Türk Olimpiyat Takımı için hashtag’ler belli oldu
Türkiye, spor alanındaki başarılarını dünyaya taşımaya devam ediyor. 5-21 Ağustos 2016 tarihleri arasında Brezilya’nın ikinci en büyük kenti olan Rio de Janeiro’da düzenlenecek olan olimpiyat oyunlarına 105 Türk sporcu katılacak.
Ülkemizin bu yıl olimpiyatlara katılımda göstermiş olduğu başarı ve özellikle olimpiyat takımımızda yer alan genç ve gelecek vadeden sporcuların çokluğu, ilerleyen yıllarda olimpiyatlardaki başarı grafiğimizin yükselmeye devam edeceğinin göstergesi oluyor.
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın desteğiyle harekete geçirilen proje kapsamında Türkiye’nin önde gelen isimleri bir araya gelerek, her biri kendi alanında dünya çapında büyük başarılara imza atan sporcularımıza destek veriyor. Spor, sanat, televizyon ve medya camiasından çok sayıda ünlü isim olimpiyat ruhunu paylaşmak ve bu önemli süreçte olimpiyatlara katılacak sporcularımıza destek olmak için bir araya geliyor.
2000 Sydney Olimpiyatları ve 2004 Atina Olimpiyatları’nda 10 branşta ve son olarak 2012 Londra Olimpiyatları’nda 16 branşta mücadele eden Türkiye, olimpiyatlardaki başarı alanını gittikçe genişletiyor. 2016 Rio Olimpiyatları’nda toplam 28 branşta mücadele verilecek. Turkcell’in de 2016 Rio Olimpiyatları’nda destek verdiği olimpiyat sporcularımız büyük bir başarıya imza atarak 21 branşta birden mücadele etmeye hazırlanıyor.
Ülkemizin mücadele edeceği branşlar arasında yıllardır büyük başarılara imza attığımız güreş ve halter gibi branşların yanı sıra, ilk kez katılacağımız tenis, modern pentatlon, kano ve kürek gibi yeni branşlar da yer alıyor.
Salesforce Quip’i satın aldı
Facebook’un eski CTO’su tarafından geliştirilen üretkenlik hedefli uygulama Quip, Salesforce tarafından 750 milyon dolar karşılığında satın alındı.
Quip dört yıl önce, Facebook’tan ayrılan Bret Taylor tarafından geliştirildi. Ofis dokümanlarının online olarak ve çalışma arkadaşları ile eş zamanlı şekilde yorum yapmayı mümkün kılarak düzenlenmesini sağlayan Quip kısa sürede iş dünyasında beğeni kazanan bir uygulamaya dönüştü. Dört yıl boyunca bağımsız olarak ama yine Salesforce’dan destek alarak ayakta duran uygulama, sonunda şirketin 750 milyon dolarlık teklifine hayır diyemedi.
Quip satın almadan sonra daha güçlü olacak
Salesforce’un yatırım kanadı Salesforce Ventures daha önce uygulamaya küçük miktarlarda yatırım yapmış ve bu sayede uygulamanın 4 yıl boyunca ayakta kalmasını sağlamıştı. Satın almadan sonra Quip ayrı bir uygulama olarak varlığını sürdürecek ancak aynı zamanda Salesforce hizmetleri ile de entegre olacak. Uygulamayı geliştiren ekip de Salesforce içinde çalışmaya devam edecek. Öte yandan, Salesforce’ın dev kaynakları sayesinde uygulamanın bundan sonra adını çok daha fazla duyurması ve daha hızlı gelişmesi bekleniyor.Pokemon GO 100 milyon download’a ulaştı
Mobil dünyanın yeni fenomeni ve bir pazarlama başarısı olarak görülen arttırılmış gerçeklik oyunu Pokemon GO, 100 milyon indirme sayısına ulaştı. Oyun Temmuz’un ikinci yarısında sadece 25 milyon kişiye ulaşmıştı.
Google destekli olarak piyasaya çıkan oyun aynı zamanda dünya çapında sayısız kafe, market ve benzeri işletmeler için müşteri çekmenin yeni yolu olarak görülüyor. Uygulama reklam göstermenin yanı sıra, Pokemon avlamak isteyen oyuncuları kendi mekanlarına çekmek isteyen işletmeler de ücret ödeyerek mekanlarında çok sayıda Pokemon çıkmasını sağlayabiliyorlar. Tüm bu kaynaklar oyunun günde 10 milyon dolar seviyesinde gelir elde etmesini sağlıyor.
Oyun aynı zamanda başka geliştiriciler için de örnek olmuş durumda. Kitleleri harekete geçirebilecek, eğlenceli uygulamalar geliştirmek isteyenler oyunu örnek alıyorlar veya daha gelişmiş türevlerini ortaya çıkarmak için çalışıyorlar. Ayrıca şimdiden, arttırılmış gerçeklik teknolojisine sahip olacak Harry Potter GO oyunu geliştirmek için de çalışmalar başlamış durumda.
Visa Silikon Vadisi’nde yeni ofis açıyor
Palo Alto’da kurulacak yeni 5.760 metrekarelik ofiste; yaklaşık 300 Visa çalışanı teknoloji araştırmaları, iş zekası, veri güvenliği ve üye işyerlerine yönelik geliştirilecek çözümlere odaklı çalışmalar yürütecek.
Visa’nın Teknolojiden Sorumlu Başkan Yardımcısı Rajat Taneja, “Ar-Ge yeteneklerimizi küresel alanda geliştirmeyi sürdürüyoruz ve ekiplerimizin dijital ticari çözümler üretebileceği tesislere yatırım yapıyoruz” dedi. Taneja şöyle devam etti: “Palo Alto’daki yeni ofisimiz, birçok farklı yeteneğin bir araya geldiği Bay Area’daki dünyaya katılımımızı sağlayarak Silikon Vadisi’ndeki bilim insanları, mühendis ve girişimcilerle daha güçlü bağ kurmamıza yardım edecek.”
Palo Alto ofisi, Visa’nın son bir yılda açtığı ofislerden sadece biri. Hizmete geçen birimler arasında Bangalore’da açılan yeni teknoloji geliştirme merkezi ile Dubai, Miami, San Francisco ve Singapur’da açılan inovasyon merkezleri sayılabilir. Bu tesislerde bankalar ve iş ortakları Visa’nın ödemeler konusundaki uzman ekipleriyle birlikte çalışarak geleceğin ticari deneyimlerini geliştiriyorlar. Visa ayrıca Singapur ve Austin’deki teknoloji geliştirme birimlerinde de büyümeye gitti.
Visa’nın yeni ofisi, şirketin Foster City ve San Francisco’daki birimlerine eklenerek San Francisco Bay Area bölgesindeki varlığını genişletecek. 1970’lerin başlarından bu yana Silikon Vadisi’nde bulunan Visa’nın San Francisco Bay Area’da 3 bin 500’den fazla çalışanı bulunuyor.
Visa İnsan Kaynaklarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Michael Ross, “Ödemeler sektörünü yönlendiren Visa’nın itibarı Bay Area’daki geçmişine ve bu bölgedeki kültürel çeşitlilik, yaratıcılık ve inovatif düşünme şekliyle iç içe çalışmamıza dayanmaktadır” dedi.
Tesla ve Solar City birleşiyor
Elon Musk’ın kurmuş olduğu iki şirket Tesla ve Solar City, bir süredir beklenen birleşmelerini açıkladılar. Elbette iki şirket de farklı hissedarlara sahip yapılar olduğu için bu birleşme, Tesla’nın Solar City’yi 2,6 milyar dolar ödeyerek satın almasıyla gerçekleşti.
Musk’ın planlarına göre, güneş enerjisi teknolojileri geliştiren Solar City’nin ürünleri ve patentleri, Tesla altında daha verimli ve kullanışlı şekilde değerlendirilecek. Ayrıca Tesla’nın inşaa etmekte olduğu dev pil fabrikası, Solar City’nin tüm ABD’ye güneş enerjisi sistemleri satmasını kolaylaştıracak.
Elon Musk bu amaçla Powerwall isimli, duvar tipi bir pil ve şarj istasyonunu geçen yıl duyurmuştu. Powerwall sayesinde evlerde güneş enerjisi panellerini kurmak ve işletmek çok daha kolay ve avantajlı hale gelecek. Solar City, her yıl beş milyon yeni çatıya güneş enerjisi panelleri kurma hedefini taşıyor ve bu amaca ulaşabilmek için Powerwall çok kritik bir ürün.
Solar City’in çeyrek dönem finansal sonuçları önümüzdeki hafta açıklanacak. Ancak Tesla birleşmesinden sonra Solar City’nin çok daha verimli çalışacağı düşünülüyor.
Ucuz işgücünden kuantuma; gerçekçi bir Çin masalı
Uzun yıllardır ucuz işgücüyle dünyanın fabrikası haline gelen Çin’in planlarında artık çok daha fazlası var. Endüstri 4.0’la robotları adeta bağrına basan ülke, şu sıralar kuantum iletişim için altyapı oluşturuyor ve bu iş için kullanacağı uyduyu fırlatmaya hazırlanıyor…
Sosyal medyada rutin aralıklarla olmasa da ara ara karşıma çıkan bir grafik var. 1980 yılında, Çin’in ve ABD’nin gayrı safi milli hasıla değerlerini gösteren bir grafik. O tarihte ekonomik güç olarak aralarında uçurum olan iki ülkenin bugün hem ekonomik büyüklük hem de Ar-Ge alanındaki durumu Çin’in ne kadar hızlı bir yükseliş sergilediğini gösteriyor. Ülkedeki Ar-Ge payının pek çok alanı kapsayacak şekilde arttığını ekleyelim. Beklentiler, 2022 yılına gelindiğinde ABD ve Çin’in toplam Ar-Ge harcamasının 600 milyar doları bulacağı yönünde.
İşte bu Ar-Ge çabasının sonuçları arasında yakın gelecekte sıklıkla karşımıza çıkacak ve kısa olmasa da orta vadede yaşamımıza girecek kuantum iletişim de yer alıyor. Einstein’dan bu yana fizikçiler ya da konuyla özel olarak ilgilenenler dışında çok kimsenin algılayamadığı kuantum kavramıyla artık çok daha iç içeyiz.
Kuantum bilgisayarlar, teknoloji ve kuantum sözcüklerinin bir araya geldiği ilk ‘ürün’ olmuştu aslında. Bu bilgisayarların yetenekleri muazzam. Wikipedia bilgilerine göre yalnızca 300 işlem birimli bir kuantum bilgisayarın, 2300 işlemi, yani tüm Evren’deki toplam parçacık sayısı kadar işlemi, birkaç saniyede yapabileceği hesaplanıyor. Ama bu bilgisayarları kullanacak olanların, hayatın anlamı nedir gibi sorular sormasını beklememek gerek. Bu cihazlar, bugün süper bilgisayarların üstlendiği iklim modelleme, uzay çalışmaları gibi işlemesi uzun yılları alacak verilerle ilgilenecek. Elbette bir de siber güvenlikle. Çünkü bu cihazlar üzerinden çalıştırılacak, kuantum standartlarında şifrelenmiş bilgi ve verilere erişmek pek de kolay bir iş değil.
Çin’in kuantum macerası
Peki, Çin kuantuma neden bu kadar önem veriyor? Her şeyden önce ülke, TechInside’ın bir önceki sayısında yazdığım gibi ucuz işgücü sarmalından çıkıp yüksek teknolojili ürünlerle katma değer yaratması gerektiğinin farkında. Bu yüzden Endüstri 4.0’ı ve robot işgücünü adeta bağrına basan Çin’in veri dünyasına yatırım yapması kimseyi şaşırtmamalı. Bununla birlikte, işin elbette psikolojik güç olma yönü de bulunuyor. Uzaya çıkmakla yetinmeyip Mars’a doğru yelken açan Çin’in, iletişimi geri planda bırakması ihtimal dahilinde bile değildi. İşte bu yüzden Çin, son birkaç yıldır kuantum iletişim altyapısını geliştirmek için hummalı bir çalışma içine girmiş durumda. Çin Bilimler Akademisi’ndeki kuantum uzmanlarından biri olan Pan Jianwei başkanlığında 2012 yılında Hefei’de dünyanın ilk anakent alanı kuantum şebekesini kurmuştu. Bu şebeke, kuantum standartlarında gerçek zamanlı sesli iletişime, kısa mesaj gönderimine ve dosya transferine olanak tanıyor. Çin’in bir sonraki adımı ise kuantum iletişimin ihtiyaç duyduğu altyapıyı hem yeryüzünde hem de gökyüzünde inşa etmek oldu. Uzay ile yeryüzü arasında kuantum iletişimi gerçekleştirebilecek dünyanın ilk uydusu bu Temmuz ayında fırlatılıyor. Ülkesi adına bu ‘müjdeyi’ veren Çin Uluslararası Radyosu, “Çin Kuantum İletişimde Dünya Lideri Olma Yolunda İlerliyor” başlıklı bir bülten yayınlarken pek de haksız sayılmaz. Zira bu bültende ülkenin pek çok kentte kuantum iletişim ağları kurmaya başladığı, Pekin ile Şanghay arasında 1000 kilometrelik bir hattın inşaasının tamamlandığı da belirtilmiş. Kurulacak sistem, öncelikle hükümet kurumları, Çin ordusu ile bankalar tarafından kurulacak ve siber güvenlik risklerini büyük ölçüde azaltmış olacak. Dünyanın uzak bir köşesine ait bu bilgiyi ve vizyonu paylaştığıma göre, artık Türkiye’de fiber altyapının bile neden yavaş ilerlediğini tartışmaya devam edebiliriz…Google biyoelektronik peşinde!
Google’ın çatı şirketi Alphabet, syborg teknolojileri olarak da adlandırabileceğimiz, biyoelektronik konusunda işbirliği yapmak için İngiliz ilaç şirketi GSK ile ortaklık yapacağını açıkladı. Galvani Bioelectronics ismini alacak ortak şirkette GSK %55, Alpabet’in Verily Life Sciences şirketi ise %45 paya sahip olacak. Verily Life Sciences, Alphabet’ten önce Google Life Sciences olarak tanınıyordu ve en çok da hücrelerin yaşlanmasını önlemek ve ölümsüzlüğe ulaşmak amacını taşıyan çalışmalarıyla gündeme gelmişti.
İki firme, İngiltere’de kurulacak yeni şirkete 7 yıl içinde toplam 540 milyon Pound yatırım yapacak. Ayrıca gerekli telif haklarını da bu yeni şirkete devredecekler.
Basın açıklamasında ise, biyoelektroniğin çeşitli hastalıklara veya sakatlıklara karşı önemli çözümler üretebilecek kapasiteye sahip bir disiplin olduğu vurgulanıyor. Bir diğer deyişle, Google (Alphabet) artık uzuvlarını kaybetmiş insanlar için, vücut ve beyinle etkileşim kurabilecek, gelişmiş implantlar üretebilecek. Ya da daha futuristik olmak gerekirse, Google kısa süre sonra sibernetik vücut parçaları üretmeye başlayacak ve “cyborg” dönemini resmen başlatacak.
Türkiye’deki dijital haritalar ne kadar güncel?
Akıllı telefon ve cihazların sayısı arttıkça dijital haritacılığın kullanımı ve önemi de bir o kadar artıyor. Artık akıllı telefon kullanıp bir yere giderken haritadan veya navigasyon programından gideceği yeri aramayan neredeyse yok. Adresi bilenler için de trafik yoğunluğundan kaçmak için dijital haritalar alternatif yolları bulmak için iyi bir çözüm.
850 binden fazla firma datasının bulunduğu online firma rehberi Yellow Pages, rehberde bulunan firmaları, Apple, Bing, Facebook, Foursquare, Google ve Yandex gibi platformlara ve bunların dijital haritalarına yerleştiriyor. Türkiye’de KOBİ’leri Apple Haritalarına yerleştiren Yellow Pages, sistemine kayıtlı bu 850 bin iş yeri datasının yaklaşık %60’ının coğrafi kodlamasını “manuel” olarak, yani otomatik koordinatlama kullanmadan, tek tek doğrulayarak tamamladı.
‘’Doğru yerde olmayan firmanın harita platformlarında hiç olmaması daha iyidir’’ diyen Yellow Pages Genel Müdürü Semin Özmoralı, şöyle açıklıyor; ‘’Kullanıcı, bu servisleri firmanın kapısına kadar gidebilmek için kullanıyor. Gittiği yerde aradığı firma yoksa, firmanın müşterisini rakibe kaptırma olasılığı da yüksek. KOBİ’lerin dijital haritalarda doğru noktalarda bulunabilmesi günümüz rekabet koşullarında çok önemli. Bu hizmetlerle KOBİ’lerin dijital bulunabilirliklerini yükseltiyoruz.’’
Yellow Pages’ın Dijital Haritalar ekibi Türkiye’de kullanılan harita programlarından Apple, Bing, Google ve Yandex’in kendilerine göre kullanım avantajları ve dezavantajları olduğunu belirtiyor. Buna göre:
Apple Haritalar iddialı
Apple Haritalar Türkiye’de harita özelliğinde fazla gelişmemiş olmasına rağmen son zamanlarda önemli çalışmalar yapıyor. Türkiye’deki diğer harita platformlarında karşılaşılan yanlış işaretlenmiş POI’ler konusunda elini sıkı tutuyor. Apple, Dünya Geliştiriciler Konferansı WWDC’de toplu taşıma güzergahlarını göstermeyi iOS 9 ile birlikte aktif edeceğini duyurdu. Apple Haritalar mobil cihazlar üzerinden sesli yol tarifi de yapabiliyor. Apple Haritalar son olarak Türkiye’de trafik bilgisini aktif ederek online harita uygulaması yarışında iddialı olduğunu gösterdi.En doğru posta kodları Bing Maps’de
Microsoft’un harita platformu Bing Maps HERE’ın sağladığı haritaları kullanıyor. Bing’in mobil platformlarda bir harita ve navigasyon programı bulunmuyor. Bing Maps’i sadece web tarayıcı ve Windows işletim sistemi (8, 8.1 ve 10) üzerinden kullanabiliyorsunuz. Bing Maps’in en iyi olduğu konu, Türkiye’deki posta kodlarını doğru göstermesi diyebiliriz.Google Türkiye haritasında büyük güncelleme gerçekleşti
Google Maps, yaklaşık 4 senedir verisini güncellemiyordu. 2011 harita verilerini kullanan Google Maps, geçtiğimiz günlerde sessiz sedasız bir şekilde haritalarını güncelledi. Halen 2015 yılı verileriyle güncelleme yapılmasa da, birçok eski cadde, sokak ve yerleşim yeri adları düzeltildi. Bu güncellemenin getirdiği en büyük yenilik ise 3D yapı görümlerinin gelmesi oldu. Genelde İstanbul’da aktif olan bu özelliğin, haritaların güncellenmesi ile birçok yere gelmesi bekleniyor.Yandex yol bilgisi açısından daha iyi
Yandex’in Türkiye pazarına girmesi ile birlikte, Yandex.Navigasyon Türkiye’de en çok kullanılan harita/navigasyon uygulamaları arasına girdi. Yandex.Haritalar‘ın uydu görünümleri çok yeterli değil. Google gibi toplu şekilde değil de parça şeklinde sadece kendince önemli gördüğü yerlerin uydu görüntülerini ekliyor ve güncelliyor. Yol bilgisi/navigasyon özellikleri açısından ise daha iyi. Ancak son zamanlarda POI konusunda mükerrer data yayınlaması kullanıcılardan şikayet alıyor.Ünlü şeflerin başarı ipuçları
Türk halkının zengin mutfağı ve açık iştahı göz önünde bulundurulduğunda, yemek programları furyasının ülkemizde bu kadar geç başlaması aslında şaşırtıcı bir durum. Ancak bir kez başladı mı önünü alamıyoruz. Bugün TV’de hangi kanalı açarsanız açın, ya yarışma formatında ya da tarif paylaşımı şeklinde bir yemek programı bulmak mümkün.
Özellikle Master Chef gibi yarışmalarda, katılımcıların önüne konulan mücadeleler ve zorlayıcı kurallar aklımıza ister istemez bir diğer zorlu süreci getiriyor: Bir startup kurup başarıya ulaşmak! Peki, kısıtlı kaynaklar, rekabet ve zamana karşı yarışı alışkanlık haline getiren ünlü şeflerden alabileceğimiz başarı ipuçları nelerdir? Melanie Deziel bu soruya şu beş maddeyle yanıt veriyor:
Şartlar asla mükemmel değildir
Yemek programlarında aşçıların önünde mutlaka bir engel vardır; ya süre kısıtlıdır, ya malzeme o yemeğe uygun değildir ya da beklenmedik başka sürprizler çıkar. Ancak yarışmacıların bir şekilde yemeği masaya servis etmeleri beklenir. Girişimcilikte de işler böyle yürüyor: Asla gelmeyecek olan “ideal koşulları” bekleyerek atılımlarınızı geciktirmek gibi bir lüksünüz yoktur. Gerektiği zaman doğaçlama yapmalı, gerektiğinde takım içinde değişikliklerle zorlukların üstesinden gelmelisiniz.Sunum önemlidir
Ürününüzün kalitesi kadar, onu ne kadar iyi sunduğunuz da önem taşıyor. Bu ünlü şeflere sergileyeceğiniz tabağa gösterdiğiniz hassasiyet için de, potansiyel yatırımcılara sunacağınız finansal veriler için de geçerlidir. Hem ürününüzle ilgili estetik detaylara hem de kendi kılık kıyafetinize dikkat etmeniz gerekiyor. Önceliği kullanıcı deneyimi ve tasarım gibi unsurlara vermek, markanızı potansiyel müşteriler üzerinde etki bırakacak şekilde tanıtmak gibi konularda da en az ürününüzün kendisi üzerinde çalıştığınız kadar emek harcamanız gerekiyor.Araçlar değil, onları nasıl kullandığınız önemlidir
Mutfaktayken körelmiş bıçaklar ya da içi geçmiş sebzelerle baş başa kaldığınızda, bununla nasıl baş edeceğinizi bilmeniz gerekiyor. Yeni kuracağınız startup için de bu kural değişmiyor. Yeterli ofis alanınız ya da doyurucu bir bütçeniz olmayabilir, en yeni ve güçlü teknolojiye paranız yetmeyebilir. Ancak yaratıcı fikirler üretmeye başladığınızda, hem elinizdekini en iyi şekilde kullanmanız hem de zayıflıklarınızı bir koz haline getirmeniz mümkün olacaktır.Başarı demek, zaman yönetimi demektir
İster 20 dakikada yemek pişirmeye çalışın, ister işletmeniz için 12 aylık iş planını uygulayın, zamanınızı nasıl kullandığınız ne kadar başarılı olacağınızı doğrudan etkiler. Zamanı verimli kullanmak için sayısız ipucu mevcut, ancak temelde yapmanız gereken; ilginizi ve enerjinizi başarınız için en çok önem taşıyan şeylere odaklamaktır. Aksi takdirde istediğiniz etkiyi bırakmak beklediğinizden çok daha uzun sürebilir.Kişinin en büyük rakibi kendisidir
Finansal ve donanımsal zorlukları bir yana koyduğumuzda yapılan çoğu hata bireyin kendisiyle ilgilidir. Zamanı doğru yönetememek, panik anında en temel kuralları unutmak ya da sonucu ağır olacak önemli bir detayı atlamak hem mutfakta hem de iş kurarken sık karşılaşılan hatalar arasında yer alıyor. Neye sahip olduğunuzun listesini çıkardıktan sonra, bir sonraki hamlenizi dikkatlice planlayın, neyin önemli olduğuna karar verin ve sık sık durup süreci gözden geçirin. Böylelikle temel konularda hata yapma ihtimaliniz azalacak, başarı şansınız artacaktır.Didi, Uber Çin’e rekor fiyatla ortak oldu
Haftanın ilk gününde teknoloji piyasasının sansasyonel haberi Çin’den geldi. Çin’de Uber’e rakip olan yerel taksi uygulaması Didi Chuxing ve Uber’in Çin’deki şirketi Uber Çin evleniyorlar. Böylece iki şirketin Çin’deki faaliyetlerini birleştirecekler.
Birleşmenin maddi alışveriş kısmı ise biraz karışık ancak toplamda 35 milyar dolarlık varlık el değiştirmiş olacak. Öncelikle Didi Chuxing, Uber Global’a 1 milyar dolar yatırım yaparak ortak olacak. Bu yatırımla beraber Uber Global’ın toplam fiyatlaması 68 milyar dolara çıkmış oluyor.
Öte yandan Uber China’nın hissedarları, yeni oluşacak şirketin %20’sine sahip olacaklar ki, bu da 35 milyar dolara denek geliyor. Ayrıca, Didi Chuxing’e kısa süre önce 1 milyar dolar yatırıp ortak olan Apple da böylece resmen Uber Global’ın ortakları arasına girmiş oluyor. Uber China’nın ortakları arasındaysa Çin’in dev arama motoru Baidu ve önde gelen Çin’li iş adamları yer alıyordu.
Uber China, bu operasyonun ardından varlığını devam ettirecek ancak yeni şirketin ortağı olarak görünecek ve çeşitli yatırım fırsatlarını değerlendirecek.
KOBİ’ler parayı aynı gün çekecek
Dijital ödeme yöntemlerinin önündeki en önemli barajlardan biri, Square tarafından atılan yeni adımla ortadan kalkıyor. Müşteriler için kusursuz işleyen dijital ödeme sistemleri, satıcı tarafında ise birkaç güne varabilen tahsilat süreciyle bazen operasyonel zorluklar çıkarıyor. Özellikle KOBİ’ler için satış yaptığı gün parayı temin edememek, bazen ertesi günün sermayesinden yemek anlamına gelebiliyor.
Square ise yeni duyurduğu “Tarifeli Mevduat” özelliği ile isteyen satıcılara parasını aynı gün içinde teslim ediyor. Tatil günleri ve hafta sonları dahil, yılın 365 günü yapılan satışın ödemesini hemen tahsil etmek bu sistemle mümkün. Ancak aynı gün para çekimlerinde Square, toplam mevduatın yüzde 1’ini komisyon olarak alıyor.
Dijital ödeme satıcılar için de kolaylaşıyor
Square Capital aracılığıyla müşterilerine sunduğu hızlı krediler ve “ertesi gün kurulumu” gibi özelliklerle paraya hızlı ve güvenilir biçimde ulaşma imkanı sağlamayı ilke edindiklerini belirten Square yetkilileri, satıcıların geçtiğimiz yıl hayata geçen “Anında Para” özelliğinden iki milyonun üzerinde satıcının faydalandığını belirtiyor. Bu yılın başından itibaren yaptığı satışın gelirini hemen almak isteyen Square kullanıcılarının sayısı iki katına çıkmış durumda. Şirket yöneticileri de bu ihtiyaca yanıt vermekten memnuniyet duyduklarını söylüyor. ABD’nin Colorado eyaletinde Five Points Pizza adlı restoranın sahibi Eden Myles, yüksek kaliteli malzemeler kullanarak fark yaratan bir marka oluşturabilmek için yaptığı her satışın gelirine aynı gün erişmek durumunda: “Yeni bir işletme sahibi olarak, operasyonel giderlerimi karşılamak için sağlıklı bir nakit akışına ihtiyacım var. Paramı aynı gün içinde alabilmek, beklenmedik bir arıza çıkaran dondurucu ya da her hafta ödeme bekleyen personelim karşısında dara düşmemi engelliyor.”Uber haritalandırma ihtiyacına 500 milyon dolar gömecek!
Uber, tüm dünyadaki hizmetleri için çok detaylı dijital haritalara ihtiyaç duyuyor ancak her ülkenin yüksek çözünürlüklü dijital haritaları bulunmuyor. Firma bu çalışmanın ardından hizmet verdiği çok sayıdaki şehir için çok daha detaylı dijital haritalara sahip olacak ve böylece araç çağıran müşterilerin tam olarak hangi noktada durduğunu tespit edip müşteriyi alması çok daha kolaylaşacak.
Harita çalışması için ayrılan 500 milyon dolar ise aslında küçük bir rakam sayılmaz. Uber’in kurulduğu günden bu yana kazandığı paranın toplamı 13, 5 milyar dolarken, 500 milyon dolarlık bu yatırım az sayılmaz ancak servisin önümüzdeki yıllarda kazancını katlayarak arttırması beklendiğinden, detaylı dijital haritaların servisin işlemesi için çok kritik bir role sahip olduğunu da tespit etmek gerekiyor.
Otonom araçlar için harita lazım
Yüksek detaylı ve sürekli güncellenecek bu yeni haritalar Uber için aynı zamanda otonom araç filolarının da önünü açacak. Otonom araçlar için çok detaylı ve sağlıklı dijital haritalar gerekiyor. Kısa vadede ise bu haritalar şirketin Google haritalarına olan bağımlılığını azaltacak ve daha fazla detay içermesi nedeniyle şoförlerin aradığı adresin giriş kapısını bulması gibi zaman kaybettiren karmaşalardan kaçınmasını sağlayacak.Otomobil üreticilerinin kabusu Singapur’da gerçek oluyor
Otonom otomobillerden oluşacak taksi filoları, ya da başka bir deyişle, otonom otomobil filolarını kullanacak Uber gibi ulaştırma uygulamaları, otomobil üreticilerinin en büyük kabusuydu. Otonom araçlar yasal olarak trafiğe çıkma izni aldığında özellikle büyük şehirlerde insanların otomobil satın almayı bırakarak, çok düşük ücretlerle yolculuğu mümkün kılacak bu otonom taksi servisleriyle ulaştırma ihtiyaçlarını karşılama yoluna gitmeleri bekleniyordu. Otomobil üreticileri için bu kabus senaryonun gerçek olması, sadece zaman meselesiyken, dev otomobil üreticileri bu kaçınılmaz gelişmeye hazır olmak için Uber gibi büyük araç paylaşım uygulamalarına ortak olmaya veya kendi araç paylaşım servislerini kurmaya başlamışlardı.
Şimdi ise o “kabus” gerçek oluyor. Otonom sürüş teknolojileri geliştiren Delphi, Singapur’da otonom taksi servisini test etmeye başladığını duyurdu.
Lyft ve Uber benzeri uygulama
Test filosu şimdilik 6 araçtan oluşacak ve araçlar sadece 6 kilometrelik bir rotada hizmet verebilecek. Bu rota, şehrin finans kuruluşlarının yer aldığı ve sıkça taksi ihtiyacı bulunan batı bölgesinde yer alıyor. Taksiler, Lyft ve Uber benzeri bir uygulama ile çağrılabilecek yolcuları bölge içinde istedikleri noktaya bırakacak. Yolculuk ücreti de yine kullanıcıların uygulama üzerindeki hesaplarında kayıtlı kredi kartlarından tahsil edilecek. Singapur hükumeti bu girişimin 2022’den sonra tüm ülkede kullanıma girecek şekilde geliştirilmesini umuyor.Ah Şu Dijital Reklamlar!
Konuk yazarımız Fikri Türkel tarafından kaleme alınan bu makale ilk olarak TechInside dergisi Temmuz sayısında yer almıştır.
Geçen gün, Whatsapp gruplarımdan birinde arkadaşlar “Evian Baby & Me” adlı videoyu paylaştı. Eğlenceli, neşeli bir video. Bebek masumluğu her zaman ilgi çeker. Başarılı bir viral reklam olmuş. Neden mi?
Bu video tam 127.9 milyon kez izlenmiş. Bir gün önce de rakama bakmıştım. Günde en az 100 bin kez daha izlenmeye devam ediyor. Benzeri viral videolar artık her markanın gündeminde ve aratmaya da devam ediyor.
Öyle ki Babies serisi videolar için YouTube kanalında abone olanların sayısına bakınca, viral etki normal kanallardaki izlenimleri aşıyor. Onlarca video ve 200 bini bulan bir abone sayısı.
Sorun burada değil. Sorun, bu reklamların kendi ödediğimiz data paketinden harcayarak seyretmemiz. Çoğumuzun internet data paketinin sınırlı olduğunu unutmayalım.
Şöyle bir hesap çıkıyor karşımıza: 127 milyon kez izlenen 10 megabit bir video için harcanan data 1.2 milyar megabit veya 1.2 milyon gigabit bir büyüklüktür.
Bu videoları izlemek için çoğu kez bir de reklam izletiyorlar. Konu sadece videolarla ilgili de değildir.
Herhangi bir haber portalını tıkladığımızda, haberden önce mutlaka reklam sayfası çıkıyor. Dahası yazının içinde reklam metinleri olduğu gibi linkler de ekleniyor.
Bu reklamlar, parasını bizim ödediğimiz internet paketleriyle bize ulaşıyor. İnternet haberciliği ile bedava haber ve gündeme ulaşılıyor savı aslında yersiz. Hatta çok daha pahalı bir yapı olmaya devam ediyor.
Kişiselleştirilmiş reklamların yükselişi
Sosyal medyanın interaktif hale gelmesi ve kişisel tanımlama ile internet takipçileri reklamları tıkladıkça, otomatik tanımlama ve eşleşme yöntemiyle yeni yazılımlar, bize kişiselleşmiş yeni reklamlar sunmaya devam ediyor. Öyle ki, Türkiye’deki dijital reklamların yüzde 51’i programlanabilen ve hedefleyebilen otomatik reklam niteliğinde. E Marketer’a göre, 2015 yılında Amerika’daki dijital reklamların yüzde 67’si markaların bu kapsamdaki tanıtım çalışmalarından oluşuyor. Geçen yıl, online video harcamaları yüzde 44 artmasının bir sebebi de tanıtım amaçlı profesyonelce hazırlanmış reklam videolarıdır. PWC Global Entertainment ve Media Outlook raporu 2013-2018 arasında dünya reklam yatırımlarının, yıllık ortalama yüzde 4.4 büyüme ile 515 milyar dolardan 640 milyar dolara çıkacağı öngörüyor. İnternet büyüme oranı ise, ortalamanın 2.4 katı olarak, yani yüzde 10.7 hesaplanmış.4G’nin video izlenirliğine katkısı
Interactive Advertising Bureau’nun (IAB) yaptığı 24 ülke için mobil video izleyicilerinin, videolara ulaşma yollarında video paylaşım siteleri (%62), sosyal ağlar (%33), web arama sonuçları (%20) ile reklamlar (%14) öne çıkıyor. Konuya agresif ve uç bir noktadan girdiğimin farkındayım. Eğer dijital reklam alanı sağlıklı bir şekilde düzenlenmezse, büyük ve zengin bir mecranın temelleri çok hızlı şekilde sarsılmaya başlayacaktır. Dijital reklamcılık, ölçülebilir yönüyle son 10 yılda hayatımıza girdi. Son beş yıldır da çift hanelerle büyümeye devam ediyor. Reklamverenler Derneği verileri bunu doğruluyor. 2010 yılından itibaren yıllara göre dijital reklam yatırımlarında ciro büyümeleri yüzde 30, yüzde 37, yüzde 30, yüzde 24, yüzde 21 ve yüzde 19 olarak gerçekleşerek mecralar arasında TV kanallarından sonra ikinci konuma yükselmiştir. 2015 yılı dijital reklam yatırımlarının dünyadaki payı yüzde 28-31 ortalamada 30 iken bu oran bizim ülkemizde yüzde 24 olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizde medya harcamaları, zaman zaman kriz veya durgunluk etkisiyle kesintiye uğrasa da, 3.5 milyar USD’lik büyüklüğü koruyor. Medya yatırımlarının gayrı safi yurt içi hasılaya oranına baktığımızda, oranın Türkiye’de binde 30-35 bandında seyrettiğini, dünya ortalamasının ise binde 75 olduğunu görüyoruz. Önümüzde gidecek epey uzun bir yol olduğunu söyleyebiliriz. Dernek, yeni teknolojiler yoluyla medyadaki üretim ve iş yapış biçimlerinin değişmesi ve nitelik kazanmasıyla bu alanda ciro büyüklüklerinin artacağına da vurgu yapıyor.Dünyadan dijital reklam verileri
E-marketer 2015’te küresel reklam sektörünün 513 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştı. 159 milyar dolarlık hacimle dijital reklamlar, toplam medya planlamadan yüzde 31 pay alıyor. 2016’da sektör yüzde 6 büyürken, dijitalin toplamdaki payının yüzde 34’e çıkaracağı tahmin ediliyor. 2017 yılında ise ABD’de de dijitalin televizyonu geçerek birinci sıraya yerleşeceğini tahmin ediyor. Asıl tehdit alanı, TV kanallarının gelirlerini kaybetmesiyle başlayacak. Medya yayıncıları emeğinin karşılığını almalı, internet yayıncıları, operatörler hizmetinin karşılığını bulmalı ve kamu da vergi yönüyle mevcut gelirleri kovalamalıdır. Ancak herbiri tüketiciye yüklenmesi sağlıklı bir yapı oluşturmuyor. Düşünün ki bir çocuk harçlığı ile girdiği internet oyununa girince, oyun için ayırdığı parasının üçte birini hatta yer alan reklamlara harcıyor. Üstüne üstlük şimdi bir de internet yayınları için TRT katkı parası da tartışılmaya başlandı. Diğer taraftan Facebook neredeyse salt reklam mecrasına dönüşmek üzere. Twitter, Instagram sponsorlu reklamlardan geçilmiyor. Bunların her biri tüketicinin karşılığını ödediği internet paketiyle finanse edildiğini unutmayalım. Aşırı reklamlar ve etik olmayan uygulamalar markalara ve sosyal medya mecralarına itibar kaybettirdiği de ayrı bir gerçek. İnternet kullanıcılarının yüzde 54’ü, banner reklamlarına güvenmiyor. Büyüyen dijital reklamlar için acilen çözümler bulunmalıdır. Banner reklamlamlarını gizleyen Ad Blocker yazılımlarının kullanım oranı geçtiğimiz yıl içinde yüzde 41 artmış ve şu an dünyada neredeyse 200 milyon kişi “ad blocker” kullanıyor. Medya planlamacıları aklına başına almazsa, hızla artan reklam bloklama uygulamaları herbir tüketicinin vazgeçilmezi olacaktır. Önümüzdeki yıllarda en geniş ve derin medya yasal düzenlemeleri dijital reklamcılık alanında gerçekleştirilecektir.WhatsApp mesajları aslında silinmiyor!
Bir adli delil uzmanının yaptığı araştırma WhatsApp hakkında ilginç ve tehlikeli bir gerçeği ortaya çıkardı. Araştırmaya göre uygulamada kullanıcıların sildiği mesajlar aslında silinmiyor.
Jonathan Zdziarski’nin bulgularına göre, uygulamadaki mesajlar silindiğinde bunlar sadece görünmez oluyor ancak uygulamanın bulunduğu telefondaki veri tabanında mesajlar hala kayıtlı şekilde duruyor. Telefona fiziksel erişimi olan herhangi birinin bu veri tabanını ele geçirmesi halinde, silinmiş olduğu düşünülen mesajları okumak mümkün oluyor.
Sorun, uygulamanın her mesaj için veri tabanında yeni bir satır açıyor olmasından kaynaklanıyor. Ancak silinen mesajların bulunduğu satırların üzerine kayıt yapılmıyor, bu mesajlar sadece uygulamanın ara yüzünde görünmez oluyor. Ama veritabanı içindeki yerlerini koruyorlar.
Jonathan Zdziarski bu sorun nedeniyle, telefonundaki WhatsApp mesajlarından tamamen kurtulmak ve silindiklerinden emin olmak isteyenler için, uygulamayı telefondan kaldırmalarını öneriyor. Bu şekilde telefondaki veri tabanı da siliniyor ve silindiği düşünülen mesajlar da veri tabanıyla beraber gerçekten silinmiş oluyor.
Büyük Veri projelerinin yüzde 44’ü başarısız oluyor
IDC Türkiye’nin açıkladığı bilgilere göre, Türkiye’deki CIO’ların öncelikleri arasında 3 konu öne çıkıyor; var olan hedeflere ilerleyişin sürdürülmesi, analitik çözümlere daha güçlü penetre olmak, mobil iş zekası çözümlerine geçebilmek. IDC Türkiye’nin rakamlarına1 göre, CIO’ların yüzde 55’i dijital dönüşüm konusunda projelerini sürdürüyor. Yüzde 82’si ise dijital dönüşümde CEO’ların desteğinin çok önemli olduğunu vurguluyor. CIO’ların gelecek yatırımlarındaki önceliklerine bakıldığında ise analiz, kurumsal mobilite ve gelişmiş teknoloji ilk üç sırayı alıyor. Bu üçlüyü ise sosyal iş ve büyük veri takip ediyor.
IDC Türkiye Ülke Müdürü Nevin Çizmecioğlu, dijital dönüşümün önündeki en önemli engelleri şu şekilde sıralıyor:
-Bütçelerin dondurulması ve yükselen kur nedeniyle düşen satın alma gücü,
-İnovatif yeterlilik ve tamamlayıcı ekosistemin eksikliği,
-BT ihtiyacı ve tedariki arasındaki dengesizlik
-Projelerin uygulanmasındaki zorluklar
-Fortune 500’ün yüzde 85’inin büyük veri projelerinde başarısız olması öngörülüyor
Klasik BT projelerine oranla büyük veri projeleri çok daha başarısız olma eğilimi gösterirken EMC Danışmanlık Hizmetleri EMEA Büyük Veri ve Hızlı Veri CTO’su Mark Sear, modern iş zekası ve analitik çözümlerinin çok daha karmaşık olduğunu belirtti. Sear, “1854 yılında veri analitiğinin ilk örneği olarak kabul edilen projede yalnızca Londra haritası üzerindeki noktalar kullanılmıştı. Oysa günümüzdeki projelerde çok boyutlu analitik ve pazar, ürün ile müşteriden gelen birçok farklı veri kullanılıyor. Birbirine hiç benzemeyen, gerçek zamanlı ve öngörücü veri çeşitleri büyük veri işinin temelini oluşturuyor” dedi.
Yapılan anketlere2 göre, klasik BT projelerinin başarısızlığa uğrama oranı yüzde 25’ken, büyük veri projelerinin yüzde 44’ü hayata geçmeden iptal ediliyor. Bununla birlikte Fortune 500’de yer alan şirketlerin yüzde 85’inin büyük veri projelerinde başarısız olması bekleniyor. 3
“Büyük verinin nerede işe yarayacağını tespit etmek gerekiyor”
Mark Sear işletmelerin büyük veri ve veri analitiği projelerinin neden başarılı olamadığını ve neler yapması gerektiğini şu şekilde açıklıyor: “Başarısızlığın birçok sebebi olabilir. İşletmelerin yaptığı önemli hataların başında çok büyük bir ölçekte, çok kısa sürede değişebilecekleri algısı yatıyor. Oysa şirketlerin bir büyük veri stratejisi yerine büyük veriyi güçlendirecek bir iş stratejisine ihtiyaçları var. İşletmeler bir büyük veri projesiyle tüm her şeyi aynı anda elde etmeye çalışmak yerine işindeki hedefe ulaşmaya odaklanmalı. Ayrıca işletmelerde BT birimleri ile iş hedeflerini gerçekleştirmekle yükümlü kişilerin çok daha koordine çalışmaları gerekiyor. Büyük veri projelerinin başarılı olmasının temelinde bu yatıyor.” Sear’a göre, büyük veri projelerinde başarılı olmak için öncelikle, büyük veri analitiğinin nerede ve nasıl iş stratejisine yararlı olabileceğini belirlemek gerekiyor. Bu sayede dijital dönüşüm yolculuğunun doğru başlaması için gereken tespitler yapılabiliyor. Örneğin web sitelerinde kullanıcı hareketlerini ölçümleyerek detaylı bir veri analizi gerçekleştirmek dönüşüm oranını 3 katına çıkarabiliyor..web’e sahip olma yarışı sonlandı
İnternetn yeni alan adı .web’e sahip olmak isteyen şirketlerin 2012’den beri süregelen savaşı sonuca ulaştı. .web alan adı 135 milyon dolar ücretle Nu Dot Co’ya satıldı. Alan adına sahip olmak isteyen şirketler arasında Google, Afilias, Radix ve Donuts yer alıyordu.
Yeni alan adının satışa çıkarılması 2012’ye dayanıyor. ICAAN, gelir sağlayacak önemli alan adlarını satışa çıkardıktan sonra web uzatmalı alan adının satışında anlaşmazlıklar çıktı ve .business, .company gibi alan adlarının sahibi olan Donuts firmasının açtığı dava yüzünden .web alan adının satışı ertelenmek zorunda kaldı.
İhalenin önündeki engeller
Son olarak, açık arttırma geçen ay yine ertelenmek üzereydi çünkü ihaleye katılan Radix, Nu Dot Co’nun başvurusunda usulsüzlük tespit ettiğini iddia ederek ihaleden çıkarılmasını veya ihalenin ertelenmesini istedi. Ancak ICAAN, başvurunun dikkatle incelendiğini ve her şeyin yasal olduğunu belirterek itirazı reddetti. Sonunda da ihale 135 milyon dolarlık teklifle Nu Dot Co’nun lehine sonuçlandı. Nu Dot Co’nun yeni alan adıyla ne yapacağı şimdilik net değil ancak internetle bağlantılı işler yapan şirketlere yönelik bir pazarlama yapacağı tahmin ediliyor.E-dönüşüm 3 milyon kişi ve kurumu etkileyecek
E-dönüşüm sürecinin ilki, e-fatura sisteminin hayatımıza girmesiyle birlikte başladı. Elektronik fatura sistemi hâlihazırda kullanılan kâğıt fatura yönteminin dijital ortama aktarılmasıyla sağlanmış oldu. Fatura sürecinin elektronik ortama aktarılmasını sağlayan e-fatura uygulamaları ile firmalar saniyeler içerisinde fatura alıp gönderebiliyor. Yeni uygulama ile birlikte baskı, postalama, fiziki arşiv gibi konularda firmalar yüzde 70’i aşan tasarruflar sağlıyor. Fatura kaybının önüne geçilirken onay, itiraz ve mutabakat aşamalarını da içeren tüm süreçler KEP ile yasal olarak geçerli, hızlı ve düşük maliyetli olarak tamamlanabiliyor.
E-defter ve e-fatura işlemlerinde şahıs firmaları tüm defter ve fatura işlemlerini e-imza ile yapabiliyor. Bu kapsamda uygulamaları kullanan mükellefler kolaylıkla sahip olabilecekleri e-imzaları ile güvenli bir şekilde işlemlerini gerçekleştiriyor. Sisteme dâhil olan şahıs firmalarının artışı e-imza kullanımının yaygınlaşmasında önemli rol oynuyor.
E-arşiv fatura uygulamaları, e-fatura kullanıcısı olmayan firma ya da şahıslara elektronik ortamda fatura düzenleme imkânı sunuyor. Bu sayede firmalar kâğıt fatura maliyetlerine ve yönetim zorluklarına katlanmadan tüm süreçlerini dijital ortamdan kolay ve güvenli olarak yönetebiliyorlar. Garanti belgesi olarak da kullanılabilen faturalar, KEP üzerinden e-arşiv fatura olarak gönderilmek suretiyle kayıt altına alınarak güvenli bir şekilde alıcıya ulaştırılabiliyor. İadeli taahhütlü postanın elektronik hali olarak da ifade edilebilen KEP ile e-arşiv fatura uygulamaları ile mutabakattan itiraza birçok fatura sürecinde yer alarak yasal, geçerli, kayıtlı ulaşım teyitli gönderimler sağlanıyor.