Acronis True Image 2017 Yeni Özellikleriyle Pazara Sunuldu

0
Hibrid bulut veri koruma pazarının önde gelen çözüm sağlayıcısı Acronis, dünyanın en hızlı kişisel veri yedekleme çözümü Acronis True Image’in yeni sürümü 2017 yi pazara sunduğunu duyurdu. Pazardaki en kapsamlı kişisel veri koruma çözümü olan Acronis True Image 2017 ile birlikte; Acronis’in full-imaj lokal ve bulut yedekleme özelliğinin yanı sıra mobil cihazların lokal Windows bilgisayarlara ya da Acronis Bulutuna kablosuz yedeklenmesi, limitsiz sayıda mobil cihaz desteği ve Facebook hesaplarındaki verilerin eksiksiz biçimde yedeklenmesi gibi pek çok yeni özellik geliyor. “Mobil cihazlarda ve sosyal medya hesaplarında yer alan kişisel veriler hızla artıyor” diyen Acronis Kurucusu ve CEO’su Serguei Beloussov, Acronis True Image 2017 ile kullanıcılara, endüstrinin en hızlı ve kolay veri yedekleme çözümünü sunduklarını belirterek, verilerin nerede bulunduğundan bağımsız, eksiksiz biçimde korunduğunu söyledi.

Bugüne kadarki Acronis True Image sürümlerinin en hızlısı

Acronis True Image teknolojisi ile kullanıcılara, kişisel kullanım için pazarda yer alan çözüm arasındaki en hızlı olan imaj yedekleme ve kurtarma çözümü sunuluyor: • Yedekleme ve kurtarma için harici USB 3.0 depolama ünitesi kullanan diğer rakip ürünlere kıyasla Windows bilgisayarlarda 3-6 kat, • Apple bilgisayarlardaki Apple Time Machine’e kıyasla yüzde 30, • En popüler senaryolarda Acronis True Image’in önceki sürümlerine kıyasla yüzde 60 daha hızlı. Acronis True Image 2017, 50 den fazla yeni özellikle sunuluyor. Aşağıda en önemlilerini listeledik: • Limitsiz sayıda iPhone, iPad ve Android cihazı, lokal Wi-Fi’ın tüm hızını kullanarak bilgisayarınıza yedekleyebilir, gerektiğinde ister sadece bir fotoğraf ya da 1 kontak bilgisini ister tüm içeriği aynı ya da bir başka cihaza kurtarabilirsiniz • Tüm bilgisayarlarınızı korumanın yanı sıra, uzaktaki aile üyelerinin bilgisayarlarının korunmasına da yardımcı olabilirsiniz. Çevrimiçi çalışan ve dokunmatik kullanıcı arayüzüne sahip gösterge panelinden, herhangi bir bilgisayar ya da mobil cihazın veri koruma durumunu gerçek zamanlı olarak görebilirsiniz. • Facebook hesabınızın tüm içeriğini, fotoğraflar, videolar, kontaklar, yorumlar ve beğenenleri otomatik olarak yedekleyebilirsiniz. Böylelikle; yanlışlıkla yapılan silme işlemlerine, hacker saldırılarına, uygulama çökmelerine ve sosyal ağ üzerinde oluşan hatalara karşı verilerinizi koruyarak, anılarınızn yok olmasını engelleyebilirsiniz. • Büyük hacimli ya da nadiren kullanılan dosyaları Windows ya da Apple bilgisayarınızdan NAS cihazı, ağ paylaşımı ya da Acronis Bulutu gibi harici depolama ünitelerine taşıyarak diskte yer açabilirsiniz. File Expolerer, Finder ya da Web tarayıcı kullanarak da arşivlere erişebilisiniz. • Lokal ağa bağlı bulunan NAS cihazlarını otomatik olarak bulur, yedekleme ortamı olarak gerekli tanımlamaları yapar, eğer geçici olarak devre dışı kalmışsa bağlantısını otomatik olarak kurar. Acronis True Image 2017 ile birlikte aralarında lokal ve bulut üzerinde yer alan yedekler arasında arama, arşivler için şifreleme, yedekler için yorum oluşturma, Windows Explorer entegrasyonu, iOS ve Android cihazlar için yenilenmiş dokunmatik kullanıcı arayüzünün de yer aldığı pek çok yeni özellik geliyor.

Pazara Sunum ve Fiyatlandırma

Acronis True Image 2017 1 bilgisayar üyeliği için 39$’dan başlayan, 1 bilgisayar lisansı için 49$’dan başlayan fiyatlarla pazara sunuluyor.

Moore Kanunu’nun Sonu IT Sektörünü Canlandıracak

0
Apple’ın iPhone 7’yi duyurması sırasında dikkatleri çeken bir detay, artık Qualcomm yerine Intel’in modem yongalarını kullanacak olmasıydı. Intel için büyük bir başarı, Qualcomm için saç baş yolduracak bir başarısızlık, Apple kullanıcıları için umursanmaması gereken bu detay, aslında yüksek teknoloji firmaları arasında çok derin bir endüstri sorunu sebebiyle oluşan ölümüne çatışmayı gözler önüne seriyor: Çok yakın bir zaman sonra bilgisayarlar artık hızlanmayı bırakacak. IT dünyasının arada sırada dile getirilen ancak bir yandan da umursanmıyormuş gibi yapılan bir sırrı var. Mikro işlemciler, temel fizik kanunlarının izin verdiği minimum küçüklük sınırına çok yaklaştılar. Herhangi bir cihaz ne kadar küçük üretilirse, üretim hatası olasılığı o kadar artar. Dolayısıyla bir şeyleri küçülttükçe çok daha pahalı ve detaylı üretim sistemleri oluşturulması gerekir. Bu yüzden, cihaz üretim maliyetleri astronomik boyutlarda artar. Günümüzde mikro işlemci dünyasının büyük oyuncuları, yalnızca bu oyunu devam ettirebilmek için her yıl milyarlarca doları yeni üretim tekniklerine akıtıyorlar. Ancak bu oyun durduğunda, mikro işlemciler daha fazla küçültülemediğinde, bilgisayarlar her yeni nesilde daha hızlanmadıkça, bütün ürün beklentileri, sanal gerçeklik gözlükleri, Nesnelerin İnterneti ve yapay zeka hizmetleri durma noktasına gelebilir.

İşlemcilerde Moore Kanunu

Intel’in Kurucu Ortağı Gordon Moore, yaptığı araştırmalarda mikro işlemci işlem kapasitelerinin her 2 yılda bir 2 katına çıkacağını hesaplamıştı. 1965 yılından beri de aynen öyle oldu. Bu durumun gerçekleşmesinin bir diğer sebebi ise, Intel’in kurucu ortağını IT sektörünün sembolü yapmak için, Moore’un öngörüsünü uygulama konusunda elindeki tüm gücü kullanması. Intel 4 ay önce işlemci geliştirme hızını yavaşlatacağını ve Moore Kanununu korumak için geliştirdiği yöntem olan tik-tak yöntemini terk ettiğini açıklamıştı. Intel’in yeni işlemcilerinde transistörlerin boyutu 100 atoma kadar indirildi. Eğer Intel işlemci dünyasındaki planlarını uygulamaya devam ederse, 2020 yılında transistör boyutu 10 atoma kadar inecek. Bu küçüklükte bir transistörde, elektronlar kuantum tünelleme denilen bir kuantum fiziği özelliği nedeniyle atomlar arasında dolaşabiliyorlar. Yani elektronları, dolayısı ile elektrik sinyallerini kontrol etme kabiliyetinizi yitiriyorsunuz. Transistörün sonu. Samsung, Intel ve Microsoft, Moore büyüsünün devam etmesi için her yıl 37 milyar dolar harcıyorlar. Ancak transistörlerin küçültüp, yongaların içine daha çok transistör sığdırarak elde edilen performans kazancı artık azalmaya başladı. Marjinal fayda sıfıra yaklaşıyor. Dolayısı ile birkaç yıl içerisinde ekonomik bakış açısı ile işlemci hızlandırmak için harcanan yatırımın geri dönüşü alınamayacak. Sektörde ROI sıfırlanınca ne olacak?

IT’nin altın çağı günümüzü gölgede bırakacak

Neyse ki bilgisayarlar konu olduğunda hız veya işlem gücü her şey demek değil. Otomobil endüstrisinden örnek verelim. Elektrik ile çalışan Tesla Model S otomobiller bir Honda Civic Type-R kadar hızlı değiller. Motorları o kadar güç üretmiyor. O kadar uzun mesafe gidemiyorlar. Ancak aralarındaki farklar, motor performansı çok daha düşük olmasına rağmen Tesla’nın cazip bir otomobil olmasını sağlıyor. IT dünyasında, son 50 yıldır katlanarak artan donanımsal performansa rağmen, yazılım geliştirme arka koltukta oturuyordu. Microsoft Word ve Excel’in geliştirilmesi konusunda süpervizörlük yapan bilgisayar bilimci Charles Simonyi, yazılım gelişiminin donanımın çok gerisinde kaldığını söylüyor. Donanımın kaba kuvvetinin ardına saklanan yazılımların inceliksiz ve performansı düşük mimarileri artık kendini göstermeye başlayacak. Moore Kanunu’nun devreden çıkması, bir süre sonra eski yöntemler ile üretilen yeni yazılımların kaba saba tasarımlarını hissettirmeye başladığında, IT sektöründe yazılım patlaması meydana gelecek. Moore Kanunu’nun işlevini yitirmesi IT dünyasının sonunu getirmeyecek. Tam tersine, eldeki imkanlar ile daha iyi ve daha kullanıcı dostu, sınırına gelmiş işlemci teknolojisinin tüm olanaklarını kullanan, günümüzdeki yazılımları en iyi ihtimalle “ilkel” bırakacak yeni yazılım geliştirme alanları ortaya çıkacak. Dünya tarihinde görülen her piyasayı etkileyen yıkıcı değişimlerde olduğu gibi, IT sektöründe de bu yıkıcı değişim sonucunda yeni fırsatlar ortaya çıkacak ve daha önce keşfedilmeyen alanlara gidilecek. Bu sonucu önceden gören bilim insanları, yıllardır kuantum bilgisayrları ve fotonik bilgisayarları geliştirmeye uğraşıyorlar. Kuantum bilgisayarlar en basit tabiriyle her bir elektronu birer bit olarak kullanarak işlem yapıyorlar. Fotonik bilgisayarlar ise elektriği tamamen bir kenara bırakıp, doğrudan ışığı manipüle ederek çalışıyorlar. Her iki teknoloji de umut vaat ediyor ve her ikisinin de çalışma prensipleri laboratuvar ortamında gösterildi. Ancak bu teknolojilerin birer PC’ye dönüşmesine, hele hele cep telefonlarımızda yer almasına daha çok uzun yıllar var. En azından 2021 yılına yetişmeyecekleri kesin. Transistör ve kuantum fotonik bilgisayarlar arasında geçecek süre, IT yazılım sektörünün altın çağı olacak. Yani önümüzde kalan 4 yıl civarında kariyer olarak yazılım endüstrisine yakınlaşmak iyi bir strateji olabilir. Ayrıca, insan ırkının sonunu getirebilecek kapasiteye sahip yapay zekalı robotların epey bir süre daha ortalarda görünmeyeceklerinden de emin olabiliriz.

C8Net’in Hedefi Yeni Nesil ERP, CRM ve Bütünleşik İş Zekası Çözümleri

0
Uluslararası bilişim teknolojilerindeki gelişmeleri yakından takip eden C8Net, özellikle ERP, CRM, proje yönetimi ve muhasebesi, e-ticaret, iş zekası, depo yönetimi, mobil teknolojiler konularında yönetim danışmanlığı ve sistem entegrasyonu konularında tecrübeli ekibiyle hizmet sunuyor. C8Net Danışmanlık Yönetici Ortağı Deniz Kayahan, C8Net Danışmanlık’ın en önemli amacının Türkiye’deki şirketlerin büyümesine, verimliliklerinin ve karlılıklarının artmasına, iş süreçlerin sürdürülebilir olmasına katkı sağlamak olduğunu söyledi. C8Net’in şirketlerin bu hedeflerine ulaşabilmeleri için gerekli olan yapıyı kurduğunu belirten Kayahan, “Şirketler değişime ayak uydurmalı ve değişim şirketlerin yapısında organik olarak sürekli yaşamalıdır. C8Net, şirketlere bu yapıyı oluşturmak için bilgi ve deneyimlerini aktarabileceği, teknoloji ve danışmanlığın buluştuğu bir platform olma özelliğine sahip” dedi.

ERP “gerçek bulut çözümleri”ne taşınıyor

Deniz Kayahan, iş süreçleri yönetimi yazılımlarında son yıllarda önemli bir değişiklik yaşanmaya başlandığını ve bu konudaki örneklerin, özellikle ABD’de hızla arttığını sözlerine ekledi. Forrester Research’e göre, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde şirketlerin yüzde 65’i çeşitli süreçleri için ERP altyapısı olarak SaaS (Servis Olarak Yazılım) tabanlı sistem alternatiflerini değerlendirecekler şeklinde sözlerine devam etti. c8net_deniz_kayahan Kayahan, yaşanan bu değişimin öncelikle ERP yazılımlarının “gerçek bulut çözümleri” kavramını gündeme getirdiğine dikkat çekerek şöyle devam etti: “C8Net olarak dünyadaki tüm trendleri yakından takip ediyoruz. ERP alanında yaşanan bu değişimin öncüsü, dünya lideri bir yazılımı markasını Türkiye’ye getirmek için çalışmalarımızı tamamladık. Bu uygulama ile Türkiye’de şirketlerin her kademedeki yöneticileri, bilgisayarda sadece bir ekrana bakarak şirketin durumunu görme imkanına sahip olacak. Bu yazılımın Türkiye’de BT yöneticileri tarafından büyük bir ilgi ile karşılanacağını düşünüyoruz.”

Facebook’tan Reklamcıları Sevindirecek Hamleler

Mobil reklamcılıkla ilgili en önemli konulardan birinin mobil sitelerin performansı olduğunu göz önünde bulunduran Facebook, işletmelerin insanlara daha iyi mobil reklam deneyimleri sunmasını sağlayacak iki yenilik açıkladı: reklamlar için ön belleğe alma özelliği ve reklam gösterimine dair güncellemeler. Facebook, ön belleğe alma özelliği ile (yani reklamcıların sitelerinin insanlar tıklamadan önce yüklenmesi) mobil sitelerin yüklenme sürelerini azaltmayı ve Facebook’ta reklam görüntüleme deneyimini iyileştirmeyi hedefliyor. Bu özellik, aynı zamanda reklamların üzerine tıklandığında reklam verenlerin sayfalarının yüzde 20-30 daha hızlı yüklenmesini sağlayacak. Facebook, insanlara en iyi mobil deneyimini sunmak doğrultusunda kime, hangi reklamı göstereceğine karar verirken web sitelerinin açılış sayfalarının yüklenme hızı gibi unsurları da göz önünde bulunduracak. Kullanıcılraın yüzde 40’ının daha site açılmadan yalnızca 3 saniye yükleme süresi bekledikleri ve sonrasında siteyi daha görmeden adresi terk ettikleri bir dünyada, Facebook site yükleme hızlarını mümkün olduğunca artırmaya çalışıyor. Reklamlar önbelleğe alınarak kimi mobil sitelerde yüzde 29’a varan hız farkları yakalanabiliyor. Sitelerin açılış hızı ortalamasına bakıldığında bu fark, aşağı yukarı 8,5 saniye demek oluyor.

Alphabet ve Chipotle Drone ile Dürüm Dağıtacak

Virginia Tech üniversitesi öğrencilerinin rüyaları gerçek oluyor mu bilmiyoruz ama, artık kampüs içine sipariş ettikleri dürümleri artık drone kuryeler vasıtası ile alacaklar. Google’ın ana şirketi Alphabet’ye ait Project Wing ile Chipotle Mexican Grill Inc.’in ortaklaşa planladıkları deneysel proje için Blacksburg Virginia’da bulunan Virginia Tech üniversitesi onayı vermiş. Federal Havacılık İdaresi (FAA) de girişimi destekliyor. Bu deneysel dürüm-drone projesi, ABD’de gerçekleştirilen drone ile teslimat konusundaki en kapsamlı deney olacak. FAA özellikle son zamanlardaki drone kullanarak havacılık kurallarının ihlali, kamuya açık mekanlarda drone kullanımı ve benzeri konularda mevzuattaki boşluklar ve teknolojiye uyumsuzluklar yüzünden epey sorun yaşamıştı. Bu deney ile drone teslimatlarının gerçekten nasıl işlediği ve nerelerde sorun olduğu, hava trafiğinde, insan sağlığında ve kamu güvenliğinde ne gibi avantajlar ve sorunlar yarattığı anlaşılabilecek. Drone teslimatlar konusunda kendi çalışmalarını yapan Amazon.com ve Wal-Mart gibi devler de deneysel projeyi yakından izliyorlar. Amazon kendi drone teslimat testlerini İngiltere’de sürdürmeyi tercih ediyor.

Dürümler sıcak kalmalı

Project Wing’in başkanı Dave Vos, “Şimdiye kadar ilk defa insanların gerçekten istedikleri bir ürünü insanlara ulaştırmaya çalışacağız” diyor. Project Wing, uçak gibi uçabilen veya helikopter gibi süzülebilen hibrit droneları kullanacak. Bir Chipotle yiyecek tırından ürünleri alıp sahiplerine götürecek olan dronelar yine aynı tırdan kontrol edilecek. Esas ölçümlenmek istenen metrikler navigasyon sistemlerinin kesinliği ve insanların tepkisi. Dronelar siparişi veren kişinin üzerinde, güvenli bir mesafede süzülecek ve siparişi vinç benzeri bir mekanizma ile kişiye ulaştıracak. Deneyin bir bölümü de, Meksika usulü dürümleri böyle bir yolculukta korumak için nasıl paketlenmesi gerektiğini bulmak. Yiyecek, özellikle kargo olarak seçilmiş. Çünkü böyle projelerde en çok sorun çıkartan ürün yiyecekler. Bozulmamaları, soğumamaları (veya ısınmamaları), tasarımlarından, içeriklerinden bir şey kaybetmemeleri gerekiyor.

FAA’nın kılı kırk yaran regülasyonları

Geniş çaplı teslimatlardan önce şirketlerin FAA’yı, droneların birbirleri ile çarpışmayacakları, insanlara zarar vermeyecekleri ve robotik teknolojiler kullanarak kargolarını tam olarak istenilen yere zararsız bir şekilde bırakabileceklerini kanıtlamaları gerekiyor. FAA 20 Ağustos tarihinde drone kullanımına ilişkin yeni regülasyonlar yayınlamıştı. Bu regülasyonların drone kullanımına kapı açacağı düşünülmüş ancak regülasyonlar ilk etapta bu şekildeki uçuşlara izin vermemişti. Dürüm droneları tamamen otonom bir şekilde uçuş yapacaklar, ancak gerekli anlarda kontrolü ele almak için çalıştıkları her an bir insan pilot, kontrol konsolunun başında bekleyecek. FAA ancak drone uçuşlarına bu şekilde izin veriyor. İşin en zor kısmını ise yine FAA regülasyonları yaratıyor: FAA’ya göre droneların insanların üzerinden uçması yasak. Kıpır kıpır genç insanlar ile dolu bir üniversite kampüsünde dürüm siparişi götürürken nasıl droneların insanların üzerinden uçmadan bunu başarabilecekleri tam bir muamma. Ancak deneysel uygulama sonunda elde edilen veriler FAA ile paylaşılacak ve yeni regülasyonların yolu açılacak. Alphabet, bu teknolojinin ekonomiyi ve yaşam tarzımızı kökten değiştirebileceği görüşünde. Yalnızca tüketicilerin alışveriş alışkanlıkları değişmeyecek, dünya genelindeki karbon emisyonları da ciddi şekilde azalacak. Deneysel proje, Virginia Tech Üniversitesi’nin taşıma ve ulaşım teknolojilerinde lider olabilmesi için önemli bir adım olarak görülüyor. Rektör Timothy Sands bir röportajında “Bu konu basit gibi duruyor ama değil. Hem güvenlik açısından hem de kanuni açıdan halledilmesi gereken bir çok nokta var” diyor. Projenin ölçümlemeyeceği şey ise, alçak irtifalı bir insansız hava aracı trafik kontrol sistemi yapmak. Projenin amaçları arasında bu kısım yok, çünkü bu iş için birbirinden habersiz drone kontrol merkezlerinin bulunması gerekiyor. Project Wing, NASA ile ortak olduğu başka bir projede böyle bir hava trafik sistemini test ediyor.

2016’nın en iyi Türk Tasarımlarını Belirleyecek Jürinin İsimleri Açıklandı

0
Bir TURQUALITY Programı etkinliği olarak T.C. Ekonomi Bakanlığı, TİM ve ETMK işbirliği ile düzenlenen “Design Turkey Endüstriyel Tasarım Ödülleri” , inovasyon ve markalaşma alanında Türkiye’nin en büyük ödül organizasyonlarından biri. Uluslararası Endüstriyel Tasarım Toplulukları Konseyi (ICSID) tarafından da desteklenen Design Turkey, düzenlendiği ilk yıldan bu yana 1500 başvuru aldı ve 300’e yakın ürünü farklı kategorilerde ödüllendirdi. Design Turkey Ödülleri, Türkiye’nin endüstriyel tasarım alanındaki tek sistematik değerlendirme sistemi olma özelliğini taşıyor. Türk sanayisinin gelişmesine yön veren yaratıcı tasarımları ön plana çıkaran, ödüllü projelerin sadece Türkiye’de değil, uluslararası alanda da markalaşmasına olanak sağlayan Design Turkey ödülleri bu yıl Ekim ayında düzenlenecek Türkiye Tasarım Haftası kapsamında sahiplerini bulacak. Başvuruları 4 Eylül’e kadar devam eden Design Turkey; ambalaj, aydınlatma, elektronik ürünler, ev cihazları, ev ve ofis gereçleri ve aksesuarları, kamusal ve ticari ürünler, mobilya, spor, hobi, oyun ve kişisel ürünler, ulaşım ve taşıma araçları, yapı gereçleri, yatırım ürünleri ve tıbbi gereçler olmak üzere 13 sektörü kapsıyor. Design Turkey için başvurusu gerçekleştirilecek ürünlerin 1 Ocak 2014 – 30 Haziran 2016 tarihleri arasında endüstriyel yöntemlerle üretilmiş ve piyasaya sürülmüş olması; ayrıca tasarımcısı, üreticisi veya marka sahibinin Türkiye vatandaşı olması gerekiyor. “Design Turkey Endüstriyel Tasarım Ödülleri” kapsamında, gelecekte endüstriye yön gösterecek yaratıcı fikirleri desteklemek amacıyla, üretim için programa alınmamış tasarım projelerinin değerlendirildiği “Kavramsal Tasarım Ödülleri” kategorisi de yer alıyor. Bu yıl beşincisi düzenlenen ve 2008 yılından beri ülkemizde iyi tasarımı ödüllendiren Design Turkey Endüstriyel Tasarım Ödülleri’nin bu yılki uluslararası jürisinde dünyadan önemli isimler bulunuyor. 1472712545_ralph_wiegmann Dünyanın en prestijli tasarım ödülleri olan iF Design Awards’ın direktörü Ralph Wiegmann, Design Turkey 2016 jürisi arasında yer alan isimlerden biri. Wiegmann, 1953’ten beri faaliyette olan, dünyanın en eski bağımsız tasarım kuruluşu olan iF Industrie Forum Design e. v’nin yönetici direktörü. 1472712544_achim_storz3 Jürinin bir başka önemli ismi de Porsche Design’ın tasarımlarını yapmış Achim Storz. Storz 28 yılı aşkındır uluslararası araba endüstrisi için fikirler, konseptler ve ürün tasarımları geliştiriyor. Müşterileri arasında Audi, BMW, VW, PSA Peugeot, Citroën, Ford, Honda, Mitsubishi, Nissan, Seat ve Volvogibi markalar var. 1472712542_jan_stavik 14 yılı aşkın Norveç Tasarım Konseyi Direktörlüğünü yürüten, şu anda da Norveç Tasarım ve Mimari Merkezi’nde görev yapan Jan R. Stavik, jürinin bir başka değerli üyelerinden biri. Kariyerini uzun yıllar pazarlama ve üst düzey yönetim pozisyonlarında geçiren Stavik, Unilever, Carlsberg, Coca-Cola, Jordan, Royal Caribbean Cruise Line ve EAC-KiMS gibi firmalarla çalıştı. 1472712544_paul_cohen Paul Cohen jürinin önde gelen bir başka ismi. Avustralyalı Cube Industrial Design’ın kurucularından ve Çin merkezli Cube Cube Design’ın CEO ve direktörü. En çok ev aletleri tasarımında tanınan Paul Cohen’in Canon, Electrolux, Breville Group, Johnson & Johnson, Eveready, Midea, ZTEve Eco Smart fireplaces gibi markalar için tasarımları bulunuyor. 35 yılı geçen kariyerinde Paul cohen, 50’yi aşkın ülkede satılan 1000’e yakın ürünün tasarımına yön verdi. Cube şirketler grubu bugün Asya Pasifik bölgesinin önde gelen ürün tasarım danışmanlık firmalarından biri. 1472712564_sudhirs Jürinin bir başka uluslararası ismi olan Sudhir Sharma da Design Turkey konferansında İstanbul’da izleyicilerle buluşacak. Sudhir Sharma Hindistan merkezli “Indi Design”’ın kurucusu. Uluslararası tasarımcı ağından oluşan INDI’nin 8 uluslarası ofisi ve 4 Hindistan ofisi bulunuyor. Hindistan’da 25 yılı aşkın tasarım sektöründe çalışan Sudhir aynı zamanda Hindistan’ın en büyük profesyonel tasarımcı topluluğu Design India’nın da kurucusu ve başkanı. 1472712543_tim_fletcher Jüride yer alan isimlerden Tim Fletcher da Design Turkey konferansı kapsamında İstanbul’da izleyicilerle buluşacak. Startup şirketlerden Fortune 500 şirketlerine kadar çok sayıda şirketle tasarımcı düşünce metodları üzerine çalışan Fletcher, dile getirilmemiş ihtiyaç ve istekleri keşfetmek için kullanıcı merkezli bir bakış açısı getiriyor. Fletcher, 1989’dan beri Amerika Endüstriyel Tasarımcılar Birliği üyesi. 1472712548_c_o_job1 Jüri üyelerinden Charles O. Job, Berne Üniversitesi’nde Uygulamalı Bilimler profesörü; mimarlık ve tasarım teorisi üzerine ders veriyor. Mimarlık, iç tasarım, ürün, mobilya ve aydınlatma tasarımı gibi alanlarda çalışan Job’un birlikte çalıştığı markalar arasında tossa, mox, fasem international, Zoltan, abes public design, normann copenhagen yer alıyor. selfie2_1200_avatar Jürinin bir başka önemki ismi de Yaroslav Yakovlev. Yakovlev, halen Japonya’da Yamaha Motor Co. için tasarımlar yapıyor. İtalya’da okuyan ve çalışan Yakovlev, daha once Ferrari’de ürün tasarımcısı idi. Tasarım üniversitesinde dersler veren Yakovlev’in, pek çok ulusal ve uluslararası tasarım ödülleri bulunuyor. 1472712549_yasuko_t2 Jürinin bir başka uluslararası ismi Dr. Takayama Yasuko Japonya Shizuoka Üniversitesinde Endüstriyel Tasarım profesörü. Aichi Üniversitesini bitirdikten sonra Toshiba Tasarım Merkezi’nde Görsel İşitsel ekipmanlar ve Ev aletleri bölümlerinde Ürün tasarımcısı olarak çalıştı. Dr. Yasuko, Fujinokuni Universal Design Award, the Laser Contest, Mt. Fuji Helmet Contest gibi yarışmaların da aralarında olduğu pek çok jüri üyeliği yapıyor.

Enuygun.com 6 Ayda 1,5 Milyon Uçak Bileti Sattı

Kullanıcılarına diledikleri rotada en avantajlı uçak biletlerini sunan Enuygun.com, yılın ilk 6 ayında 1,5 milyonu aşkın uçak bileti satışı gerçekleştirdi. 320 bini aşkın bilet ile en çok haziran ayında satış yapan Enuygun.com, yılın ilk yarısına ait satış verilerini geçen yılın aynı dönemiyle kıyasladığında yüzde 150 büyüme kaydetti.

4 bini aşkın rota ilgi gördü

Ocak-Haziran 2016 tarihleri arasında 4 bini aşkın rota için uçak bileti alanlar, Türkiye’den Çin ve Avustralya’ya kadar pek çok noktaya seyahat gerçekleştirdi. Aralarında Canberra–Ankara, Melbourne–İstanbul, Guangzhou–İstanbul gibi rotaların yer aldığı listede Shanghai–Denizli ve Urumçi–İstanbul rotaları da dikkat çekti. Yazın gelmesiyle uçakla seyahat taleplerinde yoğun artış yaşanıyor. Bu doğrultuda, aylık ziyaretçi ortalamasını 7,5 milyondan 8 milyon kişiye çıkaran Enuygun.com’u yaz sezonunun sadece ilk iki ayında, kış-ilkbahar dönemine kıyasla aylık yüzde 61 oranında daha fazla kişi ziyaret etti. Kullanıcılar yazın ilk iki ayında yurt dışında en çok Bakü’ye bilet alırken, Bakü’yü Odessa, Armsterdam, Paris, Kiev, Düsseldorf, Frankfurt, Berlin, Erbil ve Tiflis takip etti. Enuygun’un analizine göre yurt içi uçak bileti taleplerine bakıldığında ilk sırada; resmi rakamlara göre Türkiye nüfusunun yüzde 18,6’sını oluşturan ve yaklaşık 15 milyon kişinin ikamet ettiği İstanbul yer aldı. İstanbul’u diğer büyük illerimizden İzmir ve Adana takip etti. Yazın ülkemizin popüler tatil lokasyonlarından olan Antalya ve Bodrum, bu sıralamada dördüncü ve beşinci konumda bulunurken, sezonsal bilet satışı yoğunluğu sıralamasında ise en çok bilet alınan ilk iki yer olarak da dikkat çekti.

Samsung Note 7, Federal Havacılık İdaresi’ni Alarma Geçirdi

0
Samsung’un son zamanlarda başı büyük dertte. Amiral gemisi olarak piyasaya sürdüğü ve pazarda en iyi Android işletim sistemli telefon olacağı düşünülen Samsung Note 7, hatalı batarya tasarımı yüzünden geri toplatılıyor. Samsung’un henüz neden olduğu belli olmayan tasarım hatası, Note 7’nin pillerinin alev almasına veya patlamasına yol açıyor. Böyle bir batarya patlaması, eğer telefon elinizdeyse büyük zarar verebilir. Kendinize gelen zararın yanında, yakınlardaki yanıcı maddeler tutuşabilir, zehirli lityum gazını soluyabilirsiniz. Ancak, eğer içerisi oksijen doldurulmuş yüksek basınçlı bir ortamdaysanız, böyle bir patlama yalnızca sizin veya çevreniz için değil, o ortamdaki herkes ve her şey için ölümcül olacaktır. Mesela yolcu uçağı kabinleri gibi… ABD Federal Havacılık İdaresi yayınladığı bir bildiride, normalde uçak moduna alındığında uçaklarda kullanımına izin verilen akıllı cep telefonlarının aksine, Samsung Note 7’nin açık bırakılmasını yasakladı. Bununla da kalmadı, yeni nesil akıllı telefon kapalı olsa dahi uçak sistemleri veya başka taşınabilir batarya sistemleri kullanılarak herhangi bir şekilde şarj edilmesi de yasaklandı. Daha bitmedi; Samsung Note 7’nin bavul içerisinde check-in’den geçirilip uçağın kargo bölümüne alınması da yasak. ABD Federal Havacılık İdaresi’ne göre, bu işin şakası yok. Samsung’un 2,5 milyon Note 7 cihazı geri çağırması, şirkete yaklaşık 1 milyar dolar maliyet yaratacak. Şirketin güvenilirliği ise uzun zaman düşük seviyelerde seyredecek. Ancak esas önemli nokta, sivil havacılık sektörü yanında çok küçük kalan akıllı telefon sektöründe yapılan bir tek hatanın, büyük zararları olabilmesi. Sivil havacılık, petrol, kahve ve tıp sektörlerinden sonra küresel çapta dünyanın en büyük sektörlerinden biri.

Modagram.com Trendyol’a Taşınıyor

Yeni sezon ürün satışları toplam satışlarının neredeyse yarısına ulaşan Trendyol, kardeş sitesi Modagram.com ürünlerini Eylül ayı itibariyle sadece kendi bünyesinde modaseverler ile buluşturacak. Dünyaca ünlü tasarımcılar ve en sevilen markaların yeni sezon koleksiyonlarına Trendyol.com web sitesi ve Trendyol mobil uygulamasından ulaşılabiliyor. Trendyol, kargoların müşterilere 48 saatte ulaşacağının da taahhüdünü sunuyor. Trendyol kurucusu ve CEO’su Demet Mutlu konuyla ilgili olarak, “Trendyol satışları bu sene 1 Milyar TL’ye ulaştı. Müşterilerimizin talepleri doğrultusunda yeni sezon satışlarımıza başladık ve toplam satışlarımızın yüzde 45’ine ulaştık. Müşterilerimize daha fazla çeşitlilik ve kaliteli hizmet sunmak için Eylül itibariyle yeni sezon alışveriş sitemiz Modagram.com’u tamamen Trendyol’a taşıma kararı aldık. Bu sayede müşterilerimiz istedikleri markaların koleksiyonlarına rahatlıkla ulaşabilecekler” dedi.

4,5G Aboneleri Aylık 3,4 GB Veri Kullanıyor

0
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Dr. Ömer Fatih Sayan, mobil işletmecilerin altyapı yatırımlarını sürdürdüğünü belirtti. 2016 yılı ikinci çeyrek döneminde geçen yılın aynı dönemine göre toplam yatırımın yüzde 14,7 artarak 1,67 milyar liraya ulaştığı ifade edilen açıklamada, her geçen gün daha fazla yerleşim yerinde de 4,5G hizmetinden yararlanmanın mümkün hale geldiğini belirtildi. BTK tarafından 4,5G kullanımına ilişkin açıklanan en önemli verilerden biri, hem cihazı hem de SIM kartı 4,5G uyumlu olan abonelerin aylık ortalama 3,4 gigabayt veri kullandıkları oldu. Tüm mobil genişbant internet abonelerinin ortalamasına bakıldığında ise veri kullanımı aylık 1,9 gigabayt olarak görülüyor. Kapsanmış alanlardaki iyileştirmelerin, bu alanlarda erişilebilen hızları artırdığına dikkati çeken Dr. Sayan, “İlerleyen günlerde 4,5G teknolojisinin ülkemize hızla yayılmasını ve daha çok vatandaşımızın yüksek hızlı mobil veri hizmetinden istifade etmesini bekliyoruz. Diğer taraftan, 2016 yılı Nisan-Mayıs- Haziran aylarındaki gelişmeler, önceki dönemlerle karşılaştırmalı olarak incelendiğinde, sektörde önemli gelişmelerin yaşanmaya devam ettiği görülmektedir. Sektörde faaliyet gösteren işletmecilerimizin 2015 yılındaki net satış gelirleri 39,6 milyar lira olarak gerçekleşmişken, 2016 yılı birinci çeyreğindeki net satışları 10,5 milyar lira, ikinci çeyreğinde 11,14 milyar lira oldu. Abone sayısı itibarıyla bu dönemde 11,25 milyon sabit abonenin yanında mobil hizmetlerde abone sayısı 73,65 milyon olmuş ve penetrasyon oranı yüzde 93,5 düzeyinde gerçekleşmiştir. Makineler arası iletişim (M2M) abone sayısı ve 0-9 yaş aralığındaki nüfusu çıkardığımızda mobil penetrasyon oranı yüzde 106 olarak gerçekleşmiş olup, bu rakam 0-9 yaş haricindeki vatandaşlarımızın ortalama olarak en az bir mobil telefon hattına sahip olduğunu göstermektedir. 2016 yılı ikinci çeyrekte, 426 dakika olan ortalama aylık mobil kullanım süresiyle Türkiye, önceki dönemde olduğu gibi incelenebilen Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada yer almıştır. Bu dönemde 2,9 milyon abone numarasını taşımış olup, toplamda bugüne kadar 96 milyonun üzerinde numara taşıma işlemi gerçekleşmiştir” açıklamasını yaptı. Genişbant verilerine bakıldığında, 9,9 milyonu sabit abone, 45,3 milyonu mobil abone olmak üzere toplam 55,3 milyon genişbant internet abone sayısına ulaşıldığını belirten Sayan, internet abone sayısının birinci çeyreğe kıyasla 2016 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 24,6 arttığını, en yüksek artışın yaklaşık yüzde 30,8’lik bir oranla mobil cepten internette, ardından yaklaşık yüzde 20,7’yle de Eve Kadar Fiberde (FTTH) gerçekleştiğinin görüldüğünü söyledi. Sayan, geçen yılın aynı döneminde 256 bin 829 kilometre olan fiber uzunluğunun, 2016 yılı ikinci çeyreğinde 277 bin 758 kilometreye ulaşarak yüzde 8’in üzerinde bir artış gerçekleştiğini, fiber abone sayısının da aynı dönemde yüzde14,1 artışla 1,56 milyondan 1,78 milyona ulaştığını kaydetti. BTK Başkanı Dr. Sayan, 1 Nisan’da kullanılmaya başlanan 4,5G hizmetinin artık insan hayatında daha fazla yer edindiğini vurgulayarak, 4,5G’nin getirdiği yüksek hızlı interneti kullanan sayısının hızla arttığını, haziran ayı sonu itibarıyla 30 milyon vatandaşın 4,5G aboneliğine geçiş yaptığını belirtti. Buna karşılık cihazı veya SIM kartının 4,5G hizmetine uyumlu olmaması nedeniyle aktif olarak bu hizmeti kullanabilenlerin sayısının haziran itibarıyla 13,3 milyon olarak gerçekleştiğini aktaran Sayan, ağustos sonu itibarıyla ise 15,3 milyonu geçtiğini kaydetti.

Türkiye’de fiber yatırımın yetersizliği baz istasyonlarına yansıyor

Büyük oranda veri transferleri gerçekleştiren baz istasyonları, bağlı oldukları merkez ile haberleşmek için fiber optik bağlantılar kullanmak zorunda. 4,5G’nin yüksek hızları ile mevcut fiber altyapı bu hızların altında ezilmeye başladı ve yeni yatırımlar yapılmadığı takdirde daha yüksek hızlara veya daha fazla veri kullanımına erişmek mümkün olmayacak. Genel olarak Türkiye’nin ortalama internet hızına bakıldığında, 7,2 Mbps ile dünya sıralamasında 64. olduğumuzu görüyoruz. BTK tarafından açıklanan 55,3 milyon genişbant internet abonesinin ayda ortalama kullandığı 1,9 gigabaytlık veri, günümüz internet standartları için solda sıfır kalıyor. 55 milyon küsur insanın oralaması, günde yalnızca 63 megabayt internet kullanıyor demek oluyor. Bir tek YouTube videosu kadar. 4,5G abonelerinin kullanımı ile bu hesaba göre günde 113 megabayt civarı oluyor. Ortalama iki Facebook videosu kadar. Yani interneti kullanmıyoruz çünkü fiber altyapısındaki zaaflar yüzünden hızlı internet hizmeti verebilmek ülkemizde oldukça pahalıya mal oluyor. Oysa fiber altyapının güncellenmesi, geliştirilmesi, başka şirketlerin de fiber altyapılar kurabilmesinin önünün açılması gibi basit düzenlemeler ile ülke içindeki internet hızlandırılabilir ve ücretler bir anda aşağı çekilebilir. Dile getirilen bir diğer basit çözüm ise, Kablo TV için döşenen ancak projenin askıya alınması ile atıl duran hali hazırdaki fiber optik şebekenin internet kullanımına ayrılması. Bugün açıklanan Ulusal Siber Güvenlik Eylem Planı çerçevesinde belirtilen yerli malı ürün ve hizmetler kullanımına, telekom sektöründe çok önceden başlanabilirdi. ULAK Projesi kapsamında üretilen 4,5G baz istasyonu için Nisan 2016’da yerli malı belgesinin alınmış olduğunu hatırlatalım. Bu ürünün işletmecilerimizin şebekelerinde belirli oranlarda yerli malı belgeli ürün kullanma yükümlülüğünün karşılanmasında önemli bir araç olacaktır.

Ulusal Siber Güvenlik Eylem Planı Detayları Belli Oldu

0
Bugün resmi olarak açıklanacak e-Devlet Stratejisi ve Ulusal Siber Güvenlik Eylem Planı detayları belli oldu. Plana göre siber güvenlik, artık milli güvenliğin önemli bir parçası olarak kabul edilecek. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan Ulusal Siber Güvenlik Eylem Planına göre siber güvenlik konuları milli güvenliğe entegre edilecek. Devlet, ekonomiyi ve altyapıları etkileyebilecek siber saldırıların zararlarını azaltmak için oluşturulacak çalışma grupları ile atılacak adımlar belirlenecek.

Siber güvenlik bütçelendirmesi ve diğer detaylar

Siber güvenlik için güvenlik bütçesi oluşturulacak. Gereken maddi kaynağın sağlanmasıyla daha etkin bir mücadele yürütülecek. Böylece, daha yetkin siber güvenlik personeli de istihdam edilebilecek. ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi standardı ve sızma testleri, kamu kurumları ve kritik sektörlerdeki özel sektör işletmecileri için zorunlu hale getirilecek.

Güvenlik için saldırı testleri yapılacak

İklimlendirme, iletişim ve enerji gibi destek sistemlerindeki açıklar belirlenecek. Bu sistemlere siber saldırı yapılarak güvenli olup olmadığı görülecek. Kurumlara ait sistem odalarındaki riskler önlenecek ve bu sistem odaları için asgari bilgi güvenliği seviyesi belirlenecek. Kamu kurumları arasındaki bilgi ve veri paylaşımında iletişim güvenliği sağlanacak. Siber suçlara yönelik cezalar ile siber suçla mücadele etkinliğini artıracak düzenleme yapılacak. Hukuki ve idari yaptırımlar baştan belirlenecek. İnternette veri trafiğinin yurt içinde kalması sağlanacak.

Halka detaylı bilgilendirme yapılacak

Toplumda her yaş ve meslekten vatandaşa siber güvenlik riskleri anlatılacak. Mobil uygulama riskleri ile kimlik-parola hırsızlığı hakkında spotlar hazırlanacak. Her yaşa göre ayrı temada kampanyalar düzenlenecek. Sosyal medya da bu kapsamda kullanılacak.

Yerli ürünler kullanılarak dış bağımlılık azaltılacak

Kritik altyapı yazılımları başta olmak üzere yurtdışına bağımlılık azaltılacak. Yerli ürün ve sistemler kullanılacak. Yabancı işletim sistemlerinde gündeme gelecek arka kapı açıkları temizlenecek. Gizlilik dereceli konularda yerli işletim sistemi Pardus kullanılacak. Siber güvenlik alanındaki firmalar, akredite edilecek. Kamu ancak akredite olmuş güvenli firmalar ile çalışacak.

Son 4 yıllık süreç

Siber güvenlik kanunu 2012’de ortaya çıkartıldı ancak zamanın Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfü Elvan zamanında uygulanmadı. Türkiye’ye yönelik DDoS saldırıları artınca ve 2 yıllık önceki plan sona erince yeni plan 3 yıllık olarak gündeme alındı. İnternette veri trafiğinin yurt içinde kalmasını sağlanması notu, akıllarda Çin gibi sansürlü ve milli bir alternatif internetin doğuşu sorularını getiriyor. Milli yazılım ve veri güvenliği açısından olumlu olacak bu gelişmenin, internet kullanıcı hakları konusunda neler getireceği konusu ise henüz netlik kazanmadı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve askeri birimler tarafından kullanılan Karanet benzeri bir yapılanma söylentileri dolaşıyor. Ancak henüz resmi bir açıklama yok. Milli yazılım ve veri güvenliği açısından nihayet Pardus kullanımında karar kılınması ise, açık kaynak Linux işletim sisteminin çok daha kolay denetlenebileceği ve milli güvenliğe zarar verebilecek unsurların IT altyapılarında kullanılmayacağını garanti altına alıyor. Uzun zamandır geliştirilen ancak devlet seviyesinde yeterli ilgiyi göremeyen Pardus, küllerinden yeniden doğacak.

Foxconn, 34 Milyar Dolar Değerlemeli Didi Chuxing’e Yatırım Yaptı

Dünyanın en büyük fason elektronik parça üreticisi Foxconn Technology Group, Çin menşeli araç paylaşım ve kiralama şirketi Didi Chuxing’e 119,9 milyon dolar yatırım yaptı. Yatırımın ardından startupın değerlemesi 34 milyar dolara yükseldi. Foxconn’a ait şirketlerden olan Hon Hai Precision Industry Co., Didi Chuxing adlı startupın yüzde 0,355 oranında hissesine sahip oldu. Apple ürünlerinin ana montaj ve üreticisi olan Foxconn, Nesnelerin İnterneti için ürettikleri ürün ve hizmetleri geliştirmek adına böyle bir yatırıma gittiğini açıkladı. Yatırımın ardından Didi’den gelen açıklamada, “Didi ve Foxconn inovasyon ile uygulamaya odaklanmıştır. İmkanları araştırıyoruz ancak şu anda iş birliğinin nasıl gelişeceği hakkında somut planlarımız yok” denildi. Didi, ülkemizdeki BiTaksi gibi bir taksi çağırma uygulaması olarak hayatına başladı. Ardından araç paylaşımı, otobüs kiralama, sürücü hizmetleri, otomobil finansmanı ve test sürüşü hizmetleri vermeye başladı. Yurt içi pazarında tartışmasız üstünlüğü olan Didi, geçtiğimiz ay Uber Technologies Inc.’in Çin birimine ortak olma kararı vermişti. Bu kararın sebebinin pazar payı kapmak adına yapılması gereken yatırımın aşırı büyüklüğü ve Uber karşısında bunun sonuçsuz kalabileceği şeklinde yorumlandı. Didi’nin liderliği, Apple’ın Mayıs ayındaki 1 milyar dolarlık yatırımı ile daha da perçinlenmişti. Bu yatırım aynı zamanda Apple’ın taşımacılık pazarında ilk halka açık yatırımı oldu. Hem Foxconn hem de Apple, küresel akıllı telefon pazarının yavaşlama trendine girmesi ile birlikte taşımacılık ve otomobil endüstrisine gözlerini diktiler. Apple’ın da Uber ve Google gibi sürücüsüz veya sürücü asistanlı otomobil üretme hayalleri olduğunu hatırlayalım. Önümüzdeki günlerde hem Foxconn hem de Apple’dan daha fazla taşımacılık sektörüne yatırım ve satın almalar görebiliriz.

Fintech’de 1 Milyar Dolar Değerleme

Hangi pazarda olursa olsun her türlü startupın hayali, günün birinde büyük değerleme miktarlarına ulaşıp, kendilerini devasa başka bir firmaya satmaktır. Doğal olarak satış sırasında startupın değerlemesi ne kadar yüksekse, kurucuların ve hatta çalışanların cebine de o kadar para girer. Satış anındaki değerleme, startupın genel ROI’sini artırır, Financial Times’da manşet yapar, bir sonraki startup kurulurken çok daha fazla medya ve yatırımcı desteği bulunur. Ayrıca, ne kadar hızlı büyük bir değerlemeye ulaşılırsa o kadar iyidir. Değerleme, bir bakıma şirketin karlılık potansiyelini gösterir. Finans teknolojileri alanı hariç. Fintech pazarındaki startupların durumuna baktığımızda, 18 milyar dolar değerleme seviyesine ulaşmış Lu.com ve 4 milyar dolar değerlemeye ulaşmış Social Finance Inc., finans kolu 7,1 milyar değerlemeye ulaşmış JD.com gibi dev startuplar ile karşılaşıyoruz. 1 milyar dolar seviyesine çok yaklaşmış, hatta eğer başka bir yatırım tutuna çıkarlarsa yıl bitmeden kolaylıkla 1 milyar doları geçip unicorn olacak başka startuplar da var. Örneğin robot danışmanlık firmaları Betterment LLC ve Qealthfront 700 milyon dolar seviyesindeler. Online para transferi startupı WorldsRemit 500 milyon dolar seviyesinde. Milyar dolarları oyuncağı yapmış bu startupların hepsinin ortak bir noktası var: Kimse onları satın almıyor. Fintech pazarında startupların en büyük sorunu, çok yüksek değerleme rakamlarına ulaşmaları. Değerleme arttıkça, startupı satabileceğiniz potansiyel alıcılarınız da azalıyor. Basitçe, o kadar fazla para verebilecek sonsuz sayıda oyuncu yok. Ayrıca, yine değerlemeler çok arttıkça, yatırımcılar kuşkulanmaya başlıyor. Değerlemenin balon olup olmadığı kuşkusu değil bu. Böyle değerli bir şirketin kendilerine kar ettirip ettiremeyeceği kuşkusu. Ernst and Young LLP’den Nikhil Lele, “Böyle bir anlaşmadan yükümlü tarafından baktığımızda, bir çok müşterimizin satın almalar konusunda gittikçe daha çekingen olduğunu çünkü bazı şirketlerin değerlemelerine güvenemediklerini gördük” diyor. “Eğer satın almayı yaparlarsa bunun katma değerinin ne olacağını, bunun masadaki değerleme ile nasıl uyuştuğunu gerçekten anlamak istiyorlar” diye açıklıyor. Fintech endüstrisinde görülen aşırı yüksek değerlemelerin sorumlusu, 2015 yılında gerçekleşen çok sayıdaki satın alma. CB Insights raporlarına göre 2015 yılının ilk yarısında 22 büyük satın alma gerçekleşmişken, 2016 yılının ilk yarısına bu rakam 16’da kaldı. Yani 2015 yılındaki satın alma rüzgarı, satın alınma potansiyeli gösteren yeni startupların değerlemesinin yükselmesine yol açtı. Ekonominin temel ilkeleri işledi. Yüksek satın alma talebi az sayıdaki fintech startup arzı ile karşılaşınca değerlemeler arttı. Ancak bu sefer de değerlemeler çok yüksek olduğu için startuplar satın alınamaz duruma geldiler. Zaman içerisinde arz ve talep birbirini dengeleyecek ve startupların değerlemeleri piyasa koşullarının dayattığı seviyelere oturacaktır.

Autodesk Yazılımda Abonelik Modeline Geçti

Autodesk yazılımlarında lisans devri kapandı ve abonelik dönemi başladı. Autodesk bir şirketin ihtiyacı olan tüm çözümleri esnek sektörel çözüm paketleriyle sunacak. Nesnelerin interneti, 3D printerlar ve sanal gerçekliğe odaklanan Autodesk inşaat ve imalat sektöründe “nesnelerin tasarımı” çağını başlatıyor.

Lisans derdi bitti

Autodesk’in Türkiye’deki yetkili dağıtıcısı Penta Teknoloji’nin gerçekleştirdiği basın toplantısında Penta Satış ve Pazarlama Müdürü Arda Serim dijital dönüşümde esnek yazılım paketlerinin önemine değindi. Serim, “Bilişim 500’de ilk ona giren şirketimizdeki deneyimli ve yetkin ekibimizle Autodesk’in güncel teknoloji ve çözümlerinin profesyonellere doğru şekilde sunulması ve verimli şekilde kullanılması için çalışıyoruz. Accenture Dijitalleşme Endeksi Raporu sonuçlarına göre, ‘Bilgi ve İletişim Teknolojisi Ekipmanlarının Toptan Ticareti’ kategorisinde Türkiye’nin en dijital şirketi seçilen Penta Teknoloji olarak Autodesk sektörel çözüm paketlerini kullanıcılarımıza bu vizyon çerçevesinde sunuyoruz” dedi.

Autodesk ile yeni dönem

Penta Pazarlama ve Satış Destek Müdürü Abdullah Doğan ve Pazarlama Yöneticisi Didem Akyol dijitalleşmenin bilişim dünyasında geldiği noktaya işaret ederek şunları söyledi: “Autodesk artık tamamen abonelik iş modeline geçti. İş ortaklarımız işletmelerinin gereksinimlerine en uygun ve en esnek seçeneklerle Autodesk ürünlerine abone olabilir, basitleştirilmiş yazılım araçları ve geliştirilmiş kullanıcı yönetim deneyimiyle yazılım hakkında düşünmeye gerek kalmadan, tasarım ve üretime odaklanabilir. Abonelerimizin de beklentisi yazılımlara ulaşmada kendilerine daha fazla değer, esneklik ve kolaylık sunulması. Penta’da ise tüm iş süreçlerinde müşteri deneyimini mükemmelleştirmek ve operasyonel verimliliği artırmak için dijitalleşmeden faydalanıyoruz. Operasyonel kusursuzluk sayesinde hem tedarikçilerimiz hem de bayilerimizle olan iş birliğimizi güçlendiriyoruz.” Autodesk-penta-sektörel_çözüm_paketleri-inşaat-tasarım

Nesnelerin interneti ve nesnelerin tasarımı

Mimari Sektör İş Geliştirme Yöneticisi Kıvılcım Tezan Ocak ve Üretim Sektörü İş Geliştirme Yöneticisi Selim Ertuğ Tuğran inşaat ve imalat sektöründeki talepleri değerlendirdi:  “Üretim ve mimari alanında yeni döneme ayak uydurmanın yolu fikirden tasarıma ve hatta satış – pazarlamaya kadar tüm süreci adreslemeye yardımcı olan araçları kullanmaktan geçiyor. Bu anlamda Autodesk’in sektörel çözüm paketleri, bulut temelli hizmetleri ve mobil teknoloji çözümleri kesintisiz bir çalışma imkanı sağlayarak en üst seviyede verim elde etmeyi ve süreç boyunca ekiplerin aynı dili konuşmasını garanti altına alıyor.”

3 farklı sektörel paket

Mimari, Mühendislik ve İnşaat Çözüm Paketi: Yapı tasarımı, altyapı ve inşaat için gerekli BIM araçları tek bir sette toplanıyor. Başlıca ürünler: Revit, AutoCAD and AutoCAD Civil 3D. Ürün Tasarımı Çözüm Paketi: Ürün ve fabrika tasarımı için gerekli tasarım ve mühendislik araçları tek pakette sunuluyor. Başlıca ürünler: Inventor Professional, AutoCAD, Navisworks Manage, Fusion 360 gibi bulut tabanlı tasarım araçları. Medya ve Eğlence Çözüm Paketi: Medya ve Eğlence içeriği oluşturmaya yönelik kapsamlı yaratıcı araçlar tek pakette birleştirildi. Buna ek olarak görsel efekt ve oyun geliştirme profesyonelleri için 3B animasyon araçları tek grupta toplandı. Çözüm paketinin içindeki başlıca ürünler: Maya, 3ds Max. Sektörel çözüm paketleri en güncel yazılımlara ve geliştirmelere kesintisiz erişim sunuyor. Ayrıca esnek uzunluklu abonelik (üç aylık, yıllık veya çok yıllık) seçenekleri, bulut hizmetleri, teknik destek ve yazılım yönetim araçlarıyla da müşterilerinin hayatını kolaylaştırıyor. Simülasyon ve veri yönetim araçları gibi çözüm paketinde bulunmayan diğer çözümlere ise isteğe bağlı olarak tek tek abone olmak mümkün.

Eski lisans sahiplerinin hakları korunuyor

Autodesk Sektörel çözüm paketlerinin pazara sürülmesiyle birlikte Tasarım ve Yaratım Suite’lerinin satışını sonlandırdı. Bununla birlikte, bakım anlaşmalı kalıcı ürüne sahip iş ortaklarının sözleşmelerini yeniledikleri süre boyunca güncel sürüme erişim hakkı korunuyor olacak.

HPE 3. Çeyrek Sonuçlarını Açıkladı, Bir İş Ortaklığı Daha Duyurdu

0
Geçtiğimiz yılın Kasım ayında yeni bir şirket olarak tekrar kurulan Hewlett Packard Enterprise (HPE), 2016 yılı 3. çeyrek sonuçlarını açıkladı. Ek olarak HPE, Micro Focus ile iş ortaklığını da duyurdu. HPE’nin Uygulama Dağıtım Yönetimi, Büyük Veri, Kurumsal Güvenlik, Bilgi Yönetimi ve IT Operasyonları Yönetim hizmetleri ile Micro Focus’un portfolyosu birleştiğinde dünyanın en geniş çapa hitap edebilen yazılım şirketlerinden biri doğmuş olacak. Micro Focus, global çapta hizmet veren bir kurumsal yazılım şirketi. Müterilerinin daha az riskle ve daha hızlı inovasyonlar yapmalarını sağlıyor. Aynı zamanda giderek daha da karmaşık bir hal alan iş taleplerinin daha iyi yönetilebilmesi için müşterilerinin IT sistemleri kurması ve yönetmesi konularında destek veriyor. HPE ve Micro Focus birleşmesinden doğacak şirket, HPE’nin hibrit IT hizmetleri sunan dünya lideri olması konusunda en önemli adımlardan biri. Hibrit IT ile HPE’, yazılım odaklı, güvenli ve yeni nesil sistemler ile veri merkezlerini yönetiyor, çoklu bulut ortamları ile aralarında köprü kuruyor. HPE ile Micro Focus’ın birliktelii aynı zamanda SUSE’nin HPE’nin öncelikli tercih ettiği Linux işletim sistemi olmasını sağlayacak. HPE’nin Helion OpenStack ve Stackato çözümleri ile SUSE’nin OpenStack uzmanlığı birleştiğinde HPE müşterileri kurumsal boyutta, sınıfında en iyi hibrit bulut çözümüne kavuşacaklar. HPE’nin yazılım varlıkları ile birleşen Micro Focus’ın yıllık toplam 4,5 milyar dolar ciroya ulaşacağı tahmin ediliyor. Dünya çapında doğrudan müşterilere destek veren çalışan sayısı 4 bin civarına çıkacakken, gelişen ARGE sistemleri ile birlikte yeni yazılımların pazara sürülmesi de hız kazanacak. Birleşik şirket Micro Focus’ın İdari Genel Kurul Üyesi Kevin Loosemore ile CFO olarak görev alacak Mike Phillips tarafından yönetilecek. HPE’nin kıdemli yönetim kadrosu yeni birleşik şirketin yönetim kurulunda yer alacak. Ayrıca HPE, yönetim kurulunun yüzde 50’sini bağımsız yöneticilerden oluşturacak.

HPE 2016 Q3’ün finansal özeti

2016 yılının üçüncü çeyreğinde HPE, 12,2 milyar dolar net gelir açıkladı. Bu rakam önceki yıla göre yüzde 6 oranında daha düşük. Hisse sahiplerine ise 1,5 milyar dolar dağıtıldı. Hisse başına kazanılan seyreltilmiş net kar 1,32 dolar olarak finansal kayıtlara geçti. Bu rakam ise, daha önce belirtilen 1,10 ve 1,14 dolar tahminlerinden daha fazla. Bu bakımdan HPE, net gelirlerinin azalmasına rağmen operasyonel performansını artırarak hissedarları için daha karlı bir şirket olmayı başardı. Zira şirkete nakit akışı aynı dönem içerisinde 1,7 milyar dolarak olarak kaydedildi. Önceki yıla göe nakit akışında yüzde 10 artış gözlemleniyor.

İnternette Adil Kullanım Kotası Kalkmalı

Adil kullanım kotasında iyileştirme yapılacak mı? Ülkemizdeki birçok internet kullanıcısının iyileştirme talep ettiği adil kullanım kotası (AKK) için BTK Başkanı Ömer Fatih Sayan kritik bir açıklama yaptı ve AKK ile düzenlemeler yapacaklarını söyledi. Oysa interneti yavaşlatarak aboneleri zarara sokan kota tümüyle kalkmalı.

3-5 Üçgeni

BTK açıklamasının ardından sektör duayenleri internet bağlantısı hızının 3 Mbps yerine sadece (!) 5 Mbps’ye düşürüleceği söyledi. Ancak adil kullanım kotası aboneleri zarara sokuyor. Örneğin 24 Mbit fiber internette kotanız 4,5 saatte doluyor. Hatta 24 Mbit hızda 50 GB indirme kotası ile aylık ortalama hızınız zaten 3 Mbps’ye denk geliyor. Aynı zamanda internette engelli sitelere girmek için kullanılan VPN sitelerini de yavaşlatıyor ve hızınızı 3 Mbps’ye indiriyorlar. Kısacası devlet internet hızını 3 Mbps’ye kilitlemiş durumda. Şimdi bu hız 5 Mbps’ye yükselebilir: Gerçekten de tam 3-5 üçgeni.

24 Mbps’ye kadar

Bu konuda kurnazlık da yapılıyor ve deniyor ki biz 24 Mbps hız vermiyoruz. Sadece 24 Mbps’ye kadar hız veriyoruz. Maksimum hızı garanti etmiyoruz. İyi de adil kullanım kotası adı altında vatandaştan yıllardır maksimum hız parası alınıyor. O zaman gerçek internet hızı üzerinden para alınsın. Örneğin, 24 Mbit internet hızı 3 Mbps’ye düşürülüyorsa aylık abonelik ücreti de 8’de bire düşürülsün.

Hizmet sözleşmesine aykırı

Hizmet sözleşmesi internet servis sağlayıcılarının servis süresinin en az yüzde 80’ninde maksimum hizmet kalitesi sunmasını gerektiriyor. Bu durumda 24 Mbit’e kadar internet sağlıyorum diyen firmaların da ayın yüzde 80’ninde, yani her ay en az 24 gün 24 Mbit hız sunması gerekir. Öbür türlü her ay sadece 4,5 saat 24 Mbit hız alacak; ama bütün ay 24 Mbit hız parası vereceksiniz. Bilinçli tüketicinin hakkını araması gereken bir durum bu. adil_kullanım-btk-akk-internet

Türkiye internette 64. sırada

Türkiye’de yavaş internete çok para ödüyoruz. CHP Adana Milletvekili İbrahim Özdiş, 100 Mbit hızındaki kotasız internetin Türkiye’de 515 TL; Fransa’da ise 20 Euro, yani 65 TL olduğunu söyledi. Diyeceksiniz ki ben o kadar para vermiyorum. Evet, veriyorsunuz; çünkü kotalı internet kullanıyorsunuz. Kotalı internete çok para veriyorsunuz ve bunu aşağıdaki kaynaklarda görebilir, Türkiye’de gerçek internet hızını nasıl ölçeceğinizi öğrenebilirsiniz. Ancak önce en basit bilgi: Diyelim ki 50 GB kotalı 16 Mbit ADSL internet kullanıyorsunuz (bakır kablo). 50 GB’ı aşınca adil kullanım kotası gereği (AKK) internetinizi yavaşlatıyorlar. Kurumsal değil de bireysel kullanıcılar için 16 Mbit bağlantıda indirme hızı sekizde bir, yani maksimum 2 Mbit/saniye.

Haksız Kullanım Kotası (HKK)

Ancak Türkiye’de bakır kablo kalitesi düşük olduğu için telefon santraline 200 metre mesafede olsanız bile sade 16 Mbit için 2 Mbps değil, sadece 1,6 mbit saniye indirme hızı alıyorsunuz. Saniyede 1,6 megabayt ayda 4 TB indirme eder. Oysa sözde adil kullanım kotası (AKK) ile ayda yalnızca 50 GB veri indirme hakkınız var. Bu da ortalama 262 Kbps download hızına eşit ve toplam bant genişliği için 8’le çarparsanız Türkiye’de pratikte kullandığınız internet hızının 16 Mbit değil, 2 Mbit olduğunu görürsünüz. Peki internet hızım düşük diye itiraz etmenizi önlemek için ne yaptıklarını biliyor musunuz?
Size sadece 16 MBit’e kadar internet veriyorum diyorlar; yani ISP sizden 16 Mbit internet parası alıyor, ama size 16 Mbit internet garantisi vermiyorlar! İşte bu yüzden 100 Mbit hızındaki kotasız internetin ücreti Türkiye’de ayda 515 TL.
Elbette içinizde fiber internet, yani daha hızlı internet kullananlar var. Onların hızı daha yüksek çıkacak; ama Türkiye’de 10 Mpbs ve daha hızlı internet penetrasyonunun yüzde 28 civarında olduğunu belirtelim. Türkiye’de gerçekten hızlı internet kullananların sayısı çok az.

Türkiye rakamlarına bakarsak

  • 4 Mbps üstü bağlantı sayısı % 87 (dünya ortalaması % 73)
  • 10 Mbps üstü bağlantı sayısı % 13 (dünya ortalaması % 35)
  • 15 Mbps üstü bağlantı sayısı % 4,2 (dünya ortalaması % 21)
  • 25 Mbps üstü bağlantı sayısı gözükmüyor (dünya ortalaması % 8,5)
Daha net söyleyelim: Türkiye’de vatandaşın yüzde 99’u geniş bant internet kullanıyor diye açıklamalar yapılıyor; ama bizde sadece 6,5 milyon ADSL, 1,5 milyon fiber ve 600 bin Türksat kablo internet kullanıcısı var. Dolayısıyla hızlı internet var; ama hızlı internet penetrasyonu maksimum yüzde 20, o da sadece büyükşehirlerde. Demek ki Türkiye’de interneti vatandaşa damlalıkla vermek insanların geniş bant erişimini yavaşlatıyor.

Oysa yavaş internet ekonomiye zarar

Bizler sürekli şirketlerde dijital dönüşümden ve e-ticaretin yaygınlaşmasından söz ediyoruz. Peki vatandaşın yüzde 72’sinin geniş bant internet erişimi olmadığı ülkemizde e-ticaret ve dijital dönüşüm nasıl gerçekleşecek? En basitinden, sizce bugün online alışveriş yapan kaç kişi 4 Mbps internet kullanıyor? Peki kaç kişi 10 Mbps ve üstü kullanıyor? Açıkçası internetiniz yavaşsa gerçek bir internet kullanıcısı sayılmazsınız. E-ticarete pek katkınız yoktur. İnternette fazla takılmaz; gündem, bilim ve teknoloji haberlerini pek okumazsınız. Öyleyse adil kullanım kotası bilgi edinme ve alışveriş özgürlüğünü kısıtlıyor. Anayasada güvenceye alınan iletişim ve öğrenim özgürlüğümüzü sınırlandırıyor.

Türkiye Kenya’dan sonra 7,2 Mbps ile 64. sırada

Akamai verilerine göre Türkiye’de ortalama internet hızı 7,2 Mbps (adil kullanım kotası adı altında yapılan haksızlığı saymazsak) ve bu hızla Kenya’dan sonra 64. sıradayız. Kenya’dan bile geri kalmışız. Bravo! Ancak Akamai verileri güvenilir mi diye sorarsanız hemen söyleyelim: 1) Akamai Microsoft dahil pek çok şirkete CDN hizmeti veren dev bir bulut şirketi ve dünyadaki internet trafiğinin yüzde 20’si Akamai sunucularından geçiyor. Dolayısıyla globalde Akamai verileri sayı üstünlüğüyle güvenilir. 2) Türkiye’de 6,5 + 1,5 + 0,6 milyon geniş bant internet kullanıcısı var. Bu da tolam 8,6 milyon eder ve Akamai Türkiye’de 8,8 milyon IP adresinin internet hızını ölçmüş. Bu yüzden Türkiye verileri de sayı üstünlüğüyle güvenilir. Geçelim.

Adil kullanım kotasını nasıl savunuyorlar?

Dünyada vatandaşın internet hızını düşüren adil internet kotasını şöyle savunuyorlar: Efendim hızlı internet için altyapı yatırımı gerek ve bu çok pahalı. AKK’yi kaldırırsak internet mevcut altyapıda yavaşlar. İnsanlar ayda 4 TB veri indirirse interneti işletmek çok pahalı olur. Bu doğru değil ve kanıtlarıyla ispatlayalım: 1) 16 Mbit bant genişliğinde ayda 30 gün ve günde 24 saat dosya indirirseniz ayda 4 TB indirmiş olursunuz. Peki kaç kişi Türkiye’de interneti bu kadar yoğun kullanılır? AKK çıkınca ilk ne dediler? Millet Torrent’tan korsan film indirmesin diye koyduk dediler.

En büyük telekom efsanesi AKK

2) Bizzat Amerika’da 3 telekom şirketinin CEO’su hızlı internetin pahalı olduğunu yalanlıyor: California merkezli ISP şirketi Sonic’in CEO’su CIO’ya yaptığı açıklamada, “Bant genişliği kapasitesini artırma maliyeti veri trafiği artışından çok daha yavaş artıyor” dedi. Ayrıca Sonic’in fiber döşeme maliyetlerinin eskiden Sonic gelirlerinin yüzde 20’sine karşılık geldiğini, ama şimdi yüzde 1,5 oranına gerilediğini ekledi. Kısacası ucuza hızlı internet mümkün fakat durun, daha bitmedi: Frontier Communications CEO’su Dan McCarthy de Fierce Telecom’a yaptığı açıklamada, “Eskiden [altyapı maliyetini] kullanıcı ücretlerine yansıtmak pazarda doğru çözümdü, ama şimdi pazarın bu şekilde davranmadığını görüyorum” dedi.
En çarpıcı olanı ise eskiden AKK’yi savunan Suddenlink CEO’sunun yaptığı açıklama: “Şirketlerin artan müşteri talebini karşılamak için çok para harcamasına gerek yok. O günler sona erdi.” Bu beyanın bir süre önce adil kullanım kotasını kaldıran bir ISP’den geldiğini hatırlatalım.

AKK Amerika’da kaldırıldı

Türkiye’de 15-24 yaş aralığındaki genç nüfusun toplam nüfusa oranı % 16,5 ve gençlerin internet kullanım oranı % 73; yani ülkemizde 15-24 yaş aralığında 9,5 milyon genç internet kullanıyor. Genç nüfusa sahip ülkemizde internet kullanım alışkanlıkları da ağırlıklı olarak veri transferine, yani internetten dosya indirmeye, Spotify dinlemeye, Youtube izlemeye, online alışverişe, online oyun oynamaya ve sosyal ağları kullanmaya dayanıyor. Bütün bunlar ucuz ve hızlı internet istiyor.
adil_kullanım-btk-akk-internet
Büyütmek için tıklayın.

Facebook ve Twitter nasıl yavaşlatılıyor?

Gündemde istenmeyen haberler mi var? Sosyal medyada istenmeyen tartışmalar mı dönüyor? Çözümü basit: Madem Avrupa Birliği ülkeleri Facebook ve Twitter’ın engellenmesine kızıyor, öyleyse bu hizmetleri yavaşlatalım. Facebook’a fotoğraf ve video yüklerken, profil resmi değiştirir veya başkasının yayınını duvarınızda paylaşırken hep Facebook’un yurt dışındaki sunucularını (içerik dağıtım ağları – CDN) kullanıyorsunuz. Facebook’u engellemek için özellikle CDN’leri yavaşlatıyorlar. Türkiye’den kişi başı Facebook’a erişim hızını sınırlandırıyorlar. O zaman da sayfa açılmıyor veya video bir türlü yüklenmiyor. Eğer bilerek yavaşlatma yoksa bu kez de her ayın son 10 gününü AKK nedeniyle yavaş internette geçiriyorsunuz. Sonra da akıllı evler, internet bağlantılı akıllı Tesla otomobiller neden yaygınlaşmadı diyoruz. Nasıl yaygınlaşsın?

Akıllı ev ve dijital yerliler çağında AKK 2 dakikada dolar

Anne, baba ve liseli gençten oluşan orta halli bir çekirdek ailede 3 akıllı telefon, 2 tablet, 2 laptop, 2 akıllı televizyon, internete giren bir müzik sistemi ve akıllı LED lamba gibi birkaç nesnelerin interneti cihazı bulunuyor (Bunlar hepimizde yoksa eğer bu eksikliğin tek sebebi hayat pahalılığı ve internetin yavaşlaması). Şimdi bu aile internetten hiç korsan Torrent indirmese veya Popcorn film sitesi izlemese bile, ayın son 10 günü AKK devreye girer ve internet yavaşlar. Peki internet erişimi sınırlı aileler modern imkanlarla nasıl çocuk yetiştirecekler?

Türkiye’nin gerçek internet hızını nasıl ölçersiniz?

Bunun için Facebook CDN’lerine erişim hızınızı ölçün. Akamai şirketine yazarak Türkiye’den Facebook, Twitter, Microsoft, Amazon CDN’lerine erişim hızlarını öğrenebilirsiniz. Hız ölçümü için Valve’ın Steam online oyun hizmetini de kullanabilirsiniz. Böylece Türkiye’de internet hızlı diyenlere kendi kanıtlarınızı gösterirsiniz. Hatta bilgilendirme amaçlı bir web sitesi açarak bu verileri her ay sitelere yükleyip Türkiye’de gerçek internet hızını her ay kayıt altına alabilirsiniz. Bu bağlamda Türkiye’de CDN’lere erişim hızlarını aşağıda görebilirsiniz.

Fiber yetersiz

Peki, ülkemizdeki telekom şirketleri her yere fiber döşüyoruz diye açıklama yaptıkları halde, neden internetin yavaşlatılmadığı günlerde bile internet hızımız düşük? Bunun sebebi Türkiye’de son yıllarda pek az fiber optik kablo döşenmiş olması. Telkoder verilerine göre fibere son 5 yılda sadece 1 yıllık yatırım yaptık. İşte bu yüzden birkaç ay önce Google ve Gmail hizmetleri kesintiye uğradı. Türkiye’nin yurt dışına çıktığı yedekli fiber kablo sayısı az. Bu kablolardan biri kesilince interneti diğerine aktaramıyoruz; çünkü az sayıdaki yedek hattımız zaten yüzde 100 kapasiteyle çalışıyor. Demek ki onlar da kopsa yurt dışı internet tümden kesilecek.

AKK neden adil değil?

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) verilerine göre, 2015 yılının 3. çeyreğinde Türkiye’de 46,7 milyon internet abonesi bulunuyor ve 2015 yılında abone başı ortalama veri kullanımı 60 Gigabayt (GB) oldu. Buna rağmen Türkiye’de kullanıcı yavaş internete çok para ödüyor ve CHP Adana Milletvekili İbrahim Özdiş bunu en çarpıcı şekilde açıklıyor: “ISP pazar lideri olan TTNET’e 24 Mbit’e kadar hız ve 35 GB Adil Kullanım Kotası (AKK) için ayda 60 TL ödüyoruz ve 35 GB’lık kota aşılınca bu hız 3 Mbps’ye düşüyor. Bu durumda 24 Mbit bağlantıda ayın son 10 günü sadece 2-3 Mbit hız alıyor, ama tam hız parası (60 TL) ödüyorsunuz. Üstelik 100 GB kotanız varsa yine hızınız 3 Mbps’ye düşüyor.”

100 GB kota kullanan daha çok ödüyor

100 GB kotası olup da kotasını aşanlar 35 GB kotası olanlara göre interneti daha pahalıya kullanıyor! Özdiş’ten devam edecek olursak: “Eskiden karasal anten ve çanak antenle TV izlerken şimdi internet TV çıktı. Artık TV yayınları IPTV olarak adlandırılan dijital ortama aktarılıyor ve bunların abone sayıları günden güne artıyor. Digitürk, Dsmart, Tivibu, Teledünya gibi firmalar internetten TV yayını yapıyor. Ancak, internetten Full HD ve 4K film izlemek kotanızı artırıyor.” Kısacası Tivibu için sizden para alıyor ve kotanızı dolduruyorlar ve bu kez de kotanız doldu diye hızınızı düşürüyorlar! “Elbette parasını verirseniz AKK olmadan internet kullanabiliyorsunuz. Tabii normal ücretin 2-3 kat fazlasına; yani parayı verene altyapı sorunu dedikleri şey dert olmuyor. Ancak aslında durum daha vahim:”

Türk Telekom’a 33,9 milyon TL ceza

“Geçenlerde Rekabet Kurumu Türkiye’nin altyapı pazar lideri olan Türk Telekom’a açılan bir soruşturmayı tamamladı. Soruşturma konusu da şirketin kendine yapılan fiber internet hatları ve tesis paylaşımı başvurularını geciktirmesi, zorlaştırması ve engellemesiydi. Altyapıda eksik var diyen pazar lideri Türk Telekom fiber altyapı çalışmalarını engellediği için 33,9 milyon TL ceza aldı.”

Türkiye’de internet neden yavaş?

Türkiye’de internetin yavaşlatıldığını iki yıl önce yaptığım testlerle kanıtlamıştım. Ancak şimdi yeni bir kurnazlık çıktı: İnternet hızını düşürmek yerine tek tek hizmetlerin ve web sitelerinin hızını düşürmek. Örneğin, Google Play gibi internette en sık kullanılan yaklaşık 200 hizmet günün belirli saatlerinde ve gündeme göre yavaşlatılıyor (VPN yavaşlatmayı önlemek için tıklayın). Hizmetler tek tek yavaşlatıldığı için Speedtest’te bunu göremiyorsunuz. İnternette size sorulmadan engellenen sitelere ulaşmak için VPN ve TOR browser kullanabilirsiniz; ama onlar da yavaşlatılıyor.

Oysa atıl Kablo TV şebekesini hızlı fiber internete dönüştürebiliriz

Türkiye serbest telekom işletmecileri derneği (TELKODER) geçenlerde Türkiye’nin İletişimde İkinci Baharı – Kablo TV Şebekesi raporunu hazırlayarak basınla paylaştı. Raporda fiber internet çok maliyetli ve bu yüzden hızlı internet ülkemizde pahalı diyenlerin argümanı iki kez çürütülüyor. Öncelikle fiber internetin pahalı olmadığı kanıtlanıyor. İkinci olarak da Türkiye’de Kablo TV için kurulan, ama yarım bırakılan fiber optik kablo altyapısının fiber internette kullanılabileceği belirtiliyor. Böylece fiber internetin zaten düşük olan maliyeti iyice düşecek; çünkü İstanbul gibi büyük şehirlerdeki mevcut fiber hatları kullanmış olacağız. Düşünün: Bugün Türkiye’de 1,5 milyon fiber internet abonesi var; ama kablo TV tam 3,6 milyon eve giriyor. Bu hanelerin bir kısmının zaten fiber internet kullandığını varsaysak bile Kablo TV’den fiber internet verirsek fiber abone sayısını hiç kablo döşemeden üç kat artırmış oluruz ki bu da 4,5 milyon eder. Ülkemizde fiber interneti hızlandırmak için bir güzel haber de telekom şirketlerinden geldi: Turkcell Superonline, Vodafone, Türksat ve alternatif operatörler ortak altyapı şirketi kurmayı planlıyor. 6 yıldır konuşulan bu iş operatörler arası anlaşma sağlanamadığı için hayata geçirilmemişti. Arcak bu kez olursa Türkiye’ye yüz binlerce kilometre fiber döşenecek ve internet hızlanacak. Öyleyse ne duruyoruz? Ülke ekonomisinin geleceği için altyapı girişimciliği yapalım ve adil kullanım kotasını tümüyle kaldıralım. Gençlerin, kurumsal firmaların, fintek ve bankacılık sektörünün, teknoloji şirketlerinin önünü açalım, 2023 vizyonunu nihayet gerçekleştirelim. 1http://www.turk-internet.com/portal/yazigoster.php?yaziid=53483 2http://www.cio.com/article/3075975/internet-service-providers/what-big-isps-dont-want-you-to-know-about-data-caps.html 3http://www.fiercetelecom.com/telecom/frontier-s-mccarthy-we-don-t-have-plans-to-implement-usage-based-broadband-billing 4https://www.dslreports.com/shownews/Suddenlink-to-Charge-Users-More-to-Avoid-Usage-Caps-136619 5http://www.turk-internet.com/portal/yazigoster.php?yaziid=53321 6https://www.daghan.com/internet-kullanma-kotasi.dgn 7http://www.hurriyet.com.tr/turk-telekoma-rekabet-cezasi-40115692 8http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=7.5.11694&sourceXmlSearch=&MevzuatIliski=0 9Dünyadaki aktif ağların listesi

P1M1 Sektörlere Verimlilik Çözümleri Sunuyor

0
Boğaziçi Üniversitesi KOSGEB desteğiyle yola çıkan, büyük operasyonel faaliyetler için farklı sektörlerde bulut bilişim tabanlı karar destek sistemleri geliştiricisi PlusOneMinusOne (P1M1), sektöre kazandırdığı yeni çalışma yöntemiyle fark yaratıyor. P1M1, hangi bankanın hangi ATM’sine ne kadar para iletileceği, hangi benzin istasyonuna ne kadar yakıt iletilmesi gerektiği, 6 ay sonraki bir uçuşta kaç business bilet satılacağı, saha dağıtımlarının hangi lokasyondan daha az maliyetle yapılabileceği, hangi müşterilerin önümüzdeki ay rakibe geçeceği gibi optimizasyon problemlerini çözecek bir alt yapıyı tüm dünyadaki firmaların hizmetine sunuyor. P1M1’in dünya şirketi olma kapasitesi, dünya standartlarında bir teknolojiye sahip olması ve pazardaki yönetim gücü yabancı sermayeli yatırımcıların da dikkatini çekiyor. Frankfurt merkezli, IT alanında yatırım yapan ESOR Investments GmbH, P1M1 için yatırım yapma kararı aldı. ESOR, Avrupa’dan sıfırdan milyar dolarlık global yazılım şirketi kurulumuna imza atmış sayılı yatırımcılardan biri. Yatırım yaptığı şirketlere, know-how ve management desteği vererek global şirket olmalarını sağlamayı amaçlayan ESOR’un P1M1’i tercih etmesinin ana sebeplerinden biri, P1M1’in dünya standartlarında bir teknolojiye sahip olması. Bilgi iletişim sektöründeki yabancı sermaye yatırımının 2015 ilk yarı yılı içinde 78 milyon dolarken 2016 yılı ilk yarısında 26 milyon dolara düşüş gösterdiği bu kritik dönemde; yabancı bir sermayenin P1M1’e yapmış olduğu yatırım şirketin başarısı hakkında ipucu veriyor. 2009 yılında Dr. Tolga Kurt ve Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emin Anarım tarafından kurulan ve girişimci özellikleriyle ön plana çıkan PlusOneMinusOne, Yöneylem Araştırması uygulamaları alanında yazılım platformları geliştirirken bankalar başta olmak üzere birçok sektör için tahminleme, stok yönetimi, saha ekibi rotalama, kaynak planlama ve lokasyon analitiği yazılımları sunuyor.

P1M1 dünya sahnesine hazırlanıyor

2013’de Türkiye’de en hızlı büyüyen 18. şirket olan ve en hızlı büyüyen IT Şirketi Ödülü’nün sahibi olan P1M1, büyük operasyonel işlerin daha basit, aynı zamanda daha verimli yapılmasını sağlıyor. Doktorasını Ottawa Üniversitesi’nden aldıktan sonra Kanada’daki profesyonel çalışmalarından ayrılarak Türkiye’ye dönen şirketin kurucusu ve CEO’su Tolga Kurt, 2012 yılında Yılın Genç Girişimci Kobi Ödülü’nü, 2014 yılında ise Türkiye’de ilk kez verilen ve daha önce Google ve Facebook kurucularının da aldığı, MIT Technology Review Innovators 35 Under 35 Ödülü’nü kazanarak alanındaki başarısını tescillemiş oldu. ABD’de olduğu gibi Türkiye’den de üniversite bünyesinden çıkan bir girişimin dünyaya teknoloji ihracatı yapalabileceğini gösteren PlusOneMinusOne, Türkiye ve Kanada’da var olan operasyonunu önümüzdeki 5 yılda 30 ülkeye çıkarmayı planlıyor. Şirketin 2021 yılı hedefleri arasında 100 milyon TL ciroya ulaşmak da bulunuyor.

Vodafone’a Stevie Uluslararası İş Ödülleri’nde 12 Ödül Birden

0
Vodafone Türkiye, müşteri memnuniyeti odaklı sadakat programlarıyla bu yıl içinde The Loyalty Magazine Awards ve Loyalty360 Ödülleri’nde kazandığı uluslararası ödüllerin ardından yeni bir başarıya daha imza attı. Vodafone, global iş dünyasının en prestijli ödüllerinden biri olarak kabul edilen ve bu yıl 13’üncüsü düzenlenen Stevie Uluslararası İş Ödülleri’nde 2 Altın, 2 Gümüş ve 8 Bronz olmak üzere toplam 12 ödül birden aldı. Böylece, Vodafone’un bugüne kadar ulusal ve uluslararası arenada müşteri sadakati programlarıyla kazandığı ödül sayısı 27’ye yükseldi. Bu yıl 60’tan fazla ülkeden 3.800’ü aşkın başvurunun yapıldığı ve değerlendirme komitesinde 200’ün üzerinde üst düzey yöneticinin görev aldığı Stevie Uluslararası İş Ödülleri, 21 Ekim’de Roma’da yapılacak galayla sahiplerini bulacak. Vodafone Türkiye olarak güçlü şebeke sunmaya, güvenilir operatör olmaya ve abonelerin hayatını kolaylaştırmaya öncelik verdiklerini belirten Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Ender Buruk, şunları söyledi: “Telekomünikasyon gibi rekabetçi ve teknolojinin gelişim hızına paralel olarak sürekli devinim halinde olan bir sektörde, müşterilerimizin bu devinimden en üst düzeyde faydalanması hedefiyle çalışıyoruz. Bu bakış açısı, müşterilerimizin beklentilerini doğru analiz ederek, bu beklentileri tam olarak karşılayacak ürün ve servisler geliştirmek kadar, pazarlama kanallarımızı da gelişen teknolojiye adapte edebilmeyi gerektiriyor. Bugün müşteri odaklı olmanın en önemli bileşeni müşteri tatminini sağlamak. Bunun yolu ise müşterilerin ihtiyaçlarına en mükemmel ve hızlı şekilde cevap vermekten geçiyor. Bu anlayışla geliştirdiğimiz müşteri sadakati programlarımızla 13. Stevie Uluslararası İş Ödülleri’nde 2 Altın, 2 Gümüş ve 8 Bronz olmak üzere toplam 12 ödül birden almanın mutluluğunu yaşıyoruz. Abonelerimiz için değer yaratma vizyonumuz çerçevesinde, bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de kararlı şekilde inovasyon geliştireceğimiz faaliyetlerimize devam edeceğiz.”

Vodafone, Stevie’nin ödül şampiyonları arasında yer aldı

Vodafone, müşteri sadakati alanında geliştirdiği başarılı programlarla bu yıl Stevie Uluslararası İş Ödülleri’nde en çok ödül alan kurumlardan biri oldu. Buna göre, Vodafone’un tüm abonelerine özel indirimlerden yararlanma fırsatı sunduğu mobil uygulaması Avantaj Cepte, “Sürpriz Proje” isimli programla “Yılın Marka Deneyimi” kategorisinde Altın, “Yılın Mobil Pazarlama Kampanyası” kategorisinde Gümüş ve “Yılın Markalı İçerik Kampanyası” kategorisinde Bronz Stevie ödülü alındı. Beşiktaşlı Vodafone abonelerine özel olarak geliştirilen topluluk programı Vodafone KaraKartal, Türkiye’nin ilk akıllı stadyumu Vodafone Arena için yapılan ön açılış etkinlikleriyle “En İyi Tüketici Etkinliği” kategorisinde Altın, “Yılın Marka Deneyimi” kategorisinde ise Bronz Stevie kazandı. Diğer yandan, Vodafone’un FreeZone’lu genç aboneleri için “Star Wars: Güç Uyanıyor” filmine özel olarak geliştirdiği ve çekiliş kampanyasından sürpriz hediyelere pek çok ayrıcalık sunduğu Star Wars: Güç Bizimle Olsun programı, “Yılın Viral Pazarlama Kampanyası”, “Yılın Marka Deneyimi” ve “Yılın Gençlik Pazarlama Kampanyası” kategorilerinde Bronz Stevie aldı. Vodafone’un küçük ofis ve ev ofislere yönelik Esnaf Sadakat Programı da “Yılın Yeni Ürünü/Hizmeti” ve “Kurumlararası Yılın Marka Deneyimi” kategorilerinde Bronz Stevie kazandı. Vodafone ayrıca, Tüketici Red Sadakat Programı ile “Yılın Marka Deneyimi” kategorisinde Gümüş, Red ve Karafırın M2M (Makinelerarası İletişim) Entegre Dijital Çözümler programı ile de “Yılın Mobil Pazarlama Kampanyası” kategorisinde Bronz Stevie ödüllerine hak kazandı.

Stevie 14 yıldır iş dünyasını ödüllendiriyor

2002 yılından bu yana uluslararası şirket ve organizasyonları yıl içinde gösterdikleri performans ve sosyal hayata yansıyan pozitif katkıları çerçevesinde ödüllendiren Stevie Ödülleri, dünyanın en saygın iş ödülleri arasında yer alıyor. “Asya-Pasifik Stevie Ödülleri”, “Almanya Stevie Ödülleri”, “Amerika İş Ödülleri”, “Uluslararası İş Ödülleri”, “Stevie İş Kadınları Ödülleri”, “Stevie Büyük İşverenler Ödülleri”, “Satış ve Müşteri Hizmetleri Stevie Ödülleri” olmak üzere 7 farklı alanda düzenlenen Stevie Ödülleri yarışmalarına her yıl 60’ı aşkın ülkeden 10.000’in üzerinde kurum başvuruyor. Büyüklüğü ve faaliyet alanı fark etmeksizin tüm kurumlara açık olan, aynı zamanda çalışanların da ödüllendirildiği Stevie Ödülleri, dünyanın dört bir yanında üstün kurumsal performans gösteren birey ve kurumları öne çıkarıyor.

Fintech’te Unicorn Olmak ya da Olmamak

Mitolojiye göre bir unicorn (tek boynuzlu at) görmek şans ve kaderin iyileştiğinin göstergesi. Fintech dünyasında ise unicorn olanların kaderi giderek kötüleşiyor. 1 milyar dolar değerlemeye ulaşan şirketlere unicorn deniliyor. Ancak bu değerlemeye ulaşmak artık fintech startuplarının öncelikleri arasında değil. Hatta mümkünse bir unicorn olmamaya çalışıyorlar. Özellikle Fintech firmaları, yatırımcılar için tam bir baş belası yaratıyor. Fintech startuplarının değerlemelerinin çok yükselmesi, büyük şirketler tarafından satın alınmalarını neredeyse imkansız hale getiriyor. Çoğunun ölçeklenebilir iş modelleri de olmadığı için, umumi pazarlarda da başarı sergileyemiyorlar. Sonuç itibariyle çiçeği burnunda fintech startupının elinde, satın alınmaya müsait olmayacak kadar değerli bir şirket haricinde hiçbir şey kalmıyor. Satın alınamayan şeylerin ise finans sektöründe doğal olarak hiçbir varlıkları yok. Anthemis Yatırım Grubu’nun Kurucu Ortağı Sean Park, “En son isteyeceğiniz durum, benim şirketlerin hamileliği dediğim durum. Başkası tarafından alınmak için çok geç kendi başına idare edebilmek çok zor” diyor. Ya ilk duruma hiç gelmeyeceksiniz, ya da ikinci duruma hemen geçeceksiniz. Arada kalan startuplar piyasa dinamikleri sebebiyle yok olmaya mahkum. Bağımsız araştırma şirketi CB Insight’ın yaptığı çalışmalar, 2016 yılının ikinci çeyreğinde risk sermayesi desteği alan firmaların sayısının yüzde 49 azaldığı yönünde. Bu azalmanın üçüncü çeyrekte de devam edeceğini düşünüyorlar. Fintech dünyasının parlayan startuplarından LendingClub Corp., 2015 yılının sonunda 5,4 milyar dolar değerlemeye ulaşmıştı. Ancak şu anda 2,1 milyar dolarak kadar düştü. Yarıdan fazla değerleme düşüşünün yatırımcıları arasında yarattığı gerginliği tahmin edersiniz.

Unicorn startuplar karlılık getiremiyor

Şu ana kadar fintech dünyasında yapılan en büyük yatırım, tarımsal kredi startupı olan The Climate Corp.’un Monsanto Co. tarafından 1,1 milyar dolara satın alınmasıydı. İkinci en büyük ise, eBay’in küresel ödeme platformu Braintree’yi 800 milyon dolara satın almasıydı. Her ikisi de 2013 yılında gerçekleşti. 2015 yılında ise ödeme güvenliği startupı Trustwave, Singapore Telecommunications tarafından yine 800 milyon dolara satın alındı. Yani görünen o ki, fintech tarihinde bir unicornun satın alımı yalnızca bir kere, o da 3 yıl önce gerçekleşti. Günümüzdeki trend ise satın alımların 250 milyon dolarlar seviyesine kaydığı yönünde. Örneğin LearnVest’in Northwestern Mutual tarafından satın alınması gibi. Bütün veriler gösteriyor ki, fintech startuplarının ya sektörde çığır açacak bir hizmet veya ürünle ortaya çıkıp, satın alınmayı beklemeden kendilerini borsaya atmaları gerekiyor; ya da “çeyrek unicorn” seviyelerinde dolaşmaları. İkinci seçenek çok daha gerçekleştirilebilir durumda. Elinizde değerli bir fikir, değerli bir ürün ve hizmet olmalı, ancak bunu tam anlamıyla kullanamamalısınız. Bunun yanında potansiyel alıcılarınıza en azından 5 kat kar ettirmelisiniz. Karlılık buradaki en önemli nokta. 100 milyon dolarlık bir şirket alıp 600 milyon dolar kar elde etmeye çalışmak, 1 milyar dolarlık bir şirket alıp 6 milyar dolar kar etmeye çalışmaktan her zaman daha kolay.