Son birkaç gündür, sektörde gizliden gizliye 4G ihalesinin ertelenmesinin kesinleştiği dedikoduları dolaşıyordu. Bazı söylentiler ihalenin tamamen erteleneceği yönündeyken, bazılarında ise ihale tarihinin öteleneceği söyleniyordu.
Bugün, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), resmen ikinci ihtimalin gerçekleştiğini, yani ihalenin ertelendiğini duyurdu. BTK’dan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun, 4, 5, 6, 8 ve 9’uncu maddeleri, Elektronik Haberleşme Sektöründe Yetkilendirmeye İlişkin İhale Yönetmeliği’nin 4 ve 16’ncı maddeleri ile ilgili diğer mevzuat hükümlerine istinaden; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın 14.05.2015 tarihli ve 33528 sayılı yazısı ve ilgili ihale komisyonunun tutanağı çerçevesinde, IMT Hizmet ve Altyapılarına İlişkin Yetkilendirme İhalesi’nin yapılma tarihinin 26.08.2015 tarihine ertelenmesiyle ilgili gerekli değişikliklerin yapılmasına yönelik iş ve işlemlerin yürütülmesini teminen icraya yetki verilmesi hususuna karar verilmiştir.”
Ertelemenin gerekçesi
Yapılan açıklamada belirtilen maddelerde kurumun, yani BTK’nın ihaleyi yapıp yapmamakta serbest olduğu bilgisinin yanında, “ihale kararının karar tarihinden itibaren en geç onbeş işgünü içinde ihale yetkilisi tarafından onaylanabileceği ya da iptal edilebileceği” bilgisi de yer alıyor. Diğer yandan ilgili 16. maddede şartnamede değişiklik yapılmaması gerektiği, bunun sadece maddi veya teknik hatalar ya da eksiklikler olduğu takdirde yapılabileceğine değiniliyor.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın yaptığı resmi açıklamada ise erteleme kararının, ihaleye katılan operatörlerle birlikte alındığına vurgu yapılıyor. “İsteklilerin şartnameye yönelik değişiklik taleplerinin değerlendirilmesi ve ihaleye katılacak isteklilerin teknik ve finansal hazırlıklarını tamamlayabilmek için ilave zaman talepleri üzerine” ifadesinin yer aldığı açıklamada ihalenin 26 Ağustos 2015 tarihine ertelendiği belirtiliyor.
İhale şartlarında değişiklik olacak mı?
4G ihalesine girecek tüm operatörler uzun zamandır teknoloji ve hazırlık olarak 4G’ye hazır olduklarını ifade etmişti. Bu açıdan bakıldığında, Bakanlık açıklamasında yer alan “İsteklilerin şartnamye yönelik değişiklik taleplerinin değerlendirilmesi” ifadesi karşılığını bulmakta zorlanıyor. Bir diğer deyişle konunun operatör talebiyle değil, hükümet tarafındaki karar değişikliği sebebiyle olmasının daha büyük bir ihtimal olduğunu öngörebiliriz.
Peki şimdi ne olacak? İhaleye katılacak isimler zaten belli olduğu -ve mevcut koşullara hazır olduklarını belirttikleri- için şartnamede ufak tefek rötuşlar dışında ciddi bir değişiklik olmayacağını söyleyebiliriz. Daha önce gündeme gelen yerli 4G baz istasyonu gibi teknolojilerin sadece üç ay içinde tamamen hazır hale gelmesi de yine düşük bir ihtimal.
İşin mali boyutunda ise, hükümetin ihaleden 2,3 milyar Avro beklediği zaten açıklanmıştı. Erteleme sonrası bu tutarda da ciddi bir değişiklik olmayacağını düşünürsek, ihalenin ertelenmesini sadece 7 Haziran’daki seçim nedeniyle olduğunu söyleyebiliriz.
Bu teknolojinin işlerlik kazanması için araçların da uygun olması gerekiyor. Infiniti’nin LE Concept modeli buna olanak tanıyan ilk örneklerden biri.
Hemen değil, ama özellikle 2030’dan sonra yollarda çok daha az fosil yakıt kullanan araçla karşılaşılması bekleniyor. Bu, aynı zamanda bugünkü akaryakıt istasyonlarının da dönüşümünü temsil ediyor.
Navigant Research tarafından yapılan bir araştırma, yalnızca araç şarj hizmeti verenlerin bile 11 milyar doların üzerinde bir hacim oluşturacağını gösteriyor. 2014 ila 2023 yılları arasındaki dönemin projeksiyonunu çizen araştırma, yaklaşık 10 yıllık bu dönemde karşılaşacağımız farklı şarj tekniklerini de ele alıyor.
Rapora göre, 2014’te global araç şarj servisi ekonomisi 81.1 milyon dolara ulaştı. Yalnızca 8 yıl sonra, yani 2023 için beklenen büyüklük ise 2.9 milyar dolar.
Otomobilinizi şarj etmek için kablo gerekmeyecek
Bugün kullanılan şarj sistemlerinde alternatif akım ve doğrudan akım teknikleri daha yaygın kullanılmakta. Ancak, pazarı asıl büyütecek olan, alıştığımız kablo ile şarjdan ziyade kablosuz şarj olacak. Burada ise iki farklı yöntemle karşılaşmamız olası.
Yöntemlerden biri, aracınızı bıraktığınız otoparkta bu şarj işleminin gerçekleşmesi. Araç, otoparkta kaldığı süre boyunca zeminin altında bulunan bir sistem aracılığıyla şarj olacak ve teslim almaya gittiğinizde “deposunu” doldurmuş olacak.
Bu yöntemin daha kısa süreli bir versiyonu, yakın gelecek senaryolarında yerini almış durumda. Özellikle şehir içi ulaşımda kullanılan otobüsler için düşünülen sistemde, otobüsün yanaştığı durağın hemen önünde yine zemin altındaki bir sistemle ya da durağın üzerinde, otobüsün üst kısmına denk gelecek şekilde yerleştirilen bir sistemle otobüsü kısmen de olsa şarj etmek mümkün olacak. Hazırlanan konseptlerde otobüs durağının üst kısmının güneş panelleri ile kaplandığını ve gereken enerjinin bir kısmının bu panellerden sağlandığı görülüyor. Durak içinde otobüs şarjı konusunda şimdilik yeterli verim alınamasa da öncelikli amacın, otobüsü bir sonraki durağa götürecek kadar enerji alması olduğunu ekleyelim.
Winter Green Research tarafından 2013 sonunda yayınlanan bir başka araştırma ise, 2019’da kablosuz araç şarjı pazar büyüklüğünün 4.6 milyar dolara çıkacağını öngörüyor. Araştırmanın yapıldığı dönemde 1.7 milyon dolar olduğu belirtilen raporda pazar lideri olarak Bosch’un ismi geçerken, bu alanda yatırım yapan ya da planlayanlar arasında Apple, Google, Intel, Nokia, Duracell, Qualcomm, Samsung ve Texas Instruments gibi teknoloji dünyasının yakından tanıdığı isimler göze çarpıyor.
Şarj eden otoyol şeritleri
Karşımıza çıkacak diğer farklı yöntem ise hareket halinde araçların şarj edilmesi. Özellikle uzun yollarda otomobil, kamyon ya da otobüslerin bu yöntemle şarj ihtiyacını karşılaması için çalışmalar yapılıyor. Bu modelde araçlar, trafik levhalarıyla önceden bildirilmiş “elektrikli şeritlere” girerek, belirli bir hızı aşmayacak şekilde yol alıyor. Şarj işlemi, yukarıda bahsettiğimiz gibi asfaltın altına yerleştirilmiş sistemler aracılığıyla kablosuz olarak gerçekleşiyor. Türkiye için bunu, otobanda 120 ile giderken, 1-2 kilometrelik bir mesafe için hızınızı 50 km’ye düşürmek gibi algılayabilirsiniz. Bugün pek çok araçta bulunan hız sabitlemenin yanında, çeşitli radar sistemleriyle öndeki araçla mesafenin otomatik olarak korunması şarj sırasında yaşanabilecek kazaların önüne geçecektir.
Ancak bu sistemin devreye girmesi için verimlilik ve güvenlik anlamında atılması gereken adımlar bulunuyor. Bu nedenle öncelikle Siemens’in eHighway konsepti gibi uygulamaların daha erken yaygınlaştığını görebiliriz.
Sosyal Güvenlik Kurumu Biyometrik Kimlik Doğrulama Projesi bugün tekrar uygulanmaya başlıyor. Uygulama sayesinde SGK bünyesinde sağlık hizmeti almak isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları çok daha güvenli ve doğru hizmet alabilecek.
“Halen hem biyometrik kimlik doğrulama sistemi kullanılmaksızın hem de kişinin açık rızasının alınması şartıyla biyometrik kimlik doğrulama sistemi kullanılarak MEDULA sisteminden provizyon alınabilmektedir.” açıklamasını yapan SGK, bugün yeniden başlatılan uygulamaya dair “Mevzuat hükümleri doğrultusunda sağlık yardımları kurumumuzca karşılanan kişilerin özel sağlık hizmeti sunucularına başvurularında istisnai durumlar haricinde biyometrik kimlik doğrulama sistemi kullanılmaksızın MEDULA sisteminde provizyon verilmeyecektir.” bilgisini de paylaştı.
BioPOS ile parmak damar izi doğrulaması nedir?
Parmak damar izi doğrulaması, her insanda benzersiz bir yapıya sahip olan parmak damarı izinin özel bir algoritma ile şifrelenip, Türk teknoloji şirketi Proline tarafından geliştirilen BioPOS cihazı sayesinde analiz edilmesine dayanıyor. Vatandaşlar, sağlık kuruluşlarına yapacakları ilk müracaatta danışma bankolarında kurulacak olan BioPOS cihazlarına parmak damar izlerini kaydettirerek sisteme dahil oluyorlar. Vatandaşların parmak damar izleri SGK merkezinde bulunan sunucularda kriptolu olarak saklanıyor. BioPOS cihazı sağlık hizmeti almaya gelen vatandaşların parmak damar izleri ile T.C. kimlik numaralarını eşleştiriyor ve hizmet almak isteyen vatandaşın kimliğini onaylıyor. Böylelikle haksız hizmet alımının önüne geçilmesi amaçlanıyor.
Türk teknoloji şirketi Proline Bilişim’in Ar-Ge Merkezi tarafından geliştirilen sistem, kimlik mahremiyetini zedelemeyecek kullanım şartlarına uyumlu olarak geliştirildi.
Yazılım geliştiricilere yönelik olarak düzenlediği uygulama maratonları ile dikkat çeken Turkcell, bu etkinliklere bir yenisini daha ekliyor. Tüm yazılım geliştiricilerin katılımına açık olan Turkcell Big Data Hackathon 23-24 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
Yarışma, Turkcell Big Data Hackathon Kod Yarışması ve Proje Yarışması olmak üzere iki bölümden oluşacak. Bireysel katılım esasına göre gerçekleşecek olan Kod Yarışması, zorluk dereceleri farklı olan 10 sorudan oluşacak, doğru cevaplanan sorulardan alınan puanlara göre sıralama yapılacak. Bireysel veya ekip olarak katılımın mümkün olduğu Proje Yarışması’nda ise katılımcılardan sahip oldukları yazılım fikrini hayata geçirebilecek şekilde olgunlaştırmaları bekleniyor. Proje yarışmasında; fikirlerin müşteri ihtiyaçlarını karşılaması, iş modelinin belirlenmesi, sistem mimarisinin ve kodlama için gereksinimlerinin çıkartılması hedefleniyor.
23 Mayıs 2015 Cumartesi günü saat 09.00’da başlayacak olan etkinlik, 24 Mayıs 2015 Pazar günü Turkcell Teknoloji Grubu Genel Müdür Yardımcısı İlker Kuruöz’ün katılacağı ödül töreni ile sona erecek. Hackathon’un Kod Yarışması bölümünde başarılı olan ilk üç yazılım geliştiriciye sırasıyla MacBook Pro, MacBook Air ve iPad hediye edilecek. Proje Yarışması’nda ise ilk üçe giren grup üyeleri, grup başı 1.000 dolarlık Microsoft Azure hediye çeki ve gruptaki her üye için Turkcell’in geçtiğimiz hafta lanse ettiği T serisi akıllı telefon ailesinin en yeni üyesi Turkcell T60 kazanacak.
Bilgi teknolojileri ve çözümleri ile kurumların çevikliklerinin artırılmasına ve bilgi ile inovasyon sağlayarak rakiplerinden farklılaşmasında öncü rol alan Hitachi Data Systems (HDS), Sosyal Inovasyon konusundaki odaklanarak daha sağlıklı, güvenli ve refah bir toplum yapısının veriyi doğru kullanmaktan geçtiğine inanarak çalışmalarını sürdürüyor. Dünya çapında 100’den fazla ülke ve bölgede faaliyet gösteren HDS, 2012 yılından bu yana Türkiye ofisiyle hizmet veriyor. Bir BT altyapı sağlayıcısından bilgi çözümleri şirketine dönüşen HDS, bulut bilişim, içerik, mobilite ve büyük veri gibi yenilikçi teknolojilere liderlik ederken Hitachi’nin endüstriyel uzmanlıklarını da kullanarak hem başarılı olup hem de insanlığa değer katacak çözümler geliştirilebileceğini gösteriyor.
Türkiye EMEA Bölgesi’nde en hızlı büyüyen ülke
Gelişmekte olan EMEA bölgesinde en hızlı Türkiye’de büyüyen HDS, bu doğrultuda dünyada eşi görülmemiş bilgi ve yönetim teknolojileri ile işletmelerin ihtiyaç duyduğu veri odaklı dönüşüme öncülük ederken nesnelerin interneti kavramını daha anlamlı hale getirmenin yanı sıra bulut çözümleri ve hizmetleriyle bulunduğu tüm ülkelerdeki gelişime katkı sağlıyor. Fortune 100 listesinin yüzde 70’i Fortune Global 100 listesinin yüzde 80’i HDS’nin müşterileri arasında yer alıyor. Ethisphere Enstitüsü tarafından 2015 yılında dünyanın en etik şirketleri arasında gösterilen HDS, bu başarıyı beş yıldır üst üste tekrarlıyor.
Son 5 yılda 25 milyar dolarlık Ar-Ge yatırımı yapan HDS, dünyada her gün üretilen veriyi işleyip tüm insanlığa faydalı sonuçlar sağlamayı hedefliyor. HDS Türkiye Genel Müdürü Serdar Sayar, HDS’nin kurum kültürü ve Türkiye’deki hızlı büyümesiyle ilgili şunları söylüyor:
“Hitachi, yaklaşık 25 yıldır Türkiye’deki iş ortakları aracılığıyla çalışmalarını sürdürüyordu. Bu temsili doğrudan açtığı ofisle sürdürmek isteyen Hitachi, 2012 yılında HDS Türkiye Ofisi’ni kurarak Türkiye’deki müşterileri ve iş ortaklarıyla birebir iletişime geçme kararı aldı. Türkiye’de kurulduğu günden bu yana çift haneli büyüme rakamlarına ulaşmanın yanı sıra veriden enformasyona giden yolda liderliğimizi sürdürüyoruz.”
Verinin arşivlenmesi, korunması, mobil hale getirilmesi ile bütünleşik sistemler ve altyapı platformlarıyla sadeleşmeye odaklandıklarını, değişik endüstrilerdeki uzmanlıklarımız ile büyük verinin analizi ve bulut bilişim gibi önemli trendlere öncülük ettiklerinin altını çizen Sayar, “Türkiye’deki işletmelerin yeni eğilimlere ve düzenlemeleri kolayca hayata geçirebilmeleri için çalışıyoruz. Bu konuda bir altyapı sağlayıcısının çok daha ötesine geçerek sosyal inovasyon altında büyük verinin sektörel birikimlerimizi de kullanarak analiz edilmesi ile sağlanacak avantajları kurumlara yansıtmayı hedefliyoruz” diyor.
ABI Research tarafından yapılan bir araştırma, Çin’in en fazla 4G abonesine sahip ülke olacağını ortaya koydu. 2014 sonunda 100 milyon LTE abonesi bulunan ülkede, 2015’in sıçrama yılı olması bekleniyor.
Bu hızlı artıştaki en önemli etken ise Mart 2015’te verilen lisanslar. Ülkenin iki büyük mobil operatörü China Unicom ve China Telecom tarafından alınan lisanslar sonucu yaşanacak hızlı abone artışı, ülkeyi halen en fazla 4G-LTE abonesinin bulunduğu ABD’nin önüne taşıyacak.
Aynı araştırmaya göre, dünyada LTE abonelerinin sayısı sadece 2014’ün son çeyreğinde 149.1 milyon arttı. 3G abone sayısının, 2015-2020 arasında 3.5 milyara çıkacağını öngören araştırmaya göre 2G aboneleri 2020’de 1.69 milyara yükselecek.
4G abonelerinin dünyadaki dağılımına bakıldığındaysa Asya-Pasifik bölgesinin yüzde 48,6’lık payla lider olduğu görülüyor. Bu bölgeyi Kuzey Amerika ve Batı Avrupa takip ediyor.
Tesla CEO’su Elon Musk, Bloomberg’e verdiği bilgilere göre, devasa batarya üretim fabrikasını yeterli bulmuyormuş. 30 Nisan’da gerçekleştirilen yeni nesil bataryalar için ilk alıcı rezervasonlarındaysa 800 milyon dolar değerinde sipariş söz konusu olduğunu söyleyen Musk’ın bu açıklaması, Tesla’nın 2015’in birinci çeyreğindeki otomobil satışlarından elde ettiği gelir ile neredeyse eşit.
İşin “unutulmaması gereken kısmı” ise 800 milyon dolarlık bu değerin henüz tam olarak kazanca dönüşmemiş olması. Powerwall ev depolama bataryaları başta olmak üzere, yapılan ön siparişlerin tamamı satışa dönüşmüş olmayacak. Zira arzu eden herkes anlaşma imzalamadan ya da ön ödeme yapmadan bu teknoloji için başvuru yapabiliyor. Tesla Motors’un Model X isimli yeni aracında ise müşterilerin 5 bin dolar depozito ödemeleri gerekiyordu.
Musk, şirketinin 2016 yılı ortasına kadarki bataryaları şimdiden ön siparişe ayırdığını ve bahsi geçen miktarın sadece yüzde 20 civarındaki bir kısmının brüt kâr olacağını söylüyor.
Yenilenebilir enerji kullanımı için önemli bir adım olan bu batarya teknolojisi için Bloomberg Business’ın paylaştığı veriler şu şekilde sıralanıyor;
– Powerwall ev bataryaları mekanların çatı katlarında yer alacak ve şimdiye kadar 38 bin adet ön sipariş almış,
– Bazı müşteriler birden fazla adette batarya talep etmiş.
– Powerall iki ayrı model ve fiyat ile geliyor: 3 bin ve 3 bin 500 dolar.
– Toplam Powerall sipariş değeri 178.8 milyon.
Elon Musk tarafından paylaşılan bilgiler ise şu şekilde;
– Şirket ticari temelli batarya satışı için 2 bin 500 rezervasyon almış, Bu modeller tek bir inşaa için 10 adet Powerpack demek oluyor. 25 bin adet ürün ise 2.5 milyon kilowatt saate eşit.
– Her bir kilowatt/saat için Powerpack ederi: 250 dolar.
– Toplam Powerpack siparişi şimdiye kadar 625 milyon dolar değerine ulaştı.
Dassault Systèmes tarafından hazırlanan “Bones Box”, oyuncuların konsantrasyon, bellek, hızlı düşünme ve kıvraklık kabiliyetlerini kullanarak rekor süre içinde eldeki tüm kemikleri doğru şekilde birleştirmelerini isteyen çevrimiçi, 3D ve gerçek zamanlı bir “serious game” (eğitim amaçlı oyun).
Günlük işlevine bakıldığında ne kadar karmaşık olduğunu anlamanın zor olduğu bu önemli insan vücudu parçasının kemik yapısında uzmanlaşmak isteyen herkes, oyunla becerilerini test edebiliyor. İnsan iskeletindeki farklı şekil ve boyutlardaki 206 kemikten 27’si bir araya gelerek parmaklar, avuç içi ve bileği oluşturuyor.
Bones Box, Paris-Descartes Üniversitesi’ndeki dijital teknolojiler ve simülasyonlar üzerinde çalışan tıbbi eğitim amaçlı üniversite laboratuvarı ve European Georges Pompidou Hospital’da el, üst uzuvlar ve periferik sinir cerrahisi bölüm başkanı Profesör Emmanuel Masmejean ve iLumens işbirliği ile geliştirildi.
Vodafone’un bu yıl ilk kez düzenlediği Vodafone Dijital Dönüşüm Zirvesi, bugün (14 Mayıs) Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlendi. “Yarına hoş geldiniz” temasıyla gerçekleştirilen zirve; mimariden modaya, spordan müziğe kadar birçok alanda dünyayı dijitalleştiren lider isimleri Türkiye’de ilk kez buluşturdu. “Gelecek Burada”, “Keşfedin”, “Yarını Tasarlayın” ve “Fark Yaratın” ana başlıkları altında 13 farklı oturumda 18 konuşmacıyı ağırlayan zirvede hayatın her alanında dijitalleşmenin etkileri ele alınıyor, Türkiye’den ve dünyadan dijitalleşme örnekleri veriliyor. 3 bini aşkın davetlinin katılımıyla başlayan zirve ile birey ve kurumların dijitalleşmede yeni trendlerle tanışarak geleceğin dünyasına bugünden hazırlanmaları hedefleniyor.
Vodafone Türkiye CEO’su Gökhan ÖğütGökhan Öğüt: “Türkiye’de dijitalleşme diyaloğunu başlatmak istiyoruz”
Dünyaca ünlü sanatçı Mercan Dede’nin hazırladığı hologram şovu ile başlayan zirvenin açılış konuşmasını ise Vodafone Türkiye CEO’su Gökhan Öğüt yaptı. Konuşmasına Mercan Dede’ye teşekkür ederek başlayan Öğüt, şunları söyledi:
“Tıpkı Mercan Dede’nin dediği gibi, nasıl tasavvuf onun için zaman ve mekândan bağımsız ise biz de bugün sizlerle ‘zamandan ve mekândan bağımsız olarak geleceği bize bugünden yaşatan’ dijital teknolojileri konuşmak istiyoruz. Ben dijital doğanlardan biri değilim. Bu nedenle, genişbant internet erişiminin, dijitalleşmenin yaşantımızı nasıl değiştirdiğini yakından biliyor ve değerini anlıyorum. Bugün Türkiye’de hayatında daha önce hiç teknoloji kullanmamış binlerce çiftçimiz tarlasını evinde oturduğu yerden sulayabiliyor. Dijitalleşme ile artık ülkemizde binlerce kadın ekonomik hayata kolayca katılabiliyor. Artık, sağlıktan bankacılığa, tarımdan hizmete, her sektörde dijitalleşme yaşamı ve iş yapış şekillerini değiştiriyor.”
“Geleceği bugünden yaşamaya ve yaşatmaya devam edeceğiz”
Dijitalleşme vizyonları doğrultusunda Kasım 2013’te Dijital Dönüşüm Hareketi’ni ilan ettiklerini belirten Öğüt, şöyle devam etti:
“Misyonumuzu dünyanın en ileri genişbant teknolojileri ile Türkiye’de herkese daha iyi bir gelecek için ilham vermek olarak belirledik. Bu amaçla, özellikle hem sabit hem de mobil genişbant yatırımlarımızı artırdık. 2014 yılında 5 milyon abonemizi dijitalleşmeyle tanıştırdık, ‘Yarına Hazırım’ programımız ile tam 770 bin şirket ile dijitalleşme diyaloğunu başlattık. Vodafone Grubu da dünya çapında 450 milyon bireye ve 20 milyon işletmeye hizmet veriyor, onların dijitalleşmesi için önemli yatırımlar yapıyor. Geçen Aralık ayında Berlin’de düzenlediğimiz konferans ile Avrupa’nın dijitalleşme ihtiyaçlarını Grup CEO’muz Vittorio Colao ve Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in katılımıyla tartışmıştık. Bundan kısa bir süre sonra Avrupa Komisyonu da aksiyon aldı ve ‘Dijitalleşen Avrupa’ için yol haritası yaratmak için harekete geçti. İşte bu çalışmalardan esinlenerek, biz de bu yıl ilk kez bu zirveyi düzenliyoruz. Bugün burada sizlerle Türkiye’de dijitalleşme diyaloğunu başlatmak istiyoruz. Vodafone olarak, geleceği bugünden yaşamaya ve yaşatmaya devam edeceğiz.”
Türk iş dünyası dijitalleşmeyi konuştu
Vodafone Dijital Dönüşüm Zirvesi 2015, Türk iş dünyasının liderlerini de dijitalleşmede buluşturdu. Vodafone Türkiye CEO’su Gökhan Öğüt’ün yönettiği ve Doğan TV Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes, ING Bank Genel Müdürü Pınar Abay ve Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin katılımıyla düzenlenen “Türkiye’de Dijitalleşme” konulu açılış oturumunda, Türkiye’nin dijitalleşme performansı masaya yatırıldı. İş dünyası, medya, ticaret ve bankacılık alanlarında dijital dönüşümün öneminin tartışıldığı oturumda, dijitalleşmenin toplumsal ve ekonomik kalkınmadaki rolü incelendi.
Finalde dijital defile ve parti var
Vodafone Dijital Dönüşüm Zirvesi 2015, Türkiye’nin ilk dijital defilesine de ev sahipliği yapacak. “Yaşamın Kaynağı” adlı defilede, ünlü tasarımcı Arzu Kaprol’un geleceğin tasarım kodlarını barındıran “Arzu Kaprol 2016 Kış Koleksiyonu” sunulacak. Zirve kapsamında ayrıca, Arzu Kaprol’un Vodafone mobil iletişim teknolojilerini de kullanarak hazırladığı, dört mevsim giyilebilir özel tasarım ceket de son yıllarda moda dünyasında hızla yaygınlaşan “işlevsel akıllı giyim” teknolojisinin Türkiye’deki ilk örneği olarak sergilenecek.
Kişisel mahremiyet ve veri gizliliği konularında teknoloji şirketlerinin adı, ülke yönetimleri ve gizli servislerke birlikte anılıyor. The Guardian’da konuyla ilgili bir makale hazırlayan Tom Liacas, dünyanın farklı yerlerinden verdiği örneklerle konuyu özetliyor. Liacas’ın yazısındaki örnekler ve yorumları şu şekilde;
“Bu yılın başlarında Suudi Arabistan yönetimi, blogger Raif Badawi’nin kırbaçlanma cezasına çarptırıldığını duyurduğunda, adamın eşi ve kız kardeşi Movements.org üzerinden özel bir kampanya başlatarak seslerini tüm dünyaya duyurmayı başarmıştı. Sitedeki diğer kimseler ücretsiz çeviri yapmış, Kanada’dan Irwin Cotler ise Badawi’nin uluslararası temsilcisi olmayı kabul etmişti. Dünya çapında yankı bulan olayın ardından blogger’ın cezası silinmişti.
Google tarafından da desteklenen Movements.org, şirketin özgür düşünce ve kişisel haklar konusunda destek olacak bir platform oluşturma amacıyla doğdu. Bu ve benzeri atılımlar ilginç bir şekilde, Google ve diğer ünlü isimlerin “hükümetlere bilgi sağlaması” aşamasından sonra gerçek oldu. Peki bu zorunlu adım niçin atıldı?
Yahoo, Google ve Microsoft, 2006 yılında kendilerini Çin hükümeti ile karşı karşıya bulmuştu. Çinli gazeteci Shi Tao’nun bazı devlet bilgilerini sızdırması sebebiyle tutuklanması ise Yahoo’nun bilgileri hükümete vermesiyle gerçekleşmişti. Benzeri olayların ardı arkası kesilmedi, teknoloji devleri kullanıcıların özel bilgilerini hükümetlere “mecbur oldukları” gerekçesiyle sundular.
2013’te patlak veren Edward Snowden skandalında ise NSA’in, Google, Yahoo, Microsoft ve Facebook’tan düzenli olarak bilgi aldığı ortaya çıkmıştı. Tüm dünya bu gerçekle çalkalanırken, bahsi geçen firmaların şöhreti de düşüşe geçti. Öte yandan Fransız şirketi Amesy’nin de 2011 yılında ortaya çıkan bilgilere göre Kaddafi’ye vatandaşları hakkında bilgi verdiği gündeme geldi. 2013’teyse İngiliz – Alman ortak markası FinFisher’ın da 25 ülkede yazılımlarıyla kullanıcıların ve hükümetlerin gizli bilgilerini topladığı öğrenildi.
Bu süreçte ünlü markalar ne yapacağını düşünürken, bazı isimler de akıllı stratejiler geliştirdi. Örneğin ülkemizde gerçekleşen Twitter sansürü döneminde, bazı VPN servisleri, üyelerine ücretsiz hizmet sundu. Bu sayede hem şirketin ünü artış oldu hem de marka ismi tanınır oldu.
Son olarak Amnesty International’ın teknoloji ve insan hakları takımından Tanya O’Carroll da bu durumun şirketler için zor olduğunu dile getirdi. Zira markalar ya hükümetlerin isteklerini yapacaklar ve kulanıcı kitlesini karşılarına alacaklardı ya da kullanıcı gizliliğini ön plana çıkartarak pekçok büyük ülke ile kanlı bıçaklı hale gelecekti. Kısacası dünyanın önde gelen teknoloji şirketleri ne yapacakları konusunda olumlu adımlar atmakla birlikte tam olarak nasıl hareket etmeleri gerektiğini henüz netleştirmiş değiller.”
Silikon Vadisi girişimcilerinin yeni girişim projeleri ortaya akla kolay gelmeyecek çözümler getiriyor. Üstelik bunlardan bazıları, annelerin üşenmeden yaptığı ya da yapmak mecburiyetinde kaldığı işler. Business Insider, anneler gününün hemen ertesinde bu tip girişimleri ve sundukları hizmetleri listelemiş.
Listede market alışverişini sizin yerinize yapıp kapınıza getirenlerden, çamaşırlarınızı kapınızdan alıp temizledikten sonra geri getiren ilginç örnekler de yer alıyor.
– Homejoy adlı girişim üzerinden ev temizliği için personel çağırabiliyorsunuz.
– Sprig, SpoonRocket ve Munchery adlı markalar talebiniz üzerine evinize yemek getiriyor, yemekler şefler tarafından hazırlanıyor.
– Kichit ile kendi şefinize sahip olabilirsiniz!
– Uber, Lyft, Sidecar gibi uygulamalar ile kapınıza araç getirebilirisiniz. Flywheel ise kapınıza taksi getirmek için hazır bekliyor.
– Washio ve Rinse, çamaşır işlerinizi hallediyor, üstelik 7/24 hizmet sunuyorlar.
– Shyp sizin için paketinizi alıyor ve postaya veriyor.
– Le Tote sizin için aylık üyelik karşılığı özel bir stilist belirliyor, düzenli olarak seçenekler sunuyor.
– Postmates aklınıza gelen her şeyi size getiriyor. Magic ise hem istediğinizi getiriyor, isterseniz sizin için uçak bileti ayarlıyor.
– Instacart ve Google Shopping Express market alışverişinizi anneniz yerine yapıyor, size teslim ediyor.
– Dufl ise annenizi yormayın diye, istediğiniz bir otele içi lüks kıyafetler ile dolu bir bavul yolluyor.
Bu ve benzeri San Francisco merkezli girişimler annelerin yükünü hem hafifletiyor, hem de gelecekte onların yerine geçecek kadar detaylı hizmetler sunuyor.
“Huawei İş Ortakları ve Cloud Congress HCC 2015”, 13 Mayıs 2015 tarihinde Grand Tarabya Otel’de gerçekleştirildi. Etkinlik çerçevesinde, Huawei’nin en yeni ürün ve çözümleri sektörle buluştu. Biz de sizler için Huawei Global Kanal Başkanı Raymond Lau ve Huawei Enterprise Kanal ve Pazarlama Direktörü Eren Serçe ile sohbet ettik.
Akkök Holding bünyesinde yer alan Aktek Bilgi İletişim Teknolojisi, Ar-Ge faaliyetlerini artırmak, sektörel yazılım ve çözümleri üretmek amacıyla merkez ofisini taşıdığı YTU Davutpaşa Teknopark Yerleşkesi’nde hizmet veriyor. Şirketin gelecek vizyonunu Aktek Genel Müdürü Dr.Reha Çetin ile konuştuk.
NGN, IDC’nin 14 Mayıs tarihinde İstanbul’da gerçekleşecek “Veri Merkezi” etkinliğinin ana sponsoru oldu. NGN, yatırımı devam eden ve tamamlandığında Türkiye’nin en iddialı veri merkezlerinden biri olacak “Star of Bosphorus Veri Merkezi” ile bu dev etkinliğe katılıyor. NGN’in çatısı altında bulunduğu Rusya’nın lider BT şirketi CROC’un veri merkezleri konusunda uzman üst yöneticisi Ruslan Zaedinov ise veri merkezleri konusunda “CIO’ların öncelikleri” konusunda bir sunum yapacak. En önemli karar verme kriterlerini bu sunumda vurgulayacak olan Zaedinov, konuya sistematik bir yaklaşım için rehberlik edecek bilgileri katılımcılarla paylaşacak.
Zaedinov etkinlikte, son çeyrekte faaliyete geçmesi beklenen Star of Bosphorus yatırımının yanı sıra CROC’un tüm dünyaya yayılmış veri merkezleriyle ilgili geniş deneyimini anlatacak. Veri merkezi yatırımlarında adeta bir üsse dönüşen ve yerli, yabancı yatırımcıların büyük ilgisini çeken İstanbul için büyük önem taşıyan bu etkinliğe, bilişim sektörünün önemli oyuncularının yanı sıra finans, lojistik, telekom ve kamu gibi diğer alanlardan da karar vericiler ve fikir önderlerinin de katılacağı vurgulanıyor.
Son çeyrekte faaliyete geçecek
IDC tarafından bu yıl gerçekleştirilen CIO anketinin sonuçlarının da değerlendirileceği buluşmada, veri merkezi özelinde felaket kurtarma ve veri merkezi yatırımları değerlendirilecek. Akıllı veri merkezleri, büyük veri ve mobil temelli altyapı mimarisi, yazılım tanımlı veri merkezi stratejileriyle veri merkezi enerji verimliliğinin masaya yatırılacağı bu büyük etkinlikte, Türkiye’de Uptime Enstitüsü Tier III tasarım ve tesis sertifikasına sahip “operatör bağımsız” bir ticari veri merkezi olacak Star of Bosphorus da başrolde olacak.
İstanbul Tuzla’da teknolojinin ulaștığı son noktada veri merkezi yatırımını sürdüren NGN, 2015’in son çeyreğinden itibaren bu veri merkezinde Türkiye’nin en büyük firmalarına, maliyetleri azaltan ve verimliliği artıran uçtan uca veri merkezi çözüm ve hizmetleri sunarak sektörde önemli bir boșluğu dolduracak. Yaklaşık 24 bin metrekare kapalı alanıyla Türkiye’nin en büyüğü olmayı hedefleyen merkezde, 2 binin üzerinde standart kabinetin ișletimi gerçekleștirilecek.
Bazı iş modelleri gerçekten iki ucu keskin bıçak gibi. Kimi ülkelerde büyük beğeni toplayan, kimindeyse bizzat yönetimler tarafından yasaklanan Uber’in iş modeli de bu sınıfta yer alıyor.
Lüks otomobillerle özel taksi hizmeti veren bir platform oluşturan Uber, buna rağmen son yıllarda yatırımcıların en gözde şirketlerinden biri olmayı başardı. Piyasa değeri 50 milyar dolara çıkan şirket, son olarak Nokia’nın harita servisi Here için 3 milyar doları gözden çıkarmasıyla adından söz ettirmişti.
Yeni servis: UberCopter
Özellikle yerel taksi organizasyonlarının “işimizi baltalıyor” diyerek eleştirdiği şirket bu kez çıtayı biraz daha yükseltmişe benziyor. Dünyaca ünlü Cannes Film Festivali için UberCopter isimli özel bir servis başlatan şirket, festivale katılan dünyaca ünlü isimleri festival alanına taşıyacak.
Toplamda 125 bin kişinin ziyaret etmesi beklenen Cannes Film Festivali’nde bu ziyaretçilerin kaçı UberCopter’i tercih eder bilemiyoruz elbette. Uber’in Nice Havalimanı ile Cannes arasında belirlenen karayoluyla ulaşım tarifesi aracına göre 60 ila 80 Avro arasında değişiyor. Şirket, UberCopter için bu tarifeyi 160 Avro olarak belirlemiş.
Alcatel-Lucent, Hollanda’nın önde gelen telekomünikasyon şirketlerinden KPN’e ses, video ve mesaj servislerini uygulamalara entegre eden, maliyetleri düşüren ve yeni uygulamaların yaratılmasına olanak sağlayan Rapport çözümünü sundu.
Rapport ile operatörler VoLTE gibi birçok ses servisini tek platforma taşıyabilme kolaylığına kavuşuyor. Alcatel-Lucent’in IP Multimedia Subsystem yazılımının yeniden düzenlenmiş bir versiyonu olan yazılım, gömülü olan Uygulama Programlama Arayüzü (API) üzerinde çalışacak yeni uygulamaların ve servislerin yaratılması için anahtar rol oynayacak. Arayüz sayesinde, KPN’nin tüm IP ağları üzerinden web iletişim servislerine çok fonksiyonluluk özelliği de eklenebilecek.
Alcatel-Lucent, bu çözümü global olarak 69’dan fazla operatöre sağlayarak LTE ve VoLTE’yi de içeren gelecek nesil IP ağlarına iletişim çözümleri sunuyor.
Alcatel-Lucent Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölge Müdürü Willem Hendrickx, konuyla ilgili şunları söyledi:
“Alcatel-Lucent Rapport’un portfolyosu KPN’nin mobil ve sabit şebekelerinin yakınsamasını en iyi şekilde gerçekleştiriyor; zaman ve mekan fark etmeksizin, herhangi bir cihazdaki uygulama ve web sitesi kullanılarak, iletişime fonksiyonellik ve yeni hizmetler kazandırıyor. KPN müşterileri, bu sayede daha çok iletişim imkanına kavuşacak. Örneğin, gelen aramayı yanıtlarken ya da telefondayken bir tablet uygulamasına ya da web sitesine direkt giriş işlemlerinde sorunsuz bir şekilde her an sesten video verisine geçiş yapabilecekler.”
KPN Network ve Servis Geliştirme Müdürü Andre Beijen, “Bu anlaşma KPN için, VoIP rasyonalizasyonu gibi birçok ses servisinin çeşitlendirilmesi ve VoLTE gibi yeni ses servislerinin Hollanda’daki müşterilerimizle paylaşılması için çok önemli bir adım” dedi.
Logo Yazılım CEO’su Mehmet Buğra Koyuncu
Logo Yazılım’ın kendine özgü olarak hayata geçirdiği ve iş süreçlerinde kullandığı ürün geliştirme sistemi LAPIS (Logo Agile Process Improvement System), 15. Uluslararası Spice 2015 konferansında tanıtılacak.
16-17 Haziran tarihlerinde İsveç’te yapılacak konferansta sunulacak sistem; kalite artışını, şirket içerisinde zaman yönetim kültürünün yerleştirilmesini ve geliştirilmesini, risklerin analitik veriler sayesinde öngörülebilir ve yönetilebilir hale getirilmesini sağlıyor.
LAPIS, tüm çalışanların kolay uyum sağlayabileceği, çevik ve yalın süreçler tasarlıyor. Böylece proje sürelerindeki sarkmaların önüne geçilirken; kapasite planlama, maliyet hesaplama, teslimat tarihi belirleme gibi konular analitik olarak hesaplanıyor. Ayrıca sistemden alınan sürekli geribildirimler sayesinde otokontrol ve motivasyon artışı sağlanıyor.
Ana faaliyet alanı yazılım geliştirmek olan şirketler için masrafların yaklaşık yüzde 80’inin geliştirme faaliyetlerinden oluştuğunu, bu nedenle geliştirme süreçlerindeki en ufak iyileştirmenin dahi çok büyük katkısı olduğunu belirten Logo Yazılım CEO’su Mehmet Buğra Koyuncu; çözüm hakkında şunları söylüyor: “LAPIS, farklı metodolojilere dayanan ürün geliştirme yönetim modellerinden ve yalın felsefeden etkilenmiş, tarifinde Logo’un tüm ürün geliştirme personelinin katkı sağladığı bir proje yönetim modeli. Bu sistemi kullanmaya başladıktan sonra yanıt verme süresinden kaynaklanan müşteri memnuniyeti arttı. Sistemli çalışma kültürünün iş ortakları üzerinden müşterilere yansıması, rekabet gücümüzü olumlu yönde etkiledi. Sadece Logo tarafından kullanılan bu sistemi, uluslararası teknoloji konferanslarında anlatmak bizim için büyük bir gurur.”
Apple oldukça uzun bir süredir üretim aşamasında doğaya minimum zararı vermek ve çok daha “doğaya saygılı” ürünler yaratmak hedefinde olduğunu dile getiriyor. Şirket kısa bir süre önce ise yeni bir atılım yaparak birden fazla Çinli çevreci girişimle bağlantıya geçti ve kağıt, tahta ve benzeri fiber yapıları kullanmaya gerek kalmayacak çözümler üzerinde düşünmeye başladı.
Yenilenebilir enerji hedefi ile gündeme oturan Apple, bu kez uzun yıllar boyu sürecek olan projesi ile World Wildlife Fund’a (WWF) da katkıda bulunacak, bir yandan da farkındalığı artırmaya çabalayacak. Üzerinde çalışılan bu program sayesinde Çin’deki devasa büyülüğe sahip ormanlık alanlar da kurtulmuş olacak. Halihazırda bu topraklardaki ağaçlar Apple’ın ürünleri için kullanılmakta.
Şirket yenilenebilir enerjiyi ön plana alarak kaynak tüketimini iyice azaltmak istediğini de dile getirirken, Çin’in Apple’ın bu konuda önemli bir yer tuttuğu belirtiliyor. Ünlü marka Sichuan bölgesinde oldukça büyük güneş enerjisi merkezleri kurmuş, ülkedeki ofisleri ve dükkanlarının enerjisini buralardan sağlamayı hedeflemişti.
Öte yandan çeşitli enerji şirketleriyle de anlaşan Apple, iki adet 20 megawatt’lık güneş enerjisi çiftliği kuruyor. Buradan gelecek olan temiz enerji sayesinde 61 bin Çinli ev elektriğe kavuşacak.
Kaynak: ShiftDelete.Net
Üniversitede okuyan gençlerin girişimcilik ruhunu keşfetmelerini sağlamak ve onlara bu süreçte rehberlik etmek amacıyla düzenlenen Girişimcilik Vakfı Fellow Programı, başvuru sürecini başlattı. “Farkınız özgürlüğünüz, cesaretiniz girişiminiz olsun” mottosu ile yola devam eden Girişimcilik Vakfı, yenilikçi ve bilimsel yöntemler aracılığıyla adayların motivasyonunu ve girişimcilik potansiyelini ölçen seçim süreci sonunda Türkiye’nin genç girişimci adaylarını belirleyecek.
12 Haziran’a kadar başvuru formunu doldurup Girişimcilik Vakfı’na gönderen öğrenciler, bir sonraki aşamaya geçme hakkına sahip olacak. Altı adımdan oluşan seçim süreci, yenilikçi ve bilimsel yöntemler aracılığıyla adayların motivasyonunu ve girişimcilik potansiyelini ölçen özel kişilik testlerinden ve seçim komitesiyle yapılacak online ve yüzyüze mülakatlardan oluşuyor.
Program, 17-24 yaşında, T.C. vatandaşı olan, Türkiye’de ikamet eden, Türkiye’de bir üniversiteye girmeye hak kazanmış ve kayıt yaptırmış olan, hâlihazırda Türkiye’deki üniversitelerin 1, 2, 3 ve 4. sınıflarında okuyan tüm üniversite öğrencilerine açık.
Geleceğin girişimci adayları neler kazanacak?
Fellow Programı’na katılma fırsatını yakalayan gençler, program dâhilinde ulusal ve uluslararası bir ağın parçası olacak. Her iki ayda bir rol model alabilecekleri başarılı girişimcilerle bir araya gelerek onların hikâyelerinden ilham alma şansını elde edecek olan başarılı gençler, üniversitelerinde girişim elçileri olarak görev yapacak. En önemli misyonlarından biri ise, kendi çevrelerinde girişimcilik kültürünü yaymak, çarpan etkisi yaratmak ve Girişimcilik Vakfı’nın “giveback” felsefesi doğrultusunda toplumdan aldığı destek ile kazandığı başarıyı yine toplumla paylaşarak başarıyı çoğaltmak olacak. Seçim sürecini başarıyla tamamlayan üniversite öğrencileri, aynı zamanda program kapsamında 12 ay boyunca aylık 500 TL burs almaya hak kazanacaklar.
Girişimcilik Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sina Afra, yalnızca ilham mekanizmasını kullanarak yetenekli gençleri girişimciliğe teşvik etmenin önemine değinerek, girişimcilik kültürünü geliştirmek için altyapı oluşturmak gerektiğini ve bunun için en doğru başlangıç noktasının da üniversiteler olduğunu belirtiyor. Bu yıl Fellow Programı’na 15 binden fazla başvuru beklediklerini dile getiren Afra, yeni dönemle ilgili şunları söylüyor:
“2014 seçim süreci duyurulduğunda, beklentilerimizin çok üstünde bir başvuruyla karşılaştık: Programa 81 ilden 6 bin 400 üniversite öğrencisi, 170’den fazla üniversiteden başvurdu. Sonuç olarak 20 kız – 20 erkek öğrenciden oluşan 40 Fellow seçtik ve onlarla birlikte Girişimcilik Vakfı Fellow Programı başlamış oldu. Bu daha ilk adım… Kaliteyi yüksek tutmak için bu yıl yine 40-50 arası bir Fellow sayısını bünyemize katacağız. Girişimcilerle buluşmaların yanı sıra Fellow’larımızı Türkiye ve dünyadaki önde gelen konferanslara ve San Francisco veya Tel Aviv gibi girişimcilik anlamında örnek teşkil eden merkezlere götürmeyi de planlıyoruz. Girişimcilik önümüzdeki yıllarda Türkiye’yi en çok değiştirecek akımlardan biri çünkü girişimcilik yenilik demek, AR-GE demek, istihdam demek. Biz de uzun vadeli girişimcilik kültürünü geliştirme hedefimizle 2015 Fellow Programımıza büyük hedeflerle başlıyor, küçük adımlar atıyoruz. Bundan beş yıl sonrasını düşünürsek, yüzlerce Fellow’un Girişimcilik Vakfı programından geçeceğini söyleyebiliriz. Gitmek istediğimiz nokta ise girişimciliğin gençler arasında ciddi bir kariyer alternatifi olması. Bu yolda yürürken, Türkiye’nin özellikle kadın girişimcilere çok ihtiyacı olduğunun da altını çizmek isterim.”