepti günümüzde şekil değiştirerek bir orta yol buluyor. Kişisel iletişim ile robot danışmanlığı hibrit bir şekilde birleştirerek daha “insansı” yatırım kararlarını tercih eden müşterileri de kapsayarak piyasaya orta vadede hakim olacağı düşünülen bu hibrit yöntemin henüz resmi bir adı bile konulmamış durumda.
MyPrivateBanking‘in son raporuna göre bu hibrit yaklaşım, varlık yönetimi sektöründe paradigmaların değişmesine sebep oluyor. Yapılan analizler sonucunda ulaşılan öngörülere göre bu hibrit sistemin yönettiği küresel varlık yönetimi piyasası 2020 yılında 3,7 trilyon dolara, 2025 yılında ise 16,3 trilyon dolara yükselecek. MyPrivateBanking, hibrit robot yönteminin hem insanlara hem de saf robotik sistemlere göre ölçülebilir şekilde daha iyi performans verdiği için, kaçınılmaz bir şekilde pazar payını artıracağını öngörüyor.
Karşılaştırma yapmak gerekirse, öngörülen gelecekte tamamen robot sistemlerinin pazar payının yüzde 1,6 civarında olacağı tahmin ediliyor. Varlık yönetimi sektörünün büyük bir dönüşüm içerisinde olduğu şu günlerde hibrit robot çözümler piyasaya dinamizm katıyor. Özellikle içinde bulunduğumuz 2016 yılı sonuna doğru hibrit çözümlerini açıklayacağını duyuran bazı büyük piyasa oyuncularının tetiklemesi ile rakip firmalar da varlık yönetiminde hibrit çözümleri nasıl kullanabileceklerini araştırmaya başlayacaklar veya kendi çözümlerini tanıtacaklar.
Varlık yönetimi ve finans sektöründe paradigmalar değişiyor
Hibrit robot danışman inovasyonunun kaynakları, global finans endüstrisinin içinden bir çok farklı noktadan ortaya çıkıyor. Doğal olarak ilk öncelik, tamamen robot hizmet veren danışmanlık servis şirketleri. Ancak bunun yanında hızla sayıları artan, bazıları yalnızca varlık yönetimine odaklanmış, bazılarının ise daha geniş perspektifleri olan B2B teknoloji sağlayıcıları geliyor. Önümüzdeki 1 – 1,5 yıllık süreç içerisinde yeni teknolojinin etkilerini ve tam robot çalışan hizmet sağlayıcılar ile tam insan çalışan hizmet sağlayıcılarının yeni hibrit anlayışa ayak uydurmak için kurdukları işbirliklerini göreceğiz. Sonuç olarak ortaya çıkan hibrit varlık yönetimi çözümleri global finans endüstrisinin bir çok farklı noktasında kendini göstermeye başlayacak. Örneğin fon yönetimi, perakende bankacılığı ve BES gibi yarı varlık yönetimi hizmetleri hibrit robot çözümlerden en çok yarar görebilecek alanlar arasında gösteriliyor. Robot ve insanı bir araya getiren hibrit çözüm aynı zamanda genel olarak varlık yönetimi ile birlikte tüm finans sektörünü de çalışan finansmanı, performansı ve müşteri memnuniyeti yönlerinden etkileyecek. Danışmanların daha etkin ve isabetli tavsiyeler vermesini sağlayacak yeni paradigma, danışmanların kişi başına ilgilenebilecekleri müşteri sayısını artıracak. Müşteri başına düşen iş yükü de azalacağı için aynı zamanda müştere kesilen faturalarda da zaman içinde azalma gözlenecek. Piyasa dinamiklerine göre bu durum daha çok müşteri çekecek ve varlık finansmanı sektörü yeni bir olgunluk seviyesine erişene kadar kendi kendisi içerisinde pozitif bir geri besleme döngüsüne girecek.Kickstarter Akademisi Crowdfunding Eğitimi Vermeye Başlıyor
Kalabalıkların mikro finansman gücünden yararlanarak hizmet ve ürün fikirlerini gerçeğe dönüştürmekte büyük başarı sağlayan crowdfunding, aynı zamanda kalabalıklar arasında kaybolma tehlikesi de içeriyor. Kickstarter’ın başarılı girişimcileri, gerçek hayat deneyimlerini paylaşarak yeni startup’lara denenmiş ve işe yaradığı kanıtlanmış yöntemleri akademik bir formasyonda sunmaya başlıyor.
En ufak bir fikre bile finansman desteği sağlayabileceği Kickstarter platformu, crowdfunding’in (kitle kaynak finansman) birincil dayanak noktası olmayı sürdürüyor. Çok sayıda kişiden mikro finansmanlar sağlayarak bir ürünü veya hizmeti hayata geçirmeye giden en önemli yol olan crowdfunding serüvenine çıkan startuplar, aynı zamanda kalabalık içerisinde kaybolma tehlikesi içerisindeler. Günden güne Kickstarter üzerinde kendine finansman arayan proje fikirlerinin sayısı arttıkça, mor inek olmak da zorlaşıyor.
Kalabalığın içinde kendini belli edebilme, rakiplerden ayrışma gibi konular artık klasik pazarlamanın kapsamından çıkıp, crowdfunding ve growth hacking’in ilgilendiği başlıca konular haline geldi. Üniversitelerde her ne kadar ders olarak okutulmak için henüz piyasa erken bir aşamada olsa da, Kickstarter’da başarılı sonuçlar elde etmiş, dahası bu sonuçları nasıl elde ettiğinin de analizini yapabilmiş kişiler, finansmanı için internet kullanıcılarına yüzün dönen startuplara yol göstermek için kendi startuplarını kuruyorlar. Bunlardan şu anda en yenisi ve en gelecek vaat edeni, Avustralya Sydney menşeli The Innovators Club’ın kurduğu Kickstarter Academy.
Crowdfunding üzerine denenmiş ve kanıtlanmış yöntemler
Kickstarter Academy, crowdfunding’in temellerinden başlayarak genç girişimcileri elinden tutuyor ve projelerini oluşturup Kickstarter üzerinde mikro finansmancılara açana kadar da yanlarında oluyor. 10 hafta süren bir kurs boyunca her hafta farklı bir konuya eğilerek hem ürün ve hizmetin, hem de girişimcilerin olgunlaşması sağlanıyor. Ama tabi ki kurs, öncelikle girişimcilerin doğru analizler yaparak üzerine eğilmek istedikleri ve orijinal bir çözüm bulmak isteyecekleri bir sorunu ortaya çıkartmaları için yardımcı olarak başlıyor. Bu aşamalar kursun 2 haftalık süreci boyunca devam ediyor.2,5 ayda sıfır noktasından pazarlama stratejisi olan ürünlere
Üçüncü hafta itibariyle, girişimcilerin üzerinde uzlaştıkları sorunların nasıl çözümleri olabileceği, bunların bir hizmet mi yoksa bir ürün mü olduğu, birden çok çözümlü sorunların hangi çözümlerinin üzerinde durulmaya değer olduğu tartışılıyor. Dördüncü hafta ise üzerinde uzlaşılan çözümlerin ilk prototipleri üretilmeye başlanıyor. Beşinci hafta prototiplerin gerçekten sorunu çözüp çözemediği, çözmesi için ne gerektiği veya neden çözebildiği üzerinde duruluyor. Daha sonraki haftalarda çalışan prototiplerin nasıl üretileceği, zaman kısıtlaması ve ürün tasarımı arasındaki ilişki, ürünün veya hizmetin nasıl tanıtılacağı, Kickstarter’da başarılı olmak için nasıl bir sayfa hazırlanması gerektiği, tanıtım videosu çekim teknikleri gibi dijital pazarlama konuları üzerinde duruluyor. Kickstarter Academy’de girişimcilere yol gösteren kişilerin hepsi zamanında Kickstarter’da kendi kampanyalarını yürütüp büyük başarı elde etmiş kişiler. Örneğin 15 bin kişiden 360 bin dolar toplayarak ButterUp projesini hayata geçiren Sacha Pantschenko, veya yalnızca 2 saat içerisinde finansmanına ulaşan ve ihtiyaç duyduğu finansmanın yüzde 1500’ünü kazanan Plugsley takımı gibi. Endüstriyel tasarımcı olan Pantschenko, “Yaparak öğrenmek kesinlikle takip edilmesi gereken yoldur. Kickstarter Academy’yi bitiren girişimciler burada öğrendiklerinin sonuçlarını hemen alabilecekleri gibi, gelecekteki her türlü girişimlerinde de kullanabilecekler” diyor. The Innovators Club Kreatif Direktörü Rich Brophy, “İnsnaların en çok ilgilendikleri konu ‘Fikrimi nasıl ürüne dönüştürebilirim’ oluyor. Biz, bu soruya doyurucu bir cevap verebilmek için bu akademiyi kurduk” açıklamasını yapıyor. Akademi derslerine 5 Eylül’de başlıyor.Türkiye’de Ar-Ge ve İnovasyona Dayalı İş Geliştirme Yüzde 16
KPMG Türkiye, Türkiye dahil 19 ülkeden 300 firmayla Ar-ge ve İnovasyon araştırması gerçekleştirdi. Avrupalı firmaların yüzde 37’si Ar-Ge ve inovasyon yoluyla İş Geliştirme yaparken bu oran Türkiye’de yüzde 16’da kalıyor.
Araştırma sonuçları, Ar-Ge ve inovasyonu yönetim süreçlerine katan ve çözüm ortaklarıyla birlikte İş Geliştirme yapan şirketlerin daha hızlı büyüdüğünü ve ticari hedeflerine daha kolay ulaştıklarını gösteriyor. Kurumsal inovasyona dayalı büyümedeki başarı faktörleri şöyle sıralanıyor:
• Uzun vadeli düşünme; Gelecekte bugünkünden daha rekabetçi olmak için teknoloji ve tüketim trendlerinin zamanında fark edilmesi ve gerekli yatırımların zamanında yapılması şart.
• Hizmet ve ürün portföyünün genişletilmesi ticari ve teknolojik riskleri azaltarak rekabet gücünü artırıyor.
• İşbirliğine dayalı İş Geliştirme Ar-Ge maliyetlerinin çözüm ortaklarıyla paylaşılmasını sağlıyor.
• Ticarileştirme sürecini titizlikle ele almak ve rakiplere yönelik giriş bariyerleri oluşturmak inovasyona dayalı katma değerli hizmetler yaratarak gelirleri artırmayı sağlıyor.
Türkiye’deki şirketler ürün ve hizmetlerde inovasyon yapmalı
KPMG Türkiye Yönetim Danışmanlığı Direktörü Saip Eren Yılmaz Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyonu şöyle değerlendirdi: “Bu araştırma, yerli firmaların Ar-Ge ve inovasyon yönetimi stratejisi bakımından önemli eksikleri olduğunu gözler önüne serdi. İnovasyon artık tüm firmaların gündeminde. Ancak, inovasyon kabiliyetlerine yatırım yapan ve bu kabiliyetleri kurumsallaştıran firmaların oranı hem Türkiye’de hem de Avrupa genelinde bir hayli düşük”.
“Özellikle büyük ölçekli şirketler yakaladıkları ölçek avantajı dolayısıyla Ar-Ge projelerinde kayda değer bir maliyet avantajı sağlarken, ürün geliştirme hızı bakımından küçük ölçekli şirketler karşısında zorluk yaşıyorlar. Pazar dinamikleri daha sık yeni ürün geliştirilmesini gerektiriyor ve ürün yaşam döngülerinin kısaldığını görüyoruz. Büyük ölçekli firmalar müşterinin yeni ürün ve hizmet taleplerine geç cevap verdiğinde, daha çevik olan küçük ölçekli firmalar pazarda oluşan arz açığını hızla dolduruyor”.
Her ölçekten firma inovasyon yapmalı
Türkiye’de inovasyonda en büyük sorunun planlama olduğunu ve proje takvimine uymak gerektiğini belirten Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü:
İş Geliştirme için ürün ve hizmet inovasyonu yetmez. Yeni dijital satış kanalları gerek
Firmaların ürün, iş modeli, organizasyon, süreçler gibi farklı alanda inovasyon yapabileceklerini belirten Yılmaz, daha önce fark edilmemiş yeni bir ihtiyaç keşfetmenin de inovasyon sayılacağını kaydetti. “Araştırma sonuçlarına göre firmaların en çok odaklandıkları alan ürün inovasyonu olurken, en az ilgi gösterdikleri alan yeni satış kanalları ve gelir modellerinin geliştirilmesi. Araştırmamız, son 3 yıl içinde en hızlı büyümeyi kaydeden firmaların daha önce fark edilmemiş yeni bir ihtiyaç keşfetmeye odaklanan firmalar olduğunu gösterdi. Bu bağlamda çok kanallı pazarlama ve çapraz kanal entegrasyonu önemli inovasyon dalları arasında. Kısacası hızlı büyüme için standart inovasyon türlerinin dışına çıkmak gerekiyor”.Dijital dönüşümle şirket kültürü değişmeli
Kurumsal dijital dönüşümün önemine değinen Yılmaz, her ölçekten girişim ve şirkette sürdürülebilir inovasyon kültürünün yaygınlaşması gerektiğini vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı: “Temel inovasyon yönetimi süreçlerini tam anlamıyla devreye almış olan firmaların geliştirdikleri ürünlerin ticari hedeflerine ulaşma oranının daha yüksek olduğunu ve bu firmaların gelirlerinde son 3 yıl içinde pazara sundukları ürünlerin daha büyük bir ağırlık taşıdığını görüyoruz. Diğer yandan inovasyon kabiliyetlerini sınırlayıcı faktörler arasında en sık rastlanılanı istenilen eğitim ve yetenek düzeyinde insan kaynaklarının bulunamaması olarak karşımıza çıkıyor. Özetle inovasyon için tecrübeli ve vizyoner düşünen yaratıcı uzman kadrolar gerekiyor”.2020’de Dünyanın Yarısı Mobil Çalışacak
Tüm iletişim kanallarını tek bir ekrana sığdıran Unify, kurumsal ve bireysel çalışma şeklini yeniden tasarlıyor. Çalışanların ofis bağımsız gelen çağrılara ve iletilere ulaşabilmeleri, iş verimliliği açısından büyük fırsatlar yaratıyor. Her yerden iletişim imkânı sunan tümleşik iletişim çözümleri, zamandan tasarruf sağlamanın yanında seyahat masraflarını da azaltıyor.
Unify tarafından yapılan araştırmaya göre, 2016 itibariyle dünyadaki toplam çalışan sayısının yüzde 37,2’sini mobil çalışanlar oluşturuyor. 2020 yılında ise işgücünün yüzde 50’sinin esnek çalışma sistemine geçeceği öngörülüyor. Araştırmada, beş yıl içerisinde toplantıların yüzde 94’ünün internet ortamında yapılacağı tahmin ediliyor. Esnek ve mobil çalışma eğilimi dünya çapında giderek daha fazla varlığını hissettiriyor. İşletmeler, bu yeni çalışma sistemine ayak uydurmak için başta teknoloji ve insan kaynakları departmanları olmak üzere yatırım yapıyor.
HAFTALIK MESAİNIN YÜZDE 28’I E-POSTALARI KONTROL ETMEKLE GEÇIYOR
McKinsey Global Institute tarafından yapılan araştırmaya göre, bir çalışan haftalık çalışma saatinin yüzde 28’ini e-postalarını kontrol etmekle geçiriyor. The Radacati Group’un yaptığı başka bir araştırmaya göre ise çalışanlar, günde ortalama 121 adet e-posta gönderip alıyor. Gereksiz e-posta trafiği, verimliliği düşürdüğü kadar, ciddi ölçüde zaman israfına da neden oluyor.
İletişim yazılımları ve servisleri sunan Unify; iki yılı aşkın süreç sonunda milenyum kuşağının da içinde olan 1.000’den fazla kullanıcının geri beslemelerini dikkate alarak “Circuit” uygulamasını geliştirdi. Uygulama, e-posta kalabalığını ortadan kaldırıp iletişimi kolaylaştırıyor. Sosyal medya, iş uygulamaları, görüntü, yazışma ve sesli iletişimi içine alan Circuit, her kanaldaki bilgi ve veriyi bir araya getirerek tümleşik iletişimin tüm konforunu kullanıcılarına sunuyor.
KOBİ’LER IÇIN ÖZEL ÜRÜN VE ÇÖZÜMLER
Yüksek rekabet koşulları ve hızın hayatımızın önemli bir parçası olduğu günümüzde, mobilite, uzaktan çalışma, sürekli bağlantıda olma ihtiyacı, kurumların ve çalışanların kaçınılmaz bir gerçeği. Bu ihtiyaçlara cevap verebilen, kolay mesajlaşma olanağı sunan, kullanıcı durum bilgisinin görülebildiği, tek bir tıkla masa üstü paylaşımın gerçekleşebildiği, anlık veya planlı video, sesli konferans olanağı sunan tümleşik iletişim uygulamalarına duyulan gereksinimin giderek artıyor.
Ürün odaklı yaklaşımlar yerine kullanıcı ve kurum ihtiyaçlarına odaklanan Unify, sadece büyük kurumların değil, günümüz rekabet şartlarında teknolojinin avantajlarına daha çok ihtiyaç duyan KOBİ’lere de özel ürün ve çözümler geliştiriyor. Bu sayede KOBİ’ler rekabetçi ve hızlı aksiyon alabilme yeteneklerini daha da geliştirebilecekleri tümleşik iletişim gibi teknolojilere, ilk yatırım maliyeti gerektirmeden kullandıkça öde gibi modeller ile sahip olabiliyorlar.
TEK EKRAN ÜZERİNDEN İŞLERINIZI PLANLAYIN, PAYLAŞIN VE YÖNETİN
Unify’ın 160 yılı aşkın yenilikçi yaklaşımı ve Ar-Ge gücü ile Fortune Global 500 listesindeki şirketlerin yaklaşık yüzde 75’ine tümleşik iletişim çözümleri sağladığına dikkat çeken Unify Türkiye Ülke Müdürü Erda Tütüncüoğlu, mobil çalışma eğilimine ilişkin şu bilgileri verdi:
“Artık mobil bir dünyada yaşıyoruz. Bu yeni dünyada daha şeffaf, insan odaklı, çalışanların hayatını kolaylaştıran, bireyleri daha üretken kılan ve zaman tasarrufu sağlayan çözümler tercih ediliyor. Unify olarak yaptığımız araştırmalar ile çözümlerimizi bu eğilime göre belirledik. Amerika ve Avrupa’dan sonra Circuit Türkiye’de hizmete sunulacak. Kullanıcılar bu uygulamayı istenilen işletim sisteminde ve cihazda sorunsuz şekilde kullanabiliyor. Bu uygulamada tüm mesajlar tek bir noktada birleşiyor. Ekip çalışanları, arkadaşlarının bulunduğu zaman dilimini görebiliyor, kullanıcının o anki ayarlarına göre uygun veya meşgul olup olmadığını anlayabiliyor.”
Fintech Istanbul Küresel Fintek Merkezleri Federasyonu’na Katıldı
Finansal teknolojileri ifade eden FinTek kavramı bankacılık ve finans sektöründe yükselen bir değer olmayı sürdürüyor. Pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke kendi FinTek organizasyonları ile hem yerel hem de küresel arenada söz sahibi olmak, vizyon belirlemek için çalışmalar gerçekleştiriyor. Türkiye’de de bu yıl Şubat ayında kurulan Türkiye’nin ilk ve tek FinTek organizasyonu olan FinTech Istanbul yurtiçinde ve yurtdışında gerçekleştirdiği önemli faaliyetlerle Türkiye’yi finans teknolojileri alanında temsil ediyor.
FINTECH ISTANBUL DÜNYA FINTECH DEVLERI ARASINDAKI YERİNİ ALDI
FinTek alanında son dönemlerde yaşanan en önemli gelişme Küresel FinTek Merkezleri Federasyonu’nun (Global FinTech Hubs Federation – GFHF) faaliyete başlaması olmuştu. Küresel FinTek Merkezleri Federasyonu, dünya üzerindeki farklı ülke ve şehirlerde faaliyet gösteren 23 finans teknolojileri organizasyonunun, bir çatı altında toplanarak güçlerini küresel arenada birleştirmek için attığı somut bir adımı temsil ediyor. GFHF görevini, küresel FinTek ekosisteminin gelişimi için bir birlik oluşturmak, bilgi ve deneyimlerin paylaşımını sağlamak ve finans teknolojileri merkezleri arasında iş birliği için köprüler kurmak olarak tanımlıyor. FinTech Istanbul, Küresel FinTek Federasyonu’ndaki yerini alarak bu önemli oluşuma katkı sağlayacak.
TÜRK FINTECH GİRİŞİMLERİ DÜNYAYA AÇILMA İMKÂNI BULACAK
FinTech Istanbul kurucularından Prof. Dr. Selim Yazıcı atılan bu adımla ilgili olarak şu açıklamayı yapıyor: “Global FinTech Hubs Federation (GFHF), finansal teknolojiler alanında faaliyet gösteren oyuncuları bir araya getirmeyi amaçlıyor. İngiltere, Kanada, Çin, Almanya, İsviçre gibi finans teknolojileri alanında öncü olan 20’den fazla merkezin içinde bulunduğu inisiyatif, ülkeler arasındaki sınırların ötesine geçen ve gelişmekte olan merkezleri de içine alacak ve açık bir platform olarak faaliyet göstererek sinerji oluşturacak.”
“Gerçekleştirilecek konferans ve toplantılar yoluyla, gelişmiş ve gelişmekte olan merkezler arasında sağlanacak sinerji ve temel bilgi transferi, küresel anlamda finans teknolojileri pazarının da gelişmesinde faydalı olacak.”
“FinTech İstanbul’un misyonu içinde bulunan uluslararası ağlara erişim, bu katılım sayesinde en üst düzeyde gerçekleşmiş oldu. Daha önce Innovate Finance, Holland Fintech, FinTech Headquarter ve Swiss FinTech gibi merkezler ile gerçekleştirilen görüşmeler olumlu sonuçlar verirken, bu tarz küresel bir yapının içinde bulunmak ülkemizin FinTek ekosisteminin gelişmesi için de önem taşıyor. FinTech İstanbul’un gerçekleştirmiş olduğu bu işbirliği ile FinTek alanındaki girişimlerin uluslararası bilinirlikleri artacak.”
KATMA DEĞERLİ HİZMET İHRACI FIRSATI
FinTech Istanbul’un ana destekçisi olan Bankalararası Kart Merkezi’nin Genel Müdürü Dr. Soner Canko ise konu hakkında şunları söyledi:
“Sınır Tanımayan FinTekler için önemli bir adım atıldı. Küreselleşmenin giderek hızlandığı günümüzde girişimciliğin, özellikle teknoloji girişimciliğinin sınırları internetin sınırsızlığı gibi bir şekil aldı. Böyle bir ortamda Finansal Teknolojilerin ve bu konudaki inovasyonların da sınır ötesi kabul görmesi çok normal bir durum olarak kabul edilmeli. Durum böyleyken her ülkede kendi halinde çalışmalar yapan finans teknolojileri merkezlerinin bir araya gelmesi önemli bir adım oldu. Artık girişimci, yatırımcı, düzenleyici ve diğer tüm paydaşlar için güçlü bir bilgi paylaşım omurgası kurulmuş oldu. Türkiye’nin de içinde yer aldığı bu yeni inisiyatifin ülkemizdeki tüm FinTek paydaşları için önemli fırsatlar getireceğine ve bu konuda katma değerli bilgi ve hizmet ihraç etme fırsatları yaratacağına eminim.”

Sosyal Medyada Kariyer Geliştirmenin 3 Yolu
Sosyal medyanın sadece fenomenlerden oluştuğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Sosyal ağlarda kariyer ve mesleki becerilerinizi geliştirebilir, ortak bulup iş geliştirme yapabilirsiniz. Sosyal medya zaman kontrolü de gerektirdiğinden planlama becerilerinizi de pekiştiriyor. Nasıl mı? Hemen görelim.
1 NE ÖĞRENMEK İSTİYORSUNUZ?
Sosyal medyada kariyer geliştirmenin ilk yolu ilgi alanlarınızı belirlemek: İşinizle ilgili üç alan seçin. Ardından sosyal ağlarda önünüze düşen haberleri bu ilgi alanlarına yontarak takip edin. Hemen her şeyi okuyun, ama kendi açınızdan okuyun. Öyle ki süper bilgisayarlarla ilgili bir yazılımı bile dijital pazarlamada kullanabilirsiniz.
Yine de aşırı dağılmayı önlemek için kendinize birkaç kişi belirleyin. Onları mimleyin, kariyer, iş geliştirme ve müşteri hedefleriniz arasından seçin. Ardından Twitter ve Linkedin’deki paylaşımlarını takip edin. Hedeflediğiniz şirketlerin kurumsal hesaplarına da bakın.
Her zaman takip ettiğiniz birkaç sektör blogu ve LinkedIn tartışma grubu olsun. Ancak hamallık yapmayın! Bırakın bunların dışındaki haberler önünüze düşsün. Scoop.it ve Flipboard kullanın. Anahtar kelimeleri bu sosyal ağlara girerek önünüze düşen haberleri okuyun.
Pinterest’i unutmayın. Türkiye’de engellenmiş görünüyor. VPN ile girin, anahtar kelimelere göre ilgili infografik ve görselleri arayın. Unutmayın, bir resim 1000 kelime anlatır. Peki bir Youtube videosu? Youtube’da kariyer geliştirmek için harika bilgiler, taktikler ve uzmanlık videoları bulabilirsiniz.
2 ÖĞRENMEYE VAKİT AYIRIN
Düzenli çalışan ortalama bir insan, ara sıra çalışan yaratıcı ve zeki insanı kariyerde her zaman geçer. Üstelik damlaya damlaya göl olur. Peki nasıl olur? Günde 40 dakika kitap okusanız yılda 56 kitap eder. Demek ki günde 1 saatinizi sosyal ağlarda mesleki eğitim, paylaşım ve videoya ayırırsanız en pahalı üniversite ya da eğitim kurumunun veremeyeceği detayları yakalayabilirsiniz. Yeter ki gözünüz açık olsun.
En iyisi yolda kitap okuyun veya video izleyin. Vakit ayırmak zor mu? Pocket kullanın. Flipboard’da önünüze düşen içeriği akıllı telefonda paylaş düğmesi ile Pocket hesabınızla paylaşın. Böylece vaktiniz olunca okursunuz. Sadece düzenli yapın. Ne süreyi uzatın ne de kısaltın.
3 KİMDEN ÖĞRENMELİYİM?
Herkesten öğrenebilirsiniz. Sosyal medya imece usulüyle çalışmayı ve yeni projeleriniz için kitle kaynak finansman bulmayı teşvik ediyor (crowdsourcing). Bu noktada sosyal medyada iki yönlü iletişim olduğuna dikkat etmeniz gerekiyor. Kariyer için bazı tweetlere cevap verebilir veya kendi yorumunuzla paylaşabilirsiniz. Ayrıca Linkedin tartışma gruplarında kendi sorularınızı sorabilir, kendi tartışmalarınızı başlatabilirsiniz.
İster yönetici olun ister yeni mezun girişimci; İngilizcenizi geliştirmek için Quora ve Reddit sitelerini takip edin, uygulamalarını mobil cihazınıza indirin ve direk sorular sorun. Vida nasıl sıkılır sorusundan beacon teknolojisi restoran müşteri yolculuğuna nasıl entegre edilir gibi birçok alanda soru sorabilir ve işin mutfağından en ilginç bilgilere ulaşabilirsiniz.
Sosyal ağlarda alçakgönüllü olun. Bilmediğiniz şeyi söylemeyin, kafadan atmayın, nazik ve kibar olun. Kişisel saldırılara yanıt vermeyin. Özellikle Reddit bu konuda sıkı bir eğitim verir. Bir ürün satmak için abartılı haber paylaşırsanız sıkı eleştiri alırsınız. Ancak, dürüst bir şekilde ürünümü pazarlamak istiyorum, nasıl yaparım diye sorarsanız şaşırtıcı bir uzmanlar kitlesinden bilgi edinebilirsiniz.
BONUS İPUÇLARI
Son olarak Instagram’ı da unutmayalım. Katıldığınız etkinlikler, toplantılar, istekli iş arkadaşlarınız ve müşterilerinizle fotoğraf çektirin. Gerekirse iş için öğle yemeklerini de görsele dahil edin. Bunları Instagram’da paylaşın. Faal olun ve faal olduğunuzu gösterin. Sosyal ağları müşteri bulmak ve iş geliştirmek için bir fırsat olarak kullanın. O sırada kariyerinizi de geliştirdiğinizi ve yeni çözüm ortakları bulduğunuzu göreceksiniz. Yanılmaktan ve yanlışınızın düzeltilmesinden çekinmeyin. Dürüstlük ve özgüven hayatta çok yol aldırır. Yeni kariyer girişiminizde başarılar dileriz.

Seyahat Deneyimini Kökten Değiştiren 7 Girişim
Yeni girişimlerin ilk aşamadaki en doğal ortamlarından biri, büyük çaplı üretim yerine kapsamlı altyapı yatırımı gerektirmeyen aracı hizmetlere yönelmek. Online seyahat planlama, rezervasyon ve konaklama sektörü de e-ticaretle bağlantılı olduğu için oldukça avantajlı.
Seyahat sektöründe Türkiye’de Momondo, Biletino ve Enuygun gibi girişimler öne çıkarken globalde kendini gösteren 7 girişimi aşağıda sizler için sıraladık.
1. HELLO SCOUT
Bu mobil uygulamayı kullanarak arkadaşlarınızı meşgul iş günlerinde seyahat tavsiyesi almak için rahatsız etmekten kurtuluyorsunuz.
Hello Scout mobil tavsiye hizmetinde ulaştığınız destek görevlisi gerçek bir seyahat uzmanı ve hem tatilde ne yapacağınız ve nereye gideceğiniz hakkında, hem de konaklama ve tur ücretleriyle ilgili değerli tavsiyeler veriyor. Sohbet ve tavsiye ücretsiz. Yer ayırtma içinse küçük bir bahşiş bırakıyorsunuz. Kişiselleştirilmiş çözümler ve katma değerli hizmetler seyahat sektöründe rekabet gücünü artırıyor.
İlgili yazı: Yeni girişimiyle konuşulan Sina Afra, DeFacto ailesine katıldı
2. GRAB
E-ticaret platformu Grab, American Airlines ile POS entegrasyonunda anlaştı ve yolcuların havalimanlarındaki restoranlar, perakendeciler ve diğer servis sağlayıcılardan online alışveriş etmesini sağlıyor.
Grab ile telefondan menülere bakıyor, yemek yerken uçağı kaçırmamak için kalkış saatini takip ediyor ve ön siparişlerinizi sıra beklemeden alıyorsunuz. Bu imkan rötarların etkili olduğu Türkiye’de büyük bir ihtiyaç. Özellikle de uçaklarda geçkin sandviçe 10 TL vermek istemeyenler için.
Türkiye’deki seyahat girişimlerinin, uçak biletleri gibi fiyat kırma barajına çarpan alanların yanı sıra, havalimanında beacon entegrasyonlu ve müşteri yolculuğu odaklı çözümlere de odaklandığı bu tür örnekleri sabırsızlıkla bekliyoruz.
3. TRIPIT
Tripit mobil uygulamasının işi araç kiralama ve otel rezervasyon e-posta iletilerini mobilde bulmak için dakikalarca vakit kaybetmenizi önlemek; çünkü seyahat için gereken uçak bileti PNR iletileri, konaklama bilgileri gibi tüm kritik detayları sizin için tek ekranda topluyor.
Üstelik yola çıkmadan önce bir de checklist derliyor ki kendinizi uçuşa hazırlanan pilot gibi hissederek aktif, dinamik ve heyecanlı olarak özgüvenle yola çıkın. Ayda 4,09 dolara gelen TripIt Pro ise reklamlardan kurtulmanın yanı sıra ücret iadesi bildirimlerini de toparlıyor.
İlgili yazı: Twitter Amplify Bireysel Video Yapımcılara Açılıyor
4. UNPACK
Türkçesi bavul açma veya hamallıktan kurtarma diyebileceğimiz bu pratik hizmet sık iş seyahati yapanları her seferinde çanta yapmaktan kurtarıyor.
unPack mobil uygulaması ihtiyacınız olan iç çamaşırı ve banyo malzemeleri gibi ağırlıkları sizin için varış oteline siparişle gönderiyor. Böylece Türkiye’deki erkekpaketi sitesinin gezici sürümü gibi hizmet alarak bavula her şeyi yüklemek zorunda kalmıyorsunuz.
5. BONAPPETOUR
Bu uygulama seyahatlerinde yöre lezzetlerini merak edenler için. İster Kenya’ya gidin ister New York Hoboken’a, BonAppetour size yöre yemekleri yapan restoranları gösteriyor. Öyle ki Barcelona’da makarna atölyesine katılabilir veya Nairobi’de mevsim seçkileriyle romantik bir akşam yemeği yiyebilirsiniz.
İlgili yazı: Startupbootcamp İstanbul 2016 girişimleri belli oldu
6. ROOTSRATED
Bu mobil uygulama da çok okuyan değil, çok gezen bilir diyen modern Evliya Çelebiler için. Çantanızı sırtlayın ve doğada yürüyüşe çıkın, trekking yapın, dağa tırmanın, bisiklete binin ve doğal göletlerde yüzün. RootsRated dış mekan perakendecileri yöre rehberlerinden gelen gezi tavsiyelerini size ulaştırıyor.
Ayrıca balık tutma, tatlı suda kanoya binme, rafting, kayak gibi filtrelerle gittiğiniz ülkede ve şehirde arama yapabiliyorsunuz. Hatta trekking güzergahının köpekle gezmeye uygun olup olmadığını öğrenmeniz ve dostça koşuları maratonlardan ayırt etmeniz mümkün.
7. EATWITH
Yalnız dolaşanların yalnız yemek yemesi şart değil. Dünya çapında 150 şehirde 500 ev sahibiyle çalışan EatWith turistlerin gittikleri ülkenin vatandaşlarının evinde yemek yemesini sağlıyor. Bu anlamda turistleri evinizde ağırlamanızı sağlayan couchsurfing’in tersi gibi işliyor. Böylece siz de gerçek yabancı ev mutfağıyla tanışıyor ve paylaşım ekonomisine katkıda bulunuyorsunuz.
İşte kısa listemizin sonuna geldik ve sizlere seyahat girişimciliğinin dünyadaki en yenilikçi örneklerini sunduk. Techinside’da bu ve diğer alanlarda yenilikçi entegrasyon çözümleri sunan Türkiye’deki girişimcileri tanıtan haberlerimizi sürdüreceğiz.
Twitter Amplify Bireysel Video Yapımcılara Açılıyor
Twitter içerik pazarlamasını sosyal medyaya taşıyan video reklam programı Amplify’ı bireysel video yapımcılara açacağını duyurdu. Son olarak geçen sonbaharda çok sayıda yayıncıya açılan Amplify kişiselleştirilmiş pazarlamaya hız katacak şekilde bireysel yapımcıların da kullanımına sunuldu.
Twitter Amplify programına katılması onaylanan yapımcılar video yayınlamadan önce bir kutuyu işaretleyerek Twitter’da yayın öncesi reklam gösterebilecekler. Video geliri Twitter ile yapımcı arasında bölüştürülecek.
Bu da yapımcıların sadece belirli videolar veya tüm videoları için ön reklam yayınlamaya karar verebileceği anlamına geliyor. Yapımcıları kendine çekmek isteyen Twitter münhasırlık da talep etmiyor. Böylece Twitter’da yayınlanan video reklamları başka sosyal ağlarda veya sitelerde yayınlamak mümkün oluyor.
Twitter’dan Guy Snir konuyla ilgili açıklamasında “Yapımcı gelir programlarımız her ölçekten yapımcılara içerikten para kazanmanın farklı yollarını sunacak ve gelirlerini ölçeklemelerini sağlayacak” dedi.
İlgili yazı: Twitter satışa doğru mu gidiyor?
Twitter ve Niche işbirliği
Twitter bu bağlamda geçen yıl satın aldığı Niche’le birlikte yola devam edeceğini de duyurdu. Paydaşlarının gelir beklentilerini karşılamak için sosyal medya pazarlamasını ücretsiz içerik sosyal ağıyla birleştirmek isteyen Twitter, Niche ile birlikte çalışacak ve video reklamlardan da güç alan pazarlama kampanyaları için markaları sosyal medyadaki etkili kişilere bağlayacak.
Medya stüdyosu
Twitter aynı zamanda video yayınlamak ve görsel içerik geliştirmek için kullanıma sunduğu yeni Media Studio’yu duyurdu. Twitter Amplify kullanıcısı tüm yapımcılara hizmet veren Media Studio bütün videolar, gif dosyaları ve görselleri içeren birleşik medya kitaplığı özelliğini sunuyor. Aynı zamanda tweet zamanlama ve takım yönetimi için yazılım araçları sağlıyor.
Twitter’ın yeni atağı Twitter Anlar özelliğini destekleyerek native reklamların ve Periscope canlı yayınlarının videolarının tekrar çevrime sokulabileceği yepyeni bir tanıtım taktiğine imkan sağlıyor. Aynı zamanda teknoloji odaklı şirketlerin ve diğer markaların çok kanallı pazarlama stratejilerinde online ve offline etkinlikleri birleştirmesini kolaylaştırıyor.
İlgili yazı: Pokemon Go Twitter’ı geçmek üzere
CBS ve Bloomberg ortaklığı
Twitter Amplify video reklam duyurusunun zamanlaması da ilginç. Twitter yeni duyurusunu CBS News, Bloomberg ve Major League Basketball ile yaptığı anlaşmalarının hemen sonrasına denk getirdi. Twitter’ın mikro blog potansiyelini video reklamlarla birleştirmesi ve sistemin birlikte çalışması için düşündüğü Niche gibi diğer açılımlardan da söz etmesi yayıncıları heyecanlandırıyor.
Birleşik Ödeme, Turkcell Ödeme Hizmetleri A.Ş. ile partner oldu
Akıllı ödeme teknolojilerinde yenilikçi çözümler sunmaya devam eden Birleşik Ödeme, Turkcell’in ödeme çözümleri alanında faaliyet gösteren şirketi Turkcell Ödeme Hizmetleri A.Ş. ile mobil ödeme sözleşmesi imzaladı. Müşterilerine ve iş ortaklarına pratik ve hayatı kolaylaştıran teknolojiler sunmayı hedefleyen ve kaliteli hizmetten ödün vermeyen Birleşik Ödeme, Turkcell Ödeme Hizmetleri ile imzalamış olduğu sözleşme ile mobil ödeme kanalında da aktif rol oynuyor.
Turkcell Ödeme Hizmetleri’nin sunduğu Paycell mobil ödeme altyapısı ile birlikte sadece cep telefonu numarası ile kredi kartı veya nakit ihtiyacı olmadan kolaylıkla ödeme yapılabiliyor. Hızlı, kolay ve güvenilir bir ödeme biçimi olması ile mobil ödeme, benzersiz bir alışveriş deneyimi sunuyor.
Ödeme sistemlerindeki teknolojik gelişmeler ile beraber mobil ödemenin kullanıcı deneyimi açısından son derece önemli olduğunun altını çizen Birleşik Ödeme Ürün ve İş Geliştirme Direktörü Kutay Yalınkılınç: “Turkcell Ödeme Hizmetleri ile imzalamış olduğumuz mobil ödeme sözleşmesi sayesinde ödeme kanallarımıza bir yenisi eklemiş bulunuyoruz. Kullanıcılar cep telefonları üzerinden en iyi müşteri deneyimi ile kolay, hızlı ve güvenli bir şekilde ödeme yapabiliyor. Günlük hayatta sıkça zaman ayırmak durumunda olduğumuz fatura ödeme, harç ödeme ve diğer tüm mikro ödemeleri mobil ödeme ile hızlıca yapabiliyoruz. Birleşik Ödeme olarak, hayatı kolaylaştıran çözümler sunmaktan mutluluk duyuyoruz. Çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyor olacağız, tüketicilerin hem alışveriş alışkanlıklarını değiştirecek hem de hayatlarını kolaylaştıracak ilklere imza atmaya devam edeceğiz.” dedi.
Telefona dokunmadan kaç saniye durabiliyoruz?
Diyelim ki bir dostunuz, iş arkadaşınız veya doctor randevusu için bekliyorsunuz. Sizce telefonunuza ne kadar süre sonra bakıyorsunuz? İki dakika? Üç dakika?
Dijital cihazlarla kurduğumuz arkadaşlıkları daha ayrıntılı incelemek için, bu deneyde katılımcılara 10 dakika sonra kendi fikirlerince ne kadar sürede ellerinin telefona gittiği soruldu. Çoğunun verdiği cevap iki veya üç dakika sonraydı. Halbuki süreler katılımcıların tahminlerinden çok daha kısaydı.
Kaspersky Lab adına Würzburg ve Nottingham-Trent Üniversiteleri tarafından yapılan deneyde katılımcılar bir bekleme odasında serbest bırakıldılar ve ellerinin telefonlarına gitmesi ortalama 44 saniyede gerçekleşti.
Erkekler bu sürenin yarısı kadar bile dayanamadı ve yalnızca ortalama 21 saniye bekleyebildi. Kadınlarsa ortalama 57 saniye sonra telefonlarını kontrol ettiler.
Çalışmanın bir başka sonucu ise telefonlarımızı daha fazla kullandığımızda daha çok stres altına giriyoruz olmamız.
Yine de ilginç bir şekilde, katılımcılara genel mutlulukları sorulduğunda telefonlarını çok veya az kullananlar arasında bir fark görülmedi. Yani akıllı telefon kullanımı sebebiyle oluşan stres genel mutluluk üzerinde önemli bir etkiye sahip değil.
10 dakikalık bekleme seansı boyunca katılımcılar telefonlarını ortalama olarak 5 dakika kullandı. Daha önce yapılan araştırmanın da gösterdiği gibi, mobil cihazları adeta beyinlerimizin bir uzantısı olarak gördüğümüzden onlara oldukça bağımlıyız.
İnternetten vergi ödeme rakamlarında son durum ne?
Ödeme sistemlerinin mobiliteye kayması ve bankaların sunmuş olduğu internetten ödeme hizmetlerinde güvenliğin üst seviyelere taşınması, kullanıcıları internetten alışverişe ve ödemeye yöneltti. BKM‘nin açıkladığı son verilere göre; internetten vergi ödeme işlemlerinde de artış söz konusu.
BKM, 2016 yılı Temmuz ayı verilerini açıkladı. Bu verilere göre kamu ve vergi ödemelerinin yarısı internetten yapıldı.
BKM (Bankalararası Kart Merkezi)’nin açıkladığı verilere göre; temmuz ayı sonunda Türkiye’de 57,8 milyon adet kredi kartı, 113,1 milyon adet banka kartı olmak üzere toplam 170,9 milyon adet kart kullanılıyor.
Temmuz ayında 48,5 milyar TL’lik kartlı ödeme gerçekleşti. Kartlı ödemeler geçen yılın aynı dönemine göre %5 arttı.
Banka kartları ve kredi kartları ile temmuz ayında toplam 48,5 milyar TL’lik ödeme yapıldı. Bu tutarın 44,1 milyar TL’si kredi kartları ile yapılırken 4,4 milyar TL’sinde banka kartları kullanıldı.
Önceki yılın aynı dönemine göre büyüme oranı banka kartı ile ödemelerde %31, kredi kartı ile ödemelerde ise %2 oldu.

Motorlu Taşıtlar Vergisi internetten taksitle ödendi
Motorlu Taşıtlar Vergisi’nin (MTV) ikinci taksitlerinin ödendiği temmuz ayında, bu ödemeleri kapsayan “Kamu-Vergi Ödemeleri” sektöründe kredi kartlarıyla 2,1 milyar TL’lik ödeme yapıldı. 2,1 milyar TL’lik bu tutar; kamu ve vergi ödemelerinin kredi kartları ile yapılan ödemelerinin %5’ini oluşturduğunu, dolayısıyla kullanıcıların kredi kartlarını bütçelerini etkin yönetebilmek için vergi gibi zorunlu ödemelerde kullandığı bir ödeme aracı olarak konumlandırdığını gösteriyor.
Vergi ödemelerinin yarısı internetten yapıldı
İnternetten yapılan kartlı ödemeler incelendiğinde ise kamu ve vergi ödemelerinin %53’ünün internetten yapıldığı görülüyor. 1,1 milyar TL’lik ödeme tutarı ile “Kamu-Vergi Ödemeleri” sektörü, temmuz ayında internetten en fazla ödeme yapılan sektör oldu.
Kredi kartı ile yapılan vergi ödemelerinin %54’ünde taksit tercih edildi
Kredi kartları ile yapılan kamu ve vergi ödemelerinde ortalama tutar 409 TL olurken 2,1 milyar TL’lik ödemenin %54’ünde yani 1,1 milyar TL’lik bölümünde kart sahipleri taksit avantajından faydalandı.
Cvlogin ile bir ayda 20.000 CV hazırlandı!
Online CV hazırlama aracı cvlogin, iş arayanları CV hazırlamanın en kolay ve en pratik yolu ile tanıştırıyor. Cvlogin.com ile şık ve profesyonel CV’ler, internetten ücretsiz olarak sadece birkaç dakikada oluşturulup, PDF formatında indirilebiliyor veya CV’ye özel bir link ile şifreli veya açık olarak paylaşılabiliyor.
Hatta üşengeçler için Facebook veya Linkedin profillerinden CV için uygun bilgilerin otomatik aktarımı da var. Sadece 4 haftadır yayında olan sitede Türkiye’den ve dünyadan 20.000’den fazla İngilizce ve Türkçe CV oluşturuldu!
En doğru CV’yi hazırlamak sadece 5 dakika
Sadece birkaç dakikada internet üzerinden nitelikli, şık ve profesyonel iş hayatına uygun şekilde CV hazırlamak cvlogin ile artık mümkün. CV hazırlarken yaşanan ve farklı programların kullanımından kaynaklı format uyumsuzlukları, uygun bir CV şablonu arama derdi, bilgi ve tecrübelerin hangi başlıklar altında toplanacağı gibi sorunlar cvlogin ile tarih oluyor.
Geniş CV örneği seçeneklerinden istediğinizi seçip, yerleşimleri istediğiniz gibi düzenleyip, kutuları doldurarak iş başvurunuz için en mükemmel CV’leri kolayca hazırlayabiliyorsunuz.
CV yazmaya son: Sosyal medyadan tek tıkla aktarım
Boşlukları doldurarak CV hazırlamaya dahi üşeniyorsanız, cvlogin ile bilgilerinizi yazmakla dahi uğraşmanıza gerek kalmıyor, isterseniz Facebook ve Linkedin hesaplarınızdan CV’niz için gereken bilgileri tek tıkla otomatik olarak aktarabiliyorsunuz. Word ve PDF formatındaki CV’lerin de cvlogin’e aktarılabilmesi için de çalışmalar yapılıyor.
CV’nizi ister PDF olarak indirin, ister özel link ile paylaşın
cvlogin ile hazırlanan CV’yi dilediğiniz gibi paylaşabiliyorsunuz. cvlogin ile hazırlanan CV’ler, iş başvurularında özel veya herkese açık link olarak paylaşılabildikleri gibi, PDF formatında indirilerek de kullanılabiliyor. CV’nizi daha sonra düzenlemek isterseniz de kaydetmeniz yeterli oluyor.
- Cvlogin tamamen ücretsiz
- CV yazmanın bilinen tüm sıkıntılarına pratik bir çözüm
- Şık ve profesyonel CV tasarım şablonları
- CV için gerekli bilgilerin sosyal medya hesaplarından aktarım zaman kazandırıyor
- Cvlogin ile hazırlanan CV’ler PDF olarak indirilebiliyor veya link ile paylaşılabiliyor
- Cvlogin ile CV hazırlamak hem pratik, hem çok kolay