Samsung Electronics Türkiye Başkanı DaeHyun Kim, Aralık 2013’ten bu yana Samsung Electronics İtalya Başkanı olarak 550 çalışandan oluşan bir ekibi yönetiyordu.
DaeHyun Kim, İtalya’nın; 2014 yılında ciro açısından Avrupa’da 4.sırada yer alarak Samsung’un önde gelen ülke pazarlarından biri haline gelmesinde önemli bir rol üstlendi. Samsung Electronics İtalya’yı farklı ürün kategorilerinde pazar liderliğine taşıdı. Aynı zamanda devlet ve kamu sektörüyle yakın işbirliği ile kurumsal vatandaşlık faaliyetlerinin geliştirilmesine ağırlık verdi.
Ağustos 2013’ten bu yana Samsung Electronics Türkiye’ye başkanlık yapan Yoonie Joung’dan görevi devralan DaeHyun Kim, 1989 yılında bilgisayar bölümünde Samsung ailesine katıldı ve şirkette geçen 27 yılında Samsung Electronics’in Avrupa’daki çeşitli alt kuruluşları ve birimlerinde görev aldı. 2004-2009 yılları arasında Samsung Electronics Almanya’da direktörlük görevinde bulunan DaeHyun Kim, 2010-2011 yılları arasında Samsung Electronics Macaristan Başkanı olarak çalıştı. Daha sonra ise Samsung Electronics Görüntü Birimi (Visual Display) Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu bölgesi ürün pazarlama grubunun Başkan Yardımcısı olarak satış ve pazarlama faaliyetlerini yönetti.
DaeHyun Kim, Sogang Üniversitesi Ekonomi bölümünden lisans, Kore Yüksek Bilim ve Teknoloji Enstitüsü’nden İşletme yüksek lisans derecesine sahip.
Teknolojinin iyiden iyiye insan hayatına aracılık etmesi ve nesnelerin internetine doğru gidilen şu günlerde, kişisel güvenliğe yönelik çalışmalar ve girişimler devam ediliyor.
Kısa bir süre önce New York Meclisi tarafından, akıllı telefon üreticilerine yinelenen bir çağrı yapıldı. Meclis tarafından akıllı telefon üreticilerine yapılan çağrı ise, telefonlarda kasıtlı olarak “arka kapı” bırakılması!
Akıllı telefonlar izlenmek isteniyor!
Yinelenen çağrının detaylarına değinmek gerekirse üreticilerden, gerekli durumlarda hükümetin kullanıcıların bilgilerine ulaşmasına imkan sunacak kasıtlı bir “arka kapı” bırakılması isteniyor.
Böylece hükümet tarafından istenen herhangi bir bilgi erişimi, rahatlıkla yapılabilecek. Aslında söz konusu olan bu istek, ilk olarak 2015 Yaz aylarında gündeme getirilmişti. Ancak o defa olduğu gibi yine bu istek, kullanıcılar tarafından eleştiri altına alındı. Zira söz konusu bu kasıtlı olarak üretim sürecinde eklenen “arka kapı”, kullanıcının tüm bilgilerini bir nevi açıkta tutması anlamına da geliyor.
Öte yandan bu durum, şifreleme tekniklerine de darbe vurma potansiyeli taşıyor. Zira kullanıcı bilgilerini şifreleyerek okunamaz veya çok zor okunur hale getiren şifreleme teknikleri, bahsi geçen bu “arka kapı” ile anlamsız bir hale geliyor.
Tüm bunların üstüne Apple, kısa bir süre önce yeni bir şifreleme tekniğini de duyurmuştu. Apple’ın duyurduğu bu yeni şifreleme tekniği, hükümetin işini neredeyse çıkmaza sokmuş oluyor.
Anlaşılan o ki bu çağrıya en azından Apple kanadından olumlu bir cevap gelmeyecek. Zira hatırlanacağı üzere kısa bir dönem önce Apple ve hükümet, adli soruşturmaya tabii tutulan bir kullanıcının iMessageverilerine ulaşılamaması ile karşı karşıya gelmişti.
Kaynak: ShiftDelete.Net
On yıl önce, ikinci hayat olarak sunulan, bilgisayardaki yaşam alanları büyük sükse yapmıştı. Bugünkü teknoloji ifadesiyle, sanal gerçeklik yaygın olarak gerçek hayatta var olan yada olmayan yerlerin en az 3 boyutlu olarak bilgisayar ile yeniden oluşturulması ve gerçek gibi deneyimi sunması için kullanılıyor.
İlk sanal gerçeklik gözlüğü deneyimim bir müzede olmuştu. Bu deneyimim sonrası, bu cihazın dil eğitiminde, oyunlarda, uçuş simülasyonlarında, askeri veya sivil tatbikat simülasyonlarında, tıpta, eğlencede yaygın olarak kullanılma ihtimali olabileceğini düşündüm. Baktım ki en az bu kadar alanda zaten deneyimler gerçekleşmiş.
En son geçin hafta Las Vegas’taki Tüketici Elektroniği Fuarında (CES), sürücüsüz otomobiller yanı sıra en fazla ilgi gösterilen alanın, sanal gerçeklik olduğu görüldü. Bazı yeni markalar ilk defa 360 derece video kaydı yapan sanal gerçeklik kameralarını tanıttı. Aslında sanal gerçeklik kameraları olmazsa, sürücüsüz araba teknolojisi de olmaz.
Bazı markalar, piyasadaki modellerini güncellediğini de gösterdi. CES 2016’da dikkat çeken en iyi ve en yeni sanal gerçeklik kameralarına bir göz gezdirelim. Unutmayalım ki gözlükler yanı sıra tüketici video kayıtlarına yönelik ürünler artmaya başladı. Ürünlere bakalım ve sonra teknolojinin hangi yöne seyredebileceğini yorumlayalım:
KeyMission 360 Nikon’un 360 derece 4K kayıt yapan ilk kamerası. 30 metreye kadar su geçirmezlik özelliği var. Ayrıca 2 metreye kadar düşmelere de dayanıklı. 2016’nın ilk çeyreğinde satışa çıkması bekleniyor.
HumanEyes şirketinin ürettiği Vuze, ilginç tasarımıyla ve makul fiyatıyla dikkat çekiyor. Sekiz adet geniş açılı Full-HD lense sahip olan kamera saniyede 30fps kayıt yapıyor ve 4K çözünürlük sunuyor. HumanEyes adlı şirketin ürettiği kamera Ağustos 2016’da satışa çıkabilir.
Geleneksel fotoğraf filmi üreticisi Kodak da bu alana ilgi duyanlardan. SP360 avuç içine sığacak şekilde tasarlanmış bir aksiyon kamerası. 4K 2880 x 2880 çözünürlük ve 30fps görüntü kaydı sunuyor. Tam küre şeklinde görüntü kaydetmek için iki kamerayı bir arada kullanmak gerekiyor.
360fly kameraları 2015’te satışa çıkmıştı. Serinin bu yeni modeli ise 4K video kaydı yapabiliyor. Suya dayanıklı olan modelde canlı yayın yapma ve gelişmiş görüntü kurgu imkanı sunuluyor. 360fly 4K’nın motorcular için geliştirilmiş bir de kask modeli satışa çıkacak.
Hatırlarsanız, sanal gerçeklik gözlüklerindeki rekabet iki yıl önce başlamıştı. Facebook, 2014 yılında Oculust Rift’i 2 milyar dolara satın alınca, herkesin gözü bu alana çevrildi. Ardından her şirket bu alanda var olacağının sinyallerini veri. GoogleGlass’ın da sektöre büyük cesaret verdiği söylenebilir. HTC’nin Vive’ı ve Playstation’ın VR’ının 2016’nın ilk yarısında pazarda olması bekleniyor.
Microsoft Hololens ayrı bir açılım kazandırdı. Google ise VR deneyimini herkesin yaşayabileceği ucuz Cardboard’u teknolojiyi herkesin ulaşabileceği bir yere koydu. Özellikle bir doktorun, Cardboard’u kullanarak bir çocuğun hayatını kurtaran ameliyat gerçekleştirdiği haberi, büyük farkındalık oluşturdu.
Samsung’un Amerika’da 99 dolar’dan pazara sürdüğü Samsung Gear VR’lar ise Amazon’a gelir gelmez tükenmişti. Bakalım, üretimde hangi yeni atakları göreceğiz…
Madem eğitimde, her çeşit simülasyonda, savunmada, eğlencede bu gözlükler kullanılabilecek, bundan sonra tüketiciye yönelik sanal gerçeklik yazılımlarında patlama yaşanması beklenebilir.
Türkiye’de Fatih Projesi ile öğrencilere tablet dağıtımı gündemdeydi. Bence bu proje, sanal gerçeklik gözlüklerine çevrilse daha etkili sonuç alınabilir. Yabancı dil eğitimi başta olmak üzere, coğrafyadan geometriye, matematikten kimyaya üç boyutlu ve interaktif öğretmenler sanal gerçeklik gözlükleriyle her an yanında olabilecek.
Eğlence ve turizm bakımından da öyle, sanal gözlükler ile isteğin ülkenin istediğin bölgelerine her an gidebilme şansı yakalayabileceksin. Müzeleri en rahat şekilde sanal olarak gezip, yine en maceraları turlara bu gözlüklerle katılabileceksiniz.
Daha önce sanal gerçeklik üzerine birkaç sinema filmi piyasaya çıkmıştı, teknolojinin boyutu görüldüğüne göre, yeni film senaryoları çok daha etkileyici olacaktır.
İşin tüketim noktasına bakılırsa, gözlük ve kamera olarak satışlar, tahminlerin üzerine çıkabilir. Yeter ki üç boyutlu görseller vücutta arıza oluşturmasın. Maalesef bu teknoloji, hareket hastalığına (Motion Sickness) sebep olabiliyor.
Üzerinde yoğunlaşılması gereken diğer bir konu ise, sanal gerçeklik ürünlerinin diğer akıllı cihazlarla entegrasyonu ve uyumu olacaktır.
İşin pazarlama yönüne bakacak olursak; Almanya merkezli bir istatistik şirketi olan Statista, 2018 yılına kadar, sanal gerçeklik ürünlerinin 5.2 milyar dolar bir pazar oluşturabileceğini açıkladı. Statista’nın stratejik partnerleri arasında Amerikan Reklamcılar Derneği (AAAA) ve Interactive Advertising Bureau (IAB) da bulunuyor.
Madem reklamcılardan bahsettik, sanal gerçeklik alanının reklamcılar için de yeni bir mecra olacağını söylememize gerek yok.
Sonuçta her alanda kullanılabilecek, kitlesel yeni bir ürüne hazır olmanızı hatırlatıyorum. Sanal gerçeklik, Matrix filmini yaşayacağımız bir döneme kapı da açıyor olabilir. Bakalım gerçeği değiştirebilecek mi? Yoksa hangisi gerçek, diye mi soracağız?
WhatsApp, sevilen, popüler bir anında mesajlaşma yazılımı olarak büyük ilgi topladığında, bir anda Facebook’un da dikkatini çekti ve 22 milyar dolar ödeyerek WhatsApp’ı satın aldı. Aynı şekilde Oculus Rift, sanal gerçeklik teknolojileri geliştiren kendi halinde bir şirket iken, Zuckerberg’in dikkatini çekti ve 2 milyar dolarlık bir satın alma gerçekleşti.
Diğer teknoloji firmaları da boş durmadılar, Intel, drone teknolojileri geliştiren bir şirket satın aldı, Google askeri robotlar üreten bir şirketi bünyesine kattı, 3,2 milyar dolar ödeyerek bir termostat şirketini satın alması da herkesi şaşırtmıştı. Dell 67 milyar dolar ödeyerek EMC’yi satın aldı, Microsoft’un yüz yıllık Nokia’yı satın alması da büyük bir sürprizdi. Google’ın yıllar önce 4 milyar dolar ödeyerek YouTube isimli yeni kurulmuş bir video paylaşım servisini satın alması ise medyanın gündemine bomba gibi düşmüştü. 4 Milyar dolar rakamı ise o yıllarda insanların hayallerini zorlayan bir rakamdı.
Teknoloji dünyasında bunlar gibi sayısız satın alma haberine şahit olduk. 2016 da farklı bir yıl olmayacak. Büyük teknoloji firmaları, ceplerinde milyarlarca dolarla, teknoloji dünyasında umut vadeden küçük şirketlerin peşinde koşuyorlar. Peki bu yıl, teknoloji sermayesinin peşinde olduğu o şirketler hangileri?
1-Groupon
Peşindeki firma: Google
Google, aslında 2012’den beri Groupon’ın peşinde. Google’ın elindeki dev tüketici verisi ile Groupon’un iş dünyasındaki büyük bağlantıları ve indirim kampanyaları birleştiğinde, Google için çok büyük bir gelir kaynağı oluşacak. Ancak Groupon son derece inatçı ve dört yıldır teklifleri geri çeviriyor. Öte yandan 2014’de 11 dolar olan hisse değeri bugün 2,6 dolar seviyesine kadar indi. Dolayısıyla şirketin değeri %76 kayıpla karşılaştı ve artık eskisinden daha da cazip bir hedef haline geldi.
2-Yelp
Peşindeki firma: Google, Yahoo, Priceline
The Yelp Inc. logo is displayed in the window of a restaurant in New York, U.S., on Thursday, March 1, 2012. Yelp Inc., the site that lets users review everything from diners to dentists, is set to price it’s IPO tonight and could potentially raise as much as $100 million, which would value the company at about $838 million. Photographer: Scott Eells/Bloomberg via Getty Images
Foursquare gibi, mekan tanıtan ve indirim imkanları sağlayan bir şehir rehberi görevi gören Yelp, yine kullanıcılarına satacak ürünler ve teklif edecek indirimler arayan Google ve Yahoo’nun hedefinde bulunuyor. Yine otel, restoran, mekan arama motoru olan Priceline da Yelp ile yakından ilgileniyor. Yelp’in iki yıl önceki 98 dolarlık hisse değeri ise şu anda 22 dolar seviyesinde geziniyor.
3-GrubHub
Peşindeki firma: Amazon, Yelp
Türkiye’deki YemekSepeti’ne benzer bir yiyecek sipariş servisi veren GrubHub 500’dan fazla şehirde 30 bin restoranla çalışıyor. Hergün sayısız sipariş üzerinden büyük bir kazanç sağlayan GrubHub’da son bir senedir işler çok da iyi gitmiyor. Rakiplerin piyasaya girmesiyle hisse değerleri 45 dolardan 21 dolara kadar indi. Mekan, restoran tavsiye servisi Yelp ile online alışveriş hizmeti veren Amazon, GrubHub’l satın almak için peşinde koşuyor.
4-Pandora
Peşindeki firma: Sirius
İnternet radyo servisi Pandora’nın hisseleri, 2011’den beri New Yok borsasında işlem görüyor. Evlerde ve otomobillerde dinlenen Pandora’ya radyonun geleceği olarak bakılıyordu. Stream müzik servisi Sirius ise Pandora’yı satın alarak özellikle otomobillerde ücretli abonelik sistemiyle daha gelişmiş müzik servisleri sunmak istiyor. Pandora’nın hisse değerleri ise 2014’te 38 dolarken şu sıralarda 10 dolar seviyesinde seyrediyor.
5-TripAdvisor
Peşindeki firma: Google, Priceline
Otel ve konaklama merkezi arama ve rezervasyon yapma hizmeti veren tripadvisor, çok sayıdaki otel arama motorundaki farklı fiyatları kaşrılaştıma imkanı verdiği için büyük ilgi gördü. Kendi otel arama motoru da olan ve turizm hizmetlerine büyük önem veren Google da TripAdvisor’ın peşinde. Yine aynı sektörde faliyet gösteren Priceline da TripAdvisor’u kendi renklerine katmak için Google ile yarışıyor. Öte yandan TripAdvisor tarafında işler gayet iyi gidiyor. 2014’te 80 dolarlar seviyesinde olan şirket hisse değerleri 2015’te 100 dolar seviyesini gördü. Dolayısıyla TripAdvisor, masada oldukça nazlanacak ve çok yüksek fiyatlar isteyecek.
6-Twitter
Peşindeki firma: Google, AOL, Yahoo, Facebook
Facebook ile aynı dönemlerde ortaya çıkan Twitter, sosyal medya kavramının temellerini atan servislerden biri olarak kabul ediliyor. Dünya çapında büyük ilgi görmesine rağmen bu ilgiyi bir türlü nakite çevirmekte başarılı olamayan firma sürekli Facebook’un gölgesinde kalıyor. Sosyal medyada reklam vermek isteyen şirketlerin Twitter yerine Facebook’u tercih etmelerinin mağduru olan Twitter son kurşun olarak daha önce şirketten kovdukları, şirketin kurucusu ve hissedarı Jack Dorsey’i yeniden CEO görevine getirdi. Dorsey şimdi elindeki tüm güçle Twitter’ı ayaklandırmak için uğraşıyor ancak başarılı olamazsa Twitter hissedarları eninde sonunda dev şirketlerin bol sıfırlı tekliflerinden en büyüğünü kabul ederek kendi ceplerini doldurarak yeni yatırımlara yelken açma yoluna gidecekler. İşte o an geldiğinde ise masaya en büyük teklifi koymak için sıradan bekleyenler, Google, AOL (Time Warner), Yahoo ve Facebook. Üstelik şirketin değeri de hızla eriyor, iki yıl önce hisse başına 60 dolar olan değeri bugün hisse başına 20 dolara inmiş bulunuyor. Hissedarların, şirket iyice erimeden büyük teknoloji şirketleri arasında rekabeti kızıştırıp Twitter’ı değerinden daha yüksek bir fiyata satma kararı almaları da an meselesi.
7-Shutterfly
Peşindeki şirket: Belli değil
1999’da kurulan Shutterfly, online fotoğraf sipariş servisi veriyor. Dijital fotoğraflarınızı servise gönderiyorsunuz ve kısa süre sonra fotoğraflarınızın fotoğraf kağıdına basılmış, isterseniz çerçevelnemiş, dilerseniz farklı şekilde formatlandırılmış baskıları kapınıza kadar geliyor. New York borsadında 2014’te hisse başına 50 dolar değerle işlem gören Shutterfly, 2016’ya ise 35 dolarla başladı. Öte yandan 2014’ten beri şirketi satmak istiyor olsa da henüz istediği rakamı veren bir dev henüz çıkmadı ancak WhatsApp, Messenger, Instagram gibi servislerini aynı zamanda online bir sipariş servisine dönüştürmek isteyen Facebook gibi bir devin Shutterfly’ı satın alarak Instagram’a entegre etmesi çok şaşırtıcı olmayacaktır.
Türk girişimciler Berhan Kongel ve Cömert Tülümen tarafından geliştirilen mobil uygulama SupportGirls, tüm dünyada büyük ilgi görüyor. SupportGirls 2015’in Mayıs ayında kullanıma sunulmasının ardından yalnızca 4 ay içinde 40 bin kullanıcıya ulaşınca, uluslararası yatırım şirketlerinin de radarına girdi. Geçtiğimiz Ağustos ayında İngiltere merkezli Harlex Projects’ten aldığı 1,2 milyon dolar tutarındaki yatırım sonrasında Avrupa’nın yanı sıra Türkiye, Ortadoğu ile Kuzey Afrika pazarlarında hızla büyüyen uygulama, bugün itibariyle kullanıcısı sayısını 100 binin üzerine çıkarmayı başarmış bulunuyor. 2016’da 500 bin kullanıcıya ulaşmayı hedefleyen SupportGirls özellikle Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika pazarlarında liderliğe oynamayı amaçlıyor. Uygulama daha şimdiden 7 ülkenin mobil marketlerinde ilk 10 uygulama içerisinde kendine yer edinmiş bulunuyor.
SupportGirls, bugüne dek geliştirilen arkadaşlık ve ‘online dating’ platformlarından farklı olarak, kadınlarda ve erkeklerde sadece belirli grupları hedefliyor. Başarılı ve varlıklı erkekleri, güzel kadınlarla bir araya getirmeyi amaçlayan uygulama, bu kriterleri arka planda çalışan reyting, otomatik filtreleme ve hesap onaylama algoritmalarıyla sağlıyor.
SupportGirls hayalleri gerçekleştiriyor…
SupportGirls’ü hayata geçiren girişimciler Berhan Kongel ve Cömert Tülümen, uygulamayı geliştirirken insanların hayallerini gerçekleştirmelerine yardımcı olmayı hedeflediklerinin altını çiziyor.
Berhan Kongel, SupportGirls uygulaması hakkında şu bilgileri veriyor: “Uygulamayı kurgulamadan önce yaptığımız araştırma ve anketler, her 10 kadından sekizinin bir erkekte aradığı özellikler arasında ‘başarılı/zengin’ olmasının; her 10 erkekten dokuzunun ise bir kadında aradığı özellikler arasında ‘güzel’in ilk sırada bulunduğunu gösterdi. Açıkçası, dünyada bu konumlandırmayı yapmak istemeyecek bir ‘online dating’ ürünü olduğunu da düşünmüyoruz. Kullanıcılar da aslında içten içe, ‘playful dating’ olarak da adlandırılan bu tür platformlarda iletişime geçtikleri herkesin bu özelliklere sahip olduğunu hayal ediyorlar. Kadın profiller, ayaklarını yerden kesecek, başarılı, hem eğlenebileceği hem de evlenebileceği bir erkek ararken; erkek profiller de güzel kadınlarla beraber görünmek istiyorlar. Biz, şu anda hedeflediğimiz pazarlarda bunu gerçeğe dönüştüren en iyi uygulama olduğumuza inanıyoruz. İnsanların hayallerini gerçeğe dönüştürmek için yola çıktık ve bunu başardığımızı görmekten dolayı da mutluyuz.”
Kadınlar ücretsiz kullanıyor
Kadınların şimdilik herhangi bir ücret ödemeden kullanabildikleri SupportGirls için erkek kullanıcılar ayda 50 dolar ödüyorlar. Bu fiyat politikasını ‘zengin erkek/güzel kadın’ oranını belirledikleri seviyede tutmak için oluşturduklarını söyleyen Cömert Tülümen, “Şu anda 100 bini aşkın kullanıcımızın 5 binini premium erkek kullanıcılar oluşturuyor, bunların da yüzde 20’si Türkiye’den. Kullanıma sunulalı henüz 8 ay olmasına karşın, uygulamanın gerek yatırımcılardan gerekse kullanıcılardan gördüğü ilginin yanında, ‘online dating’ alanında uluslararası başarı yakalayan ilk Türk girişimi olması da yeni pazarlara açılmamız konusunda bizi cesaretlendiriyor. Hedefimiz 2016 yılında hızlı büyüdüğümüz Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika pazarlarında daha da güçlenerek en az 15 ülkenin mobil marketlerinde ilk 5 uygulama arasına girmek,” diyor.
iOS ve Android işletim sistemine sahip mobil cihazlarda kullanılabilen SupportGirls’te, kullanıcılar, yaş grubunun yanı sıra diğer kullanıcıların konumuna göre arama yapabiliyorlar. Aynı zamanda kullanıcılar birbirleriyle uygulama üzerinden yazılı ve görüntülü sohbet edebiliyorlar.
Apple’ın otomobil üretip üretmeyeceği uzun zamandır tartışma konusuydu. Firma bu konuda hiçbir yorum yapmazken çeşitli otomobil üreticileri ile çok yoğun görüşmeler yapmaları, iCar’ın gerçek olacağına dair şüpheleri de körüklüyordu.
Elektrikli otomobil üreticisi Tesla’nın kurucusu Elon Musk, geçen hafta BBC’ye verdiği röportajda bu konuya değindi ve Apple’ın otomobil üretmek üzere çalışma yaptığının altını çizdi.
Telefon devinin otomobil planlarını “açık bir sır” olarak tanımlayan Elon Musk, Apple gibi güçlü teknoloji firmalarının eninde sonunda otomobil üretmeye ilgi duyacaklarının da altını çizdi. Üstelik Apple’ın çok başarılı bir otomobil üreticisi olabileceğini de vurguladı.
Elon Musk’ın, konuyla ilgili vurguladığı en önemli detay ise telefon üreticisinin otomotiv endüstrisinde çalışan 1000’e yakın deneyimli mühendisi son dönemde işe almış olması: “Eğer binden fazla mühendisi işe alıyorsanız, bazı şeyleri saklamanız çok zor olur,”
Oyun değiştirici bir firma: Apple
Piyasada yayılan söylentilere göre Apple, aynı iPod, iPhone ve iPad’de olduğu gibi, son derece gizli olarak elektrikli ve hatta otonom bir otomobil projesi üzerinde çalışıyor ve bu aracı yine sürpriz bir lansmanla duyurarak otomotiv endüstrisinde de telefon pazarında olduğu gibi, bir anda yıldız üretici konumuna yükselmek istiyor. Hatırlanacağı gibi, Steve Jobs’ın başında olduğu firma aslında bir PC üreticisi olarak tanınırken, hiç beklenmedik şekilde iPhone telefonunu lanse ederek bir anda telefon pazarına girmiş ve bu hareketin sonunda Ericcson, Motorola, Nokia gibi yüz yıllık dev telefon üreticilerinin işlerini elinden alarak bu firmaların havlu atmasına neden olmuştu.
iPhone üreticisi şimdi aynı stratejiyi uygulayarak otomotiv sektörüne girerek otomobil üretmeye başlarsa, Ford, Fiat, Mercedes, BMW, Toyota gibi dev ve köklü otomotiv firmalarını oyun dışı bırakabilir mi? Bekleyip göreceğiz.
SNC tarafından geliştirilen uzay mekiği Uluslararası Uzay İstasyonuna seferler yaparak yük taşıyacak. Proje 2024’e kadar devam edecek. Uzaya yapılacak her bir uçuşta toplam 5 bin 500 kilogram kargo taşınacak.
SNC firması, uzayda çeşitli araştırmaları yürüten Uluslararası Uzay İstasyonuna (ISS) kargo teslimatı, iade ve boşaltım hizmetlerinin sağlanması işinin yüklenicisi seçildi. NASA’nın SNC’yi seçmesiyle birlikte, 2024 yılına dek ABD’nin kargo Uluslararası Uzay İstasyonuna (ISS) erişimi ve kargo teslimatında kullanılacak uzay araçlarının tekrar kullanıma uygunluğu ve piste iniş yapma imkânı da sağlanmış olacak.
Sierra Nevada Corporation’ın Başkanı Eren Özmen, ABD’nin bu kritik önem taşıyan programı için NASA’nın SNC’yi seçmiş olmasından onur duyduklarını dile getirerek, “Böylesine büyük bir yarışta, SNC’ye duyulan güvenin bu şekilde gösterilmesi gerçekten göğsümüzü kabarttı; Dream Chaser uzay aracının muazzam özelliklerini tüm dünyaya başarılı bir şekilde göstermek için sabırsızlanıyoruz. SNC’nin bu ihaleyi kazanması hepimiz için bir Amerikan Rüyasının gerçekleşmesi anlamına gelmekte. CRS2 ihalesine destek vererek bu ehemmiyetli projenin önemini takdir ettikleri için NASA’ya, İdareye ve Kongreye teşekkürlerimizi sunuyoruz,” ifadelerini kullandı.
SNC, NASA geliştirme ve uzay mekiği alanındaki 40 yılı aşkın mirasından yola çıkarak, altı yılı NASA’nın Ticari Mürettebat Programı kapsamında olmak üzere, 10 yılı aşkın bir süredir geliştirilmekte olan, yeniden kullanıma uygun Dream Chaser uzay aracının sahibi ve ana işleticisi konumunda.
SNC’nin Dream Chaser Cargo Sisteminin özellikleri
Dream Chaser uzay aracının mevcut fırlatma aracı kaportalarının içine sığabilmesine imkân veren yenilikçi katlanır kanat tasarımı; bu özellik aracı çok çeşitli bir roketler grubuyla kullanıma uyumlu hale getirerek uzaya erişim garantisi sağlamaktadır.
Uluslararası Uzay İstasyonuna aynı anda 5500 kg basınçlı ve basınçsız kargo teslim kabiliyeti; bu rakam NASA’nın CRS2 Teklif Talebinde belirtilen gereksinimlerin üzerindedir.
Maliyetleri azaltan ve hızla yeniden uçuşa hazır hale gelmesini sağlayan yüksek yeniden kullanıma uygunluk özelliği. Basınçlı kargo iadesine duyarlı hizmet kabiliyeti; bu sayede bilimsel deneylerin amaçlanan şekilde ve kontaminasyona yol açmaksızın hızla araştırmacılara geri dönüşü sağlanmaktadır
Düşük g kuvvetiyle yeniden atmosfere giriş ve piste iniş; bu özellik hassas yüklerin ve bilimsel deneylerin geri dönüşü ve kargoya anında erişim imkânı sağlaması açısından çok önemlidir.
Tamamıyla toksik olmayan yakıtların ve sarf malzemelerinin kullanılması; Dream Chaser tarihte çevre sorumluluğu bu derece yüksek olan ilk araçtır.
Dream Chaser programı Louisville, Colorado’da bulunun merkez üzerinden yürütülmeye devam edecek. SNC, ihale kapsamındaki ihtiyaçlara destek vermek üzere, uluslararası ortaklarıyla bağlantılı olarak, Colorado’daki ve ABD genelindeki faaliyetlerini önemli ölçüde genişletmeyi planlıyor. SNC’nin ve Rüya Takım adını verdiği ortak kuruluşlarının istihdam artışı ve ekonomi bağlamındaki etkisi günümüzde Amerika çapında 25 eyalete ve 15 ülkeye yayılmış olup, CRS2 ihalesiyle bu etkinin daha da artması bekleniyor.
Webrazzi ödüllerinde 234 bin 598 farklı sosyal medya hesabından 1 milyon 411 bin 588 adet oy kullanıldı. Paraşüt, kendi alanında 9.418 oy alarak ödülün sahibi oldu.
Paraşüt Kurucu Ortağı Sean X. Yu:
“2014 Haziran’dan bu yana küçük ve orta ölçekli işletmelere web tabanlı fatura ve finansal yönetim hizmetini sunuyoruz. Emin adımlarla büyüyor ve hizmetlerimizin kapsamını her geçen gün daha da genişletiyoruz. Bugüne kadar 50bin işletmeye ulaştık. Her ay %20-30 oranında büyüyoruz. 2016 sonuna kadar 200bin işletmeye ulaşmayı hedefliyoruz.Kendi alanlarında başarılı birçok girişimin yarıştığı Webrazzi 2015 ödüllerinde, internet kullanıcıları tarafından oylanarak kazandığımız Yılın SaaS Girişimi ödülünü almaktan ötürü çok mutluyuz. Bu yıla şanslı başladık, Ocak 2016’da kazandığımız bu ikinci ödül. Tüm Paraşüt ekibine ve ödülleri ile bizi daha da ileriye taşıyan kişi ve kuruluşlara çok teşekkür ediyorum.”
Microsoft’un arttırılmış gerçeklik gözlüğü Hololens, teknoloji dünyasındaki en çok merak edilen ürünlerden biri. Arttırılmış gerçeklik kavramını günlük hayata etkin olarak adapte edebilecek potansiyele sahip olan gözlük hem teknolojisi hem de yarattığı potansiyel ile büyük ilgi çekiyor.
Ancak ne var ki Microsoft gözlüğün laboratuvardan dışarı çıkmıyor ve onu basın mensuplarına denetmek konusunda da son derece ketum davranıyor. Dolayısıyla cihaz hakkında detaylı bilgi edinmek mümkün olmuyor ve hakkında bildiğimiz çoğu veri Microsoft’un lansmanlar sırasında basına yaptığı açıklamalardan oluşuyor.
Hololens hakkında en çok merak edilen konulardan bazıları, cihazın başka hangi cihazlarla uyumlu olacağı, evde veya işte kullanımı sırasında diğer kullanıcılarla nasıl etkileşim kuracağı gibi detaylardan oluşuyor.
Wi-fi ve Bluetooth
Microsoft şimdi, İsrail’de yapılan lansman sırasında bu merak edilen sorulara cevap verdi. Buna göre, Hololens’in etkileşim kurabileceği cihazların sayısı çok fazla. Microsoft’a göre Wi-fi veya Bluetooth üzerinden bağlantı kurabilen tüm cihazlar Hololens ile iletişim kurabilecek, etkileşime girebilecek. Hololens ayrıca evrensel Windows 10 uygulamalarını da çalıştırabilecek. Böylece, daha piyasaya çıkar çıkmaz çok geniş bir uygulama desteğine sahip olacağı anlaşılıyor.
Ayrıca Hololens gözlüğü kullananlar aynı odada veya farklı mekanlarda internet üzerinden birbiriyle bağlantı kurabilecekler, gözlüğü senkronize olarak kullanabilecekler.Bu sayede, aynı videoyu/filmi izleyebilecekler veya aynı oyunu oynayabilecekler ya da birbirleriyle telefon görüşmesi yapar gibi iletişim kurabilecekler.
Cihazın pil durumu da beklentilerin üzerinde performansa sahip olacak gibi görünüyor. Normal kullanımda 5,5 saat pil ömrüne sahip olacak cihazın yüksek performanstaki pil ömrü 2,5 saat kadar olacak. Elbette gözlüğü şarja takılı olarak kullanmak da mümkün olacak.
Gözlüğün geliştirici sürümünün piyasaya çıkış tarihi ise kesin değil ama 2016’nın ikinci çeyreğinde geliştiricilerin artık Hololens’lerine erişebilecekleri bekleniyor. Microsoft’un CEO’su Satya Nadella’nın daha önce yaptığı açıklamalarda ise, gözlüğün ticari olarak son kullanıcılara ulaşma tarihi olarak 2020 işaret edilmişti. Yani yaklaşık 4 yıllık bir uygulama geliştirme süreci yaşanacak gibi görünüyor.
Apple, aynı Google gibi, dijital platformlarda reklam satmak için altı yıl önce iAd platformunu kurmuştu. Ancak şirket bu platformdan beklediği verimi alamadı. Çünkü Apple’ın iyi bilinen “kontrol hastalığı” iAd müşterilerini canından bezdiriyordu. Belirli standartlara uymak zorunda olan reklamların Apple uzmanlarından onay almadan yayına girmesine izin verilmiyordu. Bu da reklam verenleri iAd ile uğraşmak yerine, Google gibi alternatif ve daha rahat platformlara yönlendiriyordu.
Apple şimdi iAd sistemindeki hatasını kabul etti ve bundan sonra ağır kontrol mekanizmalarıyla reklamverenleri boğmayacaklarını açıkladı. Reklamverenler artık serbestçe, diledikleri formatta dijital reklam oluşturarak iAd platformu üzerinden yayına koyabilecekler.
Böylece artık üzerinde iAd logosu olan çok daha fazla reklam görebileceğiz ve elbette Apple, sahip olduğu iOS platformunun da gücüyle, devasa gelirlerine, bir de yüksek boyutlu reklam gelirleri eklemiş olacak.
Qualcomm Incorporated ve TDK, mobil cihazlara entegre edilen sistemler ve nesnelerin interneti (IoT), insansız hava araçları, robotlar, otomotiv uygulamaları gibi hızla büyüyen segmentlerde kullanılabilecek RF ön uç (RFFE) modülleri ve RF filtreleri geliştirmek amacıyla RF360 Holdings Singapore PTE. Ltd. (RF360 Holdings) adı altında bir ortak girişim kurduklarını açıkladı.
Kurulan ortak girişimle TDK’nın mikro-akustik RF filtreleme, paketleme ve modül entegrasyon teknolojileri ile Qualcomm’un gelişmiş kablosuz teknolojiler alanındaki deneyimi bir araya getirilerek, tam entegre sistemler için çığır açan RF çözümleri geliştirilecek.
RF360 Holdings’in kurulmasının yanı sıra anlaşma kapsamında Qualcomm ve TDK, sensörler ve kablosuz şarj da dâhil olmak üzere kilit öneme sahip teknolojilerde işbirliklerini genişletecek.
Anlaşmanın, düzenleyici kurumların onayı ve diğer şartların yerine getirilmesi ardından 2017 yılının başlarında yürürlüğe girmesi bekleniyor.
Konuyla ilgili açıklama yapan Qualcomm Incorporated CEO’su Steve Mollenkopf,“TDK, RF filtreleme ve modülleri alanında sahip olduğu modern uzmanlığı ile elektronik parça üretiminde lider bir rol üstleniyor. Kendileri ile birlikte gelecek nesil mobil iletişim ekosistemine daha iyi hizmet etmeyi, bu alanda inovasyonu hızlandırmayı ve işbirliklerimizi genişletmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz. Bu ortak girişimin üreteceği RF filtreleri, Qualcomm RF360™ ön uç çözümlerini daha da geliştirerek Qualcomm’un mobil iletişim ekosistemine gerçekten tam bir çözüm sunmasını sağlayacak. Bu işbirliği sayesinde iş segmentlerimiz içerisinde yer alan OEM’lere yönelik stratejimizi hızlandırarak büyümemizi artırma fırsatı yakalamış olacağız.” dedi.
TDK CEO’su ve Başkanı Takehiro Kamigama ise açıklamasında, “Bu ortak girişim fikirsel olarak birbirlerini tamamlayan her iki taraf için de bir kazanç. Müşteriler, bu ortaklığın sahip olduğu özgün ve geniş kapsamlı portföyün faydalarını görecek. Bu da TDK’nın büyüme açısından kilit öneme sahip iş segmentlerindeki konumunu güçlendirecek, yeni ve heyecan verici fırsatların önünü açacak. Müşterilerimiz için farklı filtreler, alıcı-vericiler ve modüllerin sorunsuz arzını garanti altına almak bizim için öncelikli bir hedef.” şeklinde konuştu.
Amazon’u önceleri kitap satan bir web sitesi olarak tanıdık. Sonra her türlü tüketim malzemesi de satmaya başlayan Amazon ardından e-kitap, tablet, internet yayıncılığı gibi alanlara da girdi. Müşterilerine satın aldıkları malı drone’larla ulaştırmak için kurduğu Amazon Prime servisi nedeniyle ABD’de havacılık otoriteleri birbirine girdi, yeni kanunlar çıkarıldı.
Ama Amazon tüm bu hizmetlerinden edindiği büyük kazanca doyamıyor. Şirket şimdi de Çin’de bir denizcilik şirketi kurdu. Şirketin amacı ise Çin’de üretilen malların ABD’ye deniz yolundan taşınması için taşımacılık hizmeti vermek.
Çin yetkililerinin şirket hakkındaki araştırmasının tamamlandığı ve kuruluşuna onay verdiği haberleri medyaya ulaştı. Yani Amazon yakında dev gemilerle, konteynerler dolusu Çin malını önce ABD’ye taşıyacak, oradan da kamyonlar ve drone’lar vasıtasıyla, internet sitesi üzerinden o malları satın alan müşterilerine ulaştıracak.
Elbette Amazon’un asıl amacı, Amazon servislerinin müşterilerine mal taşımak değil. Okyanus taşımacılığının yıllık ekonomik büyüklüğü 350 milyar dolar. Amazon bu 350 milyar dolarlık pastanın büyük dilimini kendi için istiyor. Dolayısıyla yakında bordalarında Amazon simgesi olan çok sayıda şilep görecek olursak şaşırmayalım. Bunların bazıları Türkiye boğazlarından da geçebilir.
Foursquare’in çok hazin bir öyküsü var. Foursquare aslında birkaç yıl önce çok popüler bir uygulamaydı. Kullanıcıların gezdikleri, gördükleri, bulundukları yerleri işaretleyerek “check-in” yaptıkları uygulamada, bu mekanların sanal valiliğini almak için eğlenceli mücadeleler de yaşanıyordu.
Ancak Foursquare bu popülaritesini iyi kullanamadı. Anlaşılması zor bir kararla Foursquare uygulamasını bir tür mekan-eleştiri platformuna çevirmeye karar veren şirket Fourquare’in eski formatının ise Swarm isimli yeni bir uygulamada devam edeceğini açıkladı.
Fakat Swarm uygulaması eski Foursquare kadar başarılı olamadı. Kullanıcılar bu isim değişikliğine adapte olamadılar ve popüler mekanların sanal valiliğini almak için yarışan insanlar kısa sürede Fourquare’den uzaklaştılar.
Uygulama hala aktif, hala kullanıcılar tarafından indiriliyor, kullanılıyor ama eski zafer dolu günlerinden çok uzakta olduğunu itiraf etmek lazım.
Uygulamayı ikiye ayırıp isimlerini değiştirmek gibi hatalı bir kararı hangi yöneticiler aldı ve bu karardan ne kadar pişman oldular, bilinmez ama Foursquare şimdi yeni bir açıklama yaptı.
Artık son kullanıcılara yönelik bir sosyal ağ olmaktan çok B2B, yani şirketlere hizmet veren bir iş modeli üzerinde çalışmak istediklerini açıklayan Fursquare böylece son kullanıcılara reklam göstererek veya restoranlarda indirim dağıtıp komisyon alarak kazanmayı umduğu parayı, Twitter’e, Apple’a, Microsoft’a, Google’a harita bilgileri satarak kazanacak.
Aylık 50 milyon aktif kullanıcısından gelen bilgileri harita üzerinde konumlandıracak olan Foursquare bu verileri Apple’ın, Twitter’ın veya harita analizlerine ihtiyaç duyan başka geliştiricilerin hizmetine sunacak.
Şirketin mevcut harita verileri zaten Twitter’daki lokasyon etiketleme özelliği için kullanılıyordu. Foursquare şimdi harita analizlerini reklam şirketlerine de açmak istiyor. Böylece mobil reklam alanında farklı uygulamalar geliştirecek olan diğer şirketler Foursquare’ın güçlü harita veritabanını kullanmak için şirkete ödeme yapacaklar.
Bu arada, Foursquare’ın piyasaya satacağı tüm o harita verilerini nasıl oluşturduğunu merak ediyorsanız, cevabı basit. O verileri Foursquare’e bir verdik. Gittiğimiz her yerde check-in yaparak, bulunduğumuz yeri tanımlayan lokasyon bilgileri açarak, fotoğraflar ve yorumlar paylaşarak Foursquare’ın haritalarını çok değerli verilerle zenginleştirdik, işte şimdi şirket o verileri satarak kasasını dolduracak.
Canon, PIXMA serisine üç yeni yazıcı eklediğini duyurdu. Yeni yazıcılar Canon PIXMA 1400, PIXMA G2400 ve PIXMA G3400 tek bir mürekkep şişesi setiyle 7000 sayfaya kadar renkli ve 6000 sayfaya kadar siyah baskı alabiliyor. Canon’un yeni orijinal Kesintisiz Mürekkep Besleme Sistemi (Continuous Ink Supply System – CISS) özelliğine sahip yazıcılarda, yüksek hacimli baskılarda mürekkep harcamasını kayda değer ölçüde azaltmak amacıyla yeniden doldurulabilir mürekkep tankları kullanılıyor.
Yeni yazıcılar, en üst düzeyde verimlilikte çalışarak rakip tanımayan sayfa baskısı sayısı sunuyor. Yüksek sayıda baskı alan ofisler ve sevdikleri fotoğrafların baskısı almaya düşkün olan ev kullanıcıları düşük maliyetle baskı alabiliyor. Canon’un orijinal pigment siyah ve boya bazlı renkli mürekkepleri baskıların net, okunabilir metinlerle ve canlı renklerle olağanüstü yüksek kalitede olmasını garantiliyor.
Yüksek hacimli baskılar için güvenli ve hızlı
Kalite, zengin detay ve kolaylık sunmak üzere tasarlanan PIXMA G1400 tek fonksiyonlu bir yazıcı, PIXMA G2400 ve PIXMA G3400 modelleri ise baskı, tarama ve fotokopi fonksiyonlarını sunan hepsi bir arada yazıcı olma özelliğine sahip. Yazıcıların her birinde yüksek hızlarda yüksek kaliteli baskılar alınabilmesi için dayanıklı FINE yazıcı kafası sisteminin yanı sıra mürekkep besleme silindirlerine hava girişini durduran teknoloji kullanıldı. Yüksek hacimli baskılar için güvenli ve istikrarlı bir yapı oluşturuldu. 2pl, 4800x1200dpi baskı motoru detay bakımından çok zengin olan baskılar için pürüzsüz renk tonu geçişleri sunuyor. Yazıcıların bu özelliği karmaşık belgelerin veya yüksek kaliteli fotoğrafların baskısı için her model 60¹ saniye gibi çok kısa bir süre içinde kenarsız 4 x 6” fotoğraf baskısı da alabilir.
Yeni, kompakt yeniden doldurulabilir mürekkep tanklı modellerde, estetik tasarım ile kullanım kolaylığı bir arada sunuluyor. Dört adet yüksek çıkışlı, öne yerleştirilen mürekkep tankı, hemen görülebildiği için şişelerin mürekkep seviyeleri kolay ve hızlı bir şekilde kontrol edilebilirken özgün tasarımlı mürekkep şişeleri görevlerin hızla ve zahmetsizce tamamlanmasını sağlıyor.
Wi-Fi bağlantısıyla yaratıcılık
İnternet yoluyla baskı alınabilmesi için PIXMA G3400 modelinde Wi-Fi bağlantısı işlevi bulunuyor. Canon’un yeni PRINT uygulamasıyla tam uyumlu olan model ile kablo kullanılmadan PC bilgisayarın yanı sıra akıllı telefonlar veya tabletlerden de kablosuz baskı alınabiliyor. Bulut tabanlı baskı özelliği sayesinde dünyanın her yerine belge veya fotoğraf gönderebilir ve Instagram™, Google Drive™, Facebook™, Dropbox™ ve Flickr™ dahil popüler hizmetlerden uzaktan baskı da alınabiliyor. Gerçek anlamda yaratıcı fotoğraf baskısı yapabilmeniz için PIXMA G3400 modeli Canon’un Easy-PhotoPrint+ uygulamasıyla da uyumludur. Tabletlerden veya bir web tarayıcısından erişebileceğiniz yazılım, fotoğraflarınıza ulaşarak, kutlama kartları veya takvimler gibi yaratıcı projelerinizi yazdırmadan önce düzenlemenize imkan tanıyor.
Yeni yazıcıların hepsi kartlar, elişleri ve güzel sanatlar çalışmaları dahil kişiselleştirdiğiniz çeşitli eserleri yazdırmanıza yardımcı olan Creative Park’ın da aralarında bulunduğu farklı uygulama seçeneklerini içeren Canon’un My Image Garden yazılımı ile birlikte teslim ediliyor.
IBM 2015 yılında 7.355 adet patent alarak ABD’de yıllık en çok patent alanlar listesinde bir kez daha birinci oldu. 23 yıldır bu listenin ilk sırasında yer alan IBM’in 2015 yılı patent sonuçları şirketin çok çeşitli alanlardaki inovasyonları, bilişsel çözümleri ve bulut platformuna yaptığı yatırımların bir göstergesi oluyor.
2015 ABD patent alanlar listesindeki ilk 10 şirket:
1- IBM 7.355
2- Samsung 5.072
3- Canon 4.134
4- Qualcomm 2.900
5- Google 2.835
6- Toshiba 2.627
7- Sony 2.455
8- LG Electronics 2.242
9- Intel 2.048
10- Microsoft 1.956
Makinelerin duyguları anlamasına yardımcı olma: Bilişim geçmişinin çoğunda, insanların, makinelerin kurallarıyla hareket etmesi gerekiyordu, genellikle kendimizi anlaşılır kılmak için tuşlarla yazıyor veya düğmelere basıyorduk. Bilişsel çağda ise makineler bizi dinliyor ve bizimle konuşuyorlar. IBM Araştırma Birimi’nin Çin laboratuvarında çalışan bir grup bilim insanı, makinelerin, duygu yüklü sözcükleri yorumlamasına ve böylece bizimle daha doğal yollarla sohbet etmesine yardımcı olan bir sistemin patentini aldı. (Patent US9117446)
Bilişsel bilişim ve şirketin bulut platformu ile ilgili alanlarda 2.000’den fazla patent alan IBM mühendisleri bilişsel bilişim ve yapay zeka alanlarında makinelerin, insanlarla doğal ve alışılmış yollarla etkileşim kurarken farklı veri türlerini öğrenmelerine, muhakeme etmelerine ve verimli bir şekilde işlemelerine yardımcı olabilecek yeni teknolojiler geliştirdiler.
Bilgisayarların insanlardan öğrenmesine yardımcı olma: Geleneksel bilgisayarların aksine, bilişsel sistemler, deneyimlerden öğrenebiliyorlar. Bir ekip, bilgisayarların, insanlarla etkileşim kurarak dili anlamalarına yardımcı olan bir teknoloji üretti. Buradaki amaç, bilgisayarların, bir insanla mı, yoksa bir makineyle mi etkileşim kurmakta olduğunu anlamasına yardımcı olmaktı. (Patent US9146917)
IBM mühendisleri aynı zamanda IBM’in bulut platformunda gelişme sağlayacak olan inovasyonlara da odaklandı.
Bulutun daha hızlı ve daha verimli çalışmasına yardımcı olma: Bulut bilişimin bir avantajı, kaynakların dünyanın her tarafından sağlanabilmesidir. Her yerdeki kaynakları kullanabilmenize rağmen, bir bulut, kaynaklar arasındaki ve son kullanıcılar ile kaynaklar arasındaki ağ gecikmesi süresinin en aza indirilebildiği durumlarda daha verimli olarak çalışır. Bilgisayar konusunda çalışan IBM bilim insanları, kullanılabilir kaynakların bir topolojisini çıkarmak ve bunlar arasındaki ve bunlar ile son kullanıcılar arasındaki en kısa ağ rotalarını belirlemek için bir yol geliştirdiler ve bunun patentini aldılar. Kaynakların en verimli konfigürasyonu daha sonra kaynakların sağlanması sırasında kullanılabiliyor. (Patent US8972986)
İşin yapılması için dünyanın her yerinden kaynak sağlama: IBM mühendisleri, bulutun, yoğun iş yükleri için, paylaşacak ekstra kapasitesi olan diğer bulutlardan ekstra bilişim kaynağı istemeleri için bir yol geliştirdiler. Aynı zamanda, yeterli kullanılabilir kaynağa sahip olan bulutlar, yüksek profilli etkinlikler yaklaştıkça diğer bulutlara uyarı verebiliyor. Bu da süreçlerin daha hızlı ve daha verimli bir şekilde tamamlanmasını sağlıyor. (Patent US9009722)
IBM mühendisleri sektörlerde dönüşüm yapılmasına yardımcı olan inovasyonlara da odaklanıyor.
Uluslararası seyahat noktalarında etkili iletişim: Uluslararası havalimanları gibi seyahat merkezleri, farklı dilleri mümkün olduğunca hızlı ve etkili konuşan yolculara bilgi verme gereksinimi duyar. IBM mühendisleri, seyahat eden bir grup insan arasında en sık hangi dillerin konuşulduğunu algılamak için bir yol keşfettiler. Bu keşif sayesinde duyurular bu dillere çevirilebiliyor ve bu işlem en sık konuşulan dillerin sırasına göre yapılabiliyor. (Patent US9015032)
Bilgisayar ile öğrenme aracılığıyla hasta bakımını geliştirme: Bilişsel sistemler, büyük hacimli ve farklı veri kaynaklarını analiz ederken karar vermek için kullanılan akıllı öngörülerin oluşturulmasına yardımcı olacak çeşitli algoritmalar kullanıyor. Bu bilişsel sistemler, tıp profesyonellerinin, hastaları için kanıta dayalı tedavi seçeneklerini belirlemelerine yardımcı olmak amacıyla kullanılabiliyor. IBM mühendisleri; doktorların, kişiye özel tedavi seçeneklerini belirlemelerine yardımcı olmak amacıyla belirli tıbbi kategorilere dayalı olan algoritmaları belirleyen bir buluş için patent aldılar. (Patent US9171478)
IBM‘in 2015patent skorunda 50eyalette ve bölgede, 46ülkede bulunan 8.500‘den fazla IBM çalışanının emeği bulunuyor. ABD dışında yaşayan IBM mühendisleri, şirketin 2015 patentlerinin yüzde 36’sından fazlasına katkıda bulunuyor.
Araştırma ve geliştirme faaliyetleri, bir ülkenin üretimi ve ticareti için en önemli konuların başında geliyor. Önümüzde Güney Kore örneği duruyorken, AR-GE‘yi küçümsememiz gerektiğini daha iyi anlamalıyız.
Çok değil, 20 – 30 sene öncesine gittiğimizde Güney Kore ürünleri çok alınabilir ürünler olmamasına karşın, yapılan AR-GE çalışmaları neticesinde şu anda dünyanın en büyük ihracat yapan ülkeleri arasında başı çekiyor. Bunlardan biri neden Türkiye olmasın?
AR-GE reform paketi neler içeriyor?
AR-GE reform paketi ilk olarak, ithalatta kilogram başına düşen birim gelirin 1.6 dolardan 3 dolara çıkmasını hedefliyor.
Şöyle düşünün. Tonlarca alüminyum ithal ediyorsunuz, bu alüminyum cüzi rakamlara ithal ediliyor. Daha sonra alüminyum kasalı bir telefona ise yüzlerce dolar ödeme yapıyoruz. Dengelediğimiz zaman artık katma değerli ürünlerin satışı çok daha önemli durumda. Bunun için de AR-GE yatırımı çok önemli.
AR-GE için özel şirketlere imkanlar sunulacak
AR-GE’nin ekonomideki oranı şu an yüzde 1 seviyesinde. Bu oran ilk aşamada yüzde 3 seviyesine çıkartılması hedefleniyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu, açıklamasında özel sektöre vergi muafiyeti ve AR-GE girişimlerine destek gibi pek çok yeniliği duyurdu.
Projeyi yap, desteği kap
AR-GE tarafında verilecek mesaj ise projeyi yap, desteği kap olacak. Zaten ülkemizde Tübitak, projelere ciddi bir destek veriyor. Bu destekler daha da artırılacak.
İyi niyet çok önemli
Ülkemizde daha önce yapılan teşviklere baktığımızda, bazı fırsatçıların da bu alanlara girdiğini görüyoruz. Gerçekten etkili olacak projelere destek verilemeyip, bazı sonuç doğurmayacak projelere verilen destekler konusunda yetkilileri daha dikkatli olmaya çağırıyoruz.
Çinli elektrikli eşya devi Haier, son yıllarda hızla yükselttiği cirosunu artık yatırım olarak kullanmaya başladı. En büyük rakibi General Electric‘in elektrikli ev eşyaları birimini satın aldı.
Şu anda dünyanın en büyük elektrikli ev eşyaları üreticisi konumunda olan Haier, 2014 yılındaki 32.6 milyar dolarlık cirosuyla ciddi bir güç konumunda.
Hisseler hemen değerlendi!
Yapılan satın alma sonrasında işlerin pek de iyi gitmediği General Electric hisselerinde de canlanma oldu. Oturumun kapanmasından sonra, vergi sonrası hisse başına 20 centlik bir değer artışı söz konusu oldu.
2016 yılında yeniden yapılanma sürecine gireceği yakın kaynaklar tarafından açıklanan General Electric, bakalım Haier ile beraber nasıl bir ivme yakalayacak?
Kaynak: Reuters
Renault-Nissan İttifakı, 2020 yılına kadar Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa, Japonya ve Çin’de otonom sürüş özelliklerine sahip otomobil modellerini lanse edeceğini açıkladı. Bu araçlar, kitlesel pazarlara yönelik temel modellerde ulaşılabilir bir fiyat politikasıyla sunulacak. İttifak buna ek olarak, insanların iş, eğlence ve sosyal ağlara her an bağlı kalmalarını sağlayacak yeni uygulamalar da tanıtacak.
Renault-Nissan Silikon Vadisi Araştırma Merkezi’ndeki bir konuşmasında Renault-Nissan İttifakı’nın, sıfır emisyon ve sıfır can kaybı hedeflerine sıkı bir şekilde bağlı olduğunun altını çizen Renault-Nissan İttifak Başkanı ve CEO’su Carlos Ghosn, “Üç kıtada otomobiller için otonom sürüş ve ağ teknolojileri geliştirmek ve yaygınlaştırmak istememizin en büyük nedeni bu” ifadelerini kullandı.
Sıfır emisyon ve sıfır can kaybı
Halen endüstrinin açık ara sıfır emisyonlu araç lideri konumunda olan Renault-Nissan İttifakı, Aralık 2010’da San Francisco Körfezinde satılan ilk Nissan LEAF’ten bu yana yaklaşık 300 bin elektromotorlu otomobil satışı gerçekleştirdi. Renault-Nissan İttifakı’nın sunduğu araçlardaki güvenlik ve verimlilik seviyesi de önemli oranda yükselirken, Japonya’da Nissan araçlarındaki ölümcül ve ciddi yaralanmalar son 20 yılda yüzde 61 oranında azaldı. Renault otomobilleri içindeki ölümcül ve ciddi yaralanmalar ise son 15 yılda yüzde 80 oranında düşüş gösterdi. Otonom sürüş sayesinde tüm ölümlü kazaların yüzde 90’ının başlıca nedeni olan sürücü hataları daha da azaltılacak.
2016 senesinde “Tek Şerit Kontrolü” özelliğine sahip araçlar piyasaya sürülecek. Söz konusu özellik sayesinde otomobiller dur-kalk trafik de dahil olmak üzere yoğun otoyollarda otonom teknolojiyle yol alabilecek. Renault-Nissan İttifakı 2018 yılında sürüş esnasında tehlikeleri kendi kendine algılayıp değerlendirebilecek ve şerit değiştirme kabiliyetine de sahip olan “çoklu şerit kontrolü” teknolojisine sahip araçlar lanse edecek. 2020 yılında ise şehir içi kavşaklarda ve yoğun şehir içi trafiğinde sürücü müdahalesi olmaksızın kendi kendini yönlendiren “Kavşak Otonomisi” teknolojisinin lansmanı yapılacak.
2016 yılının ilerleyen dönemlerinde otomobil ile uzaktan iletişime geçme imkanı tanıyan mobil cihazlara yönelik yeni bir otomotiv uygulamasını lanse edecek olan ittifak, önümüzdeki yıl ise ilk “İttifak Multimedya Sistemi”ni tanıtacak. Bu sayede yepyeni multimedya ve navigasyon özelikleri ile birlikte gelişmiş akıllı telefon entegrasyonu ve kablosuz harita güncellemeleri mümkün olacak. 2018 yılında devreye alınacak yeni platformla bireysel ve ticari müşterilere yönelik yeni Sanal Kişisel Asistan özelliği sunulacak. İttifakın sunmuş olduğu bütün otonom sürüş teknolojileri sürücünün tercihine bağlı olarak kullanılabilecek.
Kazanma hedefiyle birleşme
2014 senesinde Renault-Nissan İttifakı, her iki şirketin mühendislik departmanlarını bir araya getirdi. Renault ve Nissan mühendislerinin birlikte çalışarak geliştirdiği teknoloji, her iki marka tarafından tüm ürünlerde kullanılacak ve müşterilerin kullanımına sunulacak. İttifak mühendislerinin donanım ve yazılım uygulamaları da dahil olmak üzere geliştirdiği “Teknoloji Kiti”nden, Renault, Nissan, Infiniti ve diğer İttifak markalarının ekipleri kendi ürünleri için ihtiyaçları olan teknolojiyi ve ekipmanı seçebilecekler.
Dünyada her 10 otomobilden bir tanesini satan dünyanın en büyük dördüncü otomobil grubu Renault&Nissan İttifakı, yaklaşık 5 milyar dolarlık bir Ar&Ge bütçesine sahip. Grubun, Japonya, Fransa, Michigan ve California araştırma merkezlerinin yanı sıra Hindistan, Brezilya, Romanya, Türkiye ve Çin’de de büyük mühendislik merkezleri bulunuyor.
Uzmanlığı tüm dünyada kabul görmüş bir isimle anlaşma sağlandı
İttifak, teknoloji uzmanı Ogi Redzic ile Ağ Bağlantılı Otomobil Teknolojiler ve Mobilite Hizmetler Departmanı Başkan Yardımcısı olarak anlaşma sağladı. Renault-Nissan’a Nokia, NAVTEQ, Motorola ve kablosuz iletişim cyberPIXIE’de görev yaptıktan sonra gelen Redzic, son olarak Nokia HERE’de Otomotiv Departmanı Başkan Yardımcısı olarak görev yapmıştı. Paris’te görev yapacak olan Redzic hem Fransa hem de Japonya’daki ekiplerden sorumlu olacak.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından düzenlenen ‘serbest tüketici limitleri’, belirlenen sınırın her yıl giderek düşmesi ve ev kullanıcılarını da içeren tüm abone gruplarının kapsama dahil edilmesiyle birlikte Türkiye’de yaklaşık 6 milyon elektrik tüketicisini yakından ilgilendirir hale geldi. EPDK’nın 2016 yılı düzenlemesine göre 3 bin 600 kWh seviyesine düşürülen limit ise aylık yaklaşık 120TL’ye denk geliyor ve özellikle de toplam tüketicilerin yüzde 81’ini oluşturan mesken grubuna hitap ediyor.
Türkiye’nin ilk elektrik tarifeleri karşılaştırma ve tedarikçi değiştirme internet sitesi EnCazip tedarikçiler arasındaki rekabeti arttırarak tüketicilere daha cazip koşullarla elektrik tedarik edilmesini ve rekabetten en büyük faydayı yine tüketicinin sağlamasını hedefliyor. Hizmetten faydalanan elektrik tüketim alışkanlıklarına göre yüzde 20’ye kadar tasarruf elde edebiliyor.
“Hedefimiz rekabeti arttırmak”
Türkiye’deki elektrik piyasasının gelişimini değerlendiren EnCazip Yönetici Ortağı Onur Orakçıoğlu, “EnCazip olarak hedefimiz yalnızca tüketicilere en ucuz elektrik tarifesini bulmak değil, aynı zamanda sektördeki rekabetin tüketici lehine gelişmesini de sağlamak. Bunu bir anlamda rekabeti arttırarak yapıyoruz. Unutmamak gerekir ki rekabetin yoğun olduğu piyasalarda fiyatlar düşüş gösterirken hizmet kalitesi de bir o kadar yükselmektedir.” dedi.
“Elektrik tedarikçisi değiştirmenin en kolay yolu”EnCazip, tüketicilere doğru bilgi ve altyapıyı sağlayarak, en cazip elektrik tarifelerini kolayca bulabilmelerine olanak tanıyor. İnternet sitesi, tedarikçi değişimi sürecinde birim fiyatları, aylık fatura tutarı, sözleşme süresi, indirim oranı ve teminat bilgisi gibi tüketicilerin dikkat etmesi gerekenleri de teknolojik altyapısı ile açık bir şekilde gösteriyor. Elektrik tedarikçilerinin de tüketicilere daha iyi hizmeti, daha cazip fiyatlarla sağlamaları için ortam sağlıyor.
EnCazip Yönetici Ortağı Çağada Kırım, EnCazip’in farkını şu şekilde vurguluyor: “Tüketicilere en çok istedikleri şeyi, tasarrufu sağlıyoruz. EnCazip ile tüketiciler kendilerine verilen haklardan en doğru şekilde yararlanabiliyor. Elektrik tedarikçisi değiştirmek Türk tüketicisi için çok yeni bir kavram, ancak EnCazip sayesinde tüketiciler için hızlıca en cazip tedarikçiyi bulup yıllık iki fatura tutarına kadar tasarruf etmek çok kolay bir hale geldi. Bu işin en büyük kazananı tüketicilerdir.” dedi.
20 ülkenin tecrübesi Türkiye’de!
Çağada Kırım ve Onur Orakçıoğlu tarafından kurulan ve ilk tedarikçi değişikliği 2013 yılının Kasım ayında yapılan EnCazip, uluslararası pazarlardaki deneyimleri Türkiye’ye taşımak adına 2015 yılında İngiltere merkezli Vivamet ile bir ortaklık anlaşması imzaladı. Hissedarları arasında Lord George Milford Haven, Andrew Salmon ve Vip Amin’in olduğu Vivamet’in 3 kıtaya yayılan 20 ülkede karşılaştırma siteleri yatırımları bulunuyor. Yatırımcı şirket, İngiltere’deki enerji tedarikçisi değişikliklerinde yüzde 42’lik pazar payına sahip olan ve her yıl 1,5 milyonun üzerinde tüketicinin elektrik tedarikçisi değiştirmesine olanak tanıyan İngiltere’nin ilk ve en büyük elektrik tedarikçisi karşılaştırma internet sitesi uSwitch’in de kurucusu. Şirketin diğer yatırımları arasında ise Avrupa’nın en büyük karşılaştırma sitesi olan Kelkoo, İspanya’nın en büyük tüketici fiyatları karşılaştırma sitelerinden Kelisto.es ve Brezilya’nın en büyük karşılaştırma sitesi MoneyGuru gibi şirketler yer alıyor.