Lenovo Motorola’yı satın aldığına çok pişman!

0
Google, ABD ve dünyada telefon pazarının öncülerinden olan, dünyanın ilk kablosuz telefonunu üreten Motorola’yı 2012 yılında 12,5 milyar dolara satın alarak, rakibi Apple gibi bir telefon üreticisi konumuna yükselmişti. Herkes Google’ın Motorola sayesinde büyük bir telefon üreticisine dönüşeceğini ve hatta diğer Android telefon üreticilerinin bu işten memnun kalmayacağını düşünürken Google kararından vazgeçti ve Motorola’ya ait telefon patentlerini elinde tutarak, bir anlamda içini boşaltmış olduğu markayı 2,9 milyar dolara sattı. Bu kez alıcı, Lenovo idi. Ancak Lenovo bugünlerde, hata yapmış olabileceğini düşünüyor çünkü Motorola markasını kendi ürünleri arasında yeterince entegre etmeyi başaramadı ve bu markanın satışlarından istediği verimi elde edemiyor. Çok ağır rekabetin yaşandığı Çin’de telefon satışlarının %85’e düştüğünü vurgulayan firma, ABD’de de satışların iyi gitmediğinin altını çiziyor. Çıkışı ertelenen Moto G modeli de iyi satmıyor. Üstelik, Motorola markası ile düşük bütçeli ama yüksek kaliteli telefonlar üretmeye çaba gösterseler bile bu çabanın tüketicide yankı bulmadığı anlaşılıyor. Motorola’nın yöneticilerinin,yüksek fiyatlı telefonlar ürettikleri için Apple’ı medya önünde suçladıkları tartışmalar da henüz sıcaklığını kaybetmiş değil. Ancak tüm bunlar tüketicinin Motorola ürünlerine kaymasını sağlayabilmiş değil. Yine de Lenovo için Motorola’dan vazgeçmek için erken görünüyor. Şirket yöneticileri Motorola gibi güçlü bir markanın dünya çapında büyük başarılar kazanacağına dair inançlı olduklarının altını çiziyorlar.

Boston Dynamics Toyota’ya satılıyor

0
Google’dan sızan bilgilere göre, şirketin 2013 yılında satına aldığı Boston Dynamics şirketi, Toyota’ya satıldı. Satışın gerçekleşmiş olduğunu dile getiren kaynaklar duyurunun ise kısa süre sonra yapılacağının altını çiziyorlar. Boston Dynamics, robot teknolojileri üreten bir laboratuvar ve en bilindik ürünleri,ABD ordusu için her türlü arazide yük taşıma yeteneğine sahip olan 4 ayaklı BigDog robotu. Ancak şirket her ne kadar çok hızlı, çok güçlü ve çok yetenekli robotlar geliştirse de robotların çalışırken çıkardığı yüksek gürültü problemini çözemediği için bu robotları ticari ürün haline dönüşmekte başarılı olamıyorlar. ABD askerleri de arazide yük, mühimmat ve silah taşıyan, Mule adını verdikleri robotların çok gürültülü olduğunu ve düşmana yerlerini açık ettiğini dile getirerek şikayet ediyorlardı. Şirketi satın alıp Google çatısına katan Google yöneticisi Andy Rubin, robot teknolojilerinin gelecekte çok önemli olacağını ve Google’ın bu alanda yatırım yapması gerektiğini savunuyordu ancak Rubin’in 2014’te Google’dan ayrılmasından sonra Google yönetiminde robotlara ilgi duyan kimse kalmadı ve Boston Dynamics de lidersiz kaldı. Daha önce basına sızan haberlerde de BD şirketini satın almak isteyen şirketler arasında Toyota ve Amazon’un adı geçiyordu. Öyle görünüyor ki, görüşmeler sonunda Toyota’nın teklifi daha cazip bulunmuş. Satış fiyatı hakkında ise şimdilik bir bilgi yok.

Twitter Spotify şarkılarının demosunu çalacak

0
Twitter ve Spotify arasında yeni bir ortaklık doğuyor. Mikro blog servisi artık ünlü müzik servisi üzerinden paylaşılan şarkı linklerini, 30 saniyelik demolar halinde dinlemeye izin veren ses kartlarına dönüştürecek. Spotify sadece kendi uygulaması üzerinden şarkı dinlemeye izin verdiği için, Spotify üzerinden paylaşılan şarkı linklerini web üzerindeki diğer uygulamaların içinde dinlemek mümkün değil. Bu da kullanıcıların linke bastığında doğrudan Spotify servisine gitmesine neden oluyor. Twitter şimdi, içinde Spotify linkleri paylaşılan tweetler için, 30 saniyelik demo kartları gösterecek. Daha önce iTunes ve Soundcloud için de benzer bir uygulama yapan Twitter bu sayede hem ünlü müzik servisinin linklerinin daha fazla paylaşılmasını sağlayacak hem de kullanıcıların paylaşılan şarkıları daha kolay dinleyebilmesinin önünü açacak. Böylece kullanıcılar Twitter’dan ayrılmamış olacak ve Twitter üzerindeki paylaşımlar da daha cazip hale gelecek. Spotify’da 75 milyon civarında düzenli dinleyici bulunuyor ve bunların 30 milyonu ücretli kullanıcılardan oluşuyor. Twitter’da ise en çok takip edilen üç kullanıcı ünlü müzisyenlerden oluşuyor ve yine sayısız ünlü müzisyen çok takipçili Twitter hesaplarına sahip ve bu hesaplarından sürekli duyurular yapıyorlar, yeni şarkılar yayınlıyorlar. Öyle anlaşılıyor ki Twitter müzik dünyasındaki güçlü yerini kullanarak servisin sosyal medya dünyasındaki rekabette ayakta kalmasını sağlayacak bir strateji oluşturabileceğini düşünüyor.

Apple Pay Avrupa ve Asya’ya genişliyor

0
Apple’ın dijital ödeme hizmeti Apple Pay ilk defa kullanıma girdiğinde ABD’de çok önemli işletmelerle gerekli anlaşmalar yapılmış ve kullanıcıların telefonlarıyla alışveriş yapabileceği alt yapı çoktan kurulmuştu. Google’ın dijital cüzdan uygulamasının aksine, önce hizmeti duyurup sonra üye olacak iş yerlerini beklemek yerine Apple önce iş yerlerini üye yapıp sonra hizmeti duyurmuştu. Bu stratejinin sonucunda ise Apple Pay büyük bir başarı yakaladı. Firma, Pay uygulamasını alt yapıyı genişçe kurduktan sonra kullanıma soktuğu için hizmetin tüm dünyaya yayılması ise zaman alıyor. Öncelikle ABD, Kanada, Çin, Avustralya ve İngiltere’de kullanıma giren servis şimdi Avrupa ve Asya’da yeni ülkelere yayılacak. Apple’ın üzerinde çok hızlı şekilde çalıştığını belirttiği projeye göre, Pay servisi kısa süre sonra Avrupa ve Asya’da yeni ülkelerde hizmete girebilir. Firmanın Şubat ayındaki açıklamalarında Hong Kong için bir çalışma yaptığı biliniyordu. Firmadan sızan bilgilere göre, Brezilya ve Fransa da yeni ülkeler arasında yer alıyor. Ancak Apple’ın çok daha fazla ülke için duyuru yapacağı düşünülüyor. Apple’ın kısa süre önce ziyaret ettiği Hindistan’ın da yeni ülkelerden biri olabileceği büyük ihtimal olarak görülüyor. İlk kullanıma girdiğinde ABD pazarında dijital ödemelerin sadece %4’ünü karşılayan Apple Pay, bugün %20 orana yükselmiş durumda. Dünyadaki yayılma çalışmaları devam eden servisin ABD’deki yeteneklerini geliştirmek için de çalışma yapılıyor. Apple’ın kısa süre sonra Pay servisini ATM’lerde çalışacak şekilde konumlandırması da bekleniyor. Böylece kullanıcılar, sadece iPhone’larını yakınlaştırıp dokundurarak ATM’lerden para çekebilecek veya banka hesaplarında işlemler yapabilecekler.

Satın almadan önce internette 12 defa araştırıyoruz

0
İstanbul’da düzenlenen Sürdürülebilir Markalar Konferansına katılan Schneider Electric Dijital ve Web Pazarlama Başkan Yardımcısı Shawn Burns, B2B müşterilerin internet alışkanlıklarını anlattı. Konferans kapsamındaki konuşmasında Burns “Schneider Electric müşterileri, bir ürün veya hizmetimizi satın almadan önce ortalama 12 kez internet araştırması yapıyor.” diyerek dijitalleşmenin önemini vurguladı. Burns, bu yüzden, dijital iletişimin, pazarlama stratejilerinin temelini oluşturduğunu belirtti. Dijital dünyada markalar için kuralların değiştiğini ve müşteri olarak tasvir edilen kişilerin gittikçe gençleştiğinin altını çizen Burns ürünlerin artık videolar sayesinde satıldığını belirtti. Ticari (B2B) alıcılarının %90’nının akıllı telefonlar üzerinden işlem yaptığını aktaran Shawn Burns, mobil üzerinden arama yapma oranının son iki senede %300 arttığını belirtti. Etkinlikte biz de yer aldık ve Schneider Electric ekibiyle keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Shawn Burns ile markalar ve sürdürülebilirlik üzerine yaptığımız röportajı, Haziran ayında yayınlanacak olan TechInside sayısında okuyabilirsiniz.

Paraşüt’ten e-Fatura ve e-Arşiv Açıklaması

0
Bu yıl pek çok vergi mükellefi için yeni bir dönem başladı; artık çeşitli tanımlamaları karşılayan işletmeler için e-Arşiv ve e-Fatura kullanımı zorunlu hale geldi. Sürdürülebilir bir ekonomi ve dijital dönüşüm için olmazsa olmaz sayılan bu iki teknoloji için ise insanların aklında hala soru işaretleri var. Bulut bazlı ön muhasebe servisi Paraşüt’ün kurucuları arasında yer alan Sean X. Yu bu konuda yaşanacak kafa karışıklıklarını önlemek için bazı açıklamalar yaptı. İşte e-Arşiv ve e-Fatura arasındaki farklar:

e-Arşiv nedir?

e-Arşiv; Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenen standartlara uygun olarak faturanın elektronik ortamda oluşturulması, elektronik ortamda muhafazası, ibrazı ve raporlamasını kapsayan bir uygulamadır.

e-Arşiv faturası nedir?

e-Arşiv faturası bir elektronik fatura türüdür. Bu faturayı e-Arşiv uygulaması aracılığı ile oluşturup müşterinize iletebilirsiniz.

e-Arşiv’in e-Fatura’dan farkı nedir?

Bu iki elektronik fatura türü sıklıkla karıştırılmaktadır. Temelde bu iki fatura şu şekilde ayrılabilir: e-Fatura’yı, e-Fatura kullanıcısı olan müşterinize, e-Arşiv’i, e-Fatura kullanıcısı olmayan müşterinize gönderebilirsiniz. Örneğin; e-Fatura’ya geçmemiş bir tüzel kişiye ya da son kullanıcınıza e-Arşiv gönderirsiniz.

e-Fatura:

• E-fatura, e-fatura mükellefi olan şirketler arasında elektronik ortamda fatura gönderilebilmesini sağlar. • 421 No’lu VUK tebliği ile bazı sektörlere zorunluluk getirilmiştir. • Gelir İdaresi Başkanlığı, e-faturaların gönderilip alınmasını sağlayan gönderim merkezini bünyesinde tutar. • İsteyen her kurum geçebilir.

E-arşiv:

• E-arşiv, e-fatura sistemine dahil olmayan kurumlar ve kişilere elektronik ortamda fatura gönderilebilmesini, ayrıca gönderilen faturaların saklanmasını sağlar. • Öncelikle, cirosu belirli bir tutarın üzerinde bulunan e-ticaret sitelerine zorunlu tutulmuştur. • Gelir İdaresi Başkanlığı’na yalnızca arşivlenen e-arşiv faturalarının raporlaması yapılır. • İsteyen her kurum geçebilir. Kurum, öncelikle e-fatura sistemine dahil olmalıdır. e-Arşiv’i kullanmak için Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenen kurallara göre önce e-Fatura kullanıcısı olmalısınız. e-Fatura ve e-Arşiv’e çeşitli entegratörler aracılığı ile başvurabilir, işlemleriniz tamamladıktan sonra e-Fatura kullanıcısı olmayan tüm müşterilerinize e-Arşiv faturası gönderebilirsiniz. e-Fatura ve e-Arşiv’e Paraşüt gibi web tabanlı ön muhasebe programlarını kullanarak ücretsiz ve zahmetsizce geçiş yapabilirsiniz.

ABD eski teknolojileri çalıştırmak için milyar dolarlar harcıyor

0
ABD 300 milyonu aşkın vatandaşıyla çok kalabalık bir ülke. Ülkenin ayrıca dünyanın en gelişmiş teknolojilerine sahip olduğunu da bilmeyen yok. Ancak tüm o gelişmiş teknolojilere rağmen ABD devletinin hala bazı alanlarda çok eskimiş teknolojileri kullanmaya devam ettiği, üstelik de bu ısrarını sürdürmek için her yıl milyarlarca dolar harcama yaptığı yeni yayınlanan raporlarla ortaya çıktı. Başkan Obama’nın 2017 yılında devletin IT ihtiyaçları için öngördüğü 89 milyar dolarlık dev bütçenin detaylarında, ülkede çoğu kamu kurumunun hala eski teknolojileri kullandığı bilgisi yer alıyor. Medyada yayınlanan sansasyonel haberlere göre ülke nükleer misillerini kontrol eden bilgisayarlarda hala 5,25 inçlik disketler kullanıyor ancak bu buz dağının sadece görünen kısmı. Bazı vergi dairelerinde, 56 yaşında bilgisayarların kullanıldığının ortaya çıkması tüm ABD’yi şoke den detaylardan bir diğeri. Vergi mükelleflerinin işlemlerini yapmak için kullanılan bilgisayarların, tarihteki ilk bilgisayarlardan bazıları olması, vatandaşlar arasında tepki çekti. Üstelik bu birimlerin, söz konusu eski bilgisayarları değiştirmek için bütçe ayırmak yerine, bilgisayarların bakım ve onarımları için bütçe ayırıyor olmaları ayrı bir gariplik olarak raporda göze çarpıyor. Yine pek çok başka devlet kurumun da eskimiş yazıcılar, eskimiş bilgisayarlar, eski telefonlar, eski televizyonlarla dolu olduğu dikkat çekiyor. Öte yandan devlet kurumlarını endişelendiren asıl mesele, modern sistemlere geçiş yapmak için sadece bilgisayarı değil, tüm alt yapı sistemini değiştirmenin gerekmesi ve bunun için aylar-yıllar sürebilecek yazılım entegrasyonu ve güvenlik testlerinin gerekmesi. Kurumlar, tüm bu güncelleme süreçlerinin ise bakım onarım, uzman yetiştirilmesi maliyetinden daha pahalıya mal olacağını düşünüyor. Üstelik, nükleer misilleri kontrol eden eski bilgisayarlar örneğinde, yeni sistemlerde meydana gelebilecek öngörülemeyen bir güvenlik açığının, tüm dünyayı yok edebilecek nükleer savaşlara yol açma tehlikesi bulunuyor. Dolayısıyla, ABD bazı eski sistemleri olduğu gibi eski bırakarak bu sistemleri kullanacak yeni uzmanlar yetiştirmeyi daha güvenli ve düşük maliyetli buluyor.

Google mahkemede Oracle’ı yendi

0
Oracle, 2010 yılında Google’ın Android işletim sisteminde, kendisine ait olan Java patentlerini izinsiz kullandığına dair iddialarla mahkemeye gitmişti. Oracle’ın iddiasına göre Google, Oracle’a ait olan Java programlama dilinin kodlarını izinsiz olarak Android içinde kullanmıştı. Bir mahkeme Google’ı önce suçsuz bulmuş ve telif haklarını ihlal etmediğine karar vermişti ancak temyiz mahkemesinde, uygulamaların API’lerinin farklı bir değerlendirmeye tabi olması gerektiği görüşü ortaya çıkmış ve dava bu kez, bu kodların adil kullanım hakkı içinde olup olmadığını sorgulamaya dönüşmüştü. Mahkeme jürisi şimdi Java programlama diline ait kodların Android içinde kullanılmasının adil kullanım olarak değerlendirileceğine kanaat getirdi.Yazılım geliştiricilerin ve Java programcılarının, açık kaynak kodlu bir yazılımla Android sistemi üzerinde uygulamalar yaratmalarının tüm taraflar için kazançlı bir ekosistem yarattığını dile getiren jüri, uygulamanın adil olduğuna ve Oracle’ın iddialarında haksız olduğuna karar verdi. Oracle avukatları ise kararı temyiz edeceklerini vurguladılar. Yani dava henüz kapanmış değil. Temyiz mahkemesinin Oracle lehine kararı bozma ihtimali hala bulunuyor.

Intel de otonom sürüş topuna girdi

0
Sürücüsüz otomobiller geleceğin en önemli teknolojik ürünleri arasında yer alacak ve bunun farkında olan teknoloji şirketleri, avuçlarını ovuşturarak bu pazarda kendilerine yer kapmaya çalışıyorlar. Şimdi Intel de sürücüsüz otomobil teknolojileri geliştiren şirketler arasına girdi. Geçtiğimiz ay gelişmiş sürüş yardımı teknolojileri üreten Yogitech isimli firmayı satın aldığını duyuran Intel şimdi de bilgisayar görüntüleme sistemleri geliştiren bir start-up’ı satın aldığını duyurdu. Bu yeni şirketin optik ürünleri, sürücüsüz otomobillerin çevreyi daha iyi görüp analiz etmesi için kullanılacak. Satın almanın fiyatı ise açıklanmadı. 2005 yılında San Francisco’da kurulan Itseez isimli şirket bilgisayarlı kamera sistemleri ve yazılımları geliştiriyor. Şirketin ürünleri arasında “gelişmiş sürüş yardımı sistemleri” gibi teknolojiler de yer alıyor. Otomobil üreticileri bu ürünleri halihazırda kendi otomobillerinde, otomatik acil durum freni, yayalara çarpmayı önleme sistemlerin içinde kullanıyorlar. Yani şimdiden müşteri potansiyeli çok yüksek olan ürünlere sahip olan Itseez, Intel ile birlikte otonom sürüş için gerekli olan yüksek çözünürlüklü ve geniş alan kapsamlı görüntü sistemlerini geliştirip otomobillere entegre etmenin üzerinde çalışacak. Intel aslında şimdiden akıllı otomobiller için gerekli işlemcileri ve devreleri üretiyor ancak Itseez ve Yogitech gibi satın almalarla piyasadaki elini güçlendiriyor ve ayrıca IoT pazarına yönelik çözümleri de paralel olarak geliştiriyor. Çevresini analiz edebilen gelişmiş bir kamera sisteminin akıllı evlerde kurulacak dijital sistemler ve IoT ürünleri için de önemli bir teknoloji olacağına dair şüphe yok.

Microsoft ve Facebook Atlantik’e kablo döşeyecek

0
Microsoft ve Facebook, Atlantik tabanı boyunca ABD’den Avrupa’ya uzanacak yeni bir su altı veri kablosu döşemek üzere işbirliği yapacaklar. 2017 yılında hizmete girecek olan 160 Tbps kapasiteli MAREA isimli kablo Atlantik altındaki en yüksek kapasiteli kablo olacak. ABD Virginia Beach’ten, İspanya’nın Bilbao kentine kadar uzanacak olan deniz altı kablonun döşenmesine iki teknoloji devinin ABD ve Avrupa arasındaki veri akışını rahatlatmak istemesinin sonucunda karar verildi. İki firmanın da ABD ve Avrupa’da dev veri merkezleri ve sayısız müşterisi bulunuyor. Dolayısıyla, ABD ve Avrupa arasında daha hızlı ve dengeli veri akışına ihtiyaç duyuyorlar. Sadece Facebook’un 1.6 miyar kullanıcısı bulunuyor ve bunların büyük kısmı ABD dışında yaşıyor. Her gün aramalar, fotoğraf yüklemeler, video seyretme talepleri, WhatsApp ve Instagram faaliyetleri derken Facebook tek başına dünyadaki en büyük trafik kaynağı konumuna yükselmiş durumda. Microsoft ise özellikle iş dünyasında yoğun olarak kullanılmaya başlayan bulut servisi Azure nedeniyle daha fazla bant genişliğine ihtiyaç duyuyor. Microsoft’un Office, Bing, Xbox Live ve Skype servisleri de hem Azure ile bağlantılı çalışıyor hem de tek başına yoğun trafik yaratıyorlar. MAREA kablosu Microsoft ve Facebook’un trafik akışı için kullanılacak ancak kablonun yönetimi Telxius isimli şirkette olacak ve başka şirketler de bu kablo üzerinden bandwith satın alabilecekler.

Facebook video reklam şirketini kapatıyor

0
LiveRail şirketi, video üreticileri ile reklam verenleri buluşturan bir reklam-alışveriş servisi olarak tanımlanabilir. Facebook tarafından iki yıl önce 500 milyon dolar ödenerek satın alınan servis, videolara reklam vermek isteyen reklam verenlerin teklif sunarak reklamlar içinde yer almasını sağlıyordu. Sosyal medya devi bu şirket sayesinde, daha fazla video üreticisinin kendi sosyal medya servisi içinde video yayınlayacağını ve gelir elde edeceğini umuyordu. Ancak işler istendiği gibi gitmedi. Servisi bir türlü kendi video sistemine başarıyla entegre edemeyen Facebook, sonunda ondan vazgeçti. Nisan ayında CEO’su işten ayrılan LiveRail’de bir grup çalışanın de işine son verilmişti. Zuckerberg’in planına göre, sosyal medya devi LiveRail’den vazgeçerken, kendi içinde geliştirdiği Facebook Audience Network’u hizmete sokacak. LiveRail’in reklam alışveriş platformu FBX’in devre dışı kalmasıyla, reklam verenler artık reklamlarını yerleştirmek için Audience Network’u kullanmaya başlayacaklar. Böylece, Zuckerberg’in birkaç yıldır hızla devam eden milyarlarca dolarlık ürünler satın alma dalgasında, çöpe giden 500 milyon dolar kesinleşmiş oldu. Neyse ki WhatsApp, Instagram veya Oculus gibi multi milyar dolarlık servislerde şimdilik sorun görünmüyor.

Almanlar acıyı hisseden robotlar yapacak

0
Robotların acıyı hissetmiyor olması, onların bilim kurgu filmlerinde korkusuz askerler olarak resmedilmesini sağlasa da bu gerçek fabrikalarında, işletmelerinde pahalı robotlar çalıştıracak iş adamlarını hiç de mutlu etmiyor. Robotlar geliştikçe ve günlük hayatın içinde daha fazla yer aldıkça, çok pahalı olan bu makinelerin hasar görmesini engellemek için robotların hasar alma korkusuyla tanışması gerektiğini düşünen Alman bilim insanları çalışmalarını bu alana yönlendirdiler. Hannover’daki Leibniz Üniversitesi’nde görevli bilim insanları İsveç’teki IEEE International Conference on Robotics and Automation (ICRA)’da tanıttıkları sistemleri sayesinde, robotların acıyı hissetmelerini ve böylece daha fazla hasar alabilecekleri bir durumdan kaçınabilmelerini sağladılar. Robotlar yaşadıkları acıyı hafif, orta ve ağır olarak tanımlayabiliyor ve her bir durum için farklı reaksiyonlar gösteriyorlar. Acının tekrarlanmaması için gerekli önlemleri alıp iş sürecinde değişikliğe gidebiliyor veya bu durumu yöneticilere bildiriyorlar. Böylece, yapay zekalı robotların kullanılacağı fabrikalarda ya da işletmelerde, bu pahalı makinelerin basit iş kazaları yüzünden pahalı hasarlar almasının önüne geçilebiliyor. Aynı teknolojinin ileride evlerde, hastanelerde veya kamuya açık alanlarda hizmet verecek robotların, insanlarla ve eşyalar ile etkileşimde daha hassas ve nazik hareket etmelerini sağlayabileceğinin de altı da çiziliyor.

Google, otonom sürüş için yeni laboratuvar kuruyor

0
Google, otonom sürüş teknolojileri konusunda piyasada önderlik yapan bir isim. Henüz otomobil üreticileri bile bu konuyu düşünmeye cesaret edemezken internet devi ilk prototiplerini üretmeye başlamıştı. Firma şimdi ABD otoyollarında test sürüşünde dönüp duran birkaç düzine otomobilden daha ileri seviyeye geçebilmek için Michigan da 5 bin metrekarelik bir araştırma geliştirme laboratuvarı kuruyor. Yeni otonom sürüş laboratuvarının önemli bir özelliği, sadece Google çalışanlarına ayrılmış olmaması. Yeni mekanda, Google’ın sürüş teknolojilerini geliştirmekte iş birliği yapan diğer firmaların çalışanları ve mühendisleri de bulunacak. Yani, ABD ordusunda çok sevilen bir kavram olan “Joint task force” bu kez otonom sürüş teknolojileri için oluşturulmuş olacak.  Fiat Chrysler fabrikalarından sadece 35 dakika uzaklıkta olacak merkezde çok sayıda FC mühendisinin de çalışacağı düşünülüyor. Araştırma merkezinde ilk olarak Fiat Chrysler’ın Pacifia isimli minivan modeli üzerinde çalışma yürütülecek ve otonom sürüş ekipmanlarının bu araca entegre edilmesi projesi yürütülecek. Minivan modellerinin bir özelliği, şehir içinde çok sayıda insanı ve kargoyu taşıyabildiği için hem ticari işletmelerde hem de Uber gibi araç paylaşım servislerinin şoförleri arasında popüler olması. Dolayısıyla, Google ve FC’nin ilk hedefinin otonom araçları KOBİ ve ulaştırma sektörü içinde pazarlamak olduğu anlaşılıyor. İki firma ilk aşamada 100 adet Pacifia’yı test aracına dönüştürüp yollara çıkarmayı planlıyor.  

Foxconn 60 bin robot işe alacak!

0
Robotların insanların işlerini elinden alacağı konusundaki endişeler gerçeğe dönüşüyor olabilir. Çin’in en büyük elektronik üreticilerinden olan Foxconn, 60 bin işçinin yerine robot yerleştirmeye hazırlanıyor. Apple ve Samsung ürünlerini üretmek için fabrikasında 110 bin kişiyi çalıştıran Foxconn, maliyetlerini düşürmek için işçi sayısını 50 bine indirmeye karar vermişe benziyor. Bu kararın Apple’ın CEO’su Tim Cook’un Hindistan’ı ziyaret edip Hindistan başbakanı ile baş başa görüşmesinden sonra alınması da dikkat çekiyor. Tim Cook, dünya çapında düşen iPhone satışları nedeniyle iPhone’ları rekabet edebilir fiyatlara çekebilmek için daha düşük üretim maliyeti yaratmanın peşinde ve Hindistan’ın da Apple üretimini Hindistan’a kaydırması için Tim Cook’a cazip teklifler sunduğu biliniyor. Çinli Foxconn’un en büyük müşterisi Apple’ı kaybedeceğini hissederek üretim maliyetini düşürmek amacıyla 60 bin kişinin işine son vereceği, onların yerine ise daha hızlı ve daha ekonomik çalışan robotları yerleştireceği düşünülüyor. Bu işlemin dünyaya etkisi ise daha düşük fiyatlı iPhone’ların piyasaya çıkması olacak. Öte yandan Çin’de diğer firmalar da robotların avantajlarını kullanmak istiyor. Foxconn dahil olmak üzere 4 büyük Çinli endüstri devinin 2015 yılında yapay zeka çalışmalarına 600 milyon dolar yatırım yapması, bu firmaların robotlarla üretime geçmek için sırada beklediğini düşündürtüyor. Söz konusu firmaların hepsinde de on binlerce kişi çalışıyor. Şirket ayrıca Sharp ve Nokia gibi, batıda çok iyi bilinen elektronik markalarını satın alıyor. Bu da firmanın Çin dışında kendi ürünleriyle boy göstereceği büyük bir atılım öncesinde hazırlık yaptığını gösteriyor. Firmanın batıdaki rakipleriyle rekabet edebilmesi için üretim maliyetlerini düşürme hazırlığı içinde olduğu tahmin ediliyor.  

PayPal o platformlardan çıkıyor

0
PayPal, artık verimli olmayan bazı platformlardaki uygulamalarını sonlandırma kararı aldı. 30 Haziran’da yeni bir güncelleme yapacak olan dijital ödeme servisi, iOS ve Android uygulamalarını güncellerken, Windows Phone, Blackberry ve Amazon uygulamalarını da sonlandıracak. Şirket uygulamaları sonlandırma nedeni için bir açıklama yapmadı ancak artık eskiyen Windows Phone servisi ile yeterince kullanıcıya ulaşmadığını düşündüğü Blackberry ve Amazon uygulamalarını takip etmek için iş gücü ayırmak istemediği tahmin edilebiliyor. Sonlanan uygulamaları kullanan Windows Phone, Blackberry ve Amazon Fire kullanıcıları ise hala web tarayıcısı üzerinden web uygulamasına ulaşarak PayPal’ı kullanabilecekler. Şirket yaptığı açıklamada, “Mobil cihaz üreticileri olan işbirliklerimiz devam edecektir,” vurgusunu da yaptı. Bu da, örneğin, Blackberry’nin yeni modellerinde yeniden ödeme uygulamasını görebileceğimiz anlamına geliyor.

Twitter ‘satın al’ düğmesinden vazgeçti

0
Twitter, kullanıcıların tweetler’i üzerinden para kazanmak için metinlerde adı geçen ürünler hakkında satın alma teklifleri sunduğu “satın al” düğmesinden vazgeçti. Şirket içinde bu düğmeyi geliştiren 25 kişilik ekibin dağıtılması da bu vazgeçişin en büyük işareti. Twitter’ın CEO’su Jack Dorsey’e göre, satın al düğmesi, Twitter’ın sosyal medya hedeflerine ve yapısına uyum gösteremeyen ve para da kazandırmayan bir girişim. Dolayısıyla sosyal medya servisinin bu düğmeyi “azalarak bitirmek” gibi bir politika izleyeceği anlaşılıyor. 25 kişilik ekip, satın al düğmesinde belirecek teklifleri, firmalarla koordinasyonu, bankalarla ilişkileri de takip ediyordu. Twitter düğmeyi resmen kaldırmış değil ancak bu ekip olmadığında, artık tweetler üzerinde satın al düğmesinin görünmesi de mümkün olmayacak. Böylece düğmenin fiilen yok olacağını da söylemek mümkün. Ancak Dorsey düğmeyi Twitter’ın kodlarından çıkarmak istemiyor gibi görünüyor zira büyük bir reklam verenin önemli bir kampanyası için, uygun fiyat teklif etmesi halinde düğmenin yeniden görünür olması mümkün olabilecek. Dağılan ekipteki 25 kişinin bir bölümü ise istifa ederek başka şirketlere geçerken diğerleri de şirket içinde başka bölümlerde görev aldı. Dorsey’in, reklam verenlerin dolarlarını şirkete çekmek için daha efektif, daha sonuç odaklı projelere odaklanmak istediği; sosyal medya servisi üzerinden ürün satışının para kazanmak için doğru yol olmadığını düşündüğü de vurgulanıyor.

KOBİ’ler Facebook Reklamlarıyla Büyüyor

0
Paylaşım forumları ilk çıktığında temel amaç insanların internet üzerinden birbiriyle iletişimini sağlamaktı; tıpkı Facebook’un ilk yılları gibi. İnsanları bir araya toplayan bir platformun aynı zamanda benzersiz bir pazar yeri olduğunu keşfetmek internet dünyasının bir hayli zamanını aldı. Oysa Facebook video reklam alanında forum kültüründen dersini iyi almış ve özellikle küçük ve orta ölçekli yerel işletmelere, yani KOBİ’lere sunduğu fırsatları sık sık hatırlatarak büyümelerine yardımcı oluyor. Dünya genelinde 1,5 milyara yakın insanın bir arada olduğu, erişimi ve kullanımı ücretsiz bir ortak alanı aynı zamanda bir pazarlama kanalı olarak değerlendirmek, örneklerine yurtdışında sıklıkla denk geldiğimiz bir yöntem. Türkiye’deki KOBİ’lerin ise, Facebook’u doğru kullanarak satışlarına sağlayabileceği potansiyel katkıyı fark ettiklerini söylemek yanlış olur. Neyse ki sosyal medyanın profesyonellere odaklanan Facebook for Business bölümü, sık sık paylaştığı başarı hikayeleriyle, dünyada bu yöntemi kullanan ve satışlarını katlayan irili ufaklı işletmelerin öykülerini paylaşıyor. Søstrene Grene de Facebook’u bir pazarlama kanalı olarak kullanarak başarıya ulaşan KOBİ’ler arasında yer alıyor.

Aile şirketleri Facebook video reklam çalışmalarıyla büyüyor

Bir aile şirketi olarak 1973’te kurulan işletme, Danimarka’da üretilen ev eşyalarını ekonomik fiyatlarla satıyor. Facebook’ta kendi hikayesini anlatan bir video paylaşarak, marka bilinirliğini artırmak isteyen Søstrene Grene, bu çalışmayı bir reklam kampanyasına dönüştürerek, satışlarını tam 6 kat artırıyor. Müşterileriyle güçlü bir diyalog kurmak için doğru içeriği doğru formatta üretmeleri gerektiğini belirten, şirketin uluslararası pazarlama müdürü Mads Jensen, video içeriğin bu açıdan son derece etkili olduğunun altını çiziyor. Video içeriğin tüketici üzerinde daha güçlü bir etki bıraktığını pek çok istatistik doğruluyor. Peki ama, videoyu hazırlarken ve yayınlarken nelere dikkat etmek gerekiyor? Bu konuda da altın niteliğinde öneriler bizzat Facebook for Business bölümünden geliyor.

İlgi çekici bir başlangıç hazırlayın

Hazırlayacağınız kampanyanın mesajını videonun en başında net olarak verin ki, insanlar videonuzun geri kalanını merak etsin. Muğlak bir girişle başlayan video, tıpkı ağır aksak yürüyen bir film açılışı gibi izleyicilerin ilgisinin başka yönlere kaymasına neden olacaktır.

Videoya özel bir küçük resim ekleyin

Facebook size videonun içinden bir küçük resim önerebilir; ancak başarılı bir kampanya için bununla yetinmeyin ve dikkat çekici, yüksek çözünürlüklü bir önizleme resmi ekleyin. Unutmayın ki bu video insanların ana sayfasında, haber akışı içinde yayınlanacak. O nedenle videonuzun küçük resmi, kullanıcılar sayfayı aşağı doğru sürüklerken bile videoyu fark edip tıklamalarını sağlayacak nitelikte olmalı.

İnsanları harekete çağırın

Videonuz mutlaka bir amaca hizmet etmeli; bu amacı da bir eylem çağrısıyla video sonuna eklemelisiniz: İnsanları Facebook Sayfanızı ziyaret etmeye, internet sitenize göz atmaya veya başka videolar izlemeye davet etmek için bir eylem çağrısı yapın.

Her şeyi değil, bir şeyi bil!

2

AcademyTech’in 2010 yılındaki Cisco Customer Experience Center yatırımı ile çıktığı yolculukta bugün oldukça uzun bir yol kat edildiğini söylemek mümkün. Üstelik hedefler daha da büyük. Yurtdışı faaliyetlerine Madrid, Dubai, Dominik, Çin ve Kosta Rika gibi ülkelerle devam eden eğitim akademisinde 2017 hedefleri de azımsanacak gibi değil: Ar-Ge yatırımlarını artırarak yurtdışı hizmet gelirini, toplam gelirin yüzde 70’ine ulaştırmak.

Diğer bir deyişle AcademyTech, Türkiye’den kazandığı her 30 TL için yurtdışı ofisleri ve iş ortaklarıyla yaptığı çalışmalar aracılığıyla Türkiye dışından 70 TL kazanmayı hedefliyor. Peki bu dönüşüm nasıl yaşanacak? AcademyTech CEO’su Özcan Yıldız ile “Her şeyi değil, bir şeyi bil” felsefesi üzerine konuştuk.

http://www.youtube.com/watch?v=0_O-m9anBw4

Yurtdışına yönelik yatırımlarını artıran ve 5 yıl üst üste Cisco Türkiye tarafından en iyi yetkili Cisco Eğitim Merkezi seçilen AcademyTech, 2016 yılında yüzde 45 büyüme hedefiyle çalışmalarına yön veriyor. İnsan kaynağına ve teknolojiye yatırım yapan, 2017 yılını ise atılım yılı ilan eden firma, önümüzdeki senenin sonuna kadar, yüzde 100 oranında büyüme öngörüyor.

“Teknolojinin merkezine karargâh kurduk”

Türkiye’de CCIE Eğitimleri veren tek yetkili kurum olduklarının altını çizen AcademyTech CEO’su Özcan Yıldız, “Yurtdışından gelen talepleri değerlendirerek her fırsatta işimizi büyüttük. İspanya’nın başkenti Madrid’de ofis açtık. Dubai üzerinden aynı şekilde tüm çevre ülkelere hizmet veriyoruz. 3 farklı kıtada yer alan 5 ofisimizle aralarında Dominik Cumhuriyeti, Çin, Kosta Rika ve Nepal gibi ülkelerin yer aldığı 50’nin üzerinde ülkede 100’den fazla kuruma eğitim verdik. Cisco gibi global bir partnerin desteği ile Kolombiya, Nijerya, Kosta Rika, BAE, Güney Afrika, Rusya, Nepal, Hindistan,  Singapur, Papua Yeni Gine, Malezya ve Afganistan gibi ülkeler ile eğitim alanında işbirliği yaptık. Çoğu kimsenin adını ve haritada yerini bile bilmediği örneğin Batı Afrika’da bulunan Sierra Leone ülkesinde dahi birçok kuruma hizmet sunduk. Türkçe dışında İngilizce, Arapça, Farsça, İspanyolca ve Rusça olmak üzere 6 dilde bilgi teknolojileri eğitim verebiliyoruz. Şimdi çıtayı daha da yükseltiyor ve yatırımlarımızı artırıyoruz” dedi.

Deloitte Teknoloji Fast50 Ödülü güvenimizi artırdı!

2015 ve 2106 yıllarında iki sene üst üste Deloitte Teknoloji Fast50 Ödülünün de sahibi olduklarını hatırlatan Özcan Yıldız “Bu başarı, kendimize olan güveni daha da artırdı. Öte yandan IoT alanında müthiş, eşi benzeri olmayan bir ürün geliştirdik.  Bu ürüne son 2 yıl içinde 1 milyon dolar Ar-Ge yatırımı yaptık. Bundan böyle Ar-Ge çalışmalarımız artarak devam edecek” şeklinde konuştu.

“Türkiye’nin bilgi teknolojileri ve kültür elçisiyiz!”

Türkiye’nin tanıtımı için çalışmalarını sürdürdüklerine de dikkat çeken Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şirketimizi Türkiye’nin kültür ve bilgi teknolojileri elçisi olarak görüyoruz. Türk mühendislerine güvenimiz tam. Her fırsatta gençlere sadece tüketici olmayın, hayatımızın her anına dokunan teknolojiyi öğrenin diye tavsiyede bulunurum. Kimse, bilgisayar bilimcisi olarak doğmaz. Ama bilgisayar bilimcisi olarak kendinizi yetiştirdiğinizde önünüzde inanılmaz fırsatlar çıkabilir. Ülkemizi en rekabetçi kılacak olanlar, Türkiye’nin bilişimci gençleridir.  2016 yılında en fazla “Yetenek Açığı” bulunan 10 pozisyon arasında BT personeli ilk 10 arasında. BT alanında nitelikli çalışan mumla aranıyor. Tüm bunlara ek olarak; Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefine ulaşılmasında Bilgi ve İletişim Teknolojileri önde gelen sektörler arasında yer alıyor. Yurtdışı yatırımlarımız bizim için kurumsal sosyal sorumluluk anlayışımız çerçevesinde de çok anlamlı. Zira bilgi ve iletişim teknolojileri sektörünün, ülke ekonomisinin büyümesinde, istihdamın ve dünya pazarlarındaki rekabet gücünün artmasında kaldıraç görevi gördüğü ve Türkiye için oldukça stratejik olduğunu düşünüyorum.”

AcademyTech: Yeni yatırımlar yolda!

Bugüne kadar 1000’in kurumsal müşteriye hizmet ve 10 binin üzerinde kişiye de eğitim verdiklerini belirten AcademyTech Direktörü Murat Bayraktar ise Türk mühendislerinin problem çözme, çoklu görev yönetme becerisi ve stres altında çalışma yeteneği sayesinde küresel projelerde çok başarılı olduklarının altını çizdi. Bu nedenle AcademyTech’in gelirlerinin yüzde 60’ ının yurtdışından geldiğini kaydeden Bayraktar,  şöyle konuştu:

“AcademyTech bünyesinde 5 milyon dolarlık veri merkezi bulunmakta. Bu altyapıyı demo, eğitim, proje testleri ve konsept deneyimleme çalışmalarında kullanıyoruz. Bu laboratuvar hizmetimiz özellikle Avrupa’ dan yoğun ilgi görüyor.  Son dört yılda veri merkezimize  5 milyon dolarlık yatırım yaptık.  Son dönemde ise sık sık iş ortaklarımızla  bir araya geldik,  ihtiyaçları analiz ettik. Cisco cihaz altyapımızı güncelleme kararı aldık. Yaz aylarında düğmeye basılacak ve hızla aksiyon alacağız. Sonbaharda yeni altyapımızı kullanıma sunacağız. Cisco CCIE alanında tek yetkili eğitim merkezi olmamızın verdiği güvenle hız kesmeden yola devam edeceğiz.”

E-ink 32 bin renk üretebilecek

0
E-ink, sadece sayfa veya görüntü değiştirme anında çok düşük enerji gerektiren ve açık kalsa da tekrar enerji tüketmeyen dijital panelleri mümkün kılan bir teknoloji. Panel üzerindeki piksel küreleri üzerinde iki farklı rengin yer alması sonucunda sadece pikselin istenilen rengi göstermesi istendiğinde küçük bir elektrik sinyali gönderen yapısı bu panellerin son derece az enerji tüketmesini sağlıyor. Amazon bu teknolojiyi e-kitap okuyucuları üretmek için kullanıyor ve okurlar,  haftalar boyunca şarjı tükenmeyen dijital tabletleri üzerinde e-kitap okuyabilme şansına kavuşuyorlar. Elbette bu tabletler üzerinde internete erişim imkanı sınırlı oluyor veya alıştığımız tabletlerdeki her görevi yerine getirmeleri mümkün olmuyor ama kitap, metin dosyası, web sayfalarının metin formalarını okumak gibi görevlerde büyük başarı sağlıyorlar. E-ink şirketi şimdi bu teknolojiyi geliştirdiğini ve artık 32 bin renk gösterebilen paneller üretmeye başlayacağını duyurdu. Aslında elektronik mürekkep teknolojisinde renkli ekranlar uzun yıllardır mümkündü ancak paneller sadece 4000 renk gösterebiliyordu. Bu da pikselleşmenin çok belirgin olduğu rahatsız edici görüntüler yaratıyordu. Firmanın yeni panelleri ise yüksek çözünürlüklü fotoğraf netliğinde görseller üretmeyi mümkün kılacak. Ancak panellerin boyutu şimdilik 20 inçin altına inemiyor. Dolayısıyla firma bu panelleri daha az enerji tüketecek reklam panoları üretmek amacıyla kullanacak. 1600×2500 piksel boytuunda ve 300 ppi derinliğindeki yeni panellerin mağazalarda, alışveriş merkezlerinde, bilboard tasarımlarında ilgi görmesi bekleniyor. Firma daha küçük boyutlu paneller üretmeyi başardığında çok sayıda telefon üreticisinin bu teknolojiyi tablet ve telefonlarında kullanmak için hazırda beklediğini de hatırlamak gerekiyor.