Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Selen Kocabaş
Turkcell tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformu’na gönderilen açıklamada üç genel müdür yardımcısının görevlerinden ayrılma kararı aldıkları belirtildi.
Açıklamaya göre ayrılan isimler Kurumsal Pazarlama ve Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Selen Kocabaş, Regülasyon, Hukuk ve Operatörlerarası İş Yönetiminden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Tayfun Çataltepe ve Hukuktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Tolga Cem Seyfeli oldu.
Açıklamada ayrılan isimlerin 17 Nisan 2015 Cuma itibariyle görevlerini bırakacağı da belirtildi.
İndeks Bilgisayar’Genel Müdür Yardımcısı Ali Kançal
Türkiye’nin lider bilişim teknolojileri firması İndeks Bilgisayar, firma içindeki sinerjiyi artırmaya yönelik bir atama yaptı. BT sektöründe 25 yıllık deneyime sahip olan Ali Kançal, Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı.
Ali Kançal kimdir?
1989 yılında Boston Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun olan Ali Kançal, çalışma hayatına İspanya’da başladı. Aralık 1991 ile Ocak 2009 tarihleri arasında IBM Türk’te çeşitli satış ve yönetim kademelerinde yer alan Kançal, Şubat 2009’da katıldığı Alcatel-Lucent Teletaş firmasında Türkiye ve Azerbaycan pazarlarından sorumlu olarak Genel Müdürlük ve Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini üç yıl boyunca üstlendi.
Ali Kançal, son olarak Ocak 2014 – Mart 2015 tarihleri arasında Fujitsu Türkiye Genel Müdürü olarak görev yaptı.
Bilgisayarlar, günümüzde işten, eğlenceye kadar her alanda kullanmamız gereken cihazlar haline geldi. İlk önceleri büyük bir kolaylık olarak hayatımıza yerleşen dizüstü bilgisayarlar yavaş yavaş, bize zarar vermeye başladı. İş ya da eğlence için sürekli sırtınızda taşıdığınız bilgisayarlar, bir yerden sonra şiddetli bel ağrıları ve anatomik zararlara neden oluyor.
Tablet bilgisayarlar iki işi bir arada sunarak bu sorunu ortadan kalırdı. Gerek iş, gerek okul, gerekse eğlence için, sadece cebinize bile atabileceğiniz bu ürünler büyük kolaylık sunuyor. Firmalar, yavaş yavaş ikisi bir arada ürünlerle dizüstü bilgisayarların sektörden çekileceğini düşünüyor.
Quadro Soft Touch W12i5 Tablet PC, Windows 8,1 işletim sistemiyle bir bilgisayarın sunduğu tüm özellikleri, 1,1 kilo ağırlığında bir cihazla kullanabileceksiniz. Quadro Soft Touch W12i5Tablet PC, Windows’ta bulunan, Office ve iş programları dışında, oyunları da dokunmatik olarak yönetmenizi sağlayacak.
Sunum yaparken çok kolay şekilde işlerinizi halledebileceksiniz. Boş vakitlerinizde ise cihazla rahatça oyun oynayabileceksiniz. Cihazda bulunan, Intel Core i5 4. Nesil işlemci, 2,6 Ghz hıza kadar yükselebiliyor. Bu işlemci sayesinde, oyun ve grafik programlarında dizüstü bilgisayarlara eş değer bir kullanım elde edebiliyorsunuz.
DX11 destekli, 1700MB Paylaşımlı Intel GMA HD4000 oyunlar başta olmak üzere tüm eğlence ürünlerini çok rahatça çalıştırmanızı sağlayacak. Quadro Soft Touch W12i5’te bulunan 1600Mhz hızında 4G DDR3 işlemci, özellikle Photoshop gibi programlarda hızlı kullanım sunuyor.
Tablet bilgisayarda bulunan, 128 GB SSD diski, uzun bekleme sürelerini ortadan kaldırıyor. Windows birkaç saniyede açılırken, en yüklü dosyaları bile yine saniyeler içerisinde taşıyabiliyorsunuz. Oyunlar ve programlardaki hız ise sizi şaşırtacak derecede yüksek.
Opsiyonel olarak 3G özelliği de bulunan ürün, İnternet’in olmadığı yerlerde bile bağlantı da kalmanızı sağlıyor. Ürünün, 8000 mAH bataryası sayesinde 10 saate yakın kullanım süresi bulunuyor. 11,6” büyüklükteki ekran, 10 farklı noktadan dokunmatik desteği veriyor. Günlük kullanım dışında, oyunlarda, Photoshop ve tasarım programlarında sadece dokunarak çok rahat cihazı yönetmeniz mümkün oluyor.
İki adet USB 3,0 portu sayesinde, cihazınızı başka teknolojik ürünlerle çok rahatça bağlayabileceksiniz. Yine film izlemek ya da sunum yapmak için üründe bulunan Micro HDMI çıkışını kullanabiliyorsunuz. Ürünün klavyesini çıkartarak sadece dokunmatik ekrana sahip bir tablet görünüme kavuşuyorsunuz. Yazı yazmanız gerektiği zamanlar ise klavye ve fare desteği de geliyor.
Çağrı Merkezleri Derneği, 10 Nisan Cuma günü düzenlediği “İletişimin Merkezi, İstihdamın Öncüsüyüz” adlı etkinliğinde içkaynak-dışkaynak çağrı merkezi firmalarıyla, sektöre hizmet sunan teknoloji ve eğitim firmalarının üst düzey yöneticilerini kamu kurumlarının yetkilileri ile bir araya getirdi. Yaptığı çalışmalarla çağrı merkezi sektörünün gelişimine ve büyümesine önemli katkılar sağlayan Çağrı Merkezleri Derneği, bu özel buluşmada hem, 2014 yılını değerlendirdi hem de, sektörün geleceğini masaya yatırdı.
Çağrı Merkezleri Derneği (ÇMD), her yıl geleneksel olarak düzenlediği sektör buluşması etkinliğini bu yıl 10 Nisan 2015 tarihinde İstanbul’da, Shangri-La Bosphorus Otel’de gerçekleştirdi. Yaklaşık 300 davetlinin katıldığı etkinliği açılışını her sene olduğu gibi BTK Başkanı Dr. Tayfun Acarer gerçekleştirdi. Sunuculuğunu ekranların ünlü ismi Burcu Esmersoy’un üstlendiği ve “İletişimin Merkezi, İstihdamın Öncüsüyüz” temasıyla gerçekleştirilen etkinlikte, çağrı merkezlerini etkileyen önemli yasal düzenlemeler hakkında bilgilendirme, sektörün en büyük sorunlarından birisi olan çalışan sirkülasyonu ve çözüm önerileri, yeni iş alanları arasındaki sosyal medyada en iyi müşteri yönetimi hizmetinin nasıl olması gerektiği gibi pek çok konu tartışıldı.
Çağrı merkezlerinde istihdam artıyor, büyüme sürüyor
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) Başkanı Dr. Tayfun Acarer, çağrı merkezlerinin yarattığı istihdam ile Türkiye’nin bölgesel kalkınmasına en çok katkı sağlayan sektörlerden birisi olduğunu ifade ederken bu alanda istihdam teşviklerinin arttırılması gerektiğine dikkat çekti. Sektörün ihtiyacı olan yasal düzenlemeleri ivedi bir şekilde devreye almak için yoğun çaba sarf etiklerini ifade eden Acarer, etkinliği düzenleyen Çağrı Merkezleri Derneği’ni de hem bu alanda güçlü ve etkin bir meslek birliği olduğu için hem de yürüttüğü faaliyetler sebebiyle tebrik etti.
Çağrı Merkezleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı ise yaptığı konuşmada kurulduğu günden bu yana derneğin başarılı çalışmalara imza attığını ve hızla büyüyen sektörün nabzını tutmaya devam ettiğini söyledi. Tarakçı konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Sektörümüz açısından son derece önemli olan ve artık geleneksel hale gelen bu etkinliğimizde bizlerle birlikte olan tüm değerli misafirlerimize, sponsor firmalarımıza, dernek üyelerimize ve başta BTK Başkanımız Sn Tayfun Acarer olmak üzere, tüm kamu kurumu temsilcilerimize hoş geldiniz demek istiyorum ve katılımlarından dolayı teşekkür ediyorum.
Bu sektörde yer alan tüm paydaşlarımızın ve yöneticilerin de bildiği üzere, çağrı merkezi pazarı son yıllarda ciddi bir değişim geçirdi ve gelişmesini hızla sürdürüyor. Türkiye’de 80 binin üzerinde insana istihdam sağlayan ve pazar büyüklüğü 1,6 milyar doları geçen sektörümüzde, kalifiye eleman talebinin de artışta olduğunu gözlemliyoruz. Zira gerek sosyal medyanın gelişmesi, gerekse de iletişim sektöründe yaşanan hızlı gelişim neticesinde çağrı merkezleri artık yalnızca sesli iletişim değil, müşterilere farklı kanallardan da seslenmeye başlamış durumdalar. Bununla birlikte, işin çekirdeğini oluşturan sesli iletişim modeli de büyümeye devam ediyor.
Yenilenebilir enerji denince akla ilk gelen ülkelerden biri olan Hollanda’da ilginç bir çalışmaya imza atıldı. Güney Afrikalı mimar Duzan Doepel tarafından tasarlanan bina, aynı zamanda bir rüzgar enerjisi santrali.
28 bin metrekarelik alana yayılan bina konseptinde 200’den fazla ev/oda bulunuyor. Dutch Windwheel adı verilen yapı, şekil itibariyle de şehrin sembolleri arasına gireceğe benziyor. Rüzgardan optimum faydayı sağlamak için tekerlek şeklinde tasarlanan bina henüz inşaat için gereken onayı ve fonu bulmuş değil. Ancak ülke politikalarının bu tip girişimlere olan olumlu yaklaşımı düşünüldüğünde neden olmasın sorusu da akıllarda kendine yer buluyor.
174 metrelik bir çapa sahip olan bina, kendi enerjisini üretebilmenin yanında kendi içme suyunu oluşturabilme gibi ilginç bir özelliğe daha sahip. Yağmur suyunu toplayarak depolayan bina, bunu arıtarak kullanıma hazır hale getirebiliyor. Binanın ısınması içinse organik atıklardan ve kanalizasyon sisteminden gelen diğer atıkların işlenmesiyle ortaya çıkan biyogazdan faydalanılıyor.
Ayrıca binanın üst kısmına yerleştirilen solar paneller de güneş enerjisinden faydalanmayı sağlıyor. En üst kısımda bulunan seyir terası ise şehrin tümünü görebilme olanağı sunarken, sahip olduğu akıllı camla şehre dair detayları ziyaretçilerle paylaşıyor.
Binanın ilginç yanlarından biri de alt kısmının suyun içinde olması. Özellikle küresel ısınma sonrası sular altına kalması beklenen şehirler arasında bulunan Rotterdam’da bu tip yapıların yaygınlaştığını görmek sürpriz olmayacak.
Kayıtlı Elektronik Posta (KEP) hizmetlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte e-imza’nın da kullanımı artıyor. İş süreçlerinin verimli ve tasarruflu yürütülmesini sağlayan e-imza ve KEP sayesinde; elektronik ortamda resmi, hukuki, ticari yazışmalar ve belge gönderimleri “yasal geçerli” ve güvenli biçimde gerçekleştirilebiliyor. Özel sektöre ve vatandaşa önemli katma değerler sağlayan E-imza ve KEP kullanımı, yüzde 50 ila yüzde 90 arasında maliyet tasarrufu sağlıyor ve doğanın korunmasına da katkıda bulunuyor.
KEP adreslerinin yüzde 90’ı kurumsal, yüzde 10’u bireysel
BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) verilerine göre, Türkiye’de 2014 sonu itibariyle, toplam 1 milyon 700 bin adet e-imza ve mobil imza üretildi. Aktif olarak kullanılan e-imza sayısı 750 bin adete, mobil imza sayısı ise 21.473 adete ulaştı. E-imza sahiplerinin yüzde 19’unu 19-25 yaş arası, yüzde 40’ını 25-40 yaş arası, yüzde 41’ini 40 yaş ve üstü kullanıcılar oluşturuyor. 2014 sonu itibariyle toplam 150 bin KEP adresi kullanılıyor. KEP adreslerinin yüzde 90’ını kurumsal, yüzde 10’unu bireysel adresler oluşturuyor. E-imza, ülkemizde yüzde 46 oranında başta MERSİS, EKAP, UYAP gibi yaygın kamu uygulamalarında, yüzde 54 oranında da başta bankacılık, finans ve ticari işlemlerde olmak üzere özel sektörde kullanılıyor.
TÜRKKEP Genel Müdürü Yüksel SamastEn çok kamu, bankacılık, finans ve sigorta sektörlerinde kullanılıyor
E-imza ve KEP’in iş yapış yöntemlerini ve süreçlerini doğrudan etkilediğini belirten TÜRKKEP Genel Müdürü Yüksel Samast, “Türkiye’de 2014 sonu itibariyle 1 milyon 700 bin adet mobil ve e-imza üretildi. Kayıtlı Elektronik Posta sayısı 150 bine ulaştı. Kamu, bankacılık, finans, sigorta ve ticaret alanlarında yoğun olarak kullanılan E-imza ve KEP, kurumlara yüzde 90’a varan oranda tasarruf sağlıyor. 2020 yılında e-imza sayısının 5 milyona, KEP hesap sayısının da 8 milyona ulaşmasını öngörüyoruz.” dedi.
E-kimlik uygulamasından sonra e-imza kullanımı daha da yaygınlaşacak
E-imza kullanıcılarının yüzde 90’ı bu uygulamadan memnun olduğunu belirtirlerken, kadın kullanıcılarda bu oran yüzde 95’e ulaşıyor. E-İmza ve mobil imza sayılarının özellikle KEP sisteminin yaygınlaşmasıyla birlikte daha fazla artacağı öngörülüyor. 2014 yılında KEP’in e-imza sayısına katkısı 50.000 adetin üzerinde oldu. 2015 yılı içerisinde KEP kullanımı amaçlı e-imza veya mobil imza edinenlerin sayısının birkaç kat daha artacağı öngörülüyor. E-kimlik uygulamasına geçiş sonrasında bireysel amaçlı e-imza kullanımının daha da yaygınlaşması bekleniyor.
Siber zorbalık, bir çocuğun veya ergenin başka bir çocuk veya ergen tarafından internet, interaktif, dijital ve mobil teknolojiler kullanılarak tehdit edilmesi, aşağılanması, utandırılması veya taciz edilmesi olarak tanımlanabilir. Ne yazık ki siber zorbalık internette yaygınlaşıyor. İngiltere’de 2014 yılında 45 bin çocuk, bir çocuk koruma organizasyonu olan ChildLine ile konuşarak siber zorbalığa maruz kaldığını belirtmiş.
ESET, bu gelişmeler ışğında İngiltere’de yaşayan 971 ebeveyn üzerinde bir araştırma gerçekleştirdi. Araştırmayı yürüten ESET Güvenlik Uzmanı Mark James’in verdiği bilgiye göre ebeveynlerin yüzde 54’ü çocukları siber zorbalığa maruz kaldıklarında ne yapacağını bilmiyor. James, şu bilgileri paylaştı: “Siber zorbalık ve geleneksel yollarla gerçekleştirilen zorbalığın arasındaki en önemli fark, çocuğunuz kendi odasında otururken siber zorbalığa maruz kalabilir. Genellikle bir kaçışı olmadığı için siber zorbalık daha göz korkutucudur.”
Araştırmadan çıkan diğer sonuçlara göre ise çocuklarına yönelen siber zorbalıkta ebeveynlerin yüzde 45’i çocuklarının okulunu, yüzde 70’i ise bu duruma sebep veren internet sitesini sorumlu tutuyor.
“Siber zorbalık ile başa çıkmanın en iyi yolu, çocuklar ile açıkça konuşarak bu durumu anlamalarını denemektir” diyen Mark James, online güvenlik için ebeveynlere ve çocuklara 8 tavsiyede bulunuyor.
Çocuklarınızın internet aktivitelerini gözlemleyin. Şifre ayarlayın ve çocuklarınızın buradaki aktivitelerini gözlemleyebildiğiniz zamanlarda internette dolaşmalarına izin verir. Bilgisayar kullanımı konusunda kesin kurallar belirleyin.
İnternet gizliliği ile ilgili çocuklarınızı bilgilendirin. Kişisel bilgilerini yabancılarla ve sosyal medyada paylaşmamaları gerektiğini anlatın.
Suçlular tarafından kolaylıkla kullanılabilen web kamerasını kontrol edin. Kullanmadığınız zamanlarda web kamerasını çıkarın ya da üzerini örtün. Sizin bilginiz olmadan ya da bilgisayarınız istismara uğradığında web kameranıza erişebilen kötü amaçlı yazılımlar vardır. Çocuklarınıza sadece tanıdıkları arkadaşları ya da aile fertleri ile kamera kullanmalarına izin verin.
Sosyal medya üzerinde, siz ya da çocuğunuz bilgilerini “Herkes” ya da “Arkadaşının Arkadaşı” şeklinde paylaşımda bulunuyorsa, bilgilerinize kimin ulaştığı ile ilgili kontrolü kaybedersiniz.
Yüklediğiniz uygulamaları ve işletim sistemini güncel tutun.
Mutlaka güncel bir antivirüs yazılımı kullanın.
İnternette paylaştığınız bilgiler kolayca silinmez. Bir fotoğraf sildiğinizde ya da sosyal medya hesaplarınızı komple kapattığınızda bile bu verilerin sonsuza kadar silindiğini düşünmeyin. Fotoğraflarınız ve bilgileriniz başka birinin bilgisayarına kayıt edilmiş olabilir. Çocuklar ve ebeveynler hangi fotoğrafları ve bilgileri paylaşacağını iyice düşünmelidirler.
Ebeveyn kontrolü yazılımları kullanın. Bu tür yazılımlarla aileler, çocuğun yaşına göre belirlenebilen koruma filtreleri kullanabiliyor. Aileler bu filtrelerle pek çok değişik kategorideki web sitelerine erişimi engelleyebiliyor.
ERP Komitesi, 3. yaşını 9 Nisan Perşembe akşamı Point Otel’de geniş bir katılımcı kitlesi ile kutladı. Bilişim dünyasının önemli paydaşlarından Deutsche Messe Group evsahipliğinde gerçekleşen buluşmada katılımcılar networking yapma olanağı da buldu.
Netaş CEO’su C. Müjdat Altay
Türkiye’nin önde gelen teknoloji markalarından Netaş, İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB) tarafından bu yıl 9.su düzenlenen 2014 İhracatın Yıldızları ödülleri kapsamında, Hizmet Sektörü kategorisinde 3.lük ödülünü kazandı.
10 Nisan Cuma günü düzenlenen törende; 2014 yılında toplam 43,6 milyar dolarlık ihracata ulaşarak, İMMİB’nin Türkiye’nin en fazla ihracat gerçekleştiren birliği olmasında büyük paya sahip firmalar, ödüllerine kavuştu. Törende Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci de hazır bulundu.
Konuyla ilgili açıklama yapan Netaş CEO’su C.Müjdat Altay, “Netaş olarak, ülkemizde ihracatı artırma yolunda atılan önemli adımlarda pay sahibi olmak, bizi gururlandırıyor. Ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği için, üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye devam edeceğiz. 2014 yılında Netaş, yurtdışı satışlarda yüzde 110, siparişlerde ise yüzde 260 artış sağladı. 2013 yılında aldığımız toplam siparişlerin yüzde 9’unu yurtdışı oluştururken, bu oran 2014 yıl sonu itibarıyla yüzde 30’a yükselerek; 69 milyon TL’den 250 milyon TL’ye ulaştı. İhracatın ciromuzdaki payı yüzde 13 seviyelerinde seyrediyor. Son 10 yılda toplam 400 milyon dolarlık yazılım ihracatı gerçekleştirerek, ülkemize katma değer sağlayacak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.” dedi.
Sensör ve kameralarla kendi kendine gidebilen otomobiller üzerine bugüne kadar sizlere pek çok yazı hazırladık. Ancak bu döneme geçiş için biraz zaman gerekmekle birlikte bir ara dönemin işaretleri de yok değil.
MINI’nın yeni konsept çalışması, direksiyon başındaki kişilerin hem daha güvenli bir sürüş yapmasını hem de yoldayken hayatın diğer alanlarından uzak kalmamasını sağlıyor. Fiziksel olarak sadece bir çeşit güneş gözlüğünden ibaret olan sistem, taktığınızda farklı bir dünyanın kapılarını açıyor.
Tasarım olarak bugüne kadarki en kullanılabilir sanal gerçeklik ürünlerinden biri olarak tanımlayabileceğimiz MINI Augmented Vision isimli çalışma şimdilik bir konsept.
Sistem, otomobilin ön camını ve içini size özel detaylarla zenginleştirebiliyor. Örneğin çalışma masanızda bulunan köpeğinizin fotoğrafı torpidonun hemen üzerinde görüntülenebiliyor. Aracın ön camı ise hız bilgileri dışında yolda ilerlerken yakındaki otoparklar, kafeler gibi işinize yarayabilecek yerleri siz daha oraya varmadan işaret edebiliyor.
MINI, bu sistemi kısa vadede sunmayı planlamıyor. Ancak yakın gelecekte bir otomobil aksesuvarı olarak sanal gerçeklik gözlüğü opsiyonunun fiyat listelerine eklenmesi şaşırtıcı olmayacak.
“Torba Yasa” olarak da bilinen 6518 sayılı Kanun ile gelir/ kurumlar vergisinde yüzde 50, katma değer vergisinde ise yüzde 100’lere varan istisnalar getirildi. 1-Ocak 2015’ten itibaren elde edilen kazançlarda bu istisnalardan yararlanabilmenin ise bazı şartları var.
İstisnalardan yararlanabilmenin temel şartı faaliyetlerin Türkiye’de gerçekleştirilmiş olması, Türk Patent Enstitüsü tarafından tescil edilmiş incelemeli patent veya faydalı model belgesine sahip olma ve değerleme raporunun düzenlenmiş olması. Bu şartları sağlayan faaliyet ve ürünlere ait yapılacak olan kiralama, devir veya satış, Türkiye’de seri üretim yapılarak pazarlama ve üretim sürecinde kullanılarak üretilen ürünlerin satışından elde edilecek kazançların yüzde 50’si Kurumlar Vergisinden istisna edilirken, uygulanan katma değer vergisinde ise yüzde 100 istisna edilecek. Patent veya faydalı model belgesinin verildiği tarihten itibaren başlanılarak koruma süresi boyunca istisnalardan yararlanılabileceği için patent veya faydalı model belgesine sahip firmalara uzun süreli avantaj sağlanmış olacak. Ayrıca 5746 sayılı Ar-Ge Faaliyetlerinin Desteklenmesi hakkındaki kanunda yer alan Ar-Ge indiriminin uygulanmış olması, bu istisna uygulamasından yararlanmaya engel teşkil etmemekte.
Örneğin Türkiye’de gerçekleştirdiği buluşuna 2015 yılında patent almış bir firma, değerleme raporu sonucu buluşuna 10 milyon lira değer biçildiği kabul edildiğinde buluşunu bir başka firmaya 8 milyon liraya sattığında 8 milyon liralık kazancının 4 milyon liralık kısmı istisnaya tabii olacaktır.
Vizyon Arge Teknoloji Proje Geliştirme Mühendisi Sibel Kocakuş Şengün
Küresel pazarda söz sahibi olmanın temel şartının katma değeri yüksek ürünler geliştirilmesi olduğunun altını çizen Vizyon Arge Teknoloji Proje GeliştirmeMühendisi Sibel KocakuşŞengün, bu ürünlerin geliştirilmesinin yanı sıra fikri ve sınai mülkiyet hakları ile de koruma altına alınması gerekliliğine dikkat çekti. Şengün “Vizyon Arge olarak Yeni Nesil Ağ Teknolojileri ve Bilişim Güvenliği alanında yüzde 100 yerli olarak geliştirdiğimiz ve geliştirmekte olduğumuz ürünlerimizin patentlenerek fikri ve sınai mülkiyet haklarımızın korunmasına yönelik çalışmalarımız devam etmekte. Ar-Ge’ye dayalı iş fikirlerine Kamu tarafından sağlanan destek programlarının yanı sıra sınai mülkiyet haklarına sağlanan vergi istisnaları ile firmaların teknoloji yatırımları ve buna bağlı olarak da ülkemizin uluslararası rekabet gücü artacaktır. Bu amaçla Ar-Ge faaliyetlerimizin yanı sıra patent/faydalı model çalışmalarımıza da hız vererek firmamızın fikri ve sınai mülkiyet hakkı kapasitesini artırmayı amaçlıyoruz” diye ekledi.
Sektörde gerek dışkaynak sağlama ve gerekse custom proje geliştirme hizmet alanında başarılı çalışmalar gerçekleştirmiş olan Adesso Türkiye Satış Direktörü Sevinç Cin, Ocak ayında başladığı Adesso’da süreçleri hızla uygulamaya geçirdiklerini ve gelen taleplere maksimum hızda yanıt vererek kurumsal müşteri portföyünü bu alanda geliştirdiklerini belirtti. 2008 yılından bu yana BT sektöründe yazılım, eğitim, dış kaynak, proje ve danışmanlık satış operasyonlarını yönetmiş olan ve bu sayede kurumların BT Departmanlarındaki ihtiyaçları iyi analiz edebildiklerini belirten Cin, son çeyreğe girilen bu günlerde ciro olarak büyüme kaydettiklerini açıkladı. “Hedefimiz 2014 yılının son çeyreğinde hizmet alanlarımızın tamamında tüm banka, sigorta şirketleri ve reel sektör firmalarının Adesso’yu gerçekten profesyonel hizmet aldıkları bir BT servis sağlayıcı olarak tanımalarıdır, pek çok sigorta şirketine yaptığımız düzenli ziyaretler gösteriyor ki özellikle kurumlar projeleri outsource ederken ya da dış kaynak ihtiyaçlarını belirtirken, servisi alacakları firmanın nakit akışı gücünü, hızlı ve kaliteli hizmet vereceğini taahhüt etmesini ve satış sonrası hizmetleri ile farklılık yaratabilecek kurumlar ile çalışmayı tercih ediyor. Adesso olarak hızlı ancak bir o kadar da kontrollü büyümüş olmamızın başlıca nedeni çalışanlarımızın tamamıyla iç memnuniyetlerinin bir nevi müşterilerimiz tarafına da olumlu yansıması olarak belirtebilirim. Dileğim 2014 yılı ikinci çeyreğinin başında yaklaşık 100 kişilik bir teknik danışman kadrosuna ulaşmış olmamızdır. Bunun için çok çalışıyoruz ve çalışmalarımıza da hız kesmeden devam edeceğiz.
Proje geliştirme hizmetlerinde Java ve mobil teknolojilerde küresel ürünleri ile destekledikleri iş hacmine paralel olarak kurumların kaynak kiralama hizmetinde öncelikli tercih ettikleri bir tedarikçi olarak da yer aldıklarını belirtti. Outsource hizmet alanında, gerek uzmanın yetkinliklerinin pozisyon ile birebir örtüşmesi ve müşterilerinin ihtiyaçlarına hızla ve etik bir yaklaşım ile yanıt vermelerinin tercih edilmelerini arttırdığını belirten Cin, stratejilerinin süreklilik, kalite, müşteri ve çalışan memnuniyeti olarak belirlemiş olduklarının altını çizdi.
Sektörde Yapı Kredi Bankası, Eczacıbaşı Bilişim, Yurtiçi Kargo, Avivasa, Kariyer.net, Koton gibi kurum ve kuruluşlara kısa ya da uzun süreli projeleri için dışkaynak ya da proje geliştirme hizmet alanında desteklediklerini belirten Cin, çok yakında benzer sektörlerde hizmet veren ve taleplerine yönelik çalışmalar yürüttükleri kurumları da referansları arasına almayı hedeflediklerini açıkladı. Yazılım Geliştirme Mühendisleri, İş Analistleri, SAP Danışmanları, Test Mühendisleri, Test Otomasyon mühendisleri, Proje Yöneticileri ve BT’nin diğer pek çok alanında hizmet verdiklerini, kurumlardan gelen talebin proje geliştirme modelinde olması halinde ise yürüttükleri çalışmalarda kendi iç ekiplerinden PM desteği ile anahtar teslim projelerde de başarı öykülerine imza attıklarını belirtti.
Adesso Türkiye ofisi operasyon ekibinde İşe Alım Uzmanlarının yanı sıra küresel ürünler, proje geliştirme hizmetleri ve danışmanlık hizmetleri için projelendirme ve satış sonrası destek hizmetlerini yöneten Müşteri Yöneticileri de bulunuyor. Cin, “Biz iyi bir ekibiz, kemik kadronun bu denli başarılı ve ful motivasyonla çalışması biz birim yöneticilerinin de doğru yolda ve doğru hamleler ile ilerlediğimizin göstergesi olduğunu düşünüyorum” diyor ve son olarak şunu ekliyor” Adesso olarak bizlerle yukarıdaki pek çok hizmet alanımızda birlikte çalışmayı tercih etmiş tüm müşterilerimize ve kontak halinde olduğumuz çok değerli kurum yöneticilerine sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.”
Görsel: czFredie_ (Flickr)
Kendi kendine giden otomobiller, sürücüsüz otomobiller ya da daha doğru bir tanımla otonom sürüş yeteneğine sahip araçlar. Otomotiv sektöründeki oyuncuların kendi modellerini otonom hale getirme çalışmaları sürerken Google da kendi için yeni denebilece bir alan olan bu işe ilginç tasarımlı ve direksiyonu bile olmayan bir modelle katılmıştı.
Şu ana kadar üreticiler tarafından yapılan denemeler çoğunlukla şehir içi ya da şehirlerarası otobanlarda gerçekleştirilmişti. Hatta ABD’nin bazı eyaletlerinde, direksiyonun başında biri olması şartıyla araçların kendi başlarına gidebilmelerine izin çıkmıştı.
Ancak dünya sadece ana yollardan ibaret değil. Dünya üzerinde özellikle küçük ilçe ve kasabalar arasında ya da köyler arasında da çok sayıda yol bulunuyor. Ancak bol şeritli asfalt üzerinde görmeye başladığımız bu araçlar her ne kadar teknolojiden üst düzey faydalansalar da bu tip ara yollarla başetme konusunda sıkıntı yaşayabiliyor.
Google, bu durumun önüne geçmek için özel bir teknik geliştirdi ve 31 Mart 2015 tarihi itibariyle de ABD’de patentini aldı. Bir çeşit “inek tanıma sistemi” diyebileceğimiz bu teknoloji sayesinde sürücüsüz giden otomobilleri dar köy yollarında da görmek mümkün olacak. Sistem önüne çıkan farklı hayvanları algılamaya çalışırken yolun boş olup olmadığına göre ilerleyecek ya da duracak. Benzer bir sistemi Volvo, bisikletlileri algılayabilmek için geliştirmişti.
Bu teknolojinin yaygınlaşması elbette zaman isteyecektir. Ancak özellikle ara yollarda karşımıza çıkan koyun ve keçi sürülerindeki hayvanlara çarpma olaylarının önüne geçeceği de kesin gibi…
Türk Telekom Grubu Bireysel İş Birimi CEO’su Erkan Akdemir
Gruptan Erkan Akdemir imzasıyla yapılan açıklama şöyle:
Grup olarak gelecek vizyonumuz doğrultusunda yaptığımız yatırımlarla 4G’ye uzun süredir hazırız ve istekliyiz. 4G ihalesinde, yeni entegre yapımızla, Türk Telekom Grubu olarak tek bir çatı altında güçlü bir şekilde yer alacağız.
Türk Telekom Grubu olarak, 81 ile yayılan 193 bin km’lik fiber altyapımız ile mobil şebekelerin iletişim ihtiyaçlarını bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de karşılamayı mümkün kılacak kapasiteye sahibiz. Dünyanın çevresini 5 kez dolaşacak uzunluğa sahip fiber altyapımızın, Türkiye’ye 4G hizmetlerini sunmak üzere üstlendiği hayati rolün farkındayız ve yatırımlarımızla gurur duyuyoruz.
Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda bilgi toplumuna dönüşme sürecinde 4G çok kritik bir rol oynuyor. 4G teknolojisinin etkileri eğitimden sağlığa, eğlenceden e-ticarete her alanda kendini gösterecek. 4G ile artan mobil internet hızları ve gündeme gelecek yeni teknolojiler, kullandığımız pek çok hizmetin bir adım sonrasını hayal etmemize imkan verecek. LTE ile sunulan daha fazla kapasite ve hız eşliğinde yepyeni bir deneyim yaşayacağız.
Bu yeni olanaklar eşliğinde hayata geçen hizmetler, Türk halkının teknolojiye olan yakınlığı ve yatkınlığıyla ülkemizin sosyal ve ekonomik gelişimi için pekçok yeni fırsatı gündeme getirecek.
Türk Telekom Grubu sayesinde 4G ile Türkiye’de gelişen mobil internet altyapısının ve olumlu rekabetin, Türkiye’deki girişimcileri dünyadaki benzerleriyle rekabet edebilecek ölçüdeki başarılı projeleri hayata geçirme konusunda cesaretlendireceğine yürekten inanıyoruz.
Tayvan Ekonomi Bakanlığı, Dış Ticaret Bürosu (BOFT) ve Tayvan Dış Ticaret Geliştirme Kurulu (TAITRA) tarafından İstanbul TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde 9 Nisan’da düzenlenen lansman toplantısında Tayvan’ın dünya lideri otomotiv yedek parça ve aksesuarlar markaları Türk sanayisi ile buluştu.
Fuarda ziyaretçiler ASUS araç kamerası, Advantech araç yerleştirme istasyonu olan PWS-870, E-lead Akıllı ses ve görüntü birimi göstergesi olan EL-101, Trandscend Endüstriyel çözüm sağlayan ürünler ve Kenda KR30 Vezda Eco gibi Tayvan Excellence Ödüllü en son ürünleri inceleme fırsatı buldu.
Ada ülkesi, teknoloji ile yükseliyorİstanbul Tayvan Dış Ticareti Geliştirme Merkezi Direktör Yardımcısı Michael Y.W Hsiao, lansman toplantısında yaptığı konuşmada, bir ada ülkesi olan Tayvan’ın, otomobil parçası sektörünün, farklı ürünlerden az sayıda üretme becerisi ve hatırı sayılır bir ürün geliştirme kapasitesine sahip olduğunun altını çizdi. Michael Y.W Hsiao, “Tayvan sanayisinin teknolojik gelişimi tüm dünya tarafından oldukça bilinir bir düzeye ulaştı. WEF’in 2014- 2015 Global Rekabet Raporuna göre, Tayvan, dünyada gözlemlenmiş 144 ekonomi içerisinde 14. sıraya, Asya’da ise 4. sıraya yerleşmiştir. Tayvan’ın sıralamadaki önemli artışa ek olarak, Tayvan, Ada Devletler Gelişme kategorisinde, dünyada 2. sırada yer aldı.” dedi.
Hsiao, Tayvan otomotiv yedek parça sanayisinin Türkiye’nin en iyi partneri olmasının nedenlerini şöyle sıraladı: “Tayvan endüstrisinin, yüksek kaliteli, hassas ve ince detaylı işleme imalatına sahip olması, küçük ve orta ölçekli otomotiv yedek parça girişimcileri ürün yelpazesi için tedarik zincirini şekillendirmesi ve son olarak Tayvan otomotiv sanayisinin güçlü teknolojik tarafı ve endüstriyel başarısı pazardaki talepleri hızlıca cevaplandırmaya yöneliktir. 2014’te Tayvan otomotiv yedek sanayisinin üretim değeri tarihi bir rekor kırarak 7.9 milyon dolara ulaştı. Birçok Tayvanlı yedek parça girişimcisi dünya çapında bilinirliğini arttırdı. Bu şekilde bakıldığında, el ürünlerinden,enerji sistemlerine, pinomatik sistemlere ve borulara,tekerlekli sistemlere ve sürücü bilgi sistemlerine kadar geniş bir yelpazeye ulaşabilirsiniz.” diye konuştu.
Sektörel odaklı ekonomik büyümeTayvan Ekonomi ve Kültür Kurulu Ekonomi Direktörü Juan-Pai Fan, Tayvan’ın Ekonomik Kalkınması ve Türkiye’yle Ticari Bağlara ilişkin verdiği bilgilerde “Tayvan yüz ölçümü, nüfus ve doğal kaynakları bakımından kısıtlı küçük bir adadır. Geçtiğimiz 50 yıl içerisinde büyük ölçüde sanayileşmiş bir ekonomi olacak kadar kendini geliştirdi. Bir ada ekonomisi olarak Tayvan her zaman dışarıda pazar aramaktadır ve dış ticaret gelişiminde kilit bir rol oynamaktadır ve artık Tayvan, sektör gruplarıyla tanınmaktadır” dedi.
Özellikle, otomobilkazalarında en çok zarar gören parçalardan sonra lamba ve otomobil metal levhalarında da dünyada bir numara olsa da, elektronik sektörü, inanılmaz Ar-Ge kapasiteleri sayesinde, geleneksel GPS sistemlerinden TFT ekranları, Önden Çarpmaya Karşı Uyarı Sistemleri, CMOS kameralar, Motor Kontrol Birimleri (ECU), Kişisel Navigasyon Cihazları (PND) veya Baş üstü göstergelerine (HUD) kadar her türlü telematik cihazı geliştirerek, küresel piyasadaki etkinliğini hissettirmektedir.
Türkiye’ye 55 milyon dolarlık ihracat
2016 yılında yeni arabaların yaklaşık yüzde 90’ının kablosuz iletişim ekipmanı veya V2V (araçtan araca) iletişim cihazlarıyla donatılması beklenmekte ve Tayvan güçlü devlet desteği, üreticileri ve araştırma enstitüleri arasındaki işbirliği sayesinde çoktan bu yönde çalışmalarına başlamıştır.
Türkiye ve Tayvan arasındaki güçlenen bağlar geçen yıl Türkiye’nin ihracatına 1,7 milyar dolarlık bir katkı sağlamıştır. İhracatta genel olarak makine, elektronik, elektronik donanım ve aletler, tekstil, ana metal, plastik ve lastik alanlarında gerçekleşmiştir. Geçen yıl Türkiye’ye ihraç neredeyse 55,2 milyon dolara ulaşmıştır.
Gigaset Satış ve Pazarlama Başkan Yardımcısı Hasan PalandökenGigaset, sektöre farklı bakış açısıyla geliştirtiği cihazlar ile Türkiye’deki cirosunu bir önceki yıla göre yüzde 11 artırarak pazardaki liderliğini pekiştirdi. Android işletim sistemine sahip akıllı ev telefonu, üst segment cihazları ve Ar-Ge çalışmalarına yaptığı yatırımlarla teknolojiler geliştiren Gigaset Türkiye, 2015’te bütün ev cihazlarının birbirleriyle entegre çalıştığı yeni ürün gamıyla pazardaki payını arttırarak liderliğini sürdürmeyi hedefliyor.
2015 yılında da Ar-Ge çalışmalarının sonuçlarını almaya başlayacaklarını belirten Gigaset Satış ve Pazarlama Başkan Yardımcısı Hasan Palandöken; “Geçtiğimiz yılki büyümemize en önemli katkıyı Android işletim sistemi ve üst segment cihazlarımız sağladı. Hem dünyada hem de Türkiye’de DECT telefon pazarına, 2015 yılında da yeni nesil teknolojilerimiz ile yön vermeyi hedefliyoruz. Gigaset olarak vizyonumuz bütün ev cihazlarının birbiriyle konuştuğu bir teknolojinin merkezi konumunda olmak. 2015 yılında DECT telefon merkezli, tüm ev sistemlerinin çalışmasına olanak sağlayan ‘Akıllı Ev Çözümlerimiz’ ve yeni nesil teknolojilerimiz ile pazarı canlandırmayı amaçlıyoruz” dedi.
CSC tarafından hazırlanan Küresel CIO Araştırması’nın 2014-2015 edisyonu yayınlandı. Bu yıl altıncısı gerçekleştirilen araştırma, özel şirketlerde ve kamu kurumlarında görev yapan CIO’ların teknolojik trendlere bakışını ortaya koyarken, tehdit ve fırsatlara ilişkin planlarına da ışık tutuyor.
CSC Küresel CIO Araştırması’na bu yıl 590 yönetici katıldı. 5 kıtadan 23 ülkeyi kapsayan araştırmaya, çalışan sayısı 250 ve üzerinde olan şirket ve kurumlar dahil edildi. 3 bini aşkın çalışanı bulunan organizasyonlar katılımcı havuzunun yüzde 46’sını oluştururken, araştırmaya katılan şirketlerin ortalama BT çalışanı sayısı 697 oldu.
Tamamına csc.com/cio_survey adresinden ulaşılabilen araştırmadan elde edilen sonuçlardan bazıları şöyle sıralanıyor:
BT bütçelerinde artış
Katılımcıların yüzde 64’ü, geçen yıla oranla daha fazla BT harcaması yapılacağını belirtti. Bu oran bir önceki yıl yüzde 46’da kalmıştı. CIO’lar özellikle inovasyonun önünü açacak bulut, büyük veri ve mobilite gibi yeni nesil çözümlere ilişkin harcamalara ayrılan bütçelerde artış olacağı görüşünde.
İnovasyon için önce siber güvenlik
BT yöneticileri, süregelen inovatif çalışmalara temel oluşturacak çalışmaların öncelikli olduğunu düşünüyor. Bu kapsamda, katılımcıların yüzde 82’si gelecek 12 ay içinde önceliklerinin siber güvenlik olduğunu belirtiyor. Uygulama modernizasyonu (yüzde 70), büyük veri (yüzde 69), mobilite (yüzde 67), özel bulut (yüzde 64) ve hibrit bulut (yüzde 59) CIO’ların diğer öncelikleri olarak öne çıkıyor.
Yatırım öncelikleri değişken
Sektörler bazında bakıldığında, CIO’ların yatırım önceliklerinin farklı olduğu görülüyor. Örneğin sağlık sektöründe görev yapan CIO’ların yüzde 74’ü için büyük veri yatırımları öncelikli ve kritikken, finansal hizmetler alanındaki yöneticilerin yüzde 91’i siber güvenlik yatırımlarının önceliğe sahip olduğunu söylüyor. Siber güvenliğin oranı, üretim sektöründe yüzde 86’ya, perakende/teknoloji/medya sektörlerinde yüzde 85’e düşüyor.
BT’ye ayrılan kaynak 180 milyon Dolar
Araştırmaya göre, bir mali yıl içindeki ortalama BT bütçesi 179 milyon dolar seviyesinde. Kuzey Amerika’daki katılımcılar ortalama 196 milyon Dolar’la en yüksek bütçeye sahipken, ardından 177 milyon Dolar’la Asya-Pasifik-Afrika’daki şirketler ve 165 milyon Dolar’la Avrupa’daki şirketler geliyor. Katılımcıların yüzde 28’i yıllık BT bütçesinin 15-70 milyon dolar arasında olduğunu belirtirken, yüzde 23’lük kesim 70-150 milyon Dolar aralığını söylüyor.
En büyük gider kalemi ücretler
BT bütçesi içindeki en büyük gider kalemini çalışan ücretleri oluşturuyor. 2013’te tüm bütçe içindeki oranı yüzde 23 olan ücretlerin 2014’te yüzde 36’ya yükseldiği görülüyor. İkinci sıradaki siber güvenlik harcamalarının oranı yüzde 28, üçüncü sıradaki BT üretim maliyetlerinin oranı ise yüzde 27 seviyelerinde bulunuyor.
Büyük veri üretkenlik sağlıyor
CSC’nin araştırmasına göre, “Hangi teknolojiler üretkenlik ve proje verimliliğinde daha etkili?” sorusunun yanıtları arasında ilk sırayı yüzde 75’le veri analitiği ve büyük veri seçeneği alıyor. Benzer şekilde, CIO’lar inovasyonu tetikleyen en önemli teknolojinin de büyük veri olduğu görüşünde birleşiyor.
Yakın geleceğin trendi mobil uygulamalar
Trendlerle ilgili olarak da görüş bildiren CIO’lara göre, önümüzdeki üç yılın en stratejik teknoloji trendi mobil uygulamalar olacak. Web ölçekli BT, kurumsal varlık yönetimi ve nesnelerin interneti de öne çıkan diğer trendler olarak dikkat çekiyor.
Paraşüt Kurucu Ortağı Sean X. Yu
Geleneksel masaüstü yazılım çözümlerinden SaaS çözümlerine doğru dönüşümün başladığı günümüzde SaaS pazarı, dünyada her sene yüzde 30 büyüyerek 30 milyar doları buldu. SaaS, girişimcilerin ihtiyaçlarına göre tasarlanabilir, kullanımı kolay ve hızlı geliştirilebilen bir çözüm olarak karşımıza çıkıyor.
Küçük ve orta ölçekli işletmeler için kullanıcı dostu ve bulut tabanlı finansal yönetim uygulaması olan Paraşüt.com ile ilgi gören bir SaaS projesine imza atan Sean X. Yu, girişimci adayları için SaaS pazarının geleceği ve avantajlarından bahsediyor:
35 milyar dolarlık SaaS Pazarı, 2020 sonunda 130 milyar dolara çıkacak
“SaaS’ı en kolay dille; ‘yazılımların son kullanıcılara hizmet olarak sunulması’ şeklinde açıklayabiliriz. SaaS çözümlerine yöneliş küçük ve orta ölçekli işletmelerde, büyük işletmelere göre çok daha hızlı yaşanacak. SaaS’ın, küçük işletmelerin verimli yönetilmesinde büyük pozitif etkileri olacak. Pazarlamadan insan kaynaklarına, finans yönetiminden, stok yönetimine her alandaki iş birimleri SaaS çözümlerine yönelecek.
Kullanıcıların kullanmakta zorluk çektiği geleneksel yazılımların yerini artık SaaS almaya başladı. Dünyada SaaS pazarı 35 milyar dolarlık bir pazar haline geldi ve 2020 sonunda bu rakamın 130 milyar dolara çıkması bekleniyor.
SaaS’ın sunduğu faydalara baktığımızda girişimciler için iyi bir fırsat olduğunu söyleyebilirim. Pazardaki ihtiyacı iyi tespit etmiş bir girişimci SaaS ile kullanıcıların ihtiyaçlarına göre sürekli hızlı şekilde geliştirebileceği ve ölçekleyebileceği bir çözüm ortaya çıkartabilir. Girişimciler bu modeli kendi işlerinde doğru bir şekilde kullanarak iyi bir girişim fırsatı yakalayabilirler.
SaaS’ın herhangi bir donanım, yazılım yatırımı gerektirmemesi, bu sistemleri işletecek personel, eğitim maliyetinin olmaması, yedekleme, güvenlik ve benzeri ihtiyaçların hepsi SaaS çözümünde paket olarak ekonomik fiyatlarda sunulması çok büyük avantaj sağlıyor. Üstelik SaaS, iş yönetimini zaman, mekan ve cihaz bağımsız mobil yapabilmeye de olanak tanıyor. Bu da KOBİ’ler ve girişimciler için çok büyük maliyet, operasyonel ve rekabet avantajı getiriyor. Ayrıca, veri analizi ve verilerin bilgiye dönüştürülme işini kurumlar için otomatik bir şekilde yapabiliyor. Gerekli olan bilgileri hazır sunarak kurumlara zaman kazandırıyor ve verimliliklerini arttırıyor.
Paraşüt olarak, KOBİ’lere yönelik Türkiye’nin ilk bulut tabanlı finans yönetim uygulaması ile SaaS alanında faaliyet gösteriyoruz. Dünyada SaaS yönünde yükselen eğilimin Türkiye’de de gözleneceğini söylemek yanlış olmaz.”
Yaklaşık bir buçuk yıl önce göreve başlayan Software AG Genel Müdürü Nil Bağdan ile şirketteki dönüşümü ve buna bağlı olarak dijitalleşen şirket kavramını konuştuk.