Doküman yönetimi sistemi, SAP’nin sertifikalı entegratörü olan Anadolu Bilişim tarafından, Çelik Motor’un mevcuttaki SAP kurumsal kaynak planlama sistemine entegre olarak geliştirildi. SAP BPM Business Process Management ile iş süreçlerinin modellenmesi, kurallarının belirlenmesi ve yönetimini hedeflendi. Projenin canlıya geçmesi ile Çelik Motor bünyesindeki teklif, finans kontrol, sipariş, sözleşme tescil, teslimat ve fatura süreçleri kağıttan dijital ortama taşındı.
Projenin analiz ve tasarım aşaması altı hafta gibi kısa bir sürede tamamlandı. Dört haftalık geliştirme periyodunun ardından iki hafta süren testlerle proje Çelik Motor için canlı kullanıma alındı. Proje boyunca kapsam belirleme ve konfigürasyonlar titizlikle belirlendi ve her bir altyapı üzerinde Anadolu Bilişim Data Center ve Çelik Motor bilgi teknolojileri ekipleri birlikte çalıştı. Çelik Motor tarafından belirlenen kritik ve acil iş uygulamalarına öncelik verilerek, detaylı plan üzerinden hizmetler proje süresince başarılı şekilde devreye alındı.
Projenin teknolojik altyapısıyla süreçlerin hızlı ve eksiksiz yürümesi hedeflendi. Bu dönüşümün Çelik Motor içindeki ana ve öncelikli hedefi süreç performanslarının izlenerek süreçlerin iyileştirilmesi ve kayıt altına alınması oldu.
Doküman Yönetim Sistemi sayesinde Çelik Motor’un iş süreçleri kağıt ortamdan dijital ortama aktarıldı. Kağıt kullanımının azalmasıyla dolaylı olarak çevreye saygılı bir operasyon sürecine adım atılmış oldu. İş süreçlerinin her birim tarafından kolayca anlaşılır olması için konsolidasyon ihtiyacı tamamlanmış oldu. Böylece Çelik Motor’un kurumsal hafızası güçlendirildi. Evrak basım ve dolaşım maliyetlerinde kazanılan tasarrufla birlikte kağıt ortamındaki onay alma eforunun da daralması mümkün oldu. İş süreçlerin kalitesi ve hızı artarken, operasyonların ölçülebilirliği arttı. Entegre çözüm mimarisi ile mobil ya da sabit tüm ekipler her an her yerden süreçlere erişebilir hale geldi.
Anadolu Bilişim Kurumsal Uygulama Hizmetleri Direktörü Atakan Karaman, şunları söyledi:
“Türkiye’de bilişim hizmetlerinin öncüsü olmak için müşterilerimizin ihtiyaçlarına uygun çözümler geliştiriyoruz. Fark yaratmak isteyen şirketlerin hızla e-dönüşümünü tamamlayarak iş uygulamalarında dijital süreçlere adım atması gerekiyor. Anadolu Bilişim olarak otomotiv sektörünün öncü markası Çelik Motor’un kurumsal kaynak planlamayla entegre süreç yönetiminde dijital dönüşümüne destek vermekten ve verimlilik hedeflerine katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz. Çelik Motor için iki ay gibi kısa bir sürede anahtar teslim olarak projelendirdiğimiz SAP çözümü projemizi başarıyla canlı kullanıma aldık. İşini geleceğe taşımak isteyen tüm kurumları Anadolu Bilişim çözümleriyle tanışmaya davet ediyoruz.”
Çelik Motor Mali İşler Direktörü Anıl Karaca, şunları söyledi:
“Sektöründe en hızlı büyüyen filo kiralama şirketi Çelik Motor olarak, mevcut organizasyon yapımızı destekleyecek ve geliştirecek bir İş Süreçleri Yönetimi uygulamasına ihtiyaç duyuyorduk. Araç kiralamanın sürecinin başlangıcından, sürecin sonuçlandırıldığı faturalama aşamasına kadar bütün aşamaların takip ve onay işlemlerini tek yapı içinde buluşturmak istedik. Özellikle onay süreçlerimizin ölçümlenmesi, varsa aksayan süreçlerimizin hızlandırılması ve iyileştirilmesini amaçlayan bir hedefle yola çıktık. SAP BPM Business Process Management uygulamasıyla yıllık ortalama 24 bin sayfa kağıt tasarrufu sağlıyoruz. Tasarrufa paralel olarak; toner, elektrik ve döküm almak için harcanan zamandan tasarruf ediyoruz. Yazıcı için yıllık 2796 dakika iş gücü tasarrufu, arşivleme anlamında da 2,66 metreküp alan ve dolap tasarrufu sağlayacağını öngörüyoruz.”
Şirketlerin müşterilerine verdikleri hizmetlerin kalitesini artırmalarını, hem zamandan hem de maliyetlerden tasarruf etmelerini sağlayan FIT Solutions, bir süredir hem müşterilerin hem de firmaların dikkatlerini çevirdikleri e-Bilet sektöründe Türkiye’nin ilk ve tek özel entegratörü oldu. E-Bilet şimdilik kara, hava ve deniz ulaşımında kullanılıyor. Gelecekte FIT Solution ile futbol müsabakası, müzik festivali gibi spor ve eğlence amaçlı sosyal etkinliklerde kullanılması planlanıyor.
e-Bilet çözümü ile kurumlar, biletlerin ikinci nüshasını basılı olarak saklamaya veda ettiler. İlk nüsha ise e-Bilet kullanmak isteyen hem müşteriler hem de kurumlar için ortadan kalkmış oldu. Son kullanıcılar biletlerini istedikleri zaman istedikleri yerden elektronik olarak elde etme ve herhangi bir boş A4 sayfaya bastırarak bilet olarak kullanabilme avantajı yakaladılar. Şirketler eğer isterlerse müşteriye e-Bilet’i QR kod ve NFC gibi teknolojiler vasıtası ile mobil cihazlar üzerinden görüntüleme ve işleme sokma şansı da verebiliyorlar. Böylece biletleme sistemindeki hem kullanıcı hem de firma tarafındaki kağıt ve baskı masrafları sıfıra inebiliyor. FIT Solutions’ın hedeflediği nokta; Kurum – Gelir İdaresi Başkanlığı raporlama ilişkisi / imzalama şeklindeki altyapısal çözümler olarak göze çarpıyor.
Maliyetler yarı yarıya azalıyor
FIT Solutions, kağıt halinde basılması ve saklanması hem zahmetli hem de maliyetli olan biletleri elektronik ortama taşıyarak şirketlere yüzde 70’e varan tasarruf sağlıyor. Firmalar, biletin ikinci nüshasını basılı olarak saklamak zorunda kalmıyor; dijital olarak saklamaları yeterli oluyor. Müşteri isterse, birinci nüshayı basıp verebiliyor ama basılma zorunluluğu bulunmuyor. Kurumların yaklaşımına ve tüketiciyi yönlendirmesine bağlı olarak, yalnızca ilk nüshalardan bile %20 civarında maliyet tasarrufu sağlamak mümkün.
Güvenlik, hizmet kalitesi ve kullanım kolaylığı artıyor
Müşteriler, biletlerini basılı olarak yanlarında taşımak zorunda değiller. Biletlerin kaybolması, buna bağlı olarak yaşanan zaman kayıpları ve gereksiz kağıt israfı gibi durumlar ortadan kalkıyor. Müşteriler yine de biletlerini basılı olarak isterlerse, talep edebiliyorlar veya kendileri de çıktı alabiliyorlar. Orijinal nüshanın kaybedilmesi gibi bir sorun söz konusu olmuyor. Biletin üzerinde bulunan elektronik imza sayesinde e-bilet dosyası online olarak doğrulanabiliyor. E-Bilet verisi değiştirilmeye çalışıldığı anda elektronik imza geçersiz kalacağı için, hem müşteri hem de firma tarafından üst düzey güvenlik ve kontrol sağlanmış oluyor.
Muhasebe süreçleri daha sorunsuz, daha masrafsız ve daha hızlı
Muhasebe süreçlerinde çapraz kontroller arasına e-Bilet raporları eklendi. Bu raporlar sayesinde muhasebe ve hesap sıkıntıların tespiti çok daha kolaylaştı. Firma, e-Bilet’i düzenlediğinde, sistem üzerinde kontrol edilebildiği için, raporlama süreçlerinde yaşanan sorunlar ve gecikmeler de ortadan kalkmış oluyor. e-Bilet ile Gelir İdaresi Başkanlığı’na yasal raporlama dijital olarak yapılabiliyor. İkinci nüshadan kaynaklı lojistik depolama maliyetleri ortadan kalkıyor.
Dünya dijitalleşirken, dijital dönüşüm, tüm kurumsal şirketler için daha da önem kazanıyor. Bu alana öncülük ve liderlik edecek yöneticiler yani CDO’ların (Chief Digital Officer-Dijital Dönüşüm Direktörleri) belirlenmesi, görev tanımlarının yapılması ve bu yeni oluşan pozisyonla ilgili farkındalık oluşturulması son derece önem taşıyor. CDO Turkey bu misyona hizmet etmek amacıyla Aralık 2014’da kurulan bir oluşum.
Kısa sürede ciddi bir katılımcı ve takipçi sayısına ulaşan CDO Turkey’nin Danışma ve İcra Kurulları atandı.Samsung Türkiye Başkan YardımcısıTansu Yeğen’in başkanlığını üstleneceği CDO Danışma Kurulu’nda,EuroCIO Yönetim Kurulu Üyesi ve TÜBİYAD BaşkanıAli Malaz, Amrop Türkiye Yönetici Ortağı Prof. Dr.Yeşim Toduk ve Mobil Anons Genel Müdürü Bülent Kutlu yer alıyor. Danışma Kurulu üyelerinden Bülent Kutlu aynı zamanda CDO Turkey İcra Kurulu Başkanı olarak görevlendirildi.
CDO Turkey Danışma Kurulu BaşkanıTansu Yeğen, CDO Turkey ile ilgili şu açıklamalarda bulundu: “CDO Turkey olarak 2020 yılına kadar Türkiye’de faaliyet gösteren her kurumsal şirkette, şirket yönetim kurulunda ya da şirket içerisinde genel müdür yardımcısı seviyesinde dijitalleşmeden sorumlu bir CDO (Chief Digital Officer / Dijital Dönüşüm Direktörü) olması misyonu ve vizyonu ile çalışmalarımızı yürüteceğiz.CDO Turkey, Türkiye’nin Dijitalleşme yolculuğunda çok önemli bir rol üstleneceğinden, özel sektör ve kamunun desteğini alan, kamuya mal olan ve herkesi kucaklayan ortak bir platform olma hedefindeyiz. Danışma kurulundaki her bir arkadaşımız gönüllülük ilkesiyle aramızda. Samsung Türkiye olarak yapılanmaya destek veriyoruz ve tüm kurumsal şirketlerin de destek vermesini bekliyoruz. Dijitalleşme yolculuğunda destek olabilmek adına, tüm şirketlerle birebir temas kurmayı hedefliyoruz.”
CDO Turkey İcra Kurulu Başkanlığı’na getirilen Bülent Kutlu ise CDO Turkey olarak önümüzdeki dönem yapacakları çalışmalarla igili şunları söyledi:
“CDO Turkey olarak Aralık 2014’te kurulduktan sonra, kısa zamanda hızla yol aldığımızı söyleyebilirim. Şu an platformumuza 100’e yakın üst düzey yönetici katılım sağlamış durumda. İcra Kurulumuz 10 kişiden oluşuyor. Her bir İcra Kurulu üyemizin kendi üstlendikleri sorumluluk alanları bulunuyor. Zaman içerisinde etki alanlarını arttırarak genişleteceklerine inanıyorum. İK ve eğitim alanında ortak bir dil oluşturmanın yanı sıra şirket üst yönetimlerini bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri de gerçekleştireceğiz.”
Siber tehditler zaman içinde değişim gösterebiliyor, buna karşın BT güvenliği konusunda da önemli adımların atılıyor. Bilişim güvenliğini tehdit eden saldırılar iç ve dış tehditler şeklinde ikiye ayrılıyor. Ağırlıklı olarak dışarıdan gelen saldırılar dikkat çekse de aslında içeriden gelen siber saldırılar yüzdesel olarak çok daha fazla. Bu saldırıların çok azı kötü niyetli ve bilinçli olarak yapılıyor. Büyük oranda, kullanıcıların bilinçsizliği, kurumların yetersiz güvenlik politikaları ve altyapı eksikliği bu tür saldırıların önünü açıyor.
Yasaklama ve engellemeler çözüm değil
İç saldırıların önlenmesinde yasaklama ve engellemeler beklenen seviyede etkili olmayabiliyor. Günümüzde kurumların bilişim güvenliğini sosyal medya platformlarının kullanımını engellemek çözüm değil. Önemli olan her zaman, her yerden, her cihazla ama güvenli ve güvenlik politikaları kapsamında izin verilen kaynağa ve noktaya kadar network erişimidir. Güvenlik politika ve uygulamalarında güncel teknolojilere yer veren kurumların her zaman bir adım önde olacağı unutulmamalı.
İç ve dış siber saldırıları önlemek ve saldırılardan zarar görmeden kurtulmak isteyen kurumların mutlaka uzman yardımı alması gerekiyor. Güvenlik danışmanlığı alanında uzmanlaşmış sistem entegratörü firmalardan yardım alınabilir. Günümüzde birçok sistem entegratörü firma bile, temel network ve altyapılarda sağlıklı ve sürdürülebilir kalitede hizmet vermekte zorlanırken, kurumların bunu kendi bünyelerinde çözmeye çalışmaları çok da önerilen bir yöntem değil.
İç tehditlere karşı önlem almak isteyen kurumların şu 10 noktaya dikkat etmesi gerekiyor:
Bilişim güvenliği ile ilgili plan ve proje üretirken, network’lerin artık sadece bilgisayarlardan oluşmadığını unutmayın. Tablet ve akıllı telefon gibi her türlü cihaz, her yerden ve her zaman kurumunuzun network’üne dahil olabilir.
Kullanıcı bilgisayarlarındaki işletim sistemlerini her zaman güncel tutun.
Antivirüs yazılımı kullanın.
802.1x ve üstü Network Access Control çözümü kullanın.
Kritik verilerin dışarıya sızmasını önlemek amaçlı Veri Kaybı Engelleme (Data Loss Prevention – DLP) çözümlerinden yararlanın.
E-posta güvenlik ürünleri kullanın.
Network’te sürekli izleme yapan, veri analizi gerçekleştiren ve trafik anormalliklerini raporlayan çözümler kullanın.
Kritik veri ve network’lerin soft veya fiziki izolasyonunu sağlayın.
Sistemsel ve network verilerini/logları toparlayıp anlamlı yorumlar üreten yazılımlar kullanın.
Uygulama seviyesinde güvenlik sağlayan UTM ürünler ve bunları anlamlı kılacak prosedürel süreç yönetimi ve güvenlik politika sertifikasyon programlarından yararlanın.
MasterCard, dünyanın en iyi yazılım geliştiricilerine açık çağrı yapıyor. Kendine güvenen genç yazılımcılar, MasterCard’ın dünya çapında düzenlediği global yarışmanın bir parçası oluyor. Türkiye’deki kıvrak yazılım dehasını ortaya çıkarmak üzere turnuva için seçilen 10 şehir arasında İstanbul da yer alıyor.
MasterCard, kendine güvenen tüm yazılım geliştiricileri, 3-4 Ekim’de AngelHack tarafından İstanbul’da düzenlenen Masters of Code’a davet ediyor. Koç Üniversitesi Şişli Yerleşkesi’nde yapılacak turnuvaya katılım herkes için açıldı.
Yarışmada yazılım geliştiriciler MasterCard’ın API’larını kullanarak belirli bir süre içinde projeler geliştirecek. Ardından projeler için mentorluk ve yatırım desteği arayacak. Dünya çapındaki bu yarışmanın düzenlendiği her şehirde farklı bir konunun işlendiği etkinliğin İstanbul ayağının teması ise mağaza içi ve çevrimiçi seyahat satın alımları olarak belirlendi. Tabii işin bir de püf noktası var. Bu satın almalar oyunlaştırılmış bir uygulamada kombin edilerek en eğlenceli çözümü üretmek maratonun ana odağı olacak.
Eğlenerek yarışma deneyimini edinecek İstanbul elemelerinin şampiyonlarını ise büyük sürpriz bekliyor. Kazananlar, hacker kavramının doğuş yeri olan ve yazılım dünyasının başkenti sayılan Silikon Vadisi’nde yapılacak büyük finalde kozlarını paylaşacak. Final maratonunu kazanan ekip ise dünyanın ilk “Masters of Code” şampiyonu olarak anılacak ve 100 bin dolar para ödülüne sahip olacak.
Microsoft bugün kritik bir açıklama yaparak, iOS uygulamalarını Windows platformunda çalışacak şekilde uyarlamaya izin veren açık kaynak kodlu Windows Bridge isimli bir araç yayınladığını duyurdu.
Mobil işletim sistemlerinin başarısı büyük oranda uygulama pazarlarının büyüklüğüne dayanıyor. Kullanıcıların, uygulama seçeneği en fazla olan işletim sistemini seçmek istemesi sürpriz değil. iOS cihazları büyük oradan “fanatik” kullanıcılar tarafından satın alınsa da Android kullanıcılarının çok daha düşük fiyatlı olan Windows cihazlarına yönelmemesinin en önemli sebeplerinden biri Windows uygulamalarının yeterli olmaması.
Google Play’de 1.6 milyon uygulama bulunuyor. Bunu 1.5 milyon uygulamayla Apple App Store izliyor. Ardından 400 bin uygulamaya sahip olan Amazon AppStore geliyor , ki bu kaynağa aynı zamanda BlackBerry sahipleri de erişebiliyor. Windows Phone Store’da ise 340 bin uygulama bulunuyor.
Aslında 340 bin uygulama hiç de az bir sayı değil. Ancak Microsoft’un başını ağrıtan asıl problem bu sayının büyük oranda “çöp” uygulamalardan oluşması.
Microsoft şimdi bu soruna hızlı bir çözüm getirmek için iOS üzerinde uygulama geliştiren yazılımcılar için, Windows Bridge‘i ortaya çıkardı. Açık kaynak kodlu bu araç sayesinde, yazılım geliştiricileri, sahibi oldukları iOS uygulamalarını çok hızlı ve pratik şekilde Windows ortamına uyarlayabilecekler. Böylece iOS uygulamaları x86 ve x64 işlemci mimarisi altında Windows 10 ve Windows 8.1 ile çalışabilecek. Diğer bir deyişle iOS uygulamaları Windows mobil cihazlara hazır hale gelecek.
Windows Bridge, kısa süre içinde Windows platformundaki uygulamaların sayısının artması anlamına geliyor. Elbette geliştiriciler de kendileri için yeni bir gelir kaynağı olacak Windows pazarına kolayca ulaşabilecekleri için yeni aracı kullanmakta acele edeceklerdir. Dolayısıyla, Microsoft’un çok önemli bir startejik hamle yaptığını kabul etmek gerekiyor.
Uygulama açlığı çeken Windows kullanıcıları için, iOS’tan Windows’a çevrilecek ilk uygulamalara büyük ilgi olacağını tahmin etmek zor değil. Böylece, iOS uygulamaların Windows’a uyarlanması için bir “yarış” olacağını da öngörebiliriz.
Aslında Microsft’un aracından faydalanacak olan uygulamaların, büyük geliştiricilere değil de, henüz startup aşamasındaki yeni şirketlere ait olacağını tahmin etmek de zor değil. Büyük yazılım şirketleri zaten uygulamalarını her platforma uyarlayabilecek yazılım uzmanları istihdam edebilirken genç şirketlerin veya kişisel geliştiricilerin iOS dışında ikinci, üçüncü platfroma uyarlama yapabilmeleri için büyük para, emek ve zaman kaynağına ihtiyacı oluyordu. Dolayısıyla, şimdi kişisel bir geliştiricinin Windows ortamında yazılım geliştirmek için gerekli eğitimleri almasına gerek kalmaksızın iOS uygulamasını hızla Windows’a adapte etmesi mümkün olacak.
Geçtiğimiz aylarda açılan girişimcileri destekleme platformu StartersHub bünyesinde dikey hızlandırma programı olarak hayata geçen Gamebootcamp İstanbul, Türkiye oyun dünyasının önde gelen isimlerini genç oyun girişimcileri ile bir araya getirecek. 12 Ağustos akşamı saat 18.00’de StartersHub’ın Levent’teki ofisinde gerçekleşecek tanıtım ve tanışma organizasyonuna katılmak isteyen girişimcilerin 11 Ağustos tarihine kadar https://www.eventbrite.com/e/gamebootcamp-istanbul-tantm-gunu-tickets-17846442189 linki üzerinden kayıtlarını yapmaları gerekiyor.
Kendi oyununu geliştirmek isteyen tüm oyun tutkunlarının katılabileceği etkinlikte, katılımcılar program detayları hakkında bilgi sahibi olma ve ayrıca sektör profesyonelleriyle tanışma fırsatını yakalayacak. Oyun dünyasına merak duyan, fikirlerine güvenen, kendi oyununu milyonların beğenisine sunmak isteyen tüm oyun geliştiricileri ve fikir sahipleri için hızlandırılma programı sunan Gamebootcamp İstanbul, girişimcilere 250 bin Dolar’a kadar yatırım, danışmanlık ile teknik olanak ve destek sağlayacak.
Dünyanın en büyük oyun firmalarından Netmarble Türkiye desteği ile programa kabul edilecek girişimciler, 250 bin Dolar’a kadar doğrudan finansal yatırım almanın yanı sıra bedava ofis alanları, altyapı destekleri, mentor ve danışman destekleri, eğitim ve atölye çalışmaları da alarak kendi projelerine odaklanabilecek. Seçilen oyun geliştiricileri Gamebootcamp İstanbul kapsamında Netmarble Games’in bilgi birikimi ile birlikte markanın küresel ve özel oyun yayıncılığı anlaşmalarından da faydalanabilecek.
Dünyanın en büyük yazılım şirketlerinden biri olan, 3DEXPERIENCE firması Dassault Systèmes, Fransız havacılık şirketi Elixir Aircraft‘ın sektörün bulut tabanlı uygulamalar kullanılarak tasarlanan ilk uçağını geliştirmek için Dassault Systèmes’in 3DEXPERIENCE platformunu seçtiğini duyurdu.
Elixir Aircraft, benzersiz bir kanat yapısı, konfor ve taşıma kapasitesine sahip. Yüksek performanslı; iki koltuklu uçağın bulut tabanlı tasarımı için Dassault Systèmes’in “Design To Fly” endüstri çözümü kullanılacak. Uçağın ilk uçuşunu 2016 yılının ortalarında yapması beklenmekte.
Yazıcı iş kolunda uzmanlaşan OKI Grup şirketi OKI Data Corporation (ODC) ile Seiko Instruments Inc. (“SII”) arasında hisse alım anlaşması imzalandı. Anlaşma ile OKI Data Corporation, SII’ın iştiraki olan Seiko Infotech Inc.’in (“SIIT”) geniş formatlı yazıcı iş kolunu satın alıyor. Taraflar, şirketin transferini 1 Ekim 2015’e kadar tamamlayacaklar.
OKI Data Corporation’ın Avrupa ve ABD’deki yurtdışı iştirakleri de SII’ın Avrupa ve ABD’de sahip olduğu geniş formatlı yazıcı iş kolu ve varlıklarını satın almak üzere ayrı varlık satın alım anlaşmaları imzaladı.
OKI Data Corporation, “Yüksek katma değerli yazıcı” işini öncelikli büyüme alanı, pofesyonel yazıcılar pazarında çok önemli bir “hedef iş segmenti” olarak konumlandırıyor. ODC, özellikle perakende ve dağıtım sektörlerinde talebe bağlı baskı ihtiyacında görülen yükselişin verdiği güçle, profesyonel yazıcı pazarı içinde geniş formatlı yazıcı talebinin yıllık yüzde 6’lık bileşik büyümesini sürdürmesini bekliyor.
Satın alma ile OKI Data Corporation, SII’ın elinde bulunan Sign ve LED grafik plotter için kullanılan geniş formatlı inkjet yazıcılar portföyünün yanı sıra, ilgili satış kanalları ile birlikte teknoloji ve geliştirme kaynaklarına da sahip olacak. OKI Data Corporation, özellikle baskı, dağıtım ve perakende sektörlerine yönelik olarak sunduğu tek noktadan baskı çözümleri ile profesyonel yazıcı pazarındaki ticari faaliyetlerini geliştirmek için çalışmalarını sürdürecek. Satın alma sayesinde, taraflar arasındaki teknoloji ve kaynakların entegre edilmesi yoluyla, OKI Data Corporation ürün portföyünü ve ürün geliştirme yeteneklerini daha da geliştirecek.
2015 mali yılının ikinci çeyrek rakamlarını açıklayan Fortinet, 30 Haziran 2015 tarihinde sona eren ikinci çeyreği 239.8 milyon dolarlık ciroyla kapadı. Geçtiğimiz yılın aynı dönemine oranla ciroda yüzde 30’luk bir artış kaydeden şirket, satışta yüzde 40 oranında büyüme yakalayarak 297.2 milyon dolarlık rekor seviyelere ulaştı.
Başarılı ikinci çeyrek rakamlarıyla ağ güvenliği çözümleri piyasasında önemli bir büyüme yakalayan Fortinet’in Kurucusu, Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Ken Xie, elde ettikleri finansal sonuçları şu şekilde değerlendirdi: “İkinci çeyrekte elde ettiğimiz rekor seviyedeki satış rakamlarımız, beklenenin üzerine çıkan şirket ciromuz, karlılığımız ve 84.3 milyon dolarlık nakit akışımız, yatırım stratejilerimizin meyvelerini verdiğinin kanıtı. Bu başarının temelinde müşteri odaklı yaklaşımız, güvenlik teknolojileri sektöründeki rekabet avantajımız, pazarlama yatırımlarımız ve iş ortaklarımızla kurduğumuz sağlam ilişkiler yatıyor. Sektör liderliğini koruyan uçtan uca, entegre ağ güvenliği platformumuz sayesinde, önümüzdeki günlerde küresel düzeyde pazar payımızı artırmaya devam edeceğiz.”
İlk olarak geçen yılki organizasyonda 3 boyutlu yazıcı teknolojilerine genişçe yer veren SIGN İstanbul, ziyaretçi ve katılımcılarından gördüğüyoğun ilgi üzerine, bu sene bir salonunu sadece 3D baskıya ayırdı.“Alanında Avrasya’nın her yıl düzenlenen en büyük ticari organizasyonu”olarak kabul edilen SIGN İstanbul 2015, başta moda, mimari, gastronomi,medikal ve bijuteri olmak üzere hemen her sektörde kolay ve ekonomikyoldan üretime imkan veren, ayrıca bireysel kullanımlar için de seçeneklersunan 3D yazıcı teknolojilerini 11. Salondaki 3D Printshow özel bölümünde sergileyecek Tarsus Group’un dünya çapındaki 3D Print Show etkinliğinin California’dan önce İstanbul’daki yeni durağı olan SIGN İstanbul, 3 boyutlu yazıcıların ve baskı teknolojilerinin yanı sıra her türlü reklam ve tanıtıma ilişkin en yeni ürün, uygulama, makine ve ekipmanları bir arada sunacak.
Dijital Baskı, Tekstil Baskı, Sign Teknolojisi, Görsel İletişim ve LED & LED Ekran Firmalarının sergileneceği SIGN İstanbul’ u başta endüstriyel reklam üreticileri, dijital baskı merkezleri, mimarlar, matbaacılar ve tekstil sektörü olmak üzere 21 bin profesyonelin ziyaret etmesi bekleniyor.
Pazarlama stratejileri her zaman zor bir konu olmuştur. Doğru hedef kitlesine doğru kampanyaları oluşturmak dışarıdan görüldüğü kadar kolay değildir ve büyük maliyetlere katlanarak hazırlanan kampanyalarda gözden kaçabilecek ufak bir detay firmayı büyük zarara sokabilir.
Son yıllarda firmalar pazarlama kampanyalarını büyük veri kavramı ışığında müşterilerinden topladıkları çeşitli verilerin analizi doğrultsunda daha isabetli projelere dönüştürmek için uğraş vermeye başladılar. Şimdiyse bu alanda yeni bir enstrüman devreye giriyor: Cep telefonları.
Kullanıcısının kişisel asistanı gibi çalışan ve kullanıcısına ait özel verileri saklayan cep telefonlarıyla iletişim kurabilmek ve ondan sahibine dair özel bilgiler alabilmek firmaların en büyük arzusuna dönüştü.
Firmalar özel mobil uygulamalarla kullanıcılarının cep telefonlarına girerek onları daha yakından tanımak için çok cazip, etkileyici mobil uygulamalar oluşturmaya çalışırken bu çabanın sonunda elde edilen veriler de pazarlama kampanyaları için kullanılmaya başlandı. Yeni dönemde artık bir kullanıcının, bir mağazadan içeri girdiğinde, mağazadaki sunucu tarafından cep telefonuna gönderilen kişisel tekliflerle karşılaştığına tanık olacağız.
Örnek vermek gerekirse, beraber alışveriş yapan bir karı-kocanın, hafta sonu bir alışveriş merkezindeki büyük bir mağazaya girdikleri anda, erkeğin cep telefonuna X marka kol saatlerinde indirim olduğu, kadının cep telefonuna ise Y marka kadın ayakkabılarında ona özel %20 indirim uygulanacağı teklifi düşebilecek. Bu yeni pazarlama anlayışı, mobil teknolojiler sayesinde firmaların müşterilerini daha “kişisel” tanıyabilmesinin sonucu olarak giderek gerçeğe dönüşüyor.
Bu noktadaki en uç örneklerden biri ABD’nin ünlü marketlerinden Target’te devreye giren yeni kampanyada görülebilir.
Target, 50 mağazasına yerleştirdiği özel bir dijital sistem sayesinde, Target iOS uygulamasını indirmiş olan kullanıcılara, elbette mobil teklifleri alma iznini vermiş olmaları kaydıyla, Bluetooth üzerinden kişisel teklifler göndereceğini duyurdu. Bir sene süreceğini duyurduğu bu “deneme sürüşü” başarılı olursa Target uygulamayı Android ve Windows platformalarına genişletip tüm mağazalarına ulaştıracak.
Yeni uygulama ile bir müşteri Target mağazasına girdiğinde cep telefonu üzerindeki uygulama sayesinde kullanıcının web geçmişine, neleri aradığına, neleri incelediğine dair önceden bilgi sahibi olmuş bulunan mağaza, kullanıcıya hemen ilgisini çekecek teklifler gönderecek. Örneğin, balıkçılık hakkında web sayfalarını sıklıkla inceleyen bir kullanıcı Target’e girdiğinde, olta takımlarındaki indirimler veya yeni satışa çıkan özel balıkçılık malzemeleri hakkındaki teklifler kullanıcının telefonuna anında ulaşacak.
Target bu pazarlama yöntemini kullanıcıyı rahatsız etmeden uygulayacağını da vurguluyor. Bir mağazada, bir müşteriye en fazla iki mesaj gönderilecek ve bu mesajlar Bluetooth sistemi üzerinden iletilecek.
Kısaca söylemek gerekirse artık AVM’ler veya sık alışveriş yaptığımız mağazalarımız bizi çok daha yakından tanıyacak ve bize ilgi alanlarımıza göre kampanyalar sunacak. Yani artık iki milyon Euro’luk yatıyla Ege koylarını gezerken teknesinin erzağını almak için bir süper markete giren 55 yaşındaki iş adamına, “üç kere 100 liralık alışveriş yaparsanız yanmaz tencere seti ve çeyizlik fincan takımı bedava” gibi saçma teklifler yapan kasiyerlerin çilesi de bitecek.
Entegre kritik güç ve soğutma hizmetlerinde global bir lider olan APC by Schneider Electric, yeni nesil kesintisiz güç kaynağı Smart-UPS On-Line SRC ürün serisiyle işletmelere sunucu, ses/veri ağları ve tüm hafif endüstriyel uygulamalar için çift çevrimli maksimum güç koruması sunuyor.
Smart-UPS On-Line SRC serisi, 1kVA – 10kVA arası yükleri desteklerken, kritik durumlarda sistemlerinizin enerjisiz kalmaması için yükü akülerinden beslemeye başlar. Acil durumlarda besleme süresi ek akü paketleri sayesinde uzatılabilir ve enerji ihtiyacınızı güvenli şekilde sağlamaya devam eder. Ayrıca, Smart-UPS On-Line SRC serisi dahilinde bulunan PowerChute Ağ Kapatma yönetim yazılımı sayesinde, ağa bağlı cihazlarınız tercihinize göre otomatik olarak kapanabilme özelliğine sahip oluyor. Uzaktan yönetim için entegre ağ yönetim kartı içeren serinin tüm modelleri, geniş giriş gerilimi aralığı ve hassas çıkış gerilimi ayarlama imkanını sunuyor. Bunun yanında frekans ayarlama, dahili baypas ve giriş gücü düzeltme gibi birçok önemli özelliğiyle kullanıcılara büyük kolaylık sağlıyor.
Yönetim, güvenlik ve uygulamada maksimum bütünlük…
Otomatik dahili baypass seçeneği ile serinin tüm ürünleri, aşırı yüklenme durumunda bağlı yükleri şebeke gücüyle besleyebiliyor. Serinin dikkat çeken bir diğer özelliği olan akıllı akü yönetim sistemi ile hassas ve sıcaklık ayarlı şarjlı akü, performansıyla kullanım ömrü ve güvenliği en üst düzeye çıkarıyor. Çalışırken değiştirilebilir akü paketleriyle ise kullanıcılar akü paketlerini değiştirerek ortalama yenileme sürelerini uzatabilme imkanına sahip oluyorlar. Serinin 5 ve 10 kVA modellerinde iki ünite birbirini yedekleyecek şekilde paralel olarak bağlanabilme özelliğine sahip bulunuyor.
Yönetim konusunda kullanıcılara büyük kolaylık sağlayan Smart-UPS On-Line SRC serisi UPS’in ağ üzerinde uzaktan yönetilmesine de imkan tanıyor. Ayrıca, APC StruxureWare Manager üzerinden merkezi yönetime de olanak sağlar ve SmartSlot Yönetim kartlarıyla UPS yeteneklerini kişiselleştirmenin yolunu açıyor. Böylece durum göstergeleri görsel ekranlar, cihaz ve güç durumunu tercihinize göre yönetebilmenizi sağlıyor. Ürün tercihinize göre LED ve LCD ekranlara sahip bulunan seride bağlanabilirlik özellikleriyse UPS’in seri port üzerinden yönetime de imkan tanıyor. 3 ve 10 kVA arası modellerde bulunan tak ve çalıştır aküler UPS cihazına fazladan çalışma süresi eklerken, beslenen yükler için temiz ve kesintisiz güç sağlamaya devam ediyor.
Erken uyarı ve akü tespit sistemiyle enerjiniz hep tam!
Periyodik akü testi sayesinde değiştirilmesi gereken akünün erkenden tespit edilmesini sağlayan Smart-UPS On-Line SRC serisi, önleyici hata bildirimi özelliğiyle de erken uyarı vererek hatayı önceden size bildirir. Bu sistem akünün yedek güç sağlamak için mevcut olmadığını da aynı şekilde iletme özelliğine sahip bulunuyor. Frekans ve gerilim regulasyonu sistemi ise aküyü kullanmadan frekans ve gerilimde zayıf koşulları iyileştirebiliyor.
Smart-UPS On-Line SRC ürün serisi, ani dalgalanmalar, yıldırım ve fırtına gibi olumsuz hava şartlarında oluşacak güç kesintilerine karşı bağlı yükleri koruma özelliğine sahiptir. Daha küçük jeneratörler ve daha az kablo kullanılmasını sağlayarak kurulum maliyeti en aza indirilir. Cold Start özelliğiyle ise akü gücü yeterli olmadığında gerekli elektrik yükünü sağlamaya devam ediyor. Uluslararası standartlara uygun olarak, güvenli bir şekilde çalıştığı test edilen ve onaylanan Smart-UPS On-Line SRC serisi kaliteyi ve güvenliğinizi en üst boyuta taşıyor.
Facebook pek çok kurum için müşteri ilişkilerinin merkezine oturmuş durumda. Müşterileriyle Facebook’ta buluşan kurumlar ürünlerini Facebook üzerinden tanıtıyor, duyurularını Facebook üzerinden yapıyor, şikayetleri Facebook üzerinden alıyor. Kısacası Facebook, kurumların en önemli pazarlama ve iletişim enstrümanlarından birine dönüştü.
Ancak Facebook’ta kurumsal sayfaları yönetmek, müşterilerin taleplerine hızlı cevap vermek çok kolay iş değil ve çok firma bu konuda sınıfta kalarak kullanıcılarını, müşterilerini mağdur edebiliyor.
Facebook bugün yeni duyurduğu bir özellik sayesinde, müşterilerine hızlı cevap veren kurumsal sayfaları öne çıkaracağını duyurdu. Bunun için, kurumsal sayfaların gelen talepleri cevaplandırma hızı sürekli ölçülecek ve bu ölçüm kurumun sayfasında kullanıcıya gösterilecek. Kullanıcılarından gelen mesajlara beş dakika içinde cevap veren firmaların sayfasında “Mesajlara çok hızlı cevap veriliyor,” ibaresi yer alacak. Böylece kullanıcılar yani söz konusu kurumun/firmanın müşterisi, Facebook sayfasında sorunlarına çözüm bulup bulamayacağını en başından görebilecek.
Elbette, Facebook sayfalarına önem gösteren, sayfayı yönetmesi ve takip etmesi için çalışanlar barındıran firmalar ile “olmuş bulunsun” diye bir Facebook sayfası hazırlayıp bir daha sayfayı kontrol etmeyen firmalar arasındaki fark da böylece açıkça görülecek. Kısacası, Facebook artık onun üzerinden iş yapan ve Facebook üzerindeki iletişime önem gösteren kurumları destekleyecek.
Veri depolamanın önemi mobil hayatın yansımalarından dolayı her geçen gün artıyor. Kurumların hassas iş süreçlerini oluşturan veri ve veri depolama yöntemleri, hayati öneme sahip. İhtiyaca göre ölçeklenebilir ve uygun maliyetli çözümleri tercih eden kurumlar, profesyonel hayatta daha hızlı ve esnek hareket etme kabiliyetine sahip. Kurumların iş süreçlerini rekabet ortamında hızlı ve sorunsuz şekilde yönetebilmelerini sağlayan Synology, kullanıma sunduğu RS18016xs+ ve RX1216sas ürünleriyle veri depolamaya yeni bir soluk kazandırıyor.
Synology Türkiye Ürün Müdürü Volkan YiğitVerimli veri depolama uygulamaları, yatırımları fırsata dönüştürüyor
Veri depolama çözümü kullanan ve bu alana yatırım yapan kurumların rekabette öne çıkacağını dile getiren Synology Türkiye Ürün Müdürü Volkan Yiğit, “Kurumlar, geleneksel iş yapış şekillerinden yenilikçi ve zamana uyum sağlayan bir yapıya doğru evriliyorlar. Aynı zamanda hızla gelişen teknoloji altyapılarındaki hızı ve değişimi gözlemleyip, bünyelerine uygun ve ölçeklenebilir ürünleri tercih ediyorlar. İş sürekliliğini sağlamak ve verimliliği artırmak için doğru çözümlerin kilit noktalarda konumlandırılması gerekiyor. Veri depolama çözümlerini kendi yapılanmaları içerisinde doğru olarak konumlandıran kurumlar, işlerine daha fazla odaklanabiliyor, müşterilerine daha hızlı ulaşarak marka güvenilirliğini de sağlamlaştırıyorlar.” diyor.
Özel şifreleme motoru ile veri güvenliği emin ellerde
3.900 MB okuma ve 348.000 yazma hızları ile kolay kullanım olanağı sağlayan RS18016xs+, yüzlerce uygulamayı kullanıcılarının hizmetine sunuyor. Özel şifreleme motoru sayesinde, performanstan ödün vermeden veri güvenliği sağlayan RS18016xs+, 3.000 MB’ın üzerinde okuma ve yazma hızlı ile şifrelenmiş klasörlere ulaşmayı mümkün kılıyor.
Sorunsuz veri depolama sayesinde iş verimliliği artıyor
Kurumların en değerli varlıkları olan veriyi güvenli şekilde depolayan ve istenilen her yerden, her zaman erişim olanağı sunan RS18016xs+, işletmelerin sistem kaynaklarını kullanmadan veri akışının kopyalanmasını sağlıyor. RS18016xs+, sistem kaynakları kullanılmadan otomatik veri kopyalama ve ekran görüntüsü alabilmeyi mümkün kılıyor. Ayrıca RS18016xs+, veri kurtarma noktası oluşturulmasına da olanak tanıyor.
İş süreçleri kesintiye uğramıyor
Synology’nin hizmete sunduğu RS18016xs+ ve RX1216sas ürünleri, üzerinde bulunan güç kaynakları, sistem fanları ve yük devretme özellikleri sayesinde, kesintisiz çalışma olanağı yaratıyor. 4 ayrı ağ bağlantı noktasını barındıran ürünler, hizmet sürelerinin en üst düzeye çıkarılmasını sağlıyor. SATA III ve SAS teknolojilerini destekleyen RS18016xs+ ve RX1216sas, maksimum uyumluluk ve yatırım getirisi sağlamak için 32 GB’a kadar yükseltilebiliyor.
Sezgisel web tabanlı işletim sistemine sahip ürünler son derece kullanıcı dostu
Kurumların veri depolama ihtiyaçlarına özel ölçeklenebilirlik imkânı sunan RS18016xs+ ve RX1216sas ürünleri, iş akışının kesintisiz sürdürülmesi gibi önemli bir avantaj sağlıyor. Tek giriş noktasından 180 sürücüye kadar artırılabilme olanağı sunan, yüksek verimlilik elde etmek için DiskStation Manager (DSM) ile desteklenen RS18016xs+ ve RX1216sas ürünleri, sezgisel web tabanlı işletim sistemi aracılığıyla kolay bir şekilde kullanılabiliyor.
Günümüzde giderek artan bant genişliği ihtiyacını karşılamak için, fiber altyapıya geçiş kaçınılmaz bir eğilim olarak ortaya çıkıyor ve yeni nesil erişim şebekelerinde fiber teknolojisinin gerekliliği giderek önem kazanıyor. Plan çerçevesinde belirtilen, öne çıkan konulardan olan sabit genişbant politikası dahilinde, mevcut genişbant şebekelerinde kullanılan altyapının yerini IP tabanlı yeni nesil erişim şebekelerine bırakması öngörülüyor.
Uzakdoğu ülkeleri çoktan atılım yapmış durumda
Küresel açıdan bakıldığında sabit genişbant internet hizmetleri içerisinde, fiber teknoloji payının giderek arttığı görülüyor. Özellikle Uzakdoğu ülkeleri, ulusal genişbant stratejileri doğrultusunda belirledikleri hedeflere ulaşabilmek için fiber altyapıya ağırlık veren ülkeler olarak dikkat çekiyor. Tüm genişbant bağlantıları içerisindeki fiber bağlantı oranlarına göre, 2013 yılı itibarıyla Japonya yüzde 69,7, Güney Kore ise yüzde 64,5 ile bu alanda dünya lideri konumunda. Türkiye’de ise bu oran yüzde 14,2.
Fiber abone sayısı 4 milyona çıkacak
Bilgi Toplumu Stratejisi ile uyumlu olarak fiber erişim altyapısını yaygınlaştırmak ve sayısal bölünmeyi azaltmak için, altyapı çeşitliliği, hız, kalite, sosyo-ekonomik durum, etkin rekabet ortamı ve kullanım oranları açısından farklılık gösteren yerlerde bölgesel bazlı düzenleme yaklaşımının ve yatırım modellerin benimsenmesi öngörülüyor. 2015-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı’nda, Türkiye’de Mart 2014 itibarıyla 1,28 milyon olan fiber abone sayısının 2018’de 4 milyona çıkarılması hedeflendi. Bu konuda Fiber Erişim Destekleme Programı oluşturulacak. 2013 sonu itibarıyla sabit genişbant içerisinde fiber internet penetrasyonu açısından yüzde 14,2’lik oranla Türkiye, fiber internet için hala çok büyük bir potansiyel bulunduğunu gösteriyor. Bilgi Toplumu Stratejisi hedeflerini yakalamak için fiber yaygınlığının artılması gerekmekiyor.
Alcatel-Lucent Teknoloji ve Teknik Satış Direktörü Nurettin Çetinkaya: “Fiber genişbant iletişiminde süregelen liderliğimizi koruyoruz”
Dünya üzerindeki servis sağlayıcılara ve müşterilerine IP ve bulut bilişim teknolojileri, sabit ultra-broadband ve kablosuz erişim teknolojileri alanında yenilikçi ürünler ve çözümler sağladıklarını belirten Alcatel-Lucent Teknoloji ve Teknik Satış Direktörü Nurettin Çetinkaya, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:
“Alcatel Lucent olarak, Türkiye’nin 2015-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planına uygun bir şekilde, son yıllarda yatırımlarımızı fiber tarafta artırıyoruz. Günümüzde şebekeler, bağlantılı dünyanın dayanağını oluşturuyor. Biz, tüm müşterilerimizin potansiyellerini gerçekleştirebilmesi için bu şebekelerin esnek, hızlı ve güvenli bir şekilde yapılandırılması gerektiğine inanıyoruz. Dünya çapında çok büyük fiber tabanlı projelere imza atıyoruz. Dünyadaki fiber genişbant ve diğer tüm iletişim teknolojilerinde süregelen liderliğimizden güç alarak Türkiye için özel geliştirdiğimiz çözümlerimizi müşterilerimize sağlıyoruz. Uzun yılların tecrübesiyle oluşturduğumuz profesyonel servislerimizle, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’deki ve bu bölgedeki pazarın geleceğini de şekillendireceğiz.”
Yıllar önce bilgisayar kısmını Lenovo’ya devreden IBM, uzun bir süre çalışanlarına Windows tabanlı Lenovo bilgisayarlar temin etmeye devam etti. IBM ile Apple’ın yakın temasa geçmesinden sonra beklenen IBM-Apple dönüşümü, çalışanlara sorulan testlerde de olumlu yanıtlar alınca başladı.
2015’in sonuna kadar 50.000 MacBook
2015’in sonunda ilk olarak 50.00 MacBook modellerinden alacak olan IBM, ilk olarak bu bilgisayarları küresel olarak üst ve orta kademeli yöneticilerine dağıtacak.
2016 yılı içerisinde de tekrardan 150.000 – 200.000 adet civarında Mac bilgisayar alacak olan IBM, içerisinde Türkiye’nin de bulunduğu ofislerini Apple bilgisayarlarla donatacak. İlk ortaya çıkan rakamlara göre IBM, Apple’dan 200.000-250.000 aralığında Mac bilgisayar alacak.
Bu değişim daha da hız katacak
IBM, Apple ile yaptığı anlaşmayla beraber Apple ürünlerine dönüşümü başlatıyor. Ayrıca büyük veri ve bulut çözümlerinde dünya devi olan IBM,yenilikçi iOS uygulamaları, Apple HealthKit ve ResarchKit odaklı içeriklerle hem data toplayacak, hem bu dataları kullanacak uygulamalar üzerine yoğunlaşacak. Bakalım IBM ile Apple yakınlaşması, uzun vadede başka ne gibi yenilikler doğuracak?
Kaynak: ShiftDelete.Net
Runtastic Türkiye’de çok popülerleşmeyi başaramasa da Avrupa ve ABD’de, spor ve egzersiz yapanların vazgeçemediği bir uygulama olarak geniş bir kullanıcı kitlesine sahip.
Kullanıcıların, dünyanın neresinde olursa olsunlar, spor yaparken birbirleriyle yarışmasına ve eğlenmelerine de imkan veren Runtastic sayesinde koşucular, bisiklet sürücüleri, yüzücüler, farklı antrenmanları yapanlar, ne kadar süre boyunca, hangi rotada, hangi hızda, hangi yükseklikte hareket ettiklerini görebiliyorlar, yaktıkları kaloriyi hesaplayabiliyorlar, yakın çevrelerinde antrenman yapan arkadaşları varsa görebiliyor ve bu sayede yanlarına gidip beraber antrenman yapabiliyorlar.
Yetenekli bir antrenman uygulaması olan Runtastic ayrıca farklı modüller sayesinde kalp ritmi ölçmekten, antrenmanları doğru yapmak için gerekli dijital eğitimlere kadar kullanıcılarına zengin içerik de sunmasıyla tanınıyor.
Şimdi, ünlü spor ekipmanları üreticisi Adidas, 240 milyon dolar karşılığında Runstastic’i satın alıyor. Öyle görünüyor ki, bundan sonra Runstastic Adidas’ın üretebileceği akıllı küçük spor ekipmanları ile uyumlu olarak çalışacak.
Özellikle Apple’ın akıllı saati ile birlikte yükselişe geçen spor ve antrenman uygulamaları, adım sayarlar, günlük performans ölçer/sağlık uygulamaları alanında büyük potansiyele sahip olan Runstastic’in mobil uygulama pazarında Adidas’ın desteği ile adını daha fazla duyurması bekleniyor.
1987 yılından beri iletişim teknolojileri alanında faaliyet gösteren Pika Technologies tarafından geliştirilen VoIP güvenlik çözümü Pika µFirewall, Bircom güvencesi ile pazara sunuldu.
µFirewall, IP PBX sistemlerini VoIP saldırılarından korumak üzere geliştirilmiş bir güvenlik aracı. Herhangi bir IP adresine sahip olmayan µFirewall, bu sayede ağ üzerinde görünmeyen bir cihaz olarak çalışıyor. Ağ üzerinde görünmediği için saldırganlar, cihazın varlığı saptayıp önlem alamıyor. Hızlı paket işleme özelliği sayesinde, bağlı bulunduğu ağ yapısında herhangi bir saldırı anında bile, olması gereken kablo hızına çok yakın bir hızda performans gösteriyor.
Anında etkin koruma
µFirewall, SIPVicious, VoIPER, SiVus, SIPDoS gibi en çok bilinen VoIP saldırı araçlarının yöntemlerine karşı güvenlik duvarı vazifesi görüyor. Cihaz, herhangi bir özel beceriye ve mevcut yapıda değişikliğe gerek duyulmadan, tak-çalıştır yapısı sayesinde IP santraline kolayca kurulabiliyor. Ağ yapısına dahil olduktan sonra da bakım veya kontrol gerektirmeden IP santralini ve VoIP ağını anında korumaya başlıyor.
Teknik bilgiler
Layer-2 seviyesinde çalışması, bir IP adresi olmadığı için µFirewall’u ağ üzerinde görünmez yaparken, saldırganların fark etmesine ve önlem almasına da izin vermiyor. Pika µFirewall’un sistemi korumaya başlaması için santral ve VoIP hizmeti ile router arasına bir ağ kablosu ile bağlamak yeterli oluyor. İhtiyaç duyulduğu takdirde ön tanımlı ayarları değiştirilebiliyor ve parametreler kullanıcı ihtiyaçlarına göre tekrar düzenlenebiliyor.
Otomatik blacklist özelliğiyle, herhangi bir şüpheli erişim ve saldırı algılandığı durumlarda, erişmeye çalışan IP adresi tamamen engelleniyor ve kara listeye alınıyor. Bu sayede saldırgan IP santraline erişemeden engellenmiş oluyor.
USB yuvası sayesinde, bir USB flash bellek ile cihazın ayarları değiştirilebiliyor ve bütün Log kayıtlarına ulaşılabiliyor. Detaylı kayıt bilgileri ile hangi zamanlarda hangi IP adresinden ne tür bir saldırı yapılmış görülebilirken, bu bilgiler doğrultusunda farklı önlemler de alınabiliyor. Tüm bunlara ek olarak, kayıt tutma seviyesi önem derecesine göre değiştirilebiliyor; yapılan çağrılarla ilgili istatistiki bilgiler de ayrı bir dosyada görüntülenebiliyor.
Bulut desteği de var
2.0 sürümü ile VoIP ağlar için bulut desteği de eklenen µFirewall bu sayede uzaktan erişim, IP blacklist yönetimi, anlık saldırı takibi, e-posta uyarı sistemi gibi birçok yenilik ve kolaylığı beraberinde getiriyor.
Yalnızca 10 santimetrelik küçük boyutuyla dikkat çeken Pika µFirewall, 400 Mhz işlemcisi, 32 MB 400 Mbps destekleyen RAM ve 4 Watt’lık düşük güç tüketimiyle beklenenin üzerinde bir güvenlik çözümü sunuyor.